Birinci Dünya Savaşı

advertisement
I. DÜNYA SAVAŞI
http://tarihim.tripod.com/Dunya.htm
İÇİNDEKİLER:
I. Dünya Savaşı Öncesi Dünyayı Etkileyen Önemli Olaylar
1) Sanayi İnkılabı
2) Fransız İhtilali
I. Dünya Savaşı Öncesi Osmanlı İmparatorluğunun Durumu
I. Dünya Savaşı’nın Sebepleri ve Savaşın Gelişimi
Sebepleri
Genel Sebepler
Özel Sebepler
Savaşın Gelişimi
Osmanlı İmparatorluğunun Savaşa Girişi
Savaşın Seyri (Savaşa Katılan Devletler, Kuvvet ve Kayıplar)
D. Savaşın Bitişi ve Yapılan Antlaşmalar
A - Dünya Savaşı Öncesi Dünyayı Etkileyen Önemli Olaylar
19. Yüzyılda Avrupa da; bilim, teknik, sosyal ve kültürel alanlarda bir çok gelişmeler oldu.
Bu gelişmeler sonunda ortaya çıkan yeni buluşlar, insanlığın hizmetinde kullanılmaya
başlandı.
19. Yüzyılda Dünyayı ve devletler arası ilişkileri derinden etkileyen olaylar Sanayi İnkılabı ve
Fransız İhtilaliydi.
1) Sanayi İnkılabı : 1815 Yılında ilk kez İngiltere de ortaya çıktı. Zamanla Avrupa’nın diğer
ülkelerine de yayıldı. Fransa, Belçika, Hollanda, Portekiz gibi ülkelerde de etkisini gösterdi.
Sanayi İnkılabını kısaca kol gücünün yerini makinelerin alması şeklinde özetlenebilir.
Özellikle buhar gücünden yararlanılması üretimi artırdı, ulaşımı kolaylaştırdı, ticareti
geliştirdi.
Sanayi İnkılabı, büyük fabrikaların kurulmasına sebep oldu. Bu durum üretim de büyük
artışlar sağladı. Böylece mallar ucuz ve seri üretildi. Ülkeler, iç piyasada tüketemedikleri
malların satışını sağlamak için, yeni pazarlar bulma çabasına girdiler. Böylece, hammadde
sağlamak ve ürettikleri malları pazarlamak için henüz sanayileşmemiş ülkeler yöneldiler. Bu
durum sömürgecilik anlayışını meydana getirdi.
Sömürgecilik anlayışı uyarınca, sanayileşen devletler, Güney Amerika, Afrika ve Asya’nın
belirli bölgelerin de sömürgeler elde ettiler.
Bu konu da başı çeken İngiltere, büyük bir sömürge imparatorluğu kurdu. İngiltere
sömürgelerini elde tutabilmek için daha çok denizciliğe önem verdi. Hindistan’a ve diğer
sömürgelerine giden yollarına giden yolları kontrol altında tutmaya çalıştı. İngiltere’yi,
Hollanda, Belçika ve Fransa takip etti.
Almanya ve İtalya ise, siyasi birliğini 19.yüzyılın ikinci yarısında tamamladılar. Kuvvetli
birer devlet haline geldiler. Gelişen sanayileri sebebiyle onlar da sömürgecilik siyaseti
izlemeye başladılar.
Rus Çarlığı da ekonomik gelişmesini hızlandırmak istiyordu. Ancak çok topraklara sahip
olmasına rağmen, sıcak denizlerle bağlantısı yoktu. Bu denizler acılan denizlerin bir bölümü,
Osmanlı İmparatorluğun elindeydi.
Osmanlı İmparatorluğundan ayrılıp bağımsız devletlerini kuran Balkan milletleri ise, tam bir
huzura kavuşmuş değillerdi.
Bu arada, sanayileşmesini hızlandıran Jopanya da Avrupa devletleri ile rekabete başladı.
Amerika ise, 18. Yüzyılın sonlarında, İngiltere’ye karşı, General Washington önderliğinde
giriştiği mücadele sonucunda, bağımsızlığını elde etmişti.
2) Fransız İhtilali :19. Yüzyılda, toplumlar arası ilişkileri belirleyen bir diğer önemli olay da
Fransız İhtilali ile ortaya çıkan hürriyet fikri ve milliyetçilik akımıdır. Özellikle milliyetçilik
düşüncesi, bağımsızlık duygularının güçlenmesine sebep oldu. Bu düşünce dalga dalga bütün
dünya ya yayıldı. Bu düşünceler büyük imparatorlukların yıkılıp, milli devletlerin
kurulmasına sebep olmuştur.
B - I. Dünya Savaşı Öncesi Osmanlı İmparatorluğunun Durumu
Dünyanın sayılı devletlerinden olan Osmanlı İmparatorluğu, 18. Yüzyıldan itibaren bu
üstünlüğünü kaybetmeye başladı.
Avrupa devletleri, Bilim ve teknolojiden yararlanıp askeri, ekonomik ve ticari alanlarda güç
kazanırken Osmanlı İmparatorluğu bu yeniliklere yabancı kaldı. Avrupalıların Dünya
ticaretine açılacak yeni zengin ülkeler bulmaları, Osmanlı İmparatorluğunun ekonomik
durumunu da zayıflattı. Gittikçe güçlenen batılı ülkeler, Osmanlı İmparatorluğunun
topraklarına göz diktiler.
Fransız İhtilali ile ortaya çıkan milliyetçilik hareketi, Osmanlı İmparatorluğu içindeki
devletler arasında hızla yayıldı. Bazı devletler, destek ve yardımıyla bu devletler birbirleri
ardına Osmanlı İmparatorluğuna karşı ayaklandılar. Bu milletlerin ayaklanmalarını daha çok
Rusya destekliyordu. Amacı Slav ırkından olan devletleri kendi çatısı altında toplamaktı.
Böylelikle Osmanlı İmparatorluğunun yıkılması çabuklaşacak ve Rusya’nın, yüzyıllardır
istediği boğazlara hakim olma ve sıcak denizlere açılabilme ümidi gerçekleşmiş olacaktı.
Bu uğurda ilk ayaklanan devletler Sırplar ve Yunanlılar oldu. 1829 yılında Yunanlılar
bağımsızlıklarına kavuştular.
Osmanlı, 18. yüzyılda yaptığı savaşlarda hep başarısız sonuçlar alınca ekonomik durumunu
düzeltmek için, Avrupalı devletlerde borç para alımına gitti. Anılan bu paralarla gelir getirici
yatırımlar yapılmadı. Bu yüzden, borç paraların faizini bile ödeyemez duruma geldi. Bunun
üzerine Osmanlı Devletine borç para veren devletler, Düyun-i Umumiye (Genel Borçlar)
yönetimini kurarak paralarını tahsil etme yoluna gittiler. Böylece Osmanlı Devletinin
maliyesine el konulmuş oldu.
Devletler
Alacak
Yüzde Oranı
Fransa
2,5 Milyar Frank
%31
İngiltere
600 Milyon Frank
%14,6
İtalya
120 Milyon Frank
%3,4
Düyun-i Umumiye içerisindeki Devletlerin alacak hisseleri yukarıdaki gibidir
Osmanlı Devleti, hem askeri hem de ekonomik alanda çöküşünü önlemek için çeşitli çabalar
harcadı. Devlet yönetiminde, askerlikte ve toplum hayatında ıslahat hareketlerine girişildi. II.
Mahmut döneminden başlayarak süren bu çalışmalar, Tanzimat ve Islahat Fermanlarıyla
devam etti. Bazı başarılar elde edildiyse de istenilen sonuç alınamadı.
