isl:imiyat 7 (2004), sayı 4, s. 205-216 Müslüman Modernleşmesi Üzerine NECDET SUBAŞI YRD.DOÇ.DR., MUGLA Ü. FEN EDEBİYAT FAK. FELSEFE BÖL. özer Bu makalede, Müslüman toplumun modemleşme deneyimi açısından bir tasviri yapılmakta ve geleneksel dünyanın kavramsal şemalanyla artık açıklanamayan yeni bir durumun anlaşılması amaçlanmaktadır. Modernleşme bağlamında ortaya çıkan yeni hayat tarzlan, dinsel yaşamın temel parametrelerini de dönüştürmüşrür. Hiç kuşkusuz bu etkilenme müslüman dünyası için de geçerli bir fenomendir. Makalede, söz konusu değişim, Müslümaniann Türkiye özelinde somutlaşan görüntülerine odaklanılarak ele alınmakta ve mevcut durum tartışmaya açılmaktadır. anahtar kelimeler Modernleşme, Müslüman modemliği, Türk modernleşmesi, Sekülerleşme, Laiklik, Dirısellik, Din- darlık, İslamizasyon •slam ve modernite I lardan beslenmektedir. tartışmalan Müslüman toplu~ann yaşadığı farklılaşma­ B~ bağlamda modernleşme, Müslümaniann modern- leşme bağlarnındaki deneyimlerini özetleyen bir kavramsaliaştırma önerisidir. Tipik bir Müslüman, modemlikle İslam arasında ilişki kurulmasını her zamaın kerih görür. Bu nedenle modernleşmede içkirı olan ana ternalann İslam'la iliş­ kilendirilmesi çok kere sorun yaratır. İslam aşkın bir dindir; modernleşme ise insanı merkeze alan seküler bir faaliyettir. İslam'ın modernleştirilmesine ilişkirı her öneri, zaman zaman dinin reforma tabi tutulmasına ilişkirı politikalarda olduğıı gibi şiddetle reddedilir. İdeal bir dinsellikte, İslam'ın modemleştirilmesi projesine asla sıcak bakılmaz. Dini modemleştirme projesi" son tahlilde dindışı bir dünyanın tasarrufu olarak kodlanır. Modern deneyim İslam'la Müslüman arasındaki farkı belirlemede oldukça zayıf kalmıştır. Kişisel düzeyde entelektüel yönelişlerini, Batılı paradigmalar eş­ liğinde sürdürenler, sadece Müslümaniann değil bağiandıldan dinin de pekala islamiyat 7 (2004), 206 sayı 4 modernleşebileceğinden söz ederler. Bu öneriyi meşrutaşurma çabasında dikkat çeken cesaret, aslında epistemolojik düzeyde gerçekleştirilen değişimlerle ilişkilendirilebilir (laroui, 1993). Öte yandan bu öneriyi seslendirenterin toplumsal bağlan ve dindarlada ilişkileri oldukça suudı ve karmaşıkur. İslam'ı modernleştirme çabası, çok kere oryantalist bir teşebbüs olarak değerlendirilir. Dine ve orijinine yapılan her müdahale, a~ça reddedilii. Buna karşılık tipik bir Müslüman, sosyal hayatın etkilerine sonuna kadar açıktır. Hatta onun değişimi bazen de ısrarla talep edilir. Yeni koşulların ortaya çıkardığı dönüşüm, bir din olarak İslam'ı değil, dindan sarsınaktadır (Özdalga, 1998; Toprak, t.y.). İslam modernleşmesinin imkansızlığı üzerindeki geleneksel-dini hassasiyet bugi:in yer· yer aşınmış olsa da, yine de aslolan Müslüman tavn ve onun modernleşme karşısındaki rurumudur. Hatta temel problem, modernleşmeye dinsel bir aktör olarak katılan Müslümanların konumudur. B<!-tılılaşma ve Modernleşme: Birleşen Yollar Modernleşme, Batılılaşma sürecinde, Türk toplumunun birincil gündem maddesi haline getirilmiştir. Modernleşmeyle Batılılaşma arasındaki ilişkisellik, toplumsal tarihimizde dikkat çekici bir fenomendir. İkisinin de genellikle ortak bağlamlarda kesiştiği görülür. Popüler kullanınılannda Batılılaşma, çok kere modernleşme için elzemdir. Modemlik Batı'da ortaya çıkan, gelişip olgunlaşan değerlerin bir skalası olarak önem kazanır. Eğer modernleşme tek başına bir amaç ise bunun biricik araa Batılılaşma olacaktır. Türk modemleşmesi bu nedenle bir Batılılaşma öyküsü içinde gelişir. Hatta Batılılaşmayla modernleşmenin yolu açılmaktadır. Türk modernleşmesinde din her zaman problemlidir. Dinin kesiştiği toplumsal yapılar, modernleşmenin gidişatını kolaylaştıncı bir öğe olarak görülmez (Pultar, 2003: 54). Nitekim Batılıtaşmaya yönelik olarak ortaya çıkan eleş­ tirel karşı çıkışlar da, gericiliğin ve arkaik düzen özlemlerinin birer yansıması olarak değedendirilip reddedilir. Böylece gericilik, arkaik düzen özlemcilerinin ve dini, ayncalıklı bir söylem olarak kullananların biricik sıfatı olur. Mo~"" leşme uzunca bir süre din karşıtı söylemler için kullarulmışur. Moderrueşme yanlılan, bu yolda engel olarak