veda hutbesi ve evrensel insan hakları beyannamesinde

advertisement
VEDA HUTBESİ VE EVRENSEL İNSAN HAKLARI
BEYANNAMESİNDE TEMEL HAK VE HÜRREYİTLER
Doç. Dr. İsmail KARAGÖZ
GİRİŞ
“Veda Hutbesi”; hicri 10, milâdî 8 Mart 632 yılında veda haccı
esnasında 9 Zilhicce Cuma günü Arafat’ta, Kurban Bayramının
birinci günü Mina’da ve ikinci günü Müzdelife’de Peygamberimiz
(s.a.v.)’in yaptığı konuşmaya denir.1
“Veda Haccı”; peygamberimiz (s.a.v.)’in Medine’ye hicretten
sonra yaptığı ilk ve son hacdır. Bu hac; “Haccetü’l-İslam”,
“Haccetü’l-Belağ” ve “Haccetü’t-Tamm” ismi ile de anılır.
Peygamberimiz (s.a.v.), bu konuşmasını, öğle vaktinde, kusvâ
adlı devesinin üzerinde yüz bini aşkın insana, hitaben yapmıştır.
Konuşma öncesinde Cerir b. Abdullah vasıtasıyla sükunet
sağlanmış, yapılan konuşma Rebî’a b. Ümeyye tarafından yüksek
sesle tekrarlanmış ve böylece bütün insanlara duyurulmuştur.
Peygamberimiz (s.a.v.); konuşmasına hamd ü sena, istiaze, dua
ve kelime-i tevhîd ve kelime-i şahadet cümleleri ile başlamıştır.
Hitapta; “ey insanlar!”, “ey Allah’ın kulları!”, “ey müminler!”, ve
“ashabım!” cümlelerini kullanılmıştır.
“Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi”;
Nevyork’da 10 Aralık 1948 yılında kabul edilmiş olup 30
maddeden oluşmaktadır.
Veda Hutbesi ile İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi
arasında 338 yıllık zaman farkı vardır. Veda Hutbesi ile İnsan
Hakları Evrensel Beyannamesi karşılaştırıldığında temel hak ve
hürriyetlerin ifade edilmesinde ortak noktala dikkatin çekildiği
Kamil Miras, Sahîhi Buhârî Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercemesi ve Şerhi,, X, 396.
DİB Yay. 4. Baskı Ankara
1
özellikle; yaşama, mülkiyet, düşünce, kişilik ve din hürriyetini
vurgu yapıldığı görülmektedir.
Allah’ın peygamberler vasıtasıyla gönderdiği hak din beş şeyi;
canı, malı, aklı, ırzı ve dîni korumayı hedeflemiştir. Dinin bütün
emir ve yasakları da bu beş şeyin korunmasına yöneliktir.
Korunması farz olan bu beş şeyin; Veda Hutbesi ve İnsan Hakları
Evrensel Beyannamesinde öne çıkarılan beş temel hak ve
hürriyetin temelini oluşturmaktadır.
Veda Hutbesi ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesindeki
temel ve hak hürriyetlere geçmeden önce “hak” ve “hürriyet”
kavramlarının tanımı ve kapsamı ile ilgili genel bir bilgi vermek
istiyorum.
“Hak”; inkârı caiz olmayan şey, doğru, doğruluk, adalet, hikmet
müktezasına göre vuku bulan hüküm, görev, gerekli, uyum,
uygunluk, pay, hisse ve kısmet anlamlarına gelir. Çoğulu “hukuk”
ve “hıkak” tır.2
Hak kavramı Kur’an’da; Allah, (10/32), peygamber (2/109),
vahıy (8/5) Kur’an (28/48) İslam (4/170), adalet (7/89) tevhîd
(28/75) doğru-gerçek (10/4) vücup=gerekmek (46/18) ihtiyaç
(11/79), mal (2/282) nasip (70/24-25) beyan (2/71) zekat
(6/14) sadaka (17/26) gereği gibi ( 2/121) azap (15/64) suç
(2/61) doğru haber (3/60) ve batılın zıddı (17-81) ... anlamlarında
kullanılmıştır.
Türk toplumunda hak kavramı;
“Adalet, doğruluk ve saygıyı esas alan ahlak ilkesi”,
“Bir kimseye, yasalara göre hareket etme, imkanlardan
faydalanma özgürlüğü”,
“Bir unvan kullanma gibi yasal ayrıcalık”
“Bir davada gerçeğe uygunluk”
Rağıb el-Isfehânî, el-Müfredat fî “Gar3ibi’l-Kur’an, İbn Manzûr, Lisanü’l-Arab,
ve Asım Efendi Kamus tercemesi, hak maddesi.
2
“Bir kimsenin bir şey üzerindeki özellikle ona harcadığı
emekten doğan yetki, ana-babalık hakkı gibi”
“Bir emeğin karşılığı olan ücret”
“Bir şeyden bir kimse için ayrılan pay”
“Bir şeyi hak etmek, emeğinin karşılığı olarak alacağı bir şey
bulunmak” ve benzeri anlamlarda kullanılmaktadır.3
Haklarda başkalarının hakkına tecavüz edilmemesi esastır.
Ayrıca haklar, kamu yararı söz konusu olduğunda kısıtlanabilir.
"Hürriyeti”, özgürlük demektir. Bir insanın, inanç, söz,
sözleşme, fiil, ve davranışlarında özgür olması., istediği gibi
hareket etmesidir. Hürriyetlerde de başkalarının hürriyetine
tecavüz etmemek esastır. Ayrıca hürriyetler, kamu yararı
sebebiyle kısıtlanabilir.
Veda hutbesi ve evrensel insan hakları beyannamesinde, on
adet temel hak ve hürriyeti tahlil edeceğiz.
1. YAŞAMA HAKKI.
İnsanın en önde gelen hakkı, yaşama hakkıdır. Bu hak olmadan,
diğer hakların varlığı söz konusu değildir. Hem veda hutbesinde
hem de evrensel insan hakları beyannamesinde bu hak en başta
zikredilmiştir: Veda Hutbesinde Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle
demiştir: “Ey insanlar! Bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün
ise, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu şehriniz
(Mekke) nasıl mübarek bit şehir ise; Ccnlarınız, mallarınız ve
ırzlarınız da öyle mukaddestir, her türlü taarruzdan
masundur.”4
“Ashabım! Yarın Rabb’inize kavuşacaksınız. Ve bu günkü
her hal ve hareketinizden muhakkak sorulacaksınız. Sakın
benden sonra eski dalaletlere dönüp de birbirinizin boynunu
vurmayınız.
Bu
vasiyetimi
burada
bulunanlar,
bulunmayanlara bildirsin. Olabilir ki, bildirilen kimse,
3
4
Meydan Laroussa, Hak Maddesi, Milliyet Yay. İst. 1986.
Buhârî, İlim, 9. Tecrid, X, 397.
burada bulunup ta işitenden daha iyi anlayarak muhafaza
etmiş bulunur”
“Ashabım! Cahiliyye devrinde güdülen kan da’vaları da
kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası da Abdulmuttalib’in
torunu Rebî’a’nm kan da’vasıdır.”
Peygamberimiz (s.a.v.) “canlarınız her türlü taarruzdan
korunmuştur”, “birbirinizin boynunu vurmayınız” ve “kan davları
tamamen kaldırılmıştır” sözleriyle yaşama hakkına
dikkati
çekmiştir.
Yaşama hakkına; Birleymiş Milletler İnsan Hakları Evrensel
Beyannamesinin 3,. Maddesinde yer verilmiştir:
- “Yaşamak, hürriyet ve kişi emniyeti her ferdin hakkıdır.”
Md 3
İslam Dini, insan öldürmeyi ve intihar etmeyi şiddetle
yasaklamıştır. Kasten insan öldürene dünyada ölüm cezası
(2/179, 5/45) hata sonucu insan öldürene diyet / kan bedeli ön
görülmüş, (4/92)
âhirette cezasının cehennem
olduğu
bildirilmiştir. “Allah onu gazabına uğratmış, ona lanet etmiş ve
onun için pek büyük bir azap hazırlamıştır” denilmiştir. (4/93)
Suçsuz yere bir insanı öldürmek bütün insanları öldürmek gibi
kabul edilmiştir. (5/32) İnsan öldürmemek has kulların özelliği
olarak zikredilmiştir. (25/63,68)
Peygamberimiz (s.a.v.), “Adam öldürmeyi helak edici
günahların arasında saymış5 ve adam öldürmenin büyük
günahların en büyüğü olduğunu bildirmiştir.6
“Müslümanın
haramdır”7
diğer
müslümana
ırzı,
malı
ve
canı
“Kıyamet günü insanlar arasında ilk hüküm insan öldürme
suçu için verilecektir”8
5
Buhari,
Ahmed, II, 201.
7
Müslim, Birr, 32.
