VEDA HUTBESİ VE EVRENSEL İNSAN HAKLARI BEYANNAMESİNDE TEMEL HAK VE HÜRREYİTLER Doç. Dr. İsmail KARAGÖZ GİRİŞ “Veda Hutbesi”; hicri 10, milâdî 8 Mart 632 yılında veda haccı esnasında 9 Zilhicce Cuma günü Arafat’ta, Kurban Bayramının birinci günü Mina’da ve ikinci günü Müzdelife’de Peygamberimiz (s.a.v.)’in yaptığı konuşmaya denir.1 “Veda Haccı”; peygamberimiz (s.a.v.)’in Medine’ye hicretten sonra yaptığı ilk ve son hacdır. Bu hac; “Haccetü’l-İslam”, “Haccetü’l-Belağ” ve “Haccetü’t-Tamm” ismi ile de anılır. Peygamberimiz (s.a.v.), bu konuşmasını, öğle vaktinde, kusvâ adlı devesinin üzerinde yüz bini aşkın insana, hitaben yapmıştır. Konuşma öncesinde Cerir b. Abdullah vasıtasıyla sükunet sağlanmış, yapılan konuşma Rebî’a b. Ümeyye tarafından yüksek sesle tekrarlanmış ve böylece bütün insanlara duyurulmuştur. Peygamberimiz (s.a.v.); konuşmasına hamd ü sena, istiaze, dua ve kelime-i tevhîd ve kelime-i şahadet cümleleri ile başlamıştır. Hitapta; “ey insanlar!”, “ey Allah’ın kulları!”, “ey müminler!”, ve “ashabım!” cümlelerini kullanılmıştır. “Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi”; Nevyork’da 10 Aralık 1948 yılında kabul edilmiş olup 30 maddeden oluşmaktadır. Veda Hutbesi ile İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi arasında 338 yıllık zaman farkı vardır. Veda Hutbesi ile İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi karşılaştırıldığında temel hak ve hürriyetlerin ifade edilmesinde ortak noktala dikkatin çekildiği Kamil Miras, Sahîhi Buhârî Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercemesi ve Şerhi,, X, 396. DİB Yay. 4. Baskı Ankara 1 özellikle; yaşama, mülkiyet, düşünce, kişilik ve din hürriyetini vurgu yapıldığı görülmektedir. Allah’ın peygamberler vasıtasıyla gönderdiği hak din beş şeyi; canı, malı, aklı, ırzı ve dîni korumayı hedeflemiştir. Dinin bütün emir ve yasakları da bu beş şeyin korunmasına yöneliktir. Korunması farz olan bu beş şeyin; Veda Hutbesi ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinde öne çıkarılan beş temel hak ve hürriyetin temelini oluşturmaktadır. Veda Hutbesi ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesindeki temel ve hak hürriyetlere geçmeden önce “hak” ve “hürriyet” kavramlarının tanımı ve kapsamı ile ilgili genel bir bilgi vermek istiyorum. “Hak”; inkârı caiz olmayan şey, doğru, doğruluk, adalet, hikmet müktezasına göre vuku bulan hüküm, görev, gerekli, uyum, uygunluk, pay, hisse ve kısmet anlamlarına gelir. Çoğulu “hukuk” ve “hıkak” tır.2 Hak kavramı Kur’an’da; Allah, (10/32), peygamber (2/109), vahıy (8/5) Kur’an (28/48) İslam (4/170), adalet (7/89) tevhîd (28/75) doğru-gerçek (10/4) vücup=gerekmek (46/18) ihtiyaç (11/79), mal (2/282) nasip (70/24-25) beyan (2/71) zekat (6/14) sadaka (17/26) gereği gibi ( 2/121) azap (15/64) suç (2/61) doğru haber (3/60) ve batılın zıddı (17-81) ... anlamlarında kullanılmıştır. Türk toplumunda hak kavramı; “Adalet, doğruluk ve saygıyı esas alan ahlak ilkesi”, “Bir kimseye, yasalara göre hareket etme, imkanlardan faydalanma özgürlüğü”, “Bir unvan kullanma gibi yasal ayrıcalık” “Bir davada gerçeğe uygunluk” Rağıb el-Isfehânî, el-Müfredat fî “Gar3ibi’l-Kur’an, İbn Manzûr, Lisanü’l-Arab, ve Asım Efendi Kamus tercemesi, hak maddesi. 2 “Bir kimsenin bir şey üzerindeki özellikle ona harcadığı emekten doğan yetki, ana-babalık hakkı gibi” “Bir emeğin karşılığı olan ücret” “Bir şeyden bir kimse için ayrılan pay” “Bir şeyi hak etmek, emeğinin karşılığı olarak alacağı bir şey bulunmak” ve benzeri anlamlarda kullanılmaktadır.3 Haklarda başkalarının hakkına tecavüz edilmemesi esastır. Ayrıca haklar, kamu yararı söz konusu olduğunda kısıtlanabilir. "Hürriyeti”, özgürlük demektir. Bir insanın, inanç, söz, sözleşme, fiil, ve davranışlarında özgür olması., istediği gibi hareket etmesidir. Hürriyetlerde de başkalarının hürriyetine tecavüz etmemek esastır. Ayrıca hürriyetler, kamu yararı sebebiyle kısıtlanabilir. Veda hutbesi ve evrensel insan hakları beyannamesinde, on adet temel hak ve hürriyeti tahlil edeceğiz. 1. YAŞAMA HAKKI. İnsanın en önde gelen hakkı, yaşama hakkıdır. Bu hak olmadan, diğer hakların varlığı söz konusu değildir. Hem veda hutbesinde hem de evrensel insan hakları beyannamesinde bu hak en başta zikredilmiştir: Veda Hutbesinde Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle demiştir: “Ey insanlar! Bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl mübarek bit şehir ise; Ccnlarınız, mallarınız ve ırzlarınız da öyle mukaddestir, her türlü taarruzdan masundur.”4 “Ashabım! Yarın Rabb’inize kavuşacaksınız. Ve bu günkü her hal ve hareketinizden muhakkak sorulacaksınız. Sakın benden sonra eski dalaletlere dönüp de birbirinizin boynunu vurmayınız. Bu vasiyetimi burada bulunanlar, bulunmayanlara bildirsin. Olabilir ki, bildirilen kimse, 3 4 Meydan Laroussa, Hak Maddesi, Milliyet Yay. İst. 1986. Buhârî, İlim, 9. Tecrid, X, 397. burada bulunup ta işitenden daha iyi anlayarak muhafaza etmiş bulunur” “Ashabım! Cahiliyye devrinde güdülen kan da’vaları da kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası da Abdulmuttalib’in torunu Rebî’a’nm kan da’vasıdır.” Peygamberimiz (s.a.v.) “canlarınız her türlü taarruzdan korunmuştur”, “birbirinizin boynunu vurmayınız” ve “kan davları tamamen kaldırılmıştır” sözleriyle yaşama hakkına dikkati çekmiştir. Yaşama hakkına; Birleymiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 3,. Maddesinde yer verilmiştir: - “Yaşamak, hürriyet ve kişi emniyeti her ferdin hakkıdır.” Md 3 İslam Dini, insan öldürmeyi ve intihar etmeyi şiddetle yasaklamıştır. Kasten insan öldürene dünyada ölüm cezası (2/179, 5/45) hata sonucu insan öldürene diyet / kan bedeli ön görülmüş, (4/92) âhirette cezasının cehennem olduğu bildirilmiştir. “Allah onu gazabına uğratmış, ona lanet etmiş ve onun için pek büyük bir azap hazırlamıştır” denilmiştir. (4/93) Suçsuz yere bir insanı öldürmek bütün insanları öldürmek gibi kabul edilmiştir. (5/32) İnsan öldürmemek has kulların özelliği olarak zikredilmiştir. (25/63,68) Peygamberimiz (s.a.v.), “Adam öldürmeyi helak edici günahların arasında saymış5 ve adam öldürmenin büyük günahların en büyüğü olduğunu bildirmiştir.6 “Müslümanın haramdır”7 diğer müslümana ırzı, malı ve canı “Kıyamet günü insanlar arasında ilk hüküm insan öldürme suçu için verilecektir”8 5 Buhari, Ahmed, II, 201. 7 Müslim, Birr, 32. 8 Müslim, 6 “Bize silah çeken bizden değildir.”9 “Müslüman olmayan bir insanı haksız yere öldüren kimse cennet kokusunu koklayamaz.”10 “Müslümanın kanını akıtmak korunmuştur.”11 Hadisleri ve; haramdır Tecavüzden “Haklı bir sebep olmadıkça Allah’ın haram kıldığı cana kıymayın ...” (5-151, 17/33) “Kendinizi öldürmeyiniz” (4/29) “Açlık korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin” (6/151) ayetleri, yaşama hakkının ne kadar önemli ve kutsal olduğunu ortaya koymaktadır. İslam Dini, hiçbir kimseye, kişinin kendisine bile cana kıymayı şiddetle yasaklamaktadır. İnsan öldürmek yasak, suç ve günah olduğu gibi insana eziyet ve işkence etmek de suçtur. İŞKENCE YASAĞI Peygamberimiz (s.a.v.) veda hutbesinde; “Ashabım! Nefsinize de zulmetmeyiniz! Nefsinizin de üzerinizde hakkı vardır” demiştir. 