elektrokonvulsif tedaviye bağlı bellek bozukluklarının derecesi ve

advertisement
 T.C
Sağlık Bakanlığı
Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman
Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları
Eğitim ve Araştırma Hastanesi
3. Psikiyatri Birimi
Başhekim: Doç. Dr. Erhan Kurt
Klinik Şef Vekili: Uzm. Dr. Kirkor Kamberyan
ELEKTROKONVULSİF TEDAVİYE BAĞLI
BELLEK BOZUKLUKLARININ DERECESİ VE
ÇEŞİTLİ DEĞİŞKENLERLE İLİŞKİSİ
UZMANLIK TEZİ
Dr. Sevda Bağ
İSTANBUL
2009
İÇİNDEKİLER
GİRİŞ VE AMAÇ .............................................................................................. 4
GENEL BİLGİLER
ELEKTROKONVULSİF TEDAVİNİN GELİŞİMİ …………………………...... 7
ELEKTROKONVULSİF TEDAVİNİN KULLANIM ALANLARI ……..…..…
9
ELEKTROKONVULSİF TEDAVİNİN ETKİ MEKANİZMASI ………….....… 12
ELEKTROKONVULSİF TEDAVİ TEKNİĞİ VE UYGULAMASI ……..….....
15
ELEKTROKONVULSİF TEDAVİNİN İSTENMEYEN ETKİLERİ …...…..…
17
BELLEK VE BELLEK TİPLERİ …………………………………………….…
19
ELEKTROKONVULSİF TEDAVİNİN BELLEK ÜZERİNE ETKİLERİ ….....
21
GEREÇ VE YÖNTEM …................................................................................... 24
BULGULAR ….................................................................................................
27
TARTISMA VE SONUÇ …...............................................................................
37
ÖZET …............................................................................................................
41
SUMMARY ………............................................................................................ 42
KAYNAKLAR ……..........................................................................................
43
EKLER……………………………………………………………………………….
50
2
TEŞEKKÜR
Keyifle çalıştığım, birlikte çalıştığım için kendimi şanslı hissettiğim ve tezime büyük
katkıları olan sevgili Dr.ÖZGE CANBEK ve TARIK KUTLAR’a,
Rotasyon eğitimlerim sırasında birlikte çalışmaktan büyük memnuniyet duyduğum
Dr. DURAN ÇAKMAK, Dr. NİYAZİ UYGUR,Dr. FULYA MANER, Dr.PEYKAN GÖKALP’,
Dr. AHMET TÜRKCAN’a,
Tez jürimde yer alan Dr.NESRİN BUKET TOMRUK ‘a,
Çalıştığımız kısa sürede deneyimlerinden faydalanma fırsatı bulduğum ve tezime
katkıda bulunan Dr. MEDAİM YANIK ve Dr. ÖMER SAATÇİOĞLU’na,
40. servis ve EKT merkezi hemşireleri’ne,
Birlikte çalışmaktan keyif duyduğum Dr. MÜNEVVER HACIOĞLU’na,
3. psikiyatri asistan arkadaşlarıma,
Arkadaşım Dr. Serap OFLAZ’a,
Ve en sıkıntılı günlerimde yanımda olan sevgili eşim Dr.MURAT BAĞ’a ve kızım
MELEK BAĞ ‘a,
Cennetteki kardeşim SİNAN CAMİNLER’e
Sonsuz teşekkürlerimle.
3
GİRİŞ VE AMAÇ
Elektrokonvülsif tedavi (EKT), modern psikiyatri alanında kullanılan en eski biyolojik
tedavi yöntemlerinden biridir. EKT beyin dokusunun elektrik akımıyla uyarılmasıyla
jeneralize konvülsiyonlar oluşturulması temeline dayalı, psikiyatrideki ilk biyolojik sağaltım
yöntemlerinden biri olarak 1938'den bu yana ruhsal hastalıkların sağaltımında etkin bir
yöntem olarak uygulanmaktadır (1,2).
Psikofarmakolojinin gelişiminden önce 1930'ların sonunda klinik kullanıma girmiştir
(1). Elektrokonvülsif tedavinin ilk uygulamasından 43 yıl sonra ilk antidepresan ilaç olan
imipramin bulunmuş bunu diğer antidepresan ilaçlar izlemiş ancak EKT ağır depresyonun
tedavisinde en hızlı, en etkin ve güvenilir tedavi yöntemi olma özelliğini korumuştur.
Psikiyatri alanındaki gelişmelere paralel olarak önemi zaman içinde farklı biçimlerde
değerlendirilmiş ve halen de tartışılmaktadır. Ancak uygulanış biçimi, geçici bellek
bozuklukları yaratması, özel uygulama koşulları ve teknolojisi, halk arasında EKT’ye karşı
olumsuz tepki ve duyarlılığı sürdürmüştür. Tüm görüş farklılıklarına rağmen; EKT,
günümüzde de en etkin tedavi seçeneklerinden biri olarak kabul edilmektedir(2).
Psikiyatrik tedaviler içinde, EKT, özellikle majör depresyon tedavisinde hastaların
%85-90’ında tam düzelme sağlamaktadır (1). Günümüzde EKT en az ilaçlar kadar etkin bir
tedavi olmasına rağmen ender olarak ilk seçenek olarak kullanılır. Tedaviye yetersiz veya
kısmi yanıt alınan hastalarda uygulanmaktadır (2). 1970 lerde çekilmiş “guguk kuşu-one
flew over the cuckoo's nest” gibi filmlerde EKT yöntemi eleştirilmiş ve olumsuz duygulara
yol açmıştır. Bunun sonucunda basın yayın organları ve sinema filmlerinde EKT’ye karşı
çok olumsuz bir tavır gelişmiştir. Medya EKT’yi zalimce ve insanlık dışı bir tedavi yöntemi
olarak nitelemiş ve hatta daha ileri giderek bunun tedavi değil, bir cezalandırma yöntemi
olduğunu öne sürmüş ve EKT’yi “elektrikli sandalye” ile eş tutmuştur. Bu görüş ile modifiye
edilmemiş EKT’nin dramatik olan görüntüsü, çeşitli filmlerde daha da abartılarak korkunç
bir işkence uygulaması gibi sunulmuştur. Bu durum EKT'nin klinik kullanımını; güvenilirlik,
etik yasal boyut ve elde edilen tıbbi yarar ve zarar konularındaki olumsuz algılara dayalı
olarak sınırlamaktadır.
4
Diğer tıbbi müdahaleler gibi EKT’nin de komplikasyonları ve yan etkileri vardır. En
fazla görülen yan etkiler bellek değişiklikleri, geçici kardiyovasküler değişiklikler ve somatik
şikayetlerdir. EKT’den önce öğrenilen bilgilerin anımsanamaması (retrograd bellek
bozukluğu), öğrenmede bozulma olmaksızın, yeni bilgilerin edinilememesi
bellek bozukluğu)
(anterograd
ve öz yaşamla ilgili olayların anımsanmaması (öz yaşamsal bellek
bozukluğu) gibi bellek bozuklukları hastaların EKT ye olan tutumlarını da etkilemektedir.
Randomize kontrollü çalışmalarda bilişsel yan etkilerin 6 aya kadar sürebildiği ve tanısal
farklılık olmadığı bildirilmiştir (3,4,5). Uygun tanı, fayda ve zarar açısından her hastanın
kendi şartları içinde değerlendirilmesi, hastanın EKT öncesi ayrıntılı genel tıbbi
değerlendirmesinin yapılması, hastanın EKT’ye eksiksiz hazırlanması, modifiye EKT
tekniklerinin uygulanması, nöbetin modern bir şekilde izlenmesi ve nöbet sonu hasta takip
ve bakımının uygun koşullarda yapılması halinde risk, komplikasyon ve yan etkiler
asgariye indirilebilmektedir (6,7).
EKT, çabuk etkili olması, hayatı tehdit eden ve klinik idaresinde zorluklar yaşanan
hastalıkların hızla tedavisini sağlaması, hastaların hastanede kalış süresini kısaltması ve
dolayısıyla hem hastalıkların kronikleşmesini önlemesi hem de hastanın tedavi
masraflarını azaltması gibi sebeplerle günümüzde de diğer tedavi yöntemleri yanı sıra
önemli bir alternatif ve tedavi basamağı teşkil etmektedir (8).
EKT dirençli olgularda en etkili antidepresan tedavi olarak kabul edilmekle birlikte,
en önemli yan etkilerinden biri bellek bozukluğudur. EKT uygulamalarına bağlı olarak
sıklıkla ortaya çıkan amnezinin şiddeti ve süresi postiktal konfüzyonu etkileyen şartlara
bağlı olarak kişiden kişiye değişmektedir. Hem EKT küründen önceki bilgilerin
hatırlanamaması olarak tanımlanan retrograd amnezi hem de EKT küründen sonra
öğrenilen yeni bilgilerin muhafaza edilememesi olarak tanımlanan anterograd amnezi
görülebilmektedir. Anterograd amnezi tedavinin tamamlanmasından sonraki günlerhaftalar içinde düzelse de retrograd amnezi bazen daha uzun sürebilmektedir (9). Bazı
hastalara göre; EKT, korku, uygulama sonrası görülen fiziksel belirtiler, bellek kaybı,
tedaviye karşı bilgilenme eksiklikleri nedeniyle olumsuz bilgi ve deneyim çağrıştırarak
zararlı olduğu düşünülürken; bazı hastalara göre ise insancıl, etkin bir tedavi yöntemi
olarak düşünülmektedir (10).
Çalışmanın amacı, EKT ye bağlı gelişen bu bellek bozukluklarının derecesini
değerlendirmek ve bu bozuklukların sosyodemografik özellikler, psikiyatrik tanı, EEG
5
bozuklukları ve EKT özellikleri ilişkisini karşılaştırmaktır. Hastaların bilişsel yan etkilere
verdiği önem derecesini anlamak ve EKT ye olan genel tutumu belirlemektir.
6
GENEL BİLGİLER
ELEKTROKONVULSİF TEDAVİNİN GELİŞİMİ
Elektriğin tıbbi hastalıkların tedavisindeki kullanımı Romalılarda baş ağrısının
tedavisinde balıkların elektriğinin kullanılmasına kadar uzanmaktadır (1). Majör psikiyatrik
hastalıklar için konvulsif tedaviler, 16. yüzyılda bildirilen kâfur yöntemi ile modern çağdan önce
de mevcuttu. Paralizi General’de sıtma ateşi tedavisinin başarılı olması ile 20. yüzyılın
başında psikiyatrik hastalıklar için biyolojik tedavilere de ilgi arttı.1937’de Isviçre’de
uygulanmaya başlanan ve 1960 başlarına kadar psikoz hastalarında uygulanan tek tedavi
yöntemi insülin koması idi. Madde bağımlısı olan hastalarda insülin uygulaması ile oluşturulan
komanın ardından, hastaların madde arayışının azaldığı, ve ajite hastaların da daha uyumlu
ve sakin oldugunun gözlemlemesi üzerine Sakel, 1933’te insülin komasının psikotik
hastalıklarda iyileştirici bir tedavi olacağı görüşünü ileri sürmüştür (1).
İnsülin koma tedavisinin bulunmasından birkaç ay sonra şok ve konvülsiyon çağını
başlatan kardiazol şoku uygulanmaya başlanmıştır. Bu tedavi yöntemini uygulayan ve
sistematik olarak araştıran Ladislas von Meduna’dır. Meduna bu yöntemi uyguladığı 26
hastasından 10’unda iyileşme gözlemlemiştir. Ancak gerek kâfuru kullanımı gerekse kardiazol
şoku uygulamasında pek çok sorun vardı. Bu sorunların başında şoktan çıkmanın son
derecede acılı oluşu, kusmaların ve siyanoza varan derin apne durumunun çok korkutucu
olması vardı. Ayrıca kaslarda dayanılmaz ağrılar oluyordu (11,12).
İlk kez 1882’de Albertoni beyni elektrik akımıyla uyararak, hayvanlarda deneysel
konvülsiyonlar oluşturmuştur. İnsanda elektrik akımıyla konvülsiyon oluşturmayı, ilk kez 1938
yılında Cerletti ve Bini gerçekleştirmiştir. Kötü prognoz gösteren bir paranoid şizofren olgusu
11 EKT uygulanmasından sonra klinikten remisyonda
çıkarılmıştır. EKT
1940 yılında
Amerika’ya geçmiş ve 1941 yılında Amerikan Psikiyatri hastanelerinin önemli bir kısmında
uygulanmaya başlanmıştır. 1940’da Bent tarafından kürar uygulamasına başlanmış, 1952’de
kürarın yerine süksinilkolin girmiştir. Bir süre sonra da, premedikasyon için barbitüratlar ve
kısa etkili anestezik maddeler kullanılmaya başlanmıştır. 1942’de Friedman elektrodların tek
yanlı (unilateral) uygulamasını başlatmıştır. 1950’lerde psikotrop ilaçların sağaltım alanına
girmesi sonucunda 1970’lerin sonuna kadar farmakoterapinin öne çıktığı, EKT’nin ise giderek
önemini yitirdiği görülmektedir. 1975–1980 yılları arası A.B.D.’de EKT uygulaması %46
oranında azalmıştır. 1970’li yılların sonlarında gerek farmakoterapinin yan etkilerinin ve
7
sakıncalarının gözlemlenmesi sonucunda gerekse EKT’ nin daha güvenli ve daha etkin olarak
uygulanabileceği, aynı zamanda hastanın yatış süresini ve masrafını azaltacağı umudu
belirmiş; böylece EKT yeniden tercih edilen bir tedavi yöntemi olmuştur.
Türkiye’de ilk EKT uygulaması 1946 yılında Dr. Hüseyin Kerem Tunakan tarafından
Fransız La Paix hastanesinde yapılmıştır. Dr. Mazhar Osman Uzman 1949 yılında Bakırköy
Akıl Hastanesinde kendi tasarımı olan aletlerle EKT uygulamıştır (13).
