Funda Figen - Erciyes Üniversitesi Eczacılık Fakültesi

advertisement
1
T.C
ERCİYES ÜNİVERSİTESİ
SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
KANSERLİ HASTALARDA
FARMAKOEKONOMİ
ÇALIŞMALARI
Hazırlayan
Funda FİGEN
Danışman
Yrd. Doç. Dr. M. Betül AYCAN
Eczacılık Fakültesi
Bitirme Ödevi
Haziran 2010
KAYSERİ
I
II
T.C
ERCİYES ÜNİVERSİTESİ
SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
KANSERLİ HASTALARDA
FARMAKOEKONOMİ
ÇALIŞMALARI
Hazırlayan
Yrd. Doç. Dr. Funda FİGEN
Danışman
M. Betül AYCAN
Eczacılık Fakültesi
Bitirme Ödevi
Haziran 2010
KAYSERİ
II
Yrd. Doç. Dr. M. Betül AYCAN danışmanlığında Funda FİGEN tarafından hazırlanan
“Kanserli Hastalarda Farmakoekonomi Çalışması” konulu çalışma jürimiz tarafından
Erciyes Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Bitirme Ödevi olarak kabul edilmiştir.
…/…/2010
JÜRİ :
İmza
Yrd. Doç. Dr. M. Betül YERER-AYCAN (Danışman)
Prof. Dr. Müberra KOŞAR
Yrd. Doç. Dr. Nalan İMAMOĞLU
ONAY:
Bu bitirme ödevinin kabulü Fakülte Yönetim Kurulunun ..........................tarih ve
................ sayılı kararı ile onaylanmıştır.
…/…/2010
Fakülte Dekanı
Prof. Dr. Müberra KOŞAR
III
TEŞEKKÜR
Tez çalışmalarım boyunca yardım ve katkılarıyla beni yönlendiren, ilgi ve anlayışını
eksik etmeyen, değerli tez danışmanım Sayın Yrd. Doç. Dr. M. Betül AYCAN’ a
sonsuz saygı ve şükranlarımı sunarım. Yardımlarından dolayı Sayın Veli BERK’ e de
teşekkürü bir borç bilirim.
IV
KANSERLİ HASTALARDA FARMAKOEKONOMİ
ÇALIŞMASI
ÖZET
Farmakoekonomi; maliyet-yarar, maliyet-etkinlik, maliyet-minimizasyon ve maliyetkullanım analizlerine başvurarak, değişik farmasötik ürünleri kıyaslayan veya bir tedavi
yöntemini alternatif ilaç tedavileri ile karşılaştıran önemli bir ekonomi dalıdır.
Farmakoekonomi; sağlık sistemine ve topluma ilaç tedavi maliyetlerinin analizini ve
tanımlanmasını yapar. Bu alan, farmasötik ürün ve hizmetlerin sonuçlarının(klinik,
ekonomik, insani açıdan) ve maliyetlerinin kıyaslanmasını; farmasötiklerin ve
farmasötik hizmetlerin maliyet analizlerini ve bunların bireysel, sağlık sistemine ve
topluma etkilerini; hasta bakımı çıktılarında alternatif ilaç tedavi ve hizmetlerini
araştırır.
Türkiye de farmakoekonomi konusu üzerinde yapılan, araştırma sayısı, ne yazık ki çok
azdır. Türkiye’de farmakoekonomiyle ilgili çalışmalar henüz yeni ve az sayıda olup,
konunun değişik sektörlerce giderek yoğun bir biçimde ele alınması gerekmektedir. Bu
çalışmada hastalıklarda farmakoekonomi çalışmasının öneminden bahsedilmiştir.
Farmakoekonomi analizleri incelendikten sonra, hastaya en uygun farmakoekonomi
analizi seçilir. Seçilen analiz sonucunun en etkili ve ekonomik olarak en uygun fiyatta
olması istenir.
Bu çalışma temel olarak Kayseri Gevher Nesibe Tıp Fakültesi Onkoloji Hastanesinde
yatmakta olan kanser hastalarının, hastanede kaldıkları süre boyunca, tedavileri için
ödemiş oldukları ücretler de göz önüne alınarak yapılmıştır. Kanser ve farmakoekonomi
hakkında
genel
bilgiler
verdikten
sonra,
Kayseri’de
farmakoekonominin önemi vurgulanmıştır.
Anahtar Kelimeler: Kanser, Farmakoekonomi, Kayseri
kanserli
hastalarda
V
PHARMACOECONOMY STUDIES IN CANCER
PATIENTS
ABSTRACT
Pharmacoeconomy is an important branch of economy which makes a comparison of
various pharmasotics products or compare a treatment method with another alternative
drug treatment, applying to use the analysis of cost- benefit, cost- effectiveness, costminimization and cost- utility.
Pharmacoeconomy makes the analysis and definition of drug treatment costs to the
society and public system. This field researches about the pharmasotics product and
service results and the comparison of costs; pharmasotics and the cost analysis of
pharmasotics services, and the influence of these to individuals,health system and
society, alternative drug treatment in the results of patient-care and services.
In Turkey, the number of the studies, carried out upon pharmacoeconomy, is
unfortunately low. The studies about pharmacoeconomy in Turkey are new and low in
number, so it is necessery that the issue has to be tackled in various sectors. In this
study, it is mentioned the importance of pharmacoeconomy in ailments. After review
analysis of pharmacoeconomy, the most appropriate pharmacoeconomy analysis is
chosen for hte patient. The result of the chosen analysis is desired to be the most
effective and economical one in the most suitable price.
This studywas basically carried out taking the charges of the treatment paid by those
who were inpatient cancer patients in Kayseri Gevher Nesibe Faculty of Medicine,
Oncology Hospital into consideration. Firstly, the term ‘’cancer’’ was defined. In the
upcoming part of the study, it was given information about what pharmacoeconomy is
and the significance of pharmacoeconomy for the cancer patients was painted out.
Key words : Cancer, Pharmacoeconomy, Kayseri
VI
İÇİNDEKİLER
Sayfa No
İÇ KAPAK...................................................................................................................................... I
KABUL VE ONAY SAYFASI ..................................................................................................... II
TEŞEKKÜR.................................................................................................................................... III
ÖZET ............................................................................................................................................. IV
ABSTRACT ................................................................................................................................... V
İÇİNDEKİLER ............................................................................................................................... VI
KISALTMALAR ............................................................................................................................ VII
1.GİRİŞ VE AMAÇ ................................................................................................. 1
2.GENEL BİLGİLER .............................................................................................. 3
2.1. KANSER KAVRAMI................................................................................ 3
2.1.1. Kanser Epidemiyolojisi ve Kanser Etiyolojisi ................................. 4
2.1.2. Kanser Kontrolü ............................................................................... 6
2.2. FARMAKOEKONOMİ KAVRAMI .......................................................... 9
2.2.1. Farmakoekonominin Tarihsel Gelişimi............................................ 11
2.2.2. Farmakoekonomi ile İlgili Terimler ................................................. 12
2.2.3. Farmakoekonomide Sonuç Birimleri ............................................... 13
2.2.4. Farmakoekonomik Prensipler .......................................................... 13
2.2.5.Farmakoekonomik Uygulamalar ....................................................... 14
2.2.6. Hastalığın ve Tedavinin Maliyeti .................................................... 15
2.2.7. Farmakoekonomik Analizler............................................................ 15
2.2.8. Farmakoekonomik Analizlerde Yaşanan Sorunlar .......................... 19
2.2.9. Sağlık Ekonomisi Perspektifinden Farmakoekonomi ...................... 21
2.3. TÜRKİYE’DE SAĞLIK HARCAMALARI .............................................. 21
2.3.1. Türkiye’de Kanser Harcamaları ....................................................... 22
3.GEREÇ VE YÖNTEM .......................................................................................... 24
VII
4.BULGULAR .......................................................................................................... 25
5.TARTIŞMA VE SONUÇ ...................................................................................... 30
6.KAYNAKLAR ...................................................................................................... 36
ÖZGEÇMİŞ
1. GİRİŞ VE AMAÇ
Dünya Sağlık Örgütü sağlıklı olmayı sadece hastalığın olmaması durumu değil, kişinin
aynı zaman da fiziksel, ruhsal ve sosyal anlamda tamamen iyi olma durumu olarak
tanımlamıştır. Kişileri birçok yönden sağlıklı kılmak ve sağlığını korumak için yetişmiş
ve yeterli sayıda insan gücü, altyapı, zaman, teçhizat, paraya ihtiyaç bulunmaktadır ve
devletler de vatandaşlarının her türlü sağlık ihtiyacını karşılayacak şekilde sınırsız bir
kaynağa sahip değildirler. Yani sağlık ihtiyaçları sınırsız ancak kaynaklar sınırlıdır.
Bundan dolayı sınırlı kaynakları kullanarak en iyi sonucu elde etmek için ekonomi
denilen başka bir bilimsel yöntemin kullanılması ihtiyacı doğmuştur ve ekonomi kısaca
“toplumun gereksinimlerini karşılayacak ürün ve hizmetlerin üretimi ve dağıtımını
sağlamak amacıyla, kısıtlı olan kaynakların kullanımı surecindeki, sosyal ve kurumsal
davranışları inceleyen bir bilim dalı” olarak tanımlanmıştır.
Ekonomi biliminin sağlık alanına yönelik kullanılmasıyla sağlık ekonomisi doğmuştur.
Sağlık ekonomisin hedefi, kısıtlı kaynaklar dahilinde toplum sağlığının olası en iyi
düzeye çıkmasını sağlayacak hizmet kombinasyonunu bulmaktır (tedavi ve koruma
hizmetleri, uygun sağlık yatırımları, maliyet etkili tedavi hizmetleri gibi).
Sağlık ekonomisinin en önemli kısmını farmakoekonomi teşkil eder. Farmakoekonomi
özellikle ilaç tedavisinin etkinliği, maliyeti ve sonuçları üzerinde yoğun bir biçimde
odaklanan oldukça genç bir bilim olup, sağlık ekonomisinin önemli bir kısmını
oluşturmaktadır ve günümüzde farmakoekonomik değerlendirmelerde değişik analiz
yöntemleri
kullanmak
yoluyla
(maliyet-etkinlik,
maliyet-yarar,
maliyet
2
kullanılırlık, maliyet-minimizasyon) oldukça etkili sonuçlar alınabilmektedir.
İlk olarak 1970’li yıllarda Batılı ülkelerde gündeme gelen farmakoekonomi kavramı
giderek önemi artan bir konu haline gelmektedir. Farmakoekonomi günümüzde sağlık
politikalarının oluşturulmasıyla ilişkili kurumlar, akademik oluşumlar, sağlık kurumları,
sigorta şirketleri ve ilaç sanayi gibi birçok sektörü ilgilendirmektedir.
Tıbbi gelişmelere paralel olarak, giderek artan sağlık hizmeti maliyeti tüm dünyada ilgi
çekmektedir. Diğer yandan alışılagelmiş maliyet anlayışının her zaman daha iyi sağlık
hizmeti için yol gösterici olmadığı günümüzde bilinmektedir ve bu duruma başka bir
deyişle; kutu fiyatının ötesinde tedavi ile ilgili tüm maliyetlerin hesaplanmış olması
önemlidir. İşte bunlarla ilişkili olarak paranın doğru hedefe, doğru şekilde yatırılarak
olabildiğince fazla sağlık hizmeti sunulabilmesi hedefine yönelik araştırmalar gündeme
gelmiştir. Sonuç olarak günümüzde sağlık hizmetinin değeri sadece mümkün olan en
düşük maliyet değil, aynı zamanda sarf edilen para ile en yararlı hizmetin sunulabilmesi
yani farmakoekonomik yaklaşımı zorunlu kılmaktadır.
Her geçen gün kanser insidansı artmaktadır ve kanser insidansının artmasının önemli
sonuçlarından biri, bu hastalık nedeniyle sağlık sektörünün ve ülkenin yüz yüze
kalacağı ekonomik yükün de artmasıdır. Kanser hastalığının teşhisi ve tedavisi yüksek
tıbbi teknolojiyi gerektirmekte, bu da sağlık harcamalarının ve toplumsal kaynaklar
üzerindeki baskının artmasına neden olmaktadır. Ayrıca sadece teşhis ve tedavi değil
aynı zamanda kanserden içinde ülkeler için büyük bir parasal kaynak gerektirmektedir.
Bugün ister gelişmiş isterse de gelişmekte olan ülkelerde olsun her toplumun yüz yüze
kaldığı önemli bir durum sağlık harcamalarının her geçen gün hızla artması ve sağlık
harcamalarının ülkelerin genel ekonomik zenginliğinden giderek artan oranda pay
almasıdır. Bu durumda farmakoekonominin ne kadar önemli bir bilim dalı olduğu
görülmektedir.
Tezin amacı, maliyeti yüksek bir hastalık olan kanserin tedavisi için harcanan paranın
en aza indirilmesinin yanı sıra en etkili ve bir o kadarda ekonomik tedavi yönteminin
tespit edilmeye çalışılmasıdır.
3
2. GENEL BİLGİLER
2.1. KANSER KAVRAMI
Kanser, vücudun herhangi bir bölümünü etkileyebilen çok sayıda hastalığın yer aldığı
grup için kullanılan jenerik bir isimdir. Kanserde kullanılan diğer terimler ise malin
tümörler ve neoplazmlardır. Kanser, hücrelerin, vücudun herhangi bir dokusunu
etkileyebilecek şekilde kontrol edilemez büyümesi ve çoğalmasıdır.
Kanserin önemli bir özelliği, kendi sınırları dışına doğru büyüyen, metastaz olarak
adlandırılan ve organlara yayılma ihtimali bulunan anormal hücrelerin sayısında artış
meydana gelmesidir. Metastaz, kanserden kaynaklanan ölümlerin başında gelmektedir.
Tümör, konak canlının kontrol mekanizmalarının dışında kalan ve gelişmesi normal
dokuların aksine hızlı ve etken ortadan kalktığı halde gelişmesi durdurulamayan
anormal bir doku kitlesidir. Otonomi tümör gelişmesinin en belli başlı özelliğidir ve
etken ortadan kalktığı halde tümörün çoğalma yeteneklerinin bulunmasıdır. Otonominin
en iyi örneklerinden birini tümör transplantasyonları oluşturur (1).
