10. SINIFLAR DERS NOTLARI : KAYAÇLAR : Paleolitik = Eski Taş Çağı Mezolitik = Orta Taş Çağı Neolitik = Cilalı Taş Cağı Kayaçlar : Yer kabuğunu oluşturan sert kaya tabakalarına denir. Oluşumlarına Göre Kayaçlar : Püskürük Kayaçlar: 1 – İç Püskürük Kay. : Magmanın yüzeye ulaşmadan toprak katları altında kalmasıyla Ör: granit,siyanit,gabro 2 – Dış Püskürük Kay. : Magmanın yüzeye ulaşarak soğutması sonucunda oluşur. Ör.: bazalt,andazit,tüf Tortul Kayaçlar : Başkalaşım Kayaçları : 1 – Fiziksel Tortul Kay. : Püskürük ve tortul kayaçların Günlük ısı farkının çok yüksek ısı ve basınç altında yüksek olması sonucu oluşur. kalarak değişime uğramış Ör: kumtaşı,kiltaşı,çakıltaşı halidir. Ör.: Kömür=Elmas 2 – Kimyasal Tortul Kay. : Kalker=Mermer Nemli ve yarı nemli bölgelerdeki Granit=Ganys su kenarlarında görülür. Bazalt=Kuartz Ör.: kalker,jibs,kayatuzu 3 – Organik Tortul Kay. : Bitki ve hayvan kalıntılarının toprak altında uzun süre kalmasıyla oluşur. Ör.: kömür,tebeşir,mercan Tor Topografyası : Granit kütlelerinin yan yana gelmesi sonucu oluşan Damar Kaya : Magmanın sıcakken çatlakları ve kırıkları olan kayaların yüzeylerdir. üzerine akması ve onları doldurması sonucu oluşan kayaçlardır. Kırgıbayır : Yağmur ve rüzgarın etkisiyle tüflerin aşınmasıyla oluşur. Mercan Resifi: Ölü mercan ve diğer deniz canlılarının kalıntılarının belli alanlarda üst üste birikerek taşlaşmasıdır. Levha Oluşumları : Gezegenimiz içte çekirdek , onun üzerinde manto ve en üst katta yer kabuğundan oluşur. Çekirdek yüksek ısı ve basınçtan sertleşmiştir. Manto erimiş ve akışkan maddelerden oluşur. Magmadaki konveksiyonel akıntılar kabuktaki deprem ve volkanizmalara sebep olur. Yer kabuğu gezegenin tamamına göre oldukça incedir. Kabuk kalınlığı 7 ila 50 km arasında değişir. Gezegenimizin dış yüzeyi levha denilen parçalardan oluşur. İlk dönemlerde karalar ‘ Pangea’ denilen tek bir kıtadan oluşuyordu. Daha sonra levha hareketi sonucu bugünkü halini almış ve bu hareket halen devam etmektedir. Gezegenimizin belli başlı levha parçaları şunlardır : Avrasya , Arabistan , Pasifik , Filipinler , Avustralya , Antarktika , Afrika , G. Amerika , K. Amerika , Karayip , Kokos ve Nazka levhalarıdır. NOT : İçlerinde en tehlikelisi Avrasya , Pasifik ve Avustralya levhalarının çakışma noktasında olan Filipinler Levhası’dır. Oldukça hareketli bir noktada olduğu için çok sık depremler , volkanizma ve tsunamiler görülür. Levha hareketleri ana ve ara yönler kadar yukarı ve aşağıya doğru da hareket ederler. Genellikle okyanus tabanları kıta altlarına batarlar. Aktif volkanlar ,sık yaşanan depremler tsunamiler ve kaplıca , ılıca ve gayzer gibi sıcak su faaliyetleri genellikle levha sınırlarında görülür. Yaşam Kaynağı : SU Gezegenimiz 510milyon km2 lik bir alana sahiptir ve bunun %71’i su , %29’u karalardan oluşur. Yeryüzünün su kaynakları okyanus , deniz , göl , akarsu ve yer altı sularıdır. Dünya yüzeyinde su atmosfer ile yüzey arasında sürekli bir devir-daim içindedir. Karalar arasındaki su kütlesine okyanus , kara parçaları arasındaki su kütlelerine de deniz denir. Denizler karalardan gelen mineraller daha farklı bir içerik taşır. Göllerde ise durum daha değişiktir; Göller bazen kapalı havzadır , bazen ise bir ayakla denizlere yada okyanuslara bağlanabilen açık havzadır. Bu tarz göllerin suları tatlıdır. Örneğin dünyanın en büyük göl sistemi olan A.B.D.’deki Superio , Michigan , Huron , Erie , Ontario gibi. Göller : A – Doğal Göller : 1 – Tektonik Göller : Yer kabuğundaki kıvrılma , kırılma ve çökmelerle meydana gelen çanaklarda oluşan göllerdir. Asya’da Hazar , Aral , Baykal ve Lut gölleri gibi. 2 –Karstik Göller : Karstik kayaların erimesi , çözülme ve çökmesiyle oluşan çanakların suyla dolması sonucu oluşur. Avrupa ve ülkemizde bu tip göllere rastlanır. 3 – Buzul Gölleri : Buzulların kazdıkları yerlerin sular tarafından dolmasıyla oluşan göllerdir. Bunların Sirk Gölleri’nden farkı , sirk gölleri buzun üzerinde oluşan çukurlukların eriyen kar ve buz suları tarafından doldurulmasıyla oluşurlar. Kanada ve İskandinavya yarımadasında bu göllerden çok bulunur. 4 – Volkanik Göller : Volkanların kraterlerinde görülen , aynı zamanda çevrelerindeki maar çukurluklarının suyla dolması sonucu da oluşabilen göllerdir.İzlanda , Endonezya , İtalya , Japonya ve ülkemizde görülürler. B – Set Gölleri : 1 – Volkanik Set Gölleri :Volkanik faaliyet sonucu çıkan lav ve tüflerin bir akarsuyun önünü tıkamasıyla oluşan göllerdir. Van Gölümüz gibi. 2 – Alüvyal Set Gölleri : Yamaçlardan akarsular tarafından taşınan toprakların akarsuyun bir kısmında birikmesi sonucu oluşur.Köyceğiz ve Eğmir gölleri gibi. 3 – Heyelan Set Gölleri : Heyelan sonucu yer değiştiren bir kütlenin bir akarsuyun önünü kapaması sonucu oluşan göllerdir. Uzungöl ve Abant göllerimiz gibi. 4 – Kıyı Set Gölleri : Kıyı kumullarının birikmesi sonucu denizden ayrılan su birikintileridir. Diğer ismi LAGÜN dür. Küçük ve Büyük Çekmece gölleri gibi. 5 – Baraj Gölleri : İnsan eliyle yapılmış , sulama ve enerji elde etmek için kullanılan doğal olmayan göllerdir. Atatürk Baraj Gölü gibi. NOT1 :Bir gölün dışarı akışı , yani gide geni varsa suyu tatlı , soksa tuzlu , acı yada sodalı olur. NOT2 : Dünya’nın en büyük barajı Çin’deki Üç Boğaz Barajı’dır. NOT3 : Türkiye’nin ilk barajı Kızılırmak üzerindeki Çubuk I Barajı’dır. En büyük barajımız ise Atatürk Barajı’dır. AKARSULAR : A – Rejimlerine Göre Akarsular : 1 – Düzenli Rejimli Akarsular : Ekvatoral ve Okyanus İklimlerindeki gibi , yıl boyunca yağış hızının hiç değişmediği bölgelerin akarsularıdır. Örneğin , Kongo ve Amazon Nehirleri gibi. 2 – Düzensiz Rejimli Akarsular : Akdeniz , Savan , Muson ve Karasal İklim bölgeleri gibi yıl içinde değişen yağışlara bağlı olarak gelişen akarsulardır. Bunlara belirli mevsimlerde bol yağışla suları gürleştiği için periyodik akarsular da denir. 3 – Epizodik Akarsular : Kurak bölgelerdeki nadir yağışlara göre ne zaman akışa geçecekleri belli olmayan akarsulardır. B – Beslenme Kaynaklarına Göre Akarsular : 1 – Kar ve Buz Sularıyla Beslenenler : Kaynağını yüksek dağlardan alan Akdeniz , Savan ve bazı Muson ırmakları bu şekilde beslenirler. 2 – Yer altı Sularıyla Beslenenler : Genellikle karstik alanlardan gelen akarsular yer altı kaynaklarından beslenirler. Bazen de bir gölün gideğeni olabilirler. 3 – Yağmur Sularıyla Beslenenler : Yıl boyunca yağan yağmurlarla genel olarak düzenlidirler. Fakat zaman zaman iklimlerde yaşanan değişimler bu düzeni bozabilir. C – Döküldükleri Yere Göre Akarsular : Akarsu Havzası : Bir akarsuyun kollarıyla birlikte topladığı alana akarsu havzası denir. 1 – Açık Havza : Bir akarsu denize yada bir okyanusa dökülüyorsa açık havzadır. 2 – Kapalı Havza : Bir akarsu bir göle , başka bir akarsuya yada bir yer altı suyuna karışıyorsa kapalı havzadır. YER ALTI SULARI : Yer altı Suyu : Yeryüzündeki suların yeraltına sızması olayıdır. Tabakanın yapısına , iklime , bitki örtüsüne ve arazinin engebesine göre sıma miktarı değişir. Taban Suyu : Kum , çakıl gibi geçirimli tabakadan sızan suların kil yada granit gibi geçirimsiz bir tabakanın üzerinde birikmesiyle oluşur. Kaynak : Yer altı sularının yüzeye çıktıkları yere denir. KAYNAK ÇEŞİTLERİ Yamaç Kaynağı: Fay Kaynağı: Gayzer : Karstik Kaynak : Artezyen Kaynağı: TOPRAĞIN OLUŞUMU : Toprak : Fiziksel ayrışmayla oluşmuş , kimyasal ayrışma ve humuslaşma olayları ile yeni özellikler kazanmış yer kabuğunun en üstteki canlı tabakasıdır. Kayaçların Ayrışması : 1 – Fiziksel Ayrışma : Günlük ısı farkının yüksek olduğu çöl gibi mekanlarda , kayaların aşırı genleşip büzülmesi sonucu meydana gelen parçalanmaları içerir. Buz ve tuz da zaman zaman benzer genleşmelerle kayaçları zorlar. 2 - Kimyasal Ayrışma : nemli ve sıcak bölgelerde yağışlar ve akarsuların etkisiyle kayaçlar kimyasal olarak parçalanır. 3 - Organik Ayrışma : Bitki ve yosun köklerinin taşın çatlaklarına girip zamanla taşı parçalaması olayıdır. Toprak Horizonu : Yıkanma Katı : Bitki kökleri , böcekler , solucanlar ve küçük hayvanların yaşadığı canlı katmandır. A Biriktirme Katı : Üst kattan sızan su ve minerallerin biriktiği verimli katmandır. B C Ayrıştırma Katı : Alttaki ana kayadan yarı parçalanmış kayaçlar içeren kattır Ana Kaya Katı : Parçalanmamış ana kayanın olduğu katmandır. D Toprağın Oluşumunu Etkileyen Faktörler : A – İklimin Etkisi : Günlük sıcaklık farkları (çöl) , yaz mevsiminin az yada çok oluşu ( kutuplar ve Ekvator) ufalanmayı ve ayrışmayı etkiler. Ekvator ve Okyanus İklimleri’nin görüldüğü yerlerde toprak aşırı yıkanmış ve mineralce zayıftır. Yağışların az ve soğuk olan Tundra iklimi gibi yerlerde ise mineralce güçlü ama toprak humusça zayıftır. B – Ana Kayanın Etkisi : Toprak oluşmaya başladığında rengini , fiziksel ve kimyasal özelliklerini genelde ana kayadan alır. Örneğin bazalt üzerinde oluşan toprak koyu renkli , eski göl ve deniz depoları ile tüf üzerinde oluşan topraklar ise açık renklidir. Farklı jeolojik yapılar farklı toprakları meydana getiri. C – Zamanın Etkisi : Toprak oluşumu binlerce yıl süren bir olaydır. Topraklar nemli bölgelerde hızlı , kurak bölgelerde yavaş oluşurlar. 15 cm’lik bir toprak 1000 – 1500 yıllık bir sürede oluşur. Erozyonla her yıl 1-2 cm ile kaybettiğimiz toprak , var olan aşınmalarla birlikte , 250 – 300 senede ancak geri kazanılır. D – Yer Şekillerinin Etkisi : Dört ana etmen vardır; yükselti , eğim , drenaj ve bakı. Dağların zirveleri ve ovalarda ısı ve nemin etkisiyle farklı topraklar oluşur. Eğimin fazla olduğu yerlerde toprak da hızlı oluşur. Drenaj toprağın suyu içinde tutmasıdır ve bu durumda toprak geç oluşur. Bakı sayesinde dağların Ekvator’a bakan yamaçlarında topraklar daha hızlı oluşur. E – Canlıların Etkisi : Dört canlı türü etmendir ; bitkiler , hayvanlar , insanlar ve mikroorganizmalardır. Bitkiler kökleri ile kayaları parçalarlar ve toprağın havalanmasını sağlarlar. Böcekler ve küçük hayvanlar da bitkilerle aynı işlevi görürler. İnsanlar toprağı sürerek ve kazarak toprağın yer değiştirmesine neden olurlar. Çürükçüller ise bitki ve hayvan artıklarını moleküler düzeyde toprağa geri kazandırır. NOT1 : Sıcaklık farkı artarsa fiziksel parçalanma , yağış artarsa kimyasal ayrışma olur. Fiziksel parçalanma çöllerde , kimyasal parçalanma Ekvatoral ve Okyanus iklimlerinde görülür. NOT2 : Yerli toprak sıcak ve nemli bölgelerde hızlı , soğuk ve kurak bölgelerde geç oluşur. Türkiye’de yerli toprak en hızlı Karadeniz Bölgesi’nde , en geç İç Anadolu Bölgesi’nde oluşur. A – Zonal Topraklar : Her hangi bir bölgede etkili olan iklim ve bitki örtüsü şartlarına göre oluşmuş , normal horizon katlarına sahip topraklardır. 