Urantia`nın Kitabı

advertisement
Urantia'nın Kitabı
149. Makale
İkinci Duyuru Turnesi
149:0.1 (1668.1)
CELİLE’DEKİ ikinci kamu duyurusu, M.S. 28 yılında, Ekim ayının 3’ü, Pazar günü başlamış olup,
Aralık’ın 30’unda sona eren bir biçimde, neredeyse üç ay boyunca devam etmişti. Bu çabaya katılmış olanlar,
yeni seçilmiş 117 öğreti-yayıcısından meydana gelmiş birlik ve çok sayıdaki diğer ilgili kişiler tarafından
desteklenir haldeki, İsa ve on iki havarisiydi. Bu turnede onlar; Gadara, Akka, Yafa, Davrat, Megido, Yizrel,
Scythopolis, Tariça, Hipos, Gamala, Bethsayda-Yulias ve birçok diğer şehir ve köyü ziyaret etmişlerdi.
149:0.2 (1668.2)
Bu Pazar sabahı gerçekleşen ayrılıktan önce, Andreas ve Petrus İsa’dan, yeni öğreti-yayıcılarına son
yönergeleri vermesini talep etmişti; ancak, Üstün, diğerlerin kabul edilebilir düzeyde gerçekleştirebileceği bu tür
şeyleri yapmanın kendisinin sorumluluğuna giren bir şey olmadığını söyleyen bir biçimde, bu isteği geri çevirdi.
Gerekli fikir yürütmelerden sonra, Yakub Zübeyde’nin bu görevi yerine getirmesine karar verilmişti. Yakub
konuşmasını tamamladıktan sonra İsa öğreti-yayıcılarına şunu söyledi: “Şimdi gidin ve söylenilmiş olduğu gibi
çalışmanızı gerçekleştirin; ve, daha sonra, kendilerinizi yetkin ve inançlı olarak ispat ettiğinizde, ben sizleri
krallığın müjdesini duyurmak için görevlendireceğim.”
149:0.3 (1668.3)
Bu turnede, yalnızca Yakub ve Yahya İsa ila beraber seyahat etmişti. Petrus ve diğer havarilerin her
biri yanlarına yaklaşık olarak bir düzine öğreti-yayıcısını almış olup, duyurma ve öğretim çalışmalarını
sürdürürlerken onlarla yakın iletişimde bulunmuşlardı. Havariler krallığa girmek için ne kadar hazırlarsa,
havariler o kadar çabuk bir biçimde vaftizm sürecini başlatırlardı. İsa ve iki refakatçisi, öğreti-yayıcılarının
çalışmasını gözlemlemek ve krallığı oluşturmak için çabalarında onlara cesaret vermek için, bir gün içinde
sıklıkla iki şehri ziyaret eden bir biçimde, bu üç ay boyunca oldukça fazla seyahatte bulunmuştu. İkinci duyuru
turnesinin tamamı, özünde, bu yeni eğitilmiş 117 öğreti-yayıcı birliği için işlevsel deneyim sağlamak amacıyla
gerçekleştirilmiş bir çabaydı.
149:0.4 (1668.4)
Bu süreç boyunca ve onun sonrasında, İsa ve on ikilinin Kudüs için nihai ayrılıkları zamanına kadar,
Davud Zübeyde; Bethsayda’daki babasının evinde krallığın çalışması için kalıcı bir ana merkezi idare etmişti.
Burası; İsa’nın yeryüzü üzerindeki görevinin merkezi ofisi olup, Filistin ve ona komşu bölgelerin birçok yerinde
çalışmakta olan kişiler arasında Davud’un gerçekleştirmiş olduğu ulak iletim hizmetinin aktarım istasyonuydu. O
tüm bunların hepsini kendi teşebbüsü ile ama Andreas’ın onayı ile gerçekleştirmişti. Davut, krallığın hızlı bir
biçimde genişlemesi ve çalışmasını genişletmesinin bu ussal biriminde kırk ulağı çalıştırmıştı. Bu şekilde
çalışıyorken, geçiminin bir kısmını, eski balıkçılık işinde belirli bir süre vakit harcayarak sağlamıştı.
1. İsa’nın Yaygın Hale Gelmiş Ünü
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
1
149:1.1 (1668.5)
Bethsayda kampının dağıldığı zaman zarfında, İsa’nın, özellikle bir iyileştirici olarak, ünü, Filistin
tüm kısımlarına ve Suriye’nin tamamı boyunca ve onu çevreleyen şehirlere yayılmıştı. Onlar Bethsayda’dan
ayrıldıktan sonra haftalar boyunca hasta kişiler buraya gelmeye devam etmiş olup, Üstün’ü bulamadıklarında,
onun nerede olduğunu Davud’dan öğrenen bir biçimde, kendisini aramaya koyulmaktaydılar. Bu turnede İsa,
bilinçli bir biçimde, iyileştirmenin hiçbir, tarafınızdan-adlandırıldığı-biçimiyle, mucizesini gerçekleştirmemişti.
Yine de, sıkıntı içindeki birçok kişi, iyileşmeyi aramaya kendilerini iten yoğun inancın yenileyici gücünün bir
sonucu olarak sağlıklarını ve mutluluklarını yeniden bulmuşlardı.
149:1.2 (1669.1)
Orada, yaklaşık olarak bu görev zamanında — ve İsa’nın yeryüzü üzerindeki yaşamının geri kalan
kısmı boyunca devam eden bir biçimde — iyileşme olgularının tuhaf ve açıklanmamış bir dizisi ortaya çıkmaya
başlamıştı. Bu üç aylık turne boyunca, Yehuda, Edom, Celile, Suriye, Sur ve Saydalı ve Ürdün vadisinin
ötesinden olan yüzden fazla erkek, kadın ve çocuk, İsa tarafından gerçekleştirilmiş bu bilinç-dışı iyileşmeden
yarar sağlayanlar olmuşlardı; ve, onlar, evlerine geri dönen bir biçimde, İsa’nın ününün genişlemesine katkıda
bulunmuşlardı. Ve, onlar bunu, anlık iyileşmenin bu vakalarının her birini gözlemleyişinde yarar sağlamış olanı
doğrudan bir biçimde “hiç kimseye söyleme” şeklinde tembihlemesine rağmen, gerçekleştirmişlerdi.
149:1.3 (1669.2)
Bu anlık veya diğer bir değişle bilinç-dışı olan iyileşme vakalarında tam olarak neyin gerçekleşmiş
olduğu tarafımıza hiçbir zaman açığa çıkarılmamıştı. Üstün havarilerine hiçbir zaman, bir kaç sefer yalnızca
şunu söylemesi dışında, bu iyileşmenin nasıl gerçekleşmekte olduğunu açıklamamıştı: “Gücün benden geldiğini
görüyorum.” Bir seferinde, acı çekmekte olan hasta bir çocuktan etkilendiğinde, “Yaşamın benden geldiğini
görüyorum” demişti.
