Organize Suçlarla Mücadele Çerçevesinde Avrupa Birliğinde Suç

advertisement
T.C.
MALİYE BAKANLIĞI
AVRUPA BİRLİĞİ VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ
BAŞKANLIĞI
ORGANİZE SUÇLARLA MÜCADELE ÇERÇEVESİNDE
AVRUPA BİRLİĞİ’NDE
SUÇ GELİRLERİNİN AKLANMASININ ÖNLENMESİNE
İLİŞKİN ÇALIŞMALAR
AVRUPA BİRLİĞİ UZMANLIĞI YETERLİK TEZİ
Hazırlayan
ÖZGÜR ÜTÜK
Tez Danışmanı
PINAR BAŞPINAR
Ankara
Temmuz 2010
ONAY SAYFASI
DOĞRULUK BEYANI
Avrupa Birliği Uzmanlığı Yeterlik Sınavı çerçevesinde sunduğum bu çalışmayı,
bilimsel ahlak ve geleneklere aykırı düşecek bir yol ve yardıma başvurmaksızın
yazdığımı, yararlandığım eserlerin kaynakçada gösterilenlerden oluştuğunu,
bunlardan her seferin gönderme yaparak yararlandığımı belirtir, bunu onurumla
doğrularım.
.... / .... / ....
Özgür ÜTÜK
i
ÖZGEÇMİŞ
1983 yılında Bursa’da doğdu. 2006 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi
(ODTÜ) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden
şeref derecesiyle mezun oldu. Aynı yıl ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde
yüksek lisans öğrenimine başladı ve yüksek lisans öğrenimini 2009 yılının
Ağustos ayında tamamladı. 2007 yılının Nisan ayında Maliye Bakanlığı Avrupa
Birliği ve Dış İlişkiler Dairesi Başkanlığı’nda Avrupa Birliği Uzman Yardımcısı
olarak göreve başladı. Avrupa Birliği Uzman Yardımcılığı süresi boyunca
Türkiye-Avrupa
Birliği
müzakereleri
kapsamında,
“Sermayenin
Serbest
Dolaşımı”, “Yargı ve Temel Haklar ve “Adalet, Özgürlük ve Güvenlik”
fasıllarında yürütülen çalışmalarda görev aldı. Yazar İngilizce bilmektedir.
ii
İÇİNDEKİLER
DOĞRULUK BEYANI ......................................................................................... i
ÖZGEÇMİŞ .......................................................................................................... ii
İÇİNDEKİLER ................................................................................................... iii
KISALTMALAR ..................................................................................................v
GİRİŞ .....................................................................................................................1
BİRİNCİ BÖLÜM
ORGANİZE SUÇLAR VE SUÇ GELİRLERİNİN AKLANMASI
1.1. ORGANİZE SUÇLAR VE SUÇ ÖRGÜTLERİ .........................................5
1.1.1. Organize Suçun Tanımı .......................................................................5
1.1.2. Organize Suç Örgütleri: Nitelikleri ve Faaliyet Alanları .................7
1.2. SUÇ GELİRLERİNİN AKLANMASI .......................................................14
1.2.1. Tanımı ..................................................................................................14
1.2.2. Aşamaları ...........................................................................................16
1.2.3. Yöntemleri ...........................................................................................18
1.3. ORGANİZE SUÇLAR VE SUÇ GELİRLERİNİN AKLANMASI İLE
ULUSLARARASI MÜCADELE ........................................................................22
1.3.1. Birleşmiş Milletler ..............................................................................22
1.3.2. Mali Eylem Görev Gücü (FATF) ......................................................25
1.3.3. Avrupa Konseyi ..................................................................................29
1.3.4. Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu (IMF) ..........................32
1.3.5. INTERPOL .........................................................................................33
1.3.6. Egmont Grubu ....................................................................................34
1.3.7. Wolfsberg Grubu ................................................................................35
1.3.8. Basel Komitesi .....................................................................................36
1.3.9. Diğer Girişimler ..................................................................................36
İKİNCİ BÖLÜM
AVRUPA BİRLİĞİ VE ORGANİZE SUÇLAR
2.1. ORGANİZE SUÇLAR VE AVRUPA .........................................................39
2.2. AVRUPA BİRLİĞİ’NİN ORGANİZE SUÇLARLA MÜCADELE
POLİTİKASI ........................................................................................................41
2.2.1. İlk Girişimler .......................................................................................42
2.2.2. Maastricht Antlaşması (Avrupa Birliği Antlaşması) .....................43
2.2.3. 1997 Organize Suçlarla Mücadele Eylem Planı ...............................45
2.2.4. Amsterdam Antlaşması ......................................................................47
2.2.5. 98/733/JHA Sayılı Konsey Ortak Eylemi .........................................49
2.2.6. Viyana Eylem Planı ............................................................................49
2.2.7. Tampere Zirvesi ..................................................................................50
2.2.8. Organize Suçlarla Mücadele Milenyum Strateji Belgesi ................52
2.2.9. Avrupa Güvenlik Stratejisi ................................................................55
iii
2.2.10. Hague Programı ................................................................................56
2.2.11. 2008/841/JHA Sayılı Konsey Kararı ...............................................58
2.2.12. Lizbon Antlaşması ............................................................................59
2.2.13. Diğer Önemli Belgeler ......................................................................61
2.2.14. Avrupa-Akdeniz Ortaklığı (Barcelona Süreci) ..............................62
2.2.15. Avrupa Komşuluk Politikası ...........................................................63
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
AVRUPA BİRLİĞİ’NDE SUÇ GELİRLERİNİN AKLANMASI İLE
MÜCADELE ÇALIŞMALARI
3.1. 91/308/EEC SAYILI KONSEY DİREKTİFİ .............................................66
3.2. 1997 ORGANİZE SUÇLARLA MÜCADELE EYLEM PLANI .............69
3.3. 98/699/JHA SAYILI KONSEY ORTAK EYLEMİ ...................................70
3.4. TAMPERE ZİRVESİ ...................................................................................71
3.5. 2000/642/JHA SAYILI KONSEY KARARI...............................................72
3.6. 2001/500/JHA SAYILI KONSEY ÇERÇEVE KARARI ..........................73
3.7. 2001/97/EC SAYILI KONSEY DİREKTİFİ ..............................................74
3.8. 2005/60/EC SAYILI DİREKTİF .................................................................76
3.9. 2007/845/JHA SAYILI KONSEY KARARI...............................................85
3.10. DİĞER GİRİŞİMLER ................................................................................87
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
ORGANİZE SUÇLARLA MÜCADELE ÇERÇEVESİNDE TÜRKİYE’DE
SUÇ GELİRLERİNİN AKLANMASININ ÖNLENMESİ ÇALIŞMALARI
VE AVRUPA BİRLİĞİ
4.1. ORGANİZE SUÇLAR VE SUÇ GELİRLERİNİN AKLANMASI İLE
MÜCADELE ÇERÇEVESİNDE KATILIM MÜZAKERELERİ .................91
4.1.1. Tam Üyelik Yolunda Temel Belgeler ...............................................91
4.1.1.1. Katılım Ortaklığı Belgeleri ................................................91
4.1.1.2. İlerleme Raporları ..............................................................93
4.1.1.3. Ulusal Programlar ve Türkiye’nin AB Müktesebatına
Uyum Programı 2007-2013………………………..……..97
4.2. MÜZAKERE SÜRECİNDE GELİNEN NOKTA ...................................101
4.2.1. 24 No’lu Adalet, Özgürlük, Güvenlik Faslı ..................................101
4.2.2. 4 No’lu Sermayenin Serbest Dolaşımı Faslı .................................102
4.3. TÜRKİYE’DE SUÇ GELİRLERİNİN AKLANMASI İLE
MÜCADELEDE MEVCUT DURUM ..............................................................104
BEŞİNCİ BÖLÜM
DEĞERLENDİRME VE GELECEĞE YÖNELİK ADIMLAR…………...117
SONUÇ ...............................................................................................................128
KAYNAKÇA .....................................................................................................135
iv
KISALTMALAR
AB
Avrupa Birliği
ABD
Amerika Birleşik Devletleri
ARO
Malvarlığı Takip Bürosu (Asset Recovery Office)
BDDK
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu
BM
Birleşmiş Milletler
ECU
Avrupa Para Birimi (European Currency Unit)
ENP
Avrupa Komşuluk Politikası (European Neighbourhood Policy)
ESW
Egmont Güvenli Ağı (Egmont Secure Web)
EUROMED Avrupa-Akdeniz Ortaklığı (Euro-Mediterranian Partnership)
EUROPOL
Avrupa Polis Teşkilatı (European Police Office)
FATF
Mali Eylem Görev Gücü (Financial Action Task Force)
FBI
Federal Soruşturma Bürosu (Federal Bureau of Investigation)
FOPAC
Suçtan Kaynaklanan Gelirleri İzleme Grubu
(Fonds Provenant d’Activities Crimenelles)
HAK
Hükümetlerarası Konferans
IAIS
Uluslararası Sigorta Denetçileri Birliği
(International Association of Insurance Supervisors)
IMF
Uluslararası Para Fonu (International Monetary Fund)
IMoLIN
Karapara Aklamaya Karşı Uluslararası Bilgi Ağı
(International Money Laundering Information Network)
INTERPOL
Uluslararası Polis Teşkilatı (International Police Organization)
ILO
Uluslararası Çalışma Örgütü (International Labor Organization)
IOSC
Uluslararası Menkul Kıymetler Komisyonu Örgütü
(International Organization of Securities Commission)
KKTC
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
MASAK
Mali Suçları Araştırma Kurulu
NCIS
Ulusal Suç ve İstihbarat Servisi
(National Criminal and Intelligence Service)
v
OECD
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı
(Organization for Economic Cooperation and Development)
OGSP
Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası
PTT
Posta ve Telgraf Teşkilatı
SASMUS
Sınıraşan Suçlarla Mücadele Sözleşmesi
SPK
Sermaye Piyasası Kurulu
TADOC
Türkiye Uluslararası Uyuşturucu ve Organize Suçlarla Mücadele
Akademisi (Turkish International Academy Against Drugs and
Organized Crime)
TCK
Türk Ceza Kanunu
TREVI
Terörizm, Radikalizm, Ekstremizm, Şiddet
(Terrorism, Radicalism, Extremizm, Violence)
UNODC
Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi
(United Nations Office on Drugs and Crime)
vi
GİRİŞ
Son yıllarda ülkelerin karşılaştıkları önemli güvenlik sorunları arasında
uyuşturucu ticareti ve çeşitli kaçakçılık türleri gibi organize suçlar ön plana
çıkmaktadır. Soğuk Savaş sonrasında hız kazanan küreselleşme süreci ile birlikte
yukarıda sayılan yasadışı faaliyetler sınıraşan bir niteliğe bürünerek birçok devleti
ilgilendiren bir sorun halini almıştır. Bu durum ise uluslararası işbirliğini zorunlu
hale getirmiştir. Bu çerçevede, başta Birleşmiş Milletler (BM) olmak üzere birçok
uluslararası kuruluş bünyesinde organize suçlarla mücadeleye yönelik olarak
çeşitli çalışmalar yürütülmektedir.
Avrupa Birliği’ne (AB) üye ülkeler sahip oldukları gelir düzeyi nedeniyle
uyuşturucu ve göçmen kaçakçılığı başta olmak üzere birçok organize suç türü
bakımından hedef konumda bulunmaktadırlar. Afganistan ve Latin Amerika’da
üretilen uyuşturucu maddeler birçok farklı rotadan Avrupa’ya transfer
edilmektedir. Ayrıca, Asyalı ve Afrikalı birçok yasadışı göçmenin hedefinde AB
ülkelerine ulaşmak yer almaktadır. Bu bağlamda, uyuşturucu maddelerin ve
yasadışı göçmenlerin geldikleri ülkeler kadar, AB’ye sınır komşusu olan ve
yasadışı göçmenlerin ve maddelerin geçiş yaptıkları transit ülkeler de organize
suçlarla mücadelede AB açısından büyük önem arz etmektedir.
Öte yandan Avrupa suç piyasasında Avrupalı organize suç örgütlerinin
yanı sıra, komşu coğrafyalardan ve dünyanın çeşitli bölgelerinden suç
şebekelerinin
faaliyet
göstermesi,
AB’nin
organize
suç
örgütleri
ile
mücadelesinde başta sınır komşuları olmak üzere birçok ülke ile işbirliği
yapmasını gerektirmektedir.
Ulusal ve uluslararası güvenliğe yönelik önemli bir tehdit haline gelen
organize suç örgütlerinin temel amacı, yasadışı faaliyetler yoluyla ekonomik çıkar
elde etmektir. Ancak, bu faaliyetlerden elde edilen gelirler çok yüksek
meblağlarda olup, genellikle nakit formundadır. Bu durum ise güvenlik güçlerinin
1
dikkatini çekmeden bu gelirlerin harcanmasını ve gizlenmesini zorlaştırmaktadır.
Bu nedenden ötürü, organize suç örgütleri, yasadışı faaliyetlerden elde ettikleri
karaparayı, kaynağını gizlemek ve yasal sisteme dahil etmek amacıyla “aklama”
olarak nitelendirilen bir takım işlemlerden geçirmektedir. Bu çerçevede, karapara
aklama ile mücadele gerek organize suç örgütlerince işlenen ve öncül suç olarak
nitelendirilen suçların tespit edilmesi ve cezalandırılması, gerekse organize suç
örgütlerinin gelir kaynaklarından mahrum bırakılması ve öncül suçların işleniş
amaçlarının ortadan kaldırılması bakımından büyük önem arz etmektedir. Ayrıca,
karapara aklamanın önlenmesi çerçevesinde yapılan çalışmalar ile organize suç
örgütlerinin finans ağlarının tespit edilmesi, organize suç örgütlerinin çökertilmesi
bağlamında önemli bir istihbarat kaynağıdır.
“Adalet, Özgürlük ve Güvenlik” alanı yaratmayı hedefleyen AB açısından
organize suçlarla ve karapara aklanması ile mücadele öncelikli alanlar arasında
yer almaktadır. Bu çerçevede, AB açısından önemli bir güvenlik sorunu oluşturan
organize suçlar ve suç gelirlerinin aklanması, Üye Devletlerin hükümet ve devlet
başkanlarının katıldığı Zirvelerde ele alınmış, organize suçlar ve karapara aklama
ile etkili bir mücadele yürütülmesi amacıyla çeşitli strateji belgeleri hazırlanarak,
AB müktesebatında Üye Devletler açısından bağlayıcı nitelikte birçok düzenleme
yapılmıştır. Yürütülen bu faaliyetlerde organize suçlar ve karapara aklama ile
mücadelenin dış boyutu da dikkate alınarak, AB açısından önemli konumda olan
ülkelere yönelik çalışmalara da yer verilmiştir.
AB ile tam üyelik müzakerelerini sürdüren Türkiye, Asya ve Avrupa’yı
birbirine bağlayan köprü konumu ile başta uyuşturucu ve göçmen kaçakçılığı gibi
sınıraşan suçlar olmak üzere AB’nin organize suçlar ile mücadele politikasında
büyük önem arz etmektedir. Öte yandan, günümüzde organize suç örgütleri ile
mücadele sadece kolluk kuvvetleri ve adli makamlar ile yürütülmemekte, organize
suç örgütlerinin finans ağlarına yönelik çeşitli çalışmalar da yapılmaktadır. Bu
bağlamda, suç gelirlerinin aklanması ile mücadele suç örgütlerinin temel amacı
olan ekonomik çıkarlardan mahrum bırakılmasına ve para trafiğinin ortaya
çıkarılmasına katkı sağlamaktadır. Ancak, yukarıda da belirtildiği üzere, aklama
ile mücadele sınıraşan bir konu olması nedeniyle uluslararası işbirliğini
2
gerektirmektedir. Bu çerçevede, AB açısından organize suçlarla mücadelede
Türkiye’nin suç gelirlerinin aklanması ile mücadele kapasitesinin geliştirilmesi
kritik bu konudur.
Türkiye’de, 2005 yılında AB’ye katılım müzakerelerinin başlaması ile suç
gelirlerinin aklanması ile mücadelede AB müktesebatına uyum ve idari
kapasitenin güçlendirilmesine yönelik olarak çeşitli yasal ve idari düzenlemeler
yapılmıştır. Müzakere süreci öncesi dönem ile karşılaştırıldığında Türkiye aklama
ile mücadelede önemli yol katetmekle birlikte Avrupa Komisyonu tarafından
hazırlanan İlerleme Raporlarında belirtildiği üzere AB müktesebatına henüz tam
uyum sağlamış olmayıp atılması gereken bazı adımlar bulunmaktadır.
Bu çalışmada, AB’nin güvenlik açısından öncelikleri arasında yer alan
organize suçlar ile suç gelirlerinin aklanması arasındaki ilişkiyi ortaya koyarak,
AB’de suç gelirlerinin aklanması ile mücadele kapsamında gelinen noktaya ve
Birliğe üyelik müzakereleri sürecinde Türkiye’de bu alanda yapılmakta ve
yapılacak
olan
çalışmalara
ilişkin
özlü
bir
değerlendirme
sunmak
amaçlanmaktadır. Tezde ayrıca, küresel bir sorun haline gelen suç gelirlerinin
aklanması ile mücadelede yapılan uluslararası düzenlemelerin etkinliğinin nasıl
artırılabileceği, bu kapsamda oldukça önemli bir ekonomik ve siyasi birlik olan
AB’nin ne gibi bir rol üstlenmesi gerektiği, nasıl katkı sağlayabileceği ve AB’ye
katılım müzakerelerini sürdüren Türkiye’nin bu süreçte nasıl bir yol izlemesi
gerektiği sorularına yanıt aranacaktır.
Bu çerçevede, tezin ilk bölümünde, organize suç ve suç gelirlerinin
aklanması olguları incelenecektir. Bu kapsamda, ilk olarak uluslararası metinlere
ve yapılan akademik çalışmalara atıfta bulunularak organize suçun ve organize
suç örgütlerinin tanımı yapılacak ve organize suç örgütlerinin özelliklerine ve
faaliyet alanlarına değinilecektir. Organize suç kavramının açıklanmasının
ardından, organize suç örgütleri açısından büyük öneme sahip aklama konusu ele
alınacaktır. Bu bölümde, aklama suçunun tanımı verilerek, aşamaları ve
yöntemleri incelenecektir. Son olarak organize suçlar ve aklama ile mücadele
alanında Birleşmiş Milletler, Mali Eylem Görev Gücü (Financial Action Task
3
Force-FATF), Avrupa Konseyi, Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu
(International Monetary Fund-IMF)
başta olmak üzere birçok uluslararası
kuruluşun çalışmalarına yer verilecektir.
İkinci bölümde AB’de organize suçun boyutuna, organize suçlara ilişkin
tehdit değerlendirmelerine ve Birlik bünyesinde organize suçla mücadeleye
yönelik çalışmalara yer verilecektir. Avrupa Polis Teşkilatı’nın (EUROPOL)
organize suçlara ilişkin raporları çerçevesinde, organize suçun AB’de ulaştığı
boyutlar ortaya konarak, AB’nin organize suçlarla mücadele politikasını
belirleyen temel belgeler incelenecektir.
Üçüncü bölümde, AB müktesebatında suç gelirlerinin aklanmasına yönelik
Zirve kararları, tüzük, direktif, tebliğ ve çerçeve kararı gibi düzenlemeler
incelenerek AB’nin bu alandaki politikası ortaya konulacaktır.
Dördüncü bölümde ise, organize suçlarla ve suç gelirlerinin aklanması
ile mücadele kapsamında Türkiye’nin AB ile müzakere süreci ele alınacaktır.
Organize suçlarla mücadelenin ele alındığı 24 No’lu “Adalet, Özgürlük ve
Güvenlik” faslının ve suç gelirlerinin aklanması ile mücadelenin ele alındığı 4
No’lu “Sermayenin Serbest Dolaşımı” faslının ilgili bölümlerine odaklanılarak,
Türkiye’nin, organize suçlarla mücadelenin en önemli yapıtaşlarından biri olan
suç gelirlerinin aklanmasının önlenmesine ilişkin politikaları hakkında bir
değerlendirme sunulacaktır.
Beşinci bölümde ise organize suçlarla mücadelenin temel bileşenlerinden
olan suç gelirlerinin aklanması ile mücadele kapsamında, çeşitli uluslararası
kuruluşlar bünyesinde yapılan çalışmaların ve AB’nin karapara aklama ile
mücadele politikalarının bir değerlendirmesi yapılarak, bu politikaların daha da
etkin hale getirilmesi amacıyla ne gibi adımlar atılabileceğine ilişkin çeşitli
önerilerde bulunulacak ve AB’ye tam üyeliği hedefleyen Türkiye’nin bu süreçte
ne gibi çalışmalar yapması gerektiği tartışılacaktır.
Sonuç bölümünde ise, tezin bölümleri ile ilgili genel bir değerlendirme
yapılacaktır.
4
BİRİNCİ BÖLÜM
ORGANİZE SUÇLAR VE SUÇ GELİRLERİNİN AKLANMASI
Bu bölümde son yıllarda, ülkelerin tehdit değerlendirmelerinde ön
sıralarda yer alan organize suç ve suç örgütleri ile yasadışı faaliyetler neticesinde
elde edilen karaparanın kaynağının gizlenmesi ve yasal sisteme dahil edilmesi
olarak nitelendirilen aklama kavramı ele alınacaktır.
1.1. ORGANİZE SUÇLAR VE SUÇ ÖRGÜTLERİ
1990’ların başında Soğuk Savaş’ın sona ermesi ve küreselleşme sürecinin
hız kazanması ile birlikte ülkelerin tehdit algılamaları değişmeye başlamış ve yeni
güvenlik sorunları ortaya çıkmıştır. Daha önce bir iç güvenlik sorunu olarak ele
alınan organize suç örgütleri, oluşan yeni uluslararası sistemde sınıraşan
uyuşturucu kaçakçılığı, insan ticareti, göçmen kaçakçılığı, organ-doku ticareti,
silah, nükleer madde ve tarihi eser kaçakçılığı gibi faaliyetler sonucunda
uluslararası güvenlik sorunu haline gelmiştir. Bu bölümde, ulusal ve uluslararası
güvenliğe yönelik önemli bir tehdit haline gelen organize suçun çeşitli tanımlarına
yer verilerek, organize suç örgütlerinin özelliklerine ve küresel düzeyde faal olan
çeşitli suç örgütlerinin faaliyet alanlarına değinilecektir.
1.1.1. Organize Suçun Tanımı
Günümüzde organize suç kavramı yoğun bir şekilde kullanılmasına
rağmen, henüz üzerinde uzlaşılmış bir tanımı bulunmamaktadır. Genellikle,
uyuşturucu, silah, nükleer madde, insan ticareti gibi yüksek gelir sağlayan ve
belirli bir organizasyon tarafından işlenen suçlar, organize suç olarak
nitelendirilmektedir.
Organize suç kavramı ilk olarak 1920’li yıllarda Amerika Birleşik
Devletleri’nde (ABD) kullanılmaya başlanmasına rağmen tanımı ilk kez 1968
5
yılında Amerikan Kongresi tarafından yapılmıştır.1 Kongre, “kumar, fuhuş,
tefecilik, uyuşturucu kaçakçılığı, haraç ve diğer yasadışı faaliyetlere karışan üst
seviyede teşkilatlanmış ve disiplinli bir oluşumun üyelerinin yasadışı faaliyetleri”
organize suç faaliyeti olarak tanımlamaktadır.2
Kanada hükümeti ise suçun temel amacına ve etkilerine atıfta bulunarak
organize suç kavramını, “iki veya daha fazla kişiden oluşan bir grup tarafından
ekonomik çıkar elde etmek amacıyla gerçekleştirilen ve ekonomik, sosyal ve
güvenlik perspektiflerinden ciddi negatif etkileri olan faaliyetler” olarak
tanımlamaktadır.3 Alman Federal Polisi’ne göre organize suç, “belirli bir grup
insanın belirli bir süre için yasadışı eylemlerde işbirliği yapmaya karar verip
görev dağılımı yaparak kısa sürede büyük karlar elde etmeyi amaçlayan suç”
biçimidir.4
Akademik literatürde ise “ulusal ve uluslararası düzeyde organizasyon
oluşturarak yasalara aykırı biçimde, haksız menfaat veya yüksek kazanç sağlamak
amacıyla, ekonomik veya idari yapıyı doğrudan veya dolaylı olarak kontrol eden,
ele geçiren ve ortaya çıkarılması için uzun süreli hassas çalışma gerektiren suçlar”
organize suç olarak değerlendirilmektedir.5
Yukarıda verilen tanımlardan anlaşılacağı üzere, belirli bir yapılanma
tarafından haksız menfaat elde etmek amacıyla işlenen suçlar organize suç
kapsamında ele alınmaktadır. Diğer bir ifade ile organize suçu diğer suçlardan
ayıran temel özellik, organize suç örgütü adı verilen ve temel bazı özellikleri
bulunan belirli yapılanmalar dahilinde işlenen suçlar olmasıdır.
1
Ömer Ersoy, Organize Suç Olgusu ve Ulusal Mücadele Konsepti, Polis Akademisi Güvenlik
Bilimleri Enstitütüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2005, s.17-18
2
D. Lyman Micheal ve Garry Potter, Organized Crime, 2., Prentice Hall, New Jersey, 2000, s.15
3
Frank Madsen, Transnational Organized Crime, Routledge, London, 2009, s. 15
4
Ömer Ersoy, “Sosyolojik Açıdan Organize Suçu Anlamaya Yönelik Çabalar”, Avrasya Dosyası,
Cilt 12 , Sayı 3, 2006, s.231
5
Yavuz Kahya ve Necmettin Özerkmen, Bir Gulyabani: Organize Suç Örgütleri “Mafya”, Adalet
Yayınevi, Ankara, 2007, s.24
6
1.1.2. Organize Suç Örgütleri: Nitelikleri ve Faaliyet Alanları
Organize suç örgütleri, ekonomik çıkar elde etmek amacıyla belirli bir
hiyerarşi içerisinde suç işleyen yapılanmalar olarak tanımlanabilir. Benzer şekilde,
ABD Federal Soruşturma Bürosu’na (Federal Bureau of Investigation-FBI) göre
“belirli bir yapıya sahip ve temel amacı yasadışı faaliyetlerde bulunarak maddi
çıkar elde etmeyi amaçlayan birliktelik”ler organize suç örgütüdür. 6 İngiltere
Ulusal Suç ve İstihbarat Servisi (National Crime and Intelligence Service-NCIS)
ise daha kapsamlı bir tanımlamaya gitmekte ve “üç veya daha fazla kişiden
oluşan, süreklilik arz eden, üyeleri gelir veya güç elde etmeyi hedefleyen ve bu
amaç doğrultusunda ciddi suç faaliyetlerine karışan oluşum”ları organize suç
örgütü olarak değerlendirmektedir.7
Fransız Ceza Kanunu’nda “en az 5 yıl cezayı gerektiren bir ya da daha
fazla cürümü işlemek maksadıyla, bir ya da daha fazla maddi fiillerle ortaya çıkan
herhangi bir gizli ittifak yada grup” organize suç örgütü olarak tanımlanmaktadır.8
Türk hukuk sisteminde ise organize suç” kavramına ilişkin düzenleme 5237 sayılı
Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) yapılmıştır. TCK’nın 220. maddesinde organize
suç örgütlerine ilişkin olarak kapsamlı bir tanım getirilmemekte ancak “örgütün
varlığı için üye sayısının en az üç olması gerekir” ifadesine yer verilmektedir.9
Ulusal polis teşkilatları arasında işbirliğini ve bilgi akışını geliştirmek
amacıyla kurulmuş olan Uluslararası Polis Teşkilatı’nın (INTERPOL) tanımında
organize suç faaliyetlerinin uluslararası boyutuna dikkat çekilmekte ve organize
suç örgütleri, “temel amacı ekonomik kar elde etmek olan ve ulusal sınırlarla
bağlı olmaksızın sürekli olarak yasadışı faaliyetlerde bulunan birden fazla insanın
bir araya geldiği topluluk” olarak tanımlanmaktadır.10
6
http://www.fbi.gov/hq/cid/orgcrime/glossary.htm, (12.11.2009)
Emmanouela Mylonaki, “The Manipulation of Organised Crime by Terrorists: Legal and Factual
Perspectives”, International Criminal Law Review, Cilt 2, 2002, Hollanda, s.223
8
Ö.Ersoy, 2005, s.35
9
5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu, Resmi Gazete Tarih/Sayı: 12.10.2004/25611
10
F. Madsen, 2009, s.16
7
7
Avrupa Konseyi tarafından 2004 yılında yapılan organize suç örgütü
tanımında bu oluşumlar tarafından kullanılan metotlara ve mali çıkar elde etme
amacına da dikkat çekilerek “doğrudan veya dolaylı olarak mali veya diğer maddi
çıkarlar elde etmek amacıyla üç ya da daha fazla kişiden oluşan, uzun süreden beri
var olan ve korkutma, şiddet, yolsuzluk gibi metotları kullanarak birlikte
planlanmış ciddi suçlar işleme amacı güden oluşumlar” organize suç örgütü olarak
tanımlanmaktadır.11
Organize suçlar ile mücadelede temel belge niteliğinde olan Sınıraşan
Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin (SASMUS) 2.
maddesinde organize suç örgütü;
“doğrudan veya dolaylı olarak mali veya diğer bir maddi çıkar elde etmek
amacıyla belli bir süreden beri varolan ve bu sözleşmede belirtilen bir veya daha
fazla ağır suç veya yasadışı eylemi gerçekleştirmek amacıyla birlikte hareket
eden, üç veya daha fazla kişiden oluşan yapılanmış bir grup”
olarak tanımlanmaktadır.12 Söz konusu maddede bahsi geçen ağır suç kavramı ise
en az 4 yıl hapis cezası ile cezalandırılan suçları kapsamaktadır. BM
Sözleşmesi’nde yer alan tanıma benzer bir tanım da AB tarafından yapılmıştır.
Buna göre organize suç örgütü “4 yıldan az olmamak şartıyla hapis cezası ile
cezalandırılabilecek suçları işlemek amacıyla ikiden fazla kişi tarafından uzun
süreli olarak oluşturulmuş birliktelik” olarak tanımlamaktadır.13
SASMUS ile getirilen kapsamlı tanımdan sonra AB daha dar kapsamlı
organize suç örgütü tanımını genişletme ihtiyacı hissetmiş ve 2001 yılında Avrupa
Komisyonu ve EUROPOL tarafından hazırlanan bir raporda bir oluşumun
organize suç örgütü kategorisinde değerlendirilebilmesi için bazı özelliklere sahip
olması gerektiği ifade edilmiştir. Buna göre bir organize suç örgütünün temel
özellikleri şunlardır: ikiden fazla kişinin işbirliği, süreklilik, ağır suç kapsamına
giren faaliyetler, ekonomik çıkar ve/veya güç elde etme.
11
Council of Europe, Crime Analysis: Organised Crime-Best Practice Survey No.4, Strasbourg,
2002, s.6
12
United Nations, Convention against Transnational Organized Crime, Palermo, 2000
13
Council of the European Union, Joint action of 21 December 1998 adopted by the Council on
the basis of Article K.3 of the Treaty on European Union, on making it a criminal offence to
participate in a criminal organisation in the Member States of the European Union, 98/733/JHA,
Official Journal L351, Brussels, 1998
8
Söz konusu rapora göre, bu 4 temel özelliğin yanı sıra; üyeler arasında
görev dağılımı, disiplin, uluslararası düzeyde faaliyet gösterme, şiddet kullanımı,
ticari işletmelerin kullanılması, karapara aklama faaliyetleri, siyaset, bürokrasi,
medya, yargı ve iş dünyasına nüfuz edebilme özelliklerinden en az ikisinin varlığı
gereklidir.14 Benzer bir yaklaşım Avrupa Konseyi tarafından da benimsenmiş
olup, bir oluşumun organize suç örgütü kapsamında değerlendirilebilmesi için
Avrupa Komisyonu ve EUROPOL tarafından belirlenen nitelikler aynı şekilde
kabul edilmiştir.15
Organize suç örgütlerine ilişkin birçok akademik çalışması bulunan
Abadinsky de organize suç örgütlerini tanımlamak için bir takım kriterler
belirlemiştir. Buna göre organize suç örgütleri; ideolojik değildir; hiyerarşiktir,
süreklilik arz ederler, iş bölümüne ve fonksiyonel uzmanlaşmaya dayanır, belirli
kural ve usullerle yönetilir, şiddete ve rüşvete başvurur ve monopol oluşturmayı
amaçlar.16
Ulusal ve uluslararası kuruşların ve akademik çevrelerin yaptıkları
çalışmaları ışığında organize suç örgütlerinin özellikleri kısaca şu şekilde
açıklanabilir:
 Ekonomik Çıkar Elde Etmeyi Amaçlarlar: Organize suç örgütleri azami
düzeyde kar elde edebilmek amacıyla yasadışı faaliyetlerde bulunurlar. Bu
noktada, organize suç örgütleri, ideolojik temele dayanan ve politik hedefleri olan
terör örgütlerinden ayrılırlar. Organize suç örgütleri ekonomik çıkar güdüsüyle
hareket ederken, terör örgütleri için yasal ve yasadışı faaliyetlerden elde edilen
kazançlar, politik amaçlarına ulaşmada bir araç görevi görür.17
14
European Commission, Joint Report from Commission Services and Europol- Towards an
European Strategy to Prevent Organised Crime, Commission Staff Working Paper, SEC (2001)
433, Brussels, 2001, s.42
15
Council of Europe, Organized Crime Situation Report 2004, Strasbourg, 2004, s.7-8
16
Howard Abadinsky, Organized Crime, Thomas Learning, United States, 1999, s.1
17
Özgür Ütük, International Fight against the Financing of Terrorism, ODTÜ İktisadi ve İdari
Bilimler Fakültesi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2009, s.25-26
9
 Mevcut Yapı ile Çatışmazlar, Nüfuz Etmeye Çalışırlar: Organize suç ile,
siyasi, ekonomik ve finansal sistem arasında çok yakın bir ilişki bulunmaktadır.
Wright’ın belirttiği üzere organize suç örgütleri faaliyetlerini etkili bir şekilde
yürütmek ve suçtan elde ettikleri gelirleri kullanılabilir fonlara çevirmek için mali
piyasalara ihtiyaç duymaktadır. Bu sebepten ötürü, terör örgütlerinin aksine
organize suç örgütleri mevcut yapıyı hedef almamakta, sistem içerisinde çıkar
elde etmeyi hedeflemektedirler.18 Ancak, sistem içerisinde faaliyet gösteren
organize suç örgütleri bir süre sonra sisteme zarar vermeye başlamaktadır.
Kullandıkları, baskı, şantaj, tehdit ve rüşvet gibi yöntemler demokrasiye, hukukun
üstünlüğüne ve devlet otoritesine ciddi zararlar vermekte ve toplumun devlete ve
yargı mekanizmasına güvenini azaltmaktadır. Ayrıca, Shelley’in ifade ettiği gibi
zaman içerisinde güçlenen organize suç örgütleri devlet yönetimine nüfuz etmekte
ve hatta yönetimi kontrol eder hale gelmektedirler.19 Bu duruma örnek olarak,
devlet mekanizması ile organize suç örgütlerinin çok yoğun ilişkiler içerisinde
oldukları, İtalya ve Kolombiya verilebilir.
 Uzmanlaşma ve İşbölümü: Karlılığı çok yüksek olan uyuşturucu kaçakçılığı,
göçmen kaçakçılığı vb. sınıraşan boyutu da bulunan suçlar, uzmanlaşma ve
işbölümü gerektirmektedir. Örneğin, uyuşturucu maddenin üretimi, saklanması,
farklı bir şehre veya ülkeye transferi ve müşteri bulunması uyuşturucu ticaretinin
farklı aşamalarını oluşturmakta ve bu aşamaların her biri o konuda uzmanlaşmış
örgüt üyeleri tarafından gerçekleştirilmektedir. Suçtan elde edilen gelirlerin
aklanması ise uzmanlık gerektiren bir diğer alan olup, örgütün aklayıcıları
tarafından gerçekleştirilmektedir. Lilley’in belirttiği gibi uzmanlaşma ve işbölümü
sayesinde uluslararası çapta faaliyet gösteren suç örgütleri, birçok uluslararası
şirket gibi oldukça iyi örgütlenmiş, iyi bir finansman ağına sahip ve teknolojiyi
yakından takip eden yapılar haline gelmiştir.20
18
Alan Wright, Organised Crime, Willan Publishing, Devon, United Kingdom, 2006, s.51
Louise Shelley, “Transnational Organized Crime: An Imminent Threat to the Nation State”,
Journal of International Affairs, Cilt 48 Sayı 2, 1995, s.469
20
Peter Lilley, Dirty Dealing: The Untold Truth about Global Money Laundering, International
Crime and Terrorism, Koagan Page, Londra, 2006, s.6
19
10
 Şiddet Kullanımı ve Rüşvet: Şiddet kullanımı organize suç örgütlerinin en
tipik özelliklerinden birisidir. Organize suç örgütleri hem üçüncü kişilere karşı
hem de örgüt içerisinde disiplini sağlamak amacıyla örgüt üyelerine karşı şiddet
kullanımına başvurmaktadır. Ayrıca, organize suç örgütleri rekabet içerisinde
oldukları diğer örgütlerle anlaşmazlıklarında ve pazar paylaşımı mücadelelerinde
şiddete başvurmaktadır. Rüşvet ise organize suç örgütleri tarafından siyaset,
bürokrasi, ekonomi, adalet ve medya dünyasına nüfuz etmede, kolluk
kuvvetlerinin takibinden ve mahkûmiyetlerden kurtulmada ve özellikle medya
cephesinden gelmesi muhtemel sosyal baskıları engellemede yoğun bir şekilde
kullanılmaktadır.
 Ticari İşletmelerin Kullanılması: Organize suç örgütleri, yasadışı yollardan
elde ettikleri geliri aklamak amacıyla ticari işletmelerden faydalanmaktadırlar.
Bunun yanı sıra oldukça yüksek meblağlarda harcama yapan organize suç örgütü
üyeleri, dikkat çekmemek amacıyla işadamı görüntüsünü kullanmaktadırlar. Bu
sayede ayrıca, toplum nezdinde önemli bir itibar da edinilmesi hedeflenmektedir.
Ticari işletmelerin organize suç örgütleri tarafından kullanılmasının diğer bir
sebebi de bazı yasadışı faaliyetlerin gerçekleştirilmesini kolaylaştırmaktır.
Örneğin, uyuşturucu ticareti yapan organize suç örgütleri yasal taşıma şirketleri
vasıtasıyla sevkiyatlarını gerçekleştirebilmektedirler.21
 Suç Gelirlerinin Aklanması: Organize suç örgütleri açısından elde edilen
yasadışı gelirlerin yasal sisteme dahil edilmesi büyük önem arz etmektedir. Bu
sayede, elde edilen karaparanın kaynağı gizlenmekte ve öncül suç tabir edilen
gelir getirici yasadışı faaliyetten uzaklaşılmaktadır. Ayrıca, aklama ile suç
gelirlerinin müsaderesinin önüne geçilebilmekte ve yasal görünüm altında daha
kolay bir şekilde kullanılabilmektedir. Organize suç örgütleri yasal görüntü
kazandırdıkları suç gelirlerini, faaliyetlerini daha da artırmak ve etki alanlarını
geliştirmek amacıyla kullanmaktadırlar. Bu çerçevede, organize suç örgütlerini
vücuda, parayı vücut için gerekli kana benzeten Aykın’ın ifade ettiği üzere “para
21
Hasan Aykın, “Dünyanın (…) nci Büyük Endüstrisi Organize Suç Örgütleri ve Kara Para
Aklama”, Yaklaşım Dergisi, Ankara, Sayı 176-177, Ağustos-Eylül 2007, s.7
11
organize suç örgütleri için kan gibidir ve aklama bu sürecin kalbidir. Böylece
temiz kan sağlıklı ve zinde kalması için tüm vücuda pompalanır.”22
 Teknolojiden Yararlanırlar: Organize suç örgütleri, teknoloji alanında
kaydedilen gelişmelerin sağladığı imkanlardan azami ölçüde faydalanmaktadırlar.
Özellikle uyuşturucu kaçakçılığında, son yıllarda internet üzerinden yapılan
satışlarda büyük artış yaşanmıştır. Ayrıca, sanal ortamda yapılan dolandırıcılık,
kişisel bilgilerin ve kredi kartı bilgilerinin çalınması, fikri mülkiyet haklarının
ihlali, çocuk pornosu ve beyaz kadın ticareti organize suç örgütlerinin teknolojiyi
kullanarak gerçekleştirdiği yasadışı faaliyetlerin başında gelmektedir. 23 Öte
yandan, teknolojik gelişmeler organize suç örgütlerine örgüt üyeleri arasında
güvenli iletişimin sağlanması bağlamında önemli avantajlar sağlamaktadır.
Organize suç örgütleri teknolojiden suç gelirlerini aklamada da yoğun bir şekilde
faydalanmaktadırlar. İnternet bankacılığı, smart kartlar ve elektronik para bu
kapsamda organize suç örgütlerinin kullandığı
yöntemler arasında yer
almaktadır.24
 Uluslararası
Çapta
Faaliyet
Gösterirler:
Günümüzde
organize
suç
örgütlerinin faaliyetleri arasında uyuşturucu ticareti, göçmen, silah ve sigara
kaçakçılığı gibi uluslararası suçlar yer almaktadır. Bu faaliyetlerin bir kısmı
dünyanın birçok bölgesinde faaliyet gösteren Çinli, İtalyan, Rus ve Latin
Amerikalı suç örgütleri tarafından yürütülmektedir.25 Öte yandan, yukarıda
sayılan suçlar sadece bir ülkede faaliyet gösteren organize suç örgütlerinin ortak
çalışması
ile
de
gerçekleştirilmektedir.
Örneğin,
Afganistan’da
üretilen
uyuşturucu batıya doğru ilerlerken geçtiği ülkelerdeki organize suç örgütleri
tarafından bir diğerine transferi gerçekleştirilmekte ve ülke içindeki dağıtımı da
yerel suç grupları tarafından yapılmaktadır. Benzer, süreçler göçmen, silah ve
sigara kaçakçılığı başta olmak üzere diğer suçlarda da yaşanmaktadır. Bu
22
a.g.m. , s.6
Ersin Yalçın, Sınıraşan Organize Suçlarla Mücadelede Avrupa Birliği-Türkiye İlişkileri, Polis
Akademisi Güvenlik Bilimleri Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2007, s.50
24
Patrick Moulette, “Money Laundering: Staying Ahead of the Latest Trends”, OECD Observer,
Sayı: 220, Paris, 2000, http://www.oecdobserver.org/news/fullstory.php/aid/244 (22.11.2009)
25
Emrah Özdemir, Sınıraşan Örgütlü Suç Gruplarının Uluslararası Güvenliğe Etkilerinin
Kolombiya ve İtalya Örnekleri Üzerinden Değerlendirilmesi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans
Tezi, Kara Harp Okulu, Savunma Bilimleri Enstitüsü, Ankara, 2006, s.43-48
23
12
bağlamda,
yerel
organize
suç
örgütleri
de
uluslararası
çapta
faaliyet
göstermemelerine karşın diğer ülkelerdeki suç örgütleri ile yaptıkları işbirliği
sonucunda uluslararası bir ağın bir parçası haline gelmektedirler.
Günümüzde organize suç örgütleri karlılığı yüksek birçok alanda faaliyet
göstermektedir. Abadinsky suç örgütlerince yürütülen faaliyetleri üç gruba
ayırmaktadır; yasadışı malların tedariki, yasadışı hizmetlerin sağlanması ve yasal
ekonomik faaliyetlerin suistimali. Yasadışı malların tedariki kapsamında
uyuşturucu madde üretimi ve pazarlanması, silah ve mühimmat, nükleer madde,
sigara, tarihi eser, nesli tehlikede olan canlı türlerinin kaçakçılığı ve lüks oto
hırsızlığı ve kaçakçılığı yer almaktadır. Buradaki temel nokta talep edilen malların
teminin yasal yollarla mümkün olmaması veya çok pahalıya elde edilmesidir.
Yasadışı hizmetler ise, göçmen kaçakçılığını, fuhuşu, yasadışı bahis ve kumarı ve
tefeciliği kapsamaktadır. Yasal ekonomik faaliyetlerin suistimal edilmesi
kategorisinde ise haraç almak, dolandırıcılık ve ihaleye fesat karıştırmak yer
almaktadır.26
Türkiye’de organize suç örgütlerinin başlıca faaliyetleri arasında silah ve
uyuşturucu madde kaçakçılığı, otomobil kaçakçılığı, organ ve doku kaçakçılığı,
insan ticareti, tefecilik, nükleer madde kaçakçılığı, dolandırıcılık, karapara
aklama, gasp, hileli iflas, irtikap, haraç almak, korsan ürünlerin üretimi ve
pazarlanması, kalpazanlık, kaçak et kesimi, kaçak gıda üretimi, ihale
yolsuzlukları, yerel yönetimler üzerinde rüşvet ve şiddet kullanılarak baskı
kurulması, kadın ticareti ve yasadışı bahis ve kumar oynatılması yer almaktadır.27
Organize suç faaliyetlerinden elde edilen gelirlere ilişkin olarak çeşitli
tahminler yürütülmektedir. Örneğin, Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi
(United Nations Office on Drugs and Crime-UNODC) tarafından 2007 yılında
yayımlanan “Uyuşturucu Raporu”nda uluslararası uyuşturucu ticaretinden elde
edilen gelirin 320 milyar dolar civarında olduğu tahmin edilmektedir. Uluslararası
Çalışma Örgütü’nün (International Labor Organization-ILO) 2005 yılında yaptığı
26
Ö. Ersoy, 2005, s.47
Sedat Güner, Organize Suç Örgütleri, Kara Para ve Aklanması, Bilgi Yayınevi, Ankara, 2003,
s.71-73
27
13
bir çalışmada insan ticaretinden elde edilen gelirin 32 milyar dolar olduğu ifade
edilmektedir.28 Sahtecilik suçlarından ise yılda yaklaşık 470 milyar dolar, yasadışı
hafif silah ticaretinden ise 4 milyar dolar civarında gelir elde edildiği tahmin
edilmektedir.29
Suç
örgütlerinin
cirolarına
ilişkin
olarak
da
çeşitli
tahminler
yürütülmektedir. Buna göre, küresel çapta faaliyet gösteren Kolomiyalı Cali
Karteli’nin 206 milyar dolar, Çinli Triadların 200 milyar dolar, “Organinztsya”
diye tabir edilen Rus mafyasının 200 milyar dolar ve Japon Yakuzaları’nın ise 90
milyar dolar civarında yıllık hasıla elde ettikleri ifade edilmektedir. 30 Elde edilen
bu suç gelirlerinin aklanan miktarının ise, dünya gayrisafi hasıla toplamının %
2’si ile % 5’i arasında bir orana tekabül ettiği ifade edilmektedir. 31 BM’nin
tahminlerine göre ise bir yılda yasal sisteme dahil edilen suç gelirlerinin 800
milyar dolar ile 2 trilyon dolar arasında değişmektedir.32
Yukarıda verilen rakamlar tahmini rakamlar olmasına karşın organize suç
örgütlerinin ulaştığı boyuta ilişkin önemli ipuçları vermekte ve günümüzde
uluslararası bir şirket gibi faaliyet gösteren organize suç örgütlerinin ne kadar
önemli bir güvenlik sorunu haline geldiğini ortaya koymaktadır.
