Untitled - TÜRK KOLON ve REKTUM CERRAHİSİ DERNEĞİ

advertisement
TÜRK KOLON ve
REKTUM CERRAHİ
Sİ
DERNEĞİ
KOLONKANS
ERİ
TÜRK KOLON ve REKTUM CERRAHİSİ DERNEĞİ
KALIN BARSAK VE REKTUM KANSERLERİ
KANSER
Vücudumuzda bulunan tüm organ ve dokular bir düzen içinde çalışır. Organ ve dokuları
oluşturan hücreler de benzer şekilde belirli bir düzen içinde büyür, bölünerek çoğalır ve ölür.
Vücudumuzdaki normal hücrelerin çoğalması sırasında kontrol mekanizmalarının kaybolması
anormal hücrelerin oluşmasına neden olur. Kontrol dışı çoğalma gösteren, çevre dokulara ve uzak
organlara yayılma özelliği gösteren anormal hücre topluluklarına genel olarak kanser denir.
Normal Hücreler
Kanserleşmiş Hücreler
KALIN BARSAKLAR
Ortalama 1,5 metre uzunluğunda olan
kalın barsaklar sıvı ve elektrolit (sodyum,
potasyum vb) emiliminde ve dışkının
depolanmasında
görev
alırlar.
Sindirilemeyen besin artıkları kalın barsağı
terk ederken dışkı (feçes) adını alır. Dışkı
rektumda depolanır ve anüs (makat) yoluyla
dışarı atılır. Makatta bulunan kaslar dışkıyı
istemli olarak kontrol etmemizi sağlar.
Kalın Barsaklar
1
KALIN BARSAK KANSERİ
(KOLON VE REKTUM KANSERİ = KOLOREKTAL KANSER)
KALIN BARSAK KANSERİNİN GÖRÜLME SIKLIĞI
Batı toplumlarında yapılan araştırmalarda kalın
Bilinen: Kolon kanseri, rektal
kanser ile aynı anlamdadır.
Gerçek: Kolon ve rektal
kanserler genellikle kolorektal
kanser olarak birlikte anılırlar.
Fakat aralarında önemli
farklılıklar vardır. Rektal
kanserler sindirim sisteminin
son kısmında görülür.
Rektumun yukarısındaki barsak
kısmında yer alan kanserler
kolon kanseri olarak
isimlendirilir.
RİSK GRUPLARI
Yaş ve aile hikâyesi en önemli risk
faktörüdür. Kalın barsak kanseri herhangi bir
yaşta ortaya çıksa bile hastaların %90’ından
fazlası 40 yaşın üzerinde olan kişilerdir. Bu
yaştan sonra risk, her 10 yılda ikiye katlanır.
barsak kanseri hem A.B.D.’inde hem de Avrupa’da
en yaygın görülen kanser türüdür. Buna bağlı olarak
da kansere bağlı ölümlerin önemli bir kısmını kalın
barsak kanserleri oluşturmaktadır.
Sağlık Bakanlığı’nın 1998 yılında yayınladığı
kanser türlerinin görülme sıklığının cinsiyete göre
dağılımı incelendiğinde; kalın barsak kanserleri
kadınlarda ikinci, erkeklerde üçüncü sırada yer
almaktadır.
Bilinen: Kolon Kanseri yalnızca
yaşlı insanları etkiler.
Gerçek: Kolorektal kanserlerin
görüldüğü yaş ortalaması 62’dir.
Fakat 40 yaşında kolon kanserinin
gelişmesi artmaya başlamıştır.
Ayrıca, bazı genç insanlar kolon
kanseri risk faktörlerine sahiptir.
Aynı zamanda genç insanlarda 40
yaş öncesi kolon kanseri
görülmesine neden olan bazı
bilinmeyen faktörler vardır.
2
Ailede (birinci ve ikinci derecede akrabalar)
Bilinen: Kolon kanseri sadece
ailesinde kanser öyküsü bulunan
insanlarda görülür.
Gerçek: Yeni kolon kanseri
tanısı almış kişilerin
yaklaşık%75’inde hastalığa ait
bilinmeyen risk faktörleri
bulunmaktadır. Kolorektal
kanserlerin gerçek nedenleri hala
büyük oranda bilinmemektedir
fakat bu hastalığın oluşmasını
arttıran bazı faktörler
bilinmektedir.
ve /veya kendisinde;
 Kalın bağırsak kanseri hikâyesi,
 Kalın bağırsak polibi hikâyesi olması
 Ülseratif kolit ve Crohn hastalığı olanlar (8-10
yıldan fazla süre ile hasta olanlarda risk
artar),
 Meme, yumurtalık ve rahim kanseri olanlar,
 50 yaş üzerindeki bireyler
KALIN BARSAK KANSERLERİNİN BAŞLANGICI
Kolon ve rektal kanserlerin çoğu barsak duvarında bulunan bir veya bir grup hücreden gelişir.
Bu hücreler çoğalıp büyüyerek polip adı verilen kanser özelliği taşımayan yapıyı oluştururlar. Polipler
barsak duvarından kabarık olarak gözlenir. Bu polipler zamanla büyüyerek barsak duvarına veya
diğer organlara yayılım gösterebilen kanser dokusu haline gelebilirler.
İyi huylu (kanser özelliği taşımayan) polipin kansere dönüşümü hücrelerin gen yapısındaki
değişme, bozulma ile açıklanabilir. Bu değişiklik ve bozulmalar kalıtsal veya kendiliğinden oluşabilir.
KALIN BARSAK POLİBİ
Sağlıklı insanlar üzerinde yapılan bir
araştırmada
erişkin
bireylerin
kalın
barsağında
%15-20
oranında
polip
saptanmıştır. 50 yaş üzerindeki bir bireyin
kalın barsağında polip görülme olasılığı daha
da
artmakta
ve
oran
%40-50’lere
ulaşmaktadır.
3
Poliplerin Belirtileri
Çoğu kalın bağırsak polibi belirti vermez. Bunlar kalın bağırsağın radyolojik veya endoskopik
incelenmesi sırasında tesadüfen bulunur. Bazı polipler;