8
ELEKTROKONVULSİF TEDAVİ KULLANIM ALANLARI (ENDİKASYONLARI)
EKTnin birincil kullanım alanı majör depresyondur. EKT, genellikle ilaçlara yanıt vermeyen
ya da ilaç reddi olan depresif hastalarda kullanılmakla birlikte kendine ya da başkalarına
zarar verme potansiyeli bulunan, ajite, stuporlu olan ya da gıda reddi ve psikotik özellikli
depresyonu olan hastalarda da ilk yaklaşım olmalıdır. Major depresyon olgularında etkinliği
ilaçlardan üstündür ve klinik etkisi daha hızlı başlamaktadır. EKT’nin major depresyonda
%80-90 oranında etkili olduğu ve ilaca yanıt vermeyen depresyon olgularının %50
kadarının bilateral EKT uygulamasına yanıt verdiği belirtilmektedir EKT' nin hızlı etkisinin
klinik olarak gözleniyor olmasına rağmen psikotrop ilaçların varlığı, EKT' yi ilk seçilecek
tedavi olmaktan çıkarıp, yalnızca tedaviye dirençli olgularla sınırlamaktadır (1,2,14-18).
EKT bipolar hastalığın manik döneminde aşağıdaki durumlarda kullanılmaktadır
(1,19,20).
a) Üç hafta süreyle antipsikotik ya da antipsikotikle birlikte lityum kullanımına karşın
tedaviye yanıt alınamaması
b) Hasta ve çevresi için risk oluşturabilecek şiddette fiziksel saldırganlığın varlığı ve
tablonun fiziksel olarak da ağırlaşan bir seyir izliyor olması
c) Gebeliğin ilk üç ayında mutlak olmak üzere gebelik dönemi
d) Nöroleptik malign sendrom öyküsü
EKT şizofreni tedavisinde kullanıma girdiği ilk yıllarda oldukça yoğun biçimde
kullanılmıştır (1). Ancak bugünkü kullanım antipsikotiklerin keşfinden önceki EKT
kullanımına göre daralmıştır (2, 21-24). Bugün genellikle ilaç tedavisine cevap vermeyen,
katatonik şizofrenide, afektif semptomları ön planda olan şizofreni hastalarında da EKT
kullanılmaktadır. Şizofreni hastaları içinde EKT'ye en iyi cevap veren grup, katatonik hasta
grubudur (22,23). Katatonik şizofreni dışında EKT' nin şizofreninin alt tiplerine yönelik
spesifik bir endikasyonu yoktur. EKT’nin pozitif belirtili (Tip I) şizofrenide etkili, ancak
negatif belirtili (Tip II) şizofrenide etkisiz olduğuna dair bulgular vardır (25-28). Depresif
belirtilerin varlığı, hastalık ya da atak süresinin kısa olması, hastalık öncesinde şizoid ya
da paranoid özelliklerin bulunmaması, EKT'ye iyi yanıtın habercileridir (27,28).
Letal katatonide, EKT hızlı etki gösteren bir tedavi yöntemidir. Malign Nöroleptik
Sendromda da hızlı etki ettiği için EKT tercih edilebilmektedir (22,25,26). Parkinson
hastalığında depresyonun eşlik ettiği nörolojik hastalıklarda da EKT etkin bulunmuştur
(1,2,29).
9
Hastaların ilaç tedavisini tolere edemediği tıbbi sorunların bulunduğu durumlarda da
EKT uygulanabilir. Örneğin, dolaşım bozukluğu, prostat hipertrofisi, glokom, gebelik gibi
durumlarda ilaç yerine EKT seçilebilir (1,29,30).
EKT uygulanan hastalarda nöbet eşiğinin yükselmesi, EKT' nin güçlü bir
antikonvülsan olduğunu gösterir. Epileptik nöbetlerin önlenmesinde antiepileptik ilaçlarla
EKT’yi karşılaştıran bir çalışma yapılmamıştır, ancak bazı olgularda EKT'nin etkin bir
antikonvülsan olduğu gözlemlenmiştir (31,32).
Akut paranoid durumlar, postpartum psikozlar, geç diskineziler, denetim altına
alınamayan hiperaktivite EKT’nin kullanıldığı diğer nadir durumlardır (1,2,33).
10
EKT KULLANIM ALANLARI (ENDİKASYONLARI) (8)
Psikiyatrik Bozukluklar
Majör Depresif Epizod
(unipolar
• Yüksek intihar (girişimde bulunma, güçlü intihar fikir ya da planları) ve homisid
depresyon, riski • Depresyona bağlı hızla bozulan fiziksel durum (örn. oral alımın olmaması,
bipolar depresyon ya da gıda/ sıvı reddi) • Katatoni (stupor) • Psikomotor retardasyonla giden ağır
mikst durumlar)
depresyon • Psikotik özellikler • İlaçlara zayıf yanıt/ yanıtsızlık ya da entolerans •
Standart antidepresan tedavi ile ilgili risklerin EKT risklerinden fazla olması;
özellikle tıbbi açıdan duyarlı ya da yaşlı hastalarda • İlaçlara zayıf yanıt öyküsü •
EKT'ye iyi yanıt öyküsü • Hastanın tercihi • Tedaviye dirençli depresyonun
sürdürüm/ idame tedavisi
Mani
• Yüksek homisid ve intihar (girişimde bulunma, güçlü intihar fikir ya da planları)
riski • Maniye bağlı hızla bozulan fiziksel durum (örn. oral alımın olmaması, gıda/
sıvı reddi) • Katatoni • Tablonun hızlı kontrol gerektirmesi • Aşırı ve süreğen
ajitasyon • Konfüzyonlu mani • Psikotik özellikler • Hızlı döngü • İlaçlara zayıf
yanıt/ yanıtsızlık ya da entolerans • Standart antimanik tedavi ile ilgili risklerin EKT
risklerinden fazla olması; özellikle tıbbi açıdan duyarlı ya da yaşlı hastalarda •
ilaçlara zayıf yanıt öyküsü • EKT'ye iyi yanıt öyküsü • Hastanın tercihi • Tedaviye
dirençli bipolar bozukluğun sürdürüm/ idame tedavisi
Şizofreni
• Yüksek intihar (girişimde bulunma, güçlü intihar fikir ya da planları) ve homisid
riski • Hızla bozulan fiziksel durum (örn. oral alımın olmaması, gıda/ sıvı reddi) •
Katatoni (katatonik eksitasyon, immobilite) • Çok hızlı semptomatik yanıt gereken
durumlar • Ani ya da yakın zamanda başlayan pozitif semptomlar • Belirgin afektif
semptomlar • Psikotik semptomlara yanıt olarak oluşan antisosyal davranış
(antipsikotik ilaç tedavisi psikotik semptomları tek başına gideremiyorsa) • Tip II
(negatif) şizofrenide: yalnızca belirgin depresyon semptomları olduğunda • İlaçlara
zayıf yanıt/ yanıtsızlık ya da entolerans • Standart antipsikotik tedavi ile ilgili
risklerin EKT risklerinden fazla olması; özellikle tıbbi açıdan duyarlı ya da yaşlı
hastalarda • İlaçlara zayıf yanıt öyküsü • EKT'ye iyi yanıt öyküsü • Hastanın tercihi
• Tedaviye dirençli şizofreninin sürdürüm/ idame tedavisi
Diğer
psikotik • Şizofreniform bozukluk: şizofreni ile ilgili yukarıdaki özellikler bulunduğunda •
bozukluklar
Şizoafektif bozukluk: belirgin afektif semptomları olan • Kısa psikotik bozukluk:
yaşamı
•
tehdit
Psikotik
ettiği
semptomlara
durumlarda
yanıt
•
olarak
Akut
oluşan
paranoid
antisosyal
sendromlar
davranış
|Epilepsiye bağlı oluşan akut (füg, twilight, postiktal) ve kronik (şizofreniform)
mental bozukluklar
Diğer
nöropsikiyatrik • Letal katatoni ve diğer katatonik tablolar • malign nöroleptik sendrom •delir yum •
Bozukluklar
kontrol edilemeyen epileptik nöbetler. Parkinson hastalığı • Fiziksel durumlara
bağlı mizaç bozuklukları
11
ELEKTROKONVULSİF TEDAVİNİN ETKİ MEKANİZMASI
Çeşitli ruhsal hastalıklar üzerine EKT' nin olumlu etkisi gözlenmekle birlikte
iyileşmeyi nasıl sağladığı tam olarak açıklanamamıştır (34). Önceleri EKT' nin tedavi
edici etkisi; suçluluk duyguları için bir cezalandırma, amnezi ve konfüzyon gelişmesi
gibi
psikolojik
etmenlere
bağlanmaya
çalışılmıştır
(1,2,17,35).
Nöropatolojik
araştırmalar yapılmadan önce bazı araştırmacılar hipoksi ve siyanoz sonucu oluşan
beyin değişiklikleriyle EKT'nin iyileştirici etkisini bağdaştırmak istemişlerdir. Bugün EKT'
nin güçlü bir antidepresan ajan olduğu konusunda tutarlı bulgular vardır (21,36).
EKT'nin antidepresan ilaçlar kadar ya da daha etkili olduğu kabul edilmiştir. Bununla
birlikte EKT depresyon dışındaki hastalıklarda da kullanılmaktadır (8,36).
Etki mekanizmasını açıklamaya çalışan çeşitli kuramlar geliştirilmiştir. EKT
uygulamalarının ilk başladığı yıllarda psikiyatriye egemen olan Freudian görüşteki
Amnezi Kuramına göre ruhsal bozuklukların bilinç dışı çatışmalardan kaynaklandığını
ve EKT'nin bu çatışmaları bilinçdışının ulaşılamayacak derinliklerine iterek iyileşme
sağladığı ileri sürülüyordu (2,37,38).
Nörotransmitter kuramına göre EKT trisiklik antidepresanlara benzer şekilde etki
etmektedir. EKT'nin dopaminerjik, serotonerjik ve adrenerjik nörotransmisyonu artırdığı
bilinmektedir. Ayrıca EKT'nin kolinerjik etkinliği artırması, sempatik ve parasempatik
sinir sistemleri arasındaki dengeyi bozar; sağaltım sürecinde BOS'da asetil kolin ve
kolin esteraz düzeyleri yükselir (1,39).
Nöroendokrin kurama göre beynin endokrin işlevleri tüm yaşamsal süreçleri
denetlemektedir. Fink ve bazı araştırmacılara göre EKT'nin etkisi, nöbetlerin beyin sapı
yapılarındaki hormonal dengeleri değiştirmesine bağlıdır ayrıca BOS bol miktarda
hipotalamus ve hipofiz kaynaklı peptid içerir. Nöronal nöbet bir yandan hipotalamus ve
hipofizden BOS 'a peptid salınmasına yol açarken öbür yandan hücreleri peptid
üretmeleri için uyarır; peptid yetersizliği giderilince hastalık da düzelir. Duygudurum,
düşünce, bellek ve motor işlevlerdeki bozuklukların peptid düzeylerindeki bozukluklarla
ilişkili olduğu düşünülmektedir. Ancak bu peptidler henüz deşifre edilememiştir (6,40).
Antikonvülsan kuramına göre EKT'nin antidepresan etkisi antikonvülsan etkisine
bağlıdır. Uygulanan EKT sayısı arttıkça nöbet eşiği yükselir, bazı epileptik hastalar
daha az sayıda nöbet geçirmeye başlamaktadır. Bu görüşü savunan araştırmacılara
göre EKT'nin antidepresan etkinliğinin temeli budur. EKT'nin antikonvülsan etkisinde
gamma-amino butirik asitin (GABA) temel mediyatör olduğu düşünülmüş; ancak EKT
12
öncesi ve sonrası periferik GABA düzeyleri ile ilgili çelişkili sonuçlar elde edilmiştir
(41,42).
Nöroendokrin Kurama göre EKT, hipotalamik ya da hipofizer hormonların
salınımı ile antidepresan etkiye neden olmaktadır (43). Ayrıca EKT uygulaması,
prolaktin, tiroid stimulan hormon (TSH), adreno-kortikotropik hormon (ACTH) ve
endorfinlerin salınımına yol açmaktadır.
EKT’ nin etki mekanizması, günümüzde biyolojik teorilerle açıklanmaya
çalışılmaktadır ve şu noktalar üzerinde durulmaktadır (44,45):
•
Hem dopaminerjik hem de noradrenerjik yolaklarda reseptör duyarlılığının
artması
•
Hipotalamusun uyarılması ve buradaki sinaptik içeriğin değişmesi: EKT
uygulamaları sırasında plazma kortizol düzeyinde yükselme olması ve prolaktin
salınımının artması hipotalamik etkinliğin ve dolayısıyla nörotrasmitter etkinliğinin
artışına işarettir.
•
Noradrenalin ve serotonin dönüşümünün (turnover) artması
•
Diensefalik merkezlerden hipotalamus ve limbik
bölgeye
doğru
uzanan
monoaminerjik yolların aktivasyonu.
•
Kan-beyin bariyerinin geçirgenliğinin artması: depresyonu iyileştiren maddelerin,
peptidlerin hücrelerden çıkabilmeleri için Ca iyonlarının hücre dışı depolardan
nöroendokrin hücreler içine geçmesi gereklidir ve EKT büyük ölçüde beyin
dışında oluşan bu maddelerin beyin içine geçmesini sağlamaktadır
•
Hemisferik disfonksiyonun düzeltilmesi ve sağ ve sol beyin yarımküreleri
arasında uyum sağlanması: Depresyonda sağ hemisferin fonksiyonlarını arttırıp,
sol hemisfer fonksiyonlarını azaltarak; şizofrenlerde de tam tersine sol hemisfer
fonksiyonlarını arttırıp sağ hemisfer fonksiyonlarını azaltarak hemisferler
arasında denge sağlanması.
•
Beynin konvülsiyonu sonlandırma işleminin hastalıkları düzeltmesi: Buna göre
terapötik etki, direkt olarak EKT ile oluşan konvülsif nöbete değil de ortaya çıkan
nöbeti beynin sonlandırması işlemine bağlıdır.
EKT nin endokrin etkileri incelendiğinde fare ve insan beyninde EKT nin farklı
etki
gösterdiği
özellikle
beta-adrenerjik
reseptörler
üzerine
zıt
etki
yarattığı
gösterilmiştir. EKT hayvanlarda postsinaptik serotonin 1 A reseptörlerinin duyarlılığını
arttırırken insanlarda bu etkiyi göstermemiştir(46).