1.2. SUÇ GELİRLERİNİN AKLANMASI
1.2.1. Tanımı
Suç geliri veya karapara kavramı, herhangi bir yasadışı faaliyet sonucunda
elde edilen her türlü ekonomik değeri ifade etmektedir. Suç gelirinin aklanması
ise öncül suç olarak tabir edilen yasadışı faaliyetlerden elde edilen gelirlerin yasal
28
United Nations Office on Drugs and Crime, World Drug Report, Vienna, 2007, s.170
Kimberly Thachuk, “Terörizme Destek Veren Kaynaklarla Mücadele”, Küresel Terörizm ve
İşbirliği Sempozyumu, Genelkurmay Başkanlığı Terörizmle Mücadele Mükemmeliyet Merkezi,
Ankara, 2006, s.60-61
30
P.Lilley, 2006, s.18-27 ve S.Güner, 2003, s.58-59
31
http://www.fatfgafi.org/document/29/0,3343,en_32250379_32235720_33659613_1_1_1_1,00.html (20.02.2010)
32
http://www.unodc.org/unodc/en/money-laundering/globalization.html (20.02.2010)
29
14
yollardan elde edilmiş gibi gösterilmek amacıyla yasal finansal sisteme sokulması
sürecidir.
Suç gelirlerinin aklanması ve terörizmin finansmanı ile mücadelede
uluslararası standart koyucu pozisyonunda olan ve üye ülkelerin bu standartlara
uyumunu denetleyen FATF suç gelirlerinin aklanmasını öncül suçlardan elde
edilen gelirin kaynağının gizlenerek yasal yolardan elde edilmiş gibi gösterilmesi
olarak tanımlamaktadır.33 Bu bağlamda aklama süreci; öncül bir suç işlenmesi, bu
suç sonucunda herhangi bir ekonomik değer elde edilmesi ve bu ekonomik
değerleri yasadışı nitelikten çıkarıp bunlara yasal görünüm kazandırılmasına
yönelik faaliyetleri kapsamaktadır.34
Öncül suç kavramı ülkeden ülkeye değişiklik göstermekte olup, FATF’in
suç gelirlerinin aklanmasının önlenmesine ilişkin 40 Tavsiye Kararı’nda üye
ülkelerin öncül suçları, tüm suçlara atıfta bulunarak veya eşik tabir edilen belirli
hapis cezası sınırı belirleyerek veya öncül suçları listeleyerek veya bu yöntemlerin
kombinasyonu ile tanımlayabilecekleri ifade edilmektedir. Eşik yöntemine göre
öncül suçlar, ülke yasaları gereğince cürüm kategorisine giren tüm suçları veya
ceza üst sınırı 1 yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçları veya yasal
sistemlerinde asgari ceza miktarı usulünü bulunan ülkeler bakımından en az 6
aydan fazla cezayı gerektiren suçları kapsaması gerekmektedir. Öte yandan,
öncül suçları belirlemede hangi yöntem benimsenirse benimsensin, her ülkenin
asgari olarak FATF tarafından belirlenmiş suç kategorilerini içeren suçları öncül
suç olarak kabul etmesi gerekmektedir. Belirlenmiş suç kategorileri şunlardır;
organize suç örgütüne katılma, haraç, terör, terörizmin finansmanı, insan ticareti,
göçmen kaçakçılığı, cinsel istismar, uyuşturucu kaçakçılığı, silah kaçakçılığı,
çalıntı ve diğer eşyaların yasadışı ticareti, yolsuzluk ve rüşvet, dolandırıcılık,
parada sahtecilik, sahte ve korsan ürün üretimi, çevre suçu, cinayet, ağır yaralama,
adam kaçırma, rehin alma, soygun veya hırsızlık, kaçakçılık, gasp, evrakta
33
http://www.fatfgafi.org/document/29/0,3343,en_32250379_32235720_33659613_1_1_1_1,00.html (21.02.2010)
34
http://www.masak.gov.tr/SucGelirlerininAklanmasi/genel_bilgi.htm (21.02.2010)
15
sahtecilik, korsanlık, içerden öğrenenlerin ticareti (insider trading) ve piyasa
manipülasyonu.35
Türkiye’de, 4208 sayılı “Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine Dair
Kanun”un yürürlükte olduğu dönemde öncül suçlar sayma yöntemi ile belirlenmiş
iken 5237 sayılı “Türk Ceza Kanunu”nun 282. maddesinde eşik yaklaşımı
benimsenerek “alt sınır altı ay ve daha fazla hapis cezası gerektiren suçlar” öncül
suç olarak belirlenmiştir.36
1.2.2. Aşamaları
Aklama işleminde suç gelirinin gerçek sahibi ve kaynağının gizlenmesi,
paranın nakit formundan kurtulması, bu işlemle ile ilgili ipuçlarının ortadan
kaldırılması ve suç gelirinin daima kontrol altında tutulması amaçlanmaktadır.37
Bu amaçlar doğrultusunda gerçekleştirilen aklama sürecinin üç aşaması
bulunmaktadır: Yerleştirme (placement), ayrıştırma (layering) ve bütünleştirme
(integration). Aklama kavramı Al Capone’un açtığı çamaşırhaneler aracılığıyla
yasadışı faaliyetlerden elde ettiği geliri yasal yollardan elde etmiş gibi göstermesi
üzerine kullanılmaya başlanmıştır. Bu çerçevede, aklama süreci kirli çamaşırın
makinede yıkanmasına sürecine benzetilmektedir. Birinci aşamada çamaşır
makineye atılmakta, ikinci aşamada çamaşır yıkanmakta ve üçüncü aşamada
temiz çamaşır makineden çıkarılmaktadır. Ancak, aklamada bütün aşamaların tek
tek gerçekleşmesi zorunlu değildir. Bazı durumlarda, bu aşamaların ikisi veya üçü
tek bir işlemde gerçekleşebilir veya süreç bazı aşamalar gerçekleşmeden
tamamlanabilir.
Yerleştirme: Genellikle, uyuşturucu kaçakçılığı gibi suçlardan elde edilen gelirler
nakit formundadır. Ancak, çok yüksek meblağlardaki nakit para dikkat çekici
olması yanı sıra, taşınması ve saklanması bakımından da bir takım zorluklar
35
http://www.fatf-gafi.org/dataoecd/7/40/34849567.PDF (22.02.2010)
http://www.masak.gov.tr/SucGelirlerininAklanmasi/genel_bilgi.htm (21.02.2010),
5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu, Resmi Gazete Tarih/Sayı: 12.10.2004/25611
37
Süleyman Aydın, “Karapara Aklama ile Mücadele ve Uluslararası Enstrümanlar”, Karapara
Aklama ve Terörizmin Finansmanı, (Der. Süleyman Aydın), Adalet Yayınevi, Ankara, 2008, s.177
36
16
içermektedir. Bu sebepten ötürü, elde edilen gelirin nakit formundan kurtarılarak
finansal sisteme sokulması gerekmektedir. Yerleştirme adı verilen aşamada ise
suçtan elde edilen gelir finansal sisteme dahil edilmektedir.
Bu aşamada, suçtan elde edilen gelir ile kaynağı arasındaki bağ henüz
kesilmemiştir. Ayrıca, nakit halde bulunan suç geliri, finansal kuruluşlar
aracılığıyla yasal finans sistemine girişinde şüpheli işlem bildirimine konu
olmaktadır. Bu nedenle suç gelirinin aklama ile mücadele eden birimlerce
bulunması ve el konulması riski en çok bu aşamada yüksektir.38 Diğer bir ifade ile
yerleştirme, aklayıcılar için en zor, mali istihbarat birimleri açısından en rahat
aşamadır.
Bu
aşamanın
aklayıcılar
tarafından
başarılı
bir
şekilde
tamamlanmasının ardından suç geliri nakit halinden kurtularak finansal sistem
içerisinde rahatlıkla dolaşacaktır. Bu çerçevede, aklama ile mücadelede ilgili
birimlerce yapılacak şüpheli işlem bildirimleri yerleştirme aşamasında bulunan
karaparanın tespiti açısından büyük önem arz etmektedir.
Yerleştirme aşamasında birçok farklı yöntem kullanılmaktadır. Bunların
bazıları şu şekilde sıralanabilir:39
-
Nakit paranın fiziki olarak yurtdışına çıkarılarak denetimin az olduğu
vergi cennetlerinde bankaya yatırılması
-
Nakit paranın dikkat çekmeyecek küçük tutarlara bölünerek farklı kişiler
adına farklı bankalarda açılmış olan hesaplara yatırılması
-
Nakit paranın hisse senedi, tahvil, bono, çek ve poliçe gibi mali araçlara,
gayrimenkul, altın, mücevher veya lüks araca dönüştürülmesi
-
Nakit paranın finansal kuruluşlarla veya bu kuruluşların bazı çalışanlarıyla
işbirliği yapılarak finansal sisteme sokulması
Ayrıştırma: Bu aşamada, finansal sisteme dahil edilen suç geliri çok sayıda işlem
yapılarak parçalanmaktadır. Bu sayede, sisteme dahil olan suç geliri yasadışı
kaynağından mümkün olduğunca uzaklaştırılarak yetkili birimlerce izinin
38
Abdurrahman Öztürk, “Bir Organize Suç Olarak Karapara Aklamayla Ulusal ve Uluslararası
Planda Mücadele”, Avrasya Dosyası, Cilt 9, Sayı 2, Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi,
Ankara, 2003, s.150
39
http://www.masak.gov.tr/SucGelirlerininAklanmasi/genel_bilgi.htm# (21.02.2010)
17
sürülerek
bulunması
ve
müsadere
edilmesi
oldukça
zorlaştırılmaktadır.
Günümüzde elektronik bankacılık işlemleri sayesinde paranın kıtalararası transferi
çok kolay ve hızlı bir şekilde yapılabilmektedir. Bu kolaylıktan yararlanan
organize suç örgütleri, suç kaynaklı gelirlerini oldukça sık, karmaşık ve düşük
hacimli
finansal
işlemlere
tabi
tutarak
yetkili
makamlarca
takibini
zorlaştırmaktadırlar. Bu aşamada en çok kullanılan yöntem ise elektronik fon
transferleridir.
Bütünleştirme: Ayrıştırma aşamasında yasadışı kaynağından uzaklaştırılan suç
geliri bütünleştirme aşamasında yasal kimlikle mali sisteme girmektedir. Böylece,
suç geliri ile mali sistemde rahatça işlemler yapılabilir ve aklanmış olan suç geliri
tüketime harcanabilir veya bununla çeşitli yatırımlar yapabilir. Daha önceki
aşamalarda yapılan işlemler sayesinde elde edilen gelirin kaynağı sorulduğunda
ise rahatlıkla yasal bir açıklama getirilebilir. Bu aşamada, gelirin suçtan
kaynaklandığını tespit etmek oldukça zordur; ancak aklama şebekesine gizlice
sızma veya bu konuya ilişkin olarak şebeke üyesi bir kişinin yapacağı itiraflarla
suç geliri tespit edilebilir.40
1.2.3. Yöntemleri
Suç gelirlerini aklamak amacıyla birçok farklı sektör ve yöntem
kullanılmaktadır. Yetkililerce bugün kadar ortaya çıkarılmış 180 civarında aklama
yöntemi olduğu ifade edilmekle birlikte, bu yöntemlerin sayısının ancak hayal
gücü ile sınırlı olduğu belirtilmektedir.41 Bu çalışmada en yaygın olarak kullanılan
aklama yöntemlerine değinilecektir:
Fonların Fiziki Olarak Ülke Dışına Çıkarılması: Bu yöntemde, yasadışı
faaliyetten elde edilen gelir, bazı ülkelerde para transferinde bankalar ve finans
kuruluşları üzerinde uygulanan sıkı denetimi aşmak amacıyla kuryeler aracılığıyla
banka gizliliği olan ve finans sistemi üzerinde sıkı denetim olmayan ülkelere
götürülmektedir. Götürüldüğü ülkelerde yasal finans sistemine sokulan suç geliri
40
S. Aydın, 2008, s.183
Süleyman Aydın, Yakup Yılmazer, Yolsuzluk ve Mali Suçlar, Adalet Yayınevi, Ankara, 2007, s.
266
41
18
bir takım finans işlemlerine tabi tutulmakta ve kaynağı ile bağlantısı koparılarak
aklanmaktadır.42
İnternet Bankacılığı ve Yeni Nesil Ödeme Sistemleri: Teknolojinin gelişmesi
ile birlikte bankalar ve finans kuruluşları internet üzerinden de hizmet vermeye
başlamıştır. Sağlanan bu imkan sayesinde birkaç tuşa basılarak binlerce kilometre
öteye para havale edilebilmektedir. Ancak kimlik denetimi ve bildirim
yükümlülüğü nedeniyle suç örgütlerince internet bankacılığı kullanılarak fonların
transferi önemli ölçüde engellenmiştir. Ancak müşterilere sıkı gizlilik esasına
dayanan hizmet sunan vergi cennetlerinde aklayıcılar suçtan elde edilen gelirleri
çok kolay bir şekilde internet bankacılığı aracılığıyla transfer edebilir. 43 Ayrıca,
internet üzerinden yapılacak birçok işlem ile yasadışı gelir kaynağından
uzaklaştırılabilir. Öte yandan, FATF tarafından internet bankacılığının yanı sıra
ön ödemeli kartların, mobil ödeme sistemlerinin, herhangi bir banka hesabına
bağlı çalışmayan internet ödeme servislerinin, e-altın gibi dijital değerli taşların da
suç gelirlerinin aklanmasında kullanılabileceğine dikkat çekilmektedir.44
Şirinler (Smurfing) Yöntemi: Suç gelirlerinin aklanması ile mücadele amacıyla
bazı ülkelerde belirli bir limitin üzerinde nakit olarak yapılan işlemlerde bildirim
zorunluluğu bulunmaktadır. Örneğin ABD’de bu limit 10.000 dolardır.45 Bu
bildirim yükümlülüğünden kurtulmak amacıyla aklayıcılar ellerinde bulunan suç
kaynaklı fonları bu limite yakın tutarlara bölerek, çok sayıda kişi (smurf)
aracılığıyla farklı bankalara veya aynı bankanın farklı şubelerine yatırmaktadır.46
Örneğin, 20 kişi tarafından farklı bankalara 10.000’er dolar yatırıldığı takdirde bir
günde 200.000 dolar, 10 günde ise 2 milyon dolar bildirim zorunluluğuna tabi
olmadan finans sistemine yerleştirilmiş olur.
42
Alparslan Çalışkan, “Karapara Aklama Yöntem ve Tipolojileri ile Bu Amaçla Kullanılan
Sektörler”, Karapara Aklama ve Terörizmin Finansmanı, (Der. Süleyman Aydın), Adalet
Yayınevi, Ankara, 2008, s.260
43
Kuntay Çelik, Selen Işıl Koçağra ve Kadir Güler, Karapara Aklama: Tanımı, Aşamaları,
Yöntemleri ve İlgili Uluslararası Çalışmalar, MASAK, Ankara, 2000, s.107
44
FATF, Report on New Payment Methods, Paris, 2006, s.3-10
45
http://www.fincen.gov/whatsnew/pdf/CTRPamphletBW.pdf (01.03.2010)
46
K. Çelik, S. Koçağra ve K. Güler, 2000, s.85
19
Parçalama Yöntemi: Parçalama yöntemi, bildirim yükümlülüğünden kurtulmak
amacıyla kullanılan bir diğer yöntemdir. Bu yöntemde suç geliri bildirim limitinin
altındaki parçalarla finans sistemine dahil edilir. Şirinler yönteminden farkı ise
çok sayıda kişi yerine çok sayıda küçük miktarlı transferlerin kullanılmasıdır.
Nakit Para Kullanılan İşyerleri: Bu yöntemde perakende satış yapan ve
hesaplarında rahatlıkla sahtecilik yapılabilecek olan, diğer bir ifade ile vermediği
hizmeti vermiş, satmadığı malı satmış gibi gösterebilecek işletmeler kullanılır. Bu
gibi işletmelerde satılmayan mal ve hizmet satılmış gibi gösterilerek firmaya gelir
olarak kaydedilir ve vergisi ödenir. Böylece yasadışı faaliyetten kaynaklanan
gelirler ticari bir faaliyetten elde edilmiş gibi takdim edilir. Bu yöntemde en çok
kullanılan işyerleri, benzin istasyonları, fast food satışı yapan yerler, lokantalar ve
araba yıkama yerleridir.47
Paravan Şirketler: Paravan şirketler herhangi bir ticari faaliyette bulunmayan,
kağıt üzerinde var olan kuruluşlardır. Bu tarz şirketler genellikle denetim
mekanizmasının oldukça gevşek bulunduğu ülkelerde kurulur. Paravan şirket karlı
bir işletme gibi gösterilir ve suçtan elde edilen para karın yerine kasaya konur ve
karın vergisi ödenir. Böylece, karapara mali sisteme yerleştirilmiş olur. Paravan
şirketler aracılığıyla karapara aklamanın diğer bir yöntemi ise paravan şirketler
adına yatırımlar yapılmasıdır. Kağıt üzerinde yapılan alım satımlarla bu yatırımlar
değerlenmiş gösterilir ve vergisi de ödenerek suç geliri aklanır.48
Off-Shore Merkezleri: Off-shore merkezleri yerleşik olmayanlara gizlilik, vergi
avantajı ve denetimden muafiyet sunan finans kuruluşlarını bünyesinde
bulunduran ve aynı zamanda vergi cennetleri olarak adlandırılan ülkelerdir. Bu
ülkelerde suç gelirleri paravan şirketler veya finans kuruluşları aracılığıyla
aklanmaktadır. Off-shore merkezlerine örnek olarak Bahama Adaları, Cayman
Adaları, Andora, Virjin Adaları, Liechtenstein, Marshall Adaları, Cook Adaları,
Barbados, Monaco ve İsviçre verilebilir.49
47
A. Çalışkan, s.261
K. Çelik, S. Koçağra ve K. Güler, 2000, s.89-90
49
http://www.imf.org/external/np/mae/oshore/2000/eng/back.htm (02.03.2010)
48
20
Oto Finans Borç Yöntemi: Bu yöntemde suç geliri bir off-shore merkezinde
faaliyet gösteren bir bankaya yatırılır ve bu para teminat gösterilerek yurt içindeki
bir bankadan kredi çekilir. Alınan kredi ile ticari işletme veya gayrimenkul alımı
gibi çeşitli yatırımlar yapılır ve kredi geri ödenmez. Kredi alınan banka tarafından
teminat olarak gösterilen suç kaynaklı gelire el konur. Böylece, suç geliri herhangi
bir yatırım şeklinde aklanmış olarak ortaya çıkmakta ve kredi alınan banka da
borcunu tahsil ettiğinden bir hukuki anlaşmazlık ortaya çıkmamaktadır.50
Sahte veya Yanıltıcı Fatura Kullanımı: Bu yöntemde olmayan veya değeri
oldukça düşük bir mal sahte veya yanıltıcı fatura düzenlenerek ihraç edilmiş gibi
gösterilir. Örneğin, 50.000 Avro’luk bir mal için 500.000 Avro’luk bir fatura
düzenlenir ve aradaki fark ihracat geliri adı altında ülkeye sokularak aklanmış
olur. Benzer yöntem, ithalatta da kullanılarak suç kaynaklı gelirler yurtdışına
çıkarılabilir. Sahte veya yanıltıcı fatura ile aklama işlemi ülke içinde de
gerçekleştirilebilir.51 Burada önemli olan husus, işlemlerin gerçekleştirilebilmesi
için gerekli olan ticari işletmelerdir. Daha öncede belirtildiği üzere organize suç
örgütleri birçok ticari faaliyette bulunmakta ve kontrol ettikleri işletmeler
aracılığıyla sahte veya yanıltıcı fatura kullanarak suçtan elde ettikleri gelirlere
yasal görünüm kazandırmaktadırlar.
Altın, Gümüş ve Diğer Kıymetli Taşların Kullanımı: Başta altın olmak üzere
diğer
kıymetli
metal
ve
taşlar
suç
gelirlerinin
aklanmasında
sıklıkla
kullanılmaktadır. Bu taşların, taşınma kolaylığı ve özellikle altının, dünya çapında
konvertibiliteye sahip olması organize suç örgütleri tarafından aklamada tercih
edilmelerinin nedenleridir. Bu yöntemde suçtan elde edilen gelirlerle altın alınarak
küçük parçalar halinde karaparanın aktarılmak istendiği ülkeye sokulur ve bu
ülkede satılarak suç gelirleri altın ticaretinden elde edilmiş gibi gösterilir.52
Bu yöntemlerin yanı sıra, suç gelirlerinin aklanmasında, alternatif havale
sistemleri (Hawala/hundi, karaborsa peso değişimi, Çin/Doğu Asya Sistemleri)53,
50
K. Çelik, S. Koçağra ve K. Güler, 2000, s. 90-91
a.g.e. , s. 99
52
A. Çalışkan, 2008, s.276
51
21
sigorta şirketleri, gayrimenkul alım-satımı, döviz büroları, kumarhaneler, piyango
biletleri, spor kulüpleri ve antika eserlerin satışı organize suç örgütleri tarafından
kullanılmaktadır.54
1.3. ORGANİZE SUÇLAR VE SUÇ GELİRLERİNİN AKLANMASI İLE
ULUSLARARASI MÜCADELE
Günümüzde organize suç örgütleri faaliyetlerini ulusal sınırlarla kısıtlı
tutmamakta, dünyanın çok çeşitli bölgelerinde faaliyetlerini sürdürmektedirler.
Yerel düzeyde faaliyet gösterenler ise uyuşturucu ticareti ve kaçakçılık gibi suçlar
ile uluslararası ağa dahil olmaktadır. Öte yandan, suç gelirlerinin aklanması
genellikle sınıraşan bir suç tipi olarak ortaya çıkmaktadır. Suç kaynaklı gelir, elde
edildiği ülkeden çeşitli yöntemlerle dışarı çıkarılarak off-shore merkezlerinde
aklanmaktadır. Bu çerçevede, ulusal güvenlik ve ekonomi açısından tehdit
oluşturan organize suç örgütleri ve karapara aklama suçu aynı zamanda,
uluslararası güvenliği ve küresel finans sistemini olumsuz yönde etkilemektedir.
Bu bölümde, organize suç örgütleri ve karapara aklama ile mücadele alanında
yapılan uluslararası çalışmalar kısaca açıklanacaktır.
1.3.1. Birleşmiş Milletler
BM’nin
organize
suçla
mücadele
çalışmaları
1970’li
yıllara
dayanmaktadır. 1975 yılında Cenevre’de düzenlenen Suçun Önlenmesi ve
Suçluların Islahı konulu 5. BM Kongresinde organize suçla mücadeleye ilişkin
hususlar tartışılmıştır. İlerleyen yıllarda konu BM’nin öncelikli alanlarından biri
haline gelmiş ve Genel Kurul’da ve her yıl düzenlenen Suçun Önlenmesi ve
Suçluların Islahı kongrelerinde organize suçlarla mücadele daha ayrıntılı bir
şekilde ele alınmaya başlanmıştır.55
53
MASAK, Mali Eylem Görev Grubu Karapara Aklama Tipolojileri, MASAK, Ankara, 2000,
s.121-128
54
Dül Danzanjamts, Karapara Aklama ile Mücadelede Uluslararası Boyut, Yayımlanmamış
Yüksek Lisans Tezi, Polis Akademisi Güvenlik Bilimleri Enstitüsü, Ankara, 2008, s.19-34
55
A. Wright, 2006, s.192
22
19 Aralık 1988 tarihinde Viyana’da BM Genel Kurul toplantısında
Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin Kaçakçılığına Karşı BM Sözleşmesi kabul
edilmiş ve sözleşme 11 Kasım 1990 tarihinde yürürlüğe girmiştir.56 Sözleşmenin
temel amacı uyuşturucu madde kaçakçılığı ile etkin mücadele yürütülebilmesi
amacıyla uluslararası işbirliğini artırmaktır. Sözleşmede, taraf ülkelere uluslararası
işbirliğinin artırılması için çalışmalar yapmaları, adli kuruluşların işbirliği
kapasitesinin artırılması, uyuşturucu kaçakçılığı ile mücadele eden hakim ve
savcıların ve tanıkların korunması, uyuşturucu kaçakçılarının tespit edilmesi
amacıyla
kontrollü
teslimat
gibi
tekniklerin
uygulanması
çağrısında
bulunulmuştur.57 Sözleşmede doğrudan aklama ifadesi geçmemekte birlikte, bu
Sözleşme aklama suçunu unsurlarıyla tanımlayan ilk BM Sözleşmesi’dir.58
Sözleşme’ye göre uyuşturucu madde kaçakçılığından kaynaklandığını bilerek bir
malvarlığının;

Kaynağını gizlemek veya olduğundan değişik göstermek veya uyuşturucu
kaçakçılığına karışmış bir kişinin yasal müeyyidelerden kaçmasına
yardımcı olmak amacıyla dönüştürülmesi

Gerçek niteliğinin, kaynağının, bulunduğu yerin ve kime ait olduğunun
gizlenmesi veya farklı şekilde gösterilmesi
aklama suçunu oluşturmaktadır.59
Organize suçlarla küresel mücadelenin tesis edilmesi amacıyla 1994
yılında İtalya’da bir Bakanlar Konferansı düzenlenmiş ve organize suçlarla
mücadeleye ilişkin olarak bir uluslararası sözleşmenin gerekliliği vurgulanmıştır.
Yapılan çalışmalar ve müzakereler sonucunda 12-15 Eylül 2000 tarihlerinde
İtalya’nın Palermo şehrinde Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı BM Sözleşmesi60
imzaya açılmış ve Sözleşme 29 Eylül 2003 tarihinde yürürlüğe girmiştir.61
Sözleşme’de organize suç örgütlerine katılmanın, suç gelirlerinin aklanmasının,
56
Sözleşme Türkiye tarafından 20 Aralık 1988 tarihinde imzalanmış ve 22 Kasım 1995 tarih ve
4136 Sayılı Kanun ile onaylanması uygun bulunmuştur.
57
United Nations, Convention against Illicit Traffic in Narcotic Drugs and Psychotropic
Substances, Vienna, 1988
58
Oktay Üstün, “Karapara Aklama ve Terörün Finansmanı ile Mücadelede Uluslararası Girişimler
ve Araçlara Toplu Bakış”, Bankacılar Dergisi, Sayı 65, 2008, s.20
59
a.g.e. , s.20
60
United Nations, 2000
61
Sözleşme Türkiye tarafından 13 Aralık 2000 tarihinde imzalanmış ve 30 Ocak 2003 tarih ve
4800 Sayılı Kanun ile onaylanması uygun bulunmuştur.
23
yolsuzluğun ve adaletin engellenmesinin suç haline getirilmesi gerektiği
belirtilmektedir. Suç gelirlerine ilişkin 6. maddede aşağıda yer alan eylemlerin
Taraf Devletlerce suç haline getirilmesi çağrısında bulunulmaktadır:
Suç geliri olduğu bilinen malvarlığının yasadışı kaynağını gizlemek veya
olduğundan değişik göstermek veya öncül suçun işlenmesine karışmış olan
herhangi bir kişiye işlediği suçun yasal sonuçlarından kaçınmasına yardım etmek
amacıyla dönüştürülmesi veya devredilmesi.
Bir malvarlığının suç geliri olduğunu bilerek, gerçek niteliğinin, kaynağının,
yerinin, kullanımının, hareketlerinin veya mülkiyetinin veya malvarlığına ilişkin
hakların gizlenmesi veya olduğundan değişik gösterilmesi.
Tesellüm anında bu tür bir malın suç geliri olduğunu bilerek edinilmesi,
bulundurulması veya kullanılması.
Sözleşmede, suç gelirlerinin aklanmasına ilişkin olarak finans kuruluşları
için kapsamlı bir düzenleme ve denetleme mekanizmasının oluşturulması, aklama
faaliyetlerini tespit etmek ve ulusal ve uluslararası işbirliğini tesis etmek amacıyla
mali istihbarat birimleri kurulması ve nakdin ve nakit yerine geçen değerlerin
dolaşımının sermayenin serbest dolaşımını engellemeksizin denetlenmesi ve
izlenmesi için önlemler alınması gerektiği ifade edilmektedir. Ayrıca, Taraf
Devletlerin aklama ile mücadeleye ilişkin düzenleyici ve denetleyici sistem
kurarken bölgesel, bölgelerarası ve çok taraflı organizasyonların çalışmalarını
kılavuz olarak kullanması gerektiği belirtilmiş ve uluslararası işbirliğinin önemi
vurgulanmıştır. Suç kaynaklı gelirin veya malvarlığının müsadere edilmesi için
ülkelerin ulusal mevzuatlarında gerekli değişiklikleri yapmaları ve müsadere
alanında da işbirliğine gitmeleri gerektiği belirtilmiştir.
UNODC, Üye Devletlerce Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı BM
Sözleşmesi’nin uygulanmasını denetlemekte, teknik yardım sağlamakta, organize
suçlara ilişkin olarak trend analizleri yapmakta ve politika önerilerinde
bulunmaktadır.62 Aklama ile mücadeleye ilişkin olarak ise, UNODC bünyesindeki
Karapara Aklama ile Mücadele Birimi (Anti-Money Laundering Unit) 1997
yılında oluşturulan Karapara Aklamaya Karşı BM Küresel Programı (UN Global
Programme against Money Laundering) çerçevesinde ülkelere aklama ile
mücadele mevzuatlarının geliştirilmesi, mali istihbarat birimlerinin kapasitelerinin
62
http://www.unodc.org/unodc/en/organized-crime/index.html?ref=menuside (24.02.2010)
24
artırılması ve suç kaynaklı gelirlerin tespiti, zaptedilmesi ve müsaderesi
konularında teknik destek sağlamaktadır. Ayıca Karapara Aklamaya Karşı BM
Küresel Programı kapsamında 1998 yılında oluşturulan Karapara Aklamaya Karşı
Uluslararası Bilgi Ağı (International Money Laundering Information NetworkIMoLIN) aracılığıyla uluslararası işbirliğinin geliştirilmesi ve bilgi paylaşımının
sağlanması hedeflenmektedir.63
1.3.2. Mali Eylem Görev Gücü (FATF)
FATF, 1989 yılında Paris’te toplanan G-7 ülkeleri toplantısında, finansal
sistemin organize suç örgütleri tarafından kullanılmasının önlenmesi ve karapara
aklama ile mücadele amacıyla kurulmuştur. Bir görev gücü olarak kurulan FATF
süresiz olarak devamlı çalışmak üzere kurulmamıştır ve kesin çizgilerle
belirlenmiş temel bir yasası bulunmamaktadır. FATF, Ekonomik İşbirliği ve
Kalkınma Teşkilatı (Organization for Economic Cooperation and DevelopmentOECD) çatısı altında faaliyetlerini yürütmekle birlikte, OECD’nin bir organı
değildir. 2008 yılındaki OECD Bakanlar Toplantısında FATF’in görev süresi
2012 yılına kadar uzatılmıştır.64
Türkiye’nin 1991 yılında üyesi olduğu FATF’in 2010 yılı itibariyle 36
üyesi
bulunmaktadır.65
Ayrıca,
aralarında,
Dünya
Bankası,
IMF
ve
INTERPOL’ün de bulunduğu birçok uluslararası kuruluş ve FATF benzeri
bölgesel kuruluşlar FATF çalışmalarına gözlemci statüsünde katılmaktadırlar.66
63
Rick McDonell, “UN Anti-Money Laundering Initiatives”, Anti-Money Laundering:
International Law and Practice, (Der. Wouter H. Muller, Christian H. Kalin ve John G.
Goldsworth), John Wiley & Sons Ltd. , West Sussex, 2007, s.49-55
64
http://www.fatf-gafi.org/pages/0,3417,en_32250379_32236836_1_1_1_1_1,00.html
(03.02.2010)
65
FATF üyesi olan ülkeler ve uluslararası kuruluşlar şunlardır: ABD, Almanya, Arjantin,
Avustralya, Avusturya, Belçika, Birleşik Krallık, Brezilya, Çin, Danimarka, Finlandiya, Fransa,
Güney Afrika, Güney Kore, HindistanHollanda, Hong Kong, İrlanda, İspanya, İsveç, İsviçre,
İtalya, İzlanda, Japonya, Kanada, Lüksemburg, Meksika, Norveç, Portekiz, Rusya Federasyonu,
Singapur, Türkiye, Yeni Zelanda, Yunanistan, Avrupa Komisyonu ve Körfez İşbirliği Konseyi.
http://www.fatf-gafi.org/pages/0,3417,en_32250379_32236869_1_1_1_1_1,00.html (03.07.2010)
66
FATF Benzeri Bölgesel Kuruluşlar (FATF Style Regional Bodies) şunlardır: Karapara Aklama
ile Mücadelede Asya Pasifik Grubu, Karayipler Mali Eylem Görev Gücü, Doğu ve Güney Afrika
Karapara Aklama ile Mücadele Grubu, Güney Amerika Mali Eylem Görev Gücü, Avrupa Konseyi
Karapara Aklanması Denetimi Uzmanlar Komitesi (MONEYVAL), Avrasya Grubu, Ortadoğu ve
Kuzey Afrika Mali Eylem Görev Gücü, Karapara Aklamaya Karşı Hükümetlerarası Afrika Eylem
25
FATF suç gelirlerinin aklanması ile mücadeleye ilişkin uluslararası
standartları oluşturmakta, üye ülkelerin bu standartlara uyumunu denetlemekte ve
suç gelirlerinin aklamasında kullanılan yeni yöntemleri ve trendleri takip ederek
üye ülkeleri bilgilendirmektedir. Bu çerçevede, 1990 yılında, karapara aklama ile
mücadeleye ilişkin olarak 40 Tavsiye’yi yayımlanmış ve ortaya çıkan gelişmeler
ışığında bu 40 Tavsiye 1996 ve 2003 yıllarında revize edilmiştir.
Aklamaya ilişkin 40 Tavsiye temel olarak, ülkelerin mevzuatlarının ve
idari kapasitelerinin aklama ile mücadele açısından güçlendirilmesine, finansal
sistemin aklama ile mücadeledeki rolünün artırılmasına ve uluslararası işbirliğinin
geliştirilmesine odaklanmıştır.67 40 Tavsiye yasal sistem (Tavsiye 1-3), finansal
kuruluşlar ve finansal olmayan mesleklerce alınması gereken önleyici tedbirler
(Tavsiye 4-25), kurumsal yapı ve diğer tedbirler (Tavsiye 26-34) ve uluslararası
işbirliği (Tavsiye 35-40) bölümlerinden oluşmaktadır. Yasal sistemler bölümünde
aklama suçunun kapsamı, geçici tedbirler ve suç gelirlerinin müsaderesi; finansal
kuruluşlar ve finansal olmayan mesleklerce alınması gereken önleyici tedbirler
bölümünde müşterinin tanınması ve kayıtların saklanması, şüpheli işlem
bildirimleri, Tavsiyeleri yeterince uygulamayan ülkelere yönelik alınacak tedbirler
ve denetim; kurumsal yapı ve diğer tedbirler bölümünde aklama ile mücadelede
yer alan mali istihbarat birimlerine, kanun uygulama birimlerine, ulusal
koordinasyona ve uluslararası işbirliği bölümünde karşılıklı adli yardımlaşma ve
suçluların iadesi konuları ele alınmaktadır. Bu çerçevede, 40 Tavsiye’de yer alan
düzenlemeler ana hatlarıyla şu şekildedir:
-
Ülkelerin, BM Viyana ve Palermo Sözleşmeleri çerçevesinde karapara
aklanmasını suç olarak kabul ederek ve öncül suçları ve buna ilişkin olarak
caydırıcı müeyyideleri belirlemeleri gerekmektedir. (Tavsiye 1)
-
Ülkelerin, suçtan elde edilen gelirlerin ve öncül suçların işlenmesinde
kullanılan araçların yetkili makamlarca müsaderesini mümkün kılacak
mevzuat düzenlemelerini yapmaları gerekmektedir. (Tavsiye 3)
Grubu ve Kıyı Bankacılığı Denetim Grubu.http://www.fatfgafi.org/pages/0,3417,en_32250379_32236869_1_1_1_1_1,00.html (03.02.2010)
67
FATF, 40 Recommendations, http://www.fatf-gafi.org/dataoecd/7/40/34849567.PDF
(03.02.2010)
26
-
Ülkelerin, suç gelirlerinin aklanması ile mücadelede finansal ve finansal
olmayan kuruluşlar ile iş ve meslek sahipleri tarafından müşterinin
kimliğinin belirlenmesi ve teyidine, işlemin gerçek sahibinin veya nihai
faydalanıcısının kimliğinin tespitine, hesap ve işlemlerin sürekli takibine
yönelik tedbir almalarını, siyasi nüfuz sahibi kişilere (politically exposed
persons) geliştirilmiş tedbirler uygulanmasını sağlamaları gerekmektedir.
(Tavsiye 5-6)
-
Aklama açısından büyük risk arz eden sınırötesi muhabir bankacılık
işlemlerine ilişkin olarak özel tedbirler alınması ve tabela bankalarla (shell
banks) ve hesaplarını tabela bankalara kullandırmadığından emin
olunamayan finansal kuruluşlarla muhabirlik ilişkisine girilmemesi
gerekmektedir. (Tavsiye 7)
-
Finansal kuruluşların gelişen teknolojilerin getirdiği kimlik bilgilerini
gizlemeye imkan veren ve aklama riskini artıran yöntemlere karşı finansal
kuruluşların özel dikkat göstermeleri ve önleyici tedbirler almaları
gerekmektedir. (Tavsiye 8)
-
Finansal kuruluşlar ulusal ve uluslararası işlemlere ilişkin kayıt ve
belgeleri en az 5 yıl süreyle muhafaza etmelidirler. (Tavsiye 10)
-
Finansal kuruluşlar görünürde yasal ve ekonomik amacı olmayan
karmaşık, olağandışı ve yüksek meblağlı işlemlere özel dikkat göstermeli
ve şüpheli işlemleri mali istihbarat birimine iletmelidirler. (Tavsiye 11 ve
13)
-
Kimlik tespiti ve kayıtların tutulması kapsamında yükümlü gruplar
arasında finansal kuruluşların yanı sıra kumarhaneler, gayrimenkul ticareti
ile uğraşanlar, değerli taş ve maden ticareti yapanlar, müşterileri için
gayrimenkul alım-satımı yaptıklarında, müşterilerinin para, mevduat,
menkul kıymet ve diğer varlıklarını idare ettiklerinde avukatlar, noterler ve
muhasebecilerin de yer alması gerekmektedir. (Tavsiye 12)
-
12. Tavsiye çerçevesinde yükümlü kapsamına alınan kişi ve kuruluşların
da şüpheli işlemleri mali istihbarat birimine bildirme zorunluluğu
bulunmaktadır. (Tavsiye 16)
-
Finansal kuruluşların FATF Tavsiyeleri’ni uygulamayan veya eksik
uygulayan ülkelerin vatandaşları, şirketleri ve finansal kuruluşları ile
27
girecekleri iş ilişkilerine özel dikkat göstermeleri ve bu ülkelere karşı
çeşitli tedbirlerin alınması gerekmektedir. (Tavsiye 21)
-
Yükümlülere yönelik olarak suç gelirlerinin aklanması ile mücadele
kapsamındaki yükümlülüklerini ne derece yerine getirdikleri hususunda
denetimler yapılmalıdır. (Tavsiye 24-25)
-
Ülkelerce, karapara aklamaya ilişkin olarak şüpheli işlem bildirimlerini
alan, analiz eden ve dağıtan bir merkezi birim olarak faaliyet gösteren ve
yeterli finansal, teknik ve personel kaynağına sahip mali istihbarat
biriminin kurulması gerekmektedir. (Tavsiye 26)
-
Suç gelirlerinin aklanması ile mücadelede yer alan kurumlara yeterli
kaynaklar sağlanmalı ve bu kurumlar arasındaki işbirliğini geliştirmeye
yönelik çalışmalar yapılmalıdır. (Tavsiye 30-31)
-
Ülkelerin şüpheli işlem bildirimlerine, karapara aklama ile ilgili inceleme,
soruşturma, mahkumiyet kararlarına, dondurulan ve müsadere edilen
malvarlıklarına ve uluslararası işbirliği taleplerine ilişkin kapsamlı
istatistikler tutmaları gerekmektedir. (Tavsiye 32)
-
Ülkeler Viyana ve Palermo Sözleşmeleri’ne ve organize suçlar ve
aklamaya ilişkin diğer uluslararası sözleşmelere taraf olmalı ve karşılıklı
yasal yardımlaşma, suçluların iadesi, suç gelirlerinin tespiti, dondurulması,
zapt edilmesi ve müsaderesi ve ilgili kurumlar arasındaki bilgi
paylaşımının sağlanması gibi alanlarda işbirliğine gitmelidirler. (Tavsiye
36-40)
11 Eylül 2001 tarihinde gerçekleştirilen terör saldırılarından sonra ise
terörizmin finansmanı ile mücadele de FATF’in görev alanına dahil edilmiş ve
terörizmin finansmanı ile mücadeleye ilişkin 8 Özel Tavsiye yayınlanmıştır. 2004
yılında bu 8 Özel Tavsiye’ye “kuryeler aracılığıyla para transferi”ne ilişkin 9.
Özel Tavsiye eklenmiştir.68 Bugün, aklama ve terörizmin finansmanı ile
mücadeleye ilişkin Tavsiyeler 40+9 olarak adlandırılmakta ve bu Tavsiyeler ile
FATF uluslararası standart koyucu bir organ haline gelmiştir. Bu standartların
ülkeler tarafından ne derece uygulandığına ilişkin olarak değerlendirme
68
Terörizmin finansmanı ile mücadeleye ilişkin 9 Özel Tavsiye hakkında ayrıntılı bilgiye
http://www.fatf-gafi.org/dataoecd/8/17/34849466.pdf adresinden ulaşılabilir.
28
çalışmaları
yürütülmekte
ve
ülkelere
ilişkin
değerlendirme
raporları
hazırlanmaktadır.
FATF getirdiği standartlar, aklamaya ilişkin olarak yaptığı trend analizleri
ve ülke değerlendirmeleri açısından suç gelirlerinin aklanması ve dolayısıyla
organize suçlarla mücadelede çok önemli bir yere sahiptir. Bugün, ülkeler aklama
ile mücadele mekanizmalarını 40 Tavsiye doğrultusunda şekillendirmektedirler.
Örneğin, Türkiye 1991 yılında FATF’e üye olduğunda karapara aklama ile
mücadeleye ilişkin herhangi bir yasal düzenlemesi bulunmazken bugün aklama ile
mücadeledeki yasal ve idari sistemini oldukça geliştirmiştir. 2000-2002 yıllarında
FATF’in “İşbirliğinde Bulunmayan Ülkeler” listesinde yer alan Rusya
Federasyonu ise FATF Tavsiyelerini başarıyla uygulaması sonucu FATF’in üyesi
olmuştur.69
1.3.3. Avrupa Konseyi
Türkiye’nin de üyesi olduğu70 ve 1949 yılında Avrupa çapında insan
hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğünü korumak ve egemen kılmak amacıyla
kurulan Avrupa Konseyi’nin öncelikleri arasında hukukun üstünlüğüne ve
ülkelerin refahına önemli bir tehdit oluşturan organize suçlar ve suç kaynaklı
gelirlerin aklanması ile mücadele yer almaktadır.
1970’li yılların sonunda Avrupa genelinde artan suç oranları, bu suçlardan
elde edilen gelirlerin aklanması nedeniyle 27 Haziran 1980 tarihinde Avrupa
Konseyi Bakanlar Komitesi’nin “Suç Kaynaklı Gelirlerin Saklanması ve
Transferine İlişkin Tedbirler Hakkında R (80) 10 Sayılı Tavsiye Kararı”
yayınlanmıştır. Söz konusu Tavsiye Kararı’nda suç gelirlerinin aklanması ile
mücadelede bankacılık sektörünün büyük öneme sahip olduğu ifade edilerek,
bankaların müşterilerinden resmi belgeye dayanan kimlik bilgileri almaları ve
çalışanlarına kimlik bilgilerinin kontrolü ve suçlu davranışları konusunda eğitim
69
S. Aydın, 2007, s.210-211
Türkiye 1949 yılında Avrupa Konseyi’ne üye olmakla birlikte kurucu üyeler arasında yer
almamaktadır. Avrupa Konseyi’nin 2010 yılı itibariyle 47 üyesi bulunmaktadır. Üye ülkelerin
listesine
http://www.coe.int/aboutCoe/index.asp?page=47pays1europe&l=en
adresinden
ulaşılabilir.
70
29
vermeleri ve kolluk kuvvetleri, yargı ve diğer yetkili organlar ile bankalar
arasında ulusal ve uluslararası işbirliğinin sağlanması gerektiği vurgulanmıştır.71
Organize suç örgütlerinin zamanla faaliyet alanlarını genişletmeleri ve
organize suçun oldukça önemli bir uluslararası sorun haline gelmesi ve bu suçlarla
mücadelede suç gelirlerinden mahrum bırakılmalarının büyük önem arz etmesi
sebebiyle Avrupa Konseyi 8 Kasım 1990 tarihinde “Suç Gelirlerinin Aklanması,
Aranması,
Zaptedilmesi
ve
Müsadere
Edilmesi
Hakkında
Sözleşme”yi
(Strasbourg Sözleşmesi) kabul etmiştir.72
Sözleşmede tüm suçlardan elde edilen gelirlerin aklanmasının suç
sayılacağı öngörülmekle birlikte Taraf Devletlere hangi suçların aklama suçunun
öncül suçu olacağını belirleme konusunda çekince koyma serbestisi tanınmıştır.73
Sözleşmede, aklamanın suç haline getirilmesi, suçtan elde edilen gelirlerin
müsadere edilebilmesi için gerekli tedbirlerin alınması ve müsadereye tabi
malvarlığının tespitini ve takibini yapabilmek için gerekli yasal düzenlemelerin
yapılması gerektiği ifade edilmektedir. Sözleşmede dikkat çeken bir diğer husus
ise Taraf Devletlerin banka hesaplarının gizliliğini gerekçe göstererek sözleşme
yükümlülüklerini yerine getirmekten kaçınamayacaklarıdır.74
Aklama suçunun sınıraşan bir boyut kazanması sonucu sözleşmede
uluslararası işbirliğinin önemi vurgulanmış ve suç gelirlerinin takibi, zapt edilmesi
ve
müsadere
edilmesinde
işbirliğine
ve
hangi
hallerde
işbirliğinin
reddedilebileceğine ve usule ilişkin hususlar ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir.75
Ayrıca Sözleşmede, karşılıklı yardımlaşmanın daha hızlı ve etkin yürütülebilmesi
amacıyla Taraf Devletlerin taleplerini iletmek ve kendilerine iletilen taleplere
71
Council of Europe Committee of Ministers, Recommendation No. R (80) 10 of the Committee of
Ministers to Member States on Measures against the Transfer and the Safekeeping of Funds of
Criminal
Origin,
1980,
https://wcd.coe.int/com.instranet.InstraServlet?command=com.instranet.CmdBlobGet&InstranetI
mage=1358419&SecMode=1&DocId=668574&Usage=2 (09.03.2010)
72
Council of Europe, Convention on Laundering, Search, Seizure and Confiscation of the
Proceeds from Crime, Strasbourg, 1990. Sözleşme Türkiye tarafından 27 Eylül 2001 tarihinde
imzalanmış ve 16.6.2004 tarih ve 5191 sayılı Kanun ile onaylanması uygun bulunmuştur.
73
Council of Europe, 1990, Madde 6
74
a.g.e. , Madde 2 ve 4
75
a.g.e. , Madde 7-22
30
cevap vermek veya bu talepleri yetkili makamlara iletmekten sorumlu bir birim
belirlemeleri gerektiği ifade edilmiştir.76
Sözleşme, Viyana Sözleşmesi’nin aksine öncül suçları sadece uyuşturucu
kaçakçılığı ile sınırlamamakla organize suç örgütleri ile mücadeleyi daha etkin
kılmaktadır. Ancak, ülkelerin öncül suçlara ilişkin çekince koyabilmesi bu süreci
zayıflatmaktadır. Öte yandan, uluslararası işbirliğinin ayrıntılı bir şekilde
düzenlenmesi ve banka hesaplarının gizliliği gerekçe gösterilerek Sözleşme
hükümlerinin uygulanmaktan kaçınılamayacağının belirtilmesi organize suçlar ve
suç kaynaklı gelirlerin aklanması ile mücadeledeki kararlılığı göstermektedir.
