atomların elektron yapısı

advertisement
ATOMLARIN ELEKTRON
YAPISI
Yrd.Doç.Dr. İbrahim İsmet ÖZTÜRK
7.1. KLASĐK FĐZĐKTEN KUANTUM KURAMINA
Elektromanyetik Işıma
Planck Kuantum Kuramı
7.2. FOTOELEKTRĐK OLAYI
7.3. BOHR HĐDROJEN ATOMU KURAMI
Yayılma Spektrumları
Hidrojen Atomunun Yayılma Spektrumu
7.4. ELEKTRONUN ĐKĐLĐ DOĞASI
7.5. KUANTUM MEKANĐĞĐ
Hidrojen Atomunun Kuantum Mekaniksel Açıklaması
7.6. KUANTUM SAYILARI
Baş Kuantum Sayısı (n)
Açısal Momentum Kuantum Sayısı ( l )
Manyetik Kuantum Sayısı (ml)
Elektron Spin Kuantum Sayısı (ms)
7.7. ATOM ORBĐTALLERĐ
s Orbitalleri
p Orbitalleri
d Orbitalleri
Orbital Enerjileri
7.8. ELEKTRON DAĞILIMI
Pauli Dışlama Đlkesi
Diyamanyetizm ve Paramanyetizm
Çok Elektronlu Atomlarda Perdeleme Etkisi
Hund Kuralı
Elektronların Atom Orbitallerine Dağılım Kuralları
7.9. YERLEŞTĐRME ĐLKESĐ
7.1. KLASĐK FĐZĐKTEN KUANTUM KURAMINA
Bilim adamlarının atom ve molekülleri
anlamaya yönelik ilk çabaları, kısmi bir başarı ile
sınırlı kalmıştır. Fizikte, 1900 de Max Planck
tarafından yeni bir dönem başlatılmıştır. Değişik
sıcaklıklara ısıtılan katıların yayınladığı ışımaya
ilişkin verileri inceleyen Planck, atom ve
moleküllerin sadece enerji paketcikleri (kuant)
adı
verilen
belirli
miktardaki
enerjiyi
yayınladıklarını keşfetmiştir.
O zamana kadar fizikçiler, ışımanın yayılmasında herhangi bir enerjinin açığa
çıkmayacağını kabul etmektedirler. Halbuki Planck’ın kuantum kuramı, tüm fiziği
altüst etmiştir.
Kuantum kuramını anlamak için, dalgalar hakkında bazı temel
kavramların bilinmesi gerekir. Dalga, titreşmeyle enerjiyi aktaran bir olgu olarak
düşünülebilir. Bir dalganın hızı, dalganın türüne ve yol aldığı ortama bağlıdır.
Ardışık dalgalarda, eş noktalar arasındaki mesafeye, dalga boyu λ (lamda) denir.
Bir dalganın frekansı ν (nü) ise, belirli bir noktadan bir saniyede geçen dalga
sayısıdır. Bir dalgaya ilişkin genlik ( veya yükseklik ), dalganın orta çizgisinden
tepesine veya çukuruna olan dik mesafe olarak tanımlanır.
Uzayda yer alan bir dalganın önemli özelliklerinden biri de hızıdır (u).
Dalga boyu ile frekansın çarpımı, dalga hızını verir. Dalga boyu (λ), dalganın
uzunluğunu ya da tek bir dalga için mesafeyi gösterir (uzaklık/dalga). Frekans (ν)
ise bir referans noktasından birim zamanda geçen dalga sayısını ya da birim
zamandaki dalga sayısını (dalga/zaman) gösterir. Bu iki terimin çarpımı ise
(mesafe/zaman) hızı verir:
Dalga boyu genellikle metre, santimetre veya nanometre birimiyle ifade edilir.
Frekans ise hertz (Hz) birimindedir.
Elektromanyetik Işıma
Dalgalar,
su
dalgaları,
ses
dalgaları, ışık dalgaları gibi birçok farklı
türde
olabilirler.
görünür
1873’de
ışığın
Maxwell
elektromanyetik
dalgalardan oluştuğunu öne sürmüştür.
Maxwell
kuramına
göre,
bir
elektromanyetik dalganın, bir elektrik
alan bileşeni, bir de manyetik alan
bileşeni bulunur.
Bu iki bileşen aynı dalga boyu, aynı frekans ve dolayısıyla aynı hıza sahip olmasına
karşın, birbirlerine dik iki düzlemde yol alırlar. Enerjinin, elektromanyetik dalgalar
halinde yayınlanması ve iletilmesi, elektromanyetik ışıma olarak adlandırılır.
Elektromanyetik dalgalar vakumda yaklaşık 3.00x108 m/s hızla yol alırlar.
Bu hız, bir ortamdan bir diğer ortama farklılık göstermesine karşın, bu fark
hesaplamalarda ihmal edilir. Elektromanyetik ışımanın hızı, yani ışık hız, c
sembolü ile gösterilir. Elektromanyetik ışımanın dalga boyu ise, genellikle
nanometre cinsinden (nm) verilir.