gördükleri her birimi, özellikle de dini reddetmekten çekinmernişlerdir. Bu birimler arasında din, ön sırada yer almaktadır. Geleneksel zihniyet yapılan, örf, adet ve hiç kuşkusuz din, modernleşme karşıtı söylemlerin kaynağı olarak görülmekle kalmaz, aynı zamanda da reddedilir. Dinin modernleşme ekseninde ele alınışı, genellikle onun olumsuz bir şe­ kilde tanımlarırnasıyla biçimlenir. Çünkü din, öteden beri anti modem bir söylemdir ve bu nedenle de hiç kuşku duyulmaksızın üstüne gidilmelidir. Batılılaşmayı meşrulaştırma çabası, Osmanlı modernleşmesinde dine araçsal bir rol yüklemekle başlamışur. Ancak bu destek, Batı karşısında kendini koruma reflekslerinin bir zorlaması olarak dikkat çeker. Günümüzde ise durum oldukça farklıdır. Dini, modernlik dolayımında ele alma girişimi yakın zamanlarda daha sık gündeme gelir. Dinin modernleşmenin başat bir öğesi ola- Müslüman Modemleşme.si Üzerine 207 bileceğine ilişkin tema, rasyönel dinselliğin öne çıkardığı bir eğilim olarak dikkat çekmeye başlar. Öyle ki, artık çağdaş İslam hareketleri içinde modernliği olumlayanlann varlığı da onu reddedenler kadar gür çıkmaya başlamıştır. Modemliği onaylama, İslam'ın öreden beri modem olan tabiarını deşifre etmeye ve kanıtlamaya çalışır. Osmanlı modernleşmecilerinin İslam'ı ilerlemeyle ilişki­ lendiren söylemleri yeniden güncellenir ve İslam böylece modernliğin başat bir öğesi biiline getirilir. Öyle ki giderek dinsiz bir modernleşmenin imkanı yoktur, bu çerçevede İslam da bir din olarak modernleşmeyi tarolayan bir öğeye dönüştürülür. Sonunda modernleşme teşebbüslerinin dinselleşmesi söz konusu olur. Kara'nın belirttiği gibi (200lb: 184), esas it.ibarıyla en geniş manada dini alanı tahrip etmeye, zaafa uğrarmaya, gerilere doğru irmeye, dönüştürmeye müteveccih olan modernleşme teşeb­ büslerinin nasıl olup da bizde aynı zamanda dini bir hüviyete büıündüğü sorusu, bugün de dün olduğu gibi hayati bir sorudur. Böylece modem Müslüman, modemist Müslüman ve modem İslam gibi yegündelik hayatımız içinde gezinmeye başlar. Türk modernleşmesi Osmanlı dinselliğiyle de sorunlu bir geçmişe sahiptir. Osmanlı'nın dinsel müşternilatı, gerekli 'ilerleme'yi sağlayamamış; din, muasır devletlerle rekabet hususunda, hanedanın modem taleplerine çoğu zaman ayak bağı olmuştur. Bu nedenle çağdaşlaşma projesinin Osmanlı toplumsal yapısındaki görünümü, dinin işlevselliği hususunda yeterli bir açıklama sunmaz. Aslında Osmanlı modernleşmesi, özgül bir BatıWaşmayı ümmetin kurtuluşu için gerekli saymıştır. Ne var ki bu Batılılaşma, her şeyden önce kendine özgü oluşoyla dikkat çeker. Batı'nın fenni alınacak ancak ahlakı reddedilecektir. Merkezinde dinsel hassasiyerlerin etkin olduğu bu niyetin gerçekleştirilmesinde Batılılaşma hiç kuşkusuz sadece bir araç fenomendir. Hatta bu yoldaki adım­ lann meşruiyeti için de sık sık dine başvurulur ve Din-i Mübin-i İslam'ın esenliği için Batılılaşmadan medet umulur, bu yöndeki projeler daha fazla vakit kaybetmeksizin hayata geçirilir. Ancak, kabul etmek gerekir ki "prangalarJar!: la devlete bağlanan resınl İslam, Batı etkisinden doğan problemlere hiçbir orijinal çözüm üretemezdi" (Mardin, 1991: 108). Cumhuriyet modernleşmesinde ise durum tam tersi istikamette olmak üzere yön değiştirrniştir. Artık modernleşme asıldır ve din gerektiğinde bu niyet için kullanılabilecek bir işieve sahiptir. Asıl hedef çağdaş uygarlık seviyesini yakalamaktır, bu hedefın kendisi bile modemliğin bir parçasıdır ve ancak Batılılaşmayla bu hedefe sağ salim ulaşılabilecektir. Yeni rejimin modernleşme konusundaki ısran karşısında, çok geçmeden, toplumsal adet ve geleneklerin dinsel ifadelerle gerekçetendirilmiş bir tepkisini bulacaktır. Geleneksel muhalefet de, güneellenmiş itirazlarını dinsel bir söylem eşliğinde kuracaktır. "Din elden gidiyor" şeklinde sloganlaştınlan kaygılar, dinsel duyarWıklan harekete geçirmekte gecikmez. Modernleşmeye karşı direnç gösteren geleneksel-topni kavramsallaştırmalar isliimiyfic 7 (2004), sayı 4 208 turnsal refleksler, karşılannda Cumhuriyet'in kendi referans sistemini harekete geçiren karşı çıkışlan bulacaktır (Reed, 1995). Modemliğin Teminatı: Moderrıleşme, Laiklik