13
EKT ye bağlı nöbetin en önemli nörobiyolojik etkisi postiktal serum prolaktin
seviyesinde 10 ile 50 kat arasında değişen prolaktin artışıdır. Prolaktin artışı uyarı
sonrası 10-20 dakika sonrasında zirve yapmakta ve 2 saat sonunda temel seviyeye
inmektedir (46). Bilateral EKT yönteminde unilateral yönteme göre kana daha fazla
prolaktin salındığına dair çalışmalar da mevcuttur(47). EKT nin tetiklediği prolaktin
naloxon ile bloke edilememektedir yani opioid reseptör mekanizmasına bağlı değildir
(48).
14
ELEKTROKONVULSİF TEDAVİ TEKNİĞİ VE UYGULAMASI
Modern EKT cihazları, kare dalga (square wave) ve çok kısa vurum dalga (0,251,0ms) (ultra-brief pulse wave) tekniği ile donatılmışlardır. Bu EKT cihazları miktarı
önceden belirlenmiş bir elektrik yükünü sabit akım uyaranı olarak kısa kare dalgalar
şeklinde uygulayabilmektedir. Sözü edilen elektrik yükü mcoulomb cinsinden ifade
edilmektedir.
Modern
cihazlar
25-1024
mcoulomb
aralığında
uygulamalar
yapabilmektedir. Sabit akımlı modern EKT cihazları yüksek direnç durumunda istenen
elektrik yükünü uygulayabilmek için voltajı otomatik olarak önceden belirlenmiş
emniyetli maksimum limite kadar yükseltmek üzere dizayn edilmişlerdir. Kare dalga
vurumlu uygulamada, akımın dik çıkış ve inişi ile tüm elektrik yükü milisaniye düzeyinde
verilebilmektedir. Böylece akımın tümü eşik değer üzerinde kalmakta, nöbet oluşumuna
katkısı olmayan ancak yan etkilere yol açan bir elektrik yükü uygulanmamaktadır. Sinüs
dalgalarıyla uyarı sağlandığında bu dalga formunun özelliği gereği, verilen uyarının
önemli bir kısmı nöronal uyarı eşiğinin altında kalmaktadır. Uyarı eşiğinin altında kalan
bu elektrik yükünün nöbet oluşturmaya katkısı olmamakta ancak yan etkiler (bellek
bozukluğu gibi) artmaktadır. Sinüs dalgalı EKT cihazları artık önerilmemektedir
(27,28,49).
EKT cihazlarında uygulanan enerji kardiyak defibrilasyon cihazlarına kıyasla
düşüktür (1,27,50). EKT’de elektrodlar bilateral veya unilateral uygulanır. Bilateral EKT
standart bir yöntem olmayı sürdürmektedir. Her bir elektrodun orta noktası, dış kulak
yolundan göz çukurunun dış yan açısına çizilen çizginin ortasından 3 santim yukarıya
gelecek şekilde yerleştirilir. Bilateral uygulamanın bifrontal ve bitemporal olmak üzere
iki çeşidi vardır. Bifrontal uygulamada elektrodlar gözün hemen üst kısmına uygulanır.
Bitemporal uygulamada elektrod uygulaması ise aynen bilateral uygulamadaki gibidir.
Unilateral EKT’de elektrodlardan biri bilateral uygulamadaki gibi temporal bölgeye
konur. Bu elektrod, nondominant hemisfer tarafındaki göz çukurunun dış yan açısından
dış kulak yoluna çekilen çizginin ortasından 3 santim yukarıya yerleştirilir. Diğer
elektrodun yerleşimine göre çeşitli teknikler mevcuttur (7,32,42,51). Sıklıkla nöbetin ilk
davranışsal işareti 10–20 saniye kadar süren ve tonik fazı belirleyen plantar
ekstansiyondur. Bunu frekansı azalan ve sonunda kaybolan ritmik kasılmalar izler (52).
Tedavinin etkin olabilmesi için, uyaranın bütün beyine projekte olan nöbet faaliyeti
yaratması gerekir. 25- 60 saniye sürecek nöbetin yeterli olduğunu, 25 saniyenin altında
ve 60 saniyenin üzerinde nöbet oluşması durumunda elektriksel uyaranın şiddetinin
15
yeniden ayarlanması uygundur. Yeterli nöbetin olmadığı bir anestezi dönemi boyunca
üç uygulama yapılmışsa işlem sonlandırılır (53,54).
Nöbet eşiği hastaya veya tedaviye ait özelliklerden dolayı farklılıklar gösterir.
Elektrod yerleşimi, kemik kalınlığı, ilaç kullanımı, oksijen satürasyonu gibi faktörler söz
konusu olabilir. Kadınlara göre erkeklerde, gençlere göre yaşlılarda, unilateral elektrod
yerleştirilmesine göre bilateral elektrod yerleştirilmesinde nöbet eşiği daha yüksektir.
Ayrıca EKT uygulaması ile birlikte kullanılan çeşitli ilaçlar nöbet eşiğini etkileyebilir
(1,55,56).
16
ELEKTROKONVULSİF TEDAVİ’NİN İSTENMEYEN ETKİLERİ
Ölüm oranı, bazı araştırmalara göre “yüz binde dört buçuk” (4.5/100.000:%0.004.5)
iken (52); bazı yazarlara göre her bir EKT kürü için “binde bir” ile “onbinde bir” (1/1000 1/10.000 : %0.1 - 00.1) arasında değişmektedir (1). Bu oranların “tek başına, kısa süreli
genel anesteziye” bağlı ölüm oranlarına hemen hemen eşit olduğunda görüş birliği vardır.
EKT uygulamasının vagal ve sempatik etkilerine bağlı olarak bradikardi,
taşikardi,atrial ve ventriküler aritmiler ve ST ve T dalga değişiklikleri, geçici bir sistemik
hipertansiyon görülebilir (17,27). Disritmiler, önceden kalp hastalığı olanlarda bile, EKT'
den sonra en çok 4–6 saat sürer (28). Hipertansiyonlu hastalarda kan basıncını
düzenleyici ilaçlar verilerek güvenle EKT uygulanabilir. Ayrıca anestezi eşliğinde ve kas
gevşeticili EKT uygulamasında kullanılan anestezik maddeler de kardiyovasküler sistem
yan etkilerini artırabilirler. Bu nedenle kullanılacak olan anesteziklerin hızlı etki eden ve
bedenden çabuk atılan maddeler olması gerekir (2,6,7).
EKT uygulaması
sırasında
bazen,
elektriksel
uyarının
yetersizliği, derinin
geçirgenliğinin az olması, elektrodların uygun yerleştirilmemesi veya uygulama sırasında
hastanın hareket etmesi gibi sebeplerle “nöbet oluşmaz” (missed seizure) veya “yetersiz
bir nöbet” oluşabilir (11,12).
EEG kayıtlarında 20–30 saniyeden daha kısa süren nöbetlere yetersiz nöbetler adı
verilmektedir. Yetersiz nöbetlerin en sık görülen nedeni anestetik maddenin yüksek
dozlarda verilmesidir. Rölatif refrakter dönem nedeniyle bu parsiyel nöbetten sonra 60–90
saniye beklenir ve daha yüksek bir uyaran verilir (1,2,11,12,24). Uzamış nöbet kavramını
farklı tanımlayan kılavuzlar söz konusudur. Amerika Psikiyatri Birliği bu süreyi 180 saniye,
Royal Psikiyatri Koleji ise 120 saniye olarak belirlemiştir. Nöbet 180 saniyeden uzun
sürerse nöbet-sonrası (postiktal) konfüzyon ve amnezi oluşmakta ve bu tür nöbetleri
sonlandırmak için damar yoluyla 5–10 mg benzodiazepin verilir. Oksijenizasyon sürdürülür
ve gerekirse kas gevşetici verilir. Bazı antipsikotikler ve teofilin gibi nöbet eşiğini düşüren
ilaçlar kesilir. Eğer bir uygulama sırasında uzamış bir nöbetle karşılaşılmışsa bir dahaki
uygulama mutlaka daha düşük elektriksel uyaranla yapılmalıdır (1,8,11,36).
Özellikle yalın EKT uygulamasında konvulsiyon sırasındaki kasılmalara bağlı olarak
mandibula çıkığı, vertebra kompresyon kırıkları ve spinal çıkıntılarda kırıklar, asetabulum,
humerus ve femur başı kırık ve çıkıkları görülebilir. Kas lifi yırtıkları ve buna bağlı ağrılar
sıktır. Kırıklar genellikle tedavinin başlangıç döneminde olur (57). Anestezi ile kas
gevşemesi sağlanarak uygulanan modifiye EKT ile bu komplikasyonlar artık çok nadir
görülmektedir (58).
17
Bellek bozukluğu en sık görülen komplikasyondur. EKT uygulamasının en sık
görülen yan etkisinin bellek bozukluğu olması nedeni ile hastaların, elektrokonvülsif
tedaviye ilişkin ölüm, bellek kaybı, ağrı ve bilişsel fonksiyonlarının bozulması gibi
endişelerinin yaygın olduğu bilinmektedir. Korkular tedaviyi kabullenmekte zorluklar
getirmektedir (59). İstenmeyen bu etkiler ve bu etkilerin tedaviye karşı olan tutuma etkisi
daha sonraki bölümlerde ayrıntılı incelenecektir.
Amnezi, unutma, anımsayamama bir yaşantıyla ilgili bilgilerin geçici ya da kalıcı
olarak zihinden silinmesidir. Dissosiyatif amnezi ve Alzheimer Hastalığı gibi psikiyatrik
veya nörolojik hastalıklarda görülmekle beraber EKT uygulaması sonrasında da
oluşabilmektedir:
EKT kökenli amneziler (60):
Anterograd Amnezi
Öğrenmede bozulma olmaksızın, yeni bilgileri anımsamanın bozulmasıdır.
Retrograd Amnezi
EKT'den önce öğrenilen bilgilerin anımsanmamasıdır.
Özyaşamsal Amnezi
Özyaşamla ilgili olayların anımsanmaması uzak geçmiş belleğinin özel bir formu olup EKT
etkisine çok duyarlıdır.
18
BELLEK VE BELLEK TİPLERİ
Bellek öğrenilen bilgilerin ve yaşantıların değerlendirilmesi, işlenmesi, kodlanması,
depolanması ve gerektiğinde anımsanması işlevidir. Bellek, çeşitli yazarlar tarafından farklı
özelliklerine göre sınıflandırılır. Belleğin zamansal değerlere göre sınıflandırılması genel
olarak kabul görmüşken, içeriğe dayalı ayırım üzerinde fikir birliği sağlanamamıştır.
Zamansal sınıflama, 19. yüzyıl sonlarında Hering, Ebbinghaus ve ardından Atkinson ve
Shiffrin tarafından yapılmış ve çok kısa süreli (anlık), kısa süreli (çalışma belleği) ve uzun
süreli bellek olarak üç grup tanımlanmıştır. Sonradan duysal bellek, yani duysal
kanallardaki girdiye dayanan bilginin milisaniyeler içinde depolanması da sınıflamaya
eklenmiştir (61).
Bellek içeriğine göre yapılan ayrım, kabaca ikiye ayrılabilir:
1. Açık (explicit, ifade edilen, declarative) bellek
2. Örtük (implicit, ifade edilemeyen, non-declarative) bellek.
Bunlar da alt gruplara ayrılırlar :
Açık bellek, kabaca “bilgi” ile örtük bellek ise “beceriler” ile ilgilidir. Açık bellek, bireyin
bilgiyi edinme ve anımsama sürecinin farkında olduğunu belirten bir terimdir. İnsanlar,
yerler, şeyler hakkında gerçek bilgi ve bunların ne anlama geldiğini bilmeyi anlatır. Örtük
bellek, bireyin bilgiyi edinme sürecinin, hatta böyle bir bilgiye sahip olduğunun bile farkında
olmaması anlamındadır. Epizodik (olaysal) bellek, kişisel bilgiler ve olaylara ait, sözel
olmayan bilgiler içerir ve aktif olarak anımsanır; semantik (anlamsal) bellek ise sözel ve
genel gerçeklerle ilgili bilgiler içerir ve bilinir. Örnek olarak, “kitap aldım”, olaysal belleğe ait
bir bilgidir;“kitap okunur” ise anlamsal belleğe aittir. Hazırlama (priming), yeni bir kavram
olup, bilginin bilince yansımadan tanınmasıdır. Örneğin, eksik parçalardan resmin tümünü
tahmin etme testleri gibi. Koşullama (conditioning), ister klasik (iki uyaran arasındaki
ilişkinin öğrenilmesi) ve ister işlenmiş (davranış ile bu davranışın sonuçları arasındaki
ilişkinin öğrenilmesi) olsun, duygusal ve kas-iskelet sistemi yanıtlarını içeren bileşenlerden
oluşur. Beceriler ve alışkanlıklar (prosedural bellek, işlem belleği), motor becerilerin
edinilmesi ile ilgilidir; bir müzik aletini çalmak örnek olarak verilebilir (62).
Belleğin nöroanatomik alt yapısı pek çok araştırmacının ilgisini çekmiştir. Kısa süreli
bellek ya da çalışma belleği, parietal korteks ve prefrontal korteksin (PFK) özellikle arkayan bölümü (dorsolateral PFK) ile ilgili olup, bu alanlar bilgiyi güncel tutan yapılardır.
19
Bilginin kodlanması ve pekiştirilmesi limbik sistemle, depolanması beyin korteksiyle,
bilginin geri çağrılması (ekfori) ise prefrontotemporal ağ ile ilişkilidir.
Frontal korteks, insan beyninde, yarı kürelerin yaklaşık üçte birini kaplamaktadır.
PFK, frontal korteksin ön uç bölümlerine ve orbital yüzeyine verilen isimdir ve göz
hareketleri, konuşma gibi özgül hareketlerin motor kontrolünü sağlayan ve davranışla
ilişkili olan frontal bölgedir. PFK in büyüklüğü filogenetik olarak giderek artmıştır ve halen
insan beyin korteksinin%29’unu oluşturan önemli bir bölgedir (57). Buna karşın, davranışla
ilişkisi üzerinde henüz bir fikir birliği sağlanamamıştır. Bunun nedeni, insan zekasının
bütünleyici özelliğinin en fazla bu bölgede olduğu ileri sürülmesine karşın, PFK hasarında
gözlenen bilişsel bozukluğun şaşılacak kadar az olmasıdır.1868’de bu konudaki ilk vakayı
bildiren Harlow, çalışkan bir usta başı olan Phineas Gage’in, frontal loblarını delip geçen
bir çubuk ile yaralanmasından sonra gösterdiği kişilik değişikliğini vurgulamıştır. Bu olguda,
dil, bellek ve duyusal ve motor işlevler göreceli olarak sağlam kalırken, stratejik düşünme,
kişilik, duygusal bütünleştirme ve davranışta belirgin bozukluklar gözlendiği vurgulanmıştır
(56,58). Davranışsal belirtiler yanında, PFK hasarında belleğin etkilenmesi ile ilgili bilgiler
ise daha yakın tarihlidir. Temelde frontal bölgeyi etkileyen fronto-temporal bunamalar
(FTB) dışında, diğer bunama türlerinde de PFK in rolü ile ilgili klinik ve nöropatolojik
çalışmalar son zamanlarda artmıştır (63).
