MUHAMMED ALİ ES-SABUNİ
1930 Haleb-2021 İstanbul
Eserlerinden Bazıları
Safvetü’t-Tefâsîr
Ravâiu’l-Beyân/Ahkam Tefsiri
et-Tibyân fî Ulûmi’l-Kur’ân (Usul kitabı)
el-Kabes min Nuri'l-Kur'ân
Muhtasar Taberi
Muhtasar İbn Kesîr
Muhtasar Ruhu’l-Beyân
en-Nübüvve ve'l-Enbiya:
Min Künûzi’s-Sünne
Safvetü’t-Tefâsir’in Özellikleri
• Beyne yedeyi’s-Sure(Sureyi takdim):
• El-Münasebe (Ayetler arasında münasebet):
• El-Luğa (Dil Bilgisi):
• Sebebü’n-Nüzûl(İniş sebebi):
• Tefsîr:
• El-Belağa(Edebi sanatlar):
• El-fevâid(Faydalıbilgiler ve nükteler):
• El-Latıfe
• ‫الر ِح ِيم‬
َّ ‫من‬
َّ ِ‫ِب ْس ِم هللا‬
ِ ‫الر ْح‬
• NEBE' SÛRESİ :78/80 Mekke ‫سورة النبأ‬
• Şimdi haberler.
• Âyet sayısı : 40
• Adı
• Önemli haber anlamına Nebe’, yahut surenin ilk kelimeleriyle ‘Amme yetesâelûn’,
Amme, Tesâül, Mu'sırat" adlarıyla da anılmaktadır.
• Konuları
• Kıyamet,
• Öldükten sonra dirilme, Hesap,
• Ceza ve mükâfat
• Allah'ın varlık ve kudretini gösteren deliller,
• Melekler
}3{
‫ون‬
َ ُ‫} الَّ ِذي ُه ْم فِي ِه ُم ْخت َ ِلف‬2{ ‫ع ِن النَّبَإِ ْالعَ ِظ ِيم‬
َ ُ‫ساءل‬
َ }1{ ‫ون‬
َ
َ َ ‫ع َّم يَت‬
• 1 Birbirlerine hangi şeyden soruyorlar?
• 2 O büyük haberden mi?
• 3 Ki onlar onda ayrılığa düşmektedirler.
• Soru üslûbu, sorulan şeyin değerini yükseltmek içindir.
• Soru, hakikati öğrenmek için sorulmalı, bilene sorulmalı, cevabı alıp gereken
yapılmalı.
• Büyük haber-Nebe-Nebî-Peygamber: Kur’ân, Hz. Peygamberin gelişi, Diriliş.
• Nebe’ zaten önemli büyük haber, bir de azîm ile nitelenmiş.
• Kıyamet-Ahiret insanlık için en büyük haber. Kur’ân’ın saati, kıyamet!
• Ötedenberi insanlar kıyamet ve ahiretin varlığı, mahiyeti, ruhanî-cismani mi olacak
vb. konularında hep tartışagelmiş.
• Kıyamet ve ahiret, müteşabihlerden. Bu konuda akıl, tek başına yeterli değil, ayet ve
hadislerdeki bilgilerle yetinmek esastır.
• Allah'ın bunu gerçekleştirmeye gücü yeter, işte bu konudaki bazı deliller:
}6{
‫ض ِم ََهااا‬
َ ‫سيَ ْعلَ ُم‬
َ ‫سيَ ْعلَ ُم‬
َ ‫} ث ُ َّم َك ََّّل‬4{ ‫ون‬
َ ‫َك ََّّل‬
َ ‫} أَلَ ْم ن َْجعَ ِل ْاْل َ ْر‬5{ ‫ون‬
• 4 Hayır (dedikleri gibi değil), yakında bilecekler.
• 5 Sonra hayır (dedikleri gibi değil), yakında bilecekler.