12 Şu âyet ve hadisler de zulmü ve işkenceyi yasaklamaktadır: “Mümin erkeklere ve mümin kadınlara yapmadıkları bir şey sebebiyle eziyet edenler de büyük bir iftirayı ve apaçık bir günahı üzerlerine almışlardır.! (33/58) “Allah zalimleri sevmez” (3/57) “Zalimlere en küçük bir meyil göstermeyin yoksa size ateş dokunur.” (11/117) 9 Buhari, Tecrid, I, 56. Buhârî, 11 Buhârî, Diyat, 6. 12 Miras, X,398. 10 “Zulümden sakınınız. Çünkü zulüm kıyamette (sahibini) karanlıklar(da bırakır)”13 “Ey kullarım! Haberiniz olsun ki ben zulmü kendime haram ettim. Onu size de aranızda haram kıldım. Birbirinize zulmetmeyiniz ...”14 “Ganimete hainlik etmeyiniz. Sözlerinize bağlı kalınız. Buru ve kulak kesmek, yüz dağlamak ve göz oymak gibi uzuv kesmek suretiyle cezalandırmayınız. Hiçbir çocuğu öldürmeyiniz.”15 “Kullarıma işkence yapmayınız”16 İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinde bu yasak 5 ve 10. Maddelerde zikredilmiştir: “Hiç kimse işkenceye. zalimane. gayri insani, haysiyet kıncı cezalara veya muamelelere tabi tutulamaz.” Md. 5 “Hiç kimse keyfi olarak tutulamaz. alıkonulamaz veya sürülemez.” Md.9 “Herkes zulüm karşısında başka memleketlere iltica etmek ve bu memleket tarafından mülteci muamelesi görmek hakkını haizdir.” Md. 14/1 Gerektiğinde hicret etmek İslam’ın da tanıdığı bir haktır. Müslümanlar önce Habeşistan'’ sonra Medine'’e hicret etmişlerdir. 2. MÜLKİYET HAKKI “Mülkiyet hakkı”, kişinin mal-mülk edinme ve sahip olduğu servetin dokunulmazlığını ifade eder. Peygamberimiz (s.a.v.) Veda Hutbesinde bu hakka şöyle değinmiştir: “Ey insanlar! Bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl 13 Müslim, Birr, 55. Müslim, Cihad, 4. 16 Ahmed, IV, 172-173. 14 15 mübarek bit şehir ise; canlarınız, mallarınız ve ırzlarınız da öyle mukaddestir, her türlü taarruzdan masundur. “Ey müminler! Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi kavrayınız. Müslüman müslümanın kardeşidir. Din kardeşinize ait olan her hangi bir hakka tecavüz helal değildir. Meğer ki gönül hoşluğu ile vermiş olsun”17 Evrensel İnsan Hakları Beyannamesinde mülkiyet hakkı şöyle ifade edilmiştir: “Her şahıs tek başına veya başkalarıyla birlikte mal ve mülk sahibi olmak hakkım haizdir. Hiç kimse keyfi olarak mal ve mülkünden mahrum edilemez.” Md. 17/12 Yüce Allah yer yüzündeki her şey insanlar vâr etmiştir. Bu gerçek Kur’an’da şöyle ifade edilmektedir: “O, yerde ne varsa hepsini sizin için yarattı.... ” (2/29) “Allah’ın göklerde ve yerdeki (nice varlık ve imkanları) sizin emrinize verdiğini, nimetlerini açık ve gizli olarak size bolca ihsan ettiğini görrmediniz mi?....” (31/20) “ ... Allah’ın nimetlerini sayacak olsanız sayamazsını ....” (14/34) “Mal ve çocuklar dünya hayatının ziynetidir....”(10/4) Dünya hayatının geçimliğinden ibaret olan mal ve mülke (3/14) insanlar çalışarak ulaşırlar. (53/40) İnsanların çalışmaları aynı olmadığı için servetleri ve imkanları da aynı değildir. “Allah, rızkta kiminizi kiminizde üstün kıldı ...” (16/71) âyeti bu gerçeği ifade etmektedir. “Allah dilediğine hesapsız derecede rızk verir” Ancak kişinin çalışması ve sebeplere yapışması şarttır. İslam’a göre, meşru olmak koşuluyla kişi istediği kadar servet edinebilir. Servet edinmenin; üretim, ziraat, ticaret, zanaat, emek, icar, miras, hibe ve hediye. gibi pek çok meşru yolu vardır. Yüce Allah’ın; 17 Miras, X, 398. “Ey müminler! Karşılıklı rızaya dayanan ticaret olması hali hariç mallarınız batıl yollarla yemeyin ...” (4/29) ve “Malarınızı aranızda haksız sebeplerle yemeyin. Kendiniz bilip dururken insanların mallarından bir kısmını batıl yollardan yemeniz için o malları hakimlere (ve yöneticilere) vermeyin” (2/188) ayetleriyle meşru olmayan yollardan servet edinmeyi yasaklamıştır. Bu ayetlerde geçen “batıl yollar” dan maksat; hırsızlık, gasp, hile, eksik tartma, rüşvet, karaborsa, kumar, tefecilik, emanete ihanet ve benzeri meşru olmayan kazanç yollarıdır. Peygamberimiz (s.a.v.) Veda Hutbesinde; “Ashabım! Kimin yanında bir emanet varsa onu sahibine versin.” “Faizin her çeşidi kaldırılmıştır. Lakin borcunuzun aslını vermek gerekir. Ne zulmediniz ne de zulmolunuz. Allah’ın emri ile faizcilik artık yasaktır. Cahiliyye devrinden kalma bu çirkin âdetin her türlüsü ayağımın altındadır. İlk kaldırdığım faiz de Abdulmuttalib’in oğlu (amcam) Abbas’ın faizidir.”18 İslam’a göre mal ve mülkün helal yollardan kazanılması şart olduğu gibi harcanırken meşru yollarda harcanması şarttır. İsraf ve cimrilik yasaklanmıştır. Varlıklı insanlar, muhtaç insanlara ve toplum yararına zekat, sadaka, infak, hibe, bağış ve benzeri şeklide harcama yapması istenmiştir. 3. KİŞİLİK HAKLARI Kişilerin bedenleri ve servetleri dokunulmaz olduğu gibi manevi şahsiyetleri, şeref ve haysiyetleri de dokunulmazdır. Her insanın; onur, şeref, namus ve haysiyeti ile yaşama hakkı vardır. “Peygamberimiz (s.a.v.) bu hakkı; Veda Hutbesinde, “Irz ve namuslarınız her türlü tecavüzden korunmuştur” şeklinde ifade etmiştir. İslam; ırz, namus ve haysiyetin korunması bağlamında; kişinin ırzına tecavüz edilmesini, zina, fuhuş, homosexsüellik ve zina isnadını, iftira, gıybet ve koğuculuğu yasaklamıştır. Peygamberimiz (s.a.v.), “Her müslümanın diğer müslümana 18 Miras, X, 398. ırzı, malı ve kanı haramdır. Kişiye günah olarak müslüman kardeşini hakir gömesi yeter” demiştir.19 Evrensel insan hakları beyannamesinde bu husus şöyle ifade edilmiştir: “Hiç kimse özel hayatı, ailesi, meskeni veya yazışması hususunda keyfi karışmalara, şeref ve şöhretine karşı tecavüzlere maruz kalamaz. Herkesin bu karışma ve tecavüzlere karşı kanun ile korumağa hakkı vardır.”Md. 12 4. EŞİTLİK HAKKI İslam Dini; ırk, renk ve cinsiyet ayırımı yapmadan insanları eşit olarak görür. Çünkü bütün insanları yaratan Allah’tır. Bütün insanlar, Adem’in neslinden çoğalmışlardır. Peygamberimiz (s.a.v.) Veda Hutbesinde bu hususu şöyle dile getirmiştir: “Ey insanlar! Rabb’iniz bir, babanız birdir. Hepiniz Adem’in çocuklarısınız. Adem ise topraktandır. Allah yanında en değerliniz en muttakî olanınızdır. Arab’ın Arap olmayana bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva iledir”. Evrensel İnsan Hakları Beyannamesinde ise bu husus şöyle ifade edilmiştir¸ “Bütün insanlar, hür, haysiyet ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler ve birbirlerine karşı kardeşlik zihniyeti ile hareket etmelidirler. Herkes, ırk, renk, cins, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir akide. milli veya içtimai menşe. servet, veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin iş bu beyannamede ilân olunan bütün haklardan ve bütün hürriyetlerden istifade edebilir.” Md. 1-2 “Kanun önünde herkes eşittir” Md. 7. Yüce Allah, “Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkek bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanınız en muttakî olanınızdır ...” (49/139 Peygamberimiz (s.a.v.) ise, “Allah sizin suretlerinize ve servetlerinize bakmaz. Fakat kalplerinize ve amellerinize 19 Buhârîi, Mezalim, 33. Müslim, Birr, 32. bakar”.20 “İnsanlar, tarağın dişleri gibi eşittirler.”21 buyurmuştur. İslam’a göre her kişi, iman, amel ve ahlakına göre değer ve derece kazanır. (6/132) Ahirette de insanlara fayda sağlayacak olan mallar ve çocuklar değil iman ve salih amellerdir. (26/88-89) İşlenen suçlara verilecek cezalarda, zengin-fakir, eşraf-halk diye ayırım yapılmaz. Kureyşin ileri gelen ailelerinden bir kadın harsızlık yapar. Cezası affedilsin diye Üsame’yi Peygambere gönderirler. Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.v.); “Sizden önceki milletlerin helak olmasının sebebi şudur ki; içlerinde şerefli birisi hırsızlık edince onu bırakır, cezalandırmazlar, zayıf birisi hırsızlık edince ona el kesme cezasını uygularlardı. Allah’a yemin ederim ki Muhammed’in kızı Fatıma da hırsızlık etse onun da elini keserim.” buyurur.22 İslam, her konuda adil olunmasını öngörür. “Adalet”; haklıya hakkını, haksıza cezasını vermek, insanlar arasında ayırımı yapmamaktır. Adaleti emreden (16/90) yüce Allah, adil olanları sevdiğini bildirmiştir. (5/42) Peygamberimiz (s.a.v.), “Kıyamet gününde insanların Allah’a en sevimli ve meclis bakımından en yakın olanı adil yöneticidir” 23 ve “Allah, öpmeye varıncaya kadar çocuklarız arasında adil olmanızı sever”24 buyurmuştur. Kur’an’da, “Konuştuğunuz zaman akrabanız bile olsa adil olunuz” “Ey iman edenler! Adaleti titizlikle ayakta tutun, kendiniz, ana babanız ve akrabanız aleyhinde bile olsa Allah için şahitlik eden kimseler olun. (Haklarında şahitlik ettiğiniz kimseler) zengin olsunlar, fakir olsunlar Allah (onlara) sizden daha yakındır. Hislerinize uyup adaletten ayrılmayın ...” (4/135), Müslim, Birr, 32. Deylemî, el-Firdevs b Me’sûri’l-Hitab, IV, 300. No. 6882. Beyrut, 1986. 22 Müslim, Hudud, 8. No. 1688. 23 Tirmiz3i, Ahkâm, 4. III, 617. 24 İbn Neccar, Bkz. Münavi, II, 297. 20 21 “Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi adil davranmamaya itmesin. Adaletli olun. Bu takvaya daha yakındır ....” (5/8) Bu ayetlerde yüce Allah şahitlik konusunda adaletle herkese eşit davranılmasını kesin bir dille emretmektedir. Bu, eşitlik ve adalete verilen önemi ortaya koymaktadır. 6. EVLENME VE KADIN HAKLARI Temel insan haklarından biri de evlilik hakkı ve kadın haklarına riayet edilmesidir. İslam Dini, evlenmeyi teşvik etmiştir. Yüce Allah, “İçinizden bekarları evlendirin” (24/32), “Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan, ondan da eşini yaratan ve ikisinden birçok erkek ve kadınlar üretip yayan Allah’a karşı gelmekten sakının ....”(4/1), “ Allah size kendi nefislerinizden eşler yarattı, eşlerinizden de sizin için oğullar ve torunlar yarattı ...”(16/82) ayetleri; “Ey gençler! Sizden kimin evlenmeye gücü yetiyorsa evlensin, çünkü evlenme gözü (haramdan) men edici ve iffeti koruyucudur. Evlenmeye gücü yetmeyen de oruç tutsun ...”25 hadisi evlilik kurumuna dikkati çekmektedir. Evlilik ile amaç; insan neslinin devamını, fert ve toplumları ahlaki çöküntüden korumayı, dayanışma ve yardımlaşmayı, ruh ve gönül huzurunu sağlamaktır. “Kaynaşmanız için size kendi cinsinizden eşler yaratıp aranızda sevgi ve merhamet meydana getirmesi Onun varlığının delillerindendir .... “ (30/21) ayeti bu gerçeğe işaret etmektedir. Evlenmek Peygamberlerin sünnetidir.26 Evlilik; kadın ile erkeğe bir takım hak ve sorumlulukları yüklemektedir. Peygamberimiz (s.a.v.) Veda Hutbesinde; “Ey insanlar! 25 26 Buharî, Nikah, 2. İbn Mace, Nikah, 5. Kadınların haklarına riayet etmenizi ve bu hususta Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları Allah emaneti olarak aldınız. Ve onların namuslarını ve ismetlerini Allah adına söz vererek helal edindiniz Sizin kadınlar üzerinde hakkınız onların da sizin üzerinizde hakları vardır. Sizin kadınlar üzerindeki hakkınız, onların aile harimine sizin hoşlanmadığınız hiçbir kimseye çiğnetmemeleridir. Eğer onlar razı olmadığınız her hangi bir kimseyi aile yuvanıza alırlarsa, onları hafif surette (yaralamadan) dövebilirsiniz. Kadınların sizin üzerinizdeki hakları, memleket göreneğine göre her türlü yiyecek ve giyeceklerini temin etmenizidir.27 “Onlar sizin haklarınıza riayet etsinler, siz de onlara nezaketle muamele edin”, “Bir kadının, kocasının izni olmadıkça onun malından bir şeyi başkasına vermesi helal olmaz.” “Kadınlar hakkında hayırlı olmanızı tavsiye ederim”28 Evrensel İnsan Hakları Beyannamesinde bu hak şöyle ifade edilmiştir: “Evlilik çağına varan her erkek ve kadın, ırk, vatandaşlık veya din bakımlarından hiç bir kayıtlamaya tabi olmaksızın evlenme ve aile kurma hakkım haizdir. Evlenme akdi ancak müstakbel eşlerin serbest ve tam rızasıyla yapılır. Aile, cemiyetin tabii ve temel unsurudur; cemiyet ve Devlet tarafından korunmak hakkım haizdir.” Md. 16. Kadının eşi üzerindeki hakları; mehrini ödemek (4/4), yiyecek, içecek ve benzeri ihtiyaçları temin etmektir. (2/233, 67/7), “Onlarla güzel geçinin. Eğer onlardan hoşlanmazsanız olabilir ki siz bir şeyden hoşlanmazsınız da Allah onda çok hayır takdir etmiş bulunur.” (24/19) ayetinde ifade edildiği üzere kadınlarla iyi geçinmek yani onlara nafakasın bol vermek (65/7), işlerinde istişare etmek 29, güler yüzlü davranmak,30 27 28 Miras, X, 398. Asım KÖKSAL, İslam Tarihi, X, 259. 29 Ebu Davud, Nikah, 24. No: 2081. 30 İbn Mace, nikah, 221. No. 1898. kusur, hata ve eksikliklerini hoş karşılamak 31, ev işlerinde yardımcı olmak,32 sırlarını ifşa etmemek,33 cehennem ateşinden korumak, (66/6) iffetini korumasına yardımcı olmaktır.34 Erkeğin eşi üzerindeki hakları; eşine meşru şeylerde itaat etmek35 kocasının namusu ve malını korumak (4/34), eşinin duygu ve düşüncelerine saygılı olmak, eşinin işlerine yardımcı olmak, çocukların bakımına ve iyi yetişmelerine özen göstermek, 36 eşinin yakınlarına iyi davranmak37 ve benzeri davranışlarda bulunmaktır. 