Slide 1 - Akdeniz Üniversitesi Akademik Bilgi Sistemi

advertisement
ÖĞRENME
Doç.Dr. Mehmet Erdoğan
Akdeniz Üniversitesi
Eğitim Programları ve Öğretim Anabilim Dalı
Kuram;
 Çeşitli değişkenler arasındaki ilişkiyi basit ve
anlaşılır olarak ifade etmeye yarayan, sistemli ve
düzenli bir bütün
 Değişkenler arasındaki ilişkiyi basit ve anlaşılır bir
biçimde ifade etmek amacıyla birleştirilmiş tanımlar,
gözlemler, koşullar ve ilkeler bütünü

Öğrenmeyi kolaylaştıran başlıca faktörler iki grupta toplanabilir.

Birinci grupta bireyin kendisinden kaynaklanan faktörler bulunmaktadır.
Bunlar olgunlaşma, yaş, zekâ, güdülenme, genel uyarılmışlık hali, kaygı,
fizyolojik durum, önceki öğrenmelerin aktarımı, türe özgü hazır oluştur.

İkinci grupta bireyin öğrenme çevresinden kaynaklanan faktörler
bulunmaktadır. Bunlar öğretme yöntem ve teknikleri, öğrenilecek
malzeme, öğrenme ortamı gibi faktörlerdir.
Öğrenmeyi Etkileyen Faktörler
A. Öğrenen İle ilgili
Faktörler
1. Türe özgü hazır oluş
2. Olgunlaşma
3. Genel Uyarılmışlık –
Kaygı
4. Geçmiş yaşantılar –
transfer
5. Bireysel farklar (
yetenek ve beceri)
6. Dikkat (algı, duyum,
alışma, duyarsızlaşma)
7. Güdülenme
B. Öğrenme
Yöntemi ile ilgili
Faktörler
C. Öğrenme
malzemesi (konu)
ile ilgili Faktörler
1. Öğrenme zamanı
1. Metnin zorluğu
2. Algısal ayırt
edebilirlik
3. Anlamsal çağrışım
4. Kavramsal
gruplama
2. Öğrenilecek
konunun yapısı
3. Geri bildirim –
dönüt
4. Öğrenenin katılım
düzeyi
D. Öğrenme Ortamı
1. Fiziksel çevre
2. Sosyal çevre
Öğrenme - Olgunlaşma İlişkisi
Gelişme
Öğrenme
Hazır
Bulunuşluluk
Olgunlaşma
Büyüme
Öğrenme – Uyarılma (Kaygı) İlişkisi
Öğrenmede ön yaşantılar

Aktarma / transfer (olumlu – olumsuz)
Önceki
Öğrenmeler
Kolaylaştırma
Sonraki
Öğrenmeler
Küçük yaşta bisiklet sürmesini öğrenmiş bir bireyin, bilmeyenlere
göre motosiklet kullanmasını daha kolay öğrenmesi
Önceki
Öğrenmeler
Sonraki
Öğrenmeler
Zorlaştırma
Türkiye’de araba kullanan bir bireyin, KIBRIS veya İngiltere’de
araba sürmede zorluk yaşaması
Ket Vurma (Bozucu etki)
Ket Vurma; Bir öğrenmenin başka bir öğrenmeyi bozucu etki yaparak;
zorlaştırması, unutturması veya hatırlamayı güçlendirmesi durumudur.
Eski öğrenilen bilgi,
beceri davranışlar
Unutturması
Bozucu etki
Yeni öğrenilen bilgi,
beceri davranışlar
Örn.; TREN kullandıktan sonra TIR kullanmaya başlayan bir şoförün
trenle ilgili bazı düğmelerin yerlerini ve kullanım şeklini unutması
Eski öğrenilen bilgi,
beceri davranışlar
Unutturması
Bozucu etki
Yeni öğrenilen bilgi,
beceri davranışlar
Örn.; yeni yıla girmemize rağmen (2014), evraklara tarih atarken 2013
yazılması. Veya para birimi değişmiş olmasına rağmen 1tl ye 1 milyon
denmesi.
Öğrenme – Güdü / Motivasyon
Güdü
Doyum ve
Rahatlama
Davranış
Güdüler şekildeki gibi gerçekleşir (1) İhtiyacın hissedilmesi, (2) İhtiyacı
gidermeye yönelik davranış ve (3) Doyum ve rahatlama
Kendini
Gerçekleştir
me
Bilme, anlama,
merak,
öğrenme,
keşfetme
Statü, saygınlık, prestij,
takdir edilme, beğenilme
Sosyal ve Psikolojik
İhtiyaçlar
İhtiyaçlar Hiyerarşisi
Güvenlik ve barınma
Temel Fizyolojik İhtiyaçlar, açlık, susuzluk, nefes
alma, uyuma..vb
Temel ihtiyaçlar
Sevgi, Ait olma, paylaşma
Öğrenme - Zaman İlişkisi

Toplu Çalışarak Öğrenme;
 Öğrenenin
hiç ara vermeden, zamanı bölmeden bir oturuşta
çalışarak öğrenmesi.
 Kalıcı ve etkili bir öğrenme sağlamaz
 Bilgiler taze olduğundan (anlık) başarı elde edilir