8
Müslim,
6
“Bize silah çeken bizden değildir.”9
“Müslüman olmayan bir insanı haksız yere öldüren kimse
cennet kokusunu koklayamaz.”10
“Müslümanın kanını akıtmak
korunmuştur.”11 Hadisleri ve;
haramdır
Tecavüzden
“Haklı bir sebep olmadıkça Allah’ın haram kıldığı cana
kıymayın ...” (5-151, 17/33)
“Kendinizi öldürmeyiniz” (4/29)
“Açlık korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin” (6/151)
ayetleri, yaşama hakkının ne kadar önemli ve kutsal olduğunu
ortaya koymaktadır. İslam Dini, hiçbir kimseye, kişinin kendisine
bile cana kıymayı şiddetle yasaklamaktadır.
İnsan öldürmek yasak, suç ve günah olduğu gibi insana eziyet
ve işkence etmek de suçtur.
İŞKENCE YASAĞI
Peygamberimiz (s.a.v.) veda hutbesinde; “Ashabım! Nefsinize
de zulmetmeyiniz! Nefsinizin de üzerinizde hakkı vardır”
demiştir. 12 Şu âyet ve hadisler de zulmü ve işkenceyi
yasaklamaktadır:
“Mümin erkeklere ve mümin kadınlara yapmadıkları bir
şey sebebiyle eziyet edenler de büyük bir iftirayı ve apaçık
bir günahı üzerlerine almışlardır.! (33/58)
“Allah zalimleri sevmez” (3/57)
“Zalimlere en küçük bir meyil göstermeyin yoksa size ateş
dokunur.” (11/117)
9
Buhari, Tecrid, I, 56.
Buhârî,
11
Buhârî, Diyat, 6.
12
Miras, X,398.
10
“Zulümden sakınınız. Çünkü zulüm kıyamette (sahibini)
karanlıklar(da bırakır)”13
“Ey kullarım! Haberiniz olsun ki ben zulmü kendime
haram ettim. Onu size de aranızda haram kıldım. Birbirinize
zulmetmeyiniz ...”14
“Ganimete hainlik etmeyiniz. Sözlerinize bağlı kalınız.
Buru ve kulak kesmek, yüz dağlamak ve göz oymak gibi uzuv
kesmek suretiyle cezalandırmayınız. Hiçbir çocuğu
öldürmeyiniz.”15
“Kullarıma işkence yapmayınız”16
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinde bu yasak 5 ve 10.
Maddelerde zikredilmiştir:
“Hiç kimse işkenceye. zalimane. gayri insani, haysiyet
kıncı cezalara veya muamelelere tabi tutulamaz.” Md. 5
“Hiç kimse keyfi olarak tutulamaz. alıkonulamaz veya
sürülemez.” Md.9
“Herkes zulüm karşısında başka memleketlere iltica
etmek ve bu memleket tarafından mülteci muamelesi görmek
hakkını haizdir.” Md. 14/1
Gerektiğinde hicret etmek İslam’ın da tanıdığı bir haktır.
Müslümanlar önce Habeşistan'’ sonra Medine'’e hicret etmişlerdir.
2. MÜLKİYET HAKKI
“Mülkiyet hakkı”, kişinin mal-mülk edinme ve sahip olduğu
servetin dokunulmazlığını ifade eder. Peygamberimiz (s.a.v.) Veda
Hutbesinde bu hakka şöyle değinmiştir:
“Ey insanlar! Bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu
aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl
13
Müslim, Birr, 55.
Müslim, Cihad, 4.
16
Ahmed, IV, 172-173.
14
15
mübarek bit şehir ise; canlarınız, mallarınız ve ırzlarınız da
öyle mukaddestir, her türlü taarruzdan masundur.
“Ey müminler! Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi kavrayınız.
Müslüman müslümanın kardeşidir. Din kardeşinize ait olan
her hangi bir hakka tecavüz helal değildir. Meğer ki gönül
hoşluğu ile vermiş olsun”17
Evrensel İnsan Hakları Beyannamesinde mülkiyet hakkı şöyle
ifade edilmiştir: “Her şahıs tek başına veya başkalarıyla
birlikte mal ve mülk sahibi olmak hakkım haizdir. Hiç kimse
keyfi olarak mal ve mülkünden mahrum edilemez.” Md. 17/12
Yüce Allah yer yüzündeki her şey insanlar vâr etmiştir. Bu
gerçek Kur’an’da şöyle ifade edilmektedir:
“O, yerde ne varsa hepsini sizin için yarattı....
” (2/29) “Allah’ın göklerde ve yerdeki (nice varlık ve
imkanları) sizin emrinize verdiğini, nimetlerini açık ve gizli
olarak size bolca ihsan ettiğini görrmediniz mi?....” (31/20)
“ ... Allah’ın nimetlerini sayacak olsanız sayamazsını ....”
(14/34)
“Mal ve çocuklar dünya hayatının ziynetidir....”(10/4)
Dünya hayatının geçimliğinden ibaret olan mal ve mülke
(3/14) insanlar çalışarak ulaşırlar. (53/40) İnsanların çalışmaları
aynı olmadığı için servetleri ve imkanları da aynı değildir. “Allah,
rızkta kiminizi kiminizde üstün kıldı ...” (16/71) âyeti bu
gerçeği ifade etmektedir. “Allah dilediğine hesapsız derecede
rızk verir” Ancak kişinin çalışması ve sebeplere yapışması şarttır.
İslam’a göre, meşru olmak koşuluyla kişi istediği kadar servet
edinebilir. Servet edinmenin; üretim, ziraat, ticaret, zanaat, emek,
icar, miras, hibe ve hediye. gibi pek çok meşru yolu vardır.
Yüce Allah’ın;
17
Miras, X, 398.
“Ey müminler! Karşılıklı rızaya dayanan ticaret olması
hali hariç mallarınız batıl yollarla yemeyin ...” (4/29) ve
“Malarınızı aranızda haksız sebeplerle yemeyin. Kendiniz
bilip dururken insanların mallarından bir kısmını batıl
yollardan yemeniz için o malları hakimlere (ve yöneticilere)
vermeyin” (2/188) ayetleriyle meşru olmayan yollardan servet
edinmeyi yasaklamıştır. Bu ayetlerde geçen “batıl yollar” dan
maksat; hırsızlık, gasp, hile, eksik tartma, rüşvet, karaborsa,
kumar, tefecilik, emanete ihanet ve benzeri meşru olmayan kazanç
yollarıdır.
Peygamberimiz (s.a.v.) Veda Hutbesinde; “Ashabım! Kimin
yanında bir emanet varsa onu sahibine versin.” “Faizin her
çeşidi kaldırılmıştır. Lakin borcunuzun aslını vermek
gerekir. Ne zulmediniz ne de zulmolunuz. Allah’ın emri ile
faizcilik artık yasaktır. Cahiliyye devrinden kalma bu çirkin
âdetin her türlüsü ayağımın altındadır. İlk kaldırdığım faiz
de Abdulmuttalib’in oğlu (amcam) Abbas’ın faizidir.”18
İslam’a göre mal ve mülkün helal yollardan kazanılması şart
olduğu gibi harcanırken meşru yollarda harcanması şarttır. İsraf
ve cimrilik yasaklanmıştır. Varlıklı insanlar, muhtaç insanlara ve
toplum yararına zekat, sadaka, infak, hibe, bağış ve benzeri şeklide
harcama yapması istenmiştir.
3. KİŞİLİK HAKLARI
Kişilerin bedenleri ve servetleri dokunulmaz olduğu gibi
manevi şahsiyetleri, şeref ve haysiyetleri de dokunulmazdır. Her
insanın; onur, şeref, namus ve haysiyeti ile yaşama hakkı vardır.
“Peygamberimiz (s.a.v.) bu hakkı; Veda Hutbesinde, “Irz ve
namuslarınız her türlü tecavüzden korunmuştur” şeklinde
ifade etmiştir.
İslam; ırz, namus ve haysiyetin korunması bağlamında; kişinin
ırzına tecavüz edilmesini, zina, fuhuş, homosexsüellik ve zina
isnadını,
iftira,
gıybet
ve
koğuculuğu
yasaklamıştır.
Peygamberimiz (s.a.v.), “Her müslümanın diğer müslümana
18
Miras, X, 398.
ırzı, malı ve kanı haramdır. Kişiye günah olarak müslüman
kardeşini hakir gömesi yeter” demiştir.19
Evrensel insan hakları beyannamesinde bu husus şöyle ifade
edilmiştir: “Hiç kimse özel hayatı, ailesi, meskeni veya yazışması hususunda keyfi karışmalara, şeref ve şöhretine karşı
tecavüzlere maruz kalamaz. Herkesin bu karışma ve
tecavüzlere karşı kanun ile korumağa hakkı vardır.”Md. 12
4. EŞİTLİK HAKKI
İslam Dini; ırk, renk ve cinsiyet ayırımı yapmadan insanları
eşit olarak görür. Çünkü bütün insanları yaratan Allah’tır. Bütün
insanlar, Adem’in neslinden çoğalmışlardır. Peygamberimiz
(s.a.v.) Veda Hutbesinde bu hususu şöyle dile getirmiştir: “Ey
insanlar! Rabb’iniz bir, babanız birdir. Hepiniz Adem’in
çocuklarısınız. Adem ise topraktandır. Allah yanında en
değerliniz en muttakî olanınızdır. Arab’ın Arap olmayana bir
üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva iledir”.
