KÜRESEL İKTİSAT GELİŞMİŞ ÜLKELER, AZGELİŞMİŞ ÜLKELER VE TÜRKİYE KÜRESELLEŞEN DÜNYADA ÜÇ KUTUP: ASYA-PASİFİK, NAFTA VE AB Küreselleşme süreci içerisinde, dünyada, bölgelerarası dengesizliğin artışına paralel bir seyirde geliştiği gözlenen bir kutuplaşma durumu söz konusudur. Bu kutuplaşmada sivrilen üç bölge; Kuzey Amerika, AB ve Japonya ile birlikte Asya Pasifik-Çin şeklinde gözlenir. 21.Y.Y’A GİRERKEN KÜRESEL GELİR FARKLILIĞININ BOYUTU YILLAR 1960 EN YOKSUL EN ZENGİN GİNİ (%20) % (%20) % KATSAYISI 2.3 70.2 0.69 1970 2.3 73.9 0.71 1980 1.7 76.3 0.79 1989 1.4 82.7 0.87 21.Y.Y’A GİRERKEN KÜRESEL GELİR FARKLILIĞININ BOYUTU 2014 Yılı Dünya Gelir Dağılımı Haritası Kaynak: The World Bank Group Harita görüldüğü üzere, Gini katsayısı değerleri büyüdükçe, haritada karşılık gelen ülkedeki gelir eşitsizliği arttığına işaret etmektedir. Gelir dağılımı adaletsizliği en çok Afrika’nın Güney ülkeleri ve Latin Amerika Ülkelerinde yüksektir. Ülkeler Gini Katsayısı (2008-2009-2010) En Yoksul Yüzde 10'un Payı** En Zengin Yüzde 10'un Payı(2010 yılı)** Arjantin 0.462- 0.461- 0.444 1.5 32.30 ABD* 0.378- 0.379- 0.380 1.9 29.85 Türkiye 0.389- 0.387- 0.400 2.11 29.35 İngiltere* 0.342- 0.345- 0.341 2.06 28.49 İtalya* 0.317- 0.315- 0.321 2.3 26.8 Yunanistan* 0.331- 0.332- 0.338 2.55 26.04 Polonya 0.342- 0.340- 0.337 3.26 27.05 Fransa* 0.293- 0.293- 0.303 2.75 25.1 İspanya* 0.315- 0.329- 0.334 2.57 26.61 Hollanda* 0.286- 0.283- 0.283 2.49 22.9 Almanya* 0.287- 0.288- 0.286 3.22 22.07 Finlandiya* 0.266- 0.260- 0.265 4.02 22.57 Belçika* 0.265- 0.269- 0.264 3.42 28.06 İsveç* 0.259- 0.269- 0.269 3.58 22.18 Norveç* 0.250- 0.245- 0.249 3.86 23.38 SEÇİLMİŞ BAZI ÜLKELERDE KİŞİ BAŞINA GSYIH ÜLKE 2008 2009 2010 2011 2012 ALMANYA 42.440$ 40.270$ 40.408$ 44.354$ 42.597$ AVUSTURYA 46.250$ 45.872$ 45.016$ 49.485$ 46.792$ IRLANDA 49.590$ 49.707$ 45.916$ 49.387$ 45.921$ LÜKSEMBURG 84.890$ 99.281$ 102.678$ 111.913$ 103.858$ İTALYA 35.240$ 35.724$ 34.673$ 36.988$ 33.813$ FRANSA 42.250$ 40.487$ 39.448$ 42.578$ 39.758$ PORTEKİZ 20.550$ 22.153$ 21.653$ 22.532$ 20.175$ YUNANİSTAN 28.650$ 28.695$ 26.379$ 26.061$ 22.395$ B.KIRALLIK 45.390$ 35.454$ 36.572$ 38.927$ 38.648$ TÜRKİYE 9.340$ 8.626$ 10.135$ 10.604$ 10.660$ GELİŞMİŞ EKONOMİLER: G6, G7, G8 ve G20 . G6 1975’de Fransa'da altı sanayileşmiş ülke olan; Fransa, Almanya, İtalya, Japonya, Birleşik Krallık ve ABD’nin katılımıyla yapılan toplantıda oluşturulmuştur. G7 Haziran 1976’da G6 ülkelerine ( Fransa, Almanya, İtalya, Japonya, Birleşik Krallık ve ABD) Kanada’nın katılımıyla G7 telaffuz edilmiştir. G8 Haziran 1994’de G7 ülkelerinin Napoli’deki toplantısına Rusya’da katılmıştır. Gruba 1997 yılında Rusya’nın resmen katılımıyla G8 telaffuz edilmeye başlanmıştır. G20 2008’de Washington’da 19 ülkenin Maliye Bakanları ve Merkez Bankası Başkanları ile birlikte AB’nin Dönem Başkanı ve Avrupa Merkez Bankası Başkanının katılımıyla toplanmıştır (G19+AB). G20 dünya üretiminin %85’ini ve ticaretinin de %80’ini gerçekleştirmektedir (2010). G20 Ülkeleri: AB, ABD, Almanya, Arjantin, Avustralya, Birleşik Krallık, Brezilya, Çin, Endonezya, Fransa, Güney Afrika, Güney Kore, Hindistan, İtalya, Japonya, Kanada, Meksika, Rusya, Suudi Arabistan, Türkiye’dir. TABLO 1: G-20 ÜLKELERİNİN GSYİH'LARI Milyar $ 1990 1999 2009 2010 2011 2012 2013 ABD 5,554 8,709 14,256 14,958 15,533 16,244 16,800 Almanya 1,720 2,081 3,829 3,304 3,628 3,425 3,634 Arjantin 141 282 354 462 557 603 611 Avustralya 297 390 1,139 1,141 1,386 1,532 1,560 Brezilya 465 760 1,798 2,143 2,476 2,248 2,245 Çin 355 991 5,605 5,930 7,321 8,229 9,240 Endonezya 114 141 616 709 845 876 868 1,195 1,410 3,056 2,565 2,782 2,611 2,735 Güney Afrika 112 131 328 365 403 382 350 Güney Kore 253 407 951 1.094 1.202 1.222 1,304 Hindistan 323 460 1.411 1.708 1.880 1.858 1,877 Birleşik Krallık 976 1,374 2,494 2,295 2,462 2,461 2,522 İtalya 1,094 1,150 2,419 2,055 2,196 2,013 2,071 Japonya 2,970 4,395 5,788 5,495 5,905 5,937 4,901 Kanada 573 612 1,136 1,614 1,778 1,821 1,825 Meksika 263 475 999 1,051 1,170 1,186 1,261 Rusya 579 375 1,404 1,524 1,904 2,017 2,097 Suudi Arabistan 105 129 422 526 669 734 745 Türkiye 151 188 703 731 774 788 820 Fransa KÜRESELLEŞME ÖLÇÜTLERİ VE DIŞA AÇIKLIK ORANLARI * DIŞA AÇIKLIK ORANLARI - İhracat/ GSMH, - İthalat/GSMH, - İhracat+ İthalat/GSMH’dır. * KÜRESELLEŞME ÖLÇÜTÜ - İhracat/ GSMH, KÜRESELLEŞME ÖLÇÜTÜ 1. KÜRESELLEŞME EVRESİ(1870-1914) KÜRESELLEŞME ÖLÇÜTÜ:X/TOP.MG’ i arttı 2. KÜRESELLEŞME EVRESİ(1980-……) İKİ EVRE ARASINDAKİ TEMEL FARKLILIKLAR - Uluslar arası telekomikasyon ağları daha gelişkindir. - Reel ve mali piyasa ölçütleri daha büyüktür. - Uluslar arası sermaye akımları daha fazladır. BAZI OECD ÜLKELERİNİN DIŞA AÇIKLIK ORANLARI 1965 1990 X/GSYIH(%) M/GSYIH(%) X/GSYIH(%) M/GSYIH(%) Kanada 18.6 18.8 25.4 Fransa 12.6 11.6 Almanya 19.0 İtalya 2013 X/GSYIH(%) M/GSYIH(%) 25.6 30.1 31.8 22.5 22.6 27.2 29.2 18.9 36.5 29.7 50.7 44.5 14.9 14.0 19.0 19.4 30.4 28.0 Japonya 10.5 9.1 10.8 10.1 14.7* 16.7* B.Krallık 18.3 19.3 24.2 26.8 31.4 ABD 5.0 4.5 10.1 11.3 13.5* 16.9* 33.0 BAZI OECD ÜLKELERİNİN DIŞA AÇIKLIK ORANLARI Ülkeler 2004 2008 X/GSYİH(%) M/GSYİH(%) X/GSYİH(%) M/GSYİH(%) Kanada 39.7 40.2 34.5 32.7 Fransa 27.6 28.9 26.9 29.1 Almanya 51.1 43.5 48.2 41.9 İtalya 28.8 29.2 28.5 29.3 Japonya 15.7 13.4 17.7 17.5 B.Krallık 19.3 22.7 29.4 31.6 ABD 10.2 12.6 12.5 17.4 REEL GSMH VE İHRACAT HACMİNİN YILLIK BÜYÜME ORANLARI:1970-1990 ÜLKE GSMH İHRACAT %8,7 %17,2 Singapur 8,0 11,2 Japonya 4,6 7,2 Filipinler 3,8 6,7 Kanada 3,8 5,0 İtalya 3,0 5,2 Fransa 2,8 5,4 ABD 2,8 4,5 Almanya 2,4 5,4 Hollanda 2,4 5,2 Belçika 2,4 4,9 İngiltere 2,1 4,4 Güney Kore sonuç Ülkelerin kıyasıya rekabet süreci onları “Fakirleştiren Büyüme” sürecine soktu. Maliyetleri düşürme arayışı, ücret ve sosyal maliyetlerden kaçınma sürecini başlattı. Ülkeler maliyet avantajı yakalama Pazar kapma ve ya kaybetmeme arayışı nedenleriyle ekonomik bütünleşme (entegrasyon) arayışına girdiler. Dünyadaki entegrasyon türleri ise: DÜNYADA GÖZLEMLEDİĞİMİZ ENTEGRASYON TÜRLERİ SEKTÖREL BÜTÜNLEŞMELER TERCİHLİ TİCARET ANLAŞMALARI SERBEST TİCARET BÖLGELERİ GÜMRÜK BİRLİĞİ ORTAK PAZAR TAM EKONOMİK BİRLİK TAM EKONOMİK VE POLİTİK BÜTÜNLEŞME ULUSLAR ARASI PARA SİSTEMİ, SERMAYE AKIMLARI VE KRİZ ETKİLERİ - Küresel Dönemde Kur Rejimleri - Rezerv Para Savaşları - Küresel Sermaye Akımları ve Kırılganlık İlişkisi - 2008 Dünya Krizi ve AB Ekonomileri 1870 1914 - 1918 1940 - 1945 1971Altın Kesinti Korumacı Kesinti Bretton Woods Günümüzdeki Standardı Yılları Eğilimler Yılları Dönemi Uygulamalar 1870-1914: Altın Standardı 1914-1918: Savaş yıllarıdır. Sistem kesintiye uğramış, ekonomik göstergeler bozulmuştur. 1918-1925: Dalgalı Kurlar 1925-1931: Altın Standardına Dönüş Çabaları 1931-1940: Parasal Nasyonalizm 1940-1945: Savaş yıllarıdır. Sistem kesintiye uğramıştır. 