11 Eylül saldırıları sonrasında terörizmin finansmanının da öncelikli bir
alan haline gelmesi ve aklama suçu ile mücadelede yaşanan gelişmeler sonucu
“Terörizmin Finansmanı ve Suçtan Elde Edilen Gelirlerin Aklanması, Aranması,
Elkonması ve Müsaderesi Hakkında Avrupa Konseyi Sözleşmesi” (Varşova
Sözleşmesi)
hazırlanarak
16
Mayıs
2005
tarihinde
imzaya
açılmıştır.
Sözleşme’nin Strasbourg Sözleşmesi’nden temel farkı aklama suçunun yanı sıra
terörizmin finansmanını da kapsamasıdır. Sözleşmede, aklama ve terörizmin
finansmanının suç haline getirilmesi, kimlik tespiti ve şüpheli işlem bildirimi gibi
önleyici tedbirlere, suç gelirlerinin ve terörün finansmanında kullanılan
malvarlıklarının müsaderesine, uluslararası adli işbirliğine ve Taraf Devletlerce
kurulması gereken mali istihbarat birimleri arasındaki işbirliği gibi hususlara yer
verilmiştir.77
Sözleşme, Strasbourg Sözleşmesi’nden daha kapsamlı olması ve 2000’li
yıllardaki gelişmeleri yansıtmakla birlikte, 47 ülkeden sadece 17 tanesinin
Sözleşmeyi onaylaması organize suç örgütleri ve aklama ile mücadelenin
etkinliğine zarar vermektedir.78
76
a.g.e. , Madde 23
Council of Europe, Convention on Laundering, Search, Seizure and Confiscation of the
Proceeds from Crime and on the Financing of Terrorism, Warsaw, 2005
78
Türkiye 28 Mart 2007 tarihinde Sözleşmeyi imzalamış olup henüz onaylamamıştır. Sözleşme’yi
imzalayan ve onaylayan devletlerin listesine
http://conventions.coe.int/Treaty/Commun/ChercheSig.asp?NT=198&CM=8&DF=&CL=ENG
adresinden ulaşılabilir.
77
31
1.3.4. Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu (IMF)
Dünya Bankası’nın temel misyonu yoksulla mücadele, IMF’nin ise
uluslararası finansal işbirliğini ve mali istikrarı sağlamaktır. Ancak, bu iki
kuruluşun amaçları ve öncelikleri farklı olmasına rağmen suç gelirlerinin
aklanması ile mücadelede birlikte çalışmaktadırlar. Dünya Bankası’na göre
karaparanın özellikle gelişmekte olan ülkeler üzerinde olumsuz siyasi, ekonomik
ve sosyal etkileri bulunmaktadır. Öte yandan, IMF konuya makroekonomik
perspektiften yaklaşmakta ve karaparayı uluslararası mali sisteme yönelik ciddi
bir tehdit olarak değerlendirmektedir.79
2001 yılında suç gelirlerinin aklanması ile mücadele amacıyla Dünya
Bankası ve IMF’nin işbirliğinde bir girişim başlatılmış ve 12 aylık bir pilot
programın uygulanmasına karar verilmiştir. 2002 yılında başlatılan program
çerçevesinde suç gelirlerinin aklanması ve terörizmin finansmanı ile mücadeleye
ilişkin olarak Dünya Bankası ve IMF tarafından 33 ülkede, FATF ve FATF
Benzeri Bölgesel Kuruluşlar tarafından 8 ülkede incelemelerde bulunulmuştur. Bu
incelemeler ışığında, 2002 yılında Dünya Bankası, IMF, FATF ve Benzeri
Bölgesel Kuruluşlar, Egmont Grubu, Basel Komitesi, Uluslararası Menkul
Kıymetler Komisyonu Örgütü, Uluslararası Sigorta Denetçileri Birliği tarafından
aklama ve terörizmin finansmanı ile mücadele çalışmalarının değerlendirilmesi
metodolojisi oluşturulmuş ve bu metodoloji 2004 yılında revize edilerek ülkelerin
değerlendirilmesine ilişkin olarak 200 kriter belirlenmiştir.80
Ayrıca, Dünya Bankası ve IMF, küresel diyalog serileri çerçevesinde suç
gelirlerinin aklanması ile mücadeleye ilişkin olarak ülkelerin farkındalığını
artırmak amacıyla çalışmalar yapmakta, ülkelere teknik destek sağlamakta ve
aklama ve terörizmin finansmanına ilişkin çeşitli konularda araştırmalar
yapmaktadır.81
79
Paul Allan Schott, Reference Guide to Anti-Money Laundering and Combating the Financing of
Terrorism, The World Bank and International Monetary Fund, Washington, 2006, s.X-2
80
a.g.e. s.X3-X6
81
a.g.e. s.X3-X11
32
Bu iki kuruluş, yukarıda kısaca bahsedilen çalışmaları ile suç gelirlerinin
aklanması ile mücadelede uluslararası işbirliğini güçlendirmektedirler. Özellikle,
IMF gibi bir kuruluşun aktif desteği, karapara aklamada mali sistemin ve vergi
cennetlerinin sıklıkla kullanılması nedeniyle büyük önem arz etmektedir.
1.3.5. INTERPOL
Ulusal polis teşkilatları arasında işbirliğini geliştirmek ve uluslararası
suçluların izlenmesini ve yakalanmasını sağlamak amacıyla 1923 yılında
Avusturya Polis Teşkilatı’nın çabalarıyla Uluslararası Kriminal Polis Komisyonu
(International Criminal Commission) kurulmuş, bu örgütün merkezi 1956 yılında
Avusturya’dan
Fransa’ya
taşınmış
ve
adı
Uluslararası
Polis
Teşkilatı
(INTERPOL) olarak değiştirilmiştir.82
INTERPOL bünyesinde koordinasyon dışında, organize suç örgütlerinin
yapılarına ve faaliyetlerine ilişkin bilgiler toplanmakta, analiz edilmekte ve
INTERPOL üyesi ülkelere teknik destek sağlanmaktadır. Bu çerçevede,
INTERPOL tarafından Avrasya ve Asya’da faaliyet gösteren suç örgütlerine
ilişkin projeler yürütülmektedir.83
Suç gelirlerinin aklanması ile mücadelenin organize suç örgütleri ile
mücadelenin temel bileşeni olması nedeniyle, 1994 yılında Suçtan Kaynaklanan
Gelirleri İzleme Grubu (Fonds Provenant d’Activities Crimenelles-FOPAC)
kurulmuştur. FOPAC, aklama yöntemlerine ve kullanılan sektörlere, mali
araştırma tekniklerine ve suçtan kaynaklanan gelirlerin müsadere edilmesi gibi
hususlara ilişkin olarak çalışmalar yürütmekte, konferanslar düzenlemekte ve
yapılan araştırmalara destek vermektedir.84
82
F. Madsen, 2009, s.97
http://www.interpol.int/Public/OrganisedCrime/default.asp (10.02.2010)
84
S. Aydın, 2008, s.212-213
83
33
1.3.6. Egmont Grubu
Egmont Grubu 9 Haziran 1995 tarihinde farklı ülkelerden mali istihbarat
birimlerinin bir araya gelmesi ile kurulmuştur. Aralarında Türkiye’nin mali
istihbarat birimi olan MASAK’ın da olduğu 117 üyesi85 bulunan Egmont Grubu,
ülkelerin mali istihbarat birimleri arasında bilgi değişimini sağlamak ve ülkelerin
aklama ile terörizmin finansmanı ile mücadele kapasitelerini geliştirmelerine
destek olmak amacıyla faaliyetlerini yürütmektedir. Bu çerçevede oluşturulan
mevzuat çalışma grubu, eğitim çalışma grubu, operasyonel çalışma grubu, bilgi
teknolojileri çalışma grubu ve destek çalışma grubu aracılığıyla mali istihbarat
birimleri arasında işbirliği geliştirilmekte, aklama ve terörizmin finansmanına
ilişkin tipolojiler analiz edilerek üye ülkeler bilgilendirilmekte, mali istihbarat
birimlerinin ihtiyaçları doğrultusunda seminerler düzenlenmekte ve üye olmayan
ülkelerin mali istihbarat birimlerine teknik destek sağlanmaktadır.86
Egmont Grubu tarafından 2004 yılında yapılan tanımına göre mali
istihbarat birimi “suç gelirleri ve terörizmin finansmanı ile ilgili veya ulusal
mevzuat ve düzenlemelerin gereği olarak kendisine bildirilmesi zorunlu mali
bilgileri almak, analiz etmek ve sonuçları ilgili otoritelere sevk etmekle sorumlu
ulusal birimdir.”87
Üye ülkelerin mali istihbarat birimleri arasında işbirliğini ve bilgi
değişimini geliştirmek amacıyla 1997 yılında Egmont Güvenlik Ağı (Egmont
Secure Web-ESW) kurulmuştur. ESW aracılığıyla mali istihbarat birimleri gizlilik
ve kişisel verilerin korunması temelinde güvenli bir şekilde haberleşmekte ve aynı
zamanda aklamada kullanılan yöntemlere ve teknolojik gelişmelere ilişkin olarak
bilgi paylaşımı yapmaktadırlar.88
85
MASAK, Haziran 1998’de Egmont Grubu’na üye olmuştur. Egmont Grubu’na üye ülkelerin
listesine http://www.egmontgroup.org/about/list-of-members adresinden ulaşılabilir.
86
Egmont Group, Information Paper on Financial Intelligence Units and the Egmont Group,
2004, s.3-4, http://www.egmontgroup.org/library/download/3 (02.03.2010)
87
a.g.e. s. 3
88
Hasan Aykın ve Kevser Sözmen, Terörün Finansmanı, MASAK, Ankara, 2008, s. 122
34
1.3.7. Wolfsberg Grubu
Wolfsberg Grubu, küresel çapta faaliyet gösteren 12 banka temsilcisinin,
2000 yılında suç gelirlerinin aklanmasının önlenmesine yönelik standartlar
belirlemek amacıyla İsviçre’deki Wolfsberg Şatosu’nda bir araya gelerek
oluşturdukları birliktir.89 Wolfsberg Grubu tarafından 2000 yılında yayımlanıp
2002 yılında revize edilen “Karapara Aklamaya Karşı Özel Bankacılık
Prensipleri”nde karapara aklama ile mücadele kapasitesi yetersiz veya aklama ve
mali suçlara ilişkin olarak yüksek risk taşıyan ülkelerde yaşayan veya bu
ülkelerde gelir getirici faaliyetlerde bulunan kişiler tarafından hesap açılması
sırasında daha dikkatli olunması gerektiği belirtilerek şüpheli işlem uygulamaları,
müşterilere ilişkin kayıtların güncellenmesi, banka çalışanlarına aklamaya ilişkin
olarak eğitim verilmesi ve bankalar bünyesinde aklama ile mücadele amacıyla
ayrı bir birim kurulması gibi konulara değinilmiştir.90
2002 yılında yayımlanan “Karapara Aklamaya Karşı Muhabir Bankacılık
Prensipleri”nde
uluslararası
bankaların
paravan
bankalarla
iş
ilişkisine
girmemeleri ve muhabir bankacılık işlemlerinde risk temelli bir yaklaşım
belirlenerek karapara aklama açısından yüksek risk taşıyan ülke veya sektörlerden
müşterilere daha kapsamlı müşterini tanı kurallarının uygulanması gerektiği ifade
edilmektedir.91
Yapılan bu çalışmaların yanı sıra Wolfsberg Grubu, suç gelirlerinin
aklanması ile mücadele kapsamında 2006 yılında “Karapara Aklama Riskinin
Yönetimi için Risk Temelli Yaklaşım Rehberi”ni ve “Yatırım Fonları ve Yatırım
Araçları için Karapara Aklama ile Mücadele Rehberi”ni yayımlamıştır.92
89
2010 yılı itibariyle Wolfsberg Grubu 11 bankadan oluşmaktadır: Banco Santander, Bank of
Tokyo Mitsubishi UFJ, Barclays, Citigroup, Credit Suisse, Deutsche Bank, Goldman Sachs,
HSBC, J.P. Morgan Chase, Societe Generale ve UBS. http://www.wolfsberg-principles.com/
(08.03.2010)
90
http://www.wolfsberg-principles.com/privat-banking.html (08.03.2010)
91
http://www.wolfsberg-principles.com/corresp-banking.html (08.03.2010)
92
http://www.wolfsberg-principles.com/standards.html (08.03.2010)
35
1.3.8. Basel Komitesi
1974 yılında G-10 ülkeleri tarafından kurulan Basel Komitesi, bankacılık
yönetimi, gözetimi ve denetimi ile bankacılık işlemleri konusunda standartlar
geliştirmekte, teknik destek sağlamakta ve uluslararası işbirliğinin sağlanması
açısından bir platform görevi görmektedir. Türkiye’nin de üyesi olduğu Basel
Komitesi’nin günümüzde 27 üyesi bulunmaktadır.93
Suç gelirlerinin aklanmasında bankacılık sisteminin kullanılmaya başlanması
ile birlikte Basel Komitesi de bu alanda çalışmalara başlamıştır. Aralık 1988’de
yayımlanan “Bankacılık Sisteminin Karapara Aklama Amacıyla Kullanılmasının
Önlenmesine Dair Bildiri”de bankaların müşterilerine ilişkin kimlik tespitini
doğru biçimde yapmaları, banka çalışanlarının etik standartlara uygun
davranmaları ve karapara aklama ile mücadele kapsamında kolluk kuvvetleri ile
işbirliği içerisinde olunması gerektiği ifade edilmektedir.94
Komite ayrıca, 2001 yılında bankalar için “Müşterini Tanı Prensibine
İlişkin Bildiri”yi, 2003 yılında “Hesap Açılması ve Müşterinin Tanımasına İlişkin
Genel Rehber”i, ve 2007 yılında “Ödeme Mesajlarında Şeffaflığın Sağlanmasına
İlişkin Bildiri”yi yayımlamıştır.95
1.3.9. Diğer Girişimler
Yukarıda bahsedildiği üzere, organize suç örgütleri tarafından suçtan elde
edilen gelirlerin aklanması amacıyla birçok sektör kullanılmaktadır. Bunlar
arasında menkul kıymet sektörü de yer almaktadır. Bu çerçevede, menkul
kıymetlerin aklamada kullanılmasını önüne geçilmesi, sektörde faaliyet gösteren
kuruluşların farkındalığının ve mücadele kapasitelerinin artırılması ve uluslararası
işbirliğinin geliştirilmesi amacıyla Uluslararası Menkul Kıymetler Komisyonu
Örgütü (International Organization of Securities Commission-IOSC) tarafından
93
Basel Komitesi üyelerinin listesine http://www.bis.org/about/factbcbs.htm adresinden
ulaşılabilir.
94
Basel Committee, Prevention of Criminal Use of the Banking System for the Purpose of MoneyLaundering, 1988, http://www.bis.org/publ/bcbsc137.pdf?noframes=1 (09.03.2010)
95
http://www.bis.org/list/bcbs/tid_32/index.htm (09.03.2010)
36
1992 yılında “Karapara Aklamaya Dair Karar”, 2004 yılında “Menkul Kıymet
Sektöründe Müşteri Kimlik Tespitine ve Gerçek Faydalanıcıya Dair Prensipler”
ve 2005 yılında “Toplu Yatırım Araçları için Karapara Aklamayı Önleme
Kılavuzu” yayımlanmıştır.96
Bankaların ve sermaye piyasalarının yan sıra sigorta şirketleri de suç
gelirlerinin aklanmasında kullanılmaktadır. Sigorta sektörünün suç örgütleri
tarafından karapara aklanmasında kullanılmasının önüne geçmek amacıyla
Uluslararası Sigorta Denetçileri Birliği (International Association of Insurance
Supervisors-IAIS) tarafından 2002 yılında “Sigorta Kuruluşları ve Sigorta
Denetçileri için Karapara Aklamayı Önleme Rehberi” ve 2004 yılında “Karapara
Aklama ve Terörizmin Finansmanı ile Mücadele Rehberi” yayınlanmıştır.
Bu girişimlerin yanı sıra, 2003 yılında, Basel Komitesi, IOSC ve IAIS
tarafından aklama ile mücadelede bankacılık, sigortacılık ve menkul kıymet
sektörlerinde yapılan çalışmalara ilişkin bir rapor hazırlanmış ve riskli görülen bu
sektörlerde kimlik tespitine ilişkin prosedürlerin etkin bir biçimde uygulanması
gerektiği vurgulanmıştır.97
Özellikle 1990’lı yıllarla birlikte suç örgütlerinin oluşan yeni uluslararası
sistemde faaliyet alanlarını geliştirerek önemli bir güvenlik sorunu haline
gelmeleri, suç kaynaklı gelirlerin aklanmasının ulaştığı boyut ve aklama ile
mücadelenin organize suç örgütleri ile mücadelenin en önemli bileşenlerinden biri
olması, bu konularda çeşitli uluslararası girişimlerin ortaya çıkmasına yol
açmıştır. 1988 tarihli Viyana Sözleşmesi ile başlayan bu süreçte organize suçlar
ve karapara aklama ile mücadelede ülkelerin alması gereken tedbirlere ilişkin
olarak uluslararası kuruluşlar tarafından çeşitli çalışmalar yapılmış ve aklama ile
mücadele alanında uluslararası standartlar belirlenmiştir. Ayrıca, organize suçların
ve aklamanın uluslararası boyutu da olması sebebiyle bu alanlarda ülkeler
96
O. Üstün, 2006, s.33-34
Basel Committee, International Organization of Securities Commission ve International
Association of Insurance Supervisors, Initiatives by the Basel Committee, International
Organization of Securities Commission ve International Association of Insurance Supervisors to
Combat
Money
Laundering
and
the
Financing
of
Terrorism,
2003,
http://www.bis.org/publ/joint05.pdf?noframes=1 (09.03.2010)
97
37
arasında işbirliğini ve bilgi paylaşımını geliştirmeye yönelik birçok adım
atılmıştır. Öte yandan, bu güvenlik sorunları ile mücadelede sorumluluğun sadece
kamu otoritelerinde olmadığı özel sektörün de bu mücadelede aktif bir rol
üstlenmesi gerektiği ortaya çıkmış ve özellikle finans ve sigortacılık sektörlerinde
oluşan farkındalık sonucu çeşitli çalışmalar başlatılmıştır. Devletlerin uluslararası
sözleşmelerden kaynaklanan yükümlülüklerini tam olarak yerine getirmeleri,
aklama ile mücadelede FATF Tavsiyelerine tam uyum sağlamaları, ulusal ve
uluslararası işbirliği ve bilgi paylaşımını artırmaları sonucunda organize suç
örgütlerine ve karapara aklamaya büyük darbe vurulacaktır.
38
İKİNCİ BÖLÜM
AVRUPA BİRLİĞİ VE ORGANİZE SUÇLAR
İlk bölümde organize suç ve suç gelirlerinin aklanması kavramlarına
değinilip, organize suç örgütlerinin ve karapara aklamanın ulaştığı boyutlara
dikkat çekilerek, bu yeni güvenlik tehditlerine karşı uluslararası düzeydeki
çalışmalar ve kuruluşlar değerlendirilmişti. Bu bölümde ise, elde edilecek gelirin
oldukça yüksek olmasından ötürü organize suç örgütlerinin başlıca faaliyet
alanlarından birisi olan Avrupa’ya ilişkin değerlendirmeler yapılacaktır. Bu
çerçevede, ilk kısımda organize suçun Avrupa’da ulaştığı boyut, ikinci kısımda ise
Avrupa Birliği bünyesinde organize suçlarla mücadeleye ilişkin temel girişimler
ele alınacaktır.
2.1. ORGANİZE SUÇLAR VE AVRUPA
Genel olarak, AB’ye üye ülkelerin gelir düzeyi açısından dünya
sıralamasında önlerde yer alması sonucu, Avrupa kıtası yasadışı mal ve hizmetler
açısından çok önemli bir talep merkezi haline gelmiştir. Soğuk Savaş’ın sona
ermesinden sonra Doğu Bloğu ülkeleri bir geçiş sürecine girmiş ve yaşanan
otorite boşluğunda organize suç faaliyetlerinde önemli bir artış yaşanmıştır. Bu
durum AB ülkelerini yeni güvenlik sorunlarıyla karşı karşıya getirmiştir.98
Ayrıca, başta İtalyan mafyası olmak üzere Avrupalı suç örgütlerinin yanı sıra
Asyalı, Afrikalı, Güney Amerikalı ve Rus grupların Avrupa’daki faaliyetlerini
artırmaları “Adalet, Özgürlük ve Güvenlik” alanı yaratmayı hedefleyen AB’yi çok
ciddi sorunlarla karşı karşıya bırakmıştır.
EUROPOL tarafından 2009 yılında hazırlanan “Avrupa Organize Suç
Tehdit Değerlendirmesi”nde uyuşturucu kaçakçılığı, insan ticareti (fuhuş ve zorla
çalıştırma amacıyla özellikle kadınların ve çocukların ticareti), göçmen
98
Karen Smith, European Union Foreign Policy in a Changing World, Polity Press, Cambridge,
2003, s. 173.
39
kaçakçılığı, sigara kaçakçılığı, karapara aklama, dolandırıcılık ve sahtecilik (sahte
resmi evrak düzenlenmesi, Avro’nun sahteciliği ve korsan ürün üretimi) öne
çıkan organize suç faaliyetleridir.99
Söz konusu belgede İtalyan, İngiliz, İrlandalı ve eski Doğu Bloğu
ülkelerinden suç örgütlerinin Avrupa suç piyasasında oldukça önemli bir yere
sahip olduğu belirtilmektedir. Öte yandan Raporda yer alan değerlendirmeler, AB
sınırları içerisindeki suç faaliyetlerinin sadece Üye Devletlerdeki yerel suç
grupları tarafından yürütülmediğini, Asya, Latin Amerika, Batı ve Kuzey Afrika
gibi dünyanın çeşitli bölgelerinden farklı suç şebekelerinin de Avrupa suç
piyasasında yoğun olarak faaliyet gösterdiklerini ortaya koymaktadır. Rapora
göre, Türk suç örgütleri eroinin Avrupa’ya transferinde ve Avrupa genelinde
dağıtımında önemli bir role sahiptir. Faslı suç örgütleri ise İspanya üzerinden
Avrupa’ya hint keneviri transferini yönetmektedir. Raporda ayrıca, AB
ülkelerinde yaşayan Afrika, Asya ve Latin Amerika kökenliler sayesinde başta
Nijeryalı gruplar olmak üzere Batı Afrikalı suç örgütlerinin, Vietnamlı, Çinli,
Kolombiyalı, Pakistanlı ve Doğu Avrupalı grupların, Avrupa piyasasında önemli
bir konuma ulaştıkları belirtilmektedir.100
Raporda, uyuşturucu maddelerin, korsan ve kaçak ürünlerin, yasadışı
göçmenlerin AB sınırları içerisine girişinde Kuzey ve Batı Afrika, Litvanya ve
Rusya, Türkiye, Balkanlar ve İtalya’nın en önemli geçiş noktaları olduğu
belirtilmektedir. Kuzey ve Batı Afrika’da özellikle Faslı ve Nijeryalı suç
şebekeleri, Kolombiya başta olmak üzere Latin Amerika ülkelerinden gelen
uyuşturucunun İspanya üzerinden Avrupa’ya transferinde oldukça faaldir.101
Doğuda ise, Rus ve Litvanyalı gruplar korsan ürünlerin, sahte Avro’ların,
çalıntı araç ve diğer malların, kaçak sigaraların ve yasadışı göçmenler ile zorla
fuhuş yaptırılan kadınların Avrupa’ya geçişini organize etmektedirler.102
99
European Police Office, European Organized Crime Threat Assessment 2009, Hague, 2009,
s.19-24
100
a.g.e. , s.27-36
101
a.g.e. , s.27-36
102
a.g.e. , s.30
40
Balkanlar da yasadışı mal ve hizmetlerin Avrupa’ya transferinde önemli
bir geçiş noktası olarak yer almaktadır. Hindistan yarımadası, Irak, İran,
Afganistan ve Çin’den gelen kaçak göçmenlerin Avrupa’ya girişinde AB üyesi
olması nedeniyle Romanya çok büyük öneme sahiptir. Ayrıca, Bulgaristan,
Arnavutluk,
Kosova
kaçakçılarının
en
ve
çok
Makedonya
tercih
ettikleri
da
insan
geçiş
tacirlerinin,
noktalarıdır.
uyuşturucu
Türkiye
ise
Afganistan’dan gelen uyuşturucu ile Asyalı ve Afrikalı göçmenlerin Balkan
ülkelerine geçişlerindeki en önemli merkezdir.103
Öte yandan, İtalya, coğrafi konumu ve bu ülkede oldukça güçlü olan ve
uluslararası bağlantılara sahip organize suç örgütleri nedeniyle Avrupa suç
piyasasının en önemli merkezlerinden birisi haline gelmiştir. Raporda İtalyan
grupların Arnavut, Kolombiyalı, Türk, Çinli ve Afrikalı suç şebekeleri ile işbirliği
içerisinde oldukları ve çok çeşitli bölgelerden gelen uyuşturucu maddelerin,
yasadışı göçmenlerin, korsan ürünlerin ve kaçak sigaraların Avrupa genelinde
trafiğini büyük ölçüde yönlendirdiği ifade edilmektedir.104
Soğuk Savaşın sona ermesiyle birlikte Avrupa’ya yönelik Sovyet tehdidi
sona ermiş olmakla birlikte, Doğu Bloğu ülkelerinde yaşanan otorite boşluğuna
bağlı olarak kaçakçılık, yolsuzluk ve yasadışı göç faaliyetlerinde yaşanan artış
AB’yi yeni güvenlik tehditleri ile karşı karşıya bırakmıştır. Öte yandan,
küreselleşme süreci Avrupalı suç örgütlerinin başta uyuşturucu kaçakçılığı olmak
üzere birçok alanda dünyanın çeşitli bölgelerinden yasadışı gruplar ile iletişimini
ve işbirliğini artırmıştır. Ayrıca, AB ülkelerinde yaşayan göçmenler aracılığıyla
Asyalı, Afrikalı, Latin Amerikalı ve Doğu Avrupalı suç örgütleri Avrupa suç
piyasasında önemli bir konum elde etmişlerdir. Yaşanan bu süreç karşısında
AB’nin organize suç örgütlerine karşı kapsamlı ve etkin bir strateji geliştirmesi ve
başta uyuşturucu ve göçmen kaçakçılığı olmak üzere sınıraşan suçlara karşı
kaynak ve geçiş ülkeleri ile işbirliğine gitme gerekliliği ortaya çıkmıştır. Bu
çerçevede, aşağıda, AB’nin organize suç faaliyetlerine karşı yürüttüğü çalışmalar
ele alınacaktır.
103
104
a.g.e. , s.31-32
a.g.e. , s.32-33
41
2.2. AVRUPA BİRLİĞİ’NİN ORGANİZE SUÇLARLA MÜCADELE
POLİTİKASI
2.2.1. İlk Girişimler
Avrupa Birliği’nin organize suçlarla mücadele çabaları 1975 yılında
kurulan TREVI Grubu’na (Terörizm, Radikalizm, Ekstremizm, Şiddet- Terrorism,
Radicalism, Extremizm, Violence) dayanmaktadır. 1970’li yıllarda Avrupa’da
yaşanan terör olayları nedeniyle, terörizmle mücadele odaklı bir girişim olan
TREVI’nin görev alanına 1985 yılında organize suçlarla mücadele eklenmiş ve
Göç Geçici Çalışma Grubu, Cezai Konularda Adli Yardım Çalışma Grubu,
Uluslararası Organize Suç Geçici Çalışma Grubu ve EUROPOL Geçici Çalışma
Grubu oluşturularak ülkeler arasında işbirliğinin geliştirilmesi hedeflenmiştir.105
1993 yılında ise, Maastricht Antlaşması ile sütun sisteminin ortaya çıkması ile
birlikte TREVI Grubu ortadan kalkmıştır.
1980’li yıllarda kişilerin serbest dolaşımının sağlanması amacıyla sınır
kontrollerinin kaldırılması gündeme gelmiştir. 1985 yılında Almanya, Belçika,
Fransa, Hollanda ve Lüksemburg aralarındaki sınırlarda vize kontrollerini
kaldırmaya yönelik Schengen Anlaşması’nı imzalamışlardır. Sınır kontrollerinin
olmadığı bu bölgeye Schengen Alanı adı verilmiştir.106 Ancak oluşturulan bu
serbest seyahat bölgesinin organize suç örgütleri açısından büyük avantajlar
sunması nedeniyle kolluk kuvvetleri ve adli makamlar arasında işbirliğinin
artırılarak bir takım önlemlerin alınması zorunlu hale gelmiştir.
Bu çerçevede, 1990 yılında Schengen Uygulama Sözleşmesi imzalanmış
ve 1995 yılında yürürlüğe girmiştir. Söz konusu Sözleşme ile polis işbirliği
alanında önemli adımlar atılmıştır. Sözleşme’de Taraf Ülkeler arasında polis
işbirliği çalışmalarının geliştirilmesinin yanı sıra Taraf Ülkelerin başka bir Taraf
105
Ersin Yalçın, Sınıraşan Organize Suçlarla Mücadelede Avrupa Birliği-Türkiye İlişkileri,
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Polis Akademisi Güvenlik Bilimleri Enstitüsü, Ankara,
2007, s.86-87
106
http://europa.eu/legislation_summaries/justice_freedom_security/free_movement_of_persons_a
sylum_immigration/l33020_en.htm (21.03.2010)
42
Ülkenin sınırları dahilinde sınırötesi izleme ve sıcak takip yapabileceklerine yer
verilmektedir.107
Sözleşme uyarınca ayrıca, polis teşkilatları arasında bilgi paylaşımı
amacıyla Schengen Bilgi Sistemi oluşturulmuştur. Bu sistem sayesinde, ulusal
veri tabanlarına girilen herhangi bir veri Schengen kapsamındaki her ülkenin
ulusal veri tabanına aktarılmaktadır. Diğer bir ifade ile herhangi bir ülkede aranan
bir kişiye ait bilgilerin girilmesi ile diğer devletler de aranan kişi hakkında anında
bilgi edinmektedirler.108
AB bünyesinde kişilerin serbest dolaşımının sağlanmasına yönelik çok
önemli bir adım olan Schengen Sözleşmesi ile organize suçlarla mücadelede de
önemli bir girişim başlatılmıştır. Oluşturulan Schengen Bilgi Sistemi AB’ye
yönelik ciddi bir tehdit oluşturan organize suç örgütleri ile mücadelede en önemli
basamaklardan biri olan ülkeler arasındaki işbirliğini büyük ölçüde geliştirmiştir.
2.2.2. Maastricht Antlaşması (Avrupa Birliği Antlaşması)
7 Şubat 1992 tarihinde imzalanan ve 1 Kasım 1993 tarihinde yürürlüğe
giren Maastricht Antlaşması ile Avrupa Toplulukları, Avrupa Birliği adını
almıştır; bu nedenle Maastricht Antlaşması’na Avrupa Birliği Antlaşması adı da
verilmektedir. Söz konusu Antlaşma ile AB’nin karar alma mekanizması ve
işleyişi ile ilgili üçlü bir sütun yapısı oluşturulmuştur. Bu sisteme göre, birinci
sütun Avrupa Topluluklarını kapsamakta ve Üye Devletlerin yetkilerini AB
kurumları ile paylaştıkları yapıyı oluşturmaktadır. İkinci sütunda Ortak Dış ve
Güvenlik Politikası, üçüncü sütunda ise Adalet ve İçişleri konuları yer almaktadır.
Birinci sütunda yüksek derece bir bütünleşme sağlanmış olup kararlar nitelikli
çoğunluk yöntemiyle alınırken, ikinci ve üçüncü sütunlarda oybirliğine dayalı
hükümetlerarası karar alma süreci bulunmaktadır.109
107
E. Yalçın, 2007, s. 90
a.g.e. s. 90
109
http://europa.eu/legislation_summaries/economic_and_monetary_affairs/institutional_and_econ
omic_framework/treaties_maastricht_en.htm (21.03.2010)
108
43
Maastricht Antlaşması’na göre iltica ve göç politikası, uyuşturucu
bağımlılığı ile mücadele, sahtecilik ile uluslararası düzeyde mücadele, ceza
hukuku ve medeni hukuk alanlarında işbirliği, gümrük işbirliği ve terörizmle,
uyuşturucu trafiği ve diğer uluslararası ciddi suç türleri ile mücadele amacıyla
polis
işbirliği
konuları
Üye
Devletlerin
ortak
çıkarı
kapsamında
değerlendirilmektedir.110
Maastricht Antlaşması’nda Üye Devletler arasında polis işbirliğinin
sağlanması amacıyla EUROPOL’ün kurulması da yer almaktadır. Bu çerçevede,
1995 yılında EUROPOL’ün kurulmasına ilişkin Sözleşme imzalanmış ve 1998
yılında yürürlüğe girmiştir. Sözleşme ile ilgili bir takım düzenlemelerden sonra
EUROPOL 1 Temmuz 1999 tarihinden itibaren faaliyete geçmiştir.111
AB sınırları içerisinde organize suç örgütlerine karşı etkin bir mücadelenin
yürütülmesi amacıyla kurulan EUROPOL’ün faaliyet alanına terörizm, organize
suç örgütleri, uluslararası uyuşturucu kaçakçılığı, karapara aklama, dolandırıcılık,
Avro’nun sahteciliği, insan kaçakçılığı ve siber suçlar ile mücadele girmektedir.112
EUROPOL, bu faaliyet alanlarına ilişkin olarak bir suç veri tabanı oluşturarak
Üye Devletlere organize suç örgütleri ile ilgili olarak istihbarat sağlamakta, iki
veya daha fazla Üye Devleti ilgilendiren suçlara ilişkin soruşturmalara destek
vermekte ve ulusal kolluk kuvvetleri için mesleki eğitim ve uzmanlık programları
geliştirmektedir. Bu çalışmalar kapsamında Üye Devletlere karşılıklı bilgi
değişiminin sağlanması, elde edilen verilerin diğer ülkelerin yetkili birimlerine
gecikme olmaksızın iletilmesi yükümlülükleri getirilmiştir.113
Bu çerçevede, organize suç örgütlerinin göçmen ve uyuşturucu kaçakçılığı
ile sahtecilik gibi alanlarda faaliyet gösterdikleri göz önünde bulundurulduğunda
ve organize suç örgütleri ile mücadelenin temel bileşenlerinden olan ceza hukuku
ve kolluk kuvvetleri arasında işbirliğinin ortak çıkar kapsamında ele alınması
neticesinde Maastricht Antlaşması’nın organize suçlarla mücadeleye önem
110
Treaty on European Union, Official Journal C 191, Brussels, 1992, Madde K.1
Enver Bozkurt, Mehmet Özcan ve Arif Köktaş, Avrupa Birliği Hukuku, Asil Yayın Dağıtım,
Ankara, 2006, s.320
112
http://www.europol.europa.eu/index.asp?page=introduction (24.03.2010)
113
E. Yalçın, 2007, s.97
111
44
atfettiği sonucuna varılabilir. Ancak üçüncü sütunda karar alma sürecinin
hükümetlerarası bir sisteme dayanması ve Avrupa Komisyonu, Parlamentosu ve
Adalet Divanı gibi AB kurumlarının adalet ve içişleri alanında sınırlı bir role
sahip
olmaları
organize
suçlarla
mücadelede
gerekli
düzenlemelerin
yapılabilmesini güçleştirmiştir. Öte yandan, Maastricht sonrası dönemde
oluşturulan EUROPOL’ün operasyonel yetkisinin bulunmaması ve suç örgütlerine
ilişkin soruşturmalarda Üye Devletlerin kolluk kuvvetlerine yardımcı bir organ
olarak görülmesi organize suçlara karşı etkili mücadelenin yürütülmesinin
önündeki engellerden birisidir.
2.2.3. 1997 Organize Suçlarla Mücadele Eylem Planı
13-14 Aralık 1996 tarihlerinde Dublin’de düzenlenen AB Konseyi
toplantısında organize suçlarla mücadeledeki kararlılık dile getirilerek bir eylem
planı hazırlanmasına karar verilmiştir. Söz konusu Eylem Planı 28 Nisan 1997
tarihinde Konsey tarafından kabul edilmiştir.114 Eylem Planı’nda Üye Devletlerin
organize suçlarla mücadelede ulusal koordinasyonu ve bilgi akışını geliştirmek
amacıyla birimler oluşturmaları gerektiği ifade edilmektedir.
Eylem Planı, yolsuzluk ve organize suçlar arasındaki ilişkiye dikkat
çekmekte ve kapsamlı bir yolsuzlukla mücadele politikasının oluşturulmasını
öngörmektedir. Bu alanda yer alan bir diğer tavsiye ise organize suçlarla bağlantılı
olduğu tespit edilen kişilerin kamu ihalelerine girişlerinin engellenmesidir.
Ayrıca, Üye Devletler arasında işbirliğinin sağlanarak bahse konu kişilerin diğer
ülkelerdeki ihalelere girişlerinin yasaklanması da önem arz eden bir husustur.
Eylem Planında suç örgütlerinin eleman teminin önüne geçilmesi amacıyla
yapısal fonların, özellikle Avrupa Sosyal Fonu’nun (European Social Fund) sosyal
ve ekonomik yaşama tam olarak entegre olamamış kişilerin suç örgütlerinin
hedefi haline gelmelerini önlemek için oluşturulacak sosyal programlarda
kullanılması gerektiği ifade edilmektedir.
114
Action Plan to Combat Organized Crime, Official Journal C 251, Brussels, 1997
45
Eylem Planı’nda Üye Devletlerin organize suçlara, karapara aklamaya ve
uyuşturucu kaçakçılığına ilişkin Strasbourg ve Viyana Sözleşmeleri gibi
uluslararası sözleşmelere taraf olmaları gerektiği belirtilmektedir.
Eylem Planı’nda ayrıca, kolluk kuvvetleri arasında bilgi değişiminin
kolaylaştırılması amacıyla gerekli yetkiye sahip ulusal temas birimlerinin
oluşturulması ve Üye Devletlerin EUROPOL ve diğer Üye Devletler ile işbirliği
çalışmalarının bu birimler üzerinden yürütülmesi tavsiye edilmektedir. Benzer bir
sistemin adli merciler arasındaki işbirliği olanaklarını geliştirmek amacıyla
kurulması da öngörülen diğer bir adımdır.
Eylem Planı’nda organize suçlar ve karapara aklama arasındaki ilişkiye de
dikkat çekilmekte ve atılması gereken adımlar şu şekilde sıralanmaktadır:
-
Polis ve adli işbirliği alanında öngörülene benzer bir sistemin karapara
aklamaya ilişkin bilgilerin değişimini sağlamak amacıyla kurulması
-
Üye Devletlerin suç gelirlerinin aklanmasını suç haline getirerek suç
gelirlerinin izlenmesi ve el konulmasına ilişkin önlemler alması
-
“Mali
Sistemin
Önlenmesine
Karapara
İlişkin
Aklanması
91/308/EEC
Amacıyla
sayılı
Konsey
Kullanılmasının
Direktifi”nin
6.
Maddesinde yer alan şüpheli işlem bildirim yükümlülüğünün ağır suçlarla
bağlantılı bütün suçları kapsayacak şekilde genişletilmesi ve yükümlü
gruplarına mali kuruluşlar dışında kalan diğer kişi ve meslek gruplarının
dahil edilmesi
-
Elektronik ödeme sistemleri aracılığıyla yapılan aklama faaliyetlerinin
önlenmesi hususunda mevcut sorunlara yönelik çalışma yapılması ve
elektronik ödemelerde gönderilen mesajların kaynak kişiye ve lehdara
ilişkin ayrıntılı bilgileri içermesinin sağlanması
1997 yılında kabul edilen Organize Suçlarla Mücadele Eylem Planı,
organize suçlarla mücadeledeki adli ve polis işbirliği, yolsuzlukla mücadele ve
suç gelirlerinin aklanmasının önlenmesi gibi temel alanlarda kapsamlı bir strateji
ortaya koymakta ve bu bağlamda önemli bir adım olarak değerlendirilmektedir.
46
2.2.4. Amsterdam Antlaşması
2 Ekim 1997 yılında imzalanan ve 1 Mayıs 1999 tarihinde yürürlüğe giren
Amsterdam Antlaşması’nda insan kaçakçılığı, yolsuzluk, uyuşturucu ve silah
kaçakçılığı gibi organize suçlar ve terörizm ile mücadele edilerek, Üye Devletler
arasında cezai konularda adli ve polis işbirliğini sağlayarak adalet, özgürlük ve
güvenlik alanı oluşturmanın hedeflendiği ifade edilmektedir.115 Amsterdam
Antlaşması’nda, Maastricht Antlaşması ile oluşturulan ve iç güvenliğe ilişkin
hususların yer aldığı üçüncü sütunda önemli değişiklikler yapılmıştır. Vize, iltica,
göç ve sınır kontrollerine ilişkin hükümler üçüncü sütundan birinci sütuna
aktarılmıştır. Diğer bir ifade ile bu konular hükümetlerarası yapıdan alınarak
topluluk hukukunun yetki alanına dahil edilmiştir. Bu bağlamda, organize suçlarla
mücadelede önem arz eden göç, iltica ve sınır kontrolleri konularında ortak
politikaların geliştirilmesi ve karar alma süreci kolaylaştırılmıştır.
Amsterdam Antlaşması ile getirilen bir diğer yenilik ise Schengen
Sözleşmesi’nin, AB’nin hukuki ve kurumsal yapısı içine dahil edilmesidir. Bu
sayede EUROPOL’ün Schengen Bilgi Sistemi’nde yer alan bilgi ve kayıtlara
erişimi sağlanmıştır.116
Organize suçlarla mücadelenin temelini oluşturan polis ve adli işbirliği
konuları ise topluluk hukukun yetki alanına dahil edilmeyerek üçüncü sütunda
bırakılmıştır. Antlaşma’nın müzakerelerinde Almanya ve Avusturya organize
suçlar, terörizm ve uyuşturucu kaçakçılığı gibi konuların da birinci sütuna
aktarılarak bu konularda yargı mercilerinin ve kolluk kuvvetlerinin uluslarüstü
koordinasyonu ile çalışmaların yapılmasını teklif etmelerine rağmen özellikle
Birleşik
Krallık’ın
muhalefeti
nedeniyle
söz
konusu
değişiklik
gerçekleştirilememiştir.117
115
Treaty of Amsterdam amending the Treaty on European Union, the Treaties Establishing the
European Communities, Official Journal C 340, Brussels, 1997
116
Wyn Rees, “The External Face of Internal Security”, International Relations and the European
Union, (Der. Christopher Hill ve Michael Smith) Oxford University Press, Oxford, 2005, s.216
117
Sandra Lavenex ve William Wallace, “Justice and Home Affairs: Towards a European Public
Order?”, Policy Making in the European Union, (Der. William Wallace, Helen Wallace ve Mark
Pollack, Oxford University Press, Oxford, 2005, s.464
47
Amsterdam Antlaşması’nda polis işbirliğine ilişkin olarak Üye Devletler
arasında suçların önlenmesi, ortaya çıkarılması ve soruşturulmasında operasyonel
işbirliğinin
sağlanması,
EUROPOL
aracılığıyla
Üye
Devletlerin
kolluk
kuvvetlerince elde edilen şüpheli finansal işlemler de dahil olmak üzere her türlü
bilgi değişiminin sağlanarak analiz edilmesi, Üye Devletlerce yürütülen
soruşturmalara EUROPOL temsilcilerinin katılımının sağlanması, EUROPOL’ün
yetki alanının genişletilmesi ve sınıraşan suçlara ilişkin araştırma, dokümantasyon
ve istatistiksel bilgi ağının kurulması hususları yer almaktadır.118
Antlaşma’da adli işbirliğine ilişkin olarak ise, yargılamalar ve kararların
uygulanmasıyla ilgili olarak Üye Devletlerin yetkili bakanlıkları veya adli
makamları
arasında
işbirliğinin
hızlandırılması,
suçluların
iadesinin
kolaylaştırılması, Üye Devletler arasında yargı kararlarının çatışmasının
önlenmesi ve organize suç, terörizm ve uyuşturucu kaçakçılığı alanlarındaki
cezalarla ilgili asgari kuralları ortaya koyan düzenlemelerin aşamalı olarak kabul
edilmesi gibi hükümler yer almaktadır.119
Amsterdam Antlaşması ile iç güvenlik konularının ele alındığı üçüncü
sütunda köklü değişikliklere gidilmiş ve bu kapsamda organize suçlarla da ilgili
olan göç, iltica, sınır güvenliği gibi konular karar alma sürecinin daha kolay
olduğu birinci sütuna aktarılmıştır. EUROPOL’ün yetkilerinin genişletilerek,
organize suç örgütlerine karşı ortak operasyon timlerinin oluşturulması da önemli
bir adım olarak değerlendirilebilir. Öte yandan, adalet, özgürlük ve güvenlik
alanının oluşturulmasında Üye Devletler arasında sağlanacak adli ve polis
işbirliğinin önemi tekrarlanarak çeşitli hükümler getirilmiştir. Ancak, organize
suçlarla mücadelede büyük önem arz eden konuların hükümetlerarası karar alma
sürecinin uygulandığı üçüncü sütunda kalması organize suçlarla mücadelede
önemli bir engel teşkil etmektedir.
118
Treaty of Amsterdam amending the Treaty on European Union, the Treaties Establishing the
European Communities, Official Journal C 340, Brussels, 1997, Madde K.1-K.2
119
Treaty of Amsterdam amending the Treaty on European Union, the Treaties Establishing the
European Communities, Official Journal C 340, Brussels, 1997, Madde K.3
48
2.2.5. 98/733/JHA Sayılı Konsey Ortak Eylemi
21 Aralık 1998 tarihinde Üye Devletlerin karşı karşıya oldukları en önemli
tehditler arasında yer alan organize suçlarla mücadelede ortak bir yaklaşım
geliştirilmesi amacıyla 98/733/JHA sayılı Konsey Ortak Eylemi kabul
edilmiştir.120 Söz konusu belgede “doğrudan veya dolaylı olarak maddi çıkar elde
etmek amacıyla ikiden fazla kişinin en az 4 yıl veya daha fazla ağır hapis cezası
gerektiren suçları işlemek için oluşturdukları ve belirli bir süreden beri var olan
yapılanmalar” organize suç örgütü olarak tanımlanmıştır. Ortak Eylem’de ayrıca,
Üye Devletlerin suç örgütleri içerisinde yer alan kişilere ve suç örgütü tarafından
gerçekleştirilen yasadışı faaliyetlere yardım sağlayan kişilere etkin, orantılı ve
caydırıcı bir şekilde cezalandırılmalarını sağlamaları öngörülmektedir.121
Söz konusu belgede, organize suç örgütü tarafından işlenen bir suçun
birden fazla Üye Devletin yetki alanına girmesi halinde ise soruşturma ve
kovuşturmanın etkin bir şekilde yürütülebilmesi amacıyla Üye Devletlerin
birbirleri ile temasa geçerek koordinasyonu sağlamaları gerektiği ifade
edilmiştir.122
2.2.6. Viyana Eylem Planı
1999 yılında Konsey ve Komisyon tarafından hazırlanan ve kısaca Viyana
Eylem Planı olarak bilinen “Amsterdam Antlaşması’nın Adalet, Özgürlük ve
Güvenliğe İlişkin Hükümlerinin Uygulanmasına Dair Eylem Planı”123 ile AB
bünyesinde organize suçlarla mücadele çalışmalarının güçlendirilmesi çağrısı
yapılmakta ve bu çerçevede organize suçları önlemekten, bastırmaya ve
soruşturmaya kadar her evrede bütünleşmiş bir yaklaşımın uygulanması gerektiği
120
Council of the European Union, Joint Action of 21 December 1998 adopted by the Council on
the basis of Article K.3 of the Treaty on European Union, on making it a criminal offence to
participate in a criminal organisation in the Member States of the European Union (1)
(98/733/JHA), Official Journal L 351, Brussels, 1998
121
a.g.e. , Madde 2
122
a.g.e. , Madde 4
123
Council of the European Union and European Commission, Action Plan of the Council and the
Commission on how best to implement the provisions of the Treaty of Amsterdam on an area of
freedomi security and justice, Offical Journal C 019, Brussels, 1999
49
ifade
edilmektedir.
