arıcının el kıtabı arıcının el kıtabı

advertisement
www.beeseurope.eu
ARICININ EL KITABI
BEEKEEPING EUROPEAN ENVIRONMENTAL SUSTAINABILITY
'BEES' PROJESİ
LdV 2010-1-TR1-LEO05-16698
ARICILIK EL KITABI
BEEKEEPING EUROPEAN ENVIRONMENTAL SUSTAINABILITY
'BEES' PROJESİ
LdV 2010-1-TR1-LEO05-16698
ARICILIK EL KITABI
YAZARLAR
Prof. Dr. Kemal ÇELİK, Dr. Baver COŞKUN, Dr. Halis KALMIŞ
Çanakkale Onsekiz Mart Universitesi, Türkiye
Prof. Dr. Ergün DEMİR
Balıkesir Universitesi, Türkiye
Cahit İLERİ, Süleyman BENEK
Çanakkale Arı Yetiştiricileri Birliği, Türkiye
Bas TIMMERS, Janne LÄNSIPURO
IFSAT, Holland
Prof. Dr. Imre MUCSI
Foundation of Knowledge, Hungary
Prof. Dr. Karel DECONINCK, Assoc. Prof. Dr. Sofie VERDYT
Kempen University, Belgium
Dr. Massimo CANALICCHIO, Dr. Walter AMOROSO,
Prof. Dr. Tziano GARDI
Cia Umbria, Italy
Maciek DYMACZ, Wioletta CZERANTIOWICZ
Lajcum, Poland
Bu proje T.C. Avrupa Birliği Bakanlığı, AB Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi
Başkanlığınca (Ulusal Ajans http://www.ua.gov.tr) yürütülen Hayatboyu Öğrenme ve
Gençlik Programları kapsamında ve Avrupa Komisyonu'ndan sağlanan hibeyle
gerçekleştirilmiştir. Ancak burada yer alan görüşlerden Ulusal Ajans veya Avrupa
Komisyonu sorumlu tutulamaz.
Önsöz
Arıların bitkisel üretimdeki etkinlikleri çok eskinden beri
bilinmektedir. Ancak, günümüzde dahi birçok insan arı denen
canlının dengeli bir eko-sistem için ne kadar önemli olduğunun
farkında değildir. Bilim insanlarına göre, arı popülasyonlarının
tükenmesi halinde, insanlık yalnızca dört yıl gibi kısa sayılabilecek bir süre içinde yok olacaktır. Albert Einstein “Arısız bir
yeryüzünde, insanlığın sadece dört yıl ömrü kalır, arıların yok
olması, bir süre sonra tozlaşmanın, bitki ve bitkisel beslenen
hayvanların ve insanların olmayacağı anlamına gelir” demiştir.
Ancak, arıların yok olmasının tarım ve bitkisel yaşam için potansiyel bir tahribat yaratma olasılığı bir gerçektir ve bu nedenle arıcılık projeleri çevrenin korunması, sürdürülebilirlik ve insanlık için önem taşımaktadır. Anadolu, dünyada arıcılığın en
eski ve en yaygın yapıldığı merkezlerden birisidir. Ülkemizin
coğrafik konumu, varsıl florası, farklı vejetasyon tipleri ve iklimsel özellikleri arıcılığın gelişerek sürdürülmesini sağlamıştır.
Ancak, bu coğrafyadakiler de dahil olmak üzere, Avrupa'da da
bu mesleğin mensupları birçok açıdan sıkıntılıdırlar. Öncelikle,
arıcılar ve bu mesleği seçecek olanlar için onaylı eğitim-öğretim olanakları ne yazık ki sınırlıdır. Arıcılar, üretimden pazarlamaya, hastalıklardan bürokrasiye kadar geniş bir yelpazede
çeşitli sorunlarla boğuşmakta ve çoğu zaman destek bulamamaktadırlar. Bu noktadan Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi önderliğinde, Balıkesir Üniversitesi, Çanakkale İli Arı Yetiştiricileri Birliği ve altı ülkeden bilim insanlarının katkılarıyla hazırlanan ARILAR projesiyle arıcılarımız ve Avrupalı arıcılar için bir
müfredat programı geliştirilmiştir. Proje, ayrıca arılarla ilgili
güncel sorunlara çözümler üretmeyi de amaçlamaktadır. Diğer
taraftan dünyaya kulak kabartarak, özellikle son yıllarda Amerika ve Avrupa kıtalarında arı popülasyonlarında % 80'e varan
azalmaların olduğuna ilişkin bildirimler dikkate alınmalı ve çev-
re örgütleri eylem planları yapmalıdır. Uzmanlar bu can sıkıcı
duruma “koloni çökme bozukluğu” veya CCD adını vermektedir. Benzer şekilde, Almanya'daki arı popülasyonunda da % 25,
hatta bazı bölgelerde % 80'e kadar azalmalar saptanmış, Polonya, İsviçre ve İspanya'da da benzer durumların yaşandığı
rapor edilmiştir. Bu tehlikeli gidişe değişik ülkelerden bilim çalışanları çözümler araştırmalıdır. Son yıllarda birçok ülkede aynı
anda yaşanan arı davranışlarındaki genel değişimler, normal
yaşam ilişkileri ve kayıplarla başa çıkmada yaşanan zorluklar,
arıcılıkta çanların çaldığına işaret etmektedir. Doğa, arılar olmadan tozlaşmayı başaramayacak ve tarım en eski ortaklarından birini kaybedebilecektir. Günümüze değin arılar, bölgesel ekonomilerde ve neredeyse tüm Avrupa ülkelerinin kırsal
kültüründe peyzaj yönetiminde ve doğanın korunmasından
önemli bir rol oynamıştır. Bu tür projeler eko-denge de sürdürülebilirliğe önemli katkı sağlayacaktır. Arıcılar uzak ve kırsal
bölgelerde sürdürülebilir tarımsal üretime önemli katkılar sağlamaktadırlar, sağlayacaklardır. ARILAR projesi, arıcılık eğitim
materyallerine özel bir atıfta bulunarak, organik ve sürdürülebilir tarıma dayalı bir Leonardo da Vinci tematik ağı olan
ENSA projesini geliştirme amacı taşıyan bir yenilik projesidir.
Projenin ana amacı, arıcılığa ilişkin kavramlar ve bunların tarımsal sürdürebilirlik göstergesi olarak sahip oldukları önem
hakkında güncel eğitim materyalleri hazırlamaktır. Biyolojik çeşitlilik bu yaklaşımla doğrudan bağlantılıdır. Bu kılavuzun hedef
kitlesi, çiftçi örgütleri, çevre örgütleri, tarım meslek okulları,
Ziraat ve Veterinerlik Fakülteleri, arıcı örgütleri, politika hazırlayıcılar, Avrupa'daki, ulusal ve yerel düzeydeki örgütlerdir.
Prof. Dr. Kemal ÇELİK
Proje Koordinatörü
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi,
Ağustos 2012
Çanakkale, Türkiye
İÇİNDEKİLER
Sayfalar
Önsöz
Bölüm I:
Arıların yaşam döngüsü ve arıların kovandaki yaşamları
Yazarlar: Bas Timmers, Janne Lansipuro
Bölüm II:
Arı ırkları ve arı ıslahı
Yazarlar: Massimo Canaccliho, Walter Amoroso,
Tziano Gardi, Bas Timmers, Imre Mucsi
Bölüm III:
Arılar ve çevresel sürdürebilirlik
Yazarlar: Bas Timmers, Janne Lansipuro
Bölüm IV: Arılarda yaz ve ilkbahar bakımı
Yazarlar: Ergün Demir, Kemal Çelik
Bölüm V:
Gezginci arıcılık ve arıların beslenmesi
Yazarlar: Kemal Çelik, Baver Coşkun
1
7
33
42
57
Bölüm VI:
Bal arılarında oğul verme ve yağmacılık
65
Yazarlar: Kemal Çelik, Ergün Demir, Bas Timmers,
Baver Coşkun
Bölüm VII:
Ana arı üretimi
75
Yazarlar: Kemal Çelik, Baver Coşkun, Bas Timmers
Bölüm VIII:
Arılarda sonbahar ve kış bakımı
Yazarlar: Ergün Demir, Kemal Çelik , Bas Timmers,
Baver Coşkun, Cahit İleri, Süleyman Benek
83
Bölüm IX:
Arı hastalıkları, sağaltımı ve organik bal üretimi önlemleri
Yazarlar: Massimo Canacchliho, Walter Amoroso,
Tziano Gardi, Imre Mucsi, Bas Timmers,
Karel Deconinck, Kemal Çelik, Baver Coşkun
Bölüm X:
Arıcılık ekipmanları ve güvenli çalışma
Yazarlar: Kemal Çelik, Bas Timmers, Cahit İleri,
Süleyman Benek
Bölüm XI:
Arı ürünleri, hasat ve arı terapisi
Yazarlar: Ergün Demir, Kemal Çelik, Bas Timmers
Bölüm XII:
Arı ürünlerindeki pestisit kalıntılarının insanlar ve
çevre üzerinde oluşturduğu riskler
Yazarlar: Ergün Demir, Kemal Çelik
Bölüm XIII:
Sürdürülebilir arıcılık için pazarlama ve maliyet yönetimi
Yazarlar: Maciek Dymacz, Halis Kalmış,
Wioletta Czerantowicz
Bölüm XIV:
Arı yetiştiriciliğinde en iyi uygulamalar
Yazarlar: Bas Timmers, Prof. Dr. Imre Mucsi, Kemal Çelik,
Massimo Canacchliho, Walter Amoroso, Tziano Gardi
Bölüm XV:
İyi arıcılık ve biyogüvenlik kılavuzu
Yazarlar: Karel Deconinck, Maciek Dymacz,
Wioletta Czerantowicz, Sofie Verdyt
KAYNAKLAR
101
172
195
223
235
265
287
355
Bölüm I:141
ARILARIN YAŞAM DÖNGÜSÜ VE KOVAN
YAŞAMLARI
1. Bal arısı ailesi
Bal arıları da karıncalar, termitler ve bazı yaban arıları
gibi sosyal böceklerdir. Karıncaların ve yaban arılarının
aksine vejetaryendırlar; proteini polenden, karbonhidratı ise
nektardan yaptıkları baldan sağlarlar. Arılar sosyal böcekler
olup gruplar halinde yaşarlar, yiyecek arama görevlerinde ve
yavruların bakımında işbirliği yaparlar ve farklı türlere veya
çeşitlere sahiptirler. Bir kolonide bulunan arıların çoğu işçi
arılardır. Erkeklerinin işlevleri yalnızca kraliçe arıyla
çiftleşmektir ve kolonide genellikle tek bir kraliçe arı bulunur.
Şekil 1. Arı ailesi ve bir işçi arının genel anatomisi.
İşçi Arılar
Üreme yeteneği gelişmemiş dişi arılardır ve kolonideki
bütün işleri yaparlar. Bir kolonide 2.000 ile 60.000 işçi arı
bulunur ve işçiler cinsel açıdan gelişmemiş dişi arılardır.
1
Koloninin nüfusu kraliçenin yumurtlama becerisi, kovan alanı
ve besin miktarı gibi birçok faktöre bağlıdır. İş yüklerinden
ötürü bu arılara işçi arı adı verilir. İşçi arılar koloni için
yiyecek ve su toplar, bal mumundan petekler oluşturur,
koloninin düzenini sağlar, kovan içi sıcaklığını korur kovanı
saldırganlara karşı savunurlar. Bu arılar bazı koşullar altında
yumurtlayabilirler ancak çiftleşmedikleri için yumurtalardan
yalnızca erkek arılar oluşur.
Şekil 2. İşçi Arılar
Şekil 3. Erkek Arılar
Erkek Arılar
Bir kolonide ilkbahar ve yaz aylarında ortalama 500
civarında erkek arı olabilir. Erkek arılar kovandan uçar ve
havada diğer kolonilerin kraliçe arılarıyla çiftleşirler. Erkek
arıların genel olarak iki yapısal özelliği göze çarpar. Kafaları
büyük, gözleri ise kafalarına göre çok daha büyüktür.
Vücudun arka kısmı daha yuvarlaktır (iğneleri yoktur ve
sokamazlar) Genellikle değersiz olarak kabul görülmelerine
karşın, böyle değildir, generasyonların sürekliliğinde
vazgeçilmezdirler. Bir kolonide bulunabilecek erkek arı
sayısını işçi arılar belirlerler. Güçlü ve sağlıklı bir kolonide
300 veya daha fazla erkek arı bulunabilir. Kış ayları
yaklaşınca işçi arılar, erkek arıları kovandan uzaklaştırarak,
besinlerini korurlar.
2
Kraliçe Arı (Ana Arı)
Kraliçe arı, olgun dişi arı olup, yaşamı boyunca
binlerce yumurta yumurtlar. İyi bir kraliçe arı, günde 2000’nin
üzerinde yumurta yumurtlayabilir. Kraliçe arı koloni içinde en
uzun yaşam süresine sahip olup beş yıl kadar yaşayabilir.
Kovanda bulunan diğer arılardan daha büyük, ince ve daha
uzundur. Ana arının iğnesi vardır; ancak bunu diğer kraliçe
arıları öldürmek için kullanır. Bir kraliçe arı öldüğünde veya
kaybolduğunda, işçi arılar birkaç genç işçi arı larvası seçer
ve onları “arı sütü” denilen özel bir sıvıyla beslerler. Bu özel
larvalar zamanı geldiğinde kraliçe arılara dönüşürler. Bu
nedenle işçi arılarla kraliçe arılar arasındaki bir diğer fark,
larva diyetinin kalitesidir. Genellikle her kolonide tek bir
kraliçe arı bulunmaktadır. Kraliçe arı, ayrıca diğer arıların
davranışlarını düzenleyen “feromon” isimli kimyasallar
üreterek koloniyi kontrol eder. Kraliçe arı, işçi arılar
tarafından kurulan altıgen bal mumu gözlerine yumurtlar.
Genç bal arıları “yavru” üretimini dört aşamada
gerçekleştirirler. Bunlar: yumurta, larva, pasif pupa ve
genç erişkinlerdir.
Şekil 4. Arı ailesi ve göğsünde belirleyici işaret bulunan
kraliçe arı
3
Fotoğraf 5. Larvalar ve yumurtalar
Şekil 6. Bal arılarının yaşam döngüsü
Fotoğraf 7. Arı pupası
Fotoğraf 8. Larva ve arı sütü içeren
kraliçe arı gözleri
4
Çizelge 1. Bal arılarının ortalama büyüme döngüsü (gün)
Aşama
Kraliçe Arı
İşçi Arı
Erkek Arı
3
3
3
5½
6
6½
Daha sonra göz sırlanır
8
8
10
Daha sonra pupa olur
10
11
14
Pupa
7½
12
14½
Daha sonra erişkin olur
15
20
22½
Yumurtadan çıkar
16
21
24
Yumurta
Larva
Yumurtadan yeni çıkan işçi arılar neredeyse hemen
çalışmaya başlar ve yaşlandıkça aşağıdaki görevleri, yine
aşağıdaki sırada gerçekleştirirler: Gözleri temizleme,
kanatları ile hava sirkülasyonu sağlama, larvaları besleme,
uçuş pratiği yapma, tarlacı arılardan polen ve nektar alma,
kovan girişini koruma ve yiyecek toplama. Sosyal yaban arısı
ve bombus arısı kolonilerinin aksine, bal arısı kolonileri uzun
yıllar yaşar. Bu nedenle bir arı kolonisindeki faaliyetlerin
çoğunun amacı bir sonraki yıla sağ çıkabilmektir. Arılar kış
aylarında salkım şeklinde kümelenir. Kraliçe arı ocak ayında
kuluçkanın merkezinde yumurtlamaya başlar. Saklanan balın
ve polenin bu larvaları beslemek için kullanılması nedeniyle,
kış ayı sonunda yavru üretimi başladığında ve henüz nektar
veya polen üretimi başlamamışken koloni stokları büyük
ölçüde azalır. İlkbaharda “nektar akışı” başladığında arı
varlığı hızlı bir şekilde artar. Nisan ve Mayıs aylarında birçok
kolonideki arı sayısı çok fazladır ve bu kalabalık koloniler
gruplara ayrılabilir. Diğer taraftan “oğul verme” adı verilen
bir süreç ile yeni koloniler de kurabilir. Kalabalık bir koloni,
birden fazla ve kardeş kraliçe arıları besler. Kraliçe arı daha
sonra işçi arıların yaklaşık % 60’ını yanına alarak koloniden
uzağa uçar ve ağaç dalı gibi bir nesnenin çevresinde
kümelenirler. Öncü arılar ise genellikle boş bir ağaç veya
duvar gibi daha uzun süreli bir kuluçka alanı ararlar. Oğul 24
5
saat içinde yeni kuluçkaya yerleşir. Orijinal kovan, kardeş
olan diğer kraliçe arılardan birine kalır. Oğul verme
mevsiminden sonra arılar kış için bal ve polen depolamaya
odaklanır ve yazın sonuna doğru bir kolonide bal, polen ve
polen karışımından oluşan yalıtım katmanlarının altında
temel bir yavru yapısına sahip olur. Arılar ağustos ayında
kuluçkanın sol yarısına odaklanır ve kış boyunca yavaşça
yukarı doğru ilerler ve bal ile polenle beslenirler.
6
Bölüm II:
ARI IRKLARI VE ARI ISLAHI
1. Vahşi arılar
Bal arıları (Apis mellifera), Avrupa, Afrika, Asya’ya
doğru ve genelde doğu yönünde yaygın olarak görülürler.
Dünyanın başka yerlerinde ilgili benzer türler vardır. Bal
arıları doğal olarak kırsal alanlarda daha yoğundurlar ve
genellikle ağaç veya binalardaki oyuklarda yaşarlar. Ağaç
dallarının alt kısımlarında petekler, oyuk alanlara yan yana
ve dikey tabakalar şeklinde asılarak yaşam alanları
oluşturulur. Bu durum, birçok tür de gözlemlenebilir. Bunların
en dikkat çekeni bombus arıları olup bombuslar da bal arıları
gibi sosyal arılardır. Bombuslar hergeçen gün artan ancak,
sınırlı bir ticari öneme sahiptirler, yeterli miktar ve kalitede
bal yapamazlar.
Fotoğraf 1. Vahşi arılar
Fotoğraf 2. Yabandaki bir
bombus arısı.
2. Avrupa bal arısı ırkları (Apis mellifera)
Aşağıda yer alan haritada gösterilen farklı iklim ve
coğrafik bölgelerde Avrupa bal arısının alt çeşitleri
bulunmaktadır.
7
Şekil 1. Avrupa bal arısı ırklarının haritası
İtalyan Arısı (Apis mellifera ligustica)
İtalyan arısı yaygın olarak yetiştiriciliği yapılan alt
türlerdendir. Çok narin olan bu ırk, oğul vermeye pek eğilimli
değildir ve bol miktarda bal üretir. Sıkı çalışan işçiler ve çok
verimli üreticiler olan İtalyan arılarında renk açıktır ve
çoğunlukla da deri rengindedir. Bazıları altın renginde olan
bu ırkın kraliçeleri de, kahverengiden turuncuya kadar
değişik bir renk yelpazesine sahiptir bu nedenle kovanda
nispeten daha kolay fark edilirler. Genel olarak İtalyan
arılarında istenmeyen özellikler sınırlıdır ve bu ırkın kolonileri
kış boyunca daha büyük kitlelere bakmaya eğilimlidir. Bu
yüzden diğer alt türlere göre daha fazla kış stokuna (besin)
gereksinim duyarlar. İtalyan arıları (Apis mellifera alt tür
ligustica) büyük kuluçkalıklar ve büyük koloniler oluştururlar.
Fotoğraf 3. İtalyan arısı
8
Fotoğraf 4. Kafkas arısı
Fotoğraf 5. Karniyol arısı
Kafkas Arısı (Apis mellifera caucasica)
Dünyanın en popüler ikinci arı ırkıdır ve gen merkezi
Ardahan, Çıldır, Hanak yöreleridir. Bu alt tür de, narin ve
oldukça çalışkan olarak kabul edilir. Kafkas arısı yüksek
yoğunluklarda arı reçinesi (propolis) üretimi gerçekleştirir ve
bazı durumlarda kovan girişinde propolis duvarları inşa
ederek, boyutlarını da istedikleri gibi değiştirebilirler. Güçlü
bir kovan oluşturan bu ırkta oğul verme eğilimi pek yüksek
değildir. Orta grilikte, bazen de grimsi renkli büyük bir bal
arısı çeşidi olan Kafkas ırkı, dağ grisi renktedir. Kafkas
arılarının (Apis mellifera alt tür caucasia) genellikle siyah
renkli olan kraliçeleri vardır. Bazılarının karnının yan ve alt
kısmı sarı, ya da kırmızı renklidir. İşçi arıların rengi yaşlarına
bağlı olarak gri ile siyah arasında değişiklik göstermektedir.
Genç işçi arıların üzerindeki gümüş-gri şeritler, yaş ile birlikte
yavaş yavaş yok olarak, alttaki koyu rengi ortaya çıkan
yoğun tüy şeritlerle kaplıdır. Kafkas arıları güçlü koloniler
oluşturur ve uysal yapıdadırlar. Kümeler halinde kışı
geçirerek, bahar başlangıcında çok hızlı üreme gösterirler.
İtalyan arılarından biraz daha yağmacı olduklarına ilişkin
araştırma bulguları mevcuttur, propolisi kullanma açısından
üstünlükleri olan Kafkas arıları, soğuk koşullarda daha iyi
çalışırlar.
Kafkas arısının (Apis mellifera Caucasica) ana yurdu
Kafkasların dağlık bölgesidir. Kafkasların alçak ovalarında
9
sarı abdomen halkalı olan Apis mellifera, değişik lokal
formları barındırmakla birlikte,” Kafkas Arısı” denildiğinde,
“dağ arısı” da denilen yüksek rakımlı bölgelerin uzun ve karlı
kışına uyum sağlamış siyah renkli arılar anlaşılmalıdır.
Dış Görünüşü: (Morfolojik Özellikleri)
Diğer arılardan daha iridirler. Gözden çıkan isçi arıların
ağırlıkları 70 - 80 mg.dır. Gövdeyi saran kitin tabaka esmer
renktedir. Geçit formlarının ilk abdomen halkasındaki iki adet
kahverengi leke bulunur.
Dağlık yörelerde yetiştirilen kafkaslarının tüm abdomen
halkaları siyahtır. Kıllarda gri renk baskındır. Erkeklerin
göğüsleri siyahtır. Arı ırkları içinde en uzun hortumu olanı
yine kafkas ırkı arılardır. Uzun hortumları sayesinde derin
tüplü çiçeklerden de nektar toplayabilirler ve hortum
uzunlukları 6.6 - 7.25 mm olup ortalama 7.09 mm cubital
indeks 2.16 ile normaldir.
Koloni Davranışları: (Fizyolojik Özellikleri)
İyi bir yavru yetiştiricisi olan kafkaslar, kuvvetli koloniler
teşkil ederler ve kıştan zayıf çıkarak, ilkbahar basında gelişmeye çok erken başlar ve gelişmeleri düzenli seyreder. Bu
süreçte, ana arı bir günde 1100 - 1500 yumurta yumurtlayabilir. Petek üzerinde sessizdirler ve kontrol için çerçeveler
kovandan çıkarıldığında dahi, çalışmalarına büyük bir istekle
devam ederler. Kafkaslar uysal olup genelde hırçın ve sokucu değildirler. Çok düzgün petek gözleri yapar ve sırlarlar.
Göz sırları koyu renklidir. Propolisi taşıma ve kullanma konusunda ustadırlar. Balı ilk önce kuluçkalığa, sonra da ballığa
depolayan bu ırk arıları güçlü bir yiyecek toplama yeteneğine
de sahiptirler. Fazla bal yapan Kafkas arısı, bunu yavru gözlerine yakın depolarken, yeni yiyecek kaynağı arayıp bulmada da çok başarılıdırlar. Zengin nektar kaynaklarını çok iyi
değerlendiren bu ırk, ayrıca nektar ve polen kaynaklarından
da en ekonomik şekilde faydalanırlar. Yağmacılık eğilimleri
diğer bazı türlere göre daha yüksek olan kafkasların oğul
10
verme eğilimleri zayıftır. Araştırmalar normal koşullardaki kolonilerin % 13 ünün oğula eğilimli olduğunu göstermektedir.
Doğal yaşam alanlarında ağır ve uzun kış koşullarına uyum
yeteneği gayet iyidir. Sonbahar da küçük bir delik hariç, uçuş
deliğinin diğer kısımlarını propolis perdesi ile kapatırlar ve
yiyecek depolarını çok iyi koruyarak, tutumlu kullanırlar.
Belirtilen bu özellikleri ile “dağ arısı” olarakta
adlandırılan kafkas arıları, kışı soğuk ve karlı olan
iklimlerde bilinen en başarılı iki önemli arı ırkından
birisidir. Kafkas arısı, ABD’nin kuzey eyaletlerinde, Kanada,
Orta ve Kuzey Avrupa, Rusya, Çin, Mançurya, Moğolistan,
Orta Asya Cumhuriyetlerinde ve soğuk iklime sahip diğer
bazı ülkelerde başarı ile kullanılan en önemli arı ırkıdır.
Karniyola arısı (Apis mellifera carnica)
Aşırı sakin olmalarından dolayı arıcılar için en popüler
arılardır. Karniyola arısının anavatanı Slovenya’dır. Ancak,
günümüzde bütün kıtalara yayılmış durumdadır. Karniyol ırkı,
İtalyan arısından sonra yeryüzünde en yaygın rastlanan
ikinci arı ırkıdır. Slovenya başta olmak üzere Hırvatistan,
Avusturya, Bosna Hersek ve Sırbistan’da yaygın olarak
bulunan bu ırk iyi özellikleri, verimliliği ve sakinliği nedeni ile
dünyanın değişik bölgelerine götürülmüştür.
Görünüş Özellikleri
11
Koyu renkli, kısa ve sık bir kıl örtüsüne sahip olan
Karniyola ırkı, gri renkli arılar olup abdomenin 2. ve 3.
segmentleri üzerinde kahverengi benekler veya bazen de
kahverengi bantlar bulundurabilirler. Erkek arıların tüyleri gri,
grimsi kahverengi arasındadır. İşçi arılar gri ve siyah çizgili
görünürken, ana arılar da daha çok gri ve kahverengi bantlar
hâkimdir.
Karniyola ırkının davranış özellikleri
Arı ırkları içerisinde en uysal olanı olup yavru üretim
yeteneği çok iyidir. İlkbaharda 16-22 bin arıya sahip bir
koloni, %450’lik bir artışla, haziran ayında yaklaşık 80 binlik
bir arı varlığına ulaşabilir. Karniyolada ilkbahar gelişimi iyi ve
hızlıdır. Kışlama yeteneği çok iyi olan bu ırkta, kışa nispeten
daha küçük bir popülasyonla girilir ve daha az bal tüketilir.