149:1.4 (1669.3)
Anlık iyileşmenin bu vakalarının doğasına dair Üstün’den gerçekleştirilmiş doğrudan bir sözün
yokluğunda, onların nasıl yerine getirilmiş olduğunu açıklamaya girişmek bizler adına haddimizi aşan bir şey
olacaktır; ancak, bizler, bu türden iyileşme olgularına dair görüşlerimizi bu kayda geçirmeye izin verilmiş
bulunmaktayız. Bizler, İsa’nın yeryüzü hizmeti sürecinde ortaya çıkmış olarak, iyileşmenin bu görünür
mucizelerinden çoğunun, şu güçlü, muktedir ve ilişkilem içindeki üç etkenin ortak mevcudiyetinin sonucu
olduğuna inanmaktayız:
149:1.5 (1669.4)
1. Kararlı bir biçimde iyileşmeyi aramış olan insan varlığının kalbinde güçlü, egemen ve yaşayan
inancın mevcudiyeti ile beraber tamamiyle fiziksel geri dönüş yerine bu türden iyileşmenin onun ruhsal yararları
için arzu ediliş gerçeği.
149:1.6 (1669.5)
2. Bu türden insan inancı ile eş zamanlı bir biçimde, benliği içinde neredeyse sınırsız ve zamansız
olan yaratıcı iyileştirme güçlerini ve ayrıcalıklarını barındırmış bulunan vücutlaştırılmış ve merhametinegemenliğindeki Tanrı’nın Yaratan Evladı’nın büyük duygudaşlığı ve anlayışının varlığı.
149:1.7 (1669.6)
3. Yaratılmışın duyduğu inanç ve Yaratan’ın yaşamı ile birlikte, aynı zamanda bu Tanrı-insanının,
Yaratıcı’nın iradesinin kişileşmiş dışavurumu olduğunun da altı çizilmelidir. Eğer, insanın duymuş olduğu
ihtiyacın görülüşü ile bunu yerine getirmek için kutsal gücün varlığı içinde, Yaratıcı’nın aksine irade
göstermediği hallerde, İsa’nın insan ve kutsal doğaları bir hale gelmiş olup, insan İsa’ya iyileşme bilinç-dışı olarak
yansımışsa da onun kutsal doğası bunun derhal farkına varmıştı. Bunun sonucunda, iyileşmenin bu vakalarının
birçoğunun açıklanışı, muhtemel bir biçimde, bizler tarafından uzunca bir süre boyunca bilinmekte olan büyük
bir yasada bulunmaktadır; bu, Yaratan Evlat neyi arzu ederse ve ebedi Baba neye irade gösterirse o VAR
OLUR.
149:1.8 (1669.7)
Tüm bunlara dayanarak; İsa’nın kişisel mevcudiyeti içinde, derin insan inancının belirli türlerinin, bu
zaman zarfında İnsan Evladı ile çok yakından bir biçimde ilişkili konumda bulunan belirli yaratıcı kuvvetler ve
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
2
kişilikler tarafından gerçekleştirilmiş iyileşmenin dışavurumunda, kelimenin tam anlamıyla ve gerçekten zorlayıcı
etkiye sahip bulunduğu bizlerin kişisel görüşüdür. Bunun sonucunda; İsa’nın sıklıkla hiçbir şey yapmadan, güçlü,
kişisel inançları ile onun mevcudiyeti içinde insanların kendi kendilerini iyileştirmelerine izin vermiş olduğu bu
kaydın içerdiği bir gerçek haline gelmektedir.
149:1.9 (1670.1)
Diğer birçok kişi iyileşmeyi, tamamiyle bencil sebepler için aramıştı. Surlu zengin bir dul, kendi
yardımcıları ile birlikte, birçok olan, sıkıntısından iyileşmeyi arzulamıştı; ve, Celile boyunca İsa’nın peşinden
giderken, sanki Tanrı’nın gücü en yüksek teklifi veren tarafından satın alınabilen bir şeymiş gibi, her seferinde
daha da çok para teklif etmeyi sürdürmüştü. Ancak, o hiçbir zaman, krallığın müjdesine ilgili duyar hale
gelmedi; onun aramış olduğu şey yalnızca fiziksel sıkıntılarının devasıydı.
2. İnsanların Tutumu
149:2.1 (1670.2)
İsa, insanların akıllarını anlamıştı. O, insanların kalplerinden neyin geçmekte olduğunu biliyordu; ve,
onun öğretileri, onlara yalnızca yeryüzü yaşamının sunduğu ilham verici yorumun ilave görüş olarak eklendiği
haliyle, kendilerine sunulmuş olduğu haliyle bırakılsaydı, dünyanın tüm milletleri ve tüm dinleri hızlı bir biçimde
krallığın müjdesini kucaklardı. İsa’nın öncül takipçilerinin onun öğretilerini, belirli milletlere, ırklara ve dinlere
daha kabul edilebilir hale getirmek için yeniden ifade edişlerinden meydana gelen özünde iyi niyetli çabaları,
yalnızca; bu öğretileri tüm diğer milletler, ırklar ve dinler için daha az kabul edilebilir hale getirmekle
sonuçlandı.
149:2.2 (1670.3)
Havari Pavlus, İsa’nın öğretilerini kendi dönemindeki belirli toplulukların olumlar ilgisine çekme
çabalarında, yönergelerden ve uyarılardan meyanda gelen birçok mektup yazmıştı. İsa’nın müjdesinin diğer
öğretmenleri benzer şeyleri yapmışlardı; ancak, onlardan hiçbiri, bu yazıların bazılarının ileri dönemlerde,
İsa’nın öğretilerinin bütünlüğü olarak öne süren bir biçimde oluşturacaklar tarafından bir araya getirileceğini
düşünmedi. Ve, bu nedenle, tarafınızdan-adlandırıldığı-biçimiyle Hristiyanlık Üstün’ün müjdesini herhangi
başka dinden daha fazla taşımakta olsa da, aynı zamanda, İsa’nın öğretmemiş olduğu birçok şeyi de
barındırmaktadır. Farslı gizemlerden olan öğretilerin ve Yunan felsefesinin büyük bir kısmının öncül
Hıristiyanlığa olan katılımından başka iki büyük hata yapılmıştı:
149:2.3 (1670.4)
1. Yaratıcı’nın tavizsiz adaletini tatmin etmesi ve kutsal gazabı yatıştırması için İsa’nın kurban
verilmiş Evlat olduğu düşüncesi biçiminde — Hıristiyan günahlardan arınma inanç-savları tarafından
sergilenmekte olan, müjde öğretisini doğrudan bir biçimde Musevi din-kuramı ile ilişkilendirme çabası. Bu
öğretiler, inanmamakta olan Musevilere krallığın müjdesini daha kabul edilebilir hale getirmekten oluşan
özünde övülesi bir çabadan doğmuştu. Her ne kadar Musevileri kazanma bakımından bu çabalar başarısız
olmuş bulunsa da, daha sonraki tüm nesiller içinde birçok dürüst ruhun kafasını karıştırmada ve onları
uzaklaştırmada kesin bir biçimde başarılı olmuştu.