Tümörler, davranışlarına göre iyi huylu ‘benign’ ve kötü huylu ‘malign’ olmak üzere
ikiye ayrılırlar. Benign ve malign tümörlerin birbirinden ayırt edici özellikleri vardır.
Benign tümörler, köken aldıkları dokularda kalırlar, fibröz dokudan oluşan bir
kapsülleri vardır ve doku aralıklarına girmek yerine dokuları iterek gelişirler. Malign
tümörler
daha
hızlı
gelişirler
ve
çevre
dokulara
yayılırlar.
Tümörlerin
adlandırılmasındaki temel öğeler; köken hücre, davranış ve morfolojik özelliklerdir.
Benign tümörlerin sonuna om veya oma eki getirilerek adlandırılır. Malign tümörlere
kanser, karsinoma veya sarkoma adı verilir (1).
4
Benign tümör hücresi, köken hücreye çok benzer ve bu hücreye tipik hücre denir.
Malign tümör hücresi ise köken hücreye benzemez ve bu hücreye atipik hücre denir. Bir
hücre köken aldığı hücreye ne kadar çok benzerse o kadar tipiktir. Benign tümörlerin
diğer bir avantajı da, kapsüllerinin olması ve metastaz yapmamalarıdır. Benign tümörler
kapsüllü oldukları için bulundukları bölgeden tamamen çıkarılabilirler (1).
Metastaz, malign tümörün bir özelliğidir ve çeşitli aşamalar vardır. Önce tümör
hücreleri ana kitleden kopar ve ilerleyerek damarlara ulaşmaya çalışırlar. Daha sonra
lenfatik ve kan damarlarına ulaşan tümör hücreleri, kan ve lenf dolaşımı aracılığı ile
yerleşmek için uygun olan dokulara gider, buralara yapışarak metastaz ortaya çıkarırlar.
Tümör hücreleri dolaşımdaki aşamalarında çeşitli etkenlerle yok olabileceklerinden,
dolaşıma katılan çok sayıda hücreden ancak birkaç tanesi metastaz yapabilmektedir.
Farklı kanser tiplerinin seçici organ metastazı yapma eğilimlerinin olduğu
bilinmektedir. Örneğin; prostat kanseri hastalarda daha çok kemiğe metastaz yaparken,
kolorektal kanserinde ise karaciğere metastaz yapma eğilimi vardır (2).
Metastazın meydana gelebilmesi için tümör hücrelerinin metastaz yollarına girmesi ve
uzak organlarda bu tümör hücrelerinin tutunması gerekmektedir. Ayrıca, metastazın
meydana gelebilmesi için tümör hücrelerinin canlılığının yanı sıra dokuların pH sının,
oksijen içeriklerinin yeterli olması ve yeteri besin maddelerini içermeleri de zorunludur
(2).
Kanser yalnız günümüzde görülen bir hastalık değildir, yüzyıllardır var olan bir
hastalıktır. Günümüzde genç yaşlara oranla daha çok ilerleyen yaşlarda görülen bir
hastalık olduğu için, bugün dünya nüfusundaki artış ve insanların daha ileri yaşlara
ulaşması nedeniyle geçmişe oranla insanlarda daha sık görülmektedir. Araştırmacılar
fosil kalıntılarındaki çalışmalardan kanserin geçmişte var olduğuna dair kalıntılar
bulmaktadırlar (3).
Kanser yükünde fazlaca bir artışa neden olan etmenlerden söz etmek mümkünse de,
etiyolojik ajanlara maruz kalmadaki artış sebebiyle kansere yakalanan insanların
sayısında da mutlak bir artışın söz konusudur. Örneğin, sigara içmenin akciğer kanseri
üzerindeki etkileri yirminci yüzyılın başlarında çok nadir görülen bir kanser tipini tam
bir yüzyıl sonra toplumda en sık görülen kanser haline getirmekte büyük rol oynamıştır
(4).
2.1.1. Kanser Epidemiyolojisi ve Kanser Etiyolojisi
5
Kanser epidemiyolojisi, neoplastik hastalıkların insan popülasyonlarındaki dağılımlarını
ve bu popülasyondaki dağılımı etkileyen faktörleri belirlemeye yarayan, bu bilgilerin
istatistiksel olarak ifade edilmesini sağlayan bir araştırma yöntemidir. Epidemiyolojik
çalışmaların asıl amacı; kanser türlerinin toplumda görülme sıklığının ortaya konulması,
bu kanserlere yol açan nedenlerin belirlenmesi, risk altındaki bireylerin saptanması ve
eğer mümkün ise hastalığın oluşma ve gelişmesini önlemeye yönelik korunma
yöntemlerinin geliştirilmesini sağlamaktır (5).
Kanserde üç tip epidemiyolojik çalışma yöntemi mevcuttur. Birincisi tanımlayıcı
epidemiyoloji yöntemidir ve bu yöntem kanserin toplumda zaman içerisinde gösterdiği
eğilimi ortaya koyar ve herhangi bir farklılık ortaya çıktığı vakit bu konuda hipotezler
geliştirir. İkincisi analitik epidemiyoloji yöntemidir, bu yöntem ile risk faktörlerinin
kesin olarak ortaya konulması için bu hipotezlerin doğru olup olmadığı değerlendirilir.
Üçüncü yöntem ise klinik epidemiyolojidir ve bu yöntem ile risk faktörlerinin
modifikasyonu, kanser tarama yöntemleri gibi koruyucu yöntemlerin kanser gelişmesi
ve mortalitesi üzerine etkili olup olmadığı değerlendirilir (5).
Klinik epidemiyolojide, kanserden korunmak için iki yöntem vardır. Birincisi; birincil
korunma yöntemidir, kanserin ya da buna zemin hazırlayan premalign lezyonların
başlangıç döneminde gelişimini önlemeye yönelik olarak yapılan korunma yöntemidir.
Bu yöntem, kanserin ortaya çıkmasında etkili olan risk faktörlerini belirleyerek,
bunlardan değiştirilmesi mümkün olanların saptanması ve ortadan kaldırılması ile
kanser oluşumunu önlemeyi hedefleyen korunma yöntemidir (5).
İkincisi ise, ikincil korunma yöntemidir, kanserin preklinik dönemlerinde uygun tarama
testleri uygulayarak tanı konulmasını ve etkili tedaviyi uygulayarak şifa bulma şansını
artırmayı hedefleyen korunma yöntemidir. Kanser doğal seyrindeyken başlangıçta
hücresel transformasyon olur ve kanser hücreleri çoğalmaya başlar ve bunun sonucunda
patolojik değişiklikler ortaya çıkar, tümör büyüdükçe semptomatik hale gelir, bunun
üzerine tanı konulur ve tedavi edilir. Tedavi başarısız olursa hastalık ilerler, yayılır,
sonuçta ölüme yol açar. Patolojik değişikliklerin oluşması ile semptomların ortaya çıkış
zamanı arasındaki dönem kanserin iyileşmesi açısından oldukça önemlidir. Kanserin
erken olduğu ve klinik belirti ve bulgusunun bulunmadığı bu dönemde hastalığa uygun
tarama yöntemleri ile tanı konulması, hastalığın prognozunu büyük oranda
etkileyecektir (5).
6
Kanser hastalığının görülmesi ve oranı cins, yaş, ırk ve coğrafik yerleşime göre
değişiklik gösterir (6). Kadınlar erkeklere göre daha fazla kansere yakalanma
eğilimindedirler. Kanserin gerçek nedeni hala tam olarak bilinmemektedir. Her ne kadar
kanser hücresi ile normal hücre arasında belirgin farklar varsa da metabolik bir farkta
ortaya çıkarılmıştır. Her iki tip hücredeki nükleik asitlerin biyokimyasal yapıları
birbirine benzese de; solunum enzimleri, sitokromlar ve sitokrom oksidaz gibi vital
proteinlerin azlığı kanser hücrelerinde dikkatimizi çeker (7).
Kanser, yaşanılan çevrede karşılaşılan ve hücrede meydana çıkan; fiziksel, kimyasal ya
da biyolojik etkenlere maruz kalınması nedeniyle normal hücre DNA’ sının değişime
uğraması sonucu ortaya çıkan ve genetik olan bir hastalıktır. Normal hücre DNA’ sının
değişime uğramasına mutasyon denir. Örneğin böyle bir mutasyon UV B ışınına bağlı
olarak p53 tümör baskılayıcı geni gibi hücre için önemli genlerin yapısını ve işlevini
değiştirerek deri kanserine yol açar (8).
Çevresel ve kalıtsal faktörlerin kanser oluşmasına katkıları kanser türüne ve yaşanılan
çevreye göre değişim göstermektedir. Sadece çevre etkisi ile ortaya çıkan kanser
tiplerinin yanı sıra sadece gende bozukluğa bağlı olarak ortaya çıkan kanser tipleri de
vardır. Örneğin, hemen tüm karaciğer kanseri vakaları hepatit virüsleri gibi biyolojik
etkenler ya da aflatoksin gibi kimyasal etkenlere maruz kalması sonucu gelişir (9). Artık
günümüzde bilinen karsinojenik maddeler etkin kimyasal etiyolojik faktörler olarak çok
az rol oynamaktadırlar (10).
2.1.2. Kanser Kontrolü
Günümüzde yılda 11 milyon insan kansere yakalanmakta, 7 milyon insan ise yaşamını
kanser nedeni ile kaybetmektedir. 2005 yılı itibari ile kanserle hayatını sürdüren kişi
sayısı 25 milyondur. Özellikle az ve orta gelir düzeyi olan ülkeler açısından durumun
daha da önemli yanı, bu ülkelerde kanser hastalığının %80 inin ileri evrede tanı
konuluyor olması ve buna bağlı olarak çok daha fazla ekonomik yük ve hastalıkla
karşılaşıyor olmalarıdır (11).
2000’li yılların başında dünyada 6 milyon kişi kansere yakalanırken bu sayı
önümüzdeki yirmi yıl içerinde 12 milyona ulaşacaktır (12).
Diğer bir önemli konu 5 kanserden 3 ünün alt ve orta düzey geliri olan ülkelerde ortaya
çıkmasıdır. Eğer kanser artışındaki hız şuan ki gibi devam edecek olursa 2030 dolayında
7
her yıl 27 milyon yeni kanser tanısı konacak, her yıl 17 milyon kişi yaşamını kanserden
yitirecek ve kanserle yaşayan kişi sayısı 75 milyona yükselecektir (11).
Halen tüberküloz, AIDS ve sıtmadan yaşamını kaybedenlerin toplamından çok daha
fazla bir kitlenin ölümüne neden olan kanserin toplum üzerindeki yıpratıcı etkisi giderek
artmakta olup hem dünya çapındaki düzeyinde hem de ulusal düzeyde kanser
politikalarına ihtiyaç duyulmaktadır (11).
Kanserli hastaların %80’ ine sahip olan az ve orta düzey gelirli ülkeler ne yazık ki
kansere dünyada harcanan toplam paranın sadece %10’ una sahiptir. Bu nedenle kanser
kontrol politikalarının daha çok önleyici, erken tanı ve tarama programlarına ağırlık
verecek şekilde organize edilmesi gerekmektedir (11).
Kanserin hızla artışında, yaşlı nüfusun toplumdaki yüzdesinin artışı, sigara tüketimin
hızlı yükselişi, yanlış beslenme alışkanlığı ve bazı enfeksiyonların rolü vardır. Özellikle
her yıl 150 milyon erken doğum nedeniyle ölüme yol açan sigara günümüzde de
kanserden kaynaklı ölümlerin %30’ undan sorumludur (11).
2000-2025 yılları arasında dünyada 150 milyon insanlar sigaraya bağlı olarak yaşamını
yitirecektir. 2025 ile 2050 yılları arasında bu rakamın 300 milyona yükselmesi ve 2050
ile 2100 yılında yarım milyardan fazla kişinin sigara içmesi nedeniyle ölmesi
beklenmektedir. Toplam olarak 21. Yüzyılda geçen yüzyıla oranla on katı kadar artarak
1 milyardan fazla insan yaşamını sigara nedeniyle yitirecektir. Sigara ile kanser
arasındaki ilişki o kadar açıktır ki tütün kontrolü yapılabilen ülkelerde son 10 yılda
kanserlerde %10’ luk bir azalma kaydedilmiş bulunmaktadır (11).
Ülkemizde ulusal kanser kontrol programı şekillendirilirken hem dünya çapında kontrol
programları göz önüne alınmalı, hem de ülke imkanlarımız ve insan kaynaklarımız göz
önüne alınarak gerçekçi olunmalıdır (11).
Kanser kontrolü, teorik bilgilerimizi pratiğe dökerek kanserin nedenlerini ve sonuçlarını
azaltmayı amaçlayan önemli bir halk sağlığı yaklaşımıdır. Dünya Sağlık Örgütü’ ne
bağlı bir kanser araştırma kurumu olan Uluslar arası Kanser Araştırma Ajansı (IARC)
ve Birleşmiş Milletler sistemi içinde yer alan diğer örgütlerle birlikte kanserin
önlenmesi ve kontrolü hedefine yönelik olarak aşağıda belirtilen eylemleri
gerçekleştirecektir;
8
Kanserin kontrolü ve önlenmesi için siyasi irade, taahhüt ve desteğin sağlanması; kanser
kontrolüne ilişkin kanıta dayalı yaklaşımların geliştirilmesi ve uygulanması için yeni
bilgilerin elde edilmesi, var olan bilgilerin paylaşılması ve yayılmasının sağlanmasıdır.
Önleme, erken teşhis, tedavi ve rahatlatıcı bakıma yönelik kanıta dayalı müdahalelerin
etkin kanser kontrolü kapsamında planlanması ve uygulanması için önemli bir yere
sahip olan standartlar oluşturulması ve rehber araçlar geliştirilmesinin sağlanması;
kanser kontrolü örüntülerine ilişkin olarak küresel, bölgesel ve ulusal düzeyde çoksektörlü ağlar oluşturulmalıdır (13).
Etkin politikalar ve programlar geliştirmek ve bunları uygulamak için kapasite
oluşturulması ve sağlık sistemlerinin güçlendirilmesi; kanıta dayalı kanser kontrolü
müdahalelerinin doğru, hızlı ve etkili bir şekilde halka en iyi şekilde anlatılması için
teknik destek sağlanması beklenmektedir (13).