1 – Laterit Toprak : Sıcak ve nemli bölgelerde görülen , aşırı yıkanmış ve humusça fakir topraklardır.Tropikal iklim bölgelerinde görülürler 2 – Terra – Rosa ( Kırmızı renklı ) Toprak : Yarı-kurak ve sıcak bölge topraklarıdır. Akdeniz ve civarında görülür. 3 – Kahverengi Orman Toprağı : Nemli bölgelerin ormanlık kesimlerinin toprağıdır. Ülkemizde , kuzey kıyılarımız orman topraklarında görülür. 4 – Podzol Toprak :Soğuk ve nemli bölgelerde yıkanma yüzünden mineralce fakirleşmiş topraklardır. Buralarda daha çok iğne yapraklı ağaçlar hakimdir. 5 – Tundra Toprağı : Kutup altı bölgelerinin donmuş toprağıdır. Yazın birkaç ay çözülüp bataklık haline gelirler. 6 – Çöl Toprağı : Çöllerde görülen , nemin az ve buharlaşmanın fazla olmasından kireçli ve tuzlu bir yapıya sahip topraklardır. 7 – Kahverengi ve Kestanerengi Bozkır Toprağı : Kara içlerind e görülen , humusça zengin ve verimli bozkır topraklarıdır. 8 – Çernozyum : Dünyanın en verimli topraklarıdır. Serin ve nemce fakir alanlarda mineral ve humusça zengin topraklardır. B – İntrazonal Topraklar : Oluşumunda yer şekilleri ve ana kaya etkilidir. Bu nedenle topraktaki horizonlardan sadece A ve C horizonları gelişmiştir. 1 – Halomorfik Toprak : Kurak ve yarı-kurak bölgelerde buharlaşma sonucu toprakta biriken tuz ve karbonatların oluşturduğu topraklardır. 2 – Hidromorfik Toprak : Bataklık alanlarda ve taban suyu seviyesinin yüksek olduğu yerlerde görülür. 3 – Kalsimorfik Toprak : Kumlu ve kireçli taşlardan meydana gelen topraklardır. *Vertisol Toprak :yazın kurak topraklarda çatlamalar görülür. Bunların içinin kumla dolması ve Yağışlarda bu kumların şişmesi ve toprağın yükselmesi ile oluşurlar. *Redzinal Toprak : Koyu renkli olup , alt kısmında kireç birikmiş topraklardır. C – Azonal Topraklar : Dış kuvvetler tarafından taşınan malzemeden oluşmuş , horizonları olmayan topraklardır. 1 –Alüvyal Toprak : Akarsuların taşıyıp biriktirdiği topraklardır. 2 – Lös Toprak : Rüzgarların taşıyıp biriktirdiği topraklardır. 3 – Moren Toprağı : Buzulların taşıyıp biriktirdiği topraklardır. 4 – Kolivyal Toprak : Dağların yamaçlarından eteklerine ufalanmış topraklardır. 5 – Regosel Toprak : Volkan tüflerinin depolandığı yamaç eteği toprağıdır. 6 – Litosel Toprak : Yamaçlardan eteklere taşınan iri taş ve kaya parçalarından oluşmuş toprak. İklim Tipleri : 1 – Ekvatoral İklim : Yıl boyunca sıcak ve yağışlıdır. Kongo ve Amazon Havzaları’nda görülür. 2 – Savan İklimi : Sıcaklığı yüksek , yazları yağışlı , kışları kuraktır. Orta , Güney Afrika’da ve Güney Amerika’nın ortasında görülür. 3 – Çöl İlkimi : Yıl boyunca kurak ve günlük ısı farkı çok yüksektir. Dönenceler civarında kara içlerinde görülür. 4 – Akdeniz İklimi : Yazları sıcak ve kurak , kışları ılık ve yağışlıdır. Akdeniz , California ve Güneybatı Avustralya ‘da görülür. 5 – Ilıman Karasal İklim : Yazları sıcak ve kurak , kışları soğuk ve yağışlıdır. Asya , Avustralya ve Kuzey Amerika’nın iç kısımlarında görülür. 6 – Sert Karasal İklim : Yazları serin ve yağışlı , kışları çok soğuk ve az yağışlıdır.Sibirya ve Kanada’da görülür. 7 – Okyanus İklimi : Hemen her mevsim ılıman ve yağışlıdır. Avrupa’nın batısı ve Kuzey Amerika’nın okyanus kıyılarında görülür. 8 – Tundra İklimi : Yağışı az , hemen her mevsim soğuktur. Sadece yazın birkaç ay toprak çözülür ve bataklık olur. Kanada ve Sibirya’nın kuzey kıyılarında görülür. 9 – Kutup İklimi : Yıl boyunca soğuk ve kuraktır , toprak buzla örtülüdür. Antarktika ve Grönland’da görülür. 10 – Muson İklimi : Yazları çok yağışlı ve sıcak , kışları kurak ve ılıktır. G.d. Asya’da görülür. Bitki Örtülerinin Gelişimini Etkileyen Faktörler : 1 – Sıcaklık : Güneşin geliş açısının etkisiyle farklı enlemlerde farklı sıcaklıklar görülür. 2 – Yağış : Yağışın az yada fazla olması , farklı bitki türlerinin çeşitlerini ve gelişimini etkiler. 3 – Bakı : Ülkemizde dağların güneye bakan yamaçları bakının etkisiyle daha sıcak olduğu için buralarda yağış suyunun buharlaşması daha fazla olur. 4 – Toprak : Toprağın nemli yada kuru olması , içindeki bileşikleri ve yapısı bitki örtülerinin gelişimini etkiler. 5 – İnsan : İnsanlar, ağaçları kesmek , tarla açmak , inşaat yapmak , hayvan otlatmak ve maden çıkarmak gibi sebeplerle ağaçları yok etmektedirler. BİTKİ TÜRLERİ: A – Ağaç Türleri Dünyanın en yüksek ağaçları , boyları 100m yi bulan Avustralya’daki okaliptüs ağaçlarıdır. En yaşlı ağaçlar ise yaşları 40000 yıl eskiye giden A.B.D. daki sekoya ağaçlarıdır. 1 – Ekvatoral Yağmur Ormanları : Güney Amerika’da Amazon , Afrika’da Kongo havzasında , Ekvatoral İklim bölgesinde görülürler. Hemen her mevsim yağışlı , boyları 60 m bulan , yıl boyunca yeşil kalan bitkilerdir. 2 – Muson Ormanları : Güneydoğu Asya’da , Muson İklim bölgesinde görülen , yıl boyunca yeşil kalan ağaçlardır. Yazın denizden karaya esen rüzgarlar aşırı yağış getirirler. Böylece ormanlar gür fakat türce az gelişmişlerdir. 3 – Orta Kuşak Karışık Ormanları : Avrupa ve Kanada’nın batı kıyılarında, Orta Kuşak Okyanus İkliminin görüldüğü yerlerde rastlanır. Çok olmamak kaydıyla mevsimler yağışlı geçer ve ormanlar geniş ve iğne yapraklı ağaçlardan oluşurlar. 4 – Tayga Ormanları : Sibiry<a ve Kanada’da , 60. enlem civarında Sert Karasal İklimin yaşandığı yerlerde görülür. Nem bakımından zengin iğne yapraklı ağaçlardan oluşurlar. B – Çalı Türleri 1 – Maki : Akdeniz iklimi bölgesi içinde görülen , kışın yaprak dökmeyen , soğuğa dayanıksız , kışın yaprak dökmeyen ağaçlardır. Örneğin , zeytin , zakkum ve defne gibi. 2 – Garig : Bozkırlara geçiş alanlarında , makilerin yerine geçen kalkerli zeminde yetişen saman görünümlü bitkilerdir. 3 – Pasödömaki : 100 – 200 m arasında , makilerin tahrip edildiği alanlarda görülen , diğer adı yalancı maki olan bitkilerdir. C – Ot Türleri 1 – Savan : Tropikal İklimlerde çöllerin kenarlarında görülen uzun boylu otlardır. Zaman zaman içinde ağaçlar da görülen bu otlar yazın yeşeriri kışın solarlar. 2 – Bozkır (Step) : Orta Kuşağın yarı kurak iklim bölgelerinde görülürler. Yağış oldukça az olduğu için ilkbahar hariç sürekli çalı görünümündedirler. 3 – Çayır : Dağların yüksek kesimlerinde görülen , ilkbaharda eriyen karların etkisiyle yeşeren , bozkırdan daha yoğun ot topluluğudur. 4 – Tundra : Kutup altı bölgelerinde görülen , soğuğa dayanıklı ağaçsız bitki topluluklarıdır. 5 – Çöl Bitkileri : Geniş kum örtüsüne sahip , çok seyrek olarak vahaların ve palmiyelerin yer aldığı çalılar ve kaktüslerden oluşmuş bitki topluluğudur. NÜFUSUN GELİŞİMİ : Nüfus : Bir ülke yada bölgedeki insan sayısıdır. Dünyada ilk nüfus sayımı 1665 yılında Kanada’da , Fransız ve İngilizler tarafından sömürgelerinde kaç kişi olduğunu öğrenmek amacıyla yapılmıştır. Bizlerde ise ilk kez Osmanlı Dönemi’nde 1831 II. Mahmut zamanında , askere gidecekleri ve vergi verecekleri belirlemek için yapılmıştır. Cumhuriyet Dönemi’nin ilk nüfus sayımı ise 1927 yılında kurtuluş savaşı’ndan sonra sağ kalanları tespit etmek için yapılmıştır. Nüfus Sayımının Amaçları : 1 2 3 4 5 – – – – – Ülke nüfusunun miktarını belirlemek. Yaş ve cinsiyet durumlarını belirlemek. Kır ve kent nüfusunu belirlemek. Nüfusun eğitim ve meslek durumunu denetlemek. Nüfusun artışını belirlemek. NOT : Son eli yılda artan nüfusun sebepleri ; Gelişen gen teknolojisi , sağlık hizmetlerinin artmasıyla bebek ölümlerinin azalması ve savaşların azalmasıyla erkek nüfusunun korunmasıdır. Nüfus Yoğunlukları : İnsanlar Kutuplarda , çöllerde ve çok yükseklerde yaşayamazlar. İnsanoğlu daha çok orta enlemlerde , ılıman iklim ve verimli toprakların olduğu mekanları tercih ederler. Nüfus sayımlarında bazı oranlar vardır : * Aritmetik nüfus yoğunluğu , bir ülkenin toplam nüfusunun yüzölçümüne oranıdır. * Tarımsal nüfus yoğunluğu , tarımsal nüfusun tarım alanlarına oranıdır. * Fizyolojik yoğunluk , toplan nüfusun tarım alanlarına aranıdır. Kıtalara Göre Nüfus Dağılışı : Asya : Asya kıtası dünya nüfusunun yarıdan fazlasını bünyesinde barındırır. Kıtanın kuzeyi soğuk iklimden , orta kesimi çöllerde , Himalaya Dağları ise yükseltilerinden nüfusları seyrektir. Avrupa : Yüzölçümüne göre nüfusu oldukça kalabalıktır. Sadece İskandinavya ülkelerinde soğuktan dolayı nüfus azdır. Sanayileşme ile gelen göçler son 200 yıldır kıta nüfusunu oldukça arttırmıştır. Afrika : Asya’dan sonra en nüfuslu kıtadır. Nüfusun büyük kısmı Savan ve Akdeniz iklimlerinin yaşandığı yerlerde yaşarlar. Kongo Havzası , Sahra Çölü ve Kalahari Çölü seyrek nüfuslu yerlerdir. Amerika : Bu kıta keşfedildikten sonra Avrupa’da yoğun göç almıştır. Ayrıca Afrika’dan getirilen kölelerden nüfusun artmasının diğer nedenidir. Kuzey Amerika’nın kuzeyi , Güney Amerika’da Amazon Havzası , Atakama Çölü ve And dağları seyrek nüfuslu yerlerdir. Kuzey Amerika’nın doğu kesimlerinde ovaların olması ve iklimin ılımanlığı , kıtanın batısının kurak olması sebebiyle nüfus doğuda toplanmıştır. Avustralya : Kıtanın ortası ve batısı Victoria Çölü ile kaplıdır ve nüfus kıtanın güneydoğusunda yoğunlaşmıştır. Antarktika : Buzullarla kaplı ve yerleşik hayatın olmadığı tek kıtadır. NOT 1 : Gezegenimizin son 200 yılda nüfusu beşe katlanmıştır. Bunun sebebi , gelişen sağlık şartlarıyla bebek ve anne ölümlerinin azalması ve gelişen gen teknolojisi ile daha fazla insanın beslenebilmektedir. NOT2 : Afrika kıtasında doğumlar Asya kıtasındaki doğumlardan daha fazladır. Fakat Afrika’da yaşama ve sağlık şartları çok olumsuz olduğu için burada nüfus gelişememektedir. Nüfus Sıçramaları : 1 . Sıçrama : İki milyon yıl önce alet yapmayı keşfetmeleriyle insanlar daha iyi beslenip , vahşi hayata karşı kendilerini daha iyi koruru duruma gelmişlerdir. 2. Sıçrama : On bin yıl kadar önce insanların ilk yerleşik hayata geçmeleriyle birlikte , hayvanları evcilleştirmişler ve tarım yapma imkanı bulmuşlardır. 3. Sıçrama : Sanayi devrimi ile gelişen bir çok sektör insanların yaşama şartlarının gelişmesine ve yükselmesine sebep olmuştur. Sanayi Devrimi ile en önemli nüfus değişiklikleri Avrupa’da yaşanmıştır. 