hücre zarı

advertisement
HÜCRE ZARI
Hücreler birim halinde faaliyette bulunmak ve varlıklarını
devam ettirebilmek için çeşitli kısımlarını bir arada
tutmak zorundadır.
Bu amaçla sitoplâzmanın çevresinde canlı bir hücre zarı
(plâzma zarı) meydana gelmiştir. Çok ince olduğu için
ışık mikroskobu ile görülmez, ancak dolaylı olarak
gösterilirdi.
Elektron mikroskobu ile hücrenin 100 A° kadar bir zarla
çevrili olduğu görülür
Hücre Zarının Kimyasal Yapısı
Hücre zarlarının ilk kimyasal analizleri bunların
lipoprotein'lerden yani lipitlerden ve proteinlerden
yapılmış olduğunu göstermiştir.
Bu analizlerde çeşitli hücreler kullanılmıştır. Çizgili kas
hücreleri, karaciğer hücreleri, kan hücreleri, deniz
kestanesi yumurtaları ve amibin (Amoeba proteus ) hücre
zarları çeşitli şekillerde izole edilmiş ve analizleri
yapılmıştır.
Bu çalışmalarda en çok memeli eritrositleri kullanılmıştır.
Çok sayıda elde edilen bu zarlardan yapılan ilk analizler
sonucu zarın kalınlığının 140 A° kadar olduğu,
bunun % 60 kadarının protein ve % 40 kadarının
da lipit olduğu hesaplanmıştır.
Daha sonra yapılan incelemeler plâzma zarına, protein ve
lipitlere ilaveten % 1-5 kadar da karbonhidrat da
katıldığını göstermiştir
Hemolizle içi boşaltılmış eritrosit zarları
Zarlarda bulunan karbohidratlar oligosakkaritler olup ya
glikolipit halinde lipitlere veya glikoprotein halinde
proteinlere bağlanmış olarak bulunurlar.
Zarda kolesterol olduğu da artık bilinmektedir.
Zarda inorganik iyonlar, özellikle K+, Na+, Mg+2, Ca+2
iyonları bulunur.
Plazmoliz
Deplazmoliz
Soğan kök
hücresi
Elodea hücrelerinin
hipertonik ortamda
plazmolizi
Elodea hücrelerinin
hipotonik ortamda
deplazmolizi
OVERTON, yağda çözünen maddelerin zardan geçişine
dayanarak, 1902'de, hücre zarında lipitlerin bulunduğunu
söylemiş, hatta daha ileri giderek bu lipitlerin lesitin
denen fosfatidil kolin ile kolesterol olduğunu ileri
sürmüştür.
LANGMUIR, 1900'lerde, fosfolipitlerin, hidrofil yüzeylerde
tabakalar teşkil ettiğini göstermiştir.
Fosfolipit
molekülleri hidrofob tarafları birbirine dönük ve hidrofil
tarafları dışa dönük olmak üzere tabaka yapar
Sabit
bariyer
Lipit
Hareketli
bariyer
su
Polar baş
(Hidrofilik)
Polar olmayan
kuyruk
(Hidrofobik)
Zar lipidi
Çift tabakalı lipit
Lipozom
Lipit tabakaları serbest uçları olmayan devamlı tabakalar
halindedir. İkili lipit tabakası esnek olur ve bu da hareket
v.s. gibi çeşitli hücre fonksiyonlarının yapılmasında
önemlidir.
Lipit zar koptuğu veya delindiği zaman iki ucu hemen
birleşir ve hücrenin canlılığı bozulmaz.
Zarın ikiye ayrılması veya iki zarın birleşmesi kolay olur.
Bu olaylar salgılama, döllenme ve benzeri görevlerin
yapılmasında önemlidir
Hücre Zarının Molekül Düzeni
Hücre zarına giren moleküllerin zarda ne
düzenlendiklerini
öğrenmek
üzere
sun'i
geliştirilmiştir.
şekilde
zarlar
Tarihi bakımdan ilk ileri sürülen zar modeli HUGH
DANIELLI ve JAMES DAVSON (1953)’a aittir.
Bu modele göre hücre zarı, ortasında lipit ve iki yanında
protein bulunan tabakalardan oluşmuş bir yapıdır. Lipit iki
tabaka (bimoleküler) halinde bulunur.
Protein
Polar por
Lipit molekülleri
Hidrofobik alan
Danielli-Davson zar modeli
DANIELLI, bu modele göre, zarın 80 A° kadar kalınlıkta
olduğunu, proteinlerin 10'ar A° ve lipitlerin ise 30'ar A°
olduğunu ileri sürmüştür.
Bu model tarihi olmak bakımından çok önemli olup daha
sonra yapılan fizikokimyasal ve biyokimyasal
çalışmalara temel teşkil etmiştir.
Böylece meydana getirilen modele göre lipitler
fosfolipitler halinde bulunurlar. Gliserinin üçüncü
karbonuna fosforik asit ve buna da diğer bileşikler bağlı
olurlar.
Ayrıca lipit moleküllerinin arasına kolesterol molekülleri
yerleşmiştir.
Hücre Zarının Morfolojisi
60-80 Ao
OsO4 (Tespit)
Metakrilat (Gömme)
Hücrenin dışı
Hücrenin içi
25 Ao
25 Ao
25 Ao
KMnO4 (Tespit)
Araldit (Gömme)
25 Ao
30 Ao
35 Ao
OsO4 ve KMnO4 (Tespit)
Vestopal (Gömme)
Çeşitli tespit ve gömme ortamlarında zar kalınlıkları
İster plâzma zarı, ister hücre içindeki zarlar olsun, isterse
mikroorganizmalardan, bitkilerden veya hayvanlardan
alınsın, hücre zarları daima bu yapıyı göstermektedir.
