Kırım Kongo Kanamalı Ateşi Kırım Kongo Kanamalı Ateşi • Keneler

advertisement
Kırım Kongo Kanamalı Ateşi
Kırım Kongo Kanamalı Ateşi
•
•
•
Keneler aracılığıyla insanlara bulaşan bir zoonozdur
Bugün için belirlenmiş bir tedavisi yoktur
Kene ısırması şüphesinde derhal doktora başvurulmalıdır
Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA), viral hemorajik ateşi sendromları arasında yer alan
zoonoz özellikli bir enfeksiyondur. Zoonoz kaynaklı olmasından dolayı hayvanlarda insanlara
göre daha sıklıkla görülmesine rağmen sporadik vakalar veya salgınlar halinde insanlarda da
görülmektedir. KKKA ilk kez 1944 yılında Kırım’da görülmüş ve Kırım Kanamalı ateşi
olarak adlandırılmıştır. 1956 yılında Kongo’da görülen hastalığın 1969 yılında Kırım
Kanamalı Ateşi ile aynı olduğunun farkına varılması ile hastalık o tarihten itibaren bu yeni
isimi ile anılmaya başlanmıştır. Türkiye’de 2002 yılı bahar aylarından itibaren görülmeye
başlanmıştır.
Kırım Kongo Kanamalı Ateşi virusu Bunyaviridae ailesinin Nairovirüs grubuna mensup bir
RNA virusudur. Nairoviruslar dayanıksızdır, konakçı dışında yaşayamazlar. Bu viruslar
56ºC’de 30 dakikada inaktive olurlar, kanda 40ºC’de 10 gün yaşayabilir, %1 hipoklorit ve %2
gluteraldehite duyarlıdır ve ultravviyole ışınları ile hızla inaktive olur. İnsanlar virusu
genellikle enfekte hayvanlarla uğraştıkları sırada keneler (özellikle Hyalomma cinsi)
tarafından ısırılmaları ile infekte olurlar. İnfekte hayvan ve insanlara ait kan, vücut sıvıları ve
sekresyonları ile temas ile de infeksiyon bulaşabilir.
Hastalık genellikle mevsimsel özellik göstermektedir. Doğru Avrupa ve Asya bölgelerini
içine alan infeksiyonlar genel olarak Haziran-Eylül ayları arasında görülmektedir.
Ülkemizdeki ilk KKHA vakaları ise Tokat bölgesinde tanımlanmıştır. Ülkemizde hastalık
sadece İç Anadolu Bölgesi ile sınırlı olmayıp Doğu Karadeniz bölgesinde de görülmektedir.
Özellikle İç Anadolu Bölgesi’nde Kızılırmak havzası başta olmak üzere, Tokat, Sivas ve
Yozgat illerinde KKKA epidemileri bildirilmiştir.
Kene tarafından ısırılma ile virüsün alınmasını takip eden kuluçka süresi genellikle 1-3
gündür; bu süre en fazla 9 gün olabilmektedir. Enfekte kan, ifrazat veya diğer dokulara
doğrudan temas sonucu bulaşmalarda bu süre 5–6 gün; en fazla ise 13 gün olabilmektedir.
Hastalık için tarım çalışanları ve hayvancılıkla uğraşanlar ile endemik bölgelerde görev yapan
sağlık personeli için yüksek risk vardır. Hastalık sığır koyun gibi Hyaloma türü keneler için
konak olan hayvanlarda, belirtisiz infeksiyon ve/veya bir hafta kadar süren viremi
oluşturmasına rağmen insanlarda genellikle ölümcül seyreden hastalığa neden olmaktadır.
Hastalığın seyri sırasında, hastalarda ishal, kan ağrıları, öksürük, baş ağrısı, pnömoni,
ensefalopati ve hepatit gibi birçok belirtiler görülür. Kanın pıhtılaşama mekanizması
bozulmasından dolayı yüz ve göğüste kırmızı döküntüler, gözlerde kızarıklık, gövde kol ve
bacaklarda morluklar, burun kanaması, dışkı ve idrarda kan görülebilir. Bu özelliklerden
dolayı hasta, tedavi sistemlerinin gelişmiş olmasına rağmen hastalar karaciğer ve böbrek
yetmezliğinden ölebilir.
Tanıda, virüsün ya da virüs RNA’sının kan ve doku örneklerinden izolasyonu, virüs
antijeninin ve virüse karşı oluşmuş antikorların serolojik olarak gösterilmesi kullanılmaktadır.
Oluşan antikorlar hastalığın yaklaşık 6. gününden itibaren serumda belirlenebilir düzeye
ulaşır. IgM pozitifliği yaklaşık 4 ay kadar serumda saptanabilirken IgG pozitifliği hızla
azalırsa da yaklaşık 5 yıla kadar pozitiflik rastlanabilmektedir.
Hastaların tedavisi genellikle destek tedavisi şeklinde yapılmaktadır. Tam kan veya kan
komponentlerinin replasmanı yapılabilir. Hastalık etkeni için spesifik bir tedavi
belirlenememektedir, ancak ribavarin kullanımı uygulanabilir.
Korunma ve Kontrol
Tüm enfeksiyon hastalıklarında olduğu gibi KKKA’da da korunma ve kontrol önlemlerinin
alınması çok önemli ve gereklidir.
•
•
•
•
•
•
•
Hasta ve hasta salgıları ile temas halinde mutlaka, eldiven, maske gibi önlemler
alınmalıdır. Damlacık yolu ile bulaş söz konusu değildir. Ancak hastanın vücut
sıvılarına direkt temastan kaçınılmalıdır. Şüpheli teması olan birey 14 gün ateş ve
diğer belirtiler yönünden takip edilmelidir.
Kenelerle mücadele zorunlu ve en önemli korunma yolu olmasına rağmen, bunu
kontrol altına almak güçtür. Çünkü keneler yumurta dönemleri hariç diğer yaşam
evrelerinde konaklara saldırarak kan emebilirler. Hyaloma cinsi keneler genellikle
nisan-ekim aylarında aktiftirler ve buda salgınların dönemsel olmasını açıklamaktadır.
Kenelerle mücadele zor olduğundan konakçıların kenelerden uzak durması
gerekmektedir. Bunun için hayvan barınakları sıklıkla kontrol edilerek, hayvan
vücudunda kene varlığı muayene edilmeli; vücuda yapışmamış olan keneler yavaşça
toplanıp öldürülmeli, vücuda yapışmış olanlar kesinlikle ezilmeden ve ağız kısmı
koparılmadan alınmalıdır.
Çalı, çırpı ve gür otların bulunduğu alanlardan uzak durulmalı, böyle bir alana
girilecekse çıplak ayak ile gezilmemeli, kısa giysiler giyilmemelidir. Aladan ayrılırken
mutlaka vücutta kene olup olmadığı kontrol edilmelidir.
Ormanlık alanda çalışan insanların, lastik çizme giymeleri ve pantolonlarını mutlaka
çorap içlerine almalı ve uzun kollu giysiler giymeleri gerekir.
Kene bulunan barınaklar uygun ilaçlarla ilaçlanmalıdır. Barınaklardaki çatlaklar,
yarıklar tamir edilmelidir.
Repellent ilaçlar dikkatli bir şekilde kullanılabilir. Repellentler sıvı, losyon, krem, katı
yağ veya aerosol şeklinde hazırlanan maddeler olup, cilde sürülerek veya elbiselere
emdirilerek uygulanabilmektedir.
Serap SÜZÜK
Mikrobiyoloji Uzmanı
KAYNAK
www.saglik.gov.tr
Download