ÇEVRE KiRLiLiGiNiN VERGiLENDiRiLMESi:iLKELER

advertisement
EKONOMiK YAKLAŞlM
303
ÇEVRE KiRLiLiGiNiN
VERGiLENDiRiLMESi:iLKELER,
UYGULAMALARI VE TÜRKiYE
AÇlSlNDAN GENEL
DEÖERLENDiRME
Harun TANRIVERMiS*
*
,
GİRİŞ
kirliliği, insanların
doğal
Çvre
yapay olarak
dengeye
yaptığı aşırı müdahaleler ve yoğun ekonomik faaliyetler sonucu oluşmaktadır. Plansız
şehirleşme, sanayileşme, yoğun turizm ve tarımsal kalkınma hedefleri, çevre duyarlılığının
yeterince gelişmemiş olması, daha fazla üretme ve tüketme eğilimleri, çevreye duyarsız
yöntemlerle üretimin yapılması vb. nedenler kirliliğin boyutunu arttırmaktadır. Kirliliğin
olumsuz etkilerini azahabilecek yeterli önlemler alınamadığında, toprak, su ve hava gibi
ortamların kaliter.i bozulmakta ve sonuçta bütün ekonomik faaliyetlerin temel yürütücüsü ve
çevresinin ürünü olan insanların yaşamı ve besin güvenliği de tehlikeye düşmektedir.
Kirlilik insan yaşamının kalitesini olumsuz etkilemektedir. Çünkü insan yaşamının kalitesi,
ekonomik faaliyetlerin düzeyi ve çevre değerleri ile çok yakından ilişkilidir.
İnsanların :raşamı ve faaliyetlerinin çevre üzerinde önemli etkileri vardır. Ekonomik
sistem ve çevre kalitesi birbiri ile çok yakından ilişkilidir. Bu karmaşık sistemde, çevrenin
sağladığı kaynaklar ve enerji ekonomik sistemin sürekliliğini ve büyiimesini sağlarken, mal
* Gazi Üniversitesi I.I.B.F. Iktisat Bölümü Öğretim Üyesi ve Ekonomik Yaklaşım Dergisi'nin
Editörü çok değerli bilim adamı, araştırıcı ve aile dostumuz Sayın Yrd. Doç.Dr. Levent
SANIN'in beklenmedik bir zamanda ve henüz çok erken bir dönemde aramızdan ayrılması
hepimizi çok üzdü. Bilim adamları her zaman bıraktıkları eserleri ile yaşar ve gelecek
kuşaklara yol gösterici olarak görev yaparlar. Sayın Yrd.Doç.Dr.L.SANIN, fikir ve eylemleri
ile geleceğin rasyonel aydınının tipini sergiliyordu. Bu çalışma, Sayın
Yrd.Doç.Dr.L.SANIN'in aziz hatırasını yaşatmak ve onun bilimsel anlayışını devam ettirmek
yönündeki istemimin bir simgesi olarak hazırlanmış olup, rahmetli Sanin'e ithat olunmuştur.
Ruhun şad olsun Levent Ağabey.
** Dr., Ankara Üniversitesi, Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü
Ekonomik Yaklaş1m, Cilt 8, Sayt27,
Kış
1997
r
304
Harun TANRlVERMiŞ
ve hizmetlerin üretimi ve tüketimi sonucu oluşan maddeler ve enerji, çevre kalitesinde
değişime neden olmaktadır. Çevre, üretim sonucunda oluşan atıklar için de bir depo görevi
yapmaktadır. Bu süreç doğal ve mimari estetiği değiştirerek, yaşamı bütünüyle
etkilemektedir. Mal veya hizmet üretmek için, doğal kaynaklar kuJ:anılmakta ve bunlar
sürekli ve yoğun kullanım la yıpratılmaktadır. Doğal kaynak stoklarındaki azalma, ekonomik
sistemin sürekliliğini ve büyümesini sınırlayabilmekledir (Nicolletti, 1994:1-2).
Özellikle II. Dünya Savaşından sonra savaştan etkilenen toplumlarda hızlı ekonomik
büyüme ve refah artışının sağlanması temel hedef olmuştur. Gelişmekte olan ülkelerin en
önemli hedefleri, yoksulluğu ortadan kaldırmak ve refah seviyesini yükseltmek için hızlı
ekonomik büyümenin sağlanmasıdır. Ancak doğal kaynakların kullanımı, çevre olgusundan
bağımsız olarak değerlendirildiğinde, uzun dönemde bu ülkelerin ekonomik büyümeleri
tehlikeye düşebilmektedir. Hızlı ekonomik büyüme ve dolayısıyla endüstrileşme, çevresel
kaynakların aşırı tüketilmesi ve kirliliğin giderek daha fazla hissedilmesine neden olmuştur.
Dünyada 1970'li yıllardan itibaren bu konu sürekli tartışılmış ve geleceğe yönelik
planlamalarda çevre korumaya önem verilmesi ilke olarak benimsenmiştir. Bu tarihlerden
önce çevre, ekonomistlerce, insan gereksinimlerine oranla bol miktarda bulunması ve
kullanılmasının herhangi bir fedakarlık gerektirmemesi nedeniyle bir çeşit serbest mal
olarak değerlendirilmiştir. Günümüzde çevre kaynakları birçok yerde giderek kıtlaşan, arzı
talebinden az olan bir mal veya ekonomik bir mal ve ayrıca kirlilik ve neden olduğu zararlar
da evrensel bir sorun haline gelmiştir (Tanrıvermiş, 1996:20).
Kirlilik insanlarca algılansın veya algılanmasın mutlaka bazı zarariara neden olabilir.
Ekonomik açıdan önemli olan kirlilik zararının ne kadar olduğu ve nasıl önleneceğidir.
Kirlilik, başkalarının faaliyetleri sonucu oluşan, istenmeyen ve zarara neden olan değişmeler
olduğuna göre, negatif dışsallık olarak adlandırılabilir. Karşılığı ödenıneden başkalarına
maliyet yüklendiğinde ya da karşılığı alınmadan başkalarına fayda sağlandığında, bu tür
dışsallık sorunu oluşmaktadır. Kısaca negatif dışsallık veya dış eksi ekonomiler, ekonomik
birimlerce bedeli ödenıneden sağlanan avantajlar veya dezavantajlardır (Tanrıvermiş,
1996:21). Diğer bir ifade ile negatif dışsallık; endüstriyel, rekreasyonel ve kentsel
kalabalıklaşma, hava, su, toprak, gürültü ve koku gibi kirleticilerin neden olduğu kaynak
yıpranmalarını içerir (Kula, 1994:1 78). Buna göre negatif dışsallığın oluşabilmesi için; (i)
faaliyeti nedeniyle bir ekonomik birimin başka bir birimin refahında bir kayba (zarara)
neden olması ve (ii) bu refah kaybının lazmin edilmemiş olması gerekir. Dışsal maliyetin
oluşması için bu iki koşulun birlikte sağlanması gerekmektedir. Refah kaybı buna neden
olan ekonomik birim ve/veya birimlerce tazmin ediliyorsa, dışsal etki içselleştirilmiş
olacaktır (Pearce and Tumer, 1990:61-62).
Neo-klasik ekonomiye göre, çevre sorunları piyasa sistemi içinde bir hata olarak
görülmektedir. Buna göre atıklar; hava, su ve toprağa serbestçe deşarj edilmekte ve oluşan
kirlilik zararlarını toplum ödemektedir. Ekonomistler, ·kirliliğin nedeninin fiyat
EKONOMiK YAKLAŞlM
305
mekanizmasının
toplumun kaynaklarının birçağuna uygulanamaması olduğunu
belirtmektedir. Çevre kalitesindeki bozulmaların esas nedeni, kıt çevresel kaynaklar için
uygun bir pazar fiyatının bulunmamasıdır (Oates, 1988:5). Toplumun ortak malı olan su,
toprak, hava, doğal çevre ve peyzaj üretim sürecinde kullanılan diğer girdiler gibi
tüketilmekte veya kirletilmektedir. Buna karşın klasik ekonomik analizlerde kirliliğin neden
olduğu maliyetler.~ yer verilmemektedir. Bunun nedeni de, çevrenin kimsenin malı olarak
görülmemesi veya toplumun ortak malı olmasıdır. Çevresel kaynakların bu özelliğinden
dolayı, kirlenmenin bedelini gerekli önlemler alınmadan kirletene ödetmek de olası değildir
(Taş, 1989: 13). Kirliliğin neden olduğu dışsal maliyetler veya zararları, fiyatlar yoluyla aynı
mal piyasasına or::ında yansıtmak da kolay olmamaktadır. Kıt çevresel kaynakların uygun bir
fiyatının olmaması, onların aşırı kullanımına yol açar. Bu nedenle pazar fiyatları gerçek
sosyal maliyeti yansıtmayabilir, kirlenme buna klasik örnektir. Bu, piyasa hatası olarak ifade
edilir. Örneğin, bir çimento fabrikası çevreye kirletici maddeleri yayarak kıt kaynağı -temiz
havayı- kullanmaktadır. Bu kuruluş, dışsal maliyetlerini kirli hava ile yaşamak zorunda
kalan kimselere yüklemektedir. Bu sorunun politik bir yönü bulunduğu da kabul
edilmektedir (Oates, 1988:6). Buna göre çevreyi kirleten birim, başka kişi veya kurumları
etkilemekte, ama bu etki piyasa ekonomisi araçları ile gerekli düzenlemeler yapılmadan
giderilememektedir. Özellikle negatif dışsallık söz konusu ise, piyasa ekonomisi kuralları bu
sonuçların giderilmesinde yeterli olmadığından, zararın sonuçlarına tüm toplum katlanır.
Diğer bir ifade ile klasik ekonomi, dışsallıkları hiç hesaba katmayan bir modele
dayanmaktadır (Keleş ve Hamamcı, 1993:133).
Kirliliğin
esas nedeni, doğal kaynakların sahipleri ve kullanıcılarının bu kaynakların
faydaları veya gerçek maliyetleri ile ilgili ekonomik değerlendirmeleri yapmamalarıdır.
Çevresel mallarır, piyasasının oluşmamış olması, bu kaynakların faydalarının belirlenmesi
ve mal ve hizmetlerin maliyetlerine yansıtılmasını engeliernektedir. Bu nedenlerle doğal
kaynakların korunması ve gelecek kuşaklara mümkün olduğunca kaliteli bir çevrenin
bırakılınasına yönelik politikaların başarılı olarak uygulanabilmesi için vergiler, harçlar,
sübvansiyonlar, pazarlanabilir kirletici izinleri ve depozito ücretleri gibi ekonomik araçların
teşvik edici özelliklerinden yararlanılması gerekmektedir. Yenilenemeyen doğal
kaynakların stokunun hızla azalması ve yenilenebilen kaynakların ise, yoğun bir biçimde
tahrip edilmesi sürecinin olumsuz etkilerini azaltmak için geliştirilen sürdürülebilir
kalkınma felsefesinin başarılı olarak uygulanabilmesi için "kirleten öder" veya "kullanan
öder" ilkeleri gdiştirilmiş ve bunlar birçok gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde
benimsenmiştir. Bu süreç, çevre değerlerinin bozulmadan korunmasını esas alan eğilimlerin
ortaya çıkmasını sağlamıştır. Kirleten öder ilkesinin bir gereği olarak günümüzde OECD
ü1kelerinde özel ve kamu kesimlerince ölçümler yapılmakta ve kirliliği önlemeye yönelik
girişimiere mali yardımlar ve kolaylıklar sağlanmaktadır. Böylece önceden görme ve
önleme stratejisi, tepki ve tedavi anlayışının yerini almış olmaktadır.
306
Harun TAIVRIVERMiŞ
Ekonomistler yıllarca çevre vergilerini tartışmışlardır'. Ekonomik açıdan bu vergiler,
piyasa hatalarının, ekonomik gelişme farklılıklarının ve gelir dağılımındaki adaletsizliklerin
giderilmesine hizmet etmektedir. Bununla birlikte ekonomistler politik alanda henüz
yeterince taraftar bulamamışlardır. Yasa koyucu ve karar organları, bu yaklaşım yerine
geleneksel emir komuta önlemleri olan yasaklama, standartlar ve denetim mekanizmaları
gibi araçları tercih etmektedir. Halbuki yapılan araştırmalar, geleneksel emir komuta
önlemleri ile kirliliğin kontrolünün ekonomik araçlara oranla daha yüksek olduğunu ortaya
koymuştur (Oates, 1988:7, Tolba et al, 1994:231). Geçen 15-20 yıl içinde Avrupa Birliği
(AB) ve ABD'de çevre vergileri ile ilgili yoğun yasal düzenlemeler yapılmıştır ve bunlar
büyük ölçüde uygulanmaktadır. Hükümetlerin piyasa mekanizmasına dayanan araçları,
ulusal ve uluslararası çevre politikalarının yürütülmesinde kullanmaları ve kirleten öder
ilkesini, bu politikaların esası olarak kabul etmeleri gerekmektedir.
