ÖĞRENME Doç.Dr. Mehmet Erdoğan Akdeniz Üniversitesi Eğitim Programları ve Öğretim Anabilim Dalı Kuram; Çeşitli değişkenler arasındaki ilişkiyi basit ve anlaşılır olarak ifade etmeye yarayan, sistemli ve düzenli bir bütün Değişkenler arasındaki ilişkiyi basit ve anlaşılır bir biçimde ifade etmek amacıyla birleştirilmiş tanımlar, gözlemler, koşullar ve ilkeler bütünü Öğrenmeyi kolaylaştıran başlıca faktörler iki grupta toplanabilir. Birinci grupta bireyin kendisinden kaynaklanan faktörler bulunmaktadır. Bunlar olgunlaşma, yaş, zekâ, güdülenme, genel uyarılmışlık hali, kaygı, fizyolojik durum, önceki öğrenmelerin aktarımı, türe özgü hazır oluştur. İkinci grupta bireyin öğrenme çevresinden kaynaklanan faktörler bulunmaktadır. Bunlar öğretme yöntem ve teknikleri, öğrenilecek malzeme, öğrenme ortamı gibi faktörlerdir. Öğrenmeyi Etkileyen Faktörler A. Öğrenen İle ilgili Faktörler 1. Türe özgü hazır oluş 2. Olgunlaşma 3. Genel Uyarılmışlık – Kaygı 4. Geçmiş yaşantılar – transfer 5. Bireysel farklar ( yetenek ve beceri) 6. Dikkat (algı, duyum, alışma, duyarsızlaşma) 7. Güdülenme B. Öğrenme Yöntemi ile ilgili Faktörler C. Öğrenme malzemesi (konu) ile ilgili Faktörler 1. Öğrenme zamanı 1. Metnin zorluğu 2. Algısal ayırt edebilirlik 3. Anlamsal çağrışım 4. Kavramsal gruplama 2. Öğrenilecek konunun yapısı 3. Geri bildirim – dönüt 4. Öğrenenin katılım düzeyi D. Öğrenme Ortamı 1. Fiziksel çevre 2. Sosyal çevre Öğrenme - Olgunlaşma İlişkisi Gelişme Öğrenme Hazır Bulunuşluluk Olgunlaşma Büyüme Öğrenme – Uyarılma (Kaygı) İlişkisi Öğrenmede ön yaşantılar Aktarma / transfer (olumlu – olumsuz) Önceki Öğrenmeler Kolaylaştırma Sonraki Öğrenmeler Küçük yaşta bisiklet sürmesini öğrenmiş bir bireyin, bilmeyenlere göre motosiklet kullanmasını daha kolay öğrenmesi Önceki Öğrenmeler Sonraki Öğrenmeler Zorlaştırma Türkiye’de araba kullanan bir bireyin, KIBRIS veya İngiltere’de araba sürmede zorluk yaşaması Ket Vurma (Bozucu etki) Ket Vurma; Bir öğrenmenin başka bir öğrenmeyi bozucu etki yaparak; zorlaştırması, unutturması veya hatırlamayı güçlendirmesi durumudur. Eski öğrenilen bilgi, beceri davranışlar Unutturması Bozucu etki Yeni öğrenilen bilgi, beceri davranışlar Örn.; TREN kullandıktan sonra TIR kullanmaya başlayan bir şoförün trenle ilgili bazı düğmelerin yerlerini ve kullanım şeklini unutması Eski öğrenilen bilgi, beceri davranışlar Unutturması Bozucu etki Yeni öğrenilen bilgi, beceri davranışlar Örn.; yeni yıla girmemize rağmen (2014), evraklara tarih atarken 2013 yazılması. Veya para birimi değişmiş olmasına rağmen 1tl ye 1 milyon denmesi. Öğrenme – Güdü / Motivasyon Güdü Doyum ve Rahatlama Davranış Güdüler şekildeki gibi gerçekleşir (1) İhtiyacın hissedilmesi, (2) İhtiyacı gidermeye yönelik davranış ve (3) Doyum ve rahatlama Kendini Gerçekleştir me Bilme, anlama, merak, öğrenme, keşfetme Statü, saygınlık, prestij, takdir edilme, beğenilme Sosyal ve Psikolojik İhtiyaçlar İhtiyaçlar Hiyerarşisi Güvenlik ve barınma Temel Fizyolojik İhtiyaçlar, açlık, susuzluk, nefes alma, uyuma..vb Temel ihtiyaçlar Sevgi, Ait olma, paylaşma Öğrenme - Zaman İlişkisi Toplu Çalışarak Öğrenme; Öğrenenin hiç ara vermeden, zamanı bölmeden bir oturuşta çalışarak öğrenmesi. Kalıcı ve etkili bir öğrenme sağlamaz Bilgiler taze olduğundan (anlık) başarı elde edilir Aralıkla Çalışarak Öğrenme; Öğrenenin konuyu anlamlı parçalara bölerek ve zamana yayarak çalışması Kalıcı ve etkili bir öğrenme sağlar Öğrenme - Öğrenenin Aktifliği İlişkisi Öğrenenin aktiflik (katılım )düzeyi arttıkça, öğrenmenin etkililiği o oranda artar Okuma %10 Sorma İzleme %20 %30 Dinleme %40 %50 Yazma %60 %70 Anlatma %75 Tartışma %80 %85 Yaşama %100 Anlamsal / kavramsal Çağrışım - Öğrenme Kavramın anlam veya içerik olarak başka bir kavramı hatırlatması ve çağrıştırması Çağrışımlar yolu ile yeni kavramlar zihindeki şemalara yerleştirilir. Çağrışıma yol açmayana bilgilerin öğrenilmesi güçtür. Kavramlar ön bilgiler / yaşantılar ile ilişkilendirilirse yeni bilgileri hatırlamak kolay olur. Zihinde bilgiler birbirleri ile bağlantılı bulunur. Eğer bağlantı kurulmazsa yeni bilgiler unutulur ve kaybolur. Fiziksel / sosyal ortam - Öğrenme Fiziksel Ortam; Gürültü, ışık, ses, darlık, sıcaklık vb. Sosyal Ortam; Kalabalık, aile ortamı, arkadaş çevresi, ekonomik şartlar vb. Öğrenme nasıl gerçekleşir? Nasıl Öğreniriz? Öğrenme Kuramları Davranışçı Öğrenme Kuram Sosyal – Bilişsel Öğrenme Kuramı Bilgiyi İşleme Kuramı Gestalt Kuramı 1. Davranışçı Öğrenme Kuramı Öğrenme; Ölçülebilir ve gözlenebilir davranışlar Etki-tepki Öğrenme süreci davranış değişikliğidir. Uyarıcı ile davranış arasında bir bağ kurularak gelişir (pekiştirme yoluyla davranış değiştirilir). Bu yaklaşım öğrenmede, pekiştireç, güdülenme, tekrar ve yaparak öğrenmeyi temel almaktadır. Davranış Sonradan kazanılan davranışlar Doğuştan gelen davranışlar (içgüdüsel ve refleksif) Geçici Davranışlar (ilaç, hastalık vb. etkisi ile oluşan davranışlar 1. İstendik a. planlı eğitim ürünü b. Plansız eğitim ürünü 2. İstenmedik a. Kötü kültürel koşullarda kazanılan b. Eğitimin hatalı yan ürünü Bireylerin davranışları dış çevrenin etkisiyle değişkenlik gösterir. Dış uyaranların ne olduğu tespit edilebilirse; Davranış değiştirilebilir Davranış düzeltilebilir Yeni davranışlar kazandırılabilir. “Davranış” dışsal koşullara göre şekillenir. Birey dış çevrenin etkisine göre davranışa devam eder veya davranıştan kaçınır. Öğrencinin davranışını etkileyen dışsal faktörler tespit edilebilirse, davranış kontrol edilebilir. Davranışçı yaklaşımın sayıltıları 1. İnsanların öğrenmesi ile diğer canlıların öğrenmesi birbirine benzer 2. İnsan zihni bir kara kutu gibidir. Kutuya giren (uyarıcı) ve kutudan çıkan (tepki) ölçülebilir ve gözlenebilir. ? UYARICI TEPKİ 3. İnsan zihni doğduğunda boş levha gibidir. 4. Öğrenme, uyarıcı ile tepki arasındaki bağlantıya bağlıdır. Sadece organizmanın gözlenen davranışlarında bir değişiklik meydana geldiğinde öğrenmeden bahsedilebilir. Klasik Koşullanma Bağlaşımcılık Kuramı Davranışçı Öğrenme Kuramları Bitişiklik Kuramı Edimsel Koşullanma Davranışçı kuramın temsilcileri Pavlov (1849 – 1936) Thorndike (1874-1949) Watson (1878 -1958) Skinner (1904 -1990) Klasik Koşullanma (Ivan P. Pavlov) Köpeğin sadece yiyecek getirildiğinde değil, yiyeceği kendisine getiren kişiyi gördüğünde de salya salgılaması – Klasik Koşullanma Pavlov; öğrenmeyi koşullanmış tepki / tepkisel koşullanma olarak tanımlar I. ADIM II. ADIM III. ADIM Zil (Nötr Uyarıcı) Zil (Nötr Uyarıcı) Zil (Şartlı Uyarıcı) (TEPKİ TOK) Et (Şartsız Uyarıcı) Salya (Şartsız Tepki) Salya (Şartlı Tepki) Örnek Sevecen öğretmen ----- mutluluk Okul + Sevecen öğretmen ----- mutluluk Okul ----- mutluluk Diş çekimi ----- korku Diş doktoru + diş çekimi ----- korku Diş doktoru ----- korku Cezalandırıcı öğretmen ----- Korku, nefret vb duygular Okul + cezalandırıcı öğretmen ----- Korku, nefret vb duygular Okul ----- Korku, nefret vb duygular …………………. …………………. Bitişiklik Kuramı (John B. Watson / Edwin R. Guthrie) Bitişiklik, iki değişik uyaran – tepki bağlantısının birbirini anımsatmasıdır. Yani iki uyarıcıdan biri ortaya çıktığında diğeri onu hatırlatmaktadır. Türkçe kelimelerin yabancı dil karşılıkları, noktadan sonra büyük harfin