Tanzimat ve Islahat Fermanlarını yeterli bulmayan Türk aydınları, 1876 yılında II.
Abdülhamit’e I. Meşrutiyet’i ilan ettirdiler. Böylelikle Osmanlı Devletinin ilk anayasası olan
Kanun-i Esasi yürürlüğe girdi. Fakat 1878-1879 Osmanlı Rus Harbini (93 Harbi) bahane
ederek Meclis-i Mebusan’ı süresiz kapattı ve anayasayı da uygulamadan kaldırdı.
İttihat ve Terakki Cemiyetinin çabaları sonucunda, 1908 yılında II. Meşrutiyet yönetimi
yeniden kuruldu. Bu seferde meşrutiyet yönetimini istemeyenler İstanbul’da 31Mart
Vakası’nı (13 Nisan 1909) çıkmasına sebep oldular. Selanik’ten gelen Hareket Ordusunun
Kurmay Başkanı Mustafa Kemal ayaklanmayı kısa sürede bastırdı.
Osmanlı Devletinde ki bu iç karışıklıkları, fırsat bilen devletler, hemen harekete geçti.
Avusturya, Bosna – Hersek’i topraklarına kattı. Bulgaristan bağımsızlığını ilan etti. İtalyanlar
Trablusgarp’ı işgale başladılar. Ordumuzun güçsüz ve düzensiz durumunu gören Balkan
Devletleri, Rusya’nın da kışkırtmasıyla aralarında gizlice anlaşıp Osmanlıyı Balkanlardan
atmak için harekete geçtiler. Bu her iki savaşta da Osmanlı Devleti büyük kayıplara uğradı.
Bu şartlar altında Osmanlı İmparatorluğu kendisini I. Dünya Savaşının eşiğinde bulacaktır.
C - I. Dünya Savaşı’nın Nedenleri ve Savaşın Gelişimi
1) Sebepleri
a-Genel Sebepler:
Kısaca Fransız İhtilali ve sanayi inkılabıdır. Fransız inkılabının ortaya koyduğu yeni bir dünya
anlayışı, devlet ve toplum hayatında değişikliklere yol açmıştır. Özellikle milliyetçilik fikri,
19. ve 20. yüzyılın ilk çeyreğinde ilişkilerin temelini teşkil etmiştir. Milliyetçilik fikri bütün
dünyada milli toplumların yalnız cankurtaran simidi değil, ideallerin gerçekleşmesine imkan
veren akım olmuştur.
Fransız İnkılabının bir diğer etkisi de, siyasi anlamda değerlendirilen özgürlük (liberalizm)
hareketinin, devlet sınırlarını da aşarak, milletler arası diplomatik ilişkilere konu olması ile
belirmiştir. Tarihin genel akışına da uyarak liberalizm insan mutluluğunun temel yapısını
teşkil etmiştir.
Sanayi inkılabının da getirmiş olduğu ham madde ve pazar sorunu ülkeleri birbirlerinin
sömürgelerine göz dikmesine sebep olmuştur. Büyük devletlerin çıkar çatışmaları, karşılıklı
siyasi rekabete ve uyuşmazlıklara sebep olacaktır.
b-Özel Sebepler:
19. yy.ın ikinci yarısında İtalya ve Almanya siyasal birliklerini kurmaları Avrupa dengesini
bozmakla kalmadı, özellikle Balkan uluslarının ulusalcılık ve bağımsızlık hareketlerini
kamçıladı. Avrupa'daki ekonomik, politik, askeri gelişmeler Alman-Avusturya-İtalyan
yakınlaşmasına, Üçlü İttifak'ın kurulmasına yol açtı. Buna karşılık İngiliz-Fransız-Rus
yakınlaşması da Üçlü İttilaf'ı oluşturdu.
1871'de Alman birliğinin kurulmasından sonra, Başbakan Bismark, Almanya'yı Fransız-Rus
birleşmesi karşısında bırakmamak, Fransa'nın Alsas-Loren'i geri almak için bir intikam savaşı
çıkarmasına fırsat vermemek amacıyla barışçı bir politika izledi. Slavcılık tehlikesi
karşısında,1879 yılında Avusturya ile bir Rus saldırısı tehlikesine karşı anlaştı. 1881'de
Fransa'nın Tunus'u işgal etmesi, burada gözü olan İtalya'yı Almanya'nın yanına itti. 1882'de
Üçlü İttifak oluştu. Bu antlaşma 1892, 1907, 1912 yıllarında üç kez yenilendi. Fakat İtalya
1902 yılında Fransa ile gizli bir antlaşma yapmıştı. Bismark'ın politikası 1890'a kadar sürdü.
Yeni Alman İmparatoru II. Wilhelm, Bismark'ın politikasını beğenmediği için onu görevden
uzaklaştırdı ve böylece Almanya'nın da politikası değişmiş oldu.
Almanya'nın Avrupa'nın en güçlü kara devleti oluşu, endüstrisinin her geçen gün dünya
piyasalarında, İngiliz mallarına üstün gelmesi ve özellikle Alman savaş donanmasının
denizlerde İngiltere'ye rakip olması, Kırım Savaşı'ndan beri Avrupa sorunlarıyla ilgilenmeyen
İngiltere'yi uyandırdı. Üçlü İttifaka dayanarak Avrupa'da üstünlük kurmaya çalışan Almanya,
1894'ten sonra, Fransız-Rus, Fransız-İngiliz ve en son 1907 yılında İngiliz-Rus
Antlaşmalarıyla oluşan Üçlü İtilaf bloğuyla karşılaştı. Bismark'ın korkulu rüyası gerçekleşmiş
oldu ve Almanya böylece Avrupa'da çember içine alınmış oldu.
Güçlenen Almanya, ekonomisi için kendisine "hayat alanı" olarak Osmanlı İmparatorluğu'nu
seçmişti. Bu nedenle Osmanlı Devleti ile yakın ilişkiler kurup, İngiltere'nin Hindistan yolu
için büyük tehlike olan, "Bağdat Demiryolu" projesini kabul ettirmişti. Böylece Üçlü
İttifak'la, Üçlü İtilaf'ın çatıştığı önemli bir alan da Osmanlı İmparatorluğu oluyordu. 1905
yılından itibaren Almanya'nın her olayda karşı tarafla arası açıldı. Fas Buhranları'nda bir şey
elde edemeyen Almanya, Balkan Savaşları'nın çıkmasına da engel olamadı. Oysa, Balkan
Savaşı Almanya'ya ekonomik açıdan büyük zarar vermişti. Ayrıca Bağdat-Berlin
Demiryolu'nun gerçekleşmesi de, Almanya ile Bulgaristan'ın dost olup olmamalarına bağlı
idi.
1914 yılına gelindiğinde blokların çatışmasının temel sorunları olan ekonomik çıkar, AlsasLoren sorunu, üstünlük kurma, deniz silahlanması, Fas Buhranları, Bağdat Demiryolu sorunu,
Balkanlar'da Avusturya-Rusya çatışması, Balkan Savaşı gibi nedenlerden dolayı savaşın
çıkması yalnızca bir bahaneye bakıyordu.
c- Savaşın Gelişmesi
Savaşın yakın nedeni de hazırdı. Avusturya'nın Sırbistan üzerindeki üstünlüğünü sürdürmek
ve kendi sınırları içindeki Sırplar'ın yaşadığı şehirleri kaybetmemek için her fırsatta Sırbistan
üzerine baskı yapıyordu. Bu sürtüşmeler, 28 Haziran'da Avusturya-Macaristan Veliahdı Franz
Ferdinant ve eşinin bir Sırplı tarafından öldürülmesi nedeniyle dünyayı 4 yıl kana bulayacak
bir savaşa dönüştü.