Kanama,

Mukus akıntısı (sümüksü yapışkan akıntı),

Bağırsak fonksiyonlarında değişiklik,

Nadiren karın ağrısı,
Kanserleşme gösteren polipler;

Kanama,

Dışkılama alışkanlığında değişiklik (kabızlık, ishal vs),

Karın ağrısı, belirtilerini gösterirler.
Polipler, ya doğrudan bir endoskop (bağırsak kanalının içini görmeyi sağlayan cihazlar)
yardımı ile direkt olarak ya da ilaçlı kalın bağırsak filmi (çift kontrastlı baryumlu kolon filmi) ile
tanınabilir.
POLİPTEN KANSERE
Kalın barsak polipleri genellikle iyi huylu olmasına rağmen kalın barsak kanseri ile olan ilişkisi
kesin olarak belirlenmiştir. Kalın barsak kanserlerinin %90’dan fazlası, polip zemininden gelişir.
Bununla birlikte her kalın barsak polipi de kanserleşmez. Hangi polipin kanserleşeceğini anlamak için
polip dokusunun mikroskobik (patolojik) incelenmesi gerekir. Bu nedenle her polipin çıkarılıp
incelenmesi gerekir. Ortalama olarak bir polipten kanser oluşumu için geçen süre 8-10 yıl kadardır.
KALIN BARSAK KANSERİNİN BELİRTİLERİ
Bilinen: Çözümlenen rektal kanama
kolorektal kanser ile ilgili değildir