• 6 Yapmadık mı biz, Arzı bir beşik,
• Hayır, hiç de sandıkları gibi değil! Bu geçen sözlere red ve soruşturmalarına kınama
ve tehdittir.
• Dirilişi inkâr etmeleri ile başlarına gelecekleri "Yakında bileceklerdir.»
• Hem vahyin açıklamalarıyla, hem salim akılla, hem yaşayıp görerek bilecekler.
• Önemli olan şimdi bilip ona hazırlanmaktır.
• Biz kalıbı, azamet için, nezaket dersi, bir kısım vasıtalarla yapıldığını vurgulamak
için.
• "O, sizin için yeri bir döşek yapandır." (20/53)
• beşik gibi, döşeli, rahat ve yayılmış. Beşiği ve fonksiyonunu düşünün ve ayeti
anlayın.
}9{
‫سبَاتا‬
ُ ‫} َو َجعَ ْلنَا ن َْو َم ُك ْم‬8{ ‫} َو َخلَ ْقنَا ُك ْم أ َ ْز َواجا‬7{ ‫َو ْال ِجبَا َل أ َ ْوتَااا‬
• 7 Dağları birer kazık?
• 8 Ve sizi çift çift yarattık.
• 9 Uykunuzu dinlenme yaptık.
• "Kazıklar" Çadırın kazıklarla sabitleştirildiği gibi, yeryüzünün
sabitleştirilmesi içindir. Arabın yakın hayatından örnekleme. Denge
unsuru dağlar, yeryüzünün çivileri, yer çekimi kanunu.
• Çifter çifter: Erkek dişi, eksi artı, iyi kötü…
• Uyku ayeti/nimeti: Biz, uykuyu bedenleriniz için rahatlatıcı) kıldık.
• "Sebt (cumartesi) günü" de bu kökten gelmektedir ki, dinlenme günü
demektir. Yani İsrailoğullarına bugünde dinleniniz, hiçbir iş
yapmayınız, denilmiştir.
(11) ‫ار َمعَاشا‬
َ ‫( َو َجعَ ْلنَا النَّ ََه‬10) ‫َو َجعَ ْلنَا اللَّ ْي َل ِلبَاسا‬
(13) ‫( َو َجعَ ْلنَا ِس َراجا َو َّهاجا‬12) ‫سبْعا ِشدَااا‬
َ ‫َوبَنَ ْينَا فَ ْوقَ ُك ْم‬
• 10 Geceyi (sizi sarıp örten) bir giysi yaptık.
• 11 Gündüzü de geçim zamanı yaptık.
• 12 Üstünüzde yedi sağlam (gök) binâ ettik.
• 13 Ve (orada) parıl parıl parlayan bir lamba yarattık.
• Gece nimeti/ayeti: Elbisenin insanın cismini örtmesi gibi Allah Tealâ
geceyi, karanlığı ile gizlenmek isteyeni örtsün diye bir örtü yaptı..
Beden ve ruhların dinlenme zamanı.
• Elbise, örter, sıcak-soğuk, toz-toprak, kem bakışlardan korur, insanı
güzelleştirir.
• Gündüz nimeti/ayeti: Meâş, geçim sebepleri/yolları… Aydınlık, dinçlik.
• Yedi kat gök ayeti: Sağlam, eskimiyor, bozulmuyor, görevini
aksatmıyor…
• Güneş ayeti: Kubbemsi gökleri, alev alev yanarak dünyayı aydınlatan
güneşi,
(15) ‫( ِلنُ ْخ ِر َج ِب ِه َحبًّا َونَبَاتا‬14) ‫ت َماء ث َ َّجاجا‬
ِ ‫ص َرا‬
ِ ‫َوأَنزَ ْلنَا ِم ْن ْال ُم ْع‬
ٍ ‫َو َجنَّا‬
(16) ‫ت أ َ ْلفَافا‬
• 14 Sıkışan(bulut)lardan şarıl şarıl su indirdik,
• 15 Ki onunla çıkaralım: Dâne(ler), bitki(ler),
• 16 Ve (ağaçları) birbirine sarmaş dolaş bahçeler.
