Toplumsal Cinsiyet ve Kadının Üreme Sağlığı

advertisement
TAF Preventive Medicine Bulletin, 2010: 9(4)
Araştırma/Research Article
TAF Prev Med Bull 2010; 9(4):333-342
Toplumsal Cinsiyet ve Kadının Üreme Sağlığı
[Gender and Women's Reproductive Health]
ÖZET
AMAÇ: Üreme haklarından “eşitlik hakkı”na göre “hiç kimse, cinsel ve üreme yaşamında, sağlık bakımı ya
da sağlık hizmetlerinden yararlanmada ırk, renk, cinsiyet ya da cinsel tercih, medeni durum, aile konumu, yaş,
dil, din, siyasi ya da diğer görüşler, ulusal ya da sosyal köken nedeniyle ayrımcılığa tabi tutulamaz. Bu
bağlamda, üreme sağlığına yönelik hizmet veren sağlık personeli, bireylere eşit olarak hizmet verme ve eşitlik
haklarını kullanabilmelerini sağlamadan sorumludur. Bu çalışma ile Jinekoloji Polikliniğine başvuran üreme
çağındaki kadınlarda, toplumsal cinsiyet ayrımcılığının üreme sağlığı ve hizmetlerinden faydalanmasına
etkisinin belirlenmesi hedeflenmiştir.
YÖNTEM: Çalışma, 1 Şubat 2007–30 Nisan 2007 tarihleri arasında Ankara’nın iki büyük eğitim ve
araştırma hastanesinin Jinekoloji polikliniğine muayene için başvuranlardan rastgele seçilen, 15–49 yaş, evli
250 kadın üzerinde yürütülmüştür. İlgili verilerin toplanmasında literatür araştırmasında toplumsal cinsiyet
ayrımcılığını gösterebileceği düşünülen soruların yer aldığı ve araştırmacılar tarafından geliştirilen Veri
Toplama Formu kullanılmıştır.
BULGULAR: Kadınların %52.0’si ilkokul mezunudur. Kadınların eğitim seviyesi ile erkeklerin (kocası)
eğitim seviyesi arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark olduğu, kadınların daha düşük eğitim aldıkları
(χ²=34.231, p<0.001) görülmüştür. Çalışmada lise ve üzeri eğitim alan, çalışan ve aile içi kararlarda söz
hakkı olan kadınların daha yüksek oranda son gebeliklerinde doğum öncesi bakım aldıkları ve son
doğumlarını daha yüksek oranda sağlık kuruluşunda, bir sağlık personeli ile yaptıkları, jinekolojik bir
rahatsızlık durumunda rahatlıkla sağlık kuruluşuna başvurdukları ve daha az oranda sağlık kuruluşuna
başvurmak için eşlerinden izin alma gerekliliği duydukları belirlenmiştir (p<0.05).
SONUÇ: Toplumsal cinsiyet ayrımcılığından kadınların üreme sağlığı durumlarının olumsuz etkilendiği ve
hizmetlerden faydalanma da engellere neden olduğu değerlendirilmektedir.
SUMMARY
AIM: According to the “rights to equality” in reproductive and sexual rights, “no persons should be
discriminated against their sexual and reproductive lives, in their access to health care and/or services on the
grounds of race, sex, sexual orientation, marital status, family position, age, language, religion, political, or
other opinion; national or social origin, property, birth, or other status” In this context, health professionals
devoted to reproductive health are responsible for the provision of services to individuals equally and should
maintain equality rights. The aim of this study is to determine the effects of gender on the reproductive
health of women and utilization of reproductive health services.
METHODS: The study population consisted of 250 married women at their reproductive ages of 15 to 49,
who applied to the obstetrics and gynecology service of a university hospital and a gynecology clinic of a
training hospital dedicated to obstetrics and gynecology between 1 February 2007 and 30 April 2007. The
data collection form was developed by researchers after evaluation of the relevant literature which relevance
of gender discrimination could show where the questions.
RESULTS: 52% of Women’ have graduated from primary school. Education levels of women with men (her
husband) between level of education is statistically significant difference, and women were receive less
education than men (her husband) (χ²=34.231, p<0.001).
The study was determined that women who received training secondary school and above, worked and
decision maker to domestic that they get prenatal care of a high percentage and deliver their babies in the
hospital with the aid of a health care professional, and they go to medical center from gynecological
problems and they need to obtain permission from their husbands in order to seek aid at a medical center of
a low percentage (p<0.05).
CONCLUSION: Women's reproductive health, gender discrimination status negatively affected and the
obstacles caused by the utilization of services is evaluated.
Gönül Şahiner,
Aygül Akyüz
GATA HYO, Kadın
Hastalıkları ve Doğum
Hemşireliği BD, Ankara.
Anahtar Kelimeler:
Toplumsal Cinsiyet,
Üreme Sağlığı, Kadın
Sağlığı.
Key Words: Gender,
Reproductive Health,
Women Health.
Sorumlu yazar/
Corresponding author:
Gönül ŞAHİNER
GATA HYO, Kadın
Hastalıkları ve Doğum
Hemşireliği BD, Ankara,
Türkiye.
[email protected]
*20-22 Mart 2008, 1. Kadın Sağlığı Kongre’sinde poster bildiri olarak sunulmuştur.