7. ÖZEL HAYATIN GİZLİLİĞİ “Canlarınız, mallarınız ve ırzlarınız da öyle mukaddestir, her türlü taarruzdan masundur.” ilkesi özel hayatın korunması, haberleşme ve seyahat hürriyetini ifade etmektedir. Evrensel İnsan hakları Beyannamesinde bu hak şöyle ifade edilmiştir: “Hiç kimse özel hayatı, ailesi, meskeni veya yazışması hususunda keyfi karışmalara, şeref ve şöhretine karşı tecavüzlere maruz kalamaz. Herkesin bu karışma ve tecavüzlere karşı kanun ile korumağa hakkı vardır.” Md. 12. İslam Dini, özel hayatın gizliliğine çok önem vermiştir. Aile içinde çocukların bile ana babalarının yatak odalarına izinle girmesini istemektedir. (24/58) Bu hakları şöyle sıralayabiliriz: a) Konut Dokunulmazlığı Kimsenin konutuna izinsiz girilemez, arama yapılamaz ve eşyasına el konulamaz. Kur’an’da bu ilke; “Ey iman edenler! Kendi evinizden başka evlere geldiğinizi fark ettirip izin almadan ve ev halkına selam vermeden girmeyin. Bu sizin için daha iyidir. Ta ki düşünesiniz. Müslim, Rıda, 18. No. 1469. Buharî Salatü’l-cemaa, 16. 33 Müslim, Nikah, 21, No. 1437. Ebu Davud, Edeb,, 37. No. 1437. 34 Feyzü’l-Kadîr, I, 393. 35 İbn mace, Nikah, 56. No. 1996. Ebu Davud, Cihad, 114. No. 2642. 36 Müslim, İman, 5 No. 1829. 37 Müslim, Birr, 4. No. 2552. Ebu Davud, Edeb, 129. No. 5143. 31 32 Orada hiç kimse bulamazsanız, size izin verilinceye kadar oraya girmeyin. Eğer size ‘geri dönün’ denilirse hemen dönün. Çünkü bu, sizin için daha nezih bir davranıştır. Allah yaptığınızı bilir. İçinde kendinize ait eşyanın bulunmadığı oturulmayan evlere girmenizde her hangi bir sakınca yoktur. Allah sizin açığa vurduklarınızı da gizlediklerinizi de bilir. ” (24/27-29) şeklinde ifade edilmiştir. Peygamberimiz (s.a.v.); “İzin almadan bir kimsenin evinin içine bakmak hiç kimseye helal değildir.” buyurmuş38 Eve girerken izin almaktan maksat, evin içine, aile mahremiyetine muttali olmamaktadır. Nitekim Hz. Ömer, izin almak göz için (evin ayıplarının görülmemesi için)dir” demiştir.39 b) Haberleşme Hürriyeti Her insan, sesli ve yazılı olarak haberleşme hak ve hürriyetine sahiptir. Kimsenin mektubu izinsiz açılıp okunamaz telefonu dinlenemez. Yüce Allah, “Tecessüs etmeyiniz” (49/12) Peygamberimiz (s.a.v.), “Her kim rızaları olmaksızın bir topluluğun konuştuklarını dinlerse kıyamette onun kulaklarına kurşun dökülür” buyurmuştur.40 c) Kusurların Gizlenmesi Her insanın hata ve kusuru olabilir. Eğer kamuyu ve bir başkasının hakkını ilgilendirmiyorsa o kusur ve hatanın gizlenmesi, ifşa edilmemesi esastır. Peygamberimiz (s.a.v.), “Kim bir müslümanın ayıbını örterse Allah da kıyamet gününde onun ayıbını örter” buyurmuştur.41 Bir insanın işlediği kusur, başkalarına da zara veriyorsa bu takdirde gerekli tedbirin alınması için yetkili mercilere haber verilir. d) Arkasından Eleştirilmemesi Tirmizî, Salat, 148. Buharî, İsti’zân, 11. 40 Buhârî, Rüya, 45. 41 Buharî, Mezalım, 3. Müslim, Birr, 58. 38 39 Yüce Allah, müminlerin birbirlerinin gıybetlerini yapmayı yasaklamış ve bu davranışı ölü kimsenin etini yemeye benzetmiştir. (49/12) Bir insanı arkasından çekiştirmek, hoşlanmayacağı sözler söylemek, o insanı üzer, haysiyetini incitir, böylece onun onurlu yaşa hakkı çiğnenmiş olur. e) Laf Taşıyıcılığın Yasaklanması “Çok yemin eden, aşağılık daima kusur arayıp kınayan, durmadan laf getirip götüren .... kimseye itaat etme” (68/1011) ayeti ve “ Koğucu (cezası çekmeden) cennete giremez”42 hadisi bu ilkeyi ifade etmektedir. 8. SEYAHAT HÜRRİYETİ Ülke içinde ve ülkeler arası seyahat etme temel insan haklarındandır. İslam Dini seyahat etmenin temel hak olmasının ötesinde seyahati emretmektedir: “ Yer yüzünde gezin de görün inkâr edenlerin sonu nasıl olmuş?”(16/36), “De ki: Yer yüzünde gezin de günahkârların akibeti nasıl olmuş görün” (27/69) “(Sana karşı çıkanlar) hiç yer yüzünde dolaşmadılar mı? (Dolaşsalar da) düşünecek kalpleri ve işitecek kulakları olsa. Ama gerçek şu ki gözler kör olmaz, lakin göğüslerdeki kalpler kör olur.” (22/46) Seyahatte sıhhat, hareket ve bereket vardır. Peygamberimiz (s.a.v.) “Seyahat edin sağlık bulun” buyurmuştur.43 Evrensel İnsan Hakları Beyannamesinde bu hak şöyle ifade edilmiştir: “Herkes herhangi bir devletin arazisi dahilinde serbestçe seyrüsefer ve ikamet eylemek hakkını haizdir. Herkes, kendi memleketi de dahil olduğu halde, her hangi bir memleketi terk etmek ve memleketine tekrar dönmek 42 43 Buharî, Edeb, 50. Müslim, İman,. 69. Ahmed, II, 380. hakkım haizdir.” Md. 13. İslam Dini, seyahat eden insana bir takım kolaylıklar sağlamıştır. Yolcu; dört rekatlı namazları iki rekat kılabilir. Mestler üzerine üç gün üç gece mest edebilir. Ramazan orucunu daha sonra kaza etmek üzere tutmayabilir. Öğle ile ikindi, akşam ile yatsı namazlarını birleştirerek kılabilir. Cuma namazının farz oluşu, bayram namazının ve kurban kesmenin vacip oluşu düşer. Sünnet namazları kılmayabilir. Yolcuya zekat verilebilir. 9. DÜŞÜNCE HÜRRİYETİ Düşünce hürriyeti, temel hürriyetlerden biridir. Kur’an’da ısrarla düşünülmesi emredilmiştir. “ ... De ki: Kör ile gören hiçbir olur mu? Hiç düşünmez misiniz?” (6/50) “... Allah size âyetleri böyle açıklar ki düşünesiniz.” (2/219), “Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde akl-ı selim sahipleri için açık ibretler vardır. Onlar, ayakta iken, otururken, yanları üzerinde iken Allah’ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler ....” (3/190-191) Düşünmek; akıl yürütmek,her konuda iyiyi, güzeli, doğru ve faydalı olanı araştırmaktır. Düşünce hürriyetinden maksat; düşündüklerini açıklama, konuşma ve görüş bildirmedir. Fikir hürriyetinin temelinde “istişare” prensibi vardır. “İş hususunda onlarla müşavere et” (3/159) “Onların işleri aralarında istişare iledir” (42/38) âyetleri işlerde istişare yapılmasını ön görmektedir. İstişare, bir işte fikir beyan etmektir. Fikir beyan etmekte asıl olan, doğrunun ve iyinin ortaya çıkmasını sağlamak, hakkı ve marufu tavsiye etmek, kötülüklerin ve haramların önüne geçmektir. Düşünce hürriyeti Evrensel İnsan Hakları Beyannamesinde şöyle ifade edilmiştir: “Her şahsın, fikir, vicdan ve din hürriyetine hakkı vardır, bu hak, din veya kanaat değiştirmek hürriyetini. dinini veya kanaatini tek başına veya topluca, açık olarak veya özel surette öğretim. tatbikat, ibadet ve ayinlerle açıklama hürriyetini gerektirir.” Md 18 “Her ferdin fikir ve ifade hürriyetine hakkı vardır. Bu hal fikirlerden ötürü rahatsız edilmemeli, memleket sınırlan mevzubahis olmaksızın malûmat ve fikirleri her vasıta ile aramak elde etmek ve yaymak hakkını gerektirir.” Md. 19 10. DİN VE VİCDAN HÜRRİYETİ Din ve vicdan hürriyeti temel hak ve hürriyetlerin en önemlilerinden biridir. Hem veda Hutbesinde Hem de İnsan hakları Evrensel Beyannamesinde bu hususa vurgu yapılmıştır. Din duygusu insanda doğuştan vardır. Peygamberimiz (s.a.v.) bu duygunun korunmasını istemektedir: “Ey insanlar! Bu gün şeytan sizin şu topraklarınızda yeniden nüfuz ve saltanatını kurmak kudretini ebedi surette kaybetmiştir. Fakat size bu kaldırdığım şeyler haricinde küçük gördüğünüz işlerde ona uyarsanız bu da onu memnun edecektir. Dininizi korumak için bunlardan da sakınmalısınız.”44 Dinin nasıl korunacağını da Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle bildirmiştir: “Ey insanlar! Ben size öğle bir şey bıraktım ki ona sımsıkı sarılırsanız hiçbir zaman sapmazsınız O,. Allah’ın kitabıdır, Allah’ın peygamberinin sünnetidir, eh-i beytimdir.”45 İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinde bu hak şöyle ifade edilmiştir: “Her şahsın, fikir, vicdan ve din hürriyetine hakkı vardır, bu hak, din veya kanaat değiştirmek hürriyetini. dinini veya kanaatini tek başına veya topluca, açık olarak veya özel surette öğretim. tatbikat, ibadet ve ayinlerle açıklama hürriyetini gerektirir.” Md. 18 Yüce Allah; insana vicdan ve akıl vermiş, bununla yetinmemiş örnek ve önder olması için peygamber ve rehber olması için kitaplar göndermiştir. Ancak Yüce Allah; insanı, peygamber ve kitaplarla gönderdiği dini kabule ve ibadete zorlamamıştır. Çünkü 44 45 Miras, x,397. Köksal, X, 259. insanı ölümü ve hayatı (67/2), malı ve evladı (8/28), hayır ve şer (21/35), iyili ve kötülük (7/168), doğruluk ve yalan (29/3), Allah yolunda çalışıp çalışmama (47/3) ve verilen nimetler46ile “imtihana” tabi tutmuştur (67/2). İmtihan halinde olanın inanıp inanmamakta, ibadet edip etmemekte hür olması gerekir. Nitekim yüce Allah; “(Ey Peygamberim!) De ki: Hak Rabb’inizden (gelmiş)tir. Öyle ise dileyen iman etsin dileyen inkar etsin” buyurmuştur (18/29). Vakıa da böyledir. İnsanlardan kimi iman ediyor, kimi de inkâr. Kimi itaat ediyor kimi de isyan. Bu husus bizzat Allah tarafından bildirilmiş bir gerçektir: “O Allah ki sizi yarattı. Böyle iken kiminiz kafir kiminiz de mü’mindir.” (63/2) “Gerçek şu ki biz insanı katışık bir nutfeden yarattık; onu imtihan edelim diye kendisini işiten ve gören yaptık. Şüphesiz biz insana (hak ve batıl) yolu gösterdik. İster şükredici olsun ister nankör.” (76/2-3) Eğer Allah insanları imana ve ibadete zorlamış olsaydı yer yüzünde iman edip ibadet ve itaat etmeyen bir tek insan kalmazdı. Bu gerçeği yüce Allah ne güzel beyan etmiştir: “(Ey Peygamberim!) Eğer Rabb’in dileseydi, yer yüzündekilerin hepsi elbette iman ederlerdi. O halde sen iman etmeleri için insanları zorlayacak mısın?”. (11/99) Peygamber insanları dine zorlamak için değil öğüt vermek, dini tebliğ ve tebyin etmek (dini kuralları sözlü ve uygulamalı olarak açıklamak) için görevlendirilmiştir: “(Ey Peygamberim!) Sen öğüt ver. Çünkü sen ancak öğüt vericisin (müzekkir). İnsanların üzerinde bir zorba (müsaytır)değilsin”. (88/21-22) 46 Bakara, 2/155; Maide, 5/48; Kehf, 18/7 “...Sen onların üzerinde bir zorlayıcı (cebbâr) değilsin. Sadece tehdidimden korkanlara öğüt ver.” (50/45) “(Ey Peygamberim!), eğer (iman ve ibadetten) yüz çevirirlerse (bil ki) seni onların üzerine koruyucu (hafîz) olarak göndermedik. Sana düşen sadece (gerçekleri) tebliğ etmektir”. (42/48) “Allah’a itaat edin, peygambere itaat edin ve (kötülüklerden) sakının. Eğer (itaatten) yüz çevirirseniz bilin ki Rasulümüzün vazifesi ancak tebliğ etmektir.” (5/92) Doğru yola gelen de sapan da kendisi için yapmıştır. Yüce Allah; “Kim doğru yola gelirse yalnız kendisi için gelmiş olur, kim de saparsa (ey Peygamberim!) ona de ki “ben sadece uyarıcılardanım” buyurmuştur. (27/92) Peygamber insanları, dine zorlamaz. “Çünkü dinde zorlama yoktur.” (2/256). Zorla ne iman olur ne de ibadet. İmana zorlanan insan “mü’min” değil “münafık”; ibadete zorlanan insan ise “muhlis” (samîmi, ihlaslı insan) değil “mürâî” (gösteriş yapan, ihlası olmayan insan) yapılır. “İman” ve “ihlas” kalp işidir. Kalbe Allah’tan başka kimse hakim olamaz ve baskı yapamaz. Allah da din konusunda insanlara baskı yapmamaktadır. Eğer baskı=zorlama yapsaydı, insanlar melekler gibi olur (66/6), Allah’a asla isyan etmezlerdi. Halbuki Allah insanı yer yüzünde imtihana tabi tutmuştur. İmtihanda başarılı olabilmesi için de kendisine akıl ve vicdan vermiş, peygamber ve kitaplarla rehberlik etmiştir. Ancak insanı zorlamamış, iman ve ibadeti iradesine bırakmıştır. “Zorlama/ikrah”; bir kimseye hoşlanmadığı bir işi tehdit ile rızası hilafına yaptırmaktır. Bir fiili zorla ve gönülsüz olarak yapan insanın bu fili, ihlas bulunmadığı için sevabı mucip olmadığı gibi cezayı da gerektirmez. Hatta küfre zorlanan bir insan, gönlünü küfre açmadıkça diliyle inkarı gerektiren bir söz söylemesi bile imanına zarar vermez1 (6/106). Peygamberimiz (s.a.v.), şöyle bildirmiştir: “Allah, ümmetimin zorla yaptırıldığı şeyler ile göğüslerinin kendilerine vesvese verdiği şeylerden bunlarla amel etmedikleri veya bunları (başkalarına) konuşmadıkları takdirde (kendilerini cezalandırmaktan) vaz geçmiştir.” 47 “Allah benim için ümmetimi, hata, unutma ve zorlanarak yaptırıldığı şeylerden sorumlu tutup cezalandırmaktan vazgeçmiştir”.48 Zorlama, insandaki rıza ve iyi niyeti yok eder. Rıza ve iyi niyet olmayınca hiçbir amel ibadet olmaz. Dinen yapılması istenen şeylerin hepsi zorlamasız, iyi bir niyet ve rıza ile yapılmalıdır. Zorlama ile inanç mümkün değildir. Zorlama ile gösterilen iman gerçek iman değil, zorlama ile kılınan namaz, gerçek namaz değil, zorlama ile tutulan oruç, gerçek oruç değil, zorlama ile yapılan hac, gerçek hac değildir. (Diğer görevler için de aynı şey söz konusudur). Ayrıca bir insanın, bir başkasına tecavüz edip her hangi bir işi, bir görevi zorla yaptırması da dinen caiz değildir. Herkes görevini isteği ve rızası ile yapmalı ve dinini zorlamasız yaşamalıdır.49 Onun için Kur’an’da:, “Kim salih amel işlerse kendisi için, kim de kötü amel işlerse kendi aleyhine işlemiş olur.” (41/46) arınmış olur”. (35/18) “Kim (Allah için) çalışırsa (cihad) kendi nefsi için çalışmış olur”. (29/6) Yapılan bir fiilde zorlama olursa bu, ihtiyarı/rızayı yok eder veya ifsat eder. Bir görev rızasız yapılırsa, bu fiil, failin müktesebi olmaz ve fiil sonunda oluşan hayır veya şerrin sorumluluğu fiili yapana değil zorlaya ait olur. İrade dışı ve zorlama ile yapılan fiilden sorumlu olmak şöyle dursun “hata” ile yapılan fiillerden İbn Mace, Talak, 16. No:2044. (I, 659). Taberânî Fî Mu’cemi’l-Kebîr, bkz. Münâvî, Feyzü’l-Kadîr, II, 219. No: 1705. 49 Hamdi Yazır,, II, 861. 