Elektrikle ilgili bilim adamları

advertisement
Michael Faraday, (d. 22 Eylül 1791, Newington, Surrey – ö. 25 Ağustos 1867, Londra),
İngiliz kimya ve fizik bilgini.
19. yüzyılın en büyük bilim adamlarından biridir. Elektromanyetik indüklemeyi, manyetik alanın ışığın
kutuplanma düzlemini döndürdüğünü buldu. Elektrolizin temel ilkelerini belirledi. Klor gazını
sıvılaştırmayı başaran ilk kişidir ve elektrik motorunu icat etmiştir.
Deneysel olarak, bir maddeden geçen belli miktarda elektrik akımının, o maddenin bileşenlerinde
belli miktarda bir çözülüme yol açtığını gösterdi. Bu sonuç ilk elektrik sayaçlarının üretimine olanak
verir. Faraday'ın bir başka önemli katkısı da "amper" denilen akım biriminin kesin tanımını vermiş
olmasıdır. Elektrolizde geçen "elektrot", "anot", "katot", "elektrolit", "iyon" vb. terimleri de ona
borçluyuz. Faraday, ayrıca mıknatıs kutupları arasında döndürdüğü bir bakır yuvarlak ile devamlı bir
akım elde etmeyi de başardı. 1832 ve 1833'te elektrolizin iki temel kanununun formüllerini buldu.
1840 yılında ışık enerjisi ile elektromanyetik enerjinin birbirine çok benzer, hatta aynı olduğu
kuramını geliştirdi.
Faraday kanununa göre bir devrede indüklenen emk, devreden geçen manyetik akının zamana göre
türevi ile doğru orantılıdır. Bu ifade şöyle yazılabilir:
•
ε: İndüklenen emk (Volt)
•
Φ: Manyetik akı (Weber)
•
t: Zaman (saniye)
N sarımlı bir bobinde oluşan emk
Alessandro Giuseppe Antonio Anastasio Volta (18 Şubat 1745 – 5
Mart 1827) pilin icadıyla tanınan İtalyan fizikçidir.
Volta İtalya’nın bir ili olan Como’da doğdu. 1774'te, Royal Okulu'nda fizik profesörü oldu. Bir yıl
sonra, statik elektrik üretebilen elektroforu icat etti ve tanıttı. Bu icadı ile sık sık fon alacağına
inanmıştı.
Volta, 1776 ve 1778 yılları arasında gazların kimyasını çalıştı. Amerikalı Benjamin Franklin’in
“yanabilen hava” makalesini okuduktan sonra metanı keşfetti ve İtalya’da dikkatli bir şekilde metan
aradı. Kasım 1776'da, Moggiore Gölü'nde metan buldu ve 1778'de metan tecrit etmeye başladı.
Kapalı bir kutu içinde kıvılcım yardımıyla metan ateşleyerek deneyler yaptı. Volta ayrıca kapasitans
konusuna çalıştı. Elektrik potansiyelini ve yükü ayrı ayrı inceledi ve birbirleriyle bağlantılı olduklarını
keşfetti. Bu Volta’nın kapasitans yasası olarak adlandırılabilir. Bunun için elektrik potansiyelinin birimi
volt olarak isimlendirildi.
Volta tarafından yapılan pil, ilk elektrokimyasal hücre olarak kredilendirildi. İki tane elektrot içerir; biri
çinko diğeri ise bakırdır. Elektrolit ise sülfürik asit ile suyun ya da tuzlu suyun karıştırılmasıyla oluşur.
Elektrolit, 2H+ ve SO42− şeklinde var olabilir. Elektrokimyasal devrelerde hidrojenden ve bakırdan
daha yüksek olan çinko negatif yüklenmiş sülfat (SO42−) ile tepkimeye girer. Pozitif yüklenmiş olan
hidrojen iyonları bakırdaki elektronları yakalayarak hidrojen gazı, H2, baloncukları oluşturur. Bu olay
çinko çubuğu negatif elektrot, bakır çubuğu da pozitif elektrot yapar. Tepkimeler aşağıdaki gibidir.
çinko
Zn → Zn2+ + 2e−
sülfirik asit
2H+ + 2e− → H2
Bakır tepki vermez ancak, elektrik akımı için bir elektrot işlevi görür.
Wilhelm Eduard Weber (d. 24 Ekim 1804 Wittenberg, Almanya - ö.1890 ), Alman
fizikçi. Teoloji profesörü Michael Weber’in oğludur.
Matematik, jeodezi ve astronomi alanlarında çalıştı. 1817 yılında yıldız gözlemevi direktörlüğü
yapmaya başladı. 1831'den sonra Carl Friedrich Gauss ile bir ekip kurup, o günlerde büyük bir
karmaşa yaratan elektromanyetizma teorisini yeniden ele aldı. Manyetizmanın ölçülmesine yönelik
çok hassas yeni birimler oluşturdu mutlak yer manyetik alanı ölçümleri yaptı elektromanyetik yüklerin
etkileri hakkında çok önemli teoremlere ulaştı.