Sağ frontotemporal bölgede hasarı olanların olaysal bilgiyi geri çağıramadıkları, sol
hemisfer hasarı olanların ise anlamsal bilgiye ulaşmada güçlük çektikleri gözlenmiştir (56).
Belleğin yanı sıra, dikkat gerektiren davranışlarda da önemli rol oynayan PFK in, beyin
korteksinin hemen tüm diğer heteromodal, unimodal, paralimbik ve limbik kısımlarıyla
yoğun bağlantıları vardır. Bu yaygın bağlantılar sayesinde PFK’nin belli devreleri aktive
ederken diğerlerini baskılayan ve böylece devrelerin birbiri ile etkileşimini düzenleyen bir
rolü olabilir (63).
Yeni bilgi öğrenme, hipokampus ve iç temporal lob-limbik bölge döngüleri ile
ilişkilidir ve bozukluğu “anterograd amnezi” adını alır. Önceden öğrenilenleri anımsama
frontal-subkortikal döngüler ile ilişkilidir ve “retrograd amnezi” adını alır. Yaşlanma, hem
hipokampal
hem
prefrontal kaynaklı
bellek
işlevlerinde bozulmaya neden olur.
Hipokampus, uzun süreli bellek ile PFK ise işleyen (working) ya da işlevsel (fonksiyonel)
bellek ile ilişkili olup, EKT gibi tedavi uygulamaları sonrası her iki yapı da olumsuz
etkilenmektedir (62,63).
20
ELEKTROKONVULSİF TEDAVİNİN BELLEK ÜZERİNE ETKİLERİ
Geçici bellek değişiklikleri
EKT’ nin en çok görülen ve en rahatsız edici yan
etkileridir. Ancak depresif epizodun bizzat kendisi de subjektif bellek değişiklikleri ile
seyredebilir ve hatta depresyon kliniği demansa benzeyebilir (psödodemans).
EKT
uygulamasında bellekteki etkilerin ortaya çıkması yararını tartışmalı kılmaktadır (64).
En ayrıntılı çalışmalar depresyonlu popülasyonda yapılmıştır (65). Depresyonun
kendisine de, dikkat, konsantrasyon ve öğrenme güçlüğü eşlik ettiğinden EKT’ye bağlı
bellek kaybının derecesini ayırt etmek zordur. Bellek bozukluklarının objektif ölçümleri
ile hastanın algıladığı bellek bozukluklarının subjektif ölçümleri arasında fark olduğunu
da hatırda tutmak gerekmektedir (66).1930’ lardan bu yana yapılmış pek çok çalışmada
EKT sonrası oluşan bellek sorunları incelenmiştir. İlk çalışmalarda uygulanan
tekniklerin bellek bozulması ile ilişkisi incelenmişken son yıllarda yapılan çalışmalarda
bellekteki bozuklukların subjektif yanı da incelenmeye başlanmıştır (65). Bellek
üzerindeki bozulmayı gösteren objektif testlerdeki bulgular açık ve kesin iken subjektif
bellek bozukluklarının değerlendirilmesindeki objektif bulguların sayısı azdır (64-66).
EKT uygulamasından sonra anterograd, retrograd ve özgeçmiş amnezisi
şeklinde bellek bozuklukları görülebilir. Anterograd amnezi öğrenmede bozulma
olmaksızın yeni bilgileri anımsama bozukluğudur. EKT'den 45 dakika sonra en üst
düzeye çıkar ve 2-6 ay sürebilir. Retrograd amnezi, EKT'den önce öğrenilen bilgilerin
anımsanmamasıdır, en çok etkilenen, tedaviden hemen önce edinilen bilgilerdir. En sık
görülen, EKT' den birkaç gün önceki olaylara ilişkin kalıcı amnezidir; ancak EKT' den
bir-iki yıl öncki olayların unutulması da görülebilir (53-55). Özgeçmiş amnezisi ise
özyaşamla ilgili olayların anımsanmaması uzak geçmiş belleğinin özel bir formu olup
EKT' etkisine çok duyarlıdır. EKT' den önce hastalar tarafından anlatılan öz yaşamsal
olaylar, EKT uygulamasının bitişinden altı-yedi ay sonra bile anımsanmayabilir.
Özellikle, hastaneye yatış gibi, EKT uygulamasının hemen öncesinde yaşanan olayların
unutulması daha yaygın görülür (53-55). Bellek üzerine istenmeyen etkilerin gelişme
ihtimali uygulama tekniklerinden de etkilenmektedir. Bilateral elektrod yerleşimi, sinüs
dalga formu, belirgin şekilde eşik üstü doz, tedavinin sıklık ve sayısının fazla olması ve
anestezi dozunun fazlalığı, tedavinin akut ve subakut süreci boyunca bellek etkilerinin
ortaya çıkma ihtimalini artırır. Hastada nörolojik bir hastalığın varlığı, manyetik
rezonans görüntülemede anormal bulgular ve global bilişsel fonksiyonlarda var olan
21
kayıplar bellek bozukluklarına olan yatkınlığı artırmaktadır. Lityum ya da antikolinerjik
ilaçların birlikte kullanımı da bu riski artırır (65).
Son 20 yılda EKT nin bellek etkileri ile ilgili pek çok çalışma yapılmıştır. 2008
yılında Fraser ve arkadaşları tarafından yapılmış bir gözden geçirme yazısında 19802007 yılları arasında yapılan 15 EKT ve bellek üzerine etki çalışması incelenmiştir (68).
Objektif ölçümler sonucunda bellek bozukluklarının EKT sonrası 6 ayda gerilediği
ancak subjektif şikayetlerin 6 aydan daha uzun sürdüğü gösterilmiştir. EKT birincil
olarak tedaviden 6 ay öncesinde yaşanmış kişisel olaylarla ilgili belleği etkilemektedir.
Otobiyografik bellek bozuklukları sinüs dalgalı EKT uygulananlarda çok kısa vurum
dalga uygulananlara göre daha fazla görülmüştür. Ayrıca iki taraflı elektrod
uygulananlarda tek taraflı uygulananlara göre daha sıklıkla bellek bozuklukları tespit
edilmiştir (66).
Anterograd bellek bozukluklarının objektif değerlendirilmesi ile ilgili yapılmış
çalışmalara bakıldığında 2003 yılında Barselona Psikiyatri Enstitüsünde Gonzales ve
arkadaşları tarafından yapılmış bir çalışmada depresif hastalardaki bellek değişiklikleri
incelenmiştir (67). Bu çalışmada remisyondaki 11 depresif hasta EKT uygulanmamış
hasta grubu ile karşılaştırılmıştır. Bu çalışmadaki 9 hasta DSM 4 kriterlerine göre majör
depresyon tanısı alırken 2 sinde melankolik özellikli majör depresyon epizodu
mevcuttur. Ortalama hastalık süresi 12.8 yıldır. Mini mental durum muayene puanları
25-30 arasındadır. Klinik durumları HDRS ile değerlendirilmiştir. Bellek testleri olarak
Wechsler Bellek Testi (WMS) ve Yetişkinler için Zekâ Ölçeği (WAIS) uygulanmıştır.
Ayrıca F,A,S harfleri ile başlayan Sözcük Üretme Testi bataryaya dahil edilmiştir. EKT
grubundaki yeni şeyleri öğrenme puanları daha düşük bulunurken uzun zamandaki
oranları kontrol grubundan yüksek bulunmuştur. Ancak iki grup arasında anlamlı fark
bulunmamıştır. Hermina ve arkadaşlarının 2006 yılında yayınlanan bir çalışmasında 20
dirençli depresyon hastasına EKT den 1-3 gün önce ve 3-5 gün sonrasında WMS
uygulanmıştır (70). Çalışmada bellek performansını gösteren parametreler akut vizüel
verbal genel bellektir. Sonuçta hastalarda EKT öncesinde dikkat konsantrasyonda
anlamlı bozukluk saptanırken EKT sonrasında izhar bellekte bozukluk saptanmamıştır.
Tüm bu çalışmalar, EKT ye bağlı gelişen bellek bozukluklarının EKT bitiminden
altı ay sonrasında EKT’ den önceki duruma geri dönebildiğini göstermektedir. Ancak
zaman zaman subjektif yakınmalar devam edebilmektedir. Bellek bozuklukları; bilateral
22
EKT uygulaması, sinüs dalga formlu cihazların kullanımı, verilen uyarı dozunun fazla
oluşu ile doğru orantılı olarak gelişmektedir (70-74).
23
GEREÇ VE YÖNTEM
Bakırköy Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi yataklı
tedavi birimlerinde Kasım 2008-Nisan 2009 arası yatan, 18- 64 yaş arasında
değerlendirme ve klinik görüşmeleri kabul eden 79 erkek, 61 kadın toplam 140 hasta
çalışmaya alınmıştır. Hastalara DSM IV tanı ölçütlerine göre Bipolar bozukluk depresif
veya manik hecme veya unipolar depresyon tanısı konmuştur. Klinik görüşme ve ölçek
değerlendirmeler; EKT öncesinde, 1. EKT, 3. EKT, EKT bitimi ve hastaneden çıkış öncesi
yapılmıştır. EKT sinden en az 6 ay süre geçmiş ya da ilk kez EKT uygulanan ardışık tüm
hastalar çalışmaya dahil edilmiştir. Ölçek verilme zamanları seçilirken EKT ve bellek
bozukluğu araştırmaları ve bellek bozukluğunun ortaya çıkabileceği dönemler göz önüne
alınmıştır. Hastalardan çalışma ve EKT için yazılı bilgilendirilmiş onay alınmıştır.
EKT uygulama tekniği
Genel anestezi işlemi,
anestezi uzmanı tarafından yapılırken, EKT uygulayan
psikiyatri hekimine bölüm sorumlu hemşireleri yardımcı olmaktadır. Anestezi uygulaması
sırasında
anestezik
madde
olarak
propofol,
kas
gevşetici
olarak
süksinilkolin
kullanılmaktadır. Bunun dışında EKT seansı sırasında hastalara sürekli olarak yüksek
dozda oksijen verilmiş, EKT öncesi ve sonrasında tüm hastaların EKG, nabız ve tansiyonu
düzenli olarak izlenmiştir. EKT uygulamalarında kliniğimizde bulunan Thymatron System
IV (Somatics, Inc., Lake Bluff, IL) EKT cihazı kullanılmıştır. Tüm hastalara bilateral
bitemporal EKT uygulanmıştır. EKT, haftada üç kez uygulanmıştır. Nöbet eşiği “yarı yaş
yöntemi” esas alınarak uygulanmıştır.
Tüm hastalara sosyodemografik ve klinik veri toplama formu (EKT formu), DSM-IV
Eksen I Bozuklukları için Yapılandırılmış Klinik Görüşme Formu (SCID-I), Kısa
Akıl
Muayenesi (KAM), retrograd amnezinin subjektif olarak değerlendirilmesi için oluşturulmuş
Squire Subjektif Bellek Ölçeği (SSMQ) uygulanmıştır. Her hastanın EKT öncesi
elektroensefalografi (EEG) tetkikleri yapılmıştır.
24
Dışlama Kriterleri:
•
Ciddi fiziksel ya da nörolojik hastalık saptanması
•
18 yaşından küçük, 65 yaşından büyük olmak
•
Kafa travması öyküsü olmak.
•
Zeka geriliğinin bulunması
Çalışmaya alınanlara uygulanacak testler
•
Sosyodemografik ve klinik veri toplama formu
•
DSM-IV Eksen I Bozuklukları İçin Yapılandırılmış Klinik Görüşme (SCID-I)
•
Kısa Akıl Muayenesi (KAM)
•
Squire subjektif bellek ölçeği (SSMQ)
Sosyodemografik ve klinik veri toplama formu (EKT formu): EK-1
Hastaların sosyodemografik, tanı, klinik tedavi ve EKT ye yönelik özelliklerini içeren veri
toplama formu olarak hazırlanmıştır.
DSM-IV Eksen I Bozuklukları için Yapılandırılmış Klinik Görüşme Formu (SCID-I):
1983 yılında Spitzer ve arkadaşları tarafından (76) yapılandırılmış bir klinik tanı koyma
aracı olarak geliştirilen SCID-I, karşılıklı görüşme ile DSM tanı ölçütlerine göre herhangi bir
birinci eksen tanısının geçmişte ve/veya son 1 ay içinde olup olmadığının araştırılmasını
sağlar. Çalışmada, formun First ve arkadaşları tarafından DSM-IV‘e uyarlanmış, 1997
yılında yayınlanan versiyonunun, Çorapcıoğlu ve arkadasları tarafından geçerlilik ve
güvenirlik çalışması yapılan ve 1999 yılında yayınlanan Türkçe formu kullanılmıştır. (75).
Kısa Akıl Muayenesi (KAM): 1975 yılında Folstein ve arkadaşları tarafından hastaların
bilişsel durumlarının değerlendirilmesi amacıyla oluşturulmuştur (77). Tüm dünyada yaygın
kullanımı olan test daha sonra 1997 yılında Molloy ve Standish tarafından uygulayıcılar
arasındaki farklılığı azaltmak
amacıyla standardize uygulama kılavuzu eşliğinde
kullanılmıştır (78). Test, oryantasyon (yer, zaman), hızlı bellek, dikkat ve hesap yapma,
bellek, dil (adlandırma, tekrarlama, okuma, üç aşamalı komut, yazma), yapılandırma gibi
sekiz alt gruptan oluşmaktadır. Testten alınabilecek maksimum puan 30’dur. 24-30 arası
puanlar normal sınırlar olarak kabul edilir .