Aralıkla Çalışarak Öğrenme;
 Öğrenenin
konuyu anlamlı parçalara bölerek ve zamana
yayarak çalışması
 Kalıcı ve etkili bir öğrenme sağlar
Öğrenme - Öğrenenin Aktifliği İlişkisi
Öğrenenin aktiflik (katılım )düzeyi arttıkça,
öğrenmenin etkililiği o oranda artar
Okuma
%10
Sorma
İzleme
%20
%30
Dinleme
%40
%50
Yazma
%60
%70
Anlatma
%75
Tartışma
%80
%85
Yaşama
%100
Anlamsal / kavramsal Çağrışım - Öğrenme






Kavramın anlam veya içerik olarak başka bir kavramı
hatırlatması ve çağrıştırması
Çağrışımlar yolu ile yeni kavramlar zihindeki şemalara
yerleştirilir.
Çağrışıma yol açmayana bilgilerin öğrenilmesi güçtür.
Kavramlar ön bilgiler / yaşantılar ile ilişkilendirilirse yeni
bilgileri hatırlamak kolay olur.
Zihinde bilgiler birbirleri ile bağlantılı bulunur.
Eğer bağlantı kurulmazsa yeni bilgiler unutulur ve kaybolur.
Fiziksel / sosyal ortam - Öğrenme
Fiziksel Ortam;
Gürültü, ışık, ses, darlık, sıcaklık vb.
Sosyal Ortam;
Kalabalık, aile ortamı, arkadaş çevresi, ekonomik
şartlar vb.
Öğrenme nasıl gerçekleşir?
Nasıl Öğreniriz?
Öğrenme Kuramları
Davranışçı
Öğrenme
Kuram
Sosyal –
Bilişsel
Öğrenme
Kuramı
Bilgiyi
İşleme
Kuramı
Gestalt
Kuramı
1. Davranışçı Öğrenme Kuramı
Öğrenme;
 Ölçülebilir ve gözlenebilir davranışlar
 Etki-tepki
 Öğrenme süreci davranış değişikliğidir.
 Uyarıcı ile davranış arasında bir bağ kurularak gelişir
(pekiştirme yoluyla davranış değiştirilir).
 Bu yaklaşım öğrenmede, pekiştireç, güdülenme, tekrar ve
yaparak öğrenmeyi temel almaktadır.
Davranış
Sonradan kazanılan
davranışlar
Doğuştan gelen
davranışlar
(içgüdüsel ve
refleksif)
Geçici Davranışlar
(ilaç, hastalık vb.
etkisi ile oluşan
davranışlar
1. İstendik
a. planlı eğitim ürünü
b. Plansız eğitim ürünü
2. İstenmedik
a. Kötü kültürel koşullarda
kazanılan
b. Eğitimin hatalı yan ürünü


Bireylerin davranışları dış çevrenin etkisiyle
değişkenlik gösterir.
Dış uyaranların ne olduğu tespit edilebilirse;
 Davranış
değiştirilebilir
 Davranış düzeltilebilir
 Yeni davranışlar kazandırılabilir.



“Davranış” dışsal koşullara göre
şekillenir.
Birey dış çevrenin etkisine göre
davranışa devam eder veya
davranıştan kaçınır.
Öğrencinin davranışını etkileyen dışsal
faktörler tespit edilebilirse, davranış
kontrol edilebilir.
Davranışçı yaklaşımın sayıltıları
1. İnsanların öğrenmesi ile diğer canlıların öğrenmesi
birbirine benzer
2. İnsan zihni bir kara kutu gibidir. Kutuya giren (uyarıcı) ve
kutudan çıkan (tepki) ölçülebilir ve gözlenebilir.
?
UYARICI
TEPKİ
3. İnsan zihni doğduğunda boş levha gibidir.
4. Öğrenme, uyarıcı ile tepki arasındaki bağlantıya bağlıdır.
Sadece organizmanın gözlenen davranışlarında bir
değişiklik meydana geldiğinde öğrenmeden bahsedilebilir.
Klasik
Koşullanma
Bağlaşımcılık
Kuramı
Davranışçı
Öğrenme
Kuramları
Bitişiklik
Kuramı
Edimsel Koşullanma
Davranışçı kuramın temsilcileri
Pavlov
(1849 – 1936)
Thorndike
(1874-1949)
Watson
(1878 -1958)
Skinner
(1904 -1990)
Klasik Koşullanma
(Ivan P. Pavlov)
Köpeğin sadece yiyecek getirildiğinde
değil, yiyeceği kendisine getiren kişiyi
gördüğünde de salya salgılaması –
Klasik Koşullanma
Pavlov; öğrenmeyi koşullanmış tepki /
tepkisel koşullanma olarak tanımlar
I. ADIM
II. ADIM
III. ADIM
Zil (Nötr
Uyarıcı)
Zil (Nötr
Uyarıcı)
Zil (Şartlı
Uyarıcı)
(TEPKİ TOK)
Et (Şartsız
Uyarıcı)
Salya (Şartsız
Tepki)
Salya (Şartlı
Tepki)
Örnek
Sevecen öğretmen
-----
mutluluk
Okul + Sevecen öğretmen
-----
mutluluk
Okul
-----
mutluluk
Diş çekimi
-----
korku
Diş doktoru + diş çekimi
-----
korku
Diş doktoru
-----
korku
Cezalandırıcı öğretmen
-----
Korku, nefret vb duygular
Okul + cezalandırıcı öğretmen
-----
Korku, nefret vb duygular
Okul
-----
Korku, nefret vb duygular
………………….
………………….
Bitişiklik Kuramı
(John B. Watson / Edwin R. Guthrie)