47 48 bile insan sorumlu tutulmamıştır (33/5). Ayrıca zorlama/ikrah, cezayı gerektiren bir suçtur.50 İslam’da inanç özgürlüğü vardır. Dileyen müslüman olur, dileyen müşrik, kafir, Hıristiyan, Yahudi ve Mecusi olarak yaşar 51. Peygamberimiz (s.a.v.)’in devrinde de böyle olmuştur. İslam’daki “cihadın” amacı da insanları baskıdan korumak, baskıyı kabul etmeyen hak dini hakim kılarak îlâi kelimetüllâh etmek (Allah’ın yüce kelimesini / tevhit inancını yüceltmek), hak dini kendi isteği ile kabul etmek isteyenlere, dinin anlatılmasına ve yaşanmasına mani olanlara, zorlama yapanlara engel olmak ve doğru yolu insanlara anlatmaktır. Dolayısıyla İslam’da savaş; intikam, öldürme ve din değiştirmeye zorlamak için yapılmaz.52 “Dinde zorlama yok” demek, teklif ve ceza yok demek değildir. Allah, insanları ibadetle sorumlu tutmuş, ancak bu görevi yapıp yapmamayı insanın iradesine bırakmıştır. Kulluk görevini yapanlara mükâfat, terk edenlere ise ceza olduğunu bildirmiştir. Dünya imtihan yeridir, ceza yeri değildir. Asıl ceza yeri âhirettir. Onun için Yüce Allah Kur’an’da iman edip salih amel işleyenlerin cennete (2/82), inkar edip isyan edenlerin cehenneme (2/39) gideceklerini bildirmiştir. Hatta Allah, iman ettiği halde namaz (19/59) ve zekat (9/34-35) gibi imanın gereği olarak yapılması zorunlu olan amelleri yapmayanlara ve insan öldürme (4/93) gibi suç olan fiilleri işleyenlere de ahirette ceza olduğu bildirilmiştir. Yukarıda peygamberlerin tebliğ ettiği tevhit dinin; beş şeyi (dini, malı, canı, aklı ve nesli) korumayı amaç edindiğini söylemiştik. Bu beş şey, temel insan haklarıdır. Toplum düzeninin temelini teşkil eder. Dolayısıyla kamu düzeninin sağlanması ve temel insan haklarının korunması amacıyla bu beş ilkeyi ihlal ederek suç işleyenlere dünyada da ceza-i müeyyide konulmuştur. 1. DİNİ ANLATMA GÖREVİ Dinde zorlama değil dini anlatma/tebliğ etme vardır. Bütün peygamberler dini tebliğ ve tebyin etmekle görevlendirilmişlerdir. Yazır, II, 862. Bkz. Yazır, II,863. 52 Yazır, II, 864-865. 50 51 Peygamberler bu görevlerini ifa ederlerken zorlama yapmamışlar ikna etme metodunu kullanmışlardır. Allah onlara bu görevlerinde başarılı olabilmeleri için “mucizeler” vermiştir. Bütün peygamberler insanlara; Allah’tan aldıkları vahyi anlatmışlar (tebliğ), dinin kurallarını sözlü ve uygulamalı olarak açıklamışlar (tebyin), inkar ve isyan edenleri ilahi azapla uyarmışlar (inzar), iman edip salih amel işleyenleri cennet nimetleri ile müjdelemişler (tebşir) ve iyilikleri emredip kötülükleri men etmişler ve (emr-i bilma’ruf ve nehy-i ani’l-münker), Kitabı, Sünneti ve insanlara bilmediklerini öğretmişlerdir. (2/155) Aynı görevler, mü’minler için de söz konusudur. Yüce Allah; “Siz insanlar için ortaya çıkarılmış hayırlı bir ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten men eder ve Allah’a iman edersiniz...” (3/110) “Sizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü men eden bir topluluk bulunsun.” buyurmuştur. (3/104) Müminlerin özelliklerinden birisi de iyiliği emretmek ve kötülüğü nehyetmektir (9/71). Bu görevin; “hikmet”, “güzel öğüt”, “en iyi mücadele” (16/125) ve “yumuşak bir üslup”53 ile yapılması emredilmiştir. Ana-babaların, çocuklarına dini öğretme yükümlülüğü vardır. Bu sebeple yüce Allah, “Ehline (=eşine ve çocuklarına) namazı emret ve sen de ona sabret” (20/132), Peygamberimiz (s.a.v.) ise “çocuklarınıza, onlar yedi yaşına geldiklerinde namazı emredin (=namazla ilgili kuralları öğretin), on yaşına geldiklerinde namazı kılmazlarsa dövün (terbiye ve te’dip edin)”54 buyurmuştur. Bu emir, buluğa ermeyen çocukları dine zorlamaya değil, eğitmeye, terbiye etmeye ve dini öğretmeye yöneliktir. Ana-baba, bu görevi yerine getirebilmek için her türlü tedbiri alabilir. 2. DİNİ KABULE VE DİN KURALLARINI UYGULAMAYA MANİ OLMA YASAĞI 53 54 Al-i İmran, 3/1159. Musa ve Harun (a)’a, Naziat, 79/24; Ttaha, 20/43-44. Ebu Davud, Dine girmekte ve dini kuralları uygulamakta zorlama olmadığı gibi, dini kabul etmek ve dinin kurallarını uygulamak isteyen kimseye mani olmak da yoktur. Din ve vicdan hürriyeti, din seçme ve din kurallarını uygulama hürriyetini de ifade eder. Kur’an’da insanların Allah yolundan men edilmesi şiddetle kınanmaktadır: “Şiddetli azaptan dolayı kafirlerin vay haline. Onlar dünya hayatını ahirete tercih ederler, (insanları) Allah yolundan alıkoyarlar ve onu (dini) eğriltmek isterler. İşte bunlar derin bir sapıklık içindedirler.” (14/2-3) Allah, insanların dinlerini yaşamalarına fesatçılık/ bozgunculukla nitelemektedir: mani olanları “İnkâr edip insanları Allah yolundan alıkoyanlar var ya işte onlara yapmakta oldukları bozgunculuklar sebebiyle azaplarını kat kat artıracağız”. (16/88) Bir müslümanın, İslam’ı kabul etmek ve İslam’ın kurallarını uygulamak isteyen kimseye her hangi bir şekilde engel olması düşünülemez. Böyle bir davranış, iman gerçeği ile bağdaşmaz. Müslümanın kendisi, dinin bir takım kurallarını hayatında uygulayamasa bile başkalarını dindar olmaya teşvik eder fakat asla onların dini yaşamalarına engel olmaz ve insanları kötülüklere teşvik etmez. Yüce Allah Kur’an’da, ancak kafir55 ve münafıkların (63/2-3) insanları Allah yolundan alıkoyduklarını bildirmiştir. İyilikleri men etmek ve kötülükleri emretmek münafıkların vasfıdır. (9/67) 3. DİN VE VİCDAN HÜRRİYETİNİN KAPSAMI “Din ve vicdan hürriyetinden söz edilebilmesi için şu dört şeyin birlikte bulunması gerekir: 1. İnanç hürriyeti: 55 Muhammed, 47/1. Bu konu ili ilgili bkz Enfal,8/36. Nisa, 4/167-168. Muhammed, 47/32. a- kişinin inancı konusunda her hangi bir baskı bulunmamalıdır. (Herkes vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir. 1982 Anayasası m. 24) b- İnanan insana inancından ötürü baskı olmamalıdır. (kimse dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz, dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz. 1982 Anayasası m.24) Birleşmiş Milletler Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi (1948), Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (1950) aynı hükümleri içermektedir. 2. İnandığı değerleri hayata geçirme hürriyeti. (İbadet, dini ayin ve törenler serbesttir 1982 Anayasası, m.4) 3. İnandığı değerleri öğrenme, öğretme ve anlatma hürriyeti. (din ve ahlak eğitimi ve öğretimi devletin denetimi ve gözetimi altında yapılır. 1982 Anayasası m.24) 4. Aynı hürriyeti.56 değerlere inanan insanlarla birlikte olabilme Din ve vicdan hürriyetinin kapsamı Evrensel İnsan Hakları Beyannamesinin 18. maddesinde şöyle ifade edilmiştir: “Her şahsın, fikir, vicdan ve din hürriyetine hakkı vardır, bu hak, din veya kanaat değiştirmek hürriyetini. dinini veya kanaatini tek başına veya topluca, açık olarak veya özel surette öğretim. tatbikat, ibadet ve ayinlerle açıklama hürriyetini gerektirir.” VEDA HUTBESİ “Hamd Allah’a mahsustur. Ona hamdeder, O’ndan yardım isteriz. Allah kime hidayet ederse, artık onu kimse saptıramaz. Sapıklığa düşürdüğünü de kimse hidayete erdiremez. Şehadet ederim ki; Allah’tan başka ilah yoktur. O tektir, eşi, ortağı, dengi ve 03-07 Mayıs 2000 tarihinde İstanbul’da the Marmara Otelinde Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından düzenlenen Uluslar arası Avrupa Birliği Şurası’nda alınan kararların 47. maddesinde Din ve Vicdan Hürriyetinin kapsamı şöyle belirtilmiştir: “Din ve vicdan hürriyeti; inanma, öğrenme,, ibadet etme, yaşama, yayma ve teşkilatlanma gibi açılımları gerektirdiğinden bu hususun korunup gözletilmesine ve geliştirilmesine özen gösterilmelidir.” Diyanet Aylık Dergi, S. 30. Haziran 2000, 114. sayı. 56 benzeri yoktur. Yine şahadet ederim ki Muhammed O’nun kulu ve resulüdür.57 “Ey insanlar! Sözümü iyi dinleyiniz ! Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada ebedi olarak bir daha birleşemeyeceğim. Ey insanlar! Bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl mübarek bit şehir ise; canlarınız, mallarınız, ırzlarınız da öyle mukaddestir, her türlü taarruzdan masundur. 58 Ashabım! Yarın Rabb’inize kavuşacaksınız. Ve bu günkü her hal ve hareketinizden muhakkak sorulacaksınız. Sakın benden sonra eski dalaletlere dönüp de birbirinizin boynunu vurmayınız.59 Bu vasiyetimi burada bulunanlar, bulunmayanlara bildirsin. Olabilir ki, bildirilen kimse, burada bulunup ta işitenden daha iyi anlayarak muhafaza etmiş bulunur” 60 “Ashabım! Kimin yanında bir emanet varsa onu sahibine versin Faizin her çeşidi kaldırılmıştır, ayağımın altındadır. Lakin borcunuzun aslını vermek gerektir. Ne zulmediniz ne de zulmolunuz. Allah’tan emriyle faizcilik artık yasaktır. Cahiliyyetten kalma bu çirkin adetin her türlüsü ayağımın altındadır. İlk kaldırdığım faiz de Abdulmuttalib’in oğlu Abbas’ın faizidir.”61 “Ashabım! Cahiliyet devrinde güdülen kan da’vaları da kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası da Abdulmuttalib’in torunu Rebî’a’nm kan da’vasıdır.62 Ey insanlar! Bu gün şeytan sizin şu topraklarınızda yeniden nüfuz ve saltanatını kurmak kudretini ebedi surette kaybetmiştir. Fakat size bu kaldırdığım şeyler haricinde küçük gördüğünüz işlerde ona uyarsanız bu da onu memnun edecektir. Dininizi korumak için bunlardan da sakınmalısınız. Müslim, II, 593. No. 868. Ebu Davud, I, 252. No. 1097. Buhârî, I; 24. Tecrid, I, 63 No. 61. 59 Buhârî, I, 38. Tecrid, I, 99. No. 101. 60 Buharî, V, 126-127. Müslim, II, 889. No. 1218. Tacrid, X,437. No. 1654. 61 Müslim, II, 889, No. 1218. Ebu Davud, I, 442. No. 1905. 62 Ebu Davud, II, 219. No. 3334. 57 58 Ey insanlar! Kadınların haklarına riayet etmenizi ve bu hususta Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları Allah emaneti olarak aldınız. Ve onların namuslarını ve ismetlerini Allah adına söz vererek helal edindiniz Sizin kadınlar üzerinde hakkınız onların da sizin üzerinizde hakları vardır. Sizin kadınlar üzerindeki hakkınız, onların aile harimine sizin hoşlanmadığınız hiçbir kimseye çiğnetmemeleridir. Eğer onlar razı olmadığınız her hangi bir kimseyi aile yuvanıza alırlarsa, onları hafif surette (yaralamadan) dövebilirsiniz. Kadınların sizin üzerinizdeki hakları, memleket göreneğine göre her türlü yiyecek ve giyeceklerini temin etmenizidir.63 Ey müminler! Size iki emanet bırakıyorum ki, siz ona sımsıkı sarıldıkça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. Bu emanetler Allah kitabı Kur’an ve O’nun Peygamberinin sünnetidir.64 “Ey müminler! Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz. Rabbınız birdir, babanız birdir. Hepiniz Adem’densiniz, Adem de topraktan yaratılmıştır. Hiç kimsenin başkaları üzerinde soy sop üstünlüğü yoktur. Allah katında üstünlük, ancak takva iledir.65 Müslüman müslümanın kardeşidir ve böylece bütün müslümanlar kardeş olmuşlardır. Gönül hoşluğu ile vermedikçe başkasının hakkına el uzatmak helal değildir. Ashabım! Nefsinize de zulmetmeyiniz! Nefsinizin de üzerinizde hakkı vardır. Bu nasihatlarımı burada bulunanlar, bulunmayanlara tebliğ etsinler.66 “Ashabım” Bu gün Şeytan sizin şu topraklarınızda yeniden nüfuz ve saltanatını kurma gücünü ebedî olarak kaybetmiştir. Fakat size yasakladığım bu şeyler dışında, küçük gördüğünüz şeylerde ona uyarsanız, bu da onu sevindirir. Ona cesaret verir. Dininizi korumak için bunlardan da uzak kalınız.67 Ey insanlar! Cenab-u Hak her hak sahibine hakkım (Kur’an’da) vermiştir. Varis içim vasıyete lüzum yoktur.68 Tirmizî, III, 467. No. 1163. Ebu Davud, I, 442. No. 1905. Malik, II, 899. Müslim, II, 889-890. No. 1218. Ebu Davud, I, 442. No. 1905. 65 Ahmed, V, 411. 66 Buhârî, I, 35. 67 İbn Hişam, Abdülmelik, es-Sîretü’n-Nebeviyye IV, 251. Beyrut, 1971. 68 Ebu Davud, II, 103. No. 2870. 63 64 Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa ona aittir. Zinakâr içih mahrumiyet vardır. Babasından başkasına soya-nesep iddiasına kalkışan soysuz, yahut efendisinden başkasına intisaba yeltenen nakör, Allah’ın gazabına, meleklerin lanetine ve bütün müslümanların ilencine uğrasın. Cenab-ı Hak, böylesi insanların ne tevbelerini ne de adalet ve şahitliklerini kabul eder.69 Ashabım” Allah’a karşı gelmekten sakının, beş vakit namazınızı kılın, Ramazan orucunuzu tutun, malınızın zekatını verin, amirlerinize itaat edin. Böylece Rabbınızın cennetine girersiniz.70 Ey insanlar! Yarın beni sizden soracaklar ne dersiniz? Diye sordu. Ashab-ı Kiram; -“Allah’ın risaletini tebliğ ettin, risalet vazifeni îfa ettin, bize vasiyet ve nasîhatte bulundun” diye şahadet ederiz dediler. Peygamberimiz (s.a.v.) mubarek şahadet parmağını göğe doğru kaldırarak sonra dua cemaat üzerine çevirip indirerek üç defa; “Şahit ol ya Rab! Şahit ol ya Rab, şahit ol ya Rab” buyurmuştur. 71 BİRLEŞMİŞ BEYANNAMESİ MİLLETLER İNSAN HAKLARI EVRENSEL Madde 1 — Bütün insanlar, hür, haysiyet ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler ve birbirlerine karşı kardeşlik zihniyeti ile hareket etmelidirler. Madde 2: 1 — Herkes, ırk, renk, cins, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir akide. milli veya içtimai menşe. servet, veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin iş bu beyannamede ilân olunan bütün haklardan ve bütün hürriyetlerden istifade edebilir. 2 — Bundan başka, bağımsız memleket uyruğu olsun, vesayet altında bulunan. Gayr-ı muhtar veya sair bir egemenlik kayıtlamasına tabi ülke uyruğu olsun, bir şahıs hakkında. uyruğu bulunduğu memleket veya ülkenin siyasi, hukuki veya milletlerarası statüsü bakımından hiçbir ayrılık gözetilmeyecektir. İbn Hişşam, IV, 253.. Tirmizî, II, 516. No. 616. 71 Miras, X, 397-399. Müslim, II, 890, No. 1218. Ebu Davud, I, 442. No. 1905. İbn Hişam, IV, 250-253. 69 70 Madde 3 — Yaşamak. hürriyet ve kişi emniyeti her ferdin hakkıdır. Madde 4 — Hiç kimse kölelik veya kulluk altında bulundurulamaz; kölelik ve köle ticareti her türlü şekliyle yasaktır. Madde 5 — Hiç kimse işkenceye. zalimane. gayri insani, haysiyet kıncı cezalara veya muamelelere tabi tutulamaz. Madde 6 — Herkes her nerede olursa olsun hukuki kişiliğinin tanınması hakkını haizdir. Madde 7 — Kanun önünde herkes eşittir ve farksız olarak kanunun eşit korumasından istifade hakkım haizdir. Herkesin işbu beyannameye aykırı her türlü ayırt edici muameleye karşı ve böyle bir ayırt edici muamele için yapılacak her türlü kışkırtmaya karşı eşit korunma hakkı vardır. Madde 8 — Her şahsın kendisine Anayasa veya kanun ile tanınan ana haklara aykırı muamelelere karşı fiili netice verecek şekilde milli mahkemelerde müracaat hakkı vardır. Madde 9— Hiç kimse keyfi olarak tutulamaz. alıkonulamaz veya sürülemez. Madde 10 — Herkes, haklarının, vecibelerinin veya kendisine karşı cezai mahiyette herhangi bir isnadın tespitinde. tam bir eşitlikle davasının bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından nezaketle ve açık olarak görülmesi hakkına sahiptir. Madde 11 : 1 — Bir suç işlemekten sanık herkes. savunması için kendisine gerekli bütün tertibatın sağlanmış bulunduğu açık bir yargılanma ile kanunen suçlu olduğu tespit edilmedikçe masum sayılır. 