Bellek – Düşünme

advertisement
BÖLÜM - 4
1.5.6. Öğrenme - Bellek – Düşünme - Bilinç
1.5.6.1 Öğrenme
Birey doğumdan başlayarak çevresinden, ailesinden, arkadaşlarından, okul ve
öğretmenlerinden, televizyon vb. araçlardan gördükleri, deneyimleri ile sürekli yeni davranışlar
kazanır. Davranışlarımızın çok azı doğuştan getirilir. Doğduğunda sadece emme ve ağlama
davranışını gösteren bebek zamanla birçok yeni davranış kazanır. Yeni davranışların kazanılması
öğrenme yolu ile olur. Yaşamın her anında yeni bilgiler öğreniriz ve bu yaşam boyu devam eder.
Hayvanlar bulundukları ortama içgüdüleri ile uyum sağlarken insanlar öğrenme yoluyla
uyum sağlar. Öğrenmenin insan için yaşamsal bir önemi vardır. İnsan hayatta kalmak için
beslenmeyi, tehlikelerden korunmayı öğrenir. Sosyalleşebilmek için insanlarla iletişim kurmayı,
toplumsal kuralları öğrenir.
Öğrenme: Yaşantılar, deneyimler ve yinelemeler(tekrarlar) sonucunda davranışta oldukça
kalıcı bir değişiklik olması olarak tanımlanır.
• Öğrenme bazı fizyolojik, biyolojik, psikolojik ve sosyal emenlerin etkisi altında gerçekleşir.
Bu etmenler öğrenmeyi kolaylaştırabileceği gibi güçleştirebilirde. Öğrenmeyi etkileyen
etmenleri zekâ, yaş, hazır oluş, genel uyarılmışlık hali, kaygı olarak sayabiliriz.
• Zekâ bu etmenlerin başında gelir. Ortalama bir zekâ(Zekâ bölümü 90-100 arası olanlar)
öğrenme için yeterlidir. Zekâ düzeyi yükseldikçe öğrenme kolaylaşır.
• Yaş öğrenmede önemli bir etmendir. Öğrenme yeteneği doğumdan 18-20 yaşa kadar gelişir.
20 yaştan sonra 50 yaşa kadar sabit kalır. Elli yaşından sonra ise yavaşlar.
• Bireyin öğrenmeye hazır oluşu da öğrenmeyi kolaylaştırır. Hazır oluş öğrenmeye istekli
olma, dikkati öğrenilecek konu üzerinde toplama sayesinde gerçekleşir.
• Bir diğer etmen genel uyarılmışlık hali ve kaygıdır. Düşük seviyede uyarılmışlık öğrenmeye
istekli oluşu engeller, dikkatimizi ve enerjimizi öğrenmeye veremeyiz. Yüksek uyarılmışlık
ise aşırı kaygı ve heyecana neden olur. Örneğin sınavlarda kaygının artması başarıyı
olumsuz yönde etkiler. Bireyin öğrenebilmesi için uyanık, ilgili ve istekli olması gerekir.
Öğrenme Türleri Ve Süreçleri:
A) Koşullanma Yoluyla Öğrenme
B) Deneme-Yanılma Yolu İle Öğrenme
C) Model Alarak Öğrenme
D) Psiko-Motor Öğrenme
E) Bilişsel Öğrenme
F) Kavrayarak Öğrenme (Sezgisel Öğrenme)
18
A) Koşullanma(Şartlanma) Yoluyla Öğrenme
Organizmanın daha önce tepkide bulunmadığı (davranış sergilemediği) bir uyarıcıya karşı
tepkide bulunduğu başka bir uyarıcı ile birlikte verilmesiyle bu uyarıcıya karşı tepkide bulunmasına
koşullanma yoluyla öğrenme denir. (Araştırınız, Pavlov’un köpek deneyi ve klasik koşullanma –
Skinner’in fare deneyi ve edimsel koşullanma)
a) Klasik Koşullanma: İstenen davranışı ortaya çıkarmak için doğal(koşulsuz) uyarıcı ile
beraber koşullu uyarıcı verilerek organizmanın tepkide bulunmasının sağlandığı koşullanmadır.
