Saldırgan Cinsel Davranış Motivasyonu Olarak Perversif Davranış, Adli Psikiyatrik De ğerlendirme Pakize Ç. GEYRAN*, Niyazi UYGUR* ÖZET Bu yaz ıda, Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Adli Psikiyatri Biriminde, bilirkişilik hizmeti verilen 4 olgu bağlamında, suç motivasyonu olarak "perversif davran ışın" deksriptif, dinamik, adli psikiyatrik teori çerçevesinde de ğerlendirilmesi tartışıldı. Anahtar kelimeler: Cinsel suç, perversiyon, adli psikiyatri Düşünen Adam; 1996, 9 (4): 47-53 pe cy a SUMMARY This study concerns four cases having expertise testimony in Bak ırköy State Hospital of Neuropsychiatric Diseases. It has been shown the perversive acts caused the sexual ollensive in these cases and they are discussed within the fratne of descriptive, dynamic and forensic psychiaatric theo ıy. Key words: Sexual offensive, perversion, forensic, psychiatry GIRIŞ Saldırgan cinsel davran ışlar, cinsel amaçlı doyumun yanında öfke boşahmını ve doyumunu da amaçlayan eylemlerdir. Türk Ceza Yasas ında, cinsel nitelikli saldınlarla ilgili hülcünrıler; "aile sisteminin ve toplumun ahlak ve moral de ğerlefini zedelemesi ve de tehtidi" esası gözetilerek düzenlenmi ştir. 16 yaş ve altı çocuklara ve de onaylan almmayan eri şkinlere yönelik cinsel amaçl ı saldınlar (vajinal ya da anal giriş ya da giri ş teşebbüsü anlan-unda ırza geçme ya da ırza tasaddi; cinsel amac ın gösterilebildi ği diğer eylemler; sarlantı lık, vücudun göğüs-dudak gibi özel anlam taşıyan bölgelerine yönelik sald ınlar, ortak toplumsal yaşam alanlarında genel ahlak ilkelerine uymayan giyim-tutum ve davran ışlar ortaya koymaşeklindeki davranışlar) yasalarla suç olarak ta nımlanmıştır. * Bakırköy Ruh ve Sinir Hastal ıkları Hastanesi Adli Psikiyatri Birimi Teşhircilik, gözetlemecilik, feti şizm, transvertizm şeklindeki pervers eylemler nedeniyle yarg ıya yansıyan olgularda, bu hükümler bağlamında değerlendirilirler (TCK. 416-421 arası hilktirnler). Saldırgan cinsel davranışların hemen hepsinin pervers nitelikte bir motivasyondan kaynakland ığını söylemek olanald ı değildir. Yargıya yansıyan saldırgan cinsel davranış sanığının ancak küçük bir kısmında perversif nitelikte motivasyonclan söz edilebilir. Bu bağlamda açılan bir tartışma, bütün saldırgan cinsel suç sanıklannın, "sapkın" cinsel davranış or taya koyan ki şiler olarak tanımlanma anlayışını düzeltme olanağı sağlayacağı da düşünülebilir. Saldırgan Cinsel Davranış Motivasyonu Olarak Perversif Davranış, Adli Psikiyatrik De ğerlendirme Pervers aktivitelerde geleneksel olarak toplumun onay göstermediği cinsel eylemlere yönelik, uyarılma ve doyum amac ıyla, ısrarlı bir istek vardır. Tanım 2 esası içerir. 1.Zorlayıcı pervers dürtü 2. Dürtünün kontrolüne yönelik zorlanma ve yetersizlik sonucu duşavuran eylem Pervers davranışlar, çok çeşitli psikiyatrik tanılarda, çeşitli düzeylerdeki kişilik organizasyonlannda ortaya çıkabilirler. Biz bu yazıda yargı tarafından psikiyatrik değerlendirilmesi istenen 3 olgu ba ğlamında, suç motivasyonu olarak pervers davran ışın tartışılmasını amaçladık. Olgu 1: 33 yaşında, erkek, evli, üç çocuklu, ilkokul 18-20 yaşlanndan bu yana aral ıklı olarak süren gözetleyicilik ve sürtünmecilik olarak de ğerlendirilen davranışlarına, son dönemde eklenen -te şhircilik eyleminin, anlam ve sonuçlarını değerlendirme sırasında kayıtsız bir duygulanımla yetersizlikler gösteren hastanın yapılan psikiyatrik muayene ve gözlemlerinde, içinde bulunduğu duruma uygun olmayan yüzeyel duygulamm ı, sosyal