GİRİŞ
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Üreme Sağlığını;
“üreme sistemi işlevleri ve sürecine ilişkin bütün
alanlarda yalnızca hastalık veya sakatlığın olmaması
www.korhek.org
değil, fiziksel, ruhsal ve sosyal yönden tam bir iyilik
hali ve aynı zamanda insanların doyurucu ve güvenli
cinsel yaşamları, üreme yetenekleri olması ve bu
yeteneği kullanıp-kullanmayacakları, ne zaman, ne
sıklıkta kullanacakları konusunda karar verme
333
TAF Preventive Medicine Bulletin, 2010: 9(4)
özgürlükleri olması” şeklinde tanımlamıştır. Buna
göre üreme sağlığı ruhsal ve sosyal yönden tam bir
iyilik halini ve karar verme özgürlüğünü
içermektedir. Ancak dünyanın her yerinde birçok
kadın, insan cinselliği ve sağlık konusunda bilgi
düzeylerinin yetersiz olması, eğitimsizlik, uygun
olmayan ya da yetersiz üreme sağlığı hizmetleri,
ayrımcı toplumsal uygulamalar, kız çocuklarına ve
kadınlara karşı ayrımcılık ve kadına karşı şiddet gibi
toplumsal cinsiyetin getirdiği bir çok nedenlerden
dolayı üreme sağlığına erişememekte ve üreme
sağlığı hakkını kullanamamaktadır. Oysa üreme
sağlığı kadınlar için özel, hatta yaşamlarını
doğrudan etkileyen bir önem taşımaktadır (1-6).
Üreme haklarından “eşitlik hakkı”na göre “hiç
kimse, cinsel ve üreme yaşamında, sağlık bakımı ya
da sağlık hizmetlerinden yararlanmada ırk, renk,
cinsiyet ya da cinsel tercih, medeni durum, aile
konumu, yaş, dil, din, siyasi ya da diğer görüşler,
ulusal ya da sosyal köken nedeniyle ayrımcılığa tabi
tutulamaz (2).
Kadınlar bugün hala üreme sağlığı hizmetlerinden,
sağlık yardımı almaya karar vermede, sağlık
yardımına ulaşmada ve sağlık yardımı almada
gecikme
engelleri
nedeniyle
yeterince
faydalanamamaktadır. Bunda kadının yaşam
koşullarının elverişsizliği, ekonomik gücünün
olmaması veya kararlarda söz hakkının olmaması
gibi nedenlerin etkili olduğu düşünülmektedir.
Üreme sağlığı hizmetlerinin sunumunda herkese
hizmet götürebilme prensibi açısından bakıldığında,
toplumsal cinsiyet ayrımcılığının hizmet alımını
olumsuz etkileyen bu alanlardan hangisine ve ne
ölçüde etki ettiğinin tanımlanması oldukça
önemlidir.
Bu çalışma ile toplumsal cinsiyet ayrımcılığının
kadının üreme sağlığı durumuna ve üreme sağlığı
hizmetlerinden faydalanmasına olan etkisini
belirlemek amaçlanmıştır.
alınmıştır. Anket formları yüz yüze görüşme tekniği
ile araştırmacı tarafından doldurulmuştur. Veri
toplama süresi her kadın için ortalama 20 dakika
sürmüştür.
Araştırmanın yapıldığı süre içerisinde özel dal
hastanesi ve üniversite hastanesinin jinekoloji
poliklinik odasında muayene olmak üzere
bekleyenlerden, araştırma kriterlerine uygun, ilk 10
kadın ile görüşülmüş ve bu süre sonunda üniversite
hastanesinden 100, özel dal hastanesinden 150
olmak üzere toplam 250 kadın araştırmanın
örneklemini oluşturmuştur.
Araştırma kapsamına alınma kriterleri;
• 15–49 yaş grubunda olma,
• Evli olma,
• Araştırmaya
katılmaya
istekli
olmadır.
(Katılımcılara, çalışmanın amaç ve yöntemi, veri
toplama formunun ne kadar sürede doldurulacağı
hakkında açıklama yapılarak onayları alınmıştır).
Kadınların tanıtıcı özellikleri ile üreme sağlığı
durumları ve hizmetlerinden faydalanmalarına
yönelik verilerin toplanmasında “Veri Toplama
Formu” kullanılmıştır.
Araştırmacı tarafından ilgili literatürlerden
yararlanılarak geliştirilmiş veri toplama formunda;
kadınların ve eşlerinin yaşı, eğitim ve çalışma
durumları, ilk evlenme ve ilk cinsel ilişki yaşı gibi
sosyodemografik bilgilerini, kadınların eşleri ve
evlilikleri hakkındaki düşüncelerini, obstetrik ve
jinekolojik öyküleri ve üreme sağlığı hizmetlerinden
faydalanma durumlarını içeren 32 soru yer
almaktadır.
Araştırmada
elde
edilen
verilerin
değerlendirilmesinde SPSS 15.0 paket programı
kullanılmıştır. Verilerin dağılımlarını göstermek için
sayı ve yüzdelikler; tanımlayıcı verilerin istatistiksel
karşılaştırılması için χ² testi, sayısal verilerin
istatistiksel analizleri için pearson korelasyon
analizi kullanılmıştır. Tüm analizler için yanılma
düzeyi 0.05 olarak belirlenmiştir.
GEREÇ VE YÖNTEM
Bu araştırma, Ankara ilinde bir üniversite
hastanesinin kadın hastalıkları ve doğum kliniği ile
kadın hastalıkları ve doğuma yönelik hizmet veren
özel dal eğitim hastanesinin Jinekoloji Polikliniğine
başvuran, 15–49 yaş, evli kadınlarda, 1 Şubat 2007–
30 Nisan 2007 tarihleri arasında kesitsel olarak
uygulanmıştır. Bu iki hastane farklı sosyoekonomik
düzeydeki gruplara hizmet verdiğinden geniş bir
hasta perspektifine sahiptir.
Her iki birim için ayrı olmak üzere, çalışmanın
yapılabilmesi için resmi izin ve etik kurul onayları
334
BULGULAR
Araştırma kapsamına giren kadınların ve eşlerinin
demografik özellikleri Tablo 1’de gösterilmiştir.
