Feminizm

advertisement
Feminizm
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Şuraya atla: kullan, ara
Başlığın diğer anlamları için Feminizm (anlam ayrımı) sayfasına bakınız.
Feminizm, kadınların haklarını tanıyarak bu hakların korunması amacıyla eşitsizliklerin
ortadan kaldırılmasına yönelik muhtelif ideolojiler, toplumsal hareketler ve kitle örgütlerinden
oluşur.[1][2] Kadın hareketi doğrudan kadınları ilgilendiren ve dolaylı olarak kültürümüzü
ilgilendiren konularda bilinç uyandırır. Feminizmin temel objektifleri eğitim, iş, çocuk bakımı
gibi konularda eşit haklara sahip olmaktan, yasal kürtaj hakkından, kadın sağlığı konusunda
ilerlemelere, tacizin ve tecavüzün engellenmesinden lezbiyen haklarına kadar uzanır.
Kadınların hakları ve ilgi alanlarını konu alan heterojen konseptin belirleyicisi kadındır.
Kadın ve erkek arasındaki toplumsal eşitsizliğin süregelmesi, feminizmin amacının kadının
toplumdaki yerinin iyileştirilmesinin ve toplumda gerçek bir eşitlik durumunun sağlanmasına
neden olmuştur. "Feminizm" kavramı altında sayısız hareket özetlenmiştir.(Kelimenin kökeni
Latince "femina" ve onun Fransızca türevi olan "Feminizme" kelimesinden gelir.)
"Aynı seviyede olma durumu, eşitlik, yani emansipasyon"dan anlaşılan (kadın ve erkek gibi)
toplumsal gruplar arasındaki yaşam koşullarındaki eşitsizliğin asimile edilmesidir. “Eşit
muamele” kavramından anlaşılan ise engelliler, hamileler gibi yaşam koşullarından muzdarip
olan toplumsal grupların tüm yaşam alanlarında eşitlenmesi durumudur. Bu kavramlar, şans
eşitliği ve insan haklarının temeli olan sosyal adaleti özetler.
Cinsiyet eşitliğinden ise cinsiyetlerin, tüm yaşam alanlarında gerçek bir eşitliğe sahip olmaları
anlaşılır. “Emansipasyon”un amacı mevcut engellerin ortadan kaldırılması ve meydana gelen
zorlukların üstesinden gelinmesidir. Emansipasyon, cinsiyet yüzünden yapılan ayrımın
tamamen zıddıdır. Asıl olarak kadın ve erkek eşitliği; bugün yalın olarak “cinsiyet”
kavramının kullanılmasındansa, biyolojik ve sosyal cinsiyetler arasındaki farklara girilmesini
daha ayrıntılı olarak tercih eder.
Feminizm, sosyoloji, politik akım ve etik alanlarından oluşur, temeli kadın özgürlüğüne
dayanmaktadır. Bazı versiyonları geçmiş ve şimdiki toplumsal ilişkilere karşı eleştireldir.
Çoğu toplumsal cinsiyet ve cinselliğe ilişkin toplumsal inşa olduğuna inandıkları unsurları
analiz etmeye odaklanmıştır. Yine çoğu feminist cinsiyet eşitsizliği ve kadın hakları, ilgileri
ve kadın sorunlarını araştırmaya odaklanmıştır.
Feminist teori toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin doğasını anlamayı amaçlar ve toplumsal
cinsiyet politikaları, iktidar ilişkileri ve cinsellik üzerine odaklaşır. Feminist hareket içinde
kadın ve erkeğin eşitliğini savunan gruplar olduğu gibi kadının biyolojik ve duygusal olarak
erkeğe üstün ve erkeğin "tamamlanmamış kadın" olduğunu savunan daha radikal gruplar da
yer almaktadır.
Genel bakış
Feminizm, bir teori olduğu gibi aynı zamanda da "hak eşitliği, insanlık şerefi ve kadınlara
karar verme özgürlüğü" amaçlarıyla, politik bir harekettir. Feminizm, kadınlara cinsiyet
hiyerarşisi baskısının sona ermesi ve toplumsal cinsiyet tutumlarının aynı değerde olması için
toplumun değişimini amaçlar.
Haziran 1993 Viyana Dünya İnsan Hakları Konferansı, uluslararası kadın hareketi için
oldukça önemli olmakla beraber kadınlar için insan hakları kavramı ilk olarak burada
Birleşmiş Milletler sürecine dahil edilmiştir. Harekete geçen dünya kadınları, dünyanın her
yerinden kadın kuruluşlarının ve bağımsız kadınların katıldığı büyük bir Kadının İnsan
Hakları kampanyası düzenleyip sonucunda “kadınların ve kız çocuklarının insan haklarının,
evrensel insan haklarıyla ayrılmaz, bölünmez ve vazgeçilmez” olduğu tezini ilan etmiştir. Bu
haliyle de resmi konferanslarda gündem oluşturucu bir konuma erişmişlerdir.
•
•
•
Aralık 1993'te özel olarak kadına karşı şiddeti ele alan ilk insan hakları belgesi olan "Kadınlara
Yönelik Şiddete Karşı Bildirge" Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda kabul edildi.
1994'te BM İnsan Hakları Komisyonu’na kadına yönelik şiddet konusunda özel bir raportör
atanması ve kadın haklarının BM İnsan Hakları mekanizmaları içine dahil edilmesi
kararlaştırıldı.