ÖRNEK 1:
CEVAP
Planck Kuantum Kuramı
Katılar ısıtıldıklarında, geniş bir dalgaboyu aralığında elektromanyetik
ışıma yayınlarlar. Yapılan çalışmalar, cisimlerin belirli bir sıcaklıkta yayınladıkları
ışıma enerjisi miktarının, ışımanın dalga boyuna bağlı olduğunu göstermiştir. Bu
kuram kısa dalga boyu için enerji-dalgaboyu ilişkisini açıklayabilmekte başarılı
olurken; uzun dalgaboyundaki ışımalara açıklama getirememiştir. Başka bir kuram
ise bu açıklamanın tam tersinde başarılı olmuştur.
Planck, bu problemi alışılagelmiş kavramlardan çok farklı bir varsayım
yardımıyla çözmüştür. Klasik fizik, atom ve moleküllerin herhangi bir miktardaki
enerjiyi yayınlayabileceklerini (veya soğurabileceklerini) varsaymaktadır. Planck
ise, atomların ve moleküllerin enerjiyi, küçük paketler veya demetler gibi belirli
miktarda yayınlayıp soğurabileceklerini savunmuştur.
Planck,
enerjinin
elektromanyetik
ışıma
şeklinde
yayınlanabilen
(veya
soğurulabilen) en küçük miktarına kuantum adını vermiştir. Tek bir kuantum
enerjisi E ise,
eşitliği ile ifade edilir.
Bu eşitlikte h, Planck sabitini ve ν ise ışımanın frekansını belirtmektedir.
Planck sabitinin değeri 6.63x10-34J.s’dir. Frekans (ν) ν=c/λ olduğundan
Kuantum kuramına göre, enerji daima hν’ın katları olarak yayınlanır. Yani
hν, 2hν, 3hν şeklinde.
7.2. FOTOELEKTRĐK OLAYI
Planck’ın kuantum kuramını ortaya koymasından
5 yıl sonra, Alman fizikçi Albert Einstein, bu kuramı
kullanarak fiziğin bir diğer gizemi olan fotoelektrik
olayını
çözdü.
Fotoelektrik
olayı,
bazı
metallerin
yüzeylerine eşit frekans olarak adlandırılan bir minimum
frekanstan itibaren, ışık düşürüldüğü zaman, metal
yüzeyinden elektron çıkışı olayına verilen isimdir. Çıkan
elektronların sayısı, metal yüzeyine düşürülen ışığın
şiddeti ile doğru orantılı ancak enerjisi ile değildir. Eşik
frekansının altındaki uyarma ışığı ne kadar şiddetli olursa
olsun, elektron çıkışına neden olmaz.
Einstein sıra dışı bir yaklaşımla ışık demetinin gerçekte bir parçacık seli
olduğunu öne sürmüş ve günümüzde bu ışık parçacıkları foton olarak
adlandırılmıştır. Einstein Planck’ın kuantum kuramından yola çıkarak, frekansı olan
her fotonun aşağıdaki denklemde verilen E enerjisine sahip olacağını öne
sürmüştür.
Elektronların metal içinde bulunmalarını çekim kuvvetleri sağlar. Bu
nedenle elektronların metalden, ayrılarak serbest hale geçmeleri için, frekansı
yeterince yüksek bir ışık gereklidir. Eğer bu fotonların hν değeri, elektronları
metale bağlayan enerjiye tam olarak eşit ise, ışık enerjisi metalden elektron
koparmak için yeterlidir. Metal yüzeyine daha yüksek bir frekansa sahip ışık
gönderilirse, bu durumda elektronların kopmaları yanı sıra, bir miktar kinetik
enerjiye sahip olmaları söz konusudur.
Eşitlikte, KE kopan elektronun kinetik enerjisi, BE ise, elektronu metalde
tutan bağlayıcı enerjidir. Bu eşitliğin yeniden düzenlenerek yazılmasıyla, aşağıdaki
eşitlik elde edilir.
Fotonun enerjisi ne kadar büyük olursa, (yani frekansı yüksek) metalden
kopan elektronun kinetik enerjisi de o kadar büyük olur.
ÖRNEK 2:
CEVAP
7.3. BOHR HĐDROJEN ATOMU KURAMI
Yayılma Spektrumları
17. yy’da Newton güneş ışığının farklı renklerde bileşenlerde oluştuğunu
ve bunların bir araya gelmesiyle beyaz ışığın meydana geldiğini göstermesiyle
birlikte, kimyacılar ve fizikçiler, yayılma spektrumlarının özelliklerini incelemeye
başlamışlardır. Bir maddeye, ısıtılarak veya başka yolla enerji aktarımı sonunda, o
maddeye özgü yayılma spektrumu gözlenir.
Gaz fazındaki atomların yayılma spektrumları ısıtılmış katılarda olduğu
gibi dalga boyları kırmızıdan mora doğru değişen sürekli bir dağılım
göstermektedir. Aksine, bu durumdaki atomlar görünür bölgenin değişik
kesimlerinde parlak çizgiler oluştururlar. Oluşan bu çizgi spektrumları sadece
maddenin kendine özgü dalga boylarında ışık yayılmalarıdır. Her elementin
kendine özgü bir yayılma spektrumu vardır.