Kirliliğin
vergilendirilmesinin teoride 1950'lı ve 1960'lı yıllarda tartışılmış olmasına
karşın, uygulanması oldukça yeni sayılabilir. Bu alandaki uygulamalar daha çok gelişmiş
ülkelerde yapılmaktadır. Bu konunun teorik yönleri, isimleri kaynakçada belirtilen bilim
adamları tarafından incelenmiştir ve özellikle OECD ülkelerinde kullanımı hızla
gelişmektedir. Ülkemizde kirlilik zararlarının azaltılabilmesi veya önlenebilmesi için geniş
kapsamlı kirlilik vergilendirme yöntemlerinin altyapısının oluşturulmasına gereksinim
bulunmaktadır. Bu çalışmada öncelikle çevre yönetiminin ekonomik araçlan kısaca
incelenmiş ve bu kapsamda vergilerin çeşitli ülkelerdeki uygulamaları ile Türkiye' deki
.mevcut durum ve geliş tirilebilme olanakları tartışılmıştır.
/. ÇEVRE YÖNETIMININ ARAÇLARI VE BU KAPSAMDA
VERGILER
Ekonomik büyüme ve GSMH artışı, özellikle politik alanda bir gelişmişlik göstergesi
olarak hala kullanılmaktadır. Bunun için mal ve hizmetlerin tüketiminin artması veya ortak
özelliği tüketici olan ulusun artan miktarda mal ve hizmet tüketmesi gerekir. Bütün
ülkelerde kullanılan ekonomik büyüme modelinin gerektirdiği biçimde, giderek artması
istenilen mal ve hizmetlerin tüketimi, dünya kaynaklarının ve özellikle de malların artan
. miktarda üretimi için gerekli olan hammadde ve enerjinin artan oranda kullanılmasını
gerektirecektir. Gereksinimleri mevcut talebe göre belirleyen büyüme ekonomisi modeli,
gereksinim yerine daha çok istekleri kullanmaktadır. Burada en önemli sorun, kaynakların
kalkınma ve sanayileşme ile tüketilmesi ve kirJetilmesi ve hızla artan nüfusun çevresel
kaynakları bütünüyle tahrip etmesidir. Günümüzde çevre üzerindeki baskılar ve aşırı
kullanımlar, bazı doğal kaynakların tükenınesi veya üretim masraflarının oransal artışına
neden olmuştur (Demir, 1988:21). Bu durum uluslararası ekonomik ilişkileri de
etkileyebilecektir.
EKONOMİK YAKLAŞlM
307
Çevreyi kirletenler bunun maliyetini çevredeki öteki birimlere yansıtır. Çünkü çevreyi
kirletmemek, kirietene bir maliyet yükleyecektir. Bu nedenle çevreyi kirletenler, bu
maliyetten kaçınmak amacıyla kirletmeye devam eder. Kirleticiler sadece işletmeler
değildir. Bireyler ve devletde ekonomik yaşamda birer kirleticidir (Pearce and Turner,
1990:67-68). Bütün ekonomik faaliyetlerin çevre üzerine az veya çok, olumlu veya olumsuz
etkileri vardır. Doğa bu etkilere karşı belirli ölçülerde, yani taşıma kapasitesi aşılıncaya
kadar tepki gösterebilmekte ve ekasistemlerde bir etkileşim olmaktadır. Kirliliğin neden
olduğu zararların maliyetleri toplamı olan çevresel maliyetler, örneğin kirliliğin insan
sağlığında yol açtığı zararlar ve artan tedavi giderleri, tarımsal üretim, su ve orman
ürünlerinde oluşan üretim kayıpları gibidir. Bunlar ölçülebilir nitelikte olup, OECD
ülkelerinde bu tür zararların değeri milli gelir içinde% 3-4 oranında pay almaktadır. Ancak
insan yaşamının değeri, estetik değerlerdeki zararlar, doğal kaynakların tükenmesi, gelecek
kuşaklara devredilen kirlilik yükü gibi parasal olarak ölçülmesi göreli olarak daha zor olan
kayıplar ve hasarlar da gözönüne alındığında, çevresel maliyetler daha yüksek olacaktır.
Kirlilik kontrolü için yapılan harcamaların milli gelir içindeki payı % 1-4 arasındadır.
Bunlar; kamu v1~ özel kesimin kirliliğin kontrolü ve kirlilik zararlanndan korunmak
amacıyla yaptığı yatırım ve tüketim harcamaları ile üretim sırasında yapılan çevre koruma
harcamalarının to_plamıdır. Türkiye'de çevre koruma harcamalarının milli gelir içindeki payı
%1'in bile altındadır (Anonymous, 1991b:378).
Çevre Yönetiminin Araçlan
Çevre yönetimi, insanlar ve diğer canlıların yaşamlarını sürdürmelerine olanak veren
bütün ekolojik sistemlerin, bozulmadan gelecek kuşaklara kullanılabilir bir biçimde
devredilmesine olanak verebilecek planlama, örgütlenme, eşgüdüm, haberleşme ve
denetleme faaliyetlerinin tamamını kapsayan bir kavramdır (Keleş ve
Hamamcı.1993:215;Yaşamış, 1995a:l59). Bu kapsama giren pek çok hedef, politika,
strateji, eylem ve işlevler, bazı yönetsel araçların geliştirilmesini ve uygulamaya
geçirilmesini gerektirmektedir. Çevre koruma araçları çok çeşitli olup, bunun en önemi
nedeni, çıkar gruplarının fazlaca etkili olduğu bu alanın çok yönlü denetim altına
alınabilmesinin sağlanmasıdır (Karaman, 1995: 182). Bu amaçla teknik, teknolojik,
kurumsal, hukuksal ve ekonomik araçlar kullanılabilir. Çevre yönetiminin, yasaklama,
standartlar, para cezaları ve denetim gibi geleneksel araçları ve vergiler, harçlar, depozito
geri ödeme sistemi, pazarlanabilir kirlilik izinleri, sübvansiyonlar ve krediler, piyasa
oluşturma ve sorumluluk sigortaları gibi ekonomik araçları bulunmaktadır.
Kirlenmenin kontrolüne yönelik politika araçlarının çevre kalitesinin korunması ve
iyileştirilmesi yaı.:ında, belirli amaçları da gerçekleştirmesi gerekmektedir. Bu amaçlar şöyle
sıralanabilir: (i) Seçilen araç/araçların yönetim ve uygulama maliyetleri, bunların
kullanılması ile sağlanan toplumsal faydalardan daha düşük olmalı ve ekonomik etkinliği
308
1-larun TANRIVER/\1/iŞ
sağlayabilmelidir.
Toplumsal açıdan en düşük maliyetli olanlar tercih edilmelidir. (ii)
Faaliyetler arasında ayrıma neden olarak ölçek sorunu yaratmamalı ve bu bağlamda bazı
üreticilerin faaliyet alanından çekilmesine neden olmamalıdır. (iii) Seçilen araç/araçların
uygulama maliyeti ve bütün faaliyetlerin yeni düzenlemeye uyumu en düşük maliyet ile
sağlanmalıdır. (iv) Araçların yaratacağı etkiler ve sonuçlar belirgin olmalı veya belirsizlik
faktörü içermemeli, veri gereksinimi mümkün olduğunca az ve teşvik edici olmalı ve politik
yönden de kabul edilebilir olmalıdır (Ertürk, 1996: 122-123; Tumer et al, 1994: 159).
Çevre Politikalannm Yürütülmesinde
Çeşitli Araç/ann
Kullammt
Çevre koruma harcamalarının, fiyatlar, işsizlik, verimlilik ve karlılık üzerinde etkileri
olacaktır. Kirliliğin azaltılması veya önlenmesi ile ilgili faaliyetlerin finansmanına, kullanıcı
ve kirleticilerin katılımının sağlanması gerekmektedir. Vergiler, harçlar, depozito ücretleri
ve diğer yollarla kirletici ve kullanıcılardan toplanan mali kaynakların bir kısmının
kamunun bozulan dengelerinin iyileştirilmesinde kullanım ve kalan önemli kısmının ise
kirliliği önleme faaliyetlerinin finansmanı iÇin ayrılması gerekmektedir.
Tarihsel gelişim süreci içinde çevre politikalarının yürütülmesinde, uzun yıllar
boyunca genellikle plan ve programlar ile saptanan hususlara üretici ve tüketkilerin
uymaması durumunda, yasal yaptırırnlara gidilmiştir. Günümüzde ise ekonomik araçlarla
desteklenmeyen çevre politikalarının uygulanmasının zor olduğu görülmektedir. Çünkü
yasalara uymayan eylemlerden dolayı bireylere ve işletmelere uygulanacak cezai
yaptırımlar, kazanılacak ranttan daha düşükse, yasalara uygun olmayan eylemleri
durdurmak hemen hemen olanaksız olacaktır.
Geleneksel araçlar, bir ekonomik faaliyet sonucunda oluşacak kirliliğin atık ve ürün
standartları, yasaklamalar ve cezalar ile sınırıanmasını içeren yöntem ve tekniklerdir. Bunlar
karşı koyucu (reactive) niteliktedir. Günümüzde çevre yönetiminde oluşabilecek sorunların
önceden önlem alınarak (pro-active or anticipatory) önlenmesine yönelikpolitikalara ağırlık
verilmesine büyük ölçüde gereksinim olduğu anlaşılmıştır. Bu bakımdan ekonomik araçlar
ile geleneksel araçların etkin çevre yönetimi için entegre edilmesi gerekmektedir. Bunun en
önemli nedenleri ise; çevre örgütlerinin yönetim kapasitelerinin . sınırlılığı geleneksel
araçların etkin bir biçimde uygulanamaması ve yeterli olmamasıdır. Ekonomik araçlar
Gündem 21 'de de belirtildiği gibi, materyal kullanımı ve tüketim yapısında değişmeleri
sağlayabilmektedir (Pearce, 1995:118) .. Genellikle ekonomik araçların doğal kaynakların
sürdürülebilir kullanımını sağlayabilen en önemli araçlar olduğu kabul edilmektedir
(Tanrıvermiş, 1995: 13). Karar organlarının ülkesel koşullar ve çeşitli yönetim araçlarının
avantaj ve dezavantajlarını dikkate alarak, etkin çevre koruma ve geliştirme politikalarını
saptamaları ve yürütmeleri gereklidir.
Günümüze kadar vergiler ve diğer piyasa mekanizmasına dayanan ekonomik araçların
avantajları ve dezavantajlan yoğun olarak sürekli tartışılmıştır. Bunların en önemli
EKONOMiK YAKLAŞlM
309
avantajları şöyle sıralanabilir:
(i) Vergiler ve diğer ekonomik araçlar, işletmeler ve bireyleri
maliyetleri düşürmek için kirliliği azaltıcı önlemleri almaya teşvik eder. Böylece uygulanan
çevre yönetimi araçlarının da etkisi ile daha düşük maliyetle kirlilik kontrolü sağlanabilir.
(ii) Ekonomik araçlar göreli olarak daha düşük düzeyde kirliliğe neden olan ürünlerin
üretimi ve üretim yöntemlerinin seçimini teşvik eder. Kirliliği önlemek veya azaltmak için,
sadece çevre vergilerinin uygulanması yeterli olmamaktadır. Aynı zamanda gelir, gelir
dağılımı, yönetim maliyeti ve yapılabilirlik gibi gelir politikalarının genel etkilerinin de
analiz edilmesi gerekmektedir (Kazıcı, 1992:14).
Vergilendirme, kirletici faaliyetlerin sınırlanması veya yasaklanması gibi doğrudan
kontrol araçlarının alternatifi olarak kullanılmaktadır. Kirliliğe neden olan faaliyetlerin bir
kısmı yasalar ve örf ve adetlerle yaptırım altına alınmakta ise de, bunların yetersiz kaldığı
veya yeterince etkili olamadığı durumlarda, ekonomik araçların kullanımı gerekmektedir.
