İyi İnsan ve İyi Müslüman Olma Taahhüdü, Kelem

advertisement
İYİ İNSAN VE İYİ MÜSLÜMAN OLMA TAAHHÜDÜ
KELİME-İ ŞEHÂDET
I. Konunun Planı
A. ‘Kelime-i Şahadet’le Gerçekleşen Manevi Sözleşmenin Muhtevası
1. Kelime-i Şahadet Sözleşmesiyle Verdiğimiz Taahhüt
2. Kelime-i Şahadet Sözleşmesiyle Elde Ettiğimiz kazanımlar
B. Kelime-i Şahâdet Sözleşmesinin Müslüman’a Yüklediği Kişisel
Sorumluluk
1. İslam’ın Güzelliğini Fiili Olarak Hayatımızda Gösterme
Sorumluluğu
a. İslam’ı Doğru Öğrenme
b. İslam’ı Yaşama
c. İslam’ı Tanıtma
2. İslam’a Söz getirmeme Duyarlılığı
C. Kelime-i Şahâdet Sözleşmesinin Müslüman’a Yüklediği Toplumsal
Sorumluluk
D. Sonuç
II. Konunun Açılımı ve İşlenişi
Bu konu şöyle bir yaklaşımla ele alınabilir: Müslüman Kelime-i Şahadetle
adeta manevi bir sözleşme imzalamış olmaktadır. Bu sözleşme, Müslüman’a,
Müslüman olmanın ve İslam toplumunun bir üyesi bulunmanın tüm maddi ve manevi
kazanımlarını sağlamaktadır. Buna mukabil kendisine bireysel ve toplumsal olarak bir
takım ödevler ve sorumluluklar yüklemektedir. Kişisel olarak İslam’ı öğrenme,
yaşama, yaşatmaya ve tanıtmaya çalışma, İslam’a leke getirmeme olarak
özetlenebilecek bu ödevler, toplumsal olarak da Müslümanların derdiyle dertlenme,
her türlü sosyal yardımlaşma ve dayanışma da dahil o toplumun her bakımdan aktif
bir üyesi olma şeklinde ifade edilebilir.
Bu doğrultuda Müslüman’ın, İslam’ı bir bütün olarak benimseyip tasdik
ettiğini gösteren sözleşme cümlesi olarak Kelime-i şahâdetin ilk önce Müslüman’a
kazandırdıkları ele alınabilir. Bu çerçevede;
‫ من قال ال اله االهللا دخل الجنة‬Hadis-i şerifinin bir gereği olarak Ahiretteki kazanımlarına
kısaca temas edilebilir.
Mehmet Akif’in:
‘İmandır o cevher ki ilâhî ne büyüktür
İmansız olan paslı yürek sînede yüktür’ mısraı doğrultusunda iman sahibi
olmanın kişiyi dünyada nasıl kendisine ve çevresine faydalı bir insan haline getireceği
ve insana iç huzuru vereceği anlatılarak bu doğrultudaki kazanımlara işaret edilebilir.
Kelime-i şahadeti söyleyen kimsenin, son ilahi kitap Kur'an-ı Kerim'i
bütünüyle benimsemiş ve Allah’ın son peygamberi Hz. Muhammed'e vahiy yoluyla
bildirdiği, Onun da insanlara tebliğ ettiği her şeyi tamamen kabul etmiş olacağı ifade
edilir.
Konunun açılımı şöyle sürdürülebilir:
 İman etmek için kimse zorlanamaz. İslâm’a girmek isteyen kendi
isteğiyle girer. İman etmeden önce araştırma yapılabilir, zihinde oluşan her türlü
tereddüt ve şüphenin cevabı aranabilir. Ancak iman ettikten sonra iyi bir mümin, iyi bir
Müslüman olabilmek için kalpten her türlü tereddüdü söküp atmak gerekir. Çünkü
imanla tereddüt bir arada olmaz. Bu yüzden iman, insanın kalbinin derinliklerine

Bu vaaz projesi Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı Dr. Ekrem KELEŞ tarafından hazırlanmıştır.
1
öylesine kök salmalı ki onu İslâm’a aykırı davranışlardan alıkoymalı, onun
zihniyetinin, ahlâkının ve davranışlarının İslâm’a göre şekillenmesine imkan vermeli.
