Türkiye`de Enflasyonun Seyri

advertisement
TÜRKİYE’DE ENFLAYONUN SEYRİ
Türkiye’de enflasyonun seyrine bakıldığında, 1970’li yılların ikinci yarısından itibaren
artmaya başlamış, bu artış seyri 1990’lı yılların ikinci yarısından sonra düşme eğilimine
girmiştir. 2004’ten sonra da kalıcı bir düşüşle birlikte enflasyon tek haneli rakamlarla yatay
seyretmeye başlamıştır.
Uzun yıllar yüksek seviyelerde seyreden enflasyon ne oldu da 2000’li yıllarla birlikte
düştü? Bu yazı bu soruya cevap vermek için hazırlanmıştır.
Enflasyon nedir?
Enflasyon, fiyatlar genel seviyesindeki sürekli artışları ifade eder. Yani tek bir ürünün
ya da birkaç üründeki fiyat artışları veya geçici fiyat artışları enflasyon olarak algılanmaz.
Başka bir ifadeyle, eğer bir dönemden başka bir döneme geçildiğinde, mal ve hizmet
fiyatlarının çoğunun fiyatları artmışsa enflasyon var demektir. Hızına göre enflasyon, ılımlı –
yüksek – hiper - enflasyon şeklinde kategorize edilebilir. Eğer enflasyon oranı yıllık %1 ile
%10 arasındaysa ılımlı enflasyondan söz edilebilir. Bu durumda paradan kaçış başlamamış,
sözleşmeler de enflasyona ya da yabancı paralara endekslenmemiştir. Enflasyon oranı yıllık
%10 ile %200 arasında ise aşırı enflasyondan söz edilir. Böyle bir ortamda elde para tutulmak
istenmez hatta dayanıklı tüketim mallarına, gayri menkullere ve enflasyon oranının üzerinde
getirisi olan menkul değerlere yönelir. Dahası, yerli para yerine yabancı paralar tercih edilip,
sözleşmeler yabancı paralar cinsinden yapılmaya başlanır. Aylık %50’lik enflasyon oranları
ise hiperenflasyona işaret etmektedir. Bu durum parayı tahrip ederek yabancı paraların yerli
paralar yerine kullanılmasına sebep olur.
Enflasyonun zararı nedir?
Enflasyonun beklenip beklenmemesine göre enflasyonun maliyeti sınıflandırılabilir. Eğer
enflasyon bekleniyor ise;
1) yanlarında para bulunduranlar para değer kaybettiğinden dolayı bir maliyete
katlanmak zorunda kalırlar
2) kişiler enflasyonu bekledikleri için paralarını bankalarda tutarlar ve doğal olarak
paraya her ihtiyaç duyduklarında bankaya gidip gelme maliyetine katlanmak zorunda kalırlar
3) insanlar servetlerinin daha büyük bir kısmını gayrimenkul gibi, dayanıklı tüketim
malları gibi mallara yatırırlar böylelikle kır olan kaynaklar verimsiz alanlara yönelir toplum
bundan zarar görür
4) fiyat menüleri sürekli değiştirilmek zorunda kalınır
5) vergi sisteminde yıpranmaya neden olur, yani kişilerin reel gelirlerinde bir artış
olmasa bile enflasyon artışından ötürü gelir elde edilmiş gibi vergi alınır ya da reel gelirler
yükselmediği halde daha yüksek vergi dilimlerinden vergi ödenebilir, ve son olarak
6) vergisini peşin ödeyenlerle beyan usulü ödeyenler arasında, peşin ödeyenler
aleyhine bir dengesizlik oluşacaktır. Yani, toplan vergi eğer vadelere yayılarak ödeniyorsa,
daha sonra ödeyen paranın değer kaybından ötürü kazançlı çıkacaktır.
Beklenmeyen enflasyonun en önemli maliyeti ise belirsizliktir. Belirsizlik her alanda
olduğu gibi ekonomik anlamda da tahribata neden olur. Yatırım – tasarruf – tüketim gibi
kararlar bundan olumsuz etkilenir. Servet ve Gelir dağılımı alacaklıların kayıp borçlularınsa
kazancıyla sonuçlanır, fiyat sisteminin etkinliği de zarar görmüş olur. Dolayısıyla enflasyonla
mücadele edilmelidir.