Evrensel İnsan Hakları Beyannamesinde ise bu husus şöyle
ifade edilmiştir¸ “Bütün insanlar, hür, haysiyet ve haklar
bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler ve
birbirlerine karşı kardeşlik zihniyeti ile hareket etmelidirler.
Herkes, ırk, renk, cins, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir
akide. milli veya içtimai menşe. servet, veya herhangi diğer
bir fark gözetilmeksizin iş bu beyannamede ilân olunan bütün haklardan ve bütün hürriyetlerden istifade edebilir.” Md.
1-2
“Kanun önünde herkes eşittir” Md. 7.
Yüce Allah, “Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkek bir
dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi
kavimlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında
en değerli olanınız en muttakî olanınızdır ...” (49/139
Peygamberimiz (s.a.v.) ise, “Allah sizin suretlerinize ve
servetlerinize bakmaz. Fakat kalplerinize ve amellerinize
19
Buhârîi, Mezalim, 33. Müslim, Birr, 32.
bakar”.20 “İnsanlar, tarağın dişleri gibi eşittirler.”21
buyurmuştur. İslam’a göre her kişi, iman, amel ve ahlakına göre
değer ve derece kazanır. (6/132) Ahirette de insanlara fayda
sağlayacak olan mallar ve çocuklar değil iman ve salih amellerdir.
(26/88-89)
İşlenen suçlara verilecek cezalarda, zengin-fakir, eşraf-halk
diye ayırım yapılmaz. Kureyşin ileri gelen ailelerinden bir kadın
harsızlık yapar. Cezası affedilsin diye Üsame’yi Peygambere
gönderirler. Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.v.); “Sizden
önceki milletlerin helak olmasının sebebi şudur ki; içlerinde
şerefli birisi hırsızlık edince onu bırakır, cezalandırmazlar,
zayıf birisi hırsızlık edince ona el kesme cezasını
uygularlardı. Allah’a yemin ederim ki Muhammed’in kızı
Fatıma da hırsızlık etse onun da elini keserim.” buyurur.22
İslam, her konuda adil olunmasını öngörür. “Adalet”; haklıya
hakkını, haksıza cezasını vermek, insanlar arasında ayırımı
yapmamaktır.
Adaleti emreden (16/90) yüce Allah, adil olanları sevdiğini
bildirmiştir. (5/42) Peygamberimiz (s.a.v.), “Kıyamet gününde
insanların Allah’a en sevimli ve meclis bakımından en yakın
olanı adil yöneticidir” 23 ve “Allah, öpmeye varıncaya kadar
çocuklarız arasında adil olmanızı sever”24 buyurmuştur.
Kur’an’da,
“Konuştuğunuz zaman akrabanız bile olsa adil olunuz” “Ey
iman edenler! Adaleti titizlikle ayakta tutun, kendiniz, ana
babanız ve akrabanız aleyhinde bile olsa Allah için şahitlik
eden kimseler olun. (Haklarında şahitlik ettiğiniz kimseler)
zengin olsunlar, fakir olsunlar Allah (onlara) sizden daha
yakındır. Hislerinize uyup adaletten ayrılmayın ...” (4/135),
Müslim, Birr, 32.
Deylemî, el-Firdevs b Me’sûri’l-Hitab, IV, 300. No. 6882. Beyrut, 1986.
22
Müslim, Hudud, 8. No. 1688.
23
Tirmiz3i, Ahkâm, 4. III, 617.
24
İbn Neccar, Bkz. Münavi, II, 297.
20
21
“Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan, adaletle
şahitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa duyduğunuz kin,
sizi adil davranmamaya itmesin. Adaletli olun. Bu takvaya
daha yakındır ....” (5/8)
Bu ayetlerde yüce Allah şahitlik konusunda adaletle herkese
eşit davranılmasını kesin bir dille emretmektedir. Bu, eşitlik ve
adalete verilen önemi ortaya koymaktadır.
6. EVLENME VE KADIN HAKLARI
Temel insan haklarından biri de evlilik hakkı ve kadın
haklarına riayet edilmesidir. İslam Dini, evlenmeyi teşvik etmiştir.
Yüce Allah,
“İçinizden bekarları evlendirin” (24/32),
“Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan, ondan da eşini
yaratan ve ikisinden birçok erkek ve kadınlar üretip yayan
Allah’a karşı gelmekten sakının ....”(4/1),
“ Allah size kendi nefislerinizden eşler yarattı,
eşlerinizden de sizin için oğullar ve torunlar yarattı ...”(16/82)
ayetleri;
“Ey gençler! Sizden kimin evlenmeye gücü yetiyorsa
evlensin, çünkü evlenme gözü (haramdan) men edici ve iffeti
koruyucudur. Evlenmeye gücü yetmeyen de oruç tutsun ...”25
hadisi evlilik kurumuna dikkati çekmektedir. Evlilik ile amaç;
insan neslinin devamını, fert ve toplumları ahlaki çöküntüden
korumayı, dayanışma ve yardımlaşmayı, ruh ve gönül huzurunu
sağlamaktır. “Kaynaşmanız için size kendi cinsinizden eşler
yaratıp aranızda sevgi ve merhamet meydana getirmesi
Onun varlığının delillerindendir .... “ (30/21) ayeti bu gerçeğe
işaret etmektedir.
Evlenmek Peygamberlerin sünnetidir.26 Evlilik; kadın ile
erkeğe bir takım hak ve sorumlulukları yüklemektedir.
Peygamberimiz (s.a.v.) Veda Hutbesinde; “Ey insanlar!
25
26
Buharî, Nikah, 2.
İbn Mace, Nikah, 5.
Kadınların haklarına riayet etmenizi ve bu hususta Allah’tan
korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları Allah emaneti
olarak aldınız. Ve onların namuslarını ve ismetlerini Allah
adına söz vererek helal edindiniz Sizin kadınlar üzerinde
hakkınız onların da sizin üzerinizde hakları vardır. Sizin
kadınlar üzerindeki hakkınız, onların aile harimine sizin
hoşlanmadığınız hiçbir kimseye çiğnetmemeleridir. Eğer
onlar razı olmadığınız her hangi bir kimseyi aile yuvanıza
alırlarsa, onları hafif surette (yaralamadan) dövebilirsiniz.
Kadınların sizin üzerinizdeki hakları, memleket göreneğine
göre her türlü yiyecek ve giyeceklerini temin etmenizidir.27
“Onlar sizin haklarınıza riayet etsinler, siz de onlara
nezaketle muamele edin”,
“Bir kadının, kocasının izni olmadıkça onun malından bir
şeyi başkasına vermesi helal olmaz.” “Kadınlar hakkında
hayırlı olmanızı tavsiye ederim”28
Evrensel İnsan Hakları Beyannamesinde bu hak şöyle ifade
edilmiştir: “Evlilik çağına varan her erkek ve kadın, ırk,
vatandaşlık veya din bakımlarından hiç bir kayıtlamaya tabi
olmaksızın evlenme ve aile kurma hakkım haizdir. Evlenme
akdi ancak müstakbel eşlerin serbest ve tam rızasıyla yapılır.
Aile, cemiyetin tabii ve temel unsurudur; cemiyet ve Devlet
tarafından korunmak hakkım haizdir.” Md. 16.
Kadının eşi üzerindeki hakları; mehrini ödemek (4/4),
yiyecek, içecek ve benzeri ihtiyaçları temin etmektir. (2/233,
67/7), “Onlarla güzel geçinin. Eğer onlardan hoşlanmazsanız
olabilir ki siz bir şeyden hoşlanmazsınız da Allah onda çok
hayır takdir etmiş bulunur.” (24/19) ayetinde ifade edildiği
üzere kadınlarla iyi geçinmek yani onlara nafakasın bol vermek
(65/7), işlerinde istişare etmek 29, güler yüzlü davranmak,30
27
28
Miras, X, 398.
Asım KÖKSAL, İslam Tarihi, X, 259.
29
Ebu Davud, Nikah, 24. No: 2081.
30
İbn Mace, nikah, 221. No. 1898.
kusur, hata ve eksikliklerini hoş karşılamak 31, ev işlerinde
yardımcı olmak,32 sırlarını ifşa etmemek,33 cehennem ateşinden
korumak, (66/6) iffetini korumasına yardımcı olmaktır.34
Erkeğin eşi üzerindeki hakları; eşine meşru şeylerde itaat
etmek35 kocasının namusu ve malını korumak (4/34), eşinin
duygu ve düşüncelerine saygılı olmak, eşinin işlerine yardımcı
olmak, çocukların bakımına ve iyi yetişmelerine özen göstermek,
36 eşinin yakınlarına iyi davranmak37 ve benzeri davranışlarda
bulunmaktır.
7. ÖZEL HAYATIN GİZLİLİĞİ
“Canlarınız, mallarınız ve ırzlarınız da öyle mukaddestir,
her türlü taarruzdan masundur.” ilkesi özel hayatın korunması,
haberleşme ve seyahat hürriyetini ifade etmektedir.