ve Sekülerlik Bau'run kendi toplumsal dönüşümünü gerçekleştirdiği süreçlere eder. Gelenekle örtüşen din, moderrıleşme bağlamında hızla gözden geçirilmiştir. Verili dinin moderrıleşme karşısındaki konumu, toplumsal alandaki uzun tartışmalara, çekişme ve kamplaşmalara yol açar. Öyle ki, bir anlamda modernleşmenin tarihi, din karşıtı söylemlerin tarihi·olarak da anlaşılır. Modem insan, din kavrarruru da yeniden dönüştürmüş, Tann'run ve kutsalın yeni bir okuması ancak bu konsept içinde mümkün olabilrnişlir. Moderrıleşmeyle birlikte, gündelik hayaun yeniden düzenlenmesi amaçlanır. Bunun için de iki temel kavramın kullanıma sokulduğu görülür. Bunlar laiklik ve sekülerleşmedi~. Bau'nın kendi tarihinde dine ilişkin farklı deneyimlerine vurgu yapan bu kavramlann, giderek birbirini tamarrılayan bir ortak çerçeveye sahip olmalan ilginçtir. Laiklikle dinin devlet işlerinden elini çekmesi öncelenirken, sekülerlikle de dinin gündelik hayat içindeki görünürlüğünün azaltılması hatta zayıflaulması hedeflenmektedir. Türkiye söz konusu olduğun­ da ise, günümüzde laiklikle, dinin siyasal bir referans olmaktan çıkanlması hedeflenirken, sekülerizmle de dinin toplumsal hayattan anndırılması arzulanır. Sonuçta hem laiklik hem de sekülerizm, toplumun siyasi hayaunda dinin etkisini belirlemeye yönelik olarak kullanılan birer şifre kelimedir (Faik, 2003: 57). Devleti ve gündelik hayau dinselliğin çekim gücünden koparan politik irade, kamusal hayau sağlarrılaşuracağından emindir. Türk modernleşmesinde laiklik, dinin devlet işlerinden aynşmasıdır. Ancak, bu niyet, amaca ulaşılması için yeterli görülmemiştir. Çünkü İslam, gündelik hayau kurma ve kuşatma konusunda oldukça dünyevi sayılabilecek özgül bir boyuta da sahiptir. Bu nedenle İslam'ın gündelik hayata ilişkin bağlayıa tek{ı­ lerinin kırılması da gerekmiştir. Tarihsel veriler ve sosyolojik göstergele;, bunun tam da söz konusu niyete uygun bir şekilde gerçekleştiğini kanıtlamaktan uzaktır. Toplumun dinsel aidiyetlerinden uzaklaşunlmasına ilişkin radikallaiklik uygularnalan, geleneğin dinselle buluşan arka planı karşısında hızla gerilemiştir. Türk politik yaşamında laikliğin kazandığı yeni anlamlar ve dinselliğin sekülerleşmesi şaşırucı bir şekilde İslam'ın ve modemliğin karmaşık ilişkilerin­ den doğan melez desenleri ortaya çıkarmıştır (Göle, 2000). Türk modernleşmesinin kendine özgü bir yönteme sahip olduğu her zaman iddia edilmiştir. Bu iddialarla, Osmanlı modernleşmesinden farklı olarak modem Türkiye Cumhuriyeti'nin, dinin siyasi ve kamusal rollerini özenle yok edecek bir dizi karan hayata geçitdiğine vurgu yapılmaktadır. Hatta bu yaklaşım­ Iara göre, ne olursa olsun, devletle dini kururnlar arasına koyduğu mesafeye rağmen, laiklik hiçbir şekilde, her tür dini inanan korkusuzca müsamaha göreceği modem, Baulı bir dini özgürlük kavramı getirmemiştir (Hodgson, 1993: işaret Müslüman Modemleşmesi Üzerine 209 III/287). Bu bağlamda Diyanet İşleri Baş~anlığı'run ortodoks laiklik stratejisi içinde sık sık göze battığından söz edilirken, yanı sıra imam hatip liselerinin varlığı da Tevhid-i Tedrisat Kanunu çerçevesinde tutarsız bir uygulama alanı olarak değerlendirilmektedir. Nihayet dinin, gündelik hayatta değişik ima ve eylemlerle kendine daha somut şekillerde yer edirırne çabalan da bu eksen içinde değerlendirilmeye devam etmektedir. Kültürel alt üst oluşlarla açıkça ortaya çıkan bu muğlaklık, başlangıçta dinselliğin tabiatıru dönüştürmekten çok, onu yok etme havasından kaynaklanmıştır. Bu bağlamda halk İslamına ilişkin kültürel/dinsel yapı ve göstergelerin üzerine ısrarla gidilmiş, yüksek İslam'a ilişkin mekanizmaların toplum nezdindeki imajlan sarsılmış, var olan prestijleri de ya yok edilmiş ya da elden geldiğince aşındınlmıştır. Aslında modernleşme yolundaki bu kararWık, çağdaş ve müreffeh bir dünyaya, kararlı bir şekilde ulaşma azınini ortaya koyar. Hedef Batı'dır ve modernleşme uğrunda hiçbir engelin varlığı, ne meşru kabul edilir ne de himaye görür. Türkiye'nin bir hayli çalkantılı Batılılaşma serüvenini, diğer Müslüman toplurnların ulusal deneyimleriyle ilişkilendirmek zordur. Türk modernleşmesinde Batılılaşma artık içkin bir