AYDIN ĠL EMNĠYET MÜDÜRLÜĞÜ REHBERLĠK VE PSĠKOLOJĠK DANIġMA BÜRO AMĠRLĠĞĠ RUH SAĞLIĞI KAVRAMI VE PSĠKOLOJĠK BOZUKLUKLAR AYDIN-2014 1 ÖNSÖZ Dünya sağlık örgütüne göre sağlık; bedensel, ruhsal ve sosyal olarak tam bir iyilik hali olarak tanımlanmaktadır. Sağlığın tanımından da anlaşılabileceği gibi ruhsal ve sosyal iyilik hali, bedensel iyilik haliyle eşit derecede önemlidir. Ancak ülkemizde insanlar sağlık deyince hemen beden sağlığına atıfta bulunmakta ve bedensel sağlıklarını daha çok önemsemektedirler. Bedensel bir yakınmaları olduğunda hemen hekime gider, gerekirse ilaç kullanımına başlarlar. Fakat ruh sağlığı söz konusu olduğunda insanların bu durumu daha az önemsedikleri ve tedavi için daha zor karar verdikleri ve gönülsüz davrandıkları gözlemlenmektedir. Bu duruma etki eden birkaç faktör bulunmakla birlikte bunlar; Toplumda yaygın olan “Ben deli miyim?”, “Deli olan psikoloğa/psikiyatriste gider, psikolojik destek alır” algısı, Bireyin yaşadığı psikolojik durumu anlamlandıramaması, nereye başvuracağını, nasıl destek alacağını bilememesi, Bireyin yaşadığı psikolojik soruna ilişkin farkındalığının olmaması, Toplum içerisinde psikolojik rahatsızlık yaşayan bireylerin dışlanması, ötekileştirilmesi ve buna bağlı olarak bireyin psikolojik rahatsızlık yaşıyor olmasından dolayı “etiketlenmekten” korkması, Psikolojik destek ve tedavi sürecine ilişkin kalıplaşmış yanlış ve olumsuz yargılar. Bu kitapçığın hazırlanmasının amacı ruh sağlığı kavramı ve psikolojik bozukluklar hakkında genel bir bilgi vermektir. Bu bilgiler ruh sağlığı ve psikolojik süreçleri anlamada yararlı olacaktır. Ancak, bu bilgiler bireyin kendisi ya da yakınları hakkında teşhiste bulunabilmesi için yeterli değildir. Eğer birey bazı belirtileri kendisinde ya da çevresinde görüyorsa yetkili bir kuruma ve yetkin bir uzmana başvurmasında yarar vardır. Psikolog Kıvılcım Ç. ÇAKMAK 2 RUH SAĞLIĞI KAVRAMI Kime Göre Normal ? Neye Göre Anormal ? Sağlık, bedensel ruhsal ve sosyal olarak tam bir iyilik halidir. Ruh Sağlığı ise bir anlamda bireyin kendisi ve çevresi ile bir uyum ve denge içerisinde olmasıdır. Bireyin duyuş, düşünüş ve davranışları arasında bir bütünlük olması gerekmektedir. Ruh sağlığı bozulan kişi, genellikle duygu, düşünce ve davranışlarında değişik derecelerde tutarsızlık, aşırılık, uygunsuzluk ve yetersizlik sergiler. Her birey zaman zaman bu tür örüntüler sergileyebilir ancak psikolojik rahatsızlık yaşayan kişilerde bu özelliklerin sürekli veya tekrarlayıcı olması, kişinin günlük rutinini, işlevini ve kişiler arası ilişkilerini bozacak nitelikte olması gerekir. Yine de psikolojik olarak normal ve anormalin tanımını yapmak oldukça güçtür. Çünkü belirtildiği gibi anormal olarak adlandırılan bir takım belirtiler normalde de görülebilmektedir. Ancak anormal kavramını belirleyen bazı kriterler söz konusudur. Bunlar; 1- Ġstatistiksel Seyreklik: Anormal davranışın bir özelliği seyrek olmasıdır. Örneğin normal zeka aralığı 90-110 IQ olarak değerlendirilirken ve toplumda yer alan bireylerin büyük bir bölümü bu aralıkta yer alırken, 70 IQ’ya sahip birey zeka geriliği yaşıyor olarak değerlendirilir. Ancak IQ’su 110 geçenlerde ise herhangi bir anormalite değerlendirilmez. Bu demek oluyor ki seyreklik anormalitenin tek belirleyicisi değildir. 2- Normların Ġhlal Edilmesi: Anormalliği değerlendirirken ele alınan bir diğer özellik ise normların ihlal edilmesidir. Davranışın normları ihlal edip etmemesi ya da bunu gözlemleyenleri tehdit edip etmemesi veya kaygılandırıp kaygılandırmaması her ne kadar anormalite için önemli bir kriter ise de tek başına belirleyicilik açısından yeterli değildir. Örneğin suçlular çeşitli şekillerde toplumsal normları çiğnerler ancak hepsi psikolojik bir rahatsızlık yaşamamaktadır. 3- KiĢisel Rahatsızlık Hissetme: Kimi zaman kişi yaşadığı süreçten ciddi anlamda rahatsızlık duyar. Kişiler yaşantılarından mustariptirler. Örneğin kişi yaşadığı depresyondan büyük ölçüde hoşnutsuzdur, ya da kapalı alan korkusu kendisini huzursuz 3 etmektedir. Ancak her psikolojik rahatsızlık ille de rahatsızlık hissetmeyi içermez. Örneğin antisosyal kişilik bozukluğunda kişi soğuk kanlılıkla diğerlerine hor davranır ve herhangi bir suçluluk, rahatsızlık kaygı hissetmeksizin sürekli yasaları çiğner ve insanlara rahatsızlık verir. 4- Yeti Yitimi Ya Da ĠĢlev Bozulması: Bireyin yaşadığı anormallik sebebiyle yaşamının önemli bazı alanlarında bozulmaların olması ya da yeti yitimi anormal davranışın önemli bir parçasıdır. Örneğin madde kullananlarda nörolojik bazı bozukluklar oluşabileceği gibi kişiler arası ilişkilerde de ciddi problemler oluşmaya başlar. 5- Beklenmedik Olma: Uyaran ve ortaya çıkan davranış – belirti arasında bir uyumsuzluk söz konusudur. Örneğin hayatında herhangi bir sorunu olmamasına rağmen bireyin her an kötü bir şey yaşayacağına ilişkin yoğun düşüncelerinin varlığı. Burada kaygı beklenmedik ve var olan duruma oransızdır. ***Tüm bu kriteler psikolojik anormalitenin varlığını değerlendirmek için oldukça önemli olmalarına rağmen hiç biri tek başına kesin ve net olarak anormaliteyi teşhis etmez, bütüncül olarak değerlendirilmeleri gerekir. 