 Müslüman’ın İslâm’ı doğru bir şekilde öğrenme gayreti içinde olması
gerekir. Çünkü İslâm’ın temel ve vazgeçilmez öğretilerini bilmeden İslâm’ı tam
manasıyla yaşayabilmek pek mümkün olmaz. Gerçek bir mümin, İslâm’ı iyi tanımalı,
ona bilinçli bir şekilde sarılmalı ve onu hayata geçirmeye çalışmalıdır.
 İman ettikten sonra bu imanın gereklerini yerine getirmemek, bir çelişki
olur. Huzurlu olabilmek için çelişkilerden kurtulmak gerekir. Çünkü çelişkiler içinde
bocalayan bir kimsenin huzurlu olması düşünülemez.
 Müslümanlık bir giyim kuşam ve sekil değişikliğinden veya mücerret
bazı sözler söylemekten ibaret değildir. O bir zihniyettir. İste bu sebeple Mümin,
Allah’ın son peygamberi Hz. Muhammed’le kemale erdirdiği dini gönülden ve içten
benimseyerek onu hayata geçirme gayreti içinde olur.
 Samimi bir mümin, her hareketinin ve davranışının Allah’ın rızasına
uygun olup olmadığını göz önünde bulundurur. Böyle hareket ettiği takdirde yaptığı
her meşru fiil bir ibadet hükmünü almaya baslar.
 İslâm ahlakını özümseme ve hayata geçirme de İslâm'ı yasamanın en
önemli bölümlerinden birini oluşturur. Denilebilir ki; hiç bir dinde ve hiç bir düşünce
sisteminde İslâm’da güzel ahlaka verilen önem kadar önem verilmemiştir. Hatta
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed "Ben ancak ahlaki faziletleri tamamlamak için
gönderildim" buyurmuştur. Bu yüzden Müslüman’ın ahlakını güzelleştirmesi en temel
hedeflerden biri olmalıdır. Bu amaçla Mümin, İslâm'ın kendinden istediği kişisel ve
toplumsal görevlerini öğrenmek ve bunun sonucunda güzel hareketlerle bezenmek,
çirkin alışkanlıklardan kaçınmak zorundadır.
III. Konunun Özet Sunumu
"Kelime-i Şahadet" İslam’ı bütünüyle kabul ve tasdik etmeyi ifade eden bir
anahtar cümledir. Bu bakımdan Kelime-i Şahadet getiren kişi, adeta İslâm’a giriş
sözleşmesi yapmış olmaktadır. Bu sözleşmeyi yapan insan, Allah'a büyük bir söz
vermiş, O'nun emirlerini tereddütsüz bir şekilde kabul edip yerine
getirmeyi,yasaklarından kaçınmayı ve Onun istediği şekilde iyi bir Müslüman ve iyi bir
insan olmayı taahhüt etmiş olmaktadır.
İyi bir Müslüman, yaptığı bu sözleşmeye aykırı hareket etmez ve elinden
geldiğince bu sözleşmenin gereğini yerine getirmeye çalışır. Diğer taraftan, Kelime-i
Şahadeti söyleyerek yapılan bu sözleşmeye bütün mahlukat şahit oluyor. Şayet bu
sözleşme bozulursa, sözleşmeye aykırı hareket edildiğine tanık olan yeryüzündeki ve
gökyüzündeki her şey, Allah’ın huzurunda aleyhimize şahitlik eder. Bu duyarlılıkla
hareket eden Müslüman, kötülüklere dalamaz. Dolayısıyla Kelime-i şahâdet, nerede
olursa olsun Müslüman’ın, daima İslâmî ölçüler içerisinde yaşamasını gerektiren bir
taahhüt olarak kendini gösterir. Bu taahhüde aykırı hareket eden Müslüman asla
huzurlu olamaz.
Ayrıca, bu sözleşme ile Müslüman, İslam toplumunun bir üyesi haline gelir
ve İslam kardeşliğinin gerektirdiği hak ve sorumluluklara bağlı kalmayı taahhüt etmiş
olur.