Đncelenen gaz, iki elektrot içeren bir boşalım tüpü içinde yer almaktadır. Negatif elektrottan
pozitif elektroda doğru yol alan elektronlar, gazla çarpışırlar. Bu çarpışma süreci atomların
ışık yaymalarına yol açar. Yayılan ışık bir prizma yardımıyla bileşenlerine ayrılır. Her renk
bileşeni dalga boyuna göre belirli bir noktada odaklanır ve fotoğraf plakası üstünde yarığın
renkli bir görüntüsü oluşur. Bu renkli görüntülere spektrum çizgileri denir.
Hidrojen Atomunun Yayılma Spektrumu
Danimarkalı fizikçi Niels Bohr hidrojen atomunun yayılma spektrumuna
yönelik kuramsal bir açıklama yapmıştır. Bohr’un bu çalışmalarından önce,
fizikçiler atomların elektron ve protonlardan oluştuğunu bilmekteydiler. Atomları
çekirdek etrafındaki dairesel yörüngelerde hızla dönen elektronlarla çevrili cisimler
olarak tasarladılar. Hidrojen atomunun pozitif protonu ile negatif elektronu
arasındaki elektrostatik çekim, elektronu içe doğru çekmekte ve bu kuvvet dairesel
hareket halindeki elektronun dışa doğru olan ivmesi tarafından dengelenmektedir.
Bohr’un atom modeli de dairesel yörüngelerde hareket eden elektronları
içermesine karşın, Bohr buna çok önemli bir sınırlama getirmiştir. Hidrojen
atomunun tek elektronunun sadece belirli yörüngelerde yer alabileceğini
söylemiştir. Her yörüngenin belirli bir enerjisi olduğundan, izin verilen bu
yörüngelerde hareket eden elektronların enerjileri de sabit değerlerde olmaları, yani
kuantlaşmaları gerekir.
Bohr, enerji yüklenmiş bir hidrojen atomunun ışıma yapmasını, uyarılmış
hidrojen atomundaki bir elektronun yüksek enerjili bir yörüngeden daha düşük bir
yörüngeye düşmesiyle bir kuantum enerjisini ışık olarak yayınlamasına
bağlamıştır. Bohr, hidrojen atomuna ait elektronun enerjilerini aşağıdaki eşitlik ile
vermiştir.
Formüldeki RH, Rydberg sabiti olup, değeri 2.18x10-18J dür. Baş kuantum sayısı
olarak adlandırılan n sayısı, 1, 2, 3,… gibi tam sayı değerini alabilir.
Eşitlikteki – işareti kabul gereğidir ve çekirdeğe sonsuz uzaklıktaki serbest
bir elektrona göre atomdaki elektronun daha düşük enerjili olduğunu belirtir.
Serbest elektrona ilişkin enerjinin ise, sıfır olduğu varsayılır. Matematiksel olarak
serbest elektronun enerjisinin sıfır olması, n’nin sonsuz ve E∞=0 olmasını gerektirir.
Elektron atom çekirdeğine yaklaştıkça ( n azaldıkça) En mutlak değer
olarak büyür ancak daha negatif bir değer olur. Buna göre n=1 olduğunda, En en
büyük – değerini alır ve bu durum en kararlı enerji haline karşılık gelir. Temel hal
olarak adlandırılan bu durum, bir sistemin en düşük enerjili halidir. Elektron
kararlılığı n=2, 3, … gibi yüksek değerleri aldıkça azalmaktadır. Bu seviyelerden
her biri temel halden daha yüksek enerjili olup, uyarılmış hal olarak adlandırılır.
Bohr modelindeki dairesel yörüngelere ilişkin yarıçaplar n2 ye bağlıdır. Bu nedenle
n’nin 1 den 2 ye ve 3 e doğru artışı, yörünge yarıçaplarında çok büyük artışlara yol
açar. Bir elektronun uyarılma derecesi ne kadar büyükse, çekirdekten uzaklığı da o
kadar fazla olur. Bu duruma bağlı olarak elektron, çekirdek tarafından aynı
derecede gevşek tutulur.
Atom üzerine gelen enerji soğurulduğunda, elektronun düşük enerjili bir
halden daha yüksek enerjili bir hale uyarılmasına neden olur. Bunun tersi bir
işlemde, yani bir elektronun yüksek enerjili halden düşük enerjili hale geçmesinde,
foton şeklinde enerji yayınlanır. Bohr atomunda bir elektronun hareketi için
gereken enerji, ilk ve son haller arasındaki enerji farkına bağlıdır.
Yukarıda verilen eşitlik hidrojen atomuna uygulanırsa, elektronun ilk
enerji seviyesini ni baş kuantum sayısı ile, yayınlanma sonucu geçtiği daha düşük
enerji düzeyini ise ns ile gösterebiliriz. Söz konusu düşük enerjili hal temel hal yada
nispeten düşük enerjili bir hal olabilmektedir. Başlangıç ve son haller arasındaki
enerji farkı aşağıda verilmiştir.
Bu eşitliğe göre;
Bu elektronik geçiş, frekansı ν, enerjisi hν olan bir fotonun yayınlanmasına neden
olduğundan, söz konusu enerji;
olarak yazılabilir.