4 Ruhsal Yönden Sağlıklı Birey Kendini ve çevreyi gerçekçi bir biçimde algılar. Aynı şekilde başkalarını da anlayabilir, kişiler arası ilişkilerden tatmin olur. Yaşadığı toplumun kültürel, sosyal normlarına ayak uydurabilir, uyamadığında bu çatışmayı sağlıklı bir şekilde çözebilir. Yaşamaya heveslidir. Yaratıcıdır. Kendisi için planlar yapar ve olaylara esnek olarak yaklaşır. Diğerleri tarafından kabul görür. Yeniliklere açıktır, farklılıkları anlayışla karşılayıp bunlara yeri geldiğinde saygı gösterebilir. Gerektiğinde çevreyi biçimlendirir ya da içinde bulunduğu çevreye ayak uydurur. Tutum ve davranışları hem kendisini hem de çevresini mutlu eder. Hem cinsleriyle ve karşı cinslerle sağlıklı saygı ve sevgiye dayalı ilişkiler kurar. PSĠKOLOJĠK BOZUKLUKLAR A-KAYGI (ANKSĠYETE) BOZUKLUKLARI Kaygı bozukluğunun temel özelliği, kişinin gündelik hayatta karşılaştığı olaylarla ilgili olarak, engelleyemediği aşırı bir endişe ve kuruntulu beklenti (evham) içinde olmasıdır. Gün boyunca, normal bir insanda da çeşitli olaylar veya düşünceler karşısında anksiyete gözlenebilir (örneğin; sınava girmeden önce, karşı cinsten hoşlandığı biriyle konuşurken vs). Anksiyete kişiyi içsel ve dışsal tehditlere karşı uyarır; bu açıdan bakıldığında hayat için kurtarıcı bir niteliği vardır. Tehditten korunmak ya da sonuçlarını azaltmak için kişiyi gereken adımları atması için hazırlar. Anksiyetenin bir ruhsal hastalık belirtisi olması için verilen uyarıya şiddet ya da süre olarak uygunsuz bir yanıt olması, sık tekrarlaması ve kişinin mesleki veya sosyal açıdan işlevselliğini bozuyor olması gerekmektedir. 1-FOBĠLER Bir duruma ya da objeye yönelik, her karşılaşmada ortaya çıkan panik duygusu/ yoğun anksiyetedir. Kişinin kendisi de korkularını mantıksız ve abartılı bulur. Kişi, korktuğu şeyden kaçınır, bu korkusu işlevselliğini, sosyal ilişkilerini, mesleki performansını etkiler. Sosyal fobi ve özgül fobi olmak üzere ikiye ayrılır. 5 Sosyal Fobi: Başkalarının varlığı ile ilgili mantıklı olmayan, ısrarlı bir korkudur. Sosyal fobik kişi başkaları tarafından değerlendirilebileceğini düşündüğü durumlardan kaçınmaya çalışır. Bu durum kişinin yaşamını ciddi anlamda sınırlandırabilir. Öyle ki topluluk karşısında konuşmak, performans sergilemek, dışarıda yemek yemek yani başkalarının olduğu yerde herhangi bir iş yapmak aşırı derecede kaygı oluşturur. Bu durum kişinin olağan günlük işlerini, mesleki işlevselliğini (ya da eğitimiyle ilgili), toplumsal etkinliklerini ve sosyal ilişkilerini ciddi anlamda bozar. - En sık görülen psikolojik rahatsızlıktır. - Erken yaşlarda başlar. - Başka psikolojik rahatsızlıklarla görülme oranı yüksektir. Özgül Fobi: Belirli bir nesne ya da durumla karşılaşınca ya da karşılaşma beklentisi olduğu zaman ortaya çıkan asılsız korkulardır. Korku bir nesne ya da durumun bir yönünden korkma olabileceği gibi (Örn; kaza yapacağını düşündüğü için uçağa binmeme, başına bir şey geleceğini düşündüğünden asansör kullanmama vb.) korkulan nesne ile karşılaşınca meydana gelebilecek kontrolünü kaybetme, paniğe kapılma, bayılma sonuçlarından kaygı duyma şeklinde de ortaya çıkabilir. -Erken yaşta başlar. -Kadınlarda görülme oranı erkeklere nazaran daha fazladır. -Korku yaratan nesne ya da durumdan kaçınma kişi için çözümdür. 6 2-PANĠK BOZUKLUK (PANĠK ATAK) Ani ve nedeni açıklanamayan belirtiler nöbetinin mevcut olduğu bozukluktur. Bunlar; -Nefes almada güçlük - Terleme -Kalp çarpıntısı - Titreme -Göğüs ağrısı - Aşırı korku -Boğulma hissi - Korkunç bir şey olacakmış hissi -Mide bulantısı - Ölüm korkusu -Baş dönmesi - Kontrolü kaybetme korkusu -Kendini ortama yabancı hissetme - Delirme korkusu Panik nöbetler çok sık ortaya çıkabilir, bazen haftada bir ya da daha sık olabilir. Genellikle 10 dakika içerisinde en yoğun belirtiler ortaya çıkar ancak saatlerce de sürebilir. Kişide gelecek nöbetlerle ilgili endişe ortaya çıkar. Çoğunlukla bu nöbetler sırasında hastanelerin acil servislerine başvurulur. -Kadınlarda erkeklere oranla daha yüksektir. -Genellikle erken yetişkinlik döneminde (20-40 yaş) ortaya çıkar. 3-GENELLEġMĠġ KAYGI BOZUKLUĞU Genelleşmiş kaygı bozukluğu olan birey çoğu kez önemsiz şeylerle ilgili olarak sürekli bir kaygı içerisindedir. Her çeşit konuda kronik ve kontrol edilemez bir endişe söz konusudur. Örneğin birey çocuğunun başına gelebilecek bir kazadan dolayı sürekli dehşet içinde olabilir. Belirtileri; -Gerginlik -Yorgunluk -Uyku düzensizliği -Dikkat dağınıklığı -Unutkanlık -Sabırsızlık-kızgınlık -Huzursuzluk -Sürekli endişe hali 7 ***Bu kişiler sürekli kötü bir şey olacak duygusu ve korkusunu yaşarlar. Bu nedenle sürekli tetiktedirler ve sıkıntılıdırlar. Anksiyetenin tüm belirtilerini yaşarlar. 4-OBSESĠF KOMPULSĠF BOZUKLUK Aklın ısrarlı ve kontrol edilemeyen düşüncelerle dolduğu ya da kişinin bazı davranışları tekrar tekrar yapma zorunluluğu hissettiği bozukluktur. Genellikle hamilelik, doğum, aile çatışmaları, işle ilgili ciddi problemlerin yaşanması gibi stres yaşantılarının akabinde erken yetişkinlik döneminde başlar. Obsesyonlar: İstemsiz olarak akla gelen tekrarlayan düşünceler, itkiler ve imgelerdir. Kontrol edilemezler ve akla aykırı olarak algılanırlar. Örneğin ölümcül bir hastalığa yakalanacağına yada mikrop kapacağına ilişkin var olan tekrarlayıcı düşünceler. Kompulsiyon: Sıkıntıyı azaltmak ya da bir felaketin olmasını önlemek için kişinin kendisini yapmaya zorunlu hissettiği tekrarlayıcı davranışlar. Davranış açık bir şekilde aşırıdır. Örneğin mikrop kapmaktan korkan birinin günde 200 kez ellerini yıkaması ya da defalarca banyo yapması gibi. OKB sıklıkla temizlik ve düzenle ilgilidir. Kişi daha çok olmasından korktuğu bir şeyden kendini alıkoymaya çalışır. Bunlar bazen saatler hatta günün büyük bir kısmını alan temizlik törenleri; kahverengi olan şeylerden kaçınma, sayı sayma, çizgilere basmadan yürüme, uğurlu eşyaya ya da bedeninin bir yerine dokunmak gibi tekrar edici sihirli önlemler; kapı kapama, ocak söndürme, elektriği kapama gibi yapılan bir şeyin 8-10 kez ya da daha fazla kontrol edilmesi gibi farklı şekillerde gerçekleşir. Bireylerin günlük rutinleri, işlevleri ve sosyal ilişkileri bu rahatsızlıktan ciddi anlamda olumsuz etkilenir. 