• Yağmur nimeti/ayeti: Bolca yağmur indirerek yeryüzünde birçok nimetin yetişmesine ve
hayatın devam etmesine vesile olan bulutları yaratan Yüce kudret, bu evreni yok edip
mahiyeti ve sistemiyle yeni bir âlem kurmaya elbette kadirdir; İşte o ahiret âlemidir.
• Mu’sırat: Semalar, rüzgarlar, bulutlar… Yağmurun oluşumunu incelemeli,
düşünmeli, kudreti görmeli.
• Güneşin batmasıyla beraber hayatın uyuması/ölmesi; doğmasıyla beraber hayatın yeniden
uyanması/dirilmesi.
• Yağmurla kurumuş, ölmüş arzın yeşermesi…
• Bunlar hep öldükten sonra dirilmeyi haykıran deliller.
• Gövdeli gövdesiz bitkiler. Şecer ve necm. Danelerin oluşturduğu kabuklular ve ot kısmının
oluşturduğu kabuksuzlar.
• Habbe, insanların; nebat hayvanların yiyeceği.
• Uyumlu bağ-bahçeler. Şekliyle, renkleriyle uyumlu, ahenkli…
(18) ‫ور فَت َْأْتُونَ أ َ ْف َواجا‬
ْ َ‫ِإ َّن يَ ْو َم ْالف‬
ُّ ‫( يَ ْو َم يُنفَ ُخ ِفي ال‬17) ‫ص ِل َكانَ ِميقَاتا‬
ِ ‫ص‬
ْ ‫س َما ُء فَ َكان‬
ْ ‫َوفُ ِت َح‬
(19) ‫َت أَب َْوابا‬
َّ ‫ت ال‬
• 17 Muhakkak ki (haklının, haksızın ayırdedileceği) hüküm günü,
belirlenmiş bir vakittir.
• 18 O gün Sûr'a üflenir, bölük bölük gelirsiniz.
• 19 Gök açılmış, kapı kapı olmuştur.
• Fasıl günü: Ayrışma anı.
• Fasl günü: Ayrışma-hüküm günü: Kıyamet günü, bütün insanlar için belli bir toplanma yeri ve
vaktidir. Orada vaad edildikleri sevap ve cezayı göreceklerdir. Kıyamet ayırt etme günü diye
adlandırılmıştır. Çünkü, Allah Tealâ o gün mahlukâtı hakkında da hükmünü verecektir. Bugün ayrışın
ey mücrimler!
• Yukarıda sağlam yedi kat gökyüzü demişti, şimdi parçalanan gök diyor…
• Sur. Bu ne muhteşem bir şey ki, Sur’a iki/üç kere üfürmek için meleklerin büyüklerinden biri
görevlendirilmiş.
• Herkes kendi grubunda gelecek. Kişi sevdiğiyle haşr olacak.
• "O gün ki insan sınıflarından her birini biz önderleriyle/kitaplarıyla çağıracağız." (İsra, 17/71)
• Gök çatlayıp yarılmış, meleklerin inmesi için çok kapılı, yollu ve merhaleli hale gelmiştir.
• "Gök şaklanıp yarıldığı zaman." (İnşikak, 84/1)
• "Gök ayrışıp parçalandığı zaman." (İnfitar, 82/1)
• "O gün gök beyaz bulutlarla parçalanır ve melekler bölük bölük indirilir." (Furkan, 25/25)
• Yeni bir düzen için, mevcut düzen değişecek. Her şey yıkılacak yeni bir dünya kurulacak, adı kıyamet.
20{
ْ ‫ت ْال ِجبَا ُل فَ َكان‬
‫س َرابا‬
ِ ‫س ِي َر‬
ُ ‫َو‬
َ ‫َت‬
• 20 Dağlar yürütülmüş, bir serab olmuştur.