muhakemesinde, yarg ılama ve moral de ğerlerinde kısıthlık ve kapasite kayb ı tespit edildi. Öyküden, son yıllarda bencillik, engellenme eşiğinde düşüklük, çabuk sinirlenme, sık tartışma, öfke nöbederi şeklindeki kişilik değişikliklerinin sosyal ilişkilerinde aksama yarattığı öğrenildi. Afazi, apraksi, agnozi şeklinde, kortikal fonksiyon yitimi göstermeyen hastan ın BBT'sinde, özellikle frontal ve fronta-temporal bölgelerde belirgin atrofilerin olduğunun saptanmasına da dayanarak, "organik kişilik sendromu" tan ısıyla değerlendirildi. Söz konusu bulgulann, demansiyel sürecin öncü belirtileri olduğu düşünüldü. TCK 47. maddesinden azami derecede yararlanmas ı yönünde karar olu şturuldu. pe cy a mezunu. Ayakkab ı boyacılığı yapıyor. Başvuru tarihinden bir yıl önce, "bir hastane bahçesinde iki kadına, cinsel organ ını göstermesi" nedeniyle, "sarluntılik" suçu nedeniyle yarg ılanma aşamasında, sözkonusu davranışım ruhsal hastal ık sonucu olduğunu iddia etmesi ve bu konuda daha önceki tedavi başvurulanna ait tıbbi belgeleri beyanı üzerine, "ceza ehliyeti tespitine" yönünden de ğerlendirilmek amacıyla yollan& Geyran, Uygur Söz konusu kişinin, kadınların karşısmda cinsel organını göstermeye yönelik üstesinden gelemedi ği istek duyma ve olay sonras ında pişmanlık, utanç, suçluluk yaşama şeklinde belirtti ği yakınmalann 16 yaşından bu yana aral ıklı olarak sürdüğü ve cinsel fantazilerinde de mevcut oldu ğu, karşı cinse karşı cinsel ilgisi olmasına rağmen, uyarılma ve orgazm için söz konusu istek ve fantazilere gereksinimi olduğunun tespitine dayanarak, 1CD-10 kriterlerine göre "teşhircilik" tanısıyla değerlendirildi. TCK. 47. maddesinden asgari şeklinde yararlanmas ı yönünde sağlık kurulu raporu düzenlendi. Olgu 2: 77 yaşı nda, erkek, 2 çocuklu, emekli asker. 44 yaşında görücü usulü ile evlenmiş. Parçalanmış aileden gelen hasta, 12 yaşına kadar anne daha sonra baba ile yaşamış . Kendi evinde, mutfak penceresinden karşı apartmanda yaşayan mağdureye 2 kez cinsel organını gösterme ve cinsel içerikli mimik ve jestler yapması nedeniyle, sarkıntılık suçu nedeniyle ceza ehliyeti tespitine yolland ı. 48 Olgu 3: 33 yaşında, erkek, bekar, ilkokul mezunu, mesleği yok. Müştekinin ourduğu apartman asansör boşluğunda, 2 kez cinsel organ ını göstermesi nedeniyle sarkıntılık suçuna karşılık ceza ehliyeti tespitine yollan& Öyküden, 1983 y ılında "büyüklük, etkilenme ve kötülük görme" sannlan, i şitme varsanılan şeklindeki bulgularla başlayan hastalık sürecinin, o zamandan bu yana, düzensiz tedavi giri şimlerine rağmen aralıksız sürdüğü giderek sosyal uyum ve iş performansının kötüleştiği ve davranış bozukluklarının arttığı öğrenildi. Psikiyatrik muayenesinde, donuk kısıtlı affeksiyonunda zaman zaman - uygunsuzluklar tespit edildi. Çağnşımiarı kopuk, yanıtları amaçtan uzaktı, Düşünce içeriğinde blokaj ve fakirleşme mevcuttu, Çevre yönelimi çok k ısıtlı olan hastanın test muhakemesi ve sosyal muhakemesi bozuktu, Negativizm gösteren hastan ın kötülük görme sannlan olduğu tespit edildi. Kronik paranoid şizofreni tanısıyla değerlendirilen hastan ın, TCK 46. kapsamında değerlendirilmesi yönünde karar verildi. Olgu 4: 20 yaşında, erkek, bekar, ilkokul 2 terk, mesleği yok. Müştekiye, olay günü cinsel organ ını göstererek, cinsel içerikli mimik-jest şeklinde ifadeleri bulunan söz konusu ki şi sarkıntılık suçu nedeniye ceza ehliyeti tespitine yönelik de ğerlendirildi. Geyran, Uygur Saldırgan Cinsel Davranış Motivasyonu Olarak Peıversif Davranış, Adli Psikiyatrik De ğerlendirme