Evrensel İnsan hakları Beyannamesinde bu hak şöyle ifade
edilmiştir: “Hiç kimse özel hayatı, ailesi, meskeni veya yazışması hususunda keyfi karışmalara, şeref ve şöhretine karşı
tecavüzlere maruz kalamaz. Herkesin bu karışma ve
tecavüzlere karşı kanun ile korumağa hakkı vardır.” Md. 12.
İslam Dini, özel hayatın gizliliğine çok önem vermiştir. Aile
içinde çocukların bile ana babalarının yatak odalarına izinle
girmesini istemektedir. (24/58) Bu hakları şöyle sıralayabiliriz:
a) Konut Dokunulmazlığı
Kimsenin konutuna izinsiz girilemez, arama yapılamaz ve
eşyasına el konulamaz. Kur’an’da bu ilke; “Ey iman edenler!
Kendi evinizden başka evlere geldiğinizi fark ettirip izin
almadan ve ev halkına selam vermeden girmeyin. Bu sizin
için daha iyidir. Ta ki düşünesiniz.
Müslim, Rıda, 18. No. 1469.
Buharî Salatü’l-cemaa, 16.
33
Müslim, Nikah, 21, No. 1437. Ebu Davud, Edeb,, 37. No. 1437.
34
Feyzü’l-Kadîr, I, 393.
35
İbn mace, Nikah, 56. No. 1996. Ebu Davud, Cihad, 114. No. 2642.
36
Müslim, İman, 5 No. 1829.
37
Müslim, Birr, 4. No. 2552. Ebu Davud, Edeb, 129. No. 5143.
31
32
Orada hiç kimse bulamazsanız, size izin verilinceye kadar
oraya girmeyin. Eğer size ‘geri dönün’ denilirse hemen
dönün. Çünkü bu, sizin için daha nezih bir davranıştır. Allah
yaptığınızı bilir.
İçinde kendinize ait eşyanın bulunmadığı oturulmayan
evlere girmenizde her hangi bir sakınca yoktur. Allah sizin
açığa vurduklarınızı da gizlediklerinizi de bilir. ” (24/27-29)
şeklinde ifade edilmiştir.
Peygamberimiz (s.a.v.); “İzin almadan bir kimsenin evinin
içine bakmak hiç kimseye helal değildir.” buyurmuş38 Eve
girerken izin almaktan maksat, evin içine, aile mahremiyetine
muttali olmamaktadır. Nitekim Hz. Ömer, izin almak göz için (evin
ayıplarının görülmemesi için)dir” demiştir.39
b) Haberleşme Hürriyeti
Her insan, sesli ve yazılı olarak haberleşme hak ve hürriyetine
sahiptir. Kimsenin mektubu izinsiz açılıp okunamaz telefonu
dinlenemez. Yüce Allah, “Tecessüs etmeyiniz” (49/12)
Peygamberimiz (s.a.v.), “Her kim rızaları olmaksızın bir
topluluğun konuştuklarını dinlerse kıyamette onun
kulaklarına kurşun dökülür” buyurmuştur.40
c) Kusurların Gizlenmesi
Her insanın hata ve kusuru olabilir. Eğer kamuyu ve bir
başkasının hakkını ilgilendirmiyorsa o kusur ve hatanın
gizlenmesi, ifşa edilmemesi esastır. Peygamberimiz (s.a.v.), “Kim
bir müslümanın ayıbını örterse Allah da kıyamet gününde
onun ayıbını örter” buyurmuştur.41 Bir insanın işlediği kusur,
başkalarına da zara veriyorsa bu takdirde gerekli tedbirin
alınması için yetkili mercilere haber verilir.
d) Arkasından Eleştirilmemesi
Tirmizî, Salat, 148.
Buharî, İsti’zân, 11.
40
Buhârî, Rüya, 45.
41
Buharî, Mezalım, 3. Müslim, Birr, 58.
38
39
Yüce Allah, müminlerin birbirlerinin gıybetlerini yapmayı
yasaklamış ve bu davranışı ölü kimsenin etini yemeye
benzetmiştir. (49/12) Bir insanı arkasından çekiştirmek,
hoşlanmayacağı sözler söylemek, o insanı üzer, haysiyetini incitir,
böylece onun onurlu yaşa hakkı çiğnenmiş olur.
e) Laf Taşıyıcılığın Yasaklanması
“Çok yemin eden, aşağılık daima kusur arayıp kınayan,
durmadan laf getirip götüren .... kimseye itaat etme” (68/1011) ayeti ve “ Koğucu (cezası çekmeden) cennete giremez”42
hadisi bu ilkeyi ifade etmektedir.
8. SEYAHAT HÜRRİYETİ
Ülke içinde ve ülkeler arası seyahat etme temel insan
haklarındandır. İslam Dini seyahat etmenin temel hak olmasının
ötesinde seyahati emretmektedir:
“ Yer yüzünde gezin de görün inkâr edenlerin sonu nasıl
olmuş?”(16/36),
“De ki: Yer yüzünde gezin de günahkârların akibeti nasıl
olmuş görün” (27/69)
“(Sana karşı çıkanlar) hiç yer yüzünde dolaşmadılar mı?
(Dolaşsalar da) düşünecek kalpleri ve işitecek kulakları olsa.
Ama gerçek şu ki gözler kör olmaz, lakin göğüslerdeki kalpler
kör olur.” (22/46)
Seyahatte sıhhat, hareket ve bereket vardır. Peygamberimiz
(s.a.v.) “Seyahat edin sağlık bulun” buyurmuştur.43
Evrensel İnsan Hakları Beyannamesinde bu hak şöyle ifade
edilmiştir: “Herkes herhangi bir devletin arazisi dahilinde
serbestçe seyrüsefer ve ikamet eylemek hakkını haizdir.
Herkes, kendi memleketi de dahil olduğu halde, her hangi bir
memleketi terk etmek ve memleketine tekrar dönmek
42
43
Buharî, Edeb, 50. Müslim, İman,. 69.
Ahmed, II, 380.
hakkım haizdir.” Md. 13.
İslam Dini, seyahat eden insana bir takım kolaylıklar
sağlamıştır. Yolcu; dört rekatlı namazları iki rekat kılabilir.
Mestler üzerine üç gün üç gece mest edebilir. Ramazan orucunu
daha sonra kaza etmek üzere tutmayabilir. Öğle ile ikindi, akşam
ile yatsı namazlarını birleştirerek kılabilir. Cuma namazının farz
oluşu, bayram namazının ve kurban kesmenin vacip oluşu düşer.
Sünnet namazları kılmayabilir. Yolcuya zekat verilebilir.
9. DÜŞÜNCE HÜRRİYETİ
Düşünce hürriyeti, temel hürriyetlerden biridir. Kur’an’da
ısrarla düşünülmesi emredilmiştir.
“ ... De ki: Kör ile gören hiçbir olur mu? Hiç düşünmez
misiniz?” (6/50)
“... Allah size âyetleri böyle açıklar ki düşünesiniz.”
(2/219),
“Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri
ardınca gelip gidişinde akl-ı selim sahipleri için açık ibretler
vardır. Onlar, ayakta iken, otururken, yanları üzerinde iken
Allah’ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin
derin düşünürler ....” (3/190-191)
Düşünmek; akıl yürütmek,her konuda iyiyi, güzeli, doğru ve
faydalı olanı araştırmaktır. Düşünce hürriyetinden maksat;
düşündüklerini açıklama, konuşma ve görüş bildirmedir.
Fikir hürriyetinin temelinde “istişare” prensibi vardır. “İş
hususunda onlarla müşavere et” (3/159) “Onların işleri
aralarında istişare iledir” (42/38) âyetleri işlerde istişare
yapılmasını ön görmektedir. İstişare, bir işte fikir beyan etmektir.
Fikir beyan etmekte asıl olan, doğrunun ve iyinin ortaya çıkmasını
sağlamak, hakkı ve marufu tavsiye etmek, kötülüklerin ve
haramların önüne geçmektir.
Düşünce hürriyeti Evrensel İnsan Hakları Beyannamesinde
şöyle ifade edilmiştir: “Her şahsın, fikir, vicdan ve din hürriyetine
hakkı vardır, bu hak, din veya kanaat değiştirmek hürriyetini.
dinini veya kanaatini tek başına veya topluca, açık olarak veya
özel surette öğretim. tatbikat, ibadet ve ayinlerle açıklama
hürriyetini gerektirir.” Md 18
“Her ferdin fikir ve ifade hürriyetine hakkı vardır. Bu hal
fikirlerden ötürü rahatsız edilmemeli, memleket sınırlan
mevzubahis olmaksızın malûmat ve fikirleri her vasıta ile aramak
elde etmek ve yaymak hakkını gerektirir.” Md. 19
10. DİN VE VİCDAN HÜRRİYETİ
Din ve vicdan hürriyeti temel hak ve hürriyetlerin en
önemlilerinden biridir. Hem veda Hutbesinde Hem de İnsan
hakları Evrensel Beyannamesinde bu hususa vurgu yapılmıştır.