• Yeryüzünün en sağlam sabiteleri/kaleleri dağlar bu hale gelirse… Yukarıda
yeryüzünün sağlam kazıkları dağlar demişti, şimdi ise onların son hali…
• “Gökler ve dağlar yerlerinden kaldırılıp tek bir çarpışla hepsi toz haline geldiği
(zaman.)" (Hakka, 69/14)
• Sonra atılmış yün gibi olurlar: "Dağlar atılmış renkli yünler gibi olacak. " (Kâri'a,
102/5)
• Sonra parçalanır, değişir ve toz gibi olur. "O zaman yer bir sarsıntı ile sarsılmıştır,
dağlar didik didik parçalanmıştır, derken dağılmış toz haline gelmiştir." (Vakıa, 56/46)
• Sana dağları sorarlar. De ki: Rabbin onları ufalayıp savuracak." (Tâha, 20/105)
• "Sen dağları görür, onları yerinde durur sanırsın. Halbuki onlar bulut geçer gibi
geçip gider." (Neml, 27/88)
• Fiziken en sağlam olan yalçın dağlar bu hale gelirse… Ötesini siz düşünün
َّ ‫( ِل ْل‬21) ‫صااا‬
ْ ‫ِإ َّن َج ََهنَّ َم َكان‬
(22) ‫ين َمآبا‬
َ ‫طا ِغ‬
َ ‫َت ِم ْر‬
(23) ‫ين فِي ََها أ َ ْحقَابا‬
َ ِ‫ََل ِبث‬
• 21 Cehennem de gözetleme yeri olmuş(suçluları
gözetleyip durmakta)dır.
• 22 Azgınların varacağı yerdir.
• 23 Orada çağlar boyu kalacaklardır.
• 24 Orada ne bir serinlik, ne de içilecek bir şey tadarlar,
• Cennet ucuz değil, cehennem boşuna değil. Doldun mu, daha yok mu?
• Devirler/asırlar boyunca orada kalmak üzere onlar için bir dönüş, varış ve kalış
yeridir.
• ‘Ahkâb’ devirler, zamanın uzun bir dilimi anlamındadır. Bir dilim bitip öbürü
başlayacak ve öylece sonsuza kadar devam edecek. Pusu ise, pusu kurulan yer
anlamına olabileceği gibi, Allah'ın düşmanlarını bekleyen anlamına bir sıfat da
olabilir. Kalacaklar da kalacaklar.
• Berd, serinlik, rahatlama, mola, uyku... Bağışıklık kazanmayacak. Azapta monotonluk
yok, yenilenen-kesintisiz bir azap.
َ ‫( ِإ ََّل َح ِميما َو‬24) ‫ون ِفي ََها بَ ْراا َو ََل ش ََرابا‬
(25) ‫ساقا‬
َ ُ‫ََل يَذُوق‬
َّ ‫غ‬
(27) ‫سابا‬
َ ‫( ِإنَّ َُه ْم َكانُوا ََل يَ ْر ُج‬26) ‫َجزَ اء ِوفَاقا‬
َ ‫ون ِح‬
• 24 Orada ne bir serinlik, ne de içilecek bir şey tadarlar,
• 25 Yalnız kaynar su ve irin (içerler);
• 26 Yaptıklarına uygun bir cezâ olarak.
• 27 Çünkü onlar bir hesap (görüleceğini) ummuyorlardı.
• "Hamim. Gassâk, Gıslîn, Darî’, Zakkûm… Bunlar yenilip içilmez ama, yemek
içmek zorunda kalacaklar. Kaynar su, kan, irin, cehennem dikeni, zakkum
ağacı…
• "Gassak." O da cehennem ehlinin irinidir.
• Bu azap, onların çeşit ve miktar olarak işledikleri büyük günahların
karşılığıdır. Ne şirkten büyük bir günah ne de ateşten büyük bir azap vardır.
• Ağır suça, ağır ceza. Önceden açıklanmış bir ceza. Ağırsa, suç işleme.
