MESİH İSA'NIN ÖĞRETİLERİ Vaftizci Yahya'nın görevi Mesih İsa'nın yolunu hazırlamaktan ibaretti. O şöyle diyordu: "Tövbe edin! Tanrı'nın Egemenliği yaklaştı". Yahya ile beraber Eski Ahitteki peygamberlik devri kapanır. Bu sırada İsa, Yahya tarafından vaftiz edilmek üzere Celile'den fieria nehrine, Yahya'nın yanına gelir. Vaftiz olduktan sonra çöle gider ve orada kırk gün kalır. Bundan sonra Filistin'e dönerek Tanrı'yı tanıtmaya başlar, yeni bir yaşam tarzı sunar. O günden itibaren İsa şu çağrıda bulunmaya başladı: "Zaman doldu, Tanrı'nın Egemenliği yaklaşmıştır, Tövbe edin! Müjde'ye inanın". İsa yanına on iki kişi toplar, daveti: "ardımdan gelin". İsa her tarafı dolaşıp Göksel Egemenliğin müjdesini duyuruyordu ve halk arasında rastlanan her hastalığı iyileştiriyordu. Bunu yaparkende öğretileriyle hıristiyanlığın temellerini atıyordu. İlk öğretileri hıristiyanlığın kimlik kartını oluşturmaya başlıyordu: 1. Ruhta yoksulluk 2. düşmanları sevmek (günahkârlar bile kendilerini sevenleri sever) 3. yumuşak huyluluk 4. doğruluğu aramak 5. merhametli olmak 6. yüreği temiz olmak 7. barışı istemek 8. başkasını yargılamamak (gözündeki mertek, kardeşinin çöpü) 9. gökyüzünde hazine biriktirmek, Tanrı katında zengin olmak. Bu şartları kabul edenlere ve onun ardından gidenlere Mesih İsa "Yeryüzünün tuzu ve dünyanın ışığı olma yükümlülüğünü verdi. Tuzun tadını yitirmemesi ve ışığın yükseye konmasını istedi. "Hiç kimse iki efendiye kulluk edemez" diye ekledi. Yani seçim tam net olmalıdır. İsa On iki öğrencisini yanına çağırdı; kötü ruhları kovmak ve her hastalığı, her illeti iyileştirmek üzere onlara kötü ruhlar üzerine yetki verdi. Ve onlara: "Gittiğiniz her yerde Göklerin Egemenliğinin yaklaştığını duyurun. Karşılıksız aldınız karşılıksız verin. Bu vefasız ve günahkâr kuşağın ortasında, kim benden ve benim sözlerimden utanırsa, bende yargı gününde ondan utanacağım. İnsanların önünde beni inkâr edeni, ben de göklerde olan babamın önünde inkâr edeceğim". Mesih İsa yalnız sözlerle değil fakat yaşam tarzıyla da inkâr edilir. Bunun için Mesih İsa'nın ardından gidecek kişinin seçimini çok iyi yapması gerekiyordu. Bazen kişinin ya kendi kendini ya da O'nu inkâr etmesi gerekecek. Yani kendi düşüncesini, yaşam tarzını, düyanın normal saydığı ve öğle alışılagelmiş şeylerin inkâr edilmesi. "Ardımdan gelmek isteyen, kendini inkâr etsin, çarmıhını yüklenip beni izlesin". "Canını kurtarmak isteyen, onu yitirecek". İnsanın canını kurtarması demek onu garantiye almak istemesi demektir. Tüm yaşamı boyunca yalnızca geleceğini düşünerek çalışması demektir. İnsan bütün dünyayı kazanıpta canından olursa, bunun kendisine ne yararı olur? İnsan, kendi canına karşılık ne verebilir? Kişi hastalanınca iyileşmek için belkide varını yoğunu satar, çünkü vücudu, yaşamı, sağlığı kendisi için birinci derece önem taşıyan şeylerdir. Fakat bunları yaparken, belkide ruhsal sağlığı, ebedi yaşam için ne beş kuruş harcar nede zamanını ayırır. Yolunuzdan dönüp küçük çocuklar Egemenliğine asla giremezsiniz". gibi olmazsanız, Göklerin Türkiye'de kaç hıristiyan var? Biz hıristiyanlığın doğuşunu görüyoruz, belki de hıristiyanlık doğmadan ölmüştü. Mesih İsa bunları söyledikten sonra havariler hariç çevresindekilerin hemen