1945-1971: Bretton Woods Sistemi (Sabit Kur) 1971’den günümüze kadar geçen dönemde ise; sabit kur rejimleri, esnek kurlar ve karma rejimler uygulanmış; az gelişmiş ülkelerde ise ağırlıklı olarak esnek kur rejimlerine geçilmiştir. C) 1940-1945; II. Dünya Savaşı ile tekrar sistem arayışı kesintiye uğramıştır. Ülkelerde ekonomik dağılma söz konusudur. BRETTON WOODS SİSTEMİ • 1929 Dünya ekonomik bunalımı kapitalist sistemin karşılaştığı en büyük bunalımdır. Milyonlarca insan işini kaybetmiş, ülkelerin milli gelirleri gerilemiş, ekonomiler küçülmüş, karşılıklı ticaret büyük ölçüde sekteye uğramıştır. • Bu darboğazı aşmak için; Uluslararası Para Fonu, ödemeler dengesi sıkıntılarını çözmek ve çok yanlı ödeme sistemi geliştirmek; Dünya Bankası Avrupalı ülkelerin savaştan kaynaklanan sıkıntılarını çözmek ve onların dünya ticaretinde etkin rol almasını sağlamak; Uluslararası Ticaret Örgütü de uluslararası ticarette standart kuralları geliştirerek ticaretin kurallarını belirlemek ve keyfi uygulamaları önlemek üzere planlanmıştır. 1-22 Temmuz 1944 tarihleri arasında ABD’de Birleşmiş Milletler Para ve Finans Konferansı düzenlenmiştir. Bu konferansta 45 ülkenin temsilcileri bir araya gelerek iki tasarı üzerinde tartışmalar yapmışlardır. Tasarılardan ilki Keynes Planı, ikincisi de White Planı’dır. • John Maynard Keynes’in hazırladığı İngiltere Planına göre yukarıda değindiğimiz üç kurum da mevcuttu. Bir çeşit kliring merkezi (clearing house) konumunda olacaktı. Keynes’e göre Dünya Bankası, bütün ülke Merkez Bankalarının üstünde bir uluslararası Merkez Bankası konumunda olacak ve bancor adlı bir rezerv yaratabilecekti. • Her iki planın da amacı sabit bir döviz kuru sistemi kurmak, dış ticaret hacminin genişlemesi için ticaretin önündeki engelleri aşmak ve dış finansman sorununu çözmektir. Bu amaçla; 1)IMF, 2)Dünya Bankası kurulmuştur. 3) Uluslararası Ticaret Örgütü (ITO) kurulamamış, onun yerine GATT dünya ticaretini serbestleştirme misyonunu üstlenmiştir. ITO/GATT / WTO Bretton Woods görüşmelerinde “Uluslararası Ticaret Örgütü” nün (International Trade Organisation - ITO) kurulması kararlaştırılmıştır. Ama, ITO’nun kuruluş müzakereleri devam ederken, dünya ticaretini serbestleştirme çalışmalarına hemen başlamak amacıyla, Ekim 1947'de Cenevre'de “geçici” olarak nitelendirilen Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşmasını (GATT) imzalamıştır. ITO’nun kurulamaması üzerine, “geçici” olma özelliğine rağmen, GATT, 1994’e kadar dünya ticaretinde serbestleştirme çalışmalarını sürdürmüştür. 1994 yılında, Uruguay Toplantıları’nda GATT anlaşmasında değişiklik yapılarak bu anlaşma, yeni kurulan Dünya Ticaret Örgütü’ne (WTO) bağlanmıştır. Halen dünya ticaretini çok yanlı olarak serbestleştirme çalışmalarında bulunmak WTO’nun temel görevi durumundadır. Ayrıca, üyeler arasında çıkabilecek anlaşmazlıklarda arabuluculuk görevi yapmak, üye ülkelerin ticaret politikalarını gözden geçirmek gibi görevleri de vardır. DÜNYA BANKASI • Amacı: Üye ülkelerin imar ve ekonomik gelişme çabalarına destek sağlamaktır. Başlangıçta Batı Avrupa’nın imarını hedeflemiş, 1950’lerden sonra ise az gelişmiş ülkelerin finansman ihtiyacına yönelmiştir. • 1948 Batı Avrupa’nın imarı • 1950’lerin ortasından itibaren Az gelişmiş ülkelerin finansman ihtiyacı • 1980 sonrası İstikrar politikalarına finansman desteği IMF’nin Kuruluş Amaçları ve Gelişmeler IMF’nin temel kuruluş nedenleri; döviz kurlarının istikrarını sağlamak, bu amaçla sabit kur sistemine geçmek ve uluslararası finansmanı sağlamaktır. IMF’NİN DÜZENLEMELERİ 1. Döviz kuruna ilişkin düzenlemeler • • • • 1 ons altın = 35 dolar +/- %1 devalüasyon marjı %10’a kadar yapılan devalüasyonlarda IMF bilgilendirilmelidir. %10’un üstündeki devalüasyonlarda IMF’nin izni alınmalıdır. 2. Döviz Kuru ve Uygulama Denetimleri • • Katlı kur uygulamasına son verilmeli (Katlı Kur: İthalata farklı kur, ihracata farklı kur uygulamak) Çok yanlı ticaret uygulanmalı 3. Uluslararası finansman kuralları • • • • • Kotalar (1/4 altın, 3/4 ulusal para) 5 yılda bir kota belirlenmesi Borç üst sınırı kotaların iki katıdır (Daha sonraları, SDR ile birlikte bu oran 3 kata çıkmıştır) Geri ödemeler 3-5 yıl içerisinde yapılmalıdır Ülkeler altın karşılığı olan kotalarını herhangi bir yaptırım olmaksızın kullanabilirler. Ancak ulusal para karşılığı olan kotalarını kullanırken giderek ağırlaşan yaptırımlarla karşılaşırlar. Bretton Woods Sisteminin Çöküşü • Başta sistem başarılı olmuştur ve dünya ticaret hacmi genişlemiştir. Ancak bir süre sonra tıkanmalar oluşmuş ve sistem çökmüştür. • Çöküş süreci ve nedenleri aşağıdadır; 1. ABD’nin dış açıkları ve doların değerindeki düşüş 2. Altın arzının sınırlılığı ve ABD’nin rezervlerinin hızla azalması. 3. Uluslararası piyasalardaki dolar bolluğu 4. IMF’nin devalüasyon kurallarının katılığı 5. IMF sistemi ayakta tutmak için 1969’da SDR’yi yaratmış ancak sistemi kurtaramamıştır. 6. 1971 yılında gelişmiş 10 ülke Smithsonian Anlaşması’nı imzalamışlardır. Buna göre, dolar % 9 devalüe edilmiştir. Oynama marjı +/- %2,25’e çıkarılmıştır. 1 ons altın = 100 $ kadar yükselmiştir. 7. Tüm bu düzenlemeler sorunları giderememiş, ABD 1971’de altın-dolar konvertibilitesine son vermiştir. 1971-73 SİSTEMİN DAĞILMASINDAN SONRA: GÜNÜMÜZDEKİ KUR REJİMLERİ 1. KATI SABİT KUR REJİMLERİ • Para Alanları ve Parasal Birlikler • Para Kurulu 2. GEVŞEK SABİT KUR REJİMLERİ (ARA REJİMLER) • Geleneksel Sabit Kur Rejimi • Yatay Bantlar İçinde Dalgalı Kur • Sürünen Pariteler • Sürünen Bantlar İçinde Değişen Kur 3. DALGALI KURLAR • Kur Değişimlerinin Önceden Belirlenmemiş Olduğu Yönetimli Dalgalanma • Bağımsız Dalgalanma 1. KATI SABİT KUR REJİMLERİ Para Alanları: Ulusal para birimi değil, başka bir ülkenin para birimini kullanan ülkelerden oluşur. Örneğin; İngiltere’nin eski sömürgeleri. Frank bölgesinde de, Fransa ve bazı Afrika ülkeleri vardır. Para Kurulu: Ülke parası bir başka güçlü paraya sabitlenir. Para tabanı döviz girişlerine bağlı olarak genişler. Merkez bankası bağımsız para politikası belirleyemez. Örneğin; Arjantin, Bosna-Hersek, Bulgaristan ve bazı başka ülkelerde para kurulu uygulanmıştır. Parasal Birlik: Anlaşma yapan ülkeler arasında ülkeler üstü bir para birimi kullanılır. Örneğin; Euro uygulaması. PARASAL BİRLİK: AVRUPA PARA SİSTEMİ • Doların %9 devalüasyonu, oynama marjının + %2.25 e çıkartılması, SDR nin yaratılması ve borçlanma marjının kotaların üç katına çıkartılması sabit kurun devamı için yeterli olmamıştır. • Bretton Woods sistemindeki tıkanma Avrupa’yı uluslararası para sistemi ve kur rejimi konusunda arayışa yöneltmiştir. • Krizin etkisiyle 1973 yılının Mart ayının başında Avrupa döviz piyasaları, iki hafta kapatılmıştır. 16 Mart’ta piyasalar açıldığında Avrupa ülkeleri, ulusal paralarını dolar karşısında salınıma bırakmışlardır. • 1979’da Avrupa Para Sistemi ve Avrupa Para Birimi (ECU – European Currency Unit) oluşturulmuştur. Üye ülkelerin paralarının dalgalanma marjı +/- % 2.25’den +/- %15 çıkartılmıştır. • Günümüzde ise, Avrupa Birliği kendi içerisinde tek para sistemi (EURO), yani sabit kur uygulaması, diğer ülkelere karşı serbest kur uygulaması içerisindedirler. Euro’ya Geçilmesi Süreci: AVRUPA PARA SİSTEMİNİN GELİŞİMİ: • AET nin 1 temmuz 1968 yılında gümrük birliğini oluşturması; tek Avrupa pazarının kurulması, ortak tarım politikasının üyeler arasında sabit kur ilişkilerini gerekli kılması, uluslar arası para sisteminde krizlerin ağırlaşması ve Avrupanın ABD doları karşısında bir parasal ağırlık oluşturma fikri avrupa içerisinde bir ekonomik ve parasal birlik oluşturma düşüncesinin gelişmesine etki eden unsurlar olarak ortaya çıkmıştır. 