8 5-TRAVMA SONRASI STRES BOZUKLUĞU Kişiyi aşırı korkutan, dehşet içinde bırakan, çaresizlik yaratan, çoğu kez olağandışı ve beklenmedik olayların yol açtığı etkilere ruhsal travma denir. Böyle durumlarda kişinin doğrudan yaşadığı, şahit olduğu ya da öğrendiği, fiziksel ve ruhsal bütünlüğünü tehdit edici bir durum söz konusudur. Bu büyük stres karşısında (savaş, deprem, trafik kazası, cinsel taciz vb.) kişide artmış kaygı, travmayla ilgili uyarıcılardan kaçınma ve duygusal tepkilerin azalması gibi aşırı tepkiler gözlemlenir. Travma sonrası stres bozukluğunda; -Yoğun korku, çaresizlik, dehşet duygularının yaşanması -Olayı rüyalarda (kabuslar) görme, gün içerisinde yeniden yaşıyormuş gibi hissetme, -Uykuya dalamama, uykuyu devam ettirmede güçlük, dikkatte ilişkin problemler, aşırı uyarılmış olma durumu ve abartılmış irkilme tepkileri, - Kaygı, kızgınlık, korku, suçluluk gibi duygular, -Travma ile ilgili anıları uyandıran etkinlikler, yerler ya da kişilerden uzak durma çabaları, -Travmanın önemli bir yönünü hatırlayamama, -Etkinliklere karşı ilginin ya da katılımın önemli ölçüde azalması -İnsanlardan uzaklaşma ya da insanlara yabancılaşma -Duygulanımda kısıtlık /küntlük (örneğin sevme duygusunu yaşayamama, olumlu duyguları hissedememe ) gözlemlenir. *** Tanı için bu belirtilerin en az 1 ay boyunca devam etmesi gerekir. Travma sonrası stres bozukluğu travmatik olaydan sonra bir hafta içerisinde de başlayabilir, 30 yıl gibi çok uzun bir süre sonrada. 9 B-SOMATOFORM BOZUKLUKLAR Somatoform bozukluklarda psikolojik rahatsızlıklar bedensel bir biçim almıştır. Fizyolojik açıklaması olmayan, istemli olarak kontrol edilemeyen somatoform bozukluğundaki fiziksel belirtiler kaygıya bağlı psikolojik nedenler sonucu ortaya çıkarlar. Bilindiği üzere bedensel rahatsızlıkların oluşmasında duygusal süreçler oldukça önemlidir. Bu tür rahatsızlıklarda duyguların boşalımını sağlayan yollar kapanmış olmasından dolayı gerilim bedensel olarak ifade edilir ve bilinç dışı olarak gerçekleşir. 1-KONVERĠSYON BOZUKLUĞU Fizyolojik olarak herhangi bir sorun bulunmamasına, organlarda ya da sinir sisteminde problem bulunmamasına rağmen kol ve bacaklarda kısmi ya da tam felç; bayılma nöbetleri ve denge kusurları; deride batma, uyuşma, karıncalanma hissi; tamamen ya da kısmi körlük yaşama; konuşamama ya da ses kaybı; koku duyusunun kaybı gibi durumlar yaşanabilir. Netice itibariyle fizyolojik bir kökeni olmamasına rağmen psikolojik süreçlerden dolayı kişi birçok alanda yeti yitimi yaşayabilmektedir. 2-SOMATĠZASYON BOZUKLUĞU Fiziksel bir temeli olmamasına rağmen süreğen, çoklu bedensel yakınmalar söz konusudur. Baş, sırt, eklem ağrıları; gastrointestinal yakınmalar (ishal, bulantı, mide ağrıları vb.) ; cinsel sorunlar bir arada yer alır. Özellikle duyguların açık olarak belli edilmediği kültürlerde daha sık görülmektedir. İş ve okulla ilişkin problemler ile evlilik ve kişilerarası ilişkilerle ilgili sorunlarda sıklıkla bu rahatsızlıkla birlikte bildirilir. 10 C-DĠSOSYATĠF BOZUKLUKLAR Disosyatif bozukluklarda kişinin kimlik duygusu, bilinci ve belleğindeki bozukluklar yer almaktadır. Bu bozukluğu gösteren kişiler önemli olayları hatırlamayabilirler, geçici olarak kimliklerini bilmeyebilirler ya da başka bir kimlik benimseyebilirler. 1-DĠSOSYATĠF AMNEZĠ VE DĠSOSYATĠF FUG (KAÇIġ) Disosyatif amnezi genellikle stres verici, travmatik bir olaydan sonra aniden bireyin kişisel bilgilerini hatırlayamaması şeklinde oluşur. Bilgi tamamen kaybolmaz ancak amnezi süresi boyunca hatırlanamaz. Bellekteki kayıp unutkanlıkla açıklanamayacak kadar büyüktür. Kişi amnezi sürecinde bellek kayıpları yaşasa da konuşma, okuma, yazma gibi özel becerilerini ve dünyaya-yaşama ilişkin kazanılmış bazı bilgilerini yitirmez. Amnezik süreç bazen birkaç saat bazen de birkaç yıl kadar sürebilir. Genellikle oluşumu gibi aniden sonlanır. Disosyatif fugde ise bellek kaybı daha yoğundur. Kişi sadece bellek kaybı yaşamaz, aynı zamanda aniden evinden, işinden ve sosyal çevresinden uzaklaşarak yeni bir kimlik benimser. Yeni bir kimlik benimsemek kimi zaman çok detaylı olur. Kişi yeni bir isim, yeni bir ev, yeni bir iş ve hatta yeni kişilik özellikleri edinir. Füg yaşantıları daha çok doğal afet, savaş, evlilik anksiyetesi ve kişiler arası sorunlar gibi ciddi stres verici yaşantıların sonucunda gerçekleşir. Düzelme zaman açısından fark gösterse de geçmişe yönelik hafıza tam olarak yerine gelir. 2-DĠSOSYATĠF KĠMLĠK BOZUKLUĞU (ÇOKLU KĠMLĠK) Kendi içinde sürekliliği olan, birbirinin yerini alabilen kimlikler, aynı kişide birlikte varlığını sürdürür. Genel olarak alter kişilik diye adlandırılan bu kimlikler yineleyici biçimde denetimi ele alırlar ve algıladıkları kendilik kavramı doğrultusunda davranırlar. Bu kimlikler belirgin olarak farklı ses, aksan, kelime dağarcığı, yüz ifadesi, hareket özellikleri, kişilik özellikleri, cinsiyet, yaş farklılıkları gibi farklılıklara sahip olabilir. Bu kişilerde ikiden başlayarak birçok farklı kimlik türü bir arada olabilir. Kimlikler arası geçiş ani ve dramatiktir. 