İNKILAPLAR Yrd. Doç. Dr. V. Sefa Fuat HEKİMOĞLU OKT. ADNAN MUHACİR OKT. SEDAT GENCER IX.Hafta Kulaklık, not defteri, kalem vb. ders materyallerinizi hazır ediniz. İÇİNDEKİLER 1.Saltanatın Kaldırılması 2.Lozan Antlaşması 3.Cumhuriyetin İlanı 4.Halifeliğin Kaldırılması 5.Cumhuriyet Döneminin İlk siyasal Partileri 6.Cumhuriyetin İlk Yıllarında Ayaklanmalar KAZANIMLAR Kurtuluş Savaşını takiben, Osmanlı Devletinin yıkıntıları ve külleri üzerinde kurulan genç Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş ve yeniden yapılanma sürecinin öğrencilere kavratılması SALTANATIN KALDIRILMASI Nedenleri: Kurtuluş Savaşı boyunca Türkiye'de iki hükümet mevcut oldu. Bunlardan biri Ankara'da millet adına egemenlik hakkını kullanan TBMM hükümeti diğeri ise Müttefiklerin elinde tutsak durumda olan İstanbul hükümetidir. Lozan Antlaşması öncesinde tamamen bir şekilden ibaret kalmış olan İstanbul hükümeti hala mevcut görünüyordu. İtilaf Devletleri Türkiye'nin bu iki başlı görünümünü devam ettirmek için barış görüşmelerine İstanbul hükümetini de çağırdılar. Bu çağrı, ülkedeki iki başlılığı ortadan kaldırmak için uygun zamanı kollamakta olan TBMM'yi harekete geçirdi. Zaten TBMM tarafından çıkarılan 20 ocak 1921 Anayasasında; Türkiye Devleti tabiri kullanılmış, Meclis’in üzerinde hiçbir gücün bulunmadığı belirtilmiş ve yönetim şeklinin demokratik sistem olduğu ilan edilmişti. Bu anayasaya göre zaten saltanatın bir geçerliliği kalmamıştı. Bütün bunlardan dolayı TBMM 1 kasım 1922'de aldığı bir kararla Halifelik ile saltanatı birbirinden ayırarak saltanatı kaldırdı. Anlamı ve Sonuçları: Osmanlı saltanatı sona erdi, TBMM Hükümeti ülkenin tek otoritesi haline geldi. Halifelik saltanattan ayrılarak sembolik bir duruma geldi ve yeni halifeyi artık TBMM'nin seçmesi kararlaştırıldı. Böylece İstanbul hükümeti sona erdi ve Türk tarihinde yüzyıllarca süren Osmanlı saltanat rejimi artık tarihe karıştı. Son Osmanlı padişahı VI. Mehmet Vahdettin 17 Kasım 1922'de ülkeyi terk etti. Bunun üzerine TBMM tarafından Veliaht Abdülmecit Efendi Halifeliğe seçildi. Son Padişah VI.Mehmet Vahideddin’in Saray’dan ayrılışı Vahideddin’in Malta Adasına çıkışı Lozan Barış Görüşmeleri (Konferansı) (20 Kasım 1922) • Antlaşma Devletleri Mudanya Ateşkes Antlaşması’ndan sonra kalıcı barışı sağlamak amacıyla İsviçre’nin Lozan şehrinde bir konferans düzenlemeyi kararlaştırmışlardır. Ancak Lozan Konferansı’na hem TBMM hükümeti hem de İstanbul Hükümeti’ni davet etmişlerdir. Anlaşma Devletleri böyle bir girişimde bulunarak, iki taraf arasında ikilik yaratmayı ve Milli Mücadele’nin siyasî safhasını başarısızlığa uğratmayı amaçlamışlardır. • Ancak bu düşüncelerinde başarılı olamamışlardır. Nitekim bu gelişmeyi fırsat bilen TBMM, bir yasa tasarısıyla 1 Kasım 1922’de saltanatı kaldırmıştır. • 1 Kasım 1922’de saltanatın kaldırılmasıyla, TBMM Lozan Konferansı’na tek başına katılma ve Türkiye’yi temsil etme imkânı bulmuştur. • Mustafa Kemal; konferansı yakından takip etmek, Türk Devleti’ni dünya kamuoyuna tanıtmak ve Yunanlıların Batı Anadolu’da yaptığı tahribatı tüm dünyaya göstermek amacıyla, barış görüşmelerinin İzmir’de yapılmasını istemiştir. Ancak