Kanser kontrolü için uluslararası ağlar ve ortaklıklar kurulmalı; serviks ve göğüs
kanserinin erken teşhisine yönelik organize ve kanıta dayalı müdahalelerin daha da
iyileştirilmeli; hastalık ve program yönetimi konusunda rehberliğin geliştirilmesi; tedavi
edilebilir tümörler için etkin tedavilere ilişkin akılcı yaklaşımların her zaman
desteklenmesi eylemler arasındadır (13).
Kanser, vücudumuzda hücre çoğalması (artışı) ve onarımından sorumlu genlerde bir
takım değişimler meydana gelmesi sonucunda ortaya çıkmaktadır. Bu değişimler
genetik konakçı faktörler ile yabancı (dış) ajanlar arasında meydana gelen etkileşimin
bir sonucudur (13).
Ultraviyole (UV) ve iyon radyasyonu gibi fiziksel karsinojenler, asbest ve sigara gibi
kimyasal karsinojenler, biyolojik karsinojenler (virüs enfeksiyonları (Hepatitis B Virüsü
ve karaciğer kanseri, İnsan Papilloma Virüsü (HPV) ve serviks kanseri) ve bakteri
enfeksiyonları (Helicobater pylori ve gastric kanser) ile parazitler (schistosomiasis ve
mesane kanseri)), gıdaların, karaciğer kanserine yol açan aflatoksinler gibi (Aspergillus
fungi ürünleri) mykotoksinlerle kirlenmesi kansere neden olan dış ajanlardır (13).
Sigara kullanımı ise kanserin en önemli risk faktörü olup akciğer, larinks, ezofagus,
mide, mesane, ağız boşluğu kanseri ile diğer kanser türlerine neden olmaktadır. Hala
yanıtlanmamış sorular olmakla birlikte, diyet faktörlerinin de kansere neden olmada
önemli bir rol oynadığına dair yeterince kanıt mevcuttur. Bu durum, yeterli miktarda
9
sebze ve meyvenin tüketilmediği ve yüksek miktarda tuz alındığı diyetlerle birlikte
önemli bir risk faktörü olarak obezite için de geçerlidir (13).
Yetersiz fiziksel aktivite de kanser için önemli bir risk faktörü olarak görülmektedir.
Alkolün de ozofagus, farinks, larinks, karaciğer, meme kanseri ile diğer kanser türlerine
yol açtığına ilişkin kanıtlar mevcuttur (13).
Kanser hem dünyada hem de ülkemizde %22’ lik oran ile kardiyovasküler
hastalıklardan sonra gelen ikinci ölüm nedenidir. Aslında son yılların verilerine bakınca
kanseri bir toplum sağlığı problemi olarak görmek hiç de yanlış görüş olmayacaktır.
Özellikle ortaya çıkışının önlenebildiği, taramalarla ölümün yok edilebildiği ve erken
tedavinin yaşam kalitesine çok şey katabildiği kanserleri göz önüne alırsak kanserde
birincil ve ikincil korunmanın öneminin boyutu anlaşılacaktır (12).
Birincil korunma ile önlenebilen en önemli kanser olan akciğer kanserleri ülkemizde ve
dünyada birinci sırada yer almaktadır. Tütün ile mücadelenin başarıyla yürütülmesi ile
akciğer kanseri başta olmak üzere larinks, mesane, pankreas, serviks, farinks ve oral
kavite kanserleri büyük ölçüde yok edilebilecek ve sağlıklı bir toplum oluşacaktır.
Sadece tütün kontrolü ile ülkemizde yılda yaklaşık 40.000 akciğer kanserinin önlenmesi
sağlanacaktır. Bir başka açıdan bakışla her üç kanserin biri beslenme hataları, biri de
tütün kullanımı ile ilgilidir ve bu, her üç kanserli hastadan ikisinin bilinçli bir toplum
yaratılarak kanser olmaktan kurtarılabileceği anlamına da gelmektedir (12).
2.2. FARMAKOEKONOMİ KAVRAMI
Farmakoekonomi; maliyet-yarar, maliyet-etkinlik, maliyet-minimizasyon ve maliyetkullanım analizlerine başvurarak, değişik farmasötik ürünleri kıyaslayan veya bir tedavi
yöntemini alternatif ilaç tedavileri ile karşılaştıran önemli bir ekonomi dalıdır.
Farmakoekonomiden sonuçların (çıktıların) araştırılması olarak da bahsedilir (14).
Günümüzde klinikte uygulanan çeşitli tedavi ve tanı yöntemlerinin, maliyetine göre en
etkili ve faydalı bir şekilde kullanılmasıyla ve bu şekilde kullanıma ilişkin yaklaşımların
ekonomik analizi ile uğraşan bilim dalına klinik ekonomi denirken; bu dalın ilaçla
tedavi,
profilaksi
ve
ilaçla
yapılan
diğer
girişimleri
kapsayan
bölümüne
farmakoekonomi denir. Farmakoekonomide asıl önemli olan, kullanılan maliyet analizi
ve belirli bir maliyet karşılığında sağlanacak kazancın veya yararlılığın analizi
yöntemleri ve bu yöntemlerin en verimli veya en etkili şekilde kullanılmasıdır. Bu
10
analizler, belirli bir girdi ile elde edilen sonuç veya çıktı arasındaki ilişkiyi çeşitli
yollardan değerlendirmeyi hedef almaktadır. Analizlerde girdi maliyeti ifade ederken,
kazanç ya da yararlılık çıktıyı ifade eder (15).
Farmakoekonomi; sağlık sistemine ve topluma ilaç tedavi maliyetlerinin analizini ve
tanımlanmasını yapan bir bilim dalıdır. Bu alan, farmasötik ürün ve hizmetlerin
sonuçlarının (klinik, ekonomik, insani açıdan) ve maliyetlerinin kıyaslanmasını;
farmasötiklerin ve farmasötik hizmetlerin maliyet analizlerini ve bunların bireysel,
sağlık sistemine ve topluma etkilerini; hasta bakımı sonuçlarında alternatif ilaç tedavi ve
hizmetlerini araştırır (16).
Sağlık harcamalarının büyük bir kısmını hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçlara
harcanan para oluşturmaktadır. İlaçların akılcı bir biçimde kullanılabilmesi için, kalite,
etkinlik
ve
güvenirliliğin
değerlendirmesinin
yanında,
farmakoekonomik
değerlendirmelerin de yapılması gerekmektedir. Yeni ilaçlar dahil, yeni tedavi ve tanı
teknolojilerinin son 50 yıl içinde giderek artan bir şekilde tıbbi kullanıma girmesi, daha
yoğun şekilde ilaç kullanan yaşlı nüfus kesiminin artması ve Türkiye gibi gelişmekte
olan ülkelerde sağlık bakımı harcamalarının ekonomik kaynak artışı ile orantısız bir
derecede artması, farmakoekonomi çalışmalarının ve ilaçla ilgili maliyet analizlerinin
önemini daha da çok artırmıştır (17, 18).
Ortaya çıkan bu farmakoekonomik disiplin dünya çapında ilaç endüstrisi, akademik,
ilaçla ilgilenen bilim adamları ve eczacılar tarafından sağlık bilim disiplinine
uydurulmaktadır. Bilim adamları tarafından bu disiplinde kullanılan araştırma metotları
( ör: maliyet-etkinlik, maliyet-yarar, yaşam kalitesinin değerlendirilmesi vb.) çok sayıda
alandan şekillendirilmiştir, bu alanlar; ekonomi, epidemiyoloji, ilaçlar, eczacılık ve
sosyal bilimlerdir (16).
Farmakoekonomik çalışmalarda kullanılan 10 adım bulunmaktadır. Bu 10 adım
şunlardır;
1. Farmakoekonomik problemin tanımlanması,
2. Çalışmanın perspektifinin (toplumsal, bireysel, sağlık kuruluşu, vb) belirlenmesi,
3. Alternatiflerin ve çıktılarının belirlenmesi,
4. Uygun farmakoekonomik yöntemin seçilmesi,
11
5. Çıktılar için parasal değerlerin yerine konması,
6. Kaynakların belirlenmesi,
7. Çıktı olasılıklarının ortaya konması,
8. Karar analizlerinin kullanılması,
9. Maliyetlerin indirilmesi veya duyarlılık analizi ve ek maliyet artışı analizinin
yapılması,
10. Sonuçların sunulmasıdır (19, 20).
1970' li yıllarda farmakoekonomi kendi köklerini oluşturmuştur (21). Hasta bakım
maliyetlerinde, elde var olan bütün sağlık kaynaklarının mümkün olduğunca en etkili ve
en verimli bir şekilde kullanılması gerekmektedir (22).
Eczacıların; hasta bakımında, hastaların sağlık statülerinde ve hasta bakım dağıtım
sistemlerinin
sağlanmasında
farmasötiklerin
klinik
ve
ekonomik
etkisini
değerlendirebilmeleri gerekmektedir (16).
Hasta bakımında, karar aşamasında sağlık personellerinin etkili ve yardımcı
olabilmeleri için, belirli çıktı göstergeleri ve hastalıklarla ilgili bir teorik model
geliştirilmelidir. Ekonomik, klinik ve insani çıktı modeli (ECHO=Economical, clinical
and humanistic outcomes model) hizmet ve tedavi çıktılarında sağlık personellerine
karar vermede yardımcı olabilecek bir mekanizma sağlar. Ekonomik değerlendirme
önemli bir süreçtir. Bu önemli süreçte istenen çıktılara ulaşmak için, hasta ve/veya
topluma sunulacak sağlık hizmetlerinde kaynak kullanımını gerekli yerlere gerektiği
biçimde ayırma etkinlikleri belirlenir (23).
2.2.1.Farmakoekonominin Tarihsel Gelişimi
1960’ların başında, eczacılık klinik bir disiplin haline gelmiştir ve 1970’lerde
farmakoekonominin temelleri atılmıştır. Eczacılık literatüründe ilk farmakoekonomi
makalesi 1978 yılında yayınlanmıştır ve bu makale maliyet-fayda, maliyet-etkililik
analizlerinin yapısını tanımlar niteliktedir. 1979’da yayınlanan ilk farmakoekonomik
araştırma makalesi, ciddi şekilde yanmış ve bunun sonucu olarak Gram (-) septisemi
gelişmiş hastalarda, farmakokinetik özellikleri kullanarak, aminoglikozit dozlarının
bireyselleştirilmesinin sonuçlarını değerlendirmek için yapılmış maliyet-fayda analizini
anlatmaktadır (24).
12
Farmakoekonomik analiz, özellikle 1980’li yıllardan beri hem uygulama alanlarındaki
çeşitlilik hem de sağlanan tıbbi, farmasötik ve ekonomik kazanımlar açısından her
geçen gün daha çok dikkat çeken bir gelişim çizgisi sergilemektedir (25).
2.2.2. Farmakoekonomi ile İlgili Terimler
Maliyet
Maliyetle sık sık karıştırılan fiyat kavramı, bir mal veya hizmeti satın almak için ödenen
paranın miktarını belirtmektedir. Oysa maliyet bir mal veya hizmetin üretiminde veya
tesliminde kullanılan veya tüketilen kaynakların ölçüsüdür (26).
Hastaneler için sağlık hizmetleri maliyetleri ise; her hastanenin kendi sağlık hizmetini
üretebilmesi için harcadığı üretim faktörlerinin para ile ölçülebilen değeri şeklinde
tanımlanmaktadır (27).
Doğrudan Maliyetler
Doğrudan maliyetler, analizin konusu olan müdahale veya alternatiflerin uygulanması
için hasta, kurum, kamu veya özel geri ödeme sistemi tarafından ödenmesi gereken, ilaç
harcamaları, doktor muayene ücretleri, laboratuvar testleri, teşhis işlemleri, yan etkilerin
tedavi maliyetleri gibi kaynakları ifade etmektedir. Bunların yanı sıra hastalığın tedavisi
için hastanın, doktora veya hastaneye ulaşabilmek için cebinden yaptığı ödemeler ve
buna benzer işlemler için harcanan kaynakları da ifade etmektedir (28).
Dolaylı Maliyetler
Genellikle, farmakoekonomik çalışmanın toplumsal perspektiften bakılarak yapılması
durumunda, dolaylı maliyetlerden bahsedilmektedir ve bu maliyetler, hastalığın
morbidite ve mortalitesiyle ilgilidir. Örneğin, hastanın verimliliğinin azalması,
morbiditeler, hastanın erken ölümü nedeniyle kazanılan paranın azalması, hastanın
iyileşmesine paralel olarak daha uzun yaşaması sonucu ortaya çıkacak gelecekteki
maliyetler dolaylı maliyetleri oluşturmaktadırlar (28).
Soyut Maliyetler
Hastalığa bağlı olarak ortaya çıkan stres, ağrı gibi psikolojik faktörler, yaşam kalitesi ve
tedavinin yan etkileri için harcanan kaynakların ölçüsüdür (28). Soyut maliyetlerin
hesaplanması çok zordur. Maliyet-etkililik analizinde, “Kaliteye Ayarlanmış Yaşam
13
Yılı (Quality- Adjusted Life Years-QALYs)” gibi bir birim kullanılarak soyut
maliyetler analize dahil edilebilir (29).
2.2.3. Farmakoekonomide Sonuç Birimleri
Farmakoekonomide sonuçlar ‘klinik, ekonomik ve insani sonuçlar’ olmak üzere 3
şekilde sınıflandırılırlar. Klinik sonuçlar, hastalık veya tedaviye bağlı olarak ortaya
çıkan tıbbi durumlarken, insani sonuçlar, hastalık veya tedavi sonuçlarının hastanın
fonksiyonel durumuna etkileri olarak ifade edilirler ve bu fonksiyonel etkiler sağlığa
bağlı yaşam kalitesi ve hasta memnuniyetini ifade eder (30, 31).
Sonuçlar ayrıca pozitif ve negatif birimlerle de ifade edilebilirler; ilacın istenen bir
etkisi ve etkinliği pozitif bir sonuçken, istenmeyen etki veya yan etkilere bağlı tedavinin
yetersizliği ise negatif sonuçlar olarak kabul edilmektedir (32).