Manyetik maddelerin molekülleri iki kutuplu birer küçük mıknatıs gibi oldukları ve mıknatıslanmamış
bir maddede bu küçük mıknatıslar rastgele bulunduklarından birbirlerinin manyetik alanını yok
ettiklerini ve böylece maddenin çevresinde herhangi bir alan meydana gelmediğini saptayarak bu
manyetik madde mıknatıslandığında moleküler mıknatıslar zıt kutupları uç uca gelecek şekilde
sıralanarak madde çevresinde manyetik alanı olan mıknatıs haline geldiğinden hareketle ; “Bir çubuk
mıknatısın moleküllerine kadar bölündüğünde yine iki kutuplu mıknatıs elde edileceği ve mıknatısların
uçlarında manyetik alanın en büyük olduğu” anlamına gelen Moleküler teoriyi ortaya atmıştır. 1833
yılında Gauss ile birlikte Göttingen’te ilk elektromanyetik telgrafı buldular. Manyetik akımın SI birim
sistemindeki karşılığı olan weber Wb, onun anısına, Alman fizikçinin adını taşır.
Carl Friedrich Gauss ya da Gauß (30 Nisan 1777 – 23 Şubat 1855), Alman kökenli
matematikçi ve bilim insanı. Katkıda bulunduğu alanlardan bazıları; sayılar kuramı, analiz, diferansiyel
geometri, jeodezi, elektrik, manyetizma, astronomi ve optiktir. "Matematikçilerin prensi" ve "antik
çağlardan beri yaşamış en büyük matematikçi" olarak da bilinen Gauss,[1] matematiğin ve bilimin pek
çok alanına etkisini bırakmıştır ve tarihin en nüfuzlu matematikçilerinden biri olarak kabul edilir.
Gauss'un çocukluk yıllarından beri dahi olduğunu gösteren pek çok hikâye vardır, nitekim pek çok
matematiksel keşfini henüz 20 yaşına gelmeden yapmıştır. Sayılar kuramının önemli sonuçlarını
derleyip kendi katkılarını da ekleyerek yazdığı büyük eseri Disquisitiones Arithmeticae'yi 21 yaşında
(1798) bitirmişse de, eser ilk olarak 1801'de basılmıştır. 1831 yılında Gauss, fizik profesörü Wilhelm
Weber'le beraber çalışmaya başladı. Bu beraberlik, manyetizma ve elektrik konularına pek çok yenilik
getirecekti (kütle, uzunluk ve zamana bağlı yeni bir manyetizma birimi gibi). 1833'te Gauss ve Weber
ilk elektromanyetik telgrafı icat ettiler, ve bu telgrafla gözlemevini fizik enstitüsüne bağladılar. Gauss,
hala müdürü olduğu gözlemevinin bahçesine bir manyetik gözlemevi kurulması talimatını verdi, ve
Weber'le beraber Dünya'nın çeşitli yerlerindeki manyetik alanı ölçmek amacıyla bir "manyetik kulüp"
(Alm. magnetischer Verein) kurdu. Gauss'un bu sıralarda geliştirdiği, manyetik alanın yatay
yoğunluğunu ölçmeye yarayan metod, 20. yüzyıl ortalarına kadar kullanılmaya devam etti. Gauss
ayrıca, Dünya'nin manyetik alanının iç (çekirdek) ve dış (manyetosfer) kaynaklarını ayırmak için
gereken matematiksel teoriyi de geliştirdi.
André Marie Ampère (20 Ocak 1775 - 10 Haziran 1836), Fransız fizikçi ve matematikçi.
Elektromanyetizmayı ilk bulan kişiler arasında gösterilir. Elektrik akımı birimi Amper onun adına
ithafen verilmiştir. 1809'da Paris Politeknik okulunda matematik profesörü olarak göreve başladı ve
bilimsel çalışmalarını sürdürdü. 1814'de enstitü üyeliğine kabul edildi. Elektrik ile manyetizma
arasındaki ilişki ve dolayısıyla elektromanyetizma bilimi (kendi deyişiyle "elektrodinamik") ile çok
yakından ilgileniyordu. 11 Eylül 1820'de Örsted'in, Volta akımına maruz kalan bir iğnenin
manyetikleştiğini keşfettiğini öğrendi. Aynı ayın 18'inde akademiye bu ilişkili kavramlar hakkında
oldukça açıklayıcı bir makale sundu. Aynı gün akım taşıyan paralel tellerin üzerinden geçen akımın
yönüne göre tellerin, birbirini iteceklerini veya çekeceklerini ispat etmiştir.
James Clerk Maxwell (d. 13 Haziran 1831 - ö. 5 Kasım 1879), İskoç teorik fizikçi ve
matematikçi. En önemli başarısı klasik elektromanyetik teorisinde daha önceden birbirleriyle ilişkisiz
olarak gözüken elektrik ve manyetizmanın aynı şey olduğunu kendisine ait olan Maxwell
Denklemleri'yle (4 denklem) ispatlamıştır. Bu denklemler elektrik, manyetik ve optik alanlarında
kullanılır. Maxwell Denklemleri sayesinde bu alandaki klasik denklemler ve yasalar basitleştirilmiş
oldu. Maxwell'in elektromanyetik alandaki çalışmaları, birincisi Isaac Newton tarafından
gerçekleştirilmiş, "fizikteki ikinci büyük birleşme" olarak isimlendirilir.
Maxwell elektrik ve manyetik alanların uzayda dalga formunda sabit ışık hızında ilerlediğini
bulmuştur. 1864 yılında Maxwell A Dynamical Theory of the Electromagnetic Field (Elektromanyetik
Alanın Dinamik Teorisi) adlı kitabı yayınlamıştır. Işığın aslında aynı ortamda dalga hareketi yaptığı,
bunların da elektriksel ve manyetik bulgular olduğu ilk kez bu kitapta yer almıştır. Elektrik kuvveti ile
manyetik kuvveti birleştirdiği elektromanyetizm modeli, fizikteki en önemli gelişmelerden biri olarak
kabul edilir.