25
Squire Subjektif Bellek Ölçeği (SSMQ):
Bu ölçek yarı yapılandırılmış bir ölçektir, ölçeğin amacı hastaların hastanede yatarak EKT
ile tedavileri sonrasında oluşan subjektif bellek sorunlarını sorgulamaktır. Hastanın kendisi
tarafından doldurulmaktadır ve 18 itemden oluşmaktadır. Hastalar -4 (önceden daha kötü),
0 (önceki ile aynı), +4 (öncekinden daha iyi) şeklinde cevaplar ve verilen puanlar toplanır.
Negatif puanlar unutkanlık derecesinin arttığını göstermektedir. Squire tarafından 1975
yılında yapılmış
çalışmada geliştirilerek EKT öncesi ve
6-9 ay sonrasında hastalara
uygulanmıştır (79,80,81). Bu ölçek için kendisinden izin alınmıştır.
İstatistiksel analiz:
Tanımlayıcı
istatistikte
sayısal
değişkenler
oran,
ölçümsel
değişkenler
ise
ortalama±standart sapma ve ortanca (25. ve 75.persantil) olarak ifade edildi. İkiden fazla
ölçümün karşılaştırılmasında dağılım normal olmadığı için Friedman testi kullanıldı. İki
bağımsız grubun ölçümsel değerlerin karşılaştırılmasında Mann-Whitney U, ikiden fazla
bağımsız grubun ölçümsel değerlerin karşılaştırılmasında ise Kruskal-Wallis testleri
kullanıldı. Ölçek puanları arasındaki korelasyonlar Spearman korelasyon yöntemi ile
değerlendirildi. p<0,05 istatistiksel anlamlılık düzeyi olarak kullanıldı.
26
BULGULAR
A. Sosyodemografik özellikler
Çalışmaya alınan vakaların 79’u erkek, 61’i kadınlardan oluşmaktaydı. Toplam 140
vaka çalışmada yer almıştır. Çalışmaya alınan erkek hastaların yaş ortalaması 45,47±
8,54 olarak bulundu. Kadın hastaların yaş ortalaması 42,1±4,4 olarak saptandı. Çalışmaya
katılan hastalardan 42’ sinin(%30,0) okur-yazar, 74’ünün (%52,9) ilköğretim,19’unun
(%13,6) lise, 5’inin (%3,6) üniversite mezunu olduğu saptandı. Hastaların çoğu (%70.0)
evli olup 92’si (% 65,7) çalışmakta, 48’i (34,3) ise işsizdi (Tablo 1).
Tablo 1. Hastaların sosyodemografik özelliklerine göre dağılımları (n=140).
Sosyodemografik özellikleri N
(%)
Cinsiyet
61 (43,6)
Kadın
79 (56,4)
Erkek
Eğitim durumu
42 (30,0)
Okur-yazar
74 (52,9)
İlköğretim mezunu
19 (13,6)
Lise mezunu
(3,6)
5
Yüksekokul mezunu
Medeni durum
98 (70,0)
Evli
39 (27,9)
Bekar
(2,1)
3
Dul
Çalışma durumu
92 (65,7)
Çalışıyor
48 (34,3)
Çalışmıyor
B. Tanı dağılımı
Tanı dağılımlarına bakıldığında çalışmaya alınan 140 hastanın 83 ‘ünün (%59,3)
bipolar mani, 23’ünün (%16,4) bipolar depresyon, 34 ‘ünün (%24,3) unipolar depresyon
tanısı olduğu saptandı (Tablo2).
Tablo 2. Tanılara göre dağılım.
Tanı
n
(%)
Bipolar mani
Bipolar depresyon
Unipolar depresyon
83
23
34
(59,3)
(16,4)
(24,3)
27
C. EKT ve EEG özellikleri
Ortalama nöbet süresi 47,0±8,2 saniye iken ortalama toplam nöbet sayısı 7,2±0,9
olarak saptandı. EEG incelendiğinde hastaların 103 ‘ünde (%73.6) EEG anormalliği
saptanmazken 37’ sinde (% 26,4) hafif biyoelektrik aksama olduğu saptandı (Tablo 3).
Tablo 3. EKT ve EEG özellikleri
Nöbet süresi (sn.)
ortalama±ss
47,0±8,2
ortanca (25.-75. persantil) 48,0 (41,0-51,8)
Toplam EKT sayısı
ortalama±ss
ortanca (25.-75. persantil)
7,2±0,9
7,0 (7,0-8,0)
EEG
Normal
Hafif biyoelektrik aksama
103 (73,6)
37 (26,4)
D. Ölçeklerin değerlendirilmesi
KAM
Ortalama kısa akıl muayene puanı 28,8±1,3 olarak hesaplandı. Çalışmaya katılan
140 hastanın 139 ‘unda (%99,3) yan etki saptanmazken sadece bir hastada belirgin
konfüzyon saptandı (Tablo 4).
Tablo 4. KAM ve yan etki
KAM puanı
ortalama±sd
ortanca (25.-75. persantil)
Yan etki
Yok
Konfüzyon
28,8±1,3
29,0 (28,0-30,0)
n (%)
139 (99,3)
1 (0,7)
28
SSMQ
Hastaların EKT uygulaması öncesi; ilk EKT, 3. EKT ve çıkış öncesi uygulanan
SSMQ ortalama değerleri 0, -3,8±4,7, -13,3±7,9 ve -49,5±14,5 olarak saptandı. Bu
değerler EKT sayısı arttıkça bellek bozukluklarının derecesinin istatistiksel alarak anlamlı
derecede arttığını göstermekteydi (p<0,005) (Tablo 5). EKT sonrası unutkanlık ölçekleri
(SSMQ)
arasında ilişkiye bakıldığında; 1. EKT ve 3. EKT sonrası unutkanlık ölçek
arasında( r =0,77, p<0,001), 1. EKT ve çıkış öncesi unutkanlık ölçeği arasında (r =0,68,
p<0,001) ve 3. EKT ve çıkış öncesi unutkanlık ölçeği arasında (r=0,62, p<0,001) ilişki
bulundu.
Tablo 5. Tüm hastaların EKT sonrası ve taburculuk öncesi unutkanlık ölçek puanlarının
(SSMQ) karşılaştırılması.
SSMQ
ortalama±ss
EKT öncesi 1.EKT sonrası 3. EKT sonrası Taburculuk öncesi p değeri
0
-3,8±4,7
-13,3±7,9
49,5±14,5
p<0,005
Şekil 1. Hastaların EKT sonrası ve çıkış öncesi unutkanlık ölçek puanlarının dağılımı.
20
0
Unutkanlık ölçek puanı
-20
-40
-60
-80
N=
140
140
1. ekt sonrası
140
taburculuk öncesi
3. ekt sonrası
E. Sosyodemografik özelliklerin SSMQ yönünden karşılaştırılması
Cinsiyete göre unutkanlık ölçek puanları kıyaslandığında kadınların negatif SSMQ
puanları erkeklere göre daha yüksek bulunmuş ve bu fark istatistiksel olarak anlamlı
bulunmadı (p>0,05). EKT sayısı arttıkça kadınlar erkeklere göre daha fazla unutkanlık
yaşamakla beraber bu fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı (Tablo 6).
29
Tablo 6. Cinsiyete göre EKT sonrası ve çıkış öncesi unutkanlık ölçek puanlarının (SSMQ)
karşılaştırılması.
KADIN
ERKEK
(n=61)
(n=79)
1. EKT sonrası
-4,8±4,9
-3,0±4,4
-4,0 (-8,0 - 0)
0 (-4,0 - 0)
3. EKT sonrası
Çıkış öncesi
-15,6±8,1
-12,0 (-24,0 - -8,0)
-11,6±7,3
-8,0 (-16,0 - -4,0)
-51,6±14,8
-48,0 (-68,0 - -40,000)
p<0,001
-47,9±14,2
-44,0 (-64,0 - -36,0)
p<0,001
Şekil 2. Cinsiyete göre 1.EKT sonrası unutkanlık ölçek puanları.
1. ekt sonrası unutkanlık ölçek puanı
10
0
-10
-20
N=
61
79
kadın
erkek
cinsiyet
30
Şekil 3. Cinsiyete göre EKT sonrası ve çıkış öncesi unutkanlık ölçek puanlarının
karşılaştırılması.
20
0
-20
-40
1. ekt sonrası
-60
3. ekt sonrası
taburculuk öncesi
-80
N=
61
61
61
79
kadın
79
79
erkek
cinsiyet
Eğitim durumu karşılaştırıldığında eğitimi olmayan (-4,-12,-48) ve ilköğretim (-4,-12,48) mezunu olan grubun SSMQ değerleri birbirine benzemekteydi. Ancak lise mezunu (0,8,-40) olan grubun negatif SSMQ değerleri diğer iki grubun değerlerinden düşük bulundu.
Lise mezunu olan grup diğer iki gruba göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde daha az
unutkanlık saptandı (Tablo 7).
Tablo 7. Eğitim durumuna göre EKT sonrası ve çıkış öncesi unutkanlık ölçek puanlarının
(SSMQ) karşılaştırılması.
Okur-yazar
İlköğrenim mezunu
Lise ve üstü
(n=42)
(n=74)
(n=24)
EKT öncesi
1. EKT sonrası
3. EKT sonrası
Çıkış öncesi
0
-4,0 (-8,0 - 0)
-12,0 (-20,0 - -8,0)
-48,0 (-65,0 - -40,0)
p<0,001
0
-4,0 (-8,0 - 0)
-12,0 (-20,0 - -8,0)
-48,0 (-68,0 - -36,0)
p<0,001
0
0 (-4,0 – 0)
-8,0 (-15,0 - -4,0)
-40,0 (-51,0 - -36,0)
p<0,001
31
Şekil 4. Eğitim durumuna göre EKT sonrası ve çıkış öncesi unutkanlık ölçek puanlarının
karşılaştırılması.
20
0
-20
-40
1. ekt sonrası
-60
3. ekt sonrası
taburculuk öncesi
-80
N=
42
42
42
eğitimi yok
74
74
74
ilköğretim
24
24
24
lise ve üzeri
Eğitim
Hastaların medeni durumları karşılaştırıldığında evli grubun negatif SSMQ puanları
bekar/dul olanların negatif SSMQ değerlerine göre daha yüksek saptanmıştır. Ancak
istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmadı. Medeni durumlar kıyaslandığında çıkış öncesi
negatif SSMQ puanları,1. EKT sonrası puanlara göre anlamlı derecede yüksek bulundu
(p<0.05) (Tablo 8).
32
Tablo 8. Medeni duruma göre EKT sonrası ve çıkış öncesi unutkanlık ölçek puanlarının
(SSMQ) karşılaştırılması.
EVLİ
BEKAR/DUL
(n=98)
(n=42)
EKT öncesi
0,0
0,0
1. EKT sonrası
-4,0 (-8,0 - 0)
0 (-8,0 - 0)
3. EKT sonrası
-12,0 (-21,0 - -8,0)
-10,0 (-16,0 - -8,0)
Çıkış öncesi
-48,0 (-65,0 - -36,0)
-44,0 (-65,0 - -39,0)
p<0,001
p<0,001
F. EEG sonuçlarının SSMQ yönünden değerlendirilmesi
EKT sonra ve çıkış öncesi SSMQ puanları kıyaslandığında EEG bulguları (p> 0.05)
arasında anlamlı fark saptanmadı (Tablo 13).
Tablo 9. Hastaların EEG sonuçlarına göre EKT sonrası ve çıkış öncesi unutkanlık ölçek
(SSMQ) puanlarının karşılaştırılması.
NORMAL
HAFİF BİYOELEKTRİK
(n=103)
AKSAMA
(n=37)
EKT öncesi
0 (0)
0 (0)
1. EKT sonrası
0 (-8,0 - 0)
-4,0 (-8,0 - 0)
3. EKT sonrası
-12,0 (-16,0 - -8,0)
-12,0 (-20,0 - -8,0)
Çıkış öncesi
-48,0 (-64,0 - -36,0)
-48,0 (-66,0 - -36,0)
p<0,001
p<0,001
Şekil 5. Hastaların EEG sonuçlarına göre EKT sonrası ve çıkış öncesi unutkanlık ölçek
puanlarının
karşılaştırılması.
20
0
-20
-40
1. ekt sonrası
-60
3. ekt sonrası
taburculuk öncesi
-80
N=
103
103
NORMAL
103
37
37
37
HAFİF BİYOEL. AKSAMA
EEG
33
G. Tanı gruplarının SSMQ yönünden değerlendirilmesi
Tanılara göre toplam unutkanlık puanları kıyaslandığında bipolar depresyon (n=23)
ve unipolar depresyon (n=34) grubunun (n=83) negatif unutkanlık ölçek puanları mani
grubuna göre daha yüksekti. Bipolar depresyon ve unipolar depresyon grubunun SSMQ
değerlerindeki azalma mani grubundan anlamlı derecede daha fazlaydı (p<0.05). Bipolar
mani grubunun SSMQ değeri (-36) (32-44), bipolar depresyon (-52) (44-60) ve unipolar
depresyon (-60) (52-64) grubundan anlamlı derecede düşük bulundu. Bu sonuca göre
bipolar mani grubu, bipolar depresyon ve unipolar depresyona göre istatistiksel olarak
anlamlı derecede daha az unutkan olduğu bulundu (Tablo 14).
Tablo 10. Tanı gruplarına göre EKT uygulama ve unutkanlık ölçek (SSMQ) puanları
yönünden karşılaştırılması.
SSMQ
ortanca (25.-75. persantil)
1. EKT ve 3. EKT
3. EKT ve çıkış
EKT
1.EKT ve çıkış
ölçek puan farkı
öncesi ölçek puan
TANI
öncesi öncesi ölçek puan
farkı
farkı
Bipolar mani
Bipolar depresyon
Unipolar depresyon
0
0
0
-36,0 (32,0-44,0)
-52,0 (44,0-60,0)
-60,0 (52,0-64,0)
p<0,001
-8,0 (4,0-8,0)
-12,0 (8,0-12,0)
-14,0 (12,0-20,0)
p<0,001
-32,0 (24,0-36,0)
-44,0 (36,0-52,0)
-44,0 (40,0-48,0)
p<0,001
34
Şekil 6. Tanı gruplarına göre 1. EKT ve 3. EKT sonrası unutkanlık ölçek puanları arasında
meydana gelen değişimin karşılaştırılması
40
30
unutkanlık skor farkı
20
10
0
-10
N=
83
23
34
bipolar mani
unipolar depresyon
bipolar depresyon
TANI
Şekil 7. Hastaların tanılarına göre EKT sonrası ve çıkış öncesi unutkanlık ölçek
puanlarınınkarşılaştırılması.