4 – Sıçrama : 1950’lerden sonra apartman kültürünün gelişmesi ve çalışma saatlerinin düzenli hale gelmesi ve dünya savaşlarının bitmesi son sıçramanın ana sebebidir. Nüfusun Hızlı Artmasının Sebepleri : 1 2 3 4 5 – – – – – Gelişen teknoloji ile az yerde daha çok ürün alıp daha çok insan besleyebilecek hale gelmemiz. Sağlık hizmetlerinin ve teknolojinin gelişimi doğumlarda bebek ve anne ölümlerini azaltmıştır. İnsanların ortalama yaşam süreleri uzamıştır. Gelişmemiş ülkelerde genç nüfus daha fazladır. Dünya çapında savaşların yaşanmaması ve nüfusun korunması. GÖÇLER Göçlerin Sebepleri : Doğa Nedenler 1 2 3 4 5 6 7 - Çığ – Sel – Deprem – Volkanik faaliyetler – Heyelan – Kuraklık – Erozyon Siyasi Nedenler Ekonomik-Sosyal Nedenler a) Savaşlar * Eğitim b) Ülke sınırlarının değişimi * Kan davası c) Nüfus değişimi * İşsizlik d) Devletler arası antlaşmalar * Nüfus artışı * Sanayileşme * Tarımda makineleşme 1 – Türklerin Orta Asya’dan Göçler : Orta Asya’da yaşanan iklim değişiklikleri , Türkleri M.Ö. 4000’li yıllarda ana yurtlarını terk edip dört bir yana dağılmalarına sebep olmuştur.Hindistan , Uzakdoğu , Kuzey Avrupa ilk göç dalgalarında gidilen yerlerdir. Fakat bizler için en önemli göç 1071 Malazgirt Zaferi ile Anadolu’ya yapılan göçtür. 2 – Kavimler Göçü : Türklerin Kuzey Avrupa’ya gelmeleri ve oradaki halkları güneye doğru itmeleri , gezegendeki en büyük göç hareketini oluşturmuştur.Güneye göç eden halkların baskısına dayanamayan Roma İmparatorluğu sonunda parçalanmıştır. 3 – Yeni Dünya Göçleri : 15. yy.’da keşfedilen yeri kıtalar ve mekanlar göçlere başlangıç olmuştur. Özellikle Amerika kıtasının kuzeyinde İngiliz ve Fransız , güneyinde İspanyol kolonileri egemen olmuştur. Amerika’nın kuruluşu , 9 İngiliz kolonisinin birleşmeleri ve Bağımsızlık Beyannamesinin ilan edilmesiyle gerçekleşmiştir. Avrupa’dan göç edenlerin çoğu siyasi ve dini baskılardan kaçmak, bir suçla sürgüne gönderilmek ve yeni yerler görmek amacıyla yola çıkıyorlardı. 4 – Mübadele Göçleri : 24 Temmuz 1923 ‘de Lozan Anlaşması kapsamında Türk – Yunan mübadelesi imzalanmıştır. Buna göre topraklarımızda bulunan Rum Ortodokslar ile Yunan topraklarında bulunan Müslüman Türkler yer değiştirecek ve bu geri dönüşsüz olacaktı. 5 – Beyin Göçü : Beyin göçü , gelişmemiş ülkelerdeki zeki , yetenekli ve eğitimli insanların istedikleri yaşama ve meslek şartlarını ülkelerinde bulamayıp gelişmiş ülkelere göç etmeleridir. En çok beyin göçü veren ülkeler : Hindistan, Pakistan , Çin , Filipinler ,Cezayir , İran ve Türki Cumhuriyetlerdir. Beyin göçü alan ülkeler ise : A.B.D. , Kanada , Avustralya , G. Afrika , Almanya ve Fransa’dır. Ülkemiz beyin göçü verdiği gibi Türki Cumhuriyetlerinden de göç almaktadır. Kanada gibi bazı ülkelerde hem göç alır hem de verirleri. 6 – İşçi Göçleri : II. Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa ülkeleri ekonomilerini toparlamak için , 1954’ten itibaren yurt dışından işçi almaya başladılar. Ülkemizde 1961’de Almaya ile yapılan , daha sonra diğer Avrupa ülkelerince onaylanan bir göç antlaşması yapılmamıştır. Zaman içinde bu göçün artarak devam etmesinin sebepleri şunlardır ; a) Ülkemizdeki hızlı nüfus artışı. b) Kırsal alandaki insanların isteklerinin çeşitlenerek artması. c) Gelir dağılımındaki bozukluklar. d) Yerleşim sorunları. e) Kırsal kesimin farklılığı. NOT : 1960-70’li yıllarda göçler Avrupa ülkelerine , 1980’de Arap ülkelerine , 1990’da Türki Cumhuriyetlerine işçi göçleri yaşanmıştır. 7 – Doğal Afet Göçleri : Deprem , sel , volkanik püskürmeler , çöller ve kuraklık gibi sebepler göçlere sebep olmaktadır. 17 Ağustos 1999’da İzmit depremi sonrasında bu bölgedeki kırsal alanlara ve diğer şehirlere göçler yaşanmıştır. Dünyanın 4. büyük gölü olan Asya kıtasındaki Aral Gölü akarsuların yetersiz beslenmesi ve tarım alanları için akarsuların kullanılması gölü kuruma noktasına gelinmiştir. Bu durumda yeni çevredeki halkı göçe zorlamaktadır. Antik Çağda Geçim Kaynakları 1 – Kaba Taş Çağı : Bu dönemde insanlar mağaralarda yaşıyor ve avcılık – toplayıcılık yaparak geçiniyordu. 2 – Yontma Taş Çağı :İnsanlar yerleşecek alanlar buldular ve ilk tarım denemeleri yaptılar. Ayrıca köpek ve atı bu dönemde evcilleştirmişlerdir. 3 – Yeni Taş Çağı : Tarım ve hayvancılık yaşama sebebi olmuş , göçebelik sona ermiştir. Kerpiçten evler yapılıp köyler oluşturulmuş ve zanaatkarlık ortaya çıkmıştır. Takas usulü ilk ticaret denemeleri yine bu dönemde gerçekleştirilmiştir. 4 – Maden Çağı : Zamanla köyler gelişerek şehir – devleti halini almıştır. Madenin kullanımıyla birlikle el aletleri ve silahlar geliştirilmiştir. Artan ticaret sosyal yapıyı etkilemiş ve değişik mesleklerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Sanayi Devrimi : Ekonomik faaliyetlerin güç kaynakları önce hayvan gücüne , sonra buhar gücüne , en son petrol ve elektrik gücüne dayalı olmuştur.orta Çağın sonuna kadar ulaşımda konaklama için hanlar ve kervansaraylar kullanılıyordu. 1500’lü yıllardan sonra coğrafi keşiflerle Avrupa zenginleşmiştir. Sanayi devrimi 1763 yılında James Walt’ın buharla çalışan makineyi bulmasıyla ucuz ve temiz bir enerji kaynağı ortaya çıkmıştır. Böylelikle küçük atölyeler gelişmiş ve bugünkü fabrikalar ortaya çıkmıştır. Zaman içinde elektriğin enerji olarak kullanılmaya başlanması sanayinin daha da gelişmesine ve ticaret ve ulaşımın çok uzak mekanlara ulaşmasını sağlamıştır. Günümüzde son 200 yılda yaşanan bu değişimler sayesinde artık dünyanın her tarafına her türlü ürünü ulaştırabiliyoruz. Üretimimiz gelişen teknolojilerle daha az alandan daha çok insanı besleyecek seviyeye gelmiştir. Bilgiye verilen önem gelişmeyi tetiklemiş ve günümüzde avuç içi kadar küçük alanlara kütüphanelerce bilgiyi sığdıra bilir hale gelmişizdir. Ekonomik Faaliyetlerin Sınıflandırılması Birincil Ekonomik Faaliyetler : Tarla , bağ , bahçe , ormancılık ve hayvancılık bu faaliyetlerin içine girer. Patates , domates , mısır , tütün patlıcan ve fasulye gibi bir çok ürün Amerika kıtasının keşfedilmesiyle yayılmıştır. Faaliyetlerin içinde tatlı ve tuzlu su balıkçılığı ve madencilik de girmektedir. İkincil Ekonomik Faaliyetler : Bu faaliyet türü sanayi devrimi sonrasında gelişmiştir. Eskiden sadece kol gücüyle çalışan küçük atölyeler günümüzde dev sanayi bölgelerine dönüştürülmüştür. Başta tarım ürünleri olmak üzere bir çok ürün sanayilerde işlenerek tüketime hazır hale gelmektedir. Gelişen sanayi ulaşım ve ticaretin de gelişmesini sağlamıştır. Üçüncül Ekonomik Faaliyetler : Turizm , sağlık , eğitim , pazarlama , bankacılık , ulaşım ve ticaret bu gurup faaliyetleri oluşturur. Ticaret geliştikçe ulaşım ve pazarlama teknikleri gelişmiş , haçlı seferleri ile de bankacılık sektörü doğmuştur. Gelişen teknoloji ile sağlık ve eğitimde birçok yenilik gerçekleştirilmiştir. Dördüncü Ekonomik Faaliyetler : Ekonomisi gelişmiş ülkelerde yürütülen araştırma , bilgi işleme , işletme ve eğitim gibi faaliyetler bu guruba girer. Beşinci Ekonomik Faaliyetleri : Kamu ve özel sektörlerdeki küresel çapta gerçekleşen organizasyon , işletmelerin üst düzey karar verme ve yönetim faaliyetleri bu gurubun içine girer. NOT : Ülkemiz gelişmekte olan bir ülke olduğu için % 30 tarım sektörü , % 15 sanayi sektörü ve % 55 hizmet sektörüne ayrılmıştır. Ayrıca seyyar satıcılık ve küçük çaplı pazarlamacılık vergi ödenmediği için kayıp iş gücüne girmektedir. Gelişmiş Ülkeler : 1 2 3 4 5 6 – – – – – – Geri Kalmış Ülkeler : Sanayi sektörlerini ihraç ederler Ürünün değeri yüksektir. Nüfus artış hızı düşüktür Çoğunluk hizmet sektörünce çalışır. Okuma – yazma oranı yüksektir Ortalama ömür yüksek , yaşam standardı Yüksektir. a) İhraç mallarının çoğunu tarım ürünleri oluşturur b) Sanayileşme ve altyapı sınırlı ve dışa bağımlıdır c) Nüfus artış hızı yüksektir. d) Beslenme yetersizdir. e) Hastalık ve çocuk ölümü çoktur. f) Ortalama ömür kısa yaşam standardı düşüktür Türkiye’nin Konumu : 1 – Ülkemiz 260 – 450 Doğu Meridyeni , 360 – 420 Kuzey paraleli üzerindedir. 2 – Orta enlemlerde olması iklimi ılıman , bitki örtüsünü çeşitli hale getirmiştir. 3 – Türkiye’nin ortalama yükseltisi 1132m’dir. 4 – Platolarımızın bir çoğunun yükseltisi 1000m ‘ nin üzerindedir. 5 – Topraklarımız verimli , su kaynaklarımız boldur. ( Avrupa’nın 3. büyük su rezervine sahibiz.) 6 – En bol bulunan madenlerimiz bor ve kromdur. 7 – Avrupa ve Ortadoğu ülkeleri arasında hem ticari hem de kültürel bir köprü konumundadır. 8 – Boğazlarımız ve Marmara İç Denizimiz en önemli stratejik özelliğimizdir. 9 – İçinde bulunduğumuz bazı uluslar arası kuruluşlar ; BM , NATO ve Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı’dır. 10 – Kıyı ile iç kısımlarının iklimleri farklılık taşır. Türkiye’nin Dağları : 1 – Karadeniz Bölgesi : Küre , Bolu , Köroğlu , Canik , Giresun , Rize , Yanlnızçam , Mescit , Kaçkarlar. 2 – Akdeniz Bölgesi : Toroslar’ın bünyesinde olmak üzere ; Bey , Geyik , Boklar , Aladağlar ve Güneydoğu Toroslar. 3 – Ege Bölgesi : Yunt , Marda , Bozdağlar , Aydın , Menteşeler. 4 – Doğu Anadolu Bölgesi : Mercan , Şerafettin , Aras , Sultan , Hınzır , Tecer.Volkanik dağları ise : Ağrı , Nemrut , Tendürek , Süphan. 5 – İç Anadolu Bölgesi: Volkanik kökenlidir : Erciyes , Hasan , Melendiz , Karadağ , Karacadağ. NOT :Marmara Bölgesi’nde hiç püskürmemiş volkanik dağ Uludağ ve G.D.Anadolu Bölgesi’nin ortasında yine volkanik kökenli Karacadağ bulunur. Oluşumlarına Göre Dağlar Kıvrımlı Dağlar : 3. zamana ait genç tortul tabakalarının yan basınçların etkisiyle kıvrılmasıdır.Toroslar ve Kuzey Anadolu dağları gibi. Kırıklı Dağlar : 1. jeolojik zamandan beri var olan eski sert tabakaların yan basınçların etkisine dayanamayıp kırılmasıdır. Ege Bölgesi dağları gibi. Volkanik Dağlar : Magmanın yüzeye yakın yerlerinde görülen dağ oluşumlarıdır. G.D. ,Doğu ve İç Anadolu dağları gibi. Türkiye’nin Ovaları : Çevresine göre alçakta olan , akarsularca yarılıp aşındırılmış geniş düzlüklere ova denir. Oluşumlarına Göre Ovalar : 1 – Tektonik Ovalar : IV. Jeolojik zamana kadar gelişen tektonik kırıklıklarda birikmiş ovalardır. Marmara , Ege , İ ve Doğu Anadolu Bölgeleri ovalarının çoğu böyledir. 2 – Delta Ovaları : Akarsuların denize döküldükleri yerlerde taşıdıkları alüvyonların birikmeleri sonucu oluşan ovalardır. Bafra , Çarşamba , Çukurova , Adapazarı ovaları gibi. 3 – Göl Tabanlı Ovalar : III. Jeolojik Dönemden sonra kurumuş bazı göllerin zeminlerinde birikme sonucu oluşan ovalardır. Aksaray , Akşehir , Emet civarı ovalar gibi. 4 – Karstik Ovalar : Karstik tabakalarının erimesi sonucu oluşan ovalardır. Muğla , Elmalı ve Kestel ovaları gibi. NOT : Türkiye’n in en yüksek ovası Iğdır Ovasıdır.En geniş kıyı ovası Çukurova , iç ova ise Konya ovasıdır. Ülkemizdeki Ovaların Özellikleri : 1 2 3 4 5 – – – – – Verimli tarım alanlarıdır. Hayvancılığa elverişlidir. Nüfus buralarda yoğun ve kalkınmaya müsaittir. Su açısından zengindirler. İnşaat malzemesi olarak uygun topraklara sahiptir. Ülkemizdeki Ovaların Genel Dağılımı : 1 – Karadeniz Bölgesi : Kıyı Ovaları : Akçakoca , Düzce , Bartın , Bafra ve Çarşamba. İç Ovaları : Kastamonu , Reşadiye , Çorum – Kelkit , Erbaa , Niksar. 