Eylem
Planı’nda
EUROPOL’ün
organize
suçlarla
mücadeledeki rolüne dikkat çekilerek Üye Devletler arasında ve üçüncü ülkelerle
cezai konularda adli işbirliğinin yetersiz olduğu vurgulanmakta ve işbirliğinin
daha da artırılması gerektiği belirtilmektedir.124
Bu çerçevede, Eylem Planı’nda, EUROPOL bünyesinde veri tabanının
oluşturulması, yasadışı göçle mücadelenin EUROPOL’ün önceliklerinden birisi
haline getirilmesi, Üye Devletlerin yargı mekanizmaları arasında işbirliğini
geliştirmek amacıyla kurulmuş Avrupa Yargı Ağının (European Judicial Network)
daha verimli kullanılması, Üye Devletler arasında suçluların iadesinin sağlanması,
karapara aklama ile mücadelenin geliştirilmesi ve organize suçlar, terörizm ve
uyuşturucu kaçakçılığı gibi alanlarda mevcut durumun analiz edilerek Üye
Devletlerce uygulanacak ortak politikaların belirlenmesi, organize suçlarla
mücadelede atılması gereken adımlar olarak nitelendirilmektedir.125
Organize suç örgütlerinin sınıraşan bir boyuta ulaştığı göz önünde
bulundurularak hazırlanan Eylem Planı’nda, organize suçların önlenmesi,
suçluların yakalanması ve yargılanması aşamalarında kolluk kuvvetleri ve yargı
mekanizmaları arasındaki güçlü işbirliğine vurgu yapılmakta ve organize suçlarla
mücadelenin temel bileşenlerinden olan karapara aklama ile mücadeleye de atıfta
bulunulmaktadır. Bu bağlamda, Viyana Eylem Planı AB’nin organize suçlarla
mücadeledeki kararlığını göstermekte ve kapsamlı bir strateji sunmaktadır.
2.2.7. Tampere Zirvesi
15-16 Ekim 1999 tarihlerinde Finlandiya’nın Tampere kentinde toplanan
Avrupa Devlet ve Hükümet Başkanları Konseyi’nde AB bünyesinde adalet,
özgürlük ve güvenlik alanı yaratılmasına yönelik bir takım önlemler dile
getirilmiştir. Toplantı sonunda alınan kararlarda oluşturulacak bu alana yönelik en
önemli tehditlerden birisinin organize suç örgütleri olduğu ve bu tehditlere karşı
124
125
a.g.e. , s.4
a.g.e. , s.7-15
50
AB genelinde kapsamlı bir mücadelenin ortaya konması gerektiği ifade
edilmiştir.126
Zirve kararlarında organize suçlarla mücadeleyle ilgili olarak en çok
vurgulanan husus Üye Devletlerin ilgili makamları arasında işbirliğinin
geliştirilmesidir. Bu çerçevede, organize suçların önlenmesinde iyi uygulama
örnekleri hakkında Üye Devletlerin bilgilendirilmeleri ve ulusal suç önleme
birimleri arasında işbirliğinin sağlanması gerekmektedir. Ancak Tampere
Zirvesi’nde
işbirliğinin
sadece
önleme
ile
sınırlı
kalmaması
suçların
araştırılmasında da ortak çalışmalar yapılması ve EUROPOL temsilcilerinin de
katılımıyla ortak soruşturma timlerinin oluşturulması gerektiği ifade edilmektedir.
Ayrıca, EUROPOL’ün teknik ve mali olanaklarının geliştirilmesine ve ulusal
yargı mekanizmalarının işbirliğine yönelik olarak EUROJUST adı verilen ve Üye
Devletlerden savcıların, hakimlerin ve kolluk mensuplarının çalışacağı bir birim
kurulmasına karar verilmiştir.127
Zirve’de organize suçlarla mücadeleye ilişkin olarak dikkat çeken bir diğer
husus ise suç gelirlerinin aklanması ile mücadeledir. Zirve’de aklama ile
mücadeleye ilişkin olarak 1990 yılında Avrupa Konseyi tarafından kabul edilen
Strasbourg Sözleşmesi’nin ve FATF Tavsiyeleri’nin Üye Devletler tarafından tam
olarak uygulanması, mali işlemlerde şeffaflığın ve mali istihbarat birimleri
arasında bilgi değişiminin sağlanması, karapara aklamanın öncül suçlarının tüm
Üye Devletlerde aynı olması, suç gelirlerinin aklanmasında ticari işletmelerin
kullanılmasının önüne geçmek için ortak standartlar belirlenmesi gibi önlemler
sıralanmıştır.128
Zirve’de ayrıca organize suçların ve karapara aklamanın uluslararası bir
boyut kazanması neticesinde üçüncü ülkelerle işbirliğine gidilmesi, AB’ye sınırı
bulunan Baltık Denizi bölgesinde ve Balkanlar’da organize suç örgütlerine karşı
geliştirilen bölgesel girişimlerin desteklenmesi ve FATF Tavsiyeleri çerçevesinde
126
http://www.europarl.europa.eu/summits/tam_en.htm (02.03.2010)
http://www.europarl.europa.eu/summits/tam_en.htm (02.03.2010)
128
http://www.europarl.europa.eu/summits/tam_en.htm (02.03.2010)
127
51
off-shore merkezleri ile bilgi paylaşımı anlaşmalarının yapılmasının gerekliliğine
dikkat çekilmektedir.129
Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi olması nedeniyle Tampere’de
alınan kararlar organize suçlarla mücadeledeki kararlılığı ortaya koymakta olup,
suç gelirlerinin aklanmasının önlenmesine ilişkin kararlar organize suçlarla
mücadelede çok boyutlu bir stratejinin uygulanacağını göstermektedir.
2.2.8. Organize Suçlarla Mücadele Milenyum Strateji Belgesi
Organize suçlarla mücadeleye ilişkin olarak hazırlanan belgelerin dar
kapsamlı olması ve ihtiyaçlara yeterince cevap vermemesi ve Tampere
Zirvesi’nde organize suçlarla mücadelede kararlılığın ortaya konması sonucu
“Organize Suçların Önlenmesi ve Kontrolü: Yeni Milenyum için Avrupa Birliği
Stratejisi”130 hazırlanmıştır.
Söz konusu belgede AB’nin sınırları dahilinde organize suç faaliyetlerinin
arttığına dikkat çekilerek organize suç örgütlerinin AB sınırları içinde ve dışında
diğer suç şebekeleri ile işbirliği yaptıkları belirtilmektedir. Belgede ayrıca,
organize suç örgütlerinin sermayenin, malların, kişilerin ve hizmetlerin serbest
dolaşımından büyük ölçüde istifade ettikleri, yasadışı faaliyetlerin yanı sıra yasal
faaliyetlerde de bulundukları, suç örgütü üyesi olmayan uzmanlardan yardım
aldıkları ve Üye Devletlerde uygulanan farklı mevzuat sistemlerinden
faydalandıkları ifade edilmektedir.131
Organize suçlarla mücadelede, suç örgütlerine ve faaliyetlerine ilişkin
olarak doğru verilerin elde edilmesi ve bunların analizi büyük önem arz
etmektedir. Bu çerçevede, Milenyum Strateji Belgesi’nde, organize suç örgütü
üyelerinin tespiti ve faaliyetlerinin belirlenerek engellenmesi ve suçtan kaynaklı
gelirlerin müsadere edilebilmesi için proaktif ve istihbarata dayalı bir yaklaşımın
129
http://www.europarl.europa.eu/summits/tam_en.htm (02.03.2010)
The Prevention and Control of Organized Crime: A European Union Strategy for the
Beginning of the New Millennium, Official Journal C 124, Brussels, 2000
131
a.g.e. , s.3
130
52
gerekliliği vurgulanmakta ve Komisyonun koordinatörlüğünde Üye Devletlerin
ilgili kurumları ve EUROPOL’ün işbirliğinde organize suçlara ilişkin analiz
çalışmalarının yapılması ve akademik çevrelerin de konuya ilişkin görüşlerinin
alınarak
çeşitli
çalışmalar
düzenlemelerinin
teşvik
edilmesi
tavsiye
edilmektedir.132
Milenyum Strateji Belgesi’nde organize suç örgütlerinin faaliyetlerini
gizlemek ve suç gelirlerini aklamak amacıyla özel sektör kuruluşlarını
kullandıkları
ve
işadamı
kimliği
altında
kamu
ihalelerine
girdikleri
belirtilmektedir. Bu durumun engellenmesi amacıyla organize suç faaliyetlerine
katıldığı tespit edilen kişilere ilişkin kara listeler oluşturularak bu listelerde yer
alan kişiler hakkında Üye Devletlerin bilgilendirilmeleri ve bu kişilerin kamu
ihalelerinden men edilmeleri gerektiği belirtilmektedir.133
Organize suçların önlenmesinde sosyolojik boyutun büyük önem arz
etmesinden ötürü Belge’de toplumun bütün katmanlarının farkındalığının
artırılarak kolluk kuvvetleri ile işbirliğinin geliştirilmesi ve yasadışı mal ve
hizmetlere yönelik talebin azaltılması gerektiğine dikkat çekilmektedir.134
Strateji Belgesi’nde organize suçlara ilişkin soruşturmaların etkinliğinin
artırılması için Üye Devletlerin kolluk kuvvetlerinin ve yargı mekanizmalarının,
Komisyonun, EUROPOL’ün ve Avrupa Adalet Ağı’nın katılımıyla işbirliği ve
bilgi
paylaşımına ilişkin kılavuz ilkelerin hazırlanması
gerektiği
ifade
edilmektedir. Bu noktada EUROPOL’ün rolünün daha da artırılması gündeme
gelmekte ve birden fazla ülkede faaliyet gösteren suç örgütlerine ilişkin
soruşturmaların koordinasyonun EUROPOL tarafından yürütülmesine imkan
sağlayacak düzenlemelerin yapılması tavsiye edilmektedir.135
Milenyum Strateji Belgesi’nde organize suçlar ile aklama arasında ilişkiye
dikkat çekilmekte ve suç gelirlerinin tespitinin ve aklanmasının önlenerek
132
a.g.e. , s.5
a.g.e. , s.6
134
a.g.e. , s.8-10
135
a.g.e. , s.15-18
133
53
müsadere edilmesinin organize suç örgütleri ile mücadeleye büyük katkı
sağlayacağı ifade edilmektedir. Bu bağlamda atılması gereken adımlar şu şekilde
sıralanmıştır:
-
Nakit kullanımının azaltılması
-
İnternet ve elektronik ödeme sistemleri aracılığıyla karapara aklamanın
önüne geçmek için bankalarla işbirliğinin artırılması
-
Vergi cennetleri ile organize suçların ve suç kaynaklı gelirlerin
aklanmasının önlenmesi doğrultusunda işbirliği anlaşmalarının yapılması
-
Üye Devletlerin karapara aklama ile mücadele mevzuatlarının gözden
geçirilmesi
-
Üye Devletlerin mali istihbarat birimlerinin personel sayısını, operasyonel
ve teknik kapasitelerini artırmaları ve FATF Tavsiyeleri ve değerlendirme
raporları
doğrultusunda
gerçekleştirmeleri
gerekli
yasal
ve
idari
düzenlemeleri
136
Strateji Belgesinde, Üye Devletlerin kolluk kuvvetlerinin ve adli
makamlarının işbirliğinin geliştirilmesine büyük önem verilmekte ve uluslararası
işbirliğinin yanı sıra ulusal makamların da organize suçlarla mücadelede birlikte
hareket etmeleri ve bilgi paylaşımına gitmeleri gerektiği ifade edilmektedir. Öte
yandan, organize suç örgütlerinin ortaya çıkarılmasına katkı sağlayan tanıkların
korunmasına ilişkin olarak Komisyon ve Üye Devletlerin işbirliğinde standartların
oluşturulması çağrısı yapılmaktadır.137
Milenyum Strateji Belgesi’nde ayrıca, 1957 tarihli Suçluların İadesine
İlişkin Avrupa Sözleşmesi, Avrupa Konseyi’nin 1990 tarihli Strasbourg
Sözleşmesi, BM’nin 1988 tarihli Viyana Sözleşmesi gibi organize suçlarla
mücadeleye ilişkin uluslararası sözleşmelere taraf olmayan Üye Devletlerin en
kısa sürede bu sözleşmeleri onaylamaları, aday ülkelerle kolluk ve adli işbirliğinin
geliştirilmesi, organize suç durum raporlarının hazırlanma sürecine aday ülkelerin
dahil edilmesi, aday ülkelere organize suçlarla mücadele kapasitelerinin
geliştirilmesi
136
137
amacıyla
teknik
destek
sağlanması,
özellikle
Avrupa’ya
a.g.e. , s.20-22
a.g.e. , s.25-26
54
gerçekleştirilen insan kaçakçılığı ve uyuşturucu ticareti gibi faaliyetlerde
başlangıç ve/veya transit ülke konumunda bulunan Akdeniz, Balkan ve Latin
Amerika ülkeleri, Çin ve Rusya Federasyonu ile sınıraşan organize suçlara ilişkin
ortak çalışmalar yapılması, BM, Avrupa Konseyi, OECD, FATF ve INTERPOL
gibi uluslararası kuruluşların çalışmalarında AB’ye Üye Devletler arasında
koordinasyonun sağlanarak ortak hareket edilmesi tavsiyeleri yer almaktadır.138
Milenyum Strateji Belgesi organize suçlarla mücadelede Üye Devletler
arasında işbirliğinin güçlendirilmesi gerekliliğinin altını çizmekte, ancak
işbirliğinin ulusal düzeyde de sağlanması gerektiğini, diğer bir ifade ile kurumlar
arası rekabetin yerini ortak çalışmanın alması gerektiğini ifade etmektedir.
Belge’de ayrıca, aday ve komşu ülkeler ile farklı coğrafyalarda yer alan ancak
insan ticareti, uyuşturucu kaçakçılığı gibi sınıraşan boyutu olan suçlarda Avrupa
açısından büyük önem taşıyan ülkelerle de işbirliği yapılması tavsiye
edilmektedir. Strateji Belgesi organize suçların finansal boyutuna da önem
vermekte ve suç kaynaklı gelirlerin aklanmasının önüne geçilmesi doğrultusunda
çalışmalar
yapılmasını
öngörmektedir.
Bu
çerçevede,
organize
suçlarla
mücadelede kapsamlı bir yaklaşımı benimseyen Milenyum Strateji Belgesi,
adalet, özgürlük ve güvenlik alanı yaratmayı hedefleyen AB politikaları açısından
bir mihenk taşıdır.
2.2.9. Avrupa Güvenlik Stratejisi
AB Konseyi tarafından 12 Aralık 2003 tarihinde Ortak Güvenlik ve
Savunma Politikası (OGSP) çerçevesinde “Daha İyi Bir Dünyada Güvenli
Avrupa: Avrupa Güvenlik Stratejisi” kabul edilmiştir.139 Söz konusu Belge’de
Avrupa’nın Soğuk Savaş döneminde kalan konvansiyonel tehditler (herhangi bir
devletin Üye Devletlerden birine yönelik askeri saldırısı gibi) yerine artık
terörizm, kitle imha silahlarının yayılması, bölgesel çatışmalar ve organize suçlar
gibi asimetrik tehditlerle karşı karşıya olduğu belirtilmektedir.140
138
a.g.e. , s.26-32
A Secure Europe in a Beter World: European Security Strategy, Brussels 2003,
http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cmsUpload/78367.pdf (17.03.2010)
140
a.g.e. , s.3-5
139
55
Avrupa Güvenlik Stratejisi’nde organize suç iç güvenliğe yönelik bir
tehdit olarak görülmekle birlikte, uyuşturucu, silah ve göçmen kaçakçılığı gibi
suçların uluslararası boyutuna ve terörizmle ilişkisine dikkat çekilmektedir.
Söz konusu Belge’de organize suçlarla mücadeleye ilişkin atılması
gereken adımlar yer almamakta ancak, terörizm, bölgesel çatışmalar ve kitle imha
silahlarının yayılmasına karşı AB’ye komşu ülkelerde güvenliğin ve istikrarın
sağlanması,
uluslararası
kuruluşların
desteklenerek
uluslararası
düzenin
sağlanmasına yönelik kuralların yerleştirilmesi, gelişmekte olan ülkelerde sosyal
ve siyasi reformların desteklenmesi gibi Belge’de yer alan hususlar, organize
suçların uluslararası boyutu ve istikrarsızlıktan beslenmesi dikkate alındığında bu
suçlarla mücadele açısından önem arz etmektedir.
2.2.10. Hague Programı
2004 yılında temel hakları güvence altına alarak, AB’ye yönelik göç
dalgalarını düzenleyerek, Birliğin sınırlarını kontrol ederek ve organize suçlar ve
terörizm ile mücadeleyi etkinleştirerek AB bünyesinde adalet, özgürlük ve
güvenlik alanı yaratma amacıyla “Hague Programı”141 hazırlanmış ve 2005
yılında Konsey tarafından söz konusu Programa ilişkin bir Eylem Planı kabul
edilmiştir. Söz konusu Eylem Planı’nda Hague Programına ilişkin olarak
aralarında organize suçlarla mücadelenin de yer aldığı 10 öncelikli alan
belirlenmiştir. Bu öncelikli alanlar şu şekildedir: Temel haklar ve vatandaşlık;
terörizmle mücadele; göç yönetimi; sınır yönetimi ve vizeler; ortak iltica alanı;
göçmenlerin topluma ve ekonomiye entegrasyonu; bilgi paylaşımında gizlilik ve
güvenlik; organize suçlarla mücadele; adalet, özgürlük ve güvenlik: sorumluluk
paylaşımı ve etkili bir Avrupa adalet alanı.142 Eylem Planında organize suçlara
ilişkin olarak ileriki yılların stratejisini çizecek Komisyon Tebliği’nin en kısa
sürede çıkarılması da yer almaktadır.
141
Council of the European Union, The Hague Programme 16054/04 JAI 559, Brussels, 2004,
http://ec.europa.eu/justice_home/doc_centre/doc/hague_programme_en.pdf
142
http://ec.europa.eu/justice_home/news/information_dossiers/the_hague_priorities/
(17.03.2010)
56
“Organize Suçlarla Mücadelede Stratejik Konsept Geliştirilmesi”ne ilişkin
söz konusu Tebliğ143 2 Haziran 2005 tarihinde yayımlanmıştır. Söz konusu
Tebliğ’de organize suç örgütlerinin yapılarına ve faaliyetlerine ilişkin bilgilerin
daha da geliştirilmesi ve Üye Devletlerin kolluk kuvvetlerinin yapacağı katkılarla
istatistiklerin daha sağlıklı bir biçimde tutularak kapsamlı analizlerin yapılması
(örneğin, AB suç raporu gibi) gerektiği belirtilmektedir.144
Tebliğ uyarınca, organize suç örgütlerinin
yasal sisteme sızma
yöntemlerinden birisinin yolsuzluk olduğuna dikkat çekilmekte ve bu çerçevede
AB yolsuzlukla mücadele politikasının geliştirilerek etkin bir şekilde uygulanması
ve Üye Devletlerce BM Yolsuzlukla Mücadele Sözleşmesi gibi uluslararası
belgelerden kaynaklanan yükümlülüklerin yerine getirilmesi büyük önem arz
etmektedir.145
Tebliğ’de bazı AB ülkeleri tarafından organize suçların soruşturulması
amacıyla birçok farklı alandan uzmanı bir araya getiren özel soruşturma
birimlerinin oluşturulması yönteminin diğer ülkelerce de benimsenmesinin
oldukça faydalı olacağı değerlendirilmektedir. Ayrıca, Üye Devletlerden
temsilcilerin katılımıyla oluşturulacak ortak soruşturma timlerinin organize
suçların soruşturulmasında kullanılmasının gerekliliğine işaret edilmektedir.146
Tebliğ’de organize suçların finansal boyutuna dikkat çekilmekte ve suç
gelirlerinin aklanmasının önlenerek organize suç örgütlerine büyük darbe
vurulacağı ve bu çerçevede Üye Devletlerin mali soruşturma kapasitelerinin
geliştirilmesi ve suç kaynaklı gelirlere ilişkin mali işlemlerin tespit ve takibi için
gerekli yasal düzenlemeleri gerçekleştirmeleri gerektiği ifade edilmektedir.147
143
European Commission, Communication from the Commission to the Council and the European
Parliament: Developing a Strategic Concept on Tackling Organized Crime, COM (2005) 232
final, Brussels, 2005
144
a.g.e. , s.3
145
a.g.e. , s.3
146
a.g.e. , s.5
147
a.g.e. , s.6
57
Tebliğ’de ayrıca, kolluk kuvvetleri arasında bilgi değişimine, uluslararası
işbirliğinin yanı sıra kurumlar arası işbirliğine, EUROPOL ve EUROJUST’tan
Üye Devletlerin yeterince faydalanamadıklarına, üçüncü ülkelerle ilişkilerde
organize suçlarla mücadeleye ilişkin AB ve uluslararası standartların teşvik
edilmesine ve özellikle AB’ye komşu bölgelerde organize suçlarla mücadele
kapsamında yürütülen bölgesel çalışmalara destek verilmesinin önemine dikkat
çekilmektedir.148
2.2.11. 2008/841/JHA Sayılı Konsey Kararı
Yukarıda kısaca açıklanan belgelerde AB’nin organize suçlarla mücadele
stratejisi ve bu kapsamda belirlenen öncelikli alanlar ve bu alanlarda yapılması
gereken çalışmalar yer almaktadır. 2008/841/JHA sayılı Konsey Kararı’nda149 ise
organize suç örgütünün tanımı yapılmaktadır. Buna göre “doğrudan veya dolaylı
olarak maddi çıkar elde etmek amacıyla en az iki kişinin en az 4 yıl veya daha
fazla ağır hapis cezası gerektiren suçları işlemek için oluşturdukları ve belirli bir
süreden beri var olan yapılanmalar” organize suç örgütü kapsamında
değerlendirilmektedir.150
Karar çerçevesinde, her Üye Devletin bilgi ve maddi destek sağlama ve
yeni eleman kazandırmak da dahil olmak üzere suç örgütünün faaliyetlerine
bilerek katılanları en az 2 ila 5 yıl arasında hapis cezası ile cezalandırılmaları
gerekmekle birlikte, itirafta bulunarak suç örgütünün faaliyetleri ve gelir
kaynakları konusunda bilgi veren kişilerin cezalarında indirime gidilebilecektir.151
Bu bağlamda, içeriden bilgi alınarak organize suç örgütlerinin zayıflatılması ve
çökertilmesi hedeflenmektedir.
Suçun birden fazla ülkenin yargı yetkisine girmesi durumunda ise ilgili
devletlerin işbirliğine giderek tek bir ülkede yargılamayı gerçekleştirmeleri ve
koordinasyonu sağlamak amacıyla EUROJUST’ın sürece dahil edilmesi
148
a.g.e. , s.7-8
Council of the European Union, Council Framework Decision 2008/841/JHA of 24 October
2008 on the fight against organize crime, Official Journal L 300, Brussels, 2008
150
a.g.e. , Madde 1
151
a.g.e. , Madde 3-4
149
58
gerekmektedir. Öte yandan Karar’da yargılamanın nerede yapılacağı belirlenirken
suç kapsamındaki faaliyetlerin nerede işlendiği, faillerin ve suçun mağdurlarının
hangi ülke vatandaşı olduğu ve faillerin hangi ülkede yakalandığı gibi hususlar
göz önünde bulundurulmalıdır.152
Bağlayıcı nitelikte olan Konsey Kararı diğer belgelerden farklı olarak
organize suç örgütü tanımına ve organize suçlar kapsamında hüküm giyenlere
verilecek cezalara ilişkin açıklamalar getirmektedir. Öte yandan, AB’nin organize
suçlarla mücadele politikasının temel taşlarından biri olan Üye Devletler arasında
işbirliğine Konsey Kararı’nda da yer verilmektedir. Bu durum organize suçun
sınıraşan boyut kazanması ile ortaya çıkan uluslararası işbirliğinin önemini
yansıtmaktadır.
2.2.12. Lizbon Antlaşması
13 Kasım 2007 tarihinde imzalanan ve 1 Aralık 2009 tarihinde yürürlüğe
giren Lizbon Antlaşması ile AB’de köklü değişiklikler gerçekleştirilmiştir153. Bu
Antlaşma ile AB tüzel kişilik kazanmış, üç sütunlu yapı ortadan kalkmış,
kurumların yapısı ve yetkilerine ve Birliğin karar alma sürecine yönelik önemli
değişiklikler yapılmış ve AB’nin küresel anlamda etkinliğinin artırılması ve dış
politikada koordinasyonun sağlanması amacıyla “Dışişleri ve Güvenlik Politikası
için Yüksek Temsilci” pozisyonu oluşturulmuş ve Birliğin politikalarının
belirlenmesi ve karar alma süreçlerinde demokratik değerlerin güçlendirilmesi
amacıyla Avrupa halklarının oylarıyla seçilen Avrupa Parlamentosu’nun yetkileri
güçlendirilmiştir.154
Lizbon Antlaşması’nın yürürlüğe girmesinden önce “adalet, özgürlük ve
güvenlik”e ilişkin hususlar Konsey’de oybirliği ile karara bağlanmakta iken,
Lizbon Antlaşması ile nitelikli çoğunluk sistemine geçilmiştir.
152
a.g.e. , Madde 7
Treaty of Lisbon, Official Journal C 306, Brussels, 2007
154
“The Lisbon Treaty: 10 easy-to-read fact sheets”, Fondation Robert Schuman, 2007, s.3-4,
http://www.robert-schuman.eu/doc/divers/lisbonne/en/10fiches.pdf (24.03.2010)
153
59
Lizbon Antlaşması’nda AB kurumlarından ve Üye Devletlerin yetkili
organlarından temsilcilerin katılımıyla Konsey bünyesinde iç güvenliğe ilişkin
operasyonel işbirliğini geliştirip koordine edecek bir daimi komitenin kurulması
öngörülmektedir. Ayrıca, hesapverebilirlik çerçevesinde komite tarafından
yürütülecek çalışmalar hakkında Avrupa Parlamentosu’na ve Üye Devletlerin
ulusal parlamentolarına bilgi verilmesine karar verilmiştir.155 Bu sayede, organize
suçlarla mücadelede en önemli eksikliklerden olan operasyonel işbirliğinin
sağlanması yönünde önemli bir adım atılmıştır.
Lizbon Antlaşması’nda adli işbirliğine ilişkin önemli düzenlemeler de yer
almaktadır. Buna göre, Parlamento ve Konsey, yargı kararlarının karşılıklı
tanınmasına, yargı personelinin eğitiminin desteklenmesine ve Üye Devletlerin
adli makamları arasında işbirliğinin geliştirilmesine yönelik tedbirleri alacak ve
bu hususlara ilişkin uyulması gereken minimum standartları belirleyecektir.
Ayrıca, Parlamento ve Konsey çıkaracakları direktifler aracılığıyla terörizm, insan
kaçakçılığı, kadınların ve çocukların cinsel istismarı, uyuşturucu kaçakçılığı, suç
gelirlerinin aklanması, yasadışı silah ticareti, yolsuzluk, siber suçlar ve ödeme
araçlarının sahteciliği gibi suçların tanımına ve bu suçlara uygulanacak cezai
yaptırımlara ilişkin minimum standartlara da karar verecektir.156
Antlaşma’da
EUROJUST’ın
da
yetkileri
genişletilmekte
ve
EUROJUST’ın özellikle Birliğin mali çıkarlarına yönelik suçlarda soruşturma
başlatması veya ulusal yargı makamlarınca soruşturma başlatılmasını teklif
edebilmesi öngörülmektedir. Bu çerçevede, söz konusu soruşturmaları yürütecek
Avrupa Savcılığı (European Prosecutor’s Office) EUROJUST bünyesinde
oluşturulacaktır.157
Lizbon Antlaşması’nda polis işbirliğine ilişkin olarak ise EUROPOL’ün
Üye Devletlerin yetkili makamlarınca iletilen bilgilerin depolanması ve analizi ve
155
Treaty of Lisbon, Official Journal C 306, Brussels, 2007, Madde 61 D
a.g.e. , Madde 69 A ve 69 B
157
a.g.e. , Madde 69 D ve 69 E
156
60
diğer Üye Devletlere iletilmesinden ve Üye Devletlerin yürütecekleri ortak
soruşturmaların koordinasyonundan sorumlu olacağı ifade edilmektedir.158
Lizbon Antlaşması ile organize suçlarla mücadelenin ele alındığı “adalet,
özgürlük ve güvenlik” alanında köklü değişiklikler yapılmıştır. Karar sürecinde
oybirliği şartı kaldırılarak nitelikli çoğunluk sistemine geçilmiş ve Avrupa
Parlamentosu’nun yetkileri genişletilmiştir. Ayrıca, organize suçlarla mücadelenin
temel direği olan cezai konularda adli ve polis işbirliğinin geliştirilmesi yolunda
önemli adımlar atılmıştır. Bu bağlamda, Lizbon Antlaşması’nın yürürlüğe girmesi
vatandaşlarına terörizm ve organize suçlar gibi tehditlerden arındırılmış bir
“adalet, özgürlük ve güvenlik alanı” yaratmayı hedefleyen Birlik açısından büyük
önem taşımaktadır.
2.2.13. Diğer Önemli Belgeler
Organize suçlarla mücadelede atılan önemli bir diğer adım ise Konsey’in
13 Haziran 2002’de kabul ettiği “Avrupa Yakalama Emri ve Teslim Prosedürleri
Hakkındaki Çerçeve Karar”dır.159 Söz konusu Karar uyarınca, Üye Devletlerin
suç örgütüne üye olma, terörizm, insan ticareti, uyuşturucu ve silah kaçakçılığı,
yolsuzluk, suç gelirlerinin aklanması, yasadışı organ ticareti ve sahtecilik başta
olmak üzere birçok suça ilişkin yakalama kararlarını hemen yerine getirerek
yakalanan kişiyi yakalama kararı veren ülkenin makamlarına teslim etmeleri
gerekmektedir.
Son olarak 2005/681/JHA sayılı Konsey Kararı ile 2005 yılında kurulan
Avrupa Polis Koleji160 Üye Devletlerin kolluk kuvvetlerini eğitmesi ve Üye
Devletlerin organize suçlarla mücadelede karşılaştıkları sorunlara ortak bir
yaklaşım geliştirmeye yönelik çalışmaları nedeniyle AB’nin organize suçlarla
mücadelesinde olumlu bir adım olarak değerlendirilebilir.
158
a.g.e. , Madde 69 F ve 69 G
Council of the European Union, Council Framework Decision on the European Arrest Warrant
and Surrender Procedures between Member States, Official Journal L 190, Brussels, 2002
160
http://www.cepol.europa.eu/ (22.04.2010)
159
61
2.2.14. Avrupa-Akdeniz Ortaklığı (Barcelona Süreci)
Barcelona Süreci olarak da adlandırılan Avrupa-Akdeniz Ortaklığı (EuroMediterranian Partnership-EUROMED) 1995 yılında AB’nin 15 üye ülkesi ve 11
Akdeniz ülkesinin (Fas, Tunus, Cezayir, Mısır, İsrail, Lübnan, Suriye, Ürdün,
Türkiye, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Malta) Dışişleri Bakanlarının ve Filistin
Yönetimi temsilcilerinin katılımıyla AB ve Akdeniz ülkelerini siyasi, ekonomik
ve sosyo-kültürel alanlarda bütünleştirmek amacıyla kurulmuştur. Bu amaç
doğrultusunda 3 çalışma alanı belirlenmiştir: siyasi diyalog ve güvenlik ortaklığı;
ekonomik ve mali ortaklık ve sosyal, kültürel ve beşeri alanlarda ortaklık.161
EUROMED bünyesinde adalet, özgürlük ve güvenlik alanına ilişkin
konular siyasi diyalog ve güvenlik ortaklığı başlığı altında ele alınmaktadır.
Organize suç örgütlerinin sınır aşan faaliyetlerde bulunmaları, AB’ye yönelik
önemli güvenlik tehditleri arasında yer alan göçmen, silah ve uyuşturucu
kaçakçılığı gibi hususlarda Akdeniz ülkelerinin geçiş ülke konumu nedeniyle
EUROMED AB’nin iç güvenliği açısından büyük önem arz etmektedir.
Bu bağlamda, EUROMED kapsamında Akdeniz ülkelerinin yargı
sistemlerinin geliştirilmesi amacıyla “EUROMED Justice I” adlı 2 milyon Avro
bütçeli bir proje 2005-2007 yılları arasında gerçekleştirilmiştir. Proje kapsamında
terörizm, organize suç örgütleri, suç gelirlerinin aklanması ve adli işbirliği gibi
konularda 23 seminer ve 4 bölgesel konferans düzenlenmiştir. Söz konusu
projenin devamı olan “EUROMED Justice II” projesi 5 milyon Avro’luk kaynakla
2008 yılında başlatılmıştır. Kolluk kuvvetlerine ilişkin olarak ise “EUROMED
Police” adlı 5 milyon Avro’luk proje 2007 yılında başlatılmıştır. Projenin amacı
uyuşturucu, silah ve nükleer madde kaçakçılığı, insan ticareti, siber suçlar ve
karapara aklama gibi organize suçlarla mücadelede AB ve Akdeniz ülkelerinin
kolluk kuvvetleri arasında işbirliğinin geliştirilmesidir. Proje kapsamında Akdeniz
ülkelerinin kolluk kuvvetlerine yönelik eğitim programı ve çalışma ziyaretleri
düzenlenmektedir. Öte yandan, yasadışı göçle mücadele EUROMED tarafından
161
Ömer Kurtbağ, “Avrupa-Akdeniz Ortaklığı: Barcelona Süreci”, Ankara Avrupa Çalışmaları
Dergisi, Cilt: 3, No:1, Ankara, 2003, s.82.
62
önemli görülen bir diğer alan olup bu alanda Akdeniz ülkelerinin yasadışı göçle
mücadele kapasitelerinin geliştirilmesi amacıyla 2004-2007 yılları arasında
“EUROMED Migration I” adlı proje yürütülmüştür. Aynı amaç doğrultusunda,
2008-2011 dönemine yönelik “EUROMED Migration II” projesi 2008 yılında
faaliyete geçmiştir.162
Yapılan bu çalışmalar AB’nin iç güvenliğin dış sınırlardan başladığı
yaklaşımını benimsediğini ve özellikle uyuşturucu ve göçmen kaçakçılığı gibi
organize suçlarda geçiş ülkesi konumunda olan Akdeniz ülkeleri ile yakın
işbirliğinin hedeflendiğini göstermektedir.
2.2.15. Avrupa Komşuluk Politikası
2004 yılında yaşanan genişleme dalgası ile AB’nin sınırları oldukça
genişlemiş ve bu durum yeni komşularla daha ileri düzeyde ilişkileri gündeme
getirmiştir. Bu çerçevede, komşu ülkelerde yaşanacak istikrarsızlıkların ve
güvenlik
sorunlarının
AB
sınırları
içerisinde
de
yansımaları
olacağı
değerlendirilmiş ve bu ülkelerde sosyal ve ekonomik refahın, istikrarın ve
güvenliğin geliştirilmesi amacıyla 2004 yılında Avrupa Komşuluk Politikası
(European Neighbourhood Policy-ENP) hayata geçirilmiştir.
ENP kapsamında siyasi ve güvenliğe ilişkin hususlar, ekonomik ve ticari
ilişkiler, çevre, ulaştırma, enerji, bilimsel ve kültürel işbirliği gibi alanlar
belirlenmekte, ENP ülkelerine ilişkin ön değerlendirme raporları hazırlanmakta ve
bu raporlarda tespit edilen eksiklikler çerçevesinde eylem planları hazırlanmakta
ve eylem planlarında yer alan hedeflerin gerçekleştirilmesi amacıyla AB
tarafından teknik ve mali yardım sağlanmaktadır. ENP ülkeleri tarafından
yürütülen reform çalışmaları da yakından takip edilerek ilerleme raporları
hazırlanmaktadır. ENP kapsamında yer alan ülkeler Cezayir, Ermenistan,
Azerbaycan, Beyaz Rusya, Mısır, Gürcistan, İsrail, Ürdün, Lübnan, Libya,
162
http://ec.europa.eu/europeaid/where/neighbourhood/regionalcooperation/documents/infonotes_enpisouth_regional_cooperation_en.pdf (28.03.2010)
63
Moldova, Fas, Filistin, Suriye, Tunus ve Ukrayna’dır.163 Bu ülkelerce ENP
çerçevesinde hazırlanan eylem planlarında göç, iltica, vize politikaları, terörizm,
organize suçlar ve suç gelirlerinin aklanması ile mücadele, polis ve adli işbirliği
ve bu alanlara ilişkin uluslararası sözleşmelere taraf olunması gibi hususlar yer
almaktadır.164
Avrupa Komisyonu tarafından ENP’nin uygulanmasına ilişkin olarak
hazırlanan 2008 yılı ilerleme raporunda organize suçlarla mücadele kapsamında
bütün ENP ülkelerinin Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı BM Sözleşmesi’ni
imzaladıkları ve bunlar arasından sadece Ürdün’ün Sözleşme’yi henüz
onaylamadığı, organize suçlarla mücadeleye ilişkin ulusal plan ve stratejilerin
hazırlanmasında ilerlemeler kaydedildiği ancak bu belgelerin tam ve etkili bir
şekilde uygulanmasında henüz istenilen düzeye gelinemediği ifade edilmektedir.
Birçok ENP ülkesinin FATF’in 40+9 Tavsiyesi çerçevesinde mevzuatlarını revize
ettiği ifade edilen raporda, ENP ülkelerinin suç gelirlerinin aklanması ile
mücadelede yeterli insan kaynağına ve teknik altyapıya sahip olmamaları endişe
verici olarak değerlendirilmektedir. Rapor uyarınca, polis ve adli işbirliği,
suçluların iadesi ve karapara aklama ile mücadele alanlarındaki Avrupa Konseyi
Sözleşmeleri’nin onaylanması ve etkin bir şekilde uygulanması hususlarında ENP
ülkelerinin daha fazla çaba göstermeleri gerekmektedir.165
Her ne kadar, ENP ülkeleri organize suçlar ve suç gelirlerinin aklanması
ile mücadele ve polis ve adli işbirliği alanlarında yeterli düzeyde ilerleme
kaydedememiş olsa da, ENP sürecinde sağlanacak teknik ve mali yardımlar bu
ülkelerin organize suçlarla mücadele kapasitelerinin geliştirilmesi ve AB’nin bu
ülkelerdeki güvenlik sorunlarından kaynaklanacak tehditlere karşı korunması
açısından önem arz etmektedir.
163
http://ec.europa.eu/world/enp/howitworks_en.htm (28.03.2010)
European Commission, Communication from the Commission: European Neighbourhood
Policy Strategy Paper, COM(2004) 373 final, Brussels, 2004,
http://ec.europa.eu/world/enp/pdf/strategy/strategy_paper_en.pdf
165
European Commission, Commission Staff Working Document accompanying the
Communication from the Commission to the European Parliament and the Council on the
Implementation of the European Neighbourhood Policy in 2008, SEC(2009) 522/2, Brussels,
2009, http://ec.europa.eu/world/enp/pdf/progress2009/sec09_522_en.pdf
164
64
1970’li yılların ortasından itibaren AB’nin organize suçlarla mücadele
çalışmaları büyük gelişme kaydetmiştir. Antlaşma metinlerinde organize suçlarla
mücadeleye ilişkin düzenlemelere yer verilmesi ve birçok eylem planının
hazırlanması ve bu eylem planlarında önleme, yakalama, soruşturma ve
kovuşturma gibi hususlara yer verilmesi AB’nin organize suçlarla mücadeledeki
kararlılığını ortaya koymaktadır. Öte yandan EUROMED ve ENP kapsamında
yapılan çalışmalar, AB’ye yönelik organize suç tehditlerinin AB sınırları
dışarısında önlenmesinin hedeflendiğini göstermektedir. Ayrıca, birçok belgede
karapara aklama ile mücadeleye ilişkin hususlara yer verilmesi organize suçlar ile
aklama arasındaki yakın ilişkiyi ve aklamanın önlenmesinin organize suç örgütleri
ile mücadelenin temel bileşenlerinden olduğunu ortaya koymaktadır. Bu
bağlamda, bir sonraki bölümde AB bünyesinde suç gelirlerinin aklanmasının
önlenmesine yönelik çalışmalara yer verilecektir.
65
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
AVRUPA BİRLİĞİ’NDE SUÇ GELİRLERİNİN AKLANMASI İLE
MÜCADELE ÇALIŞMALARI
İlk bölümde açıklandığı üzere, organize suçlar ile karapara aklama
arasında çok yakın bir ilişki bulunmakta olup aklama suçu yüksek meblağlarda
gelir getiren uyuşturucu, silah ve göçmen kaçakçılığı gibi birçok organize suç
faaliyetinin merkezinde yer almaktadır. İkinci bölümde AB’nin organize suçlara
ilişkin değerlendirmeleri ve mücadele çalışmaları ele alınmaktadır. AB tarafından
kabul edilen eylem planlarında, Konsey kararlarında suç gelirlerinin aklanmasının
önlenmesi, organize suç örgütleri ile mücadelenin temel direklerinden birisi olarak
yer almaktadır. Bu bölümde suç gelirlerinin aklanması ile mücadele alanında AB
bünyesinde yapılan çalışmalara yer verilecektir.
3.1. 91/308/EEC SAYILI KONSEY DİREKTİFİ
10 Haziran 1991 tarihinde kabul edilen 91/308/EEC sayılı “Mali Sistemin
Karapara Aklama Amacıyla Kullanılmasının Önlenmesine İlişkin Konsey
Direktifi” Avrupa Toplulukları bünyesinde karapara aklama ile mücadele alanında
yapılan ilk bağlayıcı düzenlemedir.166
Söz
konusu
Direktif’te
mali
kurumların
karapara
aklamada
kullanılmasının bu kurumların istikrarını bozacağı ve mali sisteme duyulan
güvenin sarsılmasına yol açacağı ifade edilmektedir. Öte yandan, karapara aklama
ile mücadelede Üye Devletlerin mali sistemlerini korumak amacıyla alacakları
tedbirlerin malların, hizmetlerin, kişilerin ve sermayenin serbest dolaşıma
kavuşturulduğu bir alan olan “Tek Pazar”ın (Single Market) oluşumunu olumsuz
yönde etkileyebileceği ve ayrıca, Topluluk genelinde koordineli önlemlerin
alınmaması durumunda Tek Pazar’ın sunacağı serbest dolaşım imkanlarının
166
Council of the European Communities, Council Directive 91/308/EEC of 10 June 1991 on
prevention of the use of the financial system for the purpose of money laundering, Official Journal
L 166, Brussels, 1991
66
karapara aklayıcılar tarafından suiistimal edilebileceği Direktif’in gerekçeleri
arasında yer almaktadır.
Direktif’te karapara aklama ile mücadelenin organize suç örgütleri ile
mücadelenin temel noktalarından birini oluşturduğu ifade edilmekte ve
uluslararası bir sorun haline gelen karapara aklamanın önlenmesi çalışmalarının,
bu alanda BM, Avrupa Konseyi ve FATF bünyesinde yapılmış olan çalışmalarla
paralellik göstermesi gerektiği ve uluslararası işbirliği sağlanmadan yapılan ulusal
düzenlemelerin etkisinin oldukça sınırlı olacağı belirtilmektedir. Direktif’te
ayrıca,
karapara
aklama
ile
mücadelenin
sadece
resmi
makamlarca
yürütülemeyeceği, mali kuruluşların da bu sorunla mücadelede etkin bir rol
üstlenmesi gerektiği ifade edilmektedir.
Direktif ile Üye Devletlerin karapara aklanmasını yasaklamaları gerektiği
belirtilerek karapara aklamanın tanımı yapılmıştır. Buna göre;
-
Bir malvarlığının suç sayılan bir faaliyetten ya da böyle bir faaliyete
iştirakten kaynaklandığını bilerek, bu malvarlığının yasadışı kaynağını
gizlemek veya öncül suçun işlenmesine karışan herhangi bir şahsın,
eylemlerinin hukuki sonuçlarından kaçınmasına yardım etmek amacıyla
malvarlığının niteliğinin değiştirilmesi ya da transfer edilmesi,
-
Malvarlığının, suç sayılan bir faaliyetten ya da bu suça iştirakten
kaynaklandığını bilerek, gerçek niteliğini, kaynağını, yerini, durumunu,
hareketini, malvarlığına ilişkin hakları veya sahipliğini gizlemek,
-
Alındığı tarihte, bir malvarlığının suç sayılan bir faaliyetten ya da bu
suça iştirakten kaynaklandığını bilerek, iktisap edilmesi, zilyetliği veya
kullanılması,
-
Yukarıdaki sözü edilen eylemlerden herhangi birinin işlenmesine iştirak,
işlenmesi amacıyla teşekkül oluşturmak, teşebbüs, yardım ya da teşvik
etmek, kolaylaştırmak ve yol göstermek
karapara aklama suçu kapsamına girmektedir.167
167
a.g.e. , Madde 1
67
Öte yandan, Direktif ile karapara aklama fiiline yönelik olarak
uygulanacak yaptırımlara herhangi bir düzenleme getirilmemiş olup, sadece Üye
Devletlerin ulusal mevzuatlarında karapara aklama ile mücadeleye ilişkin uygun
tedbirlerin alınarak yaptırımlar uygulanmasının gerekli olduğu ifade edilmektedir.
Bu çerçevede, Direktif genel bir çerçeve sunmakta olup yaptırımlar konusuna
ilişkin detaylı düzenlemelere girmemesi bir eksiklik olarak değerlendirilebilir.
Direktif’te, öncül suçlara ilişkin detaylı açıklamalar yer almamakla birlikte
BM Viyana Sözleşmesi’nde yasadışı uyuşturucu madde kaçakçılığına ilişkin
suçlar ile Üye Devletler tarafından belirlenecek olan suçlar öncül suçlar
kapsamına girmektedir.168
Direktif ile finans kuruluşları ile kredi kuruluşlarına kimlik tespiti
yükümlülüğü getirilmiştir. Buna göre Üye Devletler tarafından kredi ve finans
kuruluşlarının hesap açılması veya kiralık kasa sunulması gibi işlemlerde ve
ayrıca toplamı 15.000 ECU’yu169 aşan bir veya birden fazla birbiri ile bağlantılı
işlemler sırasında kimlik tespiti yapmalarını sağlamaya yönelik düzenlemeler
yapılmalıdır. Ancak kimlik tespiti yükümlülüğü sadece yukarıda belirtilen
hususlar ile sınırlı tutulmamış, karapara aklama şüphesinin mevcut olması
durumunda 15.000 ECU’nun altında kalan işlemler için de finans ve kredi
kuruluşları müşterilerinin kimlik bilgilerini tespit edecekleri belirtilmiştir. Ancak,
kimlik tespiti yükümlülüğe bir istisna getirilerek işlemi gerçekleştiren kuruluşların
müşterinin
kredi
veya
finans
kuruluşu
olması
halinde
kimlik
tespiti
yükümlülüğüne tabi olmayacakları belirtilmektedir.170 Bu durum ise, organize suç
örgütlerinin sahibi oldukları finans kuruluşları aracılığı ile karapara aklamalarını
önlemeyi oldukça zorlaştırmaktadır.