gelmesi, tarih derslerinde olaylar ile oluştuğu tarihler bitişiklik yoluyla öğrenilir. Watson yürüme, koşma, konuşma gibi karmaşık becerilerimizin hep uyarıcı tepki arasında bağ kurma yoluyla öğrenilmiş davranışlar olduğunu ve bütün davranışların klasik koşullanma yoluyla öğrenilebileceğini savunmuştur. Bebekler koşullanma yoluyla suçlu, müzisyen, ressam haline getirilebilir. Yani insanda, koşullanma yoluyla her kişilik oluşturulabilir. (Watson) Küçük Albert deneyi Watson, klasik koşullanmanın genellemesi deneyini 11 aylık Albert adlı bir bebek üzerinde çalışmıştır. Albert’e beyaz bir fare hediye edildi. Başlangıçta bebeğin fareye yönelik herhangi bir korkusu gözlenmedi. Bir süre sonra bebeğin fareye her yaklaşımında koşullu bir uyaran olarak güçlü bir mekanik ses çıkarıldı. Bu ses doğal olarak Albert’i korkuttu ve fareden uzaklaştı. Bitişiklik ilkesi sonucu zamanla korku tepkisi koşulsuz uyaran olan fareye karşı da gösterilmeye başlandı. Zamanla bebek gördüğü beyaza benzer her şeyden (beyaz oyuncak, beyaz tavşan..) uyarıcı genellemesiyle korkmuştur. Bu deneyi ile Watson, klasik şartlanma yoluyla fobi oluşturulabildiğini göstermiştir. http://www.youtube.com/watch?v=H1JV3fuil9U (Watson) Duyarsızlaşma deneyi – Peter deneyi Peter tavşanlardan korkan bir çocuktur. İlk önce tavşanın ona hiçbir zarar vermeyeceğini göstermek için, tavşanla, çocuğun gözlerinin önünde oynadı. Daha sonra tavşan ortaya çıktığında, korku görülmedi. Bir gün Peter yemeğini yerken, tavşan odanın bir ucunda, iç kapının yanına bırakıldı. Peter, hayvandan gözlerini ayırmadan yemeğini yemeğe devam etti. Her gün tavşan yavaş yavaş biraz daha yakına bırakıldı. Sonunda, tavşan çocuğun yanında iken mutlu bir biçimde yemeğini yiyebildi ve hatta tavşan kucağında iken çocuk yemek yemeğe devam etti. Bitişiklik kuramının öğrenme - öğretme ilkeleri “Kalıtım mı” yoksa “dış çevre mi” daha etkili ? -- Çocuk çevresi ile etkileşimi sonucunda bir yapı inşa eder. Dolayısıyla ebeveynler çocuklarının bulundukları ve büyüdükleri çevre konusunda bilinçli olmalıdır. Davranış kazanmada, değiştirmede ve istenmeyen davranışları ortadan kaldırmada kademeli bir strateji uygulanmalı. Bir önceki aşamanın bir sonraki aşamaya yardımcı olacak şekilde planlanması Bağlaşımcılık / Bağ Kurma / Deneme - Yanılma(Edward L. Thorndike) Öğrenmeyi bir problem çözme olarak görmüş, ve problemle karşılaşıldığında yapılan çeşitli denemeyanılma davranışları ile çözüm üretildiğini savunmuştur. Uyarıcı ve tepkiler arasındaki bağın güçlenmesi veya zayıflaması, davranışların meydana gelmesini veya zayıflamasına neden olabilir. Uyarıcı ve tepki arasında kurulan bağa “bağlaşımcılık” denir Çağrışım yoluyla öğrenme / araçsal koşullanma Uyarıcı Durum Kedinin kutunun içinde olması Tepki Tırmalama, itekleme, kapıya vurma, miyavlama, sürgüyü çekme Sonuç / pekiştirici durum Kapının Açılması / kafesten kurtulma Hazırbulunuşluk Kanunu: Öğrenme ve olgunlaşma sonucu bireyin belli bir davranışı veya tepkiyi verebilecek düzeye gelmesi Tekrar Kanunu: Uyarıcı-tepki bağı tekrar yaptıkça güçlenir. Öğrenmenin temelinde mantık/zeka değil deneme –yanılma (seçme ve bağlanma) vardır. Etki kanunu: Tepkinin sonucu tatmin edici veya haz verici ise uyarıcı ve tepki arasındaki bağın gücü artar. (örn. sürgüyü çekip yemeğe ulaşan kedinin aynı ortama konulduğunda benzer davranması) Organizma amaca ulaşmak için pek çok davranış yapar. Ancak bunlardan bazıları amaca ulaşmasına yardım eder bazıları ise onu amaca götürmez. Öğrenici daha sonra kendisini amaca ulaştıran tepkileri seçer, amacına götürmeyen, başarısız olan tepkileri eler. Başarıya götüren tepkiler kalıcı hale gelir. Thorndike’e göre, organizma ne kadar çok problem çözme durumuyla karşı karşıya getirilirse problem çözme süresi o denli kısalır. http://www.youtube.com/watch?v=UocQRFRMAJY Thorndike’a göre; 1. Deneme-yanılma en temel öğrenme biçimidir. 