149:2.4 (1670.5)
2. Üstün’ün öncül takipçilerinin ikinci büyük hatası, ve takip eden tüm nesillerin devam ettirmede
kararlılık göstermiş olduğu, Hıristiyan öğretisini oldukça bütüncül bir biçimde İsa’nın benliği hakkında olacak
şekilde düzenlemekti. Hıristiyan din-kuramı içinde İsa’nın kişiliğine dair bu haddinden fazla yapılmış vurgu,
onun öğretilerini gölgeleyen bir sonucu yaratagelmiştir; ve, bunların tümü, Musevilerin, Muhammed
takipçilerinin, Hinduların ve diğer Doğu dindarlarının İsa’nın öğretilerini kabul etmesini artan bir biçimde zor
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
3
kılmıştır. Bizler, ismini taşıyagelmiş bir din içerisinde İsa’nın benliğinin içerdiği önemi olduğundan daha küçük
görmemeliyiz; ancak, bizler, bu türden bir düşüncenin de onun bu dünyaya neden gelmiş oluşunu gölgelemesine
ve şu kurtarıcı iletisinin yerine geçmesine izin vermemeliyiz: Tanrı’nın babalığı ve insanın kardeşliği.
İsa’nın dinine ait öğretmenler diğer dinlere, ortak olarak inanmış oldukları gerçekliklerin (onların
149:2.5 (1670.6)
çoğu doğrudan veya dolaylı bir biçimde İsa’nın iletisinden gelmektedir) tanınmasıyla yaklaşmalıyken,
aralarındaki farklılıklara bu kadar fazla vurguda bulunmaktan kaçınmalıdır.
Belirli bir zaman zarfı içinde, İsa’nın ünü başlıca onun bir iyileştirici olarak tanınmışlığına dayanmış
149:2.6 (1671.1)
olsa da, bu gerçeklik onun hayatının sonuna kadar devam etmiş olması anlamına gelmemektedir. Zaman
ilerledikçe, gittikçe artan sayıdaki kişi ruhsal yardım aramıştı. Ancak, olağan insanlara en doğrudan ve anlık
etkide bulunan şey fiziksel devalar olmuştu. İsa artan bir biçimde, ahlaki köleliğin ve zihinsel tacizin kurbanları
tarafından arzulanmıştı; ve, o her seferinde, bu kişilere kurtuluşun yolunu öğretmişti. Babalar oğullarının
idaresine dair tavsiye aramışlardı ve anneler kızlarının rehberliğinde yardım için gelmişlerdi. Karanlıkta olanlar
kendisine gelmişti, ve o bu kişilere yaşamın ışığını açığa çıkarmıştı. Onun kulağı her zaman insanlığın kederlerine
açıktı, ve o her zaman, hizmetini aramış olanlara yardım etmişti.
Yaratan’ın kendisi, fani bedenin sureti içinde vücutlaştırılmış olarak, yeryüzünde olduğunda,
149:2.7 (1671.2)
olağandışı bazı şeylerin gerçekleşecek olması kaçınılmaz bir durumdu. Ancak, sizler İsa’ya hiçbir zaman, bu,
tarafınızdan-adlandırıldığı-biçimiyle, mucizevî olaylar vasıtasıyla yaklaşmamalısınız. İsa vasıtasıyla mucizeye
yaklaşmayı öğreniniz; ancak, İsa’ya mucize ile yaklaşma hatasına düşmeyiniz. Ve, bu uyarı; Nasıralı İsa, yeryüzü
üzerinde madde-ötesi eylemleri gerçekleştirmiş olan tek din başlatıcısı olsa da, tüm gerçekliğini korumaktadır.
149:2.8 (1671.3)
Mikâil’in yeryüzü üzerindeki görevinin en hayretler verici ve en devrimsel yanı, onun kadınlara olan
tutumuydu. Bir erkeğin kamu içinde kendi eşine bile selam vermemesinin varsayıldığı bir dönem ve nesilde, İsa
kadınları da, Celiledeki üçüncü turnesi ile ilişkili olarak müjdenin öğretmenleri halinde beraberlerinde almaya
cüret etmişti. Ve, İsa’nın bunu, “kanunun sözleri kadınlara teslim edilmektense yakılması daha iyidir” şeklinde
buyurmuş hahamsal öğretinin tam da karşısında gerçekleştirmenin eksiksiz cesaretine sahipti.
149:2.9 (1671.4)
Bir nesil içinde İsa kadınları, saygıya layık olmadan hiçlikten ve çağların kölesel angaryasından yukarı
çekmişti. Ve, İsa’nın ismini almayı cüret etmiş dinin, bu soylu örneği kadınlara olan ileri dönemdeki tutumunda
takip etme cesaretinden yoksun kalışı ona dair utanç duyulması gereken bir şeydir.
149:2.10 (1671.5)
İsa insanlar ile karışırken, onlar kendisini bu dönemin hurafelerinden tamamiyle uzak bulmuştu. O
hiçbir dini önyargıya sahip değildi; o hiçbir zaman hoşgörüsüz nitelikte bulunmamıştı. O, kalbinde toplumsal
düşmanlığa benzer hiçbir şeye sahip değildi. Kendi atalarının dininden iyi olanlara uyarken, insanın yapımı olan
hurafe ve esaretin geleneklerini göz ardı etmekte tereddüt etmemişti. O; doğanın felaketlerinin, zamanın
kazalarının ve diğer büyük yıkıma sahip olayların, kutsal yargıların cezalandırışı veya Kader’in gizemli emirleri
olmadığını öğretme cesareti göstermişti. O, anlamsız törenlere olan kölesel bağlılığı yermiş, maddiyatçı ibadetin
safsatasına dikkat çekmişti. O; cüretkâr bir biçimde insanın ruhsal özgürlüğünü duyurmuş olup, bedenin
fanilerinin gerçekten de ve bir gerçek olarak yaşayan Tanrı’nın çocukları olduğunu öğretmeye cesaret etmişti.