Süreç, 1994'te Kahire’de yapılan ICPD, 1995'te Pekin’de yapılan Dünya Kadın Konferansı ve
2000'de New York'ta yapılan Pekin+5 BM Özel Oturumuyla devam etti.
Uluslararası kadın hareketi, insan hakları kapsamında kadın hakları bakımından köklü
değişikliklere sebep oldu. Aile içi şiddet, toplu tecavüzler, kadının beden bütünlüğüne yönelik
hak ihlalleri, cinsel hakların, doğurganlık haklarının ihlali böylelikle BM kararlarında ve
uluslararası sözleşmelerde insan hakları olarak yer almaya başladı. Ancak, tutucu kesimler bu
ihlalleri, insan hakları kapsamı dışında bırakmak için yoğun çabalar harcadılar.
Bu kavram altında birçok hareket ve birbirine kısmen bağlı, ama aynı zamanda da farklı iz
bırakan darbe geliştirmiştir. Bunların dikkat çeken önemli bir kısmını kadınların erkeklere
karşı mağduriyeti, ihmal edilmiş kadınsı düşünceler, değerler ve projeler oluşturur. Feminist
Bilimsel Eleştiri ve feminist araştırmalar, birçok alanda günümüze kadarki karartılmış kadın
tarihini ve kadınların yeteneklerini günışığına çıkarmayı ve bu konularda çalışma yapmayı
kendilerine amaç edinmişlerdir.
Feminist Bilimsel Teori; feminizmi, bilimsel teori alanlarına cinsiyet tanımları bakımından
faydalı hale getirmeyi amaçlar. Feminist Filozofi, bazen de Bilimsel Sosyoloji ve Bilim
Tarihi’nin alt alanı olarak kabul edilir. Feminist Bilim Teorisi, insani bilimlere cinsiyet
tanımları konusunda temel araştırma malzemesi olarak hizmet eder. Feminist hamleler, genel
bilimsel teorik sorunları konu aldığı için, temel bilimsel sorunların içinde tartışılır.[3]
Feminizmin ilgilendiği konular
Feminizm üzerine yapılan temel tartışmalar günümüzde de hala değişim sürecindedir. 1960’lı
yıllardan beri aşağıdaki konular ana başlıklar olarak benimsenmiştir:
•
•
•
Hukuki eşitlik/emansipasyon (örn; kadınların kazançtaki payları, ücret eşitsizliği)
Diğer sosyal akımlarla olan ilişkisi
Cinsiyet kimliklerinin yaratılması
•
Seksüel otonomi
Feminizmin kökeni
Modern anlamda bir felsefe ve bir hareket olarak feminizmin kökeni kadının eğitimi hakkını
savunan Lady Mary Wortley Montagu ve Marquis de Condorcet gibi özgür düşünürlerin de
içinde yer aldığı Aydınlanma dönemine götürülmektedir. Kadınlar için ilk bilimsel topluluk
Hollanda Cumhuriyetinin güneyinde yer alan bir şehir olan Middelburg'de 1785 tarihinde
kurulmuştur. İngiliz kadın yazar Mary Wollstonecraft'ın feminist olarak adlandırılabilen A
Vindication of the Rights of Woman (Kadın Haklarının Müdafaası) (1792) adlı eseri bu
konuda ilk çalışmalardan biridir. Feminizm 19.yüzyılda kadınlarda adaletsiz davranıldığına
ilişkin inanç arttıkça organize bir hareket haline geldi. Feminist hareketin kökleri ilerlemeci
hareket özellikle de 19.yüzyıldaki reform hareketi içinde yer almaktadır. Harekete féminisme
adını veren kişi ütopyacı sosyalist Charles Fourier'dir(1837). Fourier, 1808 gibi erken bir
tarihte kadın haklarının genişletilmesini tüm tüm toplumsal ilerlemenin genel prensibi
olduğunu öne sürmüştür. İlk kadın hakları toplantısı New York, Seneca Falls'da 1848 yılında
yapılmıştır. 1869 yılında John Stuart Mill The Subjection of Women (Kadınların
Köleleştirilmesi) kitabını yayınlamıştır. Adı geçen kitabında Mill, "bir cinsin diğer bir cinse
hakimiyeti yanlış....ve....insanoğlunun gelişmesinin önündeki en büyük engellerden biridir.."
demiştir.
Pek çok ülke 20. yüzyılın ilk yıllarında özellikle de I. Dünya Savaşı'nın son yıllarında
kadınlara oy hakkını tanımıştır.
Feminizmin tarihi
Feminizm kavramı ilk olarak sosyal filozof Charles Fourier (1772–1837) tarafından ortaya
atılmıştır. Fourier sosyal gelişmenin kadınlara verilecek daha fazla özgürlükle mümkün
olduğunu savunmaktaydı. Bugün “Yeni Kadın Hareketleri” olarak da adlandırılmaktadır ve
temelde kısmen birbiriyle iç içe kısmen de ayrı teorik yapılardan oluşmaktadır.
Feminizmin ilk yılları
Feminizmle ilgili ilk yaklaşımlar 17. yüzyılda (insan haklarının da desteğiyle) Marie Le Jars
de Gourney’ın yazılarında ortaya çıkmıştır. Bunun yanı sıra Christine de Pizan, Olympe de
Gouges, Mary Wollstonecraft ve Hedwig Dohm’un da eserleri feminizm filozofisinin ilkleri
arasında sayılabilir.