2. Öğrenme anlık değil, aşama aşama gerçekleşir 3. Öğrenme fikirler tarafından harekete geçirilmez. 4. Yaparak öğreniriz. U – T arasındaki bağlantılar kullanıldıkça güçlenir / kullanılmazsa zayıflar 5. Amaca götürmeyen tepkiler terk edilirken, amaca götürenlerin tekrarlanma olasılığı artar. Bağlaşımcılık iki uyarıcının aynı anda tekrar tekrar ortaya çıkmasıyla iki uyarıcının bitişik duruma gelmesi ve birinin diğerini hatırlatmasıdır. 6. Tekrar etmek bağı güçlendirir. Bağdaşımlık kuramının öğrenme - öğretme ilkeleri 1. Konu bir bütün olarak belirlenmeli; uygun ölçüde ayrıntılanmalı; ve kavramlar ve bileşenler arasındaki ilişkiler açıkça gösterilmelidir. 2. Tekrar kanununa göre, egzersizlerin etkili olabilmesi için geri dönüt vermek ve alternatif yollar göstermek gereklidir. 3. Ceza vermek yerine pekiştireç verilebilecek davranışlar oluşturulmalıdır. 4. Öğrenme, aniden ortaya çıkmaz, adım adım ve deneme-yanılmalar ile ortaya çıkar 5. Öğrenme için dikkate çekici ve çeşitli görsel öğeler kullanılmalı 6. Öğrenen sadece dışsal uyarıcıları cevap vermez, bazı davranışlar için hazırbulunuşluk düzeyine sahip olması gerekir. 7. İstenmeyen davranışlardan kurtulmak için bu davranışların oluşabileceği ortamlar oluşturulmaması (tekrar kanunu) Operant Koşullanma - Frederic Skinner • • Organizmanın davranışlarını kasıtlı olarak yapılan hareketler olarak kabul eder. Organizmayı bir sonuca götüren davranışlar kalıcıdır. İnsanlar davranışları sonucu olumlu bir durumla karşılaştıklarında o davranışın tekrarlama olasılığı artar. Davranıştan sonra gelen bu olumlu sonuçlara pekiştireç denir. Edimsel Koşullanma Önce davranış yapılır, beğenilirse sürdürülür. Önce davranış, sonra bunun doğurduğu uyarıcı (beğenme veya red) Öğrenmeyi olumlu ve olumsuz pekiştireçler belirler. EDİMSEL (OPERANT) KOŞULLANMA ORGANİZMA Davranış PEKİŞTİREÇ Davranış Premack ilkesi: Büyükannenin Kuralları Çok sık görülen (tercih edilen) davranış pekiştireç olarak kullanılarak, az gösterilen (tercih edilmeyen) davranış ortaya çıkarılmaya çalışılır. / bireyin severek yaptığı davranışları, sevmediği davranışları yaptırmak için pekiştireç olarak kullanmaktır. Örneğin; 1. sebze yemeğini sevmeyen, ancak tatlıyı çok seven bir çocuğa, sebze yedirmek için “Sebze yemeğini bitirdikten sonra, tatlı yiyebilirsin” denebilir. 2. “Şu kadar yazı yazarsanız, teneffüse çıkabilirsiniz” şeklinde okulda da çok kullanılır Eğitimde ödül-ceza sürecini kullanmak 1-Hangi davranışların neden ve nasıl ödüllendirileceği, varsa diğer çocuklarla birlikte kararlaştırmak, eğitsel açıdan daha etkili olmaktadır. 2-Ödül ve ceza uygulamaları kararlı ve tutarlı bir biçimde yapılmalıdır. Aynı davranış bir kez ödüllendirilir, bir başka seferde ödüllendirilmez ya da bir kez cezalandırılır öbür kez cezalandırılmazsa eğitsel etkisi azalmaktadır. 3-Ödül ve ceza, davranış ortaya çıktığı anda verilmeli ve mutlaka sonuçları izlenmelidir. 4-Anne-baba ödül ve ceza verirken duygusal davranmamalıdır. Özellikle ceza, asla bir öfke ve hıncın sonucu olmamalıdır. 5-Ödül ve ceza verilmeden önce, davranışın nedenleri anlaşılmalıdır. Özellikle ceza vermeden önce, istenmeyen davranışta çocuğun kişisel olarak ne ölçüde kusurlu olduğundan emin olunmalıdır. 6-Ödül ve ceza kişiliğin tamamına değil, sadece istenmeyen davranışa yönelik olmalıdır. 