11 D-YEME BOZUKLUKLARI Yeme Bozuklukları anoreksiya nervoza , bulimiya nervoza ve son yıllarda tanımlanan tıkınırcasına yeme bozukluğu gibi psikiyatrik hastalıkların içinde yer aldığı bir tanı grubudur. Bu hastalıklar ruhsal kaynaklıdır ve bedensel belirtiler ön planda gibi görünse de ciddi ruhsal sorunlarla birliktedir. 1-ANOREKSĠYA NERVOZA Anoreksiya nervozadaki temel belirtiler; zayıf bir bedene sahip olma arzusu, kilo almaktan aşırı derecede korku, beden imgesinde bozukluk ve mensturasyon dönemlerinin kaybolmasıdır. Kişi kilo kaybetme amacıyla özel davranış biçimleri geliştirir. Bu kişilerin yaklaşık yarısı bütün yiyecek alımını ileri derecede azaltarak kilo kaybeder. Bazıları yoğun egzersiz yapar. Diğer yarısı sıkı diyet uygular, ara sıra kontrol kaybederek tıkınırcasına yemek yer ve ardından bu yediklerini kusarak çıkarır. Hastalar aldıkları besinlerin kilo yapıcı etkisini azaltmak için ilaçlara da başvurabilirler. Sonuçta kişi, sağlığını tehdit edecek ölçüde zayıflar. Anoreksik kişiler normal vücut ağırlığında olmayı reddederler. Kilo almaktan çok korkarlar ve kilo verseler dahi bu korkuları azalmaz. Benden biçimlerini çarpık bir şekilde algılarlar. Aşırı derecede zayıf olduklarında bile aşırı kilolu oldukları ya da karın, kalça, bel gibi beden bölümlerinin çok kilolu olduğuna inanırlar. Bu nedenle sıkça tartılır ve beden bölümlerini ölçerler. 2-BULUMĠA NERVOZA Bulumia nervoza aşırı yeme atakları ( iki saatten daha az bir sürede aşırı derecede/tıkınırcasına yemek yeme) ve ardından gelen kusmaların ön planda olduğu bir yeme bozuklukları tablosudur. Hasta yine zayıf bir beden sahip olmak istediği için anoreksiya nervozadaki gibi yediklerini dışarı atmak, kalori yapıcı etkilerini gidermek için çeşitli yollara başvurur. Tıkınırcasına yeme örüntüsü bittikten sonra bu durum iğrenme, huzursuz olma duyguları ve kilo alma korkusunu doğurur. Ve akabinde kişi daha çok kusma yoluyla bununla birlikte aşırı egzersiz, müshil ve idrar söktürücü gibi ilaçları kullanma yoluyla yediklerinden kurtulma eğilimi sergiler. Anoreksiyaya nazaran bulumiada kişi biraz daha normal beden ağırlığına sahiptir. 12 3-TIKINIRCASINA YEME BOZUKLUĞU Tıkınırcasına yeme bozukluğunun tanımlayıcı özelliği kişinin büyük miktarlarda yiyecek tükettiği ve yeme davranışı üzerinde kontrol kaybı hissettiği, tekrarlayan aşırı yeme dönemleriyle karakterizedir. Bulimia nervoza sahibi kişilerden farklı olarak bu kişiler tıkınırcasına yeme nöbetlerinin etkilerini telafi etmek için, kendi kendini kusturma, kusturucu ,ishal yapıcı ,idrar söktürücü ilaç alma veya uzun süreli hiç yemek yememe veya aşırı fiziksel egzersiz gibi telafi edici davranışlara girmezler. Bu nedenle de kiloludurlar. E-DUYGUDURUM BOZUKLUKLARI Duygudurum bozukluğu grubundaki bireylerin temel bozukluğun duygulanımda olduğu kabul edilir. Duygudurum bozuklukları ile kastedilen iki temel durumdan bir tanesi duygudurumun neşe yönünde kaymasıyken (yükselmiş, çizginin üstüne çıkmış) diğeri de keder yönünde kaymasıdır (çökmüş, çizginin altına inmiş). Yükselmiş duygudurumun bulunduğu kişilerin manide (uçuşumda), çökmüş duygudurumu yaşayan kişilerin ise depresyonda (çöküntüde) olduğu kabul edilir. Sağlıklı insanlar günlük hayatlarında yaşadıkları olaylar karşısında tepkisel olarak duygudurum dalgalanmaları yaşarlar. Eşiyle tartışan bir kişinin birkaç saatlik kederli olması veya çocuğunun başarısı nedeniyle annenin birkaç gün neşeli olması gibi tepkiler sağlıklı duyguduruma örnek olarak verilebilir, burada önemli olan duygudurumun denge içinde olmasıdır. 1-DEPRESYON Büyük bir üzüntü, endişe, suçluluk, değersizlik hissi, diğer insanlardan uzaklaşma, uyku, iştah, cinsel istek kaybı ya da her zamanki faaliyetlere karşı isteksizlikle belirginleşen duygu durumudur. Depresyondaki kişi duygudurumu açısından mutsuz, karamsar ve ümitsizdir. Bu kişiler bazen kendilerini tüm duygularını yitirmiş gibi hissedebilirler. Depresyon yaşantısından zihinsel süreçler de etkilenir. Konsantrasyon ve dikkate ilişkin sorunlar ve karar vermede güçlükleri yaşanır. Hareketlerde yavaşlama, yorgunluk, halsizlik sıklıkla gözlemlenir. Kimi zaman basit gündelik işleri bile yerine getiremezler. Yeme bozuklukları (iştahtan kesilme - aşırı yeme), uyku problemleri (sürekli uyuma arzusu – uyuyamama) ve kronik ağrılar (baş, boyun, eklem ağrıları, mide-bağırsak şikayetleri) sürece eşlik eder. 13 ***Hepimiz hayatımızın çeşitli evrelerinde farklı faktörlere bağlı olarak çökkün bir ruh haline bürünürüz. Ancak sürecin depresyon olarak nitelenebilmesi için yukarıda sıralanan belirtilerin en az 2 hafta süreyle devam etmesi gerekir. Görülme sıklığı yüksektir. ***Depresyon sürecinde “intihar” sıklıkla karşımıza çıkan bir olgudur. 2-MANĠK-DEPRESĠF (BĠPOLAR) BOZUKLUK Maniden (aşırı taşkınlık, coşku) depresyona (çökkünlük) kadar uzanan ruh halindeki aşırı değişiklikler olarak tanımlanır. Bu ruh hali oynamaları arasında, bipolar bozukluğu olan kişi normal ruh hali de deneyimleyebilir. “Manik” terimi aşırı hareketli, enerjik, konuşkan, umursamaz, güçlü, öforik, dürtüsel bir dönemi tanımlar. Sonra, birdenbire bu yükseklerde uçan ruh hali karanlık bir ruh haline dönüşebilir. Bu bir öncekine tamamen zıt olan ruh hali depresyon olarak tanımlanır ve üzüntü, ağlama, değersizlik hissi, enerji kaybı, haz kaybı, uyku problemlerini içinde barındırır. Kişi bu iki uç duygu arasında gelgitler yaşar. Manik Ataklar Döneminde; - Olağan durumdan farklı ve belirgin biçimde hızlı ve sürekli aşırı konuşma, -Zihinsel etkinlikler hızlanması, -Dikkatini bir noktaya/şeye yoğunlaştırmada zorlanma, konudan konuya hızlı geçişler, sıçramalar, -Sosyallikte artma, girişkenlik, ataklık, toplumsal ilgi bariz şekilde artış, -Sonuçlar irdelenmeden yaşamdan zevk almaya yönelik etkinliklere girişme, giyim kuşamın değişmesi, toplumsal normları zorlayan cinsel deneyimlere yönelme, dürtüsel ve hesapsızca para harcama eğilimi, -Uyku gereksiniminde azalma, öyle ki günlerce uyumayabilirler buna rağmen kendilerini iyi hissetme, -Özgüven patlaması görülür. 