Psikiyatrik muayenesinde, uzun ve karma şık cümleleri kavramakta zorluk çekti ği, hesaplama ve yapıp-çatma yetene ğinde yetersizliğinin olduğu, test-muhakemesi ve soyutlamas ının kısıtlı, genel bilgi dağarcığının oldukça fakir oldu ğu tespit edildi. Söz konusu olayla ilgili olarak s ınırlı içgörüsü olan hastanın, psikometrik tetkikinde. Wais'le IQ=65 olarak saptandı. Hafif derece zeka gerili ği tanısıyla değerlendirilen hastanın, TCK 47. maddesinden azami düzeyde yararlanmas ı yönünde karar oluşturuldu. Tablo 1. DSM III-R ve ICD-10 cinsel seçim bozukluklar ı (perversiyon, parafili) Eylemin ve dürtünün niteliğine göre yap ılan alt sınıflandırmalar' içerir. 1.Fetişizm 2. Fetişistik karşıt giysicilik (transvestik feti şizm) 3.Teşhircilik (ekshibisyonizm) 4. Cinsel gözetleyicilik (voyörizm) 5. Çocuğa cinsel sevi (pedofili) 6. Sadomazokizm 7. Çoğul bozukluklar 8. Sürtünmecilik (frottörizm) 9. Başka cinsel seçim bozuklukları PERVERSİF DAVRANİŞ ORTAYA KOYAN BİR OLGUNUN DE ĞERLENDİRİLMESİ L Dekstriptif tamya yönelik de ğerlendirme Olgunun, psikiyatrik s ımflandırmalarda tanımlanan şekliyle "cinsel seçim bozukluklan" kriterlerini karşılayıp karşılamadığına bakılır. 1. Eylemin sıklığı ve yoğunluğu 2. Psişik organizasyonda oynad ığı rol 3. "Ego" ile ilişkisi bağlamında tanımlanması gerekliliğine de işaret edilmektedir (13) . a DSM III R sınıfiamasında cinsel seçim bozukluklara tanısı için; • Perversif davran ışın en az 6 aylık süre boyunca olması, • Kişide yoğun perversif dürtü ve cinsel yönden uyarıcı fantazilerin olması • Perversif fantazi ve davran ışın tekrarlayıcılık özelliği göstermesi gereklidir lerde görülen bu bozulduklann tutuklular aras ında yürütülen çal ışmalarla klinik uygulamalara dayanan çalışmalarda belirtilenlerden çok daha fazla s ıklıkta olduğu düşünülmektedir (9) . Perversif davran ışların, deskriptif olarak eylemin ve dürtünün niteli ğine göre yapılan sınıfiandırmalarmın yanında; pe cy - Şiddet yönünden yap ılan derecelendirmede ise; 1. Sıkıntı verici perversif dürtünün oldu ğu, ancak perversif eylemin bulunmad ığı hafif, 2. Perversif dürtüye bağlı eylemin bulunduğu orta, 3. Tekrarlayan seferler perversif dürtüye ba ğlı eylemin olduğ "ağır" olgularda!) söz edilmektedir. ICD-10 sınıflandırmasında ise; 1. Perversif davran ışın tek cinsel dışavurum olduğu olgular 2. Uzun süreli ilişkileri içinde, aktif cinsel yaşamları ile eş-zamanlı olarak perversif eylemleri sürdüren, ilişkilerdeki çatışma dönemlerinde kontrol güçlü ğü yaşayacak boyutta, denetlenmesi güç, benli ğe yabancı (ego-distonik) perversif davran ışlar gösteren olguların ayrımı yapılmaktadır (Tablo 1). Cinsel seçim bozulduldarının temel belirtisi olan perversif davran ışın, partnerle yaşanan genital cinselliğe tercih edilen yap ısı vardır. Genellikle erkek- Perservif nitelikteki eylemler ya şamın özel bir döneminde (çocukluk gibi) ya da di ğer bir ruhsal hastalığın sonucunda, kişinin yaşamında sadece bir kez ya da belli bir zaman aral ığında tekrarlayan şekilde ortaya çıkabilirler. Bu dönemlerin d ışında kişi perversif nitelikteki eylem ya da fantaziler tan ımlanmaz. Psikanalitik çal ışmalar, herhangi bir ki şi ile yapılan bilinçaltı çalışmasında da, pervers aktivitelerin gösterilebilece ğini ileri sürer. Aynı kurama göre erken çocukluk döneminde, ağız-dil-dudak-anus gibi erotojenik bölgelerin yaygın deri duyumlannın, işitmekoklama-bakma ve gösterme gibi eylemlerin yaşattığı haz verici yaşantılar oto-erotiktir. D ış objeye yönelmeyen dürtü, komponent dürtü