Farmakoekonomik analiz yapılırken, dikkat edilmesi gereken en önemli noktalardan
birisi, tedaviden elde edilen yararları ortaya koymak için seçilen sonuç biriminin,
tedaviye bağlı bütün olası sonuç birimlerini ortak bir paydada toplayabilecek özelliğe
sahip bir birim olarak seçilmesidir (33).
2.2.4. Farmakoekonomik Prensipler
Farmakoekonomik araştırmaların amacı, bir tedavi veya hizmetin tüm giderlerini ve tüm
kazanımlarını belirlemek ve bunları ölçmektir (34). Aynı zamanda alternatif tedavi veya
uygulamaların da maliyet ve çıktılarını ölçerek bunları karşılaştırmayı sağlar.
Pratikte tedavilerin maliyetlerinin karşılaştırılmasında çoğu zaman ilaç kutu fiyatı veya
tedavi süresince oluşan ilaç fiyatı göz önüne alınmaktadır. Kutu fiyatı mutlaka ilaç
bütçesinde önemli yer tutmakta ise de tam bir ekonomik değerlendirme yapabilmek
için, tedavi ile ilgili tüm maliyetler ve tüm çıktılar değerlendirilmiş olmalıdır. Toplam
maliyet öğeleri arasında ilacın hazırlanması ve uygulanmasının maliyeti, izlem
gerektiren ilaçlarda bunun maliyeti, ilaç etkisinin izlenmesi ve yan etkinin tedavi
maliyeti, komplikasyon ve tedavi başarısızlıklarının tetkik ve tedavi maliyetleri de
bulunur ve bu maliyetler ek ilaç, laboratuvar sonuçları, doktor muayenesi, hemşire
mesaisi, hastane yatışı, takım ve diğer prosedürleri içerir. Bu değerlendirme ile ilaç kutu
maliyeti yüksek bir ilacın toplam maliyeti düşük veya kutu fiyatı düşük bir ilacın toplam
maliyeti yüksek bulunabilir, başka bir deyişle toplam maliyet hesaplamaları
yapıldığında, ilaç kutu maliyetinin ne kadar yanıltıcı olduğu görülmektedir (35).
14
Farmakoekonomik analizlerde tedavinin sonuçları da değerlendirilir. Bu kapsamda
etkililik ya da etkinlik, tedavi ya da hastalıkla ilgili yan etkiler, morbidite ve mortalite
ve yaşam kalitesi ya da yakınma-ağrı gibi değerler de yer alır. Alternatif tedavilerin
medikal öğeleri belirlendikten sonra maliyetleri hesaplanır ve bu maliyetler sonuç
ölçümleri ile birlikte değerlendirilir (35).
Farmakoekonomik analizlerin kullanıldığı iki temel alan vardır: Bunlardan birincisi,
ekonomik
değerlendirme
(maliyet-etkililik,
maliyet-fayda,
maliyet-yararlanım
analizleri), ikincisi ise, ilaç pazarının düzenlenmesi (örneğin; fiyat kontrolü, Ar-Ge ve
patentler gibi)’ dir (36). Her geçen gün farmakoekonomik incelemelerin, yine ilaç
pazarının düzenlenmesinde önemli bir öğe olan, geri ödemelerin gerçekleştirilmesinde
kullanımı artmaktadır (36,37).
Farmakoekonomik analizlerin içerdiği araştırma aktivitelerinin çeşitliliği nedeniyle, bu
tür analizler takım çalışması şeklinde yürütülebilecek çalışmalardır ve bu takımda
ekonomistler, hekimler, eczacılar, farmakologlar, epidemiyoloji uzmanları, sosyologlar
ve bazen de psikologlar yer alabilir (38).
Farmakoekonomik analizler; “Hastane formülerinde hangi ilaçlar yer almalıdır?”,
“Hasta için en uygun ilaç hangisidir?”, “İlaç üreticisi açısından, geliştirilmeye en uygun
ilaç hangisidir?”, “Hastane için en iyi ilaç dağıtım sistemi nedir?”, “Farklı klinik
eczacılık hizmetleri nasıl karşılaştırılabilir?”gibi soruların yanıtlanmasına yardımcı olur.
Bunların yanı sıra “Bir ilaçla artırılan yaşam kalitesinin maliyeti nedir?”, “Farklı tedavi
modellerinin hastalardaki sonuçları nelerdir?”, “Geri ödeme kurumları hangi ilaçlar için
ödeme yapmalıdır?” sorularının cevaplanmasına yardımcı olmaktadır (32).
2.2.5. Farmakoekonomik Uygulamalar
Farmakoekonomik uygulamalar dört kategoride toplanabilir (39):
1. Personel zamanı,
2. Farmasötik ürünler,
3. Hekim hizmetleri,
4. Hastane hizmetleri.
Bir hizmetin veya tedavinin analiz edilmesinde ve saptanmasında izlenecek basamaklar
aşağıdaki gibidir (39):
15
• İçerikleri belirlenmesi (Tüketici kaynaklarının belirlenmesi, tanımlanması),
• Birimlerin göz önüne alınması, sayılması,
• Parasal değerlerin tayin edilmesi,
• Zamanın ayarlanması,
• Duyarlılık analizleri.
2.2.6. Hastalığın ve Tedavinin Maliyeti
Bir hastalığı iyileştirmek için elimizde var olan bütün kaynaklar kullanılır. Bu sebeple
her hastalığın belirli bir maliyeti vardır (14).
Bir hastalığın maliyeti üç unsurun toplamından oluşmaktadır. Bu unsurlar;
1. Hastalığı tedavi etmede kullanılan medikal kaynaklar,
2. Hastalıkla ilgili non-medikal kaynaklar,
3. Hastalığa veya yetersizliğe (iş görememe, hareketlerin kısıtlanması, güçsüzlük vb.)
bağlı olarak verimliliğin düşmesi (indirekt maliyetler).
Bu dört kategoriye ek olarak, parasal birimler cinsinden hesaplanamayan maliyetler
vardır. Bunlar hastayı manevi yönde etkimektedir. Ör: Ağrının, acının maliyeti.
2.2.7. Farmakoekonomik Analizler
Farmakoekonomik analizleri 5 grupta toplamak mümkündür (14):
1. Maliyet-Minimizasyon Analizi (Cost-Minimization Analysis) -CMA
2. Maliyet-Yarar Analizi (Cost-Benefit Analysis) -CBA
3. Maliyet-Etkinlik Analizi (Cost-Effectiveness Analysis) -CEA
4. Maliyet-Memnuniyet Analizi (Cost-Utility Analysis) -CUA
5. Hastalık Maliyeti Analizi (Cost-of-İlness Analyses) –CIA
Maliyet-Minimizasyon Analizi (Cost-Minimization Analysis):
Bu analiz, sayısı iki veya ikiden fazla girişimden elde edilecek çıktıların (sonuçların)
birbirine eşit olduğu durumda kullanılmaktadır. Elimizde yeterli sayıda klinik kanıt,
alternatif girişimler arasında eşitlik olduğunu gösteriyorsa, maliyet-minimizasyonu
16
yapan araştırmacı her bir alternatifin sadece girdileri veya maliyetlerini dikkate alarak
analizini yapar (16).
Bu analizde yapılan iş, eş fayda sağlayan bir sağlık hizmeti için, kullanılan farklı tıbbi
tedavi ve tanı yöntemlerinden en ucuz maliyetli olanının seçilmesidir. Hastalık tedavisi
kullanılan yöntemlerden hangisi daha ucuzsa, o yöntemin seçimi, aynı tedaviyi en ucuza
(yani en az kaynak kullanımı ile) gerçekleştirmeye göre yapılmaktadır. Buna bağlı
olarak, aynı işi daha pahalı şekilde yapan yöntemler elimine edilerek, kaynak tasarrufu
yapılmış olacaktır (14).
Etkinlik, güvenilirlik gibi sonuçlar açısından birbirine eşit olduğu varsayılan tedavi
yöntemlerinin sadece tıbbi maliyetlerini hesaplayarak yapılan ve en düşük maliyetli
tedaviyi belirlemeyi amaçlayan en basit farmakoekonomik analizdir ve çıktılar eşit
olduğu için değerlendirme sadece maliyet üzerinden yapılmaktadır. Örneğin aynı
endikasyonda kullanılan klinik olarak eşit etkinlikte, farklı iki antibiyotiğin
karşılaştırılmasında bu yöntem kullanılabilir (40).
Ekonomik değerlendirme yöntemleri içinde en basit analiz yöntemi olan maliyet
minimizasyonu yönteminde en önemli nokta, kıyaslanacak sağlık hizmetlerinin benzer
sonuç vermesidir. Analizde en ucuz yöntemin seçimi en etkili yöntemin seçimi
anlamına gelmeyecektir. Yani eşit fayda vermeyen sağlık hizmetlerinin bu analiz
yöntemi ile değerlendirilmesi mümkün değildir (16).
Örneğin; idrar yolu enfeksiyonunu tedavi etmede kullanılan iki antibiyotiğin etkinliği
birbirine eşitse yani eşit tedavi oranı, istenmeyen etkilerde (advers reaksiyonlarda)
eşitlik, komplikasyonlarda eşitlik ve tedavi sürelerinin birbirine eşit olması sonucunda
sadece maliyetlerinin kıyaslanmasıyla analiz yapılacaktır.
Terapötik eşitliğin şart olması gerektiği için, maliyet minimizasyon analizi ilaç
tedavilerini, programları veya hizmetleri değerlendirmede yaygın bir şekilde
kullanılmamaktadır. Bununla birlikte bu yöntem, araştırmacı aynı ilacın değişik dozaj
formlarına bağlı olarak maliyet farklılığını değerlendiriyorsa veya hasta çıktılarının aynı
olduğu kanıtlanmış olan jenerik eşdeğer ilaçların ortaya çıkarılmasında bu analiz
yöntemi yararlı olabilir. Çıktıların eşitliğine yönelik, maliyet-minimizasyon analizi
doğru kullanıldığı zaman, yararlı bir farmakoekonomik araçtır (14).
Maliyet-Yarar Analizi (Cost-Benefit Analysis):
17
Bu analizde alternatiflerin tüm maliyetleri (girdiler) ve yararları (sonuçlan) parasal
terimlerle ölçülmektedir. Çıktı yani sonuç, bir oran olarak (yarara karşı maliyet) ifade
edilebileceği gibi, net maliyet veya yarar biçiminde de (yarar eksi maliyet) belirtilebilir.
Tüm sonuçlar Amerikan Doları, Euro (veya Türk Lirası) değerlerine çevrildiğinde,
yarara karşı maliyet oranları veya net maliyetler veya yararlar doğrudan kıyaslanabilir
(16).
Bu analiz herhangi bir tedavi girişiminin maliyetlerini ve sağladığı kazançlarının parasal
olarak değerlendirilmesi esasına dayanmaktadır. Hem maliyeti hem de sağlık
bakımından kazancı para birimi ile ölçmektedir. Bu analizin en önemli dezavantajı;
klinik sonuçların, ilaç etkinliğinin sağladığı klinik yararların veya sağlık bakımından
kazançların para birimine çevirerek parasal kazanca dönüştürülmesindeki zorluklar ve
etik sorunlar nedeniyle sağlık alanında tercih edilen bir analiz tipi olmamasıdır (41).
Bu farmakoekonomik analiz yöntemi, özellikle kaynaklar kısıtlı ise ve sadece bir
programın uygulanabilmesi söz konusu olduğunda yararlıdır. Maliyet-yarar analizinin
önemli bir dezavantajı, parasal olarak ifade edilmeyen birimler; örneğin önlenen ilaç
hatalarının
sayısının
veya
kurtarılan
yaşam
yıllarının
parasal
miktarlarına
çevrilmesindeki zorluktur. Bundan dolayı, maliyet etkinlik analizi pek de yaygın olarak
kullanılmaktadır (42).
Maliyet-Yarar Oranı= Maliyetler ($) / Yararlar ($)
Net Yarar= Yararlar ($)-Maliyetler ($) (15)
Maliyet-Etkinlik Analizi (Cost-Effectiveness Analysis):
Bu analiz yöntemi, çıktıların parasal olmayan birimler cinsinden ölçülmesi özelliğiyle
maliyet-yarar analizinden farklılık gösterir. Sonuçlar her bir alternatif için ayrı
olmalıdır. Böylece, ölçülen sonuçlar; birbirinin başarı veya etki başına maliyet,
kazanılan her bir etki başına maliyet veya kan basıncında bir mmHg değişimi başına
maliyet cinsinden ifade edilmektedir. Bir tedavi ya da hizmetin maliyet-etkin olduğunu
söyleyebilmemiz için aşağıdaki şartlardan birini yerine getirmelidir (16):
• Diğer alternatif yöntemlerine göre daha ucuz olup en az onlar kadar etkin olmalı,
• Diğer alternatif yöntemlerinden daha pahalı olduğunda, aradaki maliyet farkı elde
edilen ek yarara değer olmalı,
18
• Daha ucuz ve daha az etkili olup, diğer alternatif tedavilerden elde edilen ek yararın
fazla maliyetine değer olmamalı.
Benzer etkinlik ve güvenilirlik olan yöntemlerin maliyet ve sonuçlar açısından
karşılaştırılması söz konusudur ve bu yöntemde ilacın etkinliği semptomsuz gün,
kazanılan yaşam yılı, önlenebilen olgu sayısı ve başarılı tedavi sayısı gibi bilinen
sonuçlar üzerinden değerlendirme yapılır. İki farklı sağlık girişiminin birbiriyle
karşılaştırılabilmesi için aynı birimlerle ölçülebilmesi gerekmektedir ve sonuçlar bir
oran halinde ifade edilmektedir (kazanılan yaşam yılı başına maliyet gibi). Eğer sağlık
girişiminden birisi en az diğeri kadar etkin veya daha ucuz ise; daha maliyetli olmakla
birlikte sağladığı ek etkinlik ek maliyete eşdeğer ise; daha az etkili ve daha ucuz, ancak
aradaki etkinlik farkı maliyete değmeyecek düzeyde ise maliyet-etkin kabul
edilmektedir (43).
