İsa'nın Dağdaki Vaazı Serisi 14. Vaaz Dinsel Şov Şu an bir televizyon kampanyası var. Kocaman bir kütüphanede karşı karşıya oturan bir genç adam ve bir genç bayan. O sırada başka bir genç kadın sallana sallana geçiyor, adam ilgi gösteren bir şekilde gülümsuyor ona. Adamın karşısındaki bayan adama tokat atıyor ve öfkeli bir şekilde kalkıp gidiyor. Adam bir yasayı mı ihlal ediyor? Yazılı Türk hukuki sisteminin içindeki herhangi bir kanun ihlal edilmiyor. Ancak adam hepimizin bildiği ilişki kuralını çiğniyor. Bir bayanla çıkarken başka bir bayana ilgi göstermezsiniz. Yapılmaz. Yasalar ve kurallar, yazılı olsun ya da olmasın, ilişkileri yönetir. Tanrı'nın yasaları, Allah'la insanlar arasındaki ve insanların kendi aralarındaki ilişkileri yönetir. Geçen sefer yasalara karşı tutumuzun, yasa koyuculara yönelik tavrımızı ve onlarla olan ilişkimizi gösterdiğini görmüştük. Biz yasada boşluk oluğunu ya da müsait olmadığını bulunca esasında biz yasa koyucunun bir hata yaptığını veya durumumuzu doğru şekilde değerlendiremediğini söylüyoruz. Mezmurlar 19:7 RAB'bin yasası yetkindir, cana can katar, RAB'bin buyrukları güvenilirdir, Saf adama bilgelik verir, Kutsal Kitap, Rabb'in yasası yetkindir diyor. İçinde bir yanılgı bir hata yok. Allah'ın tüm istediği şeyler bizim iyiliğimiz içindir ve hayatın her duruma uyarlanırlar. Şimdi İsa'nın dağdaki vaazına dönüp yasa ile ilgili ne söylediğini görelim. Matta 5:19 Bu nedenle, bu buyrukların en küçüğünden birini kim çiğner ve başkalarına öyle öğretirse, Göklerin Egemenliği'nde en küçük sayılacak. Ama bu buyrukları kim yerine getirir ve başkalarına öğretirse, Göklerin Egemenliği'nde büyük sayılacak. Biz Tanrı'nın bir buyruğuna uymayınca ne kadar küçük olursa olsun, gerçek ve ruhta biz Yasa Koyucunun otoritesini reddetmiş oluruz. Günahı günah yapan, eylemin büyüklüğü değildir. Günahı günah yapan, eylemin Tanrı'nın iradesinin dışında olmasıdır. Bu eylem, yüreklerimizin hala günahla ilişki içinde, günahla birlikte olduğunu göstermektedir. Kütüphanedeki bayan, erkek arkadaşının kalbi kendisine bağlı olmadığı için ona tokat attı. Adamın başka bir bayana gülümsesi büyük bir eylem değildi. Türkiye'de bir bayana gülümsemek yasak değildir. Fakat genç çiftin ilişkisinde, o gülümseme daha derin bir soruna işaret etmekteydi. Reklamın sonunda adam, diğer bayanlaydı. Matta 5:19 Bu nedenle, bu buyrukların en küçüğünden birini kim çiğner ve başkalarına öyle öğretirse, Göklerin Egemenliği'nde en küçük sayılacak. Ama bu buyrukları kim yerine getirir ve başkalarına öğretirse, Göklerin Egemenliği'nde büyük sayılacak. Bazı insanlar İsa'nın sözlerini okuduktan sonra Tanrı'nın Yasasını çiğnerekten Tanrı'nın Egemenliğine girebileceğini düşünüyorlar. Şöyle söylüyorlar: "Yasaya uymayanlar egemenlikte küçük olacak fakat egemenliğin içinde olacak." İsa bir deyim konuştu. Yasaya itaat etmeyenler Tanrı'nın Egemenliği'ne giremezler çünkü yürekleri Kralla ahenk içinde değildir. Onlar Allah'ın iradesi dışındadırlar. Asilerdir