çevre maliyet ilişkisinin

advertisement
ÇEVRE MALİYET İLİŞKİSİNİN
EKONOMİK SONUÇLARI
*Fevzi
ER
GİRİŞ:
Çevre sorunlarının ekonomik gelişmeyle yakın ilgisi vardır. Çevre değerlerini
ekonomik gelişmenin dışında değerlendirmek olanaksızdır. Ekonomik gelişmenin
her sürecinde çevresel değerleri dikkate almak gerekir. Ekonomik gelişmenin
temelinde, çevre öğelerinin toplumsal gereksinimler açısından verimli kullanılıp
kullanılmadığı sorunu yatar. Bireylerin yaşamını tehlikeye sokabilecek ekonomik
gelişme iktisadi değildir. Çevresel değerlerin ekonomik faaliyet nedeniyle bozulması
ve azalması üretim ile tüketim arasındaki gelişmeyi olumsuz etkileyecektir. Bu
nedenle, çevre kaynaklarının verimliliği ve kalitesi birlikte algılanarak ekonomik
gelişmede denge sağlanmalıdır. Çünkü, doğal kaynakların kıt olması ekonomik
faaliyetleri doğrudan etkilemektedir. Kıtlığa karşı mücadele ekonomik faaliyetlerin
özünü oluşturmaktadır. Ekonomik alanda teknolojik yenilikleri geliştirirken çevre
değerlerinin korunması amaçlanmalı ve doğanın yaratabileceği faydanın sınırlı
olduğu düşünülmelidir. Doğanın gücü yetmediği noktadan sonra canlılara
sağlayabileceği fayda azalma eğilimine girecek ve ekonomik faaliyetler çevreyi
tahrip etme noktasına taşıyacaktır. Bu tehlike sınırından itibaren geliştirilecek
teknolojik yeniliklerle alternatif çözümler geliştirilmelidir. Çevrenin tahrip
edilmesiyle birlikte teknolojik bağlamda yatırım ve maliyet sözkonusu olacak ve
üretilen çözümlere göre çevre kirliliğinin sonuçları ortaya çıkacaktır.
Çevre sorunları, ekonomik faaliyetlerin yarattığı bir külfet olarak anlaşılması
gereken bir sorundur. Ekonomik faaliyetlerin amacı, mal ve hizmet üretimi
anlamında refah düzeyini arttırmaktır. Refah düzeyini yükseltmede, çevrenin de
önem taşıdığını düşününerek kıt kaynakların miktarı ve beşeri gelişme indeksi
içerisindeki sosyal
değerler de dikkate alınmalıdır. Ekonomik büyümede Milli
gelirin yanında, insan, doğal ve üretilmiş değerlerin de yeri olmalıdır. Konut, yol,
baraj ve fabrika gibi üretilmiş varlıklar çevrenin oluşmasında önem taşıyan
unsurlardır. Çevrenin alt yapısını teşkil eden bu unsurlar ekonomik faaliyetin
1
topluma yüklemiş olduğu yükün belirleyicisidir. İşte, toplumun katlanmak zorunda
olduğu bu yük sosyal maliyet olarak karşımıza çıkmaktadır.
Günümüzde, sağlıksız kentleşme, hızlı nüfus artışı, aşırı tüketim ve
sanayileşme gibi sosyo-ekonomik faaliyetlere bağlı faktörlerin meydana getirdiği
refah kaybı sosyal maliyetleri arttırmadığından, kaliteli çevreye önem vererek
teknolojiyi geliştirmek kaçınılmaz hale gelmiştir. Geliştirilecek teknolojiler çevre
üzerindeki yıkıcı ve tahrip edici etkisini devam ettirirse çevre tahribatının sonuçları
toplumsal maliyeti daha fazla arttıracak ve bireylerin daha büyük boyutlarda çevre
sorunlarıyla karşı karşıya kalmasına neden olabilecektir.
ÇEVRE EKONOMİSİNDE ALTERNATİF ÇÖZÜMLER
Çevre sorunlarının çözümünde alternatif yaratma kavramı önemli bir yer
tutmaktadır. Çünkü; çevre değerlerinin kullanımında ekonomiklik esas olup,
tüketiminde alternatif tercihler yapılmalıdır. Böylece, gereksinimlerin giderilmesinde
bazı üretimleri yapmamak suretiyle çevrenin tahribi önlenmiş olunur
Tüketim
L
M
A
N
B
S
P
O
Üretim
K
Çizim 1.1. Sürdürülebilir Ekonomide Çevre
*
Yard. Doç. Dr. HALİÇ ÜNİVERSİTESİ İşletme Fakültesi Öğretim Üyesi.
