Urantia`n*n Kitab*

advertisement
Urantia’nın Kitabı
145. Makale
Kapernaum’daki Dört Önemli Gün
145:0.1 (1628.1)
İSA ve havarileri Kapernaum’a, Ocak ayının 13’ü, Salı akşamı vardı. Her zamanki gibi onlar ana
merkezlerini, Bethsayda’daki Zübeyde’nin evinde oluşturdular. Bu aşamada, Vaftizci Yahya idam edilmiş
olduğu için, İsa, Celile duyuru turnesindeki ilk açık ve kamu duyurusunu başlatmaya hazırlanmıştı. İsa’nın
geri dönmüş olduğuna dair haberler hızlı bir biçimde şehir boyunca yayıldı; ve, ertesi günün erken
saatleri İsa’nın annesi Meryem, oğlu Yusuf’u ziyaret etmek için Nasıra’ya giden bir biçimde, birden
ayaklandı.
145:0.2 (1628.2)
Çarşamba, Perşembe ve Cuma’yı İsa, ilk yoğun duyuru turnelerine hazırlamak için eğiten bir
biçimde Zübeyde’nin evinde geçirmişti. O aynı zamanda, hem tekil hem de topluluklar halinde, sorulara
sahip olan birçok içten kişiyi kabul etmiş olup, onlara öğretimde bulunmuştu. Andreas vasıtasıyla o,
yaklaşmakta olan Şabat günü sinagogda konuşma düzenlemişti.
145:0.3 (1628.3)
Cuma akşamının geç saatleri, İsa’nın en küçük kardeşi olan Ruth, kendisine gizli bir ziyarette
bulundu. Onlar neredeyse bir saat boyunca kıyıdan yakın bir uzaklıkta demir atmış olan bir teknede
beraberce vakit geçirdiler. Yahya Zübeyde dışında, hiçbir insan varlığı hiçbir zaman bu ziyaretti
bilmemişti; ve, İsa Yahya’yı, onun bu ziyaret hakkında hiç kimseye bir şey söylememesi konusunda
uyarmıştı. Ruth, öncül ruhsal bilinci dönemlerinden ta önemli hizmetine, ölümüne, yeniden dirilişine ve
yükselişine kadar onun yeryüzü görevinin kutsallığına tutarlı ve tereddütsüz bir biçimde inanmış bulunan
İsa’nın ailesinin tek üyesiydi; ve, o nihai bir biçimde, baba-kardeşinin beden içindeki görevinin doğa-ötesi
karakterinden hiçbir zaman şüphe duymayan bir biçimde dünyaların ötesine ilerledi. En küçük kardeşi
Ruth İsa’ya, dünyasal ailesi bakımından; yargılanışının, haksız bulunuşunun ve çarmıha gerilişinin
zorlayıcı zorlukları boyunca başlıca teselli kaynağı olmuştu.
1. Kucak Dolusu Balık
145:1.1 (1628.4)
Bu aynı haftanın Cuma sabahı, İsa deniz kenarında öğretide bulunurken, insanlar kendisini
öyle suyun yamacına iten bir biçimde kalabalık oluşturmuştu ki, yakın bir teknede bulunan bazı
balıkçılara kendisini kurtarması için işaret etmişti. Tekneye adımını atmış bir halde o, iki saatten daha
fazla bir süre boyunca bir araya gelmiş kalabalıklara öğretide bulunmaya devam etti. Bu teknenin ismi
“Şimon”du; o, Şimon Petrus’un eski balıkçı teknesi olup, öncesinde İsa’nın kendi elleri tarafından
yapılmıştı. Tam da o sabah tekne, göl üzerindeki yakın bir sahilde balıksız geçmiş bir geceden gelmiş
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
1
Davud Zübeyde ve onun iki birlikteliği tarafından kullanılmıştı. Onlar, İsa yardım için onların gelmesini
istediğinde ağlarını temizlemekte ve onarmaktaydılar.
145:1.2 (1628.5)
İsa insanlara olan öğretisini tamamladıktan sonra Davud’a şunu söylemişti: “Yardımıma
gelmek için geciktiğin için şimdi benim seninle birlikte çalışmama izin ver. Hadi balık tutmaya gidelim;
derin sulara doğru açılalım ve ağlarınızı kucak dolusu balık için atalım.” Ancak, Davud’un
yardımcılarından biri olan, Şimon şöyle cevap verdi: “Üstünümüz, nafile. Biz tüm gece uğraştık ve hiçbir
şey çıkaramadık; yine de senin emrin üzerine, ağlarımızı atacağız ve bekleyeceğiz.” Ve, Şimon, ustası
Davud’un bir mimiği nedeniyle İsa’nın emirlerini takip etmeye rıza göstermişti. Onlar İsa tarafından
belirlenen yere ilerlediklerinde, ağlarını atmış ve o kadar çok sayıda balığı çıkarmışlardı ki ağların
kopacağından korkmuşlardı; öyle bir düzeyde ki, sahildeki arkadaşlarına yardım için işarette
bulunmuşlardı. Üç tekneyi de, neredeyse batma derecesine kadar, balıkla doldurduklarında, bu Şimon
İsa’nın dizlerine kapanıp şunu söylemişti: “Benden uzak dur, Üstünümüz, zira ben günahkâr bir adamım.”
Şimon ve bu olaya şahit olmuş herkes, kucak dolusu balık karşısında hayretler içinde kalmışlardı. Bu
günden itibaren Davud Zübeyde, bu Şimon ve onların birliktelikleri ağlarını bırakmış ve İsa’yı takip
etmişlerdi.