Karın ağrısı

Makattan kanama

Açıklanamayan kansızlık/solukluk

Barsak alışkanlıklarında değişiklik

Kabızlık-ishal

Barsak tıkanıklığı

Açıklanamayan kilo kaybı
Gerçek:
Rektal kanamaya kanser de dâhil
olmak üzere birçok faktör neden olabilir.
Hastalar sıklıkla rektal kanamanın yalnızca
hemoroide bağlı olduğu hatasına düşerler.
Kanama durduğunda, hastalar sıklıkla tedavi
olmaktan vazgeçerler. Polip ve kanserler
aralıklı olarak kanarlar bu nedenle rektal
kanama kolorektal kanserin ilk işareti
olabilir. Bu nedenle, kolon kanserini önlemek
için rektal kanama uygun bir şekilde
değerlendirilmelidir.
4
KALIN BARSAK KANSERİNİN TANILANMASI
Kolon
ve
rektal
kanserlerin
Bilinen: İlk olarak yapılan
tanılanmasında kullanılan en kolay test
dışkıda gizli kan taramaktır. Bu tanı
yöntemine dışkıda gizli kan testi denir.
Yıllardır var olan bu test ucuz ve çok
kolaydır. Ancak bu test sadece kanama
esnasında pozitif olmaktadır. Kanserlerin
%50’si, poliplerin %10’u test sırasında
belirlenebilecek kadar kanarlar. Bu nedenle
kanser ve polipin tam olarak teşhisi için ileri
tetkik gereklidir.
gaitada(dışkıda) gizli kan testi,
dışkıda kan olmadığını
gösteriyorsa ileri testler gerekli
değildir.
Gerçek: Polipler kanserler gibi
aralıklı olarak kanayabilir. Bu
nedenle ilk başta yapılan gaitada
gizli kan testi yanlış olarak
negatif olabilir. Gaitada gizli kan
testinin hassaslığı dışkı örneğinin
sayısı ile artabilir
Kalın barsak kanser ve poliplerini tespit etmek için kullanılan daha ileri tetkikler ise; flexible
(kıvrılabilir) sigmoidoskopi, kolonoskopi ve barsak filmidir.
Flexible (kıvrılabilir) sigmoidoskopi; bu
tetkik, sigmoidoskop adı verilen barsağın son
60cm’lik kısmını incelemeye yarayan cihaz ile
doktorun barsak yüzeyini örten tabakayı
(mukoza) incelemesine olanak sağlar.
Sigmoidoskop
-Kolonoskopi; bir polip veya kanser, flexible
sigmoidoskopi ile tesbit edildiğinde kalın barsağın
daha önceki kısımlarında da başka polipler
olabileceği için veya kişi kalın barsak yönünden
yüksek risk taşıyorsa, tüm kalın barsak (kolon)
mukozasının incelenmesi gerekir. Tüm kalın
barsağın incelenmesi işlemine kolonoskopi denir.
Kolonoskop İlaçlı kalın
-Barsak filmi; kalın barsağı örten tabaka, ilaçlı barsak filmi ile de değerlendirilebilir.
barsak filmi, büyük polip ve kanserlerin tespitinde hemen hemen kolonoskopi kadar iyidir.
5
KALIN BARSAK KANSERİNİN TEDAVİSİ
Kolorektal kanser tanısı almış tüm hastaların tam iyileşme için cerrahi tedaviye ihtiyaçları
vardır. Cerrahi yöntemlerle kanser bulunduğu yerden çıkarılır. Kemoterapi ve radyoterapi ise cerrahi
tedaviye ek olarak kullanılır.
Eğer kanser erken tanı konur ve tedavi edilirse, hastaların %80-90’ı sağlığına kavuşur. Tanı
geç evrelerde konursa, iyileşme şansı %60 veya daha altına düşer. Kolorektal kanserli hastaların
%5’inden azında, cerrahi olarak hastalıklı olan kalın barsağın çıkarılmasının ardından, geri kalan
kalın barsağın karın duvarına ağızlaştırılması gerekebilir. Bu işleme de kolostomi (stoma) açılması
denir.