2
Belli miktarda kaynaklara sahip ve teknolojileri
gelişmemiş ülkelerde
kaynakların kullanımı sorundur. Toplumların yaşamaları için daha çok üretmeleri ve
tüketmeleri doğaldır. Sürdürülebilir gelişmenin ilkesi de budur. Fakat ekonomik
çabalar, çevreyi tahrip noktasına taşımayacak biçimde sürdürülmelidir.
Ekonominin faaliyetin yarattığı değere çevre maliyetlerini de katmak gerekir. (ÇİZİM 1-1).
Kaynakların tamamı kullanıldığında (OK) kadar üretim yapılabilecek, buna karşılık (OL) kadar
tüketim yapılabilecektir. Bu iki ilişki dışında birçok alternatifler geliştirmek olanaklıdır. Bu durumu,
KL üretim olanakları eğrisinde görebiliriz. KL eğrisinde üretimi ve tüketimi ortaya koyabilecek çeşitli
tercihler mevcuttur. B noktasında yapılan tercih A noktasına kaydırıldığında üretimden LK miktarında
vazgeçilecektir. Üretimde, azaltılan bu miktar kadar tüketimde de MN kadar tasarruf yapılacaktır.
Buradan çıkan sonuç, kaynağın yeterli olmadığı durumlarda hem üretimin hem de tüketimin
arttırılamayacağıdır.
Ekonomik faaliyetler ile çevre değerlerinin ilişkisi, alternatif çözümlere dayandırıldığında
doğal denge bozulmayacak ve çevre tahribatı minimum seviyeye inecektir. Doğal dengenin
bozulmasındaki temel neden çevre tahribatıdır. Çevre tahribatı arttıkça çevre kirliliği de artacaktır. Bir
ekonomik faaliyet gelişirken çevrenin korunmasını sağlayacak iyileştirmeler olmalı ve gerektiğinde
bunlar kullanılmalıdır. Bu tedbirler düşünülmediğinde, üretim ile tüketim arasındaki ilişkilerde
bireysel tercihler ön plana çıkacak çevresel kaynakların yanlış ve aşırı kullanılması kaçınılmaz
olacaktır. Bu da, çevresel kaynakların azalmasına ve dengesiz bölüşümüne neden olabilecek sonuçları
beraberinde getirecektir. Çevre kaynaklarının alternatif kullanımları arasından birinin tercih
edilmesiyle bazı gereksinimlerden fedakarlık yapıp üretim miktarını düşürülüp alternatif çözümler
geliştirilirken ek maliyet ve yatırım söz konusu olacaktır. Ekonomik faaliyetler sonucu çevre
tahribatına neden olanlar bir bedel ödeyerek bu maliyetlere katlanmak zorundadır.
ÇEVREYE MALİYET AÇISINDAN YAKLAŞIM
Ekonomik faaliyetlerin gerçekleştirilmesinde üretim faktörlerine hizmetleri nedeniyle yapılan
yatırımlar üretim maliyetleridir. fırsat maliyet önemli bir kavramdır. Çünkü, üretimde fırsat maliyet,
başka bir üretimden azaltılarak ortaya çıkan maliyettir. Üretimde, fırsat maliyet ile çevresel
kaynakların kullanımı arasında bir denge oluşturulduğunda toplumsal maliyetin dağılımı dengeli
olacaktır. Bu dengenin oluşumunu aşağıda belirtildiği gibi açıklanabilir.
ÇEVRE KAYNAKLARI
Çevre kirliliği artar
veya azalır
Marjinal Fayda
Çözüm Üretme
- Yatırımlar
- Maliyetler
3
Kaynakları etkinliği
ve verimliliği
Çizim 2.1.: Çevreye Uyumlu Kalkınma
Çevre sorunlarına yaklaşımlarda daima bir maliyet olacaktır. Çünkü, çevre koruma ve
geliştirme ile ekonomik faaliyetler iç içedir. Her ikisinden de vazgeçmek
olanaksız olduğuna göre, çevre sorunlarını yaratmayan ekonomik yapı ile çevre
ilişkilerini uyumlu hale getirmek gerekir. (Çizim 2.1). Çizim incelendiğinde ekonomik faaliyetlerle
çevresel değerlerin kullanımındaki ilişkilerin olumlu veya olumsuz sonuçları görülecektir. Şöyle ki;
Ekonomik faaliyetler, çevre kaynaklarından yararlanarak gelişebilmektedir. Kaynaklardan
marjinal fayda sağlayan ekonomik gelişme, kaynakların tüketim noktasında yapılacak yatırımlar ve
maliyetlerle yeni çözüm üretme yöntemleri geliştirmelidir.