Bu yöntemle yapılan ekonomik değerlendirmede, sunulan farklı sağlık hizmetlerinden
elde edilen çıktıların yani sonuçların daha az maliyetle elde edileninin seçilmesi
gerekmektedir. Bu analiz yöntemi sağlık sektöründe en geçerli olan yöntemlerden
biridir. Çoğu kez sosyal amaçlı olan ve yakar amacı olmayan ve de çıktılarının para
birimiyle ifade edilemeyen ve sağlık sektöründe kullanılan ekonomik değerlendirme
analiz yöntemi maliyet-etkinlik yöntemidir. Bu yöntem, sağlık için yapılan harcamalar
ile bu harcamalar karşılığı elde edilen çıktılar arasındaki ilişkinin ekonomik yönden
değerlendirilmesi esasına dayanmaktadır (16).
Maliyet-etkin bir tedavi yöntemi, eczacılık hizmetlerinin dağıtımını, finans sisteminin
sağlanmasını ve hastaların yaşam kalitesinin yükseltilmesini sağlar (44).
Maliyet-Etkinlik Oranı= Maliyetler ($) / Terapötik Etki (doğal birimler) (16)
Maliyet-Kullanım Analizi (Cost-Utility Analysis):
Bu farmakoekonomik analiz, etkinliğin yanı sıra hasta tercihlerini ve tatminini göz
önüne almaktadır. Bu yöntem, maliyet-etkinlik analizinden farklı olarak, çıktıları ilgili
parasal maliyetler cinsinden ölçmekle kalmaz, ayrıca hastanın rahatsızlığı ve
fonksiyonlarında değişme olması veya tatmin olma düzeyine bağlı olarak ortaya çıkan
ek maliyetleri de değerlendirmeye almaktadır (16).
Maliyet etkinlik analizinden farklı olarak bu analizde yaşam kalitesi de dikkate alınır.
Yakınmalar, mental ve sosyal durum, hastanın kendi sağlığını algılayışı gibi ölçütler
19
üzerinden değerlendirme yapılır ve sonuçlar kaliteye uyarlanmış yaşam yılı (qualityadjusted life-year-QALY) olarak ifade edilmektedir. Hastaların tedavilerin yaşam
kalitesi ile ilgili çeşitli yönleri hakkında yaptıkları tercihlere ait skorlara dayalı bir
ölçüm yapılmakta ve bu skorlara yaşam kalitesi skorları adı verilmektedir. İlaçların
ruhsatlandırılması aşamasında, geri-ödeme planı içine alınma kararının verilmesinde ve
sağlık hizmeti bütçesinin dağıtılmasında da bu tip analizlerden yardım alınabilmektedir
(45).
Maliyet-kullanım analizi sağlıkla ilişkili yaşam kalitesini iyilik durumu yaklaşımıyla
ölçmektedir ve çoğu zaman iyilik durumu, 1.0 (normal sağlık)- 0.0 (ölüm) ölçeğinde bir
değer almaktadır. Ölümden daha kötü olduğu düşünülen bir sağlık durumuna, eksi
(negatif) bir iyilik durumu değeri verilmekte ve maliyet-kulanım analizinde çıktılar
çoğu kez kaliteli yaşam yılları cinsinden ifade edilmektedir (16).
Bu analizde gerçekleştirilen, belli bir maliyetle verilen hizmet sonunda, elde edilen çıktı
olan "hayat kalitesi"nin değerlendirilmesidir. Verilen hizmetlerle elde edilen çıktının
yani sonucun (örneğin kazanılan gün sayısından) hastayı en çok memnun eden hizmetin
seçimi esastır. Yani kazanılan günün sayısı değil kazanılan günün kalitesi önemlidir
(16).
İnsan hayatına mükemmel sağlık düzeyinde bir yıl katan bir tedavi, kötü sağlık
düzeyinde bir yıl katan bir diğer tedaviye göre çok daha fazla arzulanmaktadır (16).
Maliyet- Memnuniyet Oranı= Maliyetler ($) / Memnuniyet (kazanılan yaşam kalitesi
gibi) (16).
Hastalık Maliyeti Analizi (Cost-of-İlness Analysis):
Bu analiz, belirli bir popülasyonunda, bir hastalığın bütün ekonomik etkisinin
değerlendirilmesini kapsamaktadır. Yapılan bu değerlendirme, araştırmacılara hastalığa
özgü veri tayin etme ve topluma hastalığın tanıtılması, epidemiyolojisine ilişkin bilgi,
hastalıkla ilgili sonuçların tanımlanması imkanını verir (16).
Hastalık maliyet analizi, özellikle karışık enfeksiyonlarda maliyetin hesaplanmasında
önemlidir. Hastalık maliyet analizi herhangi bir hastalıktan ve bunun sonucunda toplum
içinde olmaktan dolayı meydana gelen tüm maliyetleri kapsar. İşgücü kaybı, gelir kaybı,
vergi kaybı gibi ekonomik göstergeler değerlendirilir (17).
2.2.8. Farmakoekonomik Analizlerde Yaşanan Sorunlar
20
Değerlendirilecek maliyetlerin belirlenmesi: Hastalıklarda kullanılan ilaçların ve
bunların yan etkilerinin maliyetlerinin araştırıldığı çalışmalarda yapılan en büyük
yanlışlık hesaplanacak maliyetin iyi seçilmemesidir. Çalışmaların çoğunda sadece ilaç
maliyeti dikkate alınmakta, hastanede yatış sırasında ilaç uygulaması, hasta bakımı ve
hemşire bakımı gibi diğer maliyetlere neden olan faktörler dikkate alınmamaktadır (18).
İdeal yöntemin belirlenmesi: Çoğu prospektif çalışma normal tıp uygulamasını temsil
etmeyen randomize klinik çalışmalar olduğu için, yapılan maliyet analizi sonuçları
genelleştirilemeyebilir ve sonuç olarak bir maliyet değerlendirme yöntemi olan uzman
görüşü, gerçek hasta maliyetini değerlendirmede yeterli olmayabilir, istatistiksel
analizlerde kullanılabilecek değişikliklerin yaratılmasını sağlamayabilir (18).
Analizlere ait dezavantajlar: Maliyet minimizasyon analizinde klinik sonuçların yani
çıktıların eşit olduğunu saptamak zor olabilir. Maliyet etkinlik analizinde tek bir
sonucun veya sonuçla ilgili tek bir kriterin veya ölçümün karşılaştırılması söz
konusudur, ancak bazı hastalıklarda tedavi yönteminin etkinliği için gösterge olabilecek
farklı bir ölçüm veya kriter bulunmayabilir. Maliyet-yararlılık analizinde ise bazı klinik
sonuçların parasal değerini ölçmek çok zordur. Karşılaştırmaları yorumlarken oranlama
şeklindeki ölçümlerin kullanılması, karşılaştırılan tedavi yöntemleri arasındaki maliyet
veya klinik sonuç açısından farklılığın büyüklüğünü yansıtamayabilir işte bu nedenle
oranlama şeklindeki ölçümler bütçeye olan katkıyı belirlemede kullanışlı değillerdir
(18).
Güncelliği kaybetmeme ve sonuçların genelleştirilebilme sorunu: Genellikle
yayınlanmalarında gecikme olması nedeniyle farmakoekonomik analizlerin güncelliği
bozulabilir ve bu konu özellikle yeni bir ilacın piyasaya çıkartılması ve ilaç listelerine
sokulması
sırasında
daha
da
önem
kazanmaktadır.
Bir
çalışma
modelinin
oluşturulmasında farklı bakış açıları ve farklı olasılıklar dikkate alınmışsa, farklı ve
bazen zıt sonuçlar dahi elde edilebilir işte bu nedenle çalışma modellerinin özenle
oluşturulması
önemlidir.
Sponsor
firmaların
neden
olabileceği
önyargı
ve
farmakoekonomik analizler için kurumlarda uzmanlaşmış personelin eksikliği de
önemli kısıtlayıcı faktörlerdir (18).
Maliyet analizlerinin bu dezavantajları ve bazı hastalıkların tedavilerinin kompleks
olabilmesi nedeniyle güvenilir, sağlam, sonuçları genelleştirilebilen çalışmaların
planlanması ve yapılması zordur. Maliyet çalışmalarının planlanması sırasında amaç,
21
analiz tipi, altta yatan hastalıklar, kontrol hastalarının seçimi, hastalığın ciddiyeti,
tedavinin
uygunluğu
ve
direnç
oranlarının
dikkate
alınması
ve
ilaçların
farmakoekonomik olarak değerlendirilmesi önemlidir, ancak ilaçların farmakoekonomik
olarak değerlendirilmesi tek gösterge olarak alınmamalı, güvenilirlik ve etkinlikleri de
dikkatli bir şekilde değerlendirilmelidir (46).
2.2.9. Sağlık Ekonomisi Perspektifinden Farmakoekonomi
Dünyadaki diğer ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de sağlık için ayrılan bütçe sınırlıdır.
Mevcut kaynaklar sınırlı olduğundan, bunların mümkün olan en iyi şekilde kullanılması
gereklidir. Bu nedenle, ilaçların akılcı bir biçimde kullanılabilmesi için, etkinlik ve
güvenirliliğin
genel
değerlendirmesinin
yanı
sıra
ilaçla
ilgili
ekonomik
değerlendirmelerin de yapılması gerekmektedir (47).
Sonuç olarak, sağlık bütçesi ve paralelindeki ilaç bütçesine, toplam bütçeden ayrılacak
olan pay, son yıllarda yöneticilerin ellerinde olan kaynakları daha maliyet-etkili
seçeneklere yöneltmektedir. Dolayısıyla farmakoekonomik incelemelere olan ihtiyaç da
gün geçtikçe artmaktadır (48).
2.3. TÜRKİYE’DE SAĞLIK HARCAMALARI
T.C. Sağlık Bakanlığı Refik Saydam Hıfzısıhha Merkezi Başkanlığı Hıfzısıhha Mektebi
Müdürlüğü ve Hacettepe Üniversitesi Sağlık İdaresi Yüksek Okulu tarafından, Ekim
2004 tarihinde hazırlanan Türkiye Ulusal Sağlık Hesapları 2000 raporuna göre,
Türkiye’deki toplam sağlık harcaması 1999 ve 2000 yıllarında sırasıyla 4.985 trilyon
TL (26.000 milyon ABD$ Satın alma Gücü Paritesi (SGP)) ve 8.248 trilyon TL (30.057
milyon ABD$ SGP)’dır. Cari sağlık harcaması 1999 ve 2000 yıllarında sırasıyla 4.785
trilyon TL (24.958 milyon ABD$ SGP) ve 7.888 trilyon TL (28.746 milyon ABD$
SGP)’dır. Böylece, 1999 ve 2000 yılında toplam sağlık harcaması, Türkiye Gayri Safi
Yurt İçi Hasılası (GSYİH)’nın %6,4 ve %6,6’sını oluşturmaktadır. Cari sağlık
harcaması ise, genel sağlık harcamasının 1999 yılında %96’sını ve 2000 yılında
%95,6’sını oluşturmaktadır (49).
1999 yılında, kişi başı genel sağlık harcaması 75 milyon TL (392 ABD$ SGP) ve kişi
başı cari sağlık harcaması 72 milyon TL (376 ABD$ SGP) olarak tahmin edilmiştir.
2000 yılında ise, kişi başı genel sağlık harcaması 122 milyon TL (443 ABD$ SGP) ve
22
kişi başı cari sağlık harcaması 116 milyon TL (424 ABD$ SGP) olarak tahmin
edilmiştir (49).
Öte yandan OECD verilerine göre, Türkiye’de 2000 yılında sağlık harcamalarının
GSYİH’nın içindeki payı %6,6 olup, toplam sağlık harcaması içinde ilaç giderlerinin
oranı %24,8 olmuştur (50). 2000-2005 yıllarında kamu sağlık harcamaları eğilimleri ise,
geri ödeme kurumları (SSK, Emekli Sandığı, Bağ-Kur, Yeşil Kart uygulaması) bazında
artış olduğuna işaret etmektedir (51). Bununla birlikte, ülke genelinde parasal bağlamda
ilacın çoğu (yaklaşık %66) Emekli Sandığı ve SSK gibi kamu kurumları aracılığıyla
geri ödenmekte iken, kalan %34’lük kısım bireyler tarafından; ya katkı payı şeklinde
veya hizmet sunucusundan doğrudan satın alma yoluyla karşılanmaktadır (52).
Türkiye’de sağlık harcamaları özellikle son 10 yıllık dönemde hızla artmaktadır. 1999
yılında Gayri Safi Yurtiçi Hasılaya (GSYH) oran olarak % 6,1 düzeyinde olan toplam
sağlık harcamaları, 2006 yılı sonunda önemli bir artışla % 7,5’e çıkmıştır.3 Bu gelişme,
Türkiye’nin sağlık harcamalarında OECD ortalamasına oldukça yaklaşmasına (% 8,6)
ve bir çok ülkeden daha fazla sağlığa kaynak ayıran ülke konumuna gelmesine yol
açmıştır (53).
Sağlık harcamalarındaki artışı esas olarak kamu sağlık harcamalarındaki artıştan
kaynaklandığı tahmin edilmektedir. Kamu sağlık harcamaları 1999 yılında GSYH’ ya
oran olarak % 3,8’den (7,1 milyar ABD doları), 2006 yılı sonunda % 5,2’ye çıkmıştır
(20,9 milyar ABD doları) (53).
2.3.1. Türkiye’de Kanser Harcamaları
Kanser, bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de önemli bir sağlık problemi olarak
karşımıza çıkmaktadır ve Türkiye Hastalık Yükü ve Maliyet Etkililik çalışmasının
sonuçlarına göre, kanser, kardiyovasküler hastalıklardan sonra Türkiye’deki toplam
ölümlerin ikinci nedenini oluşturmaktadır. Yapılan tahminler, kanser görülme sıklığının
önümüzdeki yıllarda da yüksek olacağını ve kanserin gelecekte birinci ölüm nedeni
olacağını göstermektedir. Bu eğilimin temel nedenleri arasında Türkiye’de sigara içme
oranının yüksek olması, çevre faktörlerindeki olumsuzluklar, beslenme ile ilgili
olumsuzluklar, nüfusun yaşlanması ve diğer risk faktörleri kanserin görülme sıklığının
ve kanserden ölümlerin artmasında etkililerdir (54).