bu isteği mümkün olmamıştır. • Lozan Görüşmeleri’nde TBMM’yi İsmet İnönü başkanlığında, Rıza Nur, Hasan Saka ve 34 bürokrattan oluşan bir heyet temsil etmiştir. ☸ Mustafa Kemal, Lozan’a giden heyetten Kapitülasyonlar” ve “Ermeni Yurdu” konularında kesinlikle taviz verilmemesini istemiştir. Görüşmelerde TBMM Heyeti ile İtilaf Devletleri’nin karşılıklı olarak pek çok konuda görüş ayrılığına düşmesi nedeniyle, 4 Şubat 1923’te görüşmelere ara verilmiştir. Konferansın Kesilmesine Yol Açan Başlıca Konular ⦁ Kapitülasyonların kaldırılması Ermeni yurdu meselesi Boğazlar meselesi Musul (Irak sınırı) sorunu Osmanlı borçları konusu Savaş tazminatları İstanbul’un boşaltılması ☸ Lozan Konferansı’nda görüşmelerin kesilmesinden sonra, TBMM’de artan muhalefet nedeniyle 1 Nisan 1923’te Meclis seçimleri yenilenmiş ve II. TBMM vekilleri seçilmiştir. II. TBMM 11 Ağustos 1923’te göreve başlamıştır. • Mustafa Kemal, yaşanan bu gelişmeler karşısında orduların Boğazlar ve Musul üzerine hareket etmesi emrini vermiştir. Bunun üzerine, yeni bir savaşı göze alamayan İtilaf Devletleri’nin girişimleriyle, görüşmeler 23 Nisan 1923’te yeniden başlamıştır. •TBMM ile İtilaf Devletleri arasındaki görüşmeler, yaklaşık 3 ay kadar devam etmiş ve taraflar arasında 24 Temmuz 1923’te, İsviçre’nin Lozan kasabasındaki Beau-Rivage Palace’ta Lozan Barış Antlaşması imzalanmıştır. Lozan Barış Antlaşması (24 Temmuz 1923) • 24 Temmuz 1923’te I. TBMM tarafından imzalanmış, 23 Ağustos 1923’te II. TBMM tarafından onaylanmıştır. Önemi ve Değerlendirilmesi • Bu antlaşma ile, Sevr Barış Antlaşması uluslararası alanda geçersiz kılınmış ve İtilaf Devletleri Misâk-ı Millî’yi kabul etmişlerdir. • I. Dünya Savaşı’ndan sonra imzalanan ve hâlâ yürürlükte olan tek antlaşmadır. • Yeni Türk Devleti’nin tam bağımsızlığı bu antlaşma ile tescil edilmiştir. • Hatay, Boğazlar, İstanbul’daki Fener Rum Patrikhanesi ve Ege Adaları konularında Türkiye lehine karar çıkmamıştır. • Kapitülasyonlar ve azınlıklar konusu, Misâk-ı Millî’ye uygun şekilde çözülmüştür. • Lozan Antlaşması’nda, zedelenmiştir. en fazla İngiltere’nin çıkarları • Hiçbir şekilde çözümlenemeyen tek konu “Irak Sınırı (Musul Meselesi)” olmuştur. LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASI’NIN HÜKÜMLERİ Sınırlar: Batı (Yunan) Sınırı: Doğrudan Lozan Antlaşması’nda çizilen tek sınırdır. Meriç Nehri sınır olarak kabul edilmiştir. Suriye Sınırı: Fransa ile imzalanan 1921 Ankara Antlaşması’nın esasları kabul edilmiş, Hatay Misâk-ı Millî dışında yer almıştır. Irak Sınırı (Musul Meselesi): Lozan’da çözümlenemeyen tek konudur. Bu sorun, 9 ay içinde çözümlenmek üzere sonraya bırakılmıştır. Boğazlar: Boğazların yönetimi başkanı Türk olan uluslararası bir komisyona bırakılmıştır. (Bağımsızlığa aykırıdır!) Boğazlar Komisyonu’nda ABD yer almamıştır. Ticaret gemilerinin geçişi serbest bırakılmış, savaş gemilerine ise tonaj ve süre sınırlaması getirilmiştir. Türkiye’nin, Boğazların iki yakasında da asker bulundurmaması kararı alınmıştır. Kapitülasyonlar: Her türlü adlî, malî tüm sınırlamalar kesin olarak kaldırılmıştır. Kapitülasyonların kaldırılması ekonomik bağımsızlık yolunda