14 F- ġĠZOFRENĠ Şizofreni, kişinin gerçekle gerçek olmayan arasındaki farkı ayırt etmesini zorlaştıran, normal düşünce akışını korumasını engelleyen, duygularını kontrol etmesini ve normal olarak davranmasını önleyen zorlayıcı bir hastalıktır. Şizofrenide düşünce, algı ve dikkat, motor davranışlar ve duygular gibi çeşitli temel alanlarda bozukluklar mevcuttur. Bu nedenle şizofreni tanısı alanlardaki davranışsal, duyuşsal ve duygusal anormalite örüntüleri birbirinden farklılık gösterir. Şizofreni sürecinde; -KonuĢmada düzensizlikler ve konuĢma fakirliği: Konuşmanın içeriğinden bağımsız/alakasız olaylardan bahsetme, anlamsız ve kuralsız cümleler kurma gözlemlenir. Konuşma fakirliğinde ise konuşma miktarı çok azalmıştır ya da konuşmanın içeriği çok az bilgi vermektedir. -Sanrılar: Sanrılar, doğru olmadığı konusunda açık deliller bulunmasına karşın kişinin doğru olarak kabul ettiği düşünceler/inançlardır. Örneğin; kişi, manyetik dalgalar aracılığı ile komşularının onun davranışlarını kontrol ettiğine inanır, veya TV deki bir kişinin ona özel mesajlar gönderdiğini söyler -Varsanılar: Çevreden gelen uyarıcı olmadığı halde duyusal yaşantıların olma durumudur. Örneğin; var olmayan sesleri duyma, kokuları hissetme, gerçekte orada olmayan nesneleri veya kişileri görme gibi. -DüĢünce Bozukluğu: Şizofrenik bireyin düşünce şekli çok değişiktir. Şizofrenik birey ard arda kesintisiz düşünmeyi yapamadığından dolayı sıkıntı çekebilir. Düşünceler çok hızlı gidip gelirler ve onları yakalamak imkansızdır. Kişi uzun süreli düşüncelerini yoğunlaştıramaz, düşünceler kolayca dağılır, dikkatini odaklayamaz. Neyin konu ile ilgili olduğunu veya olmadığını seçemez. Düşünceleri dağılmış ve parçalanmış olduğundan kişi mantıklı bir düzen içinde onları toparlayamaz, aktaramaz. Düşünceyi mantıklı bir şekilde sürdürmedeki eksiklik "düşünce bozukluğu" olarak adlandırılır ve bu durum karşılıklı duygu, düşünce, haber iletimini çok zorlaştırır. Kişiler arası ilişkileri bozar. -Duygu Durum: Şizofrenik hasta çoğu zaman 'uygunsuz duygulanım' gösterir. Bunun anlamı kişinin konuşma ve düşünceleri ile uyuşmayan bir duygu göstermesidir. Örneğin kişi kendisine kötülük yapılacağını söyler ve ardından güler. Bazen de şizofrenik bireylerde künt veya düz duygulanım görülebilir. Bu, hastalardaki duygusal dışa vurmadaki azalmaya işaret eder. 15 -DavranıĢ Örüntüleri: Şizofrenik bireyler birbiri arkasına garip hareketler yapabilirler, bunlar bazen karmaşık parmak, el ve kol hareketleridir. Kimi zaman da garip yüz ifadeleri takınırlar. Bazı şizofrenlerde faaliyet düzeylerinde olağan dışı hareketlilik söz konusudur. Bu hareketlilik yerinde duramama, aşırı heyecan, el kol hareketleri vb. şekilde ortaya çıkabilir. Öte yandan kimilerinde ise katatonik hareketsizlik, donupkalma durumu gözlemlenir. Uzun süre garip beden duruşları sergilerler. Örneğin; kişi tek ayağının üzerinde durarak diğer bacağını kalçasına doğru kıvırıp tüm gün öyle kalabilir. -Öz Bakım: Öz bakımları kötüdür. Bu kişiler kendileri ve temizlikleri ile ilgilenmezler. Kirli tırnaklar, taranmamış saçlar, fırçalanmamış dişler, kirli elbiselerle dolaşırlar. -Ġstek ve enerji azalması - haz alamama: Enerjinin olmaması, ve genellikle günlük faaliyetlere ilgisizlik söz konusudur. -Asosyallik: Bazı şizofrenler kişilerarası ilişkiler açısından ciddi sorunlar yaşarlar. Sadece birkaç arkadaşları olabilir ya da hiç arkadaşları olmaz. Sosyal becerileri zayıftır ve başkalarıyla vakit geçirmeye ilişkin ilgileri yoktur. *** Tüm bu belirtiler şizofrenik bireylerde farkı şekillerde görülür. *** Etiketleme ve ötekileştirme en çok şizofreni rahatsızlığı yaşayan bireylere yönelik olarak gerçekleştirildiği için bu acımasız önyargılar şizofrenik bireyler ve aileleri için yaşanan süreci daha zor hali getirmektedir. 16 G- MADDE KULLANIMI İnsanoğlu acıyı dindirmek ve bilinç durumunu değiştirmek adına yüzyıllardır çeşitli maddeler kullanmıştır. Bu maddeler genellikle vücuda zararlı olmalarına rağmen haz verici olmaları sebebiyle madde kötüye kullanımının oluşmasına temel teşkil etmektedirler. Madde kullanımı madde bağımlılığı ve madde kötüye kullanımı olmak üzere iki boyutta ele alınmaktadır. 1-MADDE BAĞIMLILIĞI Kişinin maddeden aldığı etkiyi elde etmek için maddenin daha yüksek dozlarda kullanımı veya aynı dozda kullanımı şeklinde kişide toleransın gelişmiş olması gerekmektedir. -Kişi madde alımını kestiği ya da azalttığı zaman yoksunluk belirtileri, olumsuz fiziksel ve psikolojik etkiler ortaya çıkar. -Madde bağımlılığı sürecinde kişi maddeyi amaçladığından daha fazla miktarda ya da daha uzun süre kullanır. - Maddenin aşırı kullanımına ilişkin farkındalık vardır ancak kullanımı azaltmayı denese bile kişi bunu başaramaz. -Madde bağımlısı zamanının büyük bir kısmını maddeyi bulmak ya da maddenin etkilerinden kurtulmak için harcar. -Fizyoloijk ve psikolojik sorunlara rağmen madde kullanımı devam eder. -Kimi aktiviteler (iş, eğlence, sosyal hayat vb.) madde kullanımı sebebiyle azalır ya da bırakılır. 