temadır ve gelişmeler, yönetici seçkinterin her kertede bir kaybediş olarak kodlanan bu atmosferden kurtulma çabalarını yansı­ tır. Arap ya da Hind Müslümanlannın çoğunda içkinleşen modernleşme siyaseti ise, gerçekte sömürgeci bir talebin yansıması olarak vücut bulmuştur (Voll, 1991, 1995). Batılı sömürgeci tahayyül, Müslüman toplumunu kendi değerleri­ ne aşina kılarak dönüştürmeyi amaçlar; buna bağlı olarak ortaya çıkan İslami anlayışlar da, her zaman modernliğin evreninde şekillenir. Türk modernleşme­ sinde ise din, yeni bir ulus yaratmak için seferber edilir. Din artık işlevseldir ve yeni bir kültürel aidiyetin başat teması olarak sıklıkla kullarulır. Misak-ı Milll etrafında takviye edilen ulus devlet fikriyatında, din araçsal bir seçenek olarak tasarlanmıştır. Ancak buradaki tahayyülün, sömürged bir tahayyülden kesinlikle uzak olduğunu da asla unutmamak gerekir. İhmalkar Modernlik, Talepkar Dinsellik Türk modernleşmesi, merkez-kenar dikatomisi içinde gerçekleşir. Merkezin kenara hakimiyeti zaman alır. Türk modernleşmesinde Kemalizm, laiklik ve sekülerlikle aynı potada işlenir. Türkiye için sekülerizrn, Kemalizm ile müteradif bir hale gelir (Faik, 2003: 56). Toplumun geleneksel aidiyet zinciri, modernleş­ me bağlamında kınlmaya çalışılır. Her şeye rağmen bir birikirnden bir başka­ sına kayma operasyonu, yine de göründüğü kadar tamamlanmış ve sarih değildir (Hodgson, 1993: III/288). Dinin retoriğine müdahale edilse bile, İslam'ı modernleştirme çabası başarılı olmaz. Dinde reform çağrısı bu arayışın tipik bir işaretidir. Dine müdahale olarak değerlendirilebilecek bu girişim, kitlesel dindarlığın kursalla temas noktalarını artırmaya yarar. islamiyat 7 (2004), 210 sayı 4 Devletin ve siyasi iktidarların temel kaygısı dinin, modernleşme çağrıianna bir ayak bağı olmasını önlemektir. Osmanlı modernleşmesinde pek çok 'ayet' ve 'hadis' modernleşme politikalan için seferber edilmiştir. Ancak bu seferberlik, modem Türkiye Cumhuriyeti'nde dine bir ayrıcalık hatta bir ihtiyaç duyulması anlamına gelir. Modernleşme politikalan hayata geçirilir; ancak, radikal çıkışlardan asla geri adım auJmaz. Toplumun derin hissiyarı dönüştürüi­ rnek istenir. Eğitim ve öğretim, bilginin yeni organizasyonu, yeni değerlerin kabulü, dinselliğin gücünü kırmak için öne çıkarılır. Gerçekten de, karşı modernleşmecilerinin resmi tutumu, dinln de diğer her şey gibi BauJılaştınl­ ması gerektiği şeklindeydi. Devlet elbene laik bir kurum olmalı ve din de bireysel vicdanla ilgili kişisel bir mesele halini almalıydı. Bu, İslam'ın devletle olan ilişkisinin kesilmesiyle fazlasıyla başanldı. Ama ayrıca, modem vatandaşların İslam'a karşı Batılı bir tutum takınmaları da ümit edildi; yeni İs­ lami dindarlık modem Katalik ve belki özellikle Protestan dindarlığı ile Reformcu Yahudi dindarlığının sosyal ve duygusal özelliklerini yüklenecekti (Hodgson, 1993: III/284). Gerçekten de bu adımlar, dini gerçekliğin yeni kuşaklar nezdinde bulanık­ laşmasına yol açmıştır. Cumhuriyet değerleriyle bütünleşen yeni kuşak için İs­ lam, toplumsal değişmeye yön veren bir değerler alanı olarak görülmez. islam, artık kursalın daraltılmış bir alanıdır ve giderek de mitik bir boyut kazanır. Cumhuriyet'in modernleşme deneyimi din konusunda ihınalkardır. Cumhuriyet'in kuruluş fikriyarı bir kenara bırakılırsa din, 80'li yıllara kadar açıkça ihmal edilmiş ve neredeyse gözden çıkanlmıştır. Bu ihmalde yeni rejimin hassasiyetlerinin etkili olduğu açıktır. Devrimierin talepkar dinseUiğin belini kesinlikle kırdığına ilişkin ham inanç, düzenin terninatı haline getirilmiştir. Sık tekrarlanan duyarlılık çağrılan, irticanın ayak seslerine sürekli dikkat çekse de, aslında bu çağrının etkisi genellikle sönük kalmıştır. Çünkü siyasi iktidarlar, ·dinin bir tehdit unsuru olarak yeniden gündeme gelebileceğine ilişkin kav~ ciddiye almamışlardır. Seçkinler, bu konuda ipleri ellerinde tuttuklanndan her zaman emindirler (Cizre, 1999). Aslında Kemalist söylernin dönemsel özellikleri dikkate alındığında, tek bir Kemalizmden söz etmek de mümkün değildir. Farklı Kemalist telakkiler din konusundaki eğilimlerin görece farklılaşmasına da yol açmıştır. Dinle