7-Ödül ve ceza yapıcı, yaratıcı ve öğrenciyi geliştirici nitelikte olmalıdır. 8-Anne-baba ödül ve ceza kullanımında, yansız ve adil davranmalıdır. 9-Ödül ve ceza, evin duygusal atmosferini olumsuz yönde etkileyen yoğunluk ve sıklıkta verilmemelidir. Çocuklar özellikle cezalandırılma endişesinden korunmalıdır. 2. Sosyal Bilişsel Öğrenme Kuramı Öğrenme; anında davranışa yansıtılamayabilecek içsel ve zihinsel bir süreç Davranışçılıktan farklı olarak; çevre ve kişisel etmenler birbirini etkiler Pekiştireç ve ceza; Farklı davranışlardan ortaya çıkan olası sonuçlar konusunda insanların beklenti oluşturmasını sağlar Sosyal Bilişsel Öğrenme - Albert Bandura * Öğrenme / davranış hemen gözlemlenemeyen içsel ve zihinsel bir süreçtir. * Model alarak öğrenme / gözlem öğrenmesi ve taklit Her gözlem taklit içermeyebilir. (öndeki arabanın çukura girdiğini gören arkadaki arabanın şoförü aynı çukura girmez) • * Gözlem yolu ile öğrenme ≠ taklit yolu ile öğrenme İnsan davranışları sadece pekiştirme yolu ile biçimlendirme ile değil, bilişsel, davranışsal ve çevresel faktörlerin karşılıklı etkileşimi ile gerçekleşir. • Albert Bandura’nın deneyi Sosyo-Bilişsel öğrenme kuramının varsayımları 1. İnsanlar çevresindeki diğer insanları gözleyerek öğrenebilirler 2. Öğrenme, davranış değişikliğine neden olabilecek ya da olamayacak içsel bir süreçtir. (bazı öğrenmeler zaman alabilir. Örn. Tenis raketini kullanmayı öğrenmek) 3. İnsanlar kendi öğrenme ve davranışlarını düzenleyebilirler (öz düzenleme) Güdülenme önemlidir. Davranışlar; pekiştireç olmadan olmadan, ancak gereksinim duyulduğu durumlarda gösterilebilir. Davranışların bir çoğu zincirleme yolu ile pekiştirilerek öğrenilir. Dikkat Hatırlama Uygulama Güdüleme GÜDÜLENME DAVRANIŞ MEYDANA GETİRME HATIRDA TUTMA DİKKAT Bireyler yeni Gözlemcinin Modelin sözel Kodlanan / davranışları dikkati cazip, veya görsel öğrenilen gözlem yoluyla Bilişsel Öğrenme Süreçleri popüler, işininSosyal imgelerinin davranışların kazanabilirler uzmanı olan ya sembolleştiriler fiziksel ve ancak onu da takdir ek hatırlanması psikomotor yapmaya edilen bireyler özellikler güdüleninceye üzerine yoluyla yeniden ya da ihtiyaç Modelin zihinde yoğunlaşır. üretilmesi duyuncaya kodlanabilmesi Çocuklar içim kadar ve ebeveynler, abi performans hatırlanabilmesi Eğer davranış ablalar, olarak için yeteri istenilen öğretmenler; göstermezler. düzeyde düzeyde gençler için bir gözlem değilse, film yıldızı yapılması Bireyin davranışı, davranışı olabilir. gerekir. modelin gösteren kişi hareketlerini için geri dönüt, öğrenmesi için Konuya ilgi düzeltme ve Tekrar önemli pekiştirilirse, çekilmek yönlendirme bir hazırlama birey daha fazla isteniyorsa, süreçleri sürecidir. dikkat eder, anlaşılır bir ses kullanılabilir. hatırlamak ve o tonu, sunum ve davranışı açıklama yapmak için kullanılabilir daha çok gayret eder 3. Bilişsel Yaklaşım Öğrenme doğrudan gözlenemeyen zihinsel bir süreçtir. Bilişsel kuramcılar, öğrenme ile ilgili olarak; anlama, algılama, düşünme, duyuş ve yaratma gibi kavramlar üzerinde dururlar. Bilişsel kuramcılara göre, öğrenme bireyin çevresinde olup-bitenlere bir anlam yüklemesidir. Öğrenme bilgilenme değil, bilgi üretmektir. Piaget’ya göre insan zihni kendisine ulaşan her şeye anlam bulmaya çalışan dinamik bir bilişsel yapı grubudur. J.Piaget J.Bruner L.Vygotsky R.Gagne Yeni bilgiler Özümseme Uyumsama Örn; yeni bir renk gördüğümüzde bunu bildiğimiz renklerle açıklama. Turkuaz için mavi - yeşil arası demek Uyumsama yaparak uyum kurmak. Bilinmeyenle ilgili yeni bir şema açılmaz Bilinmeyen ile ilgili bir şema açılır veya var olan şemalar düzeltilir