Sadece zar kalınlığı ve zarda bulunan lipit/protein oranı
çok değişir.
Bu farklılıklar, bu zarların yaptığı görevlere bağlı olarak
ortaya çıkmaktadır.
Ayrıca zar tipine bağlı olarak protein ve lipit çeşitleri de
değişmektedir.
Hücre Zarının Yapısına Giren Lipitler
Triasil gliserit halindeki basit yağlar genellikle depo
yağları olduğu için, her ne kadar kas zarlarında
bulunurlarsa da, genel olarak hücre zarının
kompozisyonuna girmezler.
Buna karşılık hücre zarlarında bileşik yağlar bulunur.
Zar lipitlerinin hepsi amfipatikdir.
Bileşik yağlarda yağ asidi iki tanedir ve diasil gliserit
olarak bulunur.
Zar yağ asitlerinin çoğu doymuş olup dallanmamış yağ
asitleridir. Karbon atomlarının sayısı çifttir.
Karbon zincirinin uzaması yağın zarda paketlenme
yeteneğini artırır.
Eritrosit zarlarında orta uzunlukta doymamış yağ asitleri
bol bulunur. Bu farklılık biyolojik zarların özelliklerinin
tayininde önemlidir.
Hücre zarının yapısına giren bileşik yağlar fosfolipitler ve
glikolipitler olarak iki büyük grupta toplanabilir.
Zarlarda kolesterol de vardır.
Fosfolipitlerde genel olarak hidrofil bir fosfat grubu
bulunur. Böylece çok polar bir molekül meydana gelir.
Yağ asitleri ya üç karbonlu bir alkol olan gliserin'e veya
amino alkol olan sfingozin’e bağlıdır. Böylece
fosfogliserit veya sfingolipitler’i teşkil eder
Fosforik aside kolin, etanolamin, serin veya inozitol
bağlı olabilir. Bu şekilde fosfatidil kolin, vb. teşekkül
eder.
Bütün bu grupların molekül ağırlığı fazla değildir ve hepsi
hidrofiliktir. Fosfatla birlikte molekülün baş grubunu
teşkil ederler.
a-gliserofosforik asit
Polar baş
(Hidrofilik)
Yağ asidi
kuyrukları
(Hidrofobik)
Çift
bağ
Sfingomiyelin ve Fosfatidil kolin
Bu yağlardan fosfatidil kolin (lesitin )ve fosfatidil
etanolamin (sefalin) en bol bulunanlardır. Fosfatidil
etanolamin bakteri zarlarında da bol rastlanan bir
fosfogliserittir.
Ayrıca fosfata yine bir gliserin girebilir ve böylece
fosfatidil
gliserol
ve
difosfatidil
gliserol
(kardiyolipin) teşekkül edebilir
Kardiyolipinde iki gliserin, dört yağ asiti ve iki fosfat
grubu bulunmaktadır. Bunlar özellikle mitokondri
zarlarında boldur. Ayrıca bitki kloroplâst zarlarında ve
bakteri zarlarında kardiyolipin bol olarak bulunur.
Glikolipitlerde fosfat bulunmaz. Bunun yerini bir şeker
molekülü almıştır. Şekerler hekzozlar olup D-glükoz
veya D-galaktoz olarak bulunurlar. Yağ asitleri
glikolipitlerin bazılarında gliserine, bazılarında
sfingozine bağlı olur.
Gliserinin bulunduğu tip yağlar glikozil diasilgliseroller
ile galaktozil diasilgliseroller'i teşkil eder. Genellikle
bitki ve bakteri plâzma zarlarında bulunurlar.
Galaktozil diasilgliserol hayvan beyin hücre zarında
görülür.
Sfingozin taşıyanlara glikosfingolipitler denir. Hayvan
hücre zarlarında genellikle bu grup lipitler bulunur.
Tablo. Çeşitli zarlarda bulunan lipitlerin oranı
----------------------------------------------------------------------------------------------------------Bakteri
Escherichia Bacillus
Yağ Çeşidi
Eritrosit Miyelin Mitokondri
coli
megaterium Kloroplâst
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------Fosfatidil kolin
23
11
48
0
0
4.1
Fosfatidil inozitol
2
0
8
0
0
1.4
Fosfatidil etanolamin
20
14
28
100
45
0.6
Fosfatidil serin
11
7
0
0
0
0
Kardiyolipin
0
0
11
0
0
0.6
Sfingomiyelin
18
6
0
0
0
0
Serebrosit
0
21
0
0
0
0
Serebrosit sülfat
0
4
0
0
0
0
Seramit
0
1
0
0
0
0
Digalaktozil digliserit
0
0
0
0
0
35.3
Kolesterol
25
25
5
0
0
0
__________________________________________________________________________
Kolesterol hücre zarının önemli bir komponentidir. Plâzma
zarında % 30, mitokondride % 5-10 arasında değişir.
Kloroplâst zarlarında ise kolesterol bulunmaz.
Kolesterolün lipit tabakalaşmasında rolü olması sebebiyle
dayanıklılığı arttırır.
Çeşitli hayvanların eritrosit zarlarında yaklaşık % 26
kolesterol ve % 62-63 fosfolipit bulunur. Molar oran
olarak bu oran 1/1'dir. Stabilite bakımından kolesterolün
rolünü göstermektedir.
Kolesterol kutupsuz bir molekül olduğu için muhtemelen
zarın iç tarafında fosfolipidin kutupsuz hidrokarbon
zincirine bağlı olabilir.