2 – Marmara Bölgesi : Kıyı Ovaları : Meriç , Bursa , Adapazarı. İç Ovalar : Ergene , Balıkesir , İnegöl. 3 – Ege Bölgesi : kıyı ovalar : Edremit , Bakırçay , Gediz , Küçük ve Büyük Menderesler. İç ovaları da bunların devamıdır. 4 – Akdeniz Bölgesi : Kıyı Ovaları : Antalya , Silifke , Çukurova. İç Ovalar : Elmalı , Kestel , Amik ve Çukurova’nın iç kısımları. 5 – İç Anadolu Bölgesi : Eskişehir , Ankara , Konya , Aksaray , Kayseri ve Nevşehir. 6 – G.D. Anadolu Bölgesi :, Diyarbakır , Harran , Suruç , Ceylanpınar , Viranşehir. 7 – Doğu Anadolu Bölgesi : Erzurum , Erzincan , Iğdır , Bingöl , Malatya , Elazığ. Türkiye’nin Platoları : III. Jeolojik Dönem’e kadar deniz seviyesine gelen aşınmalar, son jeolojik dönemde ülkemizin toptan tekrar yükselmesi ile 1000 m’nin üzerinde düzlükleri meydana getirmiştir. Bu düzlüklere plato yada yayla denir. Oluşumlarına Göre Platolar : 1 – Yatay Duruşlu Platolar : Killi ve kireçli zemine sahip toprakların akarsu aşındırması ile düz zemin haline gelmiş yüksek arazi oluşumlarıdır. G.D.Anadolu Bölgesi’nden görülürler. 2 – Lav Platoları :Volkanik arazilerin üzerinde bulunan çukurlukların lavlar tarafından doldurulması sonucunda oluşurlar. Türkiye’nin en yüksek platosu 2400m ile Erzurum – Kars Platosudur. 3- Aşınma Platoları : I. Jeolojik zamandan beri var olan eski toprak parçalarının dış etkiler sonucu aşınması ile meydana gelen platolardır. Ülkemizin en alçak platosu 150m ile Kocaeli Platosudur. 4 – Karstik Platolar : Karstik arazilerin aşınması sonucunda oluşan platolardır. Taşeli platosu gibi. Ülkemizdeki Platolarının Özellikleri : 1 – Ortalama yükseltileri 1000 m’nin üzerindedir. 2 – Buralarda geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır. 3 – Platoların ortalama yükseltilerinin fazla oluşu , son jeolojik zamanda toptan yükselmesinin bir kanıtıdır. 4 – Genelde buralarda nüfus yoğundur. 5 – Yayla turizmi buralarda oldukça yaygın görülür. Ülkemizdeki Platoların Genel Dağılımı : 1 – Karadeniz Bölgesi : Bölgenin neredeyse tamamı platolardan oluşur. 2 – Marmara Bölgesi : Çatalca ve Kocaeli platoları. 3 – Ege Bölgesi . Afyon’un kuzeyindeki Yazılı kaya Platosu. 4 – Akdeniz Bölgesi :Taşeli Platosu. 5 – İç Anadolu Bölgesi :Haymana , Cihanbeyli , Obruk , Bozok , Uzun yayla Platoları 6 – Doğu Anadolu Bölgesi : Erzurum – Kars ve Ardahan platoları. 7 – G.D.Anadolu Bölgesi : Gaziantep , Şanlıurfa , Adıyaman platoları Dünyanın Deprem Kuşakları : 1 – Büyük Okyanus Deprem Kuşağı : Pasifik Okyanusu’nu çevreleyen levhaların sınır bölümleri boyunca uzanan hatta bulunurlar. Ateş Çemberi olarak da bilinir. 2 – Alp – Himalaya Deprem Kuşağı : Avrupa’dan Alp Dağ sisteminden başlayıp , ülkemizden geçerek İran Zagros Dağlarında düğümlenip, Afganistan Hindikuş Dağları ve en son Himalaya Dağlarında son bulan dağ sisteminin deprem kuşağıdır. 3 – Atlas Okyanusu Sırtı Deprem Kuşağı : Kuzeyde İzlanda’dan başlayıp , Atlas Okyanusu Sırtı boyunca devam eden ve Antarktika’ya kadar uzanan deprem kuşağıdır. Türkiye’nin Deprem Kuşakları : 1 – Kuzey Anadolu Deprem Kuşağı : Saroz Körfezi’nden başlar , Marmara Denizi , Kuzey Anadolu dağları ve en son Van Gölü’nün kuzeyinde son bulur. 2 – Batı Anadolu deprem Kuşağı :Marmara Bölgesi’nin güneyinden başlar , tüm Ege Bölgesi boyunca devam edip Menteşe dağlarında enin üçe ayrılarak son bulur. 3 – G.D.Anadolu Deprem Kuşağı :Güneydoğu Toroslar’dan başlar K.Maraş , İskenderun ve en son büyük Nil grabeniyle birleşir. Deprem Konusunda Çalışan Bazı Kurumlar: 1 2 3 4 5 – – – – – Afet İşleri Genel Müdürlüğü Deprem Araştırma Merkezi. Boğaziçi Üniversitesi kandilli Rasathanesi Sismoloji Laboratuarı. Türkiye Deprem Vakfı. Maden Tetkik ve Araştırma Enstitüsü. İstanbul Teknik Üniversitesi Avrasya Yerbilimleri Enstitüsü. NOT : Türkiye’nin ortalama yükseltisi 1132 m’dir. Jeolojik Dönemlerde Türkiye : A – I. Jeolojik Zaman (Paleozoik) : Eski sert kıta blokları bu dönemde oluşmuştur. Petrol ve taşkömürünün oluşumu bu döneme rastlar. I. Zamanda bugün Türkiye’nin olduğu yerde Tetis Denizi bulunmaktaydı. Bu denizin üzerinde ise bugün , Yıldız Dağları , Kocaeli , Zonguldak , Kırşehir , Yozgat , Ilgaz Dağları , Bitlis civarı ve Menteşe Yöresi’nin bulunduğu adalar vardı. Yer hareketleri oldukça faaldi. B – II. Jeolojik Zaman (Mezozoik) : Bu dönemde tek-tük volkanik faaliyetler görülse de temelde sakin bir dönem yaşanmıştır. Bu zamanda daha çok deniz tabanlarını oluşturan tortulların biriktiğini görmekteyiz. Dev bitkiler ve dinozorlar bu dönemin canlılarıdır. C – III. Jeolojik Zaman (Neozoik) : Bu dönemde yeryüzü faaliyetler oldukça yoğundu. Arap yarımadası’nın Anadolu’yu sıkıştırmasıyla , Başta doğu bölgemiz olmak üzere , yükselmeye başlamıştır. Alp – Himalaya Dağ Sistemi’nin devamı olan Kuzey Anadolu Dağları ve Toroslar bu dönemde oluşmuşlardır. Tetis denizi’nin sularının bir kısmı çöken Egit Kıtası’nın üzerine boşalıp Ege Denizi’ni oluşturmuş , bir kısmı ise Karadeniz’e boşalmıştır. Tetis Denizi’nin bugünkü kalıntıları Tuz Gölümüzdür. Madenlerimizden bir çoğu , örneğin bor , linyit ve fosfat gibi , bu zamanda oluşmuştur. D – IV. Jeolojik Dönem ( Kuaternal) : Ege Bölgemizdeki çöküntüler yerleşmiş ve son buzul dönemi ardından kıyılarımız ve boğazlarımız bugünkü halini almıştır. İklim ılımanlaşmış ve insanoğlu ortaya çıkmıştır. Türkiye’de Yer Kaymaları : Ülkemizde yükselti ve eğim fazla olduğundan yer kaymaları da oldukça fazla görülür. Bunların arasında dağların denize bakan yamaçları en sık rastlananlardır. Özellikle Karadeniz Bölgemiz yüksek eğim ve yağışlar yüzünden en çok heyelanın yaşandığı bölgemizdir. Örneğin 1988 yılında Trabzon – Çatak’ta meydana gelen heyelan hem büyük can kaybına hem de mal kaybına sebep olmuştur. Türkiye’nin Akarsuları Akarsu Aşındırma Şekilleri : 1 – Peribacaları : İç Anadolu’da Erciyes , Melendiz ve Hasan Dağı volkanlarından çıkan çakıl , kum ve küller Nevşehir ve çevresinde kalın ve geniş volkanik tüf alanları oluşturmuştur. Ürgüp , Göreme , Uçhisar , Zelve ve Akhisar yakınlarında Selime Köyü peribacalarıyla doludur. 2 – Kırgıbayır : Nevşehir civarında , G.D.Anadolu yamaçlarında ve Mersin’in Mut ilçesinde görülür. 3 – Vadi Şekilleri : Türkiye’de hemen her yerde ‘ V ’ şekilli vadiler görülür. Tabanlı vadiler ise tarım , ulaşım ve yerleşme açısından çok değerlidir. Yarma vadiler ise Canik Dağları’nda kızıırmak ve Yeşilırmak’ın geçtiği yerlerde , Dicle’nin Mardin Eşiği’nde ve Sakarya’nın Samanlı Dağları’ndan geçtiği yerlerde görülürler. 4 – Kanyon Vadi : Ihlara Vadisi , Taşeli Platosu’ndaki Göksu Vadisi görülen bir kaç yerden biridir. 5 – Menderesler : Akarsu yatağının büklümlenerek aktığı düz akarsu vadileridir. Büyük ve Küçük Menderes Nehirleri böyle ovaları oluşturur. 6 – Dev Kazan : Akarsuların tabanında oluşan çağlayanların dibindeki maksimum çukurluklardır. Manavgat ve Düden şelaleleri dibinde bulunurlar. Akarsu Biriktirme Şekilleri : Ülkemizde ırmak adası , birikinti konisi , ova ve deltalar en çok görülen biriktirme şekilleridir. 1 – Dağ Eteği Ovası : Türkiye’nin iç bölgelerinde rastlanır. 2 – Çöküntü Ovaları : Ülkemizde çöküntü ovalarının büyük kısmı 1. derece deprem alanlarıdır. Bakırçay , Gediz , Menderesler , Amik , Erzurum , Muş , Pasinler , Erzincan ovaları buna örnektir. 3 – Delta: Kıyılarımızda gel-git az olduğundan akarsuların ağız kısımlarında deltalar oluşur. Çukurova , Göksu , Bafra , Çarşamba ovaları buna örnektir. 4 – Birikinti Konisi : Kar erimeleri veya yağışla akışa geçen suların , eğimli yamaçlardan taşıdığı toprakları eğimin azaldığı yerlerde biriktirmesiyle oluşan konilerdir. 5 – Birikinti Yelpazesi : Eğimli yamaçlardan düzlüğe inen akarsuyun taşıdığı malzemelerin geniş bir alana yayılmasına denir. Burada eğim daha azdır ve materyaller daha ince tanelidir. Türkiye’de Dalga ve Akıntı Şekilleri : Ülkemizin üç tarafı denizlerle çevrili olduğu için uzun bir kıyı şeridine sahiptir. 1 – Kumsal : Dalgaların kıyılarda aşınma yapması sonucu oluşan kum ve çakıllarla dolu düzlüklere denir. Aşınma ne kadar uzun olursa kumsalda o kadar geniş ve ince kumlu olur. 2 – Falezli Kıyılar : Dağların kıyıdan itibaren başladığı yerlerde görülürler. Karadeniz ve Akdeniz kıyıları buna örnektir. 3 – Kıyı Oku : Dalga ve akıntıların kıyıdan açıklara doğru birikinti yapmaları sonucu oluşur. Çarşamba , Bafra ve Çukurova gibi delta ovalarında rastlanacağı gibi , Fethiye – Ölüdeniz ve Dalyan’da da görülürler. 4 – Tombolo : Kıyıya yakın bir adanın kıyı okları ile ana karaya bağlanması olayıdır. Kapıdağ Yarımadası ve Sinop kenti toprakları buna örnektir. 5 – Lagün : Koy ve körfezlerin önlerinin bir kıyı oku ile kapanması sonucu oluşan göllerdir. Küçük ve Büyük Çekmece gölleri ile Çukurova deltasındaki Akyayan ve Akyatan Gölleri buna örnektir. Kıyı Tipleri : 1 – Dalmaçya Kıyı Tipi : Kıyıya paralel uzanan dağların bulunduğu alanda çukur alanların sular altında kalması , dağ ve tepelerin ada haline gelmesi sonucu oluşur. Finike – Kaş arasında bu tür kıyı tipi görülür. 2 – Enine Kıyılar : Kıyıya dik uzanan dağların oluşturduğu kıyı şekilleridir. Edremit Körfezi ile Kuşadası arasında kalan tüm Ege kıyıları buna örnektir. 3 – Boyuna Kıyılar : Dağların kıyıya paralel uzandığı kıyılardır. Karadeniz ve Akdeniz kıyıları buna örnektir. 