atılmış en önemli adımlardan biridir. Türkiye, Lozan Antlaşması’na bağlı Ticaret Sözleşmesi’yle 1929 yılına kadar, gümrük tarifelerini değiştirme hakkından mahrum bırakılmıştır. Azınlıklar: • Türkiye sınırları içinde yaşayan tüm azınlıklar Türk vatandaşı sayılmış ve böylece azınlık sorunu çözülmüştür. Lozan Antlaşmasında TBMM’yi temsil eden Türk Heyeti toplu halde Lozan Antlaşmasına göre Türkiye sınırları Lozan Antlaşması'nın imzalanmasından 1 hafta sonra İsviçre'de yayımlanan L'Illustré dergisinin 2 Ağustos 1923 tarihli sayısının kapağında İsmet Paşa ve Dr.Rıza Nur görülüyor. Adalar: Bozcaada (Taşoz), Gökçeada (İmroz) ve Tavşan adaları Türkiye’ye bırakılmıştır. Diğer Ege adaları Yunanistan’a bırakılmıştır. Ancak Yunanistan’ın Türkiye’ye yakın Ege adalarında silah bulundurmaması kararı da alınmıştır. (Ege Adalarının Silahsızlandırılması) Rodos, On İki Ada ve Meis İtalya’ya bırakılmıştır. Kıbrıs ve Mısır’ın yönetimi ise İngiltere’ye bırakılmıştır. Yabancı Okullar: Türkiye’deki tüm yabancı okullar Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlı olarak faaliyet gösterecektir. Bu konu ileride Fransa ile olan ilişkilerimizi etkileyecektir. Savaş Tazminatı: Yunanistan, Batı Anadolu’da yaptığı tahribat karşılığında Bosnaköy ve Karaağaç’ı tazminat olarak Türkiye’ye vermiştir. Osmanlı Borçları (Dış Borçlar): Türkiye’nin Osmanlı’dan kalan borçları taksitler halinde ödemesi kararlaştırılmıştır. Ayrıca Düyûn-u Umûmiye İdaresi’nin varlığına da kısmen son verilmiştir. (1954’te tamamen kaldırılacaktır.) Türk Heyeti borçların ödenmesi konusunda, ödemelerin Fransız Frangı ve Türk Lirası birimleriyle yapılmasını önermiştir. Türkiye, payına düşen borçların son taksitini 1954’te ödemiştir. Patrikhane: Fener Rum Patriği tüm çabalara rağmen Türkiye sınırları dışına çıkarılamamıştır. Ancak Patriğin ekümenlik (evrensel) ve dünyevî yetkilerine son verilmiştir. (Sadece din işleriyle ilgilenecek.) Nüfus Mübadelesi (Değişimi) – Etabli Sorunu: •Batı Trakya (İskeçe, Dedeağaç, Gümülcine, Dimetoka ve Sofulu)’daki Türkler ile İstanbul, Gökçeada ve Bozcaada’da yaşayan Rumlar hariç, diğer Türk ve Rum ahali karşılıklı olarak yer değiştirecektir. Bu durum Etabli sorununa neden olmuştur. Cumhuriyetin ilanı öncesi bir manzara Cumhuriyet’in İlânı (29 Ekim 1923) • 1920’de TBMM’nin açılması, 1921 Anayasası’nda (Teşkilât-ı Esâsiye’de) “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” ifadesine yer verilmesi ve 1 Kasım 1922’de saltanatın kaldırılması, Cumhuriyet rejimine geçişin önemli birer adımı olmuştur. Cumhuriyet’in İlân Edilmesinin Nedenleri: Yeni kurulan Türk devletinde rejiminin belirlenmemiş olması Devletin yönetim şekli belirlenerek rejim tartışmalarına son verilmek istenmesi • Saltanatın kaldırılmasından sonra devlet başkanlığı sorununun ortaya çıkması • Fethi Okyar Hükümeti’nin 27 Ekim 1923’te istifa etmesiyle, Meclis Hükümeti Sistemi’nden kaynaklanan hükümet kurma bunalımının yaşanması (Ekim Bunalımı) • Ulusal egemenlik anlayışını güçlendirme isteği • Hükûmet kurma bunalımının Kabine Sistemi’ne geçilmekle aşılabileceğini düşünen Mustafa Kemal ve diğer Meclis üyeleri arasında yeni hükûmet ile