BABA ve ÇOCUK İnsanoğlu doğumuyla birlikte bütünüyle kendine yabancı bir dünyaya gelir. Onun için her şey yenidir. Hayatını sürdürebileceği gerekli donanımdan henüz yoksundur. Gelişim süresince edindiği bilgi, beceri ve deneyimle kendine yetecek bağımsız bir birey haline gelir. Çocuğun ilk toplumsal çevresini ailesi oluşturur. Özellikle okul öncesi yaştaki çocukların gelişiminde ailenin ve yakın çevrenin önemi, katkısı çok büyüktür. Aile çocuğun hem beslenme, korunma gibi fiziksel ihtiyaçlarını, hem de sevgi ve güven gibi duygusal ihtiyaçlarını karşılar. Ayrıca yetiştirme biçimiyle çocuğun kişiliğinin oluşumuna katkıda bulunurken, toplumsal değerleri de çocuğa aktararak sosyalleşmesini sağlar. Biraz gerilere dönüp baktığımızda, çağımıza kadar tüm bu görevlerin çoğundan annelerin sorumlu olduğunu görürüz. Özellikle geleneksel toplumlarda çocukların sağlık, beslenme ve eğitim gibi sorumluklarının ve ihtiyaçlarının anneler tarafından karşılanması beklenirdi. Bununla birlikte bir önceki nesle baktığımızda ailede “baba”; uzak, duygularını göstermeyen, korkulan otorite figürüydü. Ancak 20. yüzyılın gelişen toplum ve kadının onun içinde değişen konumu ile birlikte çocuğun hayatında, babanın da aile içindeki konumu ve rolü değişime uğramaya başlamıştır. Özellikle çalışan anne sayısının artması ve Batılı toplumlarda olduğu gibi bizim toplumumuzda da daha çok sayıda çiftin boşanması, geleneksel aile yapısının çekirdek aileye dönüşmesi; artık, çocuğun bakım ve gelişiminde babalara da önemli görev ve sorumluluklar yüklemiştir. Şimdilerde; ev içi sorumlulukları paylaşabilen, duygularını gösterebilen, çocuklarıyla daha çok zaman geçirip, onlarla daha çok şey paylaşmaya özen gösteren babalara daha sık rastlıyoruz. Bununla birlikte babanın çocuğun yaşamındaki rolüne ilişkin verilen önem, değişen toplum şartlarıyla birlikte gittikçe artmaktadır. Yine de babayla çocuk ilişkisi anneyle çocuk ilişkisinden hem nitelik, hem de nicelik açısından farklılıklar göstermektedir. Örneğin; anne bebekle daha çok bakımı üzerinden ilgilenirken, babaların oyalama, oynama gibi fiziksel uyaranlar üzerinden çocuklarıyla ilişkiye geçtikleri görülür. Peki, ama babalık ne zaman başlar? Babalık, annenin hamile kalmasıyla başlayan bir süreçtir ve çocuğun ana rahmine ilk düştüğü anda başlar. Yani babalık yaşantısı, eşin hamile olmasıyla başlar. Hamilelik bütün aileyi etkileyen bir süreçtir. Yalnız, anne değil; baba da hamile olur. Araştırmalar; erkeklerin, hamile eşleriyle birlikte hormonal olarak önemli değişiklikler geçirdiklerini göstermektedir. Öyle görünüyor ki; doğa, kadınları fedakâr anne olmaya hazırlarken, erkekleri de “iyi baba” olmaya hazırlamaktadır. Babaların prolaktin düzeyinin, bebeğin doğumundan üç hafta önce yaklaşık %20 oranında arttığı; testosteron düzeyinin, çocuğun doğumundan sonra düştüğü ve östrojen hormonunun ise babalarda diğer erkeklere oranla fazla olduğu son yıllarda yapılan çalışmalarla tespit edilmiştir. Araştırmacılar, bu hormonal değişikliklerde eşler arasındaki yakın temasın ve etkileşimin etkili olduğuna inanmaktadırlar. Hormonlar, sadece babalığa geçişi kolaylaştırır. Babalığın nasıl tanımlanacağı daha çok, kültürlere bağlıdır. Çocuğun doğumundan önce, anne tarafından karşılanan tüm gereksinimlerine, dünyaya gelmesiyle birlikte babası da ortak olur. Doğumdan sonra tıpkı annede olduğu gibi, babanın da çocukla duygusal ilişkiyi kurabilmesi için onunla fiziksel temasa ihtiyacı vardır. Bunun için de çocuğun beslenme ve oyun faaliyetlerinde babanın da etkili olabilmesi gerekir. Ancak genellikle ilk bir yıl içinde anne çocuk ilişkisinin yoğunluğunun, babanın rolünü ve etkinliğini azalttığı