Bilinen: Kolorektal kanserlerde
KOLOREKTAL KANSERİN EVRESİ:
Kolorektal
kanserin
evresi,
kanserin
barsak dokusunda ne kadar derine yayılmış
olduğu ve kanserin lenf nodlarına veya diğer
organlara yayılmış olup olmaması ile ilgilidir.
Bilinen: Kanser hücreleri hava
ile karşılaşınca hızlı yayıldıkları için
kolon kanseri hastaları ameliyattan
kaçınmalıdır.
Gerçek: Hava kanser üzerinde
etkili değildir. Kanserin yayılımı
kanser hücrelerinin tipine ve teşhis
ve tedavinin zamanına aynı zamanda
kanser hücrelerinin çevre dokulara
veya kan ve lenf dolaşımına yayılıp
yayılmamış olmasına bağlıdır. Bazı
kanser hücreleri, bilinen teşhis
yöntemleriyle belirlenememişken
POLİP
uzakÇIKARILMASI:
dokulara yayılmış olabilir.
tümörün büyüklüğü hastalarda kanser
belirtilerinin görülmesinde en önemli
faktördür.
Gerçek: Akciğer ve meme kanseri
gibi diğer kanserlerden farklı olarak
kolorektal kanserlerde tümörün
büyüklüğü hastalığın
gidişinde(prognoz) birincil öneme
sahip değildir. Asıl önemli olan
tümörün barsak duvarının ne kadar
derinine ilerlediğidir. Barsak
duvarının içine doğru ilerlemiş küçük
bir tümör, daha büyük fakat barsak
duvarının içine ilerlememiş bir
tümörden daha ciddidir.
6
Polipler sıklıkla kolonoskopi sırasında çıkarılırlar. Çıkarılan polip incelenmek üzere patoloji
laboratuarına gönderilir. Burada polipin kanserleşip kanserleşmediği, tümör ise tipi, derecesi tespit
edilir. Patoloji bulgularına bağlı olarak, ameliyat önerilebilir. Familial adenomotoz polipi (FAP) olan
hastalar için kanser gelişme riskini azaltmak için sıklıkla cerrahi önerilir.
AMELİYAT:
Kolorektal
kanserin
birincil
tedavisi,
barsağın kanserli kısmının ve lenf nodlarıyla
birlikte çıkarılması şeklinde yapılan ameliyattır.
Kolorektal kanserlerde yapılan ameliyatın tipi,
tümörün
büyüklüğü,
dokulara
yayılıp
yayılmadığı, anüs kasına yayılıp yayılmadığı
gibi birçok faktöre bağlıdır. Kolorektal kanser
ameliyatları hastanın mutlaka kalıcı kolostomisi
(cerrahi olarak dışkılama için oluşturulan açıklık)
olacağı ve kolostomi torbası takacağı anlamına
gelmez. Bazı hastalar için barsaktaki ameliyat
bölgesi iyileşene kadar geçici kolostomi gerekli
olabilir.
Bilinen: Kolorektal kanserin
tedavisi için eğer ameliyat
yapılacaksa, bu yaşamak için torba
kullanmak(kolostomi) ile eş
anlamlıdır.
Gerçek: Kemoterapiyle veya
kemoterapisiz yapılan ameliyat,
kolorektal kanserler için bilinen
bir tedavi yöntemidir. Çoğu
hastanın ameliyat sonrası kalıcı
kolostomiye ihtiyacı olmaz.
Genellikle barsağın iki ucu cerrahi
olarak birleştirilir(anostomoz).
Kanser rektumun çok
aşağısındaysa ve rektum kaslarını
da sarmışsa kalıcı kolostomi
gerekebilir.
Bilinen: Kanser karaciğere yayıldığında bu ölümcüldür.
Gerçek: Eğer karaciğere bir veya birkaç metastaz (yayılım) varsa ve
bunlar cerrahi olarak çıkarılabilecek alanda bulunuyorsa, ameliyat
hastaların hayatta kalımını %25 oranında arttırabilir.
KEMOTERAPİ:
Bilinen: Kemoterapi
Kanser hücrelerini yok edilmesi için kullanılan
ilaçlar kemoterapi olarak isimlendirilir. Özellikle