Kısacası, Kelime-i şahâdet, İslam’ı bir bütün olarak kabullenme ve yaşama
sözleşmesidir. Bu sözleşmeyi yapan kişi bir taraftan maddi ve manevi pek çok
kazanımlar elde ederken diğer taraftan da kişisel ve toplumsal bir takım ödev ve
sorumluluklar üstlenmiş olmaktadır. Dolayısıyla kelime-i şahâdet getiren
Müslüman’dan beklenen, bu sözleşmenin gereklerini yerine getirmektir. İslam’ın kesin

Bu vaaz projesi Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı Dr. Ekrem KELEŞ tarafından hazırlanmıştır.
2
ve açık bir şekilde ortaya koyduğu bütün prensipleri, helalleri, haramları gönülden
benimseyip hayata geçirmeye çalışmak, bu sözleşmenin bir gereğidir.
IV. Konu İşlenirken Başvurulabilecek Bazı Ayetler
“Rabbinden sana indirilenin gerçek
olduğunu bilen kimse, (onu bilemeyen)
kör gibi olur mu? (Bunu) ancak akıl
sahipleri anlar. Onlar, Allah’a verdikleri
sözü yerine getiren ve sözleşmeyi
bozmayanlardır. Onlar, Allah’ın riâyet
edilmesini emrettiği haklara riâyet eden,
Rablerine saygı besleyen ve kötü
hesaptan korkanlardır. Onlar,
Rablerinin rızasına ermek için
sabreden, namazı dosdoğru kılan,
kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli
olarak ve açıktan Allah için harcayan
ve kötülüğü iyilikle ortadan
kaldıranlardır. İşte bunlar için dünya
yurdunun iyi sonucu vardır. Bu sonuç
da Adn cennetleridir. Atalarından,
eşlerinden ve çocuklarından iyi
olanlarla beraber oraya girerler.
Melekler de her bir kapıdan yanlarına
girerler (ve şöyle derler):
‘Sabretmenize karşılık selam sizlere.
Dünya yurdunun sonucu (olan cennet)
ne güzeldir!’ Allah’a verdikleri sözü,
pekiştirilmesinden sonra bozanlar,
Allah’ın korunmasını emrettiği şeyleri
(akrabalık bağlarını) koparanlar ve
yeryüzünde fesat çıkaranlar var ya; işte
lânet onlara, yurdun kötüsü (cehennem)
de onlaradır.” (Ra’d, 13/ 19-25)
Konuyla ilgili olarak şu ayetlere de bakılabilir: Bakara 2/25; Secde 32/17; Yunus
10/9; İbrahim 14/23; Taha, 20/112
V. Konu İşlenirken Başvurulabilecek Bazı Hadisler
.ُ‫رسولً َو َجبَ ْت لَُِ اجلَناة‬
ُ
ٍ
‫ه‬
‫ه‬
‫ من قَ َ ه‬:‫رسول الله‬
‫ه‬
‫وسلا‬
ُ ‫ َرض‬:‫ال‬
َ ‫ َوهِبُ َح امد‬،ً‫ َوهِبإل ْسالم دينا‬،ً‫يت هِب ّلل تَعاَىل راِب‬
َ ِ‫صلّى هللاُ َعلَْي‬
ْ َ ّ ُ ‫قال‬
Rasulullah (as) şöyle buyurmuştur: "Kim: Rab olarak Allah'ı, din olarak İslâm'ı, Resûl
olarak Hz. Muhammed’en hoşnudum derse, cenneti hak eder." 1
‫ه‬
‫رسول ه‬
‫هه‬
‫ه‬
‫ه‬
.َ‫اللُ َد َخ َل اجلَناة‬
ّ ََ ‫ َم ْن َكا َن آخ ُر َكالَمِ لَ للَ َِ الا‬: ‫وسلا‬
ّ ُ ‫قال‬
َ ‫الل‬
َ ِ‫صلّى هللاُ َعلَْي‬
Rasulullah (as) şöyle buyurmuştur: "Kimin (hayatta söylediği) en son sözü Lâ ilâhe
illallah olursa cennete gider" 2
.‫ واحلياء شعبة من اإلميان‬،‫اإلميان بضع وستون شعبة‬
1
2

Ebu Dâvud, Salât 361, (Hadis No:1529)
Ebu Dâvud, Cenâiz 20, (3116)
Bu vaaz projesi Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı Dr. Ekrem KELEŞ tarafından hazırlanmıştır.