Bir foton yayınlandığında ni>ns tir. Bu durumda eşitliğin parantez içindeki
terimleri, dolayısıyla ∆E eksi işaretli olur. Bunun tam tersine enerji soğurulduğunda
ni<ns olacağından; parantez içindeki terimler dolayısıyla ∆E artı olacaktır. Hidrojen
yayılma spektrumu kızılötesinden morötesine kadar geniş bir bölgeyi kapsar.
ÖRNEK 3:
CEVAP:
7.4. ELEKTRONUN ĐKĐLĐ DOĞASI
De Brogli ışık dalgalarının parçacık
seli gibi davranabilmesinden yola çıkarak;
elektron gibi parçacıkların da dalga özelliği
gösterebileceğini öne sürmüştür. De Brogli’ye
göre çekirdeğe bağlı durumdaki bir elektron,
duran bir dalga gibi davranmaktadır. Örneğin
bu dalgalar gitar teli gibi gergin bir telin
çekilmesi ile oluşturulabilir. Bu dalgalar tel
boyunca hareket etmezler ve bu nedenle duran
dalga olarak adlandırılırlar.
Titreşen telin üzerinde düğüm olarak adlandırılan bazı noktalar ise bütünüyle
hareketsizdir ve bu noktalardaki dalga genliği daima sıfırdır. Telin her iki ucunda
birer düğüm bulunmalıdır ancak uçlar arasında da düğüm bulunabilir. Titreşim
frekansı ne kadar büyükse, durgun dalgaya ilişkin dalga boyu o denli kısa ve
düğüm sayısı da fazla olacaktır.
De Brogli’nin görüşüne göre, hidrojen atomundaki elektronun durgun bir dalga gibi
davranabilmesi için, dalga boyunun yörünge çevresine tam uyması gerekir. Aksi
taktirde her tam dönme sonrası dalganın kısmen kendisini yok etmesi ve sonuçta
dalga genliği sıfıra ulaşarak, dalganın ortadan kalkması durumu ortaya çıkacaktır.
De Brogli’nin bulguları, dalgaların tanecik, taneciklerin de dalga benzeri
özellikler sergileyebilecekleri sonucuna ulaşılmasını sağlamıştır. De Brogli, tanecik
ve dalga özelliklerinin aşağıdaki eşitlikle bir araya getirilebileceği sonucuna
varmıştır.
Burada λ, m ve u hareketli bir taneciğe ilişkin dalgaboyu, kütle ve hızı
belirtmektedir.
ÖRNEK 4:
CEVAP:
7.5. KUANTUM MEKANĐĞĐ
Bohr yaklaşımı ile, helyum ve lityum gibi birden fazla elektron içeren
atomların yayılma spektrumları açıklanamıyordu. Aynı şekilde manyetik bir alan
uygulanması sonucu hidrojen spektrumunda ortaya çıkan yeni çizgilerde
açıklanamıyordu. Ayrıca elektronların dalga özelliklerinin keşfi, bir dalganın
korunumunu belirleme problemini de beraberinde getirmişti.
Bir dalga gibi davranabilen atom boyutunda taneciklerin konumunun
belirlenmesine yönelik olarak Alman fizikçi Werner Heinsenberg, adı ile anılan
ünlü Heinsenberg belirsizlik ilkesini ortaya attı: Bir taneciğe ilişkin hem konum
hem de momentum (kütle x hız) aynı anda tam olarak bilinemezdi. Hidrojen
atomuna Heinsenberg belirsizlik ilkesi uygulandığında, elektronun aynı anda hem
momentumunun hem de konumunun kesin bir şekilde bilinebilmesinin mümkün
olamayacağı görülür.
Bu nedenle elektronun, tam olarak tanımlanmış yörüngelerde dönen bir tanecik
olarak tasarlanması doğru değildir.
1926 yılında, karmaşık bir matematiksel teknikten yararlanan Avusturyalı
fizikçi Erwin Schrödinger, Newton’un mokroskopik cisimleri için hareket
yasalarına benzer bir şekilde, mikroskopik taneciklerin enerjilerini ve genel
davranışlarını betimleyen bir denklem geliştirmiştir. Bu eşitlik Schrödinger eşitliği
olarak bilinir. Bu eşitliğin, elektron gibi küçük taneciklerin hem kütle (m) ile ifade
edilen tanecik davranışlarını, hem de dalga fonksiyonu ψ (psi) ile ifade edilen dalga
davranışını birleştirdiğini bilmemiz gerekir.
Bir elektronun uzayda herhangi bir bölgede bulunabilme olasılığı, dalga
fonksiyonunun karesi ψ2 ile doğru orantılıdır. Buna göre, foton yoğunluğunun en
yüksek olduğu yer, fotonun bulunma olasılığının en yüksek olduğu,
değerinin en yüksek olduğu yer olacaktır.
yani ψ2
Hidrojen Atomunun Kuantum Mekaniksel Açıklaması
Schrödinger denklemi hidrojen atomundaki elektronun bulunabileceği
enerji düzeylerini ve karşılık gelen dalga fonksiyonlarını (ψ) açıklayabilmektedir.
Bu enerji düzeyleri ve dalga fonksiyonları bir dizi kuantum sayıları ile gösterilir.