149:2.11 (1671.6)
İsa; gerçek dinin tanımlayıcı işareti olarak, temiz kalpleri temiz eller ile değiştirdiğinde, atalarının
sahip olduğu her türlü öğretinin ötesine geçmişti. O, gerçekliği geleneğin yerine koymuş olup, gösteriş ve
ikiyüzlülüğün tüm iddialarını bir kenara itmişti. Ve yine de, Tanrı’nın bu korkusuz insanı, büyük zararda
bulunan eleştirinin dilinden dökülmesine izin vermemiş, içinde bulunduğu döneminin dini, toplumsal, ekonomik
ve politik adetlerini tamamiyle göz ardı eden bir tutum sergilememişti. O, olan bir şeyin yıkımına yalnızca,
akranlarına eş zamanlı olarak olması gereken niteliğindeki üstün bir şeyi sunduğunda katılmıştı.
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
4
İsa, zorunlu kılmadan takipçilerinin bağlılığını görmüştü. Onun kişisel çağrısını almış olan yalnızca
149:2.12 (1672.1)
üç kişi, takipçiliğe olan daveti kabul etmeyi reddetmişti. O, insanlar üzerinde tuhaf bir çekim etkisi
yaratmaktaydı; ancak, o emir-vari bir kişiliğe sahip olmamıştı. O kendine güveni talep etmiş olup, hiç kimse
hiçbir zaman onun bir talepte bulunuşuna karşı gelmemişti. O takipçileri üzerinde mutlak bir yönetim gücüne
sahip olmuştu; ancak, onların hiçbiri bir kez dahi olsun itiraz etmemişti. O, takipçilerinin kendisini Üstün olarak
çağırmasına izin vermişti.
149:2.13 (1672.2)
Üstün’e, derin temelli dini önyargıları besleyenler veya onun öğretileri içinde siyasi tehlikeleri
gördüklerini düşünmüş olanlar dışında, onunla karşılaşmış olanların hepsi hayranlık beslemişti. İnsanlar, onun
öğretisinin özgünlüğü ve yönetim yetkisinden temelini alan kendinden eminliği karşısında hayretler içinde
kalmıştı. Onlar, geri kalmış ve sorunsal meraklılarla olan ilişkilerinde kendisinin sahip olduğu sabır karşısında
şaşkınlığa düşmüşlerdi. O, hizmetinin çatısına gelmiş olan herkesin kalbinde ümit ve kendine güvenin ilhamı
olmuştu. Yalnızca, kendisiyle karşılaşmamış olanlar ondan korku duymuştu; ve, o sadece, kendisini, kalplerinde
her ne olursa olsun kararlıca tuttukları kötülük ve hatayı tahtan indirme nihai sonuna sahip gerçekliğin utkunu
olarak görmüş olanlar tarafından nefret edilmişti.
149:2.14 (1672.3)
Hem arkadaşları hem de düşmanları üzerinde o, güçlü ve tuhaf bir biçimde büyüleyici bir etkide
bulunmuştu. Kalabalıklar, yalnızca iyi kalpli sözlerini duymak ve yalın yaşamına bakabilmek için, haftalar boyu
kendisini takip etmekteydiler. Adanmış erkek ve kadınlar İsa’yı, neredeyse insan-ötesi bir şefkat ile derinden
sevmişlerdi. Ve, onlar kendisini daha iyi tanıdıkça, onu daha fazla derinden sevmişlerdi. Ve, tüm bunların hepsi
hala gerçekliğini korumaktadır; bugün bile ve tüm gelecek çağlarda bu Tanrı-insanını tanımak için daha fazla
insan yaklaşmakta olup, daha fazlası ona derinden sevgi besleyecek ve onu takip edecektir.
3. Dini Önderlerin Düşmanlığı
149:3.1 (1672.4)
Olağan insanlar tarafından İsa ve öğretilerinin olumlu kabulüne rağmen, Kudüs’deki dini önderler
artan bir biçimde endişeli ve karşıtsal hale gelmişti. Farisiler öncesinde sistematik ve dogmasal bir din kuramı
oluşturmuşlardı. İsa, içinde bulunduğu durumla ilgili öğreti veren bir öğretmendi; o, sistematik bir öğretmen
değildi. İsa, yasaya kıyasla yaşamdan, derin anlamlı hikâyelerle öğretide bulunuyordu. (Ve, iletisini açıklamak
için derin anlamlı bir hikâye kullandığı zaman, onu, bu amaç için hikâyenin yalnızca tek bir yönünü kullanan bir
biçimde anlatıyordu. İsa’nın öğretilerine dair birçok yanlış düşünce, onun derin anlamlı hikâyelerinden insanlığa
dair genel gerçeklikleri yaratmaya girişmekle elde edilebilir.)
149:3.2 (1672.5)
Kudüs’deki dini önderler; genç İbrahim’in yakın zamandaki dönüşümün bir sonucu olarak, ve Petrus
tarafından vaftiz edilmiş üç hafiyenin görevlerini terk edişleri ve onların bu aşamada Celile’deki ikinci duyuru
turnesinde öğreti-yayıcıları ile birlikte faaliyette bulunmaları nedeniyle, neredeyse ne yaptıklarını bilmez hale
gelmekteydiler. Musevi önderleri artan bir biçimde korku ve önyargı ile gözleri görmez hale gelirken, onların
kalpleri, krallığın müjdesinin içermekte olduğu çekici gerçekliklerin devamlı reddi ile katılaşmıştı. İnsanlar,
kendileri içinde ikamet etmekte olan ruhaniyetin çekiciliğine kendilerini tamamen kapattıklarında, orada
tutumları üzerinde değişiklikte bulunmak için yapılacak çok az şey bulunmaktadır.
149:3.3 (1672.6)
İsa Bethsayda kampında öğreti-yayıcıları ile ilk kez buluştuğunda, onlara hitabını tamamladığı
esnada, şunu ifadelerde bulunmuştu: “Sizler, insanın beden ve akıl içinde — duygusal olarak — bireysel bir
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
5
biçimde tepki göstermekte olduğunu hatırlamalısınız. İnsanlara dair tek-tip olan tek şey, ikamet eden ruhaniyettir.
Her ne kadar kutsal ruhaniyetler doğaları ve deneyimlerinin ölçüsü içerisinde bir biçimde çeşitlilik
gösterebilmekteyse de, onlar tüm ruhsal çekiciliklere tek-tip şekilde tepki göstermektedir. Yalnızca bu ruhaniyet
vasıtasıyla, ve ona başvuruşla, insanlık bir kez olsun bütünlüğe ve kardeşliğe erişebilir.” Ancak, Musevi
önderlerinin çoğu daha öncesinden, müjdenin ruhsal çekimine kalplerinin kapılarını kapatmış haldeydi. Bu
günden beri onlar, Üstün’ün yok edilişi için tasarımda bulunmaya ve kumpaslar kurmaya son vermemişlerdi.