145:1.3 (1629.1)
Ancak, bu olay hiçbir açıdan, balıkların kucak dolusu bir çokluğu değildi. İsa, doğanın yakın bir
öğrencisiydi; o deneyimli bir balıkçı olup, Celile Denizi’ndeki balıkların alışkanlıklarını bilmekteydi. Bu
olayda o sadece, bu insanları, balıkların günün bu zamanında genellikle bulunabileceği yer olan konuma
yönlendirmişti. Ancak, İsa’nın takipçileri her zaman bu olayı bir mucize olarak değerlendirdi.
2. Sinagogdaki Öğleden Sonrası
145:2.1 (1629.2)
Bir sonraki Şabat, sinagogdaki öğleden sonrası ayininde, İsa, “Cennetteki Yaratıcı’nın İradesi”
üzerine olan vaazını vermişti. Sabah Şimon Petrus, “Krallık” üzerine duyurusunda bulunmuştu.
Sinagogdaki Perşembe akşamı buluşmasında Andreas, “Yeni Yol” isimli dersini öğretmişti. Tam da bu
zaman zarfında Kapernaum’da, yeryüzü üzerindeki diğer herhangi bir şehre kıyasla, daha fazla insan
İsa’ya inanmaktaydı.
145:2.2 (1629.3)
İsa bu Şabat öğleden sonrası sinagogda öğretide bulunurken, adet uyarınca ilk metnini, Çıkış
Kitabı’ndan okuyan bir biçimde, kanundan almıştı: “Ve, sizler Tanrı’nız olan Koruyucu’ya hizmet edecek
ve o sizlerin ekmeğini ve suyunu kutsayacak, ve hastalığın tümü sizlerden alınmış olacak.” İsa, İşaya’dan
okuyan bir biçimde, ikinci metni Peygamberlerden almıştı: “Yüksel ve doğ, zira ışığın geldi, Koruyucu’nun
ihtişamı üzerine doğdu. Karanlık yeryüzünü kaplayabilir ve zifir insanların üzerine çökebilir; ancak,
Koruyucu’nun ruhaniyeti senin üzerine doğacak ve kutsal ihtişam seninle birlikte görünür olacak. Museviolmayanlar bile bu ışığa gelecek ve birçok büyük akıl bu ışığın berraklığına teslim olacak.
145:2.3 (1629.4)
Bu vaaz, dinin bir kişisel deneyim olduğu gerçekliğini açık bir biçimde ortaya koymak
amacıyla İsa’nın bilinçli olarak gerçekleştirmiş bulunduğu bir çabaydı. Diğer şeyler arasında İsa şunları da
söylemişti:
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
2
“Sizler oldukça iyi bir şekilde bilmektesiniz ki; iyi kalpli bir baba ailesini bir bütün olarak
145:2.4 (1629.5)
severken, o böylelikle onları, bu ailenin her bir bireysel üyesi için duymuş olduğu güçlü şefkat nedeniyle
bir topluluk olarak değerlendirir. Sizler artık, cennet içindeki Yaratıcı’ya bir İsrail’in çocuğu olarak değil
bir Tanrı evladı olarak yaklaşmalısınız. Bir topluluk olarak, sizler gerçekten de İsrail’in çocuklarısınız;
ancak, bireyler olarak her biriniz bir Tanrı evladısınız. Ben; Yaratıcı’yı İsrail’in çocuklarına açığa çıkarmak
için değil, bunun yerine, bireysel inanana Tanrı’nın bu bilgisinin ve onun sevgisi ve merhametinin açığa
çıkarılışını içten bir kişisel deneyim olarak getirmek için geldim. Tanrı-elçilerinin hepsi size, Yahveh’in
kendi insanlarını düşünmekte olduğunu, Tanrı’nın İsrail’i derinden sevdiğini öğretti. Ancak, ben
aranızdan, daha sonraki tanrı-elçilerinin birçoğunun aynı zamanda kavramış bulunduklarından bir tanesi
olan, daha büyük bir gerçekliği duyurmak için geldim; bu, Tanrı’nın sizleri, her biriniz biçiminde —
bireysel olarak derinden sevdiğidir. Tüm bu nesiller boyunca sizler bir milli veya ırksal dine sahip
oldunuz; şimdi ben size kişisel bir dini vermek için geldim.
145:2.5 (1630.1)
“Ancak bu bile yeni bir düşünce değildir. Aranızdan ruhsal akılda bulunanlarınızın çoğu, tanrı-
elçilerinin bazılarının bu şekilde yönergede bulunmuş olduğu gibi, bu gerçekliği bile gelmiştir. Yazıtlarda
Peygamber İşaya’nın şunu söylediği yeri okumadınız mı: ‘Bu günlerde onlar söyleyecek bir şey
bulamayacak; babalar ekşi üzümler yedi ve çocukların dişleri sızlıyor. Her insan kendi haksızlığı için
ölmelidir; ekşi üzümler yiyen her insanın dişi sızlayacaktır. Ama bakın, insanlarım ile yeni bir anlaşmayı
yapacağım günler gelecektir; Mısır topraklarından onları getirdiğimde babaları ile yapmış olduğum
anlaşmaya göre değil, yeni doğrultuya göre. Ben, kanunumu onların kalplerine bile yazacağım. Ben
onların Tanrısı olacağım ve onlar benim insanlarım olacaktır. O gün, bir kişi komşusuna Koruyucu’yu
biliyor musun? demeyecek. Hayır! Çünkü onların hepsi beni kişisel olarak bilecek, en alt düzeyde
olanından en büyük kişisine kadar.’