Polar baş
(Hidrofilik)
Kolesterol
Polar olmayan
halka yapısı
ve hidrokarbon
kuyruk
(Hidrofobik)
Fosfolipit
Kolesterol
Zarda fosfolipitlerin arasına kolesterolün yerleşmesi
Fosfolipitlerin yağ asiti kuyrukları kutupsuzdur ve
birbirlerine dönük olan iki tabakanın iç kısmını teşkil
ederler. Hidrokarbon zincirlerinin serbest olduğu ve
dönerek yer değiştirdiği düşünülür. Bu sebeple
bimoleküler lipit tabakasının iç kısmının sıvı durumda
olduğu kabul edilir.
İnce kesitleri alınıp uranil iyonları ile muamele edildiğinde
OsO4'le tespitteki gibi fosfolipit tabakaları iki koyu çizgi
ve arasında bir aralık şeklinde görülür.
Hücre Zarının Yapısına Giren Proteinler
Genellikle hücre zarlarının yapısına giren proteinlerin %
50 kadarının sabit bir yapı göstermesi sebebiyle bir
kısmı mekanik yapı proteini olarak kabul edilir.
Diğer proteinler zarda çeşitli görevler yapmak üzere
bulunan fonksiyonel proteinlerdir. Bunların bir kısmı zar
yapısına bağlı olan enzimlerdir.
Hücre zarlarının üzerinde bulunan diğer bazı proteinler
yan yana gelen hücrelerin birbirine yapışma'sına ve
hücrelerin birbirlerini tanıma'larına yardım eder.
Zardaki proteinler, iyon ve moleküllerin hücreden içeri ve
dışarı aktif olarak taşınma'sında görevli olurlar.
Zarlardaki proteinlerin görevleri
Taşıma: a. Zar boyunca yer alan bazı proteinler
hidrofilik kanal teşkil ederek seçici olarak bazı
maddelerin taşınmasında rol oynar. b. Bazı taşıma
proteinleri ATP yi hidrolize ederek zar boyunca
maddeleri pompalar.
Enzim aktivitesi: Zarda bulunan bir protein enzim
olarak görev yapabilir. Bazı durumlarda bir zar
üzerindeki birçok enzim metabolik yolda bir takım
gibi davranabilir.
Sinyal iletimi: Zarlardaki bazı proteinler hormonlar
gibi birinci haberci moleküllerin (sinyal molekülleri)
bağlanmasını sağlar. Proteinde meydana gelecek bir
değişiklik mesajın hücre içine iletilmesini sağlar.
Hücreler arasında bağlanma: Zar proteinleri
çeşitli tip bağlantılarla komşu hücreleri birbirine
bağlar.
Hücrenin-hücreyi tanıması: Karbohidrat zinciri
taşıyan bazı glikoproteinler diğer hücreler
tarafından hücrenin tanınmasını sağlarlar.
Hücre dışı matrikse tutunma: Hücre iskeletinin
mikroflament ve diğer elemanlarının hücre dışı
matrikse bağlanmasında proteinler rol oynar.
Plâzma zarlarında 20-30 kadar farklı protein bulunduğu
gösterilmiştir.
Fakat özelleşmiş zarlarda göreve uygun olarak protein
sayısı 1-2 çeşit olabilir. Meselâ retina hücre zarlarında
rodopsin adlı bir tek protein bulunmaktadır.
Zar proteinleri zarda bulundukları yere göre iki grupta
toplanabilir.
Birincisi integral veya intrinzik proteinler,
İkincisi periferal veya ekstrinzik proteinler’ dir.
Proteinlerin zarda intrinzik veya ekstrinzik olarak yer alışı
protein molekülü üzerinde bulunan hidrofil ve hidrofob
gruplarına bağlıdır.
Zarda yerleşen integral proteinlerde ise zarın lipit
moleküllerine dönük tarafında hidrofobik gruplar
yerleşmişlerdir. Hidrofilik gruplar içerde ve zar dışına
uzanan kısmında bulunurlar.
Bazı integral proteinler zara kısmen gömülü olurlar ve
zardaki proteinlerin % 70'ini meydana getirirler.
Periferal proteinler suda çözünürler. Bunlar lipidin
hidrofilik baş grubuna veya lipitten dışarı uzanan
integral proteinin hidrofilik gruplarına zayıf elektrostatik
bağlarla bağlanmışlardır.
Periferal proteinlere örnek olarak eritrositlerde bulunan
spektrin verilebilir. Spektrin eritrositlerdeki en ağır
proteindir. Spektrin zarın mekanik özelliklerini kontrol
eden kontraktil protein sistemine dahildir.
İntegral proteinler suda çözünmezler. Bazı integral
proteinler oligosakkaritlerle bağlı olabilir. Bunlar
glikoproteinler'i teşkil ederler. Bir kısmı da özel
fosfolipitlerle bağlı olabilir. Bunlar da lipoproteinler
(veya proteolipitler) dir.
Glikoproteinlerin karbohidrat kısmı D-galaktoz, D–mannoz,
N–asetil–D–glükozamin, N–asetil–D–galaktozamin, L–
fükoz ve siyalik asitten yapılmış olabilir. Glikoproteinlerin
dış yüzünde A, B, O ve M, N kan gruplarını meydana
getiren ve proteine bağlı antijenler bulunur.
Diğer bir örnek retina çubuk hücrelerinde bulunan ve 42 A°
çapında olan rodopsin'dir.
Bunlardan başka, intrinzik olarak, eritrosit zarında önemli
enzim proteinleri vardır. Gliseralhedit 3–fosfat
dehidrojenaz, Na+ K+ Mg+2 ATPaz, asetilkolin
esteraz, adenilat siklaz bunlara örnektir.