Onlar; İsa’nın, Musevi kutsal yasasının taşımış olduğu başat öğretilere karşı gelen biri olarak, bir dini suçlu
biçiminde yakalanmasına, suçlu bulunmasına ve idam edilmesine karar kılmış haldelerdi.
4. Duyuru Turnesinin İlerleyişi
149:4.1 (1673.1)
İsa, bu duyuru turnesinde çok az kamu görevinde bulunmuştu; ancak, o, Yakub ve Yahya ile denk
gelip konaklamış olduğu şehirlerin ve köylerin çoğunda inananlar ile birçok akşam sınıfını düzenlemişti. Bu
akşam toplantılarının bir tanesinde, genç öğreti-yayıcılarından bir tanesi İsa’ya, kızgınlık hakkında bir soru
yöneltmişti; ve, Üstün, başka şeylere de ek olarak, cevap halinde şunları söylemişti:
149:4.2 (1673.2)
“Kızgınlık; genel olarak, bir araya gelmiş ussal ve fiziksel doğalar üzerinde ruhsal doğanın denetimde
bulunmadaki başarısızlığının ölçüsünü temsil eden maddi bir dışavurumdur. Kızgınlık, hoşgörüsel kardeşsel
sevginize ek olarak kendinize saygıdaki ve öz denetiminizdeki yoksunluğa işaret etmektedir. Kızgınlık; sağlığın
tüm gücünü almakta, aklı bayağılaştırmakta ve insan ruhunun ruhsal öğretmenini engellemektedir. Yazıtlarda,
‘kinin budala insanı öldürdüğünü’ ve insanın ‘kendisini kendi siniriyle parçalamış olduğunu’ okumadınız mı?
‘Kin duymada yavaş kalan büyük anlayışta’ olurken, ‘siniri hemen ayağa kalkanın budalalığı yücelttiğini’?
Hepiniz, ‘yumuşak bir cevabın gazabı geri döndürdüğünü’ ve nasıl da ‘ağır sözlerin kızgınlığı körüklediğini’
bilmektesiniz. ‘Sözleri dikkatlice seçmek kızgınlığı ertelerken,’ ‘kendi öz benliği üzerinde hiçbir denetime sahip
olmayan birinin bir duvarsız şehir kadar savunmasız olduğunu.’ ‘Kin kaba, kızgınlık korkunçtur.’ ‘Kızgın kişiler
kavgayı körüklerken, öfke duyan kişi onların suçlarını çoğaltır.’ ‘Ruhaniyetiniz içinde aceleci olmayın, zira
kızgınlık budalaların göğüslerinde barınır.’’ İsa konuşmasına son vermeden önce, şu ilave cümlelerde
bulunmuştu: “Ruhaniyet rehberinizin sizi, kutsal evlatlığın düzeyi ile tutarlı bulunmayan hayvansal kızgınlığın
bu engelsiz patlamalarına kendinizi salıverme eğiliminden kurtarmada çok az sorun çekeceği bir biçimde
kalplerinizin derin sevginin egemenliği altında bulunmasına izin verin.”
149:4.3 (1673.3)
Yine bu aynı oturum içerisinde Üstün topluluğa, oldukça dengeli karakterlere sahip olmanın
arzulanır niteliği hakkında konuşmuştu. O, insanların çoğunun belirli bir meslek üzerindeki üstünlüğe
kendilerini adamalarının gerekli olduğunu tanımıştı; ancak, haddinden fazla özelleşmeye, dar görüşlü ve
yaşamın etkinliklerinde sınırlanmış hale gelmenin her türlü eğiliminden çok büyük üzüntü duymuştu. O,
herhangi bir erdemin aşırı uçlara taşındığı takdirde bir ahlaksızlığa dönüşebilme gerçeğine dikkat çekti. İsa her
zaman, ölçüyü bulmayı duyurmuş olup, yaşamın sorunlarına karşı orantılı uyum olarak — tutarlılığı öğretmişti.
O, haddinden fazla anlayışın ve acımanın, ciddi düzeyde duygusal dengesizliğe doğru alçalabileceğine işaret
etmişti; coşkunun köktenciliğe kadar gidebilecek oluşunu. O, sahip olduğu imgelemin kendisini hayali ve hayata
geçirilemeyecek girişimlere götürmüş bulunan eski birlikteliklerinden bir tanesinden bahsetmişti. Aynı zamanda
o, haddinden fazla muhafazakâr vasatlığın içermiş olduğu bayağılığın tehlikelerine karşı uyarmıştı.
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
6
149:4.4 (1673.4)
Ve, bunun sonrasında İsa, zaman zaman onların nasıl da düşüncesiz ruhlar üzerinde sorumsuzca ve
küstahlıkla gerçekleştirilen eylemlere götüreceği biçimde, cesaret ve inancın tehlikeleri üzerinde konuşmuştu. O
aynı zamanda, dikkatli düşünüşün ve incelikle hareket edişin nasıl da, aşırı uçlara götürüldüğünde, korkaklıkla ve
başarısızlıkla sonuçlanacağını göstermişti. O, duygusallığa boğulmadan anlayışı, ikiyüzlülüğe düşmeden
dindarlığı talep etmişti. O, korku ve hurafeden uzak olan derin saygıyı öğretmişti.
149:4.5 (1674.1)
Dengeli karaktere dair İsa’nın ne öğretmiş olduğu değil, onun öz yaşamının öğretisinin bu türden
seçkin bir örneklenişi oluşu havariler üzerinde daha güçlü etkide bulunmuştu. O, sıkıntı ve fırtınanın ortasında
yaşamıştı; ancak, o hiçbir zaman sendelememişti. Düşmanları sürekli bir biçimde kendisi için tuzaklar
kurmuşlardı, ancak onu hiçbir zaman kapanlarına kıstıramamışlardı. Bilge ve eğitimli olanlar onu düşürmeye
çabalamıştı; ama, İsa, sendelemedi. Onlar kendisini tartışma içinde alt etmeye çabaladı; ancak, İsa’nın cevapları
her zaman aydınlatıcı, soylu ve nihai olmuştu. Konuşmaları çok fazla soru ile bölündüğünde, onun cevapları her
zaman dikkate değer ve ikna edici nitelikte olmuştu. O hiçbir zaman son çare olarak; her türlü sahte, adaletsiz ve
doğru olmayan saldırı türünü kendisine uygulamada tereddüt etmemiş düşmanlarının devamlı baskılarıyla
mücadele etmek için soylu olmayan taktiklere başvurmamıştı.