Bitişiklik, iki değişik uyaran – tepki bağlantısının birbirini anımsatmasıdır.
Yani iki uyarıcıdan biri ortaya çıktığında diğeri onu hatırlatmaktadır.
Türkçe kelimelerin yabancı dil karşılıkları, noktadan sonra büyük harfin
gelmesi, tarih derslerinde olaylar ile oluştuğu tarihler bitişiklik yoluyla
öğrenilir.
Watson yürüme, koşma, konuşma gibi karmaşık becerilerimizin hep uyarıcı
tepki arasında bağ kurma yoluyla öğrenilmiş davranışlar olduğunu ve bütün
davranışların klasik koşullanma yoluyla öğrenilebileceğini savunmuştur.
Bebekler koşullanma yoluyla suçlu, müzisyen, ressam haline getirilebilir. Yani
insanda, koşullanma yoluyla her kişilik oluşturulabilir.
(Watson) Küçük Albert deneyi

Watson, klasik koşullanmanın genellemesi deneyini 11 aylık Albert adlı bir
bebek üzerinde çalışmıştır. Albert’e beyaz bir fare hediye edildi.
Başlangıçta bebeğin fareye yönelik herhangi bir korkusu gözlenmedi. Bir
süre sonra bebeğin fareye her yaklaşımında koşullu bir uyaran olarak güçlü
bir mekanik ses çıkarıldı. Bu ses doğal olarak Albert’i korkuttu ve fareden
uzaklaştı. Bitişiklik ilkesi sonucu zamanla korku tepkisi koşulsuz uyaran olan
fareye karşı da gösterilmeye başlandı. Zamanla bebek gördüğü beyaza
benzer her şeyden (beyaz oyuncak, beyaz tavşan..) uyarıcı genellemesiyle
korkmuştur. Bu deneyi ile Watson, klasik şartlanma yoluyla fobi
oluşturulabildiğini göstermiştir.
http://www.youtube.com/watch?v=H1JV3fuil9U
(Watson) Duyarsızlaşma deneyi – Peter deneyi


Peter tavşanlardan korkan bir çocuktur.
İlk önce tavşanın ona hiçbir zarar vermeyeceğini göstermek için,
tavşanla, çocuğun gözlerinin önünde oynadı. Daha sonra tavşan
ortaya çıktığında, korku görülmedi. Bir gün Peter yemeğini yerken,
tavşan odanın bir ucunda, iç kapının yanına bırakıldı. Peter,
hayvandan gözlerini ayırmadan yemeğini yemeğe devam etti. Her
gün tavşan yavaş yavaş biraz daha yakına bırakıldı. Sonunda,
tavşan çocuğun yanında iken mutlu bir biçimde yemeğini yiyebildi ve
hatta tavşan kucağında iken çocuk yemek yemeğe devam etti.
Bitişiklik kuramının öğrenme - öğretme ilkeleri


“Kalıtım mı” yoksa “dış çevre mi” daha etkili ? -- Çocuk çevresi ile etkileşimi
sonucunda bir yapı inşa eder. Dolayısıyla ebeveynler çocuklarının
bulundukları ve büyüdükleri çevre konusunda bilinçli olmalıdır.
Davranış kazanmada, değiştirmede ve istenmeyen davranışları ortadan
kaldırmada kademeli bir strateji uygulanmalı. Bir önceki aşamanın bir
sonraki aşamaya yardımcı olacak şekilde planlanması
Bağlaşımcılık / Bağ Kurma / Deneme - Yanılma(Edward L. Thorndike)