Hiç mi iyi yanı yok?
Enflasyonun olumsuz bunca etkisi varken, elbette olumlu etkisi de vardır. “Ilımlı bir
enflasyon ekonominin yağı” olarak değerlendirilmektedir. Ilımlı bir enflasyon üretimi ve buna
bağlı olarak istihdamı arttırarak ekonomiyi canlandırır. Başka bir iyi yönü de enflasyon,
hükümetin bir tür vergi geliri elde etmesine sebep olur.
Türkiye’de Enflasyonun Seyri
1970’li yıllardan günümüze enflasyonun seyri Şekil 1.’de gösterilmektedir:
EnFlasyon Oranı 1971-2012
120
Oran (%)
100
80
60
40
20
2011
2009
2007
2005
2003
2001
1999
1997
1995
1993
1991
1989
1987
1985
1983
1981
1979
1977
1975
1973
1971
0
Yıllar
Şekil 1. Türkiye’de Enflasyon 1971-2012
Kaynak: Dünya Bankası İstatistikleri, Tüketici Fiyatları Endeksi
Şekil 1’e göre Türkiye’nin enflasyonu 1970’li yılların sonlarına göre yükselmeye
başlamış ve yaklaşık 20 yıl boyunca yüksek seviyelerde seyretmiştir.
Türkiye’de Yüksek Enflasyonun Sebepleri
Türkiye’de uzun yıllar enflasyon, en önemli makroekonomik problemlerden biri
olarak yer almıştır. Enflasyonun son yıllarda düşük seviyelerde olduğu ortadadır fakat yine de
gelişmiş ülkelerin bulunduğu seviyelerden (%1 ila %3) oldukça yüksektir. Her şeyden önce
enflasyon parasal bir olgudur, gereğinden fazla para basmak doğrudan enflasyona neden olur.
Diğer taraftan özellikle 1980’li yılların ortalarından itibaren kamu açıklarının giderilmesinde
para basmak yerine yüksek maliyetli iç borçlanma yoluna başvurulmuş bu da enflasyonun
diğer önemli sebebi olmuştur. Diğer önemli nedenlerine gelince:
1) Türkiye’de enflasyonun temel nedenlerinden bir tanesi “ithal ikameci sanayileşme”
stratejisidir. İthal ikame demek iç talebe yönelik sanayileşme demektir. Başka bir ifadeyle,
yurt dışından almak yerine içeride üretmek demektir. İthal ikameci anlayış, gümrük tarifeleri,
kotalar, aşırı değerli kur, faiz tavanları gibi politikalarla ekonomiyi baskı altında tutmaktadır.
Aşırı değerli kur politikası (ihracatı olumsuz etkilediğinden), döviz darboğazı sorununa yol
açmaktadır. bu durum hem maliyetleri arttıracak şekilde ithal girdi fiyatlarını arttırmakta, hem
de ekonomiyi dış şoklara karşı korunmasız kılmaktadır.
2) Diğer bir neden, süreklilik arz eden kamu kesimi açıklarıdır. Sürekli açıklar ve
bunların iç borçlanma ile finansmanı enflasyonist beklentileri olumsuz etkilediğinden
enflasyonu sürekli hale getirmiştir. Öte yandan Kamu İktisadi Teşebbüslerinin (KİT) ucuz
sanayi girdisi için düşük fiyatlama stratejisi KİT’lerin zarar etmesine, sürekli finansman
açıklarına, bütçe açıklarına ve bunların parasal genişlemeyle karşılanmasına sebebiyet
vermiştir.
3) 1980’li yıllarda ihracata dayalı sanayileşme stratejisine geçilerek ekonominin
rekabet gücü arttırılmaya çalışılmıştır. Sürekli devalüasyonlarla birlikte ihracatın teşvik
edilmesi politikaları, ithalata bağlı mamül fiyatlarını yükselterek, karşılığında dış borçlanmayı
arttırmış ve borçlanma da bara basarak (emisyon) karşılanmış, enflasyonist ortam
hazırlanmıştır.