Ayrıca kadınların eğitim seviyesi ile erkeklerin
(kocası) eğitim seviyesi arasında istatistiksel olarak
anlamlı bir fark olduğu, kadınların daha düşük eğitim
aldıkları (χ²=34.231, p<0.001), ancak kadınların
eğitimi ile erkeklerinki arasında da pozitif yönde
korelasyon olduğu görülmüştür (r=0.663; p<0.001).
www.korhek.org
TAF Preventive Medicine Bulletin, 2010: 9(4)
Tablo 1. Kadınların ve eşlerinin demografik özellikleri
Kadın (n=250)
Yaş
19 yaş ve altı
20-24
25-29
30-39
40-49
50-59
Ort±SD
İlk cinsel ilişki ve ilk evlenme yaşı
19 yaş ve altı
20-24
25-29
30-34
Ort±SD
Eğitim durumu*
Okur-yazar
İlkokul mezunu
Ortaokul mezunu
Lise ve üzeri
Çalışma durumu
Çalışmıyor
Çalışıyor
*p<0.001; χ²=34.231
Eş (n=250)
n
%
n
3
35
52
110
50
-
1.2
14.0
20.8
44.0
20.0
-
1
3
46
108
78
14
56.8
32.4
9.2
1.6
-
-
13
130
34
73
5.2
52.0
13.6
29.2
4
90
25
131
1.6
36.0
10.0
52.4
203
47
81.2
18.8
3
247
1.2
98.8
32.98±7.32
142
81
23
4
%
0.4
1.2
18.4
43.2
31.2
5.6
36.78±7.61
19.5±3.43
Tablo 2. Kadının eğitim durumu ile üreme sağlığına ilişkin bazı göstergelerin karşılaştırılması
Kadının eğitim durumu
Okur-yazar
İlkokul mezunu
Ortaokul mezunu
Lise ve üzeri
n=250
n
%*
n
%*
n
Son gebelikte doğum öncesi bakım alma durumu
Hiç almamış
4
16.7
45
34.6
6
Sadece 1 defa
5
42.9
26
20.0
1
2-4 defa
1
2.9
7
5.4
6
5 ve üzeri
3
17.6
52
40.0
21
Son gebeliğin planlanma durumu
Planlı değil
7
53.8
77
59.2
14
Planlı
6
46.2
53
40.8
20
Son doğumun yapıldığı yer
Sağlık kuruluşu
6
24.1
100
76.9
34
Ev
7
17.0
30
23.1
Jinekoljik rahatsızlıktan dolayı sağlık kuruluşuna kolaylıkla gitme durumu
Gitmez
5
35.6
32
24.6
4
Gider
8
29.4
98
75.4
30
Sağlık kuruluşuna gitmek için eşinden izin alma gerekliliği
Yok
4
35.7
36
27.7
16
Var
9
17.8
94
72.3
18
Kadının cinsel hayatına ilişkin düşüncesi
Mutlu bir cinsel hayatı yok
9
69.2
46
35.4
7
Mutlu bir cinsel hayatı var
4
30.8
84
64.6
27
Kontraseptif yöntem kullanma durumu
Etkisi sınırlı kontraseptif yöntem 5
41.6
50
41.7
8
Etkin kontraseptif yöntem
7
58.4
70
58.3
19
*sütun yüzdesi alınmıştır.
www.korhek.org
χ²/ p
%*
n
%*
17.6
2.9
17.6
61.8
2
1
4
66
2.7
1.4
5.5
90.4
χ²=52.878
p<0.001
41.2
58.8
34
39
46.6
53.4
χ²=5.222
p>0.05
100
-
72
1
98.6
1.4
χ²=38.376
p<0.001
11.8
88.2
7
66
9.6
90.4
χ²=12.003
p=0.017
47.1
52.9
54
19
74.0
26.0
χ²=49.274
p<0.001
20.6
79.4
12
61
16.4
83.6
χ²=18.940
p=0.001
29.6
70.4
14
52
21.2
78.8
χ²=9.135
p>0.05
335
TAF Preventive Medicine Bulletin, 2010: 9(4)
Tablo 3. Erkeğin eğitim durumu ile kadının üreme sağlığına ilişkin bazı göstergelerin karşılaştırılması
Erkeğin Eğitim Durumu
Okur-yazar
n=250
n
%*
İlkokul mezunu
n
Ortaokul mezunu
Lise ve üzeri
%*
n
%*
n
%*
χ²/ p
Son gebelikte doğum öncesi bakım alma durumu
Hiç almamış
-
16.7
39
43.3
10
40.0
8
6.1
Sadece 1 defa
1
42.9
21
23.3
2
8.0
9
6.9
2-4 defa
-
34.6
6
6.7
2
8.0
10
7.6
5 ve üzeri
3
17.6
24
26.7
11
44.0
104
79.4
χ²=82.447
p<0.001
Son gebeliğin planlanma durumu
Planlı değil
2
50.0
61
67.8
11
44.0
58
44.3
Planlı
2
50.0
29
32.2
14
56.0
73
55.7
χ²=14.654
p<0.05
Son doğumun yapıldığı yer
Sağlık kuruluşu
4
24.1
57
63.3
23
92.0
128
97.7
Ev
-
17.0
33
36.7
2
8.0
3
2.3
χ²=52.264
p<0.001
Jinekoljik rahatsızlığından dolayı sağlık kuruluşuna gitme durumu
Gitmez
1
35.6
32
35.6
2
8.0
13
9.9
Gider
3
29.4
58
64.4
23
92.0
118
90.1
χ²=24.919
p<0.001
Sağlık kuruluşuna gitmek için eşinden izin alma gerekliliği
Yok
2
35.7
18
20.0
14
56.0
76
58.0
Var
2
17.8
72
80.0
11
44.0
55
42.0
χ²=36.553
p<0.001
Kadının cinsel hayatına ilişkin düşüncesi
Mutlu bir cinsel hayatı yok
1
25.0
40
44.4
8
32.0
25
19.1
Mutlu bir cinsel hayatı var
3
75.0
50
55.6
17
68.0
106
80.9
χ²=17.194
p<0.05
Kontraseptif yöntem kullanma durumu
Etkin
-
-
49
59.0
16
69.6
83
71.6
Etki derecesi sınırlı
3
100
34
41.0
7
30.4
33
28.4
Tablo 2’de lise ve üzeri bir okul mezunu olan
kadınların son gebeliklerinde daha yüksek oranda
doğum öncesi bakım aldıkları (χ²=52.878, p<0.001),
son doğumlarını bir sağlık kuruluşunda yaptıkları
(χ²=38.376, p<0.001), jinekolojik bir rahatsızlık
durumunda daha yüksek oranda jinekolojik
muayeneye gittikleri (χ²=12.003, p<0.05) ve gitmek
için eşlerinden izin alma gerekliliği duymadıkları
(χ²=49.274, p<0.001) belirlenmiştir. Aynı zamanda
bu kadınlar, mutlu bir cinsel yaşamları olduğunu
(χ²=18.940, p=0.001) düşünmektedir.