Bu açıdan çevre vergisi, negatif dışsallık yaratan üretim ve tüketim birimlerinin
faaliyetlerini makul bir seviyede tutmak için başarılı bir biçimde kullanılabilmekte ve
dolayısıyla kaynakların optimal dağılımı da sağlanabilmektedir (Taş, 1989:45).
Genellikle vergilendirme ve diğer piyasa mekanizması araçları ile kirliliği kontrol
etmenin maliyeti, kirlilik standartları ve diğer emir komuta önlemlerine oranla daha
düşüktür (Oates, 1988:7; Tolba et al, 1993:231). Standart oluşturarak kirliliği önlemenin
toplam maliyeti, vergileme ile aynı kirlilik standardını sağlamanın maliyetinden daha
yüksektir. Bu nedenle vergilerin kullanımı, belirlenen bir standarda ulaşmak için en düşük
maliyetli bir çözümdür (Pearce and Turner, 1990:96). Kirletici faaliyetlerin olumsuz
dışsallıklar yarattığı durumlarda, hem standartlar gibi emir-komuta önlemleri, hem de vergi,
harç, depozito geri ödeme sistemi, pazarlanabilir kirletici izinleri, sübvansiyonlar ve
ekonomik teşvikleri içeren karma programlar tercih edilebilir. Bu araçların kullanımı,
çevresel amaçlara en düşük maliyetle ulaşınaya yöneliktir. Genellikle vergiler ve
standartların karışımı biçimindeki politikalar, yalnızca standartlarla kirlilik kontrolüne
oranla daha fazla tercih edilmektedir. Bu nedenle, etkinlik yönünden vergilerin diğer
araçlardan önemli üstünlükleri vardır. Yönetim masrafları yönünden ise, standartların
vergilerden daha düşük bir maliyet ile uygulanabilmektedir (Pearce and Turner, 1990:102).
Vergiler, harçlar ve diğer ekonomik araçların çevre yönetiminde kullanımının gittikçe
yaygınlaşması, çevre ve ekonomik kaygıların uzlaşabileceğini göstermektedir (Carlsson et
al, 1996:175).
Verginin geleneksel araçlardan daha iyi oimasının nedeni, bu aracın kirleticiye
standardı nasıl koruyacağını seçme olanağını sağlamasıdır. Kirliliği azaltınanın yüksek
maliyeti nedeniyle, kirleticiler vergi ödemeyi tercih eder. Kirleurneyi önleme maliyeti
düşükse, bu durumda kirletici bunu sağlayacak yatırımlara yönelir. Bu bakımdan vergi
esneklik getirir ve kirleticilerin ödemek istedikleri miktarlann yerine getirilmesinde,
geleneksel araçların sert ve kesin olması nedeniyle kirleticiler bu avantajdan
310
Harun TANRlVERMiŞ
yararlanamazlar. Geleneksel araçlar düzenleyici olsalar bile, piyasa sisteminin geçerliliğini
gözardı etmektedir (Pearce et al, 1990: 162).
Etkin çevre koruma politikasının oluşturulmasında, ekonomik araçların yanı sıra ikna
edici araçlar, yasaklamalar, halkın çevre duyarlılığının artırıtmasına yönelik projeler ve
programlara da yer verilmelidir. Toplumda çevre bilinçlenmesi yaratılamaz ise, yalnızca
ekonomik araçların uygulanması yeterli olamayacaktır. Bu bakımdan çevre koruma
politikaları, aşağıda belirtilen temel stratejilerin karışımı olabilir (Karakayalı, 1995: 23).
Eğitim, bilgi toplama ve yayma, sosyal baskı gruplarının oluşturulması ve geliştirilmesi,
toplantılar ve toplumu bilinçlendirmeye yönelik diğer araçlara da yer verilmelidir. Bu
amaçla kamu ve özel kuruluşlar arasında özel anlaşmalar yapılabilir ki bunlara ikna araçları
denir. Çevre yönetiminde etkinliğin sağlanabilmesi için, uzun vadeli, sosyal ve ekonomik
yapılarda değişimin sağlanmasına yönelik politiklara da ağırlık verilmesi gerekmektedir.
ll. ÇEVRE VERGiLERiNiN GENEL iLKELERi VE UYGULAMALARI
Genellikeler
Çevre vergileri; atık vergileri (gaz, sıvı ve katı atıklar ile atık arıtma vergileri), işletme
vergileri (kayıt ve lisans vergileri), kullanma vergileri ve temizleme veya arıtma vergileri
(üretim, emisyon, ürün, ambalaj ve beklenmedik kar vergisi) gibidir. Çevre vergilerinin
konulması ve bu amaçla yapılacak vergi farklılaştırmaları, vergi mükelleflerinin gelir
düzeylerinde çok önemli değişiklik yaratmamalı ve vergilendirmede sosyal adalet ilkesine
uyulmalıdır. Vergilendirme, ekonomik birimlerin davranışları ve özellikle çalışma ve
tasarruf davranışları üzerinde istenmeyen sonuçlar doğurmaktadır. Verginin alındığı
ekonomik birim davranışını değiştirir. Bu açıdan bakıldığında, kamusal malların üretim
maliyetlerinin karşılanması için vergilendirme gerekli olmaktadır. Kamusal mallar aynı
zamanda birçok kişi tarafından tüketildiğinden, bunları tüketenierin sayısı arttıkça, bu kişiler
birbirilerini rahatsız edecekler ve herbirinin bu tüketimden sağlayacağı tatmin azalacaktır
(Prud'homme, 1992:31).
Kirliliğe
neden olan mal ve hizmetlerin üretim ve tüketimlerini azaltmak amacıyla
vergilendirmeden yararlanılabilir. Vergileme işletmeleri kirlilik yaratmama konusunda
yönlendirici özellik taşıması bakımından yararlı sonuçlar doğurabilir. İdeal vergi oranı,
işletmelerin neden oldukları kirliliğin zararına eşit olmalıdır. Vergi, kirliliği temizleme
maliyetinden düşükse, kirletici vergiyi ödeyecek, aksi durumda ise, kirliliği minimize etmek
için yatırımlar yapmayı ve böylece vergi yükünden de kurtulmayı tercih edecektir. Bu
yönden vergilerin avantajları; uzun vadeli bir düzenleme olması, kaynaklardan tasarrufu
alışkanlık haline getirmesi ve kapsamlı yönetsel sorunlara neden olmamasıdır (Taş,
1989:45).
EKONOMiK YAKLAŞlM
311
Vergi, her mal ve hizmetin sosyal maliyetlerini yansıtmasını sağlayabilmelidir. Ancak
kirlilik yaratan mal ve hizmetlerin miktarının fazla olması nedeniyle, ekonomide tüm
kirleticilerin üretim ve tüketim faaliyetlerinin denetim altına alınması, oldukça güç
olmaktadır (Taş, 1989:45). Geniş bir denetim sisteminin maliyetinin yüksek olması ve bütün
üretim ve tüketim birimlerinin yarattıkları kirlenme ile ilgili verilerin toplanmasının, çok
fazla zaman ve kaynak gerektirmesi gibi nedenlerle, uygulamada genellikle en fazla kirlilik
yaratan mal ve hizmetleri üreten veya tüketen endüstriterin vergilendirilmesi yolu tercih
edile b ilmektedir.
"Kirleten öder" ilkesi, aslında dışsal maliyetlere son vermek için, kirliliğe neden
olanlardan vergi alınmasına dayanmaktadır. Çevre vergisi, yasalarla atıkların izin verilen
miktarlarının fazlasının fiyatlandırılmasıdır. Böylece mevzuata uyulmakla birlikte, kirlilik
devam etmektedir. Bu durumda işletmelerin kirlilik bedellerine tüketiciler sayesinde
katlandığı gözönüne alınarak, mal ve hizmet alımında tüketicilere kirlilik harcı tahakkuk
ettirilmektedir. Artan mal ve hizmet fiyatlarına bağlı olarak bunların talebinin azalmasının,
üretim ve kirlilik miktarını da azaltarak, sosyal maliyetleri olumlu yönde etkileyebileceği
düşünülmektedir (Karaman, 1992: 134). Vergi veren üretici ve tüketidierin çevreyi kirletme
hakkına sahip oldukları düşünülemez. Buna göre kirlilik standartları ile kirleticilerin
işlevleri doğrudan kısıtlanarak, en uygun kirlilik değerlerine ulaşabilmek için, kirlilik
harçları ve vergilerinin uygulanması etkili bir yöntem olarak görülmektedir (Karaman,
1992: 134).
ilke olarak çevre vergileri, sadece çevre koruma politikalarının etkin bir aracı
olmayıp, aynı zamanda kamu açısından önemli bir gelir kaynağıdır. Ayrıca bu araçların
sosyal açıdan topluma maliyeti, yarattığı gelirlerden daha düşüktür (Oates, 1988:7).
Uygulamada çevre vergilerinden sağlanan gelirlerin devlet bütçesine hemen hemen hiç
girmediği görülmektedir. Bu gelirlerin genellikle toplandıkları kesimlerde kirlilik kontrolü
ve bu kirlenmeden zarar görenlerin uğradıkları refah kayıplarının tazminine ayrılması
gerekmektedir. Örneğin Fransa'da toplanan atıksu vergisi gelirleri; sübvansiyon ve kredi
olarak kirletenlere kirlilik kontrolü yatırımlarının finansmanı için verilmektedir
(Prud'homme, 1992:35). Burada vergi oranı ve toplanacak vergi gelirlerinin, kirliliği
azaltmak amacıyla yapılacak yatırımların maliyetine eşit olacak şekilde veya kirliliğin
neden olduğu dışsal maliyete eşit düzeyde olması gerekmektedir. Çevre politikalarının
amacı, kirliliğe neden olandan, kirletilen tarafiara para transferini sağlamak üzere, yerel,
bölgesel, ulusal ve küresel düzeyde etkin kararlar almak olmalıdır. Bu amaçla
kullanılabilecek araçlardan en iyisi ekonomik araçlardır. Çevre koruma faaliyetleri teşvik
edilirken, çevreye verilen zararlar vergilendirilmeli ve bu yolla toplanan vergi gelirleri tek
bir fonda birleştirilmeli ve çevre korumayı teşvik edebilecek faaliyetlere harcanmalıdır.
Bazı
durumlarda kirliliğe neden olan olaylarla direkt ilişki kurularak kirlilik vergileri
uygulanabilir. Bunun için kirlilik ölçüm ve izleme sisteminin kurulması gerekmemektedir.
r
Harun TANRlVERMiŞ
312
Bunun yapılması durumunda kirleten herbir birey veya işletmenin, bunun neden olduğu
zarara yakın veya eşit düzeyde vergi ödemesi sağlanabilir. Direkt vergilendirme birçok
durumda kullanılabilir. Kirliliğe neden olan birçok kaynak bulunmasına karşın, kirliliği
belirleyebilecek tek bir çıkış noktasının bulunmaması durumunda, direkt vergilendirme
yapılabilir. Örneğin, motorlu araçlar, konut ısıtma sistemleri, sanayi tesislerinin ısıtma ve
enerji üretim tesisleri çok yüksek düzeyde co2 kaynakları olmalarına karşın, direkt olarak
işletmelerin ve konutların co 2 emisyonlarının tek tek ölçümü çok zordur ve fazla zaman
almaktadır. Benzer şekilde tarımda kullanılan kimyasalların neden olduğu toprak ve su
kirliliğinin ölçülmesi çok zordur. Diğer yandan bu tür noktasal olmayan kirlilik
kaynaklarında, kirliliğin tek bir çıkış noktası olmadığından belirli bir yöredeki kirliliği ve
neden olduğu zararları, çoğu kez bireysel üretici ve tüketkilerle ilişkilendirmek çok güç
olmaktadır. Bu nedenlerle kirliliğin doğrudan
ölçülmesine dayalı vergilendirmenin
uygulanması çok zordur. Teknik sorunlara ilave olarak, kirliliğin doğrudan ölçülmesine
dayanan vergilendirnıe yeni örgütlerin oluşturulmasını gerektirdiğinden yüksek yönetim
maliyeti getirecek ve bu da verginin uygulanma olanaklarını kısıtlayacaktır (Kazıcı,
1992: 16).
bozulmaların
kontrolü için öncelikle mevcut vergilendirme sisteminden
yararlanılmalıdır. Özellikle ekonomik araçların kullanımı açısından dolaylı vergilerin
çevresel amaçlı olarak yeniden yapılandırılması ile kirliliğin kontrolü sağlanabilir. Çevre
vergilerinin uygulanmasında ilke olarak, oluşan her bir birim kirliliğin
vergilendirilmesinden çok, kirleten faaliyetlerle cari vergiye tabi çeşitli faaliyetler arasında
ilişki kurarak dolaylı teşvikler sağlanabilir. Böylece örneğin motorlu taşıt emisyon vergisi
uygulaması yerine, kirlilik miktarının, kullanılan yakıt ile yakından ilişkili olduğu
varsayımından haraket edilerek, petrol ürünlerine ek bir vergi konulabilir.