(Önce uyarıcı sonra istenilen davranış)
Örneğin; Başlangıçta zil sesine tepki vermeyen köpek, et gösterildiğinde salya akıtmaktadır.
Önce zil sesi arkasından et verildiğinde ve birkaç kere bu durum tekrarlandığında köpek et
verilmese de zil sesini duyduğunda salya akıtmaktadır.
Başlangıçta nötr(etkisiz) uyarıcı olan zil sesi, doğal(koşulsuz) uyarıcı olan et ile birlikte
verildiğinde artık koşullu bir uyarıcı haline gelmektedir.
Günlük hayattan klasik koşullanma örnekleri;
—Yemek kokusunun açlık hissini uyarması,
—Limonu gören birinin ağzının sulanması,
—Sık sık tekrarlanan reklamlar ile insanların koşullandırılması,
b) Edimsel Koşullanma: Bir davranışın sonucu istenen bir durum yaratıyorsa, davranışın
arkasından olumlu pekiştireç verilerek yapılan koşullanmaya edimsel koşullanma denir. (Önce
davranış arkasından pekiştireç daha sonra istenilen davranış değişikliği)
Örneğin; Kapalı bir kutudaki fareye kutudaki manivela koluna basmasıyla yiyecek verilmesi
edimsel koşullanmadır. Ancak bir süre sonra sadece ışıklı ortamda yiyeceğin verilmesiyle farenin
karanlık ortamda artık manivela koluna basmaması bir davranış değişikliğidir. Bu örnekte farenin
kola basması davranış, yiyecek pekiştireçtir. Sonraki ışıklı ve karanlık ortamlar koşullu uyarıcılardır.
Günlük hayattan edimsel koşullanma örnekleri;
—Yürümeye yeni başlayan çocuğun yürüme davranışını göstermesinden sonra aile
bireylerinin onu alkışlaması,
— Kişinin daha önce yaşadığı ve deneyimlediği bazı durumlarda, ortaya pozitif veya negatif
etkili sonuçlar çıkar. Bu iyi veya kötü sonuçlar ise, kişinin ilerideki davranışlarını kontrol
etme de büyük ölçüde etkili olur. (Pişman olduğumuz davranışları tekrar etmemek gibi)
Pekiştireç, bir davranışın ileride tekrar etme ihtimalini artıran herhangi bir uyarıcı olarak
tanımlanabilir.
Bir davranışın sonucunda ortamda bulunmayan bir uyarıcının ortama katılması ve bu
uyarıcının o davranışın tekrarlanma ihtimalini artırması olayına olumlu pekiştirme denilir.
Bir davranış ortamdaki hoş olmayan bir uyarıcıyı ortadan kaldırıyor ve bu istenen davranışın
tekrarlanma ihtimalini artırıyorsa buna olumsuz pekiştirme denilir.
Hem olumlu hem de olumsuz pekiştireç organizmanın hoşuna giden bir etki yaratır ve
davranışın yapılma sıklığını artırır.
19
Koşullanma ile ilgili kavramlar:
Genelleme: Bir uyarıcıya koşullanmış organizmanın benzer uyarıcılara da aynı tepkiyi
göstermesidir.
Ayırt etme: Organizmanın benzer uyarıcılar arasından koşullandığı uyarıcıyı tanıyıp tepki
göstermesine denir.
Sönme: Pekiştirilmeyen davranışın unutulmasıdır.
Kendiliğinde geri gelme: Sönmeden sonra pekiştirilen davranışın tekrar hatırlanmasıdır.