20
0
-20
-40
1. ect sonrası
-60
3. ect sonrası
-80
taburculuk öncesi
N=
83
83
83
23
23
bipolar mani
23
34
34
34
unipolar depresyon
bipolar depresyon
TANI
35
Şekil 8. Tanı gruplarına göre 3. EKT ve çıkış öncesi EKT
unutkanlık ölçek puanları
arasında meydana gelen değişimin karşılaştırılması
70
60
50
40
Unutkanlık skor farkı
30
20
10
0
-10
N=
83
23
bipolar mani
34
unipolar depresyon
bipolar depresyon
TANI
36
TARTIŞMA VE SONUÇ
Elektrokonvülsif tedavi’nin öncelikle unipolar depresyon, bipolar mani ve şizofreni
hastaları için önemli bir tedavi seçeneği olduğu yaygın biçimde kabul edilmektedir (6,82).
Çalışmaya alınan erkek hastaların yaş ortalaması 45,47± 8,54 olarak bulundu.
Kadın hastaların yaş ortalaması 42,06±4,4 olarak saptandı. Çalışmaya katılan hastaların
çoğunluğu (%52,9) ilköğretim mezunuydu. Medeni durumlarına bakıldığında hastaların
çoğunluğu (%70.0) evli idi. Hastaların %65,7’si halen çalışıyordu.
Çalışmamızın tanı dağılımlarına bakıldığında %59,3 bipolar mani, %16,4 bipolar
depresyon ve %24,3 ünün unipolar depresyon tanısı olduğu saptandı. Bipolar mani
tedavisinde EKT nin yeri az olmasına rağmen hastanemizde bu oran yüksektir. Daha önce
yapılan bir çalışmada da benzer sonuç bulunmuştur (83). Hastanemizin ülke genelinde
pek çok bölgeye hizmet verdiği ve özellikle son gelinen başvuru yeri olduğu
düşünüldüğünde olguların çoğunun dirençli olabileceği ve tedavide EKTnin seçenek olarak
önemli bir yeri olduğu düşünülebilir.
Kısa akıl muayene puan ortalaması 28,8±1,3 olarak hesaplandı. Nöbet süresi
ortalaması 47,0±8,2 saniye idi. Toplam nöbet sayısı ortalaması 7,2±0,9 olarak saptandı.
Hastalarımıza EKT öncesi uygulanan unutkanlık ölçeği puanları 0 saptandı. Bu
sonuç, EKT öncesi hastalarımızın unutkanlık yakınmalarının olmadığını göstermektedir. İlk
EKT uygulaması sonrasında hastaların SSMQ puanlarında anlamlı düşüş saptanmış, EKT
nin bellek bozukluğuna neden olduğu görülmüştür. EKT ye bağlı bellek bozuklukları ile
yapılmış çalışmalardan birinde(84) antidepresanla veya EKT ile tedavi edilen depresyon
hastalarındaki bellek bozuklukları değerlendirilmiştir. Depresyon tanısı ile EKT uygulanan
grubun daha yüksek oranda unutkanlık sorunu yaşadığı ve hastaların EKT ye olan
tutumunu da etkilediği belirtilmiştir. Bizim çalışmamızda antidepressanla tedavi edilen grup
yer almamıştır.
Çalışmamızda, 3. EKT uygulaması sonrasında bellek ölçeğindeki düşüş daha
belirgin hale gelmiştir. Hastaneden çıkış öncesi SSMQ puanlarındaki düşüş istatistiksel
olarak anlamlı fark göstermiştir. Bu sonuçlara göre EKT uygulaması retrograd amneziye
yol açmaktadır. Retrograd amnezi EKT öncesi saptanmazken her uygulama sonrasında
amnezinin derecesi arttığı saptanmıştır. Bir çalışmada retrograd bellek bozukluklarının
özellikle üçüncü uygulama sonrası ortaya çıktığı belirtilmektedir (85). Sonuçlarımız, bellek
bozukluğunun en yüksek olduğu dönemin 3. EKT sonrası olduğunu göstermiştir. Bir başka
37
çalışmada tedaviye dirençli depresif hastalara EKT’den önce ve EKT bitimi sonrası WMS
uygulanmış, klinik olarak düzelme görülmesine rağmen bellek bozuklukları tespit edilmiştir
(70). Bizim çalışmamızda da EKT uygulamalarıanın sayısı arttıkça bellek bozukluklarının
şiddeti de artmaktadır. Bellek bozukluklarının özellikle izleme çalışmaları ile ne zaman
düzeldiğine yönelik çalışmalar da mevcuttur (86). Çalışmamızın izleme sonuçlarının
olmaması önemli bir eksikliktir.
EKT uygulaması öncesi çekilen EEG incelendiğinde hastaların 103’ünde (%73.6)
EEG normal değerlendirildi. 37’sinde (% 26,4) hafif biyoelektrik aksama olduğu saptandı.
Çalışmamızda ağır biyoelektriksel aksama bulunan hasta yoktu. EEG bozukluğu olan
grupla normal olan grubun bellek puanları arasında anlamlı fark saptanmadı.EEG
bozuklukları ve bellek bozukluğu ilişkisi ile ilgili yapılmış çalışmalardan birinde artmış
yavaş dalga aktivitesinin bellek bozukluklarında önemli olduğu gösterilmiştir (87).
Çalışmamızda EEG bozukluğu ve dalga aktivitelerinde belirgin değişiklik saptanmadığı için
yorum yapmak mümkün değildir.
Tanılara göre toplam unutkanlık puanları kıyaslandığında bipolar mani grubunun
negatif unutkanlık ölçek puanları, bipolar depresyon ve unipolar depresyon grubuna göre
daha düşük saptanmıştır. Bipolar depresyon ve unipolar depresyon grubunun negatif
SSMQ değerlerindeki artma mani grubundan anlamlı derecede daha fazla oranda
bulunmuştur. Bipolar mani grubunun negatif unutkanlık puanları bipolar depresyon ve
unipolar depresyon grubunun puanlarına göre anlamlı derecede düşüktür. Ancak bu sonç
için bellek bozukluğu için tanıya göre EKTnin bir etkisinin olup olmadığına yönelik yorum,
bellek bozukluğunu etkileyebilecek EKT sayısı, süresi ve enerji değeri gibi değişkenlerin
tanıya göre değerlendirilmesi gerekliliğini düşündürmektedir.
Depresif hastalardaki sübjektif retrograd amnezinin derecesi manik hastalarda
saptanandan istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmuştur. Beck ve arkadaşlarının
çalışmalarını temel alan depresyondaki kognitif model (89) bu farkı açıklayabilir. Kognitif
yaklaşıma göre benlik saygısı ve beklentilerle ilgili olarak oluşmuş şemalar kişinin kendisi,
dünya ve gelecek hakkında olumsuz duygular geliştirmesine neden olur. Kişi geçmişine
bağlı olarak oluşturduğu akıl dışı şemalarla yaşantılarını toparlar, formüle eder ve çözümler.
Unutkanlık bu çözümlemeyi ortadan kaldırır ve depresyonun kognitif modelinin bir parçasını
oluşturur (88). Ancak EKT nin buna etkisi bu modelden daha bağımsız gözükmektedir ve
genelde tanının EKT nin bu yan etkisine hangi yönde katkısı olabileceğinin belirsiz
olduğunu düşünmekteyiz.
38
Depresyon ve subjektif bellek bozukluğu arasındaki ilişki ile ilgili yapılmış çalışmalar
incelendiğinde depresyon ile EKTye bağlı oluşan subjektif bellek bozuklukları arasında
anlamlı ilişki bulunmuştur (90,91). Bir başka çalışmada (92) depresif semptomların
şiddetinin subjektif bellek bozukluklarının oranı ile anlamlı ilişkili olduğu gösterilmiştir.
Ancak bir çalışmada (93) depresyon semptomlarının şiddeti ve retrograd bellek bozukluğu
şiddeti arasında anlamlı ilişki olmadığı belirtilmiştir.
Çalışmamızın sonuçları, bellek bozuklukları açısından cinsiyet, medeni durum, iş
durumu yönünden anlamlı fark bulunmadığını, ancak eğitim düzeyi düşük olanlarda
yüksek olanlara göre istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek oranda retrograd amnezi
bulunduğunu göstermiştir. Eğitim düzeyi ile EKT uygulamasına bağlı oluşan bellek
bozukluğunu karşılaştıran bir çalışmada eğitim düzeyi düşük olan depresif grupta oluşan
bellek bozukluklarının yüksek olanlara göre daha fazla olduğu saptanmıştır. Bu çalışmanın
sonuçlarına göre eğitim düzeyinin yüksek olması kognitif işlevlerin daha iyi olabileceği ve
bu grupta amnezinin daha az görülebileceği yorumunu (94) akla getirmektedir.
Çalışmamıza katılan 140 hastanın 139 ‘unda (%99,3) EKT ye bağlı bellek
bozukluğu dışında istenmeyen etki saptanmaz iken sadece bir hastada (%0,7) belirgin
konfüzyon saptanmıştır.
Çalışmalar incelendiğinde bellek bozukluklarının EKT uygulama şekli ile olan ilişkisi
de incelenmiştir. Bitemporal yerleşime göre unilateral uygulamada daha az postiktal
konfüzyon ortaya çıktığı gösterilmiştir (95). Bilateral uygulama ile
unilateral uygulama
bellek bozuklukları açısından kıyaslayan başka bir çalışma, sağ unilateral EKT ve bilateral
EKT’nin
Wechsler bellek (WMS) puanlarını
kıyaslamış, bilateral EKT’nin bellek
puanlarının unilaterale göre daha düşük olduğu bulunmuştur (7). Tek dalga bitemporal
EKT’de oluşan yan etkilerle ilgili çalışmalar daha ağırlıktadır. Bu çalışmaların çoğunda
EKT sonrası oluşan bellek bozukluklarının zaman içerisinde gerilediği gösterilmiştir (96).
Çalışmamızda EKT uygulamasının bilateral olması konfüzyon olasılığını arttırmaktadır.
Ancak
bulgularımızda
bu
oran
oldukça
düşük
saptanmıştır.
Hastanemiz
EKT
uygulamasında sadece bitemporal uygulama yapılması da karşılaştırma yapılmasını
kısıtlamaktadır. Bazı çalışmalarda tek dalga sağ unilateral ve bitemporal EKT arasında bir
hafta sonundaki bellek bozukluğuna dair kanıt bulunmamıştır. Ayrıca EKT ile tedavi edilen
depresyon hastaları ile tedavi edilmemiş olanlar arasında bellek bozukluğu açısından fark
bulunmadığı belirtilmiştir (71).
39
Bir başka çalışmada, EKT uygulanan ve uygulanmayan bipolar tanısı alan hastalar
ve sağlıklı kontrol grubu bellek bozuklukları açısından kıyaslanmıştır. Sağlıklı kontrol
grubuyla kıyaslandığında diğer iki grupta belirgin öğrenme ve bellek bozukluğu
saptanmıştır. EKT uygulanan gruptaki bozukluk uygulanmayan gruba göre anlamlı olarak
fark göstermemiştir. Uzun dönemde oluşan bellek bozukluklarının hem EKT uygulanan
bipolar grubunda hem de EKT uygulanmayan bipolar grupta eşit olabileceği söylenmiştir
(97). Bizim çalışmamızda uzun dönem izlem ve sağlıklı kontrol grubu yer almamıştır.
Tanılar arası karşılaştırma tercih edilmiştir.
Sonuç olarak; EKT nin bellek bozukluğuna yol açtığı bilinmektedir. Çalışmamızda
EKT sayısı arttıkça retrograd amnezinin şiddetinin belirgin oranda arttığı saptanmıştır. Bu
bozukluğun cinsiyet, medeni durum, işlevsellik düzeyi ile anlamlı derecede ilişkisi
saptanmaz iken eğitim durumu ile fark göstermesi dikkat çeken bir bulgudur. Bipolar
depresyon ve unipolar depresyon grubunun negatif unutkanlık puanları bipolar mani
grubundan daha yüksek olarak saptanmıştır. Tanının EKT tedavisinde bellek bozukluğu
için önemli bir unsur olabileceği göz önüne alınmalıdır. EKT nin kalitatif ve kantitatif
özelliklerinin daha ayrıntılı değerlendirildiği ve uzun dönem izlem çalışmalarının yapılması
gerekli gözükmektedir.
40
ÖZET
Bakırköy Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi yataklı
tedavi birimlerinde Kasım 2008-Nisan 2009 arası yatan, 18- 64 yaş arasında
değerlendirme ve klinik görüşmeleri kabul eden 79 erkek, 61 kadın toplam 140 hasta
çalışmaya alınmıştır. Hastalara DSM IV tanı ölçütlerine göre Bipolar bozukluk depresif
veya manik hecme veya unipolar depresyon tanısı konmuştur. Klinik görüşme ve ölçek
değerlendirmeler; EKT öncesinde, 1. EKT, 3. EKT, EKT bitimi ve hastaneden çıkış öncesi
yapılmıştır. EKT sinden en az 6 ay süre geçmiş ya da ilk kez EKT uygulanan ardışık tüm
hastalar çalışmaya dahil edilmiştir. Hastalardan çalışma ve EKT için yazılı bilgilendirilmiş
onay alınmıştır.Tüm hastalara sosyodemografik ve klinik veri toplama formu (EKT formu),
DSM-IV Eksen I Bozuklukları için Yapılandırılmış Klinik Görüşme Formu (SCID-I), Kısa
Akıl Muayenesi (KAM), retrograd amnezinin subjektif olarak değerlendirilmesi için
oluşturulmuş Squire Subjektif Bellek Ölçeği (SSMQ) uygulanmıştır. Her hastanın EKT
öncesi elektroensefalografi (EEG) tetkikleri yapılmıştır.
Çalışmaya alınan erkek hastaların yaş ortalaması 45,47± 8,54 olarak bulundu.