149:4.6 (1674.2)
Birçok erkek ve kadın, hayatın geçimi için bir iş olarak, belirli bir amaca kendilerini kararlı ve çok
çalışır halde vermek zorunda iken, insan varlıklarının zamanla, yeryüzü üzerinde hayatın yaşandığı biçimiyle
yaşam ile olan kültürel aşinalığın geniş bir kapsamını elde etmeleri bütünüyle arzu edilir bir şeydir. Gerçekten
eğitimli olan kişiler, akranlarının yaşamlarına ve eylemlerine bilgisiz bir halde kalmaktan tatminkâr değillerdir.
5. Tatminkârlığa dair Ders
149:5.1 (1674.3)
İsa, Şimon Zelotes’in yüksek denetimi altında çalışmakta olan öğreti-yayıcılarının topluluğunu ziyaret
ettiğinde, onların akşam toplantısı içinde Şimon Üstün’e şu soruyu yöneltmişti: “Neden bazı insanlar diğerlerine
göre çok daha mutlu ve tatminkârlar? Tatminkârlık bir dini deneyim meselesi midir?” Diğer şeyler arasında, İsa
Şimon’un sorusuna cevap olarak şunu söylemişti:
149:5.2 (1674.4)
“Şimon, bazı insanlar içkin bir biçimde diğerlerine kıyasla daha mutludur. Bu içkin mutluluktan
daha fazlası, çok daha fazlası, insanın, içinde yaşamakta olan Yaratıcı’nın ruhaniyeti tarafından rehberlik
edilişine ve yönlendirilişine olan istekliliğine dayanmaktadır. Yazıtlar’da bilge kişinin şu sözlerini okumadın mı,
‘İnsanın ruhu, tüm iç kısımlarını arayan bir biçimde, Koruyucu’nun mumudur? Ve, buna ek olarak, bu tür
ruhaniyet-tarafından-yönlendirilmekte olan faniler şöyle söyler: ‘Şansıma, her şey bende yerli yerine oturmuştur;
evet, ben büyük bir mirasa sahibim.’ ‘Doğru bir kişinin sahip olduğu az bir şey, birçok şeye sahip olan
ahlaksızdan daha iyidir,’ zira ‘iyi bir kişi, memnuniyeti kendi içinde bulur.’ ‘Mutlu bir kalp neşeli bir çehreyi
yaratmakta olup, devamlı bir şölendir. Büyük hazinelere ve onun getirdiği sorunlara sahip olmaktansa,
Koruyucu’ya biraz da olsa derin saygı duymak daha iyidir. Koca bir öküz ve onunla beraber bulunan düşmanlık
karşısında, sevginin olduğu sebzeli ve baharatlı bir akşam yemeği daha iyidir. Dürüstlük olmadan gerçekleşen
büyük kazançlar karşısında doğrulukla gelen küçük bir kar daha iyidir.’ ‘Sevinçli bir kalp, bir ilaç kadar iyi etkide
bulunmaktadır.’ ‘Keder ve sinir hali içinde her şeye fazlasıyla sahip olmak karşısında, bir avuç şey ile başı rahat
halde bulunmak daha iyidir.’
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
7
149:5.3 (1674.5)
“İnsanın kederinin çoğu, geleceğe dair hayallerinin boşa çıkmasından ve gururunun incinmesinden
doğmaktadır. Her ne kadar insanlar, yeryüzü üzerindeki yaşamlarını en iyi hale getirmek için kendilerine bir
sorumluluk borçlu olsalar da, bu yolda samimi bir biçimde ellerinden gelenin en iyisi yapmış olarak, paylarına
düşeni neşeli bir biçimde kabul etmeli ve ellerinde mevcut olanlar içinden en iyi sonucu almanın yaratıcılığını
uygulamalıdırlar. İnsanın sorunlarının çok büyük bir kısmı, kendi doğaya ait kalbinin sahip olduğu korku
toprağından kaynağını almaktadır. ‘Hiçbir kişi peşine düşmediğinde ahlaksız kaçmaktadır.’ ‘Ahlaksızlar
huzursuz deniz gibidir, rahat duramazlar; ancak, onların suları çamur ve kir taşımaktadır; Tanrı, ahlaksızların
huzuru yoktur der.’
149:5.4 (1674.6)
“Bu nedenle; sahte huzuru ve geçici neşeyi aramayın, ruhaniyet içinde kendinden eminliği,
tatminkârlığı ve en yüksek düzeyde neşeyi açığa çıkaran inancın güvencesini ve kutsal evlatlığın kesinliklerini
arayın.”
149:5.5 (1675.1)
İsa neredeyse hiçbir zaman, bu dünyayı bir “gözyaşı dünyası” olarak görmüştü. O bunun yerine bu
dünyaya, “ruhun yapım dünyası” olarak, Cennet yükselişine ait ebedi ve ölümsüz ruhaniyetlerin doğum âlemi
gözüyle bakmıştı.
6. “Koruyucu Korkusu” Üzerine
149:6.1 (1675.2)
Akşam söyleşisi içinde, Filip İsa’ya şunu Gamala’da söylemişti: “Üstünümüz, neden Yazıtlar bizlere
‘Koruyucu korkusunu’ öğretirken, sen bizim, cennet içindeki Yaratıcı’ya korkmadan bakmamızı istiyorsun?
Bizler bu öğretileri nasıl uyumlaştıracağız?” Ve, İsa, şunu söyleyen bir biçimde, Filip’e cevap vermişti:
149:6.2 (1675.3)
“Benim çocuklarım, sizlerin bu türden soruları sormanız karşısında şaşırmamaktayım. En başta
yalnızca korku vasıtasıyla insan derin saygıyı öğrenebilmekteydi; ancak, ben, Ebedi’ye gerçekleştirilecek olan
ibadete, bir evladın şefkatli farkındalığı ile çekilebilmeniz ve Baba’nın derin ve kusursuz derin sevgisini karşılık
olarak görebilmeniz için, Yaratıcı’nın derin sevgisini açığa çıkarmak amacıyla gelmiş bulunmaktayım. Ben
sizleri, kıskanç ve kindar bir Kral-Tanrı’nın sinir bozucu hizmetine olan kölesel korkuyla hareket edişinizin
esaretinden kurtarmak istiyorum. Ben sizlere sevgi-dolu, adil ve bağışlayıcı bir Baba-Tanrı’nın ulvi ve yüce özgür
ibadetine neşeyle yönlenebilmeniz için Tanrı ve insan arasındaki Baba-evlat ilişkisinde öğretimimde
bulunmaktayım.