2 — Hiç kimse. işlendikleri sırada milli veya milletlerarası hukuka göre suç teşkil etmeyen fiillerden veya ihmallerden ötürü mahkum edilemez. Bunun gibi, suçun işlendiği sırada uygulanan cezadan daha şiddetli bir ceza verilemez. Madde 12 — Hiç kimse özel hayatı, ailesi, meskeni veya yazışması hususunda keyfi karışmalara, şeref ve şöhretine karşı tecavüzlere maruz kalamaz. Herkesin bu karışma ve tecavüzlere karşı kanun ile korumağa hakkı vardır. Madde 13 : 1 — Herkes herhangi bir devletin arazisi dahilinde serbestçe seyrüsefer ve ikamet eylemek hakkını haizdir. 2 — Herkes, kendi memleketi de dahil olduğu halde, her hangi bir memleketi terk etmek ve memleketine tekrar dönmek hakkım haizdir. Madde 14: 1 — Herkes zulüm karşısında başka memleketlere iltica etmek ve bu memleket tarafından mülteci muamelesi görmek hakkını haizdir. 2 — Bu hak, adi bir cürme veya Birleşmiş Milletler prensip ve amaçlarına aykırı faaliyetlere gerçekten müstenit kovuşturmalar halinde ileri sürülemez. Madde 16 : 1 — Evlilik çağına varan her erkek ve kadın, ırk, vatandaşlık veya din bakımlarından hiç bir kayıtlamaya tabi olmaksızın evlenme ve aile kurma hakkım haizdir. 2 — Evlenme akdi ancak müstakbel eşlerin serbest ve tam rızasıyla yapılır. 3 — Aile, cemiyetin tabii ve temel unsurudur; cemiyet ve Devlet tarafından korunmak hakkım haizdir. Madde 17: 1 — Her şahıs tek başına veya başkalar ile birlikte mal ve mülk sahibi olmak hakkım haizdir. 2 — Hiç kimse keyfi olarak mal ve mülkünden mahrum edilemez. Madde 18 — Her şahsın, fikir, vicdan ve din hürriyetine hakkı vardır, bu hak, din veya kanaat değiştirmek hürriyetini. dinini veya kanaatini tek başına veya topluca, açık olarak veya özel surette öğretim. tatbikat, ibadet ve ayinlerle açıklama hürriyetini gerektirir. Madde 19 — Her ferdin fikir ve ifade hürriyetine hakkı vardır. Bu hal fikirlerden ötürü rahatsız edilmemeli, memleket sınırlan mevzubahis olmaksızın malûmat ve fikirleri her vasıta ile aramak elde etmek ve yaymak hakkını gerektirir. Madde 20 : 1 — Her şahıs silahsız ve saldırısız toplanma ve demek kurma ve demeğe katılma serbestisine maliktir. 2 — Hiç kimse bir demeğe mensup olmağa zorlanamaz. Madde 21 : 1 — Her şahıs, doğrudan doğruya veya serbestçe seçilmiş temsilciler vasıtasıyla, memleketinin kamu işleri yönetimine katılmak hakkını haizdir. 2 — Her şahıs memleketinin kamu hizmetlerinde eşitlikle faydalanmak hakkını haizdir. 3 — Halkın iradesi hükümet otoritesinin esasıdır: bu irade, gizli şekilde veya serbestliği sağlayacak benzeri bir usul ile cereyan edecek genel ve eşit oy verme yolu ile yapılacak olan periyodik ve dürüst seçimlerle ifade edilir. Madde 22 — Her şahsın, cemiyetin bir üyesi olmak itibariyle. sosyal güvenliğe hakkı vardır. Haysiyeti için ve şahsiyetinin serbestçe gelişmesi için zaruri olan ekonomik, sosyal ve kültürel hakların milli gayret ve milletler arası işbirliği yolu ile ve her devletin teşkilatı ve kaynaklarıyla mütenasip olarak gerçekleştirilmesine hakkı vardır. Madde 23 : 1 — Her şahsın çalışmaya. İşini serbestçe seçmeye, adil ve elverişli çalışma şartlarına ve işsizlikten korunmaya hakkı vardır. 2 — Herkesin, hiç bir fark gözetilmeksizin. eşit çalışma karşılığında eşit ücrete hakkı vardır. 3 — Çalışan her kimsenin kendisine ve ailesine insanlık haysiyetine uygun bir yaşayış sağlayan ve gerekirse her türlü sosyal koruma vasıtalarıyla ve tamamlanan adil ve elverişli bir ücrete hakkı vardır. 4 — Herkesin. menfaatinin korunması için sendikalar kurmaya ve bunlara katılmaya hakkı vardır. Madde 24 — Her şahsın dinlenmeye, eğlenmeye, bilhassa çalışma müddetinin makul suretle tahdidine ve muayyen devrelerde ücretle tatillere hakkı vardır. Madde 25 1 — Her şahsın, gerek kendisi gerekse ailesi için. yiyecek, giyim. mesken. tıbbi bakım, gerekli sosyal hizmetler dahil olmak üzere, sağlığını vee refahını temin edecek uygun bir hayat seviyesine ve işsizlik, hastalık, sakatlık, dulluk, ihtiyarlık veya geçim imkanlarından iradesi dışında mahrum bırakacak diğer hallerde güvenliğe hakkı vardır, 2 — Analık ve çocukluk özel ihtimam ve yardım görmek hakkım haizdir. Bütün çocuklar, evlilik içinde veya dışında doğsunlar. aynı sosyal korunmadan faydalanırlar. Madde 26 1 — Her şahsın eğitime hakkı vardır. Eğitim parasızdır, hiç olmazsa ilk ve temel eğitim safhalarında böyle olmalıdır. İlk eğitim mecburidir. Teknik ve mesleki öğretimden herkes istifa-de edebilmelidir. Yüksek Öğretim liyakatlerine göre herkese tam eşitlikle açık olmalıdır. 2 — Eğitim insan şahsiyetinin tam gelişmesini ve insan haklarıyla ana hürriyetlere saygının kuvvetlenmesini hedef tutmalıdır. Bütün milletler, ırk ve din grupları arasında anlayış, hoşgörülük ve dostluğu teşvik etmeli ve Birleşmiş Milletlerin barışın idamesi yolundaki çalışmalarını geliştirmelidir 3 — Ana baba, çocuklarına verilecek eğitim nevini tercihen seçme hakkım haizdirler. Madde 27 1 — Herkes, topluluğun kültürel faaliyetine serbestçe katılmak, güzel sanatları tatmak, ilim sahasındaki ilerleyişe iştirak etmek ve bundan faydalanmak hakkını haizdir. 2 — Herkesin, sahibi bulunduğu her türlü ilim, edebiyat veya sanat eserlerinden mütevellit manevi ve maddi menfaatlerin korunmasına hakkı vardır. Madde 28 — Herkesin. işbu beyannamede derpiş edilen hak ve hürriyetlerin tam tatbikini sağlayacak bir sosyal ve milletlerarası nizama hakkı vardır. Madde 29 1 Her şahsın şahsiyetinin serbest ve tam gelişmesi ancak içinde yaşamasıyla mümkün olan, topluluğa karşı vecibeleri vardır. 2 — Herkes, haklarını kullanmak ve hürriyetlerinden istifade etmek hususunda, ancak kanun ve sırf başkalarının hak ve hürriyetlerinin tanınması ve bunlara saygı gösterilmesini sağlamak maksadıyla ve demokratik bir cemiyette ahlak. nizam ve genel refahın muhik icaplarını karşılamak için, tespit edilmiş kayıtlamalara tabidir. 3 — Bu hak ve hürriyetler hiçbir veçhile Birleşmiş Milletlerin amaç ve prensiplerine aykırı olarak kullanılamaz. Madde 30 — İşbu Beyannamenin hiçbir hükmü, içinde. ilan olunan hak ve hürriyetlerin bir devlet. zümre veya fert tarafından yok edilmesni güden bir faaliyete girişmeye veya bilfiil bunu işlemeye her hangi bir hakkı gerektirir mahiyette yorumlanamaz.