Kadın hastaların yaş ortalaması 42,06±4,4 olarak saptandı. Çalışmaya katılan hastaların
çoğunluğu (%52,9) ilköğretim mezunuydu. Medeni durumlarına bakıldığında hastaların
çoğunluğu (%70.0) evli idi. Hastaların %65,7’si halen çalışıyordu.Kısa akıl muayene puan
ortalaması 28,8±1,3 olarak hesaplandı. Nöbet süresi ortalaması 47,0±8,2 saniye idi.
Toplam nöbet sayısı ortalaması 7,2±0,9 olarak saptandı.
Hastalarımıza EKT öncesi uygulanan unutkanlık ölçeği puanları 0 saptandı. Bu
sonuç, EKT öncesi hastalarımızın unutkanlık yakınmalarının olmadığını göstermektedir. İlk
EKT uygulaması sonrasında hastaların SSMQ puanlarında anlamlı düşüş saptanmış, EKT
nin bellek bozukluğuna neden olduğu görülmüştür.
Tanılara göre toplam unutkanlık puanları kıyaslandığında bipolar mani grubunun
negatif unutkanlık ölçek puanları, bipolar depresyon ve unipolar depresyon grubuna göre
daha düşük saptanmıştır. Bipolar depresyon ve unipolar depresyon grubunun negatif
SSMQ değerlerindeki artma mani grubundan anlamlı derecede daha fazla oranda
bulunmuştur.
Çalışmamızın sonuçları, bellek bozuklukları açısından cinsiyet, medeni durum, iş
durumu yönünden anlamlı fark bulunmadığını, ancak eğitim düzeyi düşük olanlarda
yüksek olanlara göre istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek oranda retrograd amnezi
bulunduğunu göstermiştir.
41
SUMMARY:
DEGREE OF COGNİTİVE IMPAİRMENT IN PATIENT TREATED WİTH ECT AND
RELATION WİTH VARIABLES:
Objective: We evaluated cognitive impairment especially retrograte amnesia in patient
treated with ECT and compared degree of retrograte amnesia related with these variables : sex,
marital status, diagnoses, EEG abnormalities, education.
Method: At an average of 6 months after the last ECT, cognitive functions of patiens with
bipolar mani ,bipolar depression or unipolar depression treated with ECT were evaluated before
ECT ,after 1 ,3 ECT and before discharged from hospital. Between november 2008-april 2009
,140 subjects treated with bilateral ECT for diagnoses of bipolar mania,bipolar depression or
unipolar depression completed a clinical and cognitive evaluation, including Squire’s Subjective
Memory Questionnaire ,Mini mental test, Hamilton Depression Scale , Social Demographic Form.
Results: Between SSMQ scores we didn’t find significant difference between variables
of sex ,marital status, EEG .Bipolar mania groups had significant lower negative SSMQ skores
than bipolar depression and unipolar depression groups.Also high educated groups had lower
SSMQ scores than uneducated groups.
Conclusions: ECT treatment
caused to cognitive impairment especially retrograte
amnesia.Degree of retrograte amnesia is related with diagnoses and education of patients.
42
KAYNAKLAR
1)
Abrams R. Electroconvulsive Therapy. 4th edition. Oxford, Oxford University
Press, 2002.
2)
Kaplan IH,Sadock JB. Kaplan and Sadock Synapsis of Psychiatry Behavioral
Sciens/Clinical Psychiatry.Mass Publishing, 2007; pp 1245-1252.
3)
Bierut L, Hughes D, Khan A, Mirolo HM. Electroconvulsive Therapy for
Schizophrenia. Psychiatr Clin North Am 1993; 16(3):497–513.
4)
Zeren T, Tamam L, Evlice EY. Elektrokonvülsif Terapi:12 Yıllık Uygulamanın
Değerlendirilmesi.Yeni Symposium 2003; 41(2):54-63.
5)
Ingram A, Saling MM, Schweitzer I. Cognitive side effects of brief pulse
electroconvulsive therapy: a review. J ECT 2008; 24(1):3-9.
6)
American Psychiatric Association. APA Task Force on ECT. The Practice of
ECT: Recommendations for Treatment, Training, and Privileging, Second Edition.
Washington, DC: American Psychiatric Press, Inc, 2001.
7)
Coffey CE, Weine RD. Electroconvulsive therapy. Date. Hosp Com
Psychiatry 1990; 41(5):515-521.
8)
Tomruk NB, Kutlar MT, Mengeş OO, Canbek Ö, Soysal H. Elektrokonvülsif
Tedavi Klinik Uygulama El Kitabı. Ece Matbaacılık, Istanbul, 2007.
9)
Calev A, Nigal D, Shapira B. Early and long-ferm effects of Electroconvulsive
Therapy and Depression on Memory and other Cognitive Functions. J Nerv Ment Disord
1991; 179:526-533
10)
Sienaert P, De Becker T, Vansteelandt K. Patient satisfaction after
electroconvulsive therapy. J ECT 2005; 21(4):227-31.
11)
Fink M. Meduna and the Origins of Convulsive Therapy. Am J Psychiatry
1984; 141:1034-41.
12)
Kalinowski LB. History of Convulsive Therapy. Ann N Y Acad Sci 1986;
462:1-4.
13)
Erkoç Ş. Elektrokonvülsif Tedavi. Popüler Psikiyatri 2005; 28:20–2
14)
Sadock BJ, Sadock VA. Kaplan and Sadock’s Synopsis of Psychiatry:
Behavioral Sciences/Clinical Psychiatry. 9th edition. New York, Lippincott Williams &
Wilkins, 2003.
15)
Reisner AD. The Electroconvulsive Therapy Controversy: Evidence and
Ethics. Neuropsychol Rev 2004; 13(4):199-219.
43
16)
Tharyan P, Adams CE. Electroconvulsive Therapy for Schizophrenia.
Cochrane Database of Systemic Reviews. (2):CD000076, March 2005.
17)
Fink M. Is the practice of ECT ethical? World J Biol Psychiatry 2005; 6(Suppl
2) :38-43.
18)
Challiner, V, Griffiths, L. Electroconvulsive Therapy: a Review of the
Literature. J Psychiatr Ment Health Nurs. 2000; 7:191–198.
19)
Thompson JW, Weiner RD, Myers CP. Use of ECT in the United States in
1975, 1980, and 1986. Am J Psychiatry 1994;151:1657-1667.
20)
Shapira B, Gorfine M, Lener B. A prospective study of lithium continuation
therapy in depressed patients who have responded to Electroconvulsive Therapy.
Convulsive Therapy. 1995; 11:80-85.
21)
Rosenbach ML, Hermann RC, Dorwart RA. Use of Electroconvulsive
Therapy in the Medicare population between 1987 and1992. Psychiatry Serv 1997;
48:1537-1542
22)
Malla A. An Epiodemiological study of Electroconvulsive Therapy:rate and
diagnosis. Can J Psychiatry 1986; 31:824-830.
23)
Sackeim HA, Prudic J, Devanand DP, Decina P, Kerr B, Malitz S. The impact
of medication resistance and contuniation pharmacotherapy on relapse following response
to ECT in major depression. J Clin Psychopharmacology 1990; 10:96-104.
24)
Sackeim HA, Haskett RF, Mulsant BH, Thase ME, Mann JJ, Pettinati HM,
Greenberg RM, Crowe RR, Cooper TB, Prudic J. Contunuation pharmacotherapy in the
prevention of relapse following Electroconvulsive therapy. JAMA 2001; 285:1299-1307
25)
Chanpattana W, Chakrabhand ML, Kongsakon R, Techakasem P, Buppanharun
W. Short-term effect of combined ECT and neuroleptic therapy in treatment-resistant
schizophrenia. J ECT 1999; 15:129-139.
26)
Chanpattana W, Chakrabhand ML, Buppanharun W, Sackeim HA. Effects of
stimulus intensity on the efficacy of bilateral ECT in schizophrenia: A preliminary study. Biol
Psychiatr 2000; 48:222-228.
27)
Cimilli C. EKTnin alışılmışın dışında kullanım alanları. Türk Psikiyatri Dergisi
1994; 5(4):279-282.
28)
Royal College of Psychiatrists. The ECT Handbook - The Second Report of the
Royal College of Psychiatrists' Special Committee on ECT. London, 1995.
29)
Royal College of Psychiatrists. The ECT Handbook - The Third Report of the
Royal College of Psychiatrists' Special Committee on ECT. London, 2005.
44
30)
The UK ECT Review Group. Efficacy and Safety of Electroconvulsive Therapy in
Depressive Disorders:a Systematic Review and Meta-analysis. Lancet 2003; 361:799-808.
31)
Marchetti RL, Fiore LA, Peluso MA, Rigonatti SP. Safety and efficacy of ECT in
mental disorders associated with epilepsy: Report of three cases. J ECT 2003; 19(3): 173-176.
32)
Dam H, Pakkenberg H, Bolwig TG. Electric stimulation (ECT) in Parkinson
disease. Ugesk Laeger 1992; 154:183–187.
33)
Gur E, Dremencov E, Garcia F, Van de Kar LD, Lerer B, Newman ME.
Functional effects of chronic electroconvulsive shock on serotonergic 5-HT(1A) and 5HT(1B) receptoractivity in rat hippocampus and hypothalamus. Brain Res 2002; 952:5260.
34)
American Psychiatric Association. Practice Guideline for Major Depressive
Disorder in Adult. Am J Psychiatry 1990; 150:1-26.
35)
Sackheim HA. Mechanism of Action of electroconvulsive therapy. In: Frances
AJ, Halas RE. Eds. Electroconvulsive therapy, Review of Psychiatry. Washington:
American Psychiatric Press Inc.,1994; 1388:436-457.
36)
National Institute of Mental Health. NIMH Consensus Statement on
Electroconvulsive Therapy 1985; 5:1-23.
37)
Li B, Suemaru K, Cui R, Kitamura Y, Gomita Y, Araki H. Repeated
electroconvulsive stimuli increase brain derived neurotrophic factor in ACTH-treated rats.
Eur J Pharmacol 2006; 529:114–121.
38)
Benkelfat C. Biochemical effects of electroconvulsive therapy. Encephale
1988; 14:273–275.
39)
Rezaki M. Elektrokonvülsif Tedavinin Etki Mekanizması Üzerine Bulgu ve
Görüşler. Türk Psikiyatri Dergisi 1991; 2(2): 109–112.
40)
Wengel SP, Burke WJ, Pfeiffer RF. Maintenance electroconvulsive therapy for
intractable Parkinson's disease. Am J Geriatr Psychiatry 1998; 6:263-269.
41)
Papakostas Y, Fink M, Lee J, Irwin P, Johnson L. Neuroendocrine measures
in psychiatric patients: Course and outcome with ECT. Psychiatr Res 1981; 4:55-64.
42)
Papakostas Y, Markianos M, Papadimitriou G, Stefanis C. Prolactin response
induced by ECT and TRH. Br J Psychiatry 1986; 148:721-728.
43)
Papakostas Y, Markianos M, Papadimitriou G, Stefanis C. Thyrotropin and
prolactin secretion during ECT: implications for the mechanism of ECT action. Convuls
Ther 1990; 6:4-20.
45
44)
Papakostas Y, Markianos M, Stefanis C. Methysergide reduces the prolactin
response to ECT. Biol Psychiatry 1988; 24:465-8.
45)
Papakostas Y, Stefanis C, Markianos M, Papadimitriou G. Electrode place-
ment and prolactin response to electroconvulsive therapy. Convuls Ther 1986; 2:99-107.
46)
Papakostas Y, Stefanis C, Sinouri A, Trikkas G, Papadimitriou G, Pittoulis S.
Increases in prolactin levels following bilateral and unilateral ECT. Am J Psychiatry 1984;
747:1623-4.
47)
Papakostas YG, Stefanis CS, Markianos M, Papadimitrious GN. Naloxone
fails to block ECT-induced prolactin increase. Biol Psychiatry 1985; 20:1326-7.
48)
Parab AL, Chaudhari LS, Apte J. Use of nitroglycerin ointment to prevent
during electroconvulsive therapy: A study of 50 cases. J Postgrad Med 1992; 38:55-57.
49)
Ohman R, Walinder J, Balldin J, Wallin L, Abrahamsson L. Prolactin
response to electroconvulsive therapy. Lancet 1976; 2:936-938.
50)
Fink M. Electroshock revisited. American Scientist 2000; 88(2):162-167.
51)
Kellner CH, Pritchett JT, Beale MD, Coffey CE. Handbook of ECT.
Washington DC: American Psychiatric Press, 1997.
52)
Kısa C, Kurt A. Elektrokonvulsif tedavi oncesi ve sonrasi hastaya yaklasim.
Psikiyatri Psikoloji Psikofarmakoloji (3P) Dergisi 2003; 11(Ek4):19-22.
53)
Tomruk NB, Oral T. Elektrokonvulsif Tedavinin Klinik Kullanımı: Bir Gözden
Geçirme. Anadolu Psikiyatri Dergisi 2007; 8:302–309.
54)
Weiner
and
Coffey.
Electroconvulsive
Therapy:
An
Update
Coffey and Weiner Hosp Community Psychiatry.1990; 41: 515-521.
55)
Heshe
J,
Roeder
E.
Electroconvulsive
therapy
in
Denmark
Brit J Psychiatry 1976; 128:241-245.
56)
Friedberg J. Shock treatment, brain damage, and memory loss: A
neurological perspective. Am J Psychiatry 1977; 754:1010-1014.
57)
Friedel RO. The combined use of neuroleptics and ECT in drug resistant
schizophrenic patients. Psychopharmacol Bull 1986; 22:928-930.
58)
Friedman E. Unidirectional electro stimulated convulsive therapy. I: The
effect of wave form and stimulus characteristics on the convulsive dose. Am J Psychiatry
1942; 99 :218-23.
59)
Rose D, Fleischmann P, Wykes T, Leese M, Bindman J. Patients’
perspectives on electroconvulsive therapy: Systematic Review. BMJ 2003; 326:1363–
1367.
46
60)
Pigot M, Andrade C, Loo C. Pharmacological attenuation of electroconvulsive
therapy-induced cognitive deficits: theoretical background and clinical findings. J ECT
2008; 24(1):57-67.
61)
Mesulam MM. Davranışsal ve Kognitif Nörolojinin İlkeleri. (Çev. Ed. Gürvit
İH). 2.baskı, Yelkovan Yayınları, İstanbul, 2004, s.260-293.
62)
Fuster J. The Prefrontal Cortex Anatomy, Neuropsychology of the Frontal
Lobe. Lippincott, Philadelphia, 1997, pp.6-42.