Buna karşın kadınların eğitim durumu ile son
gebeliklerini planlama (χ²=5.222, p>0.05) ve etkili
kontraseptif yöntem kullanma (χ²=9.135, p>0.05)
durumları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark
saptanmamıştır (Tablo 2).
336
χ²=9.985
p=0.041
Tablo 3’de lise ve üzeri bir okul mezunu olan
erkeklerin eşlerinin son gebeliklerinde daha yüksek
oranda doğum öncesi bakım aldıkları (χ²=52.878,
p<0.001), son gebeliklerini planladıkları (χ²=14.654,
p<0.05) ve bu gebeliklerini bir sağlık kuruluşunda
doğum ile sonlandırdıkları (χ²=38.376, p<0.001)
belirlenmiştir. Ayrıca eğitim düzeyi yüksek olan
erkeklerin eşlerinin jinekolojik bir rahatsızlık
durumunda daha yüksek oranda rahatlıkla jinekolojik
muayeneye gittikleri (χ²=12.003, p<0.05) ve izin
alma gerekliliği duymadıkları (χ²=49.274, p<0.001),
mutlu bir cinsel yaşamları olduğunu düşündükleri
(χ²=18.940, p=0.001) belirlenmiştir (Tablo 3).
www.korhek.org
TAF Preventive Medicine Bulletin, 2010: 9(4)
Tablo 4. Kadının çalışma durumu ile üreme sağlığı durumunun karşılaştırılması
Kadının çalışma durumu
Çalışmıyor
n=250
n
χ²/ p
Çalışıyor
%*
n
%*
Son gebelikte doğum öncesi bakım DÖB alma durumu
Hiç almamış
49
24.1
8
17.0
Sadece 1 defa
33
16.3
-
-
χ²=12.535
2-4 defa
15
7.4
3
6.4
p=0.006
5 ve üzeri
106
52.2
36
76.6
Sağlık kuruluşu
173
85.2
39
83.0
χ²=0.149
Ev
30
14.8
8
17.0
p>0.05
Son doğumun yapıldığı yer
Jinekoljik rahatsızlığından dolayı sağlık kuruluşuna gitme durumu
Gitmez
41
20.2
7
14.9
χ²=0.692
Gider
162
79.8
40
85.1
p>0.05
Sağlık kuruluşuna gitmek için eşinden izin alma gerekliliği
Yok
76
37.4
34
72.3
χ²=18.867
Var
127
62.6
13
27.7
p<0.001
Etki derecesi sınırlı
70
37.8
7
17.5
χ²=6.043
Etkin
115
62.2
33
82.5
p=0.014
Kontraseptif yöntem kullanma durumu
Tablo 4’de çalışan kadınların son gebeliklerinde
daha yüksek oranda doğum öncesi bakım aldıkları
(χ²=12.535, p<0.05), jinekolojik bir rahatsızlık
durumunda sağlık kuruluşuna başvurmak için
eşlerinden izin alma gerekliliği duymadıkları
(χ²=18.867, p<0.05) ve etkin kontraseptif yöntem
kullandıkları (χ²=6.043, p<0.05) belirlenmiştir (Tablo
4).
Buna karşın kadınların çalışma durumu ile son
doğumun yapıldığı yer (χ²=0.149, p>0.05) ve
jinekolojik bir rahatsızlıktan dolayı rahatlıkla sağlık
kuruluşuna gitme (χ²=0.692, p>0.05) durumları
arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark
saptanmamıştır (Tablo 4).
Tablo 5’de aile içi kararlarda eşleri ile beraber karar
veren kadınların son gebeliklerinde daha yüksek
oranda doğum öncesi bakım aldıkları (χ²=49.438,
p<0.001), planlı olarak gebe kaldıkları (χ²=21.869,
p<0.001) ve bu gebeliklerini bir sağlık kuruluşunda
doğum ile sonlandırdıkları (χ²=22.336, p<0.001)
www.korhek.org
belirlenmiştir. Ayrıca jinekolojik bir rahatsızlık
durumunda daha yüksek oranda rahatlıkla jinekolojik
muayeneye gittikleri (χ²=21.026, p<0.05) ve sağlık
kuruluşuna gitmek için eşlerinden izin alma
gerekliliği duymadıkları (χ²=34.536, p<0.001), mutlu
bir cinsel yaşamları olduğunu düşündükleri
(χ²=28.855, p=0.001) belirlenmiştir (Tablo 5).