145:2.6 (1630.2)
“Bu verilmiş sözleri okumadınız mı? Yazıtlara inanmıyor musunuz? Bu peygamberin
sözlerinin tam da içinde bulunduğunuz bu günde yerine geldiğini anlamıyor musunuz? Ve, güçlü bir
biçimde Yeremya sizden; kendinizi Tanrı’ya bireyler olarak ilişkilendiren bir biçimde, dini bir kalbin
hususu yapmanızı istemedi mi? Tanrı-elçisi, cennetin Tanrısı’nın sizlerin bireysel kalplerinizi arayacak
olduğunu söylemedi mi? Ve, sizler, doğadan gelen insan kalbinin içkin bir biçimde nihayeten aldatıcı ve
birçok sefer iflah olmaz bir biçimde ahlakdışı olduğu konusunda uyarmadınız mı?
145:2.7 (1630.3)
“Ezekiel’in atalarınıza bile, dinin bireysel deneyiminiz içinde bir gerçeklik haline gelme
zorunluluğunu öğrettiği yeri de mi okumadınız? Sizler artık, ‘Babalar ekşi üzümleri yedi ve şimdi
çocukların dişi sızlıyor’ atasözünü kullanmayacaksınız. ‘Ben yaşadıkça’ der Koruyucu Tanrı, ‘benim olan
tüm ruhlara dikkatlice bakın; babanın ruhu aynı zamanda çocuğun ruhudur. Yalnızca günah işlemiş ruh
ölecektir.’ Ve, bunun ardında Ezekiel Tanrı’nın adına konuştuğunda, şunu söyleyen bir biçimde, bu günü
bile öngörmüştü: ‘Aynı zamanda yeni bir kalbi de sizlere vereceğim, ve yeni bir ruhaniyeti içinize
yerleştireceğim.’
145:2.8
(1630.4)
“Artık sizler, Tanrı’nın bir bireyin günahı için bir milleti cezalandıracağından
korkmayacaksınız; ne de cennet içindeki Baba, her ne kadar herhangi bir ailenin bireysel üyesi sıklıkla
aile hatalarının ve topluluk ihlallerinin maddi sonuçlarından muzdarip olsa da, bir milletin günahları için
inanan çocuklarını cezalandırmayacaktır. Daha iyi bir millet — veya daha iyi bir dünya — umudunun
bireyin ilerleyişi ve aydınlanışına bağlı olduğunu görmüyor musunuz?
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
3
145:2.9 (1630.5)
Bunun sonrasında, Üstün; cennet içindeki Babanın, insanın bu ruhsal özgürlüğü kavrayışından
sonra, yeryüzü üzerindeki çocuklarının, ikamet eden ruhaniyetin sahip olduğu Yaratanı bulma, Tanrı’yı
bilme ve onun gibi olma kutsal dürtüsüne yaratılmışın bilinçli karşılığından oluşan, Cennet sürecine ait
ebedi yükselişe başlaması yönünde irade gösterişini tasvir etmişti.
Havariler bu vaazdan fazlasıyla yararlanmıştı. Onların tümü, krallığın müjdesinin millete
145:2.10 (1630.6)
değil, bireye yöneltilmiş bir ileti olduğunun daha bütüncül bir biçimde farkına varmışlardı.
Her ne kadar Kapernaum insanları İsa’nın öğretisi ile aşina halde bulunmuşsa da, onlar, bu
145:2.11 (1630.7)
Şabat günü kendisinin vermiş olduğu vaazından fazlasıyla etkilenmişlerdi. İsa gerçekten de, yetkiye sahip
biri olarak öğretimde bulunmuştu, yazıtların kâtipleri gibi değil.
145:2.12 (1630.8)
İsa konuşmasını tam bitirirken, ayin katılanları içinde kendisinin sözlerinden fazlasıyla
rahatsız olmuş bir genç adam şiddetli bir sara geçirmiş olup, güçlü bir biçimde haykırmıştı. Sarasının
sonunda, bilinci yerine gelirken, şunu söyleyen bir biçimde, rüyasal bir konumda şöyle konuşmuştu:
“Bizim seninle ne alakamız var, Nasıralı İsa? Sen Tanrı’nın kutsalından bir tanesisin; bizleri yok etmek için
mi geldin?” İsa kalabalıktan sessiz olmasını istedi, ve genç adamı elinden tutarak “Oradan çık” dedi — ve
genç adam derhal uyandı.
145:2.13 (1631.1)
Bu genç adam, temiz olmayan bir ruhaniyet veya ecinni hâkimiyetine girmiş değildi; o, olağan
saranın bir kurbanıydı. Ancak, bu kişiye, rahatsızlığının kötü bir ruhaniyetin hâkimiyeti nedeniyle
gerçekleştiği öğretilmişti. O bu öğretilene inanmış olup, rahatsızlığı hakkında düşündüğü veya söylediği
şeyler uyarınca davrana gelmişti. İnsanların tümü, bu türden olguların doğrudan bir biçimde temiz
olmayan ruhaniyetlerin mevcudiyeti nedeniyle gerçekleşmekte olduğuna inanmıştı. Bunun uyarınca
onlar, İsa’nın bu kişi içinden bir ecinniyi çıkarmış olduğuna inandılar. Ancak, İsa bu zaman zarfında, onun
sarasını iyileştirmemişti. O gün daha sonraki vakte kadar, güneş battıktan sonra, bu kişi gerçek anlamda
iyileşmemişti. İsa’nın eylemlerini yazanların en sonuncusu olarak Havari Yahya, Hamsin Yortusu günüyle
birlikte “ecinnileri çıkarma” biçiminde adlandırılmakta olan bu eylemlere her türlü atıfta bulunmaktan
kaçınmıştı; ve, o bunu, cinlerin ruhlara girmesi türünden olayların Hamsin Yortusu’ndan sonra hiçbir
zaman gerçekleşmemiş oluşu gerçekliğini göz önünde bulundurarak yapmıştı.