ilgili çalışmalar yapılırken, 28 Ekim gecesi Cumhuriyet rejiminin ilânına karar verilmiş ve 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilân edilmiştir. ✎ Yeni kurulan hükûmetle birlikte yapılan seçimler sonrası; •Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Başbakanı İsmet İnönü, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Meclis Başkanı Ali Fethi Okyar olmuştur. Cumhuriyetin İlanından sonra Bir cumhuriyet günü kutlaması Cumhuriyet’in İlân Edilmesinin Sonuçları • Yeni Türk Devleti’nin rejimi (Cumhuriyet) belirlenerek tartışmalara son verilmiştir. • Cumhurbaşkanı’nın belirlenmesi ile devlet başkanı sorunu çözülmüştür. • Ulusal egemenlik yolunda çok önemli bir adım daha atılmıştır. • Cumhurbaşkanı, başbakan ve meclis başkanının görevleri belirlenmiştir. • Meclis Hükûmeti Sistemi’nden “Kabine Sistemi”ne geçilmiş, böylece yürütme işleri hız kazanmıştır. (Hükûmet kurma bunalımı aşılmıştır.) • Bu tarihten itibaren kurulan hükûmetler “Cumhuriyet Hükûmeti” adını almıştır. • İnkılâpların yapılması oluşmuştur. için gerekli demokratik ortam Halifeliğin Kaldırılması (3 Mart 1924) • Saltanat kaldırılırken halifelik makamına dokunulmamıştı. Çünkü halk böyle bir değişime hazır değildi. Ancak 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet’in ilânından sonra sıra halifeliğin kaldırılmasına gelmiştir. Yapılacak olan devrimlerin önündeki en büyük engelin halifelik makamı olduğu düşünülüyordu. Halifeliğin Kaldırılmasının Nedenleri • Yönetimde “Laik Bir Devlet Yapısı”nın oluşturulmak istenmesi • Yönetimde iki başlılığın önlenmek istenmesi (Cumhurbaşkanı ve Halife) • Halifeliğin “Cumhuriyet Rejimi” ile çelişmesi • Halifeliğin “Ulusal Egemenlik” anlayışıyla çelişmesi • Halifeliğin “Millî Devlet” anlayışıyla çelişmesi • Yapılacak olan devrimlerin önünü açma isteği • Son halife Abdülmecit Efendi’nin dış ülkelerin (özellikle de İngiltere’nin) desteği ve kışkırtmalarıyla bir devlet başkanı gibi hareket etmesi • Hintli lider İmam Ağa Han ile Afgan lideri Emir Ali’nin halifelikle ilgili olarak İsmet İnönü’ye gönderdikleri mektupların basına yansıması • Yukarıdaki nedenlere bağlı olarak halifelik 3 Mart 1924 tarihinde kaldırılmış, yönetimdeki ikiliğe son verilerek Cumhuriyet ve devrimler güvence altına alınmıştır. Böylece Laik düzene geçişin en önemli aşaması gerçekleştirilmiştir. Halifeliğin Kaldırılmasının Sonuçları • Laik devlet düzenine geçişin en önemli aşaması gerçekleşmiştir. • İnkılâpların önündeki en büyük engel ortadan kaldırılmıştır. • Yönetimdeki iki başlılık önlenmiştir. • Ümmet anlayışından “Millî Devlet” anlayışına geçilmiştir. • Ulusal egemenlik yolunda önemli bir adım daha atılmıştır. Halifeliğin Kaldırıldığı 3 Mart 1924’te Yapılan Diğer Çalışmalar • Osmanlı Hanedanının Yurt Dışına Çıkarılmasına Dair Kanun kabul edilmiştir. • Şer’iye ve Evkaf Vekâleti kaldırılmıştır. • Şeyhü’l-islâmlık makamı kaldırılmıştır. • Tevhid-i Tedrisat Kanunu kabul edilmiştir. • Erkân-ı Harbiye Vekâleti kaldırılmıştır. ( orduyu siyasetten ayırmak amaçlanmıştır, yerine genel kurmay başkanlığı kurulmuştur) Halifeliğin Kaldırılmasından önceki günlerden bir resim Son Halife Abdülmecit