HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM FAKÜLTESİ EGT102. 08.09.10 ŞUBELER “EĞİTİM FELSEFESİ” DERSİ ARA SINAV ÖDEVİ Ödevi Hazırlayan Öğrencinin; Adı ve Soyadı : Mehmet Eren DEMİR Sınıfı/Şubesi : EGT102-10 Öğrenci No : 2210775039 Öğrenim Gördüğü Bölüm : İlköğretim Matematik Öğretmenliği Ödev Konusu : Realizm, Realizmin eğitim anlayışı, Aristo’nun eğitim görüşü Ders Sorumlusu: Dr. Mehmet Sabir ÇEVİK Bahar- REALİZM Hem doğduğu Antik Yunan’da hem de günümüzde etkisini bize gösteren bir felsefe türüdür realizm. Kelime anlamıyla Realizm ‘Gerçekçilik’ olarak tanımlanabilir. Realist felsefeye göre madde ölümsüzdür ruh ise maddeye yol gösteren bir kuvvettir. Realist felsefe üç tur ruhun olduğunu söyler: Bitkisel ruh (üremeyle ilgili), hayvansal ruh (hareketlerle ilgili), insan ruhu (akılla ilgili). Realizm, evrendeki her şeyin insan zihninden bağımsız olarak var ve gerçek olduğunu ve nesnelerin biz onları algılamasak da var olduklarını savunan felsefi akımdır. Realist felsefeye göre evren somut bir gerçektir ve algılarımızdan bağımsız olaraktan vardır. Realistlere göre bilgi aklımızla dış dünya etkileşimi sonucu kendini gösterir. Realizme göre objelerle alakalı bilgiye aklımızı kullanarak ulaşmak mümkündür. Yani realizme göre gerçeklik nesneldir ve insanlar gerçeklikle alakalı bilgiye ulaşabilir. Realizm; insanı içinde bulunduğu topluma uyumlu, erdemli ve hayattaki her duruma karşı hazır bir bireye dönüştürmeyi hedefler. Realizm bilimsel düşünme ile paralellik gösterir. Realizme göre bilgi, insanın zihniyle dış dünyayı anlamlandırmaya çalışması sonucu ortaya çıkar. Realizme göre algılama, bir nesnenin maddi yanı ile ilişkilidir. Algılama, bilmenin başlangıcıdır; ancak sonu değildir. Varlığa ilişkin bilgimiz, duyu organlarımızla algıladıklarımızla sınırlıdır. Realistlere göre bir değerin güzel olması için doğayı olduğu gibi yansıtması gerekmektedir. Realizme göre değerler toplumun genelinde kabul gören düşünceler değil her bir insanda ayrı ayrı bulunan bir yapıdır. Realizme göre ‘iyi’ insanlara yararlı olmaktır. Realizme göre insan diğer tüm canlılar gibi doğanın bir parçası olaraktan var olan ve doğal düzenin devamlılığı için görevlerini yerine getiren bir organizmadır. Realizmin temelleri ilk kez Aristoteles tarafından ortaya koyulmuştur. Farklı zamanlarda Leibniz, Descartes, Spinoza realizmin temsilcilerine örnektir. 1 1.REALİZMİN TARİHSEL SÜRECİ Realizmin tarihsel sürecini dört dönem altında toplayabiliriz. 1.1. İlk Çağda Realizm: “Tımarhaneden ya da idealist düşünürlerin okulundan çıkmamış her insan, çevresinde, bilinçten bağımsız bir dünya bulunduğunu bilir. Taşları, toprakları, ağaçları vb. var eden insan bilinci değildir. Çünkü bunlar dünya üstünde insan var olmadan önce de vardı. Dünya, milyarlarca yılını bu doğal varlıklarıyla birlikte insansız yaşamıştır. Örneğin kuşların kendi bilincinin ya da insan bilincinin ürünü olmadığını ve kendisinin dışında bağımsız olarak var bulunduğunu çocuklar bile bilir.” ‘Kendiliğinden özdekçilik’ anlayışına uygun olarak ilk insanların bu gerçekçilik anlayışına ‘kendiliğinden gerçekçilik ya da ‘çocuksu gerçekçilik’ denir. Bu anlayış sağlamdır ancak güçsüz yanları da vardır. Birincisi, özle olguyu özdeşleştirmesidir. İkincisi ise dünyanın varlığı sorununu önemsemeyişidir. Bu güçsüz yanlarından idealistler yararlanmaya çalışmışlardır. Bunlara rağmen felsefe de çocuksu anlayış özdekçi felsefenin, bilgini ve bilimin temellerini oluşturmuştur. 