Öğrenmeyi bir problem çözme olarak görmüş, ve
problemle karşılaşıldığında yapılan çeşitli denemeyanılma davranışları ile çözüm üretildiğini savunmuştur.
Uyarıcı ve tepkiler arasındaki bağın güçlenmesi veya
zayıflaması, davranışların meydana gelmesini veya
zayıflamasına neden olabilir.
Uyarıcı ve tepki arasında kurulan bağa “bağlaşımcılık”
denir
Çağrışım yoluyla öğrenme / araçsal koşullanma
Uyarıcı Durum
Kedinin kutunun
içinde olması
Tepki
Tırmalama, itekleme,
kapıya vurma,
miyavlama, sürgüyü
çekme
Sonuç /
pekiştirici durum
Kapının Açılması /
kafesten kurtulma
Hazırbulunuşluk Kanunu: Öğrenme ve olgunlaşma sonucu bireyin belli bir
davranışı veya tepkiyi verebilecek düzeye gelmesi
Tekrar Kanunu: Uyarıcı-tepki bağı tekrar yaptıkça güçlenir. Öğrenmenin
temelinde mantık/zeka değil deneme –yanılma (seçme ve bağlanma) vardır.
Etki kanunu: Tepkinin sonucu tatmin edici veya haz verici ise uyarıcı ve tepki
arasındaki bağın gücü artar. (örn. sürgüyü çekip yemeğe ulaşan kedinin aynı
ortama konulduğunda benzer davranması)
Organizma amaca ulaşmak için pek çok davranış yapar. Ancak
bunlardan bazıları amaca ulaşmasına yardım eder bazıları ise
onu amaca götürmez. Öğrenici daha sonra kendisini amaca
ulaştıran tepkileri seçer, amacına götürmeyen, başarısız olan
tepkileri eler. Başarıya götüren tepkiler kalıcı hale gelir.
Thorndike’e göre, organizma ne kadar çok problem çözme
durumuyla karşı karşıya getirilirse problem çözme süresi o denli
kısalır.
http://www.youtube.com/watch?v=UocQRFRMAJY
Thorndike’a göre;
1. Deneme-yanılma en temel öğrenme biçimidir.
2. Öğrenme anlık değil, aşama aşama gerçekleşir
3. Öğrenme fikirler tarafından harekete geçirilmez.
4. Yaparak öğreniriz. U – T arasındaki bağlantılar kullanıldıkça güçlenir /
kullanılmazsa zayıflar
5. Amaca götürmeyen tepkiler terk edilirken, amaca götürenlerin tekrarlanma
olasılığı artar. Bağlaşımcılık iki uyarıcının aynı anda tekrar tekrar ortaya
çıkmasıyla iki uyarıcının bitişik duruma gelmesi ve birinin diğerini
hatırlatmasıdır.
6. Tekrar etmek bağı güçlendirir.
Bağdaşımlık kuramının öğrenme - öğretme ilkeleri
1. Konu bir bütün olarak belirlenmeli; uygun ölçüde ayrıntılanmalı; ve kavramlar ve
bileşenler arasındaki ilişkiler açıkça gösterilmelidir.
2. Tekrar kanununa göre, egzersizlerin etkili olabilmesi için geri dönüt vermek ve
alternatif yollar göstermek gereklidir.
3. Ceza vermek yerine pekiştireç verilebilecek davranışlar oluşturulmalıdır.
4. Öğrenme, aniden ortaya çıkmaz, adım adım ve deneme-yanılmalar ile ortaya çıkar
5. Öğrenme için dikkate çekici ve çeşitli görsel öğeler kullanılmalı
6. Öğrenen sadece dışsal uyarıcıları cevap vermez, bazı davranışlar için
hazırbulunuşluk düzeyine sahip olması gerekir.
7. İstenmeyen davranışlardan kurtulmak için bu davranışların oluşabileceği ortamlar
oluşturulmaması (tekrar kanunu)
Operant Koşullanma - Frederic Skinner
•
•
Organizmanın davranışlarını kasıtlı olarak
yapılan hareketler olarak kabul eder.
Organizmayı bir sonuca götüren davranışlar
kalıcıdır. İnsanlar davranışları sonucu olumlu bir
durumla karşılaştıklarında o davranışın
tekrarlama olasılığı artar. Davranıştan sonra
gelen bu olumlu sonuçlara pekiştireç denir.
Edimsel Koşullanma



Önce davranış yapılır, beğenilirse sürdürülür.
Önce davranış, sonra bunun doğurduğu uyarıcı
(beğenme veya red)
Öğrenmeyi olumlu ve olumsuz pekiştireçler belirler.
EDİMSEL (OPERANT) KOŞULLANMA
ORGANİZMA
Davranış
PEKİŞTİREÇ
Davranış

Premack ilkesi: Büyükannenin Kuralları
Çok sık görülen (tercih edilen) davranış pekiştireç olarak kullanılarak, az
gösterilen (tercih edilmeyen) davranış ortaya çıkarılmaya çalışılır. / bireyin
severek yaptığı davranışları, sevmediği davranışları yaptırmak için
pekiştireç olarak kullanmaktır.
Örneğin;
1. sebze yemeğini sevmeyen, ancak tatlıyı çok seven bir çocuğa, sebze
yedirmek için “Sebze yemeğini bitirdikten sonra, tatlı yiyebilirsin” denebilir.
2. “Şu kadar yazı yazarsanız, teneffüse çıkabilirsiniz” şeklinde okulda da çok
kullanılır
Eğitimde ödül-ceza sürecini kullanmak
1-Hangi davranışların neden ve nasıl ödüllendirileceği, varsa diğer
çocuklarla birlikte kararlaştırmak, eğitsel açıdan daha etkili
olmaktadır.
2-Ödül ve ceza uygulamaları kararlı ve tutarlı bir biçimde yapılmalıdır.
Aynı davranış bir kez ödüllendirilir, bir başka seferde ödüllendirilmez
ya da bir kez cezalandırılır öbür kez cezalandırılmazsa eğitsel etkisi
azalmaktadır.
3-Ödül ve ceza, davranış ortaya çıktığı anda verilmeli ve mutlaka
sonuçları izlenmelidir.
4-Anne-baba ödül ve ceza verirken duygusal davranmamalıdır. Özellikle
ceza, asla bir öfke ve hıncın sonucu olmamalıdır.
5-Ödül ve ceza verilmeden önce, davranışın nedenleri anlaşılmalıdır.
Özellikle ceza vermeden önce, istenmeyen davranışta çocuğun kişisel
olarak ne ölçüde kusurlu olduğundan emin olunmalıdır.
6-Ödül ve ceza kişiliğin tamamına değil, sadece istenmeyen davranışa
yönelik olmalıdır.
7-Ödül ve ceza yapıcı, yaratıcı ve öğrenciyi geliştirici nitelikte olmalıdır.
8-Anne-baba ödül ve ceza kullanımında, yansız ve adil davranmalıdır.
9-Ödül ve ceza, evin duygusal atmosferini olumsuz yönde etkileyen
yoğunluk ve sıklıkta verilmemelidir. Çocuklar özellikle cezalandırılma
endişesinden korunmalıdır.
2. Sosyal Bilişsel Öğrenme Kuramı