Direktif ile getirilen bir diğer yükümlülük ise müşteri kimlik bilgilerine ve
yapılan işlemlere ilişkin kayıtların müşteri ile iş ilişkisinin sona ermesinden
168
a.g.e. , Madde 1
ECU: European Currency Unit (Avrupa Para Birimi). 1 Ocak 1999 tarihinde Avro’nun AB’ye
üye ülkelerin ortak para birimi olması ile birlikte ECU ortadan kalkmıştır.
170
a.g.e. , Madde 3
169
68
itibaren en az beş yıl süre ile saklanmasıdır.171 Bu düzenleme ile karapara
aklanmasına yönelik olarak bir inceleme başlatıldığında yapılan işlemler takip
edilerek karaparanın izinin sürülmesi hedeflenmiştir.
Şüpheli işlem bildirim yükümlülüğü de Direktif’te yer alan ve suç
gelirlerinin aklanması ile mücadelede önem arz eden bir diğer husustur. Bu
çerçevede, Direktif’te finans ve kredi kuruluşlarının karapara aklanması ile ilgili
olabilecek herhangi bir işlemi söz konusu yetkili birimlere bildirmek ve ayrıca
yetkili makamların talebi halinde her türlü bilgiyi vermekle yükümlü oldukları
ifade edilmektedir. Direktif’te ayrıca, kredi finans kuruluşlarının yöneticileri ve
çalışanları tarafından, karaparanın aklanması ile mücadele birimlerine iyi niyetle
bilgi verilmesinin, mevcut yasalar, sözleşme veya idari düzenlemelerle getirilen
sır saklama yükümlülüğünün ihlali anlamına gelmeyeceği ve bu bağlamda yetkili
birimlere bildirimde bulunanların hiçbir şekilde hukuki ve cezai sorumlukları
olmayacakları belirtilmektedir.172
Direktif’te karapara aklama ile mücadeleye ilişkin olarak mali kuruluşların
iç denetim mekanizmasının ve eğitim programlarının nasıl dizayn edileceğine dair
ayrıntılı bir düzenleme yapılmamakla birlikte, mali kuruluşların konuya ilişkin
olarak iç denetim sistemini hayata geçirmeleri ve çalışanlarını eğitim programları
kapsamında bilgilendirmeleri gerekmektedir.173
3.2. 1997 ORGANİZE SUÇLARLA MÜCADELE EYLEM PLANI
28 Nisan 1997 tarihinde Konsey tarafından kabul edilen “Organize
Suçlarla Mücadele Eylem Planı”nda organize suçlar ve karapara aklama
arasındaki ilişkiye de dikkat çekilmekte ve atılması gereken adımlar şu şekilde
sıralanmaktadır:
-
Polis ve adli işbirliği alanında öngörülene benzer bir sistemin karapara
aklamaya ilişkin bilgilerin değişimini sağlamak amacıyla kurulması
171
a.g.e. , Madde 4
a.g.e. , Madde 6-10
173
a.g.e. , Madde 11
172
69
-
Üye Devletlerin suç gelirlerinin aklanmasını suç haline getirerek suç
gelirlerinin izlenmesi ve el konulmasına ilişkin önlemler alması
-
“Mali
Sistemin
Önlenmesine
Karapara
İlişkin
Aklanması
91/308/EEC
sayılı
Amacıyla
Konsey
Kullanılmasının
Direktifi”nin
6.
Maddesinde yer alan şüpheli işlem bildirim yükümlülüğünün ağır suçlarla
bağlantılı bütün suçları kapsayacak şekilde genişletilmesi ve yükümlü
gruplarına mali kuruluşlar dışında kalan diğer kişi ve meslek gruplarının
dahil edilmesi
-
Elektronik ödeme sistemleri aracılığıyla yapılan aklama faaliyetlerinin
önlenmesi hususunda mevcut sorunlara yönelik çalışma yapılması ve
elektronik ödemelerde gönderilen mesajların kaynak kişiye ve lehdara
ilişkin ayrıntılı bilgileri içermesinin sağlanması174
3.3. 98/699/JHA SAYILI KONSEY ORTAK EYLEMİ
3 Aralık 1998 tarihinde 91/308/EEC sayılı Direktif hükümlerine göre,
FATF’in 40 Tavsiyesi, 1988 tarihli BM Viyana Sözleşmesi ve Avrupa
Konseyi’nin Strazburg Sözleşmesi hükümleri doğrultusunda suç gelirlerinin
aklanması, tespiti, izlenmesi, el konulması ve müsadere edilmesine ilişkin bir
Ortak Eylem kabul edilmiştir.175 Söz konusu Ortak Eylem ile organize suçlara
karşı etkin bir mücadele yürütülmesi amacıyla suç gelirlerinin aklanması, tespiti,
izlenmesi, el konulması ve müsadere edilmesi konularında üye ülkeler arasındaki
işbirliğinin arttırılması hedeflenmiştir.
Bu doğrultuda, Ortak Eylem’de üye ülkelerin hem ulusal düzeyde
yürütülen davalarda hem de bir başka üye ülkenin talebi üzerine açılan davalarda,
suç gelirlerinin ya da bu gelirlere eşdeğerdeki malvarlığının müsadere
edilebilmesi için ulusal mevzuatlarında gerekli olacak yasal düzenlemeleri
yapmaları gerektiği ifade edilmektedir.176
174
Action Plan to Combat Organized Crime, Official Journal C 251, Brussels, 1997
Council of the European Union, 98/699/JHA: Joint Action of 3 December 1998 adopted by the
Council on the basis of Article K.3 of the Treaty on European Union, on money laundering, the
identification, tracing, freezing, seizing and confiscation of instrumentalities and the proceeds
from crime, Official Journal L 333, Brussels, 1998
176
a.g.e. , Madde 1
175
70
Öte yandan, Ortak Eylem uyarınca, her Üye Devletin ulusal mevzuatı,
öncül suçun işlendiğine dair ciddi bulguların varlığı halinde, bir başka üye ülke
tarafından talep edildiğinde suçtan elde edildiğinden şüphe duyulan gelirlerin
tespiti ve izlenmesine olanak verecek şekilde düzenlenmelidir ve bu yönde
yapılan yasal düzenlemeler talep edilen bilginin, araştırmanın daha ilk
aşamalarında verilmesini de mümkün kılmalıdır.177
Ortak Eylem’de Üye Devletlerin, suçtan kaynaklanan varlıkların tespiti,
izlenmesi, el konulması ve müsadere edilmesine ilişkin diğer üye ülke taleplerine,
ulusal düzeyde yürütülen soruşturmalara verdiği önceliği vermeleri gerektiği ifade
edilmektedir.178
Ortak Eylem’de ayrıca, Üye Devletlerin adli makamlar arasında etkin bir
işbirliğinin tesis edilmesi amacıyla gerekli düzenlemeleri yapmaları ve bu
kapsamda, Avrupa Yargı Ağı’nın ve EUROPOL’ün de katkıları ile suç
gelirlerinin aklanması ile mücadelede görev yapan adli ve kolluk personeline
yönelik eğitim seminerleri düzenlemeleri gerektiği belirtilmektedir.179
3.4. TAMPERE ZİRVESİ
15-16
gerçekleştirilen
Ekim
1999
Zirve’de
tarihlerinde
organize
Finlandiya’nın
suçlarla
Tampere
mücadelede
suç
kentinde
gelirlerinin
aklanmasının önlenmesinin büyük önem taşıdığı belirtilerek aklama ile
mücadeleye ilişkin olarak 1990 yılında Avrupa Konseyi tarafından kabul edilen
Strasbourg Sözleşmesi’nin ve FATF Tavsiyeleri’nin AB’ye Üye Devletlerce tam
olarak uygulanması, mali işlemlerde şeffaflığın ve mali istihbarat birimleri
arasında bilgi değişiminin sağlanması, karapara aklamanın öncül suçlarının tüm
Üye Devletlerde aynı olması, ticari işletmelerin suç gelirlerinin aklanmasında
kullanılmasının önüne geçmek için ortak standartlar belirlenmesi gibi önlemler
sıralanmıştır.180
177
a.g.e. , Madde 1
a.g.e. , Madde 3
179
a.g.e. , Madde 6
180
http://www.europarl.europa.eu/summits/tam_en.htm (02.03.2010)
178
71
Zirve’de ayrıca organize suçların ve karapara aklamanın uluslararası bir
boyut kazanması neticesinde üçüncü ülkelerle işbirliğine gidilmesi, AB’ye sınırı
bulunan Baltık Denizi bölgesinde ve Balkanlar’da organize suç örgütlerine karşı
geliştirilen bölgesel girişimlerin desteklenmesi ve FATF Tavsiyeleri çerçevesinde
off-shore merkezleri ile bilgi paylaşımı anlaşmalarının yapılmasının gerekliliğine
dikkat çekilmiştir.181
3.5. 2000/642/JHA SAYILI KONSEY KARARI
91/308/EEC sayılı Konsey Direktifi hükümleri gereğince şüpheli işlem
bildirimlerinin alınması ve analizi amacıyla her Üye Devlet tarafından ulusal mali
istihbarat birimleri oluşturulmuştur. Ancak, suç gelirlerinin aklanmasının önüne
geçilmesi amacıyla bu mali istihbarat birimleri arasında bilgi değişimin
hızlandırılması ve işbirliğinin güçlendirilmesi gerekmektedir. Bu doğrultuda, 17
Ekim 2000 tarihinde Konsey tarafından “Üye Devletlerin Mali İstihbarat Birimleri
Arasında İşbirliğinin Sağlanmasına İlişkin Karar” kabul edilmiştir.182
Söz konusu Konsey Kararı’na göre, mali istihbarat birimi, suç gelirlerinin
aklanmasıyla mücadele amacıyla, ulusal mevzuat gereğince yapılması gereken ya
da yasadışı olduğundan şüphe duyulan gelirlerle ilgili mali işlemlere ilişkin
bildirimlerin
alınması,
analiz
edilmesi
ve
bunların
yetkili
otoritelere
gönderilmesinden sorumlu ulusal merkezi birimlerdir ve Karar uyarınca, Üye
Devletlerin yukarıda verilen tanıma uygun mali istihbarat birimleri oluşturmaları
gerekmektedir.183
Kurulacak olan mali istihbarat birimleri aklama ile mücadelede önemli bir
adım olmakla birlikte bu birimler arasında işbirliğinin sağlanması büyük önem
teşkil etmektedir. Bu çerçevede, her Üye Devlet, mali istihbarat biriminin
kendiliğinden ya da gerek bu Karar ve gerekse mevcut ya da ileride yapılacak bir
181
http://www.europarl.europa.eu/summits/tam_en.htm (02.03.2010)
Council of the European Union, Council Decision of 17 October 2000 concerning
arrangements for cooperation between financial intelligence units of the Member States in respect
of exchanging information, Official Journal L 271, Brussels, 2000
183
a.g.e. , Madde 1-2
182
72
mutabakat zaptı gereğince, talep üzerine gerekli bilgileri, talep eden Üye Devletin
mali istihbarat birimine vermesini sağlayacaktır.184
Karar’da bilgi talebinin nasıl yapılacağına ilişkin düzenlemelere de yer
verilmektedir. Buna göre, bilgi talepleri, talep gerekçeleri ve talep konusuyla ilgili
bilgilerin ve talep edilen bilginin ne şekilde kullanılacağını belirten kısa bir
beyanla yapılacaktır. Bu şekilde yapılan talepler üzerine Üye Devletlerin her türlü
bilgiyi verme yükümlülüğü bulunmakla birlikte talep edilen bilginin verilmesi,
bilgi talep edilen üye ülkede yürütülmekte olan bir soruşturmayı olumsuz yönde
etkileyebilecekse, bilgi talebi reddedilebilir. Ayrıca, talebin, bilgi talep edilen Üye
Devletin ulusal hukukunun temel ilkelerine uyumlu olmaması da bilgi talebinin
reddine yol açabilir. Ancak, bilgi talebine yönelik herhangi bir olumsuz cevabın
gerekçeleri ile birlikte talep eden mali istihbarat birimine bildirilmesi şarttır.185
Bilgi talebi çerçevesinde elde edilen bilgiler, suç gelirlerinin aklanması ile
mücadele
kapsamında
yürütülen
cezai
soruşturma
ve
kovuşturmalarda
kullanılabilecektir. Öte yandan, elde edilen bilgilere diğer herhangi bir kurum,
kuruluş veya birim tarafından erişim sağlanmasının önüne geçilmesi amacıyla her
türlü güvenlik tedbirinin alınması gerekmektedir.186
3.6. 2001/500/JHA SAYILI KONSEY ÇERÇEVE KARARI
1999
yılında
düzenlenen
Tampere
Zirvesi’nde
suç
gelirlerinin
aklanmasının önlenmesinin organize suçlarla mücadelenin vazgeçilmez bir parçası
olduğu ve bu bağlamda suç gelirlerinin izlenmesi, dondurulması, elkonulması ve
müsadere edilmesine yönelik tedbirlerin alınması gerektiği ifade edilmiştir.
Ayrıca, Zirve’de karapara aklama ile mücadele çerçevesinde, Üye Devletlerde
ceza hukukun yakınlaştırılması ve aklama suçuna kaynaklık eden öncül suçların
kapsamının genişletilerek uyum sağlanması gerektiğine karar verilmiştir. Tampere
Zirvesi’nde alınan kararlar doğrultusunda, 26 Haziran 2001 tarihinde
“Suç
184
a.g.e. , Madde 1
a.g.e. , Madde 4
186
a.g.e. , Madde 5
185
73
Gelirlerinin Aklanması, Tespiti, İzlenmesi, El Konulması ve Müsadere
Edilmesine İlişkin Konsey Çerçeve Kararı” kabul edilmiştir.187
Söz konusu Çerçeve Kararı’nda 1 yıldan fazla hapis cezası gerektiren
suçlarda Avrupa Konseyi’nin 1990 tarihli Strasbourg Sözleşmesi’nin 2.
maddesinin
uygulanması
gerektiği
ifade
edilmektedir.188
Strasbourg
Sözleşmesi’nin 2. maddesi uyarınca suç gelirlerinin ve vasıtalarının ya da bu
gelirlere eşdeğerdeki malvarlığının müsadere edilebilmesi için gerekli yasal ve
diğer tedbirlerin alınması öngörülmektedir. Çerçeve Kararı’nda müsadereye
ilişkin bir diğer husus ise üye ülkelerin hem ulusal düzeyde yürütülen davalarda
hem de bir başka üye ülkenin talebi üzerine açılan davalarda, suç gelirlerinin
müsadere edilmesi ve bununla birlikte, en azından bu gelirlere el konulamaması
halinde, bu gelirlere eşdeğerdeki malvarlığının müsadere edilebilmesi için ulusal
mevzuatlarında gerekli olacak yasal düzenlemeleri yapmalarıdır. Ancak, suç
gelirinin değerinin 4.000 Avro’dan az olması durumunda ise Üye Devletler bu
hükmü uygulamama hakkına sahiptir.189
Uluslararası işbirliği, Çerçeve Karar’da ele alınan bir diğer husus olup üye
ülkelerin suç gelirlerinin tespiti, izlenmesi, el konulması ve müsadere edilmesi ile
ilgili olarak bir başka üye ülke tarafından yapılacak talepleri, ulusal düzeyde
yürütülen soruşturma sürecinde olduğu gibi, mümkün olan en kısa sürede
karşılamaları gerektiği ifade edilmiştir.190
3.7. 2001/97/EC SAYILI KONSEY DİREKTİFİ
Suç gelirlerinin aklanmasının önlenmesi kapsamında finans kuruluşları
üzerindeki denetimin artırılması sonucunda, organize suç örgütlerinin aklama
amacıyla çeşitli meslek gruplarını (noterler, avukatlar gibi) kullanmaya
başlamaları ve 1991 tarihli Direktif’in sadece uyuşturucu kaçakçılığı kaynaklı suç
187
Council of the European Union, Council Framework Decision of 26 June 2001 on money
laundering, the identification, tracing, freezing, seizing and confiscation of instrumentalities and
the proceeds of crime, Official Journal L 182, Brussels, 2001
188
a.g.e. , Madde 1
189
a.g.e. , Madde 3
190
a.g.e. , Madde 4
74
gelirlerine odaklanması sonucu, birinci Direktif olarak adlandırılan 1991 tarihli
Direktif’in değiştirilmesini gündeme gelmiştir. Bu çerçevede, 4 Kasım 2001
tarihinde
“Mali
Sistemin
Karapara
Aklama
Amacıyla
Kullanılmasının
Önlenmesine Dair 91/308 sayılı Direktifi Değiştiren 2001/97 sayılı Avrupa
Parlamentosu ve Konsey Direktifi” kabul edilmiştir.191
İkinci Direktif olarak da adlandırılan söz konusu Direktif ile karapara
aklamanın öncül suçları genişletilerek, daha önce sadece uyuşturucu kaçakçılığı
ile sınırlı olan bu suçlara tüm organize suçlar, yolsuzluk, sahtecilik ve Üye
Devletlerin ceza hukuklarında ağır hapis ile cezalandırılacak suçlar da dahil
edilmiştir.192
İkinci Direktif’in getirdiği temel bir diğer yenilik ise Birinci Direktif’te
sadece kredi ve finans kuruluşlarının yer aldığı yükümlü grubuna birçok meslek
grubunu dahil etmesidir. Bu çerçevede, bağımsız denetçiler, muhasebeciler, vergi
danışmanları, emlak komisyoncuları, noterler, mali işlemlerle uğraşan avukatlar,
kumarhaneler ve 15.000 Avro’nun üzerinde nakit işlem gerçekleştirdiklerinde
değerli taş, maden, sanat eseri ticareti ve müzayedecilik yapanlar İkinci Direktif
kapsamında yükümlü grupları arasında yer almaktadırlar. Yükümlü grupları
arasına alınan kumarhanelere ise özel bir limit belirlenerek değeri 1.000 Avro’yu
geçen kumar fişlerinin satın alınması veya değiştirilmesi sırasında bütün
müşterilerin kimlik tespitinin yapılması zorunlu hale getirilmiştir.193
Direktif’te ayrıca, limit belirlenen durumlarda, yapılan işlemin limit
altında olmasına rağmen karapara aklamaya ilişkin herhangi bir şüphe bulunması
halinde müşterinin kimlik tespitinin yapılması gerektiği ifade edilmiştir. Bu
sayede, düşük meblağlı işlemler aracılığıyla yapılan aklamanın önüne geçilmesi
hedeflenmiştir.
Yüz yüze olmayan işlemlerde (non face to face operations)
aklama riskinin artması nedeniyle yükümlü kuruluşların ilave önlemler alması
191
European Parliament and the Council, Directive 2001/97/EC of the European Parliament and
of the Council of 4 December 2001 amending Council Directive 91/308/EEC on prevention of the
use of the financial system for the purpose of money laundering, Official Journal L 344, Brussels,
2001
192
a.g.e. , Madde 1
193
a.g.e. , Madde 1
75
(örneğin,
müşterinin
gerekmektedir.
kimliğine
ilişkin
ilave
belgeler
talep
edilmesi)
194
Direktif uyarınca, yükümlü grupların karapara aklama ile mücadeleden
sorumlu kuruluşlar ile işbirliği içerisinde olup, aklama suçuna ilişkin herhangi bir
şüpheli durumda, durumu yetkili otoritelere bildirmeleri ve yetkili otoritelerden
gelecek talep doğrultusunda her türlü bilgiyi sağlamaları gerekmektedir. Ayrıca,
şüpheli durumlarda yükümlü grupların işlemi gerçekleştirmekten kaçınmaları,
kaçınmaları durumunda karapara aklayıcıların tespit edildiklerini anlamaları
ihtimali olduğunda ise işlemi gerçekleştirerek yetkili mercilere başvurmaları
gerekmektedir. Direktif’te ayrıca, yükümlü grupların karapara aklamayı önleme
çalışmaları çerçevesinde iç kontrol sistemi geliştirmeleri ve çalışanlara yönelik
özel eğitim programları düzenlemeleri gerektiği belirtilmektedir.195
3.8. 2005/60/EC SAYILI DİREKTİF
Birinci Direktif olarak da adlandırılan 91/308/EEC sayılı Direktif AB’nin
suç gelirlerinin aklanması ile mücadelesindeki başlangıç noktasıdır. Söz konusu
Direktif temel olarak uyuşturucu kaçakçılığından elde edilen gelirlerin finans
kuruluşları aracılığıyla aklanmasının önlenmesini hedeflemekteydi. Bu Direktif’in
yayımlanma tarihinden 10 yıl kadar sonra suç gelirlerinin aklanması alanında
yaşanan değişmeler karşısında ve FATF Tavsiyeleri doğrultusunda, söz konusu
Direktif’te değişiklik öngören İkinci Direktif yürürlüğe girmiştir. İkinci Direktif
ile aklama konusu gelirler sadece uyuşturucu kaçakçılığı ile sınırlı tutulmamış,
organize suçlar, yolsuzluk, sahtecilik ve Üye Devletlerin ceza yasalarında ağır
hapis cezası öngörülen suçlardan elde edilen gelirler de aklama kapsamında
değerlendirilmeye başlanmıştır.
İkinci Direktif ile ayrıca, yükümlü grupları sadece kredi ve finans
kuruluşları ile sınırlı tutulmayıp, bunların arasına bağımsız denetçiler,
muhasebeciler, vergi danışmanları, emlak komisyoncuları, noterler, mali
194
195
a.g.e. , Madde 1
a.g.e. , Madde 1
76
işlemlerle uğraşan avukatlar, kumarhaneler ve değerli taş, maden, sanat eseri
ticareti ve müzayedecilik yapanlar da dahil edilmiştir.
2003 yılında FATF, aklamaya ilişkin Tavsiye Kararları’nda revizyona
giderek, “müşteriyi tanıma” ilkesine ilişkin olarak ayrıntılı düzenlemeler
getirmiştir. Ayrıca, özellikle 11 Eylül 2001 tarihinde New York’taki İkiz Kulelere
düzenlenen terörist saldırılar sonrasında terörizmin finansmanı ile mücadele
konusu yoğun olarak tartışılmaya başlanmış ve FATF’in terörizmin finansmanına
ilişkin Özel Tavsiye Kararları yayımlanmıştır.
Yaşanan bu gelişmeler sonucunda AB bünyesinde suç gelirlerinin
aklanması ile mücadele çalışmalarında daha ayrıntılı düzenlemelere gidilmesi ve
terörizmin finansmanı ile mücadelenin de “adalet, özgürlük ve güvenlik” alanı
yaratmayı hedefleyen Birliğin öncelikli hedefleri arasına alınması gerektiği ifade
edilmeye başlanmıştır.
Bu çerçevede, Üye Devletlerin katkıları alınarak Komisyon ve Parlamento
tarafından 2004 yılında “Mali Sistemin Terörizmin Finansmanını da içerecek
şekilde Karapara Aklama Amacıyla Kullanılmasının Önlenmesine Dair Direktif
Teklifi” hazırlanarak Konsey’e sunulmuştur.196 Söz konusu teklif Parlamento ve
Konsey’de ele alındıktan sonra suç gelirlerinin aklanmasına ilişkin ilk iki Direktifi
yürürlükten kaldıran Üçüncü Direktif, “2005/60/EC sayılı Mali Sistemin Karapara
Aklama ve Terörizmin Finansmanı Amacıyla Kullanılmasının Önlenmesine Dair
Direktif” adıyla 26 Ekim 2005 tarihinde kabul edilmiştir.197
AB’nin suç gelirlerinin aklanması ve terörizmin finansmanı ile mücadele
politikasının temelini oluşturan ve kapsamlı düzenlemeler getiren Üçüncü
196
European Parliament and the Council of the European Union, Proposal for a Directive of the
European Parliamnet and of the Council on the prevention of the use of the financial system for
the purpose of money laundering, including terrorist financing, COM/2004/0448 final, 2004,
http://eur-lex.europa.eu/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=CELEX:52004PC0448:EN:NOT
(03.04.2001)
197
The European Parliament and the Council of the European Union, Directive 2005/60/EC of the
European Parliament and of the Council of 26 October 2005 on the prevention of the use of the
financial system for the purpose of money laundering and terrorist financing, Official Journal L
309, Brussels, 2005
77
Direktif’te tanımlar, yükümlü grupları, öncül suçlar; müşteriyi tanı kuralı; bildirim
yükümlülükleri; kayıtların saklanması ve istatistiki veriler ve yürütme tedbirleri
ele alınmıştır.
a) Tanımlar, Yükümlü Grupları ve Öncül Suçlar:
Direktif’in temel amacı Üye Devletlerin karapara aklamayı ve terörizmin
finansmanını yasaklamalarını sağlamaktır. Direktif’te aşağıda sayılan faaliyetlerin
bilerek gerçekleştirilmesi karapara aklama suçu olarak tanımlanmaktadır:
-
Suç faaliyeti veya bu faaliyete iştirak sonucu elde edilen malvarlığının
yasadışı kaynağını gizlemek veya bu türden bir faaliyette yer alan bir
kişinin bu durumun yasal sonuçlarından kaçınmasına yardımcı olmak
amacıyla yasadışı yoldan elde edilen malvarlığını transfer etmek veya
başka bir malvarlığına dönüştürmek
-
Malvarlığının gerçek niteliğini, kaynağını, yerini, mülkiyetini, tasarruf
hakkını bu malvarlığının ceza gerektiren bir faaliyet sonucu veya bu
tür bir faaliyete iştirak sonucu elde edildiğini bilerek saklamak veya
gerçeğinden farklı göstermek
-
Malvarlığının edinimi sırasında bu malvarlığının bir suç faaliyeti veya
bu tür bir faaliyete iştirak sonucu elde edildiğini bilerek mülkiyetini
almak veya kullanmak
-
Yukarıda bahsedilen faaliyetlere ya da faaliyet girişimlerine katılmak,
bu faaliyetleri kolaylaştırmak, teşvik etmek ve tavsiyede bulunmak
Direktif’te bu faaliyetler sadece AB ülkeleri ile sınırlı tutulmamıştır;
aklama kapsamına giren faaliyetlerin başka ülkelerde gerçekleştirilmiş olmaları
durumunda da karapara aklama suçu gerçekleşmiş olacaktır.198
198
a.g.e. , Madde 1
78
Direktif’te yükümlü grupları oldukça kapsamlı tutulmuş ve FATF
raporlarında aklama suçu bakımından risk arz eden finans ve gayrimenkul
sektörleri ile nakit işlemler hedef seçilerek bu çerçevede yükümlü grupları
belirlenmiştir. Direktif’te yükümlü grupları şu şekilde sıralanmıştır;
-
kredi kuruluşları
-
finans kuruluşları
-
denetçiler, muhasebeciler ve vergi danışmanları
-
noterler ve gayrimenkul veya ticari işletmelerin alım satımında,
müşterilerine ait para, senet veya diğer aktiflerin yönetiminde, banka,
tasarruf veya portföy hesabı açılmasında veya yönetiminde, şirket
kurulması, işletilmesi ve yönetilmesi için gerekli katkının sağlanması
faaliyetlerinde müşterilerine yardım etmeleri durumunda avukatlar
-
şirket servis sağlayıcıları (company service providers)
-
emlakçılar
-
kumarhaneler
-
bir defada veya birbiri
ile bağlantılı
birden fazla işlemde
gerçekleştirdikleri ödeme tutarı 15.000 Avro’yu geçmesi durumunda
diğer gerçek ve tüzel kişiler199
Direktif’te karaparanın ortaya çıkmasına yol açan, diğer bir ifade ile öncül
suçlar, tüm ağır suçları kapsayacak şekilde düzenlenmiştir. Bu çerçevede, ağır suç
kapsamına; 2002/475/JHA sayılı Çerçeve Karar’da yer alan fiiller, 1988 tarihli
BM Viyana Sözleşmesi’nin 3(1)(a) maddesinde yer alan uyuşturucu kaçakçılığı
ile ilgili suçlar, 98/733/JHA sayılı Konsey Ortak Eylemi’nde belirtilen suçlar,
sahtecilik, yolsuzluk ve cürüm kategorisine giren tüm suçlar veya ceza üst sınırı
bir yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlar veya hukuk sistemlerinde asgari
ceza miktarı tespit edilen ülkelerde en az altı aydan fazla cezayı gerektiren suçlar
girmektedir.200
199
200
a.g.e. , Madde 2
a.g.e. , Madde 3
79
Direktif’te ayrıca, Üye Devletlerin yükümlü gruplar arasında yer
almamakla birlikte aklama ve terörizmin finansmanı amacı ile kullanılma ihtimali
bulunan faaliyetleri yürüten meslek mensuplarına ve teşebbüslere de Direktif
hükümlerinin tamamının veya bir kısmının uygulanmasını sağlamaları gerektiği
ifade edilmiştir. Bu hüküm ile aklama ve terörizmin finansmanı konusu birkaç
sektörle sınırlı tutulmayıp bu alanda kullanılabilecek bütün sektörlerde tedbirler
alınması gerektiği vurgulanmıştır. Söz konusu madde Üye Devletlere aklama ve
terörizmin finansmanı ile mücadelede geniş bir hareket alanı sağlamaktadır.
Ayrıca, Direktif’te aklama ve terörün finansmanı ile mücadelede alınacak
tedbirler Direktif’te yer alanlar ile kısıtlanmamış, Üye Devletlerin Direktif’te yer
alanlardan daha sıkı tedbirler uygulayabilecekleri belirtilmiştir.201
b) Müşteriyi Tanı Kuralı:
Direktifin ikinci bölümünde aklama ile mücadelenin belki de başlangıç
noktası sayılabilecek “müşteriyi tanı kuralı”na değinilmiş ve kredi ve finans
kuruluşlarının isimsiz hesap açmaları yasaklanmıştır.202
Direktif’te yükümlü grupların iş ilişkisi kurarken, 15.000 Avro veya üzeri
bir veya birbiri ile bağlantılı birden fazla işlemde, aklama ve terörizmin
finansmanı konusunda şüphe duydukları işlemlerde ve daha önce elde edilen
müşteri kimliklerine ilişkin bilgilerin doğruluğundan şüphe duyduklarında
müşteriyi tanıma kuralına ilişkin tedbirleri uygulamaları gerektiği belirtilmiştir.203
Bu bağlamda alınması gereken tedbirler şu şekilde sıralanabilir:
-
müşterinin kimliğini tespit etmek ve kimlik bilgilerini belge, veri veya
güvenilir ve bağımsız kaynaklardan elde edilen bilgiler ışığında teyit
etmek
-
yapılan işlemlerde lehdarı (beneficial owner) belirlemek için risk bazlı
tedbirleri almak, tüzel kişilere ilişkin olarak ise mülkiyetin kime ait
olduğunu ve bunların kontrolünün kimin elinde olduğunu belirlemek
201
a.g.e. , Madde 4-5
a.g.e. , Madde 6
203
a.g.e. , Madde 7
202
80
-
işlemin gerçekleştirilme amacı hakkında bilgi edinmek
-
müşteriyi izlemeyi iş ilişkisi süresince devam ettirerek işlemin
müşterinin kimlik bilgileri, risk profili ile uyumlu bir şekilde
olduğundan emin olmak204
Ayrıca, yükümlü gruplarının, iş ilişkisine veya işlem türüne bağlı olarak risk bazlı
tedbirler uygulayabilecekleri belirtilmektedir.205
Direktif’te kimlik tespitinin yapılamadığı, lehdarın belirlenemediği ve
yapılacak işlemin amacı hakkında bilgi edinilemediği durumlarda banka hesabı
aracılığıyla işlem yapılmasının önüne geçilmesi, iş ilişkisinin kurulmaması veya iş
ilişkisinin sona erdirilmesi gerektiği belirtilerek durumun mali istihbarat birimine
raporlanması öngörülmektedir.206
Direktif’te “müşteriyi tanı” ilkesine ilişkin olarak risk temelli bir yaklaşım
belirlenmiş olup, suç gelirlerinin aklanması riskinin yüksek olduğu durumlarda
genişletilmiş müşteriyi tanıma tedbirlerinin uygulanması gerektiği belirtilmiştir.
Riskin yüksek olduğu durumlar dışında, yüz yüze olmayan işlemlerde, üçüncü
ülkelerdeki bankalarla sınır ötesi muhabir bankacılık işlemlerinde ve diğer bir Üye
Devlet veya üçüncü bir ülkede ikamet eden siyasi nüfuz sahibi kişilere (politically
exposed
persons)
ilişkin
işlemlerde
genişletişmiş
tedbirler
alınması
gerekmektedir.207
Bu çerçevede, yüz yüze olmayan işlemlerde yükümlü grupları ek belgeler
veya bir kredi kuruluşu nezdinde müşteri adına açılmış bir hesapla yapılan
işlemlerin ilk ödemesine ilişkin belgeleri talep etmelidirler. Sınır ötesi muhabir
bankacılık işlemlerinde ise muhatap kurumun faaliyet alanına, itibarına ve
üzerindeki denetimin yeterliliğine ilişkin bilgilerin edinilmesi, muhatap kurumun
aklama
ve
terörizmin
finansmanı
ile
mücadele
kontrol
sistemlerinin
değerlendirilmesi, yeni muhabir bankacılık işlemlerine girilmeden önce üst düzey
204
a.g.e. , Madde 8
a.g.e. , Madde 8
206
a.g.e. , Madde 9
207
a.g.e. , Madde 13
205
81
yöneticinin onayının alınması, muhatap kuruluş ile karşılıklı sorumlukların
belirlenmesi ve muhatap kuruluşun talep üzerine müşterilerin kimlik bilgilerini
sunduğundan emin olunması gerekmektedir. Siyasi nüfuz sahibi kişilere208 ilişkin
olarak ise müşterinin siyasi nüfuz sahibi bir kişi olup olmadığının belirlenmesi
amacıyla risk temelli uygun prosedürlerin geliştirilmesi, bu tür kişilerle iş ilişkisi
kurulurken üst düzey yöneticinin onayının alınması, bu kişilere ait servet ve fon
kaynaklarının tespiti için gerekli tedbirlerin alınması ve iş ilişkisinin sürekli
gözetiminin sağlanması gerekmektedir.209
c) Şüpheli İşlem Bildirimleri:
Karapara aklama suçunun ortaya çıkarılmasında şüpheli işlem bildirimleri
çok büyük önem arz etmektedir. Direktif’te aklama ile bağlantılı olması muhtemel
herhangi bir yasal ve ekonomik amacı olmayan, karmaşık, olağandışı ve büyük
ölçekli işlemler şüpheli işlem kategorisinde değerlendirilmekte ve yükümlü
grupların bu tarz işlemlere özel önem göstermeleri gerekmektedir.210 Bu
çerçevede, Direktif’te, yükümlü kılınan kişi ve kuruluşların aklamaya ilişkin
kuvvetli şüpheleri olması halinde mali istihbarat birimini haberdar etmeleri ve
mali istihbarat biriminden talep edilen tüm bilgileri sunarak işbirliği yapmaları
gerektiği ifade edilmektedir.211
Ayrıca, yükümlü gruplarının aklama ile bağlantısından şüphelendikleri
işlemleri yapmaktan mali istihbarat birimine bildirim yapılıncaya kadar
kaçınmaları gerektiği belirtilmekte olup, bu işlemlerin gerçekleştirilmemesinin
kovuşturmayı
olumsuz
yönde
etkileyebileceği
durumlarda
işlemin
gerçekleştirilerek mali istihbarat birimine bildirimde bulunulacağı ifade
edilmektedir.212
208
Direktif’te üst düzey kamu görevlileri, bu kişilerin aile bireyleri ve yakın ilişki içerisinde
bulundukları kişiler siyasi nüfuz sahibi kişiler kapsamında yer almaktadır.
209
a.g.e. , Madde 13
210
a.g.e. , Madde 20
211
a.g.e. , Madde 21
212
a.g.e. , Madde 24
82
Direktif’te, bildirimlerin yapılacağı mali istihbarat birimi Egmont Grubu
tarafından yapılan tanıma paralel bir şekilde suç gelirlerinin aklanması ve
terörizmin finansmanına ilişkin bildirimleri alan, yetki verildiyse bilgi talep eden,
verileri analiz ederek yetkili mercilere ileten ulusal merkezi birim olarak
tanımlanmaktadır. Direktif ile Üye Devletlere aklama ve terörün finansmanı ile
mücadeleyi yürütecek ve gerekli mali ve idari kapasiteye sahip mali istihbarat
birimi kurma yükümlülüğü getirilmiştir.213
Direktif’te karapara aklama ile mücadelede bildirimde bulunan kişileri
koruma ve bu kişilerin herhangi bir güvenlik endişesi taşımadan mali istihbarat
birimine
bildirimde
bulunabilmelerini
sağlama
amacıyla
şüpheli
işlem
bildirimlerinin sır saklama yükümlülüğünün ihlali anlamına gelmeyeceği ifade
edilerek bu kişilerin korunmasına yönelik gerekli tedbirlerin alınması çağrısında
bulunulmuştur. Öte yandan, aklama suçu şüphesine ilişkin olarak inceleme
yapılan müşteriye veya üçüncü şahıslara, mali istihbarat birimine bildirimde
bulunulduğunun
veya
konu
ile
ilgili
soruşturma
yürütüldüğünün
açıklanamayacağı hüküm altına alınmıştır.214
d) Kayıtların Saklanması ve İstatistiki Veriler:
Direktif’te yükümlü kılınan kişi ve kuruluşların muhtemel bir aklama veya
terörün finansmanı soruşturmasında kullanılmak üzere müşterinin kimliğine
ilişkin bilgileri, yapılan işlemler ve iş ilişkisine ait kayıtları işlemin
gerçekleşmesinden veya iş ilişkisinin sona ermesinden itibaren en az beş yıl
süreyle saklayacakları ifade edilmiştir.215 Bu sayede, geriye dönük yapılacak
işlemlerde aklama suçunun ortaya çıkarılması kolaylaşacak ve suçla bağlantılı
diğer kişi ve kuruluşlar da tespit edilebilecektir.
Direktif’te aklama ve terörizmin finansmanı ile mücadele sistemlerinin
etkinliğinin değerlendirilebilmesi amacıyla Üye Devletlerin şüpheli işlem
bildirimlerinin, soruşturulan dosyaların, yargılanan ve hüküm giyen kişilerin
213
a.g.e. , Madde 21
a.g.e. , Madde 26-29
215
a.g.e. , Madde 30
214
83
sayısı ile dondurulan, el konulan ve müsadere edilen malvarlığı miktarlarını içeren
kapsamlı istatistikler tutmaları ve bu verileri belli aralıklarla yayımlamaları
gerektiği belirtilmektedir.216
e) Yürütme Tedbirleri:
Direktifin bu bölümünde eğitim faaliyetlerine, yükümlülerin denetimine,
işbirliğine ve yaptırımlara değinilmiştir. Bu bağlamda Üye Devletlerin Direktif ile
yükümlü kılınan kişi ve kuruluşların müşteriyi tanıma kuralı, raporlama, kayıt
saklama, iç kontrol, risk değerlendirmesi ve yönetimi konularında gerekli
düzenlemeleri yapmalarını sağlamaları gerekmektedir.217
Denetime ilişkin olarak ise, aklama suçu açısından riskli olan döviz
bürolarına, kumarhanelere ve para transferi yapan bürolara lisans verilerek
kayıtdışı faaliyette bulunulmasının yasaklanması öngörülmektedir. Ayrıca,
yükümlü kişi ve kuruluşların etkin bir şekilde denetlenmeleri ve Direktif
hükümlerini tam olarak uygulamalarını sağlamak amacıyla yetkili mercilerin
görevlendirilmesi gerekmektedir.218
Direktif hükümlerine tam uyum sağlanması, bu hükümlerin tam olarak
uygulanması ve mali istihbarat birimleri arasında bilgi paylaşımı ve işbirliğinin
tesis edilmesi amacıyla Komisyon tarafından yardım sağlanmasının taahhüt
edilmesi219, Direktifin gerektiği şekilde uygulanmasının önündeki kapasite
eksikliği engelinin giderilmesine yönelik bir adımdır.
Yaptırımlar başlığı altında ise Üye Devletlerin yükümlü gruplarının
Direktif hükümlerini ihlal etmeleri halinde uygulanacak olan orantılı ve caydırıcı
yaptırımları belirlemeleri öngörülmektedir.220
216
a.g.e. , Madde 33
a.g.e. , Madde 34
218
a.g.e. , Madde 36-37
219
a.g.e. , Madde 38
220
a.g.e. , Madde 39
217
84
1990’lı yıllardan itibaren suç örgütlerinin aklama yöntemlerinde yaşanan
değişmeler ve FATF Tavsiyelerinde yapılan değişiklikler çerçevesinde Üçüncü
Direktif’te yükümlü gruplarının kapsamı genişletilmiştir. Ayrıca, müşteriyi tanıma
kuralına ilişkin ayrıntılı düzenlemeler yapılmış ve risk temelli bir yaklaşım
benimsenerek aklama riskinin yüksek olduğu durumlarda genişletilmiş tedbirlerin
alınması gerektiği belirtilmiştir. Direktif’te aklama ile mücadelede büyük önem
arz eden şüpheli işlem bildirimlerine ilişkin detaylı açıklamalara yer verilmiştir.
Direktif’te ayrıca, siyasi nüfuz sahibi kişilerin aklama ile mücadelede risk
oluşturduğu ifade edilerek, bu kişilere genişletilmiş tedbirlerin uygulanacağı
hüküm altına alınmış, yükümlülerin işlemlere ilişkin kayıtlarını en az beş yıl
süreyle saklamaları, Üye Devletlerin aklama ile mücadeleyi yürütecek mali
istihbarat birimlerini kurmaları, aklama açısından risk arz eden döviz bürolarının
ve kumarhanelerin lisans altına alınması ve yükümlü gruplarının sıkı bir şekilde
denetlenmesi gerektiği belirtilmiştir. Bu çerçevede, Üçüncü Direktif ile AB’nin
suç gelirlerinin aklanması ile mücadele politikasında önemli ilerlemeler
kaydedilmiştir.
3.9. 2007/845/JHA SAYILI KONSEY KARARI
Organize suç örgütleri ile mücadelede suç kaynaklı gelirlerin takibi ve
müsaderesi büyük önem taşımaktadır. Ancak suç örgütlerinin faaliyetlerinin
sınıraşan bir boyuta ulaşması uluslararası mücadeleyi gerektirmekte olup, benzer
bir yaklaşımın suç gelirlerinin takibi ve müsaderesinde de uygulanmasını zorunlu
hale
getirmiştir.
Bu
noktadan
hareketle,
2007/845/JHA
sayılı
Konsey
Kararı’nda221 suç gelirlerinin takibi ve müsaderesine ilişkin olarak Üye
Devletlerin, ulusal düzeyde faaliyet gösteren Malvarlığı Takip Bürosu (Asset
Recovery Office- ARO) kurmaları ve bu birimler arasında yakın işbirliğinin
sağlanması öngörülmüş olup, bilgi paylaşımına ilişkin düzenlemelere yer
verilmiştir.
221
Council of the European Union, Council Decision 2007/845/JHA of 6 December 2007
concerning cooperation between Asset Recovery Offices of the Member States in the field of
tracing and identification of proceeds from, or other property related to, crime, Official Journal L
332, Brussels, 2007
85
Söz konusu Konsey Kararının ardından 2008 yılında suç gelirlerinin takibi
ve müsaderesine ilişkin olarak Komisyon tarafından bir Tebliğ222 yayımlanmıştır.
Söz konusu Tebliğ’de suç kaynaklı gelirlerin müsaderesinin organize suç örgütleri
ile mücadelede çok etkili bir araç olduğu belirtilerek, Üye Devletlerde müsadere
edilen suç gelirleri miktarının, organize suç örgütlerinin tahmin edilen ciroları ile
karşılaştırıldığında çok düşük kaldığına dikkat çekilmekte ve bu nedenle konuya
ilişkin olarak etkili önlemlerin alınması gerektiği belirtilmektedir.223
Bu çerçevede, Tebliğ’de dikkat çeken en önemli husus suç gelirlerine
ilişkin yargılamalarda ispat yükümlülüğünün sanığa yüklenmesi önerisidir. Buna
göre, sanığın malvarlığının beyan ettiği gelir ile orantısız olması ve sanığın bilinen
suçlular ile bağlantılarının olmasına bağlı olarak malvarlığının suçtan elde
edildiğine dair şüphe bulunması durumunda ispat yükümlülüğünün sanığa ait
olması gerektiği ifade edilmektedir.224
Tebliğ’de ayrıca, 2007/845/JHA sayılı Konsey Kararı uyarınca, Üye
Devletlerin ARO’larını oluşturmaları gerektiği, bu birimlerin gerekli bütün veri
tabanlarına
erişimlerinin
sağlanması
ve
bu
birimlerin
bilgi
değişimini
kolaylaştıracak düzenlemeler yapılması ve ARO’lar arasında koordinasyonun
sağlanmasında EUROPOL ve EUROJUST’tan faydalanılması gerektiği ifade
edilmektedir.225
Tebliğ’de dile getirilen diğer bazı hususlar ise şu şekildedir:
-
Üçüncü ülkelerle işbirliğinin artırılması
-
Organize suçların ve suç gelirlerinin araştırılmasında görev alan
kişilere yönelik olarak mali suç analizi (financial criminal analysis) ve
mali soruşturmalar (financial investigations) alanlarında ortak eğitim
programlarının düzenlenmesi
222
European Commission, Communication from the Commission to the European Parliament and
the Council on Proceeds of organized crime: Ensuring that “crime does not pay”, COM(2008)
766 final, Brussels, 2008,
http://eur-lex.europa.eu/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=COM:2008:0766:FIN:EN:PDF
223
a.g.e. , s.3-4
224
a.g.e. , s.6
225
a.g.e. , s.7-9
86
-
Dondurulan veya müsadere edilen malvarlıklarına ilişkin istatiski
bilgilerin eksiksiz bir biçimde kayıt altına alınarak Üye Devletlerin
müsadere sistemlerinin değerlendirilmesinde kullanılması
-
Üye Devletler tarafından dondurma ve müsadereye ilişkin olarak
alınan kararların karşılıklı tanınmasının sağlanması226
3.10. DİĞER GİRİŞİMLER
Avrupa Birliği suç gelirlerinin aklanması ile mücadele kapsamında sadece
Birliğin sınırları dahilinde çalışmalar yürütmemekte, girişimlerini sınırları ötesine
de taşımaktadır. Bu çerçevede, 1995 yılında hayata geçirilen ve Barcelona Süreci
olarak da adlandırılan EUROMED organize suç örgütleri ve terörizm ile
mücadelede olduğu kadar suç gelirlerinin aklanması ile mücadelede de büyük
önem taşımaktadır. EUROMED kapsamında yer alan ülkelerin organize suç
örgütleri ve terörizmle mücadele kapasitelerini geliştirmek ve işbirliğini sağlamak
amacıyla gerçekleştirilen ve ikinci bölümde açıklanan “Euromed Justice” ve
“Euromed Police” projelerinde suç gelirlerinin aklanması ile mücadele
çalışmalarına da yer verilmiştir. Bu çerçevede, EUROMED ülkelerinin aklama ile
mücadeleye ilişkin yasal düzenlemelerini FATF standartları ile uyumlu hale
getirmek, mücadele kapasitelerini geliştirmek ve bilgi değişimi ile işbirliğini
kolaylaştırmak amacıyla birçok seminer düzenlenmiş ve EUROMED ülkelerine
teknik destek sağlanmıştır.
