BÖBREK NAKLİNDE KULLANILAN İLAÇLAR EL KİTABI Red Ataklarının Önlenmesi İçin Kullanılan İlaçlar Red ataklarının önlenmesi için kullanılan ilaçlara immunosupressif (vücut bağlılık sistemini baskılayan) ilaçlar adı verilir. Bunların başlıcaları Sandimmun Neoral, Prograf, Cellcept, İmuran, Prednol Deltacortril ve Codelton'dur. Organ nakilleri sırasında takılan organların başarı ile çalışmasındaki en önemli etkenlerden birisi immunosupresyondur. İmmunosupresyon, vücuda verilen değişik ilaçlara bağışıklık sisteminin baskılanması ve görevini kısmen yapamaz hale getirilmesi anlamını taşır. Gerek canlıdan, gerekse kadavradan yapılsın tüm nakil ameliyatlarından sonra vücut, yeni takılan organa karşı, savaşmaya başlar. Adeta nakledilen organı bir yabancı gibi kabul ederek onu vücuttan atmaya, reddetmeye çalışır. Bu işi gerçekleştiren, vücudumuzun askerleri de sayılan kanın beyaz hücreleri (lökositler) ve bağışıklık sisteminin dalak, timus gibi diğer organlarıdır. Organ nakillerindeki başarının giderek artmasının temelindeki neden immunosupressif ilaçların bulunması ile mümkün olmuştur. 1950'li yıllardan itibaren giderek hem sayıları, hem de kaliteleri artan bu ilaçlar sayesinde bugün organ nakillerinin en önemli sorunu olmaya devam eden red olaylarına karşı daha da başarılı tedaviler yapılabilmektedir. Günümüzde sayıları oldukça artan immunosupressef ilaçların kullanılması yalnızca uzman doktorlarınızın gözetiminde ve bilgisi dahilinde yapılmalıdır. Bu kitapçıkta kısaca değişik özelliklerden bahsedilecek olan bu ilaçların gerek dozlarının ayarlanması gerekse önemli yan etkileri nedeni ile bilinçsiz kullanımları son derece sakıncalıdır. Hekiminiz bazı koşullarda, çoğu kez yan etkiler nedeni ile ilaçlarınızın sayısında ya da dozunda azaltmalar yapabilir. Ancak bu ilaçların tümünün birden kesilmesi hem takılan organın reddine, hem de ağır bir hastalık tablosuna yol açarak nakledilen organın ameliyatla tekrar çıkarılmasına yol açabilir. Bazı hastalarda gözlemlediğimiz başarılı nakilden bir süre sonra 'tamamen düzeldim, artık ilaca ihtiyacım yok' düşüncesi ile ilaçların bırakılması bu kötü sonuçları doğurabilir. Özellikle organ naklinden sonraki ilk aylar içinde akut rejeksiyon (organ reddi) denilen tablo ile daha sık karşılaşılır. Bu tablo uygun olarak ve hemen tedavi edilmezse nakledilen organda kalıcı hasarlara ve organın kaybına yol açabilir. Bu nedenle transplantasyonun ilk günlerinden başlayarak rejeksiyon (red) gelişmesini engellemek amacı ile ilaçların dozları daha yüksek tutulur. İmmunosupressif ilaçların nakledilen organ çalıştığı sürece kullanılmaları zorunludur. Süre ilerledikçe akut red olasılığı azalır ve ilaçlar etkin oldukları en küçük dozlarla devam ettirilir. Aşağıda da ayrıntılı olarak açıklanacağı gibi tüm İmmunosupressif ilaçların istenmeyen yan etkilerinden kaçınmak için gereğinden fazla dozlardan kaçınılmalıdır. Sandimmun Neoral (Siklosporin): Bu ilacın 1980'li yıllardan itibaren tedaviye girmesi ile transplantasyonda yeni bir dönem açılmış ve red oranlarında anlamlı düşmeler gözlenmiştir. Halen dünyada yaygın olarak kullanılan ilaçlardan