iktidar arasındaki soyut ilişkiler, Kemalizmin giderek bir meşruiyet peşinde olan pragmatizmine damgasını vurmuştur. _T ek Parti Dönemi'nin (1923-1945) radikal Batıcılığı Kemalizmle buluşmuş, çok partili sisteme geçişle birlikte (1945-1960) dinsel yapılar, kendi taleplerini seslendirecek her tür muhalif oluşuma, neredeyse bir sığınma alanı olarak yaklaşmaktan geri du~amışlardır. Çok partili siyasal yaşama geçişte ilk deneme sayılan Terakkiperver Cumhuriyet Fırka­ sı'nın (1924-1925), toplumsal meşruiyetini din temelinde sağiarniaştırma niyetinin anlaşılması, daha başlangıçta bu odaklaşmaya açlkça hizmet etmiş olmalı- Müslüman Modemleşmesi üzerine 211 dır. Söz konusu niyet Demokrat Parti'nin (1946-1960) ve hana Adalet Partisi'nin (1961-1980) hassasiyetlerine yön verecektir Ne var ki, yine de soğuk savaş yıllannın politik tasavvuru içinde İslam'ın komünizme karşı bir kalkan olabileceği savı, NATO ve topyekUn Bau değerlerinin bir parçası olarak gündelik ahiakın taşıyıcı bir mihveri olabileceği beklentisi sık sık dile getirilmiştir. Ancak bu kullanırnın Kemalist sadakat ölçülerini zorlayan çıkışlan asla affedilmemiştir. Nitekim Said-i Nursi'nin (1873-1960) romantik maneviyatçılığı, Süleyman Hilmi Tunahan'ın (1888-1959) mücadeleci sofuluğu, Eşref Edib'in (18821971) enrelektüel direnişi, Necip Fazı! Kısakürek'irı (1905-1983) eylerrıli Büyük Doğu (1943-1978) retoriği ve özellikle de Neqnettin Erbakan'ın Milli Görüş siyaseti her zaman reddedilmiş ve cezalandınlmışur. Sağ, muhafazakar ve milliyetçi oluşumlar içinde dönüşerek kendi taleplerini seslendiren dinsel arzulann kendilerini açıktan seslendirdiği asıl oluşum Mill! Nizarn Partisi'yle (1970-1971) birlikte ortaya çıkan ve Milli Selamet Partisi'yle (1972-1980) devam eden, İslam'ı bir dizi sembolik söylem aracılığıyla kamusal alana tercüme etme başansı gösteren Milli Görüş hareketidir. Bugün Milli Nizam Partisi, dinin toplumsal yaşarnı düzenlemesini öngören programı ve çahş­ malanyla haurlanmaktadır. Aslında bu geleneğin modernlikle başanlı bir sentez oluşturmayı başarması, siyasiler tarafından çok kere göz ardı edilmiştir (Mardin, 1991: 109). Milli SelametPartisi ise toplumsal yaşarnın düzenlenmesirıde dinin ağırlığının arurılmasıru amaçlamışur. Milli Nizarn Partisi'nin Milli Selamet Partisi'yle süren ve 12 Eylül 1980'le birlikte soniandırılan ilk mecrasında baskın olan, islam'ı Türk milli kimliğinin özgün parçası haline getirmek ve bunu yaparken de onu ümmet dünyasından soyutlamamaya çalışmakur. Refah, Fazilet ve Saadet çizgileri ise 1980 sonrasında, dinselliğin devletin temel stratejileriyle buluşan temsilleriyle rekabete girişir. Parti prograrrılan her seferirıde üzerine gelinmişliğin yarattığı tedirginliği yansıtan sembolik bir dile sahiptir. 12 Eylül yönetimirıirı dirı kültürü ve ahlak bilgisi derslerini zorunlu hale getiren politikalanyla tescillenen eğilimi, dini, muhalefetin elirıde bir itiraz aracı olarak kullananlara karşı bir cephe üretme niyeti taşır. İslamizasyon sonuçta, devletin güvenlik stratejisinin ayrılmaz bir parçası olur. Daha önce büyük kitle partileri içirıde kendini temsil etmek zorunda kalan İslamcı geleneğin bağımsız siyasal gücü olarak Milli Nizarn'da başlayan ve bugün Saadet Partisi'yle devam eden Mill! Görüş serüveni, ekonomik programıyla, metropolde merkezileşen büyük sermaye gruplanna karşı, ~aşradaki orta ve küçük sermayenin sözcülüğünü üstlenir. Bu gelenek, laiklik, inanç ve dilşiince özgürlüğü gibi bazı sorunlan insan haklan temelirıde politikalar geliştirerek aşma arzusunda olur. Hana bu siyasetin geçmişte yaşanan kimi örneklerinin yaratuğı sonuçlardan da dersler çıkanlır ve tesadüfiere göre işlemeyen bir söylem üretimine dikkat edilir. 