Diğer bir örnek elektroforezde zarı geçen Bant III proteini
olarak tayin edilmiştir. Bu protein total membran
proteininin % 30'unu teşkil eder. Karbohidrat kısmı
hücre dışında olup zarın dış yüzüne uzanır.
Asetilkolin esteraz eritrosit zarının dış yüzeyinde, gliseraldehit–3–
fosfat dehidrojenaz ise iç yüzeyinde yer alır.
NaKMgATPaz iki taraftan dışarı uzanan ve iyon taşınmasında rol
oynadığı düşünülen bir zar proteinidir.
Adenilat siklaz hücreye gelen bilginin hücre içine taşınmasında rol
alır.
Bilgi hücreye hormon ve nörotransmitter denilen birinci
haberci‘lerle gelir. Birinci haberci zarın dış tabakasında bulunan
reseptör proteinle adenilat siklaza ulaşır.
Adenilat siklaz ATP den siklik adenozin monofosfat (cAMP)
yapımına yol açar. Bu molekül de hücre de ikinci haberci olarak
görev yapar ve hücreye ait esas fonksiyonu yapacak molekülü
harekete geçirir.
Fonksiyon salgı, kasılma gibi şekillerde, farklılaşmış olan hücrenin
özel fonksiyonuna göre, yerine getirilir.
P P
P P P
N
N
P
P N
P
N
P
P
P
N
N
BİMOLEKÜLER
LİPİT TABAKASI
P
P
P
P
P
P N N P
P N N P
P N
N P
P N
N P
N N
N N
N N N N
N N N
N N
P P
P
P
P
N
P
P N
N P
N
N
N N
N N
N N
N N
N N
N N
N N
N N
N N
N N
N N
N N
N
N
P N N P
P
P
P P
Şekil. Ekstrinzik ve intrinzik proteinlerin polar olan (P) ve
polar olmayan (N) grupların dağılımına göre zarda duruşları.
Aydınlık
Karanlık
1/3
Lipit
1/2
Lipit
Şekil.Gözdeki çubuk hücrelerinin zar proteini olan rodopsinin
görevi sırasında ışığa bağlı olarak lipit tabakaları içine kayması.
b. Glikoforin
ç. Asetil kolin esteraz
e.NaKMgATPaz
e
c
f.Adenilat siklaz
c.Band III Proteini
d.Gliseraldehit 3-fosfat
dehidrojenaz
a. Spektrin
Şekil. Eritrosit zarında bulunan proteinler
Tablo. Zarlarda varlığı öğrenilmiş olan proteinler
--------------------------------------------------------------------------------Tip
Molekül Ağırlığı
-----------------------------------------------------------------------------------Periferal proteinler
220.000 – 225.000
Spektrin
İntegral proteinler
A. Glikoproteinler
1. Eritrosit zarında bir protein
95.000
2. Glikoforin
55.000
3. Rodopsin
B. Lipoproteinler
C. Enzim olan proteinler
30.000 – 300.000
1. Gliseraldehit 3–fosfat dehidrojenaz
2. Na+K+Mg+2 ATPaz
3. Asetilkolin esteraz
4. Adenilat siklaz
---------------------------------------------------------------------------------------
Zarlarda enzim olarak 30 kadar protein bulunur.
Bunların arasında ATPaz, alkalin fosfataz, adenilat
siklaz, RNAaz, 5-nükleotidaz, fosfomonoesteraz
hemen her zarda bulunur.
Zarda Bulunan Karbohidratlar
Zarlarda bulunan karbohidratlar zarın proteinlerine
bağlanabilir ve glikoproteinler'i teşkil ederler
veya zarın lipitlerine bağlanarak glikolipitler'i
meydana getirirler.
Kırmızı kan hücresi zarlarında, ağırlığına göre % 52
protein, % 40 lipit ve % 8 karbohidrat bulunur.
Bu karbohidratların çoğunluğu glikolipit şeklinde olup
başlıca gangliyosit'lerdir.
Az bir kısmı da proteinlere bağlı glikoproteinlerdir.
Glikolipit
yapısındaki
değişmeler
değişmelerine yol açmaktadır.
habis
hücre
Kolera toksini, ince bağırsakta zar glikolipitleri ile
birleşmesi zehir etkisini meydana getirmektedir.
Glikoproteinlerde her zincirde şekerden oluşmuş
oligosakkaritler bulunur. Bu oligosakkaritler kovalent
bağlarla zarda farklı amino asitlerine bağlanırlar.
Zara bağlı karbohidratların hepsi zardan dışarı doğru hücre
dışı aralığa uzanırlar ve hücrelerin diğer hücrelerle
interaksiyonuna aracı olurlar.
Eritrositlerde siyalik asit zarın dış yüzünün negatif yüklü
olmasına meydan verir.
Glikoproteinler kırmızı kan hücrelerinin zarlarının dış
yüzüne doğru dışarı uzamış olarak bulunurlar. Böylece
zarın asimetrik bir yapıda olmasına sebep olurlar.
NAcGal
A geni
Ga
l
Ga
l
Ga
l
Fu
k
Fu
k
B geni
Seramid
Seramid
Seramid
A Grubu
O Grubu
B Grubu
Ga
l
Fuk
Hücre zarı
Şekil. Kan gruplarını tayin eden oligosakkarit yapısı.
Gal: Galaktoz; Fuk: Fukoz; NAcGal: N-Asetil Galaktozamin
Bütün zarların yapısında fosfolipitler ve proteinler bulunur.