Sistematik Duyarsızlaştırma: Organizmanın korku duyduğu, istemediği uyarıcı zaman
içinde, yavaş yavaş, aşama aşama organizmaya yaklaştırılır. Böylece korkunun (istenmeyen
davranışın) ortadan kaldırılması amaçlanır.
Korku Koşullanması: Koşullu bir uyarıcıyla korku tepkisi eşleştirildiğinde, korku
koşullanması ortaya çıkar. Okula yeni başlayan bir çocuk, ilk gün öğretmeni tarafından kulağı
çekilerek cezalandırılır. O günden itibaren çocukta öğretmenini karşı bir korku oluşur.
Öğrenilmiş Çaresizlik: Öğrenilmiş çaresizliğin oluşmasında organizma istediği sonuca
ulaşmak için önce birkaç denemede bulunur. Bu denemelerinin başarısızlıkla sonuçlanması halinde,
'Ben bu işte başarılı olamayacağım' demeye başlar, Nitekim bu ifadeler, öğrenilmiş çaresizliğin
başlangıcıdır. Bu ifadeleri kullanmaya başlayan organizma nasıl olsa başarısız olurum diyerek uğraş
vermekten vazgeçer, yani pasif hale geçer.
B) Deneme – Yanılma Yoluyla Öğrenme
En ilkel öğrenme yolu olup insanoğlunun en çok kullandığı öğrenme şeklidir. Bilim
adamlarının her zaman kullandığı öğrenme yoludur.
Yapılan birçok tekrar ve denemeler sonucunda yeni davranışların kazanılması esasına
dayanır. Bu denemeler esnasında olumlu nitelikteki davranışlar sürdürülür, olumsuz nitelikteki
davranışlar terk edilir. Böylece tekrar sayısı arttıkça hata miktarı azalır, hata miktarı azaldıkça da
öğrenme düzeyi artar.
Örneğin televizyonun uzaktan kumanda düğmelerinin nasıl bir fonksiyona sahip olduğunun
deneme – yanılma yoluyla öğrenilmesi gibi.
C) Model Alarak(Taklitle) Öğrenme
Bir davranışın öğrenilmesi için, onun pekiştirilmesi gerekmeyebilir. Hem insanların, hem de
hayvanların pek çok öğrenmesi taklit yoluyla, örnek alarak olmaktadır. Organizma çevresini gözler,
başkalarının olumlu sonuç verenlerini taklit eder, olumsuz sonuç verenlerden kaçınır.
Başka kişilerin karşılaştıkları problemleri nasıl çözdüğünü, belirli durumlarda nasıl
davrandığını ve ne söylediğini gözleyerek gelişen öğrenmedir.
Model alarak öğrenme, basit bir taklit olayı değildir. Model alınan kişinin davranışları, birey
tarafından, bilişsel olarak zihinde canlandırılıp değerlendirildikten sonra davranışa dönüşür. Çocuk,
ana-babanın birçok kişisel özelliğini taklit ederken, ahlâki ve kültürel değerleri de benimser.
Böylece kültür, sosyalleşme süreci ile kişiliğin gelişmesini etkiler.
Örneğin; Sporcu, antrenörünü, çırak ustasını taklit eder. Saka kuşlarının kafesine konan
kanaryalar erişkin olduklarında saka gibi öterler.
20
Model olarak öğrenme, toplumsal yaşama uyum ve sosyalleşmede büyük rol oynar. Örneğin;
Yabancı bir ülkede ne yapacağımıza, öncelikle çevremizi gözleyerek karar vermeye çalışırız.
D) Psiko-Motor Öğrenme
Yapılan tekrarlar sonucu organların yada kasların alışkanlıkları ile öğrenmenin
gerçekleşmesidir.
Örneğin; İyi tenis oynamak, yüzmek, 10 parmak klavye kullanmak gibi.