80'1i yıllar dinin geri dönüşü olarak tarurrılanan bir dizi dinsel nitelikli iktidar oluşumunun dünyada kendine bir yer bulmasına imkan vermiştir. İran 212 isliimiyac 7 (2004), sayı 4 Devrimi dini duygulann canlanmasında etkileyici bir çığtr açmıştır. Devrimcilsiyasal söylem Mıstr ve Suriye'de Müslüman Kardeşler'in, Suudi Arabistan'da Rabıta'nın, Pakistan'da Cemaat-i İslami'nin etkileri İran'daki devrimci söylemlerin talepleriyle yer yer kaynaşma imkanı bulmuştu r. 80'li yıllarda Türkiye, yükselen dinsel eğilimler karşısında esaslı bir blokaja ihtiyaç duyar ve bunun ülke içindeki stratejisi Yeşil Kuşak Stratejisiyle ilişkilendirilir. Devletin ılunlı olarak tanımladığı yeni bir dinsellik tarzıyla, radikal dinciliğin çıkışlarını kontrol etmek, hatta devre dışı btrakmak amaçlarur. Bu Türk-İslam Sentezi formülasyonunda ifadesini bulan ve zamanla Türk islamı, Türkiye Müslümanlığı gibi kavrarnlara geçit verecek olan ulusal bir vurgunun habercisi olur. Bu nedenle, toplumsaldan beslenen bi! dinsellik yerine devlet stratejisi içinde biçimleneo teknik bir İslamlaşma, toplumsalın kültürel envanterine mu~atap kılınır. Kemalist söylemle buluşacak bir şekilde, dirtseiliğin yeni bir tanımı yapılır. Bu dirısellik, laik ve demokrat olacaktır. Asıl önemlisi bu dindarlık, sekülerizmin sınır tanımaz gidişatı karşısında. her zaman itidal çağnsı yapacak bir mevziye sahip ol~caktır (Çarkoğlu, Toprak, 2000). Turgut Özal'ın (1927-1993) Anavatan Partisi'yle (1983-) güneelleneo bu dinselliğin de son tahlilde Necmettin Erbakan'ın öne çıkardığı dinsd siyasetle asla banşık olmayacağı pek çok noktada ortaya çıkmışur. Öte yandan resmi yaklaşım, Erbakan'ın Milli Görüşünü, Şeriat özlemirıi barındıran bir söylemi içerdiği için sürekli sorunlu saymaktadtr. Bu kaygı öylesine derindir ki, devletin hassas bakışı siyasete yansıdığı her seferinde, Erbakan'ın politik viz}ıonu sürekli olarak gözden geçirilmek zorunda kalmaktadrr. Devlet açısından bu inanç, çok kere hiçbir tereddüde imkan vermeyecek derecede kalıcı bir dogmanın oluşmasına imkan vermiştir. Bugün muhafazakar demokrat bir çizgide olduğunu ısrarla vurgulayan ve Milli Görüş çizgisiniri varyantıarında fılizlendi­ ği açık olan Adalet ve Kalkınma Partisi de (2001-), söz konusu dogmayı yarroayı öneeleyen çıloşlar peşindedir. Modem Müslüman Modernleşmeyi İslam --- yerine Müslüman temeli üzerinden ele almak gerekir. Çünkü tipik bir Müslüman, İslam'ın değişmezliği konusunda kesin bir inanca sahiptir. Ona yapılacak her müdahale sonuçta Tanrı'nın takdiriyle hesaplaşma arzusu taşımaktadır. Bu bağlamda İslam'ı herhangi bir sıfatla birlikte anmak ya da onu bir terkibirı parçası haline getirmek genellikle kabul edilemezdir. Bu, İslam'a ilişkin bir sadakatin göstergesi olarak. oldukça önemlidir. Ne var ki modernleşmenin bir değişim süreci yaşatması açısından Müslümanlan ~tkilememesi de söz konusu değildir. Kuşkusuz bu noktada bir sorun yoktur. Müslümaniann modemleşmeye yükledikleri anlarnlar da farklılık taştr (Watt, 1997; Günay, 1998). Modernliği eleştirel bir jargon içirıde tanımlayanlar açısından Müslüman modemleşmesi bir felaketi çağnştıru. Modernliğin değer­ leriyle ilişkiye geçmek, onu İslam'la harmanlamak son tahtilde sorunlu bir dirı- Müslüman Modemleşmesi Üzerine 213 Nitekim İslam'ı geleneksel bir yaklaşım içinde tanımlayan­ olan eleştirilerinde bu saflığm bozulmasına ilişkin endişe yatar (Yılmaz, 2003: 219 vd.). Öte yandan bir din olarak İslam'm modem değerler karşısmda nasıl bir vaziyete sahip olduğu da Müslüman düşünürler tarafmdan sürekli tartışılmıştır (Güngör, 1983). Modernliğin İslam'la buluşmasının sonuçta bir Protestan deneyimi yaşatacağına ilişkin kaygılar, bii mesafe bilincinin gerekliliğini hatırlatır. ~kim . . sellik yaratacaktır. ların modernliğe birçok Kemalist Türk, İslam'ı, eski mirasın asli olmayan unsurlarından kurtaracak ve onu yalnızca modem değil, bütünüyle Batılı bir din yapacak, gerçekten elzem bir Türk refonnasyonu ümit etmişti. Bu tür meseleler, insan- · ların kalplerindeki, herhangi bir kültürel yaşam biçiminin en kritik sınavdan geçirildiği noktaya dokundular (Hodgson, 1993: IIJ/288). Modemliğin anlamını yansıtma konusunda ortalama Müslümanların dünya belirleme hakkı kuşkusuz sadece Müslüman teorisyenlerin cekelinde değildir. Bugün yaygın bir şekilde modem olanm bugüne ait olma anlamına geldiği görülmektedir; ki bu da çağdaş olmakla eşdeğer bir arılama sahiptir. Yaygın Müslüman eğilimi ise, modemliği entelektüel anlamda sorgulama gereği duymaz. Tartışma büyük ölçüde Müslüman düşünürlerle modem söylemin aktörleri arasmda· gerçekleşmektedir. Buna