4 – Ria Kıyı Tipi : Akarsu vadilerinin deniz ilerlemesi sonucu sular altında kalmasıyla oluşan kıyılardır. Boğazlarımız ve Haliç bu oluşumlardandır. Türkiye’de Karstik Şekiller : Ülkemizde karstik oluşumlar daha çok Akdeniz ve İç Anadolu Bölgelerimizde görülürler. Lapya , dolin , yer altı mağaraları , obruk , polye , traverten ve kanyon en çok görülen karstik şekillerdir. Obruk ; Obruk Platosu ve Sivas civarında , Kız Ören Obruğu , Silifke yakınlarında Cennet – Cehennem obrukları bulunur. Polye ; Elmalı , Kestel , Korkuteli ve Muğla ovalarında görülür. Kör Vadi ; Antalya Düdensuyu ve Kovada Gölü’nün fazla sularını yer altı sularına karışması. Yeraltı Mağaraları ; Alanya Dim ve Damlataş , Mersin – Dilek , Manavgat – Düdensuyu , Dumanlı 1 ve 2 , Burdur – İnsuyu , Karaman – İncesu , Asarin , İstanbul – Yarımburgaz mağaraları. Travertenler ; Pamukkale ve yakınlarındaki Karahayıt oluşumları. Türkiye’deki Rüzgar Oluşumları : Türkiye’de en çok rüzgarların etkili olduğu yerler G.D. Anadolu ve İç Anadolu Bölgeleridir. İç Anadolu’da Karapınar civarında , Nevşehir – Ürgüp ve Göreme’de , Çukurova ve Göksu deltalarında , Ege’de çeşme , Karadeniz’de Kumköy ve Şile belli başlı kumul etkisinin görüldüğü , rüzgar aşındırma ve biriktirmelerin yaşandığı mekanlardır. Türkiye’nin Buzul Şekilleri : Buzul dönemlerinde bile yurdumuzda buzullar 2200 m’nin altına inmemiştir. Çok nadir rastlanan bazı buzul şekilleri de bu dönemden kalan oluşumlardır. Günümüzdeki kar sınırı 2800 – 3000m civarından başlar.Ağrı Dağı’nda takke buzulu , Aladağ , Erciyes , Buzul dağı ve Kaçkar dağlarında buzullar ve buzul şekilleri görülür. Sat , Bingöl , Bolkar , Sultan , Bey , Giresun , Yalnızçam , Mescit , Aladağ ve Uludağ gibi dağlar buzulların oluşturduğu şekillerle kaplıdır. Buzullar eğim boyunca ilerlerken sert kayaçlarda çizilme ve sürtünme , yumuşak kayaçları ise beraberinde sürükleyip moren topraklarını oluştururlar. Ülkemizin en büyük buzulu Buzul dağı’nın zirvesindeki İzbırak Buzulu’dur. ‘ U ’ şekilli buzul vadileri ve sirk çukurlukları bu bölgede oluşur. Bazın bu çukurluklar su ile dolar ve sirk gölleri oluşur. TÜRKİYE’DE İKLİM Ülkemiz 260 – 450 Doğu Meridyeni , 360 – 420 Kuzey Paraleli’nde bulunur. Ülkemizde iklimi etkileyen bir çok faktör vardır; Enlem , yer şekilleri , yükselti , denize göre konum , rüzgar ve basınç merkezleri bunlar arasındadır. Temmuz ayı ortalama sıcaklığı en yüksek Güneydoğu Anadolu Bölgemizde yaşanır. Ocak ayı ortalama sıcaklığı ise en düşük Doğu Anadolu Bölgesi’nde görülür. Ülkemizi en çok yazın Basra Alçak Basıncı , kışın Sibirya Yüksek Basıncı etkiler. En çok yıllık yağış ise 2300 mm ile Rize’de yaşanır. Genel olarak kıyı bölgelerimiz iç kısımlara göre daha sıcak ve yağış alır. En uzun deniz kıyımız Ege Bölgemizdedir. Ortalama yükseltimiz 1132 m olduğu için , iç kısımlarda karasallık hakimdir. Fakat Iğdır Ovası gibi çevresine göre çukur ve sıcak olan mikroklima alanları da vardır. Türkiye’de Sıcaklık : Enlem dolayısıyla kuzeye gidildikçe ,yükseklere çıkıldıkça ve kara içlerine doğru gidildikçe ısı düşer. Ülkemizin en düşük sıcaklığı -460ile Van Çaldıranda , en yüksek sıcaklık 490 ile Mardin Kocatepe’de yaşanmıştır. Türkiye’de Basınç ve Rüzgarlar : Yıl boyunca farklı basınçlar , farklı hava koşullarının yaşanmasına neden olmuşlardır. Ülkemizi etkileyen Yüksek Basınçlar : Asor , Sibirya , Afrika’nın kuzeyi ve Akdeniz’in batısıdır. Alçak Basınçlar ise : İzlanda , Basra , Karadeniz’in doğusu ve Akdeniz’in doğusudur. Rüzgarlarımız ise şöyledir : Poyraz : Kuzeydoğudan soğuk ve şiddetli esen rüzgarlardır. Karayel : Kuzeybatıdan esen soğuk ve fırtınalı rüzgarlardır. Yıldız : Kuzeyden esen , Marmara ve Karadeniz’i etkileyen rüzgarlardır. Lodos : Güneybatıdan esen , Ege ve Marmara’da etkili olan rüzgarlardır. Keşişleme : Güney ve güneydoğudan esen kuru ve sıcak bir havadır. Kıble : Güneyden esen , denizden geçerse yağış bırakabilen rüzgarlardır. Türkiye’de Nemlilik ve Yağış : En yüksek nem Karadeniz Bölgemizde yaşanır. ( %80 nemlilik oranı ) En az nemlilik % 5 ile Güneydoğu Anadolu bölgemizde görülür. Yurdumuzda en çok görülen yağış şekilleri yağmur olsa da kışın yüksek kesimlerde kar ve doluya da rastlamaktayız. En yağışlı yer 2300 mm ile Rize’dir. Sonbaharda bu yağış 4000 mm bulmaktadır. Ülkemizin büyük kısmında Akdeniz yağış rejimi görülür. İç kısımlarda ise çoğunlukla ilkbahar ve yaz yağışları gerçekleşir. Don en erken Doğu Anadolu’da , en geç Antalya – İskenderun arasında yaşanır. Sis tüm ulaşımı en fazla etkileyen doğa olaylarından biridir. En çok Karadeniz’in ve Doğuda dağların yüksek kesimlerinde görülür. Marmara ve kuzeyinde ise karışan hava kütleleriyle karışık sis görülür. En az sis Akdeniz Bölgesi’nde görülür. Türkiye’de Yaşanan İklimler Akdeniz İklimi : * Asıl Akdeniz İklimi * Bozulmuş Akdeniz İklimi * Soğuk Akdeniz iklimi Karadeniz İklimi : Karasal İklim : * Ilıman Karasal İklim * Sert Karasal İklim Karasal İklim : 1 – Ilıman Karasal İklim : Güneydoğu Anadolu , İç Anadolu , Ergene Havzası ve kıyı bölgelerinin iç kısımlarında görülür. Ocak ayı ortalama sıcaklığı 00 , Temmuz ayı ortalama sıcaklığı 250 dir. Yıllık ortalama yağış 530 mm dir. Bitki örtüsü bozkırdır. 2 – Sert Karasal İklim : Ülkemizde Ardahan , Kars ve Erzurum’da etkilidir. Ocak ayı ortalaması -110 , Temmuz ayı ortalaması 180 dir. Bitki örtüsü yazın yeşeren çayırlardır. Akdeniz İklim : 1 – Asıl Akdeniz İklimi : Akdeniz kıyılarında yaşanan sıcak ve kurak bir iklimdir. Sıcaklık ortalama 50 – 250 arasındadır. Yıllık yağış ortalaması 500 – 1000 mm civarıdır. Bitki örtüsü karışık orman ve makilerdir. 2 – Bozulmuş Akdeniz İklimi: Ege ve Marmara kıyılarında görülür. Asıl Akdeniz iklimi’ne göre kışları daha sert geçer ve daha çok yağış görülür. Bitki örtüsü karışık ormanlar ve az oranda makilerdir. 3 – Soğuk Akdeniz İklimi : Toroslar’ın yaylalarında görülürler. Kıyı kesimlerinden daha serin ve yağışlıdır. Bitki örtüsü karışık ormanlar ve bozulmuş makilerdir. Karadeniz İklimi : Karadeniz kıyılarında görülür. Yıllık ısıs farkının en az olduğu iklimdir. Yıllık ortalama sıcaklık 4 – 22 arasında , ortalama yağıl miktarı 850 mm dir. En çok yağış sonbahar mevsiminde yaşanır. Yıllık en fazla yağış 2300 mm ile Rize’de görülür. Bitki örtüsü karışık ormanlardan oluşur. 0 0 YAĞIŞ REJİMLERİ Yağış Rejimleri En Fazla Yağış En Az Yağış Yağış Türü-Tipi Sonbahar İlkbahar Yağmur ( Yamaç Yağışı ) Düzenli Kış Yaz Yağmur ( Cephe Yağışı ) Düzensiz İlkbahar Yaz Yükselim Yağışları Düzensiz Kış - İlkbahar Yaz Kar – Yağmur ( Yamaç – Cephe) Yaz Kış Kar – Yükselim Yağışları Karadeniz Yağış Rejimi Akdeniz Yağış Rejimi Karasal Yağış Rejimi (Orta Anadolu) Marmara Yağış Rejimi Karasal Yağış Rejimi (Kd. Andolu) Düzenli/Düzensiz Kısmen Düzenli Düzensiz Türkiye’de Görülen Toprak Tipleri : A – Zonal Topraklar : 1 – Kahve Rengi Orman Toprağı : Kuzey Anadolu Dağlarının denize bakan yamaçlarında görülürler. Çay ve kivi yetiştirmek için elverişlidirler. 2 – Terra – Rossa Toprağı : Güney Marmara , Ege ve Akdeniz’de görülür. Bağcılık , turunçgil ve küçük baş hayvancılık yapılır. 3 – Kahverengi Bozkır Toprağı : Ülkemizin iç bölgelerinde bozkırlık alanlarda görülürler. Tahıl tarımı ve küçük baş hayvancılık yapılır. 4 – Kestane Renkli Bozkır Toprakları : Kahve Renkli Bozkır Toprakları’na çok benzerler. Sadece yıllık yağış miktarı biraz daha fazladır. 5 – Çernozyum : Erzurum – Kars çevresinde ve Doğu Karadeniz dağları’nda rastlanır. Buralarda arpa ve büyük baş hayvancılık yapılır. B – İntrazonal Topraklar : 1 – Vertisol Topraklar : Trakya’da Kara kepir olarak bilinir. Bunlar ayrıca Anadolu’nun iç kısımlarında da görülen killi topraklardır. Burada buğday ve ayçiçeği tarımı yapılır. 2 – Tuzlu Topraklar : Tuz gölü çevresinde ve Konya Ovası civarında görülür. Tuz oranının fazla olduğu yerlerde tarım yapılamaz. C – Azonal Topraklar : 1 – Alüvyal Topraklar : Akarsuların taşıyıp biriktirdiği topraklardır. Ülkemizde akarsu boyları ve döküldükleri yerlerde görülürler. Mineral ve organik maddece zengin oldukları için hemen her türlü ürün yetişir. 2 – Kolüvyal Topraklar : Genellikle su tutma kapasiteleri düşük olduğu için bağcılık ve bahçe tarımı yapılır. 3 – Regosel Topraklar : Bunlar suyu yüzeyde tutamayan kumlu topraklardır. Ağrı ve Van civarında görülürler. Türkiye’de Toprakların Kullanımı : Türkiye’de arazi kullanımı açısından en fazla yeri ormanlar ve tarım alanları kapsar. Tarım alanlarını da en çok % 78 oranı ile buğday kapsar. Karadeniz kıyıları gibi yıkanmış topraklarda çay , bozkır topraklarında tahıl ve baklagiller , kumlu topraklarda yumrulu bitkiler , killi topraklarda ise pamuk yetişir. Yüksek platolarda ve çernozyum topraklarında büyük baş , bozkır topraklarında küçük baş hayvancılık yapılır. Ama keçiler için Terra – rossa topraklarında yetişen makiler daha uygundur. Arıcılık için çam ağaçları , ipek böcekçiliği için dut ağaçları müsaittir. Ormanlardan sadece kereste , mobilya yada reçine , yağ gibi ürünler elde etmeyiz. Ormanlardan aynı zamanda birçok yarar da sağlarız. Örneğin erozyona ve sellere engel olurlar , temiz hava sağlarlar , akarsuları düzenlerler ve doğal güzelliklerimizi oluştururlar. Atatürk’ün 1923 yılında yaptığı konuşmada dediği gibi ‘ Köylü milletin efendisidir.’ Yani köylümüz ve tarımımız gelişirse ülkemiz de kalkınacaktır. Erozyonun Nedenleri : 1 2 3 4 5 – – – – – Engebe ve eğimin çok olması. Arazilerin yanlış kullanılması. Hayvanların aşırı otlatılması ve ağaçlardaki genç sürgünleri yemeleri. Çeşitli sebeplerle doğal bitki örtülerinin geniş alanlarda tahrip edilmesi. Aşırı yağışlar ve kar erimelerinin yarattığı sorunlar. Erozyondan Korunma Yolları : 1 2 3 4 5 – – – – – Engebeli alanları ağaçlandırıp ormanları genişletmek. Nadastan vazgeçmek ve tarlaları eğime dik , teraslayarak sürmek. Halkın erozyon konusunda bilinçlendirilmesi. TEMA gibi sivil toplum örgütlerinin yaygınlaştırılması. Erozyon ile mücadelenin devlet politikası haline getirilmesi. Türkiye’de Bitki Örtüsü : Farklı bitki türlerinin ülkemizde bulunmasının çeşitli sebepleri vardır. Örneğin farklı yüksekliklerde , toprak özelliklerinde ve iklimlerde farklı bitki örtüleri görülür. Tıpkı sıcaklık gibi yağışların çok olması da bitki örtüsünü zenginleştirir. Fakat aşırı sıcaklık aşırı yağış gibi bitkiye zarar verir. Dağların Ekvator’a bakan yamaçlarında bitki örtüsü her zaman daha gürdür. Toprak her yerde aynı kalınlıkta olmaya bilir. Eğimli mekanlarda toprak daha incedir ve bitkiler toprağa daha zor tutunurlar. Bitkileri zayıflatan bir diğer etken insanoğlu ve faaliyetlerdir. Çok eski jeolojik zamanlardan günümüze kadar varlığını devam ettirmiş bazı türler vardır. Örneğin Rize ve civarında turunçgil ve kivi yetiştirilmesi gibi. Bu tür oluşumlara Relikt Bitkiler denir. Ayrıca sınırlı ve az yetişen belli türler vardır. Bunlara Endemik Bitkiler denir. Örneğin sadece Trakya’da yükseklerde yetişen kardelen çiçeği gibi. Ülkemizde ortalama 12.000 tür bitki bulunur ve bunun yaklaşık 1/ 4 ü endemik kökenlidir. Dünya’da ve Türkiye’de Görülen Bazı Ağaç Türleri : Ülkemizin % 27’si ormanlarla kaplıdır ve bunun büyük kısmı bozuk korular ve bataklık ormanlarından oluşur. Kıyı bölgelerimizde nemlilik sayesinde ağaçlarımız çok daha gelişmiştir. İç bölgelerimiz ise nem eksikliği ve aşırı sıcaklıktan ağaçlarımız cılızdır. Orman tipleri ilkime göre değişir. İğne yapraklı ağaçlardan oluşan ormanlar daha çok soğuk ve yüksek yerleri severken , geniş yapraklı ağaçlardan oluşan ormanlar sıcağı ve nemliliği severler. İğne yapraklı ağaçlardan bazıları şunlardır: Sarıçam , kızılçam , karaçam , sedir , ladin , fıstık çamı , ardıç ve köknardır. Geniş yapraklı ağaçlardan bazıları şunlardır : Meşe , gürgen , kayın , kestane , kavak , söğüt , ıhlamur , kızılağaçtır. Sarıçam : Düşük sıcaklıklara dayanıklı , gövdesi sarı renkli ve boyu 20 m aşan ağaçlardır. Karadeniz’in güneyinde , Sarıkamış’ın çevresinde , Güney Marmara’da ve Kayseri – Pınarbaşı’nda görülür. Kızılçam: Boyları 5 – 20 m civarında olan iğne yapraklı ağaçlardandır. En çok Akdeniz ve Ege Bölgelerinde görülürler. Karaçam : her mevsim yeşil kalan iğne yapraklı ağaçlardandır ve ülkemizde çok yaygındır. 