veya ekleme yapılır. Örn; Yeni bir renk için isim öğrenilir. Yeni şema açılır. Çocuğun tüm sakallılara dede demesi. Uyum Yeni bilinmeyene uyum kurarak tekrar dengelemeye çalışır Bilişsel dengeyi bozmakta Dengesizlik Bilinmeyenleri anlama ve bu bişişsel dengesizlikten kurtulma istenmekte Dengeleme Dürtüsü Örnek: Öğrenmede içsel güdülenme önemlidir. Başkalarının ödül vermesi yada uyarıcı sunması önemli değildir. Öğrenmenin sorumluluğu bireye aittir. Öğrenenin yeni bir bilgiyi öğrenmesi için; Öğrenme işine etkin olarak katılması Kendine sunulan uyarıcıları seçmesi Bunları kendisi için anlamlı hale getirmesi Uygun tepkiyi üretmesi. Biliş; insan zihninin dünyayı ve çevresindeki olayları anlamaya yönelik yaptığı işlemlerdir. Yeni bilgi(ler) dışarıdan nasıl alınmaktadır? Alınan yeni bilgi nasıl işlenmektedir? Bilgi uzun süreli olarak nasıl depolanmaktadır? Depolanan bilgi nasıl geriye getirilip hatırlanmaktadır? Algı ve Dikkat Uyarıcılar İnsan Bilgi İşlem Süreci Duyusal Kayıt 1. Sınırsız kapasite 2.Kodlanmamış bilgi Bilgi1/2 -4 saniye arasında kaybolur Kısa Süreli Bellek 1. Sınırlı kapasite 2. Kodlanmış bilgi 3.Tekrar * İşler hafıza * Bilgi 20-30 saniye arasında kaybolur * Anlık ulaşılan bilgiler Uzun Süreli Bellek 1. Sınırlı Kapasite 2. Organizeli ve Anlamlı kayıt 3. Kalıcı * Bilgilerin depolandığı yer * Bildirimsel bilgi (olgu – olaylar) ve işlemsel bilgi (işlem basamakları) Bilginin Duyusal kayıttan Kısa süreli belleğe aktarılmasını sağlayan süreçler Dikkat: Bireyin çevrede olup-bitenlere yoğunlaşma süreci. Bizim için önemli olan şeyler dikkat çekicidir. Algılama; Duyu organlarına gelen uyarımların anlamlı hale getirilmesi DİKKAT: Öğrencilerin ilgilerini çekmek için… Derste öğrenilenlerin gerçek yaşamdaki karşılığını açıklanması Öğrencilere ilginç sorular sorulması Araç-gereç, materyal kullanma Öğrencilerin dokunması, duyması, tatması vb. izin verme ALGI Biz uyarıcıları ayrı ayrı değil, anlamlı bir bütün olarak görürüz ve bütün, onu meydana getiren parçaların toplamından daha çok anlam ifade eder. Algılama, büyük ölçüde bireyin ön öğrenmelerinden, beklentilerinden, güdülenmişlik düzeyinden etkilenir. Eğer öğrenci bir konuyu, bir dersi öğrenmeye ihtiyaç duyuyorsa, onunla ilgili bir beklentisi varsa ve amaçlarına uygunsa öğrenmek için harekete geçer ve uyarıcıları algılamak için çaba harcar. Örneğin; Dil bilgisinde öğrencinin sıfatları öğrenebilmesi için öncelikle isimleri öğrenmesi gerekir. İsimleri bilmeyen bir çocuğun sıfatları algılayabilmesi söz konusu olamaz. Matematik dersinde kümelerin eşitlik ve denkliğini verirken öğrencilerin “küme” ve “eleman” kavramlarını bilmesi gerekir. Aksi takdirde kümelerin eşitliği ve denkliğini anlayamaz. Bu nedenle öğretmenler, öğrencilerinin dersle ilgili ön öğrenmelerini kontrol edip eksik ve yanlışları varsa önce onları tamamlamalarını sağlamalıdır. Aksi takdirde yeni öğrenilecekleri anlamlı ve doğru bir biçimde öğrenmeleri mümkün olmaz. Kısa Süreli Bellek Ortalama 20 sn içerisinde bilgi işlenerek uzun süreli belleğe gönderilmezse unutulur ve unutulan bilgi geri getirilemez.. Bilgilerin daha uzun süre kullanılması için; tekrar, anlamlandırma, ezber Kapasitesi 7+2 birimdir. Kısa süreli belleğin gerek alan bakımından, gerekse süre bakımından sınırlı olması öğretmenlerin sınıfta öğrenmeyi sağlayabilmeleri için bazı önlemleri almalarını gerektirmektedir. Örneğin; öğretmenler, bazen ilköğretimin ilk yıllarında çocukların bir parçayı sesli olarak doğru okuyabildiklerini, ancak anlamını kavrayamadıklarını ifade ederler. Bu durumun nedeni ise, sesli okuma sırasında çocuklar, kısa süreli