4) KİT’lerin fiyatlama politikası da enflasyonun temel nedenlerinden birini
oluşturmaktadır: KİT’ler çok sayıda işçi ile doldurulmuş, işçi giderleri ciddi bir miktara
ulaşmış; Popülist devlet politikalarıyla bir çok tarımsal ürünün taban fiyatı %100’ün üzerinde
arttırılmış; KİT’ler baskı grupları tarafından verimsizce kullanılır hale gelmiştir.
5) Başka bir neden tarımsal destekleme politikalarıdır. Bunlar daha çok siyasi
kaygılarla yapılmış, fiyatlar piyasa koşullarının üstünde belirlenmiştir.
6) Ücret artışlarında verimliliğe dayanmayan esaslar göz önünde bulundurulmuştur.
7) Seçim ekonomisi ve siyasi istikrarsızlıklar ise, enflasyonu arttırmada başka önemli
bir sebep olarak dikkatleri çekmektedir. Son olarak,
8) Özelleştirme uygulamalarının sosyal refahı arttırıcı harcamalar (eğitim ve sağlık
harcamaları gibi) yerine, artan kamu harcamalarının finansmanında kullanılmasıdır.
Ne oldu da Enflasyon Düşmeye Başladı
Verilecek cevap oldukça basit: Yukarıda Türkiye’de enflasyona sebep olarak sayılan
faktörler olumlu yönde gelişme göstermeye başlamıştır… Türkiye’nin 2001 ekonomik
krizinden sonra oluşturulan politikalar, geliştirilen kurumsal yenilenmeler ve düzenleme ve
denetleme mekanizmalarının etkinleştirilmesi; özellikle enflasyon hedeflemesi rejimini
uygulamak için gerekli altyapının sağlanması ve işler hale getirilmesinin katkısı da yadsınmaz
bir gerçektir. Diğer taraftan enflasyonu düşürmek için uygulanacak politikanın saygınlığı,
inanılırlığı, güvenilirliği yüksek olmalıdır. Bu bağlamda 2003’ten sonraki tek parti hükümeti
bu saygınlığı oluşturarak beklentilerin olumluya çevrilmesine büyük katkı sağlamıştır.
Dolayısıyla, hükümet tarafından ifade edilen, “borçlanmanın azalması –bitirilmesi-;
özelleştirmelerin yapılması; seçim ekonomisine gidilmeyip popülist politikalardan
kaçınılması; tarımsal destekleme politikalarının düzenlenmesi” vs. gibi politikalar gerçekten
enflasyon gibi makroekonomik göstergelerin iyileştirilmesinde pay sahibi olmuştur. Şekil
1’de bu gerçek göz önüne serilmektedir.
Diğer taraftan Türkiye’nin üretimde dışa bağımlı yapısı, özellikle petrol ve doğalgaz
fiyatlarındaki artış; kamu harcamalarındaki artış; vergilerdeki artış ve son dönemde döviz
kurundaki hareketliliğin ithalatın maliyetini arttırarak fiyat hareketlerinde yükselmeye neden
olmaktadır. En önemli makroekonomik göstergelerden birisi olan enflasyon, ÜFE’de 9,84
(Eylül 2014), TÜFE’de ise 8,86 (Eylül 2014) olarak ölçülmüştür. Bu istatistikler 2013 yılı
göstergelerine bakarak ÜFE’de yaklaşık 3 puan, TÜFE’de ise yaklaşık olarak 1,50 daha
yüksek gerçekleşmiştir.
Zaman içerisinde oldukça yüksek seviyelerinden yüzde 5 seviyelerine kadar gerileyen
enflasyon son birkaç yılda tekrar artışa geçmiş görünmektedir. Enflasyon hedefi olarak
belirlenen yüzde 5’lik orandan yüksek olan Eylül 2014 rakamları, muhtemelen ilerleyen
aylarda daha da yüksek seviyelerde gerçekleşebilecektir.
Download