Maxwell ayrıca gazların kinetik teorisini istatistiksel olarak açıklayan Maxwell-Boltzmann Dağılımı'nın
geliştiricilerinden biridir. Bu iki buluş modern fizikte yeni bir çağın başlamasına neden olmuş, özel
görelilik ve kuantum mekaniğinin başlamasına katkıda bulunmuştur. Maxwell ayrıca 1861'de ilk
gerçek renkli fotoğrafı yaratması ve birçok köprünün yapısını oluşturan çubuk-mafsal sistemlerinin
esnemezliği (Rijitlik) konusundaki temel oluşturan çalışmalarıyla bilinir.
Birçok fizikçi tarafından 19. yüzyılda yaşayıp 20. yüzyıl fiziğini en büyük katkıyı sağlayan kişi olarak
görülür. Maxwell'in bilime katkıları Isaac Newton ve Albert Einstein'ınkilerle eşdeğer görülür. 1999'un
sonlarında 100 ileri gelen fizikçiyle gerçekleştirilen milenyum oylamasında Maxwell, tüm zamanların
en iyi fizikçileri arasında Einstein ve Newton'dan sonra 3. sırayı almıştır.[
isim
İntegral (tümlev) denklemleri
Türev denklemleri
Gauss yasası
Manyetizma için Gauss yasası
Maxwell–Faraday denklemleri
Ampère yasası (Maxwell denklemi ile)
Charles Augustin de Coulomb, (d. 14 Haziran 1736; Angoulême, Fransa – ö. 23
Ağustos 1806; Paris), Fransız fizikçi. Elektriksel iki yük arasındaki kuvvetin, yüklerin çarpımı ile doğru,
yüklerin arasındaki uzaklığın karesiyle ters orantılı olduğunu belirleyen Coulomb kanununu
geliştirmiştir. Coulomb, kendi adıyla anılan kanunu, İngiliz meslektaşı Joseph Priestley'nin başlattığı
çalışmaları sonucunda geliştirmiştir.
Coulomb, mekanik, elektrik, ve manyetizma'nın tarihinde önemli bir isimdir. 1779'da sürtünme
yasalarına ilişkin bir araştırmasını (Théorie des machines simples, en ayant égard au frottement de
leurs parties et à la roideur des cordages), 20 yıl sonra da viskozite üzerine bir çalışmasını
yayımlamıştır.
1785'te, elektrik ve manyetizma üzerine üç rapor sundu. Coulomb, elektrik yükleri ve manyetik
kutupların birbirlerini çekme ve itme kanunlarını açıkladıysa da iki kavram arasında bir ilişki bulamadı.
Çekme ve itmenin farklı akışkanlar nedeniyle olduğunu düşünüyordu.
SI sisteminde yükün birimi coulomb, ve Coulomb kanunu, onun adına ithafen verilmiştir.
Georg Simon Ohm (16 Mart 1787;[1] Erlangen, Bavyera - 6 Temmuz 1854, Münih), Alman
fizikçi.
Ohm Kanunu olarak bilinen,bir telden geçen akımın, geçtiği alanla doğru orantılı ve uzunluğuyla ters
orantılı olduğunu tespit ederek gerilim, akım ve direnç arasındaki bağlantıyı buldu.
Elektrik akımını bir sıvının debisi, potansiyel farkını da bir seviye farkı gibi kabul ederek ve elektrik
miktarını, şiddetini, elektromotor kuvveti kesin bir şekilde tanımlayarak, elektrokinetik olaylar için
bilimsel terimler ortaya koydu. Belirli kesit ve uzunluktaki, belirli bir madenden yapılmış bir teli
standart seçerek, öbür teller için bugün ‘direnç’ denilen özelliği “indirgenmiş uzunluk” adıyla
tanımladı ve ünlü yasasını, “akım şiddeti = elektroskopik kuvvet / indirgenmiş uzunluk” biçiminde
açıkladı. 1826'da yayımladığı makalelerde, Ohm’un bu yasaya tümüyle deneysel yoldan vardığı
görülür.
Ohm'un bulduğu ve bugün Ohm Kanunu olarak bilinen,
üç değişkenli formül, tüm elektrik devrelerinin temelini oluşturmaktadır. Bu buluşundan sonra bir
elektrik devresinde elektromotor gücünün dağılımını keşfetti. Direnç, elektromotor kuvveti ve akım
şidddeti arasındaki bağlantıyı buldu.
1830'da A.C. Becquerel’in çalışmalarından habersiz olarak pillerdeki kutuplama olayını açıkladı.
1843'te insan kulağının çeşitli titreşimler arasında, sinüsoidal titreşimleri ayırt ederek
algılayabileceğini ispatladı. Ayrıca canavar düdüklerinin teorisini kurdu.
1854 yılında ölen fizikçinin yaşamı sırasında bilime yaptığı katkılarından dolayı, yaşarken takdir
görmese de, ölümünden yaklaşık otuz yıl sonra adı direnç birimine verilerek onurlandırıldı.