olarak fonksiyon görür. Çiftler arasındaki erotik deneyimler, psikoseksüel geli şimin erken dönemindeki uyanc ı ve haz verici olan bu erotojenik bölgelerin, cinsel birleşme ve orgazm amac ıyla yeniden servise sorulmasıdır (3) . Pubertal dönem biyolojik yap ıdaki değişikliklere eşlik eden genitalite ve orgazmik fonksiyonun ka49 Saldırgan Cinsel Davranış Motivasyonu Olarak Perversif Davranış, Adli Psikiyatrik De ğerlendirme Geyran, Uygur Tablo 2. Perversif eylemler b)- Perversif semptomlar 1. Pregenital süreçteki erken çocukluk deneyimleri 2. Pubertal süreç 3. Senilite 4. Kortikal lob sendromlan (diffüz ya da de ğil) 5. Psikoz 6. Zeka gerili ği 1. Pervers temalar olmaks ızın cinsel istek ve fantaziler yaşanmaz. 2. Semptomun nedensel bir krizle bağlantısı gösterilemez. 3. Ego sintonik/distonik (benli ğe yabancı ya da değil) formlarda olabilirler. 4. Tekrarlayıcılık ve devamlılık gösterirler. 5. Kişinin cinsel yönelimi etkilenmiştir. zanılmasını amaçlayan önemli psişik değişiklikleri ve kişilik organizasyonunun olu şumunu içerir. Pubertal dönemde yaşananlara benzer şekilde, biyolojik ve psişik dalgalanmanın yeniden ortaya çıktığı yaşlılık sürecinde, dürtüyü kontrole yönelik yetersizlikler ve zorlanmalar nedeniyle perversif eylemler görülebilir. II. eksen psikopatolojilerde (kişilik organizasyonlannda) başetme ve uyum yetilerinin zorlandığı yaşam krizleri ya da dönemlerinde perversif reaksiyon olarak, "perversif semptom" ortaya ç ıkabilir. Yine bu tip kişilik organizasyonlannda perversif semptomun gelişimin en erken dönemlerinden itibaren yap ıya katılan ve kişilik organizasyonunu bir arada tutan bir özelliği vardır. Tedaviye yol gösterici olarak nitelikteki değerlendirme dinamik anlamdadır. Perversif semptomun ortaya ç ıktığı "kişilik organizasyonunun" değerlendirilmesiyle ilişkilidir. Perversif belirtilerin ortaya çıktığı ve üst düzey kişilik organizasyonunu gösteren olguların, ağır narsistikantisosyal-borderline karakter patolojisi gösterenlerden aynştınlması tedavide önemlidir (5) . Kişide saptanan perversif aktiviteyi psikodinamik olarak değerlendirme, "pervers cinsel artivitenin" ki şinin karakter yapısı ile "nasıl" bir etkileşim içinde olduğunun anlaşılmasıyla mümkündür (Tablo 3). pe cy a Perversif eylemler, organik beyin hasarı ya da majör bir psikoz nedeniyle de ortaya ç ıkabilir. Organik beyin sendromlannda tan ımlanan kişilik değişiklikleri arasında "impulsivite ve yargılamanın kötüleşmesi" şeklindeki özellikleri de vard ır. Frontal Lob sendromlannda anti-sosyal, agresif davram şlarla birlikte teşhircilik eylemlerinin görüldüğü, "pseudopsikopatik tip (pseudomanik tip)", özgün olarak tanımlanmıştır ( 10). Az sayıda literatür, perversif davranış gösterenlerin EEG traselerinde, temporal lob anomalilerine daha fazla oranda rastlan ıldığına işaret etmektedir (9) (Tablo 2). Perversif eylemlerin tedaviye yol gösterecek bağlamda de ğerlendirilmesi Cinsel seçim bozukluklar ı a) Perversif reaksiyonlar b) Perversif semptomlar, olarak iki ayr ı başlık altında incelenmesi önerilmektedir (13) . a) Perversif reaksiyonlar 1. Kişinin cinsel yönetimi etkilenmemi ştir. 2. İntrapsişik gerginlikler, zorlama ve kriz anlannda ortaya çıkarlar. 3. Alışkanlık haline gelmiş, "çatışma çözücü" pattemlerdir. 4. Benliğe yabancı (egodistonik)dırlar. 5. Amaçlanan stabilizasyonu sağlamadıklan için, tekrarlayıcılık özelliği kazanabilirler. 6. Cinsel fantaziler içinde yer alabilirler. 7. Yaşam dönemlerine yayılan devamlılık gösterebilirler. 