Fakat glikolipitler (fosfatı ve gliserini olmayıp şekeri
olan lipitler) sadece plâzma zarında vardır.
Kolesterol ve siyalik asit, iç zarlara göre, plâzma zarlarında
yüksek oranda bulunur.
Sığırların kırmızı kan hücrelerinin zarları hem siyalik asit
hem hekzozaminlere sahiptir. At, kedi ve köpeğin
kırmızı kan hücrelerinde siyalik asit vardır, fakat
hekzozaminler az bulunur veya yoktur. Koyun ve
keçilerde ise hekzozaminler vardır, siyalik asit azdır veya
yoktur.
Proteinler de dokuya göre fark gösterir. Bağırsak
epitel hücrelerinin zarında, karaciğer hücre
zarlarına göre daha çok alkali fosfataz vardır.
Karaciğer hücre zarında birçok sindirim enzimi
bulunmaz.
Şekerleri proteine bağlayıp glikoprotein yapan
enzim de hücre zarlarında yer alır.
Sıvı Mozayik Zar Modeli
Zarların molekül düzenlenmesi hakkındaki bugünkü
bilgimiz çeşitli biyofiziksel tekniklerle kimyasal
analizlerin birleştirilmesi sonucu ortaya çıkmıştır.
Proteinlerin zara nasıl bağlı oldukları elektron
mikroskobu ve X ışınları saptırması gibi
tekniklerle gösterilmeye çalışılmaktadır.
Lipitlerin zarda bimoleküler tabaka halinde dizilmiş
olduğu anlaşılmaktadır.
Protein yaptığı göreve göre yer alır ve zarın bütünlüğünü
tamamlar. Böylece belli bir proteinin faaliyeti o zara
belli bir karakter verir.
Daha sonraları, biyolojik zarların yarı sıvı zarlar olduğu,
1972'de, SINGER ve G.L. NICOLSON tarafından ileri
sürülerek zarın statik değil dinamik bir yapı gösterdiği
anlatılmıştır.
Gerek integral proteinler gerekse lipitler görev sırasında
çift tabaka içinde yer değiştirme yaparlar. Bu iki
araştırıcı zarın sıvı mozayik model'e sahip olduğunu
söylemiştir.
Karbohidrat
İntegral Protein
İntegral Protein
Fosfolipidin hidrofilik başı
Fosfolipidin yağ asidi kuyrukları
Kolesterol
Sıvı mozayik zar modeli
Ekstraselüler sıvı
Glikoprotein
Glikolipit
Kolesterol
Karbohidrat
İntegral
Protein
Periferal
protein
Hücre iskeleti
filamentleri
Sitoplazma
Hücre dışı matriks
filamentleri
Ekstraselüler sıvı
Karbohidrat
Glikoprotein
Glikolipit
Hücre iskeleti
filamentleri
Kolesterol
Periferal
protein
İntegral
protein
Hayvan hücre zarının enine kesiti (Şematik)
Sitoplazma
Lipitler bulunduğu sıcaklığa göre daha viskoz, daha katı
veya daha sıvı olurlar.
Geçiş ısısı (transisyon ısısı) denen erime ısısı üzerinde
lipitin sıvı kristaller'den oluştuğu kabul edilir. Bu
durumda lipit molekülleri spesifik oryantasyonlarını
muhafaza ederler. Fakat düzenli bir durumdan daha az
düzenli bir duruma geçmişlerdir. Geçiş ısısı üzerinde
meydana gelen bu düzensizlik sıvı kristaller halinde
olan lipidin lateral hareketliliğini artırır.
Görev sırasında belli bir fosfolipit molekülünün bir
bakteri zarında, birkaç saniye içinde bir uçtan diğer uca
göç edebileceği hesaplanmıştır.
Zar lipitlerinin yağ asitleri ne kadar doymuş iseler o kadar
birbirleriyle
daha
sıkı
paketlenirler.
Çünkü
konfigürasyonları düzgündür.
Ayrıca zincir uzunlukları da geçiş ısısında etkilidir. Yağ
asiti zinciri ne kadar kısa olursa geçiş ısısı da o kadar
düşük olur.
Zarın sıvılığı zar seviyesinde yapılacak interaksiyonlara
imkân verir.
Meselâ bir hormon bir reseptörle birleşir ve zarın iç
tarafında bulunan adenilat siklaz enziminin faaliyetinde
değişiklik yapar. Reseptör ve enzim bir arada değildir.
Ancak zar içinde yana hareketle interaksiyon yaparlar
Zar içinde proteinin hareketi zarın sıvı özelliği ile yapılır.
Lipitlerin ve proteinlerin bu hareketleri sırasında zar
kalınlığı boyunca, geçici olarak aralıklar teşekkül eder.
Bu açıklıklardan, bazı maddelerin hücreye girdiği
düşünülmektedir.
Lateral hareketler (Sık sık)
Takla hareketi (Nadir)
Şekil. Zarlarda lipit hareketliliği
Sıvı
Doymamış
hidrokarbon kuyruklar
Vizkoz
Doymuş
Hidrokarbon kuyruklar
Şekil. Doymamış ve doymuş yağların zarlardaki hareketliliği
Hücre Yüzeyi
Çok hücreli organizmalarda hücrelerin çevresinde bir hücre
dışı (ekstrasellüler) bölge bulunur. Bu çevrenin önemli
görevleri vardır. Hücre ile hücrenin dışı arasında hücre
yüzeyi bir hudut teşkil eder. Bu yüzey materyali
– hücre örtüsü,
– hücre dışı yüzeye bağlı materyal ve
– dış yapılar olmak üzere üç grupta incelenebilir.