Kuantum sayıları yardımıyla, hidrojen atomu için anlaşılabilir bir model
oluşturulabilir.
Kuantum
mekaniği,
bir
atomdaki
elektronun
tam
yerinin
belirlenemeyeceğini öngörmesine karşın, elektronun belirli bir zaman diliminde
nerede bulunabileceğini açıklayabilmektedir. Elektron yoğunluğu kavramı, atomun
belirli bir bölgesinde bir elektronun bulunma olasılığını verir.
Bohr modeli ile atomun kuantum mekaniği arasındaki farkın vurgulanması için
yörünge yerine atom orbitali terimi kullanılır. Buna göre atom orbitali, atom
içindeki bir elektronun dalga fonksiyonu olarak düşünülebilir.
Hidrojen atomu çekirdeği etrafında elektron yoğunluğu dağılımının gösterimi
7.6. KUANTUM SAYILARI
Kuantum
mekaniğinde,
hidrojen
ve
diğer
atomlardaki
elektron
dağılımlarını açıklamak için üç kuantum sayısı gereklidir. Bunlar, baş kuantum
sayısı, açısal momentum kuantum sayısı ve manyetik kuantum sayısı olarak
adlandırılır. Kuantum sayıları, atom orbitallerinin ve bu orbitallerde yer alan
elektronların belirlenmesinde kullanılır. Spin kuantum sayısı olarak bilinen
dördüncü kuantum sayısı ise, belirli bir elektronun davranışını açıklar.
Baş Kuantum Sayısı (n)
Baş kuantum sayısı (n) sadece 1, 2, 3, … gibi tam sayılarla ifade edilir.
Örneğin hidrojen atomundaki orbital enerjilerini, n’in değeri belirler. Baş kuantum
sayısı, belirli bir orbitaldeki elektronun çekirdeğe olan ortalama uzaklığıyla da
ilişkilidir. Baş kuantum sayısı ne kadar büyük olursa, orbitaldeki elektronun
çekirdeğe olan ortalama mesafesi ve buna göre de orbital o kadar büyük olur.
Açısal Momentum Kuantum Sayısı ( l )
Açısal momentum kuantum sayısı (l) orbitallerin şekillerini açıklar. Açısal
momentum kuantum sayısının (l ‘nin) alabileceği değerler, baş kuantum sayısının
değerine bağlıdır. Herhangi bir n değeri için l ‘nin alabileceği değerler 0 ile n-1
arasındaki tamsayılardır. Genellikle l ‘nin değerleri aşağıda gösterildiği gibi s, p, d,
…. harfleri ile belirtilir.
Manyetik Kuantum Sayısı (ml)
Manyetik kuantum sayısı (ml ), orbitalin uzaydaki yönlenmesini gösterir.
Bir alt kabuk için ml ‘nin alabileceği değerler açısal momentum kuantum sayısına
bağlıdır. Verilen bir l değeri için toplam (2 l+1) adet farklı ml değerleri bulunabilir.
Söz konusu bu üç kuantum sayısına yönelik incelemeyi, n=2 ve l =1
durumunu ele alarak tanımlayalım. Verilen n ve l
değerleri, 2p altkabuğunu
göstermektedir. Bu alt kabukta üç tane 2p orbitali bulunur. Çünkü ml nin alabileceği
değerler -1, 0 ve 1’dir.
Elektron Spin Kuantum Sayısı (ms)
Hidrojen ve sodyum atomlarının yayılma spektrumlarına yönelik yapılan
deneyler, dış bir manyetik alan uygulandığında spektrum çizgilerinin yarıldıklarını
göstermektedir. Fizikçiler bu olayı ancak elektronları minik birer mıknatıs gibi
varsayarak açıklayabilmişlerdir.
Şekilde elektronun saat
yönü ve tersi yönünde olmak
üzere
iki
olası
dönmesi
gösterilmiştir. Elektronun bu spin
hareketlerinin
göz
önüne
alınmasıyla, spin kuantum sayısı
(ms) olarak adlandırılan ve +1/2
ile
-1/2
değerlerini
alabilen,
dördüncü bir kuantum sayısını
tanımlamışlardır.
7.7. ATOM ORBĐTALLERĐ
Çizelge atom orbitalleri ile kuantum sayıları arasındaki ilişkiyi göstermektedir.
l = 0 olduğunda sadece 1 ml değeri söz konusudur. (2l +1) = 1 sadece 1 tane s orbitali olur
l = 1 olduğunda 3 ml değeri söz konusudur. (2l +1) =3, 3 farklı p orbitali ortaya çıkar.
l = 2 olduğunda 5 ml değeri söz konusudur. (2l +1) =5, 5 farklı d orbitali ortaya çıkar.
s Orbitalleri
Đlke olarak bir elektronun her yerde bulunabilmesine karşın, çoğunlukla
çekirdeğe oldukça yakın bulunduğu bilinmektedir. Şekilde hidrojenin 1s
orbitalindeki elektron yoğunluğunun, çekirdekten uzaklaştıkça nasıl değiştiği
gösterilmektedir.