Teori olarak feminizm ilk olarak 18. yüzyılın sonları ve 19. yüzyılın başlarına denk gelen
zaman aralığında temel haklar kategorisinde dünya sahnesine çıkmıştır. Başlarda temel
haklara sahip olanların sadece erkekler olduğu düşünülürdü; çünkü topluma ataerkil
gelenekler hâkimdi; ancak 1793 yılında Fransa da Olympe de Gouges bu durumu protesto etti.
Gouges İnsan Hakları olarak görünen “Erkek Hakları”nın onyedi maddesinin kadınlara
uyarlanmasını önerdi. Bunu da şu ünlü sözüyle dile getirdi: “Eğer kadının idam sehpasına
mahkûm olma hakkı varsa, tribünden izleme hakkına da sahip olmalıdır.” Fransa’da elde
edilen bu haklar kadınlar için bir ilktir.
Feminizmin ilk dalgası
19. yüzyılın son yıllarına doğru birçok Avrupa ülkesinde; Amerika Birleşik Devletleri ve
Avustralya'da feminizm ve özellikle de kadın hareketlerinin kitlesel ilk dalgası başladı. Bu
hareketin başlamasına sebep olan şey sözcülerine göre erkeklerle politik olarak eşit haklara
sahip olma isteği, aynı iş için erkeklerle eşit ücret alma isteği ve kadınların da üniversiteye
gidip her işte çalışma isteğiydi. Bu akım 19. yüzyılın sonlarına kadar birçok ülkeyi etkiledi.
Bundan önce üniversitelerde erkeklere oranla daha az kadın eğitim almaktaydı. Kadınlara
seçme hakkı, ilk olarak 1893 yılında Yeni Zelanda'da tanındı, yaygınlaşması ise 20. yüzyılda
oldu.[4] Almanya ve Sovyetler Birliği’nde 1917–1918 yıllarında sosyalist devrimin sonucunda,
Amerika ve Büyük Britanya’da aynı zamanlarda savaş döneminde kadınların ülkeye olan
katkılarından dolayı ödül olarak verildi. Fransa ve İtalya gibi başka ülkeler ise kadınlara
seçme hakkını II. Dünya Savaşı'nın sonunda vermeye başladılar.
Proleter kadın hareketleri
Sivil kadın hareketlerine karşılık olarak proleter kadın hareketleri ortaya çıkmıştır. SPD ve
SDAPR gibi sosyal demokrat partiler etrafında toplanmışlardır. 19. yüzyılın sonlarında
düzenledikleri toplantılarla taleplerini dile getirmişlerdir. Öncelikle yapı ve tekstil sektöründe
çalışan kadın işçilerle ilgili bir organizasyon düzenlediler. Düzenledikleri aktiviteler proleter
kadınların yaşam standartlarını daha iyi hale getirme amacını taşımaktaydı (çalışma
saatlerinin kısaltılması, sağlık sigortası, işsizlik gibi). Ayrıca kadınların hem ev kadını
olmaları hem de iş yerinde çalışıyor olmaları da konulaştırıldı.
Proleter kadın hareketlerinin önder teoricileri Clara Zetkin, Friedrich Engels, August Bebel ve
Alexandra Kollentai idi.
Friedrich Engels etnolojik çalışmalar yapmasından dolayı bunların sonucunda “Der Ursprung
der Familie, des Privateigentums und des Staates” (“ailenin, özel mülkün ve devletin kökeni”)
adlı yapıtını ortaya koydu. Ataerkilliğin insanlık tarihinin en başından beri var olduğu kanısı
ortaya çıktı ve erkekler biyolojik miraslarıyla ilgilenmeye başladılar. Bu da sadece kadın
cinselliği sınırlandırılıp kontrol edilebildiği takdirde mümkündü. Ataerkil, tek eşli evlilikler
bu amaca hizmet ediyordu. Çünkü kadınlar bu şekilde baskı altında tutulabiliyordu.
“Anaerkil” ve “Ataerkil” arasındaki çizgiler daralmaya başladı ve August Bebel bu değişim
içindeki güçlü değişimlere ve karakterlere dikkat çekmeye başladı. Özellikle
“Amazonensagen” adlı eserinde kadınların haklarından mahrum bırakılmasına karşı güçlü
duruşlarını ele almıştı.
Feminizmin ikinci dalgası
Ana madde: İkinci dalga feminizm
Feminizmin ilk dalgası 20. yüzyılın ilk 20 yılına kadar devam etti. Bu süreçte birçok ülkedeki
kadınların taleplerinin büyük bir bölümü hali hazırda yerine getiriliyordu. Buna karşılık
birçok sebep, kadınların toplumdaki geleneksel yerlerine geri dönmelerine sebep oldu.
1929’daki dünya ekonomik krizinde iş sıkıntısı ortaya çıktı ve işten ilk çıkarılan grup
kadınlardı. Alman faşizmi döneminde de kadınların üniversitede eğitim almalarına ve iş
hayatlarına sınırlandırılmalar getirildi. İkinci dünya savaşında erkekleri savaşta olması
nedeniyle sayısızca kadın, endüstrilerde çalışmaya başladı. Ancak savaş sonrasında tekrar
“kadın ve anne olmak” görevlerine geri döndüler.