1.2.Antik Çağda Realizm: Nesnel gerçeği gerçek saymama anlamındaki Orta Çağ gerçekçiliğinin tohumları Antik Çağ Yunanlılarınca atılmıştır. Elea öğretisi, Platon ve Aristoteles bu anlamdaki gerçekçiliğin kurucularıdır. Bu anlayışlara göre gerçek, bireysel olan değil, tümel (genel ve evrensel) olandır. Tümellerse ancak bireysellerde var olabilirler, kendi başlarına bir varlıkları yoktur. Gerçek “bağımlı varoluşu değil, bağımsız varlığı olandır” Dünyada olan tüm bireysellikler varlıklarını başka bir varlığa borçludurlar, bu yüzden gerçek değillerdir. Tümellerse bağımsız bir varlığı olanlardır, bundan dolayı gerçektirler. Tümeller ussal (usla yapılan soyutlamalardır), bireysellerse duyusal (duyularla algılanırlar)’dır. Bu anlayışa göre masayı algılayan olmadıkça masa da olmaz. 2 1.3.Orta Çağda Realizm: Eleacılık, Platon ve Aristoteles temeline dayanan Orta Çağ gerçekçiliği, bilimsel gerçeklik anlayışına tümüyle ters bir anlam taşır ve nesnel gerçekliğin gerçek olmadığını, asıl gerçekliğin düşünce ürünleri (tümeller, geneller ya da evrenseller) olduğunu ileri sürer. “Tümeller gerçektirler ve nesneden öncedir”. Bu şu demektir: Eşekler gerçek değildir, eşeklik gerçektir ve eşeklik eşeklerden önce gelir. (Eşekler ölür, eşeklik baki kalır N.) Özellikle Anselmus’la, Guillaume’un savundukları bu idealist sava karşı adcılar “Tümeller adlardır ve tümel nesneden sonradır” savıyla karşı çıkmışlardır. Tümeli gerçek saydıklarından dolayı gerçekçi olarak adlandırılan düşünürlerin savları altında, Roma Katolik kilisesinin evrensellik savı yatar. Bundan başka Hıristiyanlık, başta Tanrı kavramı olmak üzere bütünüyle tümellere dayanır. Tümeller gerçek sayılmazsa Tanrı’nın da gerçek sayılmaması gerekir. Ne var ki tümellerin sözcüklerden, eş deyişle adlardan ve seslerden ibaret bulunduğu açıktır; ‘kırmızı’ bir addır ki ancak kırmızı bir çiçekte ya da kırmızı bir böcekte varlaşır, evrende bir özneye yüklenmeksizin kendi başına varlığı olan bir kırmızı yoktur. Tümeller, nesnelerden, önce değil, elbette sonra gelirler. Önce kırmızı çiçekleri ve kırmızı böcekleri görür ve tanırız, sonra bunlardan ‘kırmızı’ tümel kavramını soyutlarız. 1.4.Günümüzde Realizm: Yeni gerçekçilik, yeni Tomacılık, kişilikçilik, varlıkbilimcilik vb. gibi nesnel düşünceci öğretiler hala orta çağın gerçekçilik anlayışını sürdürmektedir. Yeni gerçekçilik, orta çağ gerçekçiliğinin savlarına, bir yenilik olarak tümellerin gerçek oldukları halde zihinsel olmadıkları savını katmışlardır. Kimi çağdaş matematikçiler de matematik kavramların insan bilinci dışında gerçekten var olduğunu ileri sürmekle aynı geleneği izlemektedirler. Bunların dışında gerçekçilik, varlığın bilinçten bağımsız olarak var bulunduğunu dile getirir ki Marksçılık bu anlamda bir gerçekçiliktir. Marksçı gerçekçilik, insanların bütün yaratıcı eylemleriyle, oluş halindeki gerçeğe ve aynı zamanda da kendi oluşmalarına katkıda bulunmalarıdır. 3 2.REALİZMİN TÜRLERİ Realizmin türlerini sekiz başlık altında inceleyebiliriz. 