Örneğin aynı koşullarda İtalyan arısının 16-22 kg/koloni bal
tüketerek kışladığı ortamlarda, karniyola arısı 5-9 kg/koloni
bal ile kışlayabilmektedir. Karniyol arısının en uygun kışlama
sıcaklığı, –5 ile +5C arasıdır. Çok çalışkan bir arı olup
yağmacılık eğilimi oldukça azdır. Ancak oğul verme eğilimi
yüksek olan bu ırkın oryantasyon yeteneği oldukça iyi
gelişmiştir. Propolis toplama eğilimleri az olan karniyola
arılarında önemli bir özellik olarak, yavru çürüklüğü
hastalığına ve nosemaya karşı dayanıklılık göze çarpar.
Çevre koşullarındaki değişikliklere karşı adaptasyon yeteneği
yüksek olan bu ırkın özellikle kışı sert ve uzun geçen Avrupa
ülkelerinde en çok tutulan arı ırkı olması hiç te şaşırtıcı
değildir. Karniyola arılarının diğer ırklarla melezlerinden
oldukça verimli uysal ve kuvvetli koloniler elde edilmektedir.
Bu ırkın rengi oldukça koyu olmaya eğilimlidir (Foto 5). oğul
verme eğilimleri son derece zayıftırlar. Karniyolalarda
kolonilerin kış aylarında küçük ailelere ayrıldığı ve baharda
çok hızlı bir şekilde arı varlığını artırdığı bilinmektedir.
12
Çizelge 1. BEES projesi katılımcı ülkelerinde Apis mellifera’nın bulunan alt türleri
13
3. Diğer arı ırkları
Arılar genellikle koloniler halinde yaşarlar ve bal üretimi
için beslenirler. Diğer bazı arı türleri bunun aksine koloniler
halinde değil, tek başına yaşamayı yeğlerler.
Fotoğraf 6. Apis dorsata
Fotoğraf 7. Apis Andrena sp.
Fotoğraf 8. Guguk arılar
Fotoğraf 9. Stelis-breviuscula
Fotoğraf 10. Nomada imbricata
14
Fotoğraf 11. Altın Sarısı
Kuzey bombus arısı.
(Bambus fervidus)
Fotoğraf 12. Meliponula ferrugine Fotoğraf 13. Mavi şeritli
arılar (Amegilla cingulata)
Fotoğraf 14. Odun arısı (erkek) Fotoğraf 15.Toprak kazıcı arı
(Synhalonia sp.)
Fotoğraf 16. Üç Renkli Bombus Arısı Fotoğraf 16. Dev Katil
Arı (Bambus ternarius)
15
Fotoğraf 17. Dev reçine arısı
Fotoğraf 19. Mavi Orchard
Mason Arısı
Fotoğraf: 18 Değişik bir tür
Fotoğraf 20. Yaprak kesen arı
(Megachile sp.)
Osmia lignaria
Son yıllarda Türkiye’de ve İran’da izlenen arı
türlerinden Osmia avosetta, yuva yapma konusunda ilginç
yaklaşımlar sergiler. Bu tür, iki katman taç yaprağını sandviç
gibi üst üste sıkıştırarak çamurla birlikte yuvasını kaplar.
Ardından yuvayı polenle karışık nektar ile doldurur ve çamur
dolgu ile her yeri kapatır.
Fotoğraf 21. Yalnız yaşayan arı (Osmia avosetta)
16
Mason arıları
Bal arıları Avrupa coğrafyasının yerli ırklarından iken,
Mason arıları hem Avrupa’nın hem de Kuzey Amerika’nın
yerli ırklarındandır. Mason arıları, ahşap ve diğer nesnelerdeki küçük deliklerde yaşar. Kovan içerisinde ve birlikte yaşamayı benimsemezler. Bitkilerde tozlaşmayı bal arılarından
30 kat daha fazla yapan, kovana gereksinimi olmayan, küçük
ağaç deliklerinde localar kurarak yaşayan, küçük, saldırgan
olmadığı için insan, çocuk ve ev hayvanlarına zarar vermeyen bir arı çeşidi olarak önemsenirler. Dişi masonlar yuva
olmaya uygun bir deliğin arkasına çamurdan dolgular ekleyerek yuvasını oluşturur. Bu yuvada polen ve nektar yükü
toplar ve deliğe yumurta bırakır. Ardından oyuğu kapatarak
başka bir yumurta bırakır. Dişi Orchard Mason arısı bir ay
boyunca her gün bir ya da iki yumurta bırakır. Deliğe
yumurta yerleştirmeyi bitirdiğinde, girişe çamurdan kalın bir
kapı ekler ve yumurtaları başka bir deliğe koymaya başlar.
Dişi arı yak-laşık bir ay yaşar ve on günden sonra yavru
arılar ortaya çı-karak, polen ve nektar stoklarını tüketir ve
delikten dışarıya çıkarlar. Tünelde sırada ilk oldukları için
önce erkekler, ardın-dan dişiler delikten çıkarlar. Mason
arıları, ticari kuluç-kalıklarda, ya da ağaçlardaki doğal
deliklerde yuva yaparlar.
Fotoğraf 22. Mason arıları
17
4. Arı yetiştiriciliği
Kolonilerin karakteristik özellikleri
Her bir bal arısının alt türünün (ırk), doğal olarak uyum
sağladığı bölgenin iklimine ve florasına adapte olmaya has
bazı nitelikleri vardır. Bir arı ırkının bulunduğu ortama uyum
sağlamasında aşağıdaki hususlar öenmlidir.
1) Arı çiçeklenme başlangıcını hissedebilmeli, yavru
yetiştirmede,
verim
özelliklerinde
mevsimsel
koşullara göre de etkin olabilmeli.
2) Polen ve nektar toplayabilme becerisi yanında bal
peteği üretebilme becerisi yüksek olmalıdır.
3) Çok fazla sayıda kraliçe gözü üretebilmeli ve oğul
verme yatkınlığının az olması (oğul verme kolonileri
verimsizleştirir ve yıllık üretimi tehlikeye sokar)
gerekir.
4) Uysal olmalı,
olmamalı.
saldırganlık
eğilimleri
yüksek
5) Kıtlık dönemlerinde dahi yağmalama eğilimleri
göstermemelidir.
6) Hasta larva ya da uygun olmayan kromozom
sayısını belirleme konusunda iyi bir içgüdüye sahip
olmalı ve uygun olmayan larvaları yavru gözlerinden
atma becerisine sahip olmalıdır.
Melezleşme ve bağlantılı sorunlar:
Bal arılarında oldukça geniş bir varyasyon
bulunmaktadır. Bu nedenle çeşitli ırklarda veya hatlarda
morfolojik ve davranış özellikleriyle ilgili farklılıklar
bulunmaktadır. Bal arılarında ekonomik önemi bulunan bir
çok karakteri aynı hatta toplamak, ancak ıslah yoluyla
olasıdır. Bu konu üzerinde çalışan araştırmacı ve ıslahçılar
için bu alan araştırmalar açısından oldukça bakir bir alandır.
Ekonomik değeri olan ve yetiştirilmesi arzulanan genotipler
18
yöresel koşullara uyum gösterebilen iyi huylu, hastalık ve
zararlılara karşı dayanıklı ve yüksek verim veren arı
hatlarının geliştirilmesi yönünde yapılmalıdır. Günümüzde
bölge koşullarına uyum gösteren arı ırk veya tiplerinin
geliştirilmesi, ekolojik yönden son derece uygun ülkemizin
arıcılık potansiyeline yeni boyutlar kazandırabilir. Genetik
açıdan saf olarak yetiştirildiği takdirde her bir alt tür, kendi
ırkının özelliklerini sonuna kadar gösterme yeteneğine
sahiptir. Bu yüzden arı yetiştiricisi, arzu edilen genotipi
oluşturmak, ya da en azından istenmeyen bazı özellikleri en
aza indirmek için daha kolay müdahale edebilir (genetik ıslah
aracılığıyla, dengeli gelişim, oğul verme eğilimi, agresiflik,
bazı yavru hastalıklarına dayanıklılık kontrol edilebilir).
Kraliçelerin döllenmesi ve melezleşme sorunu:
Bal arıları, biyolojileri gereği uçarken çiftleştikleri için
çok kolayca melezlenebilmektedir. Doğal döllemede erkek
arılar ana arının salgıladığı feremonları 12-18 km mesafeden
algılayarak ana arıları bulur ve uçarken döllerler. Melezlenme herhangi bir yörede bir veya birkaç ana arının başka
ırktan erkek arılarla döllenmesi ile başlar ve arıların döllenme
biyolojileri nedeniyle zamanla tüm yöre arıları melezlenir. Arı
biyolojisinin bu özelliğinden dolayı melezlenme çok hızlı bir
şekilde ve hemen hemen tüm kolonilerde olur. Herhangi bir
havzada birkaç koloni melezlenmiş ise o havzada melezlenmeyi durdurmak genelde mümkün olmaz. Saf ırk ve lokal
ekotipler melezlendiğinde özelliklerini kaybetmekte ve melez
nesillerden bir daha saf nesiller üretilememektedir. Ülkemizde gezginci arıcılığın çok yoğun olarak yapılması nedeni
ile melezlenme çok ileri boyutlara ulaşmış, bazı lokal ırklar
ve ekotipler kaybolmuştur. Bu durumun sonucunda, ileri kuşaklarda (generasyon) verimsiz ve göreceli verimsiz melezler
ortaya çıkmıştır.
Gezginci arıcılık yüzünden Türkiye’deki arı ırklarını
büyük bölümü genetik kirlenmeye uğramıştır. Genetik kirlenmeyi önlemenin yolu, mevcut ırkların saflarını elde etmek,
koruma altına almak ve bunların ana arılarını üreterek
19
arıcıların hizmetine sunmaktır. Kraliçe arıların tüm alt türleri
birden fazla çiftleşme ile (8-10 erkek arı) uçarken döllenirler.
Erkek arılar kovanlarından millerce uzağa seyahat ederken
(15 milden fazla); kraliçelerin bıraktıkları feremonlar onları
çeker. Her bir alt türün ayrıca çiftleşme ile ilgili özel ihtiyaçları
vardır: Yerden yükseklik, sıcaklık ve gün boyunca farklı
zamanlar (kuşluk, öğlen saatleri, akşama doğru). Genetik
mutasyonlar varyasyonları artırarak, ıslaha ışık tutar, bunun
için ırkların erkekleri yetişkin ve cinsel açıdan olgun
olmalıdır. Kraliçelerin periyodik olarak oğul verdiği
çiftleşmeye elverişli dönemlerde sıcaklık, rüzgar ve rakım
gibi özel koşulları optimize edebilmek için uzun süre
uçabildikleri bilinmektedir. Bu yüzden her bir alt tür iklim
koşullarına ve günün farklı saatlerine ihtiyaç duysa bile, çoğu
için bu ayrım ve sıcaklık seviyelerinin kısmen örtüştüğü bir
zamanda meydana gelir.
Yapay tohumlama:
Arı ıslahında, çiftleşmelerin denetim altına alınması
ancak yapay tohumlamayla olasıdır. Bal arılarında analar
açık havada uçarak çiftleştiklerinden doğal koşulların tüm
olumsuz etkilerinden yapay tohumlamayla korunma
sağlanarak, yüksek yetenekli anaların elden çıkması
önlenmiş olur. Ayrıca yapay tohumlamayla mevcut ırklar ve
ekotipler arasında melezleme yoluyla yeni, verimli, hastalık
ve zararlılara karşı dayanıklı hatlar elde edilebilir. Yapay
tohumlama tekniğinin uygulanması için bu konuda uzman
personele ihtiyaç vardır. Deneyimli bir uzmandan tekniği
öğrenmek ve pratik çalışmalarla bu tekniği ilerletip başarı
sağlamak mümkündür. Yapay tohumlamada dikkat edilecek
en önemli husus hijyenik ortamın sağlanması ve bunların
sürekliliğidir. Tohumlama yapan kişinin yapay tohumlama
cihazının tüm parçalarına hakimiyeti, tohumlama yapılan
yerin temizliği vediğer ilgili ortamların hijyenik olması bir
zorunluluktur. Olası bir mikroorganizma bulaşması; ana
arının hastalanmasına ve ölmesine neden olur. Yapay
20
tohumlama sırasında ana arının enfeksiyona yakalanması
genellikle şu nedenlerden kaynaklanır:
1- Semen toplama sırasında enjektör ucunun erkek arı
dışkısı ile temas etmesi.
2- Tohumlama
boşaltması.
sırasında
ana
arının
dışkısını
3- Steril olmayan alet ve ekipmanın kullanılması.
4- Şırınga ucu, dorsal ve ventral kancalar ile fizyolojik
sıvının kontaminasyonu.
Yapay tohumlama işleminden sonra önce eller sonra
enjektör ucu, ana arı tüpü, dorsal ve ventral kancaların
yıkanıp temizlenmesi gerekmektedir. Yapay tohumlamada
diğer önemli bir husus, tohumlama bittikten sonra kafese
alınarak kovana geri verilen ana arının sperminin
spermatekasına 24 saat içinde tümüyle geçişini sağlamak
için, ananın kısa sürede serbest bırakılarak işçi arılarla
temasının sağlanması gerekmektedir.
Kolonilerde genetik hastalıklara karşı önlemler ve
Seleksiyon
Çiftlik hayvanlarının ıslahında olduğu gibi arıların ıslahı
da ancak seleksiyonla mümkündür. Seleksiyon;gelecek
nesillerin ebeveynlerini belirlemektir. Seleksiyon ıslah
populasyonu olarak adlandırılan birçok arı kolonisi ile başlar.
İlk önce istenen özellikler tesbit edilir. Bu özellikler; yüksek
bal verimi, hızlı ilkbahar gelişimi, tutumlu ve güçlü kışlama
kabiliyeti, hastalıklara dayanıklılık, iyi huyluluk gibi genellikle
verimlilik ile ilgili olanlardır. Bunların yanı sıra morfolojik
karakterlere de bakılır. Fakat bu dışsal işaretler, ikincil ve
daha zayıf seçim kriterler olup, seleksiyon morfolojik
özelliklere göre yapılmamalıdır. Arzu edilen verim ve
özellikler bakımından, aynı koşullarda diğerlerinden daha
üstün olan kolonilerin ana arıları damızlık olarak seçilir,
diğerleri seleksiyon dışı bırakılır. Böylece verim yükselir ve
modern arıcılık işletmelerinin ihtiyacı olan arılar üretilir. Arı
21
ıslahçısı için önemli olan, koloninin kısa süreli verimleri değil,
gelecek kuşaklara aktarılabilen genetik özelliklerdir. Bir
kolonide tesbit edilen ortalamadan yüksek verim, gelecek
kuşaklara aynen aktarılmalı ve mümkünse yükseltilmelidir.
Genetik ıslahta sürekli ve kalıcı bir başarı için birkaç
generasyon (kuşak) denenmiş, yörenin koşullarına uygun ve
kalıtsal özelliği kanıtlanmış koloniler seçilmelidir.
Yerel arılar yetiştirmek ve bunları korumak isteyen her
arıcı, kendi arılıklarında uygulanacak bir genetik seleksiyon
programı oluşturmalıdır. Bu programda aynı yaşta kraliçelere
ve tercihen kraliçe kız kardeşlere sahip çok sayıda koloninin
iki yılda bir değerlendirmelerden geçirilmesi ve değişimleri
göz ardı edilmemelidir.. Kraliçe olmak üzere ayrılan larvalardan örnek almaya başlamadan önce, arı yetiştiricisinin en iyi
kolonilerde erkek arıların çiftleşebilmek için yetişkin ve cinsel
açıdan erişkin olduğunu bilmesi gerekir. Döllenecek her bir
kraliçe için yeterince izole edilmiş (diğer arı kovanlarından en
az 5 km mesafede) dölleme istasyonları ve seçilmiş ve cinsel
açıdan erişkin en az 40-50 arıya sahip olmaları gerekir. Eğer
izole edilmiş dölleme istasyonu yoksa, her bir kraliçenin
döllenmesi için aynı yerel alt türden 150-200 erkek arının
mevcut olması gereklidir. Bu itibarla değerlendirildiğinde,
erkek arıları elinize alıp cinsel organlarını dışa doğru
döndürdüğünüzde, iyi bir vücut yapıları olmalı ve karınlarının
bitiş yerleri kıl ile iyice kaplanmış bulunmalıdır. Erkek arının
sperm içeriği iyi olmalı ve çiftleşebilmek için uzun süre
uçabilmeleri
gerekmektedir
(erkek
arılar
genellikle
yaşamlarının ilk 20 gününden sonra cinsel olgunluğa
ulaşırlar). Çiftleşme esnasında, döllemede kullanılan her bir
erkek, genlerini hemen hemen aynı ölçüde kraliçe arılara
aktararak, koloni içerisinde ve gelecekteki kraliçelerin daha
iyi genetik yapıya sahip olmasına neden olur.
Irk değerlendirilmesi:
Kolonileri değerlendirirken istenmeyen özelliklerin
artmadığından emin olmak için, arılığın en iyi kolonileri
22
olarak bilinen kolonilerinin her birinden yeterli sayıda işçi arı
(60-80 orta yaşlı işçi arı) uzman ve akredite laboratuarlarda
biyometrik veya mümkünse moleküler analize tabi tutulması
gerekir. Kraliçe anne ve babaların elde edileceği kolonileri,
doğru şekilde değerlendirdikten sonra en az 2 yıllık gözlem
gerekir ve bu süre zarfından sonra hangi kolonilerin anne
koloni, hangilerinin baba koloni olmak üzere ayrılacağına
karar verilebilir.
En iyi kolonilerin değerlendirilmesi için gereken
süre:
Belirlenen 2 yıllık gözlem boyunca, her bir kraliçe için
aşağıdaki parametrelerin hesaplanması gerekecektir (1’den
5’e kadar puan verilerek): Bahar başlangıcı, oğul verme
yatkınlığı, peteğe bağlılık, kuluçkanın canlılığı ve bal miktarı
(kg) gibi.
- Bahar başlangıcı: Bu çok erken olmamalıdır. Ancak,
arı yetiştiricisi farklı pazarlara sunulacak kraliçe üretimini
amaçlamadığı sürece bölgedeki çiçeklenmeyle birlikte
faaliyetlerine başlamalıdır (güney için en erken koloniler,
kendi ülkelerinin Kuzeyi için en geç gelişenlerdir).
- Oğul verme yatkınlığı: Üretilen gerçek göz sayısına
bağlı olarak değerlendirilmelidir (üç yaşındaki bir kraliçeden
dolayı ya da yanlış yönetim teknikleri veya çok küçük
kovanlara hapsedilmeleri sebebiyle oğul vermesi gerekenler)
- Peteğe bağlılık: Arılarla kaplı bulunan bir ya da daha
fazla kuluçka çerçevesi çıkarılarak değerlendirilir ve buna
göre güçlü şekilde uçurmaya geçilir. Ne kadar fazla sayıda
arı sıkı ve aralıksız, kompakt biçimde kalır ve kuluçkayı
korursa, koloniye o kadar yüksek puan verilecektir (petek
bağlılığı = uysallık).
- Kuluçkanın canlılığı: Kuluçkanın niteliğini ve
niceliğini belirtir. Kuluçka ne kadar uzatılır, muntazam ve
yoğun olursa, o kadar yüksek puan verilecektir (1’den 5’e
23
kadar). Özellikle, kuluçka çerçevesi fiilen altıya bölünecek ve
arılar çerçevenin en az altıda birini (1/6) kaplayacaktır.
- Üretilen bal miktarı (kg): Yuvadaki ve yarım
ballıktaki peteklere hiç ekleme ve çıkarma yapmaksızın
koloniden tam bir sezon boyunca çıkarılan bal miktarını (kg)
gösterir. Değerlendirme süresince, göz önünde bulundurulan
her bir parametrenin puanlaması her yılın sonunda bu
parametreleri içerecek olan özel bir değerlendirme formuna
rapor edilmelidir. Ölçülen parametrelerin her biri için
uygulanacak aşağıdaki formülden elde edilen indeks (ı)’den
karara varmak mümkün olacaktır:
I = (Ortalama değer kraliçe kız kardeşler – ortalama değer arılık)
+
(bireysel değer – ortalama değer arılık)
Formülün göz önünde bulundurulan farklı parametrelere uygulanmasını müteakiben, verimlilik sınıflandırma listesi
derlenecektir. Böylece en yüksek puanı alan kovanlar
arasından iki yıllık gözlem sonucunda, birinci, ikinci ve kalan
tüm koloniler için üçten aşağı doğru bir koloni sıralaması
yapılacaktır. Kraliçelerin ilk sırada yer alan kolonilerce
üretilen yeni kraliçelerle değiştirilmesi işlemine baharda
geçilir. Bu noktada gözlemler takip eden iki yıl boyunca ve
devamında tekrarlanacaktır.
Özellikle I. derecede sınıflandırılmış (A): erkek arıların
üretiminde ve kraliçeler için larvaların toplanmasında
kullanılacak iken II derecede sınıflandırılmış (B): kraliçeler
için yalnızca larva temin edecektir. Yeniden, 2 yıl boyunca
gözlemlenecek soylara (A grubu kraliçeleri x A grubu erkek
arıları) ve (B grubu kraliçeleri x A grubu erkek arıları) ait iki
grup kraliçe kız kardeşler olacaktır.
Sağlıklı kraliçe elde etmede çerçeve boyutları:
Sağlıklı kraliçeler için esas koşul, soylarının yanı sıra
dölleme çerçevesinin boyut olarak yeterli olması (yuvalar için
24
en az 3-4 yarım petek) ve döllenme uçuşlarından geri dönen
genç kraliçelere gerekli bakımın sağlanması için yoğun
popülasyona sahip olmasıdır. Her bir üretim döngüsü için,
çerçeve de kraliçenin işaretlenmesi ve kafese konmasından
önce kuluçkadan çıkan yavrunun nitelik ve niceliğini
doğrulamaya
yetecek
kadar boş
göz
bulunması
gerekmektedir. Aslında çok küçük dölleme çerçeveleri, genç
kraliçeleri dölleme uçuşuna çok hızlı bir şekilde çıkmaya
zorlar ve yüksek genetik değere sahip bir kraliçeye yeterli
göz miktarı sağlamaz. Arı yetiştiriciliğinde seçim sürecini
oldukça karmaşık hale getiren farklı sebepleri sonuç olarak
anlamak ve kabul etmek önemlidir, örneğin;
 Kraliçeler doğal yollarla çiftleşir ve bu birden fazla
olur;
 Erkekler eşeysiz üreme yoluyla elde edilir;
 Seleksiyona yanıt, koloninin yerel iklime ve uçuş
koşullarına özgü adaptasyonu ile belirlenebilir;
 Fenotipik karakteristiklere neden olan faktörlerin pek
çoğu, pek çok davranışsal süreçten etkilenir;
 Bireysel davranış (tek koloni) sosyal çevreden güçlü
biçimde etkilenir;
 Üreme yeteneği, akrabalı yetiştirme faktörünün
artması ile düşme eğilimi gösterir.
 Bal üretimi, değerlendirilmesini zorlaştıran pek çok
sebep ve etkinin sonucudur; Bu özellik için
seleksiyon, pozitif olarak onunla ilişkili olan ya da
tam tersi olan diğer pek çok özelliğin gelişmesine
yol açabilir.
Kombine seleksiyon:
Yukarıda açıklanan genetik seçim uygulamalarının
uygulanması “benzer bir yapıda kombine seçim”
yöntemine işaret etmektedir. Bu yöntemle kraliçe kız
25
kardeşlerin bulunduğu bazı kovanların bireysel ve grup
değerleri göz önünde tutularak, yukarıdaki formüle göre
hesaplanmış bir verimlilik indeksi oluşturulur. Ancak çok
değerli anne ve babalar belirlendiğinde, en kısa sürede ve en
değerli genetik materyalin seçilmesi gerekir. Arıların sebep
olduğu ya da herhangi bir genetik seçim programı ile ilgili
olmayan kirliliğe engel olarak bu kraliçe anne ve babaların
yavrularının kontrollü döllemeye (resmi olarak tanınmış ve iyi
şekilde yalıtılmış dölleme istasyonları) tabi tutulması iyi olur.
Aslında kraliçe arıların yapay döllenmesi daha yaşlı, cinsel
açıdan olgun, daha zinde ve dirençli yabancı erkek arılar
tarafından döllenme ihtimallerini ortadan kaldırır. Operatör
laboratuvarda esasen spermlerin alınacağı erkek arıların
seçimine, bu arıların gerçek çiftleşme kapasitesi üzerinden
değil, yalnızca fenotipik değerlendirmeler ile haploidlik
yoluyla istinad edebilir. Bu yüzden, amacı çok iyi seçilmiş
bireyler üretmek olması gereken bu tekniği çoğunlukla ya da
münhasıran kullanarak, erkek arıların diğer hayvan türlerinde
olduğu gibi düşük derecede doğal çiftleşme içgüdüsü, yani
Apis mellifera’nın farklı alt türlerinin yerel popülasyonlarında
halen mevcut bulunan biyolojik çeşitliliği koruma, geliştirme
ve yayma yeteneğine kuşkusuz gölge düşürecek olgu ile
karakterize edildiği nesiller üretme riski ortaya çıkabilir.
Yerel arılar ve bölge
Geçmişe kıyasla, zamanın hızla akıp gitmesi arı
yetiştirmede üretimin, ticaretin ve takasın yoğunlaşmasıyla
birlikte, yerel gen faktörlerinde de tükenmelere neden
olmaktadır. Bu duruma aynı zamanda geçmişte bu alt türleri
ithal eden yabancı ülkelerden çok düşük fiyatlara yapılan
uygunsuz ithalatlar da sebep olmuştur. Günümüzde çok sık
rastlanan genetik kirlenme ve melezleşme o kadar yaygın
hale gelmektedir ki, bu durum pek çok lokal bal arısının
önemli özelliklerini tehdit etmektedir.
26
Genotip ve fenotip