Tablo 6’da kadınların eşlerinin %78,0’ının
evlilikleri süresince herhangi bir kontraseptif yöntem
kullandığı, kullanılan yöntemin en yüksek oranda
(%60,0) geri çekme ve (%32,3) kondom olduğu
görülmektedir. Eşleri erkeğe yönelik bir yöntemle
korunurken, kadınların %20,0’si en az bir defa
istenmeyen bir gebelik yaşamıştır. Kadınlar eşlerinin
en yüksek oranda “sürekli kadın korunduğu için
kendisinin korunmayı gerekli görmemesi” (%52,7)
sebebiyle
bir
yöntem
kullanmadıklarını
belirtmişlerdir. Kadınların %80.8’i ise eşlerinin
gebeliği önleyici bir yöntem kullanmasını
istemektedir (Tablo 6).
337
TAF Preventive Medicine Bulletin, 2010: 9(4)
Tablo 5. Ailede kararlarında etkili olan kişi ile kadının üreme sağlığı durumunun karşılaştırılması
Eş
n=250
Aile kararlarında etkili olan kişi
Aile büyükleri
Kendi
Eş ile beraber
n
%*
n
%*
Son gebelikte doğum öncesi bakım alma durumu
Hiç almamış
44
30.3
5
45.5
Sadece 1 defa
29
20.0
2-4 defa
10
6.9
2
18.2
5 ve üzeri
62
42.8
4
36.4
Son gebeliğin planlanma durumu
Planlı değil
92
63.4
1
9.1
Planlı
53
36.6
10
90.9
Son doğumun yapıldığı yer
Sağlık kuruluşu
111
76.6
10
90.9
Ev
34
23.4
1
9.1
Jinekoljik rahatsızlığından dolayı sağlık kuruluşuna gitme durumu
Gitmez
37
25.5
5
45.5
Gider
108
74.5
6
54.5
Sağlık kuruluşuna gitmek için eşinden izin alma gerekliliği
Yok
42
29.0
2
18.2
Var
103
71.0
9
81.8
Kadının cinsel hayatına ilişkin düşüncesi
Mutlu bir cinsel hayatı yok
60
41.4
Mutlu bir cinsel hayatı var
85
58.6
11
100
%*
n
%*
1
6
14.3
85.7
7
4
6
70
8.0
4.6
6.9
80.5
χ²=49.438
p<0.001
4
3
57.1
42.9
35
52
40.2
59.8
χ²=21.869
p<0.001
7
-
100
-
84
3
96.6
3.4
χ²=22.336
p<0.001
7
100
6
81
6.9
93.1
χ²=21.026
p<0.001
5
2
71.4
28.6
61
26
70.1
29.9
χ²=34.536
p<0.001
2
5
28.6
71.4
12
75
13.8
86.2
χ²=28.855
p<0.001
Tablo 6. Kadınların eşlerinin kontraseptif yöntem kullanımına ilişkin bulgular
n=250
n
Evlilik süresince erkeğin herhangi bir yöntem kullanma durumu
Kullanmamış
55
Kullanmış
195
Erkeğin kullandığı yöntemler
n=195
Geri çekme
117
Kondom
63
Geri çekme + Kondom
15
Erkeğin kullandığı yöntemle korunurken yaşanan istenmeyen gebelik sayısı
Yok
107
1
50
2
27
3 ve daha fazla
11
Erkeğin korunmama nedeni
n=55
Cinsel ilişkiyi kesintiye uğratması
24
Sürekli kadın korunduğu için gerekli görmemesi
29
Korunma yöntemlerini bilmemesi
2
Kadının erkeğin yöntem kullanmasına ilişkin tercihi n=250
Kullanmasını istemiyor
48
Kullanmasını istiyor
202
338
χ²/ p
n
%
22.0
78.0
60.0
32.3
7.7
n=195
54.9
20.0
10.8
4.4
43.6
52.7
3.6
19.2
80.8
www.korhek.org
TAF Preventive Medicine Bulletin, 2010: 9(4)
Tablo 7. Kadınların evlenmeden önce sahip olmayı planladığı çocuk ve yaşayan çocuk sayısı (n=250)
n
%
Kadınların evlendiğinde sahip olmayı planladığı çocuk sayısı
Kız çocuk
1
2
82
18
32.8
7.2
Erkek çocuk
1
2
86
12
34.4
4.8
Cinsiyeti önemli değil
1
2
3 ve üzeri
10
127
25
88
4.0
50.8
10.0
35.2
Kız çocuk
1
2
3 ve üzeri
120
64
13
48.0
25.6
5.2
Erkek çocuk
1
2
3 ve üzeri
116
53
16
46.4
21.2
6.4
Toplam yaşayan çocuk sayısı
1
2
3
4 ve üzeri
57
111
51
31
22.8
44.4
20.4
12.4
Böyle bir plan yapmamış
Yaşayan çocuk sayısı
Ayrıca eğitim seviyesi yüksek olan erkeklerin daha
yüksek oranda kondom kullandıkları (χ²=26.794,
p<0.001) ve bu yöntemle korunurken kadının
yaşadığı istenmeyen gebelik sayısı ile negatif bir
korelasyon olduğu (r=-0.229, p=0.032) belirlenmiştir.
Aralarındaki fark istatistiksel olarak anlamlı
bulunmuştur.
Tablo 7’te kadınların %50.8’inin evlendiklerinde
iki çocuk sahibi olmayı planladığı ve şu anda
%44.4’ünün
yaşayan
iki
çocuğu
olduğu
görülmektedir.