Çeşitli formlara bürünen feminizm
Feminist teori içindeki cinsiyet, cinsiyet farklılıkları, cinsellik gibi terimler ve kadıngibi
holistik terimler tartışma konusu olmuş hatta bazı feministler feminizmin herkesin
kendisini %100 feminist olarak tanımladığı bir ideoloji olmadığını ileri sürmüşlerdir. Bu
sebeple feminizmin alt türleri oluşmuştur. İlk dönem feministleri genellikle ilk-dalga
feministleri 1960 sonrasındaki feministler ikinci-dalga feministleri olarak isimlendirilmiştir.
Bazıları yeni kuşak feministleri üçüncü-dalga feminizmi içinde görmektedir.
Farklı tür feminizmlerden bazıları:
•
•
•
•
•
•
•
Eşitlikçi formlar:
o Eşitlikçi feminizm - Önde gelen feminist liderleri de içeren çoğunluk bunun
feminizmin gerçek bir formu olmadığını öne sürmektedir.
o Bireyci feminizm - (liberteryen feminizm olarak da bilinir) Yukarıdakiyle aynıdır.
o Liberal feminizm
Kadın merkezli (gynocentric) formlar:
o Kültürel feminizm
o Cinsiyet feminizmi
o Pop feminizm
o Radikal feminizm
Baskının ataerkillikten kaynaklandığını kabul edenler:
o Anarko-feminizm
o Radikal feminizm
o Fransız feminizm
o Seks radikal feminizm
Baskının kapitalizmden kaynaklandığını kabul edenler:
o Marksist feminizm
o Sosyalist feminizm
Ayırımcı (segregationalist):
o Lezbiyen feminizm (lezbiyen ayrıkçılığı/lesbian separatism) )
o Ayrılıkçı feminizm/seperatist feminizm
Afrikan-Amerikan
o Siyah feminizm / Black Feminism
o Kadıncılık/Womanism
Batı-Dışı :
o Üçüncü Dünya feminizm
o Sömürge sonrası feminizm
Alt feminizm dalları
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Ekofeminizm
Fransız Feminizmi
Radikal Feminizm
Liberal Feminizm
Lezbiyen Feminizm
Marksist Feminizm
Sosyalist Feminizm
Pop Feminizm
İslamcı Feminizm
Ruhsal Feminizm
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Maddi Feminizm
Postmodern Feminizm
Varoluşçu Feminizm
Pro-seks Feminizm(seksüel açıdan liberal feminizm, seks-pozitif feminizm diye de bilinir)
Post-Kolonyal Feminizm
Amazon Feminizm
Kültürel Feminizm
Anarko-Feminizm
Üçüncü Dalga Feminizm
Kadınizm/Kadıncılık (Womanism)
Bireysel Feminizm
Feminizmin etkisi
20. yüzyıl boyunca feminizm, özellikle de kadın hareketleri; ABD, Kanada; Avustralya,
Asya’nın bazı bölümleri, Latin Amerika ve Afrika’da, cinsiyetlerin elde ettikleri hukuki,
sosyal ve kültürel hak eşitlikleriyle gelişme göstermiştir. Bütün bu gelişmelere rağmen
kadınlarının yaşam kalitesinin 1970’li yıllardan beri ABD ve Avrupa Birliği'nde erkeklere
oranla azalma gösterdiği kaydedilmiştir.
Dünyanın diğer bölgelerinde, kadının yeri son yüzyılda kayda değer bir gelişme
göstermemiştir. Buralarda da her iki cinsiyete mensup kişiler de seçme hakkını
kullanabilmektedir. Kadınların erkeklere oranla politik yönleri daha güçlüdür; ancak kadınlar,
Asya’nın bazı bölgelerinde, birçok Arap ve Afrika ülkelerinde erkeklerin gölgesinde
kalmaktadır. Bazı ülkelerde bir erkeğin birden fazla kadınla evlenebilmesi bile yasaldır.
Genellikle, kadınların yaptıkları işler daha az göz önünde ve daha az kazandıran işler. Bazı
Müslüman ülkelerde mahkeme önünde, kadının erkeğe oranla daha az söz söyleme gücü
vardır. Yine bazı Müslüman ülkelerde kadınların kıyafet konusunda sıkı yasaklar
koymuşlardır ve bunlara uyulmaması durumunda ölüm cezası uygulamaktadırlar.
Sivil haklar üzerindeki etkisi
Feminizmin batı toplumlarında kadınlara oy hakkı, daha eşit ücret, "hata aranmayan"
boşanma hakkı, çocukları babalarından uzak tutma hakkı, güvenli kürtaj elde etme hakkı,
kadınların kendilerini tecavüzle suçladıkları erkeklerden uzak tutma hakkı, Amerika'da
herhangi bir üniversiteye kabul edilme hakkı gibi hakların yürürlüğü koyulmasında büyük
etkisi olmuştur.
Din üzerindeki etkisi
Feminizmin dinin çeşitli yönleri üzerinde büyük etkisi olmuştur. Protestanlığın liberal
kollarında kadınlar günümüzde din kadını olabilmektedir ve reform içindeki muhafazakar ve
yeniden yapılanmacı Yahudilikte kadın, rabbi ve cantor olabilmektedir. Bu Hristiyan ve
Yahudi gruplarında kadın gittikçe daha fazla iktidar sahibi olup erkekle eşit duruma gelmekte,
bakış açıları inanca ait yeni ifadelerin ortaya çıkmasına sebebiyet vermektedir. İslam
ülkelerinde de çoğu kadın alim her iki cins tarafından kendilerine yöneltilen İslamiyetle
ilişkili soruları Arap televizyonlarında yanıtlamaktadırlar. İçinde bulunduğumuz günlerde
İslam ülkelerinde kadınların imamlık sorunu tartışılmakta, müftü yardımcısı (Türkiye)
olabilmektedir.