Yaşayan tüm organizmalar, yapısal düzenin
birimlerini teşkil eden hücrelerden meydana gelmektedir.
Hayvanlar ve dolayısıyla arılar ökoryatik çok hücreli
organizmalardır; çünkü bedenleri pek çok hücreden
meydana gelmekte ve bunların her birinde bireyin oluşumu
için gerekli olan genetik bilgilerin yer aldığı bir çekirdek
bulunmaktadır. Bu bilgiler, kromozomları oluşturan DNA
moleküllerinin yapısında yer almaktadır.

Bir birey göz önüne alındığında, özellerinin yalnızca
genetik faktöründen değil, ayrıca içinde yaşadığı çevreden
de kaynaklandığı unutulmamalıdır. Çevre sözcüğü pek çok
olguyu kapsamaktadır.

Hangi gözlem yöntemi benimsenirse benimsensin, bir
bireyin gözlemlenebilen tüm özelliklerini FENOTİP olarak
tanımlıyoruz; GENOTİP ise, ebeveynlerden yavrularına
(çocuklarına) üreme hüc-releri yoluyla aktarılan ve çeşitli
çevresel faktörlerle birlikte bireylerin oluşumunu ve işlevini
yöneten gen dizileri ya da genetik bilgiler anlamına
gelmektedir. Bunların hepsi aşağıdaki denklem ile
vurgulanabilir:
P=G+E
P = fenotip,
G = genotip,
E = çevre.
Bu nedenle bir koloninin özellikleri, kraliçe ve işçi
arıların genotipi ile onlarla, yaşadıkları çevre arasındaki
etkileşimden kaynaklanmaktadır. Yerel bir arının sahip
olması gereken özellikler şöyle özetlenebilir: Mükemmel
yumurta bırakma aktivitesi, yüksek feromon üretimi ve
sağlıklı yumurta oluşturabilme özellikleridir. İşçi arılara has
tanımlanan bazı özellikler ise kuluçkaya mükemmel özen
gösterme, uzun ömürlülüğü belirleyen özelliklere sahip olma,
mükemmel ürün yeteneği, feromonlara yüksek yanıt verme
oranı, başlıca arı hastalıklarına karşı dayanıklılık, hijyen ve
davranışsal iyi içgüdülerdir. Bu özelliklerin hepsi ekosistem,
iklim ve iyi arı yetiştirme teknikleri ile birleştiğinde, arıcı
27
tarafından yapılan genetik seleksiyona (seçime) verilen
yanıtı belirlemeye yardım eder.
Arı yetiştiriciliğinde bazı sorunlar:
Arıcılar için en önemli sorunlardan biri, kolonilerin oğul
vermeye yatkın olmasıdır. Kolonilerden oğul vermeye yatkın
olanları test etmek için bazı kraliçeler küçük alanlarda (5-6
petekli kovanlar) gelişmeye zorlanabilirler. Verimlilik indeksi
formülünün uygulanması yoluyla en iyi 2 koloninin
seçilmesinden sonra önceki girişimde belirlenen seçme
programına başlanır başlanmaz, kraliçelerin üretimine geçilir.
 Kraliçe gözleri arılar
oluşturulduğu konumda tutulur.
tarafından
doğal
olarak
 Genç larvalar taşınma tarihlerinden itibaren en az 11
– 12 günden önce alınmamalıdır.
 Küçük boyutlu çerçevelerde tutulmamalıdır.
 Kovanda
genç
kraliçe
bulundurulmalıdır.
Unutulmamalıdır ki; çok sayıda erişkin erkek arıya sahip
olma gelecekte ayrı bir sorun olarak karşımıza çıkabilir (4050 erkek arı/bir kraliçe arı düşünülmelidir).
 Hava koşulları izin verdiği takdirde kraliçelerin
yaşamlarının ilk 15-16. gününde döllenip döllenmediklerini
kontrol etmeniz gerekir.
 Yeni yumurtlayan kraliçeleri işaretlemeden önce,
bunların kuluçka niteliği ve niceliğinden emin olmanız
gerekir.
 Bu şekildeki uygulamalarla arılıkların içindeki genetik
birlik, sağlıklı ve sürekli üretim sağlanabilir. Bunun yanı sıra
farklı ülkelerin her zamanki gibi şu anda, özellikle de gelecek
zamanlardan mükemmel bal arılarına sahip olmaları temin
edilebilir.
28
FORM 1
HASTALIK DEĞERLENDİRMELERİNE YÖNELİK BİREYSEL KOLONİ FORMU
Arı Yetiştiricisi Kodu : ………… Arılık No. ……………………………….
Arı Kovanı No
: ……….....Kraliçe arı, yıl: ………………………..
Tespit tarihi
: …………………………………..
Puan
Kuluçkanın canlılığı*
Uysallık
Oğul verme
5
Çok kompakt
Çok sakin
Kraliçe gözü yok
4
Kompakt
Körükle sakin
Birkaç kraliçe gözü
3
Orta derecede
Biraz agresif
Çok sayıda kraliçe
gözü
2
Düşük
Agresif
Oğul vermiş
1
Çok kötü
Çok agresif
Anasız
Verilen puan
Tüm yıl boyunca üretilen bal miktarı (kg): ……………………………….
Açıklama: Kuluçka canlılığı analiziyle varroa varlığının değerlendirilmesi*
Puan vererek
varroa’nın
Puan = 1
değerlendirilmesi
Puan= 2
Puan = 3
Puan = 4
Puan = 5
Deforme
olmuş arıların
ve
ölü
kuluçkaların
mevcut
bulunduğu
çok
sayıda
gözün
bulunması
Deforme
olmuş arıların
ve
ölü
kuluçkaların
mevcut
bulunduğu az
sayıda gözün
bulunması
Kuluçkanın
çok kompakt
olmaması ve
az
sayıda
deforme
olmuş arı
Arıların kış
ayı
süresince
düzenli
doğurması
ile kompakt
kuluçka
(1’den 5’e kadar)
Az
sayıda
arı,
çok
sayıda ölü
kuluçka,
koloni ölü
29
Arı kovanlarının seçimine yönelik değerlendirme formu (yıl:…………)
Tarih …………………………………..
Yer………………...……………………
Arılık ……………………………………… Arı Kovanı
No.………………….
Parametreler
Değerlendirme
Bahar başlangıcı
1
2
3
4
5
Kuluçkanın
canlılığı
1
2
3
4
5
Kuluçkanın
kalitesi
Koloninin sayısal
gücü
Kuluçka
yetiştirmenin
kısıtlı olduğu
dönem
Tüm çerçeve
2/3
Yarım ay:
1/2
1/3
(arılarla kaplı çerçeveler: n/10)
( ……. / 10)
(kuluçka kesintisi dönemi)
Başlangıç …………..… Bitiş …………….….
(yetişkin arı ve kuluçka/arı ve polen oranı)
Canlı/ölü oranı
Oğul verme
yatkınlığı
Üretilen bal
3/3
2/3
1
2
1/2
3
1/3
4
5
Kg ……………………………………………………
Kuluçkanın niceliğine ve canlılığına değer vermek için ideal olarak
petekleri altı eşit parçaya (resimdeki kırmızı ana çizgilerle
gösterilmiştir) bölmeniz ve ardından 1 ila 5 arasında bir puan
vermeniz gerekmektedir. Aslında 1/6 daima ölü hayvanlarla (polen
ve bal) FORM 1’de gösterildiği gibi kaplı olmalıdır.
30
Seleksiyon (Yetiştirilecek arıların seçimi: kraliçe
anneler ve babalar) için kolonileri ayırmak amacıyla, (EK
1)’deki formu kullanmalısınız ve birbirini takip eden en az 2
yıl boyunca her arılıkta (koloni alanı) bireysel değerlendirme
yapmalısınız. İki yıllık gözlemin sonunda (yılda en az 4
ziyaret), iyileştirilmesi beklenen her bir parametre için
toplanan puanlara dayalı olarak (I), aşağıdaki formül
kullanılarak bir verimlilik sınıflandırma listesi yapılabilir.
Verimlilik indeksi (l)= (ortalama değer kraliçe kız kardeşler –
ortalama değer arılık)
+
(bireysel değer – ortalama değer arılık)
31
“BAL ÜRETİMİ” PARAMETRESİ GÖZ ÖNÜNE ALINARAK
SELEKSİYON İÇİN ARI KOVANLARININ
SINIFLANDIRILMASINA İLİŞKİN FORMÜLÜN
UYGULANMASI
1A 2B 3A 4B 5A 6B 7A 8B 9A 10B 11A 12B 13A 14B 15A 16B 17A 18B 19A 20B
8
15 20 17 34 19
5
16 11 17
22
19
Ortalama
kraliçe kız
kardeş
genetik
dizisi (soy)
A
7
15
16
17
12
18
41
17
17,6
Ortalama
kraliçe kız
kardeş
genetik
dizisi (soy)
B
17,0
Verimlilik indeksi (l)=
(ortalama değer kız kardeşler – ortalama değer arılık)
+
(bireysel değer – ortalama değer arılık)
Örnek: Kovan No: 9’a ilişkin olarak “bal üretimi”
parametresi açısından verimlilik indeksinin hesaplanması:
(17,6 – 17,3) + (11 – 17,3) =(17,6 – 17,3) = 0,3
(11 – 17,3) = - 6,7
0,3 + (- 6,7) = - 6,4 ( A genetik dizisine ait 9 numaralı
arı kovanı kraliçe arı grubu, genetik seçim için negatif sonuç
vermektedir, dolayısıyla bal parametresini iyileştirmek için
kullanılmamalıdır).
32
Bölüm III:
ARILAR VE ÇEVRESEL SÜRDÜREBİLİRLİK
1. Arıların çevre, yiyecek üretimi ve ekosistem için
önemi
Bir işçi arı günde ortalama 10 kez yiyecek arayışına çıkar. Ayrıca yaşamının yalnızca 20 günü kovan dışına çıktığını da unutmamak gerekir. Bu 20 günlük yiyecek arayışı sırasında yaklaşık 300.000 çiçeğe konar ve 0,6 g. bal toplar. Yalnızca 450 g.lık bir kase bal için, 750 arı yaşamları boyunca
hep çalışıp durur ve. bu süre içerisinde yaklaşık 225.000.000
çiçeğe konarlar. En cazip renklerle ve kokularla süslü olan çiçekler adeta “bana gel, nektarın en albenilisi ben de, polenin
en güzeli benimki al, en tatlısı benim.” diye seslenirler. Bir
çiçekten diğer çiçeğe konan arılar, ayrıca bir tür postacı gibi
polenleri taşır ve postacıya bal ve nektarla ödeme yapılır. Bu
durum için kullanılan bilimsel sözcük, TOZLAŞMA, yani
polenlerin bir çiçekten diğerine taşınmasıdır.
Çizelge 1. Bal arılarının meyvelerin tozlaşmasındaki görevi
Meyve durumu(%)
Verim/ağaç (kg)
Kayısı
Meyve
Trevatt
Çeşit
Açık*
Kapalı**
19
11
99
67
Vişne
Moss Early
Açık
Kapalı
36
2
35
2
Şeftali
Golden Queen
Açık
Kapalı
26
22
216
155+
Şeftali
Crawford
Açık
Kapalı
28
10
47
18
Erik
Satsuma
Açık
Kapalı
6
2
38
15
Elma
Yates
Açık*
Kapalı**
240
8
125
9
Armut
Winter Nelis
Açık
Kapalı
53
5
88
12
* Açık ağaçlar; arıların ve diğer böceklerin ulaşabildiği ağaçlar
** Kapalı ağaçlar; arı tozlaşmasını önlemek için çiçeklenme sırasında arıların
giremeyeceği kafeslerde tutulan kapalı ağaçlar Toplanan meyve ağırlığı çok farklı
değildir
33
Rakamlar kesin olmamakla birlikte, yiyeceklerimizin
1/3’ünün bal arıları tarafından tozlaştırıldığı tahmin
edilmektedir. Bal arıları, eşek arıları, bazı böcekler ve
kelebekler tozlaşmada görev alırlar. Ayrıca bal arılarının en
iyi tozlaştırıcılar olduğu da kesin değildir. Özellikle Mason
arıların daha verimli olduğu bilinmektedir. Bazıları
tozlaşmanın gerçekten gerekli olup olmadığını sorabilir.
Ancak tozlaşma denemelerine ilişkin araştırmaların
sonuçları, bal arısı tozlaşması ile doğal tozlaşma arasındaki
farkı göstermiştir. Aşağıdaki çizelgeler, bal arılarının meyve
ağacı hasatlarında tozlaştırıcı olarak faydalarını belirlemek
için geliştirilmiş bazı deneylerin sonuçlarını göstermektedir
(Çizelge 2). Arı tozlaşmasına açık olan ağaçların meyve
durumları ile meyveler, arı tozlaşmasını engellemek için
çiçeklenme sırasında kapatılan ağaçlarla karşılaştırılmıştır.
Çizelge 2. Arılara ilişkin bazı şaşırtıcı gerçekler
Sorular
Cevaplar
Arılar dört yüz elli gram bal yapabilmek
için kaç çiçeğe konar?
İki milyon.
Bir bal arısının bir miktar polen toplamak
için kaç çiçeğe konması gerekmektedir?
1500 çiçek.
Bir arı kovanı 1 kg bal için ne kadar uzağa
uçar?
120.000 km’den fazla veya dünya çevresinde
üç tur
Bir bal arısının bir miktar polen toplamak
için kat etmesi gereken alan ne kadar
büyüktür?
Yaklaşık 30 kilometrekare veya yaklaşık 3000
hektar.
Bir miktar polenden ne kastedilmektedir?
Yaklaşık 10 mg.
Bir bal arısı saatte ne kadar hızla uçar?
Saatte yaklaşık 24 km
Bir arının dünya çevresinde uçabilmesi
için ne kadar bala ihtiyaç vardır?
Yaklaşık otuz gram.
Bir işçi arı ne kadar yaşar?
Yoğun sezonda yaklaşık 42-45 gün.
Bir bal arısı ömrü boyunca ortalama ne
kadar bal yapar?
Çay kaşığının 1/12’si kadar, 0,6 gram
1 ton bal ne kadar bal mumu içerir?
Yaklaşık 9 kg.
Bal arıları birbirleriyle nasıl iletişim kurar?
Dans ederek.
34
Arılar koku alır mı?
Bal arılarının 170 koku alma noktası vardır.
Bu rakam meyve sinekleri için 62, sivrisinekler
için 79'dur. Diğer ilgili arıları ve yemek
kokularını ayırt edebilirler. Koku duyguları o
kadar iyidir ki yüzlerce flora çeşidini
birbirinden ayırabilir ve bir çiçekte polen mi,
nektar mı olduğunu metrelerce uzaktan
anlayabilir. Her bal arısı kolonisinin üyelerini
fark edebilmek için farklı bir kokusu vardır.
Bir arının kaç tane kanadı ve gözü vardır?
Bal arılarının 2 çift kanadı, 6 ayağı, binlerce
küçük lensten oluşan 2 birleşik gözü ve
kafasının üstünde 3 basit gözü vardır.
Bir insanın öldürmek için kaç arıya ihtiyaç
vardır?
100 kg ağırlığında olan bir kişiyi öldürmek için
600-800 arının zehrine ihtiyaç vardır.
Arılar kaç yaşındadır?
Bal arıları 150-180 milyon yıldır evrim
geçirmektedir.
Bir arı kanadını ne kadar hızla çarpar?
Bir bal arısı, o ünlü vızıltı sesi için kanatlarını
saniyede 200 defa hızla çırpar. Bu gerçekten
şaşırtıcıdır
Bir bal arısı sizi ne kadar takip edebilir?
Rahatsız edilmeleri halinde bal arıları sizi
kilometrelerce takip edebilir.
Bir kovanda kaç bal arısı vardır?
Güçlü bir kovanda 70.000 - 100.000 arı vardır.
Arıların tamamı ne zaman kovanda olur?
Geceleri veya kötü havalarda arıların tamamı
kovandadır.
Bal arıları ne zaman uyur?
Bal arıları uyumazlar. Kısa süreli dinlenirler.
Gün boyu sahada çalışarak nektar, polen, su,
propolis vb. toplar ve geceleri kovanda
çalışarak, yeni petek kurar, eski petekleri
onarır…. vb.
2. Tozlaşma
Bal, bal mumu, arısütü, arı zehiri ve propolis gibi gıda
ve farmakolojik değerleri çok yüksek olan ürünleri üreten
balarısı, bunlardan çok daha önemli olarak bitkilerdeki tozlaşmayı gerçekleştirerek ürünün nicelik ve nitelik yönünden
üstün olmasını sağlar. Tozlaşma, döllenmeyi sağlayan ilk hareket ve ürün miktarını belirleyen en önemli faktördür. Aynı
zamanda, meyve şeklini ve büyüklüğünü de etkilemektedir.
Polen üretimi verimli erkek bitkilerde olduğu için bunların dişi
çiçekler üzerine taşınarak döllenmeyi sağlayabilmelerinde
tozlaşma olgusu çok önemlidir. Çiçekli bitkilerin temel tozlayıcısı olarak kabul edilen rüzgâr, hem homojen tozlaşma
35
sağlayamaması, hem de ağır çiçek tozlarını taşıyamaması
yüzünden birçok bitki türlerinde tozlaşma için yeterli olamamaktadır. Araştırmalar, dünya genelinde arı kaynaklı tozlaşma ile elde edilen ürünlerin aynı yıl üretilen balın ekonomik
değerinin 50 katından fazla olduğunu kaydetmektedir. Dünya
gıda maddelerinin % 90’ı 82 bitki türünden elde edilir. Bu bitki türlerinden 63’ü (% 77) arı tarafından tozlaşmaya gereksinim duymaktadır. Özellikle 39 bitki türü için arıların mutlak
yardımı gereklidir. İnsan gıdasının 1/3‘ü doğrudan veya dolaylı olarak arı tozlaşmasına ihtiyaç duyan bitkilerden oluşur.
Bu nedenle yeterli düzeyde tozlaşmayı sağlamak için çiçeklenme dönemlerinde arı kolonilerine ihtiyaç duyulmaktadır.
Meyve bahçelerinde de bal arısı kolonilerinin verimi artırdığı
ve çok önemli katkılar sağladığı artık çok bilinen bir gerçektir. Zira çiftçiler tüm tarımsal işlemleri tamamaları halinde
dahi, polinasyon işlemini önemsemeyip ihmal etmesi halinde
bereketli bir hasat yapamayacaktır. Bal arısı kolonilerinin
büyük koloniler olması, kolayca taşınabilmesi ve yönetilebilmesi nedeniyle birinci derecede tozlaştırıcı faktör olarak
düşünülmesi gerekir.
Günümüz tarımında yoğun pestisit kullanımı yabani
polinatörlerin sayısını önemli ölçüde azalttığından, bu
eksikliği giderecek olan yegâne tozlayıcılar bal arılarıdır.
Etkili bir tozlaşma için, çiçeklenme zamanında 1 hektarda en
az 3-4 arı kovanı bulundurulması önerilmektedir. Rüzgârlı,
gölgeli yerlerde arı aktivitesi az olur ve çiçekler iyi
tozlanamaz böylece meyveler küçük kalır. Bal arısından
tozlaşmada azami derecede yararlanabilmek için arılığın
tozlaşması istenen bitkilere belirli bir uzaklıktan fazla
olmaması gerekmektedir. Bal arısının 11,3 km mesafeye
kadar gidebildiğinin yanı sıra başarılı çalıştığı azami
mesafeyi 5-6 km olarak söylenmekte ancak 600–800 m. ye
kadar olan uzaklıkta yoğun olarak çalıştığını belirtilmektedir.
Tozlaşma amacıyla ilk defa 1909 yılında Amerika’da bir arı
kovanı kiralanmıştır. Ancak günümüzde tüm dünyada artışlar
yaşanmaktadır.
36
Arılar, sadece kültür bitkilerinde tozlaşma yaparak
ürünün nicelik ve nitelik yönünden değerli olmasını sağlamakla kalmayıp, doğadaki yabani bitkilerde de tozlaşmayı gerçekleştirerek bu bitkilerin çoğalıp yayılmalarına,
yaban hayatının gelişmesine, bitki ve hayvanlarda
çeşitliliğin artmasına olanak sağlamaktadırlar. Gerekli
oldu-ğunda teknik bilgiler uygulamak ve arıları kültür
bitkilerinin tozlaşmasında uygun düzeyde kullanmak
zorunludur. Bu durum, arıcılığın gelişmesine olanak
sağlarken, bitkilerde üretimin de artmasına yardımcı
olacaktır. Balarısı da dahil olmak üzere, arıların doğrudan
yararları
ve
kültür
bitkilerinde
tozlaşmayı
gerçekleştirmelerinin de ötesinde, belki de en önemli
işlevleri, doğada çeşitli yabani bitkilerin tozlaşmasını yaparak
birçok bitki türlerinin soylarını devam ettirmeleri, yeryüzüne
yayılmalarının sağlanması ve bu bitkilerle topluluk oluşturan
diğer bitkilerin de idamelerine yardımcı olmaları ve nihayet,
bu bitkileri gıda ve barınak veya yuva yapma yeri olarak
kullanan değişik gruplara mensup binlerce hayvanın
yaşamlarını sürdürmelerine olanak hazırlamalarıdır. Arılar
biyolojik çeşitliliğin devamını sağlarken, erozyonun
önlenmesi gibi, özellikle ülkemiz için yaşamsal önem arz
eden bir işlevi çok kez insanoğlunun haberi olmadan yerine
getirmektedirler. Oligolektik arı türleri tarafından tozlaşması
yapılan bitki türlerinin varlığı, şayet vejetatif çoğalma olanağı
yoksa, tamamen bu arı türlerinin faaliyetine bağlı olmaktadır.
Oligolektik arıların yoğun olarak ziyaret ettiği bitki türleri
Asteraceae, Fabaceae, Malvaceae, Onagraceae ve
Cactaceae gibi önemli familyalarda yer almaktadır.
Bilindiği gibi erozyon, Türkiye gibi ülkelerin en önemli
sorunlarından birisidir ve her yıl tonlarca toprak taşınıp denizlere giderken insan ve hayvan ölümleri zaman zaman çok
ileri boyutlara ulaşmaktadır. Doğadaki bitki ve yaban hayatındaki kayıpları tahmin etmek dahi çok zor olmaktadır. Diğer
tarım tekniklerinin gereği gibi kullanılmasına ek olarak, tarımda gelişmiş ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de balarısının tarımın vazgeçilmez unsuru olarak görülmesi ve tozlaşmada
37
başarılı bir şekilde kullanılmasının gerçekleştirilmesi zorunludur. Bu durum, bitkisel üretimin kalite ve miktarını artıracağı gibi, arıcıların güçlü olmasını sağlayacak, arıcılık mesleğini özendirecek, Ziraat Mühendisi ve diğer bazı fakülte
mezunlarının bu mesleğe yönelmelerini sağlayacaktır.
Şekil 1. Arılarla tozlaşma
Sonuç olarak yapılan bilimsel çok sayıdaki araştırma;
tozlayıcı böcekler arasında en önemlisi olarak arıları işaret
etmektedir. Dünyada yayılış gösteren 250 binden fazla
çiçekli bitki türü arasında yaklaşık 20 bininin arılar tarafından
ziyaret edildiği bilinmektedir. Türkiye’de doğal veya kültüre
alınan yaklaşık 300 bitki türünün nektarlı olduğu ve arıcılık
açısından önem taşıdığı bildirilmektedir. Arılar başlıca nektar
ve polen toplamak amacıyla çiçekleri ziyaret etmektedir.
Nektarı karbonhidrat kaynağı olarak, polenleri ise daha çok
protein kaynağı olarak değerlendirmektedirler. Bitkisel
üretimle uğraşan bazı üreticiler bal arılarının çiçek ve meyve
üzerinde olumsuz etkilere sahip olduğu inancı ile arıcılara
karşı bir tutum içerisinde bulunmaktadır. Bu tutum arıcıları
huzursuz etmekten öte asıl ürün kaybı nedeniyle bitkisel