görülür. Bebeğin her şeyiyle ilgilenen “fedakâr anne”ler babaların bebek bakımını çok da iyi bilmediklerini ya da anlamadıklarını var sayarak babalara sorumluluk vermekten çekinir veya kaçınırlar. Zaman zaman bu durum babaların da hoşuna gidebilir ve geride durmayı tercih edebilirler ya da bir süre sonra ailedeki yeni konumlarını kabul ederler. Artık aile içinde çok da becerikli ve bilgili olmadıkları, eşlerinin daha hakim ve söz sahibi olduğu yeni bir uğraşı vardır. Bu durumda babaların birçoğu kendilerini dışlanmış hatta yalnız hissedebilirler. Oysa araştırmalar, babaların da anneler gibi bebeğin sinyallerini doğru algılayabildiklerini ve bebeğe yoğunlaşabildiklerini ortaya koymuştur. Önemli olan, annelerin babalara böyle bir fırsat verilmesidir. Aslında babanın çocuğun hayatındaki ve gelişimindeki yeri hiç de küçümsenecek ölçüde bir yer değildir. Nasıl ki annenin varlığı, ilk dış dünya algıları için vazgeçilmezse, çocuğun yaşıyla birlikte babanın da önemi giderek artmaya başlar. Babanın varlığıyla çocuk annenin yalnız kendisine ait olmadığını, annenin kendisinden başka kişilerle de ilgilendiğini görür. Paylaşmayı öğrenmenin ilk adımlarını böylece atmış olur. Ayrıca babanın; bebeğiyle birlikte olması, çocuğuna dokunması, konuşması, oynaması, çocuğuyla ilgili çeşitli kararlara aktif olarak katılması çocuğuyla arasında sıkı bir ilişkinin doğmasına yol açar. Bu da daha sonraki baba - çocuk ilişkisi için çok önemlidir ÖZDEŞİM MODELİ OLARAK BABA: Özdeşleşme, bireyin içinde bulunduğu grubun bir üyesinin duyuş, düşünüş ve davranışlarını izlemesi, onu taklit etmesi, kendisini model almasıdır. Buradaki “model” sözcüğü, kişinin kendisini özdeş tuttuğu birey ya da grubu tanımlamaktadır. Çocukların hayatında annelerin ve babaların oynadığı roller, temsil ettikleri şeyler birbirinden farklıdır. Anneye düşen rolün babanınkinden ayrıldığı durumlar vardır. Bu gibi durumlarda anne ve baba birbirinin yerini tutamazlar. Yetişmekte olan bir çocuğun örnek alabileceği bir “kadın”, bir de “erkek” modele ihtiyacı vardır. Anne veya baba, bu rollerin ikisini birden oynayamaz. Çocuk yetiştirirken, sadece babaların yapabileceği bir takım şeyler vardır ki, baba bunu yerine getirmezse anne – ne kadar iyi bir anne olursa olsun– bu görevin üstesinden tam anlamıyla gelemez. Özellikle erkek çocuklar cinsiyet rollerini geliştirirken, kimliklerini oluştururken babalarını model alırlar. Birlikte paylaşarak ve örnek alarak onlardan öğrenecekleri birçok şey vardır. Öte yandan, en az erkek çocukları kadar kız çocuklarının da baba figürüne ihtiyaçları vardır. Kız çocukları babalarıyla kuracakları ilişkiye bağlı olarak erkeklerle nasıl sağlıklı şekilde ilişki kurabileceklerini, nasıl tepki vereceklerini ve erkeklerden kendilerine nasıl tepki geleceğini öğrenirler. Babanın herhangi bir nedenle çocuğun yanında olamadığı durumlarda, çocuğun bir erkek modelini gözleyebileceği, onunla sağlıklı, dengeli, sürekli ve tutarlı bir ilişki kurabilecek bir erkek modelinin varlığına ihtiyaç vardır. Bu kişi ailedeki başka bir kişi (dayı, amca, ağabey, dede) olabileceği gibi, aile yakınlarından kişiler de olabilir. BABANIN ÇOCUĞUN GELİŞİMİ ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ Zeka üzerinde kalıtımın etkisi yadsınamayacak kadar önemlidir. Kalıtımın önemi kadar sosyal uyarımın da zekanın gelişimi üzerindeki etkisi bilinir ve baba çocuğun yaşamındaki en önemli sosyal uyarımı sağlayan kişilerden biri olduğu için çocuğuyla arasındaki ilişki son derece önemlidir. Araştırmalar göstermektedir ki, babanın çocuğun yaşamını etkin paylaşımı çocuğun analitik düşünce yapısını, sözel becerisini ve akademik başarısını olumlu