Din duygusu insanda doğuştan vardır. Peygamberimiz (s.a.v.) bu
duygunun korunmasını istemektedir: “Ey insanlar! Bu gün
şeytan sizin şu topraklarınızda yeniden nüfuz ve saltanatını
kurmak kudretini ebedi surette kaybetmiştir. Fakat size bu
kaldırdığım şeyler haricinde küçük gördüğünüz işlerde ona
uyarsanız bu da onu memnun edecektir. Dininizi korumak
için bunlardan da sakınmalısınız.”44 Dinin nasıl korunacağını da
Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle bildirmiştir:
“Ey insanlar! Ben size öğle bir şey bıraktım ki ona sımsıkı
sarılırsanız hiçbir zaman sapmazsınız O,. Allah’ın kitabıdır,
Allah’ın peygamberinin sünnetidir, eh-i beytimdir.”45
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinde bu hak şöyle ifade
edilmiştir: “Her şahsın, fikir, vicdan ve din hürriyetine hakkı
vardır, bu hak, din veya kanaat değiştirmek hürriyetini.
dinini veya kanaatini tek başına veya topluca, açık olarak
veya özel surette öğretim. tatbikat, ibadet ve ayinlerle
açıklama hürriyetini gerektirir.” Md. 18
Yüce Allah; insana vicdan ve akıl vermiş, bununla yetinmemiş
örnek ve önder olması için peygamber ve rehber olması için
kitaplar göndermiştir. Ancak Yüce Allah; insanı, peygamber ve
kitaplarla gönderdiği dini kabule ve ibadete zorlamamıştır. Çünkü
44
45
Miras, x,397.
Köksal, X, 259.
insanı ölümü ve hayatı (67/2), malı ve evladı (8/28), hayır ve şer
(21/35), iyili ve kötülük (7/168), doğruluk ve yalan (29/3), Allah
yolunda çalışıp çalışmama (47/3) ve verilen nimetler46ile
“imtihana” tabi tutmuştur (67/2). İmtihan halinde olanın inanıp
inanmamakta, ibadet edip etmemekte hür olması gerekir. Nitekim
yüce Allah;
“(Ey Peygamberim!) De ki: Hak Rabb’inizden (gelmiş)tir.
Öyle ise dileyen iman etsin dileyen inkar etsin” buyurmuştur
(18/29).
Vakıa da böyledir. İnsanlardan kimi iman ediyor, kimi de inkâr.
Kimi itaat ediyor kimi de isyan. Bu husus bizzat Allah tarafından
bildirilmiş bir gerçektir:
“O Allah ki sizi yarattı. Böyle iken kiminiz kafir kiminiz de
mü’mindir.” (63/2)
“Gerçek şu ki biz insanı katışık bir nutfeden yarattık; onu
imtihan edelim diye kendisini işiten ve gören yaptık.
Şüphesiz biz insana (hak ve batıl) yolu gösterdik. İster
şükredici olsun ister nankör.” (76/2-3)
Eğer Allah insanları imana ve ibadete zorlamış olsaydı yer
yüzünde iman edip ibadet ve itaat etmeyen bir tek insan kalmazdı.
Bu gerçeği yüce Allah ne güzel beyan etmiştir:
“(Ey Peygamberim!) Eğer Rabb’in dileseydi, yer
yüzündekilerin hepsi elbette iman ederlerdi. O halde sen
iman etmeleri için insanları zorlayacak mısın?”. (11/99)
Peygamber insanları dine zorlamak için değil öğüt vermek,
dini tebliğ ve tebyin etmek (dini kuralları sözlü ve uygulamalı
olarak açıklamak) için görevlendirilmiştir:
“(Ey Peygamberim!) Sen öğüt ver. Çünkü sen ancak öğüt
vericisin (müzekkir). İnsanların üzerinde bir zorba
(müsaytır)değilsin”. (88/21-22)
46
Bakara, 2/155; Maide, 5/48; Kehf, 18/7
“...Sen onların üzerinde bir zorlayıcı (cebbâr) değilsin.
Sadece tehdidimden korkanlara öğüt ver.” (50/45)
“(Ey Peygamberim!), eğer
(iman ve ibadetten) yüz
çevirirlerse (bil ki) seni onların üzerine koruyucu (hafîz)
olarak göndermedik. Sana düşen sadece (gerçekleri) tebliğ
etmektir”. (42/48)
“Allah’a itaat edin, peygambere itaat edin ve
(kötülüklerden) sakının. Eğer (itaatten) yüz çevirirseniz bilin ki
Rasulümüzün vazifesi ancak tebliğ etmektir.” (5/92)
Doğru yola gelen de sapan da kendisi için yapmıştır. Yüce
Allah;
“Kim doğru yola gelirse yalnız kendisi için gelmiş olur, kim
de saparsa (ey Peygamberim!) ona de ki “ben sadece
uyarıcılardanım” buyurmuştur. (27/92)
Peygamber insanları, dine zorlamaz. “Çünkü dinde
zorlama yoktur.” (2/256). Zorla ne iman olur ne de ibadet. İmana
zorlanan insan “mü’min” değil “münafık”; ibadete zorlanan insan
ise “muhlis” (samîmi, ihlaslı insan) değil “mürâî” (gösteriş yapan,
ihlası olmayan insan) yapılır. “İman” ve “ihlas” kalp işidir. Kalbe
Allah’tan başka kimse hakim olamaz ve baskı yapamaz. Allah da
din konusunda insanlara baskı yapmamaktadır. Eğer
baskı=zorlama yapsaydı, insanlar melekler gibi olur (66/6), Allah’a
asla isyan etmezlerdi. Halbuki Allah insanı yer yüzünde imtihana
tabi tutmuştur. İmtihanda başarılı olabilmesi için de kendisine
akıl ve vicdan vermiş, peygamber ve kitaplarla rehberlik
etmiştir. Ancak insanı zorlamamış, iman ve ibadeti iradesine
bırakmıştır.
“Zorlama/ikrah”; bir kimseye hoşlanmadığı bir işi tehdit ile
rızası hilafına yaptırmaktır. Bir fiili zorla ve gönülsüz olarak yapan
insanın bu fili, ihlas bulunmadığı için sevabı mucip olmadığı gibi
cezayı da gerektirmez. Hatta küfre zorlanan bir insan, gönlünü
küfre açmadıkça diliyle inkarı gerektiren bir söz söylemesi bile
imanına zarar vermez1 (6/106). Peygamberimiz (s.a.v.), şöyle
bildirmiştir:
“Allah, ümmetimin zorla yaptırıldığı şeyler ile
göğüslerinin kendilerine vesvese verdiği şeylerden bunlarla
amel etmedikleri veya bunları (başkalarına) konuşmadıkları
takdirde (kendilerini cezalandırmaktan) vaz geçmiştir.” 47
“Allah benim için ümmetimi, hata, unutma ve zorlanarak
yaptırıldığı şeylerden sorumlu tutup cezalandırmaktan
vazgeçmiştir”.48
Zorlama, insandaki rıza ve iyi niyeti yok eder. Rıza ve iyi niyet
olmayınca hiçbir amel ibadet olmaz. Dinen yapılması istenen
şeylerin hepsi zorlamasız, iyi bir niyet ve rıza ile yapılmalıdır.
Zorlama ile inanç mümkün değildir. Zorlama ile gösterilen iman
gerçek iman değil, zorlama ile kılınan namaz, gerçek namaz değil,
zorlama ile tutulan oruç, gerçek oruç değil, zorlama ile yapılan hac,
gerçek hac değildir. (Diğer görevler için de aynı şey söz
konusudur). Ayrıca bir insanın, bir başkasına tecavüz edip her
hangi bir işi, bir görevi zorla yaptırması da dinen caiz değildir.
Herkes görevini isteği ve rızası ile yapmalı ve dinini zorlamasız
yaşamalıdır.49 Onun için Kur’an’da:,
“Kim salih amel işlerse kendisi için, kim de kötü amel
işlerse kendi aleyhine işlemiş olur.” (41/46)
arınmış olur”. (35/18)
“Kim (Allah için) çalışırsa (cihad) kendi nefsi için çalışmış
olur”. (29/6)
Yapılan bir fiilde zorlama olursa bu, ihtiyarı/rızayı yok eder
veya ifsat eder. Bir görev rızasız yapılırsa, bu fiil, failin müktesebi
olmaz ve fiil sonunda oluşan hayır veya şerrin sorumluluğu fiili
yapana değil zorlaya ait olur. İrade dışı ve zorlama ile yapılan
fiilden sorumlu olmak şöyle dursun “hata” ile yapılan fiillerden
İbn Mace, Talak, 16. No:2044. (I, 659).
Taberânî
Fî Mu’cemi’l-Kebîr, bkz. Münâvî, Feyzü’l-Kadîr, II, 219. No:
1705.
49
Hamdi Yazır,, II, 861.
47
48
bile insan sorumlu tutulmamıştır (33/5). Ayrıca zorlama/ikrah,
cezayı gerektiren bir suçtur.50
İslam’da inanç özgürlüğü vardır. Dileyen müslüman olur,
dileyen müşrik, kafir, Hıristiyan, Yahudi ve Mecusi olarak yaşar 51.