Öğrenme; anında davranışa yansıtılamayabilecek
içsel ve zihinsel bir süreç
Davranışçılıktan farklı olarak; çevre ve kişisel
etmenler birbirini etkiler
Pekiştireç ve ceza; Farklı davranışlardan ortaya
çıkan olası sonuçlar konusunda insanların beklenti
oluşturmasını sağlar
Sosyal Bilişsel Öğrenme - Albert Bandura
* Öğrenme / davranış hemen gözlemlenemeyen içsel ve
zihinsel bir süreçtir.
* Model alarak öğrenme / gözlem öğrenmesi ve taklit
Her gözlem taklit içermeyebilir. (öndeki arabanın çukura
girdiğini gören arkadaki arabanın şoförü aynı çukura
girmez)
•
* Gözlem yolu ile öğrenme ≠ taklit yolu ile öğrenme
İnsan davranışları sadece pekiştirme yolu ile biçimlendirme
ile değil, bilişsel, davranışsal ve çevresel faktörlerin
karşılıklı etkileşimi ile gerçekleşir.
•
Albert Bandura’nın deneyi
Sosyo-Bilişsel öğrenme kuramının varsayımları
1. İnsanlar çevresindeki diğer insanları gözleyerek öğrenebilirler
2. Öğrenme, davranış değişikliğine neden olabilecek ya da olamayacak içsel
bir süreçtir. (bazı öğrenmeler zaman alabilir. Örn. Tenis raketini
kullanmayı öğrenmek)
3. İnsanlar kendi öğrenme ve davranışlarını düzenleyebilirler (öz düzenleme)


Güdülenme önemlidir. Davranışlar; pekiştireç olmadan
olmadan, ancak gereksinim duyulduğu durumlarda
gösterilebilir.
Davranışların bir çoğu zincirleme yolu ile pekiştirilerek öğrenilir.
Dikkat
Hatırlama
Uygulama
Güdüleme
GÜDÜLENME
DAVRANIŞ MEYDANA GETİRME
HATIRDA TUTMA
DİKKAT
Bireyler yeni
Gözlemcinin
Modelin sözel
Kodlanan /
davranışları
dikkati cazip,
veya görsel
öğrenilen
gözlem yoluyla
Bilişsel Öğrenme
Süreçleri
popüler, işininSosyal
imgelerinin
davranışların
kazanabilirler
uzmanı olan ya
sembolleştiriler
fiziksel ve
ancak onu
da takdir
ek hatırlanması
psikomotor
yapmaya
edilen bireyler
özellikler
güdüleninceye
üzerine
yoluyla yeniden
ya da ihtiyaç
Modelin zihinde
yoğunlaşır.
üretilmesi
duyuncaya
kodlanabilmesi
Çocuklar içim
kadar
ve
ebeveynler, abi
performans
hatırlanabilmesi
Eğer
davranış
ablalar,
olarak
için
yeteri
istenilen
öğretmenler;
göstermezler.
düzeyde
düzeyde
gençler için bir
gözlem
değilse,
film yıldızı
yapılması
Bireyin davranışı,
davranışı
olabilir.
gerekir.
modelin
gösteren kişi
hareketlerini
için geri dönüt,
öğrenmesi için
Konuya ilgi
düzeltme ve
Tekrar
önemli
pekiştirilirse,
çekilmek
yönlendirme
bir
hazırlama
birey daha fazla
isteniyorsa,
süreçleri
sürecidir.
dikkat eder,
anlaşılır bir ses
kullanılabilir.
hatırlamak ve o
tonu, sunum ve
davranışı
açıklama
yapmak için
kullanılabilir
daha çok gayret
eder
3. Bilişsel Yaklaşım

Öğrenme doğrudan gözlenemeyen zihinsel bir süreçtir.
Bilişsel kuramcılar, öğrenme ile ilgili olarak; anlama, algılama,
düşünme, duyuş ve yaratma gibi kavramlar üzerinde dururlar.

Bilişsel kuramcılara göre, öğrenme bireyin çevresinde olup-bitenlere
bir anlam yüklemesidir.


Öğrenme bilgilenme değil, bilgi üretmektir.
Piaget’ya göre insan zihni kendisine ulaşan her şeye anlam bulmaya
çalışan dinamik bir bilişsel yapı grubudur.