biridir. Ülkemizde de 25 ve 100 mg'lık kapsüller ve çocuklar için bir mililitresinde 100 mg içeren solüsyonlar halinde bulunmaktadır. İlaç iki eşit doz olarak 12 saate bir alınmalıdır. Kapsüllerinin meyve suyu ile alınması mümkündür. Ancak greyfurt suyu ile birlikte alınmamalıdır. Bu durumda ilaç yeterince emilmez. Red olayının önlenmesinde başarı ile kullanılırken, akut red ortaya çıktıktan sonra etkisizdir. Kullanımı sırasında doz ayarlarması ilacın kan düzeylerine bakılarak kararlaştırılır. Siklosporin düzeyi ölçümü için kan verileceği zaman son dozdan sonra 12 saat geçmelidir. Yani o günün sabahında, kan örneği verildikten sonra ilaç alınmalıdır. Siklosporinin çok önemli yan etkileri de bulunmaktadır. Bunları şu şekilde sıralamak mümkündür: -Tansiyon yüksekliği, -Böbrek fonksiyon bozukluğu, -Karaciğer testlerinde bozukluk, -Diş eti büyümesi, -Tüylenmede artış, -Ellerde titreme, vücutta uyuşukluk hissi, -İshal, bulantı, -Sıcak basması, baş ağrısı, -Şeker hastalığı, -Kan yağlarında yükselme, -Ürik asit yüksekliği Bu şikayetlerin tüm hastalarda olması beklenmez. Siklosporin alan hastalarda bu şikayetler geliştiğinde izlendikleri merkeze başvurmaları gerekir. Birçok ilacın siklosporinle olumlu ya da olumsuz yönde ilişkisi vardır. Bu nedenle herhangi bir ilacı kullanmanız gerektiğinde siklosporinle birlikte kullanılıp kullanılamayacağını hekiminize danışmanız gereklidir. Prograf (Tacrolimus: FK506): Etki mekanizması yönünden siklosporine benzeyen bir ilaçtır. Red olaylarının gelişmesini engellemekle birlikte tedaviye direnç gösteren bazı akut red olaylarının geri döndürülmesinde başarı ile kullanılabilir. Ülkemizde 1mg. ve 5mg.'lık kapsüller halinde bulunmaktadır. Kapsüllerin yemeklerden 1 saat önce ya da 2-3 saat sonra alınması gerekir. Kullanım sırasında dozajı ilacın kan seviyeleri ölçülerek belirlenir. Bu nedenle doz ölçümü yapılacağı gün ilaç alınmadan kan verilmelidir. Yan etkileri açısından siklosporinle arasında bazı farklılıklar gözlenebilir. Özellikle kozmetik açıdan yan etkileri siklosporine göre daha azdır. Prograf'la ilgili yan etkiler şu şekilde sıralanabilir: -Tansiyon yüksekliği, -Böbrek fonksiyon bozukluğu, -Karaciğer testlerinde bozukluk, -Şeker hastalığı, -Ellerde titreme, vücutta uyuşukluk hissi, -Uyku bozuklukları, -Baş ağrısı. Bu yan etkilerin tümünün ortaya çıkması beklenmez. Transplantasyon sonrası uzun dönemde ilaç dozajındaki azalma ile birlikte yan etkilerin ortaya çıkma olasılığı da azalacaktır. Sandimmun da olduğu gibi Prograf için de birlikte kullanılan diğer ilaçlar büyük önem taşımaktadır. Bazı ilaçlar kan seviyesini azaltabilir, bazıları artırabilirler. Prograf, Sandimmun ya da diğer ilaçlarınıza bağlı olabileceğini düşündüğünüz yan etkilerin varlığında ilacınızı kesmeyiniz. Sizi izleyen hekiminize başvurunuz. Bu nedenle başka birimler tarafından önerilen ilaçları kullanmadan önce hekiminize danışmanızda yarar bulunmaktadır. Sizi izleyen hekiminiz almakta olduğunuz Sandimmun ya da Prograf'dan birini keserek diğerine geçebilir. Farklı nedenlerle yapılan bu değişiklik sonrasında hekiminizin önerdiği ilacı alırken hem Sandimmun, hem de Prograf'ı birlikte kullanmamaya dikkat ediniz. Cellcept (Mikofenolat mofetil): Son yıllarda kullanıma giren ilaçlardan birisidir. Sandimmun ya da Prograf'la birlikte kullanılabilir. Akut red olaylarını önlemenin yanında kronik dönemdeki red olayları üzerine de olumlu etkileri olabilir. 