Peygamberimiz (s.a.v.)’in devrinde de böyle olmuştur. İslam’daki
“cihadın” amacı da insanları baskıdan korumak, baskıyı kabul
etmeyen hak dini hakim kılarak îlâi kelimetüllâh etmek (Allah’ın
yüce kelimesini / tevhit inancını yüceltmek), hak dini kendi isteği
ile kabul etmek isteyenlere, dinin anlatılmasına ve yaşanmasına
mani olanlara, zorlama yapanlara engel olmak ve doğru yolu
insanlara anlatmaktır. Dolayısıyla İslam’da savaş; intikam,
öldürme ve din değiştirmeye zorlamak için yapılmaz.52
“Dinde zorlama yok” demek, teklif ve ceza yok demek
değildir. Allah, insanları ibadetle sorumlu tutmuş, ancak bu görevi
yapıp yapmamayı insanın iradesine bırakmıştır. Kulluk görevini
yapanlara mükâfat, terk edenlere ise ceza olduğunu bildirmiştir.
Dünya imtihan yeridir, ceza yeri değildir. Asıl ceza yeri âhirettir.
Onun için Yüce Allah Kur’an’da iman edip salih amel işleyenlerin
cennete (2/82), inkar edip isyan edenlerin cehenneme (2/39)
gideceklerini bildirmiştir. Hatta Allah, iman ettiği halde namaz
(19/59) ve zekat (9/34-35) gibi imanın gereği olarak yapılması
zorunlu olan amelleri yapmayanlara ve insan öldürme (4/93) gibi
suç olan fiilleri işleyenlere de ahirette ceza olduğu bildirilmiştir.
Yukarıda peygamberlerin tebliğ ettiği tevhit dinin; beş şeyi
(dini, malı, canı, aklı ve nesli) korumayı amaç edindiğini
söylemiştik. Bu beş şey, temel insan haklarıdır. Toplum düzeninin
temelini teşkil eder. Dolayısıyla kamu düzeninin sağlanması ve
temel insan haklarının korunması amacıyla bu beş ilkeyi ihlal
ederek suç işleyenlere dünyada da ceza-i müeyyide konulmuştur.
1. DİNİ ANLATMA GÖREVİ
Dinde zorlama değil dini anlatma/tebliğ etme vardır. Bütün
peygamberler dini tebliğ ve tebyin etmekle görevlendirilmişlerdir.
Yazır, II, 862.
Bkz. Yazır, II,863.
52
Yazır, II, 864-865.
50
51
Peygamberler bu görevlerini ifa ederlerken zorlama yapmamışlar
ikna etme metodunu kullanmışlardır. Allah onlara bu görevlerinde
başarılı olabilmeleri için “mucizeler” vermiştir. Bütün
peygamberler insanlara; Allah’tan aldıkları vahyi anlatmışlar
(tebliğ), dinin kurallarını sözlü ve uygulamalı olarak açıklamışlar
(tebyin), inkar ve isyan edenleri ilahi azapla uyarmışlar (inzar),
iman edip salih amel işleyenleri
cennet nimetleri ile
müjdelemişler (tebşir) ve iyilikleri emredip kötülükleri men
etmişler ve (emr-i bilma’ruf ve nehy-i ani’l-münker), Kitabı,
Sünneti ve insanlara bilmediklerini öğretmişlerdir. (2/155)
Aynı görevler, mü’minler için de söz konusudur. Yüce Allah;
“Siz insanlar için ortaya çıkarılmış hayırlı bir ümmetsiniz.
İyiliği emreder, kötülükten men eder ve Allah’a iman
edersiniz...” (3/110)
“Sizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü men eden
bir topluluk bulunsun.” buyurmuştur. (3/104)
Müminlerin özelliklerinden birisi de iyiliği emretmek ve
kötülüğü nehyetmektir (9/71). Bu görevin; “hikmet”, “güzel öğüt”,
“en iyi mücadele” (16/125) ve “yumuşak bir üslup”53 ile
yapılması emredilmiştir.
Ana-babaların, çocuklarına dini öğretme yükümlülüğü vardır.
Bu sebeple yüce Allah, “Ehline (=eşine ve çocuklarına) namazı
emret ve sen de ona sabret” (20/132), Peygamberimiz (s.a.v.) ise
“çocuklarınıza, onlar yedi yaşına geldiklerinde namazı
emredin (=namazla ilgili kuralları
öğretin), on yaşına
geldiklerinde namazı kılmazlarsa dövün (terbiye ve te’dip
edin)”54 buyurmuştur. Bu emir, buluğa ermeyen çocukları dine
zorlamaya değil, eğitmeye, terbiye etmeye ve dini öğretmeye
yöneliktir. Ana-baba, bu görevi yerine getirebilmek için her türlü
tedbiri alabilir.
2. DİNİ KABULE VE DİN KURALLARINI UYGULAMAYA MANİ
OLMA YASAĞI
53
54
Al-i İmran, 3/1159. Musa ve Harun (a)’a, Naziat, 79/24; Ttaha, 20/43-44.
Ebu Davud,
Dine girmekte ve dini kuralları uygulamakta zorlama olmadığı
gibi, dini kabul etmek ve dinin kurallarını uygulamak isteyen
kimseye mani olmak da yoktur. Din ve vicdan hürriyeti, din seçme
ve din kurallarını uygulama hürriyetini de ifade eder.
Kur’an’da insanların Allah yolundan men edilmesi şiddetle
kınanmaktadır:
“Şiddetli azaptan dolayı kafirlerin vay haline. Onlar dünya
hayatını ahirete tercih ederler, (insanları) Allah yolundan
alıkoyarlar ve onu (dini) eğriltmek isterler. İşte bunlar derin
bir sapıklık içindedirler.” (14/2-3)
Allah, insanların dinlerini yaşamalarına
fesatçılık/ bozgunculukla nitelemektedir:
mani
olanları
“İnkâr edip insanları Allah yolundan alıkoyanlar var ya
işte onlara yapmakta oldukları bozgunculuklar sebebiyle
azaplarını kat kat artıracağız”. (16/88)
Bir müslümanın, İslam’ı kabul etmek ve İslam’ın kurallarını
uygulamak isteyen kimseye her hangi bir şekilde engel olması
düşünülemez. Böyle bir davranış, iman gerçeği ile bağdaşmaz.
Müslümanın kendisi, dinin bir takım kurallarını hayatında
uygulayamasa bile başkalarını dindar olmaya teşvik eder fakat
asla onların dini yaşamalarına engel olmaz ve insanları
kötülüklere teşvik etmez. Yüce Allah Kur’an’da, ancak kafir55 ve
münafıkların (63/2-3) insanları Allah yolundan alıkoyduklarını
bildirmiştir. İyilikleri men etmek ve kötülükleri emretmek
münafıkların vasfıdır. (9/67)
3. DİN VE VİCDAN HÜRRİYETİNİN KAPSAMI
“Din ve vicdan hürriyetinden söz edilebilmesi için şu dört şeyin
birlikte bulunması gerekir:
1. İnanç hürriyeti:
55
Muhammed, 47/1. Bu konu ili ilgili bkz Enfal,8/36. Nisa, 4/167-168. Muhammed,
47/32.
a- kişinin inancı konusunda her hangi bir baskı
bulunmamalıdır. (Herkes vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine
sahiptir. 1982 Anayasası m. 24)
b- İnanan insana inancından ötürü baskı olmamalıdır. (kimse
dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz, dini inanç ve
kanaatlerinden dolayı kınanamaz. 1982 Anayasası m.24)
Birleşmiş Milletler Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi
(1948), Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (1950) aynı hükümleri
içermektedir.
2. İnandığı değerleri hayata geçirme hürriyeti. (İbadet, dini
ayin ve törenler serbesttir 1982 Anayasası, m.4)
3. İnandığı değerleri öğrenme, öğretme ve anlatma hürriyeti.
(din ve ahlak eğitimi ve öğretimi devletin denetimi ve gözetimi
altında yapılır. 1982 Anayasası m.24)
4. Aynı
hürriyeti.56
değerlere
inanan
insanlarla
birlikte
olabilme
Din ve vicdan hürriyetinin kapsamı Evrensel İnsan Hakları
Beyannamesinin 18. maddesinde şöyle ifade edilmiştir: “Her
şahsın, fikir, vicdan ve din hürriyetine hakkı vardır, bu hak, din
veya kanaat değiştirmek hürriyetini. dinini veya kanaatini tek
başına veya topluca, açık olarak veya özel surette öğretim.
tatbikat, ibadet ve ayinlerle açıklama hürriyetini gerektirir.”
VEDA HUTBESİ
“Hamd Allah’a mahsustur. Ona hamdeder, O’ndan yardım
isteriz. Allah kime hidayet ederse, artık onu kimse saptıramaz.
Sapıklığa düşürdüğünü de kimse hidayete erdiremez. Şehadet
ederim ki; Allah’tan başka ilah yoktur. O tektir, eşi, ortağı, dengi ve
03-07 Mayıs 2000 tarihinde İstanbul’da the Marmara Otelinde Diyanet İşleri
Başkanlığı tarafından düzenlenen Uluslar arası Avrupa Birliği Şurası’nda alınan
kararların 47. maddesinde Din ve Vicdan Hürriyetinin kapsamı şöyle belirtilmiştir:
“Din ve vicdan hürriyeti; inanma, öğrenme,, ibadet etme, yaşama, yayma ve
teşkilatlanma gibi açılımları gerektirdiğinden bu hususun korunup gözletilmesine ve
geliştirilmesine özen gösterilmelidir.” Diyanet Aylık Dergi, S. 30. Haziran 2000,
114. sayı.