Gustav Robert Kirchhoff d.12 mart 1824 Köningsberg, Prusya (şimdiki KaliningradRusya) – ö. 17 Ekim 1887 Schöneberg, Berlin
1845 yılında ünlü Kirchhoff yasalarını ortaya koydu. Kirchhoff yasaları elektriksel akımın , voltajın ,
direncin hesaplanmasında kullanılan temel yasalardır. Bu yasayı bulmakla birlikte Ohm’un araştırıp
bulduğu yöntemi biraz daha genişletmiştir.
Kirchhoff akım yasasına göre; bir düğüme giren akımların toplamıyla düğümden çıkan akımların
toplamı birbirine eşittir. Kirchhoff gerilim yasasına göre ise; bir çevredeki potansiyel kaynakları
potansiyel düşmelere ya da dirençlerin potansiyel toplamlarına eşittir.
Gustav Kirchhoff, Ohm yasalarını uygulayarak genelleştirilmiş matematiksel sonuca varmak ister ama
sonuçları farklı olduğunu saptar.
1847 yılında Königsberg üniversitesinden mezun olur. 1848 yılından 1850 yılına kadar Berlin
üniversitesinde para almaksızın eğitim verir ve Berlin’deki çalışmalarında elektrik akımını ve
elektrostatiğin doğruluğunu bir daha kanıtlar. Elastik levhanın bozulmasıyla ilgili problemleri
araştırarak çözümüne ulaştırır. Bu teorinin formülleşmesinde Germain ve Poisson ile birlikte çalıştı.
1857 yılında, Kirchhoff ve Weber ikisi de hızın telin cinsine bağlı olduğu ve ışık hızına hemen-hemen
yakın olduğunu buldular.
Siyah nesne radyasyonu araştırmasından doğan kuantum (quantum) teorisini ortaya attı.
Gustav Kirchhoff’un fizik dünyasına en çok ün kazandıran katkısı spektroskop dalındadır. Robert
Bunsen işbirliğiyle spektroskop’u buldular. Bu icat yeni elementlerin keşfinin hızını arttırdı ve merak
uyandırdı. İlk elli element bu zaman diliminde keşfedildi. Kirchhoff , elementlerin saf halini deneyerek
araştırarak 1859’da her bir elementin spektrumunun birbirine eşit olmadığı sonucuna vardı.
Radyasyon yasasını açıklayarak ,verilen atom ya da molekülün verme ve emme frekansının aynı
olduğu savını ortaya koydu. 1861’de Kirchhoff ve Bunsen güneşin spektrumunu incelemeye alarak
güneş atmosferindeki yeni kimyasal elementlerin keşfine soyundular. Araştırmaları sonucu iki yeni
kimyasal elementi , sezyum ve rubidyumu buldular. Kirchhoff , güneş spektrumunda siyah çizgileri
anlatan en iyi bilim adamıydı. Bu siyah çizgilerin ise güneş atmosferinden gazdan geçen ışık dalga
boyu parçacığın emilmesiydi. Bu çalışma astronomide yeni araştırma alanları açtı.
Kirchhoff'un akım yasası
Bu yasa aynı zamanda birinci yasa ve düğüm yasası olarak da adlandırılır. Bu yasaya göre herhangi bir
düğüm noktasına gelen akımların toplamı, çıkan akımların toplamına eşittir.
Düğüm noktasına giren akımları, i2 ve i3, düğüm noktasından çıkan akımlar i1 ve i4. Buna göre i1 + i4
=i2 + i3
Daha teknik anlamda Kirchhoff akım yasası, Ampere yasasının diverjansı ve Gauss yasasının
birleştirilmesiyle şu şekilde elde edilir:
Bu yasa, yük korunumunun ifadesidir. Herhangi bir noktaya ne kadar akım girerse, o kadar da terk
etmek zorundadır.
Kirchhoff'un gerilim yasası
Kapalı bir göz (çevre, loop, ilmek) içerisindeki toplam gerilim düşümü sıfırdır. Ya da kapalı bir çevrede
harcanan gerilimlerin toplamı, sağlanan gerilimlerin toplamına eşittir.
Joseph Henry (d. 17 Aralık 1797 - ö. 13 Mayıs 1878) ABD'li bilim adamı. Elektromıknatısları
yaparken, öz indüktansın elektromanyetik fenomenini keşfetti. Ayrıca Faraday’dan bağımsız olarak
karşılıklı indüktansı da keşfetti, fakat sonuçlarını ilk yayınlayan Faraday idi. Elektromanyetik
konusundaki çalışmaları elektrikli telgrafın bulunmasında temel oluşturdu.
1826 yılında Albany Akademisine matematik ve doğa felsefesi profesörü olarak atandı.
Elektromanyetik ile ilgili çalışmalara başladı. William Sturgeon’un elektromıknatıs modelini
geliştirerek, bir demir parçasının üstüne sıkı sarılmış ve izole edilmiş tel kullanarak çok daha güçlü bir
elektromıknatıs elde etmiştir. Bu mıknatıs zamanının en güçlü elektromıknatısı olmuştur. Ayrıca iki
elektrotlu bir pile bağlanmış bir elektromıknatıs yaparken, telin birbirine paralel birkaç sarımlı halde
olmasının en iyisi olduğunu, birden fazla pil olması durumunda ise uzun ve tek sarımlı olmasının en
iyisi olduğunu göstermiştir.