Feminizm aynı zamanda yeni dini formların doğuşunda da önemli bir role sahiptir. Neopagan
dinler özellikle Tanrıça ruhsallığının önemini vurgulamaya meyil göstermekte ve kadına ve
kutsal dişiye yönelik geleneksel dinlerin düşmanca tutumlarını sorgulamaktadırlar. Dianik
Cadılık (Dianic Wicca) kaynağı radikal feminizmde olan bir dindir.
Feminist felsefe
Feminist felsefe, 20. yüzyıl felsefesi ve günümüz felsefesinde ağırlıklı olarak kadınlar
tarafından temsil edilen yaklaşımları; tarihte ve günümüzde cinsiyetler arasındaki doğal ve
sosyokültürel farklılıkları ve bunların felsefe, sanat, bilim alanındaki etkileri ile erkek egemen
dünyada kadınların durumunu tanımlamaktadır. Bununla temel olarak “kadınlık” ve
“erkeklik” arasındaki tarih-felsefi düzenin araştırması yapılmaktadır.
Feminist felsefedeki ilk yaklaşımlar
14. yüzyıldan beri cinsler arası ilişki hakkında yazılar bulunmaktadır.
•
•
•
Ortaçağ Fransız yazarı Chrstine de Pizan (1365 –1430~) günümüzde avant la lettre feminist
olarak kabul edilmektedir. Pizan toplumsal çevresindeki erkeklerin kadın düşmanlığını
eleştirmiştir. 1400 yılında kadınları destekleyen bir tarikatın ütopik kuruluşunu anlatan Le Dit
de la rose adlı eserini yazmıştır. Yine aynı yıl gerçek kadın eğitimini konu ettiği Le Livre des
trois vertus (üç erdemin kitabı) adlı araştırma yazısını yazmıştır.
İngiliz filozof Mary Astell (1666–1731) o zamanki popüler doğa biliminden Descartes ve Bacon
gibi düşünürlerin fikirlerini geliştirmiş, aynı zamanda da Hobbes ve Locke’nin etik teorileri
üzerinde çalışmıştır. Ayrıca kadının doğası, mantığı ve ruhuna dair sorularla uğraşmıştır.
Zorunlu evlilikleri eleştirmiş ve böylece kadına baskının yasallığı hakkında bir tartışmaya
neden olmuştur.
İngiliz yazar Mary Wollstonecraft’in (27.04.1759 – 10.11.1797) hayatı boyunca iyi bir okul
eğitimi alabilmesi için hep engeller çıkmıştır. Bu yüzden kadınların eşit eğitim hakkı onun en
büyük hayat hedefi olmuştur. Mary Wollstoncraft’ın tanınan en ünlü eseri Kadın Haklarının
Müdafaası’dır (A vindication of the rights of woman, 1792).
Ortaya Çıkışı
Uygulamaya yönelik ve politik olarak şekillenen ilk dalga kadın hareketleri genel seçim
hakkının kısmi yürürlüğe girmesinden sonra durgunlaşmış ve yenilenen canlanma 1960’lı
yılların sonunda ikinci dalga kadın hareketlerini başlatmıştır. Ataerkil ilişkiler üzerine artan
kuramsallaştırma ve bilimselleştirme çalışmaları feminist felsefesinin ortaya çıkmasını
sağlamıştır.
Sorular
Feminist felsefesinin soruları sadece felsefede kadın bakış açısı ve deneyimlerin entegrasyonu
ile felsefe tarihinde kadın düşmanlığının ve ayrımcılığın ortaya çıkarılması değil, aynı
zamanda cinsiyet ayrımı olmadan, nesnel ve evrensel bir bilim olarak felsefeyi
sorunsallaştırmaktır.
Feminist politik felsefe
Feminist politik felsefe politika ile ilgi teorilerde mekânın evsel-ailesel ve açık-politik bir
ortam şeklinde yapılandırılmasını ve bunun sonuçlarının politika kavramı ile birlikte
erkeklerin hâkim olduğu ve bu bağlamda bu tür düşüncelerin “kadınlık” ve iktidar ile
ilişkilendirilen konuları araştırır.
Feminist etik
Feminist etik erkek ve kadın ahlakı arasındaki farklılıkları ve tipik olarak geleneksel etik
düzende hangi oranda kadın davranış modellerinin daha fazla olduğunu araştırmaktadır.
Temsilcileri
John Stuart Mill: John Stuart Mill, liberalizmin temsilcilerinden biri olarak sayılmaktadır ve
toplumdaki kadın durumuna ilişkin görüşleri liberal feminizm olarak tanımlanabilir. Eşi
Harriet Taylor Mill’den etkilenmiş ve 1865 yılından itibaren parlamentoda kadın seçim
hakkını savunan topluluğun milletvekili olmuş ve parlamentoda kadın seçim hakkı ile
boşanma hakkını talep etmiştir. İlk sosyal bilimsel olarak kadın baskısını araştırmıştır.