(a) Hidrojenin 1s orbitalindeki elektron
yoğunluğunun, çekirdeğe olan uzaklığa
karşı grafiği. Çekirdekten uzaklaştıkça,
elektron yoğunluğunun hızla azaldığı
görülür. (b) Hidrojenin sınır yüzey
diyagramı
(c)
elektron
yoğunluğu
dağılımını daha gerçekçi göstermek
için, 1s orbitali birbirini takip eden ince
küresel kabuklar olarak verilir.
Şekilde hidrojenin 1s, 2s ve 3s sınır yüzey diyagramları gösterilmektedir. Tüm s
orbitalleri, farklı büyüklüklerdeki küresel şekillere sahiptir ve kuantum sayısı
arttıkça orbitalin büyüklüğü de artmaktadır.
p Orbitalleri
p orbitalleri n = 2 baş kuantum sayısı ile başlar. l = 1 olduğundan,
manyetik kuantum sayısı ml -1, 0, 1 değerlerini alabilmektedir. n = 2 ve l = 1
durumunda, 2px, 2py, 2pz olmak üzere üç tane p orbitali ortaya çıkar. p orbitallerinin
alt indisleri, orbitallerin yönlendikleri eksenleri göstermektedir. Bu üç orbitalin
enerjileri, büyüklükleri ve şekilleri özdeş olmasına karşın, yönlenişleri farklıdır.
Şekilde görüldüğü gibi orbitaller çekirdeğin iki zıt tarafında uzanan iki lop
gibi düşünülebilir. Aynen s orbitallerinde olduğu gibi p orbitallerinin boyutları da
2p den 3p ye, 4p ye vs. baş kuantum sayısı ile artar.
d Orbitalleri
Açısal momentum kuantum sayısı l = 2 olduğunda, beş farklı ml değeri ve
buna bağlı olarak beş d orbitali ortaya çıkar. d orbitallerine ilişkin en küçük n değeri
3’tür.
Şekilde görüldüğü gibi beş adet 3d orbitali ortaya çıkar. Aynen p
orbitallerinde olduğu gibi ml değerine bağlı olarak, d orbitallerinin de farklı
yönlenişleri söz konusudur. Bir atoma ilişkin tüm 3d orbitallerinin enerjileri
özdeştir. Baş kuantum sayısının 3 ten büyük olduğu diğer d orbitallerinde de benzer
durum söz konusudur.
ÖRNEK 5:
ÖRNEK 6:
Orbital Enerjileri
Hidrojen atomundaki bir elektronun enerjisi sadece baş kuantum sayısına bağlıdır.
Buna göre hidrojen orbitallerine ilişkin enerjilerin artması şu şekilde olur;
Hidrojen atomunun 2s ve 2p orbitallerine ait elektron yoğunluğu
dağılımının farklı olmasına karşın, elektron bunlardan hangisinde yer alırsa alsın,
aynı enerjiye sahip olacaktır. Hidrojen atomunun en kararlı hali, elektronunun 1s
orbitalinde yer aldığı temel haldir. Bu orbitalde yer alan elektron, çekirdeğe en
yakın konumda bulunduğundan, çekirdek tarafından en sıkı şekilde tutulacaktır.
Hidrojen dışındaki çok elektronlu atomlara ilişkin enerji tablosu daha
karmaşıktır. Bu tür atomlardaki elektronların enerjileri, baş kuantum sayısının yanı
sıra açısal momentum kuantum sayısına da bağlıdır. Çok elektronlu atomlarda, 3d
enerji düzeyi 4s enerji düzeyine çok yatkındır. Bir atomun toplam enerjisi sadece
orbital enerjilerinin toplamına bağlı değildir, aynı zamanda bu orbitallerde yer alan
elektronlar arası itme kuvvetine de bağlıdır. Buna göre bir atomda 4s orbitalinin 3d
orbitalinden önce doldurulması, toplam enerjinin daha düşük olmasına neden
olacaktır.
Şekilde çok elektronlu
gösterilmektedir.
atomlarda
atom
orbitallerinin
doldurulma
sırası
7.8. ELEKTRON DAĞILIMI
Dört kuantum sayısı (n, l, ml, ms) herhangi bir atomun herhangi bir orbitalindeki
elektronu bütünüyle tanımlayabilmemize olanak verir. Örneğin 2s de yer alan bir
elektrona ilişkin kuantum sayıları n = 2, l = 0, ml = 0 ve ms = +1/2 yada -1/2
olabilir. Kuantum sayılarının tümünün yazılması pek pratik olmadığından,
basitleştirerek, (n, l, ml, ms) şeklinde ifade edilir. Yukarıda verilen örnekteki
kuantum sayıları, ya (2, 0, 0, +1/2) ya da (2, 0, 0, -1/2) olacaktır. Farklı ms
değerleri, bir orbital içindeki elektronun nasıl yönlendiğini gösterir.
Çok elektronlu atomların elektron davranışlarını anlamak için, o atoma
ilişkin elektron dağılımı, yani elektronların değişik atom orbitallerine ne şekilde
yerleştiğini bilmemiz gerekir.
Hidrojen atomunun elektron dağılımı 1s1 dir.
Elektron dağılımı, elektronun spinini de gösteren orbital diyagramı yardımıyla da
gösterilir.
Yukarı doğru ok, elektronun iki olası spininden birini belirtir. Kutu bir atom
orbitalini göstermektedir.