• Hücre örtüsü bimoleküler plâzma zarının dış
tarafındaki proteinlere bağlı karbohidrat zincirlerinin
bulunduğu bölgedir.
Bu örtü materyali hücre zarının bir parçası olmakla
beraber, hücrenin dışındadır ve hücreyi öldürmeksizin
uzaklaştırılabilir.
• Hücre örtüsü üzerinde hücre dışı yüzeye bağlı ayrı bir
tabaka vardır
Hücre tarafından salınan ve karbohidrat kapsayan ve
yüzeye sıkıca yapışık bir matriks şeklindedir.
Hücre zarı üzerindeki bu iki yapıya topluca glikokaliks
denir.
Hücre dışı materyalin görevi hücre-hücre ve hücrezemin arasında aracılık etmektir. Hücreye hem mekanik
bir koruma teşkil eder, hem de hücreye gelen maddeler
için elek görevi yapar.
• Üçüncü grup materyal (dış yapılar) çok değişik
olabilir. Yumurta çevresindeki jelatinimsi örtüler
(kurbağa yumurtası) ve çeşitli kalın kapsüller, kemik
ve kıkırdak hücrelerinin gömülü bulunduğu materyal,
epitel hücrelerinin altında bulunan bazal membran bu
gruptandır.
Bunlar hem çevreledikleri hücrenin faaliyeti üzerinde
etkilidirler, hem de hücrelerin bir arada tutulmasına
yardımcı olurlar.
Glikokaliks
Sitoplazma
Mikrovillüs
Glikokaliks
İki hücrenin
apikal zarları
ve glikokaliks
Mikrovillüs
Glikokaliks
Hücre Dışı Materyalin Yapısı
• Hücre dışı materyal hücre tarafından salgılanır.
• Bu
materyal
çoğunlukla
glikoproteinler,
mukopolisakkaritler
(Glikozaminoglikanlar)
ve
kollagen olabilir.
• Glikoproteinlerin içinde en iyi incelenmiş olanı
fibroblastlar ve epitel hücreleri tarafından salgılanan
fibronektin'dir. Fibronektin, disülfit bağları ile bağlı bir
polipeptittir.
Laminin
epitel
hücreleri
tarafından
salınan,
kondronektin kıkırdak hücreleri tarafından salınan
glikoproteinlerdir.
Mukopolisakkaritler
Yüksek molekül ağırlıklı şeker polimerleridir.
Karbohidrat zincirleri tekrar eden disakkaritler şeklindedir.
Disakkaridin iki şekerinden biri ya N–asetil-glukozamin veya N–
asetilgalaktozamin olmak üzere daima bir amino şekerdir.
Glikozaminoglikan adı da bu sebeple verilmiştir.
Hiyaluronik asit,
Heparan sülfat,
Kondroitin sülfat A,
Kondroitin sülfat B (dermatan sülfat),
Kondroitin sülfat C,
Keratan sülfat
bu gruba örnektir.
Hiyaluronik asit hariç hepsinde sülfat bulunur. Oldukça asidiktirler.
Çoğunlukla proteinlerle birlikte proteoglikanlar şeklinde bulunurlar.
Karbohidrat
Ekstraselüler sıvı
Hiyalüronik asit göbeği
Proteoglikan
Glikolipit
Hayvan hücre zarının hücre dışı materyalle ilişkisi (Şematik)
Bazal Lamina
Bazal membran (veya kaide zarı), genellikle epitel
hücreleri ile bağ dokusu arasında ışık mikroskobu ile
gözlenmiş bir tabakadır.
Bu bölge 150-500 A° kalınlığındadır.
Üzerindeki hücre ile doğrudan temas etmediği elektron
mikroskobunda görülen bu tabakanın adı bazal lamina
olarak değiştirilmiştir.
Amorf bir çimento maddesidir.
 Bazal lamina, üzerindeki epitel hücreleri tarafından
salınır ve hücreler için mekanik bir destek görevi yapar.
 Bazal lamina akciğer alveolleri ve böbrek glomerulusu
gibi yapılarda iki hücre tabakası arasında da bulunabilir
ve seçici bir süzme görevi yapar.
 Bazal lamina esas olarak
 kollagen IV proteini,
 heparan sülfat içeren bir proteoglikan olan perlekan
ile
 glikoproteinlerden laminin ve entaktin' den oluşur.
Bazal
lamina
Endotel
Stratum
corneum
Hücre Duvarları ve Görevleri
• Hücreler yaklaşık 100 A°'lık plâzma zarı ile çok zayıf bir
şekilde korunur. Bu sebeple hücrelerin çevresinde çeşitli
koruyucu kılıflar gelişmiştir.
• Protozoonların kalın bir dış örtüleri vardır.
• Bakterilerde ve bitki hücresinde belirgin bir hücre duvarı
vardır.
• Gram pozitif bakterilerin duvarı 500 A° kadar kalınlıkta
olup peptidoglikan ve (teikoik) taykoik asit'ten
yapılmıştır.
• Duvarın esas kısmını teşkil eden peptidoglikanın iskeleti
peş peşe dizili N-asetil-glükozamin ve N-asetilmüramik asit'ten oluşur.
Sitoplazma
Nükleoid
Kapsül
Hücre duvarı
Hücre zarı
Ribozomlar
Bakteri
Gram pozitif bakteri duvarında peptidoglikan iskeleti oluşturan N-Asetilglukozamin
ve N-Asetil muramik asit ve bu iskelete bağlanan kısa peptit zincirleri
• Taykoik asit bakteri duvarının dış yüzeyinde yer alır.