E) Bilişsel Öğrenme
Biliş, organizmanın bilinçli olarak nesnelerin bilgisine ulaşmasıdır. Bilişsel öğrenme;
algılama, düşünme, hatırlama gibi bilişsel süreçlerle yapılan öğrenmedir. Örneğin, kitap okuyarak
ya da televizyon izleyerek bilgilenme ve eski bilgilerin yeni anlamlar kazanması bilişsel öğrenmedir.
Kavramların öğrenilmesi bilişsel yolla gerçekleşir. Kavram, herhangi bir nesne ya da olayın
temel öğe ve özelliklerini birleştirerek ona kavranabilirlik kazandıran düşünsel bütünlüktür.
F) Kavrayarak Öğrenme (Sezgisel Öğrenme)
Sezgisel öğrenme, organizmanın karşılaştığı problemin elemanları arasındaki ilişkiyi içgörü
ile birdenbire kavraması sonucu ortaya çıkan öğrenmedir. İçgörü, organizma için karmaşık olan bir
durumun anlaşılır bir hale gelmesidir. Öğrenmenin, uzun süre görülmediği bir ortamda, birdenbire
ortaya çıkar.
Bu tür öğrenmede önceki öğrenmeler, akıl yürütme gücü ve sezgiler etkilidir. Problemin
öğeleri arasındaki ilişkiyi, yani bütünü görmek olan kavrayış, genelde insana özgüdür.
21
1.5.6.2 Bellek
Bellek yaşantılar yoluyla edinilen deneyimlerin, bilgilerin, davranış kalıplarının depolanması,
saklanmasıdır. Öğrenilenlerin depolanması yaşam boyu devam eder. Aynı zamanda zihnin en temel
işlevlerinden birdir.
Bellek duyu organları aracılığıyla edinilen algıları simgelere dönüştürerek (sayı, şekil, formül
vb.) bunları beynin belli bölgelerinde biriktirir.
Bellek sistemi üç bölümden oluşur:
1- Duyusal bellek: Göz, kulak gibi duyu organlarımıza gelen uyarıcıların bir iki saniye gibi
çok kısa süre duyu organı tarafından saklanmasıdır. Duyu organlarına ulaşan sayısız uyarıcıdan
küçük bir kısmı dikkatimizi çekerek kısa süreli belleğe ulaşır.
2- Kısa süreli bellek: Edinilen bilgileri geçici bir süre için saklayan ve bir bölümünü uzun
süreli belleğe aktaran yapıdır. Kısa süreli bellek duyusal bellek ile uzun süreli bellek arasında köprü
görevi yapar. Duyusal bellekten gelen bilgiler 20-30 saniye kadar kısa süreli bellekte kalır. Anlamlı
olan ve tekrarlanan bilgiler uzun süreli belleğe aktarılır, diğerleri ise silinir.
Kısa süreli belleğin özellikleri şunlardır:
Depolama kapasitesi oldukça sınırlıdır.
Kısa süreli bellekteki bilginin bozulma olasılığı yüksektir.
Kısa süreli bellek uzun süreli belleği besler.
Uzun süreli belleğe aktarılmayan bilgiler tamamen silinir, hatırlanması mümkün
değildir.
Telefon defterimize bakıp bir numarayı çevirip telefon ederiz. İşimiz bittikten sonra bu
numarayı hatırlayamayız. Çünkü kısa süreli bellekte depolanmıştır. Ancak aynı numaraya birçok kez
telefon edip tekrarlamışsak uzun süreli belleğe aktarılır ve unutulmaz. Numaranın rehberden
bakılıp içimizden tekrarlayarak telefonda tuşlanması sırasında gerçekleşen zihinsel işlem kısa süreli
belleğe örnek olarak verilebilir.