250 ve 500 mg.'lık tabletler halinde bulunmaktadır. Genellikle günde 2 - 3 gr olarak kullanılabilir ve iki eşit doza bölünerek 12 saat ara ile alınır. İlacın aç karına ya da yemekten 2-3 saat sonra alınması gereklidir. Mide ve barsaklar üzerine olan yan etkileri ön planda görünür. Şiddetli bulantı, kusma ya da ishal nedeni ile bazı hastalar ilacı kesmek zorunda kalabilirler. Önemli bir yan etkisi de kan hücrelerini üreten kemik iliği üzerinedir. Bu şekilde ilaç kansızlığı ve beyaz seri hücrelerinde ileri derecede azalmaya neden olabilir. Cellcept aynı zamanda infeksiyonlara eğilimi artırır. Bu ilacı kullanan hastalarda bu yönden belirli aralıklarla kan sayımları yapılması faydalıdır ve gereğinde ilacın dozu azaltılır. İmuran (Azathiopurin): Transplantasyon tarihinin ilk yıllarından beri başarı ile kullanılan ilaçlardandır. Son senelerde yerini yavaş yavaş Cellcept'e bırakmaktadır. İlaç yapı ve etki mekanizması ile Cellcept'e benzer. 50 mg.'lık tabletlerinden hastanın kilosuna göre günde 50-150 mg arasında kullanılabilir. En önemli yan etkisi kemik iliği üzerine olan baskılayıcı etkisidir. Bu nedenle infeksiyon eğilimini artırır. Kansızlığa yol açabilir. Bunun yanında transplantasyon sonrası gelişen bazı cilt tümörlerinin gelişiminde etkili olabilmekte, saç dökülmesi, eklem ağrısı, karaciğer testlerinde bozukluklara neden olabilmektedir. Kan sayımlarına göre ilaç dozajında azaltmalar yapılabilir. Kortizon içeren İlaçlar (Prednol, Deltacortril, Codelton): İmuran'la birlikte en eski dönemlerden beri kullanılan ilaçlardır. Halen birçok merkez tarafından kullanılmaktadır. Transplantasyondan sonraki ilk günlerde yüksek dozlarda kullanılırken dozu giderek azaltılır. Çok değişik mekanizmalarla red olayını önlediğinden birçok yan etkisi olmasına rağmen tamamen vazgeçilebilecek bir ilaç değildir. Son senelerde daha etkin ilaçların çıkması ile hiç kortizon kullanılmadan da hastaların tedavi edilebileceği umudu vardır. Kortizonlu ilaçların sabah tok karna tek dozda alınması daha iyidir. İyi bilinen yan etkileri şu şekilde sıralanabilir: -Vücut yağ dağlımının böylece vücut şeklinin bozulması, karnın büyüyerek kol ve bacakların incelmesi, -İnfeksiyonlara eğilim, -Yara iyileşmesinde gecikme, -İştah artışı, şişmanlama, -Ciltte incelmeler ve cildin kolay tahriş olması, morarmalar ortaya çıkması, -Sivilceler, tüylenme, -Yüksek tansiyon, -Kemiklerde erime, -Mide ülseri, -Şeker hastalığı, -Katarakt. Burada belirtilen yan etkiler ciddi boyutlara ulaştığında kortizonlu ilaçların bırakılması zorunlu hale gelebilir. Özellikle doğurma çağında olan ve hekimlerinizin izniyle gebe kalan transplantasyonlu hanımların bu durumu en kısa sürede hekimlerine bildirmeleri ilaç kullanımı açısından son derece önemlidir. Bu özel durumda, sizin ve bebeğinizin sağlığı için almakta olduğunuz ilaçlarda önemli