Kadınların
%34.4’ünün
evlendiklerinde en az bir erkek, %32.8’inin ise en az
bir kız çocuğa sahip olmak istedikleri saptanmıştır
(Tablo 7).
Kadınların
evlendiklerinde
sahip
olmayı
planladıkları çocuk sayısı ile sahip oldukları çocuk
sayısı arasında pozitif bir korelasyon olduğu
belirlenmiştir (r=0.264, p=0.001).
Cinsiyet açısından baktığımızda, sahip olmayı
düşündükleri erkek çocuk sayısı ile şu anda yaşayan
erkek çocuk sayısı arasında pozitif yönde bir
korelasyon varken (r=0.429, p<0.001), planlanan kız
çocuk sayısı ile sahip olunan kız çocuk sayısı
arasında bir korelasyonun olmadığı görülmüştür
(r=0.043, p=0.715). Ayrıca kadınların eğitim düzeyi
ile erkek çocuğa sahip olma isteği arasında negatif
www.korhek.org
yönde bir korelasyon olduğu belirlenmiştir (r=-0.277,
p=0.006).
Aynı zamanda kadının eğitim seviyesi ile gebelik
sayısı (r=-0.271, p<0.001) ve yaşayan çocuk sayısı
(r=-0.313, p<0.001) arasında negatif yönde bir
korelasyon olduğu saptanmıştır.
TARTIŞMA
Belirli bir yörede yaşayan bir nüfusun sağlık
alanındaki ihtiyaçları saptanırken bu nüfusun
özellikleri önemlidir. Bireyin yaş, cins, ırk gibi
özellikleri yanında; evlilik durumu, yaşam koşulları,
aile yapısı, barınma koşulları, gelir ve eğitim düzeyi,
çalışma durumu gibi sosyal sistem içindeki durumunu
yansıtan ve değişebilen nitelikleri de sağlık
gereksinimlerini belirleyen önemli verilerdir (7).
Kadın ve erkeklerde okuryazarlık oranları
arasındaki fark, cinsiyet eşitsizliğinin en belirgin
göstergelerinden birisidir. Toplumumuzda halen
kadın-erkek arasındaki eğitim farkı kapanmamış olup,
bizim çalışma bulgularımızda da yansımaları
görülmüştür. Kadınlar, eşlerine göre daha az oranda
eğitimden yararlanmaktadırlar. Bunun yanı sıra
çalışmada erkeklerin eğitim seviyesi ile kadınların
eğitim seviyesi arasında pozitif yönde bir korelasyon
339
TAF Preventive Medicine Bulletin, 2010: 9(4)
olduğu görülmüştür. Bu sonuç evlenme sırasında
kadın ile erkeğin eğitim seviyelerinin birbirine
uyumlu seçildiğini, ancak yine toplumsal cinsiyet
ayrımcılığının bir göstergesi olarak kadının
eğitiminin erkeğinkinden düşük ya da en azından eşit
seyrettiğini göstermektedir.
Kadının eğitim düzeyi, yaşadığı yerleşim yeri,
çalışma durumu, gelir miktarı sağlık hizmetlerinden
yararlanmanın en önemli belirleyicilerindendir (8).
Çalışmamızda lise ve üzeri eğitim alan ve çalışan
kadınların daha yüksek oranda son gebeliklerinde
doğum öncesi bakım aldıkları ve son doğumlarını
daha yüksek oranda sağlık kuruluşunda, bir sağlık
personeli ile yaptıkları, jinekolojik bir rahatsızlık
durumunda rahatlıkla sağlık kuruluşuna başvurdukları
ve daha az oranda sağlık kuruluşuna başvurmak için
eşlerinden izin alma gerekliliği duydukları
belirlenmiştir. Aynı zamanda çalışan kadınların daha
yükse oranda etkin kontraseptif yöntem kullandıkları
görülmüştür. 2003 Türkiye Nüfus ve Sağlık
Araştırmasına (TNSA) göre en az lise eğitimi almış
kadınların neredeyse tamamı doğum öncesi bakım
almışken ilkokulu bitirmemiş olanların yalnızca yarısı
doğum öncesi bakım almıştır ve eğitimi yüksek olan
kadınların bir sağlık kuruluşunda doğum yapma oranı
daha yüksektir (9,10). Bulgularımız literatür bulguları
ile uyumludur (11,12). Toplumun kadına ve kadının
kendine biçtiği öncelikli rolün “eş-anne” ve bunun
doğal sonucu olarak “ev hanımlığı” olması (13)
düşüncesi
kadının
eğitimden
yeterince
faydalanamamasına ve çalışma yaşamında yer
alamamasına neden olmaktadır. Bu durum, kadının
ekonomik olarak eşe bağımlı olmasına ve sağlık
hizmetlerinden faydalanmada ailede otorite olarak
kabul edilen eşlerinden izin alma gerekliliği
duymalarına neden olduğunu düşündürmektedir.
Kadının üreme sağlığına ilişkin hizmetleri almada
gecikmesi, kadın vücudunun mahrem olarak kabul
edilmesi, erkek doktora gitmekten utanılması gibi
yine toplumsal cinsiyet ayrımcılığının bir sonucu
olarak ortaya çıkmaktadır. Kadın tedavi olmaktansa
katlanmayı tercih etmektedir. Sağlık hizmetinden
yararlanamaması,
kadının
erken
dönemde
önlenebilecek veya tedavi edilebilecek sağlık
sorunlarının tedavisinin gecikmesine, ileri dönem
komplikasyonların gelişmesine, üreme sağlığı
açısından yaşam kalitesinin bozulmasına neden
olacaktır.