1977 yılından sonra ekonomik parasal birlik çalışmaları ivme kazanmış ve 4-5 aralık 1978 de Brüksel deki konsey toplantısında Avrupa para sisteminin yürürlüğe girmesine ilişkin karar kabul edilmiş 13 mart 1979 da Avrupa Para Sistemi resmen kurulmuştur. Sisteminin temel amacı topluluk içinde parasal istikrarı sağlamak, temel özelliği ise sabit fakat ayarlanabilir döviz kurlarıdır. • ECU: • ECU İngilizce Europeon Currency Unit'in kısaltılmış şeklidir. 13 Mart 1979'da yürürlüğe giren Avrupa Para Sisteminin temel unsurudur. • Ecunun değeri ülkelerin ekonomik ölçülerine dayanan ağırlıklı para tutarlarının toplamıdır. • ECU kambiyo kurları mekanizmasında bir ortak payda, sapmaları belirlemeye yarayan bir gösterge, bütün müdahale ve kredi işlemleri için bir referans ve AET para otoriteleri arasında bir ödeme aracı olarak iş görüyordu Her ülkenin parasının ağırlık katsayısı bazı değişmez makro ekonomik ölçülere göre tespit edilerek ECU nun değerini belirliyordu. Bu ölçütler; üye ülkelerin gayri safi milli hasılaları, topluluk içindeki ticaret payları ve kısa süreli para destekleme sistemi içindeki payları idi. 1. Temmuz 90 – Aralık 93 arasında, sermaye hareketlerine tam serbesti sağlanmıştır. 2. Ocak 94 – Ocak 99 arasında, Avrupa Para Enstitüsü kurulmuş; maliye ve para politikaları daha yakından izlenmeye başlamıştır. 3. Temmuz 98’de kurulan Avrupa Merkez Bankası, Euro çalışmalarını başlatmıştır. 4. Euro, Ocak 99’da uygulamaya koyulmuş, 1 ECU = 1 Euro olarak belirlenmiştir. 5. Ocak 99 – Ocak 2002 arasında, Euro yalnızca bir kaydi para olarak bankacılık ve finans işlemlerinde geçerli olmuştur. 01. 01. 2002’den itibaren ise, diğer paralarla beraber altı ay dolaşımda kalmıştır. Bundan sonra ise Euro, ortak tek para birimini oluşturmuştur. Parasal Entegrasyon için belirlenen üç aşama • 1. Aşama: Sermaye hareketlerine tam serbestlik sağlanması, tek paraya geçilinceye kadar ECU’ nun özel kullanımının sağlanması. Para ve Maliye Politika politikalarında uyumun sağlanması amaçları taşımaktadır Parasal Entegrasyon için belirlenen üç aşama • 2. Aşama: 1994 yılında başlayan bu aşamada en önemli gelişme Avrupa Para Enstitüsünün kurulmasıdır. Bu enstitü ECU’ nun geliştirilmesi ve Avrupa Merkez Bankasının oluşturulması için gerekli şartların belirlenmesi konusunda görevlendirildi. Bu aşamada Avrupa Merkez Bankalarının tam bağımsızlığının sağlanması konusunda girişimlere başlanması konusunda kararlar alındı Parasal Entegrasyon için belirlenen üç aşama • 3. Aşama: Bu aşamada Avrupa Para enstitüsü ve Avrupa Konseyi tarafından hazırlanan raporlara bağlı olarak uyum kriterlerini yerine getiren 11 birlik üyesinin parasal birliğe dahil edilmesi karara bağlanmıştır. Bu ülkeler, Almanya, Avusturya, Belçika, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İrlanda, İspanya, İtalya, Lüksemburg ve Portekiz olarak belirlenmiştir. İngiltere, Danimarka ve İsveç kendi tercihleri sonucu Avrupa Para Birliği’nin dışında kalırlarken, Yunanistan uyum kriterlerini sağlayamadığı için başlangıçta birlik dışında kalırken daha sonra parasal birliğe dahil olmuştur ► PARASAL BİRLİĞİN BUGÜN GELDİĞİ AŞAMA: ► Tek para birimine geçişle birlikte döviz kurları arasındaki ani ve öngörülemeyen dalgalanmalar ortadan kalkmıştır.Böylece finansal serbetleşme ve bütünleşme kur riski olmaksızın sağlıklı bir ortamda gelişebilme imkanı bulmuştur. Ticari işlemler ile banka işlemleri sırasında paraları birbirine çevirmekten kaynaklanan harcamalardan tasarruf imkanı elde edilmiştir. Aynı para birimini kullanan birleşik ve daha güçlü sermaye piyasaları oluşmuştur ► Euro üye ülkelere fiyat saydamlığı getirmiş böylece tüketiciler fiyatları doğrudan karşılaştırabilme imkanına sahip olmuştur. Bu da firmalar arasında rekabeti ve verimliliği artırmıştır. ► Euro önemli bir rezerv para olmuştur. ► Euro ile birlikte AB piyasası içerisinde dünyanın en büyük devlet tahvili piyasası olan Eurobond piyasası ortaya çıkmıştır. EURO ALANINA KATILIM: • Maastricht (1993) kriterleri, AB’ye üye ülkelerin Parasal Birliğe katılabilmeleri için sağlamaları gerekli olan şartlardır: 1. Toplulukta en düşük enflasyona sahip (en iyi performans gösteren) üç ülkenin yıllık enflasyon oranları ortalaması ile, ilgili üye ülke enflasyon oranı arasındaki fark 1,5 puanı geçmemelidir. 2. Üye ülke devlet borçlarının GSYİH’sına oranı %60’ı geçmemelidir. 3. Üye ülke bütçe açığının GSYİH’sına oranı %3’ü geçmemelidir. 4. Herhangi bir üye ülkede uygulanan uzun vadeli faiz oranları 12 aylık dönem itibariyle, fiyat istikrarı alanında en iyi performans gösteren 3 ülkenin faiz oranını 2 puandan fazla aşmayacaktır. EURO ALANINDAKİ ÜLKELER 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. BELÇİKA ALMANYA ESTONYA İRLANDA YUNANİSTAN İSPANYA FRANSA İTALYA GÜNEY KIBRIS 10. LUXEMBURG 11. MALTA 12. HOLLANDA 13. AVUSTURYA 14. PORTEKİZ 15. SLOVENYA 16. SLOVAKYA 17. FİNLANDİYA 18. LETONYA EURO ALANI DIŞINDA KALAN ÜYE ÜLKELER 1. BULGARİSTAN, 2. ÇEK CUMHURİYETİ, 3. DANİMARKA, 4. LİTVANYA, 5. MACARİSTAN, 6. POLANYA, 7. ROMANYA, 8. İSVEÇ 9. BİRLEŞİK KRALLIK 10. HIRVATİSTAN Maastricht Kriterlerini Sağlamakta Sorunlu Ülkeler (2010 Sonu) • Bütçe Açığının Milli Gelire Oranı Açısından ( - %3 Olması Beklenir): Irlanda (-32.4%), Yunanistan (-10.5%), Birleşik Krallık (-10.4%), İspanya (9.2%), Portekiz (-9.1%), Polanya (-7.9%), Slovakya (-7.9%), Letonya (-7.7%), Litvanya (-7.1%) and Fransa (-7.0%). Maastricht Kriterlerini Sağlamakta Sorunlu Ülkeler (2010 Sonu) • Kamu Borcunun Milli Gelire Oranı Açısından (%60 Olması Beklenir): Yunanistan (142.8%), Italya (119.0%), Belçika (96.8%), Irlanda (96.2%), Portekiz (93.0%), Almanya (83.2%), Fransa (81.7%), Macaristan (80.2%), Birleşik Krallık (80.0%), Avusturya (72.3%), Malta (68.0%), Hollanda (62.7%), Güney Kıbrıs (60.8%) and İspanya (60.1%). AVRUPA’DA ENFLASYON(2010-%) Kaynak: Eurostat • • • • • • • • • • • • • • • Belçika Bulgaristan Çek Cum. Danimarka Almanya Estonya İrlanda Yunanistan İspanya Fransa İtalya Güney Kıbrıs Letonya Litvanya Lüxemburg 2.3, 3.0, 1.2, 2.2, 1.2, 2.7, -1.6, 4.7, 2.0, 1.7, 1.6, 2.6, -1.2, 1.2, 2.8, • • • • • • • • • • • • • • • • • Macaristan Malta Hollanda Avusturya Polonya Portekiz Romanya Slovenya Slovakya Finlandiya İsveç Birleşik Krallık AB(27) AB(17) Türkiye ABD Japonya 4.7, 2.0, 0.9, 1.7, 2.7, 1.4, 6.1, 2.1, 0.7, 1.7, 1.9, 3.3. 2.1 1.6, 8.6, -0.4, -1.4. AVRUPA’DA ENFLASYON(2011-%) Kaynak: Eurostat • • • • • • • • • • • • • • • Belçika Bulgaristan Çek Cum. Danimarka Almanya Estonya İrlanda Yunanistan İspanya Fransa İtalya Güney Kıbrıs Letonya Litvanya Lüxemburg 3.4, 3.4, 2.1, 2.7, 2.5, 5.1, 1.2, 3.1, 3.1, 2.3, 2.9, 3.5, 4.2, 4.1, 3.7, • • • • • • • • • • • • • • • • • Macaristan Malta Hollanda Avusturya Polonya Portekiz Romanya Slovenya Slovakya Finlandiya İsveç Birleşik Krallık AB(27) AB(17) Türkiye ABD Japonya 3.9, 2.5, 2.5, 3.6, 3.9, 3.6, 5.8, 2.1, 4.1, 3.3, 1.4, 4.5. 3.1 2.7, 6.5, 3.2*, -0.3* AVRUPA’DA ENFLASYON(2012-%) Kaynak: Eurostat • • • • • • • • • • • • • • • Belçika Bulgaristan Çek Cum. Danimarka Almanya Estonya İrlanda Yunanistan İspanya Fransa İtalya Güney Kıbrıs Letonya Litvanya Lüxemburg 2.6, 2.4, 3.5, 2.4, 2.1, 4.2, 1.9, 1.0, 2.4, 2.2, 3.3, 3.1, 2.3, 3.2, 2.9, • • • • • • • • • • • • • • • • • Macaristan Malta Hollanda Avusturya Polonya Portekiz Romanya Slovenya Slovakya Finlandiya İsveç Birleşik Krallık AB(27) AB(17) Türkiye ABD Japonya 5.7, 3.2, 2.8, 2.6, 3.7, 2.8, 3.4, 2.8, 3.7, 3.2, 0.9, 2.8. 