3- Uzun süreli bellek: Uzun süreli bellek bazen birkaç dakika bazen da ömür boyu saklanan
bilgileri içerir. Uzun süreli belleğin kapsamı ve sınırları çok geniştir. Sınırsız bilgiyi saklama gücüne
sahiptir. Saklanan bilgileri daha sonra kolay hatırlayabilmemiz için örgütlenerek saklanır. Yani eski
bilgilerle birleştirilerek aralarında anlamlı ilişkiler kurularak depolanan bilgiler daha kolay hatırlanır.
Uzun süreli belleğin özellikleri şunlardır:
Uzun süreli belleğin kapasitesi ve sınırları geniştir.
Uzun süreli bellekte bilgiler birkaç dakika saklanabileceği gibi ömür boyu da
saklanabilir.
Uzun süreli bellekte bilgi yok olmaz.
Bilgiler uzun süreli belekten kısa süreli belleğe çağrılarak kullanılır.
Uzun süreli belleğin etkin ve verimli kullanılabilmesi çok sayıda tekrara bağlıdır.
22
İnsan belleğinin temel işlevleri:
Belleğin temel işlevleri yerine getirmesi sayesinde bilgiler belleğe kaydedilir, uzun süre
saklanır ve gerektiğinde hatırlanarak kullanılır.
a) Kodlama, belleğe giren bilgilerin zihinde kaydedilmesidir.
b) Saklama, kodlanarak belleğe kaydedilen bilgilerin gerektiğinde kullanılmak üzere uzun
süreli bellekte depolanmasıdır.
c) Çağırma(Hatırlama), uzun süreli belleğe kaydedilen bilgilerin gerekli olduğunda bilinç
yüzeyine çıkarılması, hatırlanmasıdır.
Unutma nedenleri:
Bilgilerin uzun süre kullanılmaması,
Ket vurma: Önceki bilgilerin sonrakilerini veya sonraki bilgilerin öncekileri unutturması,
Bastırma (bilinçaltına atma): İstenmeyen rahatsız edici bilgilerin unutulması,
Organik nedenler (kaza-hastalık-alkol-uyuşturucu).
Unutmayı azaltmak, hatırlamayı kolaylaştırmak için yapılması gerekenler:
Öğrenmenin tam olması,
Öğrenilen bilgilerin anlamlı olması veya anlamlandırılması,
Tekrar yapılması, bilgilerin kullanılması,
Belleğin güçlendirilmesi,
Bellek güçlendirici yöntemler:
Gruplama,
Benzerlikler kurma,
Zaman mekân ilişkilerinden yararlanarak göz önünde canlandırma.
23
1.5.6.3 Düşünme ve Düşünce
Düşünme, sistematik ya da rastlantısal olarak düşünce (fikir) üretimi ile sonuçlanan zihinsel
süreçtir. Düşünme olay ve nesneler yerine onların sembollerini (imge) kullanarak bazı olayların
zihinden geçirilmesi, akıl yürütme ve problem çözme yoludur. Düşünce ise, düşünmenin söz ve
yazıyla ifadesidir.
Düşünme, serbest düşünme ve eleştirel düşünme olarak iki şekilde incelenir.
Düşünmenin temel birimleri ve süreçleri:
İmge: Düşünme genelde imgelerle yapılır. Düşündüğümüz durumun imgesini (hayalini,
görüntüsünü) zihnimizde canlandırarak bir karara varmaya çalışırız. Dışarı çıkarken ne giyeceğimize
karar vermeye çalışıyorsak önce zihnimizden uygun kıyafetlerimizi tarar, uygun olanları seçer ve
giydiğimizde nasıl duracağına karar veririz.
Sembol: Nesnelerin zihindeki işaretidir. Örneğin; bir takımın armasının veya eşyaların
markalarına ait sembollerin zihnimizde çağrışım yapmasıdır.
Kavram: Nesnelerin zihindeki soyut tasarımıdır. Kavramlar tekrarlanan yaşantılar
(öğrenimler) sonucu oluşur. Kavramlar nesnelerin ortak ve genel özellikleridir. Örneğin; Nesnelerin
renkleri, boyutları gibi fiziki özellikler bir kavramı oluşturur.
