M. Meclisi B : 90 le, toplumda bir işe yaramayan birtakım diplo­ ma yanıllgısryle bırakmayıp, her kademesinde, topluma gittiği zaman üretime daha fazla kat­ kıda bulunduğu bir sisteme, gitmek çok daha doğrudur, diye C. H. P. düşünüyor; Koalisyon Hükümeti bur görüşte ve bunun uygulamasında... Bu bakımdan, üniversiteler ve fakülteler hak­ kında söylediklerini doğrusu, konuşmanın içine serpiştirilmiş, belki de o bölge insanlarına «Bakın sizin üniversitelerinize ben salhip çıkıyorum» davacısıyım.» deme niyetiyle açıklıyorum- Hele bir teknik adanı olarak, kendisinin, sanayileşmiş ülkelerin ihtiyaç duyduğu doğru eğitim, politika­ sının bu olmadığını bilebileceği kanısındayım. «Dünyada yüksek konjonktür var, fiyatlar ıçok yükseliyor. Buna uyuyorsunuz, tamam; amıa ya düşük konjonktür gelirse ne olacak? Meselâ; yakında hammaddelerin üretimi artabilir ve şim­ diden hazırlıklı olun.» diyor. Aslında saygı duyulacak uyarılar. Yalnız, bu­ gün dünyada konjonktürün gidişi üzerinde bir başka açıdan durmak gerekli olduğu kanısında­ yız. Biliyorsunuz, Birleşmiş Milletlerde bu sefer çok önemli ve dikkat çekici bir toplantı yapıl­ mıştır. Gelişmekte olan ülkeler, Cezayir'in yap­ tığı bir teklif üzerine bir ekonomik karar almak için toplanmışlar ve gelişmiş ülkeler, ilk defa çok ciddî bir şekilde bazı temci sorunları getir­ mişlerdir. Gelişmekte olan ülkeler, bugüne kadar Bir­ leşmiş Milletlerde ya da başka 'milletlerarası sahnelerde, bu fikri getiriyorlarıdı ve gelişmiş ül­ kelerin düşünürleri diyorlardı ki, «Bu böyle git­ mez. Tıpkı bir toplumda, nasıl sosyal adaletsiz­ lik yürümezse, o toplumda sonuna kadar sürgit sosyal 'adaletsizlikten yana olursanız, onun po­ litikasını izlerseniz; 'bu nasıl bir yerde patlar­ sa ; bunun gibi, milletlerarası ilişkilerde de bu sosyal .adaletsizlik, bu sömürü düzeni gitmeyecek. Dünya değişti, bir başka dünyaya girdik. Ge­ lişmiş ve sanayileşmiş olan ülkeler, m£llî gelir­ lerinden belirli bir oranı, her yıl gelişmekte olan ülkelere versinler, dağıtsınlar.» Bu fikir bir sü­ reden beri yaşıyordu. Ama bilirsiniz, gelişmişler bunları dinlerler, güzel nutuklar verirler, avu­ turlar. Az gelişmişlerin güçsüzlüklerini çok ra­ hat kullanırlardı. Ama dünyada, ilk defa ,çok yeni bir şey dluyor. Bu yeni oluş karşısında, dün­ 30 . 5 . 1974 O : 2 yâ kamuoyunun, (Alman Bafbakanı, Batı Av^rupa devlet adamları, Atlantik ötesi devlet adamları daJhil) aynı iyimserlikleri paylaştıkla­ rı görülmüyor. Hammadde üretenler ve satan­ larla, sınaî mamul üretenler ve satanlar arasın­ da yıllardan beri, hammadde üretenlerin sömjürüldüğü bir düzen vardır. Hammadde kendilerin­ den ucuza alınır, sınaî mamul kendilerine pa­ halı verilir idi. Bir süreden beri Orta Doğuda başlayan önemli bir hareketle, bu düzende, (Bir­ leşmiş Milletlerdeki hareket de bunun tanijamlayıcısı) yeni bir uyanış başladı. Biliyorsunuz, Orta Doğuda Arap ülkeleri, İsrail'le savaşırlarken, bunun sonunda bir çıkar yol olarak, bütün güçlerini birleştirdiler, olma­ dı; politik kombinezonlara girdiler olmadı; ne­ den sonra, ellerinde dünyanın 'en büyük gücü­ nün olduğunun bilimcine vardılar ve bu gücü kullanmaya başladılar; petrol silâhını kullanma­ ya başladılar. Petrol silâhının çok etkili olduğu çok kısa bir zamanda gürüldü. Petrol silâhının etkisi, (sadece petrol fiyatlarını yükseltmek suretiy­ le) bu bir kısmı çok küçük olan ülkelerde bü­ yük, bugüne kadar dünya tarihinde görülmemiş miktarlarda ve çok kısa zamanlarda görüldü. öyle ki, bu küçücük devletçiklerin bir tanesin­ de, fert başına, yılda (bu yeni durumdan son­ ra) 2İ40 bin dolar düşüyor. Böylesine anormal, böylesine mantıksız bir şekilde bir servet tera­ kümü başladı, önemli olan; petrol fiyatlarının yükseltümesi; bunun maliyetlere girmesi; bunun sınaî memleketlerdeki akisleri; bize kadar ge­ len akisleri... Yalnız bu değil, asıl önemli olan, bu ülkelerin elinde toplanan ve gittikçe de ar­ tan, görülmemiş büyük servetler. Bu ülkeler bu servetleri kullanamıyor. «Elimizde para olsun, yatırım yapacak kaynaklar olsun, bak ne tolurdu. Ülkemiz güllük gülistanlık olurdu.» diyen­ ler gördü ki olmuyor. Ellerinde, insanlık tari­ hinde görülmedik ölçülerde, miktarlarda para­ lar, çok kısa bir zamanda oldu ama ne yapa­ caklarını bilemiyorlar. Aynı sosyal adaletsizlik­ ler sürgit ve nihayet banker arıyorlar... Bu dev­ letlerin kapılarında, İsviçre'li banker; yanında eğer yer bulursa Fransız banker; fakat Ameri- , kalılar bir tarafta bu Avrupa dolarının gizli yatırımcıları bir başka yerde; çok kârlı bir baş­ ka alışverişler teklif ediyorlar. — 592 —