2004 yılında başlatılan Avrupa Komşuluk Politikası ile Birliğe komşu
ülkelerde de suç gelirlerinin aklanmasına karşı etkin bir mücadele yürütülmesinin
sağlanması amaçlanmaktadır. İkinci bölümde de belirtildiği üzere bu ülkeler
tarafından FATF Tavsiyelerine tam uyum sağlama, aklama ile mücadeleye ilişkin
uluslararası sözleşmelere taraf olarak yükümlülükleri yerine getirme kapsamında
ulusal strateji belgeleri ve eylem planları hazırlanmıştır. ENP’nin uygulanmasına
ilişkin olarak 2008 yılında hazırlanan ilerleme raporunda FATF Tavsiyelerine
uyum bakımından gerekli mevzuat değişikliklerinin büyük ölçüde yapıldığı
belirtilmekle birlikte, ENP ülkelerinin suç gelirlerinin aklanması ile mücadelede
226
a.g.e. , s.7 ve s.9-12
87
gerekli insan kaynağına ve teknik altyapıya sahip olmadığı belirtilmektedir. Bu
ülkelerdeki aklama ile mücadele eksikliklerinden dolayı söz konusu ülkelerin
Avrupalı suç örgütleri açısından aklama merkezi haline gelmesi ihtimali
karşısında ENP kapsamında sağlanacak teknik ve mali yardımlarla bu ülkelerin
aklama ile mücadele kapasitelerinin geliştirilmesi gerekmektedir.
AB bünyesinde karapara aklama ile mücadele çalışmalarının başladığı
1991 yılından günümüze kadarki süreçte, AB’nin politikalarında önemli
ilerlemeler kaydedilmiştir. Suç gelirlerinin aklanmasına ilişkin olarak 1991 tarihli
Birinci Direktif’te sadece kredi ve finans kuruluşlarının aklama amacıyla
kullanıldığına ve bu çerçevede önlemler alınması gerektiğine odaklanılırken
Üçüncü Direktif’te, emlakçılardan, kumarhanelerden, noterlerden, avukatlardan
ve özel mali denetim kuruluşlarından suç gelirlerinin aklanmasında artan bir
şekilde yararlanılmaya başlanması üzerine bu kişi ve kuruluşlar da yükümlü
kapsamına alınmıştır.
Öte yandan, 1990’lı yıllarda öncül suçlar, 1988 tarihli BM Viyana
Sözleşmesi’nde yer alan uyuşturucu kaçaklığı ile ilgili suçlarla sınırlı iken
günümüzde öncül suçların kapsamı oldukça genişletilmiş ve tüm ağır suçlar,
yolsuzluk ve sahtecilik öncül suç kapsamına alınmıştır. Ayrıca, yükümlü
gruplarına müşteriyi tanıma ve riskli durumlarda genişletilmiş tedbirleri
uygulama, şüpheli işlemleri Üye Devletler tarafından oluşturulacak mali istihbarat
birimlerine bildirme şartı getirilerek aklama suçunun tespitine yönelik önemli
adımlar atılmıştır.
Aklama ile mücadelede uluslararası işbirliği olmadan ulusal düzeyde
yapılacak olan düzenlemelerin ve alınacak tedbirlerin etkisinin sınırlı olması
nedeniyle mali istihbarat birimleri arasında bilgi değişiminin ve işbirliğinin
geliştirilmesine yönelik çeşitli adımlar atılmıştır. Ayrıca, karapara aklamanın
önüne geçmek için mali istihbarat birimlerinin ve kolluk kuvvetlerinin yapacağı
çalışmaların tek başına yeterli olmaması nedeniyle aklama ile mücadeleye özel
sektör kuruluşları da dahil edilmiştir. Bu çerçevede, finans kuruluşları, avukatlar,
noterler, muhasebeciler, emlakçılar gibi meslek mensupları ile 15.000 Avro
88
üzerinde nakit işlem gerçekleştiren gerçek ve tüzel kişiler de şüpheli işlemleri
mali istihbarat birimlerine bildirmekle yükümlü kılınmıştır.
Öte yandan, aklama faaliyetleri sınır aşan bir boyuta ulaşmış olup, FATF
Tavsiyelerine yeterince uyum sağlayamamış ve yeterli teknik ve idari kapasiteye
sahip
olmayan ülkelerin
birer aklama merkezi
haline gelme ihtimali
bulunmaktadır. Bu nedenle söz konusu risk altında bulunan AB’ye komşu ülkeler
ve EUROMED ülkelerinin karapara aklama ile mücadele mevzuatlarını ve
kapasitelerini geliştirmek amacıyla EUROMED ve ENP kapsamında çeşitli
çalışmalar yürütülmeye başlanmıştır.
AB’nin suç gelirlerinin aklanmasının önlenmesine yönelik çalışmaları
organize suç örgütleri ile mücadelede önemli bir yere sahiptir. AB’nin aklama ile
mücadele politikası 1990’lı yıllardan itibaren önemli gelişmeler kaydetmiş ve
sadece Üye Devletlere yönelik düzenlemelerle yetinilmemiş, EUROMED ve ENP
bağlamında Birliğin dış ilişkilerinde de aklama ile mücadeleye önem verilerek çok
boyutlu bir politika oluşturulmuştur.
89
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
ORGANİZE SUÇLARLA MÜCADELE ÇERÇEVESİNDE TÜRKİYE’DE
SUÇ GELİRLERİNİN AKLANMASININ ÖNLENMESİ ÇALIŞMALARI
VE AVRUPA BİRLİĞİ
Avrupa’ya yönelik uyuşturucu kaçakçılığı, insan ticareti, göçmen
kaçakçılığı gibi sınıraşan organize suçlarda Türkiye önemli bir geçiş noktasıdır.
Ayrıca, EUROPOL’ün 2009 raporunda belirtildiği üzere Avrupalı suç örgütlerinin
yanı sıra Avrupa suç piyasasında etkin konumda bulunan gruplar arasında Türk
gruplar da yer almaktadır. Bu çerçevede, AB’nin organize suç örgütleri ile
mücadelesinde Türkiye büyük önem arz etmektedir.
Öte yandan, yasadışı yollardan elde edilen gelirlerin aklanması da son
yıllarda uluslararası bir sorun haline gelmiştir. Bu noktada, AB bünyesinde suç
gelirlerinin aklanması ile mücadelede önemli adımlar atılmakla birlikte, sadece
AB’ye Üye Devletlerde gerekli düzenlemelerin yapılması tek başına yeterli
değildir. AB sınırları dışında da aklama ile mücadelede etkinliğin artırılması
AB’nin menfaatine olacaktır. Bu noktada, AB’nin organize suçlarla mücadele
politikasında önemli bir ülke olan Türkiye’nin aklama ile mücadele kapasitesinin
güçlendirilmesi
organize
suçlarla
uluslararası
mücadeleye
büyük
katkı
sağlayacaktır.
Bu noktadan hareketle, bu bölümde, organize suçlarla ve suç gelirlerinin
aklanması ile mücadele kapsamında Türkiye’nin AB ile müzakere süreci ele
alınacaktır. Organize suçlarla mücadelenin ele alındığı 24 No’lu “Adalet,
Özgürlük ve Güvenlik” faslının ve suç gelirlerinin aklanması ile mücadelenin ele
alındığı 4 No’lu “Sermayenin Serbest Dolaşımı” faslının ilgili bölümlerine
odaklanılarak,
Türkiye’nin,
organize
suçlarla
mücadelenin
en
önemli
yapıtaşlarından biri olan suç gelirlerinin aklanmasının önlenmesine ilişkin
politikaları hakkında bir değerlendirme sunulacaktır.
90
4.1. ORGANİZE SUÇLAR VE SUÇ GELİRLERİNİN AKLANMASI İLE
MÜCADELE ÇERÇEVESİNDE KATILIM MÜZAKERELERİ
Temelleri 1959 yılında Türkiye’nin Avrupa Topluluğu’na tam üyelik
başvurusuna dayanan Türkiye-Avrupa Topluluğu/Birliği ilişkileri 10-11 Aralık
1999 tarihinde Helsinki’de yapılan AB Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi’nde
Türkiye’nin tam üyeliğe adaylığının kabul edilmesi ile birlikte yeni bir boyuta
taşınmıştır. Söz konusu Zirve ertesinde Türkiye’de önemli siyasi reformlar
gerçekleştirilmiş ve 19 Şubat 2002- 14 Temmuz 2004 tarihleri arasında tam üyelik
için gerekli siyasi kriterleri karşılamak amacıyla sekiz uyum paketi hayata
geçirilmiştir. Atılan bu adımlar neticesinde 17 Aralık 2004 tarihinde Brüksel’de
yapılan AB Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi’nde üyelik müzakerelerinin 3
Ekim 2005 tarihinde başlatılmasına karar verilmiş ve 35 müzakere faslı
belirlenmiştir.227
Müzakereler çerçevesinde organize suçlar ile mücadele konusu “Adalet,
Özgürlük ve Güvenlik” başlıklı 24. fasıl altında ele alınmaktadır. Suç gelirlerinin
aklanması ile mücadele konusu ise “Sermayenin Serbest Dolaşımı” başlıklı 4.
fasıl altında müzakere edilmektedir.
4.1.1. Tam Üyelik Yolunda Temel Belgeler
4.1.1.1. Katılım Ortaklığı Belgeleri
Aday ülkeler için Komisyon tarafından hazırlanan, Konsey tarafından
onaylanan ve bir tür yol haritası olan Katılım Ortaklığı Belgelerinde üyelik için
alınması gereken önlemler, siyasi ve ekonomik kriterler ile AB müktesebatına
uyum başlıkları altında kısa ve orta vadeli öncelikler olarak sıralanmaktadır.
Ayrıca söz konusu belgelerde AB mali yardımlarına ilişkin hususlar da yer
almaktadır. Kısa vadeli önceliklerin 1-2 yıl, orta vadeli önceliklerin ise 3-4 yıl
227
http://www.mfa.gov.tr/t-iliskileri.tr.mfa (07.04.2010)
91
içerisinde gerçekleştirilmesinin öngörüldüğü belgeler, Türkiye için 2001, 2003,
2006 ve 2008 yıllarında yayımlanmıştır.228
2001 yılı Katılım Ortaklığı Belgesi’nde kısa vadeli öncelikler arasında
organize suçlar, uyuşturucu kaçakçılığı ve rüşvet ile mücadelenin arttırılması ve
karapara aklama ile mücadele kapasitesinin güçlendirilmesi; orta vadeli öncelikler
arasında ise yolsuzluk, uyuşturucu maddeler, organize suçlar ve karapara aklama
ile mücadele ve cezai ve adli alanlarda işbirliği konularında AB müktesebatının
benimsenmesi ve uygulanması; bu alanlarda uluslararası işbirliğinin daha da
geliştirilmesi yer almaktadır.229
2003 yılı Katılım Ortaklığı Belgesi’nde öncelikler arasında organize suç
örgütleri ve karapara aklama ile mücadeleye de yer verilmiştir. Bu çerçevede kısa
ve orta vadede Türk mevzuatının AB müktesebatı ile uyumlaştırılması, idari
kapasitenin geliştirilmesi ve kolluk kuvvetleri arasında işbirliğinin artırılması
sağlanarak, organize suç, uyuşturucu ve insan kaçakçılığı, sahtecilik, yolsuzluk ve
karapara
aklama
ile
mücadelenin
güçlendirilmesine
devam
edilmesi
gerekmektedir.230
2006 yılında yayımlanan Katılım Ortaklığı Belgesi’nde organize suçlar,
uyuşturucu ve insan kaçakçılığı, dolandırıcılık, yolsuzluk ve karapara aklama ile
mücadelenin güçlendirilmesi daha önceki yıllarda da olduğu gibi öncelikler
arasında yer almış ve Türkiye’nin kısa vadede organize suçlarla mücadeleye
ilişkin olarak bir ulusal strateji belgesi hazırlayarak uygulamaya koyması
gerektiği ifade edilmiştir. Orta vadeli öncelikler arasında ise yukarıda sayılan
alanlarda mevzuat uyumunun gerçekleştirilmesi yer almaktadır.231
228
http://www.abgs.gov.tr/index.php?p=44460&l=1 (22.04.2010)
Council of the European Union, Council Decision of 8 March 2001 on the principles, priorities,
intermediate objectives and conditions contained in the Accession Partnership with the Republic
of Turkey, 2001/235/EC, Official Journal L 85, Brussels, 2001
230
Council of the European Union, Council Decision of 19 May 2003 on the principles, priorities,
intermediate objectives and conditions contained in the Accession Partnership with the Republic
of Turkey,2003/398/EC, Official Journal L145, Brussels, 2003
231
Council of the European Union, Council Decision of 23 January 2006 on the principles,
priorities, intermediate objectives and conditions contained in the Accession Partnership with the
Republic of Turkey, 2006/35/EC, Official Journal L 22, Brussels, 2006
229
92
2008 yılı Katılım Ortaklığı Belgesi’nde 2006 yılındakinde olduğu gibi
organize suçlar, uyuşturucu ve insan kaçakçılığı, dolandırıcılık, yolsuzluk ve
karapara aklama ile mücadelenin güçlendirilmesi ve hazırlanan Ulusal Organize
Suçlarla
Mücadele
Stratejisi’nin
uygulanması
öncelikler
arasında
yer
almaktadır.232
4.1.1.2. İlerleme Raporları
Her yıl yayımlanan İlerleme Raporları, aday ülkelerin AB’ye katılım
sürecinde, üyelik kriterlerini karşılama ve müzakere fasıllarında yaptıkları
çalışmaları değerlendiren belgelerdir.
Türkiye’ye aday ülke statüsünün verildiği 1999 yılından üyelik
müzakerelerinin başladığı 2005 yılına kadarki süre zarfında Komisyon tarafından
hazırlanan İlerleme Raporlarında suç gelirlerinin aklanması ile mücadeleye ilişkin
olarak şu hususlara yer verilmiştir:

1990 tarihli Strasbourg Sözleşmesine taraf olunması

Karapara aklama ile mücadele amacıyla çıkarılan mevzuatın tam olarak
uygulanması ve FATF Tavsiyelerine uyum sağlanması

Öncül suçların kapsamının genişletilmesi ve AB müktesebatına tam
uyumun sağlanması

MASAK’ın idari kapasitesinin ve teknik altyapısının güçlendirilmesi
2005 yılı İlerleme Raporunda, Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren yeni
Ceza Kanunu’nun öncül suçların kapsamını genişleterek, 1 yıldan daha fazla hapis
cezası gerektiren suçları öncül suç kapsamına aldığı ve 2005 Haziranın da
yürürlüğe giren Ceza Muhakemeleri Usul Kanunu ile karapara aklama
soruşturmalarının daha etkin hale getirilebilmesi için teknik takip yapılması gibi
yeni soruşturma tekniklerinin uygulamaya konulduğu belirtilmektedir. Ayrıca
232
Council of the European Union, Council Decision of 18 February 2008 on the principles,
priorities and conditions contained in the Accession Partnership with the Republic of Turkey and
repealing Decision 2006/35/EC, 2008/157/EC, Official Journal L 051, Brussels, 2008
93
4208 sayılı Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine Dair Kanunu’nun revize
edilerek avukatların, muhasebecilerin ve vergi danışmanlarının yükümlü
gruplarına dahil edilmesi gerektiği ifade edilmektedir. Raporda yürütmeye ilişkin
olarak da çeşitli endişeler yer almaktadır. Bu çerçevede, MASAK’ın karapara
aklama ile mücadele kapasitesinin güçlendirilmesi, savcı ve hakimlere karapara
aklamaya ilişkin olarak eğitimlerin verilmesi, suçtan kaynaklanan malvarlıklarının
dondurulması, zapt edilmesi ve müsadere edilmesinin oldukça düşük seviyelerde
seyretmesi nedeniyle bu alandaki çalışmaların yoğunlaştırılması ve diğer ülkelerle
etkili işbirliğinin tesis edilmesi gerekmektedir.233
2006 yılı İlerleme Raporunda da benzer şekilde organize suçlarla
mücadeleye ilişkin olarak oldukça sınırlı bir ilerleme kaydedildiği ve “Organize
Suçlar ile Mücadele
Ulusal
Stratejisi”nin henüz
oluşturulmadığı
ifade
edilmektedir. Raporda ayrıca, AB Üyesi Devletler ve diğer devletler ile polis
işbirliğinin iyi düzeyde olduğu, buna mukabil ulusal düzeyde kolluk kuvvetleri
arasındaki ve kolluk kuvvetlerinin adli makamlar ile işbirliğinin, iletişiminin ve
koordinasyonunun oldukça düşük seviyelerde olduğuna dikkat çekilmektedir.234
2006 yılı İlerleme Raporu’nda karapara aklama ile mücadeleye ilişkin olarak tek
olumlu gelişme şüpheli işlem bildirim sayısındaki artıştır. Öte yandan,
müktesebata uyum, kanun uygulayıcı birimlerin soruşturma kapasiteleri, kurumlar
arası ve uluslararası işbirliği oldukça düşük seviyededir.235
Organize suçlarla mücadelede gerekli idari yapılanma ve müktesebat
uyumunu gerçekleştirmek amacıyla “Organize Suçlarla Mücadele Strateji
Belgesi” 2007-2009 yıllarını kapsayacak şekilde ilgili kurumların katılımı ile
hazırlanmış ve Başbakanlık makamının 05.02.2007 tarih ve 287 sayılı onayı ile
yürürlüğe girmiştir.236 Söz konusu Strateji Belgesinin yürürlüğe girmesi 2007 yılı
İlerleme Raporunda olumlu bir gelişme olarak yer almış ve bu Ulusal Strateji
233
European Commission, Turkey 2005 Progress Report, COM (2005) 561 final, Brussels, 2005,
s.62
234
European Commission, Turkey 2006 Progress Report, COM (2006) 649 final, Brussels, 2006,
s.63-64
235
European Commission, Turkey 2006 Progress Report, COM (2006) 649 final, Brussels, 2006,
s.35
236
http://www.kom.gov.tr/Tr/KonuDetay.asp?id=6&BKey=74 (16.04.2010)
94
Belgesi’nin bir Eylem Planı hazırlanarak ve etkili bir şekilde uygulanarak
tamamlanması gerektiği ifade edilmiştir. Bir önceki yıla benzer şekilde 2007 yılı
İlerleme Raporunda da, organize suçlarla mücadelede kurumlar arası işbirliğinin
yetersiz düzeyde kaldığı vurgulanmıştır.237 Raporda 5549 sayılı Suç Gelirlerinin
Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun’un yürürlüğe girmesi, Türkiye’nin
“Terörizmin Finansmanı ve Suçtan Elde Edilen Gelirlerin Aklanması, Aranması,
Elkonması ve Müsaderesi Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi”ni imzalaması
ve MASAK’a iletilen şüpheli işlem bildirim sayısındaki artış olumlu gelişmeler
olarak nitelendirilmektedir. Ancak, FATF üçüncü tur değerlendirme raporunda
müşteriyi tanıma, yükümlü grupları ve şüpheli işlem bildirimleri hususlarında
FATF Tavsiyelerine uyum sağlanamadığının belirtilmesi ve dondurulan,
elkonulan ve müsadere edilen suç kaynaklı malvarlıklarının oldukça düşük
düzeyde kalması İlerleme Raporuna olumsuz gelişmeler olarak yansımıştır.238
2008 yılı İlerleme Raporu’nda ise organize suçlarla mücadelede bir takım
ilerlemeler kaydedildiği belirtilerek, tanıkların güvenliğini ve kimliklerinin
gizliliğini güvence altına alan 5726 sayılı Tanık Koruma Kanunu’nun çıkarılması
ve organize suçlarla mücadelede önemli bir teknik olan kontrollü teslimatı
düzenleyen tüzüğün polis ve jandarma teşkilatlarının yanı sıra sahil güvenlik ve
gümrük idarelerini kapsayacak şekilde genişletilmesi önemli gelişmeler olarak
sıralanmaktadır. Raporda bir önceki yıla benzer şekilde organize suçlarla
mücadeleye ilişkin olarak hazırlanan strateji belgesinin belirli bir eylem planı
çerçevesinde uygulanması gerektiği belirtilmiştir. Raporda ayrıca, ayrı başlıklar
altında ele alınan ancak organize suçlarla yakından ilgili olan insan ticareti ve
uyuşturucu ile mücadelede ilerlemeler gerçekleştiği ifade edilmektedir. 239 5549
sayılı Kanunun uygulanmasına ilişkin bir dizi yönetmeliğin yayınlanması, aklama
suçundan hüküm giyenlerin döviz bürolarında, yatırım fonlarında, sermaye
piyasası aracı kurumlarında, değerli maden aracı kurumlarında ve gayrimenkul
yatırım ortaklıklarında kurucu, ortak veya yönetici olmalarını yasaklayan çok
sayıda yasal değişikliğin yapılması, bilgi değişimi konusunda beş ülkeyle
237
European Commission, Turkey 2007 Progress Report, COM (2007) 663, Brussels, 2007, s.65
European Commission, Turkey 2007 Progress Report, COM (2007) 663, Brussels, 2007, s.37
239
European Commission, Turkey 2008 Progress Report, COM (2008) 674, Brussels, 2008, s.7175
238
95
(Endonezya, İsveç, Portekiz, Moğolistan ve Afganistan) mutabakat muhtırası
imzalanması ve şüpheli işlem bildirim sayısında yaşanan artış 2008 İlerleme
Raporu’nda yer alan olumlu gelişmelerdir. Ancak, önceki İlerleme Raporlarında
da belirtildiği üzere MASAK’ın kaynaklarının yetersiz oluşu ve adli makamların
ve kolluk kuvvetlerinin aklama ile mücadele kapasitelerinin yetersiz oluşu ve
2007 yılında imzalanan “Terörizmin Finansmanı ve Suçtan Elde Edilen Gelirlerin
Aklanması, Aranması, Elkonması ve Müsaderesi Hakkındaki Avrupa Konseyi
Sözleşmesi”nin henüz onaylanmaması endişe verici olarak nitelendirilmektedir.240
2009 yılı İlerleme Raporunda ise organize suçlarla mücadelede sınırlı
ilerleme kaydedildiği belirtilmektedir. 2008 yılı sonunda kabul edilen Tanık
Koruma Kanunu’nun uygulanmasına ilişkin yönetmeliğin çıkarılması, tanık
koruma programlarının uygulanmaya başlanması, “İnsan Ticareti ile Mücadeleye
İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi”nin imzalanması, insan ticareti ile
mücadelede idari kapasitenin artırılması kapsamında hakimlere, savcılara ve
kolluk
kuvvetlerine
verilen
eğitimler
olumlu
gelişmeler
olarak
değerlendirilmektedir. Ancak, 2007-2009 yıllarını kapsayacak şekilde hazırlanan
“Organize Suçlarla Mücadele Strateji Belgesi”nin 2009 yılı sonunda süresinin
dolacak olması nedeniyle söz konusu belgenin güncellenmesi ve eylem planı
çerçevesinde hayata geçirilmesi Rapor’da dikkat çekilen önemli bir husustur.241
2009 yılı İlerleme Raporunda suç gelirlerinin aklanması ile mücadeleye
ilişkin olarak birtakım ilerlemelerin gerçekleştirildiği belirtilmektedir. Bu
bağlamda, şüpheli işlemler ve müşteri kimliğinin belirlenmesini kapsayan
alanlarda ilave uygulama yönetmeliklerinin kabulü, MASAK’ın bankaların,
sermaye piyasası aracılarının, sigorta ve emeklilik şirketlerinin yükümlülüklerine
uyum alanında ilave rehber ilkeler yayımlaması ve bilgi değişimi alanında beş
ülkeyle daha (Arnavutluk, Eski Yugoslav Cumhuriyeti Makedonya, Gürcistan,
Romanya, Suriye) mutabakat zaptı imzalanması ve şüpheli işlem bildirim
sayısında yaşanan artış olumlu olarak değerlendirilmektedir. Raporda ayrıca,
“5811 sayılı Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında
240
European Commission, Turkey 2008 Progress Report, COM (2008) 674, Brussels, 2008, s.42-
43
241
European Commission, Turkey 2009 Progress Report, COM (2009) 533, Brussels, 2009, s.76
96
Kanun”un karapara aklama ile mücadeleyi zayıflatabileceği endişesi dile
getirilmiş ve bu Kanun çerçevesinde yapılan işlemlerde karapara aklamanın
önlenmesine yönelik ilave tedbirler alınması gerektiği ifade edilmiştir. Raporda
ayrıca, yargının ve kolluk kuvvetlenin aklama il mücadele kapasitelerinin
geliştirilmesi ve “Terörizmin Finansmanı ve Suçtan Elde Edilen Gelirlerin
Aklanması, Aranması, Elkonması ve Müsaderesi Hakkındaki Avrupa Konseyi
Sözleşmesi”nin onaylanması gerektiği belirtilmektedir.242
4.1.1.3. Ulusal Programlar ve Türkiye’nin AB Müktesebatına Uyum
Programı 2007-2013
Kısaca
Ulusal
Program
olarak
adlandırılan,
“Avrupa
Birliği
Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı”, AB’ye tam
üyelik çerçevesinde Türkiye’nin ihtiyaçları, Katılım Ortaklığı Belgeleri ve
İlerleme Raporları esas alınarak hazırlanıp gerektiğinde güncelleştirilmektedir.
İlki 2001 yılında çıkarılan Ulusal Program, yaşanan gelişmeler ışığında 2003 ve
2008 yıllarında revize edilmiştir.
2001 yılı Ulusal Programı’nda243 organize suçlar, yolsuzluk, sahtecilik ve
karaparanın aklama ile mücadele konularında AB müktesebatının benimsenmesi,
mücadeleci kurumların idari ve teknik kapasitelerinin güçlendirilmesi, kurumlar
arası ve uluslararası işbirliğinin geliştirilmesi öncelikli hedefler arasında yer
almaktadır. Karapara aklama ile mücadeleye ilişkin olarak öncül suçların
kapsamının genişletilmesi ve şüpheli mali işlemlerle ilgili bilgilerin toplanması,
muhafaza edilmesi, işleme konulması, analiz edilmesi ve değişimi faaliyetleri
hızlandırılması öngörülmektedir.
Bu çerçevede, 2001 yılı Ulusal Programı’nda, AB’nin organize suçlar ve
karapara aklama ile mücadele politikasının temelini oluşturan 1990 tarihli “Suç
Gelirlerinin Aklanması, Aranması, Zapt Edilmesi ve Müsadere Edilmesi
242
European Commission, Turkey 2009 Progress Report, COM (2009) 533, Brussels, 2009, s.44-
45
243
Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı, Resmi Gazete
Tarih/Sayı: 24.03.2001/24352
97
Hakkında Avrupa Konseyi Sözleşmesi”ne ve 2000 tarihli “BM Sınıraşan Örgütlü
Suçlarla Mücadele Sözleşmesi”ne taraf olunması ve 765 sayılı “Türk Ceza
Kanunu”nda, 4422 sayılı “Çıkar Amaçlı Suç Örgütleri ile Mücadele Kanunu”nda
ve 4422 sayılı “Çıkar Amaçlı Suç Örgütleri ile Mücadele Kanunu’nun
Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik”te değişiklik yapılması öngörülmektedir. İdari
ve teknik kapasitenin geliştirilmesine yönelik olarak ise MASAK’ın personel
sayısının artırılması ve ulusal ve uluslararası veri tabanlarına ulaşabilmek için
gerekli teknik altyapının kurulması gerekmektedir. Öte yandan, karapara aklama
ile mücadelede büyük önem arz eden banka personelinin eğitilmesine yönelik
olarak Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) tarafından eğitim
amaçlı projeler oluşturulması öngörülmektedir. Ayrıca, Türkiye Uluslararası
Uyuşturucu ve Organize Suçlarla Mücadele Akademisi (Turkish International
Academy Against Drugs and Organized Crime-TADOC) bünyesinde organize
suçlar ve karapara aklamaya ilişkin olarak kapsamlı bilimsel araştırmaların
yapılabilmesi amacıyla “Suç Önleme Araştırma Merkezi”, “Karapara Araştırma
Merkezi”, “Uyuşturucu Kontrol ve Talep Azaltımı Araştırma Merkezi” ve
“Bilişim Suçları Araştırma Merkezi” kurulması planlanmaktadır.244
2003 yılı Ulusal Programı’nda ise organize suçlar ve karapara aklama ile
mücadeleye ilişkin olarak mevzuat uyumlaştırmasını gerçekleştirmek amacıyla
gerekli idari ve kurumsal yapılanma çalışmalarına yer verilmiştir. Buna göre,
Organize Suçlarla Mücadele Strateji Belgesi ve Eylem Planının hazırlanması,
kamu kurumlarının organize suçlarla mücadele alanındaki çalışmalarının ve
yetkilerinin koordine edilmesi, TADOC bünyesinde araştırma merkezlerinin
kurulması, suçtan elde edilen gelirlere elkonulmasına ve müsaderesine yönelik
kapasitenin artırılması için çalışmalar yapılması, görevli birimler için karapara
aklama ile mücadele eğitim el kitabının geliştirilmesi, karapara aklama ile
mücadelede bilgi değişimini ve uluslararası işbirliğini geliştirmeye yönelik olarak
yabancı ülkelerle protokoller imzalanması ve MASAK bünyesinde karapara
aklamaya ilişkin olarak bir veri tabanı kurulması hedeflenmektedir.245
244
Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı, Resmi Gazete
Tarih/Sayı: 24.03.2001/24352
245
Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı, Resmi Gazete
Tarih/Sayı: 24.07.2003/25178
98
2005 yılında müzakere fasıllarının açılması üzerine AB’ye katılım süreci
ve izlenecek olan stratejiye ilişkin olarak genel bir değerlendirme yapılmış ve
2007-2013 döneminde AB müktesebatına tam uyumun sağlanmasını hedefleyen
bütüncül bir program hazırlanmıştır. “Türkiye’nin AB Müktesebatına Uyum
Programı 2007-2013”246 adı verilen bu programda suç gelirlerinin aklanması ile
mücadeleyi geliştirmeye ve mevzuat uyumunu sağlamaya yönelik bir takım
çalışmalara yer verilmiştir. Bu çerçevede, aklama ile mücadelede yükümlülerin
denetimi, başkası hesabına yapılan işlemlerin beyanı, gümrük idaresine açıklama
yapılması ve diğer tedbirlere ilişkin usul ve esasları düzenlemek amacıyla “Suç
Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesine İlişkin Yükümlülükler ve Diğer Tedbirler
Hakkında Yönetmelik”in çıkarılması, 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının
Önlenmesi Hakkında Kanun uyarınca yapılacak olan araştırma ve incelemelerin
usul ve esaslarını belirlemek amacıyla “Araştırma ve İncelemelerin Usul ve
Esasları Hakkında Yönetmelik” ve 5549 sayılı Kanun kapsamında yapılacak olan
eğitim, iç denetim ve kontrolü düzenlemek amacıyla “Eğitim, İç Denetim, Kontrol
ve Risk Sistemleri ile Diğer Tedbirler Hakkında Yönetmelik”in çıkarılması 2007
yılı için öngörülmüştür. Söz konusu Program’da aklama ile mücadeleye ilişkin
olarak yapılması öngörülen çalışmalar ikincil düzenlemeleri kapsamakta olup, bu
düzenlemelerin tamamının 2007 yılı içerisinde tamamlanması amaçlanmıştır.247
2008 yılı sonunda ise 2008/14481 sayılı “Avrupa Birliği Müktesebatının
Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı ile Avrupa Birliği Müktesebatının
Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programının Uygulanması, Koordinasyonu
ve İzlenmesine Dair Bakanlar Kurulu Kararı” ile Ulusal Program’da çeşitli
güncellemeler yapılmıştır.248 2008 yılı Ulusal Programı’nda 4 No’lu “Sermayenin
Serbest Dolaşımı” faslı kapsamında suç gelirlerinin aklanması ile mücadele
alanında yapılması öngörülen herhangi bir mevzuat değişikliği veya idari
yapılanmaya ilişkin herhangi bir çalışma yer almamaktadır. Ancak, 24 No’lu
246
Türkiye’nin AB Müktesebatına Uyum Programı 2007-2013,
http://www.abgs.gov.tr/index.php?p=6&l=1
247
Türkiye’nin AB Müktesebatına Uyum Programı 2007-2013,
http://www.abgs.gov.tr/index.php?p=6&l=1
248
2008/14481 sayılı Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal
Programı ile Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programının
Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Bakanlar Kurulu Kararı, Resmi Gazete
Tarih/Sayı: 31.12.2008/27097
99
“Adalet, Özgürlük ve Güvenlik” faslı çerçevesinde organize suçlar, dolandırıcılık,
yolsuzluk ve karapara aklama ile mücadelenin güçlendirilmesine yönelik
çalışmalar yer almaktadır.249
Yukarıda açıklandığı üzere, organize suçlarla mücadelede kurumlar arası
işbirliği büyük önem arz etmektedir. Bu çerçevede, kaçakçılık suçları ile
mücadelede etkinliğin artırılması amacıyla 2008 yılı Ulusal Programı’nda İçişleri
Bakanlığı ile Gümrük Müsteşarlığı arasında işbirliğinin artırılması amacıyla
“İçişleri Bakanlığı ile Gümrük Müsteşarlığı arasında Kaçakçılıkla Mücadele
alanında
İşbirliği
Protokolü”nün
2009
yılı
içerisinde
yayımlanması
öngörülmüştür. Söz konusu Protokole ilişkin olarak çalışmalar devam
etmektedir.250
2008 yılı Ulusal Programı’nda ayrıca, organize suçlarla mücadele strateji
belgesinin uygulanmasına yönelik olarak bir eylem planı hazırlanması, kolluk
birimlerinin organize suçlarla mücadele alanındaki kapasitelerinin ve aralarındaki
işbirliğinin güçlendirilmesi, Maliye Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı’nın suç
gelirlerinin aklanması ve terörizmin finansmanı ile mücadele kapasitesinin
geliştirilmesi ve diğer kuruluşlarla işbirliği imkanlarının artırılması amacıyla
eğitim çalışmaları yapılması ve MASAK’ın bilgi güvenliği ve analiz kapasitesinin
artırılması amacıyla teknik imkanlarının geliştirilmesi öngörülmekte olup bu
çalışmaların 2009-2011 döneminde tamamlanması planlanmaktadır.251
4.2. MÜZAKERE SÜRECİNDE GELİNEN NOKTA
249
2008/14481 sayılı Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal
Programı ile Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programının
Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Bakanlar Kurulu Kararı, Resmi Gazete
Tarih/Sayı: 31.12.2008/27097
250
http://www.gumruk.gov.tr/trTR/abdisiliskiler/Dokumanlar/AB%20Müktesebatına%20Uyum%20çalışmaları%20Ek%201[1].do
c (24.04.2010)
251
2008/14481 sayılı Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal
Programı ile Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programının
Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Bakanlar Kurulu Kararı, Resmi Gazete
Tarih/Sayı: 31.12.2008/27097
100
4.2.1. 24 No’lu Adalet, Özgürlük, Güvenlik Faslı
24 No’lu faslın tanıtıcı tarama toplantıları 23-25 Ocak 2006 tarihlerinde,
ayrıntılı tarama toplantıları ise 13-15 Şubat 2006 tarihlerinde gerçekleştirilmiştir.
Tanıtıcı tarama toplantılarında Komisyon yetkilileri fasıl kapsamında AB
müktesebatı hakkında bilgi vermiş, ayrıntılı tarama toplantılarında ise Türk
mevzuatı ile AB müktesebatı arasındaki farklar ele alınarak uyum amacıyla neler
yapılması
gerektiği
değerlendirilmiştir.
Ayrıntılı
tarama
toplantılarında
Türkiye’nin organize suçlarla mücadeleye ilişkin mevzuatı, sorumlu kurum ve
kuruluşlar ve uluslararası işbirliği faaliyetlerine değinilmiştir.252
Tarama toplantıları sonrasında Komisyon tarafından bir “tarama raporu”
(screening report) hazırlanmakta ve müzakere faslının açılması için açılış kriterleri
(opening benchmarks) belirlenmektedir. “Adalet, Özgürlük ve Güvenlik” faslı
halen Konsey’de görüşülmekte olup nihai tarama raporu henüz Türk tarafına
iletilmemiştir. Ancak, taslak raporda Türk mevzuatında organize suç örgütü
kavramına ilişkin tanım ve cezaların AB müktesebatıyla uyumlu olmadığı
belirtilmektedir. Taslak raporda yürütmeye ilişkin olarak ise Türkiye’nin organize
suçlarla mücadele ulusal stratejisinin henüz oluşturulmadığı, kolluk kuvvetleri
arasında işbirliği ve koordinasyonun geliştirilmesi gerektiği ve istatistiki bilgi
konusunda ciddi eksikliklerin bulunduğu ifade edilmektedir.253
Bu çerçevede, AB’ye katılım müzakereleri kapsamında Türkiye’nin
organize suç örgütlerine karşı mücadelesinin Ulusal Strateji Belgesi ve Eylem
Planı temelinde gerçekleştirilmesi, ilgili kurum ve kuruluşların kurumsal
kapasitesinin artırılması, ulusal ve uluslararası düzeyde işbirliğinin sağlanması ve
organize suçlarla mücadeleye ilişkin BM ve Avrupa Konseyi Sözleşmeleri’ne
taraf olunması gerekmektedir. Öte yandan, organize suç örgütleri ile mücadelenin
en önemli unsurları arasında yer alan suç gelirlerinin aklanmasının önlenmesi
252
Tarama toplantılarında yapılan sunumlara http://www.abgs.gov.tr/index.php?p=89&l=1
adresinden ulaşılabilir.
253
http://www.abgs.gov.tr/files/tarama/tarama_files/24/screening_report_24_tr_internet_en.pdf
(15.04.2010)
101
konusu 4 No’lu “Sermayenin Serbest Dolaşımı” faslında ele alınmaktadır.
Aşağıda, aklama ile mücadele bağlamında müzakere sürecinde yapılan çalışmalar
ayrıntılı bir şekilde ele alınacaktır.
4.2.2. 4 No’lu Sermayenin Serbest Dolaşımı Faslı
4 No’lu faslın tanıtıcı tarama toplantısı 25 Kasım 2005, ayrıntılı tarama
toplantısı ise 22 Aralık 2005 tarihlerinde gerçekleştirilmiş ve tarama raporu 28
Eylül 2006 tarihinde yayınlanmıştır.254 Söz konusu raporda Türkiye’nin suç
gelirlerinin aklanmasının önlenmesine ilişkin mevzuatının AB müktesebatı ile
uyumunun sınırlı olduğu ve bu nedenle gerekli mevzuat değişikliklerinin
yapılması gerektiği belirtilmektedir. Raporda, aklama ile mücadelede büyük önem
arz eden şüpheli işlem bildirimlerine ilişkin olarak bankacılık sektörü dışındaki
şüpheli işlem bildirim sayısının çok düşük seviyede kaldığı ve denetimlerin temel
olarak mali sektörde yoğunlaştığına dikkat çekilmektedir. Raporda ayrıca, mali
istihbarat birimi olan MASAK’ın idari kapasitesinin güçlendirilmesi gerektiği
ifade edilerek, yeterli kaynakların ve uzmanlığın olmayışına bağlı olarak yasa
uygulayıcılarının (polis, savcılar ve hakimler) karapara aklama ile mücadelede
etkinliğinin çok sınırlı kaldığı belirtilmiş ve bu alanda faaliyet gösteren birimler
arasındaki koordinasyon ve işbirliğinin güçlendirilmesi hususuna dikkat
çekilmiştir.255
Tarama raporunun ardından biri sermaye hareketlerine diğeri aklama ile
mücadeleye ilişkin olarak iki adet açılış kriteri belirlenmiştir. Aklama ile
mücadeleye ilişkin açılış kriteri uyarınca karaparanın aklanması ile mücadele
konusunda ilgili mevzuatı müktesebatla uyumlaştırmayı hedefleyen, sorumlu
birimlerin farkındalığını, sorumlu birimlerin denetimini ve sorumlu birimler
arasındaki işbirliğini güçlendirmek suretiyle uygulamanın güçlendirilmesi
254
http://www.abgs.gov.tr/index.php?p=69&l=1 (15.04.2010)
http://www.abgs.gov.tr/files/tarama/tarama_files/04/screening_report_04_tr_internet_en.pdf
(15.04.2010)
255
102
amacına yönelik somut önlemler ortaya koyan, aşamalar ve süre tahditleri içeren
bir eylem planının Komisyona sunulması gerekmektedir.256
Söz konusu açılış kriterlerinin karşılanması sonucunda 19 Aralık 2008
tarihinde düzenlenen 6. Hükümetlerarası Konferans’da (HAK) faslın açılmasına
karar verilmiş ve geçici olarak kapatılabilmesi için 4 adet kapanış kriteri
belirlenmiştir. Bu kriterlerden karapara aklama ile ilgili olanlar şu şekildedir:
-
Karapara aklamanın engellenmesi konusunda mevzuatın müktesebat
ve FATF Tavsiyeleri ile uyumlu hale getirilmesi
-
Karapara aklamanın engellenmesi ile ilgili tüm alanlarda geçerli
mevzuatın uygulanmasını sağlayacak yeterli idari kapasitenin mevcut
olduğunun gösterilmesi257
AB’ye tam üyelik müzakerelerinin başlaması ile birlikte Türkiye’de suç
gelirlerinin aklanması ile mücadele alanında önemli gelişmeler kaydedilmiştir.
AB müktesebatına ve FATF Tavsiyeleri’ne uyum çerçevesinde yapılan mevzuat
değişiklikleri şu şekilde sıralanabilir:
-
5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun 18
Ekim 2006 tarih ve 26323 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe
girmiştir.
-
Suç Kaynaklı Gelirlerin Aklanması, Aranması, Zaptedilmesi ve Müsadere
Edilmesi ve Terörün Finansmanı Hakkında Avrupa Konseyi Sözleşmesi 28
Mart 2007 tarihinde imzalanmıştır.
-
Aklama Suçu İncelemesi Hakkında Yönetmelik 4 Ağustos 2007 tarih ve
26603 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
-
Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesine Dair
Yönetmelik 9 Ocak 2008 tarihinde yayımlanmıştır.
256
http://www.ikv.org.tr/icerik.asp?konu=haberler&baslik=MÜZAKERE SÜRECİ İZLEME
KARNESİ...&id=1504 (20.04.2010)
257
http://www.ikv.org.tr/icerik.asp?konu=haberler&baslik=MÜZAKERE SÜRECİ İZLEME
KARNESİ...&id=1504 (20.04.2010)
103
Yükümlüler tarafından müşterinin tanınması ilkesi kapsamında uyulması
-
gereken basitleştirilmiş tedbirler ile diğer açıklamaları konu alan 5 sıra no’lu
MASAK Genel Tebliği 9 Nisan 2008 tarih ve 26842 sayılı Resmi Gazete'de
yayımlanmıştır.
Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesine Dair
-
Tedbirler Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik 15
Nisan 2008 tarih ve 26848 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmıştır.
Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesine İlişkin
-
Yükümlülüklere Uyum Programı Hakkında Yönetmelik 16 Eylül 2008 tarihli
ve 26999 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
Şüpheli işlem bildirim yükümlülüğüne ilişkin usul ve esasların düzenlendiği 6
-
sıra no.lu MASAK Genel Tebliği 27 Eylül 2008 tarihli ve 27010 sayılı Resmi
Gazete’de yayımlanmıştır.
Kimlik tespiti ve adres teyidi konularını düzenleyen 7 sıra no.lu MASAK
-
Genel Tebliği 2 Aralık 2008 tarihli ve 27072 sayılı Resmi Gazete’de; 8 sıra
no.lu MASAK Genel Tebliği 26 Mayıs 2009 tarihli ve 27239 sayılı Resmi
Gazete’de yayımlanmıştır.
Kimlik tespitine ilişkin 9 sıra no.lu MASAK Genel Tebliği 2 Ocak 2010 tarih
-
ve 27450 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.258
4.3.
TÜRKİYE’DE
SUÇ
GELİRLERİNİN
AKLANMASI
İLE
MÜCADELEDE MEVCUT DURUM
Daha önceki bölümlerde belirtildiği üzere, organize suç örgütleri ile
karapara aklama arasında çok önemli bir bağ bulunmaktadır. Bu nedenle,
Türkiye’nin organize suçlarla mücadelesinde suç gelirlerinin aklanmasının
önlenmesine ilişkin çalışmalar çok önemli bir yere sahiptir. “Sermayenin Serbest
Dolaşımı” faslının müzakerelere açılması ile birlikte suç gelirlerinin aklanması ile
mücadeleye ilişkin olarak birçok düzenleme yapılmış ve Türk mevzuatının AB
müktesebatına uyumlaştırılması konusunda önemli ilerlemeler kaydedilmiştir.
Aşağıda, başta, öncül suçlar, yükümlü grupları, müşteriyi tanıma kuralı, şüpheli
işlem bildirimleri, cezalar, uluslararası işbirliği olmak üzere birçok husus temel
258
http://www.masak.gov.tr/SucGelirlerininAklanmasi/kronoloji.htm (20.04.2010)
104
alınarak Türkiye’nin suç gelirlerinin aklanması ile mücadele politikası
açıklanacaktır.
Aklama Suçunun Kapsamı ve Öncül Suçlar
TCK 282. maddede, suç gelirlerinin aklanması suçu “alt sınırı altı ay veya
daha fazla hapis cezası gerektiren bir suçtan kaynaklanan malvarlığını yurt dışına
çıkarmak veya bunların gayrimeşru kaynağını gizlemek veya meşru bir yolla elde
edildiği konusunda kanaat uyandırmak maksadıyla, çeşitli işlemlere tâbi tutmak”
olarak tanımlanmakta ve bu suçu işleyen kişilerin 3 yıldan 7 yıla kadar hapis ve
yirmi bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılacakları belirtilmektedir.259
Bu tanımdan anlaşılacağı üzere, suç gelirinin kaynaklandığı öncül suçlar eşik
yaklaşımı ile belirlenmiş ve sayma metoduna oranla öncül suçların kapsamı
oldukça geniş tutulmuştur. Ayrıca, 282. maddede, 26 Haziran 2009 tarih ve 5918
sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
ile suçun konusunu oluşturan malvarlığı değerini, bu özelliğini bilerek satın alan,
kabul eden, bulunduran veya kullanan kişilerin iki yıldan beş yıla kadar hapis
cezası ile cezalandırılacakları hüküm altına alınmıştır.260
Öte yandan, 2005/60/EC sayılı Direktif’te bir suçtan ya da suça iştirakten
elde edildiğini bilerek malvarlığının gerçek niteliğinin, kaynağının, yerinin,
mülkiyetinin ve bu malvarlığına ilişkin tasarruf hakkının değiştirilmesi ya da
gizlenmesi; edinim anında bu malvarlığının ceza gerektiren bir faaliyet sonucu
veya bu tür bir faaliyete iştirak sonucu elde edildiğini bilerek mülkiyetine almak,
bulundurmak veya kullanmak fiilleri ile bu fiillerin işlenmesine ilişkin faaliyetlere
katılmak, bu fiilleri işlemek üzere anlaşma yapmak, bu fiilleri işlemeye teşebbüs,
yardım ve yataklık etmek ve bu faaliyetleri kolaylaştırmak aklama suçu
kapsamında değerlendirilmektedir. Bu çerçevede, AB müktesebatına göre suçtan
elde edilen her türlü malvarlığının bu özelliği bilinerek bulundurulması ve
kullanılması aklama suçunu teşkil etmektedir. TCK’da yapılan düzenleme söz
konusu Direktif ile tam uyumlu olmayıp, suçun konusunu oluşturan malvarlığı
259
5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu, Resmi Gazete Tarih/Sayı: 12.10.2004/25611, Madde 282
5918 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, Resmi
Gazete Tarih/Sayı: 09.07.2009/27283, Madde 5
260
105
değerini, bu özelliğini bilerek satın alan, kabul eden, bulunduran veya kullanan
kişilerin aklama suçu kapsamında yargılanıp hüküm giymelerini sağlamamaktadır.