değişiklikler yapılabilir. Bu bölümde anlatılan ilaçların tümü oldukça pahalı ilaçlardır. İlaçlarınızın sürekli temini için sosyal güvencenizin devam etmesi son derece önemlidir. Herhangi bir nedenle sosyal güvencenizi yitirip ilaçlarınızı temin edemeyecek duruma düştüğünüzde, bu durumu sizi izleyen ekibe hemen bildirmelisiniz. Tansiyon Düşürücü İlaçlar (Antihipertansifler) Transplantasyon sonrası hastaların büyük bir kesiminde hipertansiyonla karşılaşılır. Kullanmak zorunda olduğunuz Sandimmun, Prograf gibi ilaçlar hipertansiyona neden olabilmekte ya da hipertansiyon şiddetini arttırmaktadırlar. Hipertansiyon tedavisinin temel prensibi olan ilaçsız tedavinin öncelikle uygulanması şarttır. Tuzsuz diet, egzersiz ve kilo verilmesinden oluşan ilaçsız tedavi son derece önemlidir. Buna karşın özellikle ilaçların yan etkileri nedeni ile ilaçsız yöntemlerle tansiyonu düzenlemek çoğu hastada mümkün olmaz. Bu nedenle hemen hemen tüm hastaların hipertansiyon ilaçları kullanmaları zorunlu hale gelir. Hekiminizin başlamış olduğu tansiyon ilacını tansiyonunuz yüksek ölçüldüğünde değil sürekli olarak almanız gereklidir. Tansiyonunuz normal düzeylerde seyrediyorsa bu, almış olduğunuz ilaçlar sayesindedir. Bu durumda ilaçlarınızı bırakıp, tansiyonunuz yükseldiğinde tekrar almanız hatalı bir davranış olacaktır. UNUTMAYINIZ! Tansiyon değerinizin sürekli normal düzeylerde tutulması,transplante böbreğinizin uzun ömürlü olmasına yardımcı olacaktır. Kalsiyum antagonistleri: Özellikle damarlar üzerine olumsuz etki yapan immunosupressif ilaçların olumsuz etkilerinin en aza indirilmesi açısından bu gruptaki tansiyon ilaçları kullanılması en uygun ilaçlardır (İsoptin, Diltizem, Fibrocard, Altizem, vs.). Bu ilaçlar bir yandan hipertansiyonu tedavi ederlerken diğer yandan da Sandimmun ve Prograf'ın gereken dozlarını azaltmak suretiyle daha ekonomik bir tedavi sağlamaktadır. Bu gruptaki ilaçların önemli yan etkileri kalpte ritm bozuklukları yapabilmeleri, ödem ve kabızlık oluşturabilmektedir. Bir diğer grup hipertansiyon ilacı ACE-inhibitörleri ve AT-II reseptör blokerleri denilen gruplardır. (Enapril, Inhibace, Sinopryl, Renitec, Delix, Cozaar, Diovan, Micardis, Pritor). Bu ilaçlar da tansiyonu düşürmenin yanında böbrek içindeki basıncı da düşünerek böbrek üzerine olumlu etkiler yaratırlar. Transplantasyon sonrası dönemde ortaya çıkabilen idrarda protein çıkması (proteinüri) durumlarında da tercih edilen ilaçlardır. Ancak önemli yan etkileri nedeni ile mutlak hekim önerisi ve kontrolü ile kullanılmalıdır. Böbrek fonksiyonlarında bozukluğa yol açabilmeleri, kan potasyum düzeylerini tehlikeli biçimde arttırabilmeleri ve kansızlığa yol açabilmeleri önemli yan etkilerdir. Özellikle ACE-I grubu ilaçlar bazı hastalarda şiddetli ve inatçı bir öksürüğe neden olmaları nedeni ile kullanılamazlar. Sıkça kullanılan bu iki grup dışında alfa blokerler (Cardura, Doksura), diüretikler (Lasix, Furomid, Fludin), beta blokerler (Beloc, Prent, Dideral, Nortan), diğer kalsiyum antagonistleri (Adalat Crono, Norvasc, Amlodis, Vasocard, Baypress, Dyna-Circ) de başarı ile kullanılabilir. UNUTULMAMALIDIR Kİ: - Her tansiyon ilacının kendine has etki ve yan etkileri bulunmaktadır. - Bu nedenle hiçbir ilaca kendiniz başlamayınız. - Tansiyonunuzun düzensiz gittiğini gözlemlediğinizde hekiminize danışınız. İnfeksiyonlardan Korunmak İçin Kullanılan İlaçlar Birinci bölümde anlatılan immunosupressif ilaçlara bağlı olarak bağışıklık sistemi zayıflayan böbrek transplantasyonlu hastalarda infeksiyon hastalıkları oldukça sık görülür. Sağlıklı insanlarda kolayca atlatılabilen bazı infeksiyonlar ise bu hastalarda çok ağır seyredebilir. Özellikle transplantasyondan sonraki ilk 6 ay içinde infeksiyon hastalıklarına karşı özel koruyucu önlemlerin alınması, bazı koruyucu tedavilerin yapılması hem korunmada hem de infeksiyonların hafif şekilde atlatılmasında önem taşımaktadır. İnfeksiyon hastalıklarından korunmak için: - Hastaneden çıktıktan sonraki ilk 6 ay süresince topluluk içerisine girdiğinizde, hastaneye geldiğinizde maskenizi takınız. - Mümkün olduğunca dışarıda hazırlanmış, temizliğinden emin olmadığınız gıdaları almayınız, - Diş, el ve tuvalet hijyenine özen gösteriniz, - Gribal infeksiyonu olan ziyaretçilerle yakın temas kurmayınız, - Hekiminizce tavsiye edilen infeksiyonlardan koruyucu ilaçları aksatmadan ve zamanında alınız, - Sigara içmeyiniz. Özellikle ilk 6 ay içinde gelişebilecek ve hasta hayatını tehdit edebilecek bazı infeksiyon hastalıklarına karşı koruyucu tedavi (profilaktik tedavi) protokolleri bazı küçük farklılıklarla her merkezde uygulanmaktadır. Bu tedavileri belirleyici olan, kadavra ya da canlıdan nakil yapılması, vericinin sağlık durumu ile ilgili bilgiler, erken dönemde akut red atağı geçirip geçirmediğiniz ve bunların hangi ilaçlarla tedavi edildiği gibi bazı özelliklerdir. Hekiminizin bunlara dayanarak verdiği koruyucu antibiyotik programını aksatmadan uygulamanız ileride infeksiyon hastalıkları yönünden doğabilecek sorunları azaltacaktır. Örneğin: İlk 3 ay içinde mantar infeksiyonlarından korunmak için Mikostatin, Triflucan, viral infeksiyonlardan korunmak için de Asiviral, Zovirax gibi ilaçları size uygun olduğu söylenen dozlarda almalısınız. Özel bir tip akciğer iltihabından korunmak için ameliyattan sonraki bir sene boyunca koruyucu antiboyotik (Bactrim ya da Kemoprim) alınması gereklidir. İnfeksiyonların sık gözlendiği ilk 6 aydan sonraki dönemde de vücudun aniden ve çok sayıda mikrobun bulaşmasına yol açabilecek herhangi bir girişime (diş çekimi, abse boşaltılması, herhangi bir ameliyat, açık yaralanmalı kazılar, vs.) maruz kaldığınız zaman da koruyucu antibiyotik kullanılması gereklidir. Böyle bir durum varlığında hangi antibiyotikten, hangi dozda kullanacağınızı hekiminize danışmalısınız. Mide koruyucu İlaçlar: Özellikle transplantasyondan sonraki ilk aylar içinde yüksek doz kortizon kullanımına bağlı olarak ciddi mide sorunları ile karşılaşılabilir. Bazen basit bir ağrı, bazen de ciddi bir mide kanaması ile ortaya çıkabilecek bu sorunların engellenmesi mide koruyucu ilaçların belirli bir süre düzenli olarak kullanılması ile engellenebilir. Bu amaçla Famodin, Omeprol, Ogastro, Asidopan, Mucain gibi ilaçlar kullanılabilir. Sandimmun ya da