Çağrışım: Bir olay ya da sözcüğün başka bir olay ya da sözcüğü hatırlatmasıdır.
Çağrışıma Neden Olan Etkenler:
a. Benzerlik: Benzer uyarıcılardan biri algılandığında diğeri hatırlanır. Örneğin, kardeşimize
benzer birini görünce onu hatırlamamız gibi.
b. Karşıtlık (Zıtlık): Karşıt uyarıcılardan biri algılandığında diğeri hatırlanır. Örneğin, çok
soğuk bir yere gittiğimizde sıcak bir yeri hatırlamamız.
c. Ardışıklık: Ardı ardına gelen uyarıcıların biri diğerini hatırlatır. Örneğin, sayıları karışık
olarak saymak güçtür ancak sırasıyla daha kolay sayarız.
d. Zamanda Yakınlık: Zamanları aynı olan olaylardan biri, diğerini hatırlatır. Örneğin,
1453’ün İstanbul’un Fethi’ni çağrıştırması gibi.
e. Mekanda Yakınlık: Aynı yerde gerçekleşen olaylar birbirini hatırlatır. Boğaz Köprüsü’nün
İstanbul’u hatırlatması.
Dil ve İletişim: Dil, Duygu ve düşünceleri yapay işaretlerle anlatmaya yarayan bir dizgedir
(sistemdir). Özellikleri;
• Dil insana özgü bir düşünme aracıdır. Toplumsallaşma sonucunda öğrenilir.
• Dil kendi başına değişir ve gelişir.
• Dil düşünme için zorunlu koşul değildir; ama dil, düşünmeyi zenginleştirir.
• Dildeki sözcüklerin büyük çoğunluğu kavramlardan oluşur. Kavramlar dilin temelidir.
Düşünme de kavramlara dayandığından düşünmeyle dil arasında sıkı bir bağlantı
vardır.
24
Problem çözme: Düşünme eylemi, genelde problem çözme için kullanılan bir zihinsel
işlevdir. Problem, öğrenilmesi düşünülüp çözümlenmesi gereken durumdur.
Bir engelle karşılaşma durumunda problemin tüm yönlerini görüp aralarında bağlantılar
kurup çıkış yolları aramak problem çözme olarak adlandırılır.
Problem çözme aşamaları:
•
•
•
•
•
Problemin ne olduğunu belirlemek (hazırlık aşaması),
Problemin parçalarının anlaşılması,
Çözümlerin üretilmesi ve değerlendirilmesi,
Çözüm yolunun bulunması,
Değerlendirme.
25
1.5.6.4. Bilinç
Bilinç, düşünce ve zekânın kolektif bir görünümü olup farkında olmaktır. Belirli bir sürede
insanın kendisinden ve çevresinden haberdar olması halidir. Bilinç kapsamı içinde çeşitli
düzeylerde farkında olma dereceleri vardır. Uyanıklık, uyku, rüya, hipnoz ve meditasyon insandaki
bilinç durumlarıdır.
Normal Bilinç Durumları: Normal bilinç durumu, bireyin kendi duyumlarının, uyarıcıların,
kendi kararlarının, düşüncelerinin farkında olduğu uyanıklık durumudur. Birey, normal bilinç
durumunda;
-
Dikkatli ve uyanıklık halindedir.
-
Çevresindeki uyarıcıları algılayabilir.
-
Onları bilgiye dönüştürebilir.
Farklı Bilinç Durumları: Normal bilinç durumu dışında uyku, rüya, meditasyon, hipnoz farklı
bilinç durumlarıdır.
a) Uyku ve Rüyalar
Uyku halinde bilinç pasif değil, aktiftir. Uyku, organizmanın dinlenmesinde işlevseldir. Uyku
sırasında organizmanın tepkileri yavaşlar; tüm sistemler otomatik olarak yeniden düzenlenir.