kolorektal kanserin erken dönemindeki çoğu
hastanın ameliyat sonrası kemoterapi alması
gerekir.
hastaların kelleşmesine neden
olur.
Gerçek: Bazı kemoterapi
ilaçlarının saç kaybına neden
olmasına rağmen, bazı ilaçlar bu
yan etkiyi göstermez. Tedavinin
bitmesinden sonra saç tekrar
çıkmaya başlar.
7
Bunun nedeni; tümörün ameliyatla çıkarılmasından sonra, vücutta kanser hücrelerinin kalıntılarının
kalabilmesidir. Eğer bunlar yok edilmezse bu kalan kanser hücreleri çoğalabilir, büyüyebilir. Hem
eski bulundukları yerde yayılabilir (lokal nüks) hem de lenf ve kan dolaşımı ile diğer bölgelere
yayılabilir (uzak metastaz-sıçrama). Kemoterapi genellikle kan damarlarına direk enjeksiyon ile veya
kateter ismi verilen küçük esnek tüpler yoluyla verilir.
Kemoterapinin Yan Etkileri:
Kemoterapi, enfeksiyonlarla savaşmaya yardım eden özelleşmiş beyaz hücreler olan
nötropillerin azalmasına neden olabilir. Nötrofillerin azalması (nötropeni) hastanın enfeksiyonlara
yakalanma riskini arttırır.
Kan hücrelerinin azalması ve kırmızı kan hücrelerinin azalması da anemiye (kansızlık) neden
olur. Bu da hastalarda yorgunluk oluşmasına neden olur.
Kemoterapinin diğer bir yan etkisi de ağız içi yaraların görülmesidir. İshal de kemoterapinin
yan etkilerinden biridir. Eğer kemoterapi aldığınızda ağız içi yaralarınız oluştu veya ishal başladıysa
mutlaka doktorunuzla görüşmelisiniz. Bu durum tedavinizin durdurulmasını gerektirebilir.
Kemoterapinin yan etkisi olarak cilt değişiklikleri görülebilir. Bu değişiklikler, cilt renginin
koyulaşması ve ilacın verildiği damar buyunca bozulmaları içerir. Ayrıca kemoterapi gören kişilerde
güneşe karşı hassasiyet gelişebilir. Aynı zamanda, el ve ayak parmaklarında şişme ve kızarıklık
oluşabilir bu da cildin soyulmasına neden olabilir. Bazı kemoterapi ilaçlarında saç kaybı görülebilir.
Tedavi bittikten sonra saçlar tekrar oluşmaya başlar.
RADYOTERAPİ:
Radyoterapi, kolon kanserlerine göre rektum kanserlerinde daha sık kullanılan bir tedavi
yöntemidir. Rektum kanserlerinde ameliyat öncesi uygulanan radyasyon, tümörü küçültmek ve tekrar
etme olasılığını azaltmak içindir. Ameliyat sonrasında da o bölgedeki tekrarlamayı önlemek için
kullanılır.
AMELİYAT SONRASI İZLEM:
Ameliyat sonrası takip, kanserin tekrarlama riskine karşı ve yeni poliplerin oluşma olasılığına
karşı yapılır. Tekrarlayan kanserler, en sık iki yıl içinde tespit edilir. Bu nedenle takibin bu dönemde
sık yapılması gerekir. Fakat tekrarlayan kanserlerin hemen hepsi, 5 yıla kadar uzanabilen süre
8
içerisinde gözlendiğinden, en az 5 yıl izlemek gereklidir. 5 yıldan sonra takip öncelikle yeni polipleri
tesbit etmek içindir ve daha seyrek yapılabilir. Takipte genel muayene, kan testi, flexible
sigmoidoskopi, kolonoskopi, akciğer grafisi, ultrasonografi ve bazen tomografi incelemeleri uygulanır.
Kolon ve rektum kanserli hastaların yakın akrabaları (anne, baba, kardeş, çocuk) hastalık için
artmış risk altındadır. Bu nedenle polip tespiti için kolonoskopi ile periyodik incelemeler önerilir.
