Aralık-1985 GELENEKLERİMİZİ KORUYALIM M. Nuri Yılmaz Din İşl,Yük. Krl Uzmanı ْيََٓا اَيُّهَا الَ ۪ذينَ ٰا َمنُّوا ََل تَتَ ِخذُّوا ِب َطانَ ًة ِمن دُّونِكُّ ْم ََل يَأْلُّونَ كُّ ْم َخبَاَلً ا Aziz Müminler! İslamiyetin doğuşu ve kısa zamanda baş döndürücü bir hızla dünyaya yayılışı, insanlık tarihinin en büyük hadiselerindendir. Atalarımızın Müslüman oluşu da, Türk ve Dünya tarihinin pek önemli olaylarından biridir. Tarihin başlarından beri Orta Asya'nın, yani eski dünyanın, bu ana kıtasının topraklarında, canlı ve neşeli bir hayat süren Türkler, Şamanizmin dar ve ruhsuz kalıbında, kendi ruh cevherini işleyemiyordu. Onlar için, sonsuzluğa açılan ümit kapıları, ebediliğe götüren aşk ve vecd dolu bir iman gerekiyordu. Türk, aradığını İslam'da buldu. Daha doğrusu, İslam'da Türk kendini buldu. İslam'ın umde ve prensiplerine, onun kurtarıcı ve birleştirici ruhuna sıkı, sıkıya bağlılık ve sadakat gösterdi. Alimleriyle, kumandanlarıyle, teşkilatıyle, asırlarca cihana hükmetti, arka arkaya dünyanın en büyük imparatorluklarını kurdu. Ne çare ki Müslüman Türk’ün bu altın devrini, bir türlü içine sindiremeyen batı dünyası, asırlarca sönmek ve tükenmek bilmeyen kin ve taassupla, ordularını ve donanmalarını harekete geçirmiştir. Gerçi batılı devletlerin de, zaman zaman birbirleriyle siyasi, askeri ve iktisadi çarpışmaları olmuş, kılıç kılıca, gelmişlerdir. Ancak, Müslüman Türk medeniyetinin o zaman otoritesi sayılan Osmanlı İmparatorluğunu haritadan silmek söz konusu olunca el ele, gönül gönüle vererek, haçın etrafında birleşmişler ve bu Türk İslam mihrakını yok etmek için, kıyasıya savaşmışlardır. Şüphesiz bu mücadele, bir medeniyet ve iman mücadelesidir. Gözle görülmeyen bu zihniyet ve ideolojik sebep, gözle görülen maddi silahlar şeklinde tecelli etmiştir. Muhterem Cemaat! Bugün Osmanlı İmparatorluğu yoktur. Fakat halen parçalanıp, yok edilmesi için uğraşılan bir Türkiye vardır. Şunu hemen belirtelim ki evvela Selçukluların, sonra Osmanlıların kılıçları önünde perişan olan bu haçlı sürüleri, saldırılarını maalesef kılık değiştirmiş olarak halen sürdürmektedirler. Haçlı seferleri ruhu, bu gün kılıç ve kalkan safhasından, kültür ve iman safhasına intikal etmiş bulunmaktadır. Dün İslam’ın kalbine kadar sokulan kılıçları, asil atalarımızın imanına çarparak kırılmış ve altı yüz sene harcadıkları emeklerle hüsrana uğramışlardı. Bugün muvaffak olmak istiyorlar. Hem de kaleyi içten fethetmek suretiyle... Kültür halinde, sanat halinde, ahlak ve aile hayatı halinde, öz benliğimize nüfuz etmek istiyorlar. Peygamberimiz (s.a.v.) küfür ve şirkten sakınmamızı emrettiği gibi diğer Milletlerin fena adetlerini taklit etmekten de sakınmamızı emir buyurmuşlardır. Bununla beraber bir mucize olarak ümmetinden birçoklarının Yahudi ve Hıristiyanların fena adetlerini benimseyeceklerini, hatta yerine getirilmesi zor dahi olsa. onları yapmaya çalışacaklarını, şu hadisi şerifleriyle haber vermişlerdir "Şüphesiz ki siz, kendinizden önce gelen milletlerin yoluna, karışı karışına, arşını arşınına tıpa tıp uyacaksınız: (O derece ki), şayet o ümmetler (daracık) keler deliğine girseler siz de, (onlara uyarak) oraya girmeye çalışacaksınız! Ravi Ebu Said der ki: Biz Ey Allah'ın Resulü, Bu ümmetler Yahudilerle, Hıristiyanlar mı? diye sorduk. Rasûlallah: Onlardan başka ya kim olacak?" buyurdu. (Buhari) Aziz Müminler! Biz müslümanlar, batılı ilim adamlarının ortaya koydukları ilmi, tekniği ve çalışma metodlarını nerede bulursak almalıyız ve benimsemeliyiz. Fakat batıyı bin bir çeşit fuhşu ile, kozmopolitliği ile, bir kül halinde alırsak bugünkü batı dünyasının içine düştüğü ahlaksızlığa sürüklenmemiz mukadderdir. Unutulmamalıdır ki kendi milli mihverinden ayrılan bir milletin, inkıraz bulmuş bir yıldız gibi parçalanması, yahut da bir başka seyyareler kümesinin peyki olması kaçınılmazdır. Yeter! yabancı ruh ve iklimlerde saadet arayıp durduğumuz: bizi bizde, kurtuluşumuzu dinimizde, geleneklerimizde ve şanlı tarihimizde arayalım. Milletler camiasında bize şahsiyet kazandıran ve bizi yaşatan ruh servetimizi kaybetmeyelim.