3
“İman, yetmiş küsur bölümdür. Haya da imandan bir bölümdür.”3
.ِ‫ واملهاجر من هجر ما هنى هللا عن‬،‫املسل من سل املسلمون من لسانِ ويده‬
“Müslüman, Müslümanların elinden ve dilinden zarar görmediği kişidir. Muhacir
de Allah’ın yasakladıklarını terk eden kişidir.”4
.ِ‫ل يؤمن أحدك حىت حيب ألخيِ ما حيب لنفس‬
Kişi, kendisi için istediğini, kardeşi için de istemedikçe iman etmiş olmaz. 5
،‫ وأن حيب املرء ل حيبِ لل هلل‬،‫ أن يكون هللا ورسولِ أحب لليِ مما سوامها‬:‫ثالث من كن فيِ وجد حالوة اإلميان‬
.‫وأن يكره أن يعود يف الكفر كما يكره أن يقذف يف النار‬
“Şu üç özellik kimde bulunursa imanın zevkini tadar: Allah ve Rasulünü,
herkesten ve her şeyden fazla sevmek, sevdiği kişiyi sırf Allah için sevmek, nasıl
ateşe atılmak istemezse, küfre dönüşü de o kadar istememek.” 6
‫ فإذا فعلوا‬،‫ ويؤتوا الزكاة‬،‫ ويقيموا الصالة‬،‫أمرت أن أقاتل الناس حىت يشهدوا أن ل للِ لل هللا وأن حممدا رسول هللا‬
.‫ وحساهب على هللا‬،‫ذلك عصموا مين دماءه وأمواهل لل حبق اإلسالم‬
“Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın elçisi olduğuna
iman edip, namazı dosdoğru kılıncaya
.‫ ولذا اؤمتن خان‬،‫ ولذا وعد أخلف‬،‫ لذا حدث كذب‬:‫آية املنافق ثالث‬
“Münafığın alameti üçtür. Konuşunca yalan söyler, söz verince sözünde
durmaz, kendisine bir şey emanet edilince hıyanet eder.”7
.‫من مات وهو يعل أنِ ل للِ لل هللا دخل اجلنة‬
“Allah’tan başak ilah olmadığını bilerek ölen Cennete girer.”8
‫هه ه‬
‫َى الْعم هل أَفْضل فَ َق َ ه ه ه‬
‫ول اه‬
‫ه‬
« ‫ال‬
َ َ‫يل ُثُا َما َذا ق‬
َ ‫ا ان َر ُس‬
َ َ ُّ ‫ ُسئ َل أ‬- ‫ صلى هللا عليِ وسل‬- ‫الل‬
َ ‫ ق‬. » ِ‫ال « لميَا بن ِب الل َوَر ُسول‬
َُ
‫اجلههاد هِف سبه هيل اه ه‬
. » ‫ور‬
َ َ‫يل ُثُا َما َذا ق‬
‫ال « َح ٌّج َمْب ُر ب‬
َ ُ َْ
َ ‫ ق‬. » ‫الل‬
Rasulullah (as)a : En üstün amel nedir? diye soruldu.
- Allah ve Rasûlüne inanmaktır, buyurdu.
- Sonra nedir? denildi.
- Allah yolunda cihad etmektir, cevabını verdi.
- Sonra hangisidir? diye soruldu. O (s.a.v) de;
- Mebrur olan hacc'tır, buyurdu" 9
‫ه‬
ٍ ‫ه‬
‫ه هه‬
‫ه‬
ُُ ‫ َيُْر‬:‫وسلا قال‬
ّ ‫رى رضى‬
َ ‫الل تعاىل عنهما أن النيب‬
َ ِ‫صلّى هللاُ َعلَْي‬
ّ ‫عن أىب َسعيد َس ْعدَ بن مالك ب هن سنان اخلُ ْد‬
‫هه‬
‫ه‬
ٍ ‫ثقالَ َذ ارٍة همن‬
. ٍ‫مثقال ذ ارة‬
‫لميان[ قال أبو سعيد ]فَ َم ْن ا‬
َ ُ ‫اللَ يظل‬
ّ ‫ لن‬:ْ‫شك فليقرأ‬
ُ َ ‫من الناا هر َم ْن َكان يف قَ ْلبِ م‬
Ebu Sa'îd İbnu Mâlik İbni Sinân el-Hudrî (radıyallahu anh) hazretleri demiştir
ki: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle buyurdular:
Buhari, İman 2
Buhari, İman 3
5 Buhari, İman 6
6 Buhari, İman 8
7 Buhari, İman 23
8 Müslim, iman 43 (Hadis No: 26)
9 Buhari, İman, 18 HNo: 26; Müslim, İman 135; Hacc 204, 437; Tirmizî, Fedailu'l Cihat 22;
3
4
Hacc

Bu vaaz projesi Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı Dr. Ekrem KELEŞ tarafından hazırlanmıştır.