Henry yine de henüz maksimum etkinin elde edilemediğini ekledi. Devrenin artan direnci nedeniyle
telin belli uzunluklarda devirleri artırdığında manyetik gücün azaldığını gördü. Bataryanın manyetik
gücünü artırmanın yollarını araştırmak için incelemesinin ikinci kısmına başladı. Manyetik güç elde
etmede optimal şekli bulmak için, metal çubuk etrafında uzun bir halka yerine daha kısa ve daha fazla
sarımda halka oluşturdu. Henry iki metot test etti. Önce devrenin direncini azaltmak için halkaları
paralel bir sekilde bağladı ki bu daha büyük demirin etrafında oluşan elektrik akımının daha yüksek
bir değere çıkmasına sebep oldu bunun dışında gerilim ya da elektriği kuvvetini arttırmak için
birbirine seri halde bağlı batarya kullandı ve halkaları birbirine seri bağladı.
1831'de hareket için elektromanyetiği kullanan ilk makineyi yarattı. Bu modern dc motorların en ilkel
haliydi.
Henry ayrıca öz indüktansın özelliklerini kesfetti. Fakat aynı dönemde Michael Faraday çok hızlı bir
şekilde davranıp çalışmalarını yayınlayarak bir adım öne geçti.
Samuel Morse ’la Gale aracılığı ile iletişim kurdu ve ona telgrafını geliştirmekte yardım etti.
Elektromanyetikte indüktans birimi. Uluslar arası MKS (SI) birimdir ve Amerikalı bilim insanı Joseph
Henry (1797-1878) adına izafe edilmiştir. Birimin orijinal hali henry olup Türkiye'de telaffuz kolaylığı
açısından henri olarak söylenmektedir. Birim küçük harfle yazılmakta, ancak H şeklindeki kısaltması
büyük harfle yapılmaktadır.Ast katı ve üst katı açısından diğer birimlerin tabi olduğu kurallara tabidir.
Uygulamada, özellikle ast katları kullanılmaktadır. (mH, yani milihenri ile µH, yani mikrohenri)
İndüktansın boyutu
şeklinde verilir.
Şayet bir indüktör içindeki akım 1 saniye içinde 1 amper değişiyor ve bu değişiklik 1 voltluk gerilime
yol açıyorsa, henri biriminin SI temel birimler cinsinden karşılığı karşılığı
Ewald Jürgen Georg von Kleist, Alman bilim insanı.
Haziran 1700 - 10 Aralık 1748 tarihleri arasında yaşamış olan Ewald von Kleist, din görevlisi ve mucitti.
1720'li yıllarda Leyden Üniversitesi'nde öğrenciyken elektriğe ilgi duymaya başladığı
düşünülmektedir. Ardından Prusya'daki Kammin Katedrali'nde başrahiplik görevlerinde bulundu ve
Leyden Şişesi'nin mucitlerinden biri oldu. Kendisinin bu buluşundan bir yıl sonra bağımsız olarak
Pieter van Musschenbroek isimli bilim insanı da Kleist'in buluşarını destekleyici sonuçlara ulaştı. Bu iki
bilim insanı günümüzdeki kondansatörlerin ilk adımlarını atan kişilerdir. Ancak günümüzde Pieter van
Musschenbroek'un Leyden Şişesi hakkında daha derin bilgiye sahip olduğu düşünülmektedir.
Pieter (Petrus) van Musschenbroek (14 Mart 1692 - 19 Eylül 1761) Hollandalı
bilim insanı.
Musschenbroek , Leyden Üniversitesi'nde tıp okudu, daha sonra elektrostatik ilgisini çekti.
Leyden Şişesi
Elektrik tarihinde adı geçen aygıtlardan biri Leyden şişesidir. 18. yüzyılın en gözde buluşlarından biri
olan Leyden şişesinin mucidi Alman deneycisi E.G. von Kleist olmakla beraber, aynı buluşu bir yıl
sonra, yani 1746 yılında Kleist'dan bağımsız olarak Leyden (Hollanda'nın bir kenti) Üniversitesi
profesörlerinden Pieter van Musschenbroek'un da yapması ile buluş tarihine Leyden şişesi olarak
geçmiştir.
Leyden şişesi içine metal bir çubuk batırılmış, yarısına kadar su veya cıva gibi bir sıvı ile dolu bir cam
şişeden oluşmaktadır. Dielektrik ortamını cam şişenin oluşturduğu bu tarihteki ilk bilinçli olarak
yapılmış sığaç, elektriğin depolanarak çeşitli deneylerde bir kaynak olarak kullanılabilmesini
sağlamaktaydı. Leyden şişesi de kısa bir sürede aynen von Guericke'nin elektrik makinası gibi
Avrupa'da günün konusu haline geldi. Şişedeki metal çubuğa el değdirilerek çarpılma olayı sarayların
eğlence konusunu ve meydanlarda gösteri yapan birçok açıkgözün geçim kaynağını oluşturdu. Leyden
şişeleri kimyasal doğru akım bataryasının bulunuşuna dek her türlü elektriksel deneyde gerilim
kaynağı olarak kullanıldı.