Sırp sorununu kökünden çözmek isteyen Avusturya, Almanya'nın da aynı görüşte olduğunu
öğrenince Sırbistan'na 23 Temmuz'da sert bir nota verdi. İçişlerine karışma hükümleri taşıyan
bu nota, Rusya'nın Sırbistan'ı yalnız bırakırsa, Balkanlar ve Boğazlar üzerinde AlmanyaAvusturya egemenliği kurulacağı endişesiyle Sırbistan'ı desteklemesi üzerine reddedildi. Rus
desteğini sağlayan Sırbistan seferberlik ilan edince de, Avusturya Sırbistan'a 28 Temmuz'da
savaş ilan etti. Almanya'nın uyarılarına rağmen Rusya'nın 30 Temmuz'da seferberlik ilan
etmesi üzerine, Almanya 1 Ağustos'ta Rusya'ya savaş ilan etti. Aynı tarihlerde Fransa da
seferberlik ilan etmişti. Fransa'ya Belçika üzerinden saldırmayı planlayan Almanya Belçika'ya
bir nota vererek, bütün zararlarının ödeneceğini ve toprak bütünlüğüne dokunulmayacağı
konusunda güvence vererek, topraklarından geçiş izni istedi. Belçika bunu reddedince de 3
Ağustos'ta Belçika'ya saldırdı. Bunun üzerine İngiltere 4 Ağustos'ta Almanya'ya bir nota
vererek Belçika'yı boşaltmasını istedi. Almanya bu isteği reddedince, İngiltere aynı gece
Almanya'ya savaş ilan etti. Böylece Avrupa Savaşı çıkmış oldu.
Başlangıçta hemen herkes bu savaşın 19. yy.daki gibi cephe savaşları olacağını, en çok 1-1,5
yıl süreceğini sanıyorlardı. 1871'den beri Avrupa uzun bir barış dönemi geçirmişti. Bu arada
ekonomik ilişkiler, teknik buluşlar savaş sanayiinin gelişmesi ile yeni savaş silahlarının tahrip
gücü artmış, savaş yöntemleri değişmişti. Bu savaş yalnız Avrupa topraklarında kalsaydı belki
bu tahminler doğru çıkabilirdi. Fakat savaşın gerek yer, gerekse zaman bakımından sınırlarını
büyüten bir olay oldu. Osmanlı İmparatorluğu kısa bir süre sonra savaşa katıldı. Bu yüzden
savaş bir Dünya Savaşı niteliği kazandı.
2) Osmanlı İmparatorluğunun Savaşa Girişi
19. yüzyılda yeni bir denge arayan Osmanlı İmparatorluğu için Almanya bir umut idi. Fakat
Bismark "Doğu Sorunu" ile ilgilenmiyordu. Bismark'ın çekilmesi ve Almanya'nın 1890'dan
sonra politikasını değiştirip, Osmanlı İmparatorluğu'nu kendisine hayat alanı olarak seçmesi
ile Almanya yeni bir denge olarak belirdi. Doğal olarak bu ilişkiler Osmanlı İmparatorluğu'nu
Alman nüfusu altına soktu. Almanya'nın ekonomik yayılması ve özellikle Bağdat Demiryolu
Projesi en çok İngiltere'yi ve sırasıyla Fransa ve Rusya'yı etkiledi, onların Osmanlı Devleti'ne
daha fazla düşman olmalarına yol açtı. İngiliz politikası Osmanlı aydınlarında ve özellikle II.
Abdülhamit üzerinde olumsuz bir etki yaptı. İngilizlerin Arabistan'ı yutmak ve işgalleri
altındaki Mısır Hidivi'ni Halife yapıp, İslam Dünyası’nı kendi çıkarlarına göre yönlendirmek,
Rusya'ya karşı koymak için büyük Bulgaristan'ı gerçekleştirmek istediğini arzusu
içerisindeydi. Ermenileri desteklediğini düşünen II. Abdülhamit İngiltere'yi suçluyordu. Bu da
Osmanlı İmparatorluğu'nu Almanya'ya daha çok yaklaştırdı. Almanya kültür ve ticaret
yatırımlarını hızla arttırdı. Almanya ve Kayzer Wilhelm yeni bir kurtarıcı olarak görülmeye
başlandı. Hatta İttihat ve Terakki 29 Nisan 1898'de İmparator Wilhelm'e başvurarak, II.
Abdülhamit'in tahttan indirilmesi için destek olunmasını istedi.
Osmanlı-Alman yakınlaşmasının gelişmesini en çok Alman uzmanların etkisi olmuştur. II.
Abdülhamit, gümrük, maliye ve en önemlisi polis örgütünde ve orduda yapacağı
düzenlemeler için Alman uzmanlar getirtti. Bunların yanı sıra tıp eğitimini düzenlemek için
de Almanya'dan profesörler getirildi. Bu ilişkilerin daha da güçlenmesi için, II. Wilhelm
1889'da ve 1898'de iki kez İstanbul'u ziyaret etti. Diğer yandan Osmanlı Ordusu'nun
düzeltilmesi için 1882'de itibaren Almanya'dan subay getirilmesi başladı. Bunlar içinde en
önemli kişi, uzun yıllar Türkiye'de kalan ve Türk subayları üzerinde etkili olan Colman von
der Goltz oldu. Türk subayları da Almanya'ya gönderildiler. 1913 Kasım'ın da General Liman
Von Sanders İstanbul'da 1. Ordu Komutanlığı'na atandı. Beraberinde gelen subaylar da
emrinde görev aldılar. Burası Türk subaylarının eğitim yeri olarak düşünüldü. Artık yalnızca
ordu üzerinde değil, Osmanlı İmparatorluğu'nun her yerinde Alman nüfusu çoğaldı.
Osmanlı İmparatorluğu üzerinde bu derece nüfus sahibi olan Almanya'nın bu ilişkideki en
büyük çıkarı, Osmanlı İmparatorluğu'nda ekonomik üstünlüğü ele geçirmesiydi. Osmanlı
topraklarını kendisine hayat alanı olarak seçmiş olan Alman İmparatoru II. Wilhelm 1898'de
Ekim-Kasım aylarında İstanbul, Suriye ve Filistin'i ziyaret etmiş ve bu sırada "Anadolu
Demiryolu Demiryolu Demiryolu" ve "Haydarpaşa Rıhtımı"nın yapım hakkı Almanya'ya
verilmişti. 1899'da Bağdat bölgesinde de demiryolu yapım hakkını elde etti. Bağdat
Demiryolu'nun geçeceği bölge dünyanın en önemli stratejik yerlerinden birisi idi. Alman
uzmanların 1902'de Mezopotamya'da zengin petrol yataklarını bulmaları bölgenin önemini bir
kat daha arttırdı. Hem petrol, hem de Almanya'nın Basra Körfezi ve Hindistan için doğurduğu
tehlike, bölge üzerinde İngiliz-Alman çıkar çatışmasını hızlandırdı. Projenin gerçekleşmesi
için Deutche Bank Osmanlı İmparatorluğu'na 43 milyon Mark borç verdi. Osmanlı Bankası
İngiliz-Fransız çıkarlarının, Deutche Bank da Alman çıkarlarının temsilcileri olarak rekabete
giriyorlardı. Almanya'ya bu kadar geniş ayrıcalıklar tanınmasına rağmen Osmanlı
İmparatorluğu Trablusgarp ve Balkan Savaşları'nda Alman desteğini sağlayamadı. Buna
karşılık, Osmanlı İmparatorluğu toprakları emperyalist devletlerin çıkar çatışması alanı
olurken, İngiltere, Fransa ve Rusya'nın düşmanlığını kazandı. Böylece Bağdat Demiryolu
Projesi ve Almanya'nın Osmanlı İmparatorluğu'ndaki ekonomik-politik-askeri nüfusu
Osmanlı İmparatorluğu'nu da bu çatışmanın içine çekiyordu.