2-MADDE KÖTÜYE KULLANIMI Maddenin birden çok kullanılmasına bağlı olarak aşağıdakilerin sürece eşlik etmesi gerekir. -Madde kullanımına bağlı olarak örneğin işe gitmeme, bireyin çocuklarını ihmal etmesi gibi temel sorumlulukları yerine getirmeme, -Kullanılan maddenin etkisi altında iken iş hayatında ya da otomobil kullanırken ve benzeri durumlarda tehlikelere maruz kalma, -Davranış taşkınlıkları ve sosyal normların ihlali gibi yasal sorunların varlığı, -Eşle kavga gibi süregelen sosyal ve kişiler arası problemlerin varlığı. 17 H- KĠġĠLĠK BOZUKLUKLARI Kişilik bozukluklarının belirtileri, zaman zaman çeşitli derecelerde sahip olduğumuz özellikleri açıklamaya çok uygun olabilmesine rağmen, gerçek bir kişilik bozukluğu çeşitli özelliklerin aşırılığı ile tanımlanır. Uzun yıllar boyunca geliştirdiğimiz kişilik, hayatın zorluklarını ele almanın bir yolu, diğer bireylerle ilişki kurmanın bir tarzıdır. Kimi bireyler meydan okuyucudur, kimileri saldırgan, kimisi ise utangaçtır. Bu kişilerin hiçbirine kişilik bozukluğu tanısı konulamaz. Kişilik bozukluğunu tanımlayabilmek için davranış örüntülerinin çok eski, kişinin tüm hayatını istila etmiş ve işlev bozukluğuna sebep olmuş olması gerekir. 1-PARANOĠD KĠġĠLĠK BOZUKLUĞU Paranoid kişilik bozukluğunun temel belirtisi insanlardan şüphe etmektir. Kişi sürekli diğerlerinden kötülük göreceği ya da diğerleri tarafından kullanılacağını düşünür. Bu nedenle daimi olarak kendisine yönelik yapılacak olan kötülüklere ilişkin ipuçları arar. Başkalarına güvenme konusunda ciddi tereddütler yaşaralar. Bu kişilerin zihinleri sürekli diğerlerinin sadakati ve güvenirlği hakkındaki dayanaksız şüphelerle meşguldür. Çevrelerindeki olaylardan kendilerince mesajlar çıkarırlar. Örneğin komşunun köpeği kasıtlı olarak kendisini rahatsız etmek için havlamaktadır. 2- ġĠZOĠD KĠġĠLĠK BOZUKLUĞU Şizoid kişilik bozukluğunda kişi sosyal ilişkiler kurmaz ve bu ilişkilerden hoşlanmaz. Genellikle bu kişilerin yakın arkadaşları yoktur. Donuk ve mesafelidirler. Diğer inşalara karşı samimi ve içten duyguları yoktur. Övülmek, eleştirilmek gibi diğer bireylerden gelen geribildirimlere karşı duyarsızdırlar ve diğerlerinin duygularına ilgi göstermezler. Yalnız yaşarlar ve tek başına yapabilecekleri aktivitelerle ilgilenirler. Karşı cinse ve cinselliğe karşı da ilgisizlikleri söz konusudur. 3-ġĠZOTĠPAL KĠġĠLĠK BOZUKLUĞU Şizoid kişiliğin kişiler arası ilişkiler hususundaki örüntülerini taşımakla birlikte azalmayan aşırı bir sosyal kaygıya sahiptirler. Tuhaf inançlara ve büyüsel düşüncelere sahip olabilirler. Algı yanılsamaları yaşarlar. Örneğin gerçekte orada olmayan bir gücün ya da kişinin orada olduğunu hissetme gibi. Konuşurken net olmayan ve alışılmamış bir dil kullanımı görülür. Davranış ve görünüşlerinde tuhaflıklar gözlemlenir. Şüphecilik ve paranoid düşünceler sıklıkla görülür. Duygusal durumları sıkılmış ve donuktur. Sıklıkla diğer kişilik bozuklukları ile karıştırıldığından tanı alması zordur. 18 4- SINIR (BORDERLĠNE) KĠġĠLĠK BOZUKLUĞU Bu kişiler ilişkilerinde, duygu durumlarında ve benlik imgelerinde sabit kalamazlar. Diğer insanlara yönelik duygular ve tutumlar kısa bir süre içerisinde dikkat çekici bir derecede ve açıklanamaz şekilde değişebilir. Bununla birlikte duygularda kararlılık yoktur, birden bire idealleştirmeden aşırı öfkeye kayma gözlemlenebilir. Genellikle tartışmacı, çabuk sinirlenen, aşağılayıcı şekilde alaycı, hemen küsen ve beraber yaşanması çok zor kişilerdir. Kumar, madde kullanımı, para harcama, cinsel ilişki içerisinde olma gibi dürtüsel davranışlar mevcuttur ve bu kişinin kendisine zarar verecek boyuttadır. Benlik duyguları gelişmemiştir, kendilik değerleri, sadakatleri ve kariyer seçimleri hakkında belirsizlik hakimdir. Genellikle fırtınalı ve gelip geçici kişilerarası ilişkileri vardır. Kronik depresyon ve yoğun boşluk duyguları sebebiyle sık sık intihar girişimleri ve kendisine zarar verici davranışlar söz konusudur. 5-HĠSTRYONĠK KĠġĠLĠK BOZUKLUĞU Histerik olarak da tanımlanan bu kişiler aşırı dramatik ve dikkat çekmeye çalışan bireylerdir. Bu kişiler dikkatleri üzerlerine çekmek için genellikle farklı giyim tarzları, makyaj, saç rengi gibi fiziksel özelliklerini kullanırlar. Ben merkezcidirler, fiziksel çekicilikleriyle aşırı ilgilenirler ve dikkat odağı olmadıkları zaman bundan rahatsızlık duyarlar. Uygunsuz derecede cinsel olarak tahrik edici ve baştan çıkarıcı olmakla birlikte başkaları tarafından kolayca etkilenirler. Konuşmaları genellikle karşısındakini etkilemek amaçlı ve içerikten yoksundur. 6-NARSĠSTĠK KĠġĠLĠK BOZUKLUĞU Narsistik kişiliği olanlar kendi benzersizliklerini ve yetilerini abartılı bir gözle görürler. Sürekli büyük başarılarla ilgili hayallerle meşguldürler. Onların benmerkezci olduklarını söylemek durumu ifade etmek açısından yetersiz kalır. Her zaman dikkat odağı olma, koşulsuz kabul görme ve övülme arzusu içerisindedirler. Sadece özel ve yüksek statüdeki insanların kendilerini anlayabileceklerini düşünürler. Empati yokluğu, çekemezlik duygusu, kibir, bir takım haklara ve avantajlara sahip olma duyguları mevcuttur ve bu kişiler arası ilişkilerini negatif yönde etkiler. Herkesten kendilerine yönelik özel muamele beklerler ve kendilerini bunun karşılığını sunmak zorunda hissetmezler. Eleştirilere aşırı tepki gösterirler. Öz itibarı ile narsizim kişinin kendisine tapması, kabaca tabirle kişinin kendisine aşık olması olarak da tanımlanan bir terimdir. 