Beyin, uykuda da aktivitesini sürdürür; uyanıkken öğrendiklerini ayıklar, gruplar, depolar.
Uykuda beş dönem görülür. İlk dördü NONREM (NREM), beşincisi ise REM dönemidir.
NREM dönemlerinde beyin aktivitesi yüksektir; enerji tüketiminde artış görülür. Metabolizmanın
düzenlenmesi bu dönemin ana özelliğidir. Büyüme hormonu salgılanır, protein sentezi artar.
Böylece bedenin dinlenmesi sağlanır. Bu dönemde iyi uyunamazsa, sabah yorgunluk hissedilir.
REM döneminde uyku hafiftir. Rüyaların büyük bir bölümü REM uykusunda görülür. REM
döneminde hızlı göz hareketleri olur.
REM veya NREM uykusu az olursa bir sonraki gecede bu eksikliği kapatacak şekilde uykuda
artış görülmektedir. Bu bulgulara göre uyku bir sağlık göstergesidir.
Rüya, beynin bilinçli tepkilerde bulunmaması, dış dünyaya kapanarak bilinçli olmadan
imgeler kullanarak faaliyetini sürdürmesidir. Kimi psikologlara göre rüyalar günlük yaşantıları
yansıtır. Çeşitli meslek gruplarından birçok kişinin rüyaları incelenmiş bunların meslek ve çevreyle
yakın ilişkisi olduğu görülmüştür.
Rüyalar beyindeki görme merkeziyle ilgilidir. Doğuştan kör olanlar sadece sesle rüya
görürler. Rüyaların, heyecanların ve bilişsel işlevlerin düzenlenmesinde katkıda bulunduğu
düşünülmektedir. Rüyalar üzerinde geçmiş deneyimler, yaşantılar, ortam, fizyolojik yapı, bilinçaltı
etkenler etkilidir.
b) Biyolojik Saat, Biyolojik Ritm (Bioritm)
Bioritm, zaman algısıyla ilgilidir. Organizmanın zaman sürelerini algılayabilme özelliğidir.
İnsan çoğu durumda saate bakmadan, zamanı doğruya yakın kestirebilir. Biyolojik saat,
organizmanın içinde bulunduğu çevreye uygun bir biçimde çalışır. Güneş ışığından yoksun mağara,
maden ocağı gibi yerlerde beden kendi programına göre uyku devresini ayarlayabilir.
26
c) Diğer Bilinç Durumları
Meditasyon
Meditasyon, beden işlevlerini denetlemeyi sağlayan bilinçli bir tekniktir. Yoga egzersizleriyle
sağlanan farklı bir bilinç durumudur. Meditasyon tekniğiyle zihin sakinliği, çevreyle barışık olma ve
kendini iyi hissetme duygusu oluşturulması amaçlanır.
Hipnoz
Hipnoz; telkin aracılığıyla otaya çıkan; tam olmayan bir uyku halidir. Bir kişinin, diğer bir
kişinin davranış, duygu, düşünce ve algılarını kontrol etmesi halidir. Hipnozda bilinç uyuşmuştur
ama duygular varlıklarını korur. Zengin hayaller uyanır. Gerçeklik algısı azalır. Hareket irade dışıdır.
Madde Bağımlılığı
Bazı maddelerin kullanımı ile organizmanın uyarılması, gevşemesi, uyuması, uykunun
önlenmesi, algılaması etkilenebilmektedir. Psikolojik etkileri olan bu maddelere psikoaktif
maddeler denir. Alkol, tütün, eroin gibi maddeler vardır. Bu maddelerin oluşturduğu abilinç
durumlarının hoşa gider olması bireyleri bağımlı kılmaktadır. Burada söz konusu maddeleri
kullanmak için dürtüler oluşur. Tekrarlanan kullanımlar sonunda birey bu maddelere bağımlı hale
gelir.
27
Download