23
Kanser insidansının artmasının önemli sonuçlarından biri, bu hastalığın insidansının
artması nedeniyle buna bağlı olarak sağlık sektörünün ve ülkenin yüz yüze kalacağı
ekonomik yükün de artmasıdır. Bilindiği üzere kanser hastalığının teşhisi ve tedavisi
yüksek tıbbi teknolojiyi gerektirmekte, bu da sağlık harcamalarının ve toplumsal
kaynaklar üzerindeki baskının artmasına neden olmakta ve bununla birlikte sadece
teşhis ve tedavi değil ayrıca kanserden korunma amaçlı geliştirilen programlar da
önemli ölçüde parasal kaynak gerektirmektedir. Bugün ister gelişmiş isterse de
gelişmekte olan ülkelerde olsun her toplumun yüz yüze kaldığı önemli bir durum sağlık
harcamalarının hızla artması ve sağlık için gerekli harcamaların ülkelerin genel
ekonomik zenginliğinden giderek artan oranda pay almasıdır. Sağlık sistemleri üzerinde
oluşan finansal ve diğer baskılar, her ülkede değişim konusunu da gündeme getirmiştir
ve 1990’lı yılların başından bu yana global olarak gündemde olan sağlıkta reform
hareketinden Türkiye de etkilenmiş ve “Ulusal Sağlık Politikası” dokümanının
yayınlandığı 1993 yılından itibaren sağlık sektöründe reform çalışmaları başlamıştır
(54).
Türkiye’de sağlık sisteminin 2003 yılından bu yana başlayan süreç ile birlikte
önümüzdeki yıllarda önemli değişikliklerle karşı karşıya kalması beklenmektedir ve bu
değişim beraberinde sağlık harcamalarının artmasını ve eldeki sınırlı kaynakları
mümkün olan en verimli şekilde kullanma ihtiyacını da beraberinde getirecektir. Bu da
farmakoekonominin ülkemiz açısından ne kadar önemli olduğunu bir kere daha
göstermektedir (54).
3. GEREÇ VE YÖNTEM
Kayseri’ de kanserli hastaların, hastanede kaldıkları süre boyunca toplam tedavi
maliyetlerinin izlenmesi Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi bünyesinde bulunan
Onkoloji Hastanesinde gerçekleştirildi. Yapılan çalışmada; kolon kanseri, akciğer
kanseri, bağ ve yumuşak doku kanseri, mide kanseri, kan kanseri ve rahim kanseri
teşhisleri konulmuş hastalardan (n=10) elde edilen veriler kullanıldı.
2009 Kasım-Aralık, 2010 Ocak ve Şubat aylarında Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi
bünyesinde bulunan Onkoloji Hastanesine gidilerek yatan hastaların tedavi maliyetleri
fatura edilerek, toplam maliyete ulaşılmaya çalışıldı.
Elde edilen faturalarda, hastanın hastanede kaldığı süre boyunca; kaldığı gün sayısına
bağlı olarak yatak ücreti, yapılan laboratuvar analizlerinin ücreti, kullanılan ilaçların
ücreti ve kullanılan malzemelerin ücreti bulunmaktadır. Bu maliyetlerin toplamı
sonucunda, hastanın hastanede kaldığı süre boyunca tutan tedavi maliyetine ulaşmış
bulunmaktayız.
Bu hastaların hastanede ne kadar süre kaldıkları, kanser tipi, kanserin metastaz durumu
da göz önüne alınarak faturalar üzerinde Farmakoekonomik analiz yapıldı.
Yapılan analizlerde, hastaların kür şeklinde kanser tedavisi görmeleri, kanserin
aşamasının tam olarak bilinmemesi, hastaların bir kısmının yaşamını yitirmesi,
hastaların bir kısmının Kayseri ili dışından gelmesi ve her bir hastanın kanser
aşamasının farklı olması nedeniyle standart bir analiz yapılamamıştır.
2
5
4. BULGULAR
Bu çalışma Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi bünyesinde bulunan Onkoloji
Hastanesinde tedavi almakta olan 10 hasta üzerinde gerçekleştirildi. Yapılan çalışmada;
kolon kanseri, akciğer kanseri, bağ ve yumuşak doku kanseri, mide kanseri, kan kanseri
ve rahim kanseri teşhisleri konulmuş hastalar bulunmaktaydı.
•
Kolon kanseri teşhisi ile hastaneye yatırılan bir hasta, tedavi olmak amacıyla 13gün
hastanede kalmıştır. Hastanın hastanede kaldığı 13 gün boyunca; hastaneye mal
edilen toplam ilaç ve toplam hastane masrafları şöyledir;
İlaç masrafları;
13 gün boyunca hastaya kullanılan ilaçların toplam maliyeti: 8702 TL
Ortalama 1gün boyunca hastaya kullanılan ilaçların toplam maliyeti: 669,384 TL
Hastane masrafları;
Hastanede 13 gün yatan hastanın toplam hastane maliyeti: 2409,63 TL
Ortalama 1 gün hastanede yatan hastanın toplam hastane maliyeti: 185,356 TL
•
Akciğer kanseri teşhisi ile hastaneye yatırılan bir hasta, tedavi olmak amacıyla 4 gün
hastanede kalmıştır. Hastanın hastanede kaldığı 4gün boyunca; hastaneye mal edilen
toplam ilaç ve toplam hastane masrafları şöyledir;
İlaç masrafları;
4 gün boyunca hastaya kullanılan ilaçların toplam maliyeti: 507,63 TL
2
6
Ortalama 1gün boyunca hastaya kullanılan ilaçların toplam maliyeti: 126,907 TL
Hastane masrafları;
Hastanede 4 gün yatan hastanın toplam hastane maliyeti: 198,38 TL
Ortalama 1 gün hastanede yatan hastanın toplam hastane maliyeti: 49,595 TL
•
Bağ ve yumuşak doku kanseri teşhisi ile hastaneye yatırılan bir hasta, tedavi olmak
amacıyla 4 gün hastanede kalmıştır. Hastanın hastanede kaldığı 4 gün boyunca;
hastaneye mal edilen toplam ilaç ve toplam hastane masrafları şöyledir;
İlaç masrafları;
4 gün boyunca hastaya kullanılan ilaçların toplam maliyeti: 349 TL
Ortalama 1gün boyunca hastaya kullanılan ilaçların toplam maliyeti: 87,25 TL
Hastane masrafları;
Hastanede 4 gün yatan hastanın toplam hastane maliyeti: 640,23 TL
Ortalama 1 gün hastanede yatan hastanın toplam hastane maliyeti: 160,11 TL
•
Bağ ve yumuşak doku kanseri teşhisi ile hastaneye yatırılan bir hasta, tedavi olmak
amacıyla 3 gün hastanede kalmıştır. Hastanın hastanede kaldığı 3 gün boyunca;
hastaneye mal edilen toplam ilaç ve toplam hastane masrafları şöyledir;
İlaç masrafları;
3 gün boyunca hastaya kullanılan ilaçların toplam maliyeti: 70 TL
Ortalama 1gün boyunca hastaya kullanılan ilaçların toplam maliyeti: 23,3 TL
Hastane masrafları;
Hastanede 3 gün yatan hastanın toplam hastane maliyeti: 227,61 TL
Ortalama 1 gün hastanede yatan hastanın toplam hastane maliyeti: 75,87 TL
•
Over karsinomu teşhisi ile hastaneye yatırılan bir hasta, tedavi olmak amacıyla 30
gün hastanede kalmıştır. Hastanın hastanede kaldığı 30 gün boyunca; hastaneye mal
edilen toplam ilaç ve toplam hastane masrafları şöyledir;
İlaç masrafları;
30 gün boyunca hastaya kullanılan ilaçların toplam maliyeti: 7011,24 TL
2
7
Ortalama 1gün boyunca hastaya kullanılan ilaçların toplam maliyeti: 233,708 TL
Hastane masrafları;
Hastanede 30 gün yatan hastanın toplam hastane maliyeti: 3397,88 TL
Ortalama 1 gün hastanede yatan hastanın toplam hastane maliyeti: 113,25 TL
•
Kan kanseri teşhisi ile hastaneye yatırılan bir hasta, tedavi olmak amacıyla 26 gün
hastanede kalmıştır. Hastanın hastanede kaldığı 26 gün boyunca; hastaneye mal
edilen toplam ilaç ve toplam hastane masrafları şöyledir;
İlaç masrafları;
26 gün boyunca hastaya kullanılan ilaçların toplam maliyeti: 7028 TL
Ortalama 1gün boyunca hastaya kullanılan ilaçların toplam maliyeti: 270,3 TL
Hastane masrafları;
Hastanede 26 gün yatan hastanın toplam hastane maliyeti: 8815,79 TL
Ortalama 1 gün hastanede yatan hastanın toplam hastane maliyeti: 339,068 TL
•
Akciğer kanseri teşhisi ile hastaneye yatırılan bir hasta, tedavi olmak amacıyla 13
gün hastanede kalmıştır. Hastanın hastanede kaldığı 13 gün boyunca; hastaneye mal
edilen toplam ilaç ve toplam hastane masrafları şöyledir;
İlaç masrafları;
13 gün boyunca hastaya kullanılan ilaçların toplam maliyeti: 4453 TL
Ortalama 1gün boyunca hastaya kullanılan ilaçların toplam maliyeti: 342,538 TL
Hastane masrafları;
Hastanede 13 gün yatan hastanın toplam hastane maliyeti: 3086,96 TL
Ortalama 1 gün hastanede yatan hastanın toplam hastane maliyeti: 237,458 TL
•
Kan kanseri teşhisi ile hastaneye yatırılan bir hasta, tedavi olmak amacıyla 9 gün
hastanede kalmıştır. Hastanın hastanede kaldığı 9 gün boyunca; hastaneye mal
edilen toplam ilaç ve toplam hastane masrafları şöyledir;
İlaç masrafları;
9 gün boyunca hastaya kullanılan ilaçların toplam maliyeti: 807 TL
2
8
Ortalama 1gün boyunca hastaya kullanılan ilaçların toplam maliyeti: 89,66 TL
Hastane masrafları;
Hastanede 9 gün yatan hastanın toplam hastane maliyeti: 1458 TL
Ortalama 1 gün hastanede yatan hastanın toplam hastane maliyeti: 162 TL
•
Mide kanseri teşhisi ile hastaneye yatırılan bir hasta, tedavi olmak amacıyla 14 gün
hastanede kalmıştır. Hastanın hastanede kaldığı 14 gün boyunca; hastaneye mal
edilen toplam ilaç ve toplam hastane masrafları şöyledir;
İlaç masrafları;
14 gün boyunca hastaya kullanılan ilaçların toplam maliyeti: 5284,77 TL
Ortalama 1gün boyunca hastaya kullanılan ilaçların toplam maliyeti: 377,42 TL
Hastane masrafları;
Hastanede 14 gün yatan hastanın toplam hastane maliyeti: 2230,54 TL
Ortalama 1 gün hastanede yatan hastanın toplam hastane maliyeti: 159,32 TL
•
Rahim kanseri ve mide kanseri teşhisi ile hastaneye yatırılan bir hasta, tedavi olmak
amacıyla 10 gün hastanede kalmıştır. Hastanın hastanede kaldığı 10 gün boyunca;
hastaneye mal edilen toplam ilaç ve toplam hastane masrafları şöyledir;
İlaç masrafları;
10 gün boyunca hastaya kullanılan ilaçların toplam maliyeti: 2360 TL
Ortalama 1gün boyunca hastaya kullanılan ilaçların toplam maliyeti: 236 TL
Hastane masrafları;
Hastanede 10 gün yatan hastanın toplam hastane maliyeti: 1403,50 TL
Ortalama 1 gün hastanede yatan hastanın toplam hastane maliyeti: 140,350 TL
Şeklinde bir analiz yaparak, hastaların hastanede kaldıkları süre boyunca 1 günde
ortalama ödedikleri ilaç veya hastane masraflarını göstermiş bulunmaktayız.
Yapılan değerlendirmelerde araştırmanın gerçekleştirildiği 4 aylık süreç içerisinde
Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Onkoloji Hastanesinde yatarak tedavi gören 10
2
9
hastadan alınan verilere göre bu hastalardan %10’ u kolon kanseri, %10’ u mide
kanseri, %20’ si yumuşak doku ve bağ dokusu kanseri, %20’ si akciğer kanseri, %20’ si
rahim kanseri, %20’ si kan kanseri hastalarıdır.
Akciğer kanseri olan iki hastanın farmakoekonomik açıdan giderleri incelendiğinde:
Ortalama 1gün boyunca hastaya kullanılan ilaçların minimum toplam maliyeti: 126,907
TL ve ortalama 1 gün hastanede yatan hastanın minimum toplam hastane maliyeti:
49,595 TL’ dir.
Bağ dokusu ve yumuşak doku kanseri olan iki hastanın farmakoekonomik açıdan
giderleri incelendiğinde:
Ortalama 1gün boyunca hastaya kullanılan ilaçların minimum toplam maliyeti: 23,3 TL
ve ortalama 1 gün hastanede yatan hastanın minimum toplam hastane maliyeti: 75,87
TL’ dir.
Rahim kanseri olan iki hastanın farmakoekonomik açıdan giderleri incelendiğinde:
Ortalama 1gün boyunca hastaya kullanılan ilaçların minimum toplam maliyeti: 233,708
TL ve ortalama 1 gün hastanede yatan hastanın minimum toplam hastane maliyeti:
113,25 TL’ dir.
Kan kanseri olan iki hastanın farmakoekonomik açıdan giderleri incelendiğinde:
Ortalama 1gün boyunca hastaya kullanılan ilaçların minimum toplam maliyeti: 89,66
TL ve ortalama 1 gün hastanede yatan hastanın minimum toplam hastane maliyeti: 162
TL’dir.
3
0
5. TARTIŞMA VE SONUÇ
Günümüzde yılda 11 milyon insan kansere yakalanmakta, 7 milyon insan ise yaşamını
kanser nedeni ile kaybetmektedir. 2005 yılı itibari ile kanserle hayatını sürdüren kişi
sayısı 25 milyondur. Özellikle az ve orta gelir düzeyi olan ülkeler açısından durumun
daha da önemli yanı, bu ülkelerde kanser hastalığının %80 inin ileri evrede tanı
konuluyor olması ve buna bağlı olarak çok daha fazla ekonomik yük ve hastalıkla
karşılaşıyor olmalarıdır (11).