Simone de Beauvoir: Günümüz feminist felsefesinin temellerini yazar, filozof ve modern
feminizmin “annesi” olarak görülen Simone de Beauvoir (09.01.1908- 14.4.1986) atmıştır.
İkinci Cins (Le Deuxième Sexe, 1949) adlı çalışmasında varoluşçuluğun ve görüngübilimin
temelinde toplum için cinsiyet kavramının anlamını araştırmış ve ataerkil toplumda kadına
uygulanan baskıyı göstermiştir. Böylece feminizm teorisinin temel amacı olan cinsiyetler
arsındaki eşitliği ve hak eşitliğini ortaya koymuştur.
Judith Butler: Filozof Judith Butler (24 Şubat 1956) dekonstruktif (yapıbozumcu)
feminizmin ana temsilcisidir. En etkili eserleri olan "Cinsiyet Belası- Feminizm ve Kimliğin
Altüst Edilmesi" (Gender Trouble. Feminism and the Subversion of Identity, 1990) ve
Maddeleşen/Dert Olan Bedenler (Bodies That Matter, 1993) kitaplarında bahsettiği Queer
Teorisinin geliştirilmesinde rol almıştır. Butler’e göre cinsiyet edinçsel bir modele işaret
etmektedir.
Zira “eril” ve “dişil” sınıflandırmaları salt kurgu ve tasarımsaldır, ancak eylemsel ve edimsel
bazda oluşmaya el verişlidir. Sadece toplumsal cinsiyet (gender) değil, aynı zamanda
biyolojik cinsiyet (sex) de buna göre toplumsal, yani sosyokültürel olarak koşullanmışlığı ima
eden kavramlardır ve doğa tarafından mutlak olarak verilen içerik veya durumlar değildir.
Cinsiyet aidiyeti, her bir insanın bireyselliğinin parçalanarak ayrıştırılması uğruna
bütünsellikten koparılıp bozulmaktadır. Bu bağlamda geleneksel çift cinsiyetlilik “çok
cinsiyetlilik” ile yer değiştirmektedir.
Julia Kristeva: Filozof Julia Kristeva (24.06.1941) 70’li yıllar öncesi ataerkil toplumdaki
kadın kimliğini sorunsallaştırmış; fakat psikanalize yakınlığı dolayısıyla bazı feminist
edebiyat bilimi çevrelerince eleştirilmiştir.
Diğer Temsilciler: Helene Cixous, Bracha L. Ettinger, Patricia Hill Collins, Donna Haraway,
Sandra Harding, Nancy Hartsock, Luce Irigaray, Lynn Hankinson Nelson, Dorothy Smith,
Alison Wylie, Martha Nussbaum, Herta Nagl-Docekal
Feminist kuruluşlar
National Organization for Women (NOW) (Ulusal Kadın Örgütü)[değiştir | kaynağı değiştir]
National Organization for Women (NOW) (Ulusal Kadın Örgütü) en büyük İngiliz-Amerikan
feminist örgütüdür.
Üyeler
NOW’ın yapmış olduğu bildiriye göre bugün ABD’de 550.000 üye bulunmaktadır.
Başlangıçta üyelik erkeklere de açıktı.
Tarihi
NOW, 30 Haziran 1966’da Washington D.C.‘de kurulmuştur. Feminizmin yol gösterici
klasiklerinden olan The Feminine Mystique (Kadınlığın Gizemi, 1963) adlı eserin yazarı
Betty Friedan, örgütün 28 kurucuları arasında yer almaktadır ve örgütün ilk başkanlık
görevini yapmıştır. Diğer bir kurucu üye ise Piskopos kilisesinin ilk Afroamerikan rahibesi
olan Pauli Murray’dir. NOW’ın 1987’den 1991’e kadar başkanlığını ise Molly Yard
yapmıştır. 35. yıl dönümde başkanlığa Kim Gandy seçilmiştir.
Talepleri
NOW’ın ilk amacı Friedan’ın bir peçete üzerine yazmış olduğu: “Kadınlar şimdi (= now)
Amerikan toplumunun popüler kültürüne tam katılım için önlemler almalıyız ve böylelikle
bütün erkeklerle eşit derecede aynı sorumlulukları, ayrıcalıkları paylaşabilir ve üstlenebiliriz”
içerikli taleplerin karşılanmasıydı. 1966 yılında hareketin temel taleplerini ve ideallerini
“Statement of Purpose” (Amaçlar Bildirisi) ile ortaya koymuşlardır. NOW, 1970’li yıllarda
kadın ve erkek arasındaki eşitliği garanti altına alan Eşit Haklar Tasarısı’nı (Equal Rights
Amendment, ERA) ABD anayasasına sunmuştur.
23 Temmuz 1989’da Cincinnati, Ohio’da yapılan toplantıda ABD’nin çift partili sistemi
tartışılmış ve sorgulanmıştır. Üçüncü bir partinin kurulması konusu ele alınmıştır. Tartışmanın
sonucunda, kadınların politik bağımsızlığının bildirgesi (Declaration of Women's Political
Independence) ortaya çıkmıştır.
ABD anayasasının ek maddeleri için bir araştırma komisyonu oluşturulmuştur. Bu ek
maddeler cinsiyet ayrımının kaldırılması, ölçülü hayat standartları hakkı, temiz hava, su ve
çevre hakkı ile şiddet uygulamasının kaldırılması hakkını içermekteydi. Komisyonda,
NOW’ın daha önceki başkanlarından olan Elanor Smeal başkanlık yapmıştır. Bundan bir ay
sonra NOW, demokrasiden sorumlu komisyonu (Commission for Responsive Democracy)
kurmuştur.