etkilemektedir. Bunun yanında çocuk daha çok içsel odaklı kontrol geliştirir, daha olgun ve bağımsız davranışlar gösterir. Babanın, çocuğun bireyselleşmeyi öğrenmesi üzerinde rolü büyüktür. Çünkü anneler çocuk bakımında çok daha korumacı, denetleyici bir yaklaşım sergilerken babalar çocuğun çevreyi ve hayatı keşfetme aşamasında ona daha fazla özgür alan bırakmayı tercih eder. Örneğin çocuk hayatında ilk kez yabancı bir varlıkla (bir köpek, yeni bir oyuncak gibi ) karşılaştığında anne çocuğa mümkün olduğunca yakın durarak onun rahatlamasını, güvende hissetmesini sağlar. Oysa babalar genellikle daha geri planda kalarak çocuğun bu yeniliği tek başına keşfetmesine olanak sağlar. Böylelikle çocuk ebeveynlerden ayrılmak durumunda kaldığında ya da yabancı kişilerin yanındayken de rahat olmayı, kaygılanmamayı öğrenir. Bunun yanında yine yapılan araştırmalar, babalarının yakın ilgisiyle büyüyen çocukların genelde kendilerini ifade etme becerilerinde ve iletişim kurabilmede hatta zihinsel yetilerinde daha becerikli olduğunu göstermiştir. Babaların Çocuklarıyla Nitelikli Zaman Geçirmeleri İçin Ebeveynlere Öneriler: Ebeveynler teke tek çocukla kaldıklarında, üçü bir arada olduklarından daha fazla etkileşime geçmektedirler. Bu nedenle, babalar da çocuklarıyla tek başlarına zaman geçirmeye özen göstermelidirler. Genellikle çocuklarla ilgili birçok ihtiyacı anneler üzerlerine aldığı için, zamanları olsa bile babalar boş vakitlerini çocuklarıyla nasıl değerlendireceklerini bilemeyebilirler. Bu konuda babalar annelerden öneriler alabilir, bu konuyu çocuklarıyla tartışarak keyif alabilecekleri ortak etkinlikler bulabilirler. Çocuklarla nasıl vakit geçirileceğine dair önceden planlar yapılabilir; hafta sonu gezmeleri, akşam oynanacak oyunlar, seyredilecek filmler, okunacak kitapları listeye dahil edebilirler. Evde bazı işlerin paylaşılması ile ilgili kararlar alınabilir. Örneğin; hafta sonu alışverişini baba ve çocukların birlikte yapması gibi. Baba çocuk ilişkisine annenin de destek ve izin vermesi önemlidir. Babayı çocuk ile olan ilişkisinde “becerememek” ve “iyi yapamamakla” suçlamaması, başka bir deyişle ona baba ya da ebeveyn olarak yetersiz ve çocukla yalnız başına kalamayacak durumda olduğunu hissettirmemesi, bunun yerine annenin de bu beraberliği desteklemesi baba çocuk ilişkisinin gelişmesi açısından gereklidir. Babaların, çocuklarının eğitim ve ev ödevleri konularında devreye girmeleri, işlenen konulardan haberdar olmaları ve takip etmeleri, okulunda öğretmenleri ile yapılan görüşmelere dönemde en az bir kere katılmaları, çocukların yaşamlarının önemli bir parçası olan okul ve öğrenim hayatlarına dahil olmaları açısından çok önemlidir. Böylece çocuklar bu konunun anne için olduğu kadar babaları için de önemli olduğu mesajını alırlar. Tüm bu vurgulanan bilgilerin yanında asıl önemli olan, anne ve babaların birbirleriyle uyumlu ve tutarlı olarak, çocuklarının eğitim ve öğretimine gerekli katkıda bulunmaları, çocuklarının kendisi ve dünyayla daha barışık ve mutlu birey olmasına yardımcı olmalarıdır. Bir çocuğun hayatında annenin ve babanın rolü farklıdır. Her ebeveyn kendi sınırı içinde çocuğun benlik algısını ve özgüvenini oluşturmasında destek vermelidir. Unutulmamalıdır ki, hiç kimse “iyi baba” olarak doğmaz. İyi bir baba olmak; sevgi, deneyim, sabır ve bilgilenme işidir. Rehberlik ve Psikolojik Danışma Servisi Kaynakça: Ana-Baba ve Çocuk, Haluk Yavuzer, 1995 Güncel Psikoloji ve Psikiyatri Dergisi, Abrams, D. C. (2002) Baba Doğası: Modern Bir Baba Nasıl Olur? Çeker, N. S. (2003) Baba ve Çocuk. Rehber Dergisi Güngörmüş, O. (1989) Baba Yoksunluğunun Çocuğun Gelişimine Etkisi. Yaşadıkça Eğitim Dergisi