Elektrik konusunun gelişmesi 18. yüzyılda statik (durgun) elektriğin incelenmesiyle başlamıştır.[2]
Statik elektriğin bir ip boyunca iletilebilmesi, elektrik yükünün temasla paylaşılabilmesi ve
depolanabilmesi özellikleri araştırmacı bilim adamları tarafından keşfedilmeye başlanmıştı. 1745
yılında Ewald Georg von Kleist elektriği küçük metal bir şişede depolamayı başarmıştı. Ancak
kondansatörün asıl gelişmesi, Leiden'de elektrik üzerinde deneyler yapan Pieter van
Musschenbroek'in çalışmaları sonucu gerçekleşmişti.[3]
Pieter van Musschenbroek
Musschenbroek bir rastlantı sonucu Kleist'in çalışmalarını doğrular nitelikte sonuçlara erişti.
Musschenbroek içi ve dışı metalle kaplı cam bir şişe tasarladı. Şişenin bir kısmı suyla doldurulmuş ve
ağzı hava - sıvı geçirmeyecek şekilde mantarla tıkanmıştı. Mantarın ortasından geçen iletken, bir ucu
şişenin dışında bir ucu suyun içinde olacak şekilde yerleştirilmişti. İletkene statik elektrik üretici temas
ettiğinde Leiden şişesi yük depolamakta, elektriği ileten başka bir malzeme temas ettiğinde
boşalmaktaydı.[4] Bu şişeler aynı zamanda ilk kondansatörlerdi.[2] Bu nedenle, şu anda Farad olan
kapasite birimi ilk zamanlarda jar (şişe) olarak kabul edilmişti. Bu birim bugün 1 nF kapasiteye tekabül
eder.
Denemeler sonucunda metal kaplamalar arasındaki cam inceldikçe yayılan kıvılcımın büyüdüğü
gözlendi. Leyden şişesinde depolanan yük büyük değerler alabiliyordu ve birbirine tellerle bağlanmış
şişelerden boşalan elektriğin hayvanları öldürebileceği gözlenmişti.[2] Bu ilginç alet Ewald Jürgen
Georg von Kleist'ın keşfi, Pieter van Musschenbroek'in geliştirmesiyle ortaya çıkmıştır. Amerikalı
devlet ve bilimadamı Benjamin Franklin, cam yalıtkanın Leyden şişesinden farklı olarak oval değil
düzlemsel olmasının aynı işlevi gördüğünü bulmuş, Franklin'in düzlemsel cam yalıtkanlı
kondansatörüne Franklin Düzlemleri adı verilmiştir.[4] Ardından Alessandro Volta ve Nikola Tesla gibi
birçok bilim adamı tarafından incelenen kondansatör geliştirilerek günümüzdeki şeklini almıştır.
Kondansatörler ismini, İtalyanca condensatore kelimesinden alır. Kapasite birimi ise jar'dan sonra,
İngiliz bilim adamı Michael Faraday'ın isminden hareketle Farad seçilmiştir.
Benjamin Franklin (17 Ocak 1706, Boston - 17 Nisan 1790[1]), Philadelphia; ABD'li
yayımcı, yazar, mucit, felsefeci, bilim adamı, siyasetçi ve diplomattır
Franklin, 1736'da Philadelphia meclis sekreteri oldu ve siyasete atıldı. 1750'de Pensilvanya meclisine
seçildi, arazi vergisine karşı olan büyük ailelerle mücadele etti. İngiliz Amerika'sı postalarının genel
müdürlüğüne getirildi. Posta servisinde çeşitli düzenlemeler yaptı. Özellikle elektrik olaylarıyla ilgili
araştırmalar yapan Franklin, elektrik yüklerindeki artı ve eksi uçlarını keşfetti ve elektrik yükünün
korunumu ilkesini ortaya attı. Fırtınalı bir havada uçurtma uçurarak gerçekleştirdiği deneyi sonunda
şimşeğin elektriksel bir olay olduğunu keşfetti[2]. Elektrikten etkilenmeleri sebebiyle kendisinin
kurtulmasına rağmen iki yardımcısının öldüğü bu deneyden yola çıkarak paratoner'i keşfetti, güneş
ışığından daha fazla yararlanmak için saat uygulamasını başlattı.
Franklin'in birçok buluşları oldu. Bunlar; yıldırımsavar (paratoner), Cam Armonica, Franklin sobası,
bifokal gözlüktü.
Franklin enerjilerin pozitif ve negatif olarak ikiye ayrıldığını farketti.[4] Ayrıca yıldırımın elektrikten
oluştuğunu keşfetti[2].Franklin elektrikle ilgili deneylerinden dolayı yıldırımsavarı buldu
Nikola Tesla ( Sırp Kiril: Никола Тесла, 10 Temmuz 1856, Smiljan (Gospić) – 7 Ocak 1943,
New York), Sırp kökenli Amerikalı mucit, fizikçi ve elektrofizik uzmanı.
Aslında dünyadaki bilim ve teknoloji yapısını tam anlamıyla 'kökünden' değiştirebilecek birçok
'kullanılan ve kullanılmayan' deneye/buluşa da imza atmıştır. Özellikle 'elektriğin kablosuz
taşınabilmesi' gibi bir buluşu ve bunu kanıtlaması onun ne kadar benzersiz bir mucit olduğunu açıklar.