35 – 40 m bulan boyuyla Anadolu karaçamı olarak da bilinir. Ardıç : Dağların yüksek kesimlerinde görülen bir türdür. Özellikle Trakya , Ege ve Akdeniz’de oldukça bol bulunan bir iğne yapraklı türüdür. Ladin : Yaklaşık 440 değişik türü bulunur. Çam türlerinden olan ladin 50m bulan boyu ile ünlüdür. Doğu Karadeniz’de dağların denize dönük yamaçlarında görülürler: Köknar : Nemli ortamı seven bu iğne yapraklıların boyu 40 m yi bulmaktadır. Doğu ve Batı Karadeniz , Kaz Dağları ve Toroslar’da görülürler. Fıstık çamı : Kuraklığa dayanıklı ama soğuğa dayanıksızdır. Boyları 15 – 20 m yi bulur. Akdeniz ikliminin yaygın görüldüğü yerlerde rastlandığı için Akdeniz ve Ege Bölgeleri’nde görülürler. Tohumu olan çam fıstığından yararlanılır. Meşe : Kızıl , Ak ve her mevsim yeşil kalan meşeler olmak üzere üç kısma ayrılır. Boyları 3 – 25 m arasında değişir. Türkiye’de oldukça yaygın bir türdür. Kayın : Kışın yaprak döken , boyları yaklaşık 40m bulan ağaçladır. Kuzey Anadolu’da , Nur Dağları’nda yaygın görülürler. Saf ormanlar olduğu gibi diğer ağaçlarla karışık orman şeklinde de bulunabilirler. Kestane : Gıda sanayinde çok kullanılan ağacın boyu 30 m bulmaktadır.Kuzey Anadolu ve Marmara’da yaygın olarak bulunmaktadır. Ihlamur : Gövdesi doğramacılıkta , çiçekleri çay yapımında kullanılır. Marmara , Kuzey Anadolu ve Orta Toroslar’da yaygınlıkla rastlanan ağacın boyu 30 m bulmaktadır. Kızılağaç : Boyu 20 m aşan bu ağaçları daha çok dere boylarında rastlanmaktadır. Batı ve Doğu Karadeniz ile Marmara’da yaygındır. NOT : Türkiye’nin en yaşlı ağacı Mersin – Çamlıyayla’da bulunan 1100 yaşındaki ardıç ağacıdır. Ormanların Doğal Yararları : 1 2 3 4 5 – – – – – Oksijeni arttırarak hava kirliliğini azaltır. Nemliliği ve iklimi dengeler. Yabanı hayvanların barınmasını sağlar. Akarsu rejimini düzenler. Erozyona engel olur. Ormanların Ekonomik Yararları : a) Kereste ve odun üretilir. b) Kağıdın hammaddesini sağlar. c) Sığla yağı , defne ve reçine ecza. Kullanılır. d) Piknik alanlarını oluşturur. e) Orman işçilerine iş sağlar. MAKİ : Akdeniz İklim Bölgesinde görülen , kışın yaprak dökmeyen kısa boylu ağaçlardır. Zeytin , zakkum ve defne ağaç türleri , nane , kekik ve lavanda orman altı türleridir. Makilerin özellikleri şunlardır : 1 – Boyları 1 – 3 m arasında değişir. 2 – Sıcaklığa ve kuraklığa dayanıklıdırlar. 3 – Kurak alanlarda yer altı sularına ulaşmak için kökleri oldukça gelişmiştir. 4 – Nem kaybını azaltmak için yaprakları ince bir tüyle kaplıdır. 5 – Bazı maki türlerinin yapraklarından ve yemişinden yararlanılır. Kuraklığın arttığı yerlerde saman görünümlü bitkilere rastlanır. Bunlara Garig bitkiler denir. 100 – 200 m arasındaki makilerin tahrip edildiği alanlarda görülen türe yalancı maki yada Pasödömaki denir. Makiler Akdeniz’de 800 m’ye , Ege’de 500 m , Marmara’da 300 m’yi zor bulmaktadır. Bunun sebebi enlemin etkisinden kaynaklanan ısı değişimidir. BOZKIR: Yağışların yetersiz olduğu , sadece ilkbaharda yağan yağmurlarla yeşeren ve diğer mevsimlerde çorak görünümlü olan , kısa boylu ağaçlar ve uzun boylu çalılardan oluşan bitki topluluklarıdır. Bazı türleri ; Gelincik , kekik , çoban yastığı , süpürge otu ve gevendir. Buralarda daha çok küçük baş hayvancılık yapılır. En çok İç ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde görülürler. Özellikle Trakya’nın iç kısımları ve Tuz Gölü – Konya arası insan eliyle yok edilmiş ormanlar sonucu oluşan antropojen bozkırlardan oluşur. ÇAYIRLAR : Ülkemizde orman üst sınırı 2000 m’den başlar buraların yukarısında ağaçlar yerine yazın ilkbahar ve yazın eriyen karlarla yeşeren çayırlar bulunur. Dağ çayırlarının üst sınırı ise kalıcı karların başladığı yerdir. Dağ çayırları özellikle büyük baş hayvancılık için çok önemlidir. Diğer adı Alpin Çayırları olarak da bilinen bu çayırları en çok Karadeniz , Doğu Anadolu ve Toroslar’da görmekteyiz. İç kısımlara sadece Erciyes ve Hasan Dağlarında görülür. Türkiye’nin Denizleri : Ülkemizin toplam kıyı uzunluğu 8333 km’dir. Denizlerimizden en çok balık , karides , midye ve sünger elde edilir. Türkiye’nin en uzun deniz kıyısı Ege olmasına karşın , en çok deniz ürününü Karadeniz’den çıkarılır. Bunun sebebi hem tür hem de bolluk açısından Karadeniz’in daha elverişli olması ve diğer kıyılarımızın balıkçılıktan daha çok karlı olan turizmle uğraşmalarıdır. Özellikle Ege ve Akdeniz kıyıları yaz turizmi için idealdir. Yurdumuz kıyılarındaki kumsalların güzelliği , denizlerimizin temizliği ve ekonomik açıdan uygun fiyatlı olmamız turistleri çekmektedir. Denizlerde yük ve yolcu taşıma hakkı (kabotaj) 1926 yılında bize geçmiştir. Ayrıca bu bize , denizlerden istifade hakkını da verir. Örneğin tuz ihtiyacımızın bir kısmını İzmir – Çamaltı Tuzlası’ndan elde etmemiz gibi. Ülkemizin en önemli limanı İstanbul , en çok ihracat yapılan limanımız ise İzmir Limanı’dır. Karadeniz’de iç kısımlarla bağlantıyı Samsun ve Trabzon limanları sağlar. Akdeniz’de ise Antalya Limanı turizm , Mersin Limanı petrol ve İskenderun Limanı demir – çelik sanayi için vazgeçilmezdir. Türkiye’nin Akarsuları : Türkiye , akarsular yönünden zengin bir ülkedir.Akarsularımız uzunlukları , debisi ve rejimi , jeolojik yapısı , yer şekilleri ve iklim koşulları açısından farklıdır. Akarsularımızın genelinin boyları kısa ve mevsimleri göre bir kısmı zaman zaman kuruyabilmektedir.Yükselti ve engebenin fazla olması yatak eğimini attırmıştır. Bu durum hidroelektrik potansiyelimizi arttırırken , ulaşımda akarsuların kullanımını kısıtlamaktadır. Kurulan barajlardan hem elektrik elde ederiz hem de tarlaları sulamakta kullanırız. Hidroelektrik potansiyeli olarak Avrupa ülkeleri arasında 3. sırada yeralmaktayız. Bazı akarsular bizde doğar ( Fırat ve Dicle) ve diş ülkelerde denize dökülür. Bazı akarsular ise dışarıda doğup (Asi) bizim ülkemizde boşalırlar. Ülkemiz sınırları içindeki en uzun akarsuyumuz Kızılırmak’tır. Bartın Çayı iç kısımlara ulaşımın yapılabildiği nadir akarsularımızdandır. Ayrıca Meriç nehri Yunanistan ile doğal sınırımızı oluşturur. Bunların dışında Fırat ve Dicle Nehirleri Şattülarap bölgesinde birleşip Basra Körfezi’ne dökülürler. Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki Aras ve Kura nehirleri de Hazar Denizi’ne dökülür. Denizlere göre dökülen akarsular şunlardır : Karadeniz = Yeşilırmak , Kızılırmak , Çoruh ve Kelkit çayı , Bartın çayı Marmara = Susurluk , Gönen , Biga çayı. Ege = Meriç , Bakırçay , Gediz , küçük Menderes , Büyük Menderes. Akdeniz = Asi , Ceyhan , Seyhan , Göksu , Manavgat , Aksu. Türkiye’de kapalı havza akarsuları daha çok iç bölgelerde görülür. Özellikle Van Gölü çevresi ve Göller yöresi en sık rastlananlardır. Açık havza akarsuları ise kıyılarımızda görülür. Çoruh Nehrimiz rafting sporu ile dünyaca ünlü olma aşamasındadır. NOT : Akdeniz’in suları Karadeniz ve Ege Denizi’ne göre daha tuzludur. Sebebi Ekvatora daha yakın olmamız ve buharlaşmanın daha fazla olmasıdır. GAP’ın Genel kalkınma Hedefleri : 1 2 3 4 – – – – Ekonomiyi geliştirme ve bölgeyi kalkındırma. Kırsal alandaki verimi arttırmak. Buradaki yerleşimlerin nüfusunu arttırmak. Kaynakların kullanımını sağlamak. GAP’ın Tarımsal Kalkınma Hedefleri : 1 – Çiftçilik faaliyetlerinin artması. 2 – Tarımsal sanayi gelişir. 3 – İş olanakları göçe engel olur. 4 – İhraç edebilen ürünlerin yetişmesi. GAP sadece sulama amaçlı değil , elektrik üretimi ve turizmden şehirleşmeye bir çok alanda gelişme sağlamıştır. Fakat suyu bol bulan çiftçiler , ilk yıl aşırı sulama yaptıkları için toprakta erozyona sebep olmuşlardır. Bu durum devletin mühendis ve teknisyenlerinin bölgede bilgilendirme çalışmaları yapmalarıyla sona ermiştir. Türkiye’nin Gölleri : Türkiye’de göller Güney Marmara , Göller Yöresi , Tuz Gölü civarı ve Van Gölü çevresinde kümelenmiştir. Göller dışarı gide genleri yoksa sodalı , acı yada tuzlu olabilirler. Eğer dışarı çıkan bir ayağı yani gide geni varsa suları tatlı olur. yağışlar , Göle dökülen sular , taban suyu , kaynak suyu , buharlaşma ve göl çanağının yapısı göl sularının özelliklerini etkilemektedir. Doğal Göller Tektonik Göller : Yer kabuğundaki çökme , kıvrılma ve kırılmalar sonucu oluşan çukurlukların suyla dolması sonucu oluşurlar. Ülkemizdeki göllerin büyük çoğunluğu tektonik kökenlidir. Bazı göllerimiz şunlardır: Tuz Gölü = İkinci büyük gölümüzdür. Yazın büyük bir kısmı kurumakla birlikte ortalama yükselti yarım metre civarıdır. Tuz ihtiyacımızın büyük kısmı buradan karşılanır. Uluabat - Kuş – Manyas Gölleri = Güney Marmara’da bulunan bu göllerin fazla suları gide gen ile boşaldığı için tuzluluk oranları azdır. İznik Gölü = Güney Marmara’nın en büyük gölüdür. Eber Gölü = Sultan dağları’nın doğusunda bulunan gölün fazla suları Akşehir gölüne boşalır ve tuzluluğu azdır. Beyşehir Gölü = Türkiye’nin 3. büyük gölüdür. Yer altı ve yerüstü sularıyla fazlalıklarını boşaltır. Burdur Gölü = Göller Yöresi’nde kapalı bir havzada bulunur. NOT: Tuzluluğu az olan göllerde balıkçılık önemli bir geçim kaynağıdır. Volkanik Göller : Sönmüş yanardağların ağızlarında yada patlama sonrası oluşmuş çukurlukların suyla dolmasıyla oluşmuştur. Nemrut , Meke Tuzlası , Acıgöl , Gölcük ve Narlıgöl buna örnektir. Sirk Gölleri : Buzul aşındırmasıyla oluşan çukurlukların su ile dolmasıyla oluşur. Bu göllere Buzul , Mercan , İkiyaka , Kaçkar , Bingöl Dağlarında ve Orta Toroslar – Aladağ’ da rastlamaktayız. Aynalı , Kilimli ve Kara Göl sirk göllerine örnektir. Karstik Göller : Obruk ve polyelerin oluşturduğu çukurluklarda oluşan göllere denir.Elmalı , Avlan , Kestel , Salda , Akgöl , Timraş , Kızılören ve Obruk Platosu gölleri buna örnektir. Doğal Set Gölleri : a) Volkanik Set Gölleri : Volkanik lavların bir çukurluğun önünü kapatması sonucu oluşan göllere denir. Erçek , Çıldır , Nazik , Haçlı ve Balık gölleri. b) Heyelan Set Gölleri : Bir heyelan sonucu akarsu önlerinin tıkanmasıyla oluşur. Tortum , Sera , Abant , Yedigöller buna örnektir. c) Alüvyal Set Gölleri : Derelerin taşıdıkları materyallerin bir yerde birikmesi sonucu oluşan gölcüklerdir. Mogan ve Eğmir gölleri buna örnektir. d) Kıyı Set Gölleri : Kıyı kordonu ile körfezlerin önünün kapanması sonucu oluşur. Diğer adı lagündür. Terkos , Büyük ve Küçük Çekmece gölleri buna örnektir. Karma Göller : Birden f azla etkenin rol oynayarak oluştuğu göllerdir. Örneğin Van Gölü bir tektonik çukurluktadır fakat Nemrut Dağının lavlarının Fırat’ın bir kolunun ürerini kapaması sonucu oluşmuştur. Göller yöresindeki bir çok göl hem karstik hem de tektonik özellik gösterir. Yapay Göller : İnsanlar tarafından enerji üretmek , tarla sulamak , taşkınları önlemek ve içme suyu sağlamak amacıyla akarsuların önüne set konulmasıyla oluşturulan göllerdir. Baraj kurmak için akarsuyun dar ve derin bir vadiden akması , ve debisinin yüksek olması gerekmektedir. İlk kurulan barajımız Kızılırmak üzerindeki Çubuk I Barajıdır. En büyük baraj gölümüz GAP kapsamındaki Atatürk Baraj Gölü’dür. Bunun dışında Fırat nehrinde Keban ve Karakaya , Kızılırmak üzerinde Hifanlı , Sakarya’da Hasan Polatkan , Yeşilırmak’ta Almus Hasan Uğurlu , Manavgat’ta Oymapınar , Gediz’de Demirköprü , Büyük Menderes’te Kemer barajları gibi. Türkiye’nin Yer altı Suları : Ülkemiz yeraltı suları ve kaynaklar açısından oldukça zengindir. En çok artezyen , yani insanların kuyu açmaları sonucu oluşan kaynak suları gelişmiştir. İlk Trakya’da fabrikaların su ihtiyacını karşılamak için açılan artezyenler sonra sulama ve içme suyu olarak da kullanılmaya başlanmıştır. Karstik yer altı suları ise içme suyu ve Antalya – Kepez , Antakya – Harbiye , Burdur ve Kayseri’de hidroelektrik sağlamak için kullanılır. Tabakalı kaynaklar sulama ve içme suyu olarak kullanılır. Ülkemiz genç bir oluşum olduğu için magma yüzeye yakındır. Bu yüzden yer altı sularının bir kısmı sıcak olarak yüzeye ulaşır. Bu sıcak sular kaplıcalarda , ılıcalar ve maden suları olarak kullanılırlar. Bursa , Yalova , Afyon , Kırşehir ve Denizli gibi bir çok yöremizde bu kaynaklara rastlanır. Yerleşme ve Nüfus Dağılışını Etkileyen Faktörler : 1 2 3 4 Doğal Faktörler : – – – – Beşeri Faktörler : İklim Yer şekilleri Su kaynakları Kara ve denizlerin dağılımı. a) Sanayileşme b) Tarım c) Ulaşım Türkiye’de Yerleşme : Yeryüzündeki karaların %17’sini çöller , %12’sini dağlar , %29’unu buzullar oluşturur. Geriye kalanın %25’i yerleşmeye elverişlidir. Köy : Nüfusu 2000 kişiden az olan , ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalı yerleşmelerdir. Kasaba : Nüfusu 2000 – 10 000 kişi arası olan , ekonomisi tarım ve ticarete dayalı yerleşmelerdir. Şehir : Nüfusu 10.000’den fazla olan , ekonomisi ticarete ve sanayiye dayalı yerleşmelerdir. Köylerin tanımı ve varlığı 1924 yılında çıkarılan köy kanunu ile belirlenmiştir. Bu konudaki amaç herkese eşit verimlilikte toprak dağıtılmasıdır. Fakat 1940’lardan sonra toprak tekrar toprak ağalarının eline geçmeye başlamıştır. NOT : Ülkemizde 81 il ve bunlara bağlı ilçeler , ilçelere bağlı köyler bulunur. Yer Şekilleri 1 2 3 4 Toplu Yerleşmeler : – – – – Yer azlığı Su azlığı Dış saldırılara karşı ortak savunma Ortak ticaret ve ulaşım Dağınık Yerleşmeler : a) Arazinin engebeli olması b) Tarım toprağının dağınık olması c) Suyun bol olması d) Güvenlik sorununun olmaması Köy Altı Yerleşmeleri: İdari açıdan köye bağlı toplu yada dağınık yerleşmelerdir. Köy Altı Yerleşmelerinin Sebepleri : 1 2 3 4 5 – – – – – Kalabalık ailelerden koparak bağımsız yaşama istediği. Aileler arasında çıkan anlaşmazlıklar. Tarım arazilerinin yetersiz ve birbirinden uzak oluşu. Hayvanlar için otlak ve barınak temini. Devlete ait arazilerin , özellikle ormanların topraksız ailelerce işgal edilmesi. Köy Altı Yerleşme Şekilleri : 1 – Mahalle : Köy olabilme kapasitesi en yüksek olan yerleşmelerdir. Karadeniz , Marmara ve Ege Bölgelerinde görülürler. 2 – Yayla : Yazın kıyılardaki sıcaklardan kaçan , dağların yüksek kesimlerinde hayvancılık yapan insanların yerleşim yeridir. En çok Karadeniz ve Akdeniz Bölgelerinde görülür. 3 – Çiftlik : Geniş araziye sahip büyük tarımsal işletmelerdir. Ege ve Akdeniz Bölgelerinde sıkça görülür. 4 – Mera : Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde , kısmen de Doğu Karadeniz’de görülen hem hayvancılık hem de tahıl – bahçe tarımı yapılan yerlerdir. 5 – Kom : Doğu Anadolu’da yaz mevsiminde hayvanların beslenmesi için götürülen otlak alanlarıdır 6 – Divan :Birbirinden uzakta kurulmuş mahallelermiş. Kuzey ve Kuzeybatı Anadolu’da görülür. 7 – Oba : Çadır yada bir kaç evden oluşan hayvan bakmak için yapılan Karadeniz , Ege ve Marmara Bölgelerinde görülen geçici yerleşmelerdir. 8 – Ağıl : Köy yakınında , köyün tüm hayvanları için oluşturulmuş , yanında çoban kulübeleri olan büyük barınaklardır. 9 – Dam : Ege Bölgesi ve adalarında yaygın olan , hayvancılık ağırlıklı geçici yerleşmelerdir. 10 – Bağ Evi : Genellikle bağlar içinde yapılmış tek evlerden oluşan yapılardır. Şehirlerin Ortaya Çıkışı : Şehircilik insanların 10.000 yıl önce yerleşmeye başlamalarıyla ortaya çıkan bir kavramdır. İlk çağda bilinen en kalabalık şehir on bin kişilik nüfusu ile Çatalhöyük’tür. İlk şehir yerleşmelerinin Akdeniz ve çevresinde kurulmasının en önemli sebepleri ; son buzul döneminden sonra iklimin ılımanlaşması , toprakların verimli olması ve bol su kaynakları sayılabilir. Günümüzde tarımdaki makineleşme ile ortaya çıkan iş gücü fazlalığı şehirlere göç etmiş ve şehir nüfusumuz son 70 yılda büyük artış göstermiştir. Nüfuslarına Göre Şehirler : Küçük Şehirler = 10.000 – 100.000 Orta Şehirler = 100.000 – 500.000 Büyük Şehirler = 500.000 – 1.000.000 Metropol = 1.000.000 – 5.000.000 Megapol = 5.000.000 üzeri olanlar. Fonksiyonlarına Göre Şehirler : 1 – Tarım Şehirleri : Bu şehirlerde yaşayan halkın büyük kısmı geçimlerini tarım ve hayvancılığa dayalı yaşarlar. Örneğin , Ordu , Rize , Bursa gibi. 2 – Ticaret Şehirleri : Ekonomik faaliyetleri mal , hizmet , bilgi ve petrol gibi kaynakların alım – satımına dayalı şehirlerdir. Örneğin , Eskişehir , Kayseri , İskenderun gibi. 3 – Liman Şehirleri : Özellikle deniz yolu taşımacılığı gelişmiş olan şehirlerdir. Bir limanı besleyen alana ard bölge yada hinterlant denir. Örneğin İzmir Limanı’nın ard bölgesi tüm Ege , İstanbul’un ard bölgesi tüm Türkiye’dir. 4 – Sanayi Şehirleri : Birden fazla sanayi kolunun gelişme gösterdiği ve bir kaç sanayi bölgesinin kurulduğu şehirlerdir. Örneğin , Lüleburgaz , Karabük , İskenderun gibi. 5 – Üniversite Şehirleri : Bir şehir halkı geçim kaynağının büyük bir kısmını üniversite öğrencilerinden sağlıyorsa buna eğitim şehri yada üniversite şehri denir. Örneğin , Eskişehir , Edirne ve Erzurum gibi. 6 – Turizm Şehirleri : Turistik tesisleri çok olan , yerli ve yabancı turistlere hitap eden şehirlerdir. Örneğin , Marmaris , Çeşme ve Ürgüp gibi. 7 – Askeri Şehriler : Özellikle sınır boylarındaki şehirlerin genel yapısıdır. Örneğin , Ağrı , Artvin , Hatay gibi. 8 – İdari Şehirler : Bir zamanlar başkentlik yapmış bazı şehirlerin günümüzdeki konumlarıdır. Örneğin , Bursa , Edirne , Konya gibi. NOT : Bazen şehirlerin birden fazla fonksiyonları olabilir. Böyle durumlarda en baskın özelliğine göre fonksiyonu belirlenir. Bu tip şehirlere karma şehirler denir. Türkiye’de Nüfus Özelliklerine Göre Dağılış 1 – Yaşa ve Cinsiyete Göre Nüfus : Ülkemizin nüfusu dinamik bir yapıya sahiptir. Özellikle 15 – 65 yaş arası , nüfusun % 67’sini oluşturur. Nüfusun genç olması çalışacak insan kapasitesini arttırırken , sınırlı gelişen sanayimizle bu nüfus bizler için bir yük haline gelmektedir. Son 20 – 30 yılda nüfus piramidimiz , ikizkenar piramitten asimetrik piramide dönüşmüştür. Kadın ve erkek oranımız eşit olmakla birlikte , 65 yaş üstü kadın oranımız daha fazladır. Genellikle kırsalda kadın nüfusu fazla , şehirlerde erkek nüfusu fazladır. 2 – Ekonomik Faaliyetlere Göre Nüfus : Ülke nüfusumuzun % 55’i çalışmaktadır. Eğer ve hanımlarımızı da ülke ekonomisine katabilseydik , çalışma oranımız % 80’leri bulurdu. Çalışan nüfusun % 46’sını hizmet sektörü , % 30’unu tarım sektörü ve % 24’ünü sanayi sektörü oluşturmaktadır. 3 – Eğitime Göre Nüfus : Cumhuriyet’in ilk yıllarında okur yazar oranı % 11 iken , 2010’da bu oran % 90’ı bulmuştur. Özellikle 1985’te başlatılan okuma – yazma seferberliği bunun en önemli nedenidir. Okuma – yazma bilen erkekler kadınlardan daha fazladır. 4 – Kır ve Kent Yaşamına Göre Nüfus : 1927’de nüfusun % 22’si kentlerde yaşarken , bugün bu oran % 75’lere ulaşmıştır. 1950’lerde traktörün seri üretime geçmesiyle , köylerde insan gücüne duyulan ihtiyaç azalmıştır. Böylece şehirlere göçler başlamıştır. 5 – Türkiye’de Nüfusun Genel Dağılımı : Yükseltinin fazlalığı , iklimin elverişsizliği ve geçim şartlarının olumsuzluğu bir yörede nüfusun azalmasına neden olur. Hakkari yöresi , Teke ve Taşeli yarımadaları , Menteşe yöresi , Yıldız Dağları , Tuz Gölü civarı ve GD. Anadolu Bölgesi buna örnektir. Sanayileşme ve tarıma elverişli alanlar her zaman tercih edilir. Çatalca – Kocaeli Platoları , Güney Marmara kıyıları ,Ege , Çukurova , Karadeniz kıyıları ve Doğu Anadolu ovaları buna örnektir. Dünden Bugüne Türkiye’de Nüfus : Osmanlı Devleti’nin ilk nüfus sayımı 1326 – 1360 ve 1360 – 1389 yılları arasında toprak ve nüfus sayımı amacıyla yapılmıştır. Daha sonra Kanuni zamanında bu sayımların her yüzyıl yapılması kanunlaşmıştır. Fakat uygulama savaşlar yüzünden başarılı olamamıştır. 1831 yılında yapılan sayımda ise askerlik yapacak yaştakiler ve vergi verebilecek insanlar belirlenmiştir. Osmanlıda son nüfus sayımı 1844 Abdülmecit döneminde , nüfus belgesi vermek için yapılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk nüfus sayımı 1927 yılında yapılmış ve nüfus 13 milyon olarak ölçülmüştür. Bu sayımdaki amaç , Kurtuluş Savaşı’ndan sonra sağ kalanları tespit etmekti. 1935’ten itibaren sayımlar 5 yılda bir yapılmaya başlanmıştır. 