Çevresel
Çevre vergilerinin uygulandığı ülkelerde, kirliliğin vergilendirilmesinde hangi vergi
tarifesinin esas alınması gerektiği konusunda henüz tam bir fikir ve uygulama birliği
sağlanamamıştır. Birçok OECD ülkesinde dolaylı vergiler hem advalorem (matrah malın
değeri üzerinden belirli bir orandır), hem de spesifik (miktar esasına dayanan tarife olup
matrah ağırlık, uzunluk ve hacim gibi fiziki miktarlardır) vergilerden oluşmaktadır (Kazıcı,
1992:16; Bruce and Ellis, 1993:17; Eraktan, 1994:22). Belirli ürünlerin neden olduğu
kirlilik, büyük bir olasılıkla değerden çok miktar olarak karşımıza çıkmakta ve dolayısıyla
verginin teşvik edici fonksiyonu ile kirlilik arasındaki ilişki, advalorem vergilere karşın
spesifik vergilerle yükseltilebilmektedir. Buna karşın maliye politikası açısından değer
üzerinden vergi almak daha kolaydır.
Verginin matrahı, dışsallığı yaratan davranışa veya kirleten atığa bağlı olabilir.
Örneğin, Fransa'da suyu kirleten işletmelerden alınan kirletme vergisinin matrahı;
atıksuyun BOD, COD, askıdaki madde miktarı vb. özelliklerine bağlı olarak
EKONOMİK YAKLAŞlM
313
saptanmaktadır.
Vergi, en fazla kirlenme olan ayın ortalama kirli gün sayısına
dayanmaktadır. Su kirliliği alanında yapılan çalışmalar, vergi matrahını tanımlamanın
teknik, idari ve politik altyapısını oluşturmuştur. Aynı ülkede uçakların neden oldukları
gürültü kirliliğinin vergilendirilmesinde ise, gürültü düzeyi esas alınmamış ve bunun yerine
havaalanına inen ve kalkan uçak başına belirli bir vergi konulmuştur. Bu uygulama,
şirketleri daha düşük düzeyde gürültü kirliliğine
neden olan· uçaklan üretmeleri ve
kullanmalan yönünde teşvik etmemektedir (Prud'homme, 1992:34).
Çevre vergilerinin gelir artıncı veya özendirici fonksiyonları yanında, gelir dağılımı
üzerinde de olumlu etkileri vardır. Bu vergilerden sağlanan gelir önemli düzeylere
ulaştığında, diğer vergilerden indirim yapılabilir. Dolayısıyla bu vergilerden hem çevre, hem
de gelir yönlerinden yararlanılmış olmaktadır. Çevre vergilerinin üretim, istihdam, fiyat,
uluslararası ticaret ve tüketiciler üzerinde etkileri olmaktadır. (i) Üretim etkileri: Üretim
girdileri üzerinden alınan çevre vergileri, bu girdilerin ikamelerinin kullanılmasına neden
olabilir. Bu, farklı işletmeler arasında rekabet ve üretim modellerini değiştirecektir. Mal ve
girdiler üzerine konulan vergiler, talep elastikiyetlerine bağlı olarak piyasa talebini kısabilir.
(ii) İstihdam etkisi: Değişen girdi maliyetlerine uyum süreci istihdam hacmini de
etkileyebilir. Kısa dönemde, kirletici üretim tekniği ve ürünlerden vazgeçen işletmelerde,
yeniden yapılanma sürecinde istihdam hacmi daralabilir. İstihdam hacminin düşmesine
karşın, kirliliği kontrol teknikleri ve teknolojileri ile ilgili yatırımlara olan talep artar ve uzun
dönemde faaliyet hacmi yine genişleyerek istihdam hacmi artar. (iii) Fiyatlara olan etkisi:
Girdilerden alınan vergiler ürün fiyatlarını artırabilir. Satışlar üzerinden alınan vergiler de
fiyatların artmasına neden olmaktadır. Bu etkiler, diğer mallardan alınan vergilerdeki
değişiklikler veya çevre vergilerinden sağlanan fazla gelir ile azaltılabilir. (iv) Tüketiciler
üzerine olan etkiler: Çevre vergilerinin uygulanması ile mal ve hizmet fiyatlarındaki artışlar, ·
farklı gelir grupları arasındaki tüketim modellerine bağlı olarak gelir dağılımını etkiler.
Ayrıca ailenin yaşam standardı da ilave vergi yükü ve artan üretim maliyetinden
etkilenmektedir. (v) Uluslararası ticarete olan etkiler: Çevre vergilerinin uluslararası ticarete
olan etkileri makro ekonomik koşullara bağlıdır. Bu durum gelişmekte olan ülkelerin dünya
piyasasındaki payını olumsuz ve gelişmiş ülkelerin payını ise olumlu etkiler (Kazıcı,
1992: 18).
Çevre Vergilerinin Uygulamalan
Büyüme ekonomisi modelinde mevcut vergilendirme sistemi yoğun (seri) üretimi ve
tüketimi teşvik etmekte ve bu eğilimler de istenmeyen çevresel sorunlara neden olmaktadır.
Örneğin, birçok ülkede enerji kaynakları üzerine konulan vergiler, düşük sosyal enerji
maliyeti nedeni ile konut1aı·da ve sanayide aşırı enerji tüketimini teşvik etmektedir. 1973 ve
1979 Petrol Krizlerinden sonra, birçok gelişmekte olan ülke, ödemeler dengesi açığı
nedeniyle tüketim düzeylerini sınırlamak zorunda kalmıştır.
Harun TANRlVERMiŞ
314
Vergilerin, kirlilik kontrolünde sosyal açıdan daha uygun olduğu düşünülmektedir.
OECD ülkelerinde eski üretim teknolojileri yerine yenilerinin ikame edilmesi ve özellikle
arıtma teknolojilerine yönelik yatırımlar, işletmelerin dönem karlarının farklılaştırılarak
vergilendirilmesi ile teşvik edilmiştir. Böylece yatırımların çevreye daha az zarar veren ürün
ve teknolojilere yönelmesi sağlanmıştır. Bu teknik değişirnde başarı, çevreye atıklan ile
zarar veren teknolojilere uygulanacak ilave vergilerin teşvik edebilecek güce sahip olacak
kadar yüksek olması ve zamanla paranın değer kaybı dikkate alınarak verginin yükseltilmesi
ile sağlanabilir (Karaman, 1995:183). Örneğin, Hollanda'da atıkların arıtılmasına yönelik
yatırımlar hızlandırılmış, amortisman uygulaması ile teşvik edilmektedir. Tablo 1 'de OECD
ülkelerinde uygulanan ekonomik araçlar verilmiştir. Birçok ülkede atıksuların toplanması ve
arıtımı, gürültüyü ve ürünlerin kirliliğe katkılarını azaltmak için harçlar, depozito geri
ödeme sistemi ve farklılaştırılmış vergiler uygulanmaktadır (Pearce et al, 1990: 162). OECD
ülkelerindeki uygulamaların en önemli sonucu, vergiler ve harçların kirletici kaynakların
neden olduğu kirliliği azaltmak için teşvik edilmesinde kullanılması gerektiğinin anlaşılmış
olmasıdır.
Çizelge 1. OECD Ülkelerinde Çevre Yönetiminde Ekonomik Araçların Kullanımı
Ülkeler
misyon
Ürün
Atıksu
Katı-atık
Gürültü
Vergi
Depozİt
6
ll
7
10
10
8
-
ı
ı
4
4
ı
ı
ı
ı
2
-
-
-
3
2
-
3
2
2
2
-
-
-
İtalya
5
3
3
3
3
4
5
5
3
7
4
5
3
3
İzlanda
ı
ı
Japonya
3
ı
-
İrlanda
2
ı
-
Yunanistan
o
2
-
İspanya
3
o
İngiltere
ı
ı
YeniZellanda
Türkiye
ı
o
o
-
ABD
İsveç
Kanada
Danimarka
Fillandiya
Norveç
Avusturalya
Hollanda
Avusturya
Belçika
Portekiz
Fransa
İsiviçre
o
ı
-
4
4
2
-
-
ı
4
o
-
ı
2
2
2
o
o
o
o
o
o
ı
2
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
ı
2
ı
2
3
3
ı
-
-
ı
-
3
ı
ı
ı
-
o
-
-
ı
ı
o
ı
ı
eşvik
ı
ı
Pazarlanabilir
ı
ı
-
-
-
ı
o
o
ı
ı
-
-
2
o
o
ı
o
o
o
Çizelgedeki rakamlar ilgili ülkelerde kullanılan ekonomik araçların sayısını
göstermektedir.
(-): Bilgi bulunamamıştır. (O): Politika aracr kullanılmamaktadır.
Kaynak : Pearce et al (1990: 162), Pearce et al, (1995: 120), Tanrıvermiş (1995:36)
EKONOMiK YAKLAŞlM
315
AB'de 22 Kasım 1973'de Birinci Çevre Eylem Programı'nda OECD tarafından
tanımlanan "kirleten öder" ilkesinin, kirlilik kontrolünde uygulanacağı belirtilmiştir.
1985 'de Avrupa Konseyi tarafından kabul edilen ve Roma Antlaşmasını revize eden Avrupa
Tek Senedine eklenen 130 R maddesi, AB'nin çevre politikasının ana hatlarını ortaya
koymaktadır. 130 R maddesinin 2. fıkrasında AB 'nin çevre eylemlerinin hedefleri; çevrenin
kalitesini korumak ve iyileştirmek, kişi sağlığının korunmasına katkıda bulunmak ve doğal
kaynakların rasyonel ve akılcı kullanımını sağlamaktır. Önleyici eylem ilkesi, çevreye
verilecek zararların kaynakta düzeltilmesi ve kirleten öder ilkelerinin kullanımıdır
(Zilelioğlu, 1991:232).
I.Dünya Çevre ve Kalkınma Konferansı'nın 20. yılında, geçen 20 yılın
değerlendirmesini yapmak ve geleceğe yönelik politikaları saptamak için 3-14 Haziran
1992'de Brezilya'nın başkenti Rio de Janerio'da 175 ülkenin devlet ve hükümet başkanı ve
temsilcilerinin katılımı ile II. Dünya Çevre ve Kalkınma Konferansı gerçekleştirilmiştir. Bu
Konferansın sonunda yayınlanan ve bağlayıcı niteliği olmayan öneri niteliğindeki 27
maddelik Rio Deklerasyonu'nun 13. maddesinde "sorumluluk ve tazmin" başlığı altında,
devletlerin kirlilikten zarar görenler için sorumluluk ve tazmine ilişkin ulusal yasalar
çıkarması gerektiği ve 16. maddesinde "çevre maliyetleri" başlığı altında ise, ulusal
otoriteterin kirleten öder ilkesini dikkate alarak çevre maliyetlerini içselleştirmesi ve
ekonomik araçların kullanımının geliştirilmesine özen gösterilmesi gerektiği
belirtilmektedir (Anonymous, 1992:15). Böylece ekonomik araçların ulusal çevre .
politikalarına ve makro düzeyde de ekonomi politikalarına entegre edilmesi süreci
başlamıştır.
lll. TÜRKiYE'DE ÇEVRE YÖNETiMiNDE VERGiLERiN
KULLANILABiLiRLiGi
Ülkemizde su, toprak, hava, gürültü kirliliği, yerel, bölgesel ve ülkesel koşullar için
geçerli olup, kirliliğin düzeyi büyük ölçüde ekonomik gelişmişlik seviyesi ile değişim
göstermektedir. Bu bakımdan öncelikle kirlilik kaynaklarının yerel, bölgesel ve ülkesel
düzeyde tanımlanması gerekir. Ülkemizde vergi ve harç gibi mali yükümlülükler yasalarla
düzenlenmektedir. Ayrıca kirlilik standartları, üretim hacminin sınırlanması ve
yasaklamalar da merkezi idarece belirlenmektedir. Bu bakımdan kirlilik sorunlarının
çözümünde, yerel yönetimlerin gönüllü katılımları teşvik etmesi ve merkezi idarenin de
çevre yönetiminin ekonomik ve geleneksel araçlarını ülke koşulları ve uluslararası norm
değerlerini de dikkate alarak saptaması ve uygulaması gerekmektedir. Bu amaçla öncelikle
ülkemizde mevcut çevre vergisi uygulamaları kısaca incelenmiş ve Ankara'da 1995'de
üretici ve tüketidierin çevre kirliliğinin önlenmesine yönelik faaliyetlere katılım eğilimleri
316
Harun TANRlVERMiŞ
·ile mevcut çevre vergileri ile ilgili davranışlarının saptanmasına yönelik araştırma sonuçları
da dikkate alınarak makro ve mikro düzeyede uygulanabilir çevre yönetim araçları ile ilgili
saptamalar yapılmıştır.