19. yy.da hep savunma antlaşmaları yapan Osmanlı İmparatorluğu, İttihat ve Terakki'nin
iktidara el koymasından sonra aktif bir politika izlemeye başladı. Almanya ile yakın ilişkilere
rağmen 1911'de İngiltere ile ittifak girişiminde bulundu, fakat İngiltere Osmanlı
İmparatorluğu'nun sorumluluklarını yüklenmek istemediği ve Rusya'yı karşısına almamak için
bu isteği kabul etmedi. Fransa ile de aynı şekilde ittifak girişimi yapıldı fakat aynı nedenden
dolayı kabul edilmedi. Hatta Mayıs 1914'te Rus Çarı Kırım'daki yazlığına geldiği sırada Talat
Paşa kendisini ziyaret ederek ittifak önerisinde bulundu. Çar iyi niyet göstermekle beraber,
Alman askeri kurulunun Osmanlı İmparatorluğu'nda bulunmasından duyduğu hoşnutsuzluğu
dile getirdi ve bu girişim de sonuçsuz kaldı. Osmanlı İmparatorluğu Yunanistan ve
Bulgaristan ile de anlaşma için girişimde bulunduysa da başarılı olamadı.
Büyük devletler Osmanlı Devleti'ni, özellikle Balkan Savaşı bozgunundan sonra askeri bir
güç olarak görmüyorlar ve sorumluluğunu yüklenmek istemiyorlardı. Hatta Almanya bile,
savaş çıkana kadar Osmanlı Devleti ile bir ittifak yapmaya yanaşmadı. İngiliz politikası
Osmanlı Devleti'ni Almanya'nın yanına itecek şekilde oluşuyordu. İngiltere için Almanya,
Rusya'dan büyük bir tehlike idi. 1913'ten sonra bir savaş çıkacağı anlaşılmıştı. Almanya'nın
karşısında Rusya'nın insan kaynaklarından yararlanmak ve Almanya'yı iki ateş arasına almak
isteyen İngiltere, Rusya'yı Almanya'ya karşı tutabilmek için, Rusya'nın Boğazlar ve Anadolu
üzerindeki ihtiraslarını kışkırtıyordu.
İngiltere, Osmanlı Devleti'ni Rusya'ya iştah kabartıcı bir lokma gibi sunarak, kendi tarafında
kalmasını sağlıyor ve olası bir Rus-Alman yakınlaşmasını engelliyordu. Osmanlı Devleti'ni de
bu nedenle Almanya'nın yanına itiyordu. Eğer İngiltere ve Fransa Osmanlı Devleti ile ittifak
yapmayı kabul etseler Rusya'yı karşılarına alırlar ve Rus-Alman yakınlaşması
gerçekleşebilirdi. Görülüyor ki Almanya ile bir savaş çıkarsa, Rusya'yı savaşa çekmek için
Osmanlı Devleti üzerindeki Rus istekleri tatmin edilmeliydi. Savaş içindeki antlaşmalarla da
zaten bu sağlanacaktır.
Diğer yandan, 1907'de Reval'de Anglo-Rus yakınlaşması Genç Türkleri kamçıladı. 1913'ten
sonra ise İttihat ve Terakki Osmanlı Devleti'ni kurtarmak ve tüm Türkleri birleştirmek için
Rusya'yı Alman yardımıyla yenmek istiyordu. 1914'te ülke yönetimini elinde bulunduran
Enver Paşa, olası bir savaşta Almanya'nın Rusya'yı çok kısa bir sürede yeneceğine, Rusya'da
devrim çıkacağına inanıyordu. Böylece Osmanlı Devleti bir süre Rus tehdidinden kurtulacak
Kafkasya'da toprak elde edebilecekti. İttihat ve Terakki'nin savaşa girilmesindeki acelesinin
bir nedeni de buydu. Eğer savaşa girilmede gecikilirse, nimetlerinden de
yararlanılamayacağını düşünen Enver Paşa savaştan galip çıkarak, Balkan Savaşı'nın
kayıplarının giderileceği, Ege'de üstünlük kurularak Yunan "Megalo İdea" sının engelleneceği
kanısında idi. Kaldı ki Rusya'nın Boğazlara yapacağı bir saldırı İngiltere ve Fransa'yı
ilgilendirmiyordu.
İttihat ve Terakki'nin Almanya'nın yanında yer almasını hazırlayan bir başka neden de
"Kapitülasyonlar " ve "Duyun-u Umumiye" idi. Dolayısıyla Osmanlı Devleti özellikle Fransa
ve İngiltere'nin ekonomik boyunduruğu altında ezilmekteydi. Eğer savaşa Üçlü İtilaf yanında
girilirse savaş sonrası hiçbir şey kazanılamazdı. Oysa Almanya ile birlikte olunursa, Almanya
savaşı kazanacağına göre Osmanlı Devleti İngiliz-Fransız ekonomik baskısı ve
kapitülasyonlardan kurtulacak, Rusya'da yaşayan Türkler de kurtulacaktı. Rusya'nın ve
Balkan Devletleri'nin ihtirasları yanı sıra, 1914'te Osmanlı Devleti Yemen, Hicaz, Filistin,
Suriye, Musul ve Irak'taki Arapların kinleri de buna eklenmişti. Ermeni sorunu da pusuda idi.
Osmanlı yöneticileri ve halkı yeni bir savaşa hazır değillerdi. Almanlara ittifak teklifi
Osmanlılardan geldi ve 2 Ağustos 1914 tarihinde bir ittifak imzalandı. Bu ittifak o kadar gizli
tutuldu ki, sadece olaya vakıf olan Enver Paşa, Sadrazam Sait Halim Paşa , Dahiliye vekili
Talat Paşa, ve Meclis Başkanı Halil Bey’in bilgisi vardır. İttifak imzalandıktan sonra meclisin
bundan haberi olmuştur. İttifak metni şu şekildedir.
iki devlet, Avusturya ile Sırbistan arasında çıkan bir anlaşmazlıkta tam bir tarafsızlık
göstereceklerdir.
Rusya’nın aldığı tedbirler sonunda, Avusturya ile Rusya savaşa tutuşur ve Almanya da
Avusturya’nın yardımına gitmek zorunda kalırsa, Osmanlı Devleti de savaşa katılacaktır.
Osmanlı devleti tehdit altında kalırsa, Almanya Osmanlı Devletini silahla savunacaktır.
İttifak 1918 yılı sonuna kadar devam edecek ve taraflardan biri feshetmezse beş yıl için
yeniden yürürlükte olacaktır.
Bu anlaşmaya imza atanlar Osmanlının Savaşa girme nedenlerini şöyle sıralıyorlardı.
İtilaf grubundaki devletlerin 19.yüzyıldan beri Osmanlılara karşı izlediği politikalar,
Son savaşlarda kaybedilen Osmanlı topraklarının geri alınması,
Türk-Alman Dostluğu,
Almanya’nın savaştan galip geleceği düşüncesi,
Turan İmparatorluğu kurma düşüncesi olarak sıralanıyordu.