2.6 2.5, 9.0, 2.1* -0.0* AVRUPA’DA ENFLASYON(2013-%) Kaynak: Eurostat • • • • • • • • • • • • • • • Belçika Bulgaristan Çek Cum. Danimarka Almanya Estonya İrlanda Yunanistan İspanya Fransa İtalya Güney Kıbrıs Letonya Litvanya Lüxemburg 1.2 0.4 1.4 0.5 1.6 3.2 0.5 -0.9 1.5 1.0 1.2 0.4 0.0 1.1, 1.7, • • • • • • • • • • • • • • • • • Macaristan Malta Hollanda Avusturya Polonya Portekiz Romanya Slovenya Slovakya Finlandiya İsveç Birleşik Krallık AB(27) AB(17) Türkiye ABD Japonya 1.7, 1.0, 2.6, 2.1, 0.8, 0.4, 3.2, 1.9, 1.5, 2.2, 0.4, 2.6 1.5 1.4, 7.5 1.5* 0.4* AVRUPA’DA İŞSİZLİK(25-74 yaş) (2010-%) Kaynak: Eurostat • • • • • • • • • • • • • • • • Belçika Bulgaristan Çek Cum. Danimarka Almanya Estonya İrlanda Yunanistan İspanya Fransa İtalya Güney Kıbrıs Letonya Litvanya Lüxemburg Macaristan 7.0, 9.3, 6.4, 6.3, 6.7, 14.9, 12.0, 11.2, 17.8, 7.7, 7.0, 5.1, 17.4, 16.1, 3.8, 10.0, • • • • • • • • • • • • • • • • Malta Hollanda Avusturya Polonya Portekiz Romanya Slovenya Slovakya Finlandiya İsveç Birleşik Krallık AB (27) AB (17) Türkiye ABD Japonya 5.6, 3.7, 3.7, 8.1, 10.5, 5.8, 6.5, 12.5, 6.6, 6.2, 5.8. 8.2, 8.8, 9.3, 8.2, 4.7. AVRUPA’DA İŞSİZLİK(25-74 yaş) (2011-%) Kaynak: Eurostat • • • • • • • • • • • • • • • • Belçika Bulgaristan Çek Cum. Danimarka Almanya Estonya İrlanda Yunanistan İspanya Fransa İtalya Güney Kıbrıs Letonya Litvanya Lüxemburg Macaristan 1.0, 10.1, 5.9, 6.3, 5.6, 11.2, 12.9, 15.9, 19.2, 7.7, 6.9, 6.4, 14.6, 13.9, 4.1, 9.8, • • • • • • • • • • • • • • • • Malta Hollanda Avusturya Polonya Portekiz Romanya Slovenya Slovakya Finlandiya İsveç Birleşik Krallık AB (27) AB (17) Türkiye ABD Japonya 5.0 3.8, 3.5, 8.0, 11.3, 5.8, 7.5, 11.8, 6.1, 5.5, 5.8. 8.2, 8.9, 7.5, 7.6, 4.2. AVRUPA’DA İŞSİZLİK(25-74 yaş) (2012-%) Kaynak: Eurostat • • • • • • • • • • • • • • • • Belçika Bulgaristan Çek Cum. Danimarka Almanya Estonya İrlanda Yunanistan İspanya Fransa İtalya Güney Kıbrıs Letonya Litvanya Lüxemburg Macaristan 6.4, 11.0, 6.0, 6.3, 5.2, 8.9, 12.9, 22.3, 22.5, 8.2, 8.9, 10.2, 13.6, 12.2, 4.2, 9.6, • • • • • • • • • • • • • • • • Malta Hollanda Avusturya Polonya Portekiz Romanya Slovenya Slovakya Finlandiya İsveç Birleşik Krallık AB (27) AB (17) Türkiye ABD Japonya 4.9, 4.5, 3.6, 8.5, 13.9, 5.6, 7.9, 12.2, 6.1, 5.7, 5.7. 9.0, 10.0, 7.0, 6.8, 4.0. AVRUPA’DA İŞSİZLİK(25-74 yaş) (2013-%) Kaynak: Eurostat • • • • • • • • • • • • • • • • Belçika Bulgaristan Çek Cum. Danimarka Almanya Estonya İrlanda Yunanistan İspanya Fransa İtalya Güney Kıbrıs Letonya Litvanya Lüxemburg Macaristan 7.1, 11.8, 6.1, 5.9, 5.0, 7.6, 11.6, 25.4, 23.8, 8.7, 10.3, 13.6, 10.7, 10.9, 5.1, 8.9, • • • • • • • • • • • • • • • • Malta Hollanda Avusturya Polonya Portekiz Romanya Slovenya Slovakya Finlandiya İsveç Birleşik Krallık AB (27) AB (17) Türkiye ABD Japonya 5.2, 5.9, 4.3, 8.8, 14.7, 5.9, 9.2, 12.5, 6.5, 5.7, 5.4. 9.4, 10.7, 7.5, 6.1, 3.8 AVRUPA’DA BÜYÜME(2010-%) Kaynak: Eurostat • • • • • • • • • • • • • • • • Belçika Bulgaristan Çek Cum. Danimarka Almanya Estonya İrlanda Yunanistan İspanya Fransa İtalya Güney Kıbrıs Letonya Litvanya Lüxemburg Macaristan 2.3, 0.4, 2.5, 1.4, 4.0, 2.6, -1.1, -4.9, -0.2, 1.7, 1.7, 1.3, -1.3, 1.6, 3.1, 1.1, • • • • • • • • • • • • • • • • Malta Hollanda Avusturya Polonya Portekiz Romanya Slovenya Slovakya Finlandiya İsveç Birleşik Krallık AB (27) AB (17) Türkiye ABD Japonya 4.3, 1.5, 1.8, 3.9, 1.9, -1.1, 1.3, 4.4, 3.4, 6.6, 1.7. 1.8, 1.8, 9.0, 2.5, 4.7. AVRUPA’DA BÜYÜME(2011-%) Kaynak: Eurostat • • • • • • • • • • • • • • • • Belçika Bulgaristan Çek Cum. Danimarka Almanya Estonya İrlanda Yunanistan İspanya Fransa İtalya Güney Kıbrıs Letonya Litvanya Lüxemburg Macaristan 1.8, 1.8, 1.8, 1.1, 3.3, 9.6, 2.2, -7.1, 0.1, 2.0, 0.4, 0.4, 5.3, 6.0, 1.9, 1.6, • • • • • • • • • • • • • • • • Malta Hollanda Avusturya Polonya Portekiz Romanya Slovenya Slovakya Finlandiya İsveç Birleşik Krallık AB (27) AB (17) Türkiye ABD Japonya 1.4, 0.9, 2.8, 4.5, -1.3, 2.3, 0.7, 3.0, 2.8, 2.9, 1.1. 1.7, 1.6, 8.8, 1.6, -0.5. AVRUPA’DA BÜYÜME(2012-%) Kaynak: Eurostat • • • • • • • • • • • • • • • • Belçika Bulgaristan Çek Cum. Danimarka Almanya Estonya İrlanda Yunanistan İspanya Fransa İtalya Güney Kıbrıs Letonya Litvanya Lüxemburg Macaristan -0.1, 0.6, -1.0, -0.4, 0.7, 3.9, 0.2, -7.0, -1.6, 0.0, -2.4, -2.4, 5.2, 3.7, -0.2, -1.7, • • • • • • • • • • • • • • • • Malta Hollanda Avusturya Polonya Portekiz Romanya Slovenya Slovakya Finlandiya İsveç Birleşik Krallık AB (27) AB (17) Türkiye ABD Japonya 1.1, -1.2, 0.9, 2.0, -1.3, -3.2, -2.5, 1.8, -1.0, 0.9, 0.3. -0.4, -0.7, 2.1, 2.3, 1.5. AVRUPA’DA BÜYÜME(2013-%) Kaynak: Eurostat • • • • • • • • • • • • • • • • Belçika Bulgaristan Çek Cum. Danimarka Almanya Estonya İrlanda Yunanistan İspanya Fransa İtalya Güney Kıbrıs Letonya Litvanya Lüxemburg Macaristan 0.2, 0.9, -0.9, 0.4, 0.4, 0.8, -0.3, -3.9, -1.2, 0.2, -1.9, -5.4, 4.1, 3.3, 2.1, 1.1, • • • • • • • • • • • • • • • • Malta Hollanda Avusturya Polonya Portekiz Romanya Slovenya Slovakya Finlandiya İsveç Birleşik Krallık AB(27) AB(17) Türkiye ABD Japonya 2.9, -0.8, 0.3, 1.6, -1.4, 3.5, -1.1, 0.9, -1.4, 1.6, 1.7. 0.1, -0.4 4.0, 2.2, 1.5. SON KURTARMA PAKETLERİ • YUNANİSTAN: Yunanistan, geçen yıl Avrupa Birliği (AB), Avrupa Merkez Bankası (AMB) ve Uluslararası Para Fonu'ndan (IMF) 110 milyar avroluk finansal yardım paketi aldı. Paket karşılığında kamu kesiminde maaşların kesilmesi, emekli maaşlarının indirilmesi ve kapsamlı vergi artırımları yapılması kararlaştırılmıştı. Uygulanan tasarruf önlemlerinin istenilen sonucu vermemesi üzerine Avro Bölgesi devlet ve hükümet başkanlarının 21 Temmuz 2011'de yaptığı olağanüstü zirvede de Yunanistan ikinci kez ''kurtarıldı''. Liderler, Yunanistan ekonomisi için 158 milyar Euroluk yeni kurtarma paketi üzerinde anlaştı. Tablo 2: Yunanistan ekonomisinin geçtiğimiz 5 yılına ait bazı makro göstergeler Ölçütler 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 5,2 4,3 1 -2 -4,9 -7.1 -7.0 Kamu Borcu/ 128 GSYİH** 126 121 137 129 108 164 Bütçe Açığı/GSYİH 6.0 7.0 10.0 16.0 11.0 10.0 9.0 Faiz Oranı(Yıllık Ort.) 3,3 3,0 4,2 1,3 4,7 3,1 1 Büyüme* SON KURTARMA PAKETLERİ • PORTEKİZ: Portekiz, bankacılık sektöründeki sorunların yarattığı sorunlarla mücadele ediyor. Piyasalarda, Portekiz'de yerli bankaların yükümlülüklerinin oldukça önemli bir bölümünün İspanyol bankalarına olması, bu nedenle Portekiz'de yaşanan sorunun İspanya'yı da etkileyeceği endişesi hakim olmuş durumda. AB ve IMF'nin Portekiz için hazırladığı kurtarma paketinin büyüklüğü 78 milyar Euro ve bunun yaklaşık 20 milyar Euro’su kullandırıldı. SON KURTARMA PAKETLERİ • İRLANDA: İrlanda'da krizin bankacılık sektöründe ortaya çıkmış olmasının ve AB ülkelerinin bankacılık sektörlerinin bütünleşik yapısı bir arada değerlendirildiğinde, çevre ülkelerin bankacılık sektörlerinde meydana gelebilecek olası sorunların diğer AB ülkelerinin bankacılık sistemlerini de önemli ölçüde etkilemesinin kuvvetle muhtemel olduğu düşünülüyor. İrlanda için hazırlanan kurtarma paketinin büyüklüğü de 85 milyar Euroyu buluyor. AVRUPA BİRLİĞİNİN KRİZLE MÜCADELE YÖNTEMLERİ: ► Küresel kriz Euro alanında istikrarın sağlanması için kararlı ve kalıcı adımlar atma yönündeki iradeyi güçlendirmiştir. Bunun sonucunda krizle mücadelede bir takım araçlar oluşturmuştur. ► 1. Avrupa Finansal İstikrar Fonu (EFSF): ► Acil kurtarma fonu olarak da bilinen Avrupa Finansal İstikrar Fonu, Euro Bölgesi üyelerinin desteğiyle oluşturulmuş ve borç kriziyle mücadele etmeyi amaçlayan özel bir mekanizmadır. 