Bugüne kadar örgüt, kadın hakları için yasama önlemleri ve medyada kadın temalarının ifade
edilişi üzerinde çalışmıştır.
NOW’ın günümüzde ağırlık verdiği noktalar ise hukuk sisteminde, okullarda, iş yerlerinde ve
toplumundaki diğer alanlardaki baskıların ve ayrımcılığın ortadan kalkması, kürtaj, aile
planlaması, çocuk doğurmada kendi kararını verebilme hakkı, kadınlara uygulanan şiddetin
önlenmesi, cinsiyet, ırk ve homofobinin ortadan kalkması ile toplumda eşit hak ve özgürlüğün
teşvik edilmesi olmuştur.[5]
Amerikan Ulusal Kadın Oy Hakkı Derneği (NAWSA)[değiştir | kaynağı değiştir]
National American Woman Suffrage Association (Amerikan Ulusal Kadın Oy Hakkı Derneği
- NAWSA) kadın hakları için çalışan Ameriakan kadın deneklerinden birisidir. Elizabeth
Cady Stanton ve Susan B. Anthony tarafından 1890 Mayıs ayında kurulmuştur. NAWSA,
1869 yılında kurulmuş olan National Woman Suffrage Association (Kadınların Oy Hakkı
Ulusal Derneği – NWSA) ve American Woman Suffrage Association’ın (Amerikan Kadın Oy
Hakkı Derneği - AWSA) birleşmesiyle ortaya çıkmıştır.
AWSA ve NAWSA'nın ilk etkinlikleri
American Woman Suffrage Association Boston’da Lucy Stone, Julia Ward Howe ve
Josephine Ruffin tarafından kurulmuştur. Üyelerini tutucu çevreler oluşturuyordu. Bir çoğu
öncelikli olarak zencilerin seçim hakkı için çalışan ve kölelik karşıtı olan American Equal
Right Association‘da (Amerikan Eşit Haklar Derneği - AERA) de çalışmışlardır. Birlik
NWSA kadar militan olmamış ve iş yerlerindeki kadın ayrımcılığı ve kadınlar için boşanma
hakkı gibi konularla uğraşmamıştır. 1870 yılından itibaren Lucy Stone AWSA için Women’s
Journal’ı çıkarmıştır.
Ayrıca AWSA’nın tutucu olarak savunulduğu diğer bir durum ise Elizabeth Cady Stanton ve
Susan B. Anthony tarafından New York‘da başlangıçta radikal bir konuma sahip olan
National Woman Suffrage Association’ın kurulması olmuştur. NWSA sadece kadın üyeleri
kabul ediyordu ve ABD anayasasının 15. ek maddesine karşı bir karar çıkarmıştır. Bu karar
ABD vatandaşı olan bütün erkeklerin ten ve etnik köken farklı olmaksızın eşit haklara sahip
olmasını garanti altına almış; fakat kadınların seçim hakkı reddedilmiştir. Bu noktada NWSA
politikası AERA’nın amaçlarına karşı çıkmış ve NWSA cinsiyet ve ırk ayrımı olmadan genel
seçim hakkı için anayasa 16. ek maddesini talep etmiştir. AWSA’nın çalışmaları kadın
haklarına yoğunlaşırken NAWSA’nın programı buna ek olarak kadın politik konuları da
katmıştır.
Birleşme
Zaman geçtikçe NWSA’nın politikasi tutuculaşmıştır. Susan B. Antony’nin derneğin başkanı
seçilmesiyle kadınları seçim hakkı konusundaki çabalar artmıştır. NWSA’nın da bu zamana
kadar temel konusu olan diğer kadın politik amaçlar ise önemsenmemiştir. Bu yön değişikliği
ile hayal kırıklığına uğrayan radikal süfrajetler NWSA’dan ayrılmışlardır. 1890 yılında
American Woman Suffrage Association tartışmasız olarak National Woman Suffrage
Association ile birleşmiştir. Her iki dernek de Elizabeth Cady Stanton, Susan B. Anthony,
Carrie Chapman Catt, Frances Willard, Mary Church Terrell, Matilda Joslyn Gage ve Anna
Howard Shaw tarafından yürütülen American Woman Suffrage Association’a karşı Joslyn
Gage, Olympia Brown ve Cady Stanton’ın oylarına karşı birleşmiştir.
NAWSA birleşmeden sonra zamanla politik gücünü kaybetmiştir. ABD anayasası 19. ek
maddesi ile ABD’de kadınların seçme hakkına kavuşması ile dernek önemini yitirmiş ve 1920
yılında da kapanmıştır. En son oturumda NAWSA‘dan Cary Ann Chapman bugün hala
varlığını sürdüren katılımcı demokratik League of Women Voters kurmuştur.
Eleştiriler
Varoluşundan beri feminizm birçok yönden eleştirilere maruz kalmıştır. Bunun nedeni
feminizmin içinde birçok başka akımın da özetleniyor olması ve hayatın belli başlı kısımlarını
günışığına çıkarıyor olmasıdır.
