BİRLEŞMİŞ MİLLETLER SİSTEMİNDE İNSAN HAKLARININ KORUNMASI Birleşmiş Milletler Antlaşması Madde 1 – Birleşmiş Milletlerin amaçları şunlardır: ... 3. Ekonomik, sosyal, fikri ve insani mahiyetteki milletlerarası davaları çözerek ve ırk, cins, dil veya din farkı gözetmeksizin herkesin insan haklarına ve ana hürriyetlerine karşı saygıyı geliştirerek ve teşvik ederek, milletlerarası işbirliğini gerçekleştirmek, ... Madde 13 – 1. Genel Kurul: ... b) Ekonomik, sosyal alanlar ile fikri kültür, eğitim ve sağlık alanlarında milletlerarası işbirliğini geliştirmek ve ırk, cins, dil veya din farkı gözetmeksizin herkesin insan haklarından ve ana hürriyetlerden fazydalanmasını kolaylaştırmak için incelemeler yaptırabilir ve tavsiyelerde bulunur. Madde 55 ... Birleşmiş Milletler: ... c) Irk, cins, dil veya din farkı gözetmeksizin herkesin insan haklarına ve ana hürriyetlerine bütün dünyada bilfiil saygı gösterilmesini kolaylaştıracaktır. Madde 62 – ... 2. Ekonomik ve Sosyal Konsey, herkesin insan haklarına ve ana hürriyetlerine bilfiil saygı gösterilmesini sağlamak üzere tavsiyelerde bulunabilir. Madde 68 – Ekonomik ve Sosyal Konsey, ekonomik ve sosyal meseleler ve insan haklarının gelişmesi için komisyonlar ile görevlerinin yapılmasını sağlayacak her türlü başka komisyonlar kurabilir. Madde 76 – Vesayet Konseyi’nin öz gayeleri, ... c) Irk, cins, dil ve din farkı gözetmeksizin herkesin insan haklarına ve ana hürriyetlerine saygı gösterilmesini teşvik etmek ve dünya milletlerinin birbirlerine bağlı oldukları duygusunu geliştirmek, ... 1945 yılında kurulan Birleşmiş Milletler’in (BM) 4 ana amacından biri, yukarıda aktarıldığı gibi, insan haklarına saygının gerçekleştirilmesini sağlamaktır. Birleşmiş Milletler’in, bu amacı gerçekleştirmek üzere kurduğu mekanizmaları iki ana başlık altında incelemek mümkündür. Bunlardan ilki, Birleşmiş Milletler Antlaşması’nın yukarıda aktarılan hükümleri bağlamında kurulan insan haklarını koruma usul ve mekanizmaları; diğeri ise Birleşmiş Milletler çerçevesinde hazırlanan insan hakları antlaşmalarıyla kurulan usul ve mekanizmalardır . Birleşmiş Milletler Antlaşması bağlamında kurulan insan haklarını koruma usul ve mekanizmaları : Yukarıda aktarılan Birleşmiş Milletler Antlaşması hükümlerinde de görüleceği gibi, Antlaşma Örgüt’ün temel organlarına, insan haklarının geliştirilmesi ve korunması görevini vermiştir. Her bir organ, bunu farklı usullerle gerçekleştirir. Bu usuller Birleşmiş Milletler Antlaşması’na dayandıkları için, üye olan her devlete uygulanabilir. Başka bir ifade ile, bu usullerin uygulanması, Devletin bir insan hakları sözleşmesine taraf olması koşuluna bağlı değildir. Genel Kurul : Birleşmiş Milletler Antlaşması’nın 13. maddesinin verdiği yetkiye dayanarak, Ekonomik ve Sosyal Konsey’den, tali organlardan, Genel Sekreterlik’ten ve diğer BM kuruluşlarından insan hakları alanında incelemeler yapılmasını istemektedir. Genel Kurul, insan hakları alanındaki görevlerini yerine getirmek üzere insan hakları antlaşmaları kabul etmekte ve kararlar çıkartmaktadır. Ekonomik ve Sosyal Konsey : BM Antlaşması’nın 62. maddesinin