63)
Petersen RC, Doody R, Kurz A, Mohs RC, Morris JC, Rabins PV. Current
concepts in mild cognitive impairments. Arch Neurol 2001; 58:1985-1992.
64)
Gardner BK, O’Cannor DW. A review of the cognitive effects of
electroconvulsive therapy in older adults. J ECT 2008; 24(1):68-88.
65)
Calev A, Drexler H, Tubi N, Nigal D, Shapira B, Kugelmass S,: Lerer B.
Atropine and Cognitive Performance after Electroconvulsive Therapy. Convulsive Therapy
1991;7:92-8.
66)
Prudic J, Peyser S, Sackeim H. Subjective memory complaints: a review of
patient self-assessment of memory after electroconvulsive therapy. J ECT 2000; 16:121132.
67)
Rami-Gonzalez L,
Salamero M, Boget T, Catalan R, Ferrer J, Bernardo
M. Pattern of Cognitive Dysfunction in Depressive Patients During Maintenance
Electroconvulsive Therapy. Psychol Med 2003; 33:2:345-350.
68)
Fraser LM, O'Carroll RE, Ebmeier KP. The effect of electroconvulsive
Therapy on Autobiographical Memory: A systematic Review. J ECT 2008; 24: 10-17
69)
Milstein V, Small IF. Electroconvulsive therapy. Attitudes and experience: a
questionnaire of Indian Psychiatrists. Conv Ther 1985; 1:89–100.
70)
Hihn H, Baune B, Nikolaus M, Hans M, Volker A, Pfleiderer B. Memory
performance in severely depressed patients treated by electroconvulsive therapy. J
ECT 2006; 22(3):189-195.
71)
Freeman CPL, Kendell RE. ECT: I. Patients' Experiences and Attitudes. Br J
Psychiatry 1980; 137:8–16
72)
Bennett AE. Electroshock and Berkeley. Biol Psychiatry 1941;18:609-610.
73)
Finch JM, Sobin PB, Carmody TJ, DeWitt AP, Shiwach RS. A survey of
psychiatrists’ attitudes toward electroconvulsive therapy. Psych Serv 1991; 50:264-265.
74)
Lauter H, Sauer H. Electroconvulsive therapy: a German perspective. Conv
Ther 1987; 3:204–209
47
75)
Çorapçıoğlu A, Aydemir Ö, Yıldız M, Esen A, Köroğlu E. DSM-IV Eksen
Bozuklukları (SCID-I) için Yapılandırılmış Klinik Görüşme, Klinik Versiyon. Ankara:
Hekimler Yayın Birliği, 1999.
76)
Spitzer RL, Williams JBW, Gibbon M, First MB. Structured Clinical Interview
for DSM-III-R. Washington, D.C.: American Psychiatric Press, 1983.
77)
Folstein MF, Folstein SE, McHugh PR. Mini-mental state: A practical method
for grading the cognitive state of patients for the clinician. J Psychiatry Res 1975;12:189198.
78)
Molloy DW, Standish TIM. A guide to the standardized mini mental state
examination. Int Psychogeriatr 1997; 12:87-94.
79)
Squire
LR.
A
Stable
Impairment
in
Remote
Memory
Following
Electroconvulsive Therapy. Neuropsychologia 1975; 13:51-58.
80)
Squire
LR,
Chace
PM,
Slater
PC.
Retrograde
amnesia
following
Electroconvulsive Therapy. Nature 1976; 260:775-777.
81)
Squire L, Cohen N, Zouzounis J. Preserved Memory in Retrograde
Amnesia: sparing of a recently acquired skill. Neuropsychologia 1984; 22:145-152.
82)
Janicak PG, Mask J, Trimakas KA, Gibbons R. ECT: An assessment of
mental health professionals’ knowledge and attitudes. J Clin Psychiatry 1985; 46:262–266.
83)
Saatcioglu O, Tomruk NB. Practice of electroconvulsive therapy at the
research and training hospital in Turkey. Soc Psychiatry Psychiatr Epidemiol 2008;
43:673–677.
84)
Kho KH, VanVreeswijk MF, Murre JM. A retrospective controlled study into
memory complaints reported by depressed patients after treatment with electroconvulsive
therapy and pharmacotherapy or pharmacotherapy only. J ECT 2006; 22(3):199-205.
85)
Robertson H, Pryor R. Memory and cognitive effects of ECT: informing and
assessing patients. Advances in Psychiatric Treatment 2006; 12:228-237.
86)
Porter RJ, Douglas K, Knight RG. Monitoring of Cognitive Effects During a
Course of EKT: Recommendations for Clinical Practice. J ECT 2008; 24: 25-34.
87)
Sawayama E, Takahashi M, Inoue A, Nakajima K, Kano A, Sawayama T,
Okutomi T, Miyaoka H. Moderate hyperventilation prolongs electroencephalogram seizure
duration of the first electroconvulsive therapy. J ECT 2008; 24: 195-198.
88)
Beck AT, Rush AJ, Shaw BF, Emery G. Cognitive therapy of depression.
New York: Guilford, 1979.
89)
Beck JS. Cognitive therapy: Basics and beyond. New York: Guilford, 1995.
48
90)
Pettinati
HM,
Rosenberg
J.
Memory
self-rating
before
and
after
electroconvulsive therapy: depression-versus ECT induced. Biol Psychiatry 1984; 19: 539–
548.
91)
Weiner RD, Rogers HJ, Davidson JR. Effects of stimulus parameters on
cognitive side effects. Ann N Y Acad Sci 1986; 462:315–325.
92)
Coleman EZ, Sackeim HA, Prudic J. Subjective memory complaints prior to
and following electroconvulsive therapy. Biol Psychiatry 1996; 39:346–356.
93)
Calev A. Neuropsychology and ECT: past and future research trends.
Psychopharmacol Bull 1994; 30:461–464.
94)
Legendre SA, Stern RA, Solomon DA, Furman MJ, Smith KE. The Influence
of Cognitive Reserve on Memory Following Electroconvulsive Therapy. J Neuropsychiatry
Clin Neurosci 2003; 15:333–339.
95)
Impastato DJ, Pacella BL. Electrically produced unilateral convulsions. Dis
Nerv Sys 1952; 13:368-9.
96)
Ottosson JO. Psychological theories of ECT: A review. Psychological or
physiological theories of ECT. Int J Psychiatry 1968; 5:170-174.
97)
MacQueen G, Parkin C, Marriott M, Begin H, Hasey G. The long-term impact
of treatment with Electroconvulsive Therapy on discrete memory systems in patients with
bipolar disorder. J Psychiatry Neurosci ,2007; 32(4):241-249.
49
EK-1
BAKIRKÖY RUH VE SINIR HASTALIKLARI HASTANESİ
EKT MERKEZİ HASTA FORMU
1) EKT PROTOKOL NO : …../…….
TANI:
2) ADI
3) SOYADI
*DOĞUM YERİ
*İLK MUAYENE TARİHİ
*TEL:
* ADRES:
4) YAŞI
5) CİNSİYET: 1) KADIN
6) MEDENİ DURUM : 1)EVLİ
7) EĞİTİM:
2) ERKEK
2) EVLİ DEĞİL (bekar, boşanmış, dul)
1)YOK
2)İLKÖĞRETİM
3)LİSE
4) YÜKSEK
8) MESLEK :
9) HALEN ÇALIŞIP ÇALIŞMADIĞI 1) ÇALIŞIYOR
2) ÇALIŞMIYOR(işsiz, e.h, emekli)
II. PSİKİYATRİK DEĞERLENDİRME
*ŞİKAYET
50
10) TANI:
1) DEPRESYON A) NONPSİKOTİK B) PSİKOTİK
2 ) MANİ
A) NONPSİKOTİK B)PSİKOTİK
3 ) PSİKOZ
A) SCH
B) ATİPİK PSİKOZ
C) PARANOİD
4 ) DİĞER ( .................)
11) HASTALIK SÜRESİ:..... YIL
1)
1 yıldan az
2)
2-5 yıl
3)
6-10 yıl
4)
10 yıldan uzun
12) EKT
1) İLK ECT
2) DİĞER
13) ÖNCEKİ EKT UYGULAMASINDAN SONRA GEÇEN ZAMAN
1)
0-6 AY
2)
6-12 AY
3)
12-24 AY
4)
2-5 YIL
5)
5 YILDAN DAHA UZUN ZAMAN (………..)
14) EKT ENDİKASYONU
1)
SUİSİD RİSKİ
2)
EKSİTASYON
3)
GIDA-İLAÇ REDDİ
4)
DİĞER (…………)
15) EŞLİK EDEN TIBBİ HASTALIKLAR
1)
YOK
2)
DM
3)
HT/KVH
4)
TİROİD DİSFONKSİYONU
5)
ANEMİ
6)
AMELİYAT/TRAVMA
7)
EPİLEPSİ
51
8)
MSS HASTALIĞI
9)
DİĞER (……………..)
16) AİLEDE HASTALIK ÖYKÜSÜ
1)
YOK
2)
DM
3)
HT/KVH
4)
PSİKİYATRİK HASTALIKLAR (……………………………………)
5)
DİĞER (……………………………..)
17) BMI
1)
BOY
2)
KİLO
3)
BMI
4)
KİLO ARTIŞI/KAYBI (1-5 YIL) (……………………………………)
18) İÇ HASTALIKLARI KONSÜLTASYONU
1)
ÖZELLİK YOK
2)
ÖZELLİK (………………………………………)
19) ANESTEZİ KONSÜLTASYONU
1)
ÖZELLİK YOK
2)
ÖZELLİK
(…………………………………………………)
20) ALIŞKANLIKLAR
1)
SİGARA
2)
ALKOL
3)
ÇAY
/PAKET/ YIL
52
4)
KAHVE
5)
PSİKOAKTİF MADDE
21) HALEN KULLANMAKTA OLDUĞU İLAÇLAR
PSİKİYATRİK
İLAÇLAR
1) ANTİPSİKOTİK
2) ANTİDEPRESAN
3) MİZAÇ DENGELEYİCİ
NON PSİKİYATRİK İLAÇLAR
4)KVS İLAÇLARI
5)ANTİDİYABETİK
6)TİROİD
7)GİS
22) BİYOKİMYA
ASETİLKOLİNESTERAZ
KOLESTEROL
TRİGLİSERİD
HEMOGRAM
DEMİR
DEMİR BAĞLAMA
FERRİTİN
B12
FOLAT
TSH
Ft3
Ft4
SGOT
SGPT
GT
53
23) TETKİKLER
1) EEG
2) EKG
3) AC GRAFİSİ
24) EKT NÖBET SÜRELERİ
NÖBET 1
2
3
4
5
6
7
8
9
SURE
(SN)
25) TOPLAM EKT SAYISI (BU DÖNEM)
26) EKT NÖBET SÜRESİ ORTALAMASI (SN)
27) SÜPRESYON İNDEKSİ
NÖBET
1
2
3
4
5
6
7
8
9
ENDEKS
28) EEG : PRE EKT
1) 1. HAFTA (EKT BAŞLANGIÇ TARİHİ SONRASI)
2) 1. AY
3) 6. AY
29) EEG DEĞİŞİKLİKLERİ
1)
NORMAL
2)
HAFİF VE YAYGIN BİYOELEKTRİK DEZORGANİZASYON
3)
ORTA DERECEDE BİYOELEKTRİK AKSAMA (TETA)
4)
AĞIR DERECEDE BİYOELEKTRİK AKSAMA (DELTA)
5)
LOKAL BİYOELEKTRİK AKSAMA (……………………….)
54
6)
EPİLEPTİFORM DEŞARJLAR (…………………………….)
7)
DİĞER (…………………………………………….)
29) ANESTEZİK
ANESTEZIK
KAS GEV.
DOZ
30) EKT YAN ETKİ
1) YOK
2) KONFÜZYON
3) KEMİK FRAKTÜRÜ
4) ALERJİK REAKSİYON
5) BAŞ AĞRISI
6) SERSEMLİK HİSSİ
7) BEL BOYUN AĞRISI
31) EKT YE BAĞLI UNUTKANLIK
1) YOK
2) VAR
32) EKT YE KARŞI TUTUM
1)İYİLEŞTİM
2)İYİLEŞMEDİM
33) ÇIKIŞ TEDAVİSİ
1)
2)
55
EK-2
SUBJEKTİF SQUİRE BELLEK ÖLÇEĞİ
Aşağıdaki ifadeleri kendinize göre yanıtlayınız
BANA GÖRE:
1) DAHA İYİ (+4)
2) AYNI (0)
3) DAHA KÖTÜ ( -4)
1)YAKINLARIMIN İSİMLERİ HATIRLAMAKTA……..
2)ÇEVREMDEKİLERE GÖRE HAFIZAM …….
3)BİLDİĞİM ŞEYLERİ HATIRLAMAKTA…
4)ZORLASAM DA BİRŞEYLERİ HATIRLAMAK DA…..
5)ANILARIM DİLİMİN UCUNA GELSE DE SÖYLEMEKTE…..
6)TANIŞTIĞIM İNSANLARIN YÜZLERİNİ VE ADLARINI HATIRLAMAK DA…..
7)BİR ŞEYİ AKILDA TUTMAKTA…..
8)BİR YIL ÖNCE OLMUŞ ŞEYLERİ HATIRLAMAK DA…..
9)BİR KAÇ DAKİKA ÖNCE NE YAPTIĞIMI HATIRLAMADA……
10)BANA ANLATILAN ŞEYLERİ KAVRAMAK DA……
11)BİRAZ ÖNCE YAPTIKLARIMI HATIRLAMAK DA ……
12)ETRAFIMDA OLANLARI FARKEDEBİLME DE……..
13)BU SORDUKLARINIZI BİR AY ÖNCE SORMUŞ OLSAYDINIZ ………DERDİM.
14)UZUN ZAMAN ÖNCE OLMUŞ ŞEYLERİ HATIRLAMA DA…….
15)BİR DAKİKA ÖNCEKİ OLAYLARI HATIRLAMA DA…….
16)İNSANLARIN SÖYLEDİKLERİNİ ANLAMADA VE TAKİP ETMEDE……
17)ETRAFIMDA OLAN BİTENİ ANLAMA DA……
18)ÇOCUKLUĞUMDA OLAN ŞEYLERİ HATIRLAMA…….
56
Download