İtilaf Devletleri de Osmanlı Devletinin tarafsız kalmasını istiyordu. Osmanlı Devleti savaşa
girerse İngiltere’nin uzak doğuya giden yolu güvenlik altında olacak ve yeni cepheler
açılmayacaktı. İtilaf Devletleri, bunu gerçekleştirmek için yadıma hazır olduklarını ve hatta
kapitülâsyonları kaldırabileceklerini söylediler. Fakat buna itibar edilmedi ilk tepki de zaten
Almanya’dan gelmişti.
Osmanlı hükümeti Almanya ile ittifak anlaşmasının imzalandığı gün genel seferberlik ilan
edilmişti.(2 Agustos1914) Bu karardan iki gün sonrada Osmanlı Devleti tarafsızlığını ilan
etmişti. Almanya Osmanlıyı bu tarafsızlıktan ayırmak ve bir fiil Almanya safında savaşa
katılmaya zorlamıştır. Çünkü Osmanlı savaşa girerse yeni cepheler açılacaktı. Böylece
Almanya kendi yükünü hafifletmiş olacaktı. İtilaf devletleri kuvvetlerinin bir kısmını bu
cephelere kaydıracaktı. Böylece Almanya kendi yükünü hafifletmiş olacaktı. Ayrıca Osmanlı
Devleti. Süveyş Kanalı’nın denetimini ele geçirirse, İngiltere sömürgelerine giden yol
kapatılmış olacaktı. Diğer taraftan Almanya, Osmanlı padişahının halifelik nüfusundan
yararlanarak İngiliz sömürgelerindeki Müslümanları da etkilemeyi düşünüyordu. Boğazların
denetiminin Osmanlının denetimi altında olmasıyla da Rusya ya gidebilecek yardım
engellenecek ve Rusya saf dışı bırakılacaktı. Bu düşüncelere sahip olan Almanya bir fırsatını
bulup Osmanlıyı savaşa sokmak için elinden geleni yapacaktır.
Bu sırada Akdeniz de İngilizlerden kaçan iki Alman savaş gemisi ( Goeben-Breslav),
Çanakkale’yi geçerek Osmanlılara sığındı.(10 Ağustos 1914) İngiltere bu gemilerin teslim
edilmesini istedi. Aslında Osmanlı Devleti tarafsızlığını koruması için, bu iki gemiyi elinde
tutarak mürettebatını göz altına alması gerekirdi. Daha önceki yıllarda İngilizlere ısmarlanan
“Sultan Osman ve Reşadiye” harp gemilerinin taksitinin ödendiği halde, Osmanlıya
verilmemesi üzerine donanmamızın yüküne hafifletmek için, bu iki Alman gemisinin “Yavuz
ve Midilli” adı verilerek satın alındığı söylendi.
Bunu tanımayan İngilizlerin Çanakkale Boğazına Abluka koyması, karakol görevi yapmak
için dışarı çıkan savaş gemimize ateş açması yüzünden boğaz kapatıldı.(27 Eylül 1914)
Kabine üyelerinin büyük bir bölümünün harp taraftarı olmadığı halde, Alman Amirali
Souchon, Harbiye Bakanı ve Başkomutan Enver Paşa’nın uygun görmesiyle, Türk Donanması
Karadeniz’e çıkarıldı. Donanma Rus gemilerini batırma ve Rus limanlarını (Odesa,
Sivastopol) topa tutmaya başlayınca , Rusya Osmanlıya karşı 2 Kasım 1914 ‘de savaş ilan
etti. 5 Kasım 1914 te İngiltere ve Fransa Osmanlı Devleti’ne harp ilan ettiler. Osmanlı
devletinin buna 14 Kasım 1914 de “cihad” (din uğruna savaş) ilan etmekle cevap verdi.
Savaşın Seyri (Savaşa Katılan Devletler Kuvvet ve Kayıplar)
Daha savaş başladığı zaman kuvvetler dengesi İtilaf Devletleri'nin tarafına ağır basıyordu.
Almanya, Avusturya-Macaristan'ın toplam nüfusu 120 milyon kadardı ve savaş için tüm
kaynakları Avrupa'da sahip oldukları topraklarda idi. Halbuki İngiltere, Fransa ve Rusya'nın
oluşturduğu İtilaf Devletleri'nin yalnızca Avrupa topraklarındaki nüfusları 238 milyon idi.
Ayrıca sömürgelerde sınırsız hammadde ve insan kaynakları bulunduğu gibi savaşın ilk üç
yılında A.B.D. de kendilerine büyük ekonomik destek sağladı. Almanya'nın kara ordusu güçlü
olmakla beraber, Rusya'nın da zengin insan kaynakları bulunuyordu. Denizlerde ise tek başına
İngiltere bile üstün durumdaydı. Savaş başladıktan sonra İngiltere denizlerde üstünlüğü
sağladı. Savaşı kim daha zengin kaynaklara sahipse onun kazanacağı daha Marn Savaşı'nda
anlaşılmıştı.
Savaşa giriş sırasına göre İtilaf ve İttifak Devletleri
İTTİFAK Devletleri
Savaşa Katılış
Nüfuslar Sömürgelerile
Alınan Asker
Ölenler
Kayıplar
Avus-Macar
28 Tem 1914
55 000 000
7 800 000
1 200 000
7 000 000
Almanya
1 Ağus 1914
79 000 000
11 000 000
1 950 000
7 300 000
Osmanlı
1 Kasım 1914
29 000 000
2 900 000
400 000 000
1 050 000
Bulgaristan
14 Ekim 1915
5 300 000
1 200 000
90 000
270 000
TOPLAM
168 300 000
22 900 000
3 640 000
15 620 000
İTİLAF DEV.
Sırbistan
28 Tem 1914
5 000 000
800 000
450 000
740 000
Rusya
181 000 000
12 000 000
1 700 000
9 150 000
Lüksemburg
2 Agus 1914
İtilaf Devlet
Savaşa Katılış
Nüfuslar Sömürgelerle
Alınan Asker
Ölenler
Kayıplar
Fransa
3 Agus 1914
84 000 000
8 400 000
1 390 000
6 300 000
Belçika
4 Agus 1914
16 000 000
300 000
100 000
180 000
İngiltere
4 Agus 1914
461 000 000
8 900 000
910 000
3 190 000
Karadağ
7 Agus 1914
435 000
50 000
3 000
20 000
Japonya
23 Agus 1914
78 000 000
800 000
300
1 000
İtalya
23 Mayıs 1915
38 000 000
5 600 000
650 000
2 350 000
San Marino
24 Mayıs 1915
Portekiz
9 Mart 1916
15 000 000
100 000
10 000
40 000
Romanya
27 Agus 1916
8 000 000
750 000
340 000
540 000
A.B.D.
6 Nisan 1917
111 000 000
4 750 000
120 000
320 000
Panama
8 Nisan 1917
Küba
10 Nisan 1917
Yunanistan
16 Haz 1917
5 000 000
250 000
10 000
30 000
Siyam
22 Tem 1917
Liberya
4 Agus 1917
Çin
14 Agus 1917
Brezilya
26 Ekim 1917
Guatemala
23 Nisan 1918
Nikaragua
8 Mayıs 1918
Kostarika
23 Mayıs 1918
Haiti
16 Tem 1918
Honduras
19 Tem 1918
TOPLAM
1 002 435 000
42 700 000
5 683 300
22 861 000
GENEL TOPLAM
1 170 735 000
65 600 000
9 323 300
38 481 000
Savaşa giriş sırasına göre itilaf ve ittifak kuvvetleri yakarıda ki gibidir.