Pauli Dışlama Đlkesi
Çok
elektronlu
atomların
elektron
dağılımlarını
belirlemek
için
Avusturyalı fizikçi Wolfgang Pauli’nin adıyla anılan Pauli Dışlama Đlkesi
kullanılır. Bu ilkeye göre, bir atomun herhangi iki elektronu, aynı dört kuantum
sayısına sahip olamaz. Bir atomun iki elektronu da aynı n, l ve ml değerlerine sahip
olsalar bile, ms değerleri mutlaka farklı olacaktır. Bunun anlamı, aynı orbitali
sadece iki elektronun işgal edebileceği ve bu elektronların zıt yönlü spinlerde
olması zorunluluğudur.
Diyamanyetizm ve Paramanyetizm
Eğer Helyum atomunun iki elektronu aynı spine sahip olsaydı, bunların net
manyetik alanlarının birbirlerini güçlendirmesi gerekirdi. Helyumun böyle bir
elektron düzeni olması, helyum gazının paramanyetik olmasına neden olurdu.
Paramanyetik maddeler net olarak belirli sayıda eşleşmemiş elektrona sahiptirler
ve mıknatıs tarafından çekilebilirler. Elektron spinleri eşleşmiş olmaları
durumunda, manyetik etkiler birbirini yok eder. Buna göre, bir mıknatıs tarafından
çok az itilen ve net olarak eşleşmemiş elektron bulunmayan maddeler,
diyamanyetik maddelerdir.
Diğer bir örnek olarak üç elektronu olan Lityum (Z = 3) atomunu inceleyelim.
Lityumda üçüncü elektronun 1s orbitalinde yer almasıi Pauli Dışlama Đlkesine ters
düşer. Bu nedenle, üçüncü elektron, enerji bakımından biraz daha yüksek olan 2s
orbitaline girer. Buna göre Lityum atomunun elektron dağılımı 1s2 2s1 dir ve orbital
diyagramı aşağıdaki gibidir.
Lityum metali paramanyetiktir.
Çok Elektronlu Atomlarda Perdeleme Etkisi
Çok elektronlu bir atomda 2s orbitalinin
2p orbitalinden daha düşük enerjili olduğu
deneysel olarak bulunmuştur. Şekilde 1s,
2s ve 2p orbitallerine ilişkin radyal
olasılıklar
görülmektedir.
2s
ve
2p
orbitalleri 1s orbitalinden daha büyük
olduğundan, bu orbitallerden birinde yer
alan bir elektron zamanının daha büyük bir
kısmını çekirdekten, 1s dekine göre, daha
uzakta geçirecektir. Bu durumda 2s ve 2p
elektronları
1s
elektronları
tarafından
kısmen perdelenecek ve çekirdeğin çekim
etkisini daha az hissedeceklerdir.
Çekirdekten uzaklaştıkça elektron yoğunluğundaki değişim, orbital türüne
bağlıdır. 2s elektronu, 2p elektronuna göre, zamanının büyük bir kısmını
çekirdekten biraz daha uzakta geçirmesine karşın, çekirdek yakınındaki yoğunluğu
daha fazladır. Bu nedenle 2s orbitali 2p orbitaline göre daha girgindir. Sonuçta, 1s
elektronlarının 2s elektronu üzerindeki perdeleme etkisi daha az olacak ve çekirdek
tarafından daha sıkı tutulacaktır. Gerçekten de aynı baş kuantum sayısında, açısal
momentum kuantum sayısı l arttıkça, elektronların çekirdek tarafından çekilme
gücü azalır.
Bir elektronun kararlılığı, çekirdekle arasındaki çekim gücünün kuvvetine
bağlıdır. Buna göre 2s elektronunun 2p elektronuna göre daha düşük enerjili olması
beklenir.
Berilyum atomunun temel haldeki elektron dağılımı 1s2 2s2 dir. Berilyum
diyamagnetiktir.
Borun elektron dağılımı (Z=5) ise 1s2 2s22p1 dir.
Eşleşmemiş elektron 2px, 2py yada 2pz orbitallerinden herhangi birinde olabilir.
Hund Kuralı
Karbonun elektron dağılımı (Z=6) 1s2 2s2 2p2 dir. Aşağıda bu atomun p
orbitalindeki elektronların olası dağılımı verilmiştir.
Bu dağılımlardan hiç biri Pauli dışlama ilkesine aykırı değildir. Ancak içlerinden en
kararlı olanı hangisidir ? Alman fizikçi Frederick Hund’un adıyla anılan Hund
Kuralı bu sorunun cevabını vermektedir. Hund kuralına göre, bir alt kabuktaki
elektronların en kararlı dağılımı, paralel spinin en fazla olduğu haldir. Verilen
düzenlemeler arasında sadece (c) bu koşulu sağlamaktadır.
Buna göre karbona ilişkin orbital diyagramı aşağıdaki gibidir.
Azotun elektron dağılımı ( Z=7) ise 1s2 2s2 2p3 dür.
Oksijenin elektron dağılımı ( Z=8 ) 1s2 2s2 2p4 dür.
Florun elektron dağılımı ( Z=9 ) 1s2 2s2 2p5 dir.