göre modemliğin kurucu ilketerini İslam'la uzlaştırmak hem zordur hem de bunu gerçekleştirme arzusu dinde bir gevşekliğe yol açacaktır (Fuller, Lesser, 1996; Roy, 2003). Bü~n bu tartışmalara rağmen, bugün hem Müslüman modernleşmesinden hem de İslam modernleşmesinden söz edildiğine tanık olmak hiç de zor değil­ dir. Ancak yaygın anlayış, İslam'ı modem kılma fıkrini reddetmekte ve bu yaklaşımı çok kere, ya aşağılık kompleksine ya da İslam'ı derin hesaplar çerçevesinde çarpıtma niyetine bağlamaktadır. Bu n~denle üzerinde durulması gereken asıl husus, Müslürpan modefl?leşmesidir. Türkiye, modernleşme sürecine gönüllü katılan Müslüman ulusların başın­ da gelir. Ancaı< onun Batılılaşma üzerinden modernleşme arzusu kendi dışın­ da oluşan bir baskının ürünü değildir (Berkes, 1988; Lewis, 1984). Aslında Türk modemleşm~sinin .ortaya çıkardığı serüven, pek çok etkenden, arzu ve niyetten beslenir. Türk modemleşmesi toplumsalın bütün hücrelerini dönüştürme konusunda kararlı olmuştur. Toplumun modernizasyona tabi olmasında sadece gelişen iç ve dış koşullann etkisi değil, aynı zamanda da devletin müdahaleci yapısı etkili olmuştur. Gerçekten de devlet, uyguladığı stratejilerle toplumun modernleşmesine ilişkin önerrıli adımlar atrnış.tır. Bu nedenle 80'li yıllara gelinceye değin modemlikle İslam'1 ya da Müslümanlan ilişkilendirmek mümkün olmamıştır; modemlikle ilişkilerıdirilen sadece ve sadece devlettir. Modernleşme süreci, toplumsalikültürel adacıklan yeni ve ilginç bir formda dönüştürmüştür. Esasen Müslümarıların modernleşme deneyimi bir dizi değişkegörüşünü 214 islamiyat 7 (2004), sayı 4 Göç, kentleşme, eğitimin kitleselleşmesi, llerişimin dini devletin himayesinden çıkarması, sekülerliğin dönüş­ türdüğü yeni yaşam biçimleri bunda etkili olmuştur. Ancak, bu etkiler radikal seçkinlerin umduğu gibi dini gözden düşürrnekte etkili olamamıştır. Sarulclığırun aksine, yeni koşullarda farklı aktörlerin okuma tabi olan İslam, Müslüman modernleşmesi şeklinde tanımlanabilecek yeni bir sürecin başlatıcısı olmuştur. Modernliğin sonuçlan, Türk toplumunu da derinden etkilemiştir. Modemlik bağlamında seslendirilen pek çok özellik, toplumumuzun dinseVgeleneksel özelliklerini de sarsmıştır. Bireycilik dini inanç ve davraruşın cemaat temelini tehdit ederken, akılcılık da dinin deruniliğini hedef edinmiştir. Sonuçta birçok din1 inanç, gayri makul hale gelmiştir (Giddens, 1994). .Ancak, yine de bu sarsıntı, dinin ortadan kalkmasını değil, yeni bir formla tanımlaninasını sağlamış­ tır. Geleneğin yeniden icadı, dinl metinlerio tarihsel bir okumaya tabi tutulması, cemaat bağlannın yeniden güçlendirilmesi, özerk sadakat ağlannın ortaya çıkması, modemliğin yarattığı kriz ortamlannda toplumsalın nefes alabildiği yeni birtakım sosyal çerçeveler sağlamıştır. Derinleşme, üslupçuluk, içe dönme, teknik gösteriş, içsel olarak kendinden şüphe duyma ve gerçekliğin geleneksel düzeylerini reddeliile esasına dayalı özellikleriyle modernleşme, Müslüman toplumunda da sonucu kestirilemeyen bir dizi değişime yol açmıştır. Aslında modemliğin sosyo-kültürel değişim temelinde Müslüman toplumda ortaya çı­ karclığı farklılaşmanın önkestirirne izin vermeyen bir sürprize yol açması, hem İslam hem de Müslüman imanının bazı temel özelliklerini dikkatle incelerneyi gerekli kılmaktadır. · Şiddetli bir öte dünya vurgusu na sahip olmasına rağmen İslam bir o kadar t da bu dünyaya ait olma çağnsına sahiptir. Bu durum sekülerleşmenin dünyevileşmeyi öneeleyen yapısından farklı olarak, bu dünyayla öte dünya (ahiret) arasında zorunlu bir denge sağlanmasını imanın bir gereği haline ge~nd~lik hayat içindeki hemen her davranışı, tutum ve tercihi dinsel bir lügatçeyle tanımlayan İslam, Müslümanın dünyevi boyutunu asEa göz arclı elmez. İki dünya arasındaki ahenk, sağlıklı bir inancın sonucu olarak yüceltilir. Modernliğin Müslüman toplumlar nezdinde, kendi argümanlannı dinsel söylem alanlahna kaptırmasıyla doğan mevcut gerilitni ancak böyle yorumlamak mümkün olabilir. Burada söz konusu. olan gerçeklik, modernleşmenin Batı dışı toplurnlara has deneyimlerle şekillenmesidir (Göle, 2000: 159-174; Dalmayr, 2001: 33-62). Müslüman