• Gram-negatif bakterilerin duvarlarında ise 25 A° kadar
bir peptidoglikan tabakası ile bunun dışında plâzma
zarına benzer bir zardan yapılmış daha ince daha
kompleks bir yapı bulunur
• Bu duvar yapısı bakterinin küre veya çubuk şeklini
sağlar.
• Bakteriyi mekanik ve ozmotik zararlardan korur,
• Hücre-hücre interaksiyonları için aracı olur.
• Hücre bölünmesine, hücre hareketine yardım eder.
• Büyük moleküllü maddelerin girişini engeller.
• Virüslerin ve antikorların bağlanacağı yüzeyler teşkil
eder.
Gram pozitif ve Gram negatif hücre duvarının karşılaştırılması
Porin
Peptidoglikan
Peptidoglikan
Hücre zarı
Hücre zarı
Gram pozitif
Gram negatif
Gram negatif bakteri hücre duvarı
Lipopolisakkarit
Fosfolipit
Taykoik
asit
Peptidoglikan
Protein
Fosfolipit
Gram negatif
ve
Gram pozitif hücre duvarı yapısı
Gram pozitif hücre duvarı
Gram negatif hücre duvarı
Bitki hücrelerinin duvarı (hücre çeperi) kompozisyonu ve
moleküler düzeni bakımından bakterilerinkinden çok
farklı olmakla beraber aynı koruyucu ve destek görevini
yüklenmiştir.
Bu yapı, jel şeklinde bir matriks içine gömülü
mikrofibriller
(mikrotelcikler)
denilen
telsi
materyal'den oluşur
Selülozdan yapılmış olan mikrofibrillerin çapı 50 A°'dur.
Her mikrofibril, 40 selüloz molekülünden oluşmuş bir
demettir.
Glükoz moleküllerinin uç uça birleşmesi plâzma zarına
gömülü rozet şeklindeki bir integral proteinle sağlanır.
Hücre duvarının matriksi polisakkaritlerden yapılmıştır.
Matriks başlıca hemiselüloz, pektin, lignin, protein ve
sudan oluşur.
Hemiselülozda ksiloz ve glükoz birimleri vardır.
Pektinde arabinoz, galaktoz, galakturonik asit ve
ramnoz bulunur.
Lignin bir fenilpropanoit polimeridir.
İki yeni teşekkül eden bitki oğul hücresi arasında hücre
plâğı (orta lamel) teşekkül eder
Oğul hücre büyüyeceği için hücre duvarı da düzgün bir
şekilde büyür. Büyüyen hücrenin mevcut duvar yapısına
materyal ilâve olur ve duvar kalınlaşır.
Hücre duvarı
Çekirdek
Bitki hücresinde hücre duvarı
Hücre zarı
Orta lamel
Hücre duvarı
Hücre olgunlaşınca çevresinde kalın bir sekonder duvar
gelişir.
Sekonder duvarın genişleme kapasitesi yoktur. Selüloz
muhtevası çok artmıştır. İçinde lignin miktarının da
artması ile odunun esas yapısını teşkil eden duvar
meydana gelmiş olur.
Lignin primer duvarda bulunmaz.
Bazı bitkilerde sekonder duvar aşırı bir şekilde kalınlaşabilir
ve hemen hemen hücreyi doldurur. Bu durum taş hücresi
denilen hücrelerin teşekkülüne yol açar.
Birçok bitkide, epidermis hücreleri gibi havaya maruz
hücrelerin duvarının yüzeyinde vakslı bir madde bulunur
ve böylece ilâve bir koruyucu tabaka meydana gelir.
Orta lamel
Primer duvar
Sekonder duvar
Hücre zarı
Bitki hücre duvarı ve hücre zarı, orta lamel, primer duvar.
Hücre Zarının ve Zarların Görevleri
Hücre zarı hücre komponentlerini birarada tutmaya
yarayan mekanik bir destek olmaktan çok hücre ile
çevresi arasındaki hayati olayları yerine getiren bir
yapıdır.
1. Kompartımanlaşma: Zarlar devamlı kılıflar halindedir.
Böylece farklı görevler kendi kompartımanlarında, diğer
görevler ile karışma olmaksızın yapılır.
2. Materyal hareketinin düzenlenmesi
 Hücre zarı hem hücrenin cansız çevresi ile hem de çeşitli
sitoplâzmik kompartımanlar arasında bir hudut teşkil
eder.
 Bu hudut, materyelin zarın bir tarafından diğer tarafına
serbestçe geçmesini engeller.
 Zar seçici geçirgen (selektif permeabl) bir rol oynar.
 Hücrenin içine giren maddelerin bir kısmı difüzyon ile
hücreye alınır.
 Plâzma zarı açılıp kapanan bir pompa gibi davranır.
 Bir kısım maddeler ve sıvılar hücre içine plâzma
zarından oluşan bir kesecik (vesikül) içinde girerler.
 Zar, seçiciliği sebebiyle, iyonları ayırır ve zar boyunca
bir elektrik potansiyel farkı meydana getirir ve bu
hücrenin çevresine cevap verme yeteneğinde önemlidir.
3. Bilgi taşınması: Zarlar hücreden içeriye veya hücrenin
iç kompartımanları arasında bilgi taşımada önemli rol
oynar.
 Zarlar üzerinde reseptörler vardır. Farklı hücrelerde
farklı reseptörler bulunur. Bunlar ligand denilen farklı
spesifik moleküllerle bağlanırlar.
En iyi incelenmiş ligandlar hormon, büyüme faktörleri
ve nörotransmitterler‘ dir.