145:2.14 (1631.2)
Bu herkesin gözü önünde gerçekleşmiş olayın bir sonucu olarak; İsa’nın sinagogda, öğleden
sonrası vaazının tamamlandığı anda bir adamdan bir cini çıkarmış oluşu ve onu mucizevî bir biçimde
iyileştirişinin bildirileri hızlı bir biçimde Kapernaum boyunca yayılmıştı. Şabat, bu türden şaşkınlık verici
söylentinin hızlı ve etkin bir biçimde yayılması için tam da doğru bir zamandı. Bu bildiri aynı zamanda
Kapernaum çevresindeki küçük yerleşkelerin tümüne de yayılmış olup, insanların birçoğu ona inanmıştı.
145:2.15 (1631.3)
İsa ve on ikilinin ana merkezlerini kurdukları yer olan Zübeyde’nin geniş evindeki yemek ve
temizlik, büyük ölçüde Şimon Petrus’un eşi ve eşinin annesi tarafından yerine getirilmekteydi. Petrus’un
evi Zübeyde’ninkine yakındı; ve, İsa ve arkadaşları sinagogdan geliş yolu üzerinde burada durmuşlardı
çünkü Petrus’un eşinin annesi birkaç gündür hasta olup, titreme ve ateşten muzdaripti. Tam da bu
ziyarette, İsa’nın, onun elini tutan ve alnını rahatlatan ve teselli ve cesaretlendirişin sözcüklerini söyleyen
bir biçimde bu hasta kadının başında durduğu anda şans eseri onun ateşi geçmişti. İsa’nın bu anda henüz,
sinagogda hiçbir mucizenin gerçekleştirilmediğini açıklayacak vakti olmamıştı; ve, bu olay oldukça taze ve
tüm hatlarıyla akıllarındayken, ve Kana’daki su ve şarabın hatırlanmasıyla, onlar bu tesadüfü başka bir
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
4
mucize olarak aldılar; ve, onlardan bazıları, şehir boyunca haberleri yaymaya vakit kaybeden
davranmışlardı.
145:2.16 (1631.4)
Petrus’un kayınvalidesi Amatha, malaryasal ateşten muzdaripti. O bu anda, İsa tarafından
mucizevî bir biçimde iyileştirilmemişti. Birkaç saat sonrasına kadar, gün batımından sonra, onun
iyileşmesi, Zübeyde’nin ön bahçesinde gerçekleşmiş olan olağanüstü olay ile ilişkili olarak yerine
gelmemişti.
145:2.17 (1631.5)
Ve, bu vakalar; harikalar arayan bir neslin ve mucizeler-aklındaki bir insan topluluğun her
seferinde başarılı bir biçimde bu türden tesadüfü olayların tümünü, İsa tarafından gerçekleştirilmiş olan
bir diğer mucize şeklinde duyuruşlarının temeli olarak kullanmalarının tipik biçimleriydi.
3. Günbatımındaki İyileştirme
İsa ve havarilerinin, bu büyük öneme sahip Şabat gününün sonuna doğru akşam yemeklerine
145:3.1 (1631.6)
başlayacakları zaman zarfında, Kapernaum’un tümü ve onun çevresi iyileştirmenin bu meşhur mucizeleri
ile kıpır kıpır haldeydi; ve, hasta veya rahatsızlık çekmekteki herkes gün batar batmaz, İsa’ya gitme veya
arkadaşları tarafından kendisine taşınma hazırlıklarına başlamıştı. Musevi öğretisine göre Şabat’ın kutsal
saatleri boyunca şifa aramak bile izin verilmeyen bir konumdaydı.
145:3.2 (1632.1)
Bu nedenle, güneş ufukta batar batmaz, rahatsızlık içindeki erkeklerin, kadınların ve
çocukların çok sayıdaki bir topluluğu Bethsayda’daki Zübeyde’nin evine doğru yollarını tutmaya
başlamıştı. Bir adam güneş komşunun evinde batar batmaz felçli kızıyla yola çıkmıştı.
145:3.3 (1632.2)
Bütün gün boyunca yaşanılmış olanlar bu olağanüstü günbatım sahnesinin zeminini
hazırlamıştı. Öncesinden İsa’nın öğleden sonrası vaazı için kullanmış olduğu metin bile hastalığın
giderileceğini içten içe söylemekteydi; ve, o bu şeyleri ne kadar da görülmemiş güç ve yetki ile söylemişti!
Onun iletisi ne kadar da ikna ediciydi! İnsani olan yönetim yetkisine arzu duymamış olsa da, insanların
vicdanlarına ve ruhlarına doğrudan bir biçimde konuşmuştu. Her ne kadar mantığa, sürekli
tekrarlanmakta olan yasal şikâyetlere ve zeki sözlere başvurmamış olsa da, dinleyicilerinin kalplerine
güçlü, doğrudan, açık ve kişisel bir başvuruda bulunabilmişti.
145:3.4 (1632.3)
Bu Şabat, İsa’nın yeryüzü yaşamında büyük bir gündü; evet, bir evrenin yaşamında. Tüm yerel
evren amaçları ve hedefleri için bu küçük Musevi şehri olan Kapernaum Nebadon’un gerçek başkentiydi.
Kapernaum sinagogundaki bir avuç dolusu Musevi, İsa’nın vaazının şu çok önemli kapanış ifadeleri
duyacak tek varlıklar değildi: “Nefret korkunun gölgesi; intikam korkaklığın maskesidir.” Ne de onun
dinleyicileri, şunu duyurmakta olan, bahşedilmiş sözlerini unutabildi: “İnsan Tanrı’nın evladıdır,
kötülüğün bir çocuğu değil.”