50 Klasik perversiyon literatüründe en s ık olarak tartışılan olgular, nevrotik semptom-formasyonuna benzer nitelikte perversif semptomun ortaya ç ıktığının gösterilebildi ği olgulardır. Bu bağlamda perversif semptom; dürtüyü kontrole yöneliktir. Kişiliğin bütününden izole edilmiş deneyimler şeklinde yaşanan patolojik bir savunma mekanizmas ıdır. Dö- Tablo 3. Psikodinamik formulasyonda perversif semptom 1. Nevrotik semptom-formasyonuna benzer nitelikte pervers semptom-formasyonu 2. impulsive eylemlerde (impuls nevrozlarında) görülen pervers semptomlar (Kernberg, 1975) 3. Pervers karakter yapılan Geyran, Uygur Saldırgan Cinsel Davranış Motivasyonu Olarak Perversif Davranış, Adli Psikiyatrik De ğerlendirme nemsellik ya da tekrarlayıcılık özelliği gösterebilir. Kişilikte yabanc ı bir element olarak ortaya ç ıkan semptomun dışında kalan kişilik boyutlarıyla belirgin bir karşıtlık içinde olduğu görülür. Ego'ya yabancı ve acı veren deneyimlerdir. şinin hareketleri üzerindeki kontrolünü ve iradi fonksiyonlanm etkileyen bir "ruhsal bozukluk" sonucu olup olmadığının araştınlmasıdır. Tartışmanın başlangıcında, "ceza ehliyetini" değerlendirmede esas alınan 2 temel yaldaşımm hatırlanması yararlıdır. Çok daha az sıklıkta görülen, di ğer bir grup olguda ise, perversif semptomatoloji, self-kavram ıyla bütünleşmiştir. Bu grup olgular, "pervers karakter yapıları" olarak ifade edilirler. Bu olgularda perversif semptom, fragmenter (parçal ı) nitelikteki psi şik yapıyı birarada tutan bir ba ğlantı gibidir. Kişinin "nonperversif kompansatuar" ba şka herhangi bir başetme stratejisi yoktur. Tipik nitelikteki perversif istek, dürtü ve eylemler ki şiliğin bütün alanlarını az-çok istila etmiş olduğundan, olumlu bir yaşam deneyimi olarak tanımlanırlar. Kişi sosyal rolünü ve çevre ile ilişkilerini zedeleyen bu tür davram şlarına karşı aşırı savunucu tutum ve inkar tepkisi göstererek kendini ve davranışlarını başkalanna kabul ettirmeye çalışılır. 1- M'Naghten (1843) kurallar ına göre suç sırasında kişinin; a) Yapmış olduğu eylemin niteliği ve yapısını bilmemesi ya da, b) Yanlış birşey yaptığını bilmemesi "ceza sorumluluğunu" kaldım.. pe cy a Bu formulasyon, davalımn "bilme-anlama kapasitesinin değerlenclirilmesini esas alan bir yakla şımdır. Kişinin entellektüel ve bilişsel olarak yaptığı eylemi değerlendirme kapasitesindelçi yetersizlik ya da sapma olup olmadığının saptanmas ı yoluyla tıbbi kanat oluşturulur. Türk Ceza Yasas ında M'Naghten kurallarına dayanarak ceza ehliyeti tart ışılmıştır. Tekrarlayacılık, devamlılık gösteren törensel (ritualize) eylemler şeklinde ortaya ç ıkmayan diğer bir grup perversif davran ışlar gösteren olgularda yaşamın başka alanlarında da gösterilebilen impulsif eylemler vardır. Perversif semptomatolojinin e şlik ettiği ancak yaşamın her alanında dürtü kontrol güçlüğü saptanan (impuls nevrozlan) (5) , bu tip olgular kişilik yapılarının fragmenter özelliğinden dolayı, dürtünün yoğunlaştığı hemen her yaşam alanında ciddi bir yetersizlik ve dirençsizlik gösterirler. Kontrol ile ilgili yetersizlik davranışın izole bir alanında (cinsellik) değildir. Dünü kontrol bozuklu ğunun yaşamın her alanına bozucu yönde müdahale etti ği gösterilebilir. Y ıkıcı-bozucu nitelikteki eylemler, kişiliğin üretken ve kompanse edici savımmalannın yokluğu nedeniyle, yaygın bir yaşam tutumudurlar. Kişilik yapısındaki perversif elementlerden, nonperversif elementleri ayrıştırmak zordur. Bu tip kişiler sıklıkla polimorf pervers eylemler gösterirler. Cinsel suçlular aras ında sık