onlar. Görünüşte isyanları küçük olsa da kökü derindir. Havva yasak olan meyveden yediği zaman küçük bir eylemmiş gibi göründü. Ancak oğlu ilk katil oldu. Yasak meyveden yemesiyle isyanın tohumu ekildi. Asiliğin hasadı korkunçtu. Hiç kimse Tanrı'nın yasasını çiğneyerek Tanrı'nın Egemenliği'ne giremez. Matta 5:20 Size şunu söyleyeyim: Doğruluğunuz din bilginleriyle Ferisiler'inkini aşmadıkça, Göklerin Egemenliği'ne asla giremezsiniz! Din bilginleri ve Ferisiler kimlerdi? Din bilginleri, dinsel alimlerdi. Onlar kutsal yazıları öğretip yorumladılar. İsa'nın döneminde Yahudilerin arasında Tanrı'nın sözünü öğretenler olarak etkili mevkilere sahip oldular. Ferisiler ise muhafazkar bir tarikattandılar. İsim "ayrı olanlar" anlamına gelen bir İbrani kelimenin harf çevirisidir. Dünyasal etmenlerin Yahudilerin hayatlarına ve dinlerine girmelerine karşı koyan muhafazakar bir grup olarak başladı. Musa'nın Yasası olan Tora'ya sıkı bir itaat öğrettiler. Din bilginleri çoğu Ferisilerdi. Sonuç olarak din bilginleri ve Ferisiler, günlerinin en dindar, muhafazakar ve sadık kalan insanları olarak sayılırdılar. Ferisiler, Tanrı'nın hükümlerini hayatın her alanına uygulamaya yaparken çok kural yaptılar. Bun kurallar "İhtiyaların Gelenekleri" oldular; çoğu insanlar bu kuralların Tanrı'nın yasası olduğu kadar gerektiğini saydılar. Giderek insanların Allah ve Yasasına doğru bakışları daraldı. Fersilerin ve din bilginlerinin tüm kurallar ve kaidelerini yerine getirerek cennete girecek kadar iyi olacağını düşünmeye başladılar. Fakat kuralcı bir din kalbinin dürtüsünü değiştiremez. Ben kuralcı bir din deyince ne demek istiyorum? Kuralcı bir din, tutulması gereken kaideler ve yasalardan ibarettir. Böyle bir dinde insanlar çaba göstererek ve eylemler yaparak günahlarını telafi ettirebileceklerini düşünüyorlar. Dinsel ayinlerini yaparak Allah'ın emirlerini tamamlayacaklarını ve bu yüzden Tanrı’nın onları cennete götüreceğini düşünüyorlar. Kuralcı dinlerin sorunları vardır. İlk olarak böyle bir din, kalbin dürtülerini değiştirmediği için insanlar bencil, günahkar tutkularını yenme konusunda boşuna çaba gösterirler. İnsanlarda kendilerini denetlemek için içsel gücü yoktur. Başkalarından günahlarını saklamaya çalışıyorlar. Ancak bazen gerçek açığa vuruluyor. Günümüzde en önde gelen dindar gruplarda cinsel sapıklar, uyuşturucu ve alkol bulunuyor. Genelde bu kuralcı din gruplarından iki tür insan ortaya çıkıyor. Bir grup, Tanrı'nın yasasını iyi şekilde yerine getirdiklerini düşündükleri için son derece büyük gurura kapılmış insanlardır. Tepeden bakarak başkalarını hor görüyorlar. Başkaları bu sözde dindar olanların pek iyi insanlar olmadıklarını görürler ancak kendileri göremezler. Başkalarına kötü muamele ederler. Çoğunlukla sert ve baskılı davranışlar gösterirler ve bir damla merhamet veya sevgiden mahrumdurlar. Başkalarını kınamayı seviyormuş gibi görünürler. Kuralcı dinlerde başkı tür grup, çok vicdanlı bir şekilde cennete gidecek kadar