Yükümlü Grupları
5549 sayılı Kanun’un261 uygulanmasına yönelik olarak çıkarılan “Suç
Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesine Dair Tedbirler
Hakkında Yönetmelik”te yükümlü grupları ayrıntılı bir şekilde belirtilmiştir. Buna
göre; bankalar, bankalar dışında banka kartı veya kredi kartı düzenleme yetkisini
haiz kuruluşlar, kambiyo mevzuatında belirtilen yetkili müesseseler, ödünç para
verme işleri hakkındaki mevzuat kapsamındaki ikrazatçılar, finansman ve
faktöring şirketleri, sermaye piyasası aracı kurumları, vadeli işlemler aracılık
şirketleri ve portföy yönetim şirketleri, yatırım fonu yöneticileri, yatırım
ortaklıkları, sigorta, reasürans ve emeklilik şirketleri ile sigorta ve reasürans
brokerleri, finansal kiralama şirketleri, sermaye piyasası mevzuatı çerçevesinde
takas ve saklama hizmeti veren kuruluşlar, saklama hizmeti ile sınırlı olmak üzere
İstanbul Altın Borsası Başkanlığı, Posta ve Telgraf Teşkilatı (PTT) Genel
Müdürlüğü ile kargo şirketleri, varlık yönetim şirketleri, kıymetli maden, taş veya
mücevher alım satımı yapanlar, cumhuriyet altın sikkeleri ile cumhuriyet ziynet
altınlarını basma faaliyeti ile sınırlı olmak üzere Darphane ve Damga Matbaası
Genel Müdürlüğü, kıymetli madenler borsası aracı kuruluşları, ticaret amacıyla
taşınmaz alım satımıyla uğraşanlar ile bu işlemlere aracılık edenler, iş makineleri
dâhil her türlü deniz, hava ve kara nakil vasıtalarının alım satımı ile uğraşanlar,
tarihi eser, antika ve sanat eseri alım satımı ile uğraşanlar veya bunların
müzayedeciliğini yapanlar, Milli Piyango İdaresi Genel Müdürlüğü, Türkiye
Jokey Kulübü ve Spor Toto Teşkilat Başkanlığı dâhil talih ve bahis oyunları
alanında faaliyet gösterenler, spor kulüpleri, noterler, savunma hakkı bakımından
diğer kanun hükümlerine aykırı olmamak kaydıyla 1136 sayılı Avukatlık
Kanununun 35 inci maddesinin ikinci fıkrası kapsamındaki işlerden taşınmaz alım
satımı, şirket, vakıf ve dernek kurulması, idaresi ve devredilmesi gibi işlerle sınırlı
olmak üzere serbest avukatlar, bir işverene bağlı olmaksızın çalışan serbest
261
5549 Sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun, Resmi Gazete
Tarih/Sayı: 18.10.2006/26323
106
muhasebeci, serbest muhasebeci mali müşavir ve yeminli mali müşavirler,
finansal piyasalarda denetim yapmakla yetkili bağımsız denetim kuruluşları,
merkezi yurt dışında bulunan yükümlünün Türkiye’deki şube, acente, temsilci ve
ticari vekilleri ile benzeri bağlı birimleri ve merkezi Türkiye’de bulunan
yükümlünün yurt dışındaki şube, acente, temsilci ve ticari vekilleri ile benzeri
bağlı birimleri Yönetmelik hükümlerini uygulamakla yükümlüdürler.262
Birinci bölümde açıklandığı üzere, aklayıcılar tarafından finans sektörü,
kumarhaneler ve bahis kuruluşları, gayrimenkul satımı, değerli taş ve maden
ticareti, döviz büroları ve noterler gibi birçok sektör ve işkolu yoğun olarak
kullanılmaktadır. Bu çerçevede, söz konusu Yönetmelikte sayılan yükümlü
grupları AB’nin aklama ile mücadele politikasının temelini oluşturan Üçüncü
Direktif ile büyük ölçüde uyumludur. Öte yandan, başta futbol kulüpleri olmak
üzere spor kulüplerinin aklama açısından büyük risk taşıdıklarının ifade edildiği
FATF Raporu263 göz önüne alındığında,
anılan Direktif’te yükümlü grupları
arasında yer almayan spor kulüplerinin, Yönetmelik kapsamında yükümlü
kılınması Türkiye açısından oldukça önemli bir adımdır.
Müşteriyi Tanıma İlkesi (Customer due diligence)
5549 sayılı Kanun’da yükümlülerin kendileri nezdinde yapılan veya
aracılık yaptıkları işlemlerde, işlem yapılmadan önce, işlem yapanlar ile nam veya
hesabına işlem yapılanların kimliklerini tespit etmekle yükümlü oldukları
belirtilmiştir. Kimlik tespitine ilişkin olarak ayrıntılı düzenlemeler “Suç
Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesine Dair Tedbirler
Hakkında Yönetmelik”te yer almaktadır. Söz konusu düzenlemelere göre
yükümlülerin sürekli iş ilişkisinde tutar gözetmeksizin, işlem tutarı yada birbiriyle
bağlantılı birden fazla işlemin tutarı 20.000 TL veya üzeri olduğunda, elektronik
transferlerde işlem tutarı yada birbiriyle bağlantılı birden fazla işlemin tutarı 2.000
TL veya üzeri olduğunda, şüpheli işlemlerde tutar gözetmeksizin, müşterinin
262
Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesine Dair Tedbirler
Hakkında Yönetmelik, Resmi Gazete Tarih/Sayı: 09.01.2008/26751, Madde 4
263
FATF, Money Laundering through the Football Sector, Paris, 2009, http://www.fatfgafi.org/dataoecd/7/41/43216572.pdf
107
kimliğine ilişkin olarak daha önceden elde edilmiş bilgilerin doğruluğundan şüphe
duyulduğunda tutar gözetmeksizin müşterilerinin veya müşterileri adına veya
hesabına işlem yapanların kimliğini tespit etmeleri zorunludur.264
Yönetmelik uyarınca, kimlik tespiti yapılamayan veya iş ilişkisinin amacı
hakkında yeterli bilgi edinilemeyen durumlarda iş ilişkisinin tesis edilmemesi,
talep edilen işlemin gerçekleştirilmemesi ve isimsiz veya hayali isimlerle hesap
açılmaması gerekmektedir.265
Yönetmelik’te karmaşık ve olağandışı büyüklükteki işlemler ile görünürde
mantıklı hukuki ve ekonomik amacı bulunmayan işlemlerin özel dikkat gerektiren
işlemler kapsamında değerlendirilmesi gerektiği ve talep edilen işlemin amacı
hakkında yeterli bilgi edinmek için gerekli tedbirlerin alınarak, bu bilgileri
istenildiği takdirde yetkililere sunulmak üzere muhafaza edilmesi gerektiği
belirtilmektedir. Öte yandan, yükümlülerin, müşterileri tarafından gerçekleştirilen
işlemlerin; müşterilerinin mesleği, ticari faaliyetleri, iş geçmişi, mali durumu, risk
profili ve fon kaynaklarına dair bilgiler ile uyumlu olup olmadığını izleme ve
müşterileri hakkındaki bilgi, belge ve kayıtları güncel tutma zorunluluğu266
aklama ile mücadelede etkinliği artırmaya yönelik bir diğer adımdır.
Yönetmelik uyarınca, yükümlülerin gerçekleştirdikleri işlemlerde ve
sürekli iş ilişkisi tesisinde bir başkası adına hareket edilip edilmediğini ve gerçek
faydalanıcının
kimliğine
tespit
etmek
için
gerekli
tedbirleri
almak
zorundadırlar.267
Yönetmelik’te finans kuruluşlarının yüz yüze olmayan işlemlerde (non
face to face transactions) gerçekleştirilen işlemlere dikkat etmekle, müşterinin
mali profiline ve faaliyetleri ile paralellik göstermeyen işlemleri yakından
izlemekle ve gelişen teknolojik imkanların suç gelirlerini aklama amacı ile
264
Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesine Dair Tedbirler
Hakkında Yönetmelik, Resmi Gazete Tarih/Sayı: 09.01.2008/26751, Madde 5
265
a.g.e. , Madde 22
266
a.g.e. , Madde 18-19
267
a.g.e. , Madde 17
108
kullanılması riskine karşı tedbir almakla yükümlü oldukları da belirtilmektedir.268
Bu çerçevede, yurtdışına ve yurtiçine yapılan 2.000 TL veya üzeri elektronik
transferlerde gönderenin adı ve soyadına, ticaret siciline kayıtlı tüzel kişinin
unvanına, diğer tüzel kişiler ve tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin tam adına,
T.C. kimlik numarası, pasaport numarası, vergi numarası gibi bilgilerden en az
birine ve hesap numarasına, hesap numarasının bulunmadığı durumlarda işlemle
ilgili referans numarasına yer verilmesi gerekmektedir.269
Suç gelirlerinin aklanmasında yabancı ülkelerdeki, özellikle off-shore
merkezlerindeki finans kuruluşlarının yoğun olarak kullanılması sonucu,
Yönetmelikte, finans kuruluşlarının yurtdışı muhabirlik ilişkilerinde muhatap
finans kuruluşu hakkında gerekli bilginin toplamaları ve tabela bankalar (shell
banks) ile muhabirlik ilişkisine girmemeleri gerektiği ifade edilmiştir. Ayrıca,
riskli ülkelerdeki yerleşik gerçek ve tüzel kişiler ile bu ülkelerin vatandaşları ile
girecekleri iş ilişkilerine özel dikkat göstermek zorundadırlar.270 Bu düzenlemeler
ile muhabir bankacılık ilişkilerinin kullanılarak karapara aklanmasının önüne
geçilmesine yönelik olarak önemli bir adım atılmış ve Üçüncü Direktif’te muhabir
bankacılık ve riskli ülkeler ile ilişkilere ilişkin olarak yer alan hükümlere uyum
sağlanmıştır.
Şüpheli İşlem Bildirimleri
Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesine
Dair Tedbirler Hakkında Yönetmelik”te işleme konu malvarlığının yasadışı
yollardan elde edildiğine veya yasadışı amaçlarla kullanıldığına dair herhangi bir
bilgi, şüphe veya şüpheyi gerektirecek bir hususun bulunması hali şüpheli işlem
olarak tanımlanmaktadır. Yönetmelik’te şüpheli işlemlerin, tutar gözetilmeksizin,
işleme ilişkin şüphenin oluştuğu tarihten itibaren en geç 10 iş günü içerisinde
MASAK’a iletilmesi gerektiği belirtilmektedir.271 Öte yandan, 5549 sayılı
Kanun’da ve Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının
268
a.g.e. , Madde 20
a.g.e. , Madde 24
270
a.g.e. , Madde 23 ve 25
271
a.g.e. , Madde 27-28
269
109
Önlenmesine
Dair
Tedbirler
Hakkında
Yönetmelik”te
şüpheli
işlem
bildirimlerinin gizliliğinin sağlanması gerektiği ve bildirimde bulunanların hiçbir
şekilde hukuki ve cezai bakımdan sorumlu tutulamayacakları belirtilmiştir.272 Bu
düzenlemeler ile aklama ile mücadelede büyük önem arz eden şüpheli işlem
bildirimlerinin çekinilmeden MASAK’a iletilmesi amaçlanmaktadır.
Yükümlülük Denetimi
5549 sayılı Kanun uyarınca yükümlü grubuna dahil edilmiş gerçek ve tüzel
kişilerin yükümlülüklerinin denetimi MASAK tarafından belirlenen denetim
elemanlarınca273
yapılmaktadır.274
Kanun
uyarınca,
denetim
sırasında
yükümlülerin denetim elemanlarına her türlü bilgi, belge ve bunlara ilişkin her
türlü ortamdaki kayıtları, bu kayıtlara erişimi sağlamak veya okunabilir hale
getirmek için gerekli tüm bilgi ve şifreleri tam ve doğru olarak verme
zorunlulukları bulunmaktadır.275 Denetim elemanlarının yaptıkları denetimler
sırasında karşılaştıkları yükümlülük ihlallerini veya şüpheli işlemleri derhal
MASAK’a bildirmeleri gerekmektedir. Öte yandan, Yönetmelik’te söz konusu
denetim elemanlarının kendi birimlerince verilen görev sırasında yaptıkları
incelemelerde aklama suçuna ilişkin herhangi bir bulguya rastlamaları
durumunda, konuyu derhal MASAK’a intikal ettirmeleri gerektiği belirtilmiştir.276
Bu sayede, aklama ile mücadele sadece şüpheli işlem bildirimleri ile yükümlülerin
denetimi ile sınırlı tutulmamakta, yürütülen diğer çalışmalar sırasında da aklama
ile mücadele etkinliğin sağlanması hedeflenmektedir. Ayrıca, farklı sektöre ilişkin
denetim elemanlarının (sermaye piyasası, gümrük, bankacılık gibi) denetimlerde
görevlendirilmeleri aklama ile mücadelede sektörel bazlı bir yaklaşımın
benimsendiğini göstermektedir.
272
a.g.e. , Madde 29 ve 5549 sayılı Kanun Madde 10
5549 sayılı Kanun’da denetim elemanları Maliye Müfettişlerini, Hesap Uzmanlarını, Gümrük
Müfettişlerini, Bankalar Yeminli Murakıplarını, Gelirler Kontrolörlerini, Hazine Kontrolörlerini,
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu ile Sermaye Piyasası Kurulu Uzmanlarını
kapsamaktadır.
274
5549 sayılı Kanun Madde 11
275
a.g.e. , Madde 7
276
a.g.e. , Madde 11
273
110
Kayıtların Saklanması
5549 sayılı Kanun’da olası bir aklama soruşturmasında kullanılmak üzere
yükümlülerin gerçekleştirdikleri işlemlere ve yükümlülüklerine ilişkin kayıtları 8
yıl süreyle muhafaza etmeleri öngörülmüştür.277 Bu hüküm ile geriye dönük
olarak
yapılacak
incelemelerde
aklama
suçunun
ortaya
çıkarılmasının
kolaylaştırılması ve suçla bağlantılı kişi ve kuruluşların tespiti hedeflenmiştir. Bu
sayede, 2005/60/EC sayılı Direktif’in kayıtların saklanmasına için belirlediği 5
yıllık sürenin de ötesine geçilerek AB müktesebatına uyumda önemli bir adım
atılmıştır.
Uluslararası İşbirliği
Aklama suçunun uluslararası bir boyuta ulaşması, bu suç ile mücadelede
uluslararası işbirliğini gerektirmektedir. Türkiye aklama ile mücadelede temel
standartları belirleyen ve 1989 yılında kurulmuş olan FATF’e 24 Eylül 1991
tarihinde üye olmuştur. Ülkelerin mali istihbarat birimlerinin bilgi paylaşımını
gerçekleştirdikleri bir platform olan ve 1995 yılında oluşturulan Egmont Grubu’na
Türkiye’nin mali istihbarat birimi olan MASAK 1998 yılında dahil olmuştur.
Egmont Grubu kapsamında 2009 yılında diğer ülkelerin mali istihbarat birimleri
ile 331 bilgi değişimi yapılmıştır. Bunlardan 162’si MASAK’ın talebi, 169’u ise
diğer ülkelerin talebi üzerine gerçekleştirilmiştir.278
İlk bölümde açıklandığı üzere BM ve Avrupa Konseyi bünyesinde suç
gelirlerinin aklanması ile mücadeleye ilişkin olarak bir takım sözleşmeler
hazırlanmış ve Üye Devletlerin imzasına açılmıştır. Türkiye’nin imzalayıp
onayladığı sözleşmeler ve imza ve onay tarihleri aşağıda yer almaktadır:
-
Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin Kaçakçılığına Karşı BM
Sözleşmesi (Viyana Sözleşmesi) 20 Aralık 1988 tarihinde imzalanmış
ve 22.11.1995 tarih ve 4136 sayılı Kanun ile onaylanması uygun
bulunmuştur.
277
278
a.g.e. , Madde 8
MASAK, 2009 Faaliyet Raporu, Ankara, 2009, s.26
111
-
Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı BM Sözleşmesi (Palermo Sözleşmesi)
13 Aralık 2000 tarihinde imzalanmış ve 30.01.2003 tarih ve 4800
sayılı Kanun ile onaylanması uygun bulunmuştur.
-
Avrupa Konseyi’nin Suçtan Kaynaklanan Gelirlerin Aklanması,
Araştırılması, Ele Geçirilmesi ve El Konulmasına İlişkin Sözleşmesi
(Strasbourg Sözleşmesi) 27 Eylül 2001 tarihinde imzalanmış ve
16.06.2004 tarih ve 5191 sayılı Kanun ile onaylanması uygun
bulunmuştur.
-
Avrupa Konseyi’nin Terörizmin Finansmanı ve Suçtan Elde Edilen
Gelirlerin Aklanması, Aranması, Ele Geçirilmesi ve Müsadere
Edilmesine İlişkin Sözleşmesi (Varşova Sözleşmesi) 28 Mart 2007
tarihinde imzalanmış olup henüz onaylanmamıştır.
Uluslararası sözleşmelerin yanı sıra imzalanan mutabakat muhtıraları ve
yapılan ikili ve çok taraflı anlaşmalar da karapara aklama suçu ile uluslararası
mücadelenin güçlendirilmesinde önem arz eden hususlardır. 5549 sayılı kanunda
MASAK’ın uluslararası bilgi değişimini sağlamak amacıyla yabancı ülkelerdeki
mali istihbarat birimleri ile uluslararası antlaşma niteliğinde olmayan mutabakat
muhtıraları imzalamaya yetkili olduğu belirtilmiştir.279 Bu çerçevede, bugüne
kadar, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC), Endonezya, Portekiz, İsveç,
Moğolistan, Afganistan, Gürcistan, Suriye, Arnavutluk, Romanya, Makedeonya,
Kore, Hırvatistan, Bosna-Hersek, Ukrayna, Japonya ve Norveç mali istihbarat
birimleri ile mutabakat muhtıraları imzalanmıştır.280
Ayrıca, Türkiye’nin terörizm, organize suçlar ve suç gelirlerinin aklanması
ile mücadeleye ilişkin olarak Slovenya, Almanya, Polonya, Yunanistan, İtalya,
Bulgaristan, Romanya ve KKTC ile imzalamış olduğu ikili işbirliği anlaşmaları
bulunmaktadır.281
279
5549 sayılı Kanun, Madde 12
Söz konusu mutabakat muhtıralarına
http://www.masak.gov.tr/mevzuat/sucgelirlerinin_aklanması/ulusal_mevzuat.htm adresinden
ulaşılabilir.
281
Anılan anlaşma metinlerine
http://www.masak.gov.tr/mevzuat/sucgelirlerinin_aklanması/ulusal_mevzuat.htm adresinden
ulaşılabilir.
280
112
Cezalar ve Müsadere:
TCK’da aklama suçunu işleyenlerin 3 yıldan 7 yıla kadar hapis ve 20.000
güne kadar adli para cezası ile cezalandırılacakları hüküm altına alınmıştır.
Ayrıca, TCK uyarınca, aklama fiiline iştirak etmeksizin öncül suçun konusunu
oluşturan malvarlığı değerini bu özelliğini bilerek satın alan, kabul eden,
bulunduran veya kullanan kişinin 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası
cezalandırılması gerekmektedir.282 Bu çerçevede, aklama suçuna öngörülen ceza
süreli hapis cezasıdır. Ancak, öngörülen ceza 1 yıl veya daha az süreli hapis
cezası, yani kısa süreli hapis cezası, olmadığı için adli para cezasına
çevrilememektedir. Bu durum aklama ile mücadeleye verilen önemin ve
caydırıcılığın sağlanması amacının bir göstergesidir.283 Ayrıca, aklama suçunun
bir suç örgütünün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde verilecek cezanın 1 kat
artırılması, suçun bir kamu görevlisi tarafından veya belli bir meslek sahibi kişi
tarafından bu mesleğin icrası sırasında işlenmesi halinde verilecek cezanın yarı
oranında arıtılması öngörülmektedir.284 Bu düzenlemeler ile suç örgütlerine ve
karapara aklamada avukatlık, noterlik, mali müşavirlik gibi meslek gruplarının
kullanılmasına karşı caydırıcılığın artırılması amaçlanmaktadır.
Türk mevzuatında müsadere kavramı TCK’nın güvenlik tedbirleri
bölümünde yer almaktadır. Buna göre, suçun işlenilmesinde kullanılan, suçun
işlenmesine tahsis edilen ya da suçtan elde edilen eşya ve suçun işlenmesi ile elde
edilen veya suçun konusunu oluşturan ekonomik kazançlar mahkeme kararı ile
müsadere edilmektedir.285 Buna göre, aklama suçunun konusunu oluşturan ve
yasadışı
faaliyetlerden
elde
edilen
her
türlü
malvarlığının
müsaderesi
yapılabilmekte ve temel amacı ekonomik çıkar elde etmek olan organize suç
örgütlerine karşı caydırıcılığın sağlanması hedeflenmektedir.
282
Türk Ceza Kanunu, Madde 282
TCK’ya göre hapis cezaları: ağırlaştırılmış müebbet hapis, müebbet hapis ve süreli hapis
cezasıdır. Süreli hapis cezası 1 ay ile 20 yıl arasındaki hapis cezalarını kapsamakta olup, 1 yıl veya
daha az hapis cezaları kısa süreli hapis cezası olarak adlandırılmaktadır. Kısa süreli hapis cezaları
adli para cezası gibi farklı yaptırımlara dönüştürülebilmektedir.
284
Türk Ceza Kanunu, Madde 282
285
Türk Ceza Kanunu, Madde 54-55
283
113
Aklama suçuna uygulanacak cezaların ve suçun konusunu oluşturan
malvarlığının müsaderesine ilişkin olarak AB müktesebatına ve FATF
Tavsiyelerine uyumda önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. Ancak, AB İlerleme
Raporlarında da belirtildiği üzere aklama suçuna ilişkin olarak bankalar dışında
yapılan şüpheli işlem bildirim sayısı, açılan dava ve mahkumiyet sayıları oldukça
düşüktür. 2004 yılında 290 bildirim yapılmış olup, bunlardan 289’u bankalardan
gelmiştir. 2009 yılında ise şüpheli işlem bildirim sayısı 9823’e yükselmiş olmakla
birlikte bankalar dışındaki yükümlü gruplarının şüpheli işlem bildirimleri oldukça
düşüktür. 2009 yapılan 9.823 şüpheli işlem bildirimden 343’ü aracı kurumlardan,
finansman, faktoring, finansal kiralama ve yatırım şirketlerinden, sigorta,
reasürans ve emeklilik şirketlerinden alınmıştır.286 Bu durum, AB tarafından
eleştirilen hususların başında gelmektedir. Bu bağlamda, bankalar dışındaki
yükümlülerin aklama suçuna ilişkin olarak farkındalıklarının artırılması
gerekmektedir.
2009 yıllında MASAK’a yapılan bildirimlere ilişkin olarak yapılan
incelemeler sonucunda karapara aklama suçuna ilişkin olarak 23 suç duyurusunda
bulunulmuştur. Bu suç duyurularından 15 tanesine ilişkin olarak dava açılmış ve
11 dava sonuçlanmıştır. Sonuçlanan davalardan 3’ünde mahkumiyet kararı
çıkmıştır. 1997 yılından 2009 yılına kadarki sürede 279 dava açılmış, 91 dava
sonuçlanıp 22 davada mahkumiyet kararı verilmiştir. 188 dava ise, halen
mahkemelerde görülmeye devam etmektedir.287 Öte yandan, müsadereye ilişkin
verilere erişilememiş olmakla birlikte, AB tarafından yayımlanan İlerleme
Raporlarında müsadere edilen malvarlığının oldukça düşük miktarlarda olduğu
belirtilmektedir.
Eğitim Faaliyetleri
MASAK tarafından yükümlü gruplarına aklama suçuna ilişkin olarak
farkındalıklarının artırılması amacıyla eğitimler verilmektedir. Bu eğitimler
aracılığıyla aklama ile mücadelede en önemli önleyici tedbirler arasında yer alan
286
287
MASAK, 2009 Yılı Faaliyet Raporu, Ankara, 2009, s.23
a.g.e. , s.32-35
114
şüpheli işlem bildirimlerinin artırılması hedeflenmektedir. Bu bağlamda, 2009
yılında banka, finans kuruluşu, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası, İstanbul
Kıymetli Madenler Borsası, PTT, Milli Piyango İdaresi Genel Müdürlüğü,
Türkiye Jokey Kulübü, Spor Toto Teşkilatı Başkanlığı çalışanları ile noterlere,
serbest
muhasebeci
ve
mali
müşavirlere
yönelik
eğitim
programları
düzenlenmiştir. Aklama ile mücadelede etkinliğin artırılması ve kurumlar arası
işbirliğinin geliştirilmesi amacıyla yükümlü gruplarının yanı sıra organize suç
örgütleri ve aklama ile mücadelede önemli role sahip olan Emniyet Genel
Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı’na ve hakim ve savcılara çeşitli
eğitimler verilmiştir. Ayrıca, aklama suçu incelemesi ve yükümlü denetimi yapan
denetim elemanlarına yönelik bilgilendirme çalışmalarında bulunulmuştur.288
Yapılan bütün bu çalışmalarla, aklama suçuna ilişkin olarak farkındalığın
ve şüpheli işlem bildirimlerinin artırılması ve kurumlar arası işbirliğinin
geliştirilmesi hedeflenmektedir. Ancak bu sayede, gerçekleştirilen mevzuat
uyumu kağıt üzerinde kalmayıp tam olarak uygulanarak aklama ile mücadelede
uluslararası standartlar yakalanabilecektir.
İç Denetim, Risk Yönetim Sistemleri ve Kurum İçi Eğitim Faaliyetleri
Aklama ile mücadelede etkinliğin artırılmasında yükümlülerin risk
yönetim sistemleri geliştirmeleri, kurum içi denetimi sağlayarak ve çalışanlarına
aklama suçuna ilişkin gerekli eğitimleri vererek farkındalıklarını artırmaları büyük
önem arz etmektedir. Bu bağlamda, 5549 sayılı Kanun ve Suç Gelirlerinin
Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesine Dair Tedbirler Hakkında
Yönetmelik’te öngörülen hükümlere uyum sağlanması ve risk yönetim
sistemlerinin oluşturulması, iç denetim ve kurum içi eğitim faaliyetlerinin
yürütülmesi amacıyla “Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının
Önlenmesine İlişkin Yükümlülüklere Uyum Programı Hakkında Yönetmelik”
2008 yılında yayımlanmıştır.289 Söz konusu Yönetmelik’te, bankaların, sermaye
piyasası aracı kurumlarının, sigorta ve emeklilik şirketlerinin ve PTT Genel
288
a.g.e. , s.41-42
Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesine İlişkin Yükümlülüklere
Uyum Programı Hakkında Yönetmelik, Resmi Gazete Tarih/Sayı: 16.09.2008/ 26999
289
115
Müdürlüğü’nün, kurum politikası oluşturulması, risk yönetimi, izleme ve kontrol
faaliyetlerinin
yürütülmesi,
uyum
görevlisi
atanması
ve
uyum
birimi
oluşturulması, eğitim ve iç denetim faaliyetlerinin yürütülmesini kapsayan uyum
programlarının oluşturmaları öngörülmektedir.290 Yapılan bu düzenleme ile
özellikle finans sektörünün karapara aklama ile mücadeleye ilişkin farkındalığının
ve mücadele kapasitesinin geliştirilerek finans sisteminin aklayıcılar tarafından
kullanılmasının önüne geçilmesi amaçlanmaktadır.
Yükümlülerce hazırlanan uyum programlarının uygulanmasına ilişkin
olarak 2009 yılında denetimler başlatılmıştır. Denetim programları hazırlanırken
sektörel uzmanlaşma göz önünde bulundurularak denetimlerin bankalar nezdinde
bankalar yeminli murakıpları, sermaye piyasası aracı kurumları nezdinde Sermaye
Piyasası Kurulu (SPK) uzmanları, sigorta ve emeklilik şirketleri nezdinde ise
hazine kontrolörleri tarafından gerçekleştirilmesi kararına varılmıştır. 57’si
bankalardan, 21’i sermaye piyasası aracı kurumlarından, 54’ü sigorta ve emeklilik
şirketleri olmak üzere toplam 132 yükümlünün denetime başlanmış, bunlardan 21
bankanın denetimi tamamlanmış olup diğer yükümlülerin denetimi devam
etmektedir. Denetimi tamamlanan 21 bankadan sadece birinde yükümlülük
ihlaline rastlanılmıştır.291 Henüz denetimler tamamlanmamış olmakla birlikte, bu
durum özellikle bankaların konuya ilişkin hassasiyetini ortaya koymaktadır.
Türkiye, özellikle 2005 yılında müzakere sürecinin başlaması ile aklama
ile mücadelede etkinliği artırmak amacıyla çok önemli adımlar atarak AB
müktesebatına uyumda önemli ilerlemeler kaydetmiştir. Özellikle mevzuat uyumu
önemli
ölçüde
gerçekleştirilmiş
olmakla
halen
bir
takım
eksiklikler
bulunmaktadır. Öte yandan, mevzuatın uygulanmasına ilişkin sıkıntılar devam
etmekte olup, bu hususlar İlerleme Raporlarında sık sık dile getirilmektedir. Bu
bağlamda, gerekli mevzuat değişikliklerinin yapılması ve bu değişikliklerin tam
olarak uygulanması ile Türkiye, suç gelirlerinin aklanmasının önlenmesi
konusunda etkinliğini daha da artırarak organize suç örgütlerine büyük darbeler
indirecektir.
290
291
a.g.e. , Madde 4-5
MASAK, 2009 Yılı Faaliyet Raporu, Ankara, 2009, s.38
116
BEŞİNCİ BÖLÜM
DEĞERLENDİRME VE GELECEĞE YÖNELİK ADIMLAR
Organize suç örgütlerinin temel amacı yürüttükleri yasadışı faaliyetler
aracılığıyla maddi çıkar elde etmektir. Organize suç örgütleri bu amaç
doğrultusunda, karlılığı çok yüksek olan uyuşturucu kaçakçılığı, insan ticareti,
çeşitli malların kaçakçılığı, sahtecilik vb. birçok alanda faaliyet göstermektedirler.
Bu tip yasadışı faaliyetlerden elde edilen yüksek meblağlı gelirler genelde nakit
formundadır. Bu durum ise, elde edilen gelirin dikkat çekmeden kullanılmasını
zorlaştırmakta olup, bu karaparanın yasal sisteme sokulması ve kaynağının meşru
hale getirilmesi gerekmektedir. Diğer bir ifade ile, elde edilen karaparanın
aklanması gerekmektedir. Bu nedenden ötürü, karaparanın aklanmasının
önlenmesi organize suç örgütleri ile mücadelenin önemli bir ayağını
oluşturmaktadır. Aklama sürecinde, durumun tespit edilmesi halinde paranın
takibi yapılarak, suç örgütünün mali yapısı ortaya çıkarılabilmektedir. Bu noktada,
aklama suçuna ilişkin olarak önleyici tedbirler büyük önem arz etmektedir.
Önleyici tedbirler arasında yükümlü grupları tarafından uygulanacak olan
müşteriyi tanıma kuralı ve yapılacak şüpheli işlem bildirimleri yer almaktadır. Bu
tedbirler ile aklama suçunun işlenmesinin önlenmesi ve zorlaştırılması
hedeflenmektedir. Bu çerçevede, karapara aklamada sıklıkla kullanılan bankacılık,
sermaye piyasaları, mali müşavirlik ve muhasebecilik, kumarhane işletmeciliği
gibi alanlarda aklamaya ilişkin olarak mali istihbarat birimine yapılacak şüpheli
işlem bildirimleri hayati öneme sahiptir. Bu bildirimler ile elde edilen veriler
sayesinde
para
transferleri
ve
suç
örgütünün
mali
yapısı
ortaya
çıkarılabilmektedir.
Öte yandan, suç geliri yasal sisteme dahil edilse bile geriye yönelik olarak
yapılan inceleme ve soruşturmalarda aklama suçunun ortaya çıkarılması, suçun
faillerinin yakalanması, yargılanması ve cezalandırılması ve suça konu
malvarlığının müsaderesi sağlanabilmektedir.
117
Bu çerçevede, suç gelirlerinin aklanması ile mücadele sayesinde, organize
suç örgütlerinin yapılanmalarına ilişkin önemli veriler elde edilmekte ve yasadışı
faaliyetten elde edilen gelirlerin müsadere edilmesi ile organize suç örgütleri
temel amaçları olan maddi çıkardan mahrum bırakılarak, bu örgütlere önemli
darbeler vurulmaktadır.
AB’nin organize suçlarla mücadele çalışmalarında, suç gelirlerinin
aklanmasının önlenmesine yönelik düzenlemeler önemli bir yere sahiptir. İkinci
bölümde açıklandığı üzere organize suçlarla mücadeleye ilişkin Konsey
Kararlarında, Komisyon Tebliğlerinde, Direktiflerde ve eylem planlarında
organize suçlarla mücadelede, karapara aklamanın
önlenmesinin önemi
vurgulanmış ve bu konuya ilişkin çeşitli düzenlemeler öngörülmüştür. Yapılan
çalışmalar neticesinde AB’nin suç gelirlerinin aklanması ile mücadele politikası
FATF Tavsiyeleri ışığında şekillendirilmiştir.
Konuya ilişkin olarak AB’nin temel belgesi sayılan Üçüncü Direktif ile
FATF’in 40 Tavsiyesi uyumludur. Ancak, aklama ile mücadelede önemli olan
husus oluşturulan mevzuatın Üye Devletler tarafından tam olarak yerine
getirilmesidir. Bu bağlamda, Komisyon tarafından Direktif’in uygulanmasına
yönelik olarak bir çalışma başlatılmış olup, çalışma sonu raporunun 2010 yılı
sonunda
yayımlanması
beklenmektedir.292
Yapılacak
çalışma
sonrasında
eksikliklerin tespit edilerek çözüm önerilerinin geliştirilmesi ve AB’nin aklama ile
mücadele politikasının güçlendirilmesi yerinde olacaktır.
Öte yandan, son aylarda Avrupa’da patlak veren bahis skandalları ve
FATF tarafından futbol sektörünün aklama ve terörün finansmanı amacıyla
kullanılabileceğini ortaya koyan rapor, dikkatleri futbol ve bahis piyasasına
yöneltmiştir. Bu çerçevede, Üçüncü Direktif’te yükümlüler arasında yer almayan
bahis şirketlerinin ve futbol başta olmak üzere spor kulüplerinin yükümlü listesine
dahil edilmesi ve bu sektörlere yönelik denetimlerin artırılması AB’nin aklama ile
mücadele çalışmalarına katkı sağlayacaktır.
292
http://ec.europa.eu/internal_market/company/financial-crime/index_en.htm#study (02.05.2010)
118
Birinci bölümde belirtildiği üzere nakit para kullanılan işyerleri karapara
aklayıcıların en çok kullandıkları yöntemler arasında yer almaktadır. Bu
çerçevede,
nakit
kullanımının
azaltılmasına
yönelik
olarak
politikalar
geliştirilmesi AB’nin aklama ile mücadelesinde önemli bir husus olarak karşımıza
çıkmaktadır. Ayrıca, nakit kullanımının yoğun olduğu işletmelere yapılacak olan
denetimler ile olası aklama suçları ortaya çıkarılıp, bu alana ilişkin olarak
caydırıcılık sağlanabilecektir.
Suç gelirlerinin aklanması küresel bir sorun olup, küresel çözümleri
gerektirmektedir. Bu nedenle, sadece AB sınırları içerisinde aklama ile mücadele,
istenilen sonuçları vermeye yeterli olmayacaktır. Ancak, konuya ilişkin olarak
gelişmiş ülkelerle gelişmekte olan ülkeler arasında çok ciddi bir anlayış farkının
bulunması suç gelirlerinin aklanması ile mücadelede küresel çapta etkinliğin
sağlanmasının önünde önemli bir engel teşkil etmektedir. Aklama sürecinde,
gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere olan fon akışı, aklamaya konu olan
geliri ortaya çıkaran suç faaliyetlerinin genel olarak gelişmiş ülkelerde meydana
gelmesi, karapara aklamanın gelişmekte olan ülkelerdeki bankacılık sektörüne
yönelik talebi artırması ve gelişmekte olan ülkelerin yaşadıkları kaynak sıkıntısı
aklama ile mücadelenin gelişmekte olan ülkeler nezdinde ikincil plana atılmasına
ve bu ülkelerin aklama ile mücadelede etkin mekanizmaların oluşturamamalarına
yol açmaktadır.
Bu çerçevede, AB tarafından organize suçlar ve karapara aklama ile
mücadelede ciddi eksiklikleri bulunan EUROMED ve ENP ülkelerine sağlanan
teknik destek büyük önem arz etmektedir. Bu ülkelerin mücadele kapasitelerinin
güçlendirilmesi AB’nin sınırları dışında da karapara ile mücadelesine katkı
sağlayacaktır. Bu nedenle, söz konusu ülkelere sağlanan desteklerin önümüzdeki
yıllarda da devam ettirilmesi gerekmektedir.
Komşu ülkelerin yanı sıra dünyanın diğer bölgelerindeki ülkelerle
yürütülecek işbirliği ve riskli olarak nitelendirilen ülkelerle yapılacak işlemlere
daha fazla dikkat gösterilmesi AB’nin aklama ile mücadele çalışmalarında
verimliliği artıracaktır. Şu anda FATF’in “İşbirliği Yapmayan Ülkeler” listesinde
119
hiçbir ülke bulunmamaktadır. Son yıllarda, oluşturulan uluslararası baskı sonucu
aklama ile mücadeleye ilişkin olarak birçok ülkede yasal düzenlemeler
yapılmıştır. Ancak bu durum aklama ile mücadelede başarı sağlandığını
kanıtlamamaktadır.
Bu
nedenle,
FATF
tarafından
yapılacak
ülke
değerlendirmeleri ve Üye Devletlerden “riskli” ülkelerde yapılan aklama
faaliyetlerine ilişkin olarak sağlanacak yeni verilerin ışığında bir risk haritası
çıkarılması gerekmektedir.
Son dönemde bu konuya ilişkin olarak bir çalışma başlatılmıştır. 2008
yılında İran, Özbekistan, Pakistan, Türkmenistan, Sao Tome ve Principe ve
KKTC’nin aklama ile mücadele sistemlerinde ciddi eksiklikler bulunduğu ifade
edilmiş ve İran ve Özbekistan ile yapılan mali ve ticari ilişkilere daha da dikkat
edilmesi ve bu ülkelerden kaynaklanan risklere karşı önlemler alınması çağrısı
yapılmıştır. 2009 yılında İran’a yönelik olarak alınan tedbirlerin daha da
artırılması gerektiği belirtilmiştir.293
17-19 Şubat 2010 tarihlerinde gerçekleştirilen FATF Genel Kurul
Toplantısı’nda İran’a yönelik tedbirlerin uygulanmasına devam edilmesi gerektiği
ve Angola, Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti (Kuzey Kore), Ekvator, Etiyopya,
Pakistan, Türkmenistan ve Sao Tome ve Principe’nin aklama ve terörün
finansmanı ile mücadele sistemlerinde ciddi eksikliklerin bulunduğu, bu ülkelerle
yapılan işlemlere özel dikkat gösterilmesi gerektiği ifade edilmiştir.294
Genel Kurul’da ayrıca, Antigua ve Barbuda, Azerbaycan, Bolivya,
Yunanistan, Endonezya, Kenya, Fas, Mynmar, Nepal, Nijerya, Paraguay, Katar,
Sri Lanka, Sudan, Suriye, Trinidad Tobago, Tayland, Ukrayna, Türkiye ve
Yemen’in
aklama
ve
terörün
finansmanı
ile
mücadele
kapasitelerinin
geliştirilmesi konusunda önemli adımlar atmakla birlikte henüz istenilen seviyeye
293
http://www.fatfgafi.org/pages/0,3417,en_32250379_32236992_1_1_1_1_1,00.html
(07.05.2010)
294
http://www.fatf-gafi.org/dataoecd/34/29/44636171.pdf (07.05.2010)
120
ulaşmadıkları ve FATF tarafından bu ülkelerce yapılacak olan çalışmaların
yakından takip edileceği belirtilmektedir.295
FATF’in bu çalışmalarına paralel olarak, AB tarafından da risk haritası
çıkarılması ve riskli bulunan ülkelere yönelik çeşitli politikalar belirlenmesi
gündeme alınabilir. Bu çerçevede, FATF standartlarına uyum açısından gerekli
düzenlemeleri yapmayan ve işbirliği konusunda gerekli adımları atmayan ülkelere
yönelik olarak, AB tarafından çeşitli ekonomik yaptırımlar uygulanabilir.
Örneğin, işbirliği yapmayan ülkeler ile ticari ilişkilerin azaltılması, AB ülkelerinin
etkin pozisyonda bulundukları Dünya Bankası ve IMF tarafından bu ülkelere
sağlanan kredi ve yardımların aklama ile kararlılıkla mücadele edilmesi gibi
şartlara bağlanması gibi seçenekler tartışılabilir. Öte yandan, işbirliğine olumlu
yaklaşan ve aklama ile mücadele kararlılığı gösteren ülkelere IMF ve Dünya
Bankası aracılığıyla sağlanacak olan fonlar ile teknik destek verilebilir.
AB tarafından aklama ile küresel mücadelede etkinliği artırmak amacıyla
yapılabilecek bir diğer çalışma ise aklama suçu ile bağlantılı kişilerin listesinin
hazırlanmasıdır. 1267 sayılı BM Güvenlik Konseyi Kararı uyarınca, “El-Kaide ve
Taliban Yaptırımlar Komitesi” oluşturulmuştur. Bu Komite tarafından El-Kaide
ve Taliban ile bağlantılı olan kişilerin ve kuruluşların listesi oluşturulmakta ve
Üye Devletlerin bu kişi ve kuruluşların malvarlıklarını dondurması ve bu kişilere
seyahat yasağı uygulaması gerekmektedir.296 Benzer şekilde, AB bünyesinde
ulusal veri tabanlarından yararlanılarak karapara aklama faaliyetleri ile bağlantılı
olduğu tespit edilen gerçek ve tüzel kişilerin listesi hazırlanarak bunlara yönelik
olarak malvarlıklarının dondurulması ve seyahat yasağı yaptırımları uygulanabilir
ve bu kişi ve kuruluşlarla iş ilişkisi tesis etmiş kişi ve kuruluşlara yönelik
denetimler artırılabilir. Elbette bu süreç kapsamlı ve yoğun bir çalışma
gerektirmekle birlikte Üye Devletlerin bilgi paylaşımından kaçınmamaları halinde
hayata geçirilebilir.
295
296
http://www.fatf-gafi.org/dataoecd/34/28/44636196.pdf (07.05.2010)
http://www.un.org/sc/committees/1267/ (07.05.2010)
121
Yukarıda belirtildiği üzere, AB’nin organize suçlar ile mücadelesinde
komşu ülkeler kilit rol oynamaktadır. Bu kilit ülkelerin başında yer alan Türkiye
birçok nedenden ötürü AB’nin organize suç örgütleri ile mücadelesinde büyük
önem arz etmektedir. Üçüncü bölümde belirtildiği üzere Avrupalı suç örgütlerinin
yanı sıra Avrupa suç piyasasında etkin konumda bulunan suç şebekeleri arasında
Türk gruplar da yer almaktadır. Öyle ki, EUROPOL’ün 2009 raporunda
Avrupa’daki
eroin
trafiğinin
büyük
ölçüde
Türk
gruplar
tarafından
gerçekleştirildiği belirtilmektedir.
Öte yandan, Türkiye coğrafi konumu nedeniyle uyuşturucu kaçakçılığı,
insan ticareti ve göçmen kaçakçılığı gibi sınıraşan organize suç faaliyetleri
bakımından kaynak ülkeler ile hedef ülkeler arasında bir transit ülke
konumundadır. Avrupa, Asya ve Afrika kıtalarının birbiri ile bağlantısında önemli
bir konuma sahip olan Türkiye, özellikle altın hilal olarak nitelendirilen Pakistan,
İran ve Afganistan’dan gelen uyuşturucunun Avrupa’ya transferinde kilit
konumdadır. Benzer şekilde Asya ve Afrika’dan gelen kaçak göçmenlerin
Balkanlar ile Yunanistan ve İtalya üzerinden Avrupa’ya geçişişinde Türkiye
toprakları yoğun bir biçimde kullanılmaktadır.
Bu noktada, AB için ciddi bir tehdit oluşturan uyuşturucu kaçakçılığı,
insan ticareti, göçmen kaçakçılığı, korsan ve kaçak malların ticareti gibi sınıraşan
organize suçlarla mücadelede Türkiye, AB açısından çok önemli bir partner
konumundadır. Türkiye’nin AB üyeliği sınıraşan suçlarla mücadele bağlamında
AB’nin elini daha da güçlendirecektir.
Ayrıca, Türkiye’nin Avrupa’ya suç ihracatında ön sıralarda yer alan
Ortadoğu, Ön Asya ve Kuzey Afrika gibi bölge ülkeleri ile var olan siyasi,
ekonomik, tarihi ve kültürel bağları, bu coğrafyaların organize suçlarla
mücadeleye dahil edilmesinde ve sahip olunan tecrübe ile kapasitenin bu ülkelere
aktarılmasında
ve
dolayısıyla
AB’nin
güvenlik
sorunlarının
üstesinden
gelinmesinde büyük katkı sağlayacaktır.
122
Sınıraşan bir olgu haline gelen ve organize suç örgütleri ile mücadelede
çok önemli bir yere sahip olan karapara aklama ile mücadele sadece AB
bünyesinde yapılan düzenlemelerle gerçekleştirilebilecek bir husus değildir. Bu
çerçevede, üçüncü ülkelerle de yoğun bir şekilde işbirliğine gidilmesi ve bu
ülkelerin de aklama ile mücadele kapasitelerinin geliştirilerek karapara aklama
cenneti olmalarının önüne geçilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda, AB üyeliğini
hedefleyen bir ülke olan Türkiye’nin de aklama ile mücadele mevzuatını FATF ve
AB standartlarına tam uyumlu hale getirmesi ve aklama ile mücadeleye ilişkin
idari ve teknik kapasitesini geliştirmesi gerekmektedir.
2009 yılı İlerleme Raporunda belirtildiği üzere suç gelirlerinin aklanması
ile
mücadeleye
ilişkin
AB
müktesebatına
uyumda
önemli
ilerlemeler
kaydedilmekle birlikte bir takım eksiklikler bulunmaktadır. Bu eksikliklerden
birisi, Üçüncü Direktif’te aklama ve terörün finansmanı açısından riskli bulunan
“siyasi nüfuz sahibi kişiler”e yönelik bir düzenlemenin bulunmamasıdır. Bu
çerçevede, Direktif uyarınca, bu kişilere yönelik düzenlemelerin yapılarak
geliştirilmiş müşteriyi tanıma önlenmelerinin alınması gerekmektedir.
Müktesebata uyum açısından önem arz eden bir diğer husus ise
“malvarlığı takip büroları”nın (Asset Recovery Office- ARO) oluşturulmasıdır.
Suç gelirlerinin müsaderesine ilişkin olarak oluşturulması gereken ve diğer
ülkelerle bilgi paylaşımını yürütecek olan ARO’lara ilişkin olarak Avrupa
Komisyon’dan teknik destek talep edilmesi yararlı olacaktır. Ayrıca, Üye
Devletler’de kurulan ARO’ların görev ve yetkileri ile teşkilat yapılarının
incelenmesi amacıyla işbirliği çalışmalarının başlatılmasının yerinde olacağı
değerlendirilmektedir.
Mevzuat uyumu açısından İlerleme Raporlarında dile getirilen bir diğer
konu ise 2005 tarihli “Terörizmin Finansmanı ve Suçtan Elde Edilen Gelirlerin
Aklanması, Aranması, Elkonması ve Müsaderesi Hakkındaki Avrupa Konseyi
Sözleşmesi”nin onaylanmasıdır. Türkiye söz konusu Sözleşmeyi, 28 Mart 2007
tarihinde imzalamakla birlikte halen onaylayıp uygulamaya koymamıştır. Bu
123
bağlamda, onay sürecinin tamamlanması, İlerleme Raporlarında yer alan en
önemli eleştirilerden birisini karşılayacaktır.
Suç gelirlerinin aklanması ile mücadeleyi etkinleştirecek bir diğer mevzuat
değişikliği ise aklama suçuna verilen cezanın artırılmasıdır. TCK’da aklama
suçunu işleyenlerin 3 yıldan 7 yıla kadar hapis ve 20.000 güne kadar adli para
cezası ile cezalandırılmaları öngörülmektedir. Ancak, caydırıcılığın artırılması
amacıyla aklama suçuna verilen hapis cezası süresinde artırıma gidilmesi faydalı
olacaktır.