J.Piaget
J.Bruner
L.Vygotsky
R.Gagne
Yeni bilgiler
Özümseme
Uyumsama
Örn; yeni bir renk
gördüğümüzde bunu
bildiğimiz renklerle
açıklama. Turkuaz için
mavi - yeşil arası demek
Uyumsama yaparak
uyum kurmak.
Bilinmeyenle ilgili
yeni bir şema açılmaz
Bilinmeyen ile ilgili bir
şema açılır veya var olan
şemalar düzeltilir veya
ekleme yapılır.
Örn; Yeni bir renk için
isim öğrenilir. Yeni
şema açılır.
Çocuğun tüm
sakallılara dede
demesi.
Uyum
Yeni bilinmeyene uyum
kurarak tekrar
dengelemeye çalışır
Bilişsel
dengeyi
bozmakta
Dengesizlik
Bilinmeyenleri
anlama ve bu bişişsel
dengesizlikten
kurtulma istenmekte
Dengeleme
Dürtüsü
Örnek:



Öğrenmede içsel güdülenme önemlidir. Başkalarının
ödül vermesi yada uyarıcı sunması önemli değildir.
Öğrenmenin sorumluluğu bireye aittir.
Öğrenenin yeni bir bilgiyi öğrenmesi için;
 Öğrenme
işine etkin olarak katılması
 Kendine sunulan uyarıcıları seçmesi
 Bunları kendisi için anlamlı hale getirmesi
 Uygun tepkiyi üretmesi.

Biliş; insan zihninin dünyayı ve çevresindeki olayları
anlamaya yönelik yaptığı işlemlerdir.




Yeni bilgi(ler) dışarıdan nasıl alınmaktadır?
Alınan yeni bilgi nasıl işlenmektedir?
Bilgi uzun süreli olarak nasıl depolanmaktadır?
Depolanan bilgi nasıl geriye getirilip
hatırlanmaktadır?
Algı ve Dikkat
Uyarıcılar
İnsan Bilgi İşlem Süreci
Duyusal Kayıt
1. Sınırsız kapasite
2.Kodlanmamış
bilgi
Bilgi1/2 -4 saniye
arasında kaybolur
Kısa Süreli Bellek
1. Sınırlı kapasite
2. Kodlanmış bilgi
3.Tekrar
* İşler hafıza
* Bilgi 20-30 saniye
arasında kaybolur
* Anlık ulaşılan bilgiler
Uzun Süreli Bellek
1. Sınırlı Kapasite
2. Organizeli ve
Anlamlı kayıt
3. Kalıcı
* Bilgilerin depolandığı
yer
* Bildirimsel bilgi (olgu –
olaylar) ve işlemsel bilgi
(işlem basamakları)
Bilginin Duyusal kayıttan Kısa süreli
belleğe aktarılmasını sağlayan süreçler
Dikkat: Bireyin çevrede olup-bitenlere
yoğunlaşma süreci. Bizim için önemli olan
şeyler dikkat çekicidir.
Algılama; Duyu organlarına gelen uyarımların
anlamlı hale getirilmesi
DİKKAT: Öğrencilerin ilgilerini çekmek
için…
Derste öğrenilenlerin gerçek
yaşamdaki karşılığını açıklanması
Öğrencilere ilginç sorular sorulması
Araç-gereç, materyal kullanma
Öğrencilerin dokunması, duyması,
tatması vb. izin verme
ALGI
Biz uyarıcıları ayrı
ayrı değil, anlamlı bir
bütün olarak görürüz
ve bütün, onu
meydana getiren
parçaların
toplamından daha çok
anlam ifade eder.


Algılama, büyük ölçüde bireyin ön
öğrenmelerinden, beklentilerinden, güdülenmişlik
düzeyinden etkilenir.
Eğer öğrenci bir konuyu, bir dersi öğrenmeye
ihtiyaç duyuyorsa, onunla ilgili bir beklentisi varsa
ve amaçlarına uygunsa öğrenmek için harekete
geçer ve uyarıcıları algılamak için çaba harcar.
Örneğin;
 Dil bilgisinde öğrencinin sıfatları öğrenebilmesi için
öncelikle isimleri öğrenmesi gerekir. İsimleri bilmeyen
bir çocuğun sıfatları algılayabilmesi söz konusu
olamaz.
 Matematik dersinde kümelerin eşitlik ve denkliğini
verirken öğrencilerin “küme” ve “eleman” kavramlarını
bilmesi gerekir. Aksi takdirde kümelerin eşitliği ve
denkliğini anlayamaz.
Bu nedenle öğretmenler,
öğrencilerinin dersle ilgili ön
öğrenmelerini kontrol edip
eksik ve yanlışları varsa önce
onları tamamlamalarını
sağlamalıdır.
Aksi takdirde yeni
öğrenilecekleri anlamlı ve
doğru bir biçimde
öğrenmeleri mümkün olmaz.
Kısa Süreli Bellek



