T.B.M.M. B : 84 20 . 4 . 2000 O:1 çülür." İşte, Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, O'nun gösterdiği bu hedeften hareketle, ülkesinin ve mil­ letinin güvenliğinden direkt sorumlu bir kurum olmanın kendisine yüklediği ağır ve güç sorumlu­ luğun bilincinde olarak, Türkiye'nin jeopolitik önemini de dikkate alarak, Türk ordusunu, çağın ge­ reklerine uygun harp silah ve araçlarıyla donatabilmek için, milletinin de desteğini alarak, üstün bir gayret sarf etmektedir. Savaşta en güçlü silahın eğitilmiş, inançlı asker olduğunun, her zaman ve her yerde en temel kural olduğunu bilen komutanlarımız, her şeyden önce, ordumuza emir-komuta edecek olan subay ve komutanları yetiştirmek için, askerî okullara en yüksek derecede önem vermişler ve bugün de bunun semeresini almaktadırlar. Atatürk'ün "ben, size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum" diyerek, âdeta, harbin kaderini et­ kileyebilecek tarzda üstün yetenekli komutanların yetişmesi maksadıyla, bugün, askerî liseler ko­ lej statüsündedirler. Aynı zamanda, bugün, harp okullarımız da, dört yıl süreli temel bilimler, mü­ hendislik ve sosyal bilim alanlarından birinde lisans düzeyinde bilgi ve beceriye sahip, mezuniyet­ ten sonra da sınıf okullarında temel taktik ve teknik eğitim ve öğrenimini müteakip verilecek gö­ revleri yapabilecek, emrindeki personeli ve/veya birliği eğitebilecek ve yönetebilecek muvazzaf subay yetiştirebilen, bilimsel özerkliğe sahip yüksek öğretim kurumlarıdır. Bu kanun tasarısı hazırlanırken, tüm tanım ve kavramlar, 4.11.1981 tarih ve 2547 sayılı Yük­ seköğretim Kanunundaki temel esaslar kabul edilerek dizayn edilmiştir. Gerek bilimsel programlar ve gerekse üniversitelerin öğretim üyeleriyle, özlük hakları yönünden çelişki ve farklılıkları orta­ dan kaldırmak maksadıyla bu tarz bir entegrasyon sağlanmıştır. Yalnız, şu da bilinmelidir ki, 2547 sayılı YÖK Kanunu 1981 yılında, yani, ara dönemde kabul edilmiş bir kanun olması nedeniyle, bi­ limsel özerkliğe aykırı birçok yanlışı ve demokrasinin temel ve evrensel kurallarına aykırılıkları içermektedir. 1981 yılının o günkü koşullarında hazırlanan bugünkü YÖK Kanunu, bugün, maale­ sef, üniversitelerimizde özgürce bilim yapılmasını âdeta engeller mahiyettedir. Bunun sıkıntısını, en başta öğretim üyeleri ve öğrenciler çekmektedir. Böyle, özgürlüğün olmadığı ortamda da, bilim adamı yetişmez. Bilim ve teknoloji, ancak ve ancak, hür bir ortamda gelişir. Onun içindir ki, yıl­ lardan beri, uluslararası ödül alan bir bilim adamı çıkaramıyoruz. Yok mu?.. Var; ama, ancak, ken­ disini yurt dışına atarak, Avrupa'da ve Amerika Birleşik Devletlerindeki gerçek demokratik ortam­ lardaki üniversitelerde kendilerini ispatlayarak, dünya çapında ödüllere hak kazanmaktadırlar. Bunlardan birisi de, hepimizin gurur duyduğu, ünlü beyin cerrahımız Prof. Dr. Sayın Gazi Yaşargil'dir. Sayın milletvekilleri, demek istediğimiz, bu kanun tasarısının talihsizliği, 1981 yılında kabul edilmiş olan 2547 sayılı YÖK Kanunu gibi, üniversitelerimizde bilimsel özerkliği yok eden, üni­ versitelerin tüm iradelerinin iplerinin tek bir şahsa, yani Cumhurbaşkanına teslim edildiği, güdüm­ lü ve bürokratik yapılanmanın yer aldığı statükocu kurumlar yaratan böyle yanlış bir kanunun esas alınarak dizayn edilmiş olmasıdır. Kısacası, yanlış temelin üzerine yapılan binanın çürük olacağı gibi... Ama, biz, yine de, harp okullarımızın, yukarıda belirttiğim zorunluluklardan dolayı, böyle bir kanuna acilen ihtiyaç duyduğunun bilincindeyiz. Nitekim, Millî Savunma Komisyonumuzda, Sayın Bakanımızın ve tüm Komisyon üyelerimizin katkılarıyla, hem Anayasamıza hem de YÖK Yasasına aykırılık arz eden, tasarının 9 uncu maddesini düzelterek huzurlarınıza getirdik. Ayrıca, tasarının, bilimsel özerklikle çelişen 35 inci maddesinin ileride yaratabileceği prob­ lemler nedeniyle, bu madde üzerindeki değişiklik önergemizi de Yüce Heyetinizin takdirlerine arz ederek, bir yanlışı da şimdiden düzeltmiş olacağız. -458-