4
"Kalbinde zerre miktarı iman bulunan kimse ateşten çıkacaktır."
Ebu Sa'îd der ki: "Kim (bu ihbarın ifade ettiği hakikatten) şüpheye düşerse şu
ayeti okusun: "Allah şüphesiz zerre kadar haksızlık yapmaz..." (Nisa: 4/40). 10
‫ه‬
،‫كل َحسنَ ٍة َكا َن ْأْلََف َها‬
ُّ َُِ‫اللُ ل‬
ّ ‫ب‬
ّ ‫قال رسو ُل‬
ْ ‫فح ُس َن‬
ْ ‫ لذا‬: ‫وسلا‬
َ َ َ‫أسل‬
َ ‫الل‬
َ ‫العْب ُد‬
َ ِ‫صلّى هللاُ َعلَْي‬
َ َ‫لسالَ ُمُِ َكت‬
‫ه‬
‫كل حسنَ ٍة بع ْش هر أمثاهلا لىل سبعه ه‬
‫ه‬
ٍ ‫مائة هض ْع‬
،‫ف‬
‫ك‬
ُّ ُِ‫ت َعْن‬
َ ‫ َوَكا َن بَ ْع َد ذل‬،‫كل َسيئَ ٍة َكا َن ْأْلََف َها‬
ْ َ‫َوُحمي‬
ُ
َ ُّ :‫القصاص‬
‫ه‬
.‫اللُ عْنها‬
ّ َْ‫يتجاو‬
َ ‫َوال اسيئةُ ِبثل َها لّل أن‬
Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle buyurdular:
"Bir kul İslâm'a girer ve bunda samimi olursa, daha önce yaptığı bütün hayırları
Allah, lehine yazar, işlemiş olduğu bütün şerleri de affeder. Müslüman olduktan sonra
yaptıkları da şu şekilde muâmele görür: Yaptığı her hayır için en az on misli olmak
üzere yediyüz misline kadar sevap yazılır. İşlediği her bir şer için de, -Allah
affetmediği takdirde- bir günah yazılır."11
VI. Yararlanılabilecek Bazı Kaynaklar
ELMALILI, Muhammed Hamdi Yazır, (ö. 1942), Hak Dîni Kur'an Dili, Eser Neşriyat,
İstanbul 1979, I/ 177 vd
AFZALURRAHMAN, Sîret Ansiklopedisi, Inkılâb Yayınları, İstanbul 1996
AHMET NAİM VE KAMİL MİRAS, Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrîd-i Sarih Tercemesi,
Diyanet İşleri Başkanlığı Yayını, Üçer Ofset Matbaası, Ankara 1970, I/28 vd
DAVUDOĞLU, Ahmed, Sahih-i Müslim Tercemesi ve Şerhi, Sönmez Neşriyat, ist. İst 1977,
I/95 vd
CANAN, İbrahim, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/197
ÇAKAN, İsmail Lütfü, İyi Müslüman, Türkiye Diyanet Vakfı Yayını.
Tirmizî Sıfatu Cehennem: 10, (2601). Tirmizî hadis için "sahihtir" demiştir. İbrahim Canan,
Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/200.
11 Buharî hadisi tâlik olarak kaydeder (İman: 31), Nesâî, İman: 10, (8, 105); İbrahim Canan,
Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/201
10

Bu vaaz projesi Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı Dr. Ekrem KELEŞ tarafından hazırlanmıştır.
5
Download