belleğin kapasitesinin tamamını sözcükleri doğru seslendirme ve telaffuz etmekte kullanmakta, fikirleri anlamak, anlamlandırmak için yer kalmamaktadır. Kısa süreli belleğin sınırlı kapasitesi nedeniyle, sadece sözlü sunuya dayalı derslerde öğrencinin öğrenmesi büyük ölçüde sınırlıdır Kısa süreli belleğin işlem hacminin sınırlı olması nedeni ile öğrenci hızlı bir biçimde art arda gelen fikirleri anlamlandıramadan unutmaktadır. Öğretmenler; *Anlattıkları konuyu anlamlandırılmalı. *Daha çok ara tekrarlara ve özetlemelere yer vermelidir. *Sunular kısa, öğretmenöğrenci etkileşimi daha çok olmalı Sonuç olarak; kısa süreli belleğe gelen bilgi şunlardan biri ile sonuçlanmaktadır: 1. Zihinsel tekrar yoluyla bir süre hatırda tutularak doğrudan tepki üreticilere gönderilir ve davranış olarak ortaya çıkar. Örneğin; rehbere bakıp bir kez telefonu çevirme. 2. Bilgi, tekrarlanmadığında ya da kodlanmadığında 20 saniye içinde tamamen unutulabilir. 3. Zihinsel tekrar ve kodlama (anlamlandırma) yapılarak uzun süreli belleğe gönderilir; hatırlanmak üzere saklanır. Uzun Süreli Bellek Bir bilginin öğrenilmiş kabul edilebilmesi için mutlaka uzun süreli belleğe geçmiş olması gerekir. Bu bellekte bilgiler kaybolmaz, ancak bilgi(ler) uygun şekilde kodlanmamış ise geri getirilemeyebilir. Bu süresin kapasitesi sınırsızdır. Tıpkı kütüphane gibi, uzun süreli bellekteki bilgilerin yeniden kullanılabilmesi için uygun kodlu bölmelere konması gerekmektedir. Uzun süreli bellekte bilgi(ler) şema adı verilen bilişsel dosyaların içinde depolanmaktadır. Bu şemalar beyin içinde diğer şemalarla ilişkiler kurarak çalışır ve bir olayı, bir öyküyü ve bir beceriyi anlamak için rehber niteliğindedir. Yeni oluşacak öğrenmelerde somut görsel uyarıcılar kullanılarak öğrencilerin yanlış anlamaları ve yanlış şema oluşturmaları engellenmelidir. Örneğin; Denizi hiç görmemiş bir çocuğun denizi öğrenmesi, denize ilişkin doğru şema geliştirmesi için film, video, slayt, poster vb. göstermek, sözel açıklama yapmaktan daha etkili bir öğretmeöğrenme etkinliği olacaktır. Öğrencilerin eksik ve yanlış algılamaları belirlenmeli ve bunlar düzeltilmelidir. Ünite sonu değerlendirme etkinlikleri doğru şemayı oluşturma ve hataları düzeltme için önemlidir. Somut yaşantılar sağlamak, doğru şemaların oluşması açısından önemli etkinliklerdir. Şemaların oluşumundaki diğer bir faktör öğrencilerin ön bilgileridir. Ön bilgiler ile ilişkilendirme yapıldığı zaman öğrenme anlamlı olur. Tekrar Stratejileri Duyuşsal Stratejiler Anlamayı izleme Stratejileri Anlamlandırma Stratejileri Örgütleme Stratejileri Tekrar Stratejileri Ders çalışırken metni tekrar tekrar okumak (sesli veya sessiz) •Metni okuduktan sonra anlatmak •Metindeki bilgileri olduğu gibi kağıda not almak •Önemli yerlerin altını çizmek •Metin kenarına not almak •Bilinmeyen sözcükleri yuvarlak içine almak •Anlaşılmayan yerlere soru işareti koymak • Anlamlandırma Stratejileri Eski bilgiler ile ilişkiler kurma Zihinsel imge oluşturma Okunan metni kendi sözcükleri ile özetleme Benzetim / Analoji kullanımı Not alma Soru yanıtlama Görsel bellek destekleyicilere örnek olarak anahtar sözcük yöntemi verilebilir. Örnek: İngilizce tie(kravat) sözcüğü için Türkçe’deki tay sözcüğü anahtar sözcük olarak kullanılabilir ve şöyle bir imaj oluşturulabilir: “Çocuklar taylara kravat bağlamışlar.”) Sözel bellek destekleyicilere örnek olarak kafiye oluşturma stratejisi verilebilir. (İsveç, Norveç, Danimarka/Türkiye’nin başkenti Ankara gibi) Örgütleme Stratejileri Gruplama, Bilgi birimleri arasında ilişki kurma, Bir metnin ana ve yan fikirlerinin çıkartılması, Bilgilerin