56
benzeri yoktur. Yine şahadet ederim ki Muhammed O’nun kulu ve
resulüdür.57
“Ey insanlar! Sözümü iyi dinleyiniz ! Bilmiyorum, belki bu
seneden sonra sizinle burada ebedi olarak bir daha
birleşemeyeceğim.
Ey insanlar! Bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu
aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl
mübarek bit şehir ise; canlarınız, mallarınız, ırzlarınız da öyle
mukaddestir, her türlü taarruzdan masundur. 58
Ashabım! Yarın Rabb’inize kavuşacaksınız. Ve bu günkü her hal
ve hareketinizden muhakkak sorulacaksınız. Sakın benden sonra
eski dalaletlere dönüp de birbirinizin boynunu vurmayınız.59 Bu
vasiyetimi burada bulunanlar, bulunmayanlara bildirsin. Olabilir
ki, bildirilen kimse, burada bulunup ta işitenden daha iyi
anlayarak muhafaza etmiş bulunur” 60
“Ashabım! Kimin yanında bir emanet varsa onu sahibine versin
Faizin her çeşidi kaldırılmıştır, ayağımın altındadır. Lakin
borcunuzun aslını vermek gerektir. Ne zulmediniz ne de
zulmolunuz. Allah’tan emriyle faizcilik artık yasaktır. Cahiliyyetten
kalma bu çirkin adetin her türlüsü ayağımın altındadır. İlk
kaldırdığım faiz de Abdulmuttalib’in oğlu Abbas’ın faizidir.”61
“Ashabım! Cahiliyet devrinde güdülen kan da’vaları da
kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası da Abdulmuttalib’in
torunu Rebî’a’nm kan da’vasıdır.62
Ey insanlar! Bu gün şeytan sizin şu topraklarınızda yeniden
nüfuz ve saltanatını kurmak kudretini ebedi surette kaybetmiştir.
Fakat size bu kaldırdığım şeyler haricinde küçük gördüğünüz
işlerde ona uyarsanız bu da onu memnun edecektir. Dininizi
korumak için bunlardan da sakınmalısınız.
Müslim, II, 593. No. 868. Ebu Davud, I, 252. No. 1097.
Buhârî, I; 24. Tecrid, I, 63 No. 61.
59
Buhârî, I, 38. Tecrid, I, 99. No. 101.
60
Buharî, V, 126-127. Müslim, II, 889. No. 1218. Tacrid, X,437. No. 1654.
61
Müslim, II, 889, No. 1218. Ebu Davud, I, 442. No. 1905.
62
Ebu Davud, II, 219. No. 3334.
57
58
Ey insanlar! Kadınların haklarına riayet etmenizi ve bu hususta
Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları Allah emaneti
olarak aldınız. Ve onların namuslarını ve ismetlerini Allah adına
söz vererek helal edindiniz Sizin kadınlar üzerinde hakkınız
onların da sizin üzerinizde hakları vardır. Sizin kadınlar
üzerindeki hakkınız, onların aile harimine sizin hoşlanmadığınız
hiçbir kimseye çiğnetmemeleridir. Eğer onlar razı olmadığınız her
hangi bir kimseyi aile yuvanıza alırlarsa, onları hafif surette
(yaralamadan) dövebilirsiniz. Kadınların sizin üzerinizdeki
hakları, memleket göreneğine göre her türlü yiyecek ve
giyeceklerini temin etmenizidir.63
Ey müminler! Size iki emanet bırakıyorum ki, siz ona sımsıkı
sarıldıkça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. Bu emanetler Allah kitabı
Kur’an ve O’nun Peygamberinin sünnetidir.64
“Ey müminler! Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz. Rabbınız
birdir, babanız birdir. Hepiniz Adem’densiniz, Adem de topraktan
yaratılmıştır. Hiç kimsenin başkaları üzerinde soy sop üstünlüğü
yoktur. Allah katında üstünlük, ancak takva iledir.65 Müslüman
müslümanın kardeşidir ve böylece bütün müslümanlar kardeş
olmuşlardır. Gönül hoşluğu ile vermedikçe başkasının hakkına el
uzatmak helal değildir. Ashabım! Nefsinize de zulmetmeyiniz!
Nefsinizin de üzerinizde hakkı vardır. Bu nasihatlarımı burada
bulunanlar, bulunmayanlara tebliğ etsinler.66
“Ashabım” Bu gün Şeytan sizin şu topraklarınızda yeniden
nüfuz ve saltanatını kurma gücünü ebedî olarak kaybetmiştir.
Fakat size yasakladığım bu şeyler dışında, küçük gördüğünüz
şeylerde ona uyarsanız, bu da onu sevindirir. Ona cesaret verir.
Dininizi korumak için bunlardan da uzak kalınız.67
Ey insanlar! Cenab-u Hak her hak sahibine hakkım (Kur’an’da)
vermiştir. Varis içim vasıyete lüzum yoktur.68
Tirmizî, III, 467. No. 1163. Ebu Davud, I, 442. No. 1905.
Malik, II, 899. Müslim, II, 889-890. No. 1218. Ebu Davud, I, 442. No. 1905.
65
Ahmed, V, 411.
66
Buhârî, I, 35.
67
İbn Hişam, Abdülmelik, es-Sîretü’n-Nebeviyye IV, 251. Beyrut, 1971.
68
Ebu Davud, II, 103. No. 2870.
63
64
Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa ona aittir. Zinakâr içih
mahrumiyet vardır. Babasından başkasına soya-nesep iddiasına
kalkışan soysuz, yahut efendisinden başkasına intisaba yeltenen
nakör, Allah’ın gazabına, meleklerin lanetine ve bütün
müslümanların ilencine uğrasın. Cenab-ı Hak, böylesi insanların
ne tevbelerini ne de adalet ve şahitliklerini kabul eder.69
Ashabım” Allah’a karşı gelmekten sakının, beş vakit namazınızı
kılın, Ramazan orucunuzu tutun, malınızın zekatını verin,
amirlerinize itaat edin. Böylece Rabbınızın cennetine girersiniz.70
Ey insanlar! Yarın beni sizden soracaklar ne dersiniz? Diye sordu.
Ashab-ı Kiram;
-“Allah’ın risaletini tebliğ ettin, risalet vazifeni îfa ettin, bize
vasiyet ve nasîhatte bulundun” diye şahadet ederiz dediler.
Peygamberimiz (s.a.v.) mubarek şahadet parmağını göğe doğru
kaldırarak sonra dua cemaat üzerine çevirip indirerek üç defa;
“Şahit ol ya Rab! Şahit ol ya Rab, şahit ol ya Rab” buyurmuştur. 71
BİRLEŞMİŞ
BEYANNAMESİ
MİLLETLER
İNSAN
HAKLARI
EVRENSEL
Madde 1 — Bütün insanlar, hür, haysiyet ve haklar bakımından eşit
doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler ve birbirlerine karşı kardeşlik
zihniyeti ile hareket etmelidirler.
Madde 2: 1 — Herkes, ırk, renk, cins, dil, din, siyasi veya diğer
herhangi bir akide. milli veya içtimai menşe. servet, veya herhangi diğer
bir fark gözetilmeksizin iş bu beyannamede ilân olunan bütün haklardan
ve bütün hürriyetlerden istifade edebilir.
2 — Bundan başka, bağımsız memleket uyruğu olsun, vesayet
altında bulunan. Gayr-ı muhtar veya sair bir egemenlik kayıtlamasına
tabi ülke uyruğu olsun, bir şahıs hakkında. uyruğu bulunduğu memleket
veya ülkenin siyasi, hukuki veya milletlerarası statüsü bakımından
hiçbir ayrılık gözetilmeyecektir.
İbn Hişşam, IV, 253..
Tirmizî, II, 516. No. 616.
71
Miras, X, 397-399. Müslim, II, 890, No. 1218. Ebu Davud, I, 442. No. 1905. İbn
Hişam, IV, 250-253.
69
70
Madde 3 — Yaşamak. hürriyet ve kişi emniyeti her ferdin hakkıdır.
Madde 4 — Hiç kimse kölelik veya kulluk altında bulundurulamaz;
kölelik ve köle ticareti her türlü şekliyle yasaktır.
Madde 5 — Hiç kimse işkenceye. zalimane. gayri insani, haysiyet
kıncı cezalara veya muamelelere tabi tutulamaz.
Madde 6 — Herkes her nerede olursa olsun hukuki kişiliğinin
tanınması hakkını haizdir.
Madde 7 — Kanun önünde herkes eşittir ve farksız olarak kanunun
eşit korumasından istifade hakkım haizdir. Herkesin işbu beyannameye
aykırı her türlü ayırt edici muameleye karşı ve böyle bir ayırt edici
muamele için yapılacak her türlü kışkırtmaya karşı eşit korunma hakkı
vardır.