Ayrıca, aklama suçuna ilişkin soruşturma ve kovuşturmalarda ispat
külfetinin
şüpheliye/sanığa
yüklenmesi,
5549 sayılı
Kanun’da
yükümlü
kapsamına alınan yükümlüler ve bu yükümlü kuruluşlarda çalışan kişilere ilişkin
olarak, aklama suçundan hüküm giymemiş olma şartı getirilmesi ve böyle bir suça
karışmaları durumunda ise meslekten ihraç edilmelerine ilişkin gerekli yasal
düzenlemelerin yapılması, mevzuat değişikliğine ilişkin olarak değerlendirilmesi
gereken diğer hususlardır.
Öte yandan, mevzuat uyumu açısından gerçekleştirilen düzenlemeler
aklama ile mücadelede oldukça önemli olmakla birlikte, mevzuatın etkin bir
şekilde uygulanması gerekmektedir. Bu nedenle, uygulamada eksik kalan
hususlara yönelik çeşitli çalışmalar yapılması Türkiye’nin aklama ile mücadele
kapasitesinin geliştirilmesi açısından oldukça faydalı olacaktır.
Bilindiği üzere, suç gelirlerinin aklanması süreci oldukça dinamiktir.
Aklayıcılar, her geçen gün farklı metotlarla mücadeleci kurumların karşısına
çıkmaktadır. Bu nedenden ötürü, FATF’in ve AB’nin mücadele politikalarında
karşılaşılan yeni durumlar ışığında düzenlemelere gidilmektedir. Aklama suçu ile
etkin mücadele edebilmek için mevzuatın belirli aralıklarla yeni trendlere göre
güncellenmesi
gerekmektedir.
Koordinasyon Kurulu’nda
297
Bu
bağlamda,
Mali
Suçlarla
Mücadele
belirli periyotlarda suç gelirlerinin aklanması ile
297
Mali Suçlarla Mücadele Koordinasyon Kurulu, Maliye Bakanlığı Müsteşarının başkanlığında,
Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanı, Maliye Teftiş Kurulu Başkanı, Maliye Hesap Uzmanları
124
mücadeleye ilişkin mevzuatın etkinliğinin gözden geçirilmesi amacıyla mevzuat
koordinasyon
toplantıları
düzenlenmesinin
önemli
katkıları
olacağı
düşünülmektedir. Ayrıca, bu toplantılara başta bankacılık, sermaye piyasası,
sigortacılık olmak üzere özel sektör temsilcileri ile çeşitli meslek kuruluşlarından
(örneğin, Türkiye Barolar Birliği, Türkiye Serbest Muhasebeci, Mali Müşavirler
ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği) yetkililerin katılması sağlanabilir.
Türkiye’de suç gelirlerinin aklanması ve terörizmin finansmanı ile
mücadeledeki temel kurum MASAK’tır. MASAK mevcut yapısı ile hem bir idari
mali istihbarat birimi olarak çalışmakta hem de adli kolluk birimi gibi savcılık
taleplerine ilişkin olarak aklama suçu incelemeleri yapmaktadır. Bu çerçevede,
MASAK’ın idari ve teknik kapasitesinin geliştirilmesi büyük önem arz
etmektedir. Ayrıca, MASAK tarafından aklama trendlerine ilişkin olarak sektörel
bazlı çalışmalar yapılması ve sektörler ve bölgeler itibariyle Türkiye’nin karapara
aklama risk haritasının çıkarılması, Türkiye’de aklama ile mücadelede
eksikliklerin tespit edilerek yeni stratejiler geliştirilmesine büyük katkı
sağlayacaktır.
5549 sayılı Kanun uyarınca, MASAK tarafından yükümlüler nezdinde
yapılacak denetimlerde Maliye Müfettişleri, Hesap Uzmanları, Gümrük
Müfettişleri, Bankalar Yeminli Murakıpları, Gelirler Kontrolörleri, Hazine
Kontrolörleri, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu ve Sermaye Piyasası
Kurulu Uzmanları görevlendirilmektedir. Söz konusu kişiler vergi, bankacılık,
gümrük, sermaye piyasaları gibi alanlarda uzman olmakla birlikte karapara
aklamaya ilişkin olarak kendi alanlarında sahip oldukları bilgi ve deneyime sahip
değildirler. Bu çerçevede, MASAK bünyesinde denetim elemanları istihdamına
gidilebilir. Öte yandan söz konusu sistem oluşturulana kadar MASAK
uzmanlarının mevcut denetim elemanlarına eşlik etmeleri gündeme alınabilir. Bu
Kurulu Başkanı, Gelir İdaresi Başkanı, İçişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı, Adalet Bakanlığı
Kanunlar Genel Müdürü, Dışişleri Bakanlığı Ekonomik İşler Genel Müdürü, Hazine Kontrolörleri
Kurulu Başkanı, Hazine Müsteşarlığı Banka ve Kambiyo Genel Müdürü, Hazine Müsteşarlığı
Sigortacılık Genel Müdürü, Gümrük Müsteşarlığı Teftiş Kurulu Başkanı, Gümrük Müsteşarlığı
Gümrükler Genel Müdürü, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu Başkan Yardımcısı,
Sermaye Piyasası Kurulu Başkan Yardımcısı ve Merkez Bankası Başkan Yardımcısının
katılımıyla yılda en az iki defa toplanmaktadır.
125
sayede, aklama suçuna ilişkin olarak yeterli bilgi düzeyine sahip olmayan denetim
elemanlarının açığı kapatılabilir. Eğer mevcut sistem devam ettirilecekse de diğer
kurumlardan görevlendirilen denetim elemanlarının sürekliliğinin sağlanarak suç
gelirlerinin aklanması konusuna ilişkin tecrübe ve bilgi birikiminin sağlanması
gerekmektedir.
MASAK’ın personel sayısının artırılması, gerekli teknolojik imkanların
sağlanması ve Kurul çalışanlarının bilgi birikimini ve tecrübelerini artırmak
amacıyla başta FATF olmak üzere uluslararası kuruluşlarda görev almalarının
teşvik
edilmesi
ve sağlanması
da
aklama
ile mücadele kapasitesinin
geliştirilmesine büyük katkı sağlayacaktır. Ayrıca, Kurul çalışanlarının konuya
ilişkin olarak yurtiçi ve yurtdışında lisansüstü eğitim çalışmalarının desteklenmesi
de önem arz eden bir husustur.
Daha önceki bölümlerde açıklandığı üzere aklama faaliyetleri sınıraşan bir
boyuta ulaşmış olup, bu durum uluslararası işbirliğini bir zorunluluk haline
getirmektedir. Bu çerçevede, FATF ve benzeri kuruluşların yaptıkları çalışmalar
neticesinde, aklama ile mücadele sistemlerinde önemli eksiklik ve zafiyetler
bulunan, bu sebeple riskli kabul edilen ülkelere özel dikkat gösterilmesi, bu
kapsamda diğer ülkelerin mali istihbarat birimleri ve adli soruşturma makamları
ile MASAK arasında sıkı bir işbirliğinin oluşturulması oldukça önemlidir.
Son yıllarda aklama ile mücadelenin temel bileşenlerinden olan şüpheli
işlem bildirimlerinde bir artış yaşanmaktadır. Bu durumun sebebi, başta bankalar
olmak üzere finans kuruluşlarının konuya ilişkin farkındalıklarının verilen
eğitimler ile artırılmasıdır. Ancak, MASAK’ın 2009 yılı faaliyet raporunda
belirtildiği üzere finans kuruluşları dışındaki yükümlülerden alınan şüpheli işlem
bildirimleri çok düşük seviyededir. Bu nedenle, bu yükümlü gruplarına yönelik
eğitim ve farkındalık faaliyetlerinin artırılması gerekmektedir. Ayrıca, aklama ile
mücadelede verimliliği artırmak amacına yönelik olarak özel sektörün
görüşlerinin alınması amacıyla çeşitli meslek kuruluşlarının (Türkiye Bankalar
Birliği, Türkiye Barolar Birliği vb.) katılımıyla çalıştaylar düzenlenmesinin
oldukça faydalı olacağı düşünülmektedir.
126
Öte yandan, aklama ile mücadelede önleyici tedbirler kadar, aklama
suçunu işleyenlerin yakalanması, soruşturulması, yargılanması ve cezalandırılması
ile suça konu malvarlığının müsaderesini içeren bastırıcı tedbirler de büyük önem
arz etmektedir. Bastırıcı tedbirlerin etkin bir şekilde uygulanması amacıyla adli
birimlerde ve kolluk kuvvetlerinde uzmanlaşmanın sağlanarak, oluşturulan bilgi
birikiminin verimli bir şekilde kullanılmasına yönelik çalışmalar yürütülmelidir.
Bu çerçevede, Türkiye genelinde Cumhuriyet Başsavcılıklarında ekonomik
suçlarla mücadelede uzmanlaşmış savcıların yer alacağı birimlerin oluşturulması
ve ayrıca, aklama ile mücadelede uzmanlaşmış personelin mümkün olduğunca
başka birimlerde görevlendirilmemesi gibi hususların hayata geçirilmesi aklama
faaliyetlerine ilişkin soruşturma ve kovuşturmaların daha çabuk bir şekilde
sonuçlandırılmasına büyük katkı sağlayacaktır.
Organize suç örgütleri ile mücadele ve suç gelirlerinin aklanmasının
önlenmesine ilişkin farklı bakış açılarının ve çözüm önerilerinin ortaya konması
amacıyla
çeşitli
düşünce
kuruluşları
bünyesinde
araştırma
birimlerinin
oluşturulmasına yönelik çalışmalar başlatılması da Türkiye’nin mücadele
kapasitesini olumlu yönde etkileyecektir. Öte yandan, TADOC bünyesinde
faaliyet gösteren araştırma merkezlerinin bilimsel araştırmalar için desteklenmesi
ve ortak projeler geliştirilmesi önem arz eden bir diğer husustur. Bu noktada, Polis
Akademisi
Başkanlığı’nın
koordinasyonunda
Adalet,
İçişleri ve
Maliye
Bakanlıkları ile üniversitelerin katılımıyla bu çalışmalar yürütülebilir.
Yukarıda kısaca açıklanan bu öneriler ışığında ulusal ve uluslararası
düzeyde çeşitli çalışmalar yapılması sınıraşan bir sorun haline gelen organize suç
örgütleri ve suç gelirlerinin aklanması ile mücadelede etkinliğin artırılmasına
katkı sağlayacaktır.
127
SONUÇ
Uyuşturucu kaçakçılığı, insan ticareti, kaçakçılık, rüşvet ve yolsuzluk gibi
organize suçlar toplumsal hayatı olumsuz yönde etkilemektedir. Bu yasadışı
faaliyetlerin yarattığı olumsuz ekonomik etkilerin yanı sıra organize suç
örgütlerinin sıklıkla kullandığı yöntemlerden olan baskı, şantaj, tehdit ve rüşvet,
demokrasiye, hukukun üstünlüğüne ve devlet otoritesine ciddi zararlar vererek
toplumun devlete ve hukuka olan inancını azaltmaktadır.
Bu bağlamda, özellikle 1990’lı yıllarla birlikte etki alanlarını genişleten
organize suç örgütleri önemli bir güvenlik sorunu haline gelmişlerdir. Ekonomik
çıkar elde etmeyi amaçlayan bu grupların temel faaliyet alanları arasında
uyuşturucu ticareti, silah, göçmen, nükleer madde başta olmak üzere çeşitli
kaçakçılık türleri, insan ticareti, korsan ürün üretimi ve pazarlanması, kadın
ticareti ve yasadışı kumar ve bahis gibi karlılığı yüksek suçlar yer almaktadır.
Birinci bölümde belirtildiği üzere, UNODC tarafından 2007 yılında
yayımlanan Uyuşturucu Raporunda, uluslararası uyuşturucu ticaretinden elde
edilen yıllık gelirin 320 milyar dolar civarında olduğu ifade edilmektedir.
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün değerlendirmelerine göre insan ticaretinden elde
edilen gelirin 32 milyar dolar olduğu tahmin edilmektedir. Öte yandan, birçok
ülkede faaliyet gösteren Kolombiyalı, Çinli ve Rus suç örgütleri birçok yasadışı
faaliyetten yıllık yaklaşık 200 milyar dolar civarında kazanç sağlamaktadırlar.
Ancak, yasadışı faaliyetlerden elde edilen gelirler, diğer bir ifade ile
karapara, genellikle çok yüksek meblağlarda olup nakit formunda bulunmaktadır.
Elde edilen bu karapara, organize suç örgütünün hukuka aykırı fiillerini örtmek,
elde edilen gelirin kaynağını gizlemek ve suç gelirini yasal sisteme dahil etmek
amacıyla birtakım işlemlerden geçirilerek aklanmaktadır. Bu bağlamda, organize
suç ile karapara aklama arasında yakın bir ilişki bulunmaktadır.
128
Diğer taraftan, suç gelirlerinin aklanması ile mücadele kapsamında yapılan
çalışmalar, organize suç örgütleri ile mücadeleye de büyük katkı sağlamaktadır.
Aklama faaliyetlerine ilişkin olarak yapılan incelemelerde karaparanın takibi
yapılarak, organize suç örgütlerinin finans ağları ortaya çıkarılabilmektedir.
Ayrıca, tespit edilen suç gelirinin müsaderesi ile organize suç örgütleri temel
amaçları olan ekonomik çıkardan mahrum bırakılarak, aklamaya konu gelirin
kaynağını oluşturan öncül suçların önlenmesi sağlanabilir. Bu çerçevede, karapara
aklamanın önlenmesi, organize suç örgütleri ile mücadelede önemli fırsatlar
sunmaktadır.
Birinci bölümde belirtildiği üzere, yasadışı gelirleri aklamak amacıyla
organize suç örgütleri tarafından birçok sektör kullanılmaktadır. Bu sektörlerin
başında bankacılık, döviz büroları, değerli maden ve taşların ticareti, gayrimenkul
alım-satımı, off-shore merkezleri, nakde dayalı ticari işletmeler, kumar ve bahis
gelmektedir. Bu sektörler aracılığıyla suç gelirleri aklanırken, organize suç
örgütleri ulusal sınırlarla bağlı kalmamakta, birçok ülkede aklama faaliyetlerini
gerçekleştirmektedirler. Bu durum ise, uluslararası işbirliğini ve başta off-shore
merkezleri olmak üzere aklama açısından suç şebekelerine büyük fırsatlar sunan
ülkelerin aklama ile mücadele kapasitelerinin geliştirilmesini zorunlu kılmaktadır.
Dünya genelinde organize suç örgütleri ve karapara aklama ile mücadele
amacıyla çeşitli kuruluşlar tarafından çalışmalar yürütülmektedir. Bu bağlamda,
1988 tarihli Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin Kaçakçılığına Karşı BM
Sözleşmesi, 2000 tarihli Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı BM Sözleşmesi, Avrupa
Konseyi’nin 2005 tarihli Terörizmin Finansmanı ve Suçtan Elde Edilen Gelirlerin
Aklanması, Aranması, Elkonması ve Müsaderesi Hakkındaki Sözleşmesi organize
suçlar ve suç gelirlerinin aklanması ile mücadelede temel uluslararası metinlerdir.
Organize suçlarla mücadelenin önemli bileşenlerinden olan aklama ile
mücadelede uluslararası standartları oluşturmak, ülkelerin bu standartlara
uyumunu denetlemek ve karapara aklamada kullanılan yeni yöntemleri takip
ederek ülkeleri bilgilendirmekle görevli FATF en önemli aktörlerden birisidir.
1990 yılında yayımlanan ve 1996 ve 2003 yıllarında revize edilen 40 Tavsiye
129
aklama ile mücadelede temel belge niteliğindedir. 40 Tavsiye’de ülke
mevzuatlarının ve idari kapasitelerinin güçlendirilmesine, finans kuruluşlarının
aklama ile mücadeledeki rolünün artırılmasına ve uluslararası işbirliğini
geliştirmeye yönelik düzenlemeler yer almaktadır. Ayrıca, FATF ve FATF
benzeri bölgesel kuruluşlar tarafından yapılan denetimler ile ülkelerin mevzuat ve
uygulama
eksikliklerinin
tespit
edilerek
bu
eksikliklerin
giderilmesi
amaçlanmaktadır.
Daha önce de bahsedildiği üzere suç gelirlerinin aklanması ile mücadelede
finans kuruluşları büyük önem arz etmektedir. Wolfsberg Grubu ve Basel
Komitesi bünyesinde yürütülen çalışmalar ile bankaların aklama suçuna karşı
farkındalıklarının
artırılması
ve
mücadele
kapasitelerinin
geliştirilmesi
hedeflenmektedir. Sermaye piyasası aracı kurumlarının ve sigorta şirketlerinin suç
gelirlerinin aklanması amacıyla kullanılmasını engellemek amacıyla IOSC ve
IAIS tarafından çeşitli rehberler hazırlanmıştır. Bu durum özel sektörün
farkındalığının arttığına ve suç gelirlerinin aklanması ile mücadelede aktif bir rol
üstlenmeyi amaçladığına işaret etmektedir.
Soğuk Savaş sonrası dönemde Avrupa’nın karşılaştığı önemli güvenlik
sorunlarından birisi Doğu Bloğu ülkelerinde yaşanan otorite boşluğuna bağlı
olarak artan organize suçlardır. Öte yandan, küreselleşme süreci ile birlikte,
Avrupalı suç örgütleri başta uyuşturucu kaçakçılığı olmak üzere birçok alanda
dünyanın çeşitli bölgelerinden yasadışı gruplar ile iletişimi ve işbirliğini
artırmaları ve Asyalı, Afrikalı, Latin Amerikalı ve Doğu Avrupalı suç örgütlerinin
Avrupa suç piyasasında önemli bir konum elde etmeleri AB’nin organize suçlarla
mücadelede kapsamlı stratejiler geliştirmesine ve uyuşturucu ve göçmen
kaçakçılığı başta olmak üzere sınıraşan suçlara karşı kaynak ve geçiş ülkeleri ile
işbirliğine gitmesine yol açmıştır. Bu bağlamda, Antlaşma metinlerinde organize
suçlarla mücadeleye ilişkin düzenlemelere yer verilmesi, AB Devlet ve Hükümet
Başkanları Konseyi’nde organize suçlarla mücadelenin öncelikli bir alan olarak
ele alınması ve organize suçlarla mücadeleye ilişkin birçok düzenlemenin
yapılması
AB’nin
organize
suçlarla
mücadeledeki
kararlılığını
ortaya
koymaktadır. Öte yandan EUROMED ve ENP kapsamında yapılan çalışmalar,
130
AB’ye yönelik organize suç tehditlerinin AB sınırları dışarısında önlenmesinin
hedeflendiğini göstermektedir. Ayrıca, birçok belgede karapara aklama ile
mücadeleye ilişkin hususlara yer verilmesi, organize suçlar ile aklama arasındaki
yakın ilişkiyi ve aklamanın önlenmesinin organize suç örgütleri ile mücadelenin
temel bileşenlerinden olduğunu ortaya koymaktadır.
AB bünyesinde suç gelirlerinin aklanması ile mücadele çalışmaları 1991
tarihinde yayımlanan Birinci Direktif ile başlamıştır. 1991 yılından günümüze
kadarki süreçte AB’nin karapara aklama ile mücadele politikasında önemli
ilerlemeler kaydedilmiştir.
1990’lı yıllarda öncül suçlar, sadece uyuşturucu kaçakçılığı ile sınırlı iken
Üçüncü Direktif ile öncül suçlara tüm ağır suçlar, yolsuzluk ve sahtecilik dahil
edilerek kapsam genişletilmiştir. Ayrıca, karapara aklamada sadece finansal
sistem kullanılmayıp, aklayıcılar birçok iş kolundan yararlanmaktadırlar. Bu
nedenle günümüzde AB’nin aklama ile mücadelesinin temelini oluşturan Üçüncü
Direktif’te finans kuruluşlarının yanı sıra emlakçılar, kumarhaneler,
noterler,
avukatlar, muhasebeciler, özel mali denetim kuruluşları ile 15.000 Avro üzerinde
nakit işlem gerçekleştiren gerçek ve tüzel kişiler de şüpheli işlemleri mali
istihbarat birimlerine bildirmekle yükümlü kılınmıştır.
Ayrıca, yükümlü gruplarına, iş ilişkisinin tesisinde “müşteriyi tanıma
kuralı”nı uygulama amacıyla çeşitli tedbirler alma, riskli durumlarda genişletilmiş
tedbirleri uygulama, iş ilişkisine ait kayıt ve belgeleri iş ilişkisinin sona
ermesinden itibaren en az 5 yıl süreyle saklama şartı getirilmiş ve şüpheli
işlemlerin bildirildiği mali istihbarat birimleri ile yakın işbirliği içerisinde
olmaları hüküm altına alınmıştır.
Karapara aklamanın birçok ülkeyi ilgilendiren bir sorun olması ve işbirliği
ile bilgi değişimini gerektirmesi neticesinde Üye Devletlerin mali istihbarat
birimleri arasında işbirliğini sağlamaya yönelik çeşitli düzenlemeler yapılmıştır.
Ancak, AB tarafından suç gelirlerinin aklanması ile uluslararası mücadeleyi
geliştirmeye yönelik çalışmalar sadece Üye Devletler arasındaki işbirliğini
131
sağlamak ile sınırlı değildir. Günümüzde, off-shore merkezleri ile FATF
Tavsiyelerine yeterince uyum sağlayamayan ve gerekli idari ve teknik altyapıya
sahip olmayan ülkeler organize suç örgütleri tarafından karapara aklama merkezi
olarak kullanılmaktadır. Bu nedenle, AB’ye komşu ülkelerin ve AB ile yakın
ilişki içerisindeki Akdeniz ülkelerinin organize suç örgütleri ve karapara aklama
ile mücadele mevzuat ve kapasitelerinin geliştirilerek, bu ülkeler ile işbirliği
sağlanması
amacıyla EUROMED ve ENP
kapsamında çeşitli projeler
yürütülmeye başlanmıştır.
AB’nin organize suç örgütleri ile mücadelesinde büyük öneme haiz
karapara aklamanın önlenmesi çalışmaları 1990’lardan itibaren büyük gelişme
kaydetmiş ve bu uluslararası sorun ile mücadelede FATF Tavsiyeleri ile uyumlu
çok boyutlu bir politika oluşturulmuştur.
Ancak, önemli olan husus aklama ile mücadeleye ilişkin olarak mevzuat
düzenlemelerinin
Üye
Devletler
tarafından
tam
olarak
uygulanmasıdır.
Uygulamaya ilişkin olarak Avrupa Komisyonu tarafından bir çalışma başlatılmış
olup söz konusu çalışma raporunun 2010 yılı sonunda yayımlanması
beklenmektedir. Bu çalışma ile eksikliklerin tespit edilerek giderilmesine yönelik
çözüm önerilerinin geliştirilmesi AB’nin suç gelirleri ile mücadelesini daha da
güçlendirecektir.
Öte yandan, AB tarafından aklama ile mücadeleye ilişkin bir risk haritası
çalışması yapılması ve riskli bulunan ülkelere yönelik çeşitli stratejiler
belirlenmesi uluslararası mücadele açısından kritik bir husustur. İşbirliği
konusunda gerekli adımları atmayan ülkelere yönelik ekonomik yaptırımlara
gidilmesi, bu ülkelere sağlanan kredi ve yardımların organize suç örgütleri ve
karapara ile mücadele şartına bağlanması bu alanda atılabilecek adımlar olarak
sıralanabilir. Ayrıca, AB tarafından hazırlanan terör örgütü listelerine veya BM
Güvenlik Konseyi’nce oluşturulan El-Kaide ve Taliban ile bağlantılı kişi ve
kuruluşlara ilişkin listeye benzer şekilde Üye Devletlerin veri tabanlarından
yararlanarak ve FATF, Egmont Grubu ve INTERPOL gibi uluslararası
kuruluşların desteği sağlanarak karapara aklama ile bağlantılı olduğu tespit edilen
132
kişi ve kuruluşlara yönelik listeler hazırlanması ve bu kişi ve kuruluşların
malvarlıklarının müsadere edilmesi ile suç gelirlerinin aklanması ile mücadelede
önemli bir adım atılmış olacaktır.
Avrupa’ya yönelik uyuşturucu ve kaçak göçmen sevkiyatında, Türkiye
önemli bir geçiş noktası olması sebebiyle AB’nin organize suçlarla mücadelesinde
stratejik ortak konumundadır. Ayrıca, AB’nin suç gelirlerinin aklanmasına karşı
uluslararası
bir
mücadele
yürütmesi,
Türkiye’nin
karapara
aklamasının
önlenmesine ilişkin yasal ve idari kapasitesinin güçlendirilmesini oldukça önemli
kılmaktadır.
Türkiye’de, 2005 yılında AB’ye katılım müzakerelerinin başlaması ile
birlikte suç gelirlerinin aklanması ile mücadeleye ilişkin AB müktesebatına uyum
konusunda önemli adımlar atılmıştır. Son yıllardaki İlerleme Raporlarında da
Türkiye’nin mevzuat uyumunu büyük ölçüde gerçekleştirdiği ancak mevzuatın
uygulanmasında bir takım eksikliklerin bulunduğu ifade edilmektedir. Getirilen
eleştiriler arasında Türkiye’nin mali istihbarat birimi olan MASAK’ın idari ve
teknik altyapısının istenilen seviyede olmadığı, MASAK, kolluk kuvvetleri ve adli
makamlar arasındaki işbirliğinin geliştirilmesi gerektiği, şüpheli işlem bildirim
sayılarında bir artış olmakla birlikte bu bildirimlerin neredeyse tamamının finans
kuruluşlarından geldiği, diğer yükümlülerin konuya ilişkin farkındalıklarının
artırılması gerektiği ve müsadere edilen suç kaynaklı malvarlıklarının oldukça
düşük düzeyde kaldığı yer almaktadır.
Bu bağlamda, Türkiye’nin suç gelirlerinin aklanması ile mücadelesini daha
da ileriye taşımak için, aklama suçuna verilecek cezaların artırılarak caydırıcılığın
sağlanması, MASAK’ın gerekli kaynaklar sağlanarak aklama ile mücadele
kapasitesinin artırılması ve görev ve yetkilerinin genişletilmesi, özel sektöre
yönelik bilinç artırıcı faaliyetlere ve eğitim çalışmalarına devam edilerek aklama
ile mücadele sürecine özel sektörün dahil edilmesi, MASAK, kolluk kuvvetleri
ve adli makamlar arasında işbirliği ve bilgi paylaşımının geliştirilmesi, kolluk
kuvvetlerinde ve savcılıklarda aklama ile mücadele konusunda uzmanlaşmanın
sağlanması, ilgili kamu kurumlarının ve üniversiteler ile düşünce kuruluşlarının
133
katılımıyla ortak projeler geliştirilmesi, uluslararası işbirliği ve bilgi değişimini
artırmak amacıyla diğer ülkelerle mutabakat muhtıraları imzalanması faydalı
olacağı düşünülen çalışmalardır.
Sonuç olarak, 1990’lı yıllardan itibaren organize suçlara ve suç gelirlerinin
aklanmasına yönelik uluslararası girişimler önemli ölçüde artmış ve buna paralel
olarak AB bünyesinde de ulusal ve uluslararası güvenliğe ve siyasi ve ekonomik
istikrara zarar veren bu yasadışı faaliyetlere ilişkin önemli çalışmalar yapılmıştır.
Ancak bu suçların sınıraşan bir boyuta ulaşmaları AB’nin diğer ülkelerle işbirliği
geliştirmesini zorunlu hale getirmektedir. Bu suçlarla mücadelede AB’nin en
önemli partnerlerinden birisi oldukça önemli bir coğrafi konuma, istikrarlı siyasi
ve ekonomik yapıya sahip olan ve komşu coğrafyalarla siyasi, ekonomik, kültürel
ve tarihi bağları bulunan Türkiye’dir. Bu bağlamda, mevzuat uyumu ile idari ve
teknik kapasitesinin güçlendirilmesinin ardından AB’ye dahil olacak Türkiye,
AB’nin organize suç örgütleri ve suç gelirlerinin aklanması ile mücadelesine
önemli katkılar sağlayacaktır.
134
KAYNAKÇA
Kitap, Makale ve Raporlar
Kitaplar
Abadinsky, Howard (1999), Organized Crime, Thomas Learning, United States
Aydın, Süleyman (2008), “Karapara Aklama ile Mücadele ve Uluslararası
Enstrümanlar”, (Der. Süleyman Aydın), Karapara Aklama ve Terörizmin
Finansmanı, Adalet Yayınevi, Ankara, s.175-225
Aydın, Süleyman ve Yılmazer, Yakup (2007), Yolsuzluk ve Mali Suçlar, Adalet
Yayınevi, Ankara
Aykın, Hasan ve Sözmen, Kevser (2008), Terörün Finansmanı, MASAK, Ankara
Bozkurt, Enver, Özcan, Mehmet ve Köktaş, Arif (2006), Avrupa Birliği Hukuku,
Asil Yayın Dağıtım, Ankara
Çalışkan, Alparslan (2008), “Karapara Aklama Yöntem ve Tipolojileri ile Bu
Amaçla Kullanılan Sektörler”,(Der. Süleyman Aydın), Karapara Aklama ve
Terörizmin Finansmanı, Adalet Yayınevi, Ankara, s.257-279
Çelik, Kuntay, Koçağra, Selen Işıl ve Güler, Kadir (2000), Karapara Aklama:
Tanımı, Aşamaları, Yöntemleri ve İlgili Uluslararası Çalışmalar, MASAK,
Ankara
Güner, Sedat (2003), Organize Suç Örgütleri, Kara Para ve Aklanması, Bilgi
Yayınevi, Ankara
Kahya, Yavuz ve Özerkmen, Necmettin (2007), Bir Gulyabani: Organize Suç
Örgütleri “Mafya”, Adalet Yayınevi, Ankara
Lavenex, Sandra ve Wallace, William (2005), “Justice and Home Affairs:
Towards a European Public Order?”, (Der. William Wallace, Helen Wallace ve
Mark Pollack), Policy Making in the European Union, Oxford University Press,
Oxford, s.457-483
Lilley, Peter (2006), Dirty Dealing: The Untold Truth about Global Money
Laundering, International Crime and Terrorism, Koagan Page, London
Madsen, Frank (2009), Transnational Organized Crime, Routledge, London
135
MASAK (2000), Mali Eylem Görev Grubu Karapara Aklama Tipolojileri,
MASAK, Ankara
McDonell, Rick (2007), “UN Anti-Money Laundering Initiatives”, Der. Wouter
H. Muller, Christian H. Kalin ve John G. Goldsworth), Anti-Money Laundering:
International Law and Practice, John Wiley & Sons Ltd.,West Sussex, s.49-57
Micheal, D. Lyman ve Potter, Garry (2000) Organized Crime, Prentice Hall, New
Jersey
Rees, Wyn (2005), “The External Face of Internal Security”, (Der. Christopher
Hill and Michael Smith), International Relations and the European Union,
Oxford University Press, Oxford, s.205-225
Schott, Paul Allan (2006), Reference Guide to Anti-Money Laundering and
Combating the Financing of Terrorism, The World Bank and International
Monetary Fund, Washington
Smith, Karen (2003), European Union Foreign Policy in a Changing World,
Polity Press, Cambridge
Wright, Alan (2006), Organised Crime, Willan Publishing, Devon, United
Kingdom
Makaleler
Aykın, Hasan (2007a), “Dünyanın (…) nci Büyük Endüstrisi Organize Suç
Örgütleri ve Kara Para Aklama-1”, Yaklaşım Dergisi, Sayı 176, s.44-48
Aykın, Hasan (2007b), “Dünyanın (…) nci Büyük Endüstrisi Organize Suç
Örgütleri ve Kara Para Aklama-2”, Yaklaşım Dergisi, Sayı 177, s.41-45
Ersoy, Ömer (2006), “Sosyolojik Açıdan Organize Suçu Anlamaya Yönelik
Çabalar”, Avrasya Dosyası, Cilt: 12, Sayı: 3, 2006 s.221-255
Kurtbağ, Ömer (2003), “Avrupa-Akdeniz Ortaklığı: Barcelona Süreci”, Ankara
Avrupa Çalışmaları Dergisi, Cilt: 3, No:1, Ankara, s.73-92
Mylonaki, Emmanouela (2002), “The Manipulation of Organised Crime by
Terrorists: Legal and Factual Perspectives”, International Criminal Law Review,
Cilt: 2, Sayı: 3, s.213-235
Öztürk, Abdurrahman (2003), “Bir Organize Suç Olarak Karapara Aklamayla
Ulusal ve Uluslararası Planda Mücadele”, Avrasya Dosyası, Cilt: 9, Sayı: 2, s.142170
Shelley, Louise (1995), “Transnational Organized Crime: An Imminent Threat to
the Nation State”, Journal of International Affairs, Cilt: 48 Sayı: 2, s.463-489
136
Thachuk, Kimberly (2006), “Terörizme Destek Veren Kaynaklarla Mücadele”,
Küresel Terörizm ve İşbirliği Sempozyumu, Genelkurmay Başkanlığı Terörizmle
Mücadele Mükemmeliyet Merkezi, Ankara, s.57-75
Üstün, Oktay (2008), “Karapara Aklama ve Terörün Finansmanı ile Mücadelede
Uluslararası Girişimler ve Araçlara Toplu Bakış”, Bankacılar Dergisi, Sayı: 65,
s19-36
Raporlar
Council of Europe (2004), Organized Crime Situation Report 2004, Strasbourg
Council of Europe (2002), Crime Analysis: Organised Crime-Best Practice
Survey No.4, Strasbourg
European Police Office (2009), European Organized Crime Threat Assessment
2009, Hague
FATF (2009), Money Laundering through the Football Sector, Paris
FATF (2006), Report on New Payment Methods, Paris
MASAK (2009), 2009 Faaliyet Raporu, Ankara
UNODC (2007), World Drug Report, Vienna
Tezler
Danzanjamts, Dül (2008), Karapara Aklama ile Mücadelede Uluslararası Boyut,
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Polis Akademisi Güvenlik Bilimleri
Enstitüsü, Ankara
Ersoy, Ömer (2005), Organize Suç Olgusu ve Ulusal Mücadele Konsepti, Polis
Akademisi Güvenlik Bilimleri Enstitütüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
Ankara
Özdemir, Emrah (2006), Sınıraşan Örgütlü Suç Gruplarının Uluslararası
Güvenliğe Etkilerinin Kolombiya ve
İtalya Örnekleri
Üzerinden
Değerlendirilmesi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Kara Harp Okulu,
Savunma Bilimleri Enstitüsü, Ankara
Ütük, Özgür (2009), International Fight against the Financing of Terrorism,
ODTÜ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
Ankara
Yalçın, Ersin (2007), Sınıraşan Organize Suçlarla Mücadelede Avrupa BirliğiTürkiye İlişkileri, Polis Akademisi Güvenlik Bilimleri Enstitüsü, Yayımlanmamış
Yüksek Lisans Tezi, Ankara
137
Hukuki Metinler
Action Plan to Combat Organized Crime, Official Journal C 251, Brussels, 1997
Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı,
Resmi Gazete Tarih/Sayı: 24.03.2001/24352
Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı,
Resmi Gazete Tarih/Sayı: 24.07.2003/25178
Council of Europe Committee of Ministers, Recommendation No. R (80) 10 of the
Committee of Ministers to Member States on Measures against the Transfer and
the
Safekeeping
of
Funds
of
Criminal
Origin,
1980,
https://wcd.coe.int/com.instranet.InstraServlet?command=com.instranet.CmdBlob
Get&InstranetImage=1358419&SecMode=1&DocId=668574&Usage=2
Council of Europe, Convention on Laundering, Search, Seizure and Confiscation
of the Proceeds from Crime, Strasbourg, 1990
Council of Europe, Convention on Laundering, Search, Seizure and Confiscation
of the Proceeds from Crime and on the Financing of Terrorism, Warsaw, 2005
Council of the European Communities, Council Directive 91/308/EEC of 10 June
1991 on prevention of the use of the financial system for the purpose of money
laundering, Official Journal L 166, Brussels, 1991
Council of the European Union, 98/699/JHA: Joint Action of 3 December 1998
adopted by the Council on the basis of Article K.3 of the Treaty on European
Union, on money laundering, the identification, tracing, freezing, seizing and
confiscation of instrumentalities and the proceeds from crime, Official Journal L
333, Brussels, 1998
Council of the European Union, Joint action of 21 December 1998 adopted by the
Council on the basis of Article K.3 of the Treaty on European Union, on making it
a criminal offence to participate in a criminal organisation in the Member States
of the European Union, 98/733/JHA, Official Journal L351, Brussels, 1998
Council of the European Union, Council Decision of 17 October 2000 concerning
arrangements for cooperation between financial intelligence units of the Member
States in respect of exchanging information, Official Journal L 271, Brussels,
2000
Council of the European Union, Council Decision of 8 March 2001 on the
principles, priorities, intermediate objectives and conditions contained in the
Accession Partnership with the Republic of Turkey, 2001/235/EC, Official Journal
L 85, Brussels, 2001
138
Council of the European Union, Council Framework Decision of 26 June 2001 on
money laundering, the identification, tracing, freezing, seizing and confiscation of
instrumentalities and the proceeds of crime, Official Journal L 182, Brussels,
2001
Council of the European Union, Council Framework Decision on the European
Arrest Warrant and Surrender Procedures between Member States, Official
Journal L 190, Brussels, 2002
Council of the European Union, Council Decision of 19 May 2003 on the
principles, priorities, intermediate objectives and conditions contained in the
Accession Partnership with the Republic of Turkey,2003/398/EC, Official Journal
L145, Brussels, 2003
Council of the European Union, The Hague Programme 16054/04 JAI 559,
Brussels,
2004,
http://ec.europa.eu/justice_home/doc_centre/doc/hague_programme_en.pdf
Council of the European Union, Council Decision of 23 January 2006 on the
principles, priorities, intermediate objectives and conditions contained in the
Accession Partnership with the Republic of Turkey, 2006/35/EC, Official Journal
L 22, Brussels, 2006
Council of the European Union, Council Decision 2007/845/JHA of 6 December
2007 concerning cooperation between Asset Recovery Offices of the Member
States in the field of tracing and identification of proceeds from, or other property
related to, crime, Official Journal L 332, Brussels, 2007
Council of the European Union, Council Decision of 18 February 2008 on the
principles, priorities and conditions contained in the Accession Partnership with
the Republic of Turkey and repealing Decision 2006/35/EC, 2008/157/EC,
Official Journal L 051, Brussels, 2008
Council of the European Union, Council Framework Decision 2008/841/JHA of
24 October 2008 on the fight against organize crime, Official Journal L 300,
Brussels, 2008
Council of the European Union and European Commission, Action Plan of the
Council and the Commission on how best to implement the provisions of the
Treaty of Amsterdam on an area of freedomi security and justice, Offical Journal
C 019, Brussels, 1999
European Commission, Joint Report from Commission Services and EuropolTowards an European Strategy to Prevent Organised Crime, Commission Staff
Working Paper, SEC (2001) 433, Brussels, 2001
European Commission, Communication from the Commission: European
Neighbourhood Policy Strategy Paper, COM(2004) 373 final, Brussels, 2004
139
European Commission, Communication from the Commission to the Council and
the European Parliament: Developing a Strategic Concept on Tackling Organized
Crime, COM (2005) 232 final, Brussels, 2005
European Commission, Turkey 2005 Progress Report, COM (2005) 561 final,
Brussels, 2005
European Commission, Turkey 2006 Progress Report, COM (2006) 649 final,
Brussels, 2006
European Commission, Turkey 2007 Progress Report, COM (2007) 663,
Brussels, 2007
European Commission, Turkey 2008 Progress Report, COM (2008) 674,
Brussels, 2008
European Commission, Communication from the Commission to the European
Parliament and the Council on Proceeds of organized crime: Ensuring that
“crime does not pay”, COM(2008) 766 final, Brussels, 2008
European Commission, Turkey 2009 Progress Report, COM (2009) 533,
Brussels, 2009
European Commission, Commission Staff Working Document accompanying the
Communication from the Commission to the European Parliament and the
Council on the Implementation of the European Neighbourhood Policy in 2008,
SEC(2009) 522/2, Brussels, 2009
European Parliament and the Council of the European Union, Directive
2001/97/EC of the European Parliament and of the Council of 4 December 2001
amending Council Directive 91/308/EECon prevention of the use of the financial
system for the purpose of money laundering, Official Journal L 344, Brussels,
2001
European Parliament and the Council of the European Union, Proposal for a
Directive of the European Parliamnet and of the Council on the prevention of the
use of the financial system for the purpose of money laundering, including
terrorist financing, COM/2004/0448 final, 2004
European Parliament and the Council of the European Union, Directive
2005/60/EC of the European Parliament and of the Council of 26 October 2005
on the prevention of the use of the financial system for the purpose of money
laundering and terrorist financing, Official Journal L 309, Brussels, 2005
Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesine Dair
Tedbirler Hakkında Yönetmelik, Resmi Gazete Tarih/Sayı: 09.01.2008/26751
140
Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesine İlişkin
Yükümlülüklere Uyum Programı Hakkında Yönetmelik, Resmi Gazete Tarih/Sayı:
16.09.2008/ 26999
The Prevention and Control of Organized Crime: A European Union Strategy for
the Beginning of the New Millennium, Official Journal C 124, Brussels, 2000
Treaty of Amsterdam amending the Treaty on European Union, the Treaties
Establishing the European Communities, Official Journal C 340, Brussels, 1997
Treaty of Lisbon, Official Journal C 306, Brussels, 2007
Treaty on European Union, Official Journal C 191, Brussels, 1992
Türkiye’nin
AB
Müktesebatına
Uyum
http://www.abgs.gov.tr/index.php?p=6&l=1
Programı
2007-2013,
United Nations (1988), Convention against Illicit Traffic in Narcotic Drugs and
Psychotropic Substances, Vienna
United Nations (2000), Convention against Transnational Organized Crime,
Palermo
2008/14481 sayılı Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye
Ulusal Programı ile Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye
Ulusal Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Bakanlar
Kurulu Kararı, Resmi Gazete Tarih/Sayı: 31.12.2008/27097
5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu, Resmi Gazete Tarih/Sayı: 12.10.2004/25611
5549 Sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun, Resmi
Gazete Tarih/Sayı: 18.10.2006/26323
5918 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun, Resmi Gazete Tarih/Sayı: 09.07.2009/27283
Elektronik Kaynaklar
A Secure Europe in a Beter World: European Security Strategy, Brussels 2003,
http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cmsUpload/78367.pdf (17.03.2010)
Basel Committee (1988), Prevention of Criminal Use of the Banking System for
the Purpose of Money-Laundering,
http://www.bis.org/publ/bcbsc137.pdf?noframes=1 (09.03.2010)
141
Basel Committee, International Organization of Securities Commission ve
International Association of Insurance Supervisors (2003), Initiatives by the Basel
Committee, International Organization of Securities Commission ve International
Association of Insurance Supervisors to Combat Money Laundering and the
Financing of Terrorism, http://www.bis.org/publ/joint05.pdf?noframes=1
(09.03.2010)
Egmont Group (2004), Information Paper on Financial Intelligence Units and the
Egmont Group, http://www.egmontgroup.org/library/download/3 (03.02.2010)
FATF, 40 Recommendations,
http://www.fatf-gafi.org/dataoecd/7/40/34849567.PDF (03.02.2010)
Moulette, Patrick (2000), “Money Laundering: Staying Ahead of the Latest
Trends”, OECD Observer, Sayı: 220, Paris,
http://www.oecdobserver.org/news/fullstory.php/aid/244 (22.11.2009)
Fondation Robert Schuman (2007), “The Lisbon Treaty: 10 easy-to-read fact
sheets”,
http://www.robert-schuman.eu/doc/divers/lisbonne/en/10fiches.pdf
(24.03.2010)
http://ec.europa.eu/europeaid/where/neighbourhood/regionalcooperation/documents/infonotes_enpisouth_regional_cooperation_en.pdf
(28.03.2010)
http://ec.europa.eu/internal_market/company/financial-crime/index_en.htm#study
(02.05.2010)
http://europa.eu/legislation_summaries/justice_freedom_security/free_movement_
of_persons_asylum_immigration/l33020_en.htm (21.03.2010)
http://europa.eu/legislation_summaries/economic_and_monetary_affairs/institutio
nal_and_economic_framework/treaties_maastricht_en.htm (21.03.2010)
http://ec.europa.eu/justice_home/news/information_dossiers/the_hague_priorities/
(17.03.2010)
http://ec.europa.eu/world/enp/howitworks_en.htm (28.03.2010)
http://www.abgs.gov.tr/index.php?p=69&l=1 (15.04.2010)
http://www.abgs.gov.tr/files/tarama/tarama_files/04/screening_report_04_tr_inter
net_en.pdf (15.04.2010)
http://www.abgs.gov.tr/files/tarama/tarama_files/24/screening_report_24_tr_inter
net_en.pdf (15.04.2010)
http://www.abgs.gov.tr/index.php?p=44460&l=1 (22.04.2010)
142
http://www.bis.org/list/bcbs/tid_32/index.htm (09.03.2010)
http://www.cepol.europa.eu/ (22.04.2010)
http://www.europarl.europa.eu/summits/tam_en.htm (02.03.2010)
http://www.europol.europa.eu/index.asp?page=introduction (24.03.2010
http://www.fatf-gafi.org/dataoecd/34/29/44636171.pdf (07.05.2010)
http://www.fatf-gafi.org/dataoecd/34/28/44636196.pdf (07.05.2010)
http://www.fatfgafi.org/document/29/0,3343,en_32250379_32235720_33659613_1_1_1_1,00.ht
m (20.02.2010)
http://www.fatfgafi.org/pages/0,3417,en_32250379_32236836_1_1_1_1_1,00.html (03.02.2010)
http://www.fatfgafi.org/pages/0,3417,en_32250379_32236992_1_1_1_1_1,00.ht
ml (07.05.2010)
http://www.fbi.gov/hq/cid/orgcrime/glossary.htm (12.11.2009)
http://www.fincen.gov/whatsnew/pdf/CTRPamphletBW.pdf (01.03.2010)
http://www.gumruk.gov.tr/trTR/abdisiliskiler/Dokumanlar/AB%20Müktesebatına%20Uyum%20çalışmaları%
20Ek%201[1].doc (22.04.2010)
http://www.ikv.org.tr/icerik.asp?konu=haberler&baslik=MÜZAKERE
İZLEME KARNESİ...&id=1504 (20.04.2010)
SÜRECİ
http://www.imf.org/external/np/mae/oshore/2000/eng/back.htm (02.03.2010)
http://www.interpol.int/Public/OrganisedCrime/default.asp (10.02.2010)
http://www.kom.gov.tr/Tr/KonuDetay.asp?id=6&BKey=74 (16.0.2010)
http://www.masak.gov.tr/SucGelirlerininAklanmasi/genel_bilgi.htm (21.02.2010)
http://www.masak.gov.tr/mevzuat/sucgelirlerinin_aklanması/ulusal_mevzuat.htm
(02.05.2010)
http://www.masak.gov.tr/SucGelirlerininAklanmasi/kronoloji.htm (20.04.2010)
http://www.mfa.gov.tr/turkiye-ab-iliskileri.tr.mfa (07.04.2010)
http://www.un.org/sc/committees/1267 (07.05.2010)
143
http://www.unodc.org/unodc/en/money-laundering/globalization.html
(20.02.2010)
http://www.unodc.org/unodc/en/organized-crime/index.html?ref=menuside
(24.02.2010)
http://www.wolfsberg-principles.com/corresp-banking.html (08.03.2010)
http://www.wolfsberg-principles.com/privat-banking.htm (08.03.2010)
http://www.wolfsberg-principles.com/standards.html (08.03.2010)
144
Download