Thomas Edison ile arasında amansız bir bilimsel mücadele geçmiştir. Elektrik üzerine yaptığı sayısız
deneyler ve buluşlar vardır. 7 Ocak 1943 itibarıyla, yirmi altı ülkede kendisine ait üç yüze yakın
patenti bulunmaktaydı. New York'da ve çoğu eyalette 10 Temmuz, Tesla Günü olarak kutlanır
Nikola Tesla'ya göre bu doğru akım uygulanan doğru sistem değildir. Hem jeneratör (üreteç) hem de
motordaki komütatörü ortadan kaldırmak ve alternatif akımı tüm sistemde kullanmak daha akla
uygun gelmekteydi. Fakat hiç kimse alternatif akımda çalışabilen bir motoru oluşturmamıştı ve Nikola
Tesla bu sorunu çok düşündü. 1882'nin Şubat ayında, Budapeşte'nin bir parkında Szigetti adında bir
sınıf arkadaşı tüm elektrik endüstrisinde devrim yapacak olan "dönen manyetik alan"ı bulmuştu.
Dönen elemana bağlantı gereği olmayacaktı. Komütatör yoktu artık.
Daha sonradan tüm alternatif akım elektrik sistemlerini tasarladı. Alternatörler, elektrik enerjisinin
ekonomik iletimi ve dağıtımı için gerilim yükseltici ve alçaltıcı transformatörler ve mekanik güç
sağlamak için alternatif akım motorları. Dünyanın her tarafında harcanıp giden su gücünün
bolluğundan esinlenip, gerekli olan yerlere enerji dağıtabilen hidroelektrik santralleriyle bu büyük
gücün elde edilmesini tasarladı. Nikola Tesla, araştırmalarında yüksek gerilim ve yüksek frekansın
bilinmeyen alanlarına daha çok yer verdi. Yüksek frekans cihazlarını kullanırken, bir elini daima
cebinde tutardı. Bütün laboratuvar asistanlarına bu ön tedbiri almalarında ısrar ederdi ve bu kural,
bugüne kadar daima gerilim bakımından tehlikeli cihaz etrafındaki uyanık araştırıcılar tarafından da
uygulanmaktadır. O zaman yararlanılmamış olmasına rağmen, Nikola Tesla'nın yüksek frekans ve
yüksek gerilim alanındaki keşifleri, modern elektroniğin yolunu açtı. Bir yüksek frekans
transformatörü ile (Nikola Tesla Bobinleri - Nikola Tesla Coils) çıplak elinde tuttuğu gazlı tüpü yakacak
şekilde vücudundan, zarar vermeden, yüksek gerilimli akım geçiriyordu. O günlerde Nikola Tesla,
aslında neon tüpünün ve flüoresan tüpünün aydınlatmasını gösteriyordu.
Bazen, frekans aralığının alt ve üst kısımlarında yaptığı denemeler, Nikola Tesla'yı keşfedilmemiş
bölgelere yöneltti. Mekanik ve fiziksel titreşimlerle çalışırken, Houston Caddesi'ndeki yeni
laboratuvarının etrafında hakiki bir depreme neden oldu. Binanın doğal rezonans frekansına yaklaşan,
Nikola Tesla'nın mekanik osilatörü, eski binayı sarsarak tehdit etti. Bir blok ileride, polis karakolundaki
eşya esrarengiz bir şekilde dans etmeye başladı. Böylece, Nikola Tesla, rezonans, vibrasyon ve "doğal
7 periyot"a ait matematiksel teorileri ispatladı.[7]
Yüksek gerilim ve yüksek frekanslı elektrik iletimi konusundaki araştırmalar, Nikola Tesla'yı Colorado
Springs yakınlarındaki bir dağın üzerine Dünya'nın en güçlü radyo vericisini kurup çalıştırmaya
yöneltti. 60 metrelik direğin etrafında, 22,5 metre çapında, hava çekirdekli transformatörü yaptı. İç
kısımdaki sekonder 100 sarımlı ve 3 metre çapındaydı. Üreticisi, istasyondan birkaç mil uzaklıkta
bulunan enerjiyi kullanırken, Nikola Tesla ilk insan yapımı şimşeği oluşturdu. Bir direğin tepesindeki 1
metre çaplı bakır küreden, 30 metre uzunluğunda, kulakları sağır eden şimşekler çaktı. 40 km
uzaklıktaki kasabalarda bile bu gök gürültüsünün işitildiği kaydedilmiştir. 100 milyon Volt değerinde
gerilim kullanılıyordu.
İlk denemesinde, vericideki güç jeneratörünü yaktı. Fakat tamir ederek 26 mil uzağa, gücü telsiz ile
iletebilinceye dek deneylerine devam etti. O uzaklıkta, toplam 10 kW'lık 200 tane akkor ampulü
yakmayı başardı. Daha sonra, kendi patentleriyle meşhur olan Fritz Lowenstein, Nikola Tesla'nın
yardımcısı iken bu gösterişli başarıya şahit oldu.
Nikola Tesla Dünya'nın katmanlarından biri olan iyonosferin insanlığın yararına kullanabileceğini
söyleyen ve bunu ispatlayan bilim adamıdır. İyonosfer, 19. yüzyılda keşfedilmiştir, Dünya'nın üzerinde
bulunan üçüncü sıra katmandır ve Nikola Tesla'yı ilgilendiren en önemli özelliği elektrik enerjisinin ve
radyo, ses ve elektro manyetik dalgaların kablosuz olarak çok uzak bir noktadan diğer noktaya
taşımasını sağlamaktadır.
Nikola Tesla, iyonosfer ile ilgili çok fazla araştırma yaparak ilk radyo yayın merkezi ve kablosuz elektrik
taşıma merkezi olan Shoreham, Long Island'da 1901 ile 1905 yılları arasında Wardenclyffe Kulesi'ni
inşa etti.