• Onların amelleri son derece kötüydü, çirkindi, aynısı ile cezalandırıldılar.
• "Kötülüğün karşılığı ona denk bir kötülüktür." (Şûra, 42/40)
• Ummuyorlardı, beklemiyorlardı, inanmıyorlardı, korkmuyorlardı.
İnanmamakla hakikat yok olmaz.
‫} فَذُوقُوا فَلَن نَّ ِزيدَ ُك ْم‬29{ ‫ص ْينَاهُ ِكتَابا‬
َ ‫} َو ُك َّل‬28{ ‫َو َكذَّبُوا ِبآيَا ِتنَا ِكذَّابا‬
َ ‫ش ْيءٍ أ َ ْح‬
}30{ ‫عذَابا‬
َ ‫ِإ ََّل‬
• 28 Âyetlerimizi de tamamen yalanlamışlardı.
• 29 Biz de her şeyi sayıp yazmıştık.
• 30 "Şimdi tadın (yaptıklarınızın tadını), artık size
azâbdan başka bir şey artırmayacağız
• Yalanladıkları Bizim ayetlerimizdi. Kâinat kitabının ayetlerini görmezden geliyor,
istismar ve israf ediyorlardı. Kur’ân ayetlerini de öyle.
• Bizim katımızda her şey planlı programlı, kayıtlı. İhsa, ayrıntılarıyla ve bütün
yönleriyle kayıt. Kiramen katibin vasıtasıyla, diğer şahitler vasıtasıyla. Biz yaptık
mı mükemmel, eksiksiz, yanlışsız yaparız!
• Abdullah b. Amr der ki: Ateş ehline bu ayetten daha şiddetli bir ayet inmemiştir.
Onlar ebediyen hep artan bir azaptadırlar "İşte tadın! Artık size azabı arttırmaktan
başka bir şey yapmayacağız.»
• Tadacaklar, ama zevk almayacaklar.
• Gazap ve azap ayetlerinde ilahi rahmet tecellisi. Ataşe düşmeyin, tedbirinizi alın.
َّ
}33{ ‫ب أَتْ َرابا‬
َ ‫} َو َك َوا ِع‬32{ ‫} َحدَائِقَ َوأَ ْعنَابا‬31{ ‫ان ِل ْل ُمت َّ ِقينَ َمفَازا‬
َ ‫( َجزَ اء ِم ْن َر ِب َك َع‬35) ‫س َم ُعونَ فِي ََها لَ ْغوا َو ََل ِكذَّابا‬
(36) ‫سابا‬
ْ ‫( ََل َي‬34) ‫َو َكْأْسا ِاهَاقا‬
َ ‫طاء ِح‬
• 31 Korunanlar için de başarı ödülü vardır.
• 32 Bahçeler, bağlar,
• 33 Uyumlu yaşıt, bakire, harika eşler
• 34 Ve dolu kadeh(ler).
• 35 Orada ne boş söz ne de yalan işitirler;
• 36 Rabbinden bir karşılık, yeterli bir bağış olarak
• Kur’ân’ın anlatım üslubu: Korku ümit dengesi.
• Allah’a karşı sorumlu, sakınan Müttakılere beş müjde:
• 1- Ateş ehlinin içinde bulunduğu durumdan kurtulma ve kazanç.
• 2- ًGüzel ortam: Meyveli bağ bahçeler, envai çeşit gıdalar.
• 3- Cinsellik. Harika yaşıt güzel eşler. Cinsellik dünya hayatının sınırlı bir kısmıdır. Cennet hayatı da
cinsellikten ibaret değil. Kadın erkek her cennetlik her bakımdan doyuma erecektir.
• 4- İçecekler: Dolu dolu, peşpeşe sunulan saf meşrubatlar. Baş ağrısı vermeyen ve sarhoş etmeyen
içkilerle dolu kadehler. (Vakıa, 56/19)
• 5- Güvenli bir ortam: Batıl boş söz, yalan, gürültü patırtı yok.