19 7-ANTĠSOSYAL KĠġĠLĠK BOZUKLUĞU Antisosyal kişilik bozukluğu olan birey, sorumsuz ve antisosyal davranışları sürekli iş değiştirerek, kuralları çiğneyerek, asabi ve fiziksel saldırgan davranış sergileyerek, borçlarını zamanında ödemeyerek ve düşüncesizce hareket ederek sergiler. Bu kişiler dürtüsel hareket ederler ve bir plan yapıp ona bağlı kalamazlar. Zarar verici davranışlarının ve işledikleri suçların farkındadırlar ancak buna aldırış etmez ve yaptıklarından pişmanlık duymazlar. Hem olumlu hem de olumsuz duyguları fakirleşmiştir. Utanç duyguları yoktur. Diğer bireyler üzerinde etkileyicilikleri ve cazibeleri vardır ve bu etkiyi kişisel kazanları için kullanırlar. Şişirilmiş bir öz saygıya sahip olmakla birlikte bencil kimi zamanda acımasız bir kişilik örüntüsüne sahiptirler. Erken başlangıçlıdır. 15 yaşından önce davranım bozuklukları gözlemlenmeye başlanır. 8-ÇEKĠNGEN (KAÇINGAN) KĠġĠLĠK BOZUKLUĞU Eleştirilme, reddedilme ya da kabul görmeme ihtimaline karşı aşırı duyarlı olan ve karşı tarafın ondan hoşlanacağına emin olmadan ilişkiye girmekten kaçınan kişilerdir. Aptalca bir şey söylemekten ya da yüzünün kızarması, sesinin titremesi gibi sebeplerden mahcup duruma düşmekten aşırı korktuklarından sosyal ortamlarda zorluk çekerler. Başkalarına nazaran yetersiz ve aciz olduklarına inanırlar. Hayatlarındaki riskleri ve tehlikeleri olduğundan fazla abartırlar. 9-BAĞIMLI KĠġĠLĠK BOZUKLUĞU Bağımlı kişilik bozukluğu tanısı alan bireylerin özgüvenleri çok düşüktür. Hayatlarında pasif bir rol üstlenmişlerdir. Öyle ki nerede yaşayacaklarına, ne iş yapmaları gerektiğine, kiminle arkadaşlık edeceklerine ve benzeri süreçlere ilişkin karar verme durumlarında karar verme sorumluluklarını ebeveynlerine ya da eşlerine bırakırlar. Karşı tarafın onayını kaybetmekten korktukları için hatalı olduklarını bildikleri halde karşı tarafı onaylarlar. Kendi başlarına karar vermede ya da eyleme başlamakta zorluk çekerler. Birisi tarafından korunup kollanmaya aşırı ihtiyaç duyarlar dolayısıyla yalnız kalmaktan rahatsızlık duyarlar. Başkalarından taleplerde bulunmazlar ve ilişkilerinin bozulmaması için kendi ihtiyaçlarını göz ardı ederler. 20 10-OBSESĠF KOMPÜLSĠF KĠġĠLĠK BOZUKLUĞU Bu kişiler mükemmeliyetçidir, zihinleri ayrıntılar, kurallar, programlar ve bunun gibi şeylerle sürekli meşguldür. Ayrıntılara çok fazla takılır ve bunlar için fazlaca zaman harcarlar. Haz yöneliminden ziyade iş yönelimlidirler ve karar verme ile zaman yönetiminde güçlük çekerler. İnatçı ve ısrarcı olduklarından kişilerarası ilişkileri sıklıkla fakiridir. Her şeyin kendi istedikleri gibi yapılmasını isterler. Genellikle ciddi, katı ve resmidirler ve esneklik göstermezler. Ömrünü doldurmuş v işe yaramaz nesneleri atamazlar. Genellikle cimridirler. I- CĠNSEL BOZUKLUKLAR Cinsellik kişinin yaşamındaki en özel ve en mahrem alanlardan biridir. Her bireyin cinsel fantazileri ve istekleri olmakla birlikte bu süreçler başkalarını istenmeyen ve zarar verici bir şekilde etkilemeye başlarsa bunlar anormal olarak değerlendirilir. 1-CĠNSEL KĠMLĠK BOZUKLUĞU Kız veya erkek olmaya ilişkin soruları hemen hemen herkes hiç düşünmeden ve net bir şekilde kolaylıkla cevaplayabilir. Kendimizi bir kadın ya da erkek gibi hissetmek, yani cinsel kimliğimiz çok erken çocukluk yaşantıları sırasında oluşmaya başlar. Bazı kişiler çocukluk döneminden itibaren kendilerini karşıt cinsiyette hissetmeye başlayabilirler. Anotomik olarak sahip oldukları cinsiyet özellikleri bile bu kişileri diğer insanların onları gördükleri cinsiyette olduklarına ikna edemez. Bu kişiler psikolojik durumlarından dolayı genellikle depresyon ve kaygı yaşarlar. Cinsel kimliklerine yönelik duyguları sebebiyle diğer insanlar tarafından fazlaca kabul görmezler. Yaşamlarını zor bir şekilde sürdürürler, özellikle çalışma, iş bulma gibi konularda sorunlar yaşarlar. Cinsel kimlik bozukluğu olan bireylerin bir kısmı cinsiyet değiştirme ameliyatları ile kendilerini ait hissettikleri cinsiyete geçiş yaparlar. 2-CĠNSEL SAPKINLIKLAR (PARAFĠLĠLER) Olağan dışı nesne veya cinsel aktivitelerin cinsel açıdan çekici ve uyarıcı bulunması ile ilgili bozukluklardır. Tanı için bu çekiciliğin yoğun olması ve en az 6 ay kadar sürmesi, kişinin bu dürtülere göre hareket etmesi veya bu süreçten dolayı belirgin şekilde sıkıntı yaşaması gerekir. FETĠġĠZM: Fetişizmde cinsel uyarılmaya yol açan cansız nesnelerdir. Bu kişiler bazı nesnelere karı tekrarlayan ve yoğun bir cinsel dürtü hissederler. Bu nesnelere karşı duyulan çekim istem dışı ve karşı konulmazdır. 