James Watt (19 Ocak 1736 Greenock - 19 Ağustos 1819 Heathfield) modern buhar
makinesinin geliştiricisi olan İskoç mucit ve mühendistir. Endüstriyel devrimin oluşmasında önemli rol
oynamıştır.
Londra'ya bir seneliğine ölçüm aletleri yapımını öğrenmeye giden Watt, Glasgow'a dönüp bu mesleği
icra etmek istemişti. Fakat 7 sene çıraklık yapma zorunluluğundan, İskoçya'da başka bir ölçüm aletleri
yapımcısı olmamasına rağmen, Demirciler Locası tarafından başvurusu reddedilmiştir.
Watt bu durumdan, kendisine Glasgow Üniversitesi'nde atölye öneren profesörler tarafından
kurtulmuş, fizikçi ve kimyacı olan profesör Joseph Black kendisine hocalık etmiştir. Atölyenin
açılmasından 4 sene sonra Watt buhar gücü üzerinde çalışmaya başlamış daha önce hiç görmemiş
olmasına rağmen bir prototip yapmaya çalışmıştı. 1765'de Thomas Newcomenın yaptığı bir model
üzerinde uğraşarak buhar makinesini çalıştırmayı başardı. Thomas Newcomen buhar makinesini
bulan kişidir James Watt ise sadece onu sanayi'de kullanılacak biçime çevirmiştir.
Tam kapsamlı bir buhar makinesi geliştirmeye çalışan Watt'a Carron Demir İşleri şirketinin kurucusu
Joh Roebuck maddi olarak destek olmuştur. Hemen başarılı olmayan tasarım maddi sıkıntıya düşünce
Watt 8 sene anketçilik yapmıştır. Roebuck iflas edince, Matthew Boulton patent haklarını satın almış
ve Watt ile 25 yıl sürecek başarılı bir ortaklığa imza atmıştır.
Birmingham Merkez Kütüphanesi önündeki Watt'a ait heykel
Sonunda 1776'da başarı ile üretilen buhar makineleri ticarî olarak satılmaya başlamış ve çoğunlukla
madenlerden suyu pompalamak için talep edilmiştir. Geniş kullanımı, Boulton'un önerisi ile ileri-geri
hareketin Watt tarafından dönüş hareketine çevrilmesiyle başlamıştır. Sonraki 6 yıl içinde tasarımda
çeşitli iyileştirmelerde bulunan Watt, gücü kontrol etmek için valf ve buhar basınç göstergesi
eklemiştir. Bu gelişmeler ile Heathfield'in buhar makinesinden 5 kat daha verimli bir makine ortaya
çıkmıştır.
1794'te Boulton ve Watts şirketini kuran ortaklar, sadece buhar makinesi üretmeye yöneldiler.
1824'te şirket 1164 buhar makinesi üretmişti. Boulton başarılı bir iş adamı olduğunu kanıtladı ve her
ikisi de zengin oldular.
1800'de patent ve ortaklık sonra erince Watt emekliliğe çekilmiş; şirketi oğullarına devir
etmişlerlerdir. Emekliliğinde değişik icatlara devam eden Watt, teleskop ile mesafe ölçümü, mektup
kopyalama cihazı, yağ lâmbasında iyileştirmeler, buhar merdanesi ve heykel kopyalama cihazı
geliştirmiştir.
Heinrich Rudolf Hertz (22 Şubat 1857, Hamburg - 1 Ocak 1894, Bonn), Alman fizikçi.
Berlin Üniversitesi'nde Helmholtz ve Kirchoff'un yönetimi altında fizik çalıştı. 1885'de Karlsruhe
Üniversitesi'nde Fizik Profesörü unvanını aldı. Orada, 1888'de kendisinin en önemli başarısı olan
radyo dalgalarını keşfetti. 1889'da Bonn Üniversitesi'nde fizik profesörü olan Rudolf Clausius'un
yerine geçti. Katot ışınlarının belli metal filmlerden geçişini içeren deneyleri, katot ışınlarının parçacık
olmaktan çok dalga tabiatlı oldukları sonucu doğurdu. Radyo dalgalarının keşfi, oluşumlarının
gösterilmesi ve hızlarının tayini Hertz'in çok sayıdaki başarılarından bazılarıdır. Bir radyo dalgasının
hızının ışık hızı ile aynı olduğunun bulunmasından sonra, Hertz, radyo dalgalarının ışık dalgaları gibi
yansıma, kırılma ve girişim yapabildiklerini gösterdi. Kısa yaşamı boyunca bilime birçok katkı yaptı.
Saniye başına titreşim olarak tanımlanan hertz, onun ismi ile anılmaktadır. Yapmış olduğu deneylerde
laboratuvarlarının bir tarafındaki elektrik kıvılcımının yaymış olduğu manyetik dalganın bir tel halka
tarafından hissedildiğini gözlemledi. Elektromanyetik ışımının başka bir türü olan radyo dalgalarının
varlığını kanıtladı. Işığın toplanıp yansıtıldığı gibi radyo dalgalarının da aynı şekilde işlev gördüğünü
gösterdi. Hertz'in yapmış olduğu çalışmalar, Maxwell'in daha önce ortaya attığı, elektromanyetik
dalgaların elektrik dalgalarıyla aynı davranışları gösterdiği biçimdeki kuramını kanıtlamış oldu.
Download