149:6.3 (1675.4)
“‘Koruyucu korkusu’; korkudan gelen bir biçimde, acı ve dehşet boyunca çekinerek boyun eğiş ve
derin saygıya doğru evirilerek, ilerleyen çağlarda farklı anlamlara sahip olagelmiştir. Ve, şimdi derin saygıdan
ben sizleri, tanımayla, farkındalıkla ve takdir ile derin sevgiye götürmek istiyorum. İnsan, yalnızca Tanrı’nın
yapmış olduğu şeylerin farkına vardığında, En Yüce’den korku duymaya yönlenir; ancak, insan, yaşayan
Tanrı’nın kişiliği ve karakterini anlamaya ve deneyimlemeye başladığında, artan bir biçimde, bu türden iyi ve
kusursuz olan evrensel ve ebedi Baba’yı derinden sevmeye yönlenir. Ve, bu, yeryüzü üzerinde İnsan Evladı’nın
görevini oluşturan insanın Tanrı ile olan ilişkisinin değiştirici niteliğidir.
149:6.4 (1675.5)
“Akıllı çocuklar, ellerinden iyi hediyeleri alabilecek için babalarından korku duymazlar; ancak,
babanın oğulları ve kızları için beslemiş olduğu şefkatin getirdiği bahşedilmiş iyi şeylerin bolluğunu hâlihazırda
almış olarak bu oldukça çok sevilmekte olan çocuklar, bu türden fazlasıyla cömert yardımın karşılıksal tanınışı ve
takdiri içinde babalarını derinden sevmeye yönlenirler. Tanrı’nın iyiliği pişmanlığa götürür; Tanrı’nın yararı
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
8
hizmeti götürür; Tanrı’nın bağışlaması günahlardan arınmaya götürür; bunların karşısında, Tanrı’nın derin
sevgisi, ussal ve koşulsuz sevgi içindeki ibadetine götürür.
149:6.5 (1675.6)
“Atalarınız Tanrı’dan, kendisi kudretli ve gizemli olduğu için korkmuştu. Sizlere ona; kendisi derin
sevgide muazzam, bağışlamada cömert ve gerçeklikte ihtişamlı olduğu için hayranlık duymalısınız. Tanrı’nın
gücü, insanın kalbinde korkuyu açığa çıkarmaktadır; ancak, onun kişiliğinin sahip olduğu soyluluk ve doğruluk
derin saygıyı, derin sevgiyi ve gönüllü ibadeti doğurmaktadır. Sorumluluklarını yerine getiren ve şefkatli bir
evlat, kudretli ve soylu bir babadan korkmaz veya ondan endişe duymaz. Ben bu dünyaya; korkunun yerine
derin sevgiyi, kederin yerine neşeyi, endişenin yerine kendine güveni, kölesel esaret ve anlamsız törenlerin yerine
sevgi dolu hizmeti ve takdirsel ibadeti koymak için gelmiş bulunmaktayım. Ancak, karanlık içindekiler için
‘Koruyucu korkusunun bilgeliğin başlangıcı’ olduğu hale gerçek olan bir şeydir. Ancak, ışık daha bütüncül bir
biçimde geldiğinde, Tanrı’nın evlatları Sınırsız’ı, ne yaptığı için korku duymak yerine kim olduğu için övmeye
yönleneceklerdir.
149:6.6 (1675.7)
“Çocuklar genç ve düşünmez haldeler iken, ebeveynlerine layık oldukları onuru göstermeleri için
zorunlu bir biçimde uyarılmaları gerekir; ancak, onlar büyüdüğünde ve bir biçimde ebeveynsel hizmet ve
korumanın yararlarını daha fazla takdir eden hale geldiklerinde, anlayış içindeki saygı ve artan şefkat vasıtasıyla
onlar, ebeveynlerini o zamana kadar ne yapmış olduklarından çok kim olageldikleri için sevdikleri deneyim
düzeyine yükselirler. Baba içkin bir biçimde kendi çocuğunu sevmektedir; ancak, çocuk babası için beslemiş
olduğu sevgiyi, babasının ne yapabileceğine dair duymuş olduğu korkudan, çekinerek boyun eğiş, endişe, bağlılık
ve derin saygı boyunca, sevginin takdirsel ve şefkatli bir düşüncesine doğru geliştirmek zorundadır.
149:6.7 (1676.1)
“Sizlere, ‘Tanrı’dan korkmak ve onun emirlerini yerine getirmek zorunda olmanız, zira bunun
insanın bütüncül görevi olduğu’ öğretilegelmiştir. Ancak, ben, sizlere yeni ve daha yüksek bir emir vermek için
gelmiş bulunmaktayım. Ben sizlere, ‘Tanrı’yı derinden sevin ve onun iradesini yerine getirmeyi öğrenin, zira bu
Tanrı’nın özgürleştirilmiş evlatlarının en yüksek ayrıcalığı’ olduğunu öğretmek istiyorum. Sizlerin atalarına, ‘Her
Şeye Gücü Yeten Kral biçiminde — Tanrı korkusu’ öğretilmişti. Ben sizlere, ‘tamamiyle bağışlayıcı olan Baba
biçiminde — Tanrı’yı derinden sevin’i öğretmekteyim.
149:6.8 (1676.2)
“Benim duyurmak için gelmiş bulunduğum, cennetin krallığında, yüksek ve kudretli hiçbir kral
yoktur; bu krallık kutsal bir ailedir. Ussal varlıklardan oluşan bu uçsuz bucaksız kardeşliğin evrensel bir biçimde
tanınan ve koşulsuz bir biçimde ibadet edilen merkezi ve başı benim Babam ve sizlerin Babasıdır. Ben onun
Evladıyım, ve sizler de onun evladısınız. Bu nedenle, sizler ve benim cennetsel yerleşkede kardeşler olduğumuz
ebedi bir biçimde gerçek olan bir şeydir; ve, bu daha da gerçek bir biçimde doğruluk taşımaktadır, zira bizler
yeryüzü yaşamında kardeşler haline gelmiş bulunmaktayız. Bu nedenle, Tanrı’dan bir kral olarak korkmaya
veya ona sizlerin bir efendisi gibi hizmet etmeye son verin; ona Yaratan olarak derin saygı duymayı öğrenin;
onu, sizin genç ruhaniyetinizin Babası olarak onurlandırın; onu bağışlayıcı bir koruyan olarak derinden sevin;
ve, nihai olarak ona, daha olgun olan ruhsal farkındalığınızın ve takdirinizin sevgi dolu ve her şeyi bilen Babası
olarak ibadet edin.