Son Halife Abdulmecid’in oturduğu Dolmabahçe Sarayı KURTULUŞ SAVAŞI SİYASAL GRUPLAR SIRASINDA TBMM'DE Kurtuluş Savaşı boyunca özellikle de sonlarına doğru TBMM'de siyasal gruplar mevcut olmuştur. Bunların içinde en önemlileri iki gruptur. İlki genellikle Mustafa Kemal Paşaya bağlı olan gruptur ki bu gruba Birinci Grup adı verilmiştir. Bu grup sonradan kendisini Müdafaâ-i Hukuk grubu olarak adlandırmıştır. Diğeri ise genellikle muhalefet konumunda bulunan gruptur ki bu da İkinci Grup olarak adlandırılmıştır. Bu gruplar milli konularda çoğu zaman birlikte hareket etmişlerse de siyasal ve sosyal konularda genellikle farklı hareket etmişlerdir. CUMHURİYETİN İLK YILLARINDA KURULAN SİYASAL PARTİLERİ Halk Fırkası (9 Eylül 1923) • Halk Fırkası, Mustafa Kemal tarafından inkılâpları bir kadro eliyle gerçekleştirmek amacıyla kurulmuştur. • Bu parti, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk siyasî partisidir. • Temeli Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubu’na dayanmaktadır. • Parti, 10 Kasım 1924’te Cumhuriyet Halk Fırkası (CHF) adını almış ve yapılan inkılâpların öncüsü olmuştur. • Partinin ilk kongresi Sivas Kongresi olarak kabul edilmiş, ikinci kongresinde ise Mustafa Kemal Nutuk adlı eserini okumuştur. Cumhuriyet Halk Fırkası’nın parti programı; •Egemenlik millete aittir. •Kanunların düzeltilmesi gerekmektedir. •Aşar vergisinin kaldırılması gerekmektedir. •Askerlik süresi kısaltılmalıdır. •Atatürk İlkeleri benimsenmelidir. •Öğretim birliğinin sağlanması yolunda adım atılmalıdır. •Özel teşebbüsün teşvik edilmesi konusunda çalışma yapılmalıdır. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası (17 Kasım 1924) İlk genel başkanlığını Kâzım Karabekir’in yaptığı partinin başlıca kurucuları; • Kâzım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele, Adnan Adıvar, Rauf Orbay’dır. • Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci partisi, ilk muhalefet partisidir. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın parti programı; • • • • • Dinî düşünce ve inançlara saygılı olunacaktır. Bireysel özgürlükler korunacaktır. (Demokrasi) Tek dereceli seçim sistemi benimsenecektir. Cumhurbaşkanı olan kişinin milletvekilliği kaldırılmalıdır. Yerinden yönetim (Adem-i merkeziyet) anlayışı uygulanacaktır. • Hükûmete ait çiftlik ve araziler topraksız köylüye verilmelidir. • Devlet görevlilerinin siyasî partilere üye olması engellenecektir. ✎Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, 1925 yılında çıkan Şeyh Sait İsyanı’nda etkili olduğu gerekçesiyle 5 Haziran 1925’te kapatılmıştır. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası Kurucuları toplu halde; soldan Karabekir,Refet, Adnan Adıvar, Rauf ve Ali Fuat Paşalar Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası (TCF)’nin Amblemi Serbest Cumhuriyet Fırkası (12 Ağustos 1930) • Bu partinin kurulması ilk olarak 8 Ağustos 1930’da Yalova’da; Mustafa Kemal, Ali Fethi Okyar ve İsmet İnönü tarafından kararlaştırılmıştır. • Serbest Cumhuriyet Fırkası, Mustafa Kemal’in isteği ve desteği ile Ali Fethi Okyar tarafından 12 Ağustos 1930’da kurulmuştur. • Türkiye Cumhuriyeti’nin üçüncü partisi, ikinci muhalefet partisidir. • Bu partinin kuruluşunda her ne kadar Mustafa Kemal’in telkinleri etkili olmuşsa da, partinin programına müdahale etmemiştir. Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın parti programı; • • • • Cumhuriyetçi, laik ve milliyetçi esaslara bağlı kalınacaktır. Tek dereceli seçim sistemi benimsenecektir. Kadınlara da siyasî haklar verilmelidir. Teşvik-i Sanayi Kanunu bütünüyle uygulanmalıdır. • Limanlarda uygulanan tekelcilik kaldırılmalıdır. • Yabancı sermayenin ülkeye girmesi sağlanmalıdır. • Paranın kıymeti korunmalıdır. • Köylü ve çiftçiye uygun koşullarda kredi verilmelidir. • Vergiler halkın gücü doğrultusunda indirilmelidir. • Özgürlükler ve dokunulmazlıklar yürürlükte kalmalıdır. Mustafa Kemal Paşa ve Fethi Bey Serbest Cumhuriyet Fırkasının kuruluşu günlerinde • Serbest Cumhuriyet Fırkası da, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası gibi ekonomide Serbest Ekonomi (Liberalizm) politikasını benimsemiş ve devletçilik modeline karşı çıkmıştır. • Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın kurulmasını fırsat bilen rejim karşıtı kesim, artan muhalefet havasını da fırsat bilerek partinin içine sızmayı başarmıştır. Bu gelişme üzerine Ali Fethi Bey rejimi korumak ve kötü bir olaya sebep olmamak adına 17 Kasım 1930’da partisini feshetmiştir. Fethi Bey ve Arkadaşları Serbest Cumhuriyet Fırkası (SCF)’nin Samsun İl Binası Serbest Cumhuriyet Fırkası Kurucusu Fethi Bey ve Mustafa Kemal Paşa eşleri ile Fethi Bey’in 1930’da İzmir’de Karşılanışı CUMHURİYETİN İLK YILLARINDA İSYAN VE SUİKASTLAR Nasturî İsyanı (7 Ağustos-26 Eylül 1924) • Hakkâri ve çevresinde yaşayan Hıristiyan bir grup olan Nasturîlerin bağımsızlık için çıkardığı isyandır. • İsyanın çıkmasında İngiltere’nin kışkırtmaları etkili olmuştur. • İngiltere Musul konusunda kârlı çıkmak için bu isyanı desteklemiştir. • İsyan VII. Kolordu Komutanı Cafer Tayyar Paşa tarafından bastırılmış, isyancılar İngiliz yönetimindeki Irak’a sığınmışlardır. Şeyh Sait İsyanı (13 Şubat 1925) • Nakşibendî Kürt Lider Şeyh Sait liderliğinde Diyarbakır’da çıkan isyandır. • Laik devlet anlayışını ve rejimi yıkmayı amaçlayan ilk isyandır. • Cumhuriyeti yıkmak, saltanat ve halifeliği geri getirmek, başlıca hedefleridir. • İngiltere Ortadoğu’daki petroller ve Musul konusunda kârlı çıkmak için bu isyanı desteklemiştir. • İsyanın bastırılmasında başarı gösteremeyen Fethi Okyar Hükûmeti istifa etmiş, yerine 3 Mart 1925’te İsmet Paşa Hükûmeti kurulmuştur. • TBMM isyanı bastırmak ve rejimi korumak için bazı önlemler almıştır. Alınan başlıca önlemler: • İsyan bölgesinde sıkıyönetim ve seferberlik ilân edilmiştir. • 4 Mart 1925’te Takrir-i Sükûn (Huzuru Koruma) Kanunu çıkarılmıştır. • İlk maddesinde amacı ve esasları, “Gericiliğe, ayaklanmaya ve memleketin sosyal düzenini ve huzur ve sükûnunu ve güvenliğini ve asayişini bozmaya neden olacak bütün kuruluşlar, kışkırtmalar, girişimler ve yayınları hükûmet, Cumhurbaşkanının onayı ile doğrudan doğruya ve idare olarak yasaklamaya yetkilidir. Bu gibi eylemcileri hükûmet, İstiklâl Mahkemesine verebilir.” şeklinde belirtilmiştir. • Bir anlamda sıkıyönetim