Üreme sağlığı kavramı, hem kadının hem de
erkeğin gereksinimlerini içerdiği için kadınların
olduğu kadar erkeklerin de statü ve rolleri üreme
sağlığında önemlidir. Erkeklerin ideal aile büyüklüğü,
cinsiyet tercihleri, aile planlaması yöntemlerini
kullanma gibi konulardaki bilgi ve tutumları kadının
340
doğurganlık davranışında belirleyici olmaktadır (6).
Araştırma kapsamındaki kadınların beşte biri (%22)
eşlerinin evliliği süresince herhangi bir kontraseptif
belirtmiştir.
Yöntem
yöntem
kullanmadığını
kullananlar ise en yüksek oranda geri çekme yöntemi
ile korunmuşlardır. Eşleri bu yöntemle korunurken
kadınların yarısına yakını en az bir defa istenmeyen
gebelik yaşamıştır. Ayrıca eğitim seviyesi yüksek
olan erkekler daha yüksek oranda etkin kontraseptif
yöntem (kondom) kullanmış ve bu yöntemle
korunurken, kadın daha az sayıda istenmeyen bir
gebelik yaşamıştır. Çalışmada eğitim seviyesi yüksek
olan erkeklerin eşlerinin son gebeliklerinin daha
yüksek oranda planlı olduğu, bu gebeliklerinde daha
fazla sayıda doğum öncesi bakım aldıkları ve doğumu
bir
sağlık
kuruluşunda
gerçekleştirdikleri
saptanmıştır. Yine erkeklerin eğitim seviyesinin
yüksek olmasının kadınların jinekolojik muayeneye
gitme durumları ve sağlık kuruluşuna giderken
eşlerinden izin alma gerekliliği duymaları ve cinsel
yaşamlarında mutlu olma durumları üzerinde olumlu
etkileri olduğu belirlenmiştir. Bu durum erkeğin
eğitim durumunun kadının üreme sağlığı üzerinde
etkili olduğunu ve kadının üreme sağlığını olumlu
olarak etkilediğini düşündürmektedir.
Kadının toplumsal ve aile içi statüsünü gösteren
önemli göstergelerden biri de kadının aile içi
kararlarda söz hakkıdır. Bu çalışmada kadınlar ailede
önemli kararlar alınırken büyük oranda erkeğin (eşin)
son sözü söylediğini belirtmişlerdir. Çalışmamıza
benzer şekilde Erci’nin çalışmasında kadınların aile
içi karar vermedeki oranlarının erkeklerinkinden
düşük olduğu saptanmıştır (14). Kadının sağlık
bakımına ulaşmasında kültürel değerlerin etkisi de
bulunmaktadır. Çalışmada ailede son sözün erkek
tarafından söylendiğini belirten kadınlar da son
gebeliklerinde daha az sayıda doğum öncesi bakım
aldıkları, bu gebeliklerini planlamadıkları ve daha
düşük oranda son doğumlarını bir sağlık kuruluşunda
yaptıkları belirlenmiştir. Aynı zamanda bu kadınların,
jinekolojik bir rahatsızlık durumunda rahatlıkla bir
sağlık kuruluşuna başvuramadıkları ve sağlık
kuruluşuna gitmek için daha yüksek oranda
eşlerinden izin alma gerekliliği duydukları
saptanmıştır. Bu durum aile içinde etkin söz hakkına
sahip olmayan kadının aynı zamanda kendi sağlığı
üzerinde de söz hakkının olmadığını göstermektedir.
Dünya Nüfus ve Kalkınma Konferansında, cinsel
sağlık, “ana-çocuk sağlığı” kavramından “cinsel
sağlık ve üreme sağlığı” kavramına geçişte özellikle
üzerinde durulan bir konu olmuştur. Cinsel sağlık,
cinsel açıdan bedensel, duygusal ve toplumsal tam
iyilik hali olup, kadın-erkek, genç-yaşlı bütün
insanlar için temel bir hak olarak tanımlanmaktadır.
www.korhek.org
TAF Preventive Medicine Bulletin, 2010: 9(4)
Her kadının cinselliğini mutlu ve doyurucu, güvenli
bir şekilde yaşama hakkı vardır (6,15). Bu çalışmada
kadınların büyük çoğunluğu erken yaşta ilk cinsel
deneyimlerini yaşamış olup, mutlu bir cinsel
yaşamlarının olduğunu düşünmektedirler. Cinsel
sorunlar bir kadın için diğer sağlık sorunlarından
farklı anlamlar taşır. Çünkü kadının cinsel sağlığı,
kadınlık rolü ile ilişkilidir (16). Çalışmamızda
toplumsal konumun kadının cinsel yaşamı üzerinde
etkili olduğu, lise ve üzeri eğitimi olan, ailede son
sözün kadın ve erkek tarafından söylendiği ailede
yaşayan kadınlar, cinsel yaşamlarında mutlu
olduklarını düşünmektedirler. Mutlu bir cinsel yaşamı
olmadığını düşünen kadınlar ise yüksek oranda eşleri
ile cinsel sorun ve isteklerini konuşmada
zorlandıklarını
belirtmişlerdir.
Bu
durum
toplumumuzda cinsellikle ilgili konuların hala
mahrem ve tabu olma özelliğini koruduğunu ve
özellikle
kadınların
cinselliklerini
özgürce
yaşayamadıkları gibi, toplumsal baskı nedeniyle bu
konularla ilgili eşleriyle dahi konuşamadıklarını
göstermektedir.
