ÖN SÖZ İdealist estetik anlayışı ilk olarak Platon’da karşımıza çıkan, daha sonra Hegel’de doruğa ulaşan ve 20. yüzyılda en çok Croce ile temsil edilen bir estetik teorisidir. Pragmatik estetik anlayışı ise James’in öncülüğünü yaptığı, Dewey’in teori olarak sistemli bir bütün haline getirdiği ve Shusterman’ın çabalarıyla da günümüzde hızla yayılmaya başlayan bir teoridir. İdealist estetik anlayışı Platon’dan sonra geniş çevrelere yayılmış ve yüzyıllar boyunca farklı şekillerde birçok düşünür tarafından savunulmuşken, kökleri antik çağa dayanan pragmatizmin estetik anlayışı ancak 20. yüzyılda ortaya çıkabilmiş ve gelişmesi de daha sessiz olmuştur. Fakat pragmatik estetik bugün en azından ABD’de sessizliğini bozmuş, özellikle Shusterman’ın geliştirdiği ‘somaestetik’ stratejisiyle felsefe çevrelerinde yoğun bir şekilde tartışılmaya başlanmıştır. Pragmatik estetiğin sesinin şimdiye kadar duyulmamasında bir yanlış anlama dolayısıyla yıllarca geri plânda bırakılmasının etkisi olduğu gibi, dünyada ve ülkemizde 20. yüzyıl ve sonrasını etkisi altına ix alan pozitivist yaklaşımın da payı vardır. Öyle ki 20. yüzyılın ilk çeyreğinde birçok ülkeye yayılan pozitivizm, bu dönemde bizim ülkemiz de dâhil olmak üzere çoğu ülkenin fikir, edebiyat ve siyasi hayatında etkili olmuştur. Bu bakımdan, pozitivizmin etkilerini pragmatik felsefe üzerinde de görmek mümkündür. Ancak pragmatizm “deneyim” öğretisiyle hayata, dünyaya ve sanata pozitivizmin yok saydığı bir yerden bakmış, en az bilim kadar diğer insani etkinliklerin de önemini vurgulamıştır. Buna rağmen, özellikle ülkemizde yalnızca bilgi, bilim ya da ahlâk görüşleriyle bilinen pragmatizmin estetik görüşü neredeyse hiç bilinmemektedir. Bu da, bizim, uluslararası düzeyde yapılan estetikle ilgili tartışmalara uzak kalmamıza neden olmaktadır. Oysa günümüz estetik dünyasında yapılan felsefi tartışmalara katılabilmek ve pragmatizmin estetik teorisinin diğer estetik teorilerle bağlantısını kurabilmek için pragmatizmin estetik anlayışı ile Shusterman’ın somaestetik yaklaşımı hakkında bilgi sahibi olmak gerekir. İşte, bu çalışmanın yapılmasının ve yayına hazırlanmasının temel nedeni de budur. Hocam Prof. Dr. Murtaza KORLAELÇİ olmasaydı, bu çalışma olmazdı; hocam Prof. Dr. Celal TÜRER olmasaydı, bu çalışma yönsüz kalırdı; hocam Doç. Dr. Fulya BAYRAKTAR olmasaydı, bu çalışma sizlere hiç ulaşmayabilirdi. Bu nedenle, çalışmamda ve bu çalışmamın yayınlanmasında emeği geçen herkese teşekkür ederim. x