145:3.5 (1632.4)
Güneşin batımından kısa bir süre sonra, İsa ve havariler hala akşam sofrası etrafında
vakitlerini geçirmeye devam ederlerken, Petrus’un eşi ön bahçeden sesler duymuş olup, kapıya gitmesiyle
birlikte, bir araya toplanmakta olan hasta insanların büyük bir kafilesini ve Kapernaum’dan gelen yolun
İsa’nın ellerinden iyileşmeyi aramak için yollara düşmüş olanlar tarafından dolduğunu görmüştü. Bu
sahneyi görmesiyle birlikte o derhal koşup eşine haber verdi ve Petrus İsa’ya bilgilendirdi.
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
5
145:3.6 (1632.5)
Üstün Zübeyde’nin ön girişinden dışarı doğru adımını attığında, gözleri hasta ve rahatsızlık
içindeki insanlığın bir dolu görüntüsüyle karşılaşmıştı. O, neredeyse bin hasta ve hastalık çekmekte olan
insan varlığına bakmaktaydı; bu en azından tam da önünde toplanmış olan insanların sayısıydı. Orada
mevcut bulunan herkes rahatsızlık çekmemekteydi; bazıları, iyileşmesini sağlamak için bu çabada
sevdiklerine yardımda bulunmak amacıyla gelmiş olanlardı.
145:3.7 (1632.6)
Evren idaresinde kendisine ait görevlendirilmiş Evlatlar’ın hataları ve yanlış eylemlerinin bir
sonucu olarak bu kadar büyük ölçüde acı çekmekte olarak, erkeklerin, kadınların ve çocukların bu sıkıntı
içindeki fanilerini görmek özellikle İsa’nın insan kalbine dokunmuş olup, bu iyi kalpli Yaratan Evlat’ın
kutsal merhametini zorlamıştı. Ancak, İsa, tamamiyle maddi olan harikaların temeli üzerine kalıcı
nitelikteki bir ruhsal hareketi hiçbir zaman inşa edemeyecek oluşunu oldukça iyi bir biçimde bilmekteydi.
Kana’dan beri, öğretisine doğa-üstü veya mucizevî bir şey eşlik etmemişti; yine de, bu sıkıntı içindeki
kalabalık duygudaş kalbine dokunmuş, onun anlayışlı şefkatine çağırıda bulunmuştu.
145:3.8 (1632.7)
Ön bahçeden bir ses şunu haykırdı: “Üstünümüz, sözü söyle, sağlığımızı eski haline getir,
hastalıklarımızı iyileştir ve ruhlarımızı kurtar.” Bu sözler ifade edilir edilmez, bir evrenin bu
vücutlaştırılmış Yaratanı’na her zaman eşlik eder haldeki yüksek meleklerin, fiziksel düzenleyicilerin,
Yaşam Taşıyıcıları’nın ve yarı-ölümlülerin çok büyük bir kafilesi, Egemenleri’nin işaret etmesi
durumunda yaratıcı güç ile hareket etmeye kendilerini hazır hale getirdi. Bu İsa’nın, Babası’nın iradesine
sığınmayı amaçladığı derecede İnsan Evladı’nın kutsal bilgelik ve insan merhameti arasında ikilemede
kaldığı, yeryüzü sürecindeki anlardan bir tanesiydi.
145:3.9 (1632.8)
Güçlü bir biçimde Petrus Üstün’den bu insanların yardım haykırışlarını duymasını talep
ettiğinde, İsa, sıkıntı içindeki kalabalığa bakan bir biçimde, şu cevabı verdi: “Ben dünyaya Yaratıcı’yı açığa
çıkarmak ve onun krallığını oluşturmak için geldim. Bu amaç için ben bu vakte kadar yaşamımı yaşadım.
Bu nedenle, eğer beni göndermiş O’nun iradesiyse ve cennet içindeki krallığın duyurusuna olan
bağlılığıma tezat düşmeyecekse, ben çocuklarımın tümünü sağlıklı görmek isterim — ve —” ancak İsa’nın
bu sözlerinin devamı birden kopan hengâmede kayboldu.
145:3.10 (1633.1)
İsa bu iyileştirme kararının sorumluluğunu Babası’nın yönetimine devretmişti. Görüldüğü
şekliyle Yaratıcı’nın iradesi hiçbir itirazda bulunmamıştı; zira, Üstün’ün sözlerinin neredeyse çok az bir
kısmı, İsa’nın Kişileşmiş Düzenleyicisi’nin emri altında hizmet etmekte olan göksel kişiliklerin topluluğu
kudretli biçimde harekete geçtiğinde onun dilinden dökülmüştü. Çok büyük olan bu kafile sıkıntı içindeki
fanilerin bu karma kalabalığının ortasına inmiş olup, zamanın bir anı içerisinde toplam 603 kişiden
oluşan erkek, kadın ve çocuk, fiziksel hastalıklarının ve diğer maddi bozukluklarının tümünden
kusursuzca kurtulan bir biçimde, sapasağlam hale getirilmişti. Bu türden bir sahneye ne o güne kadar ve
ne de ondan beri şahit olunmamıştı. Ve, bu yaratıcı iyileşme dalgasını görmek için hazır bulunmuş bizler
için bu gerçekten de fazlasıyla heyecan verici yaşanmışlıktı.
145:3.11 (1633.2)
Ancak, bu anlık ve beklenmeyen bir biçimde gerçekleşmiş doğa-üstü iyileşmenin patlak
verişine şaşırmış olanların arasında en fazla şaşkınlığa İsa sahip olmuştu. Bir anlığına, onun insan ilgileri
ve duygudaş hisleri orada önünde uzanmakta olan acı ve sıkıntı içindeki bu sahneye odakladığında,
Kişileşmiş Düzenleyicisi’nin, bir Yaratan Evlat’a ait yaratan ayrıcalıklarındaki zaman etkeninin belirli
koşullar ve belirli durumlar altında sınırlandırılmasının imkânsız oluşuna dair uyarı niteliğindeki
tavsiyelerini insan aklında göz önünde bulundurmaktan vazgeçmişti. İsa, eğer Yaratıcı’nın iradesi onun
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
6
sonucu olarak ihlal edilmeyecekse, bu acı çekmekteki fanilerin sağlıklı yapılışını görmeyi arzulamıştı.