sınıflanması, Grafikle gösterilmesi, Kavram ve bilgi haritaları bu stratejiye girer. Sayfalarca yer tutan bir metin Basit bir şema veya tablo ile özetlenebilir. Anlamayı İzleme Stratejileri Öğrencilerin konu ile ilgili kendi amaç ve hedeflerini belirlemesi Duyuşsal Stratejiler Öğrenmeyi engelleyen uyaranlara (kaygı, korku vb) karşı uyanık olma Dikkati odaklama Kendini güdüleme Dışsal dikkat dağıtıcılarını giderme Başarı için kendi kendini olumlu pekiştirme Güvenme Bilişsel Kuramın Öğretim İlkeleri 1. Yeni öğrenmeler öncekinin üzerine inşaa edilir 2. Öğrenme bir anlam yükleme çabasıdır (öğrenilenler günlük yaşam ile ilişkilendirilmeli) 3. Öğrenme uygulama şansı tanımalıdır 4. Eğitmen otorite figürü olmamalıdır (kolaylaştırıcı ve rehber olmalıdır) 5. Öğrenme, eğitmen ve öğreneninkarşılıklı etkileşimi ile gerçekleşir 6. Öğrenmede, tekrar, dikkat ve anlamlandırma önemlidir. Gestalt Kuramı Öğrenme basit bir uyarıcı – tepki ilişkisi değildir. Tutumlar da bu süreçte önemlidir. Öğrenme ve davranışlar bütüncüldür. Davranış küçük parçalara ayrıldığında anlamını kaybeder. Öğrenme olayları algılamak parçalar arasında ilişkiler kurmayı gerektirir. Algılama ve algı yasaları çok önemli bir yer tutmaktadır. Davranış, belli bir amaca yönelik değilse organizma öğrenme çabasını bırakır. Dolayısı ile, kazandırılmak istenen amaçlar ile öğrenenin amaçları ve gereksinimleri tutarlı olmalıdır Gestaltçılar, «bireyin öğrenmesini sağlayan şey nedir?» sorusu yerine «bireyin durumu algılamayı nasıl öğrenmelidir?» sorusunu sorarlar. Algı ile ilgili temel fikirler; Bireyler gördüklerini bir bütün olarak algılar. Bütünü oluşturan parçaların arasındaki ilişkiler algılamada önem taşır. Bir nesnesin ya da parçanın algılanması onun diğer parçalarla olan ilişkisine bağlıdır. Bireyler çevrelerini bir bütün halinde görürler. Eşya ve olaylar tek başlarına değil, organize edilmiş bir bütünlük içinde anlam kazanır. Davranış, kişinin karşılaştığı durumu algılamasına ve durumu kendi anaçları açısından yorumlamasına bağlıdır. Herhangi bir durumun veya konunun öğeleri birbiri ile ilgilidir ve bunların her biri bütünlük içinde anlam kazanır. Bütün onu meydana getiren parçalarının toplamından daha farklıdır. ALGISAL ÖRGÜTLEME YASALARI Yakınlık Benzerlik Nesneler birbirine yakın olduğu zaman birlikte algılanma eğilimindedir. Renk,şekil,büyüklük olarak birbirine benzer nesneler birlikte algılanırlar. Devamlılık Yön oluşturan nesneler bir arada gruplanmış gibi algılanır. ALGISAL ÖRGÜTLEME YASALARI Bütünleme Parçaları eksik olan figürleri tamamlama eğilimimiz vardır. Şekil-Zemin Şekil,bireyin dikkatinin üzerinde odaklaştığı, Zemin ise şeklin gerisinde dikkat edilmeyen şeydir. Basitlik Birey düzenli ve basit bir şekilde organize edilmiş olan uyaranları daha kolay algılar. Şekil-zemin algısına örnekler A şeklinde birbirine bakan iki siyah yüz mü, yoksa beyaz bir vazo mu görüyorsunuz? B şeklinde hangi yöne doğru olan diagonal çizgileri görüyorsunuz? Şekil-zemin algısına örnekler Yukarıdaki resimde genç bir kadın mı, yoksa yaşlı bir kadın mı görüyorsunuz? Gestalt Kuramının Eğitim Ortamında Kullanılması Öğretmen dönem başında bütün dersin ana hatlarını göstermeli, daha sonra ayrıntıya inmelidir. Öğretim, öğrencilerin içgörü geliştirmelerini ve öğrenmeye etkin katılımlarını sağlayıcı biçimde düzenlenmelidir. Bilgiyi öğrenciye sunmak yerine, tartışmalar yoluyla kendi keşiflerini yapmalarına olanak verilmelidir. Rahatsız edici, çelişkili veriler sunma ve öğrencilerin yanlış yapmasına izin verme, öğrenci ilgisini ve merakını güdüleyerek, keşif sürecini başlatabilir.