Neonda ( Z=10 ) 2p alt kabuğu tamamen dolmuştur. Neonun elektron dağılımı 1s2
2s2 2p6 dır.
Elektronların Atom Orbitallerine Dağılım Kuralları
Verilen örneklere dayanarak; belirli bir n değerindeki altkabuk ve
orbitallerde yer alabilecek en fazla elektron sayısını belirlemek için genel bazı
kurallar verilebilir.
1- Baş kuantum sayısı n olan her kabuk, n tane alt kabuğa sahiptir.
2- Açısal momentum kuantum sayısı l olan her kabukta (2l + 1) tane orbital yer alır.
3- Her orbitale en fazla iki elektron yerleştirilebilir. Bu nedenle maksimum elektron
sayısı, orbital sayısının iki katıdır.
4- Bir atomun n ana kabuğuna alabileceği maksimum elektron sayısı 2n2 dir.
7.9. YERLEŞTĐRME ĐLKESĐ
Şimdiye kadar gördüğümüz 10 elementin elektron dağılımını yazmada
kullanılan kurallar, diğerlerinin dağılımlarını yazmak içinde kullanılabilir. Bu
yöntem Aufbau ilkesine dayanır. Aufbau ilkesi, elektronların atom orbitallerine
teker teker eklenmesini öngörmektedir. Bu kuralı uygularken, elementlerin temel
hal elektron dağılımları hakkında ayrıntılı bilgi elde ederiz.
Periyodik çetvelde Hidrojenden ( Z=1 ) başlayarak Darmstadtiyum’a (
Z=110 ) kadar elementlerin temel hal elektron dağılımları verilmektedir.
Dikkat edilecek olursa Sodyumdan (Na) (Z=11) argona (Ar) (Z=18) kadar
olan elementlerin, dış kabuk elektron dağılımları, lityumdan (Li) (Z=3) neona (Ne)
(Z=10) kadar olanlarla büyük benzerlik göstermekterdir.
Daha
öncede
bahsedildiği
gibi,
çok
elektronlu
atomlarda
3d
altkabuklarından önce 4s altkabukları dolar. Buna göre potasyum (K) (Z=19)
elektron dağılımı kısaca [Ar]4s1 olarak yazılabilir. Bu yazım tarzında [Ar], "argon
göbeğini" temsil etmektedir. Deneysel kanıtlar, potasyumun en dış kabuğundaki
elektronun 3d ye değil 4s ye yerleştiğini göstermektedir.
Skandiyumdan (Sc) (Z=21) bakıra (Cu) (Z=29) kadar olan elementler
geçiş metalleridir. Geçiş metalleri ya tam dolmamış d altkabuklarına sahiptirler; ya
da tam dolmamış d altkabuklarına sahip olan metal katyonlarına kolayca
dönüşürler.
Geçiş metallerinde iki düzensizlik söz
konusudur. Kroma (Cr) (Z=24) ilişkin
elektron dağılımı beklenen [Ar]4s23d4
dağılımı yerine [Ar]4s13d5 dağılımında
olur. Aynı durum bakır (Cu) (Z=29)
içinde geçerli olup elektron dağılımı
beklenenin aksine [Ar]4s23d9 değil
[Ar]4s13d10 dur. Bu düzensizliklerin
nedeni yarı dolu 3d5 ve tam dolu 3d10
alt
kabuklarının
biraz
daha
fazla
kararlılık göstermesiyle açıklanabilir.
Çinkodan (Zn) (Z=30) kriptona (Kr) (Z=36) kadar olan elementlerde 4s ve 4p
altkabukları kurallara uygun olarak dolar.
Rubidyumdan (Rb) (Z=37) itibaren, elektronlar n = 5 enerji düzeyine dolmaya
başlarlar.
Đkinci geçiş metalleri serisinin itriyumdan (Y) (Z=39) gümüşe (Ag) (Z=47) kadar
elektron dağılımları da bazı düzensizlikler gösterir. Ancak bunların ayrıntıları
burada incelenmeyecektir.
Periyodik çizelgenin 6.periyodu, elektron dağılımı [Xe]6s1 olan sezyum (Cs)
(Z=55) ve [Xe]6s2 olan baryum (Ba) (Z=56) ile başlar. Bunların ardından lantan
(La) (Z= 57) gelir. 6s orbitali dolduktan sonra, yeni elektronun 4f orbitaline
yerleşmesi gerekir. Ancak 5d ve 4f orbitallerinin enerjileri birbirine çok yakındır.
Hatta Lantanın 4f enerjisi 5d den biraz daha yüksektir. Bu yüzden Lantanın elektron
dağılımı [Xe]6s24f1 yerine [Xe]6s25d1 olur.
Lantanı izleyen 14 element (seryum (Z=58) den lutesyum (Z=71) e kadar)
lantanitler yada nadir toprak metalleri diye adlandırılır.
Toryum ile başlayan son sıra elementleri, aktinit serisi olarak bilinirler. Bu seride
yer
alan
elementlerin
elementlerdir.
çoğu,
doğada
bulunmayan
ancak
sentezlenebilen
Elementlerin periyodik çizelgede altkabuklarının dolmasına göre
sınıflandırılması
Download