Madde 8 — Her şahsın kendisine Anayasa veya kanun ile tanınan
ana haklara aykırı muamelelere karşı fiili netice verecek şekilde milli
mahkemelerde müracaat hakkı vardır.
Madde 9— Hiç kimse keyfi olarak tutulamaz. alıkonulamaz veya
sürülemez.
Madde 10 — Herkes, haklarının, vecibelerinin veya kendisine karşı
cezai mahiyette herhangi bir isnadın tespitinde. tam bir eşitlikle
davasının bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından nezaketle ve
açık olarak görülmesi hakkına sahiptir.
Madde 11 : 1 — Bir suç işlemekten sanık herkes. savunması için
kendisine gerekli bütün tertibatın sağlanmış bulunduğu açık bir
yargılanma ile kanunen suçlu olduğu tespit edilmedikçe masum sayılır.
2 — Hiç kimse. işlendikleri sırada milli veya milletlerarası hukuka
göre suç teşkil etmeyen fiillerden veya ihmallerden ötürü mahkum
edilemez. Bunun gibi, suçun işlendiği sırada uygulanan cezadan daha
şiddetli bir ceza verilemez.
Madde 12 — Hiç kimse özel hayatı, ailesi, meskeni veya yazışması
hususunda keyfi karışmalara, şeref ve şöhretine karşı tecavüzlere maruz
kalamaz. Herkesin bu karışma ve tecavüzlere karşı kanun ile korumağa
hakkı vardır.
Madde 13 : 1 — Herkes herhangi bir devletin arazisi dahilinde
serbestçe seyrüsefer ve ikamet eylemek hakkını haizdir.
2 — Herkes, kendi memleketi de dahil olduğu halde, her hangi bir
memleketi terk etmek ve memleketine tekrar dönmek hakkım haizdir.
Madde 14: 1 — Herkes zulüm karşısında başka memleketlere iltica
etmek ve bu memleket tarafından mülteci muamelesi görmek hakkını
haizdir.
2 — Bu hak, adi bir cürme veya Birleşmiş Milletler prensip ve
amaçlarına aykırı faaliyetlere gerçekten müstenit kovuşturmalar
halinde ileri sürülemez.
Madde 16 : 1 — Evlilik çağına varan her erkek ve kadın, ırk,
vatandaşlık veya din bakımlarından hiç bir kayıtlamaya tabi olmaksızın
evlenme ve aile kurma hakkım haizdir.
2 — Evlenme akdi ancak müstakbel eşlerin serbest ve tam rızasıyla
yapılır.
3 — Aile, cemiyetin tabii ve temel unsurudur; cemiyet ve Devlet
tarafından korunmak hakkım haizdir.
Madde 17: 1 — Her şahıs tek başına veya başkalar ile birlikte mal ve
mülk sahibi olmak hakkım haizdir.
2 — Hiç kimse keyfi olarak mal ve mülkünden mahrum edilemez.
Madde 18 — Her şahsın, fikir, vicdan ve din hürriyetine hakkı vardır,
bu hak, din veya kanaat değiştirmek hürriyetini. dinini veya kanaatini
tek başına veya topluca, açık olarak veya özel surette öğretim. tatbikat,
ibadet ve ayinlerle açıklama hürriyetini gerektirir.
Madde 19 — Her ferdin fikir ve ifade hürriyetine hakkı vardır. Bu hal
fikirlerden ötürü rahatsız edilmemeli, memleket sınırlan mevzubahis
olmaksızın malûmat ve fikirleri her vasıta ile aramak elde etmek ve
yaymak hakkını gerektirir.
Madde 20 : 1 — Her şahıs silahsız ve saldırısız toplanma ve demek
kurma ve demeğe katılma serbestisine maliktir.
2 — Hiç kimse bir demeğe mensup olmağa zorlanamaz.
Madde 21 : 1 — Her şahıs, doğrudan doğruya veya serbestçe
seçilmiş temsilciler vasıtasıyla, memleketinin kamu işleri yönetimine
katılmak hakkını haizdir.
2 — Her şahıs memleketinin kamu hizmetlerinde eşitlikle faydalanmak hakkını haizdir.
3 — Halkın iradesi hükümet otoritesinin esasıdır: bu irade, gizli
şekilde veya serbestliği sağlayacak benzeri bir usul ile cereyan edecek
genel ve eşit oy verme yolu ile yapılacak olan periyodik ve dürüst
seçimlerle ifade edilir.
Madde 22 — Her şahsın, cemiyetin bir üyesi olmak itibariyle. sosyal
güvenliğe hakkı vardır. Haysiyeti için ve şahsiyetinin serbestçe gelişmesi
için zaruri olan ekonomik, sosyal ve kültürel hakların milli gayret ve
milletler arası işbirliği yolu ile ve her devletin teşkilatı ve kaynaklarıyla
mütenasip olarak gerçekleştirilmesine hakkı vardır.
Madde 23 : 1 — Her şahsın çalışmaya. İşini serbestçe seçmeye, adil
ve elverişli çalışma şartlarına ve işsizlikten korunmaya hakkı vardır.
2 — Herkesin, hiç bir fark gözetilmeksizin. eşit çalışma karşılığında
eşit ücrete hakkı vardır.
3 — Çalışan her kimsenin kendisine ve ailesine insanlık haysiyetine
uygun bir yaşayış sağlayan ve gerekirse her türlü sosyal koruma
vasıtalarıyla ve tamamlanan adil ve elverişli bir ücrete hakkı vardır.
4 — Herkesin. menfaatinin korunması için sendikalar kurmaya ve
bunlara katılmaya hakkı vardır.
Madde 24 — Her şahsın dinlenmeye, eğlenmeye, bilhassa çalışma
müddetinin makul suretle tahdidine ve muayyen devrelerde ücretle
tatillere hakkı vardır.
Madde 25 1 — Her şahsın, gerek kendisi gerekse ailesi için. yiyecek,
giyim. mesken. tıbbi bakım, gerekli sosyal hizmetler dahil olmak üzere,
sağlığını vee refahını temin edecek uygun bir hayat seviyesine ve
işsizlik, hastalık, sakatlık, dulluk, ihtiyarlık veya geçim imkanlarından
iradesi dışında mahrum bırakacak diğer hallerde güvenliğe hakkı vardır,
2 — Analık ve çocukluk özel ihtimam ve yardım görmek hakkım
haizdir. Bütün çocuklar, evlilik içinde veya dışında doğsunlar. aynı
sosyal korunmadan faydalanırlar.
Madde 26 1 — Her şahsın eğitime hakkı vardır. Eğitim parasızdır, hiç
olmazsa ilk ve temel eğitim safhalarında böyle olmalıdır. İlk eğitim
mecburidir. Teknik ve mesleki öğretimden herkes istifa-de
edebilmelidir. Yüksek Öğretim liyakatlerine göre herkese tam eşitlikle
açık olmalıdır.
2 — Eğitim insan şahsiyetinin tam gelişmesini ve insan haklarıyla
ana hürriyetlere saygının kuvvetlenmesini hedef tutmalıdır. Bütün
milletler, ırk ve din grupları arasında anlayış, hoşgörülük ve dostluğu
teşvik etmeli ve Birleşmiş Milletlerin barışın idamesi yolundaki
çalışmalarını geliştirmelidir
3 — Ana baba, çocuklarına verilecek eğitim nevini tercihen seçme
hakkım haizdirler.
Madde 27 1 — Herkes, topluluğun kültürel faaliyetine serbestçe
katılmak, güzel sanatları tatmak, ilim sahasındaki ilerleyişe iştirak
etmek ve bundan faydalanmak hakkını haizdir.
2 — Herkesin, sahibi bulunduğu her türlü ilim, edebiyat veya sanat
eserlerinden mütevellit manevi ve maddi menfaatlerin korunmasına
hakkı vardır.
Madde 28 — Herkesin. işbu beyannamede derpiş edilen hak ve
hürriyetlerin tam tatbikini sağlayacak bir sosyal ve milletlerarası
nizama hakkı vardır.
Madde 29 1 Her şahsın şahsiyetinin serbest ve tam gelişmesi ancak
içinde yaşamasıyla mümkün olan, topluluğa karşı vecibeleri vardır.
2 — Herkes, haklarını kullanmak ve hürriyetlerinden istifade etmek
hususunda, ancak kanun ve sırf başkalarının hak ve hürriyetlerinin
tanınması ve bunlara saygı gösterilmesini sağlamak maksadıyla ve
demokratik bir cemiyette ahlak. nizam ve genel refahın muhik icaplarını
karşılamak için, tespit edilmiş kayıtlamalara tabidir.
3 — Bu hak ve hürriyetler hiçbir veçhile Birleşmiş Milletlerin amaç
ve prensiplerine aykırı olarak kullanılamaz.
Madde 30 — İşbu Beyannamenin hiçbir hükmü, içinde. ilan olunan
hak ve hürriyetlerin bir devlet. zümre veya fert tarafından yok edilmesni
güden bir faaliyete girişmeye veya bilfiil bunu işlemeye her hangi bir
hakkı gerektirir mahiyette yorumlanamaz.
Download