Çevre Vergisi Uygulama/armm Mevcut Durumu
Ülkemizde çevre ile ilgili olarak çevre temizlik vergisi ve atıksu vergısı
uygulanmaktadır. Çöp toplama ve atıksu deşarjı hizmetlerinin karşılığında alınan paranın
adı "çevre temizlik vergisi" (katı atık vergisi) ve "atıksu vergisi" değil, harç olmalıdır.
Çünkü Mali Hukuk'ta bir hizmet karşılığında alınan paraya harç denir (Piler, 1994:33).
Harç, bazı kamu kuruluşlarının yaptıkları kamu hizmetlerinden yararlanan kişilerin, bu
yararlanma karşılığında ödedikleri bedellerdir. Harçları vergilerden ayıran en önemli
özellik, bunların karşılığında bir hizmetin yapılmış olmasıdır. Harcı ödeyenler bunun
karşılığı olan hizmetten yararlanmaktadır. Ayrıca vergiler zorunlu bir yükümlülük olmasına
karşın, harçlarda böyle bir zorunluluk olmamaktadır. Mükellefler vergilerini öderken hiçbir
koşul öne sürmeden vergiyi ödemek zorunda olduğu halde, harcı ödemek istemeyen kişi, söz
konusu hizmetten yararlanma arzusundan vazgeçtiği takdirde, harcı ödemeyecektir
(Eraktan, 1994: ll). Bu çalışmada karışıklığa neden olmamak için vergi terimi
kullanılmıştır.
Çevre ternizlik vergisi, 3194 sayılı ve 2464 sayılı Belediye Gelirleri Yasası 'na
mükeıTer 44. maddenin eklenmesi ile 1994 yılından itibaren başlamıştır. Bu vergi, özellikle
belediyelere gelir sağlamak amacı ile gündeme gelmiştir. Çevre sorunları ile daha çok yerel
yönetimler ilgilendiğinden, Devlet bu vergileri toplama yetkisini Yasa ile yerel yönetimlere
vermiştir. Çevre temizlik vergisi, 5237 sayılı Belediye Gelirleri Yasası ile 2464 sayılı
Belediye Gelirleri Yasası'ndaki temizleme ve aydınlatma harcının yerini almıştır
(Anönymous, 1993). Bu vergiyi binayı kullananlar ve boş binalarda ise binanın sahibi öder.
Kamu kurumları, gönüllü kuruluşlar, uluslararası kuruluşların temsilcilikleri, yabancı devlet
temsilciliklerine ait binalar, çevre temizlik ve atıksu vergisi ödememektedir. Böylece bir
miktar vergi gelirlerinden vazgeçilmesi, Çevre Yasası 'nın genel ilkesi olan "kirleten öder"
ilkesi ile çelişmektedir. Yukanda sıralanan üretici veya tüketiciler de yerel yönetimlerce
sağlanan katı atık ve atıksu toplama, içme ve kullanma suyu sağlama hizmetlerinden
yararlandıklarına göre, bu vergileri ödemeleri gerekmektedir.
Belediye ve mücavir alanlar içinde bulunan ve belediyelerin katı atık toplama ve
kanalizasyon hizmetlerinden yararlanan konut, işyeri ve diğer amaçlarla kullanılan binalar,
bu vergiyi öder. Bu vergi yalnızca yeme, içme ve kullanma sonucu oluşan atıklar ile park ve
piknik alanları gibi yerlerden gelen katı atıkların toplamından oluşan evsel atıkları kapsar.
,mması, taşınması ve çevreye zararsız hale getirilmesi özel önlem, maliyet ve taşıma
aracı gerektiren endüstriyel ve tıbbi katı atıklar ile evsel katı atıklar bu kapsamın dışındadır.
Belediyelerin vergiler ile sağladıkları gelirleri; katı atıkların toplanması, taşınması,
EKONOMİK YAKLAŞlM
biriktirilmesi, çevreye ve insan sağlığına zararsız hale getirilmesi ve katı
değerlendirilmesi işlemleri için kullanmaları gerekmektedir (Anonymous, 1993).
317
atıkların
Ödenecek vergi, Yasa'da belirtilen tarifeye göre saptanmaktadır. Tarifede bina
grupları ve derecelerine göre aylık vergi tutarları saptanmıştır. Tarifeye esas olan bina
grupları 93/5105 sayılı Bakanlar Kurulu K2~·arı ile belirlenmiştir. Buna göre binalar 7 gruba
ve 5 dereceye ayrılmış ve herbir grupta yer aı,.. ı binaların hangi dereceye gireceği, binaların
bulunduğu mahalin sosyal ve ekonomik özellikleri ile büyüklükleri de dikkate alınarak
Belediye Meclislerince belirlenmektedir. Ancak konutlar 7. grupta yer alacak olup, 1994 yılı
fiyatları ile en az 25.000 TL/ay ve en fazla lOO.OOOTL!ay arasında değişen miktarlarda vergi
ödeyeceklerdir. İşyeri olarak kullanılan binaların hangi grupta yer alacağına karar verirken;
personel sayısı, faaliyet türü, çevre kirliliğine katkı derecelerinin birlikte değerlendirilmesi
gerekmektedir. Maliye Bakanlığı'nın 14 sayılı Tebliği'ne göre; Belediyeler binaların
grupları ile derecelerine karşılık gelen aylık vergi tutarlarını gösteren listeleri ve bilgileri 1
ay süre ile Belediye ilan tahtasında topluca ilan edecektir. Böylece kullanıcıların belediye
meclisi kararlarına itiraz hakkını kullanması sağlanmış olacaktır. 1994'den sonra ekonomik
ve sosyal koşullarda oluşan değişiklikler dikkate alınarak bina grupları ve dereceleri ile
vergi miktarlanndaki değişiklikler, her yıl Ocak ayında yeniden ilan edilecektir. Vergi her
yıl Ocak ayında tahakkuk etmiş sayılır ve Ocak ve Temmuz aylarında olmak üzere iki
taksitte tahsil edilir. Bu vergilerin ülkedeki yüksek enflasyon karşısında önemini yitirmesini
önlemek için, her yıl bir miktar artırma esası getirilmiştir. Buna göre tarifede yer alan
tutarlara 213 sayılı Vergi Usul Yasası hükümlerine göre, belirlenen yeniden değerleme
oranının yarısı ile çarpılması sonucu bulunacak tutarın eklenmesi ile yeniden belirlenecektir.
Çevre vergisinin toplanmasına olanak veren 44. maddede, bina derecelerine göre aylık
vergi miktarlarını belirleme yetkisi belediye meclisine verilmiştir. Uygulamada bazı
belediye meclisleri binaların genişliğine (m2) göre, bazılerı binanın bulunduğu sokaklara
göre ve bazıları ise mahalleyi esas alarak vergi miktarını be]i lemektedir. Bu durum
adaletsizliklere neden olmaktadır. Belediye meclisleri vergi miktarlarını sapıamadan önce
detaylı inceleme yapmalıdır. Bazı belediyeler konutları tek bir kategoride ve bazılarıise 2
veya 3 kategoride toplamaktadır. Uygulamadaki sorunların çözümü için, öncelikle ülkesel
düzeyde geçerli olacak tek bir veya birkaç kriterin esas alınarak, ödenecek vergi miktarının
saptanması ile ilgili düzenlernelerin yapılması gerekmektedir. Ayrıca belediyelerde çevre
vergisinin toplanması ile ilgili birimlerin detaylı araştırma yapacak, vergilerin ödenmesini
denetleyecek ve vergileri ödemeyenleri izieyecek yeterli personel bulunmamaktadır.
Belediyeler sadece vergi ödemek için kendilerine başvuranlardan tahsilat yapma ile
yetinmemeli, sistemin daha iyi işletilebilmesi için yeni çalışmalar yapmalıdır.
Atıksu
vergisi: Belediye ve müc~vir alanlar içinde bulunan ve belediyelerin
kanalizasyon hizmetlerinden yararlanan konut, işyeri ve diğer amaçlarla kullanılan binalar,
318
Harun TANRlVERMiŞ
bu vergiyi öder. Atıksu deyimi, evsel, endüstriyel, tarımsal ve diğer kullanımlar sonucunda
kirlenmiş veya tamamen değişmiş suları kapsamaktadır. Vergiyi, -ı:::.ıayı kullananlar ve boş
binalarda ise binaların sahipleri öder. Vergi oranı, belediye meclislerince su bedelini
aşmayacak miktarda belirlenmektedir. Belediyeler bu oranları saplarken, katı atıklar için
oluşturulan bina gruplarını dikkate alırlar. Atıksu vergisi, su bedeli ile metropolitan
belediyelerce toplanır ve yerel belediyelere gönderilir. Ancak büyükşehir ile ilçe belediye
meclisleri atıksu vergisi için farklı oranları belirleyebilmektedir. Bu durumda su bedelini
toplayan kuruluşlar, bir büyükşehirin farklı ilçelerine farklı vergi oranları uygulamak
zorunda kalmaktadır. Ayrıca atıksu vergilerinin ilgili belediyelere ne kadar süre içinde
gönderileceği de Yasa' da belirtilmemiştir. Atıksu vergisi her iki ayda bir su faturaları ile
tahsil edilmektedir.
2872 sayılı Çevre Yasasının 17. maddesine göre, çevre kirliliğinin önlenmesi ve
çevrenin iyileştirilmesi için "Çevre Kirliliğini Önleme Fonu" kurulmuştur. Belediyelerce
toplanan çevre vergisi gelirlerinin % 10 'u tahsilatı izleyen ayın 15. günü akşamına kadar
Fona yatırılır. Büyükşehir belediye sınırlan içinde bulunan ilçe ve alt kademe belediyelerce
toplanan çevre vergisi gelirlerinin % 20'si "Çöp yakma ve yeniden kazanım tesislerinin
kurulması ve işletilmesi"nde kullanılmak üzere tahsilatı izleyen ayın 15. günü akşamına
kadar büyükşehir belediyelerine yatırılır. Belediyeler çevre vergileri ile elde ettikleri
gelirleri, çevre ve atıksu sorununu çözmek için kullanmalıdır. Günümüzde çoğunlukla bu
yolla sağlanan gelirler, personel ve diğer cari giderlerin karşılanmasında kullanılmaktadır.
Halbuki bu gelirlerin sadece atıkların toplanması ve antılması için kullanılması
gerekmektedir. Ayrıca kendilerinin açtıkları kuyulardan su çıkaran işletmelerden atıksu
vergisinin alınması, katı atıklarını kendisi toplayan ve suyunu kendisi çıkaran sitelerde bu
vergilerin alınması ve mevsimlik işyerleri ve yazlıkları kullananların veya bunların
maliklerinin de bu vergileri ödemesi gerekir. Çevre temizlik vergisinde, kullanılan ve boş
konutlar aynı kategoride kabul edilmekte ve aynı miktarda vergi ödemektedir. Bu uygulama
kirleten öder ilkesinin felsefesi ile çelişmektedir. Ayrıca bu düzenlernede vergi miktarı, katı
atık üretimine de bağlı değildir. Bunun için fazla miktarda atık üreten konut ve işyerlerinin
daha fazla vergi ödemesi, cam, metal, kağıt vb. geri kazanılabilen maddeleri kaynağında
ayıran konut ve işyerlerinin daha az vergi ödemesi önerilebilir.
