Senatosu 30 . 1 . 1969 çekli şüphe götürmez olaylara vs bu

advertisement
Senatosu
27
çekli şüphe götürmez olaylara vs bu olayların
hukukan isabetle değerlendiriimesins dayanmak
ve mutlaka kamu yararına ve belli kamu hizme­
tinin özel yararına ve o yetkinin verilmesinde­
ki hukukî kanuni ve meşru maksada uygun kul­
lanılmalıdır.
Bunun dışındaki bir yetki kullanılması, bu
kullanmadaki isabetsizliğin vebamet derecesine
göre Devlet adına kullanılmış bir yetki olmayıp,
hukukî ve fiilî sonuçları kamu görevlilerinin
şahıslariyle ilgili yeni durumlar meydana geti­
rir. Bu yeni durumların doğuracağı hukuktan
mahrum tasarruf alanında uzun süre söz sahibi
olmak imkânı yoktur.
Sayın senatörler, kaynağını Anayasamızdan
alarak idare yargı denetimi yapan Danıştay ka­
rarlarının, Türk Ulusu adına alındığı ve Türk
Devletinin varlığını kapsıyarak bağlantılı oldu
ğımdan şüphe dahi edilmez. Bunun içindir ki,
böylesine bir teminat altında bulunan kararla­
rın hukukî ve fiilî sonuçlarının derhal doğması
icabetmektedir. Aksi hakle; Anayasanın yalnız
iktidar lehine olan hükümlerinin işlemesi onu
frenliyen ve ona hukuk düzeni niteliği veren
hükümlerin, bir dilekler faslı gibi kabullenip
denetimsiz ve düzenle bağdamşıyan hukuk dı-ı
bir yolun ortasına gelinmiş olur. Bu yolda bü­
yük mesafe katettiklerini zannedenler ve geniş
taraflar kitlesi olduğunu vehmedenler, kendile­
rini bu yola getiren kuruluşlaıın çok geride terk
ettikleri bir ortamda yalnız başına kaldıkları m
görmenin sakinlik ve hüsranım çekeceklerdir.
Sayın senatörler Danıştayın verdiği kararla­
rın uygulanmaması ve bunun hukukî sonuçları
da, üzerinde önemle durulması gerekli bir konu
olduğu kadar, bizim içinde açıklama ve yüküm­
lü olduğunuz bir sorumluluk taşımaktadır. Da­
nıştay kararlarının hukukî niteliği bir mahkeme
hükmü olmaları ve sonucunun kaziyei muhke­
me teşkil etmesidir. Anayasanın 2 nci mad­
desinde Türkiye Cumhuriyetinin bir Hukuk
Devleti olduğu, 7 nci maddesinde yargı yetki­
sinin bağımsız mahkemelerce kullanılacağı,
3 ncü bölümü, Danıştayın da yüksek mahke­
melerden biri olduğu, 140 nci maddenin 2 nci
fıkrası da, idari dâvaları germek ve çözümlen­
melinde Danıştayın yargısal yetkisine tabi ol­
duğu açıkça yazılarak; Danıştayın kararlarının
taikdir yetkisine tabi olduğuna dair bir raad'üe
veya ima yer almamış bulunmaktadır.
30 . 1 . 1969
O :2
Kuvvetler ayrımının kabul edildiği bir Dev­
lette, yasama, yürütme ve yargı organlarının
görev ve yetkilerinin birbirine geçtiği Veya ge­
çirildiği bir yönetim uygulanmaya başlanır ve
bu işler teamül haline getirilmeye çalışılırsa, o
Devletin meşru dayanakları yitirilmiş ve sessiz­
ce bir hukuk düzeni değiştirilmiş olur. Sadece
ve yalnız bu yasalar düzenini kaydırma maha­
retine karşı, başkaca maharetlerin ortaya çık­
ması, düzeni koruma parolaları altında meşru­
iyet kazanır.
Anayasanın kuvvetler ayrımı sahnesinde
yargı organı olan sete yerleştirdiği Danıştayın
mahkeme hükmü niteliğinde olan kararını üs­
telik de aleyhine karar verilen ve davalı duru­
munda olan idare, haklı veya haksız olduğu
sökünde yorum yaparak kendi lehinde bir tak­
dir yetkisi kullanmaya kalkışırsa, bu denli bir
hareket tarzı, kuvvetler ayrımı prensibinin ih­
lal edilerek, idarenin aynı zamanda yargı orgr'.ıı yerine geçmesi ve böylece dayandığı Ana­
yasa nizamını bizzat kendisinin ihlâl etmesi de­
m d i r . Demokrasinin ve Anayasanın temel
şar'vi olan denetleme ve bağımsız organlarca
hakkında- karar verme yetkisini yine kendinde
toplayan idareler sistemi yaratan bir iktidar,
lı:;sap verme ve alma fonksiyonlarını kendi te­
kelinde toplayarak, dayandîğı hukukî neden­
leri yitirmiş ve hukuk dışına itilmiş fiilî bir ik­
tidar durumuna düşmüş demektir. Zira, kuv­
vetler ayrımının uygulandığı bir yerde, yürüt­
me ve yargı güçleri arasında, organik ve fonk­
siyonel bir keşmekeşden başka bir hukuk daya­
nağı bulmak imkânı yoktur. Bizim Anayasa­
mız ise, açık ve seçik olarak bu şekilde bir keş­
mekeşi yasaklamıştır. Kaldı ki, Anayasanın
böylesine hukuki ilişkileri zorlayarak, meşrulu­
ğunu yitirmiş bir iktidara karşı yapılan bir
devrim ortamında hazırlandığı düşünülürse, bir
adlî organın kararlarına karşı verilen önem ve
değer daha raöıatlıkla anlaşılabilir. Hukukta
ve hakta son söz mahkemenindir. Eğer, bu or­
gan dışında başka bir organ bu son sözün de
üstünde bir sos söylemeye kalkışırsa, o zaman
ya mahkeme hukukî niteliğini yitirir veya söz
İblünlüğü olan organ en yüksek mahkeme hü­
viyetini alır. Ve o zaman bu sözü söyleyen eğer
idare ise, idarenin mahkeme üzerinde yüksek
•:ir yargı organı hüviyetine büründüğü görü­
nür. Ama, bu hüviyet değiştirmek yasalar dı-
— 313 —
Download