iyi olmaya çalışmaktadırlar. Kendileriyle dürüst davrandıkları için kendilerinin kutsal olmadıklarını biliyorlar. Nefislerinin üstesinden gelemediklerini biliyorlar. Çaba gösteriyorlar ve dinsel görevlerini yapıyorlar. Ancak dinleri çok yüklü olduğu için mutsuz kalıyorlar. Cennete gidecekleri kadar iyi olma umutları zayıftır ancak hala çaba harcıyorlar. Gerçekten Allah'ı hoşnut etmek istiyorlar ama günah işlediklerini biliyorlar. Günah suçunun altından kalkmak istiyorlar. İnsanlar İsa'nın sözlerinden şok olmuş olmalı. "Doğruluğunuz din bilginleriyle Ferisiler'inkini aşmadıkça, Göklerin Egemenliği'ne asla giremezsiniz!" Şöyle düşünmeliydiler: "Ferisiler ve din bilginleri cennete giremezlerse kim girebilir ki?" İsa, din bilginlerinin ve Ferisilerin dininin eksik olduğunu söyledi. Dinlerinin yetmediğini söyledi. Gayretleri vardı ama sevgi dürtüsü yoktu. İsa, sevgisiz dinin değersiz olduğunu söylüyor. Böyle bir din, ne sizi ne de bir başkasını cennete götürmez. Ben 12 yaşındayken abim para kazanmak için sabah ve öğleden sonra kapıdan kapıya gazeteler veriyordu. Sıklıkla ben ona yardımcı olurdum. Sabahlarından birinde saat 5 civarında bir apartman otoparktan geçerken ben bir yarış arabasına rastladım. Yarış arabası! Üzerinde araba malzemeleri etiketlerle kaplamış açık mavi rengi vardı. Tıpkı televizyonda olduğu gibi. Büyük heyecenla ben, "Steve" dedim, "Bu yarış arabasına bakar mısın? Üzerinde Porche 917 yazılır. Neye bakıyor burada acaba? Bu araba saatte 400 km gidebilir mi?" Abim güldü. "O bir yarış arabası değildir. Porche 917 bedenli ama asıl Volkswagen Beetle arabasıdır. Yarışta annemizin araba bu arabayı yenerdi" dedi. Büyük hüsrana uğradım. Tam bir yarış arabası gibi göründü. Ancak bir sahte idi. Arabanın bedeni bir şovdu. İçi bir VW bug idi. Kendi kendime şöyle dedim, "Ben böylesine arabayı kullanmaktan utanırdım. Biri bana yanaşıp arabasının hızlı gitmesine meydana okuyunca araba çok zayıf olurdu. Sanki övünüyorsunuz ama övündüğünüz şey yapamazsınız." Din bilginlerinin ve Ferisilerin dinleri, o araba gibilerdi. Büyük bir şovdu. Bilmeyenler için çok iyi görünürdü. Ancak ne olduğunu bilen kişi, din bilginlerinin ve Ferisilerin dinlerinin sahte olduğunu biliyordu. İyi görünüşler ama içi boş. Gösterişli bir dini olup ta dinlerinin içi boş olan insanları gördün mü hiç? Hayatlarında çok dindar geçinen, kibirli, sert ve zalimce davranan ve fakat hayatının derinliklerinde günahı olan birini gördünüz mü hiç? Kuralcı bir dini olan ama kendisinin kutsal olmadığını bilen, yorgun ve cesareti kırılmış olan birisini gördünüz mü hiç? Sizin doğruluğunuz bundan iyi olmazsa cennete giremezsiniz. Fakat, yeni bir kalbe nasıl sahip olabilirsiniz ki? Yeni dürtülere nasıl sahip olabilirsiniz ki? Allah'tan gelen, içinize giren bir güç gerek. Ruhsal olarak, yeniden doğman lazım. Yuhanna 3:3 Bir kimse yeniden doğmadıkça Tanrı'nın Egemenliği'ni göremez. Yuhanna 3:5 Bir kimse sudan ve Ruh'tan doğmadıkça Tanrı'nın Egemenliği'ne giremez.