yasası olan bu kanun, hükûmete rejimi korumak adına; asayiş ve güvenliği sağlama, parti ve dernek kapatma, basına sansür uygulama, kişi hak ve özgürlüklerini kısıtlama gibi çok geniş yetkiler vermiştir. Bu kanun 1929 yılında kaldırılmıştır. • Biri Ankara’da, diğeri de isyan bölgesinde (Diyarbakır) olmak üzere iki İstiklâl Mahkemesi kurulmuştur. • Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası 5 Haziran 1925’te kapatılmıştır. • Türkiye isyan nedeniyle Musul’u kaybetmiştir. (1926 Ankara Antlaşması) • Şeyh Sait İsyanı ile çok partili hayat ilk kez kesintiye uğramıştır. Aynı zamanda bu isyan, demokrasiye geçiş için ortamın henüz hazır olmadığını açıkça göstermiştir. Mustafa Kemal’e Suikast Girişimi (15 Haziran 1926) •Cumhuriyet rejimi ve laik toplum düzeninden rahatsız olan bazı muhalif gruplar, özellikle Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın kapatılmasıyla birlikte muhalefeti arttırmış, hatta Mustafa Kemal’i ortadan kaldırmayı düşünmüşlerdir. •Önce Ankara’da yapılması düşünülen bu suikast plânı, Mustafa Kemal’in 7 Mayıs- 15 Haziran 1926 tarihleri arasında çıkacağı Batı Anadolu gezisi sırasında İzmir’de öldürülmesi plânıdır. •Suikast için Ziya Hurşit, Laz İsmail, Şükrü Bey ile Eskişehir milletvekilleri Arif Bey, Gürcü Yusuf ve Çopur Hilmi gibi pek çok kişi görevlendirilmiştir. • Ancak gezinin bir gün gecikmiş olması ve suikastçıları kaçıracak kişi olan Giritli Şevki’nin durumu İzmir valiliğine ihbar etmesiyle bu girişim sonuçsuz kalmıştır. • Mustafa Kemal, 19 Haziran 1926’da verdiği bir demeçte bu olayla ilgili olarak: “Bu alçak girişimin benim şahsiyetimden çok, Yüce Cumhuriyetimize ve onun dayandığı yüksek ilkelere yönelik olduğuna şüphe yoktur. Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır; fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.” demiştir. • Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın önde gelen isimleri (Kâzım Karabekir, Ali Fuat Paşa, Refet Bey, Cafer Tayyar Paşa ...) tutuklanmışsa da, olayla ilgilerinin olmadığı anlaşılmış ve serbest bırakılmışlardır. • Suikast girişimini hazırladığı tespit edilen eski ittihatçılar ve ittihatçı düşünceler ülkeden tasfiye edilmiş, böylece yönetimde hükûmetin otoritesi güçlenmiştir. • Suikasta karışan yargılanmıştır. suçlular İstiklâl Mahkemeleri’nde İzmir Suikastı hazırlayıcılarından idam edilen, Türkiye Büyük Millet Meclisinde I. Dönem Lazistan milletvekili Ziya Hurşit Bey İzmir Suikastı Mahkeme Duruşmalarından bir manzara İdam edilenlerden İttihat ve Terakki’nin lider kadrosundan ünlü maliye Nazırı Cavit Bey İzmir Suikastında idam edilenlerden; Meclis-i Mebusan ve TBMM’de milletvekili, Heyet-i Temsiliye üyesi ve İttihat ve Terakki lider kadrosundan Kara Vasıf Bey İzmir Suikastı mahkumlarını yargılayan İstiklal Mahkemesi heyeti; Necip Ali, Kel Ali ve Kılıç Ali Bey’ler mahkemeye giderken Suikast girişimi sonrasında Gazi Mustafa Kemal paşa’nın İzmir’de Karşılanışı Menemen Olayı (23 Aralık 1930) • Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın kapatılması rejim ve laik düzen karşıtlarını yeniden harekete geçirmiştir. • Nitekim 23 Aralık 1930’da Nakşibendî Tarikatı mensubu