KALIN BARSAK KANSERİNİ ÖNLEMEK:
Kalın barsak poliplerinin çıkarılması kalın barsak kanserinin gelişimini önlemektedir. Bu
nedenle kalın barsak kanseri önlenebilir bir hastalıktır
Hastalıkları gelişmeden önlemek, erken evrede yakalayabilmek ve başarıyla tedavi edebilmek
için sağlıklı bireylerin sağlık kontrolünden geçirilmesine tarama işlemi denir. Kalın barsak kanseri için
yapılan tarama testlerinin iki önemli amacı vardır:
 Kalın barsakta görülen kanser öncüsü poliplerin çıkarılması ve kanserin önlenmesi,
 Kalın barsak kanserinin erken evrede yakalanması ve tam şifa ile tedavi edilmesidir.
Kolon ve rektum kanseri açısından risk grubunda olmayan insanlara, 40 yaşından başlayarak,
her yıl rektal (makat) muayene ve dışkıda gizli kan testi önerilir. 50 yaş ve sonrasında her 5 yılda bir
fleksibl sigmoidoskopi önerilmektedir. Bunun dışında kalın bağırsak grafisi (baryumlu inceleme) her
5-10 yılda bir veya kolonoskopi her 10 yılda bir uygulanabilen diğer tetkiklerdir.
KALIN BARSAK KANSERİNDEN KORUNMAK
Fiziksel egzersiz yapmak: Araştırmalar, düzenli egzersiz yapan bireylerde kalın barsak kanseri dâhil
birçok kanser gelişme riskinin azaldığını göstermiştir. Haftada 5 gün, 30-60 dak. arasında orta
şiddette veya günlük 150 kalori harcanmasını sağlayan egzersiz yapılmalıdır.
Aşırı Kilolardan Kurtulmak: Fazla kilolar kanser riskini arttırmaktadır.
Sigara Kullanmamak: Diğer kanserler gibi sigara kullanımı, kalın barsak kanser riskini de büyük
oranda arttırmaktadır.
Aşırı Alkolden Sakınmak: Yapılan araştırmalar alkolün kalın barsak kanser riskini arttırdığını
göstermiştir.
9
Sağlıklı
Gıda
Tüketimi:
Kalın
barsak
kanserinin
önlenmesinde beslenme alışkanlığı da önemli rol
oynamaktadır. Yüksek lifli düşük yağ içerikli besinlerin
tercihi önerilmektedir.
Bu korunma yöntemleri tam olarak kalın barsak kanser
gelişimini önlemez. Risk altındaki bireylerin, herhangi bir
şikâyeti
olmadan
mutlaka
tarama
yöntemlerinden
yararlanması gerekir.
Sonuç olarak, dışkılama alışkanlığında değişiklik, dışkıda kan görülmesi durumlarında dikkatli
olunmalıdır. En önemlisi, yüksek risk sınıfına giren bireylerin tarama testlerinin ve fizik
muayenelerinin yapılmasıdır.
KOLOREKTAL KANSERLERLE İLGİLİ SIK SORULAN SORULAR
Kolorektal kanser konusunda kimler risk altındadır?
Kolorektal kanser her yaşta görülebiliyor olmasına rağmen %90 olarak 40 yaş üstü insanlarda
meydana gelmektedir. Yaş ile risk artar. Çoğu insan 50’li ve 60’lı yaşlarında hastalık teşhisini
almaktadır. Kişisel geçmişinde, meme, rahim veya yumurtalık kanseri olması, Ülseratif kolit veya
Crohn hastalığı tanısı almış olmak, ailesinde polip veya kolorektal kanser öyküsü olması kolorektal
kanser konusunda bilinen yüksek risklerdir.
Kolorektal kanserin belirtileri nelerdir?
Kolon ve rektumdaki kanser ve bazı polipler tehlikeli boyutlara ulaşıncaya kadar belirti
vermeyebilir. Önemli olan kanserin henüz küçükken ve çıkarılabilir durumdayken bulunabilmesidir.