görülen pervers eylemler, genellikle bu grup kapsamındadırlar. Perversif eylemlerin adli psikiyatrik karara yönelik değerlendirilmesi Adli psikiyatrik değerlendirmede amaç söz konusu "suç" sırasında ortaya ç ıkan perversif eylemin ki- 2- American Law Institute (ALI) (1950) olarak adlandmlarak, Modem Penal Code taraf ından önerilen alternatif fomıulasyonda ise, "karşı konulamazısrarlı" dürtü zorlamas ı etkisiyle .ortaya çıkan suç davranışmın, ceza ehliyeti yönünden de ğerlendirilmesi tartışması gündeme getirilmi ştir. Bu bağlamdaki tartışmada bilme ve anlamayı etkileyen duygusal sürecin (emotion), ki şinin değerlendirme kapasitesini etkilediği vurgulanarak "iradi yakla şım" eklenmiştir. Bu yaklaşım, insan düşünce ve davranışlarının daha kapsamlı ve geniş görünümünü içerdiği için, hukukçular tarafından eleştirilmiştir. Amerikan Psikiyatri Birliği (1983)'de, "irade" hakkındaki bilirkişiliğin davalının anlama ve değerlendirme kapasitesiyle ilgili bilirkişilikten çok daha fazla karışıklığa yolaçma riskini vurgulam ıştır. Comprehensive Crime Control Act' ın son bölümü olan The Insanity Defense Reform Act (1984), "değerlendirme" terimini koruyarak, M'Naghten standartlanmn modifikasyonunu önermi ştir. Sonuç olarak ceza ehliyeti de ğerlendirmesinde temel olarak al ınan (3) unsur, şu şekilde tanımlanır (Shah S, 1986). 1) Söz konusu ruhsal bozukluk kanunda tan ımlanan şekilde, eylem s ırasında kişinin bilme-anlamaalgılama-değerlendirme ve davranma kapasitesini etkilemiş olmalıdır. 51 Saldırgan Cinsel Davranış Motivasyonu Olarak Perversif Davranış, Adli Psikiyatrik De ğerlendirme 2) Kanun çerçevesinde tan ımlanan şekilde yetersizliğe neden olan, bilme-anlama-alg ılarna ve davranma kapasitesindeki kayıp bir ruhsal bozuklu ğun sonucu olmalıdır. 3) Ruhsal bozukluktan dolay ı ortaya çıkan kapasite kaybı ile suç davranışı arasında nedensel bağlantı ve ilişki, doğrudan ve açık olarak gösterilmelidir. Bu esaslara dayanarak 2-3-4 numaral ı olgulanmızda, "bilme-anlama ve de ğerlendirme kapasitesini" bozan ruhsal bozukluk sonucu, ki şinin eylem sırasında akıl ve hareket serbestisinin ortadan kald ığı ya da önemli derecede bozuldu ğu şeklinde tıbbi kanaat oluşturulmuştur. Bu olgularda "bilme ve anlama ve değerlendirme kapasitesini" bozan ruhsal bozukluğun "iradi" fonksiyonlarda da kapasite kayb ı yarattığı düşünülmüştür. Perversiyonlar, "iradi yetersizlik" şeklindeki tek bir fenomene bağlı olarak ortaya çıkan nozolojik antiteler değildir. Perversif eylemin ortaya ç ıktığı bir olguda iradenin ısrarlı niteliği olan dürtü, istek ve fantaziler sonucu etkilendiğinin gösterilmesi ya da bu tarz suç işlemiş sanıkların sadece kişisel isteklerini doyurmak amac ıyla (iradi bir davranış şeklinde) eylemlerini ortaya koyduklann ın gösterilmebilmesi zor ve tartışmalıdır. Bir grup perversiyon olgusunda eylem s ırasında artan bir dürtüsel gerginlik tammlanmaktad ır. Suç sonrasında ise, moral suçluluk yaşanır. Artan dürtüsel gerginliğin, (psikodinamik olarak altta yatan çatışma ve anksiyetenin yo ğunluğuna bağlı olarak), suç davraışının motifi olan perversif eylemi ortaya çıkardığı bir grup olgularda, davran ışların kontrolü ve düzenleyebilme becerisinin (iradenin) hasara u ğradığı düşünülmektedir. Perversif nitelikteki cinsel tercihlerini do ğal olarak gören ve savunan başka bir grup perversiyon olgusunda (pervers karakter yap ılan) ise, tercihlerin iradeyi etkilemediği, kişide çatışma ve gerginlik yaşatmadığı belirtilmektedir. Bu tip olgularda yargılama ve moral de