hepsi onu terketmeğe başladılar. Çünkü gerçekten dünyanın cazibesi çok güçlüydü, çünkü dünyanın sundukları gözle görülen ulaşılması mümkün olan şeylerdi. Havarilerde tedirgin olmaya başlamışlardı. "Bu böyle ise kim kurtulabilir?" diye sormaya başladılar. "İnsanlar için imkânsız görülen bu şey Tanrı için mümkündür" diye cevaplar Mesih İsa. Bunlar yasaklanmıyor, yapılması hıristiyanlıkla bağdaşması mümkün olmayan şeyler değildi. Uygun olmayan şey hıristiyanın yalnız bunun için çalışması. "Eğer kardeşin sana karşı günah işlerse, ona git, suçunu kendisine göster. Her şey yalnız ikinizin arasında kalsın. Kardeşin seni dinlerse, onu kazanmış olursun. Bağışlamanın sınırı yoktur". Çünkü hangi ölçekle ölçersek aynı ölçek te bize uygulunacaktır. "Eğer her biriniz kardeşini yürekten bağışlamazsa, göksel Babam da size öğle davranacaktır". Her insan belkide günde birkaç günah işliyordur. Biz bunlar için hergün Tanrı'nın bizi affetmesini istiyoruzda, bize birkaç kötü davranışta bulunan birini çok zor affedebiliyoruz. Bunun üzerine Petrus İsa'ya gelip, «Ya Rab» dedi, «kardeşim bana karşı kaç kez günah işlerse onu bağışlamalıyım? Yedi kez mi?». Çünkü yahudilere göre birini yedi defaya kadar affedebilirsin. 22İsa ona, «Yedi kez değil» dedi. «Yetmiş kere yedi kez derim sana. 23fiöyle ki, Göklerin Egemenliği, köleleriyle hesaplaşmak isteyen bir krala benzer. 24Kral hesap görmeye başladığında, kendisine on bin lira borcu olan bir köle getirilmiş. 25Kölenin ödeme gücü olmadığından efendisi onun, karısının, çocuklarının ve bütün malının satılıp borcun ödenmesini buyurmuş. 26Köle yere kapanıp efendisine, 'Bana karşı sabırlı ol! Sana bütün borcumu öderim' demiş. 27Efendisi köleye acımış, borcunu bağışlayıp onu salıvermiş. 28«Ama köle çıkıp gitmiş, kendisine yüz lira borcu olan bir başka köleye rastlamış. Onu yakalayıp, 'Borcunu öde' diyerek boğazına sarılmış. 29Bu köle yüzüstü yere kapanmış, 'Bana karşı sabırlı ol! Sana borcumu öderim' diye yalvarmış. 30Ama ilk köle bunu reddetmiş. Gitmiş, borcunu ödeyinceye dek kalmak üzere adamı zindana attırmış. 31Öteki köleler, olanları görünce çok üzülmüşler. Efendilerine gidip bütün olup bitenleri anlatmışlar. 32«Bunun üzerine efendisi köleyi yanına çağırmış. 'Ey kötü köle!' demiş. 'Bana yalvardığın için bütün borcunu bağışladım. 33Benim sana acıdığım gibi, senin de köle arkadaşına acıman gerekmez miydi?' 34Bu öfkeyle efendisi, tüm borcunu ödeyinceye dek onu işkencecilere teslim etmiş. 35«Eğer her biriniz kardeşini yürekten bağışlamazsa, göksel Babam da size öyle davranacaktır.» "Nerede iki ya da üç kişi benim adımla toplanırsa, ben de orada onların arasındayım". Bunun için imanlılar dua etmek için toplandıklarında Mesih İsa'nın aralarında olduğuna inanırlar. 29Benim adım uğruna evlerini, kardeşlerini, anne ya da babasını, çocuklarını ya da topraklarını bırakmış olan herkes, bunların yüz katını elde edecek ve sonsuz yaşamı miras alacak. 30Ne var ki, birincilerin birçoğu sonuncu, sonuncuların birçoğu da birinci olacak. İsa onları yanına çağırıp şöyle dedi: «Bilirsiniz ki, ulusların önderleri onları egemenlik hırsıyla yönetirler, ileri gelenleri de onlara ağırlıklarını hissettirirler. 26Sizin aranızda böyle olmayacak. Aranızda büyük olmak isteyen, diğerlerinin hizmetkârı olsun. 