Bu nedenle, bu kitleler polipler henüz belirti vermemişken insanların taranması için bazı teknikler
geliştirilmiştir. Belirtiler oluştuğunda, bu durum hemoroid gibi yaygın görülen hastalıklarla
karıştırılabilir. En yaygın belirti barsak hareketleriyle görülen kanamadır (dışkıda kan olması, tuvalet
kağıdında kan görülmesi gibi). İshal ve kabızlık gibi barsak alışkanlıklarında değişmeler de kontrol
edilmesi gereken belirtilerdir. Karın ağrısı ve açıklanamayan kilo kaybı da kanserler için belirti olabilir.
Kolorektal kanserlerden nasıl korunulabilir?
Kolorektal polip ve kanserlerin ilerlemeden belirti vermiyor olmasına rağmen, bazı
görüntüleme teknikleri oluşumların ve poliplerin erken bulunabilmesini sağlayabilir. Sigmoidoskopi ve
10
kolonoskopi ile kolorektal poliplerin bulunması ve çıkarılması bu oluşumların kansere dönüşme riskini
azaltır.
Ne kadar büyük önemi olduğu net olmamasına rağmen diyet de kanser oluşumunda
etkilidir. Yüksek lifli besinler meyve ve sebze gibi ve düşük yağ ile beslenmek kanser gelişimi riskini
düşürür.
Polipler için ne zaman kontrol yaptırılmalıdır?
Hiçbir riski olmayan kadın ve erkekler 40 yaşından itibaren hekim tarafından muayene
edilmeli, rektal muayene ve dışkıda gizli kan taraması yapılmalıdır. Ayrıca 50 yaşından itibaren de,
sigmoidoskopi ile rektal muayene yapılmalıdır. Bu muayene sonucu her şey normalse, 5 yılda bir bu
tetkik tekrarlanmalıdır. Ya da bu riskli yaş grubunda bulunanlar ilaçlı barsak filmini her 5 ya da 10
yılda bir ya da kolonoskopiyi her 10 yılda bir yaptırmalıdır.
Kolorektal oluşumlar yönünden yüksek riskli kişiler kolorektal muayene yaptırmalıdır.
Kolonoskopi genellikle en iyi yöntemdir. Çoğu zaman flexible sigmoidoskopi yeterli bir işlemdir. Bu
muayene genellikle 5 yılda bir tekrarlanmalıdır. Aile üyelerinden birinde 50 yaşından önce kolorektal
kanser görüldüyse, 40 yaşında tarama yöntemlerine başlanmalıdır (veya ailesinde kolon veya rektal
kanseri görülen kişinin bu tanıyı aldığı yaştan 5 yıl önce). Anne ya da babasında familial polipozis
varsa tarama çalışmaları 12-14 yaşlarında başlanmalıdır. Diğer risklerde tarama çalışmaları bireye
özgüdür. Ailesinde Crohn hastalığı veya Ülseratif kolit bulunanlar tarama çalışmaları konusunda
hekim ile görüşmelidir.
Ailesinde kolorektal kanser veya polip olanlar veya kolorektal kanser veya adenomatoz
polip tanısı almış olanlar kolonoskopi yaptırmalıdır. Kolonoskopi sırasında polip çıkarıldıysa bu tetkik
1-3 yıl sonra tekrarlanmalıdır. Kolonoskopi sonucu normalse, bu tetkik her 3-5 yılda bir
tekrarlanmalıdır. Meme, yumurtalık veya rahim kanseri geçirmiş olan kadınlar 40 yaşından itibaren
her 3-5 yılda bir kolonoskopi yaptırmalıdır.
Türk Kolon ve Rektum Cerrahisi Derneği Hasta Broşürleri serisinde yayınlanan bu dokümanların
basım ve yayın hakkı Türk Kolon ve Rektum Cerrahisi Derneği’ne aittir. Türk Kolon ve Rektum Cerrahisi Derneği’nin yazılı izni
olmaksızın bu broşürlerin hiçbir bölümü basılamaz, çoğaltılamaz ve kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz.
11
Download