modernleşmesinin ana çizgileri henüz yeterince netleşmemiştir. Modernleşmenin etkileri tüm İslam toplumlannda olduğu gibi Türkiye toplumunda da etkisini artırmaktadır. Bu bağlamda etnik, ekonomik ya da mezhep bileşenleri temelinde bakılelığında bile, toplumsal yapımızda dinsellikle buluşan özgül bir modernleşmeden söz elmek mümkündür. Modadan modem tüketim kalıplanna, entelektüel uğraşlardan sanatsal yapıtıara kadar pek çok alan, din ve medemitenin Müslüman özne üzerinden gerçekleşen bileşimlerini nin etkisiyle gerçekleşmiştir. yaygınlaşması, laikliğin · Müslüman Modemleşmesi Üzerine 215 yansıtmaktadır. Ama yine de bütün bu örnekler, mevcut gelişmeleri İslam temelli mi yoksa modernlik temelli mi değerlendirmek gerektiği konusunda bize açık bir resim sunmamaktadır. O halde kesin bir daha beklemek gerekecektir. yargıya ulaşmak için biraz KAYNAKÇA BERKES, Niyazi (1988). Türkiye'de Çağdaş/aşma, İstanbul: Doğu-Batı. CiZRE, Ümit (1999). Mukredirlerin Siyaseti Merkez Sağ-Ordu-İslamcılık, istanbul: İletişim. ÇARKOGLU, Ali; TOPRAK, Binnaz (2000). Türkiye'de Din, Toplum ve Siyaset, İstanbul: Tesev. DAIMAYR, Fred (2001). "Global Modernleşme: Farklı Modemitelere Doğ­ ru mu?", çev. Recep Şentürk, Modernleşme, İslam Dünyası ve Türkiye, İs­ tanbul: İSAV, s. 33-62. FALK, Richard (2003). Küreselleşme ve Din, çev. Hasan Tuncay Başoğlu, İstanbul: Küre. FULLER, Graham F.; LESSER Ian, O. (1996). Kuşatılanlar, çev. Özden Ankan, İstanbul: Sabah. GİDDENS, Anthony (1994). Modemliğin Sonuçlan, çev. Ersin Kuşdil, İstan­ bul: Aynntı. GÖLE, Nilüfer (2000). İslam ve Modemlik Üzerine Melez Desenler, İstan­ bul: Metis. GÜNAY, Ünver (1998). "İsHim Dünyasında Gelenek, Değişme, Modemleş­ me ve Fundamentalist Eğilimler", Hacı Bektaş Veli Dergisi, Sayı: 8 (Kış), s. 51-69. GÜNGÖR, Erol (1983). İslam'ın Bugünkü Meseleleri, 2.b., İstanbul: Ötüken. HODGSON, Marshall G. S. (1993). İsHim'ın Serüveni -Bir Dünya Medeniyetinde Bilinç ve Tarih-, çev. Ercüment Karataş ve diğ., İstanbul: ·İz. KARA, İsmail (2001). "Türkiye'de Din ve Modernleşme", Modernleşme, islam Dünyası ve Türkiye, İstanbul: İsav, s. 183-205. LAROUI, Abdullah (1993). İslam ve Modernlik, çev. Ayşegül Yaraman.. Başbuğu, İstanbul: Milliyet. LEWİS, Bemard (1984). Modem Türkiye'nin Doğuşu, çev. Metin Kıratlı, 2.b., Ankara: Türk Tarih Kurumu. MARDİN, Şerif (1992). Türkiye'de Din ve Siyaset, Der. Mümtaz'er Türköne, Tuncay Önder, İstanbul: İletişim. ÖZDALGA, Elisabeth (1998). Modem Türkiye'de Örtünme Sorunu: Resmi Laiklik ve Popüler İslam, çev. Yavuz Alogan, İstanbul: SarmaL PULTAR, Gönül (2003). "Modemiteyi Sorgularkeo", Kültür ve Modemite, Ed. Gönül Pultar, Emine O. İncirlioğlu, Bahattin Akşit, İstanbul: Tetragon, s. 25-62. REED, Howard A- (1995). "Çağdaş Türk Müslümanlarının Dini Hayatı", Türkiye'de İslam ve Laiklik, Der. Davut Dursun, İstanbi.Jl: İnsan, s. 91-127. ROY, Olivier (2003). Küreseleşen İslam, Çev. Haldun Bayn, İstanbul: Metis. o islfiıniyar 216 7 (2004), sayı 4 TOPRAK. Binnaz (Ly.). "Türkiye'de Dinin Denetim işlevi", Türkiye'de Siyaset: Süreklilik ve Değişim, Ed. Ersin Kalayaoğlu-Ali Yaşar Sanbay, İs­ tanbul: Der, s. 387-397. VOLL, John Obert (1991, 1995). İslam Süreklilik ve Değişim, çev. Cemil Aydın, Cengiz Şi.şman, Mehme[ Demirhan, İstanbul: Yöneliş. WATT, W. Momgomery (1997). İslfiınl Hareketler ve Modernlik, çev. Turan Koç, İs[anbul : iz. YILMAZ, Hüseyin (2003). Ezeli Hikmet ve Dinler, İstanbul: İnsan. Düzelti ve Özür 3 "Endülüs Tecrübesi" sayısında yer alan Sayın Ali "Endülüs'te Rey-Hadis Mücadelesi" adlı makalesinin 60 ve 61. sayfalarında ilgili bölümler aşağıdaki şekilde düzeltilmelidir. İgili yazının saygıdeğer yazarından ve siz değerli okurlanmızdan özür dileriz. ergimizin 7 (2004), DHakan sayı: Çavuşoğlu'nun . • 60. sayfa, 2. paragraf, 4. satır yanlış "... Ziyad'ın doğrudan Malik'e öğrencilik yapmış ..." - doğru "...Ziyad'ın ya da doğrudan • 61. sayfa, 2. paragraf, 4. Milik'e öğrencilik yapmış ..." satır yanlış "...Zira fıkıh bilgisi daha ziyade İbnu'l-K.asım'a dayanan İbn Habib (. ..) Yahya b. Yahya'nın aksine... " doğru " ...Zira fıkıh bilgisi" ibnu'l-K.asım'a dayanan (. ..) Yahya b. Yahya'nın aksine İbn Habiö... "