verdiği yetkiye dayanarak, insan haklarına ilişkin konularda tavsiye kararları verebilir, 68. maddesinin verdiği yetkiye dayanarak, komisyonlar kurabilir. Nitekim, Konsey bu yetkisine dayanarak, 1946 yılında İnsan Hakları Komisyonu’nu kurmuştur. Komisyon tarafından hazırlanan kararlar, önce Konsey tarafından onaylanır, sonra Genel Kurul’a sunulur. Komisyon’a bağlı bir altkomisyon (İnsan Haklarının Geliştirilmesi ve Korunmasına Dair Alt Komisyon), belirli konularda atanan “özel raportörler” ve “çalışma grupları” bulunmaktadır. İnsan Hakları Komisyonu dışında, “Suçun Önlenmesi ve Suçlulukla Mücadele Komitesi”, “Kadının Statüsü Komisyonu” ve diğer bazı tali organların da, Konsey’e bağlı olarak faaliyet gösterdiği belirtilmelidir. İnsan Hakları Komisyonu : 1946 yılında Ekonomik ve Sosyal Konsey tarafından kurulan Komisyon’un bugünkü üye sayısı 53’tür. Komisyon’un ilk faaliyeti, “Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi”ni hazırlamak olmuştur. Hukuki bağlayıcılığı olmayan bu belgeyi, insan hakları alanındaki birçok antlaşma izlemiştir. Örnek olarak Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi, Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi ve Çocuk Hakları Sözleşmesi sayılabilir. Başlangıçta, Ekonomik ve Sosyal Konsey’e yardımcı olma amacıyla incelemeler yapan, önerilerde bulunan ve tavsiye kararları hazırlayan Komisyon’un yetkileri, zamanla genişlemiştir. Ekonomik ve Sosyal Konsey, 1966 yılında aldığı 1235 sayılı kararla, Komisyon’a insan hakları ihlallerini araştırma görevi vermiştir. Karar numarası ile anılan bu usulde (1235 Usulü), ya ilgili devlete durumu düzeltmesi yolunda tavsiyede bulunulur, ya da bir çalışma grubu veya özel raportör görevlendirilerek ilgili devlet hakkında soruşturma yapılması yoluna gidilir. Ekonomik ve Sosyal Konsey’in 1970 yılında aldığı 1503 sayılı kararıyla kurulan usul ise (1503 usulü), Komisyon’un bireyler, gruplar ya da örgütler tarafından yapılan başvuruları değerlendirmesini öngörmektedir. Bu başvurular, Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi’nde öngörülen hakların ihlali iddiasıyla yapılabilir. Münferit ihlaller değil, sistematik ihlallerin incelenmesi söz konusudur. Bu nedenle, söz konusu ihlal iddiaları daha önce başka bir uluslararası denetim önüne götürülmüşse dahi inceleme yapılabilir. Komisyon incelemesi tümüyle gizlidir. İlgili devletten, bir temsilci gönderilerek ihlal iddiasına ilişkin soruları yanıtlaması istenir. Türkiye, 1983-1986 yıllarında bu usule tabi olarak inceleme altına alınmıştır. Güvenlik Konseyi : BM’in barış ve güvenlik konularında görevli asli organıdır. Barış ve güvenliğin insan haklarının korunmasının asgari koşulları olması nedeniyle, Güvenlik Konseyi’nin kararlarından birçoğunda, insan haklarına gönderme yapılmıştır. Güvenlik Konseyi, Eski Yugoslavya ve Ruanda’da yaşanan iç çatışmalarda yaşanan kıyımlardan sorumlu olanların cezalandırılmasını sağlamak üzere, bu ülkelerle sınırlı yetki kullanacak iki ulsulararası ceza mahkemesi kurmuştur. Genel Sekreterlik : Genel Kurul, 1993 yılındaki bir kararıyla İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’ni