21 PEDOFĠLĠ: Pedofililer cinsel açıdan tatmin olabilmek için ergenleşmemiş çocuklarla fiziksel ve genellikle de cinsel temas kurarlar. Bu tanının konulabilmesi için kişinin en az 16 yaşında olması ve temas kurduğu çocuktan en az 5 yaş büyük olması gerekir. Cinsiyet fark etmeksizin kurbanlarını seçerler. Genellikle kurbana yönelik şiddete başvurmazlar. Kurbanlarını çoğunlukla yaşananları kimseyle paylaşmamaları için çeşitli şekillerde tehdit ederler. Eğer yetişkinlerce fark edilmez ya da çocuk tarafından karşı gelinip bir başkasına durum bildirilmezse bu tür davranışlar haftalar, aylar hatta yıllarca devam edebilir. ENSEST (AĠLE ĠÇĠ) CĠNSEL ĠLĠġKĠLER: Aile içi ya da akrabalar arası ilişkilerden yararlanılarak gerçekleştirilen, bir tarafın açık istismarına dayanan cinsel ilişki sürecini kapsar. En yaygın olarak erkek ve kız kardeşler arasında görülür. İkinci derecede yaygın olan ve daha patolojik olan ise baba-kız arasında yaşanan ensestlerdir. Pedofili kurbanlarına nazaran ensest kurbanları yaşça daha büyüklerdir ve aile üyeleri tarafından cinsel istismara maruz kalmaktadırlar. Enseste ilişkin kesin rakamsal veriler yok denecek kadar sınırlıdır. Bunun temel sebebi ensestin toplumda utanç duyulan bir şey olmasıdır, ensest ilişki içinde olan bireyler, bunu her zaman gizleme eğilimindedirler. Bu durum, ensest ilişkideki istismar ve suç durumunu vahimleştirmekte, istismar edilenin bu söz konusu utanç duygusuyla orantılı olarak istismar durumu sürgit devam edebilmektedir. GÖZETLEMECĠLĠK (RÖNTGENCĠLĠK): Bu kişiler cinsel doyuma ulaşabilmek için haberi olmaksızın başkalarının özel yaşantılarını (üzerini değiştirirken, banyo yaparken vb.) gözetlerler. Bu süreçteki asıl haz faktörü alınan risk ve kurbanın gözetlendiğini fark ettiğinde vereceği tepkilere yönelik oluşturulan fantazilerdir. Bu bozukluğun görülme sıklığını tespit etmek de oldukça güçtür. 22 TEġHĠRCĠLĠK: Cinsel doyuma ulaşabilmek için kişinin cinsel uzuvlarını onu görmeye istekli olmayan bir yabancıya gösterme ihtiyacının tekrarlayan bir şekilde ortaya çıkma durumudur. Teşhirci kimi zaman fiili olarak bunu yapar kimi zamanda hayali olarak bu fantazileri yaşar. Birçok vakada teşhircide kurbanı şaşırtma ve utandırma isteğinin söz konusu olduğu bulgularına ulaşılmıştır. Teşhircilik çok yoğun ve kontrol edilmez bir dürtüdür. Teşhirciler bu dürtülere kendilerini öyle kaptırırlar ki, o esnada bu davranışlarının sosyal ve kanuni sonuçlarını düşünemezler. Bu kişilerin tecavüz gibi şiddet içeren davranışları işleme oranları oldukça düşüktür. CĠNSEL SADĠZM VE MAZOġĠZM: Cinsel sadizmde cinsel doyumun olabilmesi için ilişki içerisinde olan diğer kişiye fiziksel acı ya da psikolojik ıstırap (aşağılama, hakaret etme vb.) çektirmek tercih edilir ve sadist birey bu süreçten haz alır. Öyle ki kimi sadisteler bu süreçte partnerini sakat bırakabilir ya da öldürebilirler. Cinsel mazoşizmde ise cinsel doyumun olabilmesi için kişi gönüllü olarak fiziksel acı ya da psikolojik ıstıraba boyun eğer ve bundan hoşnut olur. 3-CĠNSEL ĠġLEV BOZUKLUKLARI Cinsel işlev bozukluğu, cinsel istek, cinsel uyarılma, orgazm sürecine ilişkin problemler ve cinsel ilişki öncesinde, sırasında ve sonrasında var olan genital ağrıların sürekli ve tekrarlayıcı olması koşuluna bağlıdır. Bu tanının konulabilmesi için var olan bu sorunların kişi açısından belirgin bir stres veya kişilerarası ilişkilerinde sorun yaratması gerekir. 23 PSĠKOLOJĠK RAHATSIZLIKLARA ĠLĠġKĠN YANLIġ ĠNANÇLAR YANLIġ ĠNANÇ: Psikolojik rahatsızlıklar tıbbi rahatsızlıklar değildirler! Bu rahatsızlıklara sahip olanlar “delidirler” ve tedavi edilemezler. DOĞRUSU: Psikolojik rahatsızlıklar da kalp hastalığı, tansiyon, şeker hastalığı gibi tıbbi rahatsızlıklardır. Kimi psikolojik rahatsızlıkların tıpkı diğer rahatsızlıklar gibi genetik ve biyolojik temelleri vardır. Doğru teşhis ve tedavi yöntemi ile etkin bir şekilde tedavi edilebilirler. YANLIġ ĠNANÇ: Psikolojik rahatsızlıkları olanlar genelde tehlikeli ve saldırgan kişilerdir, etrafındakilere zarar verirler. DOĞRUSU: Alanda yapılan araştırmalar psikolojik rahatsızlık yaşayan bireylerdeki şiddet örüntüsünün normal bireylerde görülen şiddet davranışlarından fazla olmadığını ortaya koymuştur. Şizofreni gibi ağır bozukluklarda bile şiddet davranışından ziyade kaygı, zihinsel karmaşa, duygusal ve düşüncesel süreçlerin bozulması gibi durumlar ağırlıklı olarak gözlemlenir. YANLIġ ĠNANÇ: Psikolojik rahatsızlıklar kişilik zayıflığı, dini inançsızlık, maneviyat eksikliği gibi etmenlerden kaynaklanırlar. DOĞRUSU: Şizofreni, depresyon ya da bir başka psikolojik rahatsızlığının sebebi kişilik zayıflığına, inanç eksikliğine ya da maneviyat eksikliği gibi etmenlere bağlanamaz. Bu hususlar açısından çok güçlü olan bireylerde kimi zaman birtakım psikolojik rahatsızlık yaşamaktadırlar. İnsanoğlu yaşam süreci içerisinde birçok etmenden (genetik yapısı, yetiştirilme tarzı, kişilik örüntüleri, kişiler arası ilişkileri, yaşadığı deneyimler vb.) etkilendiğinden bu faktörlerden birisi ya da birkaçının etkileşimi neticesinde yaşamının herhangi bir evresinde her bireyin psikolojik rahatsızlık yaşayabilme ihtimali söz konusudur. NOT: Daha fazla bilgi için; Aydın İl Emniyet Müdürlüğü Rehberlik ve Psikolojik Danışma Büro Amirliği A- Hizmet Binası 5. Kat. Telefon numaraları 02562196120–6 (6 Hat) santralden, dâhili 5018 ve5019 numaralı telefonları arayarak birimimize ulaşabilirsiniz. 24 KAYNAKÇA Davidson, G.C., Neale, J.M. (2004). Anormal Psikolojisi (7.Baskı). Ankara: Türk Psikologlar Derneği Yayınları Burger, J.M. (2006). Kişilik. Psikoloji Biliminin İnsan Doğasına Dair Söyledikleri. (1. Baskı). İstanbul :Kaknüs Yayınları Kaplan, H.I., Sadock, B.J. (1998). Birinci Basamak Psikiyatri El Kitabı. (2. Baskı). İstanbul: Turgut Yayıncılık. Soykan, A. (2001). Psikiyatriye Giriş El Kitabı. (1. Basım). Ankara: Girişim Yayıncılık Tükel, R. (Ed.). (2000). Anksiyete Bozuklukları. (1. Baskı).Ankara: Çizgi Tıp Yayınevi Atkison, R.L., ve ark. (2000). Psikolojiye Giriş. (3. Baskı). Ankara: Arkadaş Yayınevi Cüceloğlu, D. (2007). İnsan ve Davranışı. Psikolojinin Temel Kavramları. (7. Basım). İstanbul: Remzi Kitapevi AYDIN ĠL EMNĠYET MÜDÜRLÜĞÜ REHBERLĠK VE PSĠKOLOJĠK DANIġMA BÜRO AMĠRLĠĞĠ 25