2.1.Ontolojik Realizm: Gerçekliğin yapısını ve doğasını varlık, oluş, değişme, zaman, mekân, öz, zorunluluk, yokluk, edimsellik gibi kategorileri kullanarak, kapsayıcı bir tarzda açıklamaya çalışan felsefe türüne denir. Ontoloji, varlığın temel ilkelerini konu alınarak, bir kategoriler öğretisi ortaya koyar. 2.2.Kavramsal Realizm: Tümellerin, genel kavramların insan zihninden ve insanın bilgisinden bağımsız bir biçimde var olduğunu, tümellerin, onların bilincine varacak, bilgisine sahip olacak zihinlerin hiç var olmaması durumunda bile var olacağını savunan görüş. Bu görüşün en büyük temsilcisi ünlü Yunan filozofu Platon’dur. 2.3.Bilimsel Realizm: Bilimsel teoride gözlenebilir olağanüstü şeylerin gerçek olduğunu açıklamak için varsayılan, elektronlar gibi kuramsal varlıkların bağımsız olarak var olduğunu söyleyen görüştür. 2.4.Şekilsel Realizm: Düşüncelerimizden ve dilimizden bağımsız ve gerçek olan şekilsel gerçeklerin olduğunu savunan görüştür. 2.5.Ahlaki Realizm: Bizim inançlarımızdan ya da davranışlarımızdan bağımsız, ahlaki gerçeklerin olduğunu söyleyen görüştür. İlahi ya da insani kanun yapıcılarının isteklerinden bağımsız olan ahlaki gerçeklerin olduğunu kabul eder. 2.6.Anlamsal Realizm: Bizim için hangisi olduğunu bilmemizi sağlayacak bir yol olmamasına rağmen her ifade edici beyanat kesin bir gerçeklik değerine sahiptir. Bu fikrin zıttı, basitçe antirealizm olarak tanımlanır ve buna göre de hiçbir şekilde doğruluğu kanıtlanmamış gerçekler hakkında konuşmanın bir mantığı yoktur; bir beyanat açıklamaları garanti edilerek anlamları mevcut olmadıkça doğru ya da yanlış olarak söylenemez. 2.7.Epistemolojik (Bilgi Kuramı) Realizm: Bağımsız dünyanın, evrenin bir parçası olan nesnelerin ve niteliklerin zihinsel olarak algılanarak var olduğunu kabul eden görüştür. .2.8.Politik Realizm: Üç düşünceye ayrılır: 1-Politika çalışmalarına deneysel yaklaşım. 2-Politikanın mümküniyetin sınırları içinde olması gerektiğini savunan düşünce. 3-Ahlaki düşüncelerin politik kararlara karşı ilgisiz olması gerektiği düşüncesi. 4 REALİZMİN EĞİTİM ANLAYIŞI Realizme göre eğitim, evrensel ve değişmeyen olguları öğrencilere aktarmak için bir araçtır. Realistler eğitimin kültürel mirasın aktarımında rol oynadığını söylemektedirler. Realistler okullarda mutlak doğru olan bilgilerin öğrenciye aktarılması gerektiğini dile getirmektedirler. Yani realistlere göre doğruluğu kesin olmayan bilgiler okullarda öğretilmemelidir. Realist eğitim felsefesine göre okul; kendini bilgilerle donatmış uzman öğretmenleri bünyesinde bulunduran, temel amacı evrensel kültürü kazandırmak olan bir yerdir. Realistlere göre köklü olan klasik eserler okullarda okutulmalıdır. Realizm eğitimin temeline öğretmeni koymaktadır ve öğretmen otoritenin sahibidir. Realizme göre öğrenci yerine konu merkeze alınmalıdır. Realizme göre öğretmen öğreteceklerini kendisi belirler Realizme göre öğrenciye önce teorik bilgi verilmelidir ve sonrasında verilen teorik bilginin uygulamaları öğrenciye gösterilmeli daha sonra ise öğrenciden bu uygulamaları yapması istenmelidir Realist eğitim felsefesine göre birey toplumdan sonra gelmektedir. Realist eğitim felsefesine göre eğitimin ana görevi kişiyi toplumuna ve devletine karşı bilgili ve erdem sahibi biri yapmaktır. Realist eğitim felsefesine göre kişinin aldığı eğitimle zihnini geliştirebilmesi oldukça önemlidir. Realist eğitim felsefesine göre göre zihin bir beden üzerinde gelişeceğinden dolayı zihinsel eğitimden önce bedensel eğitim verilmelidir. Realist felsefeye göre entelektüel eğitimde en az zihinsel eğitim kadar önemlidir. Entelektüel eğitim, müzik, gramer ve retorik, grafik vb. eğitimleri kapsar. 