kurmuştur. İnsan hakları alanında BM içince başlıca sorumluluğa sahip olan Yüksek Komiser, Genel Sekreter adına faaliyette bulunur. Faaliyetleri hakkında Genel Kurul’a, Ekonomik ve Sosyal Konsey’e ve İnsan Hakları Komisyonu’na bilgi vermek durumundadır. Vesayet Konseyi : BM’in 6 temel organından biri olan Konsey, vesayet altında hiçbir ülke kalmadığından, yetkilerini askıya almıştır. Uluslararası Adalet Divanı : BM’in temel yargı organı olan Divan, sadece devletler arasındaki uyuşmazlıkları görmeye yetkilidir ve bir insan hakları mahkemesi değildir. Ancak Divan, bazı kararlarında insan hakları hukukunun gelişimini sağlayacak ifadelere yer vermiştir. Birleşmiş Milletler çerçevesinde hazırlanan insan hakları antlaşmalarıyla kurulan usul ve mekanizmalar: Birleşmiş Milletler çerçevesinde hazırlanan insan hakları antlaşmalarıyla kurulan usul ve mekanizmalar, yukarıda değinilen usullerden farklı olarak, sadece ilgili antlaşmanın ihlali iddialarına ilişkindir. Bu nedenle de, sadece taraf devletler hakkında işletilebilirler. Bu usuller, BM’in 6 temel insan hakları antlaşmasının uygulanmasını izleme amacıyla kurulmuştur. BM’in insan hakları antlaşmaları, bunlarla sınırlı değildir. Ancak, diğer antlaşmaların uygulanmasının izlenmesi için henüz bu nitelikte bir mekanizma kurulmamıştır. 6 temel antlaşma ile, bu antlaşmaların uygulanmasının izlenmesi için kurulan mekanizmalar şunlardır: 1. Medeni ve Siyasi Haklara Dair Uluslararası Misak – İnsan Hakları Komitesi 2. Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara Dair Misak – Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Komitesi 3. Irk Ayrımcılığının Tüm Biçimlerinin Ortadan Kaldırılmasına Dair Uluslararası Sözleşme - Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılmasına Dair Komite 4. İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayrıinsani veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi – İşkenceye Karşı Komite 5. Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Tüm Biçimlerinin Ortadan Kaldırılmasına Dair Sözleşme / Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Tüm Biçimlerinin Ortadan Kaldırılmasına Dair Sözleşme’nin İsteğe Bağlı Protokolü - Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılmasına Dair Komite 6. Çocuk Hakları Sözleşmesi – Çocuk Hakları Komitesi Daha sonra ayrıntılarıyla inceleneceğinden, ilk iki Komite’ye burada değinilmeyecektir. 1. Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılmasına Dair Komite (CERD): Türkiye’nin 16 Ekim 2002 tarihinde taraf olduğu Irk Ayrımcılığının Tüm Biçimlerinin Ortadan Kaldırılmasına Dair Uluslararası Sözleşme’nin 1. maddesi, Sözleşme ile koruma altına alındığı şekliyle “ırk ayrımcılığı”nın ne anlama geldiğini açıklar. Buna göre; “... ‘ırk ayrımcılığı’ terimi, siyasal, ekonomik, toplumsal, kültürel alanda ya da toplum yaşamının başka bir alanında, insan hakları ve temel özgürlüklerin eşitlik temeli üzerinde tanınmasını, kullanılmasını ve bunlardan yararlanmayı önlemek ya da zedelemek amaç ya da sonucuyla ırk, renk, soy, ulusal ya da etnik kökene dayalı herhangi bir