149:6.9
(1676.3)
“Cennet içindeki Yaratıcı’ya dair yanlış kavramsallaşmalarınızdan sahte alçak-gönüllülük
düşünceleriniz doğmuş olup, ikiyüzlülüğünüzün çoğu filiz vermiştir. İnsan doğası ve kökeni bakımından bir toz
parçası olabilir; ancak, benim Babamın ruhaniyeti tarafından ikamet edilir hale geldiğinde, bu aynı insan nihai
sonu bakımından kutsal hale gelmektedir. Benim Babamın bahşedilen ruhaniyeti kesin bir biçimde kutsal
kaynağa ve geldiği kökenin kâinat düzeyine geri dönecektir; ve, bu ikamet eden ruhaniyetin yeniden doğmuş
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
9
çocuğu haline gelecek olan fani insanın insan ruhu, kutsal ruhaniyetle birlikte kesin bir biçimde ebedi
Yaratıcı’nın mevcudiyetinin tam da karşısına çıkacaktır.
149:6.10 (1676.4)
“Alçak-gönüllülük, gerçekten de, cennet içindeki Yaratıcı’dan tüm bu hediyeleri almakta olan fani
insan haline gelmektedir, cennetsel krallığın ebedi yükselişi için bu türden inanç adaylarına eklemlenmiş kutsal
bir soyluluk mevcut bulunmuş olsa da. Gösteriş peşindeki ve sahte bir alçak-gönüllülüğün anlamsız ve altdüzeydeki uygulamaları, kurtuluş kaynağınızın takdiri ve ruhaniyetten doğmuş olan ruhlarınızın nihai sonunun
tanınışı ile karşılaştırılamayacak düzeydedir. Tanrı önündeki alçak-gönüllülük, kalplerinizin derinliklerinde
tamamiyle kabul edilir olan niteliktedir; insanlar önündeki başı-yumuşaklık takdir edilesidir; ancak, bireyin
bilinçli bir biçimde gerçekleştirmiş olduğu ve ilgi çekmeyi arzulayan alçak gönüllülüğün taşıdığı ikiyüzlülük
çocuksu ve krallığın aydınlanmış evlatlarına yakışmayacak niteliktedir.
149:6.11 (1676.5)
“Tanrı önünde başı-yumuşak ve insanlar önünde kendinizi denetler olmakla sizler iyi bir şey
yapmaktasınız; ancak, başı-yumuşaklığınızın, kendinizin ahlaki olarak doğru oluşunuza inanışınızdan gelen öz
benliksel üstünlük duygusuna ait son kertede bireyin yalnızca kendisini aldatmış olduğu gösterisi yerine ruhsal
kökenden gelmesine dikkat edin. Tanrı-elçisi, ‘Tanrı ile alçak-gönüllü bir biçimde yürü’ dediği zaman ne
dediğini çok iyi biliyordu, zira cennet içindeki Yaratıcı Sınırsız ve Ebedi olup, o aynı zamanda, ‘hatasını gören
bir akıldaki ve alçak-gönüllü olan bir ruhaniyetteki’ içinde ikamet etmektedir. Benim Babam gururu küçük
görmekte, ikiyüzlülükten nefret etmekte ve haksızlıktan iğrenmektedir. Ve, fani insanın cennetin krallığının
ruhaniyet gerçekliklerine olan girişi için oldukça temel nitelikte bulunan aklın tutumu ve ruhaniyetin karşılığının
örneklendirilişi halinde sıklıkla küçük çocuklara atıfta bulunmamın sebebi, içtenliğin değerini ve cennetsel
Baba’nın sevgi dolu desteğine ve doğru rehberliğine olan kusursuz güveni vurgulamaktı.
149:6.12 (1677.1)
“Tanrı-elçisi Yeremya şunu söylediğinde, birçok faniyi oldukça iyi bir biçimde tasvir etmişti: ‘Sizler
Tanrı’ya ağızda yakın, ancak kalpte uzaksınız.’ Ve, şunu söylemiş peygamberin o ne yaptığını bilen uyarısında
mı okumadınız: ‘Böyle din-adamları para ile öğretimde bulunuyor, ve böyle tanrı-elçileri para için kutsuyor.
Aynı zamanda onlar dindarlığı olumlayıp, Koruyucu’nun kendileri ile birlikte olduğunu duyuruyorlar.’
‘Kalplerinde kötü bir şey yapma arzusu olduğunda komşularına barıştan bahsedenler’, ‘dudakları ile övgü
yağdırıp kalpleriyle tam tersini hissedenlere’ karşı oldukça iyi bir biçimde uyarılmadınız mı? Güven duyan bir
insanın kederleri içinde hiçbir şey, kendisine güvenilmekte olan bir arkadaşın evinde yaralanmak’ kadar korkunç
değildir.’”
7. Bethsayda’ya Geri Dönüş
149:7.1 (1677.2)
Andreas, Şimon Petrus ile danışma içinde ve İsa’nın onayı ile; turneyi sonlandırma ve Bethsayda’ya,
Aralık ayının 30’u, Perşembe günü gerçekleşmiş bir biçimde, en kısa zamanda geri dönme yönergeleri ile birlikte
ulakları çeşitli duyuru topluluklarına göndermesi için Bethsayda’daki Davud’a emir vermişti. Akşam yemeği
zamanı o yağmurlu günde, havarisel kafilenin ve öğretim içindeki öğreti-yayıcılarının hepsi Zübeyde’nin evine
varmıştı.
149:7.2 (1677.3)
Topluluk, Bethsayda’daki ve yakında bulunan Kapernaum’daki evlerde ağırlanan bir biçimde, Şabat
gününe kadar beraber kalmayı sürdürmüştü; Şabat’dan sonra kafilenin tamamına, ailelerine doğru evlerine
gitmeleri, arkadaşlarını ziyaret etmeleri veya balık tutmaları için iki haftalık bir ara verilmişti. Bethsayda’da iki
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
10
veya üç gün boyunca beraber halde bulunmuş olarak onlar, gerçekten de, büyüleyici ve ilham vericiydi; yaşça
daha büyük öğretmenler bile, deneyimlerini anlattıkça genç duyuruculardan yeni bir şeyler öğrenmekteydiler.
149:7.3 (1677.4)
Celiledeki bu ikinci duyuru turnesine katılmış olan 117 öğreti-yayıcısı içinde, yaklaşık olarak yalnızca
yetmiş beş kişi mevcut deneyim sınavını geçmiş olup, iki haftalık aranın sonucunda hizmet görevine atanmak
için hazır konumda bulunmuşlardı. Andreas, Petrus, Yakub ve Yahya ile beraber halde İsa, Zübeyde’nin evinde
kalmaya devam etmiş olup, zamanının büyük bir kısmını krallığın refahı ve genişlemesi hususunda
konuşmalarda bulunmakla geçirmişti.
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
11
Download