2000’li yılların başında dünyada 6 milyon kişi kansere yakalanırken bu sayı
önümüzdeki yirmi yıl içerinde 12 milyona ulaşacaktır (12).
Diğer bir önemli konu 5 kanserden 3 ünün alt ve orta düzey geliri olan ülkelerde ortaya
çıkmasıdır. Eğer kanser artışındaki hız şuan ki gibi devam edecek olursa 2030 dolayında
her yıl 27 milyon yeni kanser tanısı konacak, her yıl 17 milyon kişi yaşamını kanserden
yitirecek ve kanserle yaşayan kişi sayısı 75 milyona yükselecektir (11).
Kanserli hastaların %80’ ine sahip olan az ve orta düzey gelirli ülkeler ne yazık ki
kansere dünyada harcanan toplam paranın sadece %10’ una sahiptir. Bu nedenle kanser
kontrol politikalarının daha çok önleyici, erken tanı ve tarama programlarına ağırlık
verecek şekilde organize edilmesi gerekmektedir (11).
Kanserin hızla artışında, yaşlı nüfusun toplumdaki yüzdesinin artışı, sigara tüketimin
hızlı yükselişi, yanlış beslenme alışkanlığı ve bazı enfeksiyonların rolü vardır. Özellikle
her yıl 150 milyon erken doğum nedeniyle ölüme yol açan sigara günümüzde de
kanserden kaynaklı ölümlerin %30’ undan sorumludur (11).
3
1
2000-2025 yılları arasında dünyada 150 milyon insanlar sigaraya bağlı olarak yaşamını
yitirecektir. 2025 ile 2050 yılları arasında bu rakamın 300 milyona yükselmesi ve 2050
ile 2100 yılında yarım milyardan fazla kişinin sigara içmesi nedeniyle ölmesi
beklenmektedir. Toplam olarak 21. Yüzyılda geçen yüzyıla oranla on katı kadar artarak
1 milyardan fazla insan yaşamını sigara nedeniyle yitirecektir. Sigara ile kanser
arasındaki ilişki o kadar açıktır ki tütün kontrolü yapılabilen ülkelerde son 10 yılda
kanserlerde %10’ luk bir azalma kaydedilmiş bulunmaktadır (11).
Kanser, vücudumuzda hücre çoğalması (artışı) ve onarımından sorumlu genlerde bir
takım değişimler meydana gelmesi sonucunda ortaya çıkmaktadır. Bu değişimler
genetik konakçı faktörler ile yabancı (dış) ajanlar arasında meydana gelen etkileşimin
bir sonucudur (13).
Ultraviyole (UV) ve ion radyasyonu gibi fiziksel karsinojenler, asbest ve sigara gibi
kimyasal karsinojenler, biyolojik karsinojenler (virüs enfeksiyonları (Hepatitis B Virüsü
ve karaciğer kanseri, İnsan Papilloma Virüsü (HPV) ve serviks kanseri) ve bakteri
enfeksiyonları (Helicobater pylori ve gastric kanser) ile parazitler (schistosomiasis ve
mesane kanseri)), gıdaların, karaciğer kanserine yol açan aflatoksinler gibi (Aspergillus
fungi ürünleri) mykotoksinlerle kirlenmesi kansere neden olan dış ajanlardır (13).
Kanser hem dünyada hem de ülkemizde %22’ lik oran ile kardiyovasküler
hastalıklardan sonra gelen ikinci ölüm nedenidir. Aslında son yılların verilerine bakınca
kanseri bir toplum sağlığı problemi olarak görmek hiç de yanlış görüş olmayacaktır.
Özellikle ortaya çıkışının önlenebildiği, taramalarla ölümün yok edilebildiği ve erken
tedavinin yaşam kalitesine çok şey katabildiği kanserleri göz önüne alırsak kanserde
birincil ve ikincil korunmanın öneminin boyutu anlaşılacaktır (12).
Kanser insidansının artmasının önemli sonuçlarından biri, bu hastalığın insidansının
artması nedeniyle buna bağlı olarak sağlık sektörünün ve ülkenin yüz yüze kalacağı
ekonomik yükün de artmasıdır. Bilindiği üzere kanser hastalığının teşhisi ve tedavisi
yüksek tıbbi teknolojiyi gerektirmekte, bu da sağlık harcamalarının ve toplumsal
kaynaklar üzerindeki baskının artmasına neden olmakta ve bununla birlikte sadece
teşhis ve tedavi değil ayrıca kanserden korunma amaçlı geliştirilen programlar da
önemli ölçüde parasal kaynak gerektirmektedir. Bugün ister gelişmiş isterse de
gelişmekte olan ülkelerde olsun her toplumun yüz yüze kaldığı önemli bir durum sağlık
harcamalarının hızla artması ve sağlık için gerekli harcamaların ülkelerin genel
3
2
ekonomik zenginliğinden giderek artan oranda pay almasıdır. Sağlık sistemleri üzerinde
oluşan finansal ve diğer baskılar, her ülkede değişim konusunu da gündeme getirmiştir
ve 1990’lı yılların başından bu yana global olarak gündemde olan sağlıkta reform
hareketinden Türkiye de etkilenmiş ve “Ulusal Sağlık Politikası” dokümanının
yayınlandığı 1993 yılından itibaren sağlık sektöründe reform çalışmaları başlamıştır
(54).
Akciğer kanserinin ise ABD’de 5,1 milyar $ doğrudan sağlık harcamaları, 2,9 milyar $
dolaylı hastalık harcamaları, 17,1 milyar $ erken ölüme bağlı harcamalar olmak üzere,
toplam 25,1 milyar $ sağlık harcamasına neden olduğu bilinmektedir (55). İsviçre’de ise
118 akciğer kanser hastasının tedavi maliyetinin incelendiği çalışmada, %71’i hastane
yatış maliyeti olmak üzere ortalama toplam maliyet 19408 € olarak saptanmıştır (56).
109 küçük hücreli akciğer kanser hastasının yer aldığı başka bir çalışmada ise ortalama
sağlık maliyetinin 11556 £ olduğu ve hastane yatışlarının toplam maliyetin %51,2’ sini
oluşturduğu gözlenmiştir (57). Bu çalışmada kemoterapi ilaçlarının maliyeti toplam
maliyetin %12.9’unu oluşturmaktadır. Küçük hücreli olmayan akciğer kanserli olguların
kemoterapi tedavi maliyetleri ise değişik ilaçlarla yapılan farklı çalışmalarda 2812 ile
8293 £ arasında değiştiği görülmüştür (58). Ülkemizde yapılan bir çalışmada ise akciğer
kanserli olguların ilaç maliyeti toplam hastane yatış maliyetlerinin %50,5’ ini
oluşturmaktadır. Yine ülkemizde yapılan bir çalışma sonucunda, Göğüs Hastalık
Kliniğinde yatmakta olan 314 hasta üzerinde yapılan bir çalışma sonrasında, toplam
hastane maliyetleri karşılaştırıldığında, akciğer kanserinin ortalama maliyeti (1978,43
YTL) en yüksek saptandı. İlaç maliyetleri açısından en yüksek maliyeti yine akciğer
kanseri (999,64 YTL) oluşturdu ve yine en yüksek servis yatak maliyetini ise KOAH ve
akciğer kanseri (124,42 YTL, 118,79 YTL) oluşturmaktaydı (59).
Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Kliniğinde yapılan bir çalışmada
Ocak 2006- Ağustos 2009 yılları arasında takip edilen 2159 hasta geriye dönük olarak
incelenmiştir. İncelemede tanılar, yaş, evre, yaşadıkları şehir, sigara kullanımı ve aile
hikayesi göz önünde bulundurulmuştur. Değerlendirilen hastaların 1102’ si erkek
(%51), 1057’ si kadın (%49) iken ortanca yaş 55 yıl(sınırlar, 17-56) idi. Hastaların
%47.3’ ü ileri evrede iken, %52.7’ si lokal- bölgeseldi. Yıllara göre değerlendirmede
erken evren hastaların oranı 2006 yılında %53, 2007 yılında %50, 2008 yılında %57 idi.
Tüm hastalara bakıldığında en sık beş kanser türü meme kanseri (%23,5), akciğer
3
3
kanseri (%22,2), kolorektal kanseri (%16,3), genitoüriner kanserler (%10,6) ve mide
kanseri (%9,9) iken cinsiyete göre en sık görülen üç kanser tipi ise erkeklerde akciğer
kanseri (%36,7), kolorektal kanser (%18,7), mide kanseri(%11,3), kadınlarda meme
kanseri (%23,5), akciğer kanseri (%22,2) ve kolorektal kanser (%16,3) idi. Tüm hastalar
için sigara alışkanlığı oranı erkeklerde %56 iken, kadınlarda %5 idi. Yıllara göre sigara
kullanım oranları ise 2006 yılında %26, 2007 yılında %32 ve 2008 yılında %35 olarak
saptandı. Tüm hastalar için 2006 yılında en sık meme kanseri, ikinci sıklıkta akciğer
kanseri görülmekteydi (sırasıyla %28 ve %21). Ancak 2007 ve 2008 yılında akciğer
kanseri birinci sırada iken meme kanseri görülme oranları azalmıştı (sırasıyla %24 ve
%22). Hastaların %47’ sinde aile kanser hikâyesi vardı. Kolorektal kanserli hastaların
%7’ sinde, meme kanserli hastalarında %11,5’ inde birinci derece akrabalarında aynı
hastalık hikâyesi vardı. Bu hastalardan kolorektal karsinomların %28’ i geç dönemde
tanı almıştı. Meme karsinomlu hastalarında ise bu oran %8 idi. Klinikte takip edilen
hastaların %69’ u Kayseri, %10’ u Nevşehir, %6’ sı Niğde, %5’ i Sivas, %4’ ü Yozgat’
tan başvurmuştu (60).
Yapılan bu çalışmamızda, kanser harcamaları ile ilişkili olarak dünyada ve ülkemiz
hakkında bilgi verilmeye çalışılmıştır. 10 hasta üzerinde yaptığımız çalışmada, hastanın
hastanede kaldığı süre zarfında ödemiş olduğu toplam ilaç masrafları ve toplam hastane
masrafları fatura edilerek; toplam maliyetten, ortalama günlük maliyet hesaplanmıştır.
Yapılan değerlendirmelerde araştırmanın gerçekleştirildiği 4 aylık süreç içerisinde
Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Onkoloji Hastanesinde yatarak tedavi gören 10
hastadan alınan verilere göre bu hastalardan %10’ u kolon kanseri, %10’ u mide
kanseri, %20’ si yumuşak doku ve bağ dokusu kanseri, %20’ si akciğer kanseri, %20’ si
rahim kanseri, %20’ si kan kanseri hastalarıdır. Çalışma süresinin kısıtlılığı nedeniyle
bu veriler bize Kayseri’de görülen kanser tipleri ve bunların insidansı hakkında sadece
genel bir bilgi verebilmektedir. Bu çalışmanın sonuçları bu açıdan çok sayıda çalışma
ile paralellik göstermekte ve Türkiye’deki insidansla da uyumluluk göstermektedir.
Akciğer kanseri olan iki hastanın farmakoekonomik açıdan giderleri incelendiğinde:
Ortalama 1gün boyunca hastaya kullanılan ilaçların minimum toplam maliyeti: 126,907
TL ve ortalama 1 gün hastanede yatan hastanın minimum toplam hastane maliyeti:
49,595 TL’ dir.
3
4
Bağ dokusu ve yumuşak doku kanseri olan iki hastanın farmakoekonomik açıdan
giderleri incelendiğinde:
Ortalama 1gün boyunca hastaya kullanılan ilaçların minimum toplam maliyeti: 23,3 TL
ve ortalama 1 gün hastanede yatan hastanın minimum toplam hastane maliyeti: 75,87
TL’ dir.
Rahim kanseri olan iki hastanın farmakoekonomik açıdan giderleri incelendiğinde:
Ortalama 1gün boyunca hastaya kullanılan ilaçların minimum toplam maliyeti: 233,708
TL ve ortalama 1 gün hastanede yatan hastanın minimum toplam hastane maliyeti:
113,25 TL’ dir.
Kan kanseri olan iki hastanın farmakoekonomik açıdan giderleri incelendiğinde:
Ortalama 1gün boyunca hastaya kullanılan ilaçların minimum toplam maliyeti: 89,66
TL ve ortalama 1 gün hastanede yatan hastanın minimum toplam hastane maliyeti: 162
TL’ dir.
Yapılan bu çalışmada, kanser hastalığı gibi teşhis ve tedavisi oldukça pahalı bir hastalık
için, farmakoekonomin son derece önemli olduğu vurgulanmaya çalışılmıştır.
Ülkemizde önemi tam olarak bilinmeyen farmakoekonominin tedavilerdeki yerinin
bilinmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Yapılan çalışmaları incelediğimizde kanser
hastalığı, hastanede tedavisi en pahalı olan hastalık durumundadır. Tüm dünyada bu
durum mevcuttur. Yapılan bu çalışmada kanser hastalarının tedavisi için, en etkili ve bir
o kadar da en uygun fiyatlı tedavi seçeneği bulmaya çalışılmaktadır.
Çalışmamızda hastaların hastaneden kür alıp çıkmaları, kanser türlerinin farklı oluşu,
metastazın başlayıp başlamaması, hastalardaki kanser evrelerinin birbirinden farklı
olması vs. gibi nedenlerden dolayı; farmakoekonomik analiz yöntemleri faturalara tam
olarak uygulanamamıştır.