Ortalama 20 sn içerisinde bilgi işlenerek uzun
süreli belleğe gönderilmezse unutulur ve
unutulan bilgi geri getirilemez..
Bilgilerin daha uzun süre kullanılması için;
tekrar, anlamlandırma, ezber
Kapasitesi 7+2 birimdir.
Kısa süreli belleğin gerek alan bakımından, gerekse
süre bakımından sınırlı olması öğretmenlerin sınıfta
öğrenmeyi sağlayabilmeleri için bazı önlemleri
almalarını gerektirmektedir.
Örneğin;
öğretmenler, bazen ilköğretimin ilk
yıllarında çocukların bir parçayı sesli
olarak doğru okuyabildiklerini, ancak
anlamını kavrayamadıklarını ifade ederler.
Bu durumun nedeni ise, sesli okuma
sırasında çocuklar, kısa süreli belleğin
kapasitesinin tamamını sözcükleri doğru
seslendirme ve telaffuz etmekte
kullanmakta, fikirleri anlamak,
anlamlandırmak için yer kalmamaktadır.
Kısa süreli belleğin sınırlı
kapasitesi nedeniyle,
sadece sözlü sunuya dayalı
derslerde öğrencinin
öğrenmesi büyük ölçüde
sınırlıdır
Kısa süreli belleğin işlem
hacminin sınırlı olması
nedeni ile öğrenci hızlı bir
biçimde art arda gelen
fikirleri anlamlandıramadan
unutmaktadır.
Öğretmenler;
*Anlattıkları konuyu
anlamlandırılmalı.
*Daha çok ara tekrarlara
ve özetlemelere yer
vermelidir.
*Sunular kısa, öğretmenöğrenci etkileşimi daha çok
olmalı
Sonuç olarak; kısa süreli belleğe gelen bilgi şunlardan biri ile
sonuçlanmaktadır:
1. Zihinsel tekrar yoluyla bir süre hatırda tutularak doğrudan
tepki üreticilere gönderilir ve davranış olarak ortaya çıkar.
Örneğin; rehbere bakıp bir kez telefonu çevirme.
2. Bilgi, tekrarlanmadığında ya da kodlanmadığında 20 saniye
içinde tamamen unutulabilir.
3. Zihinsel tekrar ve kodlama (anlamlandırma) yapılarak uzun
süreli belleğe gönderilir; hatırlanmak üzere saklanır.
Uzun Süreli Bellek




Bir bilginin öğrenilmiş kabul edilebilmesi için
mutlaka uzun süreli belleğe geçmiş olması gerekir.
Bu bellekte bilgiler kaybolmaz, ancak bilgi(ler)
uygun şekilde kodlanmamış ise geri
getirilemeyebilir.
Bu süresin kapasitesi sınırsızdır.
Tıpkı kütüphane gibi, uzun süreli bellekteki bilgilerin
yeniden kullanılabilmesi için uygun kodlu bölmelere
konması gerekmektedir.


Uzun süreli bellekte bilgi(ler)
şema adı verilen bilişsel
dosyaların içinde
depolanmaktadır.
Bu şemalar beyin içinde diğer
şemalarla ilişkiler kurarak
çalışır ve bir olayı, bir öyküyü
ve bir beceriyi anlamak için
rehber niteliğindedir.
Yeni oluşacak öğrenmelerde somut görsel uyarıcılar kullanılarak
öğrencilerin yanlış anlamaları ve yanlış şema oluşturmaları
engellenmelidir.
Örneğin;
Denizi hiç görmemiş bir çocuğun denizi öğrenmesi, denize ilişkin
doğru şema geliştirmesi için film, video, slayt, poster vb.
göstermek, sözel açıklama yapmaktan daha etkili bir öğretmeöğrenme etkinliği olacaktır.




Öğrencilerin eksik ve yanlış algılamaları belirlenmeli
ve bunlar düzeltilmelidir.
Ünite sonu değerlendirme etkinlikleri doğru şemayı
oluşturma ve hataları düzeltme için önemlidir.
Somut yaşantılar sağlamak, doğru şemaların
oluşması açısından önemli etkinliklerdir.
Şemaların oluşumundaki diğer bir faktör
öğrencilerin ön bilgileridir. Ön bilgiler ile
ilişkilendirme yapıldığı zaman öğrenme anlamlı olur.
Tekrar
Stratejileri
Duyuşsal
Stratejiler
Anlamayı izleme
Stratejileri
Anlamlandırma
Stratejileri
Örgütleme
Stratejileri
Tekrar Stratejileri
Ders çalışırken metni tekrar tekrar okumak (sesli veya sessiz)
•Metni okuduktan sonra anlatmak
•Metindeki bilgileri olduğu gibi kağıda not almak
•Önemli yerlerin altını çizmek
•Metin kenarına not almak
•Bilinmeyen sözcükleri yuvarlak içine almak
•Anlaşılmayan yerlere soru işareti koymak
•
Anlamlandırma Stratejileri






Eski bilgiler ile ilişkiler kurma
Zihinsel imge oluşturma
Okunan metni kendi sözcükleri ile özetleme
Benzetim / Analoji kullanımı
Not alma
Soru yanıtlama
Görsel bellek destekleyicilere örnek olarak anahtar
sözcük yöntemi verilebilir.
Örnek:
 İngilizce tie(kravat) sözcüğü için Türkçe’deki tay sözcüğü
anahtar sözcük olarak kullanılabilir ve şöyle bir imaj
oluşturulabilir: “Çocuklar taylara kravat bağlamışlar.”)