İsa’nın Kişileşmiş Düzenleyicisi anlık gerçekleşen biçimde, bu zaman zarfında yaratıcı enerjinin bu türden
bir eyleminin Cennet Yaratıcısı’nın iradesine karşı gelmeyeceği yargısına vardı; ve, bu kararla — İsa’nın
iyileştirme arzusuna dair öncül ifadesi de göz önünde bulundurularak — yaratıcı eylem var kılınmıştı. Bir
Yaratan Evlat neyi arzular ve onun Babası neyi irade ederse, o şey VAR KILINIR. İsa’nın daha sonraki
yeryüzü yaşamının tamamında, fanilerin bu türden herkesi içine almış fiziksel iyileşimi yaşanmamıştı.
Beklenilebileceği gibi, Kapernaum’daki Bethsayda’da bu günbatımı iyileşiminin ünü, tüm
145:3.12 (1633.3)
Celile ve Yehuda’ya ve onların ötesindeki bölgeler boyunca yayılmıştı. Bir kez daha Hirodes’in korkuları
gün yüzüne çıkmıştı; ve, o, İsa’nın çalışmaları ve öğretilerini kendisine bildirmeleri ve onun Nasıra’nın
öncelerdeki marangozu olduğundan, Vaftizci Yahya’nın dirilmiş hali olmadığından emin olmaları için
gözcüler göndermişti.
145:3.13 (1633.4)
Başlıca fiziksel iyileşmenin bu kastedilmemiş gösterimi nedeniyle bu andan itibaren, yeryüzü
yaşamının geri kalan kısmı boyunca İsa, bir duyurucuya ek olarak bir doktor olarak da tanınır hale
gelmişti. Gerçektir ki o, duyurunda bulunmaya devam etmiştir; ancak, onun kişisel çalışması büyük ölçüde
hasta ve sıkıntı içinde olanlara yardım etmekten meydana gelmişken, onun havarileri kamu duyurusu ve
inananları vaftiz etme görevini yapmışlardı.
145:3.14 (1633.5)
Ancak, kutsal enerjinin bu günbatımı gösterisinde doğa-üstü veya diğer bir değişle yaratıcı
fiziksel iyileşmeyi almış olanların büyük çoğunluğu, merhametin bu olağanüstü dışavurumu tarafından
kalıcı bir biçimde ruhsal olarak yararlanmamıştı. Onların küçük sayıdaki bir topluluğu gerçekten de bu
fiziksel hizmet tarafından aydınlanmışlardı; ancak, ruhsal krallık insanların kalplerinde, zamanda
olmayan yaratıcı iyileşmenin bu büyük şaşkınlık verici patlamasıyla ilerlememişti.
145:3.15 (1633.6)
Ara sıra İsa’nın yeryüzü üzerindeki görevine eşlik etmiş olan iyileşme harikaları, onun
krallığı duyurma planının bir parçası değildi. Onlar tesadüfî bir biçimde; yeryüzü üzerindeki kutsal bir
varlığın, kutsal merhamet ve insan duygudaşlığının görülmemiş bir birleşimi ile ilişkili halde neredeyse
sınırsız yaratan ayrıcalıklarına sahip olmasından kaynaklanmaktaydı. Ancak, tarafınızdan adlandırıldığı
şekliyle bu türden mucizeler, önyargı yaratan ünü ve arzulanmayacak türden şöhreti fazlaca getirmesi
bakımından İsa’ya oldukça sorun çıkarmıştı.
4. Hemen Ertesindeki Akşam
145:4.1 (1634.1)
kalabalıklar
İyileşmenin bu büyük patlamasını takip eden akşam boyunca, neşe içindeki ve mesut
Zübeyde’nin
evine
doluşmuş
olup,
İsa’nın
havarileri
duygusal
coşkunun
zirve
noktasındaydılar. Bir insan bakış açısından bakıldığında bu muhtemelen, onların İsa ile olan
ilişkilemlerinin tüm muhteşem günleri içinde en muhteşem olanıydı. Öncesinde veya sonrasında hiçbir
zaman onların ümitleri, kendinden emin beklentinin bu türden doruklarına yükselmemişti. İsa onlara
daha birkaç gün önce ve henüz Samarya’nın sınırları içindeyken, krallığın güçle duyuruluş vaktinin gelmiş
olduğunu söylemişti; ve, şimdi onların gözleri, bu sözün yerine getirilişi şeklinde varsaymakta oldukları
şeye şahit olmaktaydı. Bu hayretler içinde bırakan iyileştirici gücün dışavurumu yalnızca başlangıç ise,
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
7
neyin gelecek olduğunu düşünmekten büyük heyecan duymuşlardı. Onların İsa’nın kutsallığına dair hala
varlığını sürdüren kuşkuları kovulmuştu. Onlar kelimenin tam anlamıyla, şaşkınlık içerisindeki
büyülenişlerinin aşırı coşkusuyla sarhoşlardı.
Ancak, onlar İsa’yı aradıklarında kendisini bulamamışlardı. Üstün, henüz gerçekleşmiş olan
145:4.2 (1634.2)
şey karşısında fazlasıyla şaşkınlık içerisindeydi. Çeşitli hastalıklardan iyileştirilmiş olan bu erkek, kadın
ve çocuklar, kendisine teşekkür etmek için İsa’nın geri dönüşünü umut eden bir biçimde, akşamın geç
vakitlerine kadar burada kalmaya devam etmişlerdi. Havariler, saatler ilerlediğinde ve o herkesten
çekilmiş konumda bulunuşunu sürdürünce Üstün’ün davranışını anlayamamışlardı; onların neşeleri
İsa’nın devam eden yokluğu olmasaydı bütüncül ve kusursuz bir konumda bulunurdu. İsa aralarına
döndüğü zaman vakit geç olmuş ve iyileşme olayından faydalanmış neredeyse herkes evlerine gitmişti.