BOĞAZLARIN RUSYA'YA VERİLMESİ
Savaş çıktıktan sonra Çar'ın yaptığı açıklama ile, Rusya'nın bu savaşta en büyük kazancının
Boğazlar olacağı anlaşılmıştı. Yaklaşık 120 yıldan beri Boğazları koruyan İngiltere ve
Napolyo'nun "Boğazlar tek başına bir ülke eder." sözü ve Akdeniz sınırlarının ve güvenliğinin
Boğazlarda başladığını belirten Fransa, Rusya'nın Boğazları ele geçirmesini engellemek için
120 yıldır Osmanlı Devleti'ni Rusya'ya karşı korumuşlardı. Hatta Kırım Savaşı'na fiilen
katılmışlardı. Fakat şimdi Alman tehlikesi karşısında, her ikisi de Rusya'yı kendi yanlarına
almak için her şeye razı oluyorlardı. Çar, İngiltere ve Fransa'nın bu durumundan yararlanarak,
Boğazların mutlaka Rusya'ya ait olacağını kabul ettirdi.
Çanakkale Savaşı'nın başlamasından sonra Rusya endişeye düştü. Eğer İngiltere ve Fransa
Boğazları ve İstanbul'u ele geçirirse, onları oradan bir daha çıkarmak mümkün olamazdı. Hele
İngiltere’nin ve Fransa'nın Yunanistan'ı da Çanakkale Savaşı'na katmak için baskı yapmaları,
İngiltere Ege ve Boğazları Yunanistan'a vereceği endişesini doğurdu ve Rusya'nın tepkisine
yol açtı. 4 Mart 1915'de İngiltere ve Fransa'ya verdiği notalarla, İstanbul ve Marmara Denizi
Rusya'ya katılacak, İmroz ve Bozcaada için ise Rusya'nın oyu olmadan karar alınmayacaktı.
İngiltere ve Fransa bu Rus notasından hoşlanmamakla beraber, Alman tehlikesi karşısında, 12
Mart 1915'de İngiltere ve 10 Nisan'da da Fransa Rus isteklerini kabul ettiklerini bildirdiler.
Buna karşılık da Rusya, İngiltere ve Fransa'nın Orta Doğu'daki çıkarlarını kabul ediyordu.
İTALYA'NIN SAVAŞA KATILMASI
Avusturya, 28 Temmuz 1914'te Sırbistan'a nota verirken İtalya'ya haber vermemişti.
Almanya, İtalya ile iyi geçinmesi için Avusturya'yı uyarmasına ve İtalya'ya ödün vererek
desteğini sağlamasını istemesine rağmen Avusturya bu uyarıyı dikkate almamış ve İtalya'ya
danışmadan Sırbistan'a savaş ilan etmişti. Almanya ve Avusturya, İtilaf Devletleri'ne savaş
ilan edince, İtalya 3 Ağustos'da tarafsızlığını ilan etti. Avusturya'nın İtalya'ya hiç ödün
vermemesi İtalya'nın tarafsız kalması için yeterli değildi. İtalya'nın içte huzuru yoktu. Ülkü
yanlısı olanlar, savaşın nimetlerinden yararlanmak için mutlaka savaşa girilmesini
savunuyorlardı. İtalya 3 Ağustos tarihli tarafsızlık kararını açıklarken, İtilaf Devletleri'ne, iyi
bir öneri yapılırsa İtalya'nın, onların yanında savaşa katılabileceğini de hissettirmişti. 4
Ağustos'tan itibaren de Petersburg ile ilişki kurdu. İtalya'nın amacı, kim daha çok çıkar
sağlarsa onun yanında savaşa katılmaktı. Kaldı ki Alman-Avusturya tarafının savaşı
kazanması durumunda İtalya'nın çıkarı bulunmuyordu. Çünkü İtalyan çıkarları ile Avusturya
çıkarları çakışıyordu. İngiltere, Fransa ve Rusya İtalya'ya 12 Ağustos'ta Trentino, Trieste ve
Vallona'yı önerdiler, fakat bunu yazılı şekle dönüştürmek istemiyorlardı. Ayrıca Fransa'nın
yenilmesi ve İtalya'nın askeri yardım istemesi üzerine görüşmeler kesildi. Bu sefer Avusturya
ile görüşmelere başlayan İtalya, İtilaf Devletleri'nin endişeye düşürüp daha fazla pay almak
istiyordu. Rusya'nın Adriyatik'teki İtalyan çıkarlarına karşı çıkması da İtilaf Devletleri ile
İtalya'nın anlaşmasını geciktiriyordu. İtilaf Devletleri'nin Çanakkale'ye saldırması ve
Boğazların Rusya'ya verildiğinin anlaşılmasından sonra İtalya, İngiltere, Fransa ve Rusya ile
yeniden görüşmelere başladı ve 26 Nisan 1915'te Londra'da yapılan antlaşma ile Adriyatik'te
istediği çıkarları İtalya elde etti. Ege'deki 12 ada veriliyor ve Anadolu'nun paylaşılmasında ise
Antalya bölgesi İtalya'ya kalıyordu. Yine bu antlaşmaya göre İtalya, sömürgesi olan
Trablusgarp ve Eritre'de topraklarını genişletebilecekti. İtalya buna karşılık bir ay içinde
savaşa katılacaktı. İtalya bu antlaşmadan bir ay sonra, 20 Mayıs'ta Avusturya'ya savaş ilan
etti. Ağustos ayında ile Almanya ve Osmanlı Devleti ile savaş durumuna girdi. Görülüyor ki;
İtalya'nın savaşa katılması için Anadolu topraklarından çok önemli bir bölüm savaş nimeti
olarak kendisine verilecekti. İtalya'nın Anadolu üzerindeki isteklerini ise Almanya kabul
edemezdi. Nasıl ki, Rusya'yı kendi yanına çekmek isteyen İngiltere ve Fransa, Rusya'ya
Boğazları ve Doğu Anadolu'yu veriyorsalar, İtalya'yı da kendi yanlarına çekmek için yine
Türk topraklarını vaat ediyorlardı.
BULGARİSTAN'IN SAVAŞA GİRİŞİ
Bulgaristan bu savaşa, Balkan Savaşı'nda Yunanistan, Sırbistan ve Romanya'ya kaptırdığı
toprakları geri almak ve Ege Denizi'ne inmek için katılmak istiyordu. Onun bu isteklerini ise
ancak İttifak Devletleri gerçekleştirebilirdi. İtalya'nın çıkarları nasıl İtilaf Devletleri yanında
ise, Bulgaristan'ınki de İttifak Devletleri'nin yanındaydı. Savaşın başı da duraksayan
Bulgaristan, İtilaf Devletleri'nin Çanakkale'de hem de Almanya'dan yeterli silah ve malzeme
almamış olan Osmanlı Devleti'ne yenilmeleri üzerine kararını verdi. İsteklerinin İttifak
Devletleri tarafından kabul edilmesi üzerine Bulgaristan, Ayastefanos Antlaşması ile
gerçekleştiğini gördüğü "Büyük Bulgaristan" nı yaratmak amacıyla 6 Eylül 1915'te İttifak
Devletleri'yle antlaşma imzaladı ve 12 Ekim'de Sırbistan'a savaş ilan etti. Böylece Berlin'den
Bağdat'a uzanan zincirin halkaları birbirine bağlanmış oldu.
ROMANYA'NIN SAVAŞA GİRİŞİ
1915'den itibaren Rus baskısı altında bulunan Romanya kim kendisine daha çok ödün verirse
onun yanında savaşa katılmak isteğinde idi. Fakat bir yandan Alman-Avusturya, diğer yandan
Rus tehdidi altında bulunuyordu. Avusturya'nın ödün vermek yerine Sırbistan işgalini örnek
gösterip Romanya'yı tehdit etmesi Romanya'nın İtilaf Devletleri'ne kaymasına yol açtı. 17
Ağustos 1916'da Romanya İtilaf Devletleri'yle anlaştı. Ağustos sonunda da savaşa katıldı.