5 ARİSTOTELES’İN EĞİTİM GÖRÜŞÜ Realizmin babası olarak görülen Aristoteles M.Ö.384 senesinde Trakya’da Stageiros’ta doğmuştur. Babası bir hekim olan Aristoteles, on sekiz yaşında Platon’un öğrencisi olarak öğrenim görmeye başlamış ve Platon ölene kadar yaklaşık yirmi sene boyunca Platon’un kurduğu okul olan Akademia’da kalmıştır (Russel, 2018: 297). Aristoteles Platon’un idealar teorisine karşı çıkar. Ona göre idealar âlemi ile varlıklar âlemi birbirlerinden ayrılamaz. Aristoteles’e göre gerçek olanlar dünyada görebildiklerimizdir. İdealar var olanları soyutlamaktan başka bir şey değildir. Aristoteles’e göre eğitim devletin eğitimden beklentisi ile alakalı bir olgudur. Aristo eğitimin görüşü faydacı olmaktan daha çok ahlakçı bir Aristoteles, öğrencilerin ihtiyaçları doğrultusunda eğitimin şekillenmesi gerektiğini savunur. Aristoteles eğitimin amacının uyumlu ve ahlaklı bir vatandaş yetiştirmek olduğunu söyler. Aristoteles eğitimle alakalı görüşlerini yazmış olduğu ‘Nikomakhosa Etik’ ve ‘Politika’ isimli eserlerinde anlatmıştır. Aristoteles, önce bedenin sonra ruhun eğitilmesi gerektiğini düşünmektedir. Aristoteles eğitimde oluşacak sıkıntıların yönetimi de olumsuz etkileyeceğini söyler. Aristoteles’e göre eğitimle öğrencilere faydalı bilgiler verilmelidir. Aristoteles verilen eğitimin kişiyi ve toplumu geliştirmesi gerektiğini söylemektedir. Aristoteles okuma-yazma, beden eğitimi ve müzik eğitimini önemli bulmaktadır Aristoteles göre çocuk doğduktan hemen sonra eğitilmeye başlanmalıdır. Aristoteles’e göre çocukların yedikleri ve içtikleri bile eğitimlerini etkilemektedir Aristoteles erdem eğitimine de değer vermektedir ve erdem eğitimlerinin belirli kurallar çerçevesinde verilmesi gerektiğini düşünmektedir. Aristoteles erdemleri iki guruba ayırmıştır bunalar: Etik(ahlaki) erdemler ve Dianoetik(zihni) erdemlerdir. Aristoteles etik erdemlerin temelini dianoetik erdemlerin oluşturduğunu ve dianoetik erdemlerin doğuştan bizde bulunmadığını söylemektedir. Aristoteles’e göre erdemleri yaşam yoluyla kazanıp daha sonra bu erdemleri kendi çabamızla geliştiririz. 6 7 SONUÇ, TARTIŞMA ve ÖNERİLER Bu başlık altında daha önce verilen kavramsal (kuramsal-teorik) çerçeveden hareketle kendi yorum ve değerlendirmeleriniz yer almalıdır. Ödev konusuna yönelik kabulleriniz ve karşı çıktığınız hususları (reddiyeleri) gerekçeli bir şekilde tartışarak aktarmanız ve alternatif çözüm önerilerinizi eğitim sistemleri bağlamında sunmanız gerekmektedir. Yazı tipi Times New Roman ve 12 punto büyüklüğünde olmalıdır. 8 KAYNAKÇA Ödev konusuna ilişkin yararlanılan tüm kaynaklar, alfabetik sıraya uygun bir şekilde bu başlık altında sunulmalıdır. Yazı tipi Times New Roman ve 12 punto büyüklüğünde olmalıdır. (Ödev en az 8 sayfadan; en çok 10 sayfadan oluşmalıdır.) 9