Çevresel kaynakların yarattığı ve yararlanılan faydanın marjinal noktasından itibaren ekonomik
faaliyetlerle geliştirilecek yöntemler bu noktadan itibaren çevrenin tahribatını durduracak aksi
takdirde çevre kirliliği artarak devam edecektir.
Çevre kirliliğini arttıran kuruluşların sorumluluğu ve alabilecekleri tedbirleri faaliyet planlarına
alarak ekonomik faaliyetlerini sürdürmeleri gerekmektedir. Ekonomik faaliyetler çevrenin öğelerinden
etkilenmektedir. Bu faaliyetlerde sorumluluk taşıyanlar,
toplumsal gelişmeye zarar vermeden
faaliyetlerini sürdürmeleri için aşağıdaki konuları göz önünde bulundurmak zorundadır.
1-
Çevre değerlerinin korunması ve rasyonel yönetim için yapılan yatırımlar.
2-
Tahrip edilen çevrenin kazanımı için yapmak yorunda oldukları giderler.
Kuruluşlar ekonomik faaliyetleri nedeniyle çevreden üretim öğelerini alırlar.
Çevre öğeleri tedarik edilirken çevreye yapılacak yatırımlara öncelik verildiğinde
yatırımların performansı ekoloji ile uyumlu olacaktır. Böylece, çevre kirliliğini
önleyecek yatırım, kaynakların marjinal faydayı sağlayacak biçimde üretimde
kullanılmasını sağlayacak ve çevre kirliliği başta önlenmiş olacaktır.
Üretim araçlarını başlangıçta, mal ve hizmet üretim sürecinde rasyonel
yönetemeyen kuruluşlar,üretim sonucunda oluşacak ve çevre kirliliğini arttıracak
atıkları elden çıkarmak için giderlere katlanmak zorunda kalacaktır. Bu durumda, işe
yaramayan atıkların tekrar ekonomiye kazandırılması için işleme tabi tutulması veya
zararsız hale getirilmesi zorunlu olacaktır. Çünkü; tüketicilerin, sivil toplum
örgütlerinin ve çevrecilerin kuruluşlar üzerinde baskı kurmaları ile çevreye zarar
vermeyecek biçimde üretim yapmalarına zorlanacaktır. Çevreye zarar vermeyecek
biçimde yatırım yapmak ve üretim sonucu ortaya çıkacak zararlı ürünlerin çevre
4
üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmak veya ortadan kaldırmak kuruluşların ve
yöneticilerin sosyal sorululuğudur.
EKONOMİK YAŞAM AÇISINDAN ÇEVRE
Ekonominin çevre ile yakın ilişkisi nedeniyle çevrenin sorunlarını ekonominin
dışında tutmak olanaksızdır. Tüm dünya ülkelerinin bugün ve gelecekte çevre sorunu
en önemli konusu olacaktır. Yaşanabilir bir ekonomik gelişmede, çevresel
kaynakların etkili bir biçimde kullanılmasının zorunluluğu, çevre ekonomisini
gündeme taşımıştır. Teknolojik gelişmeler yeni fırsatlar ortaya çıkarmaktadır. Bu
bağlamda, yaşanabilir ekonomik gelişmeyi birey gereksinimlerine yönelik çevre
değerlerinin merkezinde görmek gerektiğini düşünüyorum.
Çevresel değerleri ekonomiye tercih etmeden ve bireylerin geleceğine ipotek
koymadan yaşanabilir kalkınma amaçlanmalıdır. Bu amaca ulaşmak için ekonomik
faaliyetlerle ilgili maliyetleri çevre kirliliğine neden olabilecek kurum ve kuruluşlara
olanaklar ölçüsünde dağıtmak gerekir.
Fiyat
M
K
L
A
P1
C
P
B
Üretim
S1
5
S
Kaynak: (TOBB 1991, s.27)
Çizim 3.1.: Çevre Ekonomi İlişkisi
Çevre kirliliğinin neden olduğu negatif ekonomi söz konusu olmadığında
üretilen malın fiyatı, (PS)’nin kesiştiği nokta olan (A)’dır. (P) fiyatı denge fiyattır.