ayrım, dışlama, kısıtlama ya da yeğlemede bulunma anlamına gelir.” Madde 2 ise, devletin bu sözleşme bakımından yükümlülüklerinin neler olduğunu sıralar. Bu yükümlülük özetle, devletin ırk ayrımcılığını yasaklaması ve önlemesidir. Sözleşme’nin 6. maddesi, taraf devletlere bir başka yükümlülük daha getirmiştir; etkili iç hukuk yolları kurma yükümlülüğü. Buna göre; “Taraf Devletler, yargı yetkileri içindeki herkese, bu Sözleşme’ye aykırı olarak, insan haklarını ve temel özgürlükleri çiğneyen herhangi bir ırk ayrımcılığı eylemine karşı, yetkili ulusal mahkemeleri ve öbür Devlet kuruluşları eliyle, etkin koruma ve yargı yolu sağladığı gibi, bu mahkemelerden böyle bir ayrımcılık sonucu olarak uğradığı zararın hakça ve yeterinde giderilmesini isteme hakkı sağlar”. Sözleşme’nin 8. maddesi ile kurulmuş olan Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılmasına Dair Komite, yukarıda sayılan yükümlülüklerin, taraf devletlerce yerine getirilip getirilmediğini izler ve bu alanda uzman 18 kişiden oluşur.Komite’nin 3 işlevi vardır: 1) Sözleşme’ye taraf olan devletlerin, Sözleşme’den kaynaklanan yükümlülüklerini nasıl yerine getirdiklerine dair raporların incelenmesi, bu işlevlerden ilkidir. Taraf devletler, bu raporlarda Sözleşme’nin uygulanması için aldıkları yasal, yargısal ve diğer tedbirleri belirtirler. İlk rapor, devletin Sözleşme’ye taraf olmasının ardından bir yıl içinde sunulur. Daha sonra her iki yılda bir veya Komite’nin talebi üzerine devletler rapor sunarlar. 2) İkinci işlev, taraf devletlerce yapılan bildirimlerin değerlendirilmesidir. Eğer bir taraf devlet, bir diğer taraf devletin, Sözleşme’den kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmediği kanaatinde ise, konuyu Komite’nin bilgisine sunar. Ancak bunun için, iç hukuktaki tüm hak arama yollarının tüketilmiş olması gerekir. Komite gerekli bilgileri topladıktan sonra, bir Uzlaştırma Komisyonu kurabilir. Komisyon’un hedefi, iki devlet arasında dostane çözüme ulaşılmasının sağlanmasıdır. 3) Üçüncü işlev ise, bireylerce yapılmış bildirimlerin incelenmesidir. Ancak bunun için, ilgli taraf devletin, Komite’nin bu yetkisini tanımış olması gerekir1 (Madde 14/1). Bu bildirimi yapmış olan devlet, Sözleşme’de korunan hakların ihlal edildiğini ileri süren ve diğer iç hukuk yollarını tüketen birey ve birey gruplarının iddialarını incelemek üzere, ulusal hukuk düzeni içinde bir organ kurabilir veya gösterebilir. Sözleşme hükümlerinin ihlali nedeniyle mağdur olduğunu iddia eden ve bu organa başvurmuş ama sonuç alamamış olan birey veya birey grupları, 6 ay içinde Komite’ye başvurabilir. 1 Türkiye Komite’nin bu yetkisini henüz tanımamıştır. Komite, inceleme sonuçlarını, bir raporla ortaya koyar. Eğer Sözleşme’nin ihlal edildiği sonucuna varmışsa, taraf devlete tavsiyelerde bulunur ve taraf devlet, Komite’nin tavsiyeleri doğrultusunda yaptıklarını Komite’ye bildirmeye davet edilir. 