üretimle uğraşanları mutsuz etmektedir. Oysa yalayıcı emici
ağız yapısına sahip olan bal arısı ısırıp parçalama özelliğine
sahip olmadığından çiçeğe ve meyveye zarar vermediği gibi
ona her yönüyle yararlı olmaktadır.
3. Arıların fiziksel ve çevresel gereklilikleri
Arılar hassas canlılar olup zararlılardan ve
hastalıklardan etkilenir. Ayrıca, tarımda ve doğadaki diğer
38
alanlarda pestisidlerin ve diğer kimyasalların kullanımının
üreme, yönelme, yön bulma becerilerini ve doğal
davranışlarına ilişkin diğer yönlerini olumsuz etkilemektedir.
Aşağıda arıların ve kovanın ihtiyaçları verilmiştir. Ancak
unutulmamalıdır ki, arıların en çok gereksinim duyduğu şey,
temiz bir flora ve kimyasallarla zehirlenmemiş bir çevredir.
Arılar nelere gereksinim duyarlar ?
Bal arılarının temiz bir çevreye, bir yuvaya, nektara,
polene, propolise ve suya gereksinimleri vardır.
 Yuva -- Bal arıları doğada ballıklarını-yuvalarını
kurmak için doğal boşlukları kullanırlar. Bir zamanlar
"Arı Ağacı" terimi çok yaygın kullanılmıştır. Bu terim, bir
arı kolonisinin yaşadığı ağaçlar için kullanılırdı.
 Nektar -- Nektar olmadan arılar bal yapamaz (nektar,
çiçeklerin ürettiği sıvı ve şekerli maddedir). Yüzlerce
bitki nektar üretir, ancak bunların hepsi ana bal
kaynakları değildir. Genellikle bal denince “yabani
çiçek balından” bahsederiz.
 Bunun anlamı, arıların yaptığı balın birçok nektar
kaynağından geldiğidir. Ancak, arılar bazı ana nek-tar
kaynaklarından bol miktarda bal üretir ve bunlar tatları
ve kokuları ile kolayca ayırt edilebilir. Bunların bazıları
şunlardır: karabuğday, yonca, kolza, akasya, funda,
adaçayı, çam ve deve dikeni.
Fotoğraf 1. Petek oluşturan yabani bal arıları
Fotoğraf 2. Balla dolu kap.
39
Fotoğraf 3. Nektar toplayan işçi arı Fotoğraf 4. Çiçeklerin
emekçileri
 Polen -- İşçi arılar çiçeklerden nektar toplarken,
küçük polen parçaları vücutlarına yapışır ve arka
bacaklarında toplanır. Arıların arka bacaklarında polenleri
kovana taşımak için polen kapları (arıların bacaklarında
bulunan tüyler ve özel yapılar) vardır. Polene bazen "arı
yemi" de denir. Polen, işçi arıların özel bezleri ile larva
yiyeceğine dönüştürülen ve genç larvaları beslemede
kullanılan larva yemine dönüştürülür. İşçi arıların ayrıca “Arı
Sütü” ürettiği de unutulmamalıdır. Arı sütü, kraliçe arıları
beslemek için larvalara verilen özel bir yiyecektir. Güçlü bir
arı kolonisinin her yıl 45 kilogram polen kullandığı tahmin
edilmektedir.
Fotoğraf 5. Polenle kaplı arı
Fotoğraf 6. Su içen arılar
40
 Propolis -- Daha önce bahsedildiği gibi, propolis
arılar tarafından kovanlarında bulunan delikleri ve
çatlakları kapatmak için kullanılır. Propolis, bal
arıları tarafından ağaçlarda ve çalılarda bulunan
gizli bölümlerden toplanır. Arıların kovanlarında bir
ölü
fareyi
ve
diğer
işgalcileri
propolisle
kaplayabildikleri
bilinmektedir.
Propolisin
antibakteriyel özellikleri saptanmıştır.
 Su -- Arıların hayatta kalabilmesi için su önemlidir.
Arılar her zaman iyi bir su kaynağının yanında
bulunmalıdır veya arıcılar arıları için iyi bir su
kaynağı sağlamalıdır.
41
Bölüm IV:
ARILARDA YAZ VE İLKBAHAR BAKIMI
1. Arıların ilkbahar bakımı
Arı yetiştiriciliğinde başarıyı yakalayabilmek için yeterli
bir bilgi birikimiyle kolonilerin bakımının, beslenmesinin ve
yönetiminin düzenli olarak yapılması önemlidir. Doğanın sunduğu çiçek deryasından payına düşeni almak için her gün
milyonlarca kez kanat çırpan bu çalışkan ve gizemli ordunun
üyelerinin sağlıklı olması gerekir. Floradan en iyi şekilde
yararlanması, yüksek verim alması ve bitkisel üretimde arzu
edilir düzeyde polinasyonun (tozlaşmayı) sağlanması için
kolonilerin her zaman güçlü olması istenir. Verimli ve sağlıklı
bir arı yetiştiriciliği için kolonilerin mevsimsel bakımlarının
dikkatli bir şekilde ve özenle yapılması gerekir. Arılığın
bulunduğu yörelerde genellikle çiçeklenme başlangıcıyla
beraber kolonilerde ilk kontroller yapılır. İlkbahar bakımı,
mevsimin soğuk günlerinin geçmesiyle başlar. İçeride
kışlatılan koloniler dışarıya, açık alanlara çıkarılır.
Bu dönemde kolonilerde havanın düzelmesiyle uçuşlar
başlar ve kış boyunca kovan içerisinde biriken dışkılar
dışarıya atılmaya başlanır. Bu devrelerde koloniler dışarıdan
kontrol edilir. Kontrollerde ana arı mevcudu, bal ve koloni
durumu gibi konular not edilir ve buna göre uygun manejman
ve besleme uygulanır. İlkbaharda yapılacak kontrollerin
genel amacı; arıların kışı nasıl geçirdiklerini, kovanda mevcut
gıda miktarını, ana arının varlığını, yumurtlama durumunu,
işçi arı miktarını, kovanda küflü petek veya hastalık belirtileri
olup olmadığını kontrol etmektir. Kovanların ne durumda
olduğunu ve hangi kovana ne gerektiğini, ana arının ırkını,
yaşını, yumurtlama durumunu, kovandaki yavru ve ergin arı
miktarını, bal ve polen miktarını ve hastalık durumunu göz
önünde bulundurmak için kovan sicil kartları veya defterleri
tutulur. Yine, ilkbahar kontrollerinin yanı sıra, ana arının
42
varlığı ve performansının tespitiyle hastalık ve zararlıların
teşhisi yapılır. Böylece gerekli tedbirler zamanında alınmış
olur.
İlk kontrol zamanı
Eğer koloniler kapalı alanlarda ise, kovanların kapalı
arılıklardan dışarı alınma zamanı bölgelere göre değişim
gösterir. Gerek kapalı alanlarda kışlatılıp dışarı çıkartılan,
gerekse dışarıda kışlatılan kolonilerin ilk kontrolleri, havaların
yeteri derecede ısındığı, güneşli, açık ve sakin bir günde
sıcaklığın gölgede 16-20 °C olması halinde saat 11 ile 14
arasında yapılabilir. Ayrıca kovanları açmadan yapılacak bir
inceleme de koloni hakkında fikirler verebilir. İyi bir uçuş
aktivitesinin varlığı ve arıların polen taşıyor olmaları sağlıklı
bir koloninin ilk belirtileridir. Fakat en iyisi kovanı uygun bir
zamanda açıp koloniyi incelemektir. Koloni kontrolleri
sırasında koloniyi üşütmemek gerekir. Koloni üşütüldüğü
takdirde, 35 °C olan yavru büyütme sıcaklığının tekrar aynı
dereceye yükseltilmesi için arıların büyük oranda bal
yemeleri gerektiği ve bunun hastalıklar için uygun bir ortam
oluşturulduğu unutulmamalıdır.
Kovan nasıl açılmalı ve nasıl incelenmelidir?
Arıcılar kovanlarıyla çalışırken her zaman koruyucu
giysiler giyilmelidir. İşe başlamadan önce körüklerini
yakmalıdırlar. Arıcılara sıkça sorulan sorulardan biri, körüğün
sönmesini nasıl engelledikleridir. Anlaşılan bazı arıcıların
körükleri, tam da ihtiyaçları olduğu anda sönmektedir.
Arılarla çalışmak için acele etmeden önce körüğün yakılması
için gereği kadar zaman ayrılmalıdır. Yapılması gereken bir
diğer şey, gün ortasında kovanı incelemektir. Arıların yoğun
olarak uçuş yaptığı ve meşgul göründüğü bir gün
seçilmelidir. Bulutlu veya yağış ihtimali olan günler
seçilmemelidir. Fırtınalı havalar arılar için güçlükleri de
beraberinde getirir.
43
Arıcılar !
 Önce her şeyin hazır olduğundan emin olun. El
demiriniz yanınızda mı ? Körük yanıyor mu? Peki ya
komşular? Çocuklar yakınınızda mı?
 Mümkünse kovana yan kısmından yaklaşın. Giriş
deliğinin önünde durmayın. Eğer girişin önünde
durursanız, arkanızda kovana girmek için bekleyen
kalabalık bir arı grubunun oluştuğunu görürsünüz.
 Üst kapağı açmak için el demirinizi kullanın. Girişe
doğru ufak bir duman tutun.
 Sonra iç kapağı kaldırın. Arıların iç kapağı propolis ile
kovanın iç kısmına yapıştırma gibi bir eğilimi vardır. Bu
nedenle, iç kapağı sökmeniz gerekebilir. Körüğünüzü
hazır tutun.
 İç kapak çıkarıldığında, üstlükteki çerçevelerin üst
katları görülebilir. Arılar yapılan müdahaleye doğru
uçmaya başlarlar. Üst katların arasından size doğru
uçtuklarını göreceksiniz. Sakinleştirmek için biraz
duman tutabilirsiniz. Bazıları uçup, size doğru gelebilir.
Onlara aldırmayın!
Arılıkta çalışırken, yavaş hareket edin hızlı ve ani
hareketlerden kaçının, kovan kapakları açıkken çok fazla
zaman harcamayın.
Yeni kovanlarda şunlara bakabilirsiniz:
1. Arılar kovanda yeni bir petek mi oluşturuyor ? Bu
durum her zaman iyidir ve genellikle beyaz ya da hafif
sarıdır.
2. Bal mumu gözleri polenle doldurulmuş ve poleni
korumasına yardımcı olmak üzere arılar tarafından biraz
balla sıkıca kapatılmıştır. Polen genellikle büyümeleri
sırasında larvaları beslemek için ihtiyaç duyulduğundan,
yumurtaların ve larvaların yakınında (sağdaki gözlerde)
44
saklanır. Sol altta bulunan bazı gözlerde ışık altında yüzeyi
parlayan bal veya nektar bulunur.
3. Tüm çerçeveler çıkarıldı mı, kontrol edilmelidir. Bu,
arıların ne kadar süredir kovanda olduğuna bağlıdır. Petek
çıkarılmışsa, koloniye eklemek için elinizde yeni bir üstlük
var mı? Peteğin 3/4’ü dolduğunda yeni bir üstlük eklemek
gerekir. Çıkarılacak son çerçeveler, kovan gövdesinin
dışında bulunanlardır. Arılar balı içgüdüsel olarak bu dış
çerçevelerde saklar. Bunu arılarınızdan esirgememelisiniz.
4. Yavruları görebiliyor musunuz? Genellikle merkezdeki çerçevelerdedir. Rengi bronzla koyu kahve arasındadır.
Özellikle yukarıda gösterilen yeni petekte yumurtaları
görmek zordur ama onları kolaylıkla fark etmeyi zamanla
öğrenmeniz gerekir. Bunlar gözlerin dibinde küçük toz şeker
taneleri gibi görünür. Larvaların fark edilmesi kolaydır. Bunlar
bir göze hapsedilmiş inci beyazı kurtçuklara benzer.
Sırlanmış peteklerin rengi kahverengimsidir. Daha eski
peteklerin rengi kararır. Bunun nedeni yolculuk lekeleridir.
Ayrıca petekte yetiştirilen yavrular da peteğin rengini karartır,
bazen
kahverengine/siyaha
dönüştürür.
Yumurtaları
görebilirseniz, bir ana arının olup olmadığını görmek için ana
arıyı aramanıza gerek yoktur. Bunun tek bir istisnası olabilir.
O da bir işçi arının yumurtladığı durumlardır. Ancak, bu çok
nadir olur.
5. Sırlanmış balı görebiliyor musunuz? Sırlanmış bal
peteğin üst kısmında yer alan kemer şeklindeki bölümde yer
alır. Sırlanmamışsa sıvıdır. Sırlandığında ise rengi
beyazımsıdır. İçlerinde sarımsı veya kahverengimsi bir
madde olan gözler göreceksiniz. Bu gözlerde polen vardır.
Normal bir kovanda çerçevenin büyük bir kısmı yavrularla,
çerçevenin üst kısmındaki küçük kemer bölgesi balla dolu
olur ve bunların arasında az miktarda polen olur. Güçlü bir
kovanda neredeyse tamamı yavruyla dolu bir çerçeve
bulmak alışılmadık bir durum değildir. Her şeyin yolunda
olduğundan emin olduktan sonra kovanı kapatmanız gerekir.
45
Fotoğraf 1. Açık bal gözleri
Fotoğraf 2. Yeni gözler
Dip tahtası kontrolü ve temizliği
Arıların uçuşa çıktıkları zamanlarda kovan dip tahtası
temizliği yapılabilir. Dip tahtası üzerinde görülen kırıntı ve
artıklar incelenerek koloninin durumu hakkında bilgi
edinilmeye çalışılır. Bazen hava koşulları kovanın dışarıda
tamamen açılmasına elverişli olmaz. Hava sıcaklığının yeterli
olmadığı bu günlerde petek gözleri içerisinde bulunan
larvaların (kurtçukların) üşüyüp ölmesini engellemek için,
ilkbahar başlarında sadece dip tahtası üzerinden incelemeler
yapılabilir. Ayrıca üzerinde nem ve su biriken dip tahtalarının
acilen değiştirilmesi gerekir. Bazı kovanlarda dip tahtası
kovan gövdesinden ayrı bir parça halindedir. Bu çeşit
kovanların temizliği sırasında temiz bir dip tahtası
bulundurularak dip tahtası temizlenecek olan kuluçkalık
bunun üzerine oturtulur. Dip tahtası ayrı olmayan kovanların
temizliği ise 16-20 C° civarında günün ılık ve güneşli
saatlerinde yapılmalıdır. El demiri veya bir spatula yardımı ile
dip tahtası üzerindeki mum kırıntıları ve diğer artıklar
temizlenir. Ancak, alınan artıklar sağa sola atılmamalı ve
belli bir yerde toplanarak gerekirse yakılmalıdır. Aksi halde,
yağmacılık ve hastalıklar için uygun ortam hazırlanmış
olunur.
46
Çerçevelerin kontrolü
Çerçeve kontrolünde küflü, aşırı esmerleşmiş ve kırık
petekli çerçeveler kovandan çıkartılarak yerine önceki yıldan
kalan temiz çerçeveler yerleştirilir. İşlenmiş petek yoksa verilecek temel petekli çerçeve en sona konur. Kırık çerçeveler
kovanda bırakılırsa arılar burada yapacakları onarım
sırasında erkek arı gözü yaparak kolonide erkek arı
mevcudunun artmasına sebep olurlar. Esmerleşmiş ve küflü
peteklere ana arı istekli yumurta bırakmaz bu da koloninin
zayıflamasına ve ürün kaybına neden olur. Eğer kovan
içindeki mevcut arı miktarı çerçeveleri dolduramıyorsa, boş
çerçeveler alınarak alan daraltılır. Çerçeve kontrolü sırasında
kovandan dışarı çıkartılan çerçeve, kovan üzerinde tutulmalı
ve sağa-sola kaydırılmalıdır. Aksi halde ana arının kontrol
edilen çerçevede bulunması durumunda ana arının kovan
dışına düşmesine neden olunabilir. Bu işlemler sırasında
koloninin üşütülmemesi için kovan uzun süre açık
tutulmamalıdır.
Ana Arının Kontrolü
Her kolonide normal koşullar altında bir ana arı vardır.
Vücut yapısı ince ve uzun, rengi diğer bireylere göre daha
açık, canlı ve parlaktır. Kolonide ana arının olup olmaması,
koloninin sürekliliğini doğrudan etkiler. Eğer kontrollerde ana
arı görülemez ise, günlük yumurta durumuna bakılır.
Kolonide günlük yumurta mevcut ise büyük ihtimalle ana arı
da mevcuttur. Hem ana arı hem de günlük yumurta
görülemezse koloninin ana arısı yoktur. Bu durumda olası
ise, koloniye ya yeni bir ana arı verilmeli ya da bu koloni
başka bir koloni ile birleştirilmelidir.
Besin kontrolü
Besin kontrolünden amaç, kovan içerisindeki bal ve
polen miktarının belirlenmesidir. Erken ilkbaharda yapılan
kontrolde besin stokunun yetersiz olduğu durumlarda bal ve
pudra şekerinden yapılan kek veya koyu şurupla besleme
47
daha uygundur. Besin kontrolünden amaç kovan içerisindeki
bal ve polen miktarının belirlenmesidir. Erken ilkbaharda yapılan kontrolde besin stokunun yetersiz olduğu durumlarda,
bal ve pudra şekerinden yapılan kek veya koyu şurupla besleme daha uygundur. Koyu şurup 1 ölçü su 2 veya 3 ölçü
şekerle yapılan şuruptur. İlkbaharın ilerleyen dönemlerinde 1
ölçü su 1 ölçü şekerle yapılan daha seyreltik şurupla
besleme yapılmalıdır. Yapılacak olan bu şuruplama koloninin
gelişmesini hızlandırarak bal sezonuna güçlü kolonilerle
girilmesine vesile olur.
İlkbahar beslenmesi
Arılarda diğer canlılar gibi yaşamını devam ettirebilmek
için, gerekli besinleri alabilmelidir. Arının en temel iki gıda
gereksiniminde enerji için karbonhidrat, hücre yenilemesi için
ise proteine gereksinim duyulur. Karbonhidrat şekerlerden,
protein ise polenden sağlanır. Arıcı çeşitli nedenlerle arılarını
besleme ihtiyacı duyar. Bu besleme çoğu zaman enerji
ihtiyacını karşılamaya yönelik olarak, çeşitli şekerlerle yapılır.
Arıcının arıyı beslemesinde yaptığı hataların en büyük
sebebi, arının da bir canlı olduğu, sindirim sistemine uygun
olan gıdalarla beslenmediğinde bütün canlılar gibi
hastalanabileceğini ihmal etmesidir. İlkbahar beslemesi,
kovan içindeki gıda kaynaklarının kalite ve miktar olarak
yetersiz olması durumunda ve yavru gelişimini teşvik için
yapılan bir yemlemedir. İlkbahar yemlemesinde hava
sıcaklığı önemli bir faktördür. Eğer hava soğuksa şurup koyu
olmalı (2 veya 3 kısım şeker + 1 kısım su) ve petek gözlerine
doldurulmalıdır. Su miktarı fazla olan şurup kovan içinde
rutubeti yükselterek küflenmeye ve hastalıklara neden olur.
Ancak, havalar ısındıktan sonra yapılan beslemelerde 1
kısım şeker ve 1 kısım su ile yapılan şurup kullanılmalıdır.
Bu şuruplama sadece yumurtlamaya teşvik için yapılır.
İlkbaharda yapılan şurup beslemelerinde yağmacılık
görülebileceğinden buna karşı gerekli önlemler alınmalıdır.
Şuruplamanın akşam üzeri geç saatlerde yapılması
yağmacılık riskini azaltır.
48
Erken ilkbaharda koloninin gelişebilmesi için ihtiyaç duyulan diğer madde polendir. Şayet kolonide yeteri kadar polen yoksa koloninin bal ve polenden yapılacak bir kekle beslenmesi gerekir. Bu yönüyle arıcıların, polenin bol olduğu dönemlerde polen toplamaları ve gerektiğinde koloni beslemesinde kullanmaları veya ticaretini yapmaları önemli bir teknik
konudur. Polenin yetersiz olduğu durumlarda kolonide panik
oluştuğu ve yavru üretiminin tamamen durduğu sürekli akılda
tutulmalıdır. Arıların kendi ihtiyaçlarını karşılamaları için
kovanda 15-20 kg bal bulunmalıdır. Eğer kovanda yeterli bal
yoksa, bu durumda yapay olarak beslenmelidirler.
Ölümlerin ilkbaharda çok görülmesinin sebebi; açlık
yani yiyecek yetersizliğidir. Bir de yavru verimi baharda
artacağından kovanda stoklanan balının önemi büyüktür.
Baharla birlikte nektar ve polen toplama başlar. Bu nektar
akımına kovanın en iyi kadrosu ile girmesi istenir. Bu da çok
sayıda genç işçi arı ile mümkündür. Nektar alım sürecine
girmeden 4-5 hafta önce suni beslemeye başlamak
gereklidir. Arı beslemesinde kullanılabilecek en sağlıklı ürün,
şeker pancarı ya da şeker kamışından elde edilmiş, rafine
toz şekerdir. Literatürde mısır ya da buğday nişastasından
üretilmiş, glikoz, fruktoz gibi şekerlerin de arı beslemesinde
kullanılabileceği bilgisi bulunmakla birlikte, son yapılan
araştırmalarda nişasta kaynaklı şekerlerin arı beslemesinde
kullanılmaması önerilmektedir. Nişasta kaynaklı şekerlerin
içinde bulunan nişasta parçacıkları arının sindirim sisteminde
bir takım sorunlar oluşturmaktadır.
Dünya arıcılarının kolonilerini besleme alışkanlıklarında
en büyük fark, katı yemlerin kullanılma zamanında ortaya
çıkmaktadır. Arıcılığın gelişmiş olduğu ülkelerde katı
yemleme sadece hasattan sonra, nektar akımının olmadığı
dönemlerde, arıyı stresten kurtarmak ve yavrulama
faaliyetinin
devam
etmesini
sağlamak
amacıyla
kullanılmaktadır. Sonbaharda nektar akımlarının yetersiz
olması durumunda ise, arıları koyu şerbet ile yoğun besleme
yerine, kek gibi katı gıdalarla besleme yoluna gidilmektedir.
49
Kısacası kek türü besinler nektar akımı etkisi yaratarak yavru
atımını çoğaltma ve arıyı stresten koruma amaçlı
kullanılabilir. Doğru olan uygulama bu beslemedir. Kış
stoklarının arının salkıma gireceği yerde sağlıklı olarak
oluşup, sırlı bal haline gelebilmesi için, arılar sonbaharda katı