Bu denge fiyatta üretim çevre kirliliği yaratıyorsa çevrede yaşayanlar zarar
görecektir. Çevrede yaşayanlar uzun süre bu zararı kaldıramayacaklarından üretimi
yapan kuruluşlara karşı tutum ve davranışlarını değiştirecek ve çevre sorunları
yaşanacaktır. Yanlış sanayileşme, kentleşme ve kaynakların dengesiz dağılımı
sonucu ekonomik faaliyetlerin çevre üzerindeki olumsuz etkileri sonucunda oluşan
İktisat biliminin dışındaki gelişmeler çevre kirliliğini daha da arttıracak tüketiciler ve
çevrede yaşayanlar bu yükü daha fazla taşıyamayacaklardır. Çevreci kuruluşlar ve
devlet
çevre
kirliliğinden
kaynaklanan
zararı
üstlenmeleri
için üreticileri
zorlayacaktır.
Devlet, bu zararı vergi yolu ile alacaktır. Daha fazla vergi ödemek zorunda
kalan üreticiler maliyetlerini arttıracaklardır. Bu durumda arz eğrisi (K)’ya
kayacaktır. Üreticiler (AB) miktarı kadar vergi ödeyeceklerdir. Vergi nedeniyle
maliyeti artan üreticilerin fiyatı (C) noktası olacaktır. Üretici, gelir kaybını telafi
etmek için üretimini (S)’den (S1)’e düşürecektir. Böylece, P, S, (C) noktasında yeni
denge fiyatı oluşarak maliyet ile fayda eşitlenmiş olacaktır. Sözü edilen maliyet
sosyal maliyet, fayda ise marjinal faydadır. Bu kavramlar, ekonomik faaliyette
kullanılan kaynakların yarattığı fayda sonucunda toplumda meydana gelen refah
kaybı nedeniyle meydana gelen maliyet artışlarını anlatmaktadır.
Toplumun
refah
kaybını
oluşturan
faktörleri
ekonomik
faaliyetlere
yüklenebildiği ölçüde sosyal maliyet belirlenecektir. Sosyal maliyet vergi yolu ile
üretim maliyetine yüklediğinde piyasa fiyatları yükseleceğinden tüketiciler de bedel
ödemiş olacaktır. Çevre kirliliği nedeniyle oluşan negatif ekonominin piyasa fiyatına
yansıtılmadığı bir yapıda özel maliyet ile sosyal maliyet birbirine eşit olması
sözkonusudur.
Teknolojik yeniliklerle çevre kirliliğinden kaynaklanan refah kaybı piyasa
fiyatlarına yansıtılmadığında , sosyal maliyetin özel maliyete yakınlaşabileceği
6
söylenebilir. Dünya’da Eko-Teknoloji yöntemiyle, çevre kirliliği sonucu oluşan
sosyal maliyetleri asgariye indiren ve yeni üretim olanaklarıyla istihdam yaratan
örnek çalışmalar yapılmaktadır. Almanya’da çevre koruma ile ilgili ekonomik
faaliyetler
üzerinde
çalışmalar
yapılmış
ve
verimli
sonuçlar
sağlanmaya
çalışılmaktadır.
Almanya’da çevreyi koruma anlayışı ile ekonomik gelişmeyi sağlayabilen
çalışma grupları oluşturulmuştur. “Çevre Bilimsel İlkelere Dayalı Ekonomik
Çalışma” adıyla faaliyetlerini sürdüren bu grup, çevre kirliliğini arttırmayan
ekonomik gelişmeye uygun projeler üretmektedir. Bu projelere uygun faaliyet
göstere üreticiler, çevreyi daha az kirleten ve daha düşük maliyetlerle ürün
üretebilmektedir. Ürünlerin başına “Eko” sözcüğü koyarak piyasaya sürülmektedir.
Çevre koruma açısından;
1- Ekonomik faaliyette kullanılan çevresel kaynakların verimliliği,
2- Ekonomik faaliyetler nedeniyle üretimin çevreye yüklediği refah kaybının
ne kadar olabileceği,
3- Ekonomik faaliyetin ne ölçüde sosyal fayda yaratabileceği,
4- Sosyal maliyet ölçeğinde ne kadar vergi alınabileceği ,
yaklaşımlarına yanıt verebilecek araştırmalar sürdürülmelidir.
ÖZET: Ekonomik ve sosyal kalkınma ile çevre sorunlarını birbirinden
soyutlamak olanaksızdır. Çevre, yaşanan ortamdır. Ekonomik faaliyetler bu ortamda
yapılmakta ve gelişmektedir. Sürdürülebilir kalkınmanın temelinde çevreye uyumlu
ekonomik faaliyetlerin olduğu unutulmamalıdır. Ekonomik anlamda kalkınma ile
çevre birbirinin tamamlayıcısıdır. Yanlış sanayileşme ve kentleşme sonucu doğal
kaynaklar tüketilerek çevre kirliliği hızla artmaktadır. Ekonomik faaliyetler arttıkça
çevre sorunlarını da yeni kavramlarla ortaya çıkarmaktadır. Marjinal faydanın
yaratacağı sosyal maliyetleri içine alabilecek yatırımların yapılmasıyla çevre
kirliliğini en aza indiren ekonomik kalkınma hedeflenmelidir. Çevresel önleme
maliyetleriyle en az çevre sorunu yaratan ve ekonomik gelişmeyi engellemeyen yeni
yöntemler geliştirip ekonomik faaliyetlerin sürdürülmesinde kirlenme düzeyleri
arasındaki farkları gidererek büyüme sağlanmalıdır. Yatırım projelerinde çevre
maliyetlerinin payını arttırıp kaynaklar etkin kullanılmalıdır. Çevre koruma ve
7
geliştirme maliyetleri, ekonomik büyümeyi yavaşlatmayan bir stratejik tasarımla
yönlendirilmelidir. Tasarımın anahtarı teknolojik yeniliklerdir. Yeni teknolojilerle,
üretimi sınırlamadan çevre sorunlarına çözüm getirmek 21.yüzyıl iktisat ve
işletmecilerin en önemli sorumluluğu olduğu düşüncesindeyim. İktisat biliminin
stratejilerine uygun vergileme yöntemi ile çevre kirliliği denetim altına alınabilir.
ABD, Almanya, Hollanda, Fransa, Norveç ve İsveç’te çeşitli adlar altında çevre
vergisi alınmakta ve bu ülkelerin bazılarında çevre giderlerini muhasebe tekniğine
uygun olarak kayıtlanmaktadır. Doğal kaynakların kullanımı bile üretimden
beklentilerin yanında toplumun yararlarını da dikkate alan çevre ekonomisinin
geliştirme zorunluluğu günümüzde daha da önemli duruma gelmiştir.
SONUÇ VE ÖNERİLER

Refah kaybı sosyal bir maliyet olarak algılanmalı ve çevre korumanın
alternatif maliyetlerine yönelik tasarım stratejileri geliştirilmelidir.

Çevre sorunları ekonomik faaliyetlerden değil, çevresel değerlerin rasyonel
kullanılmasından ortaya çıkıyor. Çevre sorununu en aza indiren, fakat
ekonomik büyümeyi sınırlandırmayan teknolojilerle çevre korunmalıdır.

Üretim faaliyetlerinde kârı arttırıcı kararlar, sosyal ve özel maliyeti
dengeye yakınlaştıracak biçimde alınabildiği takdirde ekonominin sonuçları
sosyal açıdan verimli olabilecektir.

Çevre varlığı topluma ait bir mal “Kamusal mal” olduğu gerçeğinden yola
çıkarak çevre değerlerinin tahrip edilmesine karşı çıkma ve koruma
açısından bireyci anlayışı ön plana çıkaracak ulusal ve uluslararası çevre
politikaları oluşturulmalıdır.
KAYNAKÇA
Baş, İ. Melih, H. Özcan. Yeşil Muhasebeye Özlü Bir Bakış, İstanbul: Çevre
Muhasebesi ve Denetimi, İSMMMO Yayınları, 34.
Bury, Hans Martin (1/2002). Sürdürülebilirlik stratejisi, Deutschland, 5 sayı,
Şubat/Mart.
8
D. Cihan, Çevre (1998). Sorunları ve Ekonomi, İstanbul: Türk Çevre Vakfı
Yayını.
Er, Fevzi (1999). Turizm ve Çevre Bilinci, İstanbul: Dünya Gazetesi, Ağustos.
İlkin, Akın, E. İlkin (1991). Çevre Sorunlarına Ekonomik Yaklaşım, Ankara:
TOOB Yayını, No: 203, AYDB: 94.
Kargül, İ. Doğan (1983). Makro Ekonomi. İstanbul: Birsen Yayınları.
Özakman, F. Odil (1995). Çevre Ekonomisinin Mikro-ekonomik Analizi.
Şahin, Hüseyin (1997). İktisada Giriş, Bursa: Ezgi Kitabevi Yayını.
9
Download