Çevre kirlenmesinin önlenmesi amacıyla yapılacak yasal düzenlernelerin esas işlevi,
bunların kullanımına arzulanan amaçlar doğrultusunda bir sınırlama getirmektir (Ertürk,
1996:121). 1983 tarih ve 2872 sayılı Çevre Yasası'nın 3. maddesinin e fıkrasında
"kirlenmenin önlenmesi, sınırlandırılması ve mücadele için yapılan harcamaların kirleten
tarafından karşılanması esastır" deniterek "kirleten öder" ilkesi benimsenmiştir. Yasa' da
kusursuz sorumluluk ilkesinin getirilmiş olması, çevreyi kirletenler ve çevreye zarar
verenlerin neden oldukları kirlilik ve bozulmalardan doğan zaradardan dolayı, kusur koşulu
aranmaksızın sorumlu olacakları, bunların sorumluluktan ancak söz konusu kirliliği
önlemek için gerekli her türlü tedbiri aldıklarını ispat etmeleri halinde kurtulabilecek
EKONOMİK YAKLAŞlM
319
demektir. Çevre Yasası 'nda, çevrenin korunması ve geliştirilmesi için hangi araçların
kullanılacağı 8., 13. ve 14. maddelerde belirtilmiştir. 8.maddede kirletme yasağı başlığı
altında "her türlü atık ve artığı, çevreye zarar verecek şekilde, ilgili yönetmeliklerle
belirlenen standartıara ve yöntemlere aykırı olarak doğrudan ve dolaylı biçimde alıcı ortama
vermek, depolamak, taşımak, uzaklaştırmak ve benzeri faaliyetlerde bulunmak yasaktır"
denilmektedir. 13. maddede "ÖekolojiL _ 1,eleri bozan kimyasal maddelerinÖ üretim,
ithal, taşıma, depolama ve kullanımına ilişkin sınırlamalarınÖ" yönetmelikle belirtileceği ve
14. maddede ise, "Ö yönetmelikle belirlenen standartlar üzerinde gürültü çıkarılması.."
yasaklanmıştır. Yasa'nın 5. Bölümü'nde ise "Cezai Hükümler" başlığı altında, belirlenen
yasaklara ve yönetmeliklerde belirlenen standartiara uymayaniara verilecek cezalar
belirtilmiştir (Anonymous, 1991c:175-186).
Ülkemizde çevrenin korunması ve geliştirilmesine yönelik politikaları belirleyen
Çevre Yasası'nda politika aracı olarak; standart belirleme, yasaklama, sınırlama, denetleme,
teşvik tedbirlerinden yararlandırmama ve para cezaları gibi uygulamalardan oluşan direkt
kontrole dayalı geleneksel çevre yönetimi araçlarının kullanılması gerektiği belirtilmiştir.
Bu araçların da esasını standartlar oluşturmaktadır. Bu amaçla Yasa'nın uygulanmasını
sağlamak üzere çıkarılması öngörülen standartlardan; Hava Kalitesinin Korunması, Gürültü
Kontrolü, Su Kirliliği, Katı Atıkların Kontrolü, Zararlı Kimyasal Madde ve Ürünlerin
Kontrolü, Tıbbi Atıkların Kontrolü ve Gemi ve Deniz Araçlarına Verilecek Cezalarda Sucun
Tespiti ve Cezaların Kesilmesinin Usulleri ile Kullanılacak Makbuzlara Dair Yönetmelikleri
hazırlanmış ve bunlar yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu yönetmeliklerde ilgili alanlar
için standartlar saptanmış ve üretici ve tüketkilerin bunlara uymaları istenmiştir. Ancak
ülkemizde çevre örgütlenmesinde eksiklikler ve özellikle de yetki paylaşımı ve eşgüdüm
sorunları nedeniyle uygulamada mevcut standartların tam olarak uygulanamadığı ve bu
amaçla işletmelerin çoğunlukla etkili olarak denetlenem ~Jiği ve dolayısıyla ilgililere gerekli
yaptırımların uygulanamadığı görülmektedir. Ülkemizin çevre yönetim standartlarının
hazırlanması ve uygulanması sürecinin henüz başlangıcında oldugu ifade edilebilir. Çevre
yönetim standartları, çevre ile ilgili çalışmalara pratik bir içerik kazandırarak, bunların
günlük yaşamın her aşamasına girmesine olanak verecektir. Bu amaçla TSE Çevre Hazırlık
Grubu, Uluslararası Standartlar Örgütü (ISO)'nce geliştirilen çevre yönetim standartları
üzerindeki çalışmalarını sürdürmektedir. Böylece çevre yönetim sistemleri, çevre denetim
sistemleri, çevre ile ilgili etiketlendirme ve hayat boyu değerlendirme başlıkları altında 4
grupta standart hazırlık çalışmaları sürdürülmektedir (Anonymous, 1995:22).
Ankara İli Çankaya İlçesi 'nden farklı sosyo-ekonomik düzeylerdeki 171 aile seçilmiş
ve bunlara çevre kirliliğinin vergilendirilmesi için tüketici davranışlarını değerlendirmeye
yönelik bir anket uygulanmıştır. Aileler ortalama 3.285 kg/gün ve kişi başına 0.928 kg/gün
katı atık üretmektedir. Ailelerin % 52.58'i yeniden kazalınalabilecek maddeleri evlerinde
ayırmaktadır ve % 44'ü "kirleten öder" ilkesinden haberdardır. % 42,69'u yaşadıkları
r
320
Harun TANRlVERMiŞ
çevrenin kalitesinin yükseltilmesi için parasal katkı yapma eğilimindedir. Ailelerin çevre
kalitesinin yükseltilmesi için ödemek istedikleri miktar (WTP) ort?lama 744.152 TL/ay
olup, bu miktar ailelerin oturdukları yerlerin gelişmişlik düzeyi ve ailelerin sosyo-ekonomik
düzeyine bağlı olarak büyük ölçüde değişmektedir. Ailelerin% 90,64 J yalnızca vergiler ve
harçlada çevre kalitesinin korunamayacağını belirtmişlerdir (Tanrı vermiş, 1995:58-85;
Tanrıvermiş, 1997b).
Ankara'da anket uygulanan 44 sanayi·ve ticaret işletmesinin %56,82'si bireysel veya
ortak arıtma tesisine sahiptir ve % 43,18' i ise atıklarına hiçbir arıtma işlemi uygulamadan
doğaya vermektedir. İşletme yöneticilerinin % 95,45 'i "kirleten öder" ilkesinden
haberdardır. işletmeciler, harçlar ve vergilerin çevre kalitesinin korunması için yeterli
olmayacağını belirtmişlerdir. İşletmecilerin% 90,91 'inin çevre kalitesinin yükseltilmesi için
parasal katkı yapma eğiliminde olduğu belirlenmiştir. İşletmelerin ortalama olarak ödemek
istedikleri miktarlar (WTP) 8.121.591 TL/ay olarak saptanmış olup, bu miktar ile işletme
ölçeğine, işletmelerde arıtma yatırımlarının varlığına ve çevre duyarlılığına bağlı olarak
büyük değişim göstermektedir (Tanrıvermiş, 1995:58-85; Tanrıvermiş, 1997b).
Aileler ve işletmelerin çevre kalitesinin yükseltilmesi için ödemek istedikleri
miktarlar, çevre kalitesinin yükseltilmesinin fırsat maliyeti olup, bu miktarlar söz konusu
ekonomik birimlerin fiilen ödedikleri çevre temizlik ve atıksu vergi miktarları arasında
önemli bir farkın olduğu saptanmıştır. Ailelerin ödemek istedikleri miktarlar (WTP),
ödedikleri ortalama çevre temizlik ve atıksu vergisi toplamından 3 ,8 kat ve işletmelerin
ödemek istedikleri miktarlar (WTP) ise, fiilen ödedikleri ortalama çevre temizlik ve atıksu
vergisi toplamından 4,2 kat daha yüksektir. Aileler ve işletme yöneticileri genel olarak vergi
ödemeyi tercih etmemektedir. Bunun en önemli nedeni olarak ise ailelerin % 86,55'inin ve
işletmelerin ise tamamının mevcut çevre vergileri ile toplanan gelirlerin yerel yönetimler ve
Çevre Bakanlığı bünyesindeki ilgili fonların idarelerince politik amaçlarla kullamlması
ifade edilmiştir. Rasyonel düzenleme yapılması durumunda işletmelerin tamamı kirliliğin
önlenmesi için parasal katkı payı ödemek istediklerini belirtmişlerdir. işletmeciler, çevre
vergisinin ürettikleri atık miktarına paralel olarak saptanmasını ve atıklarını ileri derecede
arıtarak ekolojik sisteme ilave bir yük getirmeyen işletmelerin ise, kirlilik vergisi
ödemesinden muaf tutulmasını önermektedirler. Ailelere uygulanan ankettİn sonuçlanna
göre, atık üretimine paralel çevre vergisi sisteminin uygulanmasının çok güç olduğu ve
bunun yerine yaşamlan yerleri çevre kalitesi, gelişmişlik düzeyi ve ailelerin sosyo-ekonomik
düzeyine göre vergilendirmenin daha kolay uygulanabileceği saptanmıştır. işletme
yöneticilerinin önerdiği diğer bir çözüm yolu ise çok ilginçtir. Buna göre yerel yönetimler
her yerleşim yeri içinde imar planına uygun olarak sanayi yerleşim alanlarını saptamalı ve
bu alanlarda arıtma tesislerini kurmalıdır. Bu tesislerde bölgedeki tüm işletmelerin atıkları
arıtılmalı ve bu işlemin getirdiği arıtma maliyetleri, bireysel işletmelerin sisteme verdikleri
atık yüküne paralel olarak işletmelerce ödenmelidir. Burada bir birim atığın arıtma
1
J
EKONOMiK YAKLAŞlM
321
olacak düzeyde harç saptanarak işletmelere ödetme olanağı da sağlanmış
olacaktır. İşletmelerin tamamı bu tür bir politikanın başarılı olabileceğini belirtmektedir
(Tanrıvermiş, 1995:58-85; Tanrıvermiş, 1997b).
maliyetine
eşit
Kirlilik kontrolü için yapılan düzenlemelerle beklenen amaçlara ulaşılabilmesi için,
toplumun çevre duyarlılığının artırılması ve bu amaçla gönüllü katılımın sağlanması
gereklidir. Ankara Örneği 'nde saptanan bulgulara göre, farklı sosyo-ekonomik düzeylerdeki
aileler (tüketiciler) ve işletmelerde çevre duyarlılığının göreli olarak yükseldiği, üreticilerin
ve tüketidierin kirliliğin önlenmesi için gönüllü olarak mali katkıda bulunma veya çevresel
kaynakların kullanımlarının bir karşılığı olarak vergi veya harç ödeme eğiliminin yüksek
olduğu saptanmıştır. Bu eğilimden yararlanılabilmesi için, öncelikle toplanacak vergi
gelirlerinin amacına uygun olarakkullanıldığı konusunda halkın ikna edilmesi gereği vardır.
Ayrıca bu eğilim bütün toplum kesimlerine çevre eğitimi ile yayılabilir ve kirlilik kontrolüne
gönüllü katılım yükseltilebilir ve böylece bu amaca yönelik projeler için mali kaynak
sağlanabilir.
Sonuç ve Öneriler
Kirlilik kontrolünde Ekonomi Biliminin önerdiği hangi politika aracı veya araçlarının
kullanılacağı büyük önem taşımaktadır. Ekonomik araçların hemen hepsi geniş kapsamlı
olarak çevresel mallar-atıklar-ürünlerin değerlerinin biçilmesini gerektirmektedir. Çünkü
kirlilik kontrolü hangi araç veya araçlarla yapılırsa yapılsın, bunların fayda ve maliyetlerinin
bilinmesi, özellikle kamuoyu oluşturulması, ulusal ve uluslararası destek sağlama yönünden
büyük önem taşımaktadır. Böylece çevrenin serbest bir mal olarak değerlendirilmesi ve
ekonomik analizierin dışında tutulması yerine, kıt kaynak olarak kabul edilmesi ve fiyatı
olan bir ekonomik mal olarak analizlere dahil edilmesi, Ekonomi Bilimi açısından ayrı bir
önem taşımakta ve bu süreç Çevre Ekonomisi adlı yeni bir ekonomi dalının gelişimini
hızlandırmıştır.
Ekonomik yönden kirlilik düzeyinin sıfıra indirilmesi mümkün görülmemektedir.