Feminizmin kendi içindeki eleştiriler
Feminist hareketlerin içindeki eleştiriler, radikal feministler ve aykırı feministlerin yarattığı
tartışmalardan doğan “erkek” odaklı, ataerkil yapılı toplumların gelişmesine neden olmuştur.
Birçok feminist, özellikle de Alice Schwarzer için pornografi, bu akım içinde tartışılması
gereken konulardandır. Bu yüzden de karşıt bir akım olarak sekse pozitif bakan feministler
ortaya çıktı. Bu akımda cinsellik ve pornografinin her iki cinsiyet için de açık olması gerektiği
savunuldu.
Feminist bilimine ret
Sydney’li David Stove, feminizmin üniversitelerde kadın araştırmaları başlığı altında bir bilim
olarak kabul görülmesine yardımcı olmuştur; ancak objektif ve gerçekçi olarak bu bilime
bakmanın zorluğundan dolayı genel anlamda bilim olarak kabul görememiştir. Alman
kriminolog ve üniversite profesörü Micheal Bock, feminist bilimi kabul etmeyenlerdendir.
“Feminizm var, bilim de var; ancak feminizm bilimi yok” demiştir.
Anti feminizm
Bu kavram altında, feminizme zıt olarak düşünülen farklı düşünce tarzları ve akımlar genel
olarak özetlenmiştir.
Maskülizm temelde erkek deneyimi üzerine inşa edilmiş toplumsal teori ve politik bir hareket
tarzıdır. Maskülizmin temsilcileri, cinsiyet eşitsizlikleri ve erkek hakları gibi konular üzerine
yoğunlaştıkları halde bir yandan toplumsal ilişki eleştirileri de yaparlar. Çoğu Maskülizm’i
savunan kişiye "maskülist" denir. Tarihte bunu ilk kez ortaya koyan sosyalist teorist Ernest
Belfort Bax idi.
Maskülizm kadın ve erkek tüm toplumda eşitliği savunan ve anti-feminist nitelendirmeyi
kabul etmeyen Maskülinizm'den erkeğin üstünlüğünü savunması ve anti-feminist tavrı
itibarıyla ayrılmaktadır.İlk antifeminist Ernest Belfort Bax idi. (1854–1918).
Ernest Belfort Bax 23 Temmuz 1854’te doğan, 26 Kasım 1926’da ölen sosyalist bir gazeteci
ve filozoftur. Dindar bir ailenin oğlu olarak Leamington'da doğan Bax, Almanya'da felsefe
eğitimi ırasında Marksizm ile tanıştı. Marx'ın fikirleriyle Kant, Schopenhauer ve
Hartmann'ınkileri bir araya getirdi. Sosyalizme de istekli ve bu konuda da keşfetmeye açıktı.
Ayrıca da ateşli bir ateistti.
Bax, bütün hayatı boyunca sosyalizmin olgunlaşması için ekonomik koşulları gerekli gördü
ancak eğitim eksikliğinin buna engel olduğunu savundu. Başlangıçta aşırı bir milliyetçilik
karşıtı olan Bax, I. Dünya Savaşı'nda İngiltere'yi desteklemeye başladı, fakat bu desteğe kadar
mesleği: - avukatlığa yoğunlaşmış ve politikayla çok az ilgilenmişti.[6]
Feminizm ve Erkekler
Feminizm'in kökeni 1700'lü yıllara kadar uzanır. Erkekler 1996 yılındaki Quebec'te
gerçekleştirilen Feminizm konferansında pro feminizm (ilkel feminizm) adıyla feminist
hareketin içine kabul gördüler. Bu yıla kadar erkekler feminizm içerisinde yer alamıyordu.
Erkeklere kapalı bir ideolojiydi. Sebebi de feministlerin erkekleri kadın olmamın ne olduğunu
anlayamayacak basit canlılar olarak görüyor oluşuları[7] ve erkeklerin ne kadar iyi niyetli
olsalar da erkek oldukları için ataerkilliğin dinamiklerini tekrar edeceklerine inanmalarıdır.[8]
Ancak cinsiyet eşitliği için mücadele veren erkeklerin sayısının çok büyük bir artış göstermesi
feministlere bu düşüncelerinde yanıldıklarını göstermiş ve erkekleri ilkel feminizm adı altında
feminist ideolojiye almışlardır.[9] Feminizm yine aynı sebepten dolayı çoğu zaman da
kadınları bir çok alanda merkeze yerleştirmiş ve daha geniş haklar istemiştir. Eşitsizlikleri
kadınların sahip oldukları geniş haklarla getirebileceğini iddia etmiştir.[10] Lezbiyen
feministler, erkeklerle cinsel ilişki kurmaya devam etmenin, ayrımcı yasaların kadınları erkek
partnerleri kadar kazanmalarına engel olmasına veya hatta iyi nitelikleri için gereken yeterli
ödemeyi alamamalarına, evli kadına baskı uygulamakta kullanılan ve onun kariyer yapmasını
engelleyen tam gün bebek bakıcılığı yaptırılmalarına ve ev hanımlarını erkeğe ekonomik
bakımdan bağımlı kılmaya sebep olan baskıcı heteroseksüel modele yakalanmak anlamına
geldiğini iddia etmektedirler. Hatta erkeklerle cinsel ilişkiye giren biseksüel kadınlar dahi
erkek partnerlerini terk etmeleri için lezbiyen feminizm tarafından tamamen kadınlarla cinsel
ilişki kurmaya teşvik edilmektedirler.[11]
Download