prograf alındıktan sonraki iki saat içinde Asidopan, Mucain, Talcid gibi antiasit ilaçların kullanılması bu ilaçların emilimlerini engellediği için sakıncalıdır. Lipid düşürücü İlaçlar: Kullandığınız kortizon, Sandimmun, Prograf gibi ilaçlara bağlı olarak kan yağlarınızda yükselme olması kaçınılmazdır. Bu yükselme ileride kalp ve damar hastalıkları ve böbrek fonksiyonlarınız için olumsuzluk yaratabilir. Bu nedenle istenilen hedef değerlere düşürülmesi önem taşır. Kan yağlarınızı etkin şekilde düşürmenizin ilk şartı size önerilen diyeti uygulamak ve ideal kilonuza ulaşmanızdır. Buna rağmen kan yağları düşmeyen hastalarda lipid düşürücü ilaçların kullanılması gerekebilir. Bu amaçla Pravachol, Zocor, Lescol, Ator, Lipitor gibi ilaçlar kullanılmaktadır. Yağ düşürücü ilaçların en önemli yan etkileri: Karaciğer testlerinde bozulmalar oluşturabilmeleri, kaslarda ağrı ve kas enzimlerinde artışlara neden olabilmeleridir. Bu ilaçları kullanan hastalar bu yönden yakın takip altında tutulurlar. Antiagregan ilaçlar: Böbrek fonksiyonlarına olumlu etkileri ve kalp damar hastalıkları yönünden koruyucu olmaları nedeni ile bu grup ilaçların uzun sürelerle kullanılmaları faydalıdır. Bu amaçla Coraspin, Dispril, Aspirin, Driseptin, Tromboliz gibi ilaçlar kullanılır. Özellikle mide yakınması olan hastalarda aspirin gibi ilaçların tok karna alınmaları gereklidir. Bunların dışında hastaların ihtiyaçlarına göre dönem dönem demir ve vitamin ilaçları kullanmaları önerilebilir. Multivitamin ilaçlarından A vitamini içermeyen vitaminlerin kullanılması tercih edilir. Transplantasyon sonrası gelişebilen karaciğer hastalıkları nedeni ile verilecek değişik ilaçların da önemli yan etkileri olabilir. Özellikle kemik iliğine etki ederek kan değerlerini düşürebilen bu ilaçların kullanımı sırasında da size önerilen sıklıklarla kan tetkiki kontrollerinizi yaptırınız. Böbrek nakli sonrasında cinsel istek ve güçte önemli düzelmeler olmakla birlikte bazı erkek hastalarda sertleşme problemleri ortaya çıkabilir. Bu durumda öncelikle sorunun nedenine yönelik bazı araştırmalar yapılması gereklidir. Bu tetkiklerden sonra ve özellikle kalp hastalıkları yönünden detaylı incelemeler yapıldıktan sonra Viagra, Vigrande gibi ilaçları hekiminizin önerisi ile kullanabilirsiniz. Aşılar Transplantasyon sonrasında hatalar için uygun aşıların yapılması infeksiyonlardan korunmak için son derece önemlidir. Canlı aşılar dışındaki aşılar böbrek transplantasyonlu hastalara uygulanabilir. Bu aşılar içinde grip aşıları, hepatit aşısı, pnömokok aşısı, menenjit aşısı sayılabilir. Canlı virüs içeren kızamık, kabakulak, çocuk felci aşıları ise uygulanmamalıdır. Özellikle hepatit B aşısının transplantasyondan önceki dönemde başarı ile tamamlanması sonradan gelişebilecek hepatit B'ye bağlı ciddi karaciğer hastalıklarını önlemede çok başarılıdır. Transplantasyon öncesi aşısı tamamlanmayan hastaların hepatit aşılarını tamamlatmaları gereklidir. Grip aşılarının her sene önerilen sonbahar dönemlerinde tekrarlanması faydalı olur. Pnömomok ve menenjit aşılarının da hekiminizin bilgisi içinde önerilen aralıklarla yapılması uygun olur.