Ekonomik gelişmeye bağlı olarak kirlilik mutlaka oluşmaktadır, ancak kirlilik zararlarını
alınacak teknik ve ekonomik önlemlerle hafifletmek veya canlı yaşamı için zararsız düzeye
indirmek olanaklıdır. Burada önemli olan nokta, ekosistemlerin sürekliliğinin güvence altına
alınmasına olanak sağlayan kirlilik seviyesinin üzerine çıkılınasının önlenmesidir. Kirlilik
sorununun piyasa ekonomisi koşullarında kendiliğinden çözülmesi beklenmemelidir.
Devletin kirleurneyi önleyici araçlarla piyasaya müdahalelerde bulunması gereklidir. Bu
nedenle ülke olanaklarına bağlı olarak insanların refahını yükseltmeyi amaçlayan çevre
politikası araçlarının saptanması ve planlı olarak uygulanması önem taşımaktadır. Çevre
yönetiminde standartlar ve diğer emir-komuta önlemlerinin herkese eşit bir biçimde
uygulanması olanaklı olmadığından, ekonomik araçların kullanımı gerekmektedir. Vergiler,
322
Harun TANRlVERMiŞ
harçlar, standartlar, üretim miktarı ve kirliliğin sınırlanması, kredi ve sübvansiyon sağlama
gibi araçlar içinde, vergilendirme ile gerekli tedbirlerin alınması koşulu ile kredilendirmenin
daha uygun politika araçları olduğu belirtilebilir. Özellikle küçük ve orta ölçekli işletme için
sübvansiyonlar ve kredinin kirliliğin etkin olarak kontrolü için zorunlu ve gerçekçi olduğu
ifade edilebilir. Çevre vergileri rasyonel bir biçimde tasarlanır ve uygulanırsa, çevresel
amaçlara ulaşınaya yardımcı en etkin bir araç işlevi görebilir. Kirliliğe neden olan mallar ve
hizmetlere konulacak vergiler, bunların kullanımını azaltarak daha düşük düzeyde kirlilik
kaynağı olan (çevre dostu) ikamelerinin kullanımını artırır ve böylece çevre kirliliği de
göreli olarak azaltılmış olur. Bu bakımdan ülkemizde kirliliğin azaltılması açısından, diğer
önlemlerin yanısıra, çevre vergileri de uygulanabilir.
Devlet kirlilik kontrol yöntemlerini uygulamadan önce, kirlilik standartlarını
uluslararası kabul görmüş norm değerleri ve ülkenin özel koşullarını dikkate alarak
saptarnalıdır. Yasal önlemlerin gerektirdiği alanlarda rasyonel bir sübvansiyon politikasının
benimsenmesi ve uygulanması gereklidir. Ayrıca kirliliğe neden olan işietinelerin atık
envanterlerinin çıkarılması gerekmektedir. Çevre vergilerinin etkin uygulanabilmesi için
çevreye verilen emisyanlar ve bunların kaynaklarının kapsamlı olarak envanterlerinin
(atıkların kaynakları, miktarları ve çeşitleri gibi) çıkarılması gerekir. Daha sonra izin verilen
maksimum standartları aşan kirletici miktarlarının azaltılması için gerekli ve etkili araçlar,
bunların uygulanmasının maliyetleri ve etkilerinin araştırılması gerekir. Çevre koruma
yöntemlerinin ilgili kurumlarca uygulanması için çok geniş kapsamlı bir denetleme ve
kontrol mekanizmasına gereksinim vardır. Ayrıca çevrenin yalnızca yasal yaptırımlar ve
zorlamalarla korunamayacağı, yasal düzenlernelerin ekonomik araçlarla desteklenmesi
gerektiği de unutulmamalıdır. Ancak etkin bir kontrol mekanizmasına sahip olmayan
yasalar ve kurumsal düzenlernelerin de bütünüyle etkisiz kalacağı ve ekonomik araçları da
başarısız kılacağı açıktır.
Karar organları, herbir kirlilik olayı için standartlar ve ekonomik araçları birlikte
kullanma altyapı ve olanaklarını sağlamalıdır. Çevre sorunların özünde ekonomik nedenler
olduğuna göre, bunların çözümünde ekonomik araçların kullanımı da gerekmektedir.
Devletin uyguladığı koruma önlemlerinin getirdiği maliyetierin optimum dağılımı, ancak
etkin bir vergilendirme ile sağlanabilir. Bununla birlikte vergi yükünün talep
elastikiyetlerinin uygunluğu ölçüsünde fiyatlara" yansıtılabileceği ve istenen kaynak
dağılımının uygulamada tam olarak sağlanamayacağını da değerlendirrlı.ek gerekmektedir.
Kirletici kaynaklann vergilendirilmesinde, vergi oranları, sektörlere göre atık ve emisyon
miktarları ile orantılı olmalıdır. Vergiler hammadde, atık veya ürün üzerinden alınabilir.
Alternatif mal ve hizmetlerin üretimi geliştirilerek çevreye daha düşük düzeyde zarar veren
mal ve hizmetlerin üretici ve tüketicileri teşvik edilirken, kirletici ürünler
vergilendirilmelidir. Ülkemizde genel bir çevre vergisi uygulaması yerine, çevreye zararlı
ürün ve teknolojilere ilave vergiler konulması, sistemin başarılı olarak planlanması ve
uygulanması için gereklidir. Çevre Bakanlığı 'nın diğer ilgili kuruluşlar ile de birlikte
EKONOMiK YAKLAŞlM
323
yapacağı çalışmalarla,
ülkemizde çevıe kirliliği açısından önemli olan atık, sıvı ve gaz
atıklar için izin verilebilecek üst sınırlar saptanmalı, işletmelerin atık envanteri tutmaları
sağlanmalı ve düzenli olarak yapılacak kontrollerle norm değerlerden fazla çevreye atık
veren işletmeler saptanmalı ve bunlar vergilendirilınelidir.
Ülkemizde çevre sorunlarının çözümünde ekonomik araçların henüz yeterince
uygulanamadığı ve uygulananların ise, istenilen etkileri yaratamadığı görülmektedir.
Ülkemizde sanayileşmiş toplumların yaşadığı çevre sorunlarının daha fazlasının
yaşanmaması için, etkin çevre yönetimine gerekli politika araçları belirlenmeli ve
uygulanmalıdır. tıkemizin ulaştığı refah ve mutluluk düzeyinin gelecek nesillere devretmek
için, çevre yönetimi konusunda multidisipliner yaklaşımbrın belirlenınesi ve uygulanması
zamanı gelmiştir. Tarım, sanayi, enerji, ulaştırma ve ticaret kesimleri ile ilgili yatırımlarda
mutlaka çevre boyutu da dikkate alınmalıdır. Bu kesinıl·::rde çevre en düşük düzeyde zarar
veren teknolojiler desteklenmelidir. Makro ekonomik politikalara çevreye unsurunun
entegre edilmesi açısından çevre yönetiminin araçlarının belirlenmesi ve saptanan araçlar
üzerinde ilgili kesin~lerin temsilcilerinin de katılacakları toplantılarda uzlaşma sağlanarak,
bu yöntemlerin uygulamaya konulması gerekmektedir. Çevre yönetiminin en önemli amacı
olan kirliliğin önlenmesinde, bütçeden ayrılan paylar, bütçe dışı fonlar, kirletici ürün,
hammadde, işlem ve atıklardan alınan vergi gelirleri ve uluslararası bağış, yardım ve
krediler ile sağlanabilir.
KAYNAKÇA
ADLER, J. ve HAGER, M., (1992), "The Earth at Surtımit'', Newsweek June 1st, 1992:1432.
ALTUG, F.,(1990), Çevre Sorunları, U.Ü.Güçlendirme Vakfı Yayın No:41, Bursa.
ANONYMOUS, (l99la), Environınental Policy: Ho·N To Apply Economic Instrument,
OECD Press, Paris.
ANONYMOUS, (199lb), 2000'li Yılb:a
Doğru
Çevre, TC Çevre Bakanlığı, AnkarJ.
ANONYMOUS, (199lc), Türk Çevre !\!evzuztı, TU!·l:iyı: Çevre
Vakfı Yayını,
Ankara.
ANONYMOUS, (1992), Agenda 21: Programme of Action for Sustainable Development,
Rio Dcclaraüon on Environment and Development, UN Pub. Sale No:E.93.1.11.,
USA.
Harun TANRlVERMiŞ
324
ANONYMOUS, (1993), 3914 Sayılı Belediye Gelirleri Kanununda
Hakkında Kanun, TC Resmi Gazete, (15.7 .1993), Ankara.
Değişiklik Yapılması
ANONYMOUS, (1994), Çevre, Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Özel ihtisas Komisyonu
Raporu, DPT Yayın 2360-Ö.İ.K.:428, Ankara.
ANONYMOUS, (1995), Çevrede Yeni Bir Yaklaşım Çevre Yönetimi ve Standartları, (Haz.:
Hazırlık Grubu), TSE Standart Ekonomik ve Teknik Dergi,
Çevre Standartları
Yıl:34, Çevre Özel Sayısı, Mayıs 1995, s.:l?-24, Ankara.
ANONYMOUS, (1995), Yedinci
Beş Yıllık Kalkınma Planı
(1996-2000), DPT, Ankara.
BRUNDTLAND, G.H. et al, (1987), Our Common Future, World Commission on
Environment and Development, Oxford University Press, Oxford, UK.
BRUCE, N. and Ellis, G.M., (1993), Environmental Taxes and Policies for Developing
Countries, Working Paper No: 1177, The World Bank Policy Researeh
Department,Washington D.C., USA.
CARLSSON, I. et al., (1996), Küresel Komşuluk, (Çev.:B.Ç.Dişbudak), Küresel Yönetim
Komisyonu 'nun
Raporu, Oxford University Press, Türkiye Çevre Vakfı
Yayını, Ankara.
ÇÖRTOGLU, i.S ., (1995), "Kirleten Öder İlkesi ve Ekolojik Zarar Kavramı", Yeni Türkiye,
Yıl: 1, Sayı:5: 347352, Ankara.
DEMIR, A., (1988), Doğal Çevre Tahripleri-Ekonomi İlişkileri Üzerine Bir Araştırma,
AÜ.S.B.F.Dergisi Cilt:28, Sayı:1-2'den Ayrı Basım, A.Ü.S.B.F. ve Basın-Yayın
Yüksekokulu Basımevi, Ankara.
DEMIREL, A. ve Durusu, A., (1995), Türkiye'deki Kanalizasyon Sektöründe Gelişmeler,
Symposium For
W asser-und Abwasser-Wirtsehaft, Tagungsband, 2. DeutsehTürkisehes Kooperationsforum Unweltteehnik İçinde, Ankara.
Eraktan, S., (1994), Maliye, A.Ü. Ziraat Fakültesi Yayın No: 1344, Ders Kitabı:391, Ankara.
ERTÜRK, H., (1996), Çevre Bilimlerine Giriş, U.Ü.Güçlendirme Vakfı Yayın No:lO,
Bursa.
FISUNOGLU, H.M.(1986), Çevre Sorunları ve Ekonomi, Sanayi ve Çevre Sorunları
Konferansı İçinde, TÇSV Yayını, s.l44-172, Ankara.
iLKIN, A. ve ALKIN, E., (1991), Çevre Sorunları, TOBB Ekonomik ve Sosyal SorunlarÇözüm Önerileri Dizisi:1,TOBB Yayın No:203, AYDB:94, Ankara.
İNAN, N., (1981), Sorumluluk Hukukunda Yeni Bir Yaklaşım (Ekonomik Düşüneeye
Dayalı
Sorumluluk), Çevre Hukuku Araştırmaları İçinde, TÇSV Yayını, Ankara,
EKONOMiK YAKLAŞlM
325
s.l03-139.
JENKSINS, G. and LAMECH, R., ( 1993), "Green Taxes and Policies An International
Perspective", The International Centre For Economic Growth and The Harvard
ICS Press, San Francisco, Califomia,
Institute for International Development,
USA, p.l-70.
KABASAKAL, Ö., (1995), "Ekonomi-Çevre ilişkisi Üzerine Bir Deneme", Yeni Türkiye,
Yıl: 1, Sayı:5: 330-338, Ankara.
KARAKAYA, A., (1995), "Çevre Yönetiminde Ekonomik ve Mali Araçlar", Tabiat ve
İnsan, Sayı: 1995/3:2325,1995/4:17-19, Ankara.
