Türkiye Bankalar Birliği Ekonomi Çalışma Grubu Makro Ekonomi Alt Çalışma Grubu Değerlendirmesi1 7 Aralık 2004 I-Makroekonomik Göstergeler Büyüme Aylık bazda sınai üretim artış hızı, alınan tedbirlere ve baz etkisine bağlı olarak Haziran ayından itibaren gerilemektedir. Yüzde 1,5 ile 2004 yılının ilk 10 aylık dönemi itibariyle en düşük sınai üretim artış hızı Ekim ayında gerçekleşmiştir. Dolayısıyla sınai üretim verileri, yılın ikinci yarısında büyümenin hız kestiğine işaret etmektedir. Yılın ilk 10 aylık dönemi itibariyle aylık bazda İmalat Sanayii Kapasite Kullanım Oranları (KKO), geçen yılın üzerinde seyretmeye devam etmektedir. KKO’nın son altı aydır yüzde 80 seviyesinin üzerinde gerçekleşmesi, Türkiye ekonomisinde yatırım ihtiyacının devam ettiğini göstermektedir. Dış ticaret ve cari işlemler dengesi Bir önceki aya kıyasla Ekim ayında ihracat 146 milyon dolar artarak 5,7 milyar dolar, ithalat ise 397 milyon dolar gerileyerek 8 milyar dolar düzeyinde gerçekleşmiştir. Yılın ilk on ayında ise ihracat yüzde 30,7 artarak 50,6 milyar dolara, ithalat ise yüzde 39,9 artarak 78,2 milyar dolara ulaşmıştır. Geçen yılın ilk 10 aylık döneminde yüzde 69,3 olan ihracatın ithalatı karşılama oranı, 2004 yılının aynı döneminde yüzde 64,7’ye gerilemiştir. Bununla birlikte, cari işlemler açığındaki genişlemeyi kontrol altına almaya yönelik olarak alınan tedbirlerin de etkisiyle Eylül ayından itibaren söz konusu oran tekrar yükselmeye başlamıştır. 2004 yılının ilk on aylık döneminde cari işlemler açığı, özellikle dış ticaret dengesindeki bozulmanın etkisiyle yüzde 134,1 oranında artarak 10,7 milyar dolara ulaşmıştır. Son 12 aylık cari açık ise 14,2 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Ortaya çıkan cari açığın finansmanında; portföy yatırımları, doğrudan yatırımlar ve banka ve şirketlerin yurtdışından sağladıkları krediler önemli bir rol oynamıştır. İlgili dönemde bankacılık sektörü 3,4 milyar dolar, diğer sektörler ise 4,9 milyar dolar tutarında net kredi kullanmıştır. Kullanılan kredilerin yaklaşık yüzde 66’sının uzun vadeli krediler olduğu da dikkate alındığında, cari işlemler açığının önemli bir kısmının vadesi kısa olmayan kaynaklarla finanse edildiği sonucu ortaya çıkmaktadır. Yılın geri kalan kısmında ithalattaki göreceli gerilemenin de etkisiyle cari açıktaki genişlemenin yavaşlaması ve yıllık açığın GSMH’ya oranının yüzde 5 civarında gerçekleşmesi beklenmektedir. Vadeli piyasaların ABD Merkez Bankası’nın faizleri agresif ölçüde artırmayacağı yönündeki beklentileri ile Türk eurobondlarının fiyat ve getirilerinin diğer gelişmekte olan ülkelere kıyasla daha istikrarlı bir performans göstermesi dikkate alındığında, önümüzde dönemde cari Ekonomi Çalışma Grubu’nun 7 Aralık 2004 tarihli toplantısında Makro Ekonomi Alt Çalışma Grubunca yapılan sunuma ilişkin değerlendirmedir. 1 TBB/Makro Ekonomi Alt Çalışma Grubu Değerlendirmesi/07.12.2004 açığın finansmanı açısından dış konjonktürün olumsuz olmayacağı anlaşılmaktadır. Ayrıca, TCMB’nin oldukça güçlü bir uluslararası rezerve sahip olması da olumlu bir faktör olarak değerlendirilmektedir. Kamu maliyesi 2004 yılının ilk 10 aylık döneminde; azalan faiz giderlerinin etkisiyle bütçe harcamaları yüzde 0,3 azalmış, artan vergi gelirlerine bağlı olarak bütçe gelirleri yüzde 8,6 artmış, bütçe açığı ise yüzde 22,6 oranında daralmıştır. Faiz dışı fazlada ise yıl sonu hedefi 4 katrilyon TL aşılmıştır. Mevcut bütçe verileri ve beklentiler, 2004 yılı için GSMH’nin yüzde 6,5’i olarak belirlenen faiz dışı fazla hedefine ulaşılabileceğine işaret etmektedir. 