Sözel bellek destekleyicilere örnek olarak kafiye oluşturma
stratejisi verilebilir. (İsveç, Norveç, Danimarka/Türkiye’nin
başkenti Ankara gibi)
Örgütleme Stratejileri






Gruplama,
Bilgi birimleri arasında ilişki kurma,
Bir metnin ana ve yan fikirlerinin çıkartılması,
Bilgilerin sınıflanması,
Grafikle gösterilmesi,
Kavram ve bilgi haritaları bu stratejiye girer.
Sayfalarca
yer tutan bir
metin
Basit bir şema
veya tablo ile
özetlenebilir.
Anlamayı İzleme Stratejileri
Öğrencilerin konu ile ilgili kendi amaç ve hedeflerini
belirlemesi
Duyuşsal Stratejiler
Öğrenmeyi engelleyen uyaranlara (kaygı, korku vb)
karşı uyanık olma
Dikkati odaklama
Kendini güdüleme
Dışsal dikkat dağıtıcılarını giderme
Başarı için kendi kendini olumlu pekiştirme
Güvenme

Bilişsel Kuramın Öğretim İlkeleri
1. Yeni öğrenmeler öncekinin üzerine inşaa edilir
2. Öğrenme bir anlam yükleme çabasıdır (öğrenilenler günlük yaşam ile
ilişkilendirilmeli)
3. Öğrenme uygulama şansı tanımalıdır
4. Eğitmen otorite figürü olmamalıdır (kolaylaştırıcı ve rehber olmalıdır)
5. Öğrenme, eğitmen ve öğreneninkarşılıklı etkileşimi ile gerçekleşir
6. Öğrenmede, tekrar, dikkat ve anlamlandırma önemlidir.
Gestalt Kuramı






Öğrenme basit bir uyarıcı – tepki ilişkisi değildir. Tutumlar da
bu süreçte önemlidir.
Öğrenme ve davranışlar bütüncüldür. Davranış küçük parçalara
ayrıldığında anlamını kaybeder.
Öğrenme olayları algılamak parçalar arasında ilişkiler kurmayı
gerektirir.
Algılama ve algı yasaları çok önemli bir yer tutmaktadır.
Davranış, belli bir amaca yönelik değilse organizma öğrenme
çabasını bırakır.
Dolayısı ile, kazandırılmak istenen amaçlar ile öğrenenin
amaçları ve gereksinimleri tutarlı olmalıdır

Gestaltçılar, «bireyin öğrenmesini sağlayan şey
nedir?» sorusu yerine «bireyin durumu algılamayı
nasıl öğrenmelidir?» sorusunu sorarlar.
Algı ile ilgili temel fikirler;




Bireyler gördüklerini bir bütün olarak algılar. Bütünü oluşturan parçaların
arasındaki ilişkiler algılamada önem taşır. Bir nesnesin ya da parçanın
algılanması onun diğer parçalarla olan ilişkisine bağlıdır.
Bireyler çevrelerini bir bütün halinde görürler. Eşya ve olaylar tek başlarına
değil, organize edilmiş bir bütünlük içinde anlam kazanır.
Davranış, kişinin karşılaştığı durumu algılamasına ve durumu kendi anaçları
açısından yorumlamasına bağlıdır.
Herhangi bir durumun veya konunun öğeleri birbiri ile ilgilidir ve bunların
her biri bütünlük içinde anlam kazanır. Bütün onu meydana getiren
parçalarının toplamından daha farklıdır.
ALGISAL ÖRGÜTLEME
YASALARI
Yakınlık
Benzerlik
Nesneler birbirine yakın
olduğu zaman birlikte
algılanma eğilimindedir.
Renk,şekil,büyüklük
olarak birbirine benzer
nesneler birlikte
algılanırlar.
Devamlılık
Yön oluşturan nesneler bir
arada gruplanmış gibi
algılanır.
ALGISAL ÖRGÜTLEME YASALARI
Bütünleme
Parçaları eksik olan
figürleri tamamlama
eğilimimiz vardır.
Şekil-Zemin
Şekil,bireyin dikkatinin
üzerinde odaklaştığı, Zemin
ise şeklin gerisinde dikkat
edilmeyen şeydir.
Basitlik
Birey düzenli ve basit
bir şekilde organize
edilmiş olan
uyaranları daha kolay
algılar.
Şekil-zemin algısına örnekler
A şeklinde birbirine bakan iki siyah yüz mü, yoksa beyaz bir vazo
mu görüyorsunuz?
B şeklinde hangi yöne doğru olan diagonal çizgileri görüyorsunuz?
Şekil-zemin algısına örnekler
Yukarıdaki resimde genç bir kadın mı, yoksa yaşlı bir kadın mı
görüyorsunuz?
Gestalt Kuramının Eğitim Ortamında Kullanılması
Öğretmen dönem başında bütün dersin ana hatlarını
göstermeli, daha sonra ayrıntıya inmelidir.
Öğretim, öğrencilerin içgörü geliştirmelerini ve
öğrenmeye etkin katılımlarını sağlayıcı biçimde
düzenlenmelidir.
Bilgiyi öğrenciye sunmak yerine, tartışmalar yoluyla
kendi keşiflerini yapmalarına olanak verilmelidir.
Rahatsız edici, çelişkili veriler sunma ve öğrencilerin
yanlış yapmasına izin verme, öğrenci ilgisini ve
merakını güdüleyerek, keşif sürecini başlatabilir.
Download