KARPUZCU, M., (1987), Çevre Ekonomisi, İTÜ Kütüphanesi Sayı:1348, Birinci Baskı,
İstanbul.
KARPUZCU, M., (1991), "Çevre Kontrolünde Öncelikler", G. Kocasoy (ed.) Uluslararası
Çevre'91 Kongresi içinde, Türk Kadınını Tanıtma ve Güçlendirme Vakfı, İstanbul,
s.245-255.
KARPUZCU, M., (1995), "Çevre Kirlenmesi Ekonomi ve Toplum", Yeni Türkiye,
Sayı:5:339-346, Ankara.
Yıl:l,
KARAMAN, Z.T., (1992), "Çevre Kirliliğinin Giderilmesinde Uzlaşmacı Politika (İzmir
Körfezi İçin Bir Yaklaşım)", Amme İdaresi Dergisi, Cilt:25, Sayı:4:116-138,
Ankara.
KARAMAN, Z.T., (1995), "Globalleşmede Çevre Faktörü ve Çevre Korumacı ideolojiye
Politik Bir Yaklaşım", Yeni Türkiye, Yıl:l, Sayı:5:1 78-187 ,Ankara.
KAZICI, S., (1992), "Vergilendirme ve Çevre", Vergi Dünyası,
Sayı:136:13-22.
KELEŞ, R. ve HAMAMCI, C., (1993), Çevrebilim, imge Kitabevi Yayınları:67, Ankara.
KIŞLALIOGLU, M. ve BERKES, F., (1994),Ekoloji ve Çevre Bilimleri, 2. Basım, Remzi
Kitabevi, Ankara.
KULA, E.(1994), Economics of Natural Resources, the Environment and Policies, Second
Edition, Chapman and Hall, London, UK.
NICOLETTI, A., (1994), Core Concepts in Sustainable Development, Societa Editrice
Esculapio, Bologna, Italy. Oates, E.W ., (1988), "Taxing Pollution: An Idea Whose
Time Has Come?" Resource:91:5-7.
PEARCE, D.W., Markandaya, A. and BARBIER, E.B. (1990), Blueprint For A Green
Economy, Fourth Printing, Earthscan Publication Ltd., London, UK.
PEARCE, D.W. and TURNER, R.K. (1990), Economics of Natural Resources and the
Harun TANRlVERMlŞ
326
Environment, The Johns Hopkins University Press, Baltimore, USA.
PEARCE, D., et al., (1994), Blueprint 3 Measuring Sustainable Development, Center For
Social and Economic Research on Global Environment (CSERGE), Earthscan Pub.
Ltd., UK.
PEARCE, D.W. (1995), Blueprint Capturing Global Envirbnmental Value, Centre For
Social and Economic Research on the Global Environment (CSERGE), Earthscan
Pub. Ltd., UK.
PEARSON, C.S., (1986), Yabancı Sermaye Yatırımları Çevre ve Ekonomik Kalkınma,
Sanayi ve Çevre Soıunları Konferansı içinde, TÇSV Yayını, Ankara, s.179-196.
PIETRZENIUK, H.J., (1995), Kuzey Ren-Vestfalya Eyaletinde Atıksu Hertarafına İlişkin
Mevzuat, Symposium For W asser-und Abwasser-Wirtschaft, Tagungsband, 2.
Deutsch-Türkisehes Kooperationsfoıum Unwelttechnik İçinde, Ankara.
PIRLER, 0., (1994), "Belediyelerde Çevre Temizlik Vergisinin
Yerel Yönetimler, Cilt:3, Sayı:2:33-44.
Uygulanması", Çağdaş
PRUD'HOMME, R., (1992), "Kirlenme ve Tıkanıklıklada Mücadelede Vergilemenin
Rolü", (Çeviren: Miı-can Yıldız), Banka ve Ekonomik Yorum, Yıl:29, Sayı: 1112:29-36, İstanbul.
SCHILLER, B.R., (1991), The Micro Economy Today, Mc Graw-Hill Inc.,Fifth Edition,
New York, USA.
TANRIVERMİŞ,
H., (1995), Environmental Taxes: A Case Study in Turkey, European
Masters Degree Course
on Environmental Management, M.Sc.Thesis, Ankara
University Faculty of Agriculture Department of Landscape Architecture and
European Centre For Pollution Research, (Unpublished), Ankara, Turkey.
TANRIVERMİş, H., (1996), Sanayinin Neden Olduğu Çevre Kirliliğinin Tarıma Verdiği
Zararların Değerinin
Biçilmesi: Samsun Gübre ve Karadeniz Bakır Sanayileri
Örneği, Ankara Üniversitesi Fen Bilimleri
Enstitüsü Tarım Ekonomisi Anabilim
Dalı, Doktora Tezi, Ankara.
TANRIVERMİŞ, H.,(1997a), Çevresel Malların ve Kirlilik Zararlarının Değerlerinin
Biçilmesinde
Kullanılan
Yöntemler ve Bu Yöntemlerin Türkiye'de
Uygulanabilirliği, Ekonomik Yaklaşım, Cilt:8, Sayı:24-25:81-145 İlkbahar- Yaz'97,
Ankara.
'T''
""TrziVERMİŞ,
H., (1997b), "Willingness To Pay (WTP) and Willingness To Accept
(WT A) Measures: May WTP and WTA Be Indicators To Share The Environmental
Damage Burdens: A Case Study In Turkey", (In Press), Egypt. TAŞ, M., (1989),
f
EKONOMiK YAKLAŞlM
327
"Çevre Kirliliğinin Önlenmesinde Vergileme: Türkiye İçin Bir Uygulama", Banka ve
Ekonomik Yorum, Yıl:26, Sayı:10:43-47, İstanbul.
TOLBA, M.K., et al., (1993), The World Environment 1972-1992, Two Decades of
Challenges, Published by Chapman and Hall on Behalf of UNEP, London, UK.
TURNER, R.K., PEARCE, D.W. and B.·~ TEMAN, I. (1994), Environmental Economics
An Elemantary lntroduction, J Press Ltd, Comwall, UK.
TÜRKAY, 0., (1993), Mikroiktisat Teorisi, Adım Yayıncılık Ltd. Sirketi, Ankara.
ULUATAM, Ö., (1995), Makro İktisat, Genişletilmiş 8. Baskı, Savaş Yayınları, Ankara.
VICTOR, P.A., (1978), İktisadi Açıdan Çevre Kirlenmesi, (Çev.: Ömer Faruk Batırel),
Akbank Kültür Yayınları-Macınillan İktisat Serisi, Ak Yayınları Ltd. Şirketi, s.2557, İstanbul.
YAŞAMlŞ, F.D., (1994), "Çevresel Ölçüt ve Standartlar", Çağdaş Yerel Yönetimler, Cilt:3,
Sayı:4:29-42,
Ankara.
YAŞAMlŞ,
F.D., (1995a), Çevre Yönetiminin Temel Araçları, İmge Kitabevi
Yayınları:123, I.Baskı, s.141-174, Ankara.
YAŞAMIŞ, F .D., ( 1995b), "Ulusal ve Yerel Çevre Yönetimleri İçin Etkenlik Ölçütleri",
Yeni Türkiye, Yıl:1, Sayı: 5:238-255, Ankara.
ZİLELİOÖLU, H., (1991), "Avrupa Topluluklarında Çevre Politikası ve Hukuk",
Uluslararası
Çevre'91 Kongresi İçinde, Editör:G.Kocasoy, Türk Kadınını Tanıtma
ve Güçlendirme Vakfı, İstanbul, s.227 -243.
ABSTRACT
TAXING OF ENVIRONMENTAL POLLUTION: PRINCIPLES,
PRACTICES AND GENERAL ASSESSMENT FOR TURKEY
Environmental goods and services can be used freely and they are defined as public or
co mmon goods. On the account of the fact that, the ir overusage impose an external co st on
producers and consumers such as air, water, soil, smell and noise pollution, congestions and
so on. These problems are closely related to the consequences of the market failure to state
and enforce property rights. Thus, environmental degredations or negative externalities
c au se a divergence between private and social costs of the products and services. Both
r
328
Harun
TANRlVERMiŞ
command and control measures and economic instruments can be used to control pollution
in order to internalize the extemal costs. The command and control measures include legal
regulations, bans, standards on emissions, products, processes and wastes. The economic
instruments are based on the market systems such as taxes, charge_,, state aids, treadeable
pollution permits, deposit refund systems, and so on. The choice of the most suitable
instrument and/or instruments to use in any particular case are linked to the legal and
administrative framework and the nature of the environmental pollutions. In Turkey, by the
Environmental Law of 1983 (No:2873, Article 3) endorses the "polluter pays" principle and
handels environmental issues ona very broad scope. On the other hand, this act has entirely
accepted that command and control measures must be used to control pollution. Currently,
charges are imposed on solid wastes and waste water generated by producers and
consumers. Generally, taxing pollution is an efficient approach for conservation of natural
resources and the environment. Pallutant products and/or processes are imposed an
appropriate tax which is proportional to the waste generatian or to equal the extemal costs
of them. The environmental tax revenues mu st be used to encourage the pollution prevention
investments. Tthe usefulness of taxes on palluting inputs and outputs as an important
instrument in reducing the pollution in Turkey as well as other developing countries is
emhasized in this article
EKONOMİK YAKLAŞlM
YAZARLARA DUYURU
1) Dergiye gönderilen
üzere
yazılar. başka
gönderilmemiş olmalıdır.
kağıdının
Metinler bilgisayar
aralıkla yazılmış
bir yüzüne çift
bir yerde
yayımlanmamış
ortamında
veya
yayınlanmak
bir disket ile beraber A4
üç kopya halinde teslim edilmelidir. Disket ile
birlikte kullanılan yazılım programı , bilgisayar ismi ve dosya ismi gönderilmelidir. Teknik
nedenlerden ötürü. daktilo ile
edilmeyen
yazılar
yazılmış
metinleri kabul edemiyoruz.
Yayın
kurulunca kabul
iade edilmez.
2) Yazıyla birlikte, İngilizce başlık ve en çok 15 satırlık İngilizce bir özet teslim
edilmelidir.
3) Tablo ve
şekiliere
altına yazılmalıdır.
kaynaklar ise tabionu
sayfanın sağ tarafında
4) Kaynaklara
Denklemlerin
şekillerin
üzerinde yer almalı
sıra numarası
parantez içinde,
gösterilmelidir.
yapılan
Ayrıca
belirtilmelidir.
numara verilmeli, başlıklar tablo ve
göndermeler dipnotlar yerine, metin içinde
içindeki bilgiler
açılan
ayraçlarla
sırasıyla şöyle olmalıdır: Yazar(lar)ın soyadı,
kaynağm yılı. sayfa numaraları: Örneğin:
.... tesbit
edilmiştir
(Atkinson, 1983: 77-82) .
... . Say er (19986a: 43-72; 1986b: 666-695) belirtilmelidir.
Metinde gönderme
alfabetik
sıraya
aşağıdaki
örnek
yapılan
bütün kaynaklar, Kaynakça
göre gösterilmelidir. Kaynakçada
başlığı altına ayrı
uyulması
bir sayfada,
gereken biçim kuralanna
verilmiştir.
KITAPLAR
FÖRLSTER, S. (1991), The Art of Encouraging Invention: A New Approach to
Goverment Innoalion and Economic Review, California Press.
MAKALELER
BAUMOL, W. J. (1986). "Productivity Growth, Convergence and Welfare: What the
Long Run Data Show", American Economic Rewiew, 76, 1072-82.
DERLEMELER
HALL, P. H. ( 1986). "The Theory and Pratice of Innovation Policy: An Overview ,. , P.
Hall (der), Technology, Innovvation and Economic Policy içinde, Oxford: Philip Alan, 134.
5) Dipnot halinde verilen ek bi1giler, metin içinde numara sırasıyla ve metin sonunda
KA YNAKÇA başlığından önce "NOTLAR" başhğı altında ayrıca yerilmelidir.
6) Belirtilen kurallara uymayan yazılar, gerekli düzehmeterin yapılması için geri
gönderilebilir. Yazının yayınlanması halinde, derginin 3 kopyası yazara ücretsiz
gönderilecektir.
7) Yazarların, makaleleri ile birlikte,
içeren notu göndermeleri gereklidir.
8) Sosyal Bilimler
kabul edilmemektedir.
yazışma
adresi, telefôn ve faks bilgilerini de
alanına katkı sağlayacağı düşünülenler dışmda,
tercüme eserler
Download