besinler yerine, 2 birim şeker, 1 birim su ile yapılan koyu
şerbetle beslenmelidir. Ancak arı için üretilmemiş, arı
sağlığına zararlı olabilecek şeker türleri arı beslemesinde
kullanılmamalıdır. İnsanların tüketimi için yapılmış olan
şekerlemeler
de
zaman
zaman
arı
beslemede
kullanılmaktadır. Ancak, bunların üretim sırasında yüksek
ısıya tabi tutulmaları, içlerine renk, aroma, tat ve kıvam veren
bir çok yabancı maddenin ilave edilmesi gibi nedenlerden
dolayı, arı sindirim sistemi için uygun olmayan ürünlerdir.
Bunların dışında, değişik kimyasallarla boyanmış yada ısıya
tabi tutularak rengi karartılmış esmer şeker, ham şeker,
melas, sorgum şırası, üretim artığı kirli şeker ve tüketim tarihi
geçtiği için insan beslemesinde kullanılamayan çeşitli
şekerlemelerin de arı beslemesinde kullanılması sakıncalıdır.
Çünkü bu tür şekerler çok fazla miktarda kalıntı, gıda
koruyucu, nişasta ve yabancı madde içerdikleri için, arılarda
kabızlık, ishal benzeri sindirim bozukluklarına yol açarlar.
Katı şekerlemelerin kovan üzerinde oluşturdukları nektar
akımı etkisi sebebiyle yavru atımını görece olarak
çoğaltmaları, arıların sindirim sisteminde yol açtıkları
bozukluklar ve sağlıksız arıların ömürlerinin kısa olması
nedeniyle, arıcı için bir kazanç değildir. Arıcı, arı sağlığını
riske sokacak hiçbir uygulamaya prim vermemelidir ve
unutulmamalıdır ki sağlıksız arı arıcının en büyük kaybıdır.
Arılarda ilkbahar beslemesinde kullanılabilecek
şurup örnekleri:
 Bal kullanarak : 2 kg bal + 1 litre su veya 4 kg bal +
3 litre su + 1 kg şeker.
 Şeker kullanarak: 1 kg şeker + 1 litre su veya 2 kg
şeker + 1 litre su.
50
Hazırlanması:
Önce su kaynama sıcaklığına getirilir. Sonra ocaktan
indirilip şeker ya da bal ilave edilerek karıştırılır. Şurup hiç bir
zaman kaynatılmaz. Kaynatılırsa karamelleşme şekillenir ve
karamel kokusu nedeniyle arılar şurubu yemezler.
Kovana şurup verme yöntemleri:
 Kovan dip tahtası uçuş deliğinin 10-12 cm gerisinden
çıta ile bölünerek yemlik olarak kullanılabilir.
 Dip tahtasında yemlik bulunan kovanlar kullanılabilir.
 Petek yemlik olarak kullanılabilir.
 Standart bir çerçeve ölçüsündeki yemlik şurupla
doldurularak bir petek gibi kovana yerleştirilebilir.
 Kapağı delikli cam veya çelik kavanozlar kovan uçma
deliği önüne veya örtü tahtası deliğine yerleştirilebilir.
Bu kavanozların kovan üzerine bir kat şeklinde
konulabilen 8 lt kadar şurup alabilen plastik olanları da
bulunmaktadır. Her kovana yaklaşık olarak 4-5 litre
şurup verilmelidir.
Hastalık ve parazit kontrolü
Arı kolonisinde, yıl boyunca görülebilecek yavru
çürüklüğü, nosema ve paraziter hastalıklara karşı dikkatli
olunmalıdır. Herhangi bir hastalık veya hastalık belirtisi
görüldüğünde veya şüphe edildiğinde, hastalığın kontrolü ve
mücadelesi için mutlaka bir uzmana danışılmalı uzmanın
görüş ve önerileri doğrultusunda hareket edilmelidir. Aksi
halde bilgisizce yapılacak bir uygulama fayda yerine zarar
getirir. Bahar mevsimine girerken arılara koruyucu ya da
tedavi amacıyla ilaç verilecek ise şuruba katılarak
verilmelidir. Önce şurup hazırlanır, soğutulur daha sonra
vitamin veya ilaç ilave edilir. Varroa, yavru çürüklüğü,
nosema gibi hastalıklarla erken mücadele, ancak bahar
şurubu ile ilaçlama yapmakla mümkün olur.
51
2. Yaz bakımı
Temmuz ayına girilirken balın tutulması için koloniye
beyaz çerçevelerden oluşan ek bir üstlük konulması gerekir.
Arıların bu ek alana ihtiyacı vardır. Aksi takdirde, çalışamaya
son verebilir ve hatta oğul verebilir. Kovanları izlemeye
devam edin ve beş merkez çerçeve balla dolduktan sonra
üst kısma bir tane daha üstlük ekleyin. Bir üstlükteki
çerçevelerin tamamı balla dolduktan ve gözlerin yarısı bal
mumuyla sırlandıktan sonra, üstlük ve çerçeveler kovandan
çıkabilir ve bal süzülebilir. Kolonilerin olağan ilkbahar
bakımından sonra yazın bakım ve kontrolleri devam eder.
Yaz mevsiminde yapılan işlerin başında koloni geliştikçe
çerçeve verme, zayıf kolonilerin takviyesi, güçlü kolonilere
kat verme ve flora takibi gibi işler gelir. Bir arı sürüsüne daha
fazla bala sahip olmak için yeni bir temel oluşturması
duyulmamış bir şey değildir. Bir bal arısı kovanının
toplayabileceği bal miktarını belirleyen birçok etmen vardır.
Bunlar:
•
İyi hava koşulları: İyi hava koşulları önemlidir. Hava
sıcak ve kuru olduğunda arılar daha iyi iş çıkarır. Soğuk ve
yağışlı havalar, arıları kovanda tutar. Bal yapabilmek için
kovanın dışına çıkabilmeleri gerekmektedir. Arıların ayrıca
yemek yemeye de ihtiyacı vardır ve hava soğuk ve yağışlı
olduğunda arılar sadece kendilerine bakarlar. Bir çerçeve arı
üretebilmek için bir çerçeve bala ve polene ihtiyaç vardır. Bir
kovanın yıl içinde yavru üretmek için kullanacağı bal miktarı,
ana arının kalitesine bağlıdır. Verimli bir ana arı çok sayıda
yumurta yapar. Bu yumurtaların beslenmeye ihtiyacı vardır.
• Bal bitkileri/bal: Arıların fazla bal yapabilmesi için bir
nektar kaynağına ihtiyaç vardır. Arıların nektar bulmak için
5 km veya daha fazla uçabildiği bilinmektedir; ancak, nektar
kaynaklarının kovana yakın olması halinde, nektarı elde
etmek için daha az zaman harcanabilir ve bir arı gün içinde
nektar almak için çok daha fazla gidip gelebilir. Ticari
arıcılar kovanları bal konumlarına yerleştirir. Bal konumları
52
genellikle bal arılarının toplaması için büyük miktarda
nektar üreten bir bitkinin yetiştiği büyük alanlar olarak
tanımlanır. Diğer taraftan, birçok arıcı arka bahçeleriyle ve
bu bahçenin çevresindeki 5 km’lik alanla kısıtlıdır. Sonuç
olarak, hobi olarak arı yetiştiren çoğu kişi bir sezonda 15-20
kg bal alabilmektedir. Eğer içinde bulunulan bölge iyi bir
bölgeyse, arılar 40 kg’dan fazla bal yapabilir.
• Kovan yönetimi: Bal elde etmek için yapılan planlamanın çoğu zamanlamayla ilgilidir. Bal üstlüklerinizi doğru
zamanda arılara verdiniz mi ? Bal ürününün toplanacağı
zaman arılar güçlü mü? Kovanınızı oğul verme açısından
inceliyor musunuz? Üretken bir ana arınız mı var? Tüm
bunlar bir bal ürünü elde etmek isteyen bir arıcının görevleri
arasındadır.
• Yeni bir arı kovanının beslenmesi: Yeni bir kovanın yeni
bir petek oluşturması, yavruları yetiştirmesi ve dışarı çıkıp
nektar toplayamayacağı günler için yemek saklaması
gerekmektedir. Ancak, beslemenin kesilmesi gereken bir
zaman gelecektir. “Neden arıların şeker şurubunu bala
dönüştürmelerine izin vermeyelim ?“ sorusu her zaman
sorulur. Öncelikle arıları besler ve onlarda şeker
şerbetini bala dönüştürürse, balı oluşturan şeker, bal
şekeri olmaz. Bir nektar akışı sürdüğünde ve ek üstlükler
eklemeniz gerektiğinde, besleme durmalıdır. Arılar bundan
sonra sunduğunuz temel üzerine inşa ettikleri petekte saf
bal saklayacaktır.
Fazla” balı ne zaman ve nasıl almalıyız?
Arı balı kış mevsiminde kullanmak üzere biriktirir. Bal
arıları kış uykusuna yatmaz ve soğuk günlerde bile aktiftirler.
Bir bal arısı kolonisinin kışın 30-40 kg bal tükettiği tahmin
edilir. Kış mevsiminde ılık günlerde arıların uçmak üzere
kovandan ayrıldığını görürsünüz. Arıların dışkılarını tutmaları
nedeniyle bu gereklidir. Bal arıları genellikle kovanlarına
dışkılamaz. Arılarınıza kış mevsiminde hayatta kalabilmelerii
53
için kovanda yeteri kadar bal bırakmanız gerekir. Yeni bir
kovanda en az iki kuluçkalık bulunmalı ve biri tamamen balla
dolu olmalıdır. Alttakinde ise yalnızca dış çerçeveler balla
dolu olmalıdır.
Bal ne zaman alınmalıdır?
Balın tamamen sırlanmış olması şartıyla, bal kovandan
herhangi bir zamanda alınabilir. Sırlanmış olmanın anlamı,
çerçevenin en az 7/8’inin sırlanmış olmasıdır. Kovandan
henüz üzeri sırlanmamış gözlerde bulunan balı almanız
halinde, nem oranı yüksek olduğundan bal bozulacaktır.
Sıcaklık düştüğünde bal katılaşacağından ve akışkanlığını
yitireceğinden balı süzmek zorlaşır. Bu tür durumlarda balın
süzülmeden önce 80 0C’ye kadar ısıtılması gerekir. Bu
durumda balın süzme sırasındaki sıcaklığı 90 0C olsa bile o
kadar akışkan olmaz. Temel kural şudur: Her zaman arılara
yetecek kadar bal bırakın. Yalnızca yedek olan balı alın!
Çerçeve ve kat verme
Arılarda gelişimle birlikte petek örme faaliyeti de başlar.
Bu dönemde kovana yeni temel petekler verilmesi gerekir.
Çerçevelere iki yandan iki delik açılarak tel takıldıktan sonra
temel petek takılır ve temel petekli yeni çerçeve koloniye
verilir. Çerçevenin koloniye verilmesinde dikkat edilmesi
gereken husus; yeni verilen çerçevenin sondan ikinci
çerçeve olarak verilmesi ve yavru üretim sahasının
bölünmemesidir. Kuluçkalık dolduğu zaman kovana kat
(ballık) verilmesi gerekir. Kat verilirken kuluçkalıktan
yanlardan ballı çerçevelerden en az 2 çerçeve kata alınır ve
yerlerine yeni çerçeve verilir. Ballı petekler yanında bir-iki
yeni çerçeve daha verilen kat kuluçkalığın üzerine konulur.
Birinci kat dolduğu zaman ikinci kat kuluçkalığın üzerine
yerleştirilir ve birinci kat onun üzerine alınır. Bu şekilde arılar
yeni petekleri daha iyi ve daha çabuk işler.
54
Destek oluşturma (takviye)
Herhangi bir nedenle koloni içindeki arı mevcudunun
azalması durumunda, kuvvetli kolonilerden takviye
çerçeveler alınarak zayıf kolonilere verilir. Kapalı yavru gözlü
çerçeveler arısıyla birlikte, koku vermek suretiyle zayıf
koloniye verilebilir. Koku vermenin amacı, arılı çerçevelerin
kolonideki arılarla bu çerçeve üzerinde bulunan diğer
koloniye ait arıların birbirlerini öldürmesini önlemektir.
Floranın takibi
Teknik arıcılıkta arıların, flora durumuna göre bir yerden başka bir yere nakledilmesi iyi verim alabilmek için gereklidir. Bu iş flora takibi veya gezginci arıcılık olarak adlandırılır. Gezginci arıcılık yapılmadan kolonilerden yeterli düzeyde kazanç sağlamak mümkün değildir. Kolonilerin gezdirilmesi, bir başka ifade ile bitki örtüsünün, yani çiçeklerin takip edilmesi teknik arıcılığın en önemli kuralıdır. Kolonilerin
nakli, mutlaka arılar kovana girdiği zaman yani gece yapılmalıdır. Kovanların naklinden önce gerekli hazırlıklar yapılmalı, çerçeveler sabitlenmeli, kovandan arı çıkabilecek çatlak ve delikler kapatılmalı ve çok iyi bir havalandırma sağlanmalıdır. Arılar nakledileceği noktaya vardığında usulüne
göre indirilip uçuş delikleri duman kullanılarak açılmalıdır.
Duman kullanmadan uçuş deliğinin açılması durumunda
arılar çevredeki canlılara zarar verebilir. Arı nakillerinde dikkat edilmesi gereken en önemli husus, yeterli havalandırmanın mutlaka sağlanmasıdır. Kolonilerin taze ballı
peteklerle nakledilmesi durumunda bu tür peteklerin özellikle
yaz aylarında sıcak günlerde çok kolay kırılabileceği ve
koloni kaybına neden olabileceği unutulmamalıdır. Özellikle
yaz aylarındaki arı nakillerinde gidilecek yere 1 gecede
ulaşılamıyorsa gündüz uygun bir yerde konaklama yapılarak
nakil ikinci gecede tamamlanmadır. Aksi halde koloni
kayıpları meydana gelebilecektir.
55
Zayıf kovanların birleştirilmesi
Bu işlemin amacı, anasız kovanları analı kovanlarla
birleştirerek daha güçlü kovanlar oluşturmaktır. Zayıf
kovanlarda yetersiz arı olacağından kışlık bal ihtiyacını dahi
karşılayamazlar. Ayrıca ana arıyı da kış soğuğundan
koruyamazlar ve çevreden gelen yağmacı arılara karşı da
kendilerini koruyamazlar. Kovan birleştirme en çok sonbahar
ya da ilkbaharda yapılır. Özellikle sonbaharda birleştirilerek
kışın öldürücü soğuklarına dirençli kovanlar oluşturulmuş
olur. Diğer birleştirme sebeplerinden biri de ana arı
faktörüdür. Yani bir kovanda yeterince ergin arı olabilir. Fakat
ana arı yoksa, yine ana arısı olan bir kovanla birleştirilmesi
gerekir. Birleştirme öncesi her iki kovan tütsülenir ve hemen
kovanlar açılır. Yavrulu çerçeveler tek bir kovanda birleştirilir.
Arılar da bu kovanın önüne çırpılarak işlem tamamlanmış
olur.
Bir diğer yöntem ise birleştirilecek iki kovanı üst üste
koymaktır. Üst üste konulacak kovanlardan analı kovan altta
anasız kovan üstte olacak şekilde aralarına birkaç yerinden
delinmiş kağıt yerleştirilerek birleştirilir. İki kovan arasındaki
kağıdı işçi arılar zamanla parçalayarak dışarı atmaya
çalışırlar, birbirlerinin kokusuna alışırlar. Her iki kovanın da
ana arısı varsa, ana arılar karşılaşır ve birisi ölünceye kadar
dövüşürler. Kağıt konulmadan birleştirilmesi durumunda
bazen her iki ana arı da ölebilir. Kağıt konulmadan
birleştirme yapılacaksa; kovanın petekleri kovanın bir
kenarına yanaştırılır, diğer kenarına diğer kovanın petekleri
arılarıyla birlikte yerleştirilir. Aralarına ana arı ızgarası
konulur, arılar üzerine şurup püskürtülür.
56
Bölüm V:
GEZGİNCİ ARICILIK VE ARILARIN BESLENMESİ
Gezginci arıcılık, ülkedeki farklı floraları kullanarak bir
mevsimde daha fazla bal alabilmek için kullanılan genel bir
yöntemdir. Bazı Avrupa ülkelerinde de yaygın olarak
kullanılır. Gezginci arıcılığı tanımlarken, genel olarak bir
koloniden daha fazla ürün alabilmek ve bitkilerde tozlaşmayı
sağlamak amacıyla kovanların bir yerden başka bir yere
taşınmasına gezginci arıcılık denir. Arıcılık yapılan bölgede
çiçeklenmesi kısa süren az sayıda ballı bitki varsa gezginci
arıcılık yapıp kovanları nektar ve polen kaynakları yönünden
zengin başka yerlere taşımak gerekir. Gezginci arıcılık
sayesinde
değişik
zamanlarda
değişik
bitkilerden
yararlanılarak daha çok ürün almak mümkün olur. Kovanların
taşınması ilkbahar sonu ve yaz başlangıcında sahil ve
ovalardan yüksek yaylalara; yaz sonu ve sonbaharda ise
çam ve sahil bölgelerine olur. Gezginci arıcılık, genelde
ekonomik beklentilerle kovanlardan alınan verimi arttırmak
amacıyla yapılmaktadır. Bu yetiştiricilik şeklinde ilkbaharın
erken başladığı bölgelerden başla-narak, zaman zaman
çiçeğin yeni çıktığı bölgelere doğru bir hareket yolu izlenir.
Bu işleme genel olarak çiçek kovalamak adı verilir. Daha
sonra kış yaklaşınca, kışları sert geçen bölgelerden
taşınarak arılar kışlatılır. Gezici arıcılık çok fazla itina ister.
Özellikle coğrafi bölgelerimizin flora ve iklim özelliklerini takip
etmek, uygun olan sıraya göre konaklamak gerekir. Çok
gezdirilen kovanların paraziter invazyonlar açısından
devamlı olarak kontrolü gerekir.
1. Gezginci arıcılıkta nelere dikkat edilmelidir?
Koloniler taşınmadan önce öncelikle gidilecek yerin
bitki örtüsü, nektar ve polen durumu iyice araştırılmalıdır. Konaklama yerinin rüzgar almayan ve sel yataklarının dışında
olması gerekmektedir. Kolonilerin konuşlandırılabileceği böy57
le yerlerin ön araştırması yapılır. Konaklama yeri olarak;
tepelerin güney-doğu yamaçları, zirai mücadele ilaçlaması
yapılmayan ve ana yoldan uzak yerler tercih edilmelidir.
Gezginci arıcılık yapılacak bölge bulaşıcı arı hastalık ve
zararlılarından ari olmalıdır. Arılıklar arasındaki mesafe doğal
florada 1 km' den, narenciye, ayçiçeği, pamuk ve çam gibi
yoğun nektar veya salgının olduğu yerlerde ise 500 m.den az
olmamalıdır. Arılıklar arası mesafenin hesaplanmasında
bölgedeki ballı bitkilerin yoğunluğu, nektar veya salgı üretme
kapasiteleri ve arılıkların kovan sayıları dikkate alınmalıdır.
Aksi halde mevcut potansiyel, koloni sayısının azlığı
nedeniyle ya yeterince ya da koloni sayısının fazlalığı
nedeniyle ekonomik olarak değerlendirilemez. Gezginci
arıcılığın temel unsuru olan arı nakillerinde; yükleme, nakil
ve indirme işlemleri sırasında kovanlar sarsılmamalıdır.
Kovanlar tam dolu olarak taşınmamalı, yeterli havalandırma
sağlanmalıdır. Nakiller gece yapılmalı, çok uzun yollarda,
arılar
ara
konaklama
yerinde
gündüz
açılarak
dinlendirilmelidir.
Gezici ya da sabit arıcılık yapan arıcıların kovanların
taşınması esnasında dikkat etmesi gereken konular
aşağıdaki gibi özetlenebilir:
 Kovandaki çatlak ve deliklerin mutlaka onarılması gerekir.
 Kovanların taşıyıcılar yüklenmeden önce tütsülenmesi
unutulmamalıdır.
 Kovanların yüklenmesi esnasında araç yüksek sese karşı
rölantide çalıştırılmalıdır.
 Kovanlar taşıyıcı araca yerleştirilirken rüzgar boşlukları
bırakılmalıdır.
 Mola vermemeye özen göstermeli, eğer verilirse araç yine
rölantide çalıştırılmalı ve kovanlara su serpilmelidir.
 Kovanların uçuş delikleri hava alacak şekilde açık
tutulmalıdır.
 Kovan yükleme işlemi gece ya da şafakta yapılmalıdır.
58
2. Tarımda ve arıcılıkta kullanılan kimyasalların
gezginci arıcılıktaki olumsuz etkileri
Kültür bitkilerine zarar veren çeşitli hastalıklara, böcek
ve yabancı otlara karşı tarımsal savaşım yapılmakta ve
genellikle çok sayıda kimyasal kullanılmaktadır. Bu
kimyasallar hem bal üreten, hem de bitkilerin tozlaşmasında
yaşamsal öneme sahip olan bal arılarına zarar vermekte,
onların ölümlerine neden olmaktadır. Tarımda kullanılan
ilaçların bal arılarına olan zararlı etkileri; kullanılan ilacın
cinsi, uygulama yeri ve zamanı, uygulanan dozu, etki süresi,
ilaçlama yöntemi, ilaçlama günlerindeki meteorolojik koşullar
gibi pek çok faktöre bağlı olarak değişebilmektedir. Hatalı ve
tekniğine uygun olmadan kullanılan bazı zirai mücadele
ilaçlarıyla kirlenen su kaynakları ve polenler, çok sayıda
ergin arı ve yavru ölümlerine neden olmaktadır. Toz halinde
kullanılan zirai ilaçlar, sıvı halde atılan ilaçlara oranla arılar
için daha zararlıdır. Çünkü toz halindeki ilaçlar, daha kolay
yayılır ve polenle birlikte kovana taşınabilirler.
Arıların ilaç uygulamalarından korunması
Arılar, arı ürünlerinin üretimi yanında, bitkilerde
tozlaşmayı sağlayarak meyve ve tohum oluşumuna da
yardım ederler. Bu nedenle bal arılarının korunmasında
arıcılarla birlikte bitki üreticilerine de görevler düşmektedir.
Bu anlamda, arılarla çiçekler arasında milyonlarca yıldan beri
var olan karşılıklı yarar ilişkisine dayanan işbirliği, bitki
üreticisi ile arıcı arasında da sağlanmalıdır. Arıların ilaç
uygulamalarının zararlı etkilerinden korunmasında arıcı, bitki
üreticisi ve yöneticiler tarafından alınabilecek bazı önlemler
aşağıda verilmiştir.
59
Arıcılar için önlemler:

Koloniler için risk oluşturmayacak veya en az risk
taşıyan bir arılık yeri seçilmelidir.

Kolay taşınabilen, havalandırması iyi, gezginci arıcılık
için uygun kovanlar kullanılmalıdır.

Kısa süre etkili ilaçlar kullanılarak yapılan
ilaçlamalarda, kovan içerisine su emdirilmiş sünger
bırakmak, yeterli havalandırma sağlamak ve kovanların
üzerine ıslak çuval veya bez örtmek suretiyle arılar 1-2 gün
kapalı tutulabilir.

Uzun süre kalıcı etkili ve arılar için çok tehlikeli
ilaçların kullanılması durumunda koloniler ilaçlama
sahasından en az 7-8 km uzaklıkta emin bir yere
taşınmalıdır.

Arılıkta suluk bulundurularak arıların tehlikeli
olabilecek başka kaynaklardan su almaları en aza
indirilmelidir.
Bitkisel üretimde alınabilecek önlemler:

Bir zorunluluk yoksa ilaçlamalar bitkilerin çiçeklenme
dönemlerinde yapılmamalıdır.

Arılar için daha az tehlikeli olan ilaçlar seçilmelidir.

Toz ilaçlar yerine sıvı ilaçlar tercih edilmelidir.

İlaçlamalar arıların
saatlerinde yapılmalıdır.