9 Mayıs 2010 tarihinde oluşturulan fon, mali zorluğa düşen üye ülkelere geçici kaynak sağlamakla görevlidir. Kurtarma fonu Euro Bölgesi ülkelerinin sağladığı teminatlarla bono ihraç ederek kendine kaynak oluşturmaktadır. 440 milyar Euro’luk kaynak için en fazla sorumluluğu yaklaşık 120 milyar Euro’yla Almanya üstlenmekte Onu sırasıyla Fransa, İtalya ve İspanya izlemektedir. ► ► ► Fon ayrıca Avrupa Birliği bütçesinden kullanabildiği 60 milyar Euro ve Uluslararası Para Fonu’nun sağladığı 250 milyar Euro’yla toplamda 750 milyar Euro’luk bir koruma kalkanı oluşturmaktadır. Fakat bu miktarın bile yeterli olmayacağı anlaşılınca Avrupalı liderler Temmuz-2011 de fonu genişletme kararı almışlardır. Euro Bölgesi üyesi 17 ülkeden 16’sı Avrupa Finansal İstikrar Fonu’nun (EFSF) genişletilmesine onay verirken Slovakya parlamentosu 11 Ekim 2011 tarihindeki oylamada ‘red’ kararı alarak fonun genişletilmesine karşı çıkmıştır. Ancak kararın alınmasının hemen ardından yapılan açıklamada hükümet ve muhalefet partilerinin birbiriyle anlaşma sağladığı bu sayede 440 milyar euro luk fonun genişletilmesinin önünde hiçbir engel kalmadığı yönünde açıklama yapılmıştır. 2. Rekabet Paktı: ► İçeriği 24- 25 Mart 2011 tarihli Avrupa konseyinde kabul edilen Euro Rekabet paktı Euro alanında ekonomi politikalarının koordinasyonunda kaliteyi artırmayı, rekabet gücünü geliştirmeyi, finansal istikrarın güçlendirilmesini kamu maliyesinde sürdürülebilirliğin sağlanmasını, ekonomik ve parasal birliğin güçlendirilmesi Euro'nun istikrarının teminini nihayetinde daha üst seviyede bir ekonomik bütünleşmeyi sağlamayı amaçlamaktadır 3. Avrupa İstikrar Mekanizması: ► Özellikle Almanya ve Fransa tarafından mevcut AB politikalarının yaşanmakta olan sorunun çözümünde yetersiz kaldığı ve Euro alanında bir ekonomik koordinasyona ihtiyaç duyulduğu bu çerçevede AB düzeyinde yeni mekanizmalar oluşturulması gerektiğini savunulmuştur. ► Bu kapsamda AB de bundan sonraki dönemde Euro bölgesi ülkelerinde yaşanan borç krizlerinin birliğin ekonomik istikrarını tehlikeye sokmasını önlemek amacıyla Avrupa İstikrar Mekanizmasının kurulması kararlaştırılmıştır. Mekanizmanın 1 Ocak 2013 tarihinde yürürlüğe girmesi planlanmaktadır. Önerilen Başka Bir Önlem: Euro Bond’un Çıkartılması ► Avrupa Para Sistemi içerisindeki tüm ekonomilerin arkasında olduğu ve riskin dağıtıldığı bir borçlanma senedi aracılığıyla Avrupa’daki borç krizi aşılmaya çalışılmaktadır. ► Buna ise Almanya ve Fransa gibi sistem içindeki büyük ekonomiler kendilerine bunun getireceği yük açısından karşı çıkmaktadırlar. ► ► AVRUPA PARA SİSTEMİNİN GELECEĞİ Avrupa para birimi Euro nun bugünlerde tarihinin en büyük kriziyle karşı karşıya olması bu krizin sonunda ayakta kalıp kalamayacağı kalırsa euro'yu yaratan sistemin nasıl bir şekilde işleyeceği konusundaki tartışmaları da beraberinde getirmiştir. Euronun başlangıcından itibaren siyasi bir ütopya olduğunu düşünen ve dağılmasının uzun vadede beklenmekte olan bir gelişme olduğunu ifade eden çevrelerin yanısıra; euro bölgesinin dağılmasının ardından büyük çapta krizlerin meydana gelebileceğini dile getiren kesimler de bulunmaktadır. ► Avrupa Para Sisteminin Geleceğine Dair Beklentiler ► 1. SENARYO: Euro bölgesi ülkelerinin ekonomilerini para politikalarıyla olduğu kadar maliye politikalarıyla da birbirine yaklaştırılması sonucu euro bölgesinin ayakta kalabileceği beklentisi. ► Avrupada para politikaları ve faiz oranları tek bir elden Avrupa Merkez Bankası aracılığıyla Avrupa düzeyinde belirlenirken, vergiler ve harcamalar ulusal düzeyde ulusal hükümetlerce şekillendirilmektedir. ► Bu nedenle tıpkı Yunanistan örneğinde olduğu gibi üye ülkelerin iyi yönetilemeyen maliye politikaları tüm bölge ülkelerini olumsuz yönde etkilemektedir. ► Bu görüşü dile getiren çevrelerce krizin bu noktaya gelme nedeninin birlik içerisinde mali birlikteliğin sağlanamayışı olduğu değerlendirilmekte ve bölge ekonomilerin para politikasıyla olduğu kadar maliye politikalarıyla da yakın hale getirilmesinin kaçınılmaz bir gereklilik olduğunu savunulmaktadır. ► Onlara göre mali bütünlük olmadan parasal bütünlüğün sağlıklı biçimde işlemesi mümkün değildir. ► Bununla birlikte Avrupa 1 ocak 2013 tarihinde yürürlüğe girmesi planlanan ve daimi hale gelecek olan Avrupa İstikrar Mekanizması uygulamasına hazırlanmaktadır. Bu sebeple; Daha merkezi bir mali sistem Daha az mali özerklik şartına bağlı mali bütünlük ile Aşırı borçlanan ülkelere yönelik daha sert tedbirler ► Daha derin entegrasyona sahip Avrupa Birliği uygulamaları krizin atlatılmasını sağlayacaktır. ► ► ► 2. SENARYO: Euro'nun hayatta kalacağı ancak Yunanistan gibi zayıf ekonomiye sahip çevre ülkelerin birlikten ayrılacağı bunun da Euro’yu güçlendirebileceği beklentisi. ► 3. SENARYO: Ekonomisi güçlü olan ülkelerin Euro dan ayrılacağı görüşü. Almanya ve Fransa için dile getirilen bu öngörü bölgenin en büyük ekonomisine sahip iki ülkesinin birlikten ayrılıp kendi para birimleriyle yollarına devam edeceği fikrini savunmaktadır.Bununla birlikte kısmi dağılmanın ardından Euro bölgesinin de hayatta kalabilmesi de mümkün olamayacak ve bölge kademeli biçimde tamamen dağılacaktır. Sonuç: Euro bölgesi ülkeleri şu dönemde; ► Bankacılık sisteminin iyileştirilmesinden Sermayelerinin artırılmasına ► EFSF nin genişletilmesinden, ► Mali sınırlamalara ve ► Avrupa İstikrar Mekanizmasına işlerlik kazandırılmasına kadar birçok konuyu tartışmakta bu sayede krizden çıkmanın yollarını aramaktadır. ► Bu önlemlerin ne derece başarılı olabileceği zaman içinde belirginlik kazanacak olmakla birlikte Avrupa para sisteminin geleceğine ilişkin tüm bu ihtimaller içerisinde sonuncu beklentinin yani; öncelikle güçlü ekonomiye sahip ülkelerinin kendi para birimlerine dönüş yaparak birlikten ayrılacağı ardından tüm Euro bölgesinin kademeli olarak dağılacağı görüşünün tüm olasılıklar arasında öne çıkan en kuvvetli olasılık olduğu düşünülmektedir. ARA REJİMLER • Geleneksel Sabit Kur Rejimi • Yatay Bantlar İçinde Dalgalı Kur • Sürünen Pariteler • Sürünen Bantlar İçinde Değişen Kur 2. GEVŞEK SABİT KUR REJİMLERİ (ARA REJİMLER) • Geleneksel Sabit Kur Rejimi: Döviz kuru merkezi kur etrafında +/- % 1 salınır. Ulusal para güçlü bir paraya ya da sepet paraya (Örneğin; SDR) sabitlenir. Örneğin; Bahamalar, Çin, Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan tek paraya bağlanmıştır. Kuveyt, Bangladeş, Malta gibi ülkeler de sepet paraya bağlanmıştır. 2. GEVŞEK SABİT KUR REJİMLERİ (ARA REJİMLER) • Yatay Bantlar İçinde Dalgalı Kur: +/- % 1’den daha geniş sınırlar içerisinde (Örneğin; bir dönem Avrupa’da % 15 uygulandı.) harekete izin verilir. Bu bandın dışına çıkılırsa, devlet sert ya da yumuşak müdahalede bulunur. Örneğin; İzlanda, Libya, Vietnam gibi ülkeler bu rejimi uygulamışlardır. 