Derviş Mehmet ve Laz İbrahim liderliğinde İzmirMenemen’de bir isyan çıkarmışlardır. • Bu isyan, Cumhuriyet rejimine ve laik düzene karşı çıkan ikinci isyandır. • Temel amaçları; laik ve çağdaş düzeni yıkmak, saltanat ve hilâfeti geri getirmektir. • Menemen’deki 43. Piyade Alay Komutanlığı tarafından görevlendirilen Asteğmen Kubilay (asıl adı Mustafa Fehmi’dir.) ile isyancılara müdahale eden iki mahalle bekçisi isyancılar tarafından şehit edilmiştir. • Sıkıyönetimle birlikte isyancılar yakalanmış ve Divan-ı Harp’te yargılanmıştır. • Mustafa Kemal Menemen’deki bu olayı 28 Aralık 1930'da orduya gönderdiği başsağlığı telgrafında; "Gösterilen bu vahşet karşısında Menemen ahalisinden bazılarının alkışla tasvipkâr bulunmaları tüm cumhuriyetçi ve vatanperverler için utanç verici bir hadisedir." şeklinde değerlendirmiştir. • Ayrıca Mustafa Kemal bu olayla ilgili olarak “Büyük Türk ordusunun genç subay ve Cumhuriyetin öğretmenler topluluğunun değerli üyesi Kubilay’ın temiz kanı ile Cumhuriyet, yaşama yeteneğini tazelemiş ve güçlendirmiş olacaktır.” demiştir. • Menemen Olayı Atatürk döneminde çok partili hayat denemelerini ikinci kez kesintiye uğratmış ve 1945 yılına kadar denemelere ara verilmiştir. Şeyh Sait İsyanı ile Menemen Olayı Cumhuriyet rejimine yönelik olsa da en çok laik düzen hedef alınmıştır. Menemen Olayıyla ilgili yakalanan ve idam edilenlerden bir grup Menemen Olayıyla ilgili yakalanan ve idam edilenlerden başka bir grup Görev başında katledilen Şehit Yedeksubay Mustafa Fehmi Kubilay Menemen’de Kubilay Anıtı Menemen’de Derviş Mehmet ve adamlarınca işgal edilerek Kubilay’ın katledildiği Kazez Camii - Olaya karışanlardan elebaşılar bu caminin avlusunda idam edildiler • Ağrı İsyanları (1926-1930) • İngiltere ve İran’ın kışkırtmaları Ermenilerin desteği ile bölgedeki Kürt aşiretlerin Ağrı-Doğu Beyazıt civarında çıkardıkları isyanlardır. • İsyanlar 25 Eylül 1930'da bastırılmış, Adana Ağır Ceza Mahkemesi'nde yapılan yargılamalarda 34 kişi idam cezasına çarptırılmıştır. • Bursa Olayı (1 Şubat 1933) • Nakşibendî Tarikatı mensubu Konyalı İbrahim’in önderliğinde, Bursa’da ezanın Türkçe okunmasına karşı çıkarılan olaydır. Olay kısa zamanda bastırılmıştır. • Atatürk bu gelişme için “Bu olay din meselesi değil, dil meselesidir.” demiştir. Çerkez Ethem’in Atatürk’e Suikast Girişimi (1935) • 1935 yılının Ekim ayı başlarında Çerkez Ethem ile kardeşi Reşid, Atatürk’e suikast düzenlemek amacıyla Suriye’den getirdikleri 5 kişiyi gizlice yurda sokmuşlardır. • Fakat suikastçılardan birinin güvenlik güçlerine yakalanmasıyla olay önlenmiştir. Tunceli (Dersim) Olayları (1937) • 1937’de hükûmetle Seyit Rıza önderliğindeki Dersim aşiretleri arasında yaşanan anlaşmazlıklar sonucu ortaya çıkan olaylardır. • Dersim’de hâkimiyeti sağlamak için Türk Silahlı Kuvvetleri harekât düzenlemiştir. • Harekât neticesinde bölgede yaşayan 13.000'den fazla insan ile 199 asker ölmüş, 12.000 civarında insan da zorunlu göçe tabi tutulmuştur. • Elazığ’da kurulan Ağır Ceza Mahkemesi’nde, başta isyanların öncüsü Seyit Rıza olmak üzere cezalandırılmıştır. TEŞEKKÜR EDERİZ [email protected] [email protected] [email protected]