İsa, yalnızca şunu söyleyen bir biçimde, on ikilinin ve ve kendisini karşılamak için orada hala vakit
geçirmekte bulunan diğerlerinin tebrikini ve hayranlığını reddetmişti: “Babamın bedeni iyileştirecek
kadar güçlü olmasından değil, ruhu kurtaracak kadar kudretli oluşundan neşe duyun. Haydi istirahata
çekilelim, zira ertesi gün Yaratıcı’nın görevini yerine getirmeliyiz.”
Ve, tekrar, hayal kırıklığına uğramış, şaşkınlık içindeki ve kalpleri kederle dolmuş insanlar
145:4.3 (1634.3)
istirahatlarına çekildiler; ikizler haricinde onların birkaçı bu gece güzelce bir uyku çekmişti. Tam da
Üstün havarilerinin ruhlarını neşelendirecek ve kalplerine mutluluk verecek bir şeyi yapar görünürken,
bir sonraki anda, onların ümitlerini kıran ve cesaretleri ve coşkularının temellerini tamamen yıkan bir
görüntü sergilemişti. Ve, bu şaşkınlığa uğramış olan balıkçılar birbirlerinin gözlerine baktıklarında, orada
yalnızca tek bir düşünce vardı: “Bizler onu anlayamıyoruz. Tüm bunlar da ne anlama geliyor?”
5. Erken Pazar Sabahı
145:5.1 (1634.4)
Ne de İsa o Perşembe gecesi iyi uyuyabilmişti. O; dünyanın fiziksel sıkıntı ile dolu ve maddi
zorluklarla kaplı olduğunun farkına varmış, insanların kalplerinde ruhsal krallığı kurmadan oluşan
görevinin fiziksel olan şeylere hizmetle karışacağı veya en azından onun altında bir önceliğe sahip olacağı
derecesinde zamanını hasta ve sıkıntı içindekilerin bakımına adamak zorunda kalışının büyük tehlikesi
üzerine düşünmüştü. Bu gece boyunca İsa’nın fani aklında yer teşkil etmiş bu ve benzer düşünceler
nedeniyle o, bu Pazar sabahı gün ağarmadan çok önce kalkmış ve Yaratıcı ile birlikteliğinin çok sevdiği
mekânlarından bir tanesine yapayalnız gitmişti. Bu erken sabah vaktinde İsa’nın duasının teması; onun
kutsal merhameti ile bütünleşmiş bir biçimde insan duygudaşlığının, fani acıların mevcudiyeti içerisinde,
zamanının büyük bir kısmını ruhsal olanı yalnız bırakacak bir şekilde kendisini fiziksel hizmetle meşgul
kılacak türden bir istekte bulunmasına izin vermeyişinden oluşan, bilgelik ve yargı içindi. Her ne kadar o
bütüncül olarak hasta olana yardım etmekten kaçınmayı arzu etmemişse de, ruhsal öğretinin ve dini
eğitimin daha önemli olan görevini de yapmak zorunda oluşunu bilmekteydi.
145:5.2 (1635.1)
İsa birçok sefer tepelerde dua etmek için ayrılmıştı çünkü orada kendisinin kişisel
adanmışlıkları için elverişli hiçbir özel oda bulunmamaktaydı.
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
8
145:5.3 (1635.2)
Petrus o gece uyuyamamıştı; bu nedenle, oldukça erkenden, İsa’nın dua etmek için dışarı
çıkışından kısa bir süre sonra, Yakub ve Yahya’yı kaldırıp, üçü Üstünleri’ni bulmaya gitti. Bir saatten fazla
süren arayıştan sonra onlar İsa’yı bulmuş olup, güçlü bir biçimde kendisinden, tuhaf davranışının
nedenini söylemesini talep ettiler. Onlar, insanların hepsi fazlasıyla neşe içindeyken ve havariler oldukça
keyif duymaktayken, iyileşmen ruhaniyetinin bu kudretli yağmurundan rahatsız olmuş görünmesinin
nedenini bilmeyi arzulamaktaydılar.
145:5.4 (1635.3)
Dört saatten fazla bir süre boyunca İsa bu üç havariye neyin yaşanmış olduğunu açıklamaya
çabaladı. İsa onlara neyin yaşanmış olduğunu öğretmiş, bu türden dışavurumların içerdiği tehlikeleri
açıklamıştı. İsa onlarla dua etmek için ayrılış nedeninin sırrını kendileri ile paylaştı. O kişisel
yardımcılarına; Yaratıcı’nın krallığının, harikaları gerçekleştirme ve fiziksel iyileştirme üzerine inşa
edilemeyeceğinin gerçek nedenlerini açık bir biçimde ortaya koymaya çabaladı. Ancak, onlar, kendisinin
öğretisini kavrayamamıştı.
145:5.5 (1635.4)
Bu arada, erken Pazar sabahı, sıkıntı içindeki ruhların diğer kalabalıkları ve tuhaf şeylerin
yaşanmasını beklemekte olan birçok kişi Zübeyde’nin evi etrafında toplanmaya başlamıştı. Onlar
haykırarak İsa’yı görmek istiyordu. Andreas ve havariler o kadar büyük kafa karışıklığı içerisindeydi ki,
Şimon Zelotes toplananlara konuşurken, birkaç birlikteliği ile birlikte Andreas İsa’yı bulmaya gitmişti.