ğerler yetersizdir. Eylemlerini zararsız görürler. Tercihlerin "iradi fonksiyonlarda" zorlanma yaratmadığı pervers karakter yap ılan, kişilik bozukluklarına benzer nitelikler gösterirler. Tedavi dirençleri yüksektir. İngiltere'de, tedavi direnci yüksek olan ruhsal bozukluklar ın ruhsal hastalık savunması bağlamı dışında ele alınması önerilmiştir. Benzer şekilde yasalanmızda, kişilik bozukluğu şeklindeki ruhsal sorunları olduğu saptanan sanıkların ceza ehliyetinin tam oldu ğu yönünde kanaat belirtilmektedir. pe cy a 1. olguda ise, söz konusu ruhsal bozukluk sonucu ortaya çıkan " ısrarlı istek ve dürtünün" etkisiyle, kişinin iradi fonksiyonlarını n önemli derecede etkilendiği, bilme ve anlama kapasitesinde herhangi bir kayıp olmamasına rağmen, davranışların kanuna uygun şekilde düzenleme becerisinin yitime uğrad ığı hareket serbestisinin kalktığı yönünde karar olu şturulmuştur. Geyran, Uygur Bazı ruhsal bozukluklar, suça kadar giden istekleri sıralar ve tercihleri olu ştururlar. Bütün insanlar ın istekleri vardır. Ancak, sadece baz ı kimseler, isteklerini suç eylemine dönü ştürürler. Karakter, mood, entoksikasyon, suç tarihinden k ısa bir zaman önce geçirilen psişik zorlanma ve yüklenme durumlar ı, söz konusu davranıştan beklenilen cezanın niteliği ve şiddeti, ait olunan kültür ve alt grubun özellikleri gibi faktörler, isteğin (zihinsel bozukluktan gelip gelmediğine bakmaksızın), suçun işlenip işlenmeyeceğini belirler. Pervers olgularda ısrarlı nitelikteki dürtü, istek ve eyleme neden olan ruhsal bozukluk, kiş inin kendisinden (self-induce) kaynaklanmaktadır. Söz konusu olgulardaki ısrarlı istek ve motivasyonlardan farkını göstermek önemlidir. Bu tip olgularda klinisyenin oluşturaca ğı kararın tek dayanağı, başka diğer durumlarda da varl ığı gösterilen benzer istek-dürtü ve fantazilerle uyumlu bir ya şam öyküsünü saptamaktır (2) . 52 Sonuç olarak bütün yaşam alanlarına yayılan niteliği gösterilebilen dürtü kontrol bozukluklar ında ve yine perversif semptomun bütünle şmemiş kişilik organizasyonunu birarada tutan niteli ğinin gösterilebildiği alt düzey kişilik organizasyonlannda (antisosyal, narsistik-borderline) saptanan perversif davranışların, "ruhsal hastalık savunmas ında" ceza sorumluluğunu kaldırmayacağı yönünde oluşturulan tıbbı kanaatin uygun olduğunu düşünüyoruz. Oluşturulacak kararın temel dayanağı eylemin, zorlayıcı ve ısrarlı nitelikteki dürtünün bask ısı sonucu ortaya çıkması, kişide gerginlik ve sıkıntı duygusu yaratan Geyran, Uygur Saldırgan Cinsel Davran ış Motivasyonu Olarak Perversif Davranış, Adli Psikiyatrik De ğerlendirme dürtü boşalımı sonucu suçluluk ve pişmanlık yaşandığının gösterilmesi, eylemin en erken çocukluk dönemlerinden beri fantaziler ve özdoyum sürecinde gösterilebilen tekrarlay ıcı niteliği olması ya da kişinin uyumlu ve olağan yaşam seyri sırasında herhangi bir psişik zorlanma ve yüklenmeye ba ğlı dürtü kontrolündekiki zayıflama ve beceriksizli ğe bağlı ilk kez eylem olarak d ışa vurduğunun gösterilebilmesi gereklidir. SONUÇ Yine bu bağlamdaki bilirkişilik uygulamalarının dayanaklannı tartışmak ve oluşturmak zorunda olduğumuzu düşünüyoruz. KAYNAKLAR 1. American Psychiatric Association. Statement on the insanity defense insanity defense work group. Am J Psychiatry 140:68188, 1983. 2. Dietz EP: Mentally disordered offenders. Bradford WJ (ed). Philadelphia, Pensylvania, WB Saunders Company 593-51, 1992. 