2. İşkenceye Karşı Komite (CAT): Türkiye’nin 1 Eylül 1988 tarihinde taraf olduğu İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayrıinsani veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin 1. maddesi, Sözleşme ile yasaklandığı şekliyle “işkence”nın ne anlama geldiğini açıklar. Buna göre; “... ‘İşkence’ terimi, bir şahsa veya bir üçüncü şahsa, bu şahsın veya üçüncü şahsın işlediği veya işlediğinden şüphe edilen bir fiil sebebiyle, cezalandırmak amacıyla bilgi veya itiraf elde etmek için veya ayrım gözeten herhangi bir sebep dolayısıyla bir kamu görevlisinin veya bu sıfatla hareket eden bir başka şahsın teşviki veya rızası veya muvafakatıyla uygulanan fiziki veya manevi ağır acı veya ızdırap veren bir fiil anlamına gelir ...”. Madde 2 ve devamındaki maddeler ise, devletin bu sözleşme bakımından yükümlülüklerinin neler olduğunu sıralar. Bu yükümlülük özetle, devletin yetkisi altındaki ülkelerde işkence olaylarını önlemek için gerekli tedbirleri almasıdır. Bunun için devlet, iç hukukta gerekli yasal düzenlemeleri yapacak, ilgili kişilere eğitim verecek, mağdurun zararının tam olarak karşılanmasını sağlayacak hukuk yolları ihdas edecektir. Sözleşme’nin 17. maddesi ile kurulmuş olan İşkenceye Karşı Komite, yukarıda sayılan yükümlülüklerin, taraf devletlerce yerine getirilip getirilmediğini izler ve bu alanda uzman 10 kişiden oluşur.Komite’nin 4 işlevi vardır: 1) Sözleşme’ye taraf olan devletlerin, Sözleşme’den kaynaklanan yükümlülüklerini nasıl yerine getirdiklerine dair raporların incelenmesi, bu işlevlerden ilkidir. Taraf devletler, bu raporlarda Sözleşme’nin uygulanması için aldıkları yasal, yargısal ve diğer tedbirleri belirtirler. İlk rapor, devletin Sözleşme’ye taraf olmasının ardından bir yıl içinde sunulur. Daha sonra her dört yılda bir veya Komite’nin talebi üzerine devletler rapor sunarlar (Madde 19). 2) Komite’nin ikinci işlevi, Komite’ye ulaşan bilgiler ışığında, Sözleşme’ye taraf devletin ülkesinde sistematik olarak işkence uygulanıp uygulanmadığının ortaya çıkartılması için soruşturma yapmaktır. Bu soruşturma için söz konusu devletin ülkesine gidilmesi gerekiyorsa, ilgili devletin işbirliğinin sağlanması gerekmektedir (Madde 20). 3) Komite’nin üçüncü işlevi, bir taraf devletin bir başka taraf devlet aleyhine, Sözleşme’den doğan yükümlülüklerini yerine getirmediği iddiasıyla Komite’ye yaptığı bildirimleri almaktır. Ancak, aleyhine başvuruda bulunulan devletin ve böyle bir şikayette bulunan devletin, Komite’nin bu konudaki yetkisini tanımış olması gerekmektedir (Madde 21). Bu yöntemle Komite’ye başvurulabilmesi için, şikayette bulunan devletin önce Sözleşme’ye aykırı davrandığını düşündüğü taraf devlete bu görüşünü yazılı olarak bildirmesi ve bu bildirimi izleyen 6 ay içerisinde tarafları tatmin edici bir sonuca ulaşılamamış olması gerekir. İç hukuk yollarının tüketilmiş olması koşulu, burada da geçerlidir. Komite, taraf devletler arasında dostane çözüme ulaşılmasını sağlamak amacıyla bir uzlaştırma komisyonu kurabilir. Komite, konunun kendisine intikal ettirilmesinden itibaren 12 ay içinde, bir rapor hazırlayarak, başvuru hakkındaki görüşlerini ve tavsiyelerini bildirir. 4) İşkenceye Karşı Komite’nin dördüncü işlevi, bireysel başvuru yoludur. Ancak bu yola başvurulabilmesi, ilgili devletin bu yetkiyi tanımış olmasına bağlıdır (Madde 22).