Andreas İsa’yı üçlünün eşliğinde bulduğunda şunu söyledi: “Üstünümüz, neden bizleri bu kalabalıkla tek
başımıza bırakıyorsun? Bak, insanların hepsi seni arıyor; daha önce hiçbir zaman bu kadar sayıdaki kişi
senin öğretilerinin peşine düşmedi. Şimdi bile ev senin kudretli emeklerinden dolayı yakından ve uzaktan
gelmiş olanlar tarafından çevrelenmiş durumda. Onlara yardım etmek için geri dönmeyecek misin?”
145:5.6 (1635.5)
İsa bunu duyduğunda, şu cevabı vermişti: Andreas, benim yeryüzü üzerindeki görevimin
Yaratıcı’nın açığa çıkarılışı ve iletimin cennetin krallığının duyurusu olduğunu sana ve diğerlerine
öğretmedim mi? Eğer öyleyse, nasıl olurda sen, görevimi bir kenara atıp meraklı olanları tatmin etmek ve
işaretleri ve harikaları arayanları memnun etmek için dönmemi beklersin? Bizler bu insanlar arasında
tüm bu aylar boyunca değil miydik; onlar krallığın iyi haberlerini duymak için büyük kalabalıklar halinde
sürü mü oluşturdular? Neden şimdi onlar bizleri kuşatıyor? Ruhlarının kurtuluşu için ruhsal gerçekliği
almanın bir sonucu yerine fiziksel bedenlerinin iyileşmesi için değil mi? İnsanlar olağanüstü dışavurumlar
için bizlere ilgi duyduklarında, birçoğu gerçekliği ve kurtuluşu aramak için değil, fiziksel rahatsızlıklarını
iyileştirmek ve maddi zorluklarından olan kurtuluşu teminat altına almak amacıyla geliyor.
145:5.7 (1635.6)
“Tüm bu zaman zarfında Kapernaum’daydım, ve hem sinagogda ve hem de deniz kıyısında
gerçekliği duymak için kulaklara ve onu almak için kalplere sahip olanlara krallığın iyi haberlerini
duyurdum. Bu meraklı olanlara hizmet etmek için ve ruhsal olanı dışlayan bir biçimde fiziksel olan
şeylere yardımda bulunmakla meşgul olur hale gelmek için seninle birlikte geri dönmem Babamın iradesi
değildir. Ben seni, müjdeyi duyurmakla ve hasta olana yardım etmekle görevlendirdim; ancak, ben,
öğretimimi dışlayan bir biçimde iyileştirmeyle tamamiyle içli dışlı olmamalıyım. Hayır, Andreas, seninle
geri dönmeyeceğim. Git ve insanlara, bizlerin öğretmiş olduğu şeye inanmalarını ve Tanrı’nın evlatlarına
ait özgürlüğü memnuniyetle deneyimlemelerini söyle, ve, krallığın iyi haberlerinin duyurusu için yolun
hâlihazırda hazırlanmış olduğu yer olan Celile’nin diğer şehirleri için ayrılışımıza hazırlan. Ben
Yaratıcı’dan ayrılan bir biçimde yola bu amaç için çıktım. Haydi, git ve ben burada senin geri dönmeni
beklerken bizim derhal gerçekleşecek ayrılığımızı hazırla.
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
9
145:5.8 (1636.1)
İsa bunları söylediğinde, Andreas ve onun akran havarileri kederli bir biçimde Zübeyde’nin
evi için geri yollarını tuttular; onlar kalabalığı dağıtıp, İsa’nın emretmiş olduğu gibi hızlı bir biçimde
yolculuk için hazırlandılar. Ve, böylece, M.S. 28 yılında, Ocak ayının 18.günü olan, Pazar öğleden sonrası
İsa ve havariler, Celile’nin şehirlerine olan gerçek anlamdaki ilk kamu ve açık duyuru turnelerine
başlamak için yola çıktılar. Bu ilk turnede onlar krallığın müjdesini birçok şehirde duyurmuşlardı; ancak,
onlar Nasıra’yı ziyaret etmemişlerdi.
145:5.9 (1636.2)
O Pazar akşamı, İsa ve havarilerinin Rimon için ayrılmasından kısa bir süre sonra onun
kardeşleri Yakub ve Yude, Zübeyde’nin evine kısa süreliğine uğrayan bir şekilde kendisini görmek için
gelmişlerdi. Bu günün öğle vakti suları Yude öncesinden, abisi Yakub’u aramış ve beraber İsa’ya gitmede
ısrar etmişti. Yakub Yude ile birlikte gitmeye razı olduğunda, İsa hâlihazırda buradan ayrılmıştı.
145:5.10 (1636.3)
Havariler, Kapernaum’da kendilerine doğmuş olan büyük ilgiyi arkalarında bırakmaktan hiç
haz etmemişlerdi. Petrus, hiçbir biçimde binden az olamayacak sayıdaki inananın krallık için vaftiz
edilebileceğini hesap etmişti. İsa onları sabırlı bir biçimde dinlemişti; ancak, o, geri dönmeye razı
olmayacaktı. Sessizlik bir süreliğine hüküm sürdü, ve bunun sonrasında Tomas, şunu söyleyen bir
biçimde, akran havarilerine seslendi: “Haydi gidelim! Üstün sözünü söyledi. Cennetin krallığının
gizemlerini tamamiyle kavrayamasak ne olmuş, biz tek bir şeyden eminiz: Bizler, kendisi için ihtişamı
arzu etmeyen bir öğretmeni takip etmekteyiz.” Ve, gönülsüz bir biçimde onlar, Celile’nin şehirlerinde iyi
haberleri duyurmak için yola çıktılar.
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
10
Download