• Haramlardan, günahlardan, fuhuştan, boş sözlerden uzak kalmalarının karşılığı.
• Yüce Rabbin ihsanı, yeterli, istenen ölçüde, fazlasıyla…
َ ‫ َجزَ اء ِم ْن َربِ َك َع‬. İlki suçun karşılığı ceza, ikincisi
• Cehennemliklere ‫ ; َجزَ اء ِوفَاقا‬cennetliklere ‫سابا‬
َ ‫طاء ِح‬
Yüce Allah’ın lütfu keremi.
‫ون‬
‫ض َو َما بَ ْينَ َُه َما‬
َ ‫الرح َم ِن ََل يَ ْم ِل ُك‬
ِ ‫س َم َاوا‬
ْ
َّ ‫ب ال‬
ِ ‫ت َو ْاْل َ ْر‬
ِ ‫َر‬
َ ‫ِم ْنهُ ِخ‬
}37{ ‫طابا‬
• 37 Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların
Rabbi, çok merhametli (Rab). O'nun (izni olmadan)
huzurunda konuşamazlar.
• Bütün bunları yapmaya kadir olan ALLAH:
• Rahmandır, rahmeti herkesi ve her şeyi kuşatmıştır.
• Gökler ve yerin Rabbi, sahibi, yaratıcısı ve yöneticisi. Her şey O’nun emrinde ve
kontrolünde. Sen de O’nun emrine gir.
• O’nun huzurunda izni olmadan kim konuşabilir, kim sorgulayabilir, kim itiraz
edebilir, kim şefaat edebilir?
ُ‫ون ِإ ََّل َم ْن أ َ ِذ َن لَه‬
‫الرح َم ُن َوقَا َل‬
َ ‫صفا ََّل يَت َ َكلَّ ُم‬
ْ
ُّ ‫يَ ْو َم يَقُو ُم‬
َ ُ‫الرو ُح َو ْال َم ََّلئِ َكة‬
}38{ ‫ص َوابا‬
َ
• 38 O gün Rûh ve melekler, sıra sıra dururlar. Ancak
Rahmân'ın izin verdiği konuşabilir, o da doğruyu söyler.
• Vahiy meleği Cibril. Vahiy de ruhtur. Zira vahiy, hayat verir, adam gibi yaşatır.
• "O'nun izni olmadıkça nezdinde şefaat edecek kimmiş!" (Bakara, 2/255),
• "Gelecek olan o günde Allah'tan izinsiz hiçbir kimse konuşamaz." (Hud, 11/105),
• "O gün Rahman'ın kendisine izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu kimselerden
başkasının şefaati fayda vermez." (Tâha, 20/109).
• İzinli olarak şefaat eden için ise, hak ve doğru söyleyecektir. İzin şefaat edilen için
ise o şefaat edilen dünyada doğru söyleyen, yani tevhide şehadet eden "Lailâhe
illallah" diyen birisi olmalıdır. O kişi kime şefaat edeceğini bilendir.
• Şefaati hak etmek önemli.
• Şefaat yetkisi vermekle Yüce Allah bazı kullarını onurlandırmaktadır.
}39{
‫ذَ ِل َك ْاليَ ْو ُم ْال َح ُّق فَ َمن شَاء ات َّ َخذَ ِإلَى َر ِب ِه َمآبا‬
• 39 İşte bu, hak günüdür. Artık dileyen, Rabbine varan
bir yol tutar.
• O, gerçekleşeceğinde şüphe olmayan gerçek, hak gündür.
• O, Cenab-ı Hakkın emri ve izniyle gerçekleşecek olan gün.
• Her hak sahibine hakkettiğinin verileceği gün.
• İçine haksızlık, iltimas, rüşvet karışmayan hak gün.
• Bütün bu açıklama, ayet ve uyarılardan sonra dileyen inansın,
dileyen inkâr etsin. Dinde zorlama yok. Ancak herkes yaptığının
sonucuna katlanacaktır. Cehennemlik amel işleyip cenneti beklemek
yok!