Kullanılan
bulaştırılmamalıdır.
ilaç
kovanda
ve
ilaç
oldukları
akşam
atıkları
sulara

Bitki üreticisi, ne zaman ilaçlama yapacağını ve hangi
ilaçları kullanacağını çevresindeki arıcılara önceden
bildirmelidir.
60
Fotoğraf 1. Gezginci arıcılıkta kovanların taşınması
Yöneticilerin alabileceği önlemler:
 Arılar için daha az zararlı ilaçların üretim ve kullanımına
öncelik verilmeli, bitki üreticileri bu yönde teşvik edilmelidir.
 Arıcılar ve bitki üreticileri, mücadele ilaçlarının arılar
üzerindeki etkileri konusunda eğitime tabi tutulmalıdır.
 Arıların meyve ve tohum üretiminde ürün miktarı ve
kalitesine olan katkıları meyve, sebze ve tahıl üreticilerine
açıklanmalıdır.
 Konuyla ilgili kanun, tüzük ve yönetmelikler hazırlanmalı ve
bitkilerle arılar arasında milyonlarca yıldır süregelen karşılıklı
yarar ilişkisi ve işbirliği, arıcı ve bitki üreticisi arasında da
sağlanmalıdır.
3. Gezginci arıcılıkta arıların beslenmesi
Bal arılarının doğal besin maddeleri; nektar, bal ve
polendir. Nektar, arılar tarafından toplandıktan sonra vücut
içinde ve kovandaki petek gözlerinde fiziksel-kimyasal
değişikliklere uğratılarak bala dönüştürülüp petek gözlerinde
depo edilir. Nektar ve bal, arılar tarafından enerji ihtiyacının
karşılanması amacıyla kullanılır. Arılar sadece bal yiyerek
yaşamlarını
sürdürebilirler.
Ancak,
kolonide
yavru
61
yetiştirilebilmesi ve petek gözlerinden çıkan genç arıların
gelişmelerini tamamlayabilmeleri için mutlaka polene
ihtiyaçları vardır. Polen; arıların protein, vitamin, yağ ve
mineral madde ihtiyaçlarını karşılayan doğal bir besin
maddesidir. Kovan içerisinde ne kadar bal olursa olsun polen
bulunmadığı sürece yavru üretimi oldukça kısıtlıdır veya hiç
yoktur. Buna bağlı olarak da koloninin gelişmesi yavaşlar
veya tamamen durur. Buna karşılık petek gözlerinde ne
kadar polen olursa olsun, kovanda bal yoksa dışarıdan
nektar gelmiyorsa veya kolonilere ek besleme yapılmıyorsa
arılar açlıktan ölürler. Arıların diğer çiftlik hayvanları gibi
düzenli ve sürekli beslenmeleri gerekmez. Ancak acil
durumlarda veya ek besin maddeleri gerektiği zaman
besleme yapılır.
Kolonileri genel
beslemek gerekir;
olarak
•
Arıların kış
zamanlarda,
yeterli
•
Ana nektar akım öncesi ana arıyı yumurtlamaya teşvik
ederek arı populasyonunu artırmak amacıyla,
•
Açlık tehlikesi olduğu zaman, ilkbaharın geç geldiği
veya nektar akımı sırasında kötü hava koşullarının
nektar toplamayı engellediği durumlarda,
•
Oğul alındığında, koloniler bölündüğünde, zayıf
koloniler birleştirildiğinde, koloniler kontrol edildiğinde,
•
Ana arı yerleştirildiğinde ve yenilenirken, aktarma
yapıldığında, polinasyonu sağlanacak bitkiler yeterli
miktarlarda nektar veya polen üretemiyorlarsa,
•
Tarımsal mücadele ilaçlarının kolonideki olumsuz
etkilerini azaltmak amacıyla, hastalıklar ve tehlikeler
nedeniyle koloni üzerinde ilaç kullanımı gerektiğinde,
için
62
aşağıdaki
bal
durumlarda
depolayamadıkları
Kolonilerin ek beslenmesi için kullanılan iki yem
türü vardır:
 Katı yemler (değişik karışımlardan oluşan kekler) ve
 Sıvı yemler (su + şeker veya balla hazırlanan
değişik oranlardaki şurup)
Katı yemler
Polen yerine kullanılan maddeler; arıların ihtiyaçları
olan pek çok önemli besin maddelerini sağlamalarına karşın,
arıların polen yemelerini ve larva besini salgılamalarını teşvik
eden özel kimyasal maddeleri içermezler. Arı keklerine
yağsız süt tozu, yağsız soya fasulyesi, bira mayası ve
yumurta sarısı ilave edilmektedir. Bu maddelerin arılarda adi
ishal ve Nosema gibi hastalıkları tetiklediği unutulmamalıdır.
Bu yüzden kek yapımında bal, pudra şekeri karışımına
mineral maddeler, vitaminler ve aminoasitlerce zengin olan
polen ilavesi yeterlidir. Kek yapımında kullanılan balın ve
polenin kaynağının belli olmasına ve hastalık taşımamasına
özen gösterilmeli ve bilimsel verilere göre hazırlanmalıdır.
Kek hazırlama
Bir kazanın içerisine su konulur ve kek yapımında
kullanılacak temiz süzme bal tenekesi, su dolu kazanın içine
yerleştirilerek ısıtılır böylece balın erimesi sağlanır. Eriyen
bal pudra şekerine ilave edilir ve hamur karma makinesi
yardımıyla veya elle yoğurma işlemi yapılır. Ekmek hamuru
kıvamına gelen kek şeffaf naylon poşetler içine kolonilerin
ihtiyacı kadar konulur. Uygulama sırasında naylon poşet
kovana temas yerinden yırtılarak arıların keki rahat
tüketebilmesi sağlanmış olur.
Sıvı yemler
Koloninin şeker alıp tüketime başlamasıyla, ana arıda
yumurtlama arzusu yaratan, kolonide yavru yetiştirme
63
faaliyetinin başlaması ve devamını sağlayan ilk uyarı
meydana getirilmiş olur. Bu uyarı, arılar bir bal özü kaynağı
buldukları zaman doğal olarak, koloni şeker şurubuyla
beslendiği zamanda da yapay olarak meydana getirilmiş
olur.
Şurup temiz su ile yapılır. Bunun için önce su
kaynatılır. Kaynatılmış suyun bir müddet soğuması beklenir.
Parmağı yakmayacak derecede ılık suya şeker veya bal
ilave edilir. Şurup, şeker iyice eriyinceye kadar karıştırılır.
Arıların beslenmesinde genel ilkeler
Koloniler zorunlu olduğu zaman beslenmelidir. Arıların
beslenmesi zor ve pahalı bir iştir. Deneyimsiz arıcılar
yağmacılığın başlamasına neden olabilirler. Besleme
yaparken yağmacılığın başlamasını önlemek için, besleme
akşam yapılmalıdır. Gündüz beslenen arılar şurubu kısa
sürede bitirdikten sonra daha fazlasını alabilmek için
çevredeki zayıf kolonilere, ruşet kovanlara saldırırlar.
Beslenen kovana yağmacı arıların girmesini önlemek için
uçuş deliği daraltılmalı, diğer delik ve çatlaklar kapatılmalıdır.
Şurupluklar kovan dışından gelen arıların ulaşamayacağı
şekilde olmalıdır. Beslenecek koloni genellikle zayıf kolonidir.
Besleme yapılırken yavruların üşümesini önleyecek önlemler
alınmalıdır. Şurupluk arı salkımına yakın olmalıdır. Soğuk
havalarda arılar salkımı bozmadan şuruba ulaşabilmelidir.
Arıcı zayıf kolonileri beslemektense, birleştirerek kuvvetli
koloniye sahip olmaya çalışmalıdır.
64
Bölüm VI:
BAL ARILARINDA OĞUL VERME VE YAĞMACILIK
1. Oğul verme ve önlenmesi
Oğul, bal arılarında nesli devam ettirmek için koloni
fertlerinin bir kısmının ana arı ile birlikte kovandan ayrılarak
yeni bir aile oluşturmasıdır. Oğul her ne kadar nesli devam
ettirme davranışı olsa da, oğul verme eğilimi arıların genetik
yapısı ve çevre şartları altında farklılık gösterir. Teknik
arıcılıkta, koloninin oğul vermemesi istenir ve oğula karşı
önlemler alınır. Oğul veren kolonilerin gücü oldukça
zayıflayacağından yeterli miktarda bal üretmek mümkün
değildir. Bu nedenle oğul oluşumunu destekleyen şartlar iyi
bilinmeli ve oğula karşı tedbirler alınmalıdır. Oğul oluşumunu
destekleyen şartlar; arı kolonisinin kovana sığmayacak kadar
çoğalması, kolonide yavru yetiştirecek ve bal depolayacak
yerin kalmayışı, kolonide yeterli havalandırmanın olmayışı,
koloni içinde sıcaklığın artması, ana arının yaşlı olması ve
genetik yapının etkisi olarak sıralanabilir. Oğul vermeyi
destekleyen bu şartların ortadan kaldırılarak doğal oğulun
önlenmesi teknik ve ekonomik arıcılığın önemli bir kuralıdır.
Fotoğraf 1. Oğul verme
Bir kovanda bir ana arı bulunur. Kovanın ana arısı
bölgelere göre değişen zamanlarda, 20-25 günlük süre
içinde ve genellikle öğle saatlerinde kovanı terk ederek yeni
65
bir yuva yani yeni bir arı ailesi oluşturmaya çalışır. Buna oğul
verme adı verilir. Oğul verme zamanları ilkbahar
başlangıcıdır. Bu tarihlerden önce ve sonra çıkan oğullar
genellikle zayıftır. Bal mevsiminde yeterli kuvvete
ulaşamazlar ve ekonomik değildirler. Bu mevsimden önce,
oğul verecek kovandaki işçi arılar yüksükler oluşturarak yeni
ana arılar üretmeye başlar ve eski ananın bu yüksükleri
bozarak yeni çıkacak ana arıları öldürmesini engellerler.
Yüksüklerden çıkacak yeni ana arılar, çıkmadan 2-3 gün
önce "vang vang" veya "guvak guvak" benzeri sesler
çıkarmaya yani ötmeye başlarlar. Bu sesleri duyan eski ana
kovanı terk etmek için çıkış hazırlıkları yapar. Yeni çıkacak
ana arılarla kaval veya ıslık benzeri sesler çıkararak anlaşır
ve taraftarlarıyla en kısa zamanda kovanı terk ederek yeni
bir arı ailesi oluşturur. Bu nedenle kovandan çıkan ilk oğulda
(baş oğul) genellikle bir ana arı bulunur ve bu ana arı
kovanın eski anasıdır. Baş oğullar en makbul oğullardır.
Daha sonra çıkan genç-bakire-ana arılar "ti-ti-ti" şeklinde ses
çıkarırlar. İlk oğul çıktıktan yaklaşık 5 gün sonra ardı ardına
çiftleşme uçuşuna çıkarlar. Bu sırada ana arıya yol gösterici
olarak katılan işçi arılar da çıktığı için oğul çıkışına benzer bir
görüntü ortaya çıkar. Genç ana arıların çokluğu nedeniyle
bazen işçi arılar arasında bölünmeler görülür. Bazı ana arılar
çiftleştikten sonra işçi arılar tarafından kovana geri
getirilebilir. Bazıları da dışarıda kalarak oğul kümesi
oluşturabilir. Bu gibi ikinci oğullar genellikle zayıftır ve
çıktıkları kovan kontrol edilerek akıbetleri hakkında karar
verilmesi gerekir.
Buna göre,

Çıktıkları kovan ve çıkan oğul kuvvetli ise yeni bir
kovana alınır.

Çıktıkları kovan ve çıkan oğul zayıf ise eski
kovanlarına geri verilir.
66

Çıktıkları kovan kuvvetli çıkan oğul zayıf ise ya eski
kovana geri verilir ya da bir başka zayıf kovan veya oğula
eklenir.
Oğul verme belirtileri

Kovanda erkek arı sayısı artar, ana arı yüksükleri
oluşturulur,

Ana arı çok sayıda yumurta bırakmaya başlar,
kovandan yaşlı ve genç ana arılara ait sesler duyulur,

Ana arının kendine has kokusu yardımıyla arılar
uçma tahtası önünde toplanmaya başlarlar, oğul çıkmadan
hemen önce kovanın önünde telaşlı ve hareketli bir
kaynaşma olur,

Son olarak kovanda kuvvetli bir kaynaşma görülür ve
çok miktardaki genç işçi arı, az miktardaki yaşlı işçi arı ve bir
miktar erkek arı kovanın ağzından dökülür gibi yoğun olarak
dışarı fırlarlar.
Kovan dışına çıkan arılar kalabalık kovanların
bulunduğu yerde bile birbirlerini tanır ve birlikte uçarlar. Önce
kovana yüzleri dönük olarak kovanın önünde uçan arı
topluluğu daha sonra birkaç metre yukarıda oğul dansı
denilen uçuşlarını yaparlar. Bu olay birkaç dakika sürer.
Kovandan çıkmadan önce karınlarını balla doldurmaları
nedeniyle işçi arılar fazla uzaklaşamazlar. Ayrıca baş oğulun
eski ana arısının yaşlı olması, kanatlarının yıpranmış olması
ve karnındaki yumurtalar nedeniyle ağır olması sonucu ana
arı kovandan fazla uzaklaşamaz. En yakın dal vb. yere
konar. Ana arı ile birlikte çıkan işçi arıların karınlarının tok
olması nedeniyle tekrar eski kovanlarına dönmeleri söz
konusu değildir. Yeni kovanlarını benimserler. Aç olarak
çıkmaları halinde, oğulu terk ederek eski kovanlarına
döndükleri tespit edilmiştir. Oğul veren kovan sakinleşir,
kovan içi işleri düzene sokar ve kovan dış kaynaklara
yönelerek çalışmaya devam eder.
67
Oğul vermeye neden olan etkenler
Bir kovan oğul verdiğinde, ana arı diğer arılarla birlikte
kovandan ayrılır. Ancak ayrılmadan önce ana arı yüksüğü
adı verilen gözlere yumurtlar. Bu gözler (20 veya daha fazla)
çerçevelerin kenarında veya altında yer alır. Diğer nedenler
şunlardır: İlkbaharda arılar gelişmelerinde üç önemli
aşamadan geçerler:
 Kışı geçiren yaşlı arıların, genç arılarla yenilenmesi,
 Arı varlığını hızla artırma, gençleştirme,
 Bal sezonuna kadar arıların olabildiğince hızla
çoğalarak kovanın güçlenmesine devam etmeleri.
Birinci ve ikinci aşamalarda iyi bir ana arı hiç durmadan
40-45 gün süre ile 24 saat içinde yaklaşık 2000’den fazla
yumurta bırakmaktadır; fakat bal sezonu ile birlikte arılar
nektar getirmeye başladıkta sonra ana arı yumurtlamayı az
da olsa mutlaka azaltmaktadır.
Yeni çıkan genç arıların mevcudu bal sezonu başında
hızla artmaya devam ettiğinden, genellikle daha tarlacı
olmadıklarından dolayı kovanın içinde ve uçuş deliğinin
karşısındaki arka duvara birikirler. İşte bu işsiz ve genç arılar
orada gelecek zamanın oğulu olarak hazırlıklara başlarlar.
Diğer taraftan şu bilinmelidir ki, oğul verme içgüdüsü hiçbir
zaman her kolonide aynı tempoda ve şekilde gelişmez. En
büyük etken ana arı yumurtlamayı ne zaman ve ne kadar
azalttığına bağlıdır. Bal sezonu başlamasına 15-20 gün kala
yumurtlamayı azaltır ise, genç arıların 7-9 gün içinde yavru
besleme işleri de hızla azalır ve hemen ana memelerini
oluştururlar. Koloni artık oğul vermeye meyil etmiş demektir.
İçgüdüsel olarak arılar mum örme ve kabartma işini
durdururlar. Ana arı yumurtlamayı tamamen keser. Acil
önlemler alınmadığı taktirde koloni 8-10 gün içinde, yani ilk
ana memeleri kapan-dığında eğer hava şartları uygun ise
hemen oğul verecektir. Ana arıya bal sezonu başlangıcına
kadar normal bir şekilde yumurta bıraktırmaya devam
68
ettirebilir. Böylece genç arılar da yavru besleme ve bakımı ile
meşgul olduklarından işsiz kalıp oğula meyletmezler. Aynı
zamanda bal sezonu başlamış olup nektar akışı da
olduğundan, balı olgunlaştırmak işi de genç arılara
düşmektedir. Böyle kovanlarda ana arının yumurtlaması
kademeli olarak azalmaktadır.
Pratikte kovana boş petek verilmediğinde, ana arıya
yumurtlama alanı açılmadığı zaman oğul verme eğilimi
olabilir. Boş petekler kısa bir zaman içinde arılar tarafından
temizliği yapıldıktan sonra ana arı hemen yumurtlar.
Koloninin genç arı mevcudu hızla artış gösterir ve bal sezonu
henüz başlamadığından genç arılar işsiz kalıp arka duvara
birikir. Bu nedenlerden dolayı oğulu önlemek için koloniye
mutlaka kabartılmamış yeni petekler ile mum kabartma işi
verilmelidir. Ana memeleri oluşturulması ve gözlerde
yumurtaların görülmesi ile birlikte mum kabartma işi
tamamen durur. Ayni anda arılar ana arıyı yeterince arı sütü
ile beslemeyi azaltır. Daha sonra ana arı kendi balla beslenmeye başlar ve arı sütü ile beslenmeyince yumurtlamayı
tamamen durdurur ve uçabilecek kadar hafifler.
Oğul vermenin iki ana nedeni vardır:
Bir kovanda birden fazla ana arı vardır veya kovan çok
kalabalıktır. Başlıca oğul verme nedenleri arasında
aşağıdakileri sıralayabiliriz:

Arı ailesinin ilkbaharda çoğalma içgüdüsü nedeniyle
çoğalmaları ve kovanda sıkışmaları, sayısal olarak genç
arıların yaşlı arılardan fazla olması, arının genetik
özellikleri,

Ana arının herhangi bir nedenle sakatlanması, ölmesi,
yaşlanması ve/veya fazla sayıda dölsüz yumurta bırakması,
 Kovanın küçük veya içinin dar olması, uçma deliğinin küçük
tutulması, zamanında veya gerektiğinde ballık ilave
edilmemesi veya balların süzülerek alınmaması, bal depo
69
edilecek yerin olmaması, ana arı ızgarası konulması,
kovanın güneşte tutulması.
Oğul vermeyi önleme yöntemleri
Arıcılıkta temel amaç, kovan başına yüksek düzeyde
verim alınmasıdır. Bu amaçla kovanların arı yoğunluğunu
artırmak ve bal mevsimine kuvvetli kovanlarla girmek gerekir.
Arı ailesi oğul nedeniyle parçalandığında genelde kovan
kuvvetten düşer ve kovanlardan elde edilecek ürün miktarı
azalır. Ayrıca çıkan oğulların kaçmamaları için arılıkta
beklenilmesi, takip edilmesi, yerine yerleştirilmesi, bakımı ve
kontrolü zaman alıcı işlerdir ve önemli işgücü kaybına da
neden olur. Çağdaş arıcılıkta doğal oğul kontrol altına
alınmalı, gereksinim halinde yapay oğul alma yoluna
gidilmelidir.
Ana arı yüksükleri gördüğünüzde ne yapabilirsiniz?

Önce,
bunların
tamamını
kesip
atmayı
deneyebilirsiniz. Bu, her altı veya yedi günde bir yapılmalıdır.
Anacak unutmayın ki, arılar ana arı yüksükleri yapmaya
başladığında, daha fazla yüksük yapmalarını engellemek
zordur.

Kovana yeni bir üstlük koyarak arılarınıza daha fazla
alan sağlayabilirsiniz. Bu her zaman işe yaramayabilir.

Üzerinde ana arı yüksükleri bulunan birkaç çerçeveyi
alarak, yeni bir kovan oluşturabiirsiniz. Yeni analar
yumurtadan çıkar, birbirleriyle mücadele eder ve kazanan
çiftleşerek yeni yavrular üretmeye başlar. Bu yöntemi
temmuz ayının ortasından sonra kullanmayın. Yeni yavru
çerçevelerini eski kovana koyun ve kalan ana arı
yüksüklerinin tamamını kesin. Bu sağlıklı bir yaklaşımdır.

Ana arının uçmasını önlemek için kanatlarını
kesebilirsiniz.
Oğulla
birlikte
kovandan
ayrılmaya
çalıştığında, uçamayacaktır. Oğul bir ana arı olmadan
kovana dönecek, yeni bir bakire ana arının yumurtadan
70
çıkmasını bekleyecek ve bununla yeniden kovandan
uçacaktır. Arılar, yeni kraliçe yumurtadan çıkmadan önce
yeniden oğul verecektir.

Kovanı tekrar incelediğinizde ana arı yüksükleri
bulmanız halinde, bunları yok edebilir ve eski ana arıyı
yeniden kovana koyabilirsiniz.