3. Freud S: Three essasys on the theory of sexuality. In the standart edition of the complete psychological work of Sifrrıund Freud. Vol. 7, Translated and edited by Strachey J London, Mogart Press 123-45, 1905. 4. Fauk Malcolm Basic Forensic Psychiary. Oxford, Blackwell Scientific Publications 24-50, 1991 (2. bask ı). 5. Gabbard GO: Psychodynamic psychiatry in clinical practice. Washington DC, American Psychiatric Press Inc 227-43, 1990. 6. Halleck SL: Criminal responsibility. Frances AJ, Hales ER (eds). Washington DC, American Psychiatric Press Inc 451-65, 1988. 7. Kerberg O: Severe personality disorders. Newyork, Library of Congress Cataloging in Publication Data. 3-77, 1986 (2. bask ı). 8. Amerikan Psikiyatri Birli ği. Mental bozuklukların tanısal ve sayısal el kitabı. Gözde geçirilmiş üçüncü baskı (DSM III-R). Çeviren. Köroğlu E, Hekimler Yayın Birliği, Ankara 1989. 9. Lo Piccola Praphilias: Current psychiatric therapy. Dunner DL (ed). Mexico, WB Saunders Company 339-46, 1993. 10.Ludwig MA: Principles of clinical psychiatry. London, Collier Mac-Millan Publishers 337-49, 1980. 11.Ruhsal ve Davranışsal Bozukluklar Sınıflandırması . ICD-10. Öztürk O, Uluğ B (Yayın yöneticileri). Ankara, Türkiye Sinir ve Ruh Sağlığı Derneği Yayını, 1992. 12. Rooth G: Exhibitionism: an eclectic approach to its management. Crown S (ed). Cambridge. Library of Congress Cataloging in Publication Data, 199-206, 1984 (2. baskı). 13.Schorsch E, Galedary G, Haag A, et al: Sex offenders. Dynamics and psychotherapeutic strategies. Berlin, Heidelberg Springer-Verlag, 1990. a Ceza ehliyetinin etkilendiği yönünde kanaat belirten bilirkişinin, sanığın tedavisi ile ilgili düzenlemeyi de önermek şeklinde sorumluluğu vardır. Amaç sadece sanığın toplumun genel ahlak ilkelerini zedeleyen eyleminden dolayı cezalandırılması değil, aynı zamanda tedavisi yoluyla eylemin tekrarlama riskinin kaldırılması ve bu şekilde hem toplum (hedef kitlenin) korunmas ı hem de sanığın topluma kazandırılması şeklindeki karşıt gibi duran sonuçların sağlanmasıdır. Perversif nitelikteki özel bir grup cinsel suçta, samğın sadece cezaland ırıln-ı asının yeterli ve yararl ı olmadığını düşünüyoruz. Yaşamın her alanının yayılan ve yasalarla çatışan eylemler ortaya koymayan ve de toplumsal ve aile ilişkileri, iş becerileri düzgün olduğu gösterilebilen bu olgularda cezaland ırmanın, sanık ailesi içinde eklenen örseleyici bir yan ı olacaktır. Bu tip olgularda, mağdurun aldığı fiziksel zarar da gözönüne alınarak, "zorunlu tedavi; zorunlu tedavi ve indirimli ceza" şeklindeki yaklaşımların uygulamalara alınmasının gerekli olduğunu düşünüyoruz. pe cy Adli psikiyatri uygulamalar ında, bilirkişinin temel konusu sanığın ceza alıp almaması noktası değildir. Psikiyatri uzmanı moral değerler ve ceza yasalar ı dışındaki konumunu koruyarak, temel amac ını kişinin ruhsal durumunun de ğerlendirilmesi olarak belirlemelidir. Batı ülkelerinde cinsel seçim bozuldu ğu tanısıyla değerlendirilen sanıklarda olguya özgü karar oluşturmak esas ına dayanarak, indirimli ceza ve zorunlu tedavi uygulaması benimsenmiştir. Bu gibi durumlarda bilirki şi tedavi önerdiği perversiyon olgusunun tedaviden yararlanma olas ılığını da değerlendirin. Davalı durumundaki sanığın da, bilirkişinin oluşturduğu kararın sonuçları ve alternatifleri hakkında bilgilendirilmesi gerekmektedir. Sanık, önerilen tedavi sürecinde alaca ğı sorumluluk, tedavinin niteliği (uzun yıllara yayılması, sık kontrol muayeneleri) ve de tedavi sonucundaki ba şansızlık ve nüksün yasal çerçevedeki kar şılığının ne olduğu konusunda ayrıntılı bilgilendirilrnelidir. 53