Rusya'da ihtilal çıkmasından sonra yalnız kalan Romanya'yı İtilaf Devletleri'nin galibiyeti
kurtardı.
RUSYA'DA DEVRİM
1917 yılının en önemli olaylarından birisi Rusya'da devrim çıkması oldu. Birinci Dünya
Savaşı Rusya'da büyük bir yokluk ve sefalete yol açtı. Boğazların kapalı oluşu yüzünden dış
yardım alamıyordu. 1916-1917 kışı ise çok sert geçmiş, açlık ve yakacak, giyecek
bulunamaması bütün Rusya'yı etkilemişti. 8 Mart 1917'de Petersburg'da gösteriler başladı.
Grevler yaygınlaştı. 12 Mart'ta "İşçilerin ve Askerler'in Sovyeti" kuruldu. Komutanlar da
Çar'a tahttan ayrılmasını öneriyorlardı. 15-16 Mart'ta Çar tahttan ayrıldı. Devrimci Hükümet
kuruldu. Nisan'da Petersburg'a gelen Lenin "Ekmek, barış, özgürlük" sloganıyla geniş
kitlelerin desteğini sağladı.
Devrimci Sosyalistler'den Harbiye Bakanı Kerensky'nin Temmuz'da Alman cephesinde
taarruzu başarısızlıkla sonuçlanınca yeni ayaklanmalar patlak verdi. Bolşeviklerin lideri Lenin
kaçtı ve Trotsky tutuklandı. Hükümet düştü, Kerensky Başbakan oldu ve 14 Eylül 1917'de de
Cumhuriyet ilan edildi. Artık ülkenin iç durumu iyice karışmıştı. Hükümet hala savaştan vaz
geçmemekle en büyük hatasını yaptı. Köylülerin ayaklanması ile tüm Rusya karıştı. Bundan
yararlanan Bolşevikler (aşırıcılar) ordunun da devrime karışmasından yararlanarak, "Askeri
Devrim Komiteleri" kurdular. 7 Kasım 1917'de Hükümet darbesi ile Bolşevikler iktidarı ele
geçirdiler ve 8 Kasım'da Lenin Petersburg'a geldi
A.B.D.'NİN SAVAŞA GİRİŞİ
1917 Devrimi dolayısıyla Rusya'nın savaşın dışında kalması Almanya ve Osmanlı Devleti'ne
umut verdi. Fakat bu uzun sürmedi. Almanya'nın başlattığı denizaltı savaşı dolayısıyla birçok
A.B.D. gemisinin batırılması Almanya ile A.B.D.’nin arasını iyice açtı. Diğer yandan 1917
yılında Almanya, Meksika'yı A.B.D. ye karşı savaşa kışkırttı ve Almanya Japonya arasında
ittifak önerisinde bulundu. Ancak bu yazışmaları ele geçiren İngiltere, durumu A.B.D. ye
bildirince, denizaltı savaşı yüzünden zarar gören A.B.D. 2 Nisan 1917'de Almanya'ya savaş
ilan etti.
YUNANİSTAN'IN SAVAŞA GİRİŞİ
1917'nin Türkiye'yi ilgilendiren yeni bir gelişmesi, Yunanistan'ın savaşa katılması oldu.
Savaşın başından beri dışta kalmayı başaran Yunanistan'da Venizelos savaş yanlısı idi. Fakat
Kral Konstantin Alman İmparatoru'nun eniştesi idi. Almanya'ya sempatisi vardı. Akdeniz'de
İtilaf Devletleri güçlü olduğu için Kral yansız bir politika izledi. Venizelos ise savaşa
katılmak istiyordu. İngiltere ve Fransa Yunanistan'a Anadolu'da toprak vaat ediyorlardı.
Çanakkale Savaşları'na katılması için daha 1915 yılında Yunanistan'a İzmir vaad edilmişti.
Bulgaristan'ın savaşa katılması üzerine, İngiltere ve Fransa Selanik'e asker çıkarınca
Başbakan Venizelos itiraz etmedi. Fakat Kral kendisini görevden aldı. O da Selanik'e giderek
ayaklanma çıkardı ve ayrı bir hükümet kurdu. 1917 Haziran'ın da İngiliz-Fransız askerleri
Atina'ya girince Kral Konstantin oğlu Aleksandr adına tahttan çekildi. Venizelos yeni
hükümeti kurdu ve 26 Ekim 1917'de Yunanistan savaşa katıldı.
Savaş, bütün şiddetiyle Avrupa da ve Yakındoğu da hüküm sürüyordu. Almanların asıl planı
Belçika üzerinden Fransa ya yürümek, Fransa’yı mağlup edip Rusya ya bütün gücü ile
saldırmaktı. Almanların batı cephesi savaş planları, İngiliz, Belçikalı ve özellikle Fransızların
ısrarlı direnmeleri sonucu, başarısızlığa uğramıştır. Doğuda Hindenburg ise Rusları
Tannenberg’de büyük bir yenilgiye uğratmıştır. Ancak kesin sonuç alınamadığından karşılıklı
mücadele bir siper ve yıpratma savaşı halini almıştır.
D- Savaşın Bitişi ve Yapılan Antlaşmalar
Rusya’nın Savaştan Çekilmesi :Rus İhtilali'nden sonra Bolşevikler Almanya ile barışa hazır
olduklarını daha 21 Kasım 1917'de bildirmişlerdi. Diğer yandan, Çarlık Rusya'nın yaptığı tüm
gizli anlaşmaları açıklayarak onun emperyalist isteklerini taşımadıklarını göstermek istediler.
Rusya'da kurdukları yeni düzeni yerleştirmek için barışa gereksinim duyan Bolşevikler,
özellikle Lenin'in baskısı ile 3 Mart 1918'de Almanya, Avusturya ve Devleti ile Brest-Litowsk
Antlaşması'nı imzaladı. Avrupa'da Polonya, Kurtlan, Litvanya, Estonya üzerindeki tüm
egemenlik haklarından vazgeçen Rusya, Almanya'nın bütün iktisadi isteklerini kabul ediyor
ve 1878 yılında ele geçirdiği Kars, Ardahan ve Batum'u Osmanlı İmparatorluğu'na geri
veriyordu. Bu barışla büyük bir bozguna uğradıklarını kabul eden Lenin "Uluslararası
proletaryanın ayaklanmasını bekleyeceklerini" belirterek yandaşlarını umutlandırıyordu.
Romanya’nın Savaştan Çekilmesi: 1916 Ağustosun da savaşa katıldıktan kısa bir süre sonra,
birkaç ay içinde peş peşe yenilgilere uğramış ve memleketin büyük bir kısmı İttifak
Devletleri’nin işgali altına girmişti. Ancak arkasını Rusya’ya vererek Sereth hattında bir
savunma kurabilmişti. Lakin, Rusya da ihtilalin çıkması, Alman kuvvetlerinin Ukrayna’ya
girmesi ve Bolşeviklerin Aralık 1917 de İttifak Devletleriyle mütareke yapmaları Romanya’yı
çok güç duruma soktu. Müttefiklerle de bağlantısı kesildiğinden, onlardan herhangi bir yardım
almasına da imkan kalmamıştı. Bu sebeplerle İttifak Devletleriyle 1918 Martında mütarekeyi
kabul etti. 7 Mayıs 1918’de Bükreş'te barış anlaşması yapıldı.