Yapabileceğiniz en iyi şey, arılarınızın kovan
içerisindeki arı yoğunluğu açısından kritik noktaya
ulaşmasını engellemektir.
Doğal olarak oğul gelişimine engel olmak için
genellikle:
 Ana arı yüksüklerinin bozulması,
 Kuluçkalığın veya kovanın iç hacminin genişletilmesi,
 Uçuş deliğini büyüterek kovan içi havalandırmanın
sağlanması, kovanların gölgede tutulması,
 Oğul verecek kuvvetli kovan ile zayıf kovanın
yerlerinin değiştirilmesi, kuvvetli kovanların bölünmesi
yani suni oğul alınması,
 Uygun olmayan hava şartları nedeniyle uzun süre
kapalı kalan kovanlara şerbet verilmesi,
 Yaşlı ana arıların genç ana arılarla değiştirilmesi,
yavrulu peteklerin azaltılması, yerine kabartılmamış
temel petek konulması,
 Ballı peteklerin sayısının azaltılması veya sık sık
süzülerek bal depolama hacminin arttırılması, kovan
girişine erkek arı kapanı konulması,
 Oğul vermeye eğilimli olmayan arı ırklarıyla çalışılması veya ıslah çalışmalarında oğul verme kriterinin
dikkate alınması, gibi yöntemler uygulanabilir.
Yine de dikkat edilmesi gereken konu, oğul vermesi
engellenecek kovandaki ana arı yüksüklerinin mutlaka
71
ortadan kaldırılmasıdır. Unutulan yüksüklerden çıkacak yeni
ana arılar kovanın oğul vermesine neden olur. Yapay oğul
alınacak yani bölünecek kovanlar, sadece oğul vermeye
eğilimli olan kovanlar değildir. Kuvvetli kovanların bazen
bölünerek hem oğul vermeye kalkışmasını engellemek, hem
de kuvvetli iki veya daha fazla kovan elde etmek
mümkündür. Bu amaçla; kuvvetli kovanın ana arısı bulunur,
asıl kovanda bırakılır, daha sonra kovanın yavrulu petekleri,
ballı petekleri ve mevcut arısı eşit olarak bölünerek iki yeni
kovan oluşturulur.
Bu bağlamda dikkat edilmesi gereken noktalar:
 Yeni kovana genç ana arı verilmesi, ya da yüksüklü
peteklerin verilmesidir. Yüksüklü petek bulunmadığı
durumlarda,
yeni
yumurtlanmış
yumurtaların
bulunduğu petekler verilerek ana arı üretmeleri yoluna
gidilebilir.
Oğul vermeyi önlemede diğer yöntemler:
 Arı kolonisini yeni kabartılmamış petekler vererek
genç arıları çalıştırmak.
 İlave katlarda (ballıklarda) çerçevelerin diziliş şekli.
 Ana ızgarası ve ikinci analı (çift analı) çalıştırma
sistemi.
 Mevcut anayı bal sezonu başlamadan 20-25 gün
önceden ayni sezonda doğmuş ve yumurtlayan ana ile
değiştirmek.
 Yapay yollarla en az altı çerçeveli oğul oluşturmak.
 Kovan yerlerini değiştirme sistemi.
72
Fotoğraf 2. Ağaç dalında oluşmuş oğullar
Yapay oğul üretimi
Teknik arıcılıkta kolonilerin doğal oğul vermesi
istenmeyen bir olaydır. Nektar akışının başladığı dönemde
gerçekleşen oğul, anaç koloninin gücünü azaltmakta böylece
bal verimini düşürmektedir. Ayrıca oğul çıkışının devam
etmesi durumunda kolonide kuluçka görevi gören genç işçi
arıların oğulla birlikte çıkmasıyla, anaç kolonide kuluçka
faaliyeti aksamakta ve bunun sonucunda kireç hastalığı
görülebilmektedir.
Arıcılıkta
bu
tür
olumsuzlukların
yaşanmaması için doğal oğula karşı tedbirler alınmalı, koloni
sayısı artırılmak isteniyorsa suni oğul (bölme) yapılmalıdır.
Yeterli güce erişmiş koloniler, eşit şekilde bölünerek yeni bir
koloni elde edilir. Bunun için boş kovan anaç kovanın yanına
getirilir. Arılı, ballı ve yavrulu petekler her iki kovana eşit
sayıda bölünür. Burada dikkat edilecek husus tarlacı arıların
da her iki kovana eşit şekilde girmelerini sağlamaktır. Bunun
için anaç kovan yarım metre sağa ya da sola kaydırılarak,
eski uçuş hattı ortada kalacak şekilde yeni kovanın
(bölmenin) yerleştirilmesi yapılır. Bu işlem sonrasında tarlacı
arılar yine de anaç kovanı tercih edebilirler, bu durumda
anaç kovan bir miktar daha dışa kaydırılarak uçuş hattının
çoğunluğu bölmeden yana verilebilir. Bir başka yapay oğul
üretim yöntemi ise özellikle koloni sayısının çoğaltılması
amacıyla bir kovandan 3-4 çerçeveli 2-3 bölme yapılmasıdır.
Bu durumda bir adet arılı-yavrulu, bir adet de arılı-ballı
çerçeve yeni kovana yerleştirilir. Uçuş delikleri kapalı
durumda olan bu kovanlar, tarlacı arıların eski kovan yerine
73
dönmelerini önlemek için en az 5 km uzağa taşınır. Diğer bir
yapay oğul elde etme yöntemi ise, her kovandan gücü
ölçüsünde 1-2 çerçeve alınarak toplama şeklinde yeni
kolonilerin oluşturulmasıdır.
2. Bal arılarında yağmacılık ve önlenmesi
Çiçeklerin ve nektar alımının az olduğu bölgelerde sık
görülen yağmacılık, bir kovanın arılarının başka kovanların
ballarını çalmasıdır. Kovanlar güçlü değilse bu tür saldırılara
karşı kendilerini koruyamazlar. Yağmacı arıları bilmek
oldukça zordur. Bu arılar genelde; ürkek, diğer arılara
dokunmadan kovana girmeye çalışan ve zaman zaman
kaçma eğilimi gösteren arılardır. İlkbahardaki oyun uçuşları
ile yağmacıların anormal uçuşlarını ayırt etmek gerekir. Bu
oyun uçuşları güzel havalarda genç arılar tarafından yapılır.
Bazen yağmacılık çok sakin gerçekleşir; herhangi bir arı
kavgası olmayabilir.
Yağmacılıktan nasıl korunursunuz ?
 Kovan kontrolü hızlı yapılmalıdır. Şüpheli arılar varsa
o gün kontrol yapılmamalıdır.

Bal hasadı sırasında çevreye bal bulaştırılmamalıdır.

Şurup uygularken çevreyi kirletmemelidir.
 Boşaltılan
yerleştirilmelidir.
çerçeveler
kovanlara
 Kovanlarda delik ve çatlaklar
kovanlar uzun süre açık tutulmamalıdır.
akşamları
bulunmamalıdır,
 Yağmacılığa uğrayan kovanların uçuş deliği daraltılmalı, yabancı arıların girişi engellenmeli ve arıların
kovanlarını korumalarına yardımcı olunmalıdır.
 Zayıf kovanlar birleştirilmeli, kovanların
değiştirilerek yağmacılar şaşırtılmalıdır.
74
yerleri
Bölüm VII:
ANA ARI ÜRETİMİ
1. Ana arı üretimi yöntemleri
Arılarda yaşamın çok kısa oluşu nedeniyle, doğadaki
kaynakların zamanında ve en iyi şekilde değerlendirilmesi
gerekir. Polen kaynaklarının bol olduğu ilkbahar aylarında
koloni gelişmesini tamamlayabilmeli ve nektar akış
döneminde yeterli bal toplayabilmelidir. Verimli ve kazançlı
bir arıcılık için oluşması gereken bu şartlar doğrudan
koloninin sahip olduğu ana arının genetik ve fiziksel
özelliklerine bağlıdır. On binlerce işçi arı ve gerektiği kadar
erkek arı bulunan kolonide tek başına bulunan ana arı,
koloninin bütün gelişme ve verimliliğine yön verir. Bu nedenle
ana arı yetiştiriciliği ve kullanımı teknik arıcılıkta büyük önem
taşır. Yetiştirilsin veya satın alınsın, kolonide genç ve kaliteli
ana arı bulundurulması ve bunun sonucunda güçlü
kolonilerle çalışılması ekonomik arıcılık için bir zorunluluktur.
Ana arı üretimi, üretimle ilgili işlerin sırasıyla ve
zamanında yapılmasını gerektirir. Başlatıcı kolonilerin
hazırlanmasından itibaren yumurtlamaya başlayan bir ana
arının üretimi yaklaşık 1 aylık bir zaman gerektirir. Ana arı
üretim kapasitesini etkileyen en önemli faktör, çiftleştirme
kutularının sayısıdır. Mayıs-eylül ayları arasındaki üretim
döneminde her bir çiftleştirme kutusu için 4-5 ana arı
üretilebilir. Örneğin 100 adet çiftleştirme kutusuna sahip ticari
ana arı üretim işletmesi 1 yılı kapsayan üretim döneminde
400-500 ana arı üretip satabilir. Bu sayıya ulaşabilmek için
aşağıda verilen işlerin aksatılmadan yapılması zorunludur.
Ana arı üretimi zor bir iş olmamakla birlikte, plan ve program
gerektiren bir iştir.
75
Damızlıkların seçimi ve hazırlanması
Damızlıkta kullanılacak ana arılar, ait oldukları ırkların
tüm genetik özelliklerine belirgin bir şekilde sahip olmalı ve
gerekli seleksiyon aşamalarından geçirilmiş olmalıdırlar.
Ticari ana arı üretimi yapan kuruluşlar, üretimlerini damızlık
değeri taşıyan ve ataları test edilmiş, tercihen damızlık
sertifikası almış ana arılardan yapmalıdırlar. Sertifikalı
damızlık ana arılar, ya yapay tohumlanmış ya da izole
çiftleştirme alanlarında çiftleştirilmiş olmalıdır. Arıcı
şartlarında damızlık koloni temin edilemediği takdirde en
basit olarak; ilkbahar gelişme hızı yüksek, önceki yıllarda en
çok balı üreten, oğul vermeyen, hiçbir zaman hastalığa
yakalanmamış, sakin ve uysal mizaçlı koloniler damızlık
olarak kullanılabilir. Damızlık kolonilere, transferden 4-5 gün
önce uygun renkte kabarmış petek verilerek aşılamanın
yapılacağı gün istenen yaşta larva bulunması sağlanır.
Başlatıcı kolonilerin hazırlanması
En az 15 arılı çerçeveye ulaşan iyi gelişme göstermiş
koloniler seçilir. Bunların ana arısı, transferden 4-5 gün önce
alınıp ana arısız bırakılır. Larva transferinin yapılacağı günün
sabahında fazla çerçeveler çıkartılıp kolonideki arı
yoğunluğu artırılır; kolonide üretilen doğal ana arı hücreleri
bozulur ve çerçeve düzenlemesi yapılır. Bu koloniler,
üretimde kullanıldığı sürece sürekli şurupla beslenir, genç
işçi arı veya çıkmak üzere olan kapalı yavru ile takviye edilir.
Başlatıcı koloni olarak, bol miktarda genç işçi arıların
toplandığı polen ve bal bulunduran 2-3 petekli bir oğul kutusu
da kullanılabilir.
Temel ana arı yüksüklerin hazırlanması
Çağdaş
ana
arı
yetiştiriciliğinde
larvaların
yerleştirileceği temel ana arı yüksükleri saf bal mumundan
yapay olarak hazırlanmaktadır. Parlak renkte, kokusuz saf
bal mumu çift cidarlı eritme kabında eritilir. Su içerisinde
bekletilerek suya doyurulmuş yüksük kalıbı önce suya sonra
76
erimiş bal mumuna ve sonra tekrar suya batırılarak elde
edilen yüksükler bir çıta üzerine erimiş bal mumu yardımıyla
monte edilir. Elde edilen yüksükler 10-11 mm derinlikte ve 910 mm çapında olmalıdır. Çıtada 15-20 adet yüksük bulunur
ve bu çıtalardan bir çerçeveye üç adet takılarak bu iş için
özel hazırlanmış olan bir çerçevede 45-60 adet yüksük
bulunması sağlanır. Ana arı üretiminde saf bal mumundan
yapılmış temel yüksükler kullanıldığı gibi bu amaç için
üretilmiş plastik olanlar da kullanılabilir.
Fotoğraf 1. Ana yüksükleri ve fiske edilmiş halleri
Larva transferi
Damızlık kovandan, 6-12 saat yaşlı ve larvalı çerçeve
seçilir. Bir fırça yardımı ile arılar kovan içerisine dökülerek,
temizlenir. Çerçevenin şiddetle silkelenmesi durumunda
günlük balın larva üzerine akmasına neden olunacağından
bu işlemden kaçınılmalıdır. Seçilen çerçeve rüzgar ve
doğrudan gelen güneş ışınlarından korunarak kısa sürede
aşılama yerine (transfer odasına) getirilir. Transfer odası
kovan içi şartlarına benzer olarak 30-33 C° sıcaklık ve % 6070 nem içermelidir.
77
Fotoğraf 2. Larvadan arıya
gelişim aşamaları
Fotoğraf 3. Kullanılan malzemeler
Ayrıca, özellikle başlatıcı kolonilerin ilk kullanım
dönemlerinde, yapay yüksüklerin bu kolonilerde bir gün
süreyle bekletilmesi ve aşılama öncesi yüksüklere
sulandırılmış taze arı sütü uygulaması, tutma oranlarını
olumlu yönde etkilemektedir.
Aşılı yüksüklerin başlatıcı kolonilere verilmesi
Bir başlatıcı koloniye verilecek 45-60 larva transferi
tamamlandığında aşılı yüksükler bekletilmeden başlatıcı
kolonilere verilir. Larva transferinden 4-5 gün önce ana arısı
alınmış ve birkaç saat önce de çerçeve düzenlemesi
yapılmış başlatıcı kolonide, larva transfer edilen çerçeve, bir
yanında açık yavrulu diğer yanında polenli iki çerçeve
arasında koloninin ortasına verilir. Başlatıcı kolonideki diğer
açık yavrulu petekler transfer edilen larvaların daha iyi
bakılabilmesi için çıkartılmış olmalıdır. Bu kolonideki polenli
petekler genç işçi arıların arı sütü üretebilmeleri, açık yavrulu
petek de genç işçi arıların larva transferi yapılan çerçevenin
konulduğu yere toplanmaları için gereklidir. Başlatıcı
kolonideki diğer çerçeveler ise kapalı yavrulu, ballı ve polenli
olmalıdır. Sürekli üretimlerde her larva transferinden önce bu
düzen sağlanmalıdır. Başlatıcı kolonideki genç işçi arının
bolluğu ve çerçeve düzeni hem larva tutma oranını hem de
üretilecek ana arı kalitesini doğrudan etkiler. Ayrıca, sürekli
üretimlerde kolonide genç işçi arı populasyonunun devamı
için 5-6 günde bir kolonideki ilk düzenin sağlanması
78
yönünden yeni çerçeveler verilip amaç dışı kalan fazla
çerçeveler çıkarılmalıdır.
Bitirici kolonilerin hazırlanması ve kullanılması
Aşılı yüksükler, çiftleştirme kolonilerine dağıtılacağı
güne kadar başlatıcı kolonilerde tutulabilirler. Ancak bu,
büyük çapta üretim yapılan işletmelerde ekonomik
olmayacağı gibi uzun süreli kullanımlarda yetiştirilen ana
arının kalitesini de olumsuz yönde etkileyebilir. Bu nedenle
sürekli ana arı üretimi için başlatıcı kolonilerde kabulü
sağlanan ana arı hücreleri, başlatıcı koloniye verilişinden 1-2
gün sonra, ana arısı ızgara ile kuluçkalığa hapsedilmiş 16-18
arılı çerçeveli güçlü kolonilerin üst katına aktarılır. Bu katta
ballı, bol miktarda genç işçi arı, polenli ve kapalı yavrulu
çerçeveler bulunmalıdır. Her hafta alt katla üst kat arasında
düzen sağlama açısından çerçeve değiştirmesi yapılmalıdır.
Başlangıç kolonisinde bitirici koloniye aktarılan transfer
çerçevesinin yerine yenisi konur ve üretim süreklilik kazanır.
Bitirici kolonilere aktarılan larvaların bu dönemden sonraki
beslenme ve bakımları bu kolonilerde sağlanır.
Çiftleştirme
kullanılması
kovanlarının
hazırlanması
ve
Transferden sonraki 10. günde kapalı durumdaki ana
arı hücreleri bulundukları çıtalardan ayrılarak 1 gün önceden
hazırlanmış çiftleştirme kolonilere dağıtılırlar. Çiftleştirme
kolonilerinin oluşumunda farklı kovan tipleri kullanılmaktadır.
Bunlar standart kovanların üçe-dörde bölünmüş olanları veya
ahşap ya da tecritli malzemeden yapılan küçük çiftleştirme
kutularıdır. Çevreyi tanıma ve çiftleşme uçuşundan dönen
ana arıların kendi kutularına dönebilmeleri için bu kutuların
giriş delikleri farklı yönlere bakmalı ve geniş bir alana
yerleştirilmelidirler. Ana arıya işaret olması yönünden
çiftleştirme kutularının ön tarafları farklı şekillerde farklı
renklerle boyanır. Üretim sezonunun başlangıcında
oluşturulan bu çiftleştirme kolonilerinin sürekliliği her bir ana
79
arının ürettiği yavrularla sağlanır ve böylece bütün sezon
boyunca kullanılabilirler. Çiftleşme sonrası yumurtlamaya
başlayan ana arı, ilk işçi arı yavru gözleri kapanana kadar 23 haftalık süre ile çiftleştirme kolonisinde yumurtlamaya
devam ettirilir. Bu süre sonunda ana arılar satılarak bunların
yerine çıkmak üzere olan yeni ana arı gözleri verilir. Ana arı
gözlerinin
bulundukları
çıtalardan
alınmasında
ve
dağıtılmasında dikkatli davranılmalı, gözler bu işlemler
sırasında çerçevedeki konumunda dağıtılmalı ve ters
çevrilmemelidir. Ana arı gözlerinin çiftleştirme kolonilerine
verilmesinin ardından, transfer edilen larvanın yaşına bağlı
olarak 2-3 gün sonra ana arılar çıkar. Ana arı gözlerinin
çiftleştirme kolonilerine verilişinden 4-5 gün sonra yapılacak
kontrollerde ana arı çıkmayan gözler ya da işçi arılarca
bozulmuş gözler görülebilir. Bu durumda yeni gözler
verilmelidir.
Ana arıların çiftleşmesi
Çiftleşme kutularından çıkışlarını gerçekleştiren ana
arılar 2-3 günlük olduklarında çevreyi tanıma uçuşu yapar ve
sonraki 2-3 gün içinde de çiftleşme uçuşuna çıkarlar.
Çiftleşme "Erkek Arı Toplanma Alanı" olarak adlandırılan
özel bir alanda ve havada 10-30 metre yükseklikte uçarken
gerçekleşir. Erkek arı toplanma alanına ulaşan ana arı
salgıladığı feromon ve görme yoluyla erkek arılarca
keşfedilir. Sayısı, 6-20 arasında değişebilen erkek arı ile
çiftleşen ana arı kendi kolonisine (çiftleşme kutusuna)
dönerek 3-5 gün sonra yumurtlamaya başlar. Ana arıyla
çiftleşen erkek arılar çiftleşme sonrası ölürler. Ana arı, erkek
arı toplanma bölgesinde yeterli sayıda erkek arı bulunmayışı
ve olumsuz iklim şartları altında yeterli sayıda erkek arı ile
çiftleşemezse aynı günde veya takip eden günlerde 1-2 kez
daha çiftleşme uçuşuna çıkabilir. Çıkıştan itibaren 20 gün
içinde çiftleşmeyen ana arılar çiftleşme isteğini kaybederek
dölsüz yumurta yumurtlamaya başlarlar ki artık bundan
sonra çiftleşme gerçekleşmez. Çiftleşmenin kontrol altına
80
alınması, ya en az 8-10 km yarıçaplı izole bölgeler ya da
yapay tohumlama ile sağlanır.
Ana arılarda yapay tohumlama
Ana arıların yapay tohumlanması zor bir işlem
olmamakla birlikte, yetenek ve tecrübe isteyen bir iştir.
Teknik arıcılıkta, yapay tohumlama yapılabilmektedir. Bu
uygulamada, damızlık değer taşıma gibi özel öneme sahip
kolonilere ait erkek arılardan toplanan spermler laboratuar
ortamında