27Aranızda birinci olmak isteyen, diğerlerinin kulu olsun. Tüm buraya kadar gördüklerimiz sanki insanın doğal isteğine karşıdır. İnsanın doğasına aykırı birşeyler isteniyor. İsa insanın karakterinin, kişiliğinin değişmesini istiyor. Hiç kimse "tamam ben normal hayatımı yaşayayım İsa'nın öğrettiklerini de uygularım" diyemez. Çünkü "hiç kimse eski bir giysiyi çekmemiş yeni bir kumaş parçasıyla yamamaz. Yoksa yeni yama eski giysiden kopar ve yırtık daha kötü duruma gelir". Bunun için eski giysiyi yamalamak yerine giysiyi değiştirmek gerekir. Yani biz bunları duymakla kendimizde bir eksiklik hissediyoruz, bu eksikliği yeni öğretilerin bir parçasıyla örtmeye yama yapmağa çalışıyoruz, lani biz kendimiz değişmiyoruz fakat o şeyi bir ek olarak, bir yama olarak koyuyoruz, yani eski kişiliğimize onu ekliyoruz. Fakat yıkandığında, yani hayatın zorluklarıyla karşılaştığımızda bu yama yetersiz kalıyor, çekiyor ve elbiseyi yırtıyor. Bunun için yamalamak değil, yaşamının tümünü, temelini kontrol etmesi gerekir. İnsanlar Allah'ın emirlerini uygulamak için yaratılmadılar, fakat Allahın emirleri insanlar için konmuştur. Bunun için Musa'ya verilen şeriat insanların katı yüreklerinden dolayı verilmiştir. İlk önceleri bu, böyle değildi. Yani bir insan Tanrı'nın istediklerini uygulayacak güce sahiptir. Nesilden nesile aktarılan geleneklerle Tanrı'nın sözü geçersiz kılınamaz, yumuşatılamaz, değiştirelemez. İnsanın dışında olup içine giren hiçbir şey onu kirletemez. İnsanı kirleten, insanın içinden çıkandır. Çünkü kötü düşünceler, cinsel ahlaksızlık, hırsızlık, cinayet, zina, açgözlülük, kötülük, hile, sefahat, kıskançlık, iftira, kibir ve akılsızlık içten, insanın yüreğinden kaynaklanır. Bu kötülüklerin hepsi içten kaynaklanır ve insanı kirletir. Kötülüklerin çoğalmasından ötürü birçoklarının sevgisi soğuyacak. Ama sonuna kadar dayanan kurtulacaktır. Yani dünyadaki bozukluk insanı ürkütmesin, sanki iyi yaşamak için diğerini kazıklamamız gerek diye bir düşünce yaratılmasın. Uyanık durup dua edin ki, ayartılmayasınız. Ruh isteklidir, ama beden güçsüzdür. Bir kimse yeniden doğmadıkça Tanrı'nın Egemenliğine giremez. Yaşam veren Ruh'tur. Beden bir yarar sağlamaz. İsa öğretilerinden dolayı yargılanıp haça gerildi ve öldü. Ölmesiyle beraber onun peşinden gitmeye devam eden diğerleride - havariler hariç dağıldılar. İsa kayada oyulmuş bir mezara götürülüp orada gömüldü. İsa öldü, havarileri ise şaşkın bir durumdaydılar. Her şey orada bitmek üzereydi, İsa değişik bir hayat felsefesi olan bir kişiydi. Fakat İsa'nın dirilmesiyle her şey değişti ve tüm öğrettikleri o dirilişin ışığında anlaşılmaya başlandı. Mesih İsa dirilmemiş olsaydı hıristiyanlık denen bir inanç tarzı olmazdı. İsa havarilerin yanlarına gelip kendilerine şunları söyledi: «Gökte ve yeryüzünde bütün yetki bana verildi. Dünyanın her yanına gidin, Müjdeyi bütün yaratılışa duyurun. İman edip vaftiz olan kurtulacak. Size buyurduğum her şeye uymayı onlara öğretin. İşte ben, dünyanın sonuna dek her an sizinle birlikteyim.» Bu olaylardan sonra, Mesih İsa göğe alındı. Dua etmek için birlikte toplanmış olan havarilerin üzerine ise onlara bu şeyleri uygulamaları için güç verecek olan Kutsal Ruh indi.