4. Hücreler arası etkileşim (interaksiyon):
 Çok hücreli organizmaların hücreleri arasında plâzma
zarı ile sağlanan devamlı bir interaksiyon vardır.
 Organlar genellikle çeşitli hücrelerden yapılmışlardır.
Fonksiyonun bütün olarak yerine getirilmesi için doku
içindeki hücrelerin birbirleriyle ilişkilerinin devam
ettirilmesi gerekir.
 Plâzma zarı hücrelerin birbirini tanıma'sına,
birbirlerine yapışma'larına, bilgi ve madde alış verişine
imkân verir.
5. Biyokimyasal faaliyetler için yer:
 Zarlar hücre faaliyetlerini organize etmek için bir
aracıdırlar.
 Enzimlerin zarda multienzim kompleksleri halinde
bulunması bu reaksiyon dizisini kolaylaştırır. Çünkü
her enzim gerekli yerde gerekli zamanda yer almıştır.
 Hücredeki enzim mekanizması çeşitli zarlara bağlı
olarak bulunmaktadır.
6. Enerji dönüşümü (Transdüksiyon):
Hücreler için hayatidir ve zarlar bu olayla sıkıca ilgilidir.
 Bitki hücreleri güneş enerjisini kimyasal enerjiye
dönüştürür
 Besinlerdeki kimyasal enerji bitki ve hayvan hücrelerinde
yüksek enerjili bileşiklere ve ATP'ye dönüştürülür.
 Enerjinin tutulması mitokondri ve kloroplâst zarlarında
yapılır.
 Duygu reseptörleri, ışık, ısı ve mekanik enerjiyi merkez
sinir sisteminde elektrokimyasal enerjiye dönüştürürler ve
iletişimi sağlarlar.
 Bu olayların hepsi zarlarda yapılır.
7. Diğer görevler :
 Zarların yukarda sayılanların dışında daha birçok görevleri
vardır.
 Hücrelere mekanik güç sağlarlar.
 Hücre hareketi,
 Salgılama,
 Endositoz ve Ekzositoz olaylarına girerler.
 Ribozomların tutunduğu yerler zarlardır.
 Sinir impulslarını taşırlar.
 Elektrik yalıtımcıları gibi faaliyet gösterirler.
Bu proteinler zarın bir tarafından
diğer tarafına uzanmaz. Bunlar
Hücre Zarında
molekülleri bağlar ve zarın
Taşıyıcı proteinler bimoleküler
tabakasının
bir
tarafından diğer tarafına götürür,
karşı kısımda bırakırlar.
Hücre zarında
Kanal proteinleri
Hücre zarında
Simport
Bazen kanal proteinleri pasif bir
por görevi yapar. Moleküller
diffüzyonla
konsantrasyonu
fazla olan taraftan düşük olan
tarafa doğru rastgele bir şekilde
açıklıktan geçerler. Bu olay
enerji gerektirmez.
Simport da bir tür diffüzyondur.
Burada bir molekül diffüzyonla
hücre içine girerken diğer bir
molekülü de birlikte sürükler.
Glukozun hücreye sodyumla
girişi gibi.
Bazı proteinler Na/K pompasında
olduğu gibi hücre zarında diffüzyona
Hücre zarında
yönde
düşükten
yüksek
ATP kullanan ters
konsantrasyona doğru molekülleri
Proteinler
taşırken ATP den enerji kullanırlar.
Burada fosfat bağındaki enerji Na
(Kırmızı) atomlarının K’la (Sarı)
değiştirilmesinde kullanılır.
Hücre
zarında
Belirleyici
Proteinler
Bu proteinler zarı bir taraftan diğer
tarafa kadar geçer. Hücreyi tanımada
rol oynar. Bağışıklık sistemi kendine ve
yabancılara ait hücreleri tanımada bu
proteinleri kullanır. Organ naklinde
önemli rol oynar.
Hücre zarında
Bu
proteinler
hücrelerarası
Almaç
haberleşmede
kullanılır.
Bu
Proteinler
bağlanmayla
hücre
içinde
bir
hareketin veya olayın başlatılması için
bir sinyal verilmiş olur.
Dondurma Kırma Metodu ile Zarın İncelenmesi
Hücrelerin incelenmesinde preparasyon sırasında sun'i
yapılar meydana gelmesini önlemek için geliştirilen
dondurma kırma metodu zarların incelenmesinde
kullanılan çok iyi bir tekniktir.
Ani olarak dondurulduktan sonra yapılan kırma işleminde
kırılma düzleminin iki tabakalı lipidin arasından
geçmesi gerekir ve lipit zarın içinde mevcut proteinleri
göstermektedir.
İnsan eritrositi zarı dondurma kırma metodu ile
hazırlanınca bu parçacıklardan 500.000 kadar
bulunduğu ve çaplarının 85 A° olduğu gösterilmiştir.
P yüzü
Böylece iki lipit tabakasının kırılarak ayrılması ile çıkan iki yüzeyden birinde çıkıntı
şeklinde gözüken partiküller vardır. İkinci yüzeyde bu partiküllerden boşalan
çukurlar görülür.
Hücrenin dış tarafına bakan lipit tabakasının iç yüzeyine E kırılma yüzü veya
ektoplâzmik yüz denir. Sitoplâzmaya doğru olan ikinci lipit tabakasının iç
yüzeyine ise P kırılma yüzü veya protoplâzmik yüz denir.
E Yüzü
(Ektoplazmik yüz)
P Yüzü
(Protoplazmik yüz)
Dondurup kırma metoduyla hazırlanmış zar
Dondurup kırma tekniğiyle hazırlanmış zar
Download