2007 yılından itibaren adrese dayalı nüfus kayıt sistemi kullanılmaya başlanmıştır. Bu durum T.C. nosu ile sürekli, güncellenmektedir. 2010 yılında yapılan son nüfus sayımımıza göre nüfusumuz 73 milyondur. Nüfus Artışımızın Nedenleri : 1927 – 1935 yılları arası nüfus artışımızın en fazla olduğu dönemdir. 1940 – 1945 yılları arası II.Dünya Savaşı’na girmememize karşın , tedbir amaçlı erkeklerimiz silah altına alınmıştır. Bu durum nüfus hızında bir duraksamaya nende olmuştur. 1950’li yıllardan sonraki nüfus artışımızın sebebi , yaşama şartlarının iyileşmesi , sağlık alanındaki gelişmeler ve dünya savaşlarının sona ermesidir. 1985 yılından itibaren nüfus hızımızın azalmasının sebepleri ise , eğitimin artması , doğum kontrol yöntemlerinin yaygınlaşması ve nüfusu düşürücü politikaların ortaya çıkmasıdır. Gelişmiş ülkelerde nüfus artış hızı düşükken , gelişmemiş ülkelerde bu hız oldukça yüksektir. Türkiye , %0 12 olan Dünya nüfus artış hızının , %015.5 ile oldukça üzerindedir. Fazla nüfus işsizlik ve göç sorunlarını ortaya çıkarır. Ülkemizde İstanbul , Ankara , İzmir , Adana ve Kayseri gibi sanayileşmiş şehirlere kırsaldan çok göç olmaktadır. İÇ GÖÇLER Türkiye’de en fazla göç alan yerler ; Marmara , Ege , Akdeniz kıyıları ve G.D. Anadolu’daki bazı illerdir. Göç veren yerler ise çoğunlukla kırsal kesimlerdir. Kırsaldan insanlar İstanbul , Bursa , İzmir , Antalya , Mersin , İzmit ve Şanlıurfa gibi şehirlere göç ederler. Kırsaldan Göçün Sebepleri : 1 2 3 4 5 – – – – – Miras ile toprakların küçülmesi. Makineleşme ile tarım işçisine ihtiyacın kalmaması. Tarımda verimin düşük olması. Hızlı nüfus artışı. Eğitim , sağlık ve sosyal hizmetlerin yetersizliği. Kentlere Göçün Sonuçları : a) Nüfus dağılışında dengesizlik. b) Çarpık kentleşme sonucu gecekondulaşmanın artması. c) Çevre kirliliği. d) Eğitim ve sağlıkta yaşanan aksamalar. e) Şehirlere uyum zorlukları. Göçe karşı Alınan Tedbirler : * * * * * Modern tarım yöntemlerinin öğrenilmesi. Besi ve ahır hayvancılığının geliştirilmesi. Tarıma dayalı sanayilerin geliştirilmesi. Yöresel el sanatlarının ticari hale getirilmesi. Alt yapı , eğitim ve sağlık hizmetlerinin kırsalda yetersiz kalması. Kıtaların Keşfi : İpek Yolu : Orta Çağda en çok tercih edilen iki yoldan biriydi. Antik dönemlerde ipek ticareti uzun süre Mısırlılarda kalmış , sonra bu ticaret Romalıların eline geçmiştir. Orta Çağda Çin’den Avrupa’ya ipeğin ulaşması binlerce kilometreyi buluyordu. İpek yolu Çin’de Sarıırmak civarından başlayıp , Gobi ve Tarım Çölleri sınırlarından Pamir Platosu’na ulaşıyordu. Buradan Suriye’ye , oradan da gemilerle Avrupa’ya taşınıyordu. İpek yolu savaşlar güzünden zaman zaman değişiklikler yaşamıştır. Baharat Yolu : Uzun yoldan Asya’dan Avrupa’ya ulaşan karabiber , zencefil , zerdeçal ve tarçın gibi bir çok ürün , çok pahalıya mal olduğu için , sadece asiller ve zenginlere tarafından tüketiliyordu. Baharatın ticareti M.Ö. ‘lere kadar gitmektedir. Bu ürünlerin Avrupa’ya ulaşması , çoğunlukla denizden olmakla birlikte , bazen karadan da yolculuk yapılarak ulaşıyordu. İpek ve baharat yollarının malları arasında porselen , kağıt ve mücevherat gibi mallar da bulunuyordu. Bu güzergahları korumak için yollar ürerinde hanlar ve kervansaraylar yapılmıştır. Bu mekanlar aynı zamanda kültürel etkileşime de sebep olmuştur. Coğrafi Keşiflerin Sebepleri : 1 – İpek ve Baharat Yollarının uzun olması. 2 – Zengin kaynak arayışı. 3 – Arap ve Çinlilerden öğrenilen teknolojinin yardımıyla daha sağlam yolculuk bilgilerinin oluşturulması. 4 – Yeni sömürge kaynaklarının ihtiyacı. 5 – Ticaretin ekonomikleştirilmesi. Coğrafi Keşiflerin Sonuçları : a) Yeni kıtalar keşfedildi. b) Avrupa zenginleşti. c) Yeni uygarlıklar keşfedildi. d) Dünyanın yuvarlaklığı ispatlandı. e) Kölecilik başladı. Büyük Keşifler : Bu keşifler çoğunlukla 15. ve 16. yy.’da gerçekleşmiştir. Afrika’nın güneyini dolaşarak Ümit Burnu’nu ilk keşfeden Portekizli Bartalmidiaz’dır(1487). Vasco da Gama denizden ilk Hindistan’a ulaşan kişidir. Kristof Colomb (1492) Amerika’yı keşfetmiş fakat buranın Hindistan olduğunu sanmıştır. Daha sonra Ameriko Vespuçi (1499) ayrı ve yeni bir kıta olduğunu keşfetmiştir. Macellen (1522) ise Dünya’nın çevresinde dolaşarak yuvarlaklığını ispat etmiştir. Avustralya ve Yeni Zelanda Hollandalılar tarafından 17. yy.’da keşfedilmiştir. Kuzey Kutbunu ilk kez 1909’da Robert Pearly , Antarktika’yı 1911’de Norveçli Roald Amudnsen keşfetmiştir. Kanallar ve Boğazlar Korint Kanalı : Yunanistan’da , Mora Yarımadası’nı ana karaya bağlayan parçada inşa edilmiştir. Bu sayede Ege Denizi ve Adriyatik denizi birbirine bağlanır. Kanalın yapılış tarihi 1893’tür. Dover Boğazı: İngiltere ve Fransa arasında bulunur ve Kuzey denizi ile manş denizi’ni birbirine bağlar. Kiel Kanalı : 1895 yılında açılan bu kanal Kuzey Denizi’ni ve Baltık Denizi’ni birleştirir. Bu kanal sayesinde gemiler Danimarka’nın etrafından dolanmak zorunda kalmazlar. Süveyş Kanalı : * 1869’da İngilizler tarafından yapılmıştır. Zaman içinde çeşitli şekilde zarar gören kanal , 1975’te hizmete açılmıştır. * Mısır topraklarında bulunur ve Akdeniz’i Kızıldeniz’e , onu da Hint Okyanusu’na bağlar. * Dünya’da kapakları olmayan en uzun kanaldır. * Kanalın genişliği kaza oranını sıfırladığı gibi , gece geçişine de müsaade eder. * Elektronik sistemle donatılmıştır ve kılavuz kaptan almak zorunludur. NOT : Hürmüz Boğazı , Basra Körfezini Hint Okyanusu’na bağlar ve ağırlıklı olarak petrol sevkiyatı yapılır. Malaka Boğazı , Hint Okyanusu ile Okyanusya adaları üzerinden Büyük Okyanus’a bağlanır. İstanbul Boğazı : & Karadeniz’i Marmara’ya , onu da Ege üzerinden Akdeniz’e bağlar. & Dünyanın en işlek su yolu üzerinde bulunur. & Montrö Boğazlar sözleşmesi’nin güncellenmesi yapılmadığı için nükleer atık ve petrol gibi bir çok tehlikeli madde boğazlarımızdan geçebilmektedir. & Kılavuz kaptan zorunluluğunun olmaması , kaza riskini çok yükseklere çekmektedir. & Deniz ve rüzgarların ters akıntıya sebep olmaları boğazda geçişi güçleştirmektedir. BOĞAZLAR ve KANALLAR Boğazlar ve Kanallar Macellan Boğazı Panama Kanalı Bering Boğazı Malaka Boğazı Hürmüz Boğazı Süveyş Kanalı Cebel-i Tarık Boğazı İstanbul Boğazı Korint Boğazı Dover Boğazı Kiel Kanalı Bağlandığı Deniz ve Okyanuslar Büyük Okyanus ile Atlas Okyanusu Büyük Okyanus ile Atlas Okyanusu Kuzey Buz Denizi İle Büyük Okayanus Hint Okyanusu Büyük Okyanus Basra Körfezi ile Hint Okyanusu Akdeniz – Kızıldeniz Ve Hint Okyanusu Atlas Okyanusu Akdeniz Karadeniz – Marmara Akdeniz Ege Denizi ile Adriyatik Denizi Kuzey Denizi ile Manş Denizi Kuzey Denizi ile Baltık Denizi Bağladığı Karalar Güney Amerika’nın güney ucu Güney ve Kuzey Amerika Asya ile Kuzey Amerika Okyanusya Adaları Arap Yarımadası Asya Afrika ile Arap Yarımadası Afrika ile Avrupa Asya Avrupa Yunanistan Mora Yarımadası İngiltere ile Fransa Danimarka Almanya İletişim ve Teknoloji Son yüzyılda gelişen teknoloji hem ulaşım hem de haberleşmede bizleri çok ileri noktalara taşımıştır. 1999 İzmit Depremi’nden sonra Kızılay ve Ulaştırma Bakanlığı teknolojilerini güncellemiş ve TÜRKSAT uydusuna Afet Haberleşme Sistemi kurmuşlardır. Günümüz teknolojisi ulaşımda köprüler , tüneller , kanallar ve büyük terminallerle sürekli gelişme göstermektedir. İnsanlar konuşarak başladıkları iletişimi , daha sonra sembollere dökerek ifade etmişlerdir. Çağlar boyunca yaşanan iletişim ve ulaşımlar şöyledir : * M.Ö. 3200’lerde Mezopotamya’da tekerlek ve Sümerliler tarafından yazı icat olunmuştur. * 450 Heredot dünya haritasını çizmiştir. * 1450’de matbaa icat edilmiştir. * 1592’de Galileo teleskopu icat etmiştir. * 1763’de Chappe telgrafı icat etmiştir. * 1863 yılında İngilizler metro icat etmişlerdir. * 1876’da Graham Bell telefonu icat etmişlerdir. * 1901’de ilk okyanus aşırı radyo yayını yapıldı. * 1926’da ilk televizyon yayını yapıldı. * 1968 yılında TRT kurulup yayına başladı. * 1962’de Sovyet Rus Yuri Gagarin uzaya ilk çıkan insan oldu. * 1977 yılında kişisel bilgisayarlar piyasaya sürüldü. NOT : Kurtuluş Savaşımızda telgrafçıların haberleşmedeki önemi oldukça fazla olmuştur. Özellikle İstanbul’un işgali sırasında gösterdikleri fedakarlık ve durumu Ankara bildirmek için gösterdikleri çaba inanılmazdır. Ulaşım Yolları Ulaşım , insan , haber ve malın ihtiyaç doğrultusunda bir yerden başka bir yere aktarılması olayıdır. Tarih boyunca ilk ulaşım kara yolları olmuştur. Onu deniz ve demir yolu en son hava yolu izlemiştir. Ticaret geliştikçe ulaşımın önemi artmıştır. Bir ülkede gelişmişlik seviyesi ulaşım ağının gelişimi ile doğru orantılıdır. Ulaşımda yüzey şekilleri , iklim , insan gücü ve ekonomi önemli koşullardandır. Kara Yolu : Eski ulaşım yoludur. İlk düzenli kara yolu Lidyalılar tarafınsan yapılan , Basra’dan Sard’a uzanan ünlü Kral Yolu’dur. Kara yolları hakkında ilk düzenli çalışma yapılan Romalılardır. İlk Köprü Babilliler tarafından Fırat Nehri üzerinde yapılmıştır. İlk asfalt yollar 19. yy. sonunda yapılmıştır.1800’lü yıllarda otomobillerin seri olarak üretilmesiyle birlikte asfalt yolları önemi artmıştır. Dünya genelinde kara yollarının en gelişmiş olduğu mekan Avrupa kıtasıdır. Amerika kıtasında daha çok ortalarda yoğunlaşmış bir kara yolu vardır. Asya’da ulaşımın zayıf olmasının nedeni dağların yüksekliği ve iklimdir. Avustralya’nın % 80’i çöldür ve Afrika fazla gelişmediği için ulaşımı da gelişmemiştir. Yeryüzünde kara yolu ulaşımı olmayan tek kıta Antarktika’dır. Deniz Yolu : Kara yolundan sonra en çok kullanılan ulaşım yoludur. Dünyanın en büyük gemisi Finlandiyalılar tarafından Amerikalıların istedi üzerine yapılmıştır. Atlas Okyanusu en işlek d eniz yoludur. Süveyş Kanalı yine en işlek kanaldır. Atlas Okyanusu ile Büyük Okyanusu Panama Kanalı birleştirir. Cebel-i Tarık , İstanbul , Çanakkale , Bering boğazları ise diğer önemli yollardandır. Demir Yolu : Demir yolu ulaşımını dünyada ilk yapan İngiltere’dir. Yük ve yolcu taşımada oranı daha fazladır. Demir yolu en gelişmiş kıtalar Amerika ve Asya’dır. Afrika demir yolu ulaşımının en seyrek olduğu kıtadır. Japonya’nın hızlı tren teknolojisi çok gelişmiştir. Hava Yolu : Günümüzün en hızlı ulaşım yoludur. İlk yapıldıklarında askeri amaçlı kullanılsa da günümüzde yük ve yolcu taşımak için kullanılmaktadır. Hava ulaşımı en çok Avrupa’da en az Afrika kıtasında gelişmiştir. A.B.D. hem uçak hem yük ve yolcu taşımacılığı açısından birinci sıradadır. Doğal Afetler Doğal afetler aniden ortaya çıkıp büyük can ve mal kaybına sebep olmaktadırlar.