• Rabbe giden yolun adamı ol ve cenneti bul!
ُ ‫عذَابا قَ ِريبا يَ ْو َم يَن‬
ْ ‫ظ ُر ْال َم ْر ُء َما قَدَّ َم‬
‫ت يَدَاهُ َويَقُو ُل ْال َكا ِف ُر‬
َ ‫ِإنَّا أَنذَ ْرنَا ُك ْم‬
ُ ‫يَا لَ ْيتَنِي ُك‬
}40{ ‫رابا‬
َ ُ ‫نت ت‬
• 40 Biz sizi yakın bir azâb ile uyardık. O gün kişi,
ellerinin (yapıp) öne sürdüğü işlere bakar ve kâfir:
"Keşke ben, toprak olsaydım!" der.
• Uyaran Biziz.
• Hem de gelmesi gerçek ve çok yakın bir azapla.
• Elleriyle, kendi yapıp ettiklerini hazır bulur, onları az-yetersiz-yanlış bulur.
• Şeytan sonunu görür, keşke ben de küçük gördüğüm Âdem gibi toprak olsaydım.
• Kibirli kafir, keşke toprak gibi mütevazı olsaydım.
• Keşke sonları toprak olan hayvanlar gibi olsaydım. Hayvanlar haşr olacak ve
boynuzsuzun/güçsüzün hakkı boynuzludan/güçlüden alınacak, sonra da toprak
olacaklardır. Kâfir de azaptan kurtulmak için onların haline imrenecektir.
• Keşke en başta toprak olarak yaratılsaydım.
• Keşke hiç diriltilmeseydim, toprak gibi!
• En Önemli Haber Suresinden Mesajlar
• İnkarcılar ne kadar inkar ederlerse etsinler, kıyamet mutlaka kopacak
ve insanoğlu yaptıklarının hesabını verecektir. Kıyamete ve hesaba
çekilmeye iman, imanın şartlarındandır.
• Soru öğrenmek için sorulur, öğrenince gereği yapılır.
• İnkarcılar, göklere, yere, dağlara, yaratıkların çift olması gerçeğine,
uyku olayına, güneşe, yağmur yüklü bulutlara, sulara, meyvelere vs.
dikkatle baksalar, bunları bir yaratanın olduğunu anlarlar.
• Bütün bunları yapan erişilmez kudret, dirilişe ve hesaba da kadirdir.
• Allah yeryüzünü bir beşiğe, dağları da kazığa benzetmektedir. Beşik,
bilindiği gibi, sabit olmayan, belli ölçüler içinde salınır; onu yıkılmaktan
ve yer değiştirmekten koruyan şey, ayaklarıdır. Bu ayetlerde, dünyanın
düzeninin bozulmaması için dağların sabitleme vazifesi yaptığı ifade
edilmektedir.
• Sur'a üfürüldüğü zaman, insanlar kabirlerinden çıkacak ve bölük bölük
Allah'ın huzuruna geleceklerdir. Bu ayetlerden, insanların ikinci kez
yaratıldıklarında, gökyüzünde bir takım kapıların oluşacağı, buradan
meleklerin iniş çıkışlarının görüleceği anlaşılabilir. Ayrıca insanların bu
kapılardan alınıp götürüleceği de düşünülebilir.
• İnkar edenler cehennemde susuzluk azabı çekecekler, müminler ise
zemininden ırmaklar akan nimet dolu cennetlerle
ödüllendirileceklerdir. Su, süt, bal, meşrubat nehirleri…
• Hesap gününde Ruh (Cebrail) ve diğer tüm melekler dizi dizi Allah'ın
huzurunda duracaklar ve hesaba çekilişte onlar da hazır olacaktır.
• Cehennemlikler pişman olacak, son pişmanlık fayda vermeyecek. Asıl
olan bu dünya da pişmanlık duyup tevbeye sarılmaktır.