Erkek çocuk isteği pek çok gelişmekte olan ülkede
olduğu gibi, ülkemizde de doğurganlığı etkileyen bir
faktördür. Aynı zamanda kız çocuklarına yapılan
ayrımcılığın bir göstergesidir. Araştırmamızda
evlendiklerinde en az bir erkek çocuk isteyen
kadınların oranı en az bir kız çocuk isteyenlerin
oranından daha fazladır. Cinsiyet açısından planlanan
çocuk
sayıları
karşılaştırıldığında,
kadınların
planladıkları sayıda erkek çocuğa ulaşabilmek için
gerektiğinde daha fazla sayıda doğum yapmayı göze
aldıkları görülmüştür. Yavan’ın çalışmasında da
gelecekte çocuk isteyen kadınlar içinde erkek çocuk
isteyenlerin oranı, kız çocuk isteyenlerin oranından
daha yüksek bulunmuştur (17). Kadınının statüsü de
erkek çocuk isteğinde etkilidir. Literatürde, eğitim
düzeyi düşük olan kadınlarda, erkek çocuğu tercih
edenlerin oranının eğitim düzeyi yüksek olanlara göre
daha fazla olduğu belirtilmiştir (18). Literatüre benzer
şekilde bu çalışmada da eğitim düzeyi düşük olan
kadınların, daha fazla sayıda erkek çocuğa sahip
olmak istedikleri belirlenmiştir. Bu durum bize tüm
dünyada olduğu gibi ülkemizde de kız çocuklarına
karşı cinsiyet ayrımcılığının devam ettiğini ve kadının
erkek çocuk sahibi olabilmek için doğurganlığının
arttığını düşündürmektedir.
SONUÇ
Kadının ve eşinin eğitim durumunun, çalışma
yaşamına katılımının, aile içi kararlarda söz hakkına
sahip olma durumunun, kadının üreme sağlığı ve
www.korhek.org
hizmetlerinden faydalanma durumu üzerinde etkili
olduğu düşünülmektedir.
KAYNAKLAR
1. Coşkun
A.
Gebelik
ve
Üreme
Sağlığı
Danışmanlığı, 5. Uluslararası Üreme Sağlığı ve
Aile Planlaması Kongre Kitabı, Nisan 2007. p.140143.
2. Akyüz A, Şahiner G, Bakır B. Marital Violence: Is it
a Factor Affecting the Reproductive Health Status
of Women?. 2008; 23:437-445.
3. Özvarış ŞB. Türkiye'de Toplumsal Cinsiyet, Kadın
ve Sağlık, Sürekli Tıp Eğitimi Dergisi (STED).
2007; 16:3-4.
4. Özcebe H. Cinsel Sağlık Eğitimi, 5. Uluslararası
Üreme Sağlığı ve Aile Planlaması Kongre Kitabı.
Nisan 2007. p.126.
5. Murphy PA. Reproductive health in the 21st
century: Two steps forward? Journal of Midwifery
and Womens Health. 2006;51(6):395–396.
6. Özvarış ŞB, Ertan AE. Üreme Sağlığında Yaşam
Boyu Yaklaşım, Toplumsal Cinsiyet Sağlık ve
Kadın Kitabı. I. Baskı, Hacettepe Üniversitesi
Yayınları. 2003. p.113-124.
7. Coşkun A, Şahin NH, Kızılkaya N, Yıldız A.
Kuştepe Mahallesi Kadınlarının Demografik
Özellikleri İle Üreme Sağlığı Sorunlarını Belirleyen
Epidemiolojik Bir Çalışma. Sağlık ve Toplum.
2000;10(3):22-30.
8. Taşkın L. Uluslar Arası Sözleşmeler Işığında
Kadının Durumu. C.Ü. Hemşirelik Yüksekokulu
Dergisi.2004;8 (2):16-22.
9. Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü,
Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması (TNSA),
2003.
10. Sönmez Y. Doğum Öncesi Bakım Hizmetleri,
Sürekli Tıp Eğitimi Dergisi (STED). 2007;16(1):912.
11. Ergin F, Başar P, Karahasanoğlu B, Beşer E.
Güvenli Olmayan Doğumlar ve Doğum Sonrası
Evde Bakım Hizmetlerinin Değerlendirilmesi. TAF
Prev Med Bull. 2005;4(6):321-329.
12. Mete S. Jinekolojik Muayeneye Gelen Kadınlarda
Oluşan Anksiyeteye Hemşirelik Yaklaşımının
Etkisi,
C.Ü.
Hemşirelik
Yüksekokulu
Dergisi.1998;2 (2):1-8.
13. Güven R. Çalışma Yaşamı ve Kadın Sağlığı,
Aktüel Tıp Dergisi, Kadın Sağlığı Özel
Sayısı.2001;6(1):73-77.
341
TAF Preventive Medicine Bulletin, 2010: 9(4)
14. Erci B. Women’s Efficiency in Decision Making
and Their Perception of Their Status in the Family,
Public Health Nursing. 2003;20(1):65-70.
15. Akın A. Aile planlamasından Üreme Sağlığına
Geçiş, Aktüel Tıp Dergisi, Kadın Sağlığı Özel
Sayısı. 2001;6(1):4-8.
16. Kadın Cinselliği ve Rahatsızlık Veren Bir Deneyim
Olarak
Jinekolojik
Muayene,
http://www.etkilrşim.org/makaleler, (Erişim Tarihi
28.06.2009).
17. Yavan T. Şırnak İlinde Yaşayan 15-49 Yaş Grubu
Evli Kadınların Demografik Özellikleri ve Üreme
Sağlığı Sorunlarının Saptanması, Doğum ve Kadın
Hastalıkları Hemşireliği Yüksek Lisans Tezi,
İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü,
İstanbul, 2000.
18. Özvarış ŞB. Doğurganlığın Düzenlenmesi, Sağlık
ve Toplum Dergisi.1998;8(3-4): 45-48.
342
www.korhek.org
Download