Kanser dünyada olduğu gibi Türkiye’de de önemli bir sağlık problemi olarak karşımıza
çıkmaktadır (54). Kanser hastalığının teşhis ve tedavisinin ileri teknoloji gerektirmesi ve
buna bağlı olarak yapılan harcamaların ülkelerin sağlık kaynakları içindeki payının
artması gözlenir. Sağlık harcamalarındaki önlenemeyen artış bugün bütün dünyanın
karşılaştığı bir sorundur. Her ülkede bu harcamaları, sağlık hizmetlerine erişim ve
kaliteden ödün vermeksizin kontrol altına alma yönünde politikalar geliştirilmekte ve bu
3
5
geliştirilen yöntemler uygulanmaktadır. Bu gelişme sadece kanser için değil tüm
hastalıklar için yapılan harcamaların da gözetim altına alınması gerektiğini ortaya
çıkarmıştır. Sonuç olarak bir hastalığa ilişkin harcamaların belirlenmesi her ülke için
zordur ve bunun temel nedeni hem hastalık için yapılan harcamalara ilişkin verilerin
hem de epidemiyolojik verilerin doğru olması zorunluluğudur (54).
Harcamalara ilişkin verilerdeki güçlük maliyetlerin hesaplanmasındaki güçlüklerden
kaynaklanmaktadır. Epidemiyolojik verilerdeki güçlük ise etkili ve güvenilir kayıt
sistemlerinin olmamasından kaynaklanmaktadır. Türkiye’de her iki konuda da önemli
eksiklikler söz konusudur. Ancak sağlık hizmetleri ile ilgili gelinen noktada sağlıklı
politikalar belirleyebilmek ve bunları uygulayabilmek için önümüzdeki yıllarda bu
konularda somut adımlar atmak ve uygulamak gerekmektedir (54). Burada
farmakoekonominin ülkemizdeki sağlık harcamalarını azaltması bakımından önemi bir
kez daha ortaya çıkmıştır.
3
6
6. KAYNAKLAR
1. Abdülmüttalip Ü. Klinik Cerrahi Onkolojisi. Bölüm: Orhan B, Tümörler. Özkan Matbaacılık,
Ankara 1997; ss 58-65.
2. Abdülmüttalip Ü. Klinik Cerrahi Onkolojisi. Bölüm: Fikri İ, Metastaz Fizyolojisi. Özkan
Matbaacılık, Ankara 1997; ss 55-57.
3. Moodie RL. Studies in paleopathology. I. General consideration of the evidences of
pathological conditions found among fossil animals. Ann Med Hist 1, pp 374-393.
4. Peter B, Bernard L. Dünya Sağlık Örgütü, Dünya Kanser Raporu 2008. Fransa; ss 12-13.
5. Abdülmüttalip Ü. Klinik Cerrahi Onkolojisi. Bölüm: Handan K, Kanser Epidemiyolojisi. Özkan
Matbaacılık, Ankara 1997; ss 299-321.
6. Shivas AA. Ed: Racial and Geographic Factors in Tumor Incidence. Edinburgh University
Press, Edinburgh 1967.
7. Philip Rubin MD, RF. Bakemeier MD. Clinical Oncology for Medical Studients and Physicians.
Çeviri: Onkoloji Derneği. Bölüm Çeviri: Nijad B. Klinik Onkoloji Sorununa Genel Bakış.
Kitap: Onkoloji. Baha Matbaası, İstanbul 1981; ss 1-12.
8. Li FP, Fraumeni JR, Mulvihill JJ et al. A canser family syndrome in twenty-four kindreds.
Cancer Research, 1988; 48: 5358-5362.
9. Nagy R, Sweet K, Eng C. Highly penetrant hereditary cancer syndromes. Oncogene. 2004; 23:
6445-70.
10. Environment and Cancer, 24th Symposium on Fundamental Canser Research, MD Anderson
Hospital and Tumor Institute, 1971. Baltimore: Williams & Wilkins, 1972.
11. A.Murat T. Türkiye’ de Kanser Kontrolü. Bölüm: A.Murat T, Ulusal Kanser Kontrol Programı;
Global Çerçeveden Ülkemizdeki Kısa, Orta ve Uzun Vadeli Aksiyon Planı. Onur Matbaacılık,
Ankara 2007; ss 13-16.
3
7
12. A. Murat T. Türkiye’ de Kanser Kontrolü. Bölüm: Murat T, Kanserin Ülkemiz ve Dünyada
Önemi, Hastalık Yükü ve Kanser Kontrol Politikaları. Onur Matbaacılık, Ankara 2007; ss 5-11.
13. A. Murat T. Türkiye’ de Kanser Kontrolü. Bölüm: Nazan Y, Salih M, Türkiye’ de Kanser
Durumu ve Uluslar arası Göstergeler ile Uyumunun Değerlendirilmesi. Onur Matbaacılık,
Ankara; ss113-121.
14. Smith M.C, Wertheimer A.I. Social and Behavioral Aspects of Pharmaceutical Çare.
Pharmaceutical Pruducts Press (PPP), Newyork 1996.
15. Oğuz K. Klinik Farmakoloji ve Esasları ve Temel Düzenlemeler. Bölüm: Farmakoekonomi,
Analiz Tipleri ve Geri Ödemeye İlişkin Esaslar. Feryal Matbaacılık, Ankara, Ocak 2008; ss
343-416.
16. Selen Y, Hale E. Farmakoekonomi Alanında Temel Kavramlar. Ankara Ecz. Fak. Dergisi,
Ankara, 33(1)41-61,2004.
17. Cosgrove SE, Carmeli Y. The impact of antimicrobial resistance on health and economic
outcomes, Clin Infect Dis 2003;36(11):1433-7.
18. Davey P. Pharmacoeconomics of appropriate antimicrobial use, Diagn Microbiol Infect Dis
1995;22(1-2):225-9.
19. Tokat M, Sağlık Ekonomisi, Seçim H. Anadolu Üniversitesi Yayınları No: 793, Etam AŞ WebOfset, Eskişehir, (1994).
20. Jolicoeuer
L.M,
Jones-
Gricale
A.J,
Boyer
J.G.
"Guidelines
for
performing
a
pharmacoeconomic analysis" Am. J. Hosp. Pharm., 49,1741-1747 (1992).
21. http://www.advanstar.com (Clinical Trials/ Advanstar).
22. Townsend R.J. "Post marketing drug research and development: an industry clinical pharmacist'
perspective" Am. J. Pharm. Educ. 50,480-2 (1986).
23. Kozma C.M, Reeder C.E, Schulz R.M.
"Economic, clinical, and humanistic outcomes: a
plannig model for pharmacoeconomic research" Clin. Ther. 15, 1121-32 (1993).
24. Sacristan J.A, Soto J. Drug utilisation studies as tools in health economics, Pharmacoeconomics,
5(4), 299-312, (1994).
25. Dao T.D. Cost-benefit and cost-effectiveness analysis of drug therapy, Am. J. Hosp. Pharm. 42,
791-802, (1985).
26. Bootman, J.L. Pharmacoeconomics and outcomes research, Am. J. Health Syst. Pharm, 15, 52
(Suppl 3), 16-19, (1995).
27. Üstel İ. Farmakoekonomik Analizin Temelleri, Antibiyotik ve Kemoterapi ANKEM Dergisi.
9(3), 241-242, (1995).
28. Robertson J, Lang D, Hill S. Use of pharmacoeconomics in prescribing research. Part 1: costs
moving beyond the acquisition price for drugs, J. Clin. Pharm. Ther, 28, 73-79, (2003).
3
8
29. Yiğit Ç, Peker S, Cankul İ, Kostik Z, Alkan M, Özer M, Demir C, Aktan T, Akdeniz A. GATA
Eğitim Hastanesinde Yatan Hasta Maliyetinin Belirlenmesi, Gülhane Tıp Dergisi, 45(3), 233243, (2003).
30. Ortmeier BG, “Economic Outcomes”, Smith MC, Wertheimer, A.I. (Eds.). Social and
Behavioral Aspects of Pharmaceutical Care, USA, The Haworth Press, (1996), sayfa 385-401.
31. Eisenberg JM. Clinical Economics, A Guide to the Economic Analysis of Clinical Practices
JAMA, 262(20), 2879-2886, (1989).
32. Gerdtham Ulf-G, Lundin D. Why did drug spending increase during the 1990s? A
decomposition based on Swedish Data, Pharmacoeconomics, 22(1), 29-42, (2004).
33. Mountzuris J. Communicating pharmaceutical outcomes to hospital administration, Am. J.
Health Syst. Pharm, 52( Suppl 4), 9-10, (1995).
34. Barbieri M, Drummond MDP, Willke R, Chancellor J, Jolain B, Towse A. Variability of costeffectiveness estimates for pharmaceuticals in Western Europe: lessons for inferring
generalizability, Value Health 2005;8(1):10-23.
35. Drummond M, Brown R, Fendrick AM et al: Use of pharmacoeconomics information-report of
the ISPOR task force on use of pharmacoeconomic/health economic information in health-care
decision making, Value Health 2003;6(4):407-16.
36. Yeğenoğlu S, Emre H. Farmakoekonomi Alanında Temel Kavramlar, Ankara Ecz Fak. Derg.,
33(1), 41-61, (2004).
37. Postma MJ. Pharmacoeconomic Research, Pharm. World Sci, 25(6), 245-246, (2003).
38. Mauskopf JA. Why Study Pharmacoeconomics?, Expert Rev. Pharmacoeconomics Outcomes
Res., 1(1), 1-3, (2001).
39. MacKeign LD, Bootman JL. "A review of cost-benefit and cost-effectiveness analyses of
clinical pharmacy services" J. Pharm. Marketing Management. 2, 63-84 (1988).
40. Mallick R, Kuznik A, Weber D. Treatment of complicated skin and skin structure infections in
the US: expected cost differences between tigecycline and vancomycin/aztreonam [abstract],
Clin Microbiol Infect 2006;12(Suppl 4):P1494.
41. Davey P. Pharmacoeconomics of appropriate antimicrobial use, Diagn Microbiol Infect Dis
1995;22(1-2):225-9.
42. Blumenauer B, Tugwell P. "Health-Related Quality of Life and Regulatory İssues in the US and
Canada" Pharmacoeconomics, 21, 379-381 (2003).
43. Drummond MF, Becker DL, Hux M et al. An economic evaluation of sequential i.v/po
moxifloxacin therapy compared to i.v/po co-amoxiclav with or without clarithromycin in the
treatment of community-acquired pneumonia, Chest 2003;124(2):526-35.
44. Anonymous,"Coalition for consumer access to pharmaceutical çare. An outpatient pharmacy
services benefit in a reformed health çare system". AJHP, 50,1465 (1993).
3
9
45. Coco AS. Cost-effectiveness analysis of treatment options for acute otitis media, Ann Fam Med
2007;5(1):29-38.
46. Özlem T. Bakteriyel ve Viral İnfeksiyonların Tedavi Maliyetleri. ANKEM Derg 2009;23(Ek
2):164-169
47. Sacristan JA, Soto J, Galende I. Evaluation of Pharmacoeconomic Studies: Utilization of A
Checklist, Ann. Pharmacother. 27, 1126-1133, (1993).
48. Postma MJ. Pharmacoeconomic Research, Pharm. World Sci, 25(6), 245-246, 2003.
49. Kartal M, Özbay H, Erişti HE. Türkiye Ulusal Sağlık Hesapları 2000, (2004).
50. Drug
Expenditure
as
Percentage
of
Total
Health
Spending
2003
(Chart
2),
http://www.oecd.org/dataoecd/35/13/34966969.pdf, erişim tarihi: (25-04-2006).
51. Yaunli L, Çelik Y, Şahin B. Türkiye’de Sağlık ve İlaç Harcamaları, Eylül (2005),
http://www.suvak.org.tr/kitap-1turkce.pdf, erişim tarihi: (25-04-2006).
52. Kanavos P, Üstel İ, Costa-Font J. Türkiye’de İlaç Geri Ödeme Politikası, Sağlıkta Umut Vakfı,
8-9, Eylül (2005).
53. Murat T.Türkiye’ de Kanser Kontrolü. Bölüm: Nuray Y, Hakkı HY, Türkiye’ de Meme
Kanseri: Ekonomik Etkinlik ve Maliyet Etkilik. Onur Matbaacılık, Ankara 2007; ss 363-380.
54. Murat T. Türkiye’ de Kanser Kontrolü. Bölüm: Mehtap T, İsmet Ş, Türkiye’ de Kanser
Harcamaları. Onur Matbaacılık, Ankara 2007; ss 131-154.
55. GOLD Scientific Committee. Global strategy for the diagnosis, management, and prevention of
chronic obstructive pulmonary disease: NHLBI/WHO Global Initiative for chronic obstructive
pulmonary disease (GOLD) workshop report. Updated 2004 (www.goldcopd.org).
56. Dedes KJ, Szucs TD, Bodis S et al. Management and costs of treating lung cancer patients in a
university hospital. Pharmacoeconomics 2004; 22:435-44.
57. Oliver E, Killen J, Kiebert G et al. Treatment pathways, resource use and costs in the
management of small cell lung cancer. Thorax 2001;56:785-90.
58. Clegg A, Scott DA, Sidhu M et al. A rapid and systematic review of the clinical effectiveness
and cost-effectiveness of paclitaxel, docetaxel, gemcitabine and vinorelbine in non-small-cell
lung cancer. Health Technol Assess 2001;5:1-195.
59. Süleyman SH, Levent CM, Gazi G ve ark. Göğüs Hastalıkları Servisine Yatan Hastaların
Hastane Yatış Maliyetlerinin Karşılaştırılması. İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göğüs
Hastalıkları Anabilim Dalı, Malatya, Türkiye. Türk Toraks Dergisi, Nisan 2006, Cilt 7, Sayı 1,
ss 11-16.
60. Veli B, Halit K, Mustafa D, Metin Ö. Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim
Dalına Başvuran Kanser Hastalarının Epidemiyolojik Değerlendirilmesi. 6. Ulusal Tıbbi
4
0
Onkoloji Kongresi, Antalya, 24-28 Eylül BN:66. Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Medikal
Onkoloji Bilim Dalı.
ÖZGEÇMİŞ
Funda FİGEN 19.04.1987 tarihinde Kırıkkale’de doğdu. İlkokulu Mustafa Necati İlköğretim
Okulu’nda, liseyi Kırıkkale Anadolu Lisesi’nde tamamladı. 2005 yılında kazanmış olduğu
Erciyes Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nde eğitimine devam etmektedir.
FUNDA FİGEN
Yenişehir Mah. Hacibey TOKİ
C1-5 APT. 5.KAT, NO: 22
Yahşihan/ KIRIKKALE
[email protected]
0555 554 44 83
Download