2. GEVŞEK SABİT KUR REJİMLERİ (ARA REJİMLER) • Sürünen Pariteler: Ulusal paranın değerinde önceden ilan edilen oranlarda ve periyodik aralıklarla düzenlemeler yapılır. Bu değişimi gösteren istatistiki gösterge enflasyon olabilir ve gerçekleşen ya da beklenen enflasyona göre kurun ne sürede ne kadar değişeceği açıklanır. Örneğin; Bolivya, Nikaragua ve Tunus’ta ve bir dönem Türkiye’de uygulanmıştır. 2. GEVŞEK SABİT KUR REJİMLERİ (ARA REJİMLER) • Sürünen Bantlar İçinde Değişen Kur: Ulusal paranın değeri, merkezi bir kur etrafında belirli dalgalanma marjları içerisinde sürdürülür. Merkezi kurlarda ise, önceden duyurulan oranlarda ya da istatistiki göstergelerin sonuçları doğrultusunda belirli aralıklarla ayarlamalar yapılır. Kurlardaki esnekliğin derecesi, bantların genişliği ile orantılıdır. Bantlar ise sürünen bir merkezi kur etrafında, simetrik olabileceği gibi alt ve üst marjlarda farklı genişlikte de olabilir. Örneğin; 1999 sonu itibariyle, İsrail, Uruguay, Venezüella ve Macaristan bu uygulama içerisindeydiler. SERBEST KUR REJİMLERİ • Kur Değişimlerinin Önceden Belirlenmemiş Olduğu Yönetimli Dalgalanma • Bağımsız Dalgalanma 3. DALGALI KURLAR • Kur Değişimlerinin Önceden Belirlenmemiş Olduğu Yönetimli Dalgalanma: Ödemeler bilançosu, uluslararası rezervler ve piyasadaki hareketlenme dikkate alınarak kura gerekirse müdahale edilir; önceden belirlenmiş bir hedef kur yoktur. Örneğin; 1999 sonu itibariyle, Eski Doğu Bloğu ülkelerinin çoğunda, Norveç ve Singapur’da bu rejim uygulanmaktadı. 3. DALGALI KURLAR •Bağımsız Dalgalanma: Bu uygulamada, kur belirlenmesi ilke olarak piyasa koşullarına bırakılmıştır. Müdahale ise, kur düzeyinin belirlenmesine ilişkin değil, aşırı dalgalanmaları önlemek içindir. Örneğin; Avustralya, İngiltere, Brezilya, Kanada, İsveç ve yaklaşık 50 ülke bu uygulama içerisindedir. KÜRESEL DÜNYADA BORÇLANMA DIŞ BORÇ TANIMI VE RASYOLARI KRİZİN KÖKENLERİ (1974-1979) BARÇ SORUNUNUN KRİTİKLEŞMESİ (1978-1982) BAKER GİRİŞİMİ (1982-85) BRADY PLANI (1989) 1990’LARDAN GÜNÜMÜZE BORÇ SORUNU KÜRESEL DÜNYADA BORÇLANMA İç Tasarrufların yetersiz olduğu durumlarda kalkınmanın finansmanı için dış tasarruflara baş vurulabilir. Dış borçlanma ise; Doğrudan yabancı sermaye yatırımları, orta ve uzun vadeli kamu ve özel borçlanma ve kısa vadeli (bir yılın altındaki vadeler) finansman yoluyla olabilir. BORÇLANMA Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları: 1992 yılında azgelişmiş ülkeler toplam doğrudan yabancı yatırımların Çin de dahil % 9’unu almaktayken (50 Milyar Dolar), 2001’de 260 Milyar dolara ve 2005’de de 360 Milyar Dolara ulaşmıştır. Bu oran %20’ler civarına ulaşmıştır. Neticede DYY ın büyük çoğunluğu gelişmiş ülkeler arasında olmaktadır. DIŞ BORÇ TANIMI Dünya Bankası, IMF, OECD gibi uluslararası kuruluşlar dış borç verilerinin standart hale getirilmesini sağlamak amacıyla, 1984 yılında ortak bir çalışma grubu kurmuştur. Bu çalışma grubunun 1988 yılında önerdiği dış borç tanımı şöyledir; Bir ülkenin belirli bir zaman dilimi içindeki gayri safi dış borçları, o ülkede yerleşik olmayan kişilerden bir sözleşmeye dayanarak sağlanmış olan kısa, orta ve uzun vadeli yükümlülükler toplamıdır. Dış Borçlanma Nedenleri Yetersiz iç tasarruflar, Sanayileşme ve kalkınma çabalarının büyük miktarda finansmanı zorunlu kılması, Sanayi üretiminin büyük ölçüde ara malı ithalatına dayalı olmasından dolayı dışa olan bağımlılık, Dış ticaret ve ödemeler dengesi açıkları ve bunları finanse edebilecek ulusal döviz miktarının yetersiz kalması, Askeri harcamaların zaman zaman büyük boyutlara ulaşması, Kamu açıkları, Yurt içi finansmanın yurt dışı finansmana nazaran pahalı olması, Ekonominin kısa vadeli sermaye akımlarına acık olması, Vadesi gelen dış borçların yine dış borçlanmayla çevrilme zorunluluğu Dıs Borclanmanının Sınırı Sorunu Hangi gerekçelerle yapılırsa yapılsın her ülke için dış borçlanma miktarının doğal ya da uygun bir sınırının olduğu ve bu sınırın asılması durumunda borçlanmanın o ülke için faydadan çok bir maliyet unsuru haline geldiği genel olarak kabul edilmektedir. Böyle bir durumda borçların sürdürülebilirliği tartışmaları gündeme gelmektedir. Dış Borçluluk Düzeyini Ölçmede Kullanılan Bazı Oranlar 1. 2. 3. 4. - Toplam Dış Borç/ GSMH - Toplam Dış Borç/ İhracat - Dış Borç Servisi/ İhracat - Dış Borç Faiz Servisi/İhracat Bunların yanında, borç yapısının tahlilinde şu rasyolar kullanılır: Kısa vadeli borçların toplam borçlara oranı, anapara ödemeleri / ihracat gelirleri, faiz ödemeleri / GSMH, Rezervler stoku /Toplam borç, cari işlemler/GSMH. Toplam Dış Borç/GSMH Bir ülkenin genel kredibilitesinin ölçümünde kullanılan bu oranın değerlendirilmesinde, Dünya Bankası ve IMF tarafından da kabul edilen bazı eşikler mevcuttur: Oran % 30-50 arasında ise o ülke orta derecede borçlu, % 50’nin üzerinde ise o ülke çok borçlu olarak kabul edilmektedir. Toplam Dış Borç/İhracat Ülkenin borç ödeme kapasitesini gösteren bu oranın; % 165-275 arasında olması halinde ülke orta derecede borçlu, % 275’i aşması halinde ise, ülke çok borçlu ülke olarak kabul edilmektedir. Toplam Dış Borç Servisi/İhracat Dış borç karşılama oranı olarak da adlandırılan dış borç servis oranı, ülke ihracat gelirlerinin ne oranda dış borçlanma giderlerine ayrıldığını gösteren bir orandır. Bu oran % 18-30 arasında ise o ülke orta derecede borçlu, % 30’u aşması halinde ise çok borçlu kabul edilmektedir. Dış Borç Faiz Servisi/İhracat Bu oran daha çok dış borçlanmanın maliyetini ölçmede kullanılır. Oranın % 12-20 arasında seyretmesi ülkeyi orta derecede borçlu ülke konumuna sokarken, % 20’nin üzerindeki gerçekleşmeler ülkeyi çok borçlu kılmaktadır. AĞIR BORÇLULUK HALİ: Dünya Bankası ve IMF tarafından kabul edilen kriterlerle dört borç göstergesinden üçünün belirtilen düzeyi aşması durumunda, o ülkenin ağır borçlu ülke olduğu kabul edilir. Bunun dışında borç yapısı da önemlidir. Borç stoku içinde kısa vadeli borç ağırlığının artması olumsuz bir gelişmedir. Şöyle ki: Dış Borçluluk Düzeyini Ölçmede Kullanılan KVBorç/Rezerv Oranı Borçların kısa vadede yoğunlaşması ülkenin dış kırılganlığını arttırmakta ve ülkeyi dış şoklara açık hale getirmektedir. Bu yüzden ülkelerin borç miktarı ve özellikle de kısa vadeli dış borçları giderek daha önemli bir öncü gösterge haline gelmektedir (Kaminsky, 1999). Kısa vadeli borçların döviz rezervlerine oranı bu kırılganlığın ölçümünde önemli bir gösterge kabul edilmektedir. BORÇLANMA Faiz Haddi Paritesi: İ(iç) – İ(dış) ≥ (e (x) – e) / e İ(iç) : İç faiz haddi İ(dış) : Dış faiz haddi e (x) : Beklenen döviz kuru e : Cari döviz kuru TÜRKİYE’NİN DIŞ BORÇ VE DIŞ DENGE RASYOLARI Rasyolar 1996 1997 1998 1999 2000 Toplam Dış Borç/ GSMH Toplam Dış Borç/ İhracat 43,24 43,67 47,26 55,28 56,60 254,24 259,74 310,37 351,32 366,26 Borç Servisi/ İhracat Faiz Servisi/ İhracat 35,19 38,04 52,89 62,46 68,95 12,94 14,05 15,45 18,58 18,75 Özel sektör Borcu/ GSMH Cari İşlemler Dengesi/ GSMH 5,77 8,55 11,28 13,84 12,30 -1,32 -1,36 0,97 -0,73 -4,83 TÜRKİYE’NİN DIŞ BORÇ VE DIŞ DENGE RASYOLARI Rasyolar 1998 1999 2000 2002 2007 Toplam Dış Borç/ GSMH 47,26 55,28 56,60 55,28 37,50 Toplam Dış Borç/ İhracat 310,37 351,32 366,26 351,32 230,60 Borç Servisi/ İhracat 52,89 62,46 68,95 55,13 32,87 Faiz Servisi/ İhracat 15,45 18,58 18,75 15,72 9,32 Cari İşlemler Dengesi/ GSMH 0,97 -0,73 -4,83 -0,30 -5,70 TARİHSEL PERSPEKTİFTEN ULUSLARARARASI BORÇ SORUNU:1974-79 Borç krizinin kökenleri 1970’lerin ortalarına uzanır. Örneğin 1973’deki petrol şokuyla petrol ithalatçısı GOÜ’lerin cari açıkları 11 milyar dolardan 1974’de 37 milyar dolara yükselmiştir. 1970’li yılların sonlarına geldiğimizde, gelişmekte olan ülkelerde başlayan dış borç servislerinin yerine getirilememesi olgusu yaygınlaşarak bir uluslararası borç sorunu haline dönüşmüştür. KRİZİN KÖKENLERİ (1974-1979) 1974 ve 1979 petrol krizleri, sanayileşmiş ülkelerde de büyümelerin yavaşlaması ve yüksek enflasyon ortamlarının oluşmasına neden olmuştur. GOÜ’lerin cari açıkları 1979’da 50 Milyar Dolar iken 1981’de 98 Milyar Dolara çıkmıştır. Bu yükselişte petrol fiyatlarının artmasının yanı sıra faiz oranlarındaki artışın ve GOÜ’lerin ihraç ürünlerinin fiyatlarının artmamasının etkileri vardır. BARÇ SORUNUNUN KRİTİKLEŞMESİ (1978-1982) Bu dönemde faiz oranlarındaki artış ve temel madde fiyatlarındaki düşüşte OECD ülkelerinin anti-enflasyonist politikalar izlemelerinin etkisi vardır. Faiz oranlarındaki artış nedeniyle, GOÜ’lerin dış borç faiz ödemeleri/ihracat oranı %50 artmıştır. IMF’nin dış ticaretin kısa vadeli finansmanı yetersiz kalmıştır. Yapısal Uyum Programları bu aşamada geliştirilmiştir. BAKER GİRİŞİMİ (1982-85) İktisat literatüründe “dış borcun on yılı” (Debt Decade) olarak adlandırılan surecin miladı Ağustos 1982’deki Meksika moratoryumudur. Bu ülkeyi Brezilya, Şili ve Arjantin gibi Latin Amerika ülkeleri ile bazı Afrika ülkeleri izlemiştir. 1985’de ABD Hazine Bakanı James Baker uluslararası borç sorununu aşmak için bir plan önermiştir. “Baker Girişimi” olarak adlandırılan bu planda aşağıdaki yardımlar yer almaktadır: BAKER GİRİŞİMİ (1982-85) Plana 10’u Latin Amerika ülkesi olmak üzere toplam 15 ağır borçlu ülke dahildi. Bu ülkelere ticari bankalardan 20, DB ve Uluslararası Kalkınma Bankalarından 9 Milyar Dolarlık olmak üzere yatırım projelerine destekle toplam 40 Milyar Dolar üç yıl içerisinde uygun koşullarda kredi desteği öngörüyordu. BAKER GİRİŞİMİ (1982-85) Baker girişimi uygulamada başarısızdır. Zira borç sorunu borç ile aşılmaya çalışılmıştır. Uluslararası bankalar öngörülen kredileri açmamıştır; Zira Baker planına kuşku ile bakmışlardır. Borçlarını tahsil edemezken yeni borç riskine girmek istememiş, ABD ekonomisindeki zaaflar ve dış açıkları nedeniyle ABD’nin garantörlüğüne de güven duymamışlardır. Plan tüm GOÜ’lere yönelik değil, sınırlıdır. BRADY PLANI (1989) Baker planının istenilen sonucu doğurmaması, yeni çözüm arayışlarını gündeme getirmiştir. ABD Hazine Bakanı Nicholas Brady’nin ismini taşıyan bu plan 1989 yılının Mart ayında açıklandı. Plan, borçlu ülkelerle kreditörler arasındaki işbirliğinin arttırılması ve uluslararası mali kuruluşların desteklerinin sağlanmasıyla borçlu ülkelerin borçlarının % 20’lik bir kısmının silinmesini önermekteydi. Planın asıl orijinal olan yanı da iste bu borç silme önerisidir. 1990’LARDAN GÜNÜMÜZE BORÇ SORUNU GOÜ’LERİN DIŞ BORÇ GÖSTERGELERİ (%) Kaynak: T.Ongun, Sanayileşme ve Uluslar arası Ekonomik İlişkiler, 2009. Rasyolar 1980-90 2000 2005 2006 2007 Top.Borç/ GSMH 30,3 38,9 28,4 26,4 24,4 Top.Borç / İhracat 173,6 122,6 73,6 65,8 62,0 Borç Ser. / İhracat 21,8 20,2 13,6 12,6 9,7 Borç Ser. / GSMH 4,1 6,4 5,2 5,1 3,8 1990’LARDAN GÜNÜMÜZE BORÇ SORUNU DIŞ BORÇ GÖSTERGELERİ (2007-Milyar $ ve %) Kaynak: T.Ongun, Sanayileşme ve Uluslar arası Ekonomik İlişkiler, 2009. Ülke Çin Top. Dış KV Dış IMF Borç Borç Kredi 373,6 203,7 -- Borç Ser./X 2,2 T.Dış B. /GSMH 13 Türkiye 251,5 41,8 7,2 32,1 47 Rusya 370,2 79,1 -- 9,1 39 Brezilya 237,5 39,3 -- 27,8 25 1990’LARDAN GÜNÜMÜZE BORÇ SORUNU DIŞ BORÇ GÖSTERGELERİ (2009 - %) Kaynak: T.Ongun, Sanayileşme ve Uluslar arası Ekonomik İlişkiler, 2009. Ülke Çin Top. Dış KV Dış IMF Borç Borç Kredi 373,6 203,7 -- Borç Ser./X 2,2 T.Dış B. /GSMH 13 Türkiye 251,5 41,8 7,2 32,1 47 Rusya 370,2 79,1 -- 9,1 39 Brezilya 237,5 39,3 -- 27,8 25 1990’LARDAN GÜNÜMÜZE BORÇ SORUNU DIŞ BORÇ GÖSTERGELERİ (2009 - %) Kaynak: T.Ongun, Sanayileşme ve Uluslar arası Ekonomik İlişkiler, 2009. Ülke Çin KV Dış Borç / Top. Dış Borç 54,5 KV Dış Borç / Top. Rezerv 13,2 Türkiye 16,6 54,6 Rusya 21,4 16,6 Brezilya 16,5 21,8 1990’LARDAN GÜNÜMÜZE BORÇ SORUNU 1990’ların başında Washington uzlaşısıyla GOÜ’lere önerilen Küreselleşme reçetesi uluslar arası sermaye hareketlerine büyük bir ivme kazandırmıştır. Bu gelişme bir likidite bolluğu yaratmış, borçlanma maliyetini arttırsa da bir borçlanma kolaylığı sağlamıştır. Bu nedenle 2002-2007 arası GOÜ’lerin dış borç rasyolarında bir düzelme gözlenmiştir. Ancak burada kısa vadeli finansmanın etkisi vardır. 1990’LARDAN GÜNÜMÜZE BORÇ SORUNU 1. 2. 3. 4. 5. 1990’ların başında Washington uzlaşısıyla Küreselleşme farklı bir boyut kazanmıştır. GOÜ’lere bu uzlaşıda Küreselleşmenin 5 altın kuralı önerilmiştir: Denk Bütçe, Döviz dahil fiyatların piyasa koşullarına ayarlanması, Dış ticaret ve sermaye hareketlerinin liberalizasyonu, Özelleştirme, İç Pazar üzerindeki kontrollerin kaldırılması. “KÜRESELLEŞME” Washington Konsensüsü • Ekonomik krizin nedenleri : a) Korumacılıkta ve aşırı büyümüş kamu sektöründe tezahür eden aşırı devlet müdahalesi, b) Mali gevşeklik ve bütçe açığının kapatılması konusunda isteksizlikte görülen ekonomik popülizm • Ekonomik krizin tedavisi: – Ekonomik popülizmle mücadele etmeli, – Bütçe açıklarını kontrol altına almalı, – Orta vadede devlet müdahalesini azaltmalı, – Ticareti serbestleştirmeli, – İhracatı destekleyecek piyasa ekonomisine dayalı bir büyüme stratejisi güdülmeli Ortak Özellikler: – Yatırım ve ticaretin serbestleşmesi, – Korumacı politikaların kaldırılması, – Devletin küçültülmesi, özelleştirme Washington konsensüsü olarak ifadesini bulan küreselleşme reçetesi, uluslar arası sermaye hareketlerine büyük ivme kazandırmıştır. Bu gelişmeyle birlikte ABD yönetiminin iktisat politikaları dünyada likidite genişlemesi yaratmıştır. WASHINGTON KONSENSUSU • Likidite genişlemesi borçlanma olanaklarını kolaylaştırmış ve artırmıştır. • Bu nedenle 2002-2007, gelişmekte olan ülkeleri kısa vadeli finansmana yöneltmiştir. • Bu yapay kolaylık ve refah ortamı ise 2008 krizi ile birlikte süreci tersine döndermiştir. 2008 Krizinden Çıkış Nasıl Olacaktır: • Krizin ne kadar süreceğine bağlıdır. • Alınan tedbirlerle ekonomik canlanmanın ve bunun istikrarlı olmasının önemi çok büyüktür. • Uluslararsı finansal akımların nasıl yapılandırılacağı önemlidir. • Değişen uluslararası güç dengelerinin nasıl yapılanacağı önemlidir. • GOÜ’lerin kendi içlerindeki ekonomik ve siyasal ilişkilernin nasıl şekilleneceği önemlidir. • GÜ’lerin orta ve uzun dönemli stratejileri önemlidir. Sonuç olarak; Washington Konsensüsü neo-liberal politikaları destekler niteliktedir ve uluslararası sermaye hareketlerini hızlandırmıştır. Ayrıca: • Küreselleşme evresinde gelişmekte olan ülkelerin çoğunlukla da ideolojik nedenlerden dolayı: – Ticaret duvarlarını indirerek ihracat yoluyla büyümeye çalışmaları; – Finansal pazarlarını serbestleştirerek ve yatırım kolaylıkları sağlayarak uluslararası kısa ve uzun vadeli fonlar için rekabet etmeye çalıştıkları bir iklimde bulunmaları; – Merkez ülkeler kaynaklı ulusötesi şirketlerin daha büyük ve daha farklılaşmış pazarlar için daha karlı üretim yapabilmelerini sağlayacak esnek üretim sistemlerinin gelişmesi; – “Bütün mal, sermaye ve hizmetlerin” küresel düzeyde hareket edebilmesiyle tanımlanan küresel ekonominin oluşmasına yol açmıştır. KÜRESEL DÖNEMDE ÇOK ULUSLU ŞİRKETLER • Çok uluslu şirketler bir ana merkezde konuşlanıp farklı ülkelerde faaliyet gösteren büyük iktisadi yapılardır. Uzun dönemde kar transferleriyle merkeze kaynak aktarımı yaratırlar. • Küreselleşme döneminde dış ticaretin serbestisinin artması ve faktör hareketlerinin hızlanmasıyla çok uluslu şirketlerin merkez ötesi ekonomik faaliyetleri de artmıştır. • Gittikleri ülkelerde engellerle karşılaşmak istemediklerinden ülkelerin siyasal ve yönetsel yapılarıyla da yakından ilgilenmektedirler. • Bu nedenle küresel evrede yönetsel yapılar ve yönetim anlayışı da farklılaşmıştır. KÜRESEL DÖNEMDE YÖNETSEL ANLAYIŞ Merkezi güçlü ulus devletlerden ademi merkeziyetçi parçalı yapılara Ulus-devletleşme sürecinin geliştirdikleri; • Emek gücünün sanayi alanına yönlenmesi, • Artığın merkezileştirilmesi, yatırımların organizasyonu, • Ulusal üretimin, dünya pazarında rekabet edebilir hale gelmesi için korumacılık, • Ulusal kaynakların etkin kullanımının sağlanması, • Gerek lokal olarak geliştirilsin, gerekse de ithal edilsin, teknolojinin lokal kontrolü, • İktisat politikalarını belirlemede ve devlet yönetiminde otonomi. Bugün gelişmiş ülkeler olarak tanımlanan ülkeler, irade ortaya koyarak güçlü ulus devletlerle kalkınmalarını/ gelişmelerini sağlamıştır. Kısaca sanayileşme sürecinde belirleyici yönetim yapısı ulus devletlerdir. • Bugünün gelişmiş ülkeleri, kalkınmanın taşıyıcı kriteri olan sanayi üretim artışını ve sanayileşme süreçlerini, korunma pratiğinin esas olduğu süreçlerde yaşamışlardır. Bugünün az gelişmiş ülkeleri ya da çevre ülkeler ise, sanayileşmelerini tamamlayabilmek açısından ihtiyaçları olan devlet ve iktisat politikalarındaki otonomiyi küreselleşme sürecinde hazırlıksız yitirmişler ve aynı süreçte sanayi üretimleri yaklaşık 9 kat göreli olarak azalmıştır. • Günümüzde, gelinen nokta olan küreselleşmede artık sürecin esas aktörü devletler değil, piyasadır. Ulus devletler, bu süreçte uluslar arası ekonomik güçlerin etkisiyle yeniden yapılanma yoluna gitmektedirler. Yeniden yapılanma çabalarına, Sosyal/refah devletinin tasfiyesi, deregülasyon ve özelleştirme damgasını vurmuştur. Küreselleşmenin en belirgin etki ve sonuçları; 1. Ulus-devletlerin zayıflaması, 2. Sermayenin uluslararasılaşması, 3. Gelir dağılımı dengesizlikleri ve bölgesel dengesizlikler artmasıdır. 1-Ulus-devletlerin zayıflaması → Yeni devletçilik anlayışı • Yeni devletçilik anlayışı: Merkezi otoritenin yetki alanlarının önemli ölçüde daraltıldığı ve yetkinin küçük idari birimlere (yerel yönetimler) aktarıldığı bir devlet anlayışıdır. Bu anlayışa göre özellikle sivil toplum örgütleri başta olmak üzere yönetimde katılımcılık önemlidir. Ayrıca, iletişim hatalı akışların tespitinde, denetim de tasfiyesinde önem taşır. • Geleneksel olarak devletin yapmasına alıştığımız bir takım hizmetlerin yerel birimlerce yapılması • Devletin iktisadi yaşamdaki rolünün minimize edilmesi ve bu eksende tüm az gelişmiş ülkelerden istenen özelleştirme • Yeni anlayışta; serbestleşme ve özelleştirme araçları ile geleneksel devletin güç ve işlevinin küçültülmesi, ekonomi ve toplumsal işleyiş üzerindeki belirleyiciliğinin azaltılması, piyasa ve hizmetlerde serbestleşmenin sağlanması temel hedeftir. • Yeni anlayışta, doğal olarak sosyal refah devleti tanımı ortadan kalkmaktadır. Zira bunlar bir maliyet unsurudur. Denk bütçeye aykırıdır. • Tanımlanan bu yeni role göre devlet, halkın yaşam niteliğinin geliştirilmesi, yoksulluğunun önlenmesi ve insani yaşam koşullarının sağlanması gibi görev ve sorumluluklarını terk etmektedir. • Sonuç Olarak; • Vurgulanması gereken bir diğer nokta da, uluslararası kurum ve kuruluşların küreselleşme evresinde giderek artan önemi ve ağırlığıdır. • Küreselleşme sürecinde, devlet tanımı değişmekte, ulus devletlerin gücü ve işlevleri azalmakta, yerelleşme ve yerel yönetimler önem kazanmaktadır. Devletin işlevleri azaltılırken, merkezi yönetimlerin yerini yerel ölçekteki karar mekanizmalarının alması önerilmektedir. 2- Sermayenin uluslararasılaşması Küreselleşme sürecinde çok uluslu şirketlerle ilgili aşağıdaki tespitlerin yapılması gerekir: • Sanıldığının aksine, doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının çoğu gelişmiş ülkeler arasında olmaktadır. • Küreselleşme evresinde doğrudan yatırımlarda imalattan hizmet sektörüne kayış vardır. • İmalattaki doğrudan yabancı yatırımın payı; düşük katma değerli emek yoğun tekstil, deri, giyim ve gıdadan, kimya, otomotiv ve elektrik gibi katma değeri yüksek sektörlere kaymıştır. • Genel kanının aksine Küresel evrede de çok uluslu şirketler doğrudan yatırımlarını ağırlıkla ana merkezlerinin olduğu ülkede yapmaktadırlar. • Çok uluslu şirketler doğrudan yatırımlarına ilişkin piyasaların bölgeselleştiği, küresel evrede sanıldığı kadar globalleşmediği iddiası da vardır: Bu iddiaya göre örneğin; ABD şirketleri yoğunlukla Kuzey Amerika'da, Japon çok uluslu şirketleri Asya Pasifik bölgesinde, İngiliz ve Alman çok uluslu şirketleri de Avrupa/Orta Doğu/Kuzey Afrika’da daha çok yatırım yapmaktadırlar (Hirst ve Thompson, Küreselleşme kitabı). Yani; küreselleşme evresinde çok uluslu şirketler doğrudan yatırımlarını ana vatan ya da ana bölgelerinde yoğunlaştırmaktadırlar. Yani; küreselleşme evresinde çok uluslu şirketler doğrudan yatırımlarını “ana vatan” ya da “ana bölgelerinde” yoğunlaştırmaktadırlar. Küreselleşme evresinde iddia edildiğinin aksine hala tamamen “ulus ötesi” bir yapıları yoktur. Bunun doğal sonucu da doğrudan yatırımların kendi içlerinde yoğunlaşmaktadır. Sonuçta II.Küreselleşme evresinde uluslar arası sermaye hareketlerinde asıl belirleyici olan “portföy yatırımları” ve “kısa vadeli spekülatif sermayenin” yaygınlaşmış olmasıdır. Bunların yarattığı kırılganlık ve kriz etkileri de günümüze damgasını vurmaktadır. 3- Gelir dağılımının bozulması ve bölgesel dengesizlikler ÜLKE GRUPLARINA GÖRE GAYRİ SAFİ YURT İÇİ HASILA GSYİH (milyon dolar) 2004 Yıllık Ortalama GSYİH Büyüme Oranı (%) 2000-2004 Dünya Toplamı 40.887.837 2,5 Düşük Gelir Grubundaki Ülkeler 1.253.353 5,4 Orta Gelir Grubundaki Ülkeler 6.930.704 4,4 Yüksek Gelir Grubundaki Ülkeler 32.715.777 2,0 KİŞİ BAŞINA DÜŞEN GELİR GSMH İle Kişi Başı Gelir (dolar) 2004 6.280 Satın Alma Gücü Paritesine Göre Kişi Başı Gelir (dolar) 2004 8.760 Düşük Gelir Grubundaki Ülkeler 510 2.260 4,4 Orta Gelir Grubundaki Ülkeler 2.190 6.480 6,0 Yüksek Gelir Grubundaki Ülkeler 32.040 30.970 2,8 Dünya Toplamı Kişi Başı GSYİH Ortalama Yıllık Artış Oranı (%) 2003-2004 2,9 ÜLKE GRUPLARINA GÖRE ORTALAMA ÖMÜR Ortalama Yaşam Beklentisi 2003 Kadın Erkek Dünya Toplamı 69 65 Düşük Gelir Grubundaki Ülkeler Orta Gelir Grubundaki Ülkeler 59 57 72 67 Yüksek Gelir Grubundaki Ülkeler 81 75 • OECD ülkeleri küresel nüfusun yüzde 19’uyla, – küresel ticaretin yüzde 71’ine, – doğrudan yabancı yatırımların yüzde 58’ine – tüm internet kullanıcılarının yüzde 91’ine sahiptirler. • 10 ülke toplam ARGE harcamalarının yüzde 84’ünü yapmaktadır ve ABD patentlerinin yüzde 95’ine sahiptir. • Gelişmekte olan ülkelerden yapılan patent başvurularının yüzde 80’i gelişmiş ülkelerin vatandaşları tarafından yapılmaktadır. BAŞARILAR….. Prof.Dr.Gülen ELMAS ARSLAN