2000 ve sonrası döneme ilişkin bütçe verileri dikkate alındığında, göreceli olarak faiz harcamalarının öneminin azaldığı, sosyal güvenlik harcamalarının ise arttığı anlaşılmaktadır. Toplam harcamalar içinde; 2001 yılında yüzde 51 olan faiz harcamalarının payının 2004 sonunda yüzde 38,3’e gerileyeceği, sosyal güvenlik harcamalarının payının ise yüzde 6,3’den yüzde 13,6’ya yükseleceği tahmin edilmektedir. Ekim ayı itibariyle konsolide bütçe borç stoku, 153,4 milyar doları iç ve 66,6 milyar doları dış borç olmak üzere toplam 220,1 milyar dolara yükselmiştir. Borç stokunun artış hızı ise yavaşlamaya devam etmiştir. Enflasyon Kasım ayı itibariyle uçtan uca yıllık TÜFE yüzde 9,79, TEFE yüzde 14,4, çekirdek enflasyon ise yüzde 11,4 oranında artış kaydetmiştir. 11 aylık sonuçlar ve Aralık ayı beklentileri, 2004 yılı için yüzde 12 olarak belirlenen TÜFE’nin, hedefin altında ve yüzde 10 civarında gerçekleşeceğine işaret etmektedir. TEFE’nin yüzde 23,17’sini oluşturan kamu kesiminde fiyat artışları, Mayıs ayından itibaren özel sektörün üzerinde seyretmektedir. Kasım 2004 itibariyle uçtan uca yıllık fiyat artışı kamu kesiminde yüzde 21,3, özel kesimde ise yüzde 11,8 olarak gerçekleşmiştir. Petrol fiyatlarının gerilemeye başlaması, enflasyonla mücadele açısından olumlu bir gelişme olarak değerlendirilmektedir. II-Katılım Öncesi Ekonomik Program 2005-2007 dönemini kapsayan Katılım Öncesi Ekonomik Program’da; - GSYİH’nın yıllık ortalama yüzde 5 civarında büyüyeceği, - Her yıl yüzde 2,5 oranında istidam artışı sağlanacağı ve 2007 yılında işsizlik oranının yüzde 9,3’e gerileyeceği, - 2004 yılında yüzde 17,7 olan toplam sabit sermaye yatırımları GSYİH rasyosunun (kamu kesimi yüzde 4,0, özel kesim yüzde 13,7) 2007 yılında yüzde 21,2’ye yükseleceği (kamu kesimi yüzde 4,6, özel kesim yüzde 16,6) TBB/Makro Ekonomi Alt Çalışma Grubu Değerlendirmesi/07.12.2004 - 2004 yılı için yüzde 4,9 olarak hesaplanan cari işlem açığı/GSYİH rasyosunun 2007 yılında yüzde 3,0’e gerileyeceği, - 2007 itibariyle enflasyonun yüzde 4’e düşeceği, - Konsolide bütçeyi, fonları, sosyal güvenlik kuruluşlarını, döner sermayeleri ve mahalli idareleri kapsayan ve 2004 yılı için yüzde 6,3 olarak hesaplanan Genel Devlet Borçlanma Gereği/GSYİH oranının 2007 yılında yüzde 0,5’e gerileyeceği öngörülmektedir. III-Doların Değer Kaybı ve Türkiye Ekonomisine Etkileri ABD’nin bütçe ve dış ticaret açığının önemli boyutlara ulaşmasına, ABD’ye yönelik doğrudan sermaye girişlerinin yavaşlamasına, ülkelerin uluslararası rezervleri içinde euronun payının artmasına vb. nedenlere bağlı olarak dolar, başlıca paralar karşısında değer kaybetmektedir. Uluslararası piyasalarda doların değer kaybetmeye devam etmesi; - Kısa vadede; ithalatta doların, ihracatta ise euronun ağırlık taşımasına bağlı olarak Türkiye’nin dış ticaretini olumlu yönde etkileyecektir. Eylül 2004 itibariyle ihracatımızın yüzde 42,9’u, ithalatımızın yüzde 54,8’i dolar cinsindendir. Uzun vadede ise güçlü euronun, ana ihraç pazarımız olan Euro Bölgesi’ndeki büyümeyi olumsuz etkilemesi durumunda dış ticaretimizde sıkıntılar söz konusu olabilecektir. - Dolar cinsinden Türkiye’nin dış borç stoku artacaktır. Halen dış borçların yüzde 44’ü dolar, yüzde 26’sı SDR, yüzde 25’i euro, yüzde 4’ü ise yen cinsindendir. İç borç stokunun dolar karşılığı da artacaktır. İç borç stokunun yüzde 19,4’ü, dolar ağırlıklı yabancı para cinsindendir. Doların uluslararası piyasalardaki değer kaybının dolar/TL kuruna yansıması halinde TL cinsinden borç stoku istatistiklerinde iyileşmeler söz konusu olacaktır. - Turizm gelirleri olumlu yönde etkilenecektir. Türkiye’ye gelen turistlerin yaklaşık yüzde 70’i Avrupa ülkelerindendir. - Petrol ve enerji başta olmak üzere temel girdilerin dolar cinsinden ithal ediliyor olması enflasyonla mücadeleye olumlu katkı sağlayacaktır. - Dolar cinsinden GSMH ve kişi başına milli gelir daha hızlı artacaktır. - Dolardaki değer kaybının dolar/TL’ye yansıdığı ölçüde, dolar cinsinden varlıkları olanların TL cinsinden satınalma güçleri azalacaktır. TBB/Makro Ekonomi Alt Çalışma Grubu Değerlendirmesi/07.12.2004