Bulgaristan’ın Savaştan Çekilmesi: 1918 yılına gelindiğinde, bütün memleketlerde olduğu
gibi Bulgaristan’da da savaşa karşı bıkkınlık başlamıştı. Bulgaristan savaşa katıldıktan sonra,
Almanya’dan hem mali hem de askeri yardım alıyordu. Fakat Almanya 1918 Ocak ayında
mali yardımı, ve Martta da cephane yardımını kesmek zorunda kaldı. Bu güçlüklerin üstüne
1917 Haziranın da Yunanistan’ın savaşa katılması, durumun kötülüğünü daha da arttırdı. 1918
yazı sonralarına doğru müttefiklerin bütün cephelerde taarruza geçmesi, Bulgaristan’la
beraber İttifak Devletleri’nin de sonunu getirdi. İngiliz, Fransız ve Sırp kuvvetleri de 14 Eylül
1918 de Vardar Bölgesinde Bulgarlara karşı genel bir taarruza geçince , Bulgaristan
çözülüverdi. 29 Eylül1918 tarihli mütarekesiyle savaştan çekilmek zorunda kaldı.
Osmanlı Devleti’nin Savaştan Çekilmesi: Osmanlı Devleti Brest- Litovsk antlaşması ile
doğuda ki topraklarını istiladan kurtardığı gibi, Kafkasya’da Ermenilerin, Gürcülerin ve
Azerbaycan Türkleri’nin Bolşevik Rejimi tanımayarak bağımsızlıklarını ilan etmeleri üzerine
bu durumdan faydalanarak Bakû Petrollerini ele geçirmek üzere hareket etti. Aynı amaçla
İngiltere de Kafkasya ya asker göndermişti. Osmanlı Devleti Kafkas cephesinde ilerlerken,
Filistin ve Irak Cephelerinde durumu kötüleşmekteydi. Filistin Cephesinde İngilizler 1918
Nisanın da Amman’ı ele geçirmek için harekete geçtilerse de bir şey yapamadılar. Bunun
üzerine iyice hazırlandıktan sonra Eylül de tekrar taarruza başladılar. İngilizlerin 40 bin kişilik
Türk kuvvetine karşı, 200 kişilik bir kuvvetle yaptıkları taarruzlar sonunda Eylül ve Ekim
aylarında Amman, Beyrut ve Şam düştü. Yıldırım Orduları Komutanlığına getirilmiş bulunan
M. Kemal Paşa, Anadolu’yu savunmak için kuvvetlerini Toroslara çekmeye başladı. Filistin
Cephesindeki başarılar üzerine Irak Cephesinde bulunan 447 bin kişilik İngiliz kuvvetleri de
Musul’u almak üzere harekete geçti ve İngilizler Mondros Mütarekesinden 6 gün sonra 5
Kasım 1918 de Musul a girdiler.
Osmanlı Devleti’nin Mütarekeyi kabul etmesinde Bulgaristan’ın savaşta çekilmesi büyük rol
oynadı. Bulgaristan’ın savaştan çekilmesi ve Filistin ve Irak cephelerindeki yenilgiler üzerine,
1918 Şubatın da sadarete gelmiş bulunan Talat Paşa Kabinesi Ekim ayında istifa etti. İttihat ve
Terakkinin on yıllık iktidarı böylece sona erdi. Yeni kabineyi İzzet Paşa kurdu.
Bulgaristan’ın savaştan çekilmesi üzerine İngiliz ve Fransızlar Trakya’da 7 tümenlik bir
kuvvet kurup, İstanbul ve boğazlar üzerine harekete hazırlanıyorlardı. Bu sebeple İzzet Paşa
hemen mütareke aradı. Ve mütareke 30 ekim 1918 de Mondros da imzalandı.
Avusturya-Macaristan’ın Savaştan Çekilmesi ve İmparatorluğun Dağılması: Avusturya daha
1919-1917 yıllarında barış aramaya başlamıştı. Almanya’nın yardımı ve barış teşebbüsünün
başarısız olması yüzünden savaşa devam etmek zorunda kalmıştı. Fakat, 1918 yılında
Avusturya’nın durumu daha da kötüleşmişti. İçerideki ekonomik sıkıntıların üstüne, 1918
yazında Çeklerin, Sırp-Hırvat-Slovenlerin bağımsızlık hareketleri başladı. İmparator Karl 18
Ekim de milli azınlıkların muhtariyetini kabul ile federal bir sistem kuracağını ilan ettiyse de
durumu kurtaramadı. 19 Ekim’ de Paris’teki geçici Çek Hükümeti Çekoslovakya’nın
bağımsızlığını ilan etti. Arkasından 24 Ekim’de Macarlarda ayrı bir devlet kurduklarını ilan
ettiler. İmparatorluk dağılıyordu.
Bu şarlar altında İtalyanların Ekim sonun da taarruza geçmeleri üzerine Avusturya cephesi
yarıldı. Asker silahını bırakıp kaçıyordu. Mütarekeden başka çare göremeyen İmparator Karl,
3 Kasım 1918’ de İtalyanlarla Padua civarında Villa Gusti’ de mütareke imza etti.
Mütareke İmparatorluğun parçalanmasını hızlandırdı. 29 Ekim’de Prag’da Çekoslovakya
Devletinin, yine 29 Ekim Zagreb’de Sırp-Hırvat-Sloven (Yugoslavya) Devletinin kurulduğu
ilan edildi. Bunun üzerine Avusturya Almanları da 30 Ekim’de Avusturya Cumhuriyetini
kurdular. Kasın ayı ortalarında da Macarlar Cumhuriyet ilan edince İmparator Karl, tahtsız
kaldığından, 18 Kasım’da devlet işlerinden çekildiğini bildirdi.
Almanya’nın Savaştan Çekilmesi: Almanya’nın batı cephesindeki durumu Eylül ayına kadar
iyi gitti. 1918 Martından itibaren Alman kuvvetleri bu cephede taarruza geçti ve bu taarruzlar
Temmuz ortalarına kadar devam ederek bazı başarılar elde ettiler. Fakat bu başarılar sonucu
etkileyecek nitelikte değildi. Buna karşılık Eylül ayından itibaren Müttefiklerin ağır
taarruzları karşısında Almanya 3 Ekim’den itibaren, yani Osmanlı devletinden çok önce,
İsviçre vasıtasıyla müttefikler nezdinde barış teşebbüslerinde bulundu. Bu teşebbüsler hemen
sonuç vermedi ve bu arada Almanya’nın iç durumu karıştı. Sosyalistler memleketin bir çok
yerinde ayaklanmalar çıkardılar.3 Kasım’da Kiel’de donanma askerleri sosyalistlerin
kışkırtması ile ayaklanarak “Bahriyeliler Konseyi”’ni kurdular. 7-8 Kasım gecesi de
Münich’de “İşçi ve Askerler Konseyi” kuruldu. 9 Kasım sabahı Berlin’de bir sosyalist
ayaklanması çıktı. Yine 9 Kasım günü, Başbakan Max de Bade, İmparatora danışmadan, II.
Wilhelm’in tahttan çekildiğini ilan etti ve başbakanlığı sosyalistlerden Ebert’e bıraktı. Aynı
gün akşamı Ebert, Reichstag’da Alman Cumhuriyetini ilan etti. Böylelikle II. Richard’ın da
tarihi bu şekilde kapanıyordu.
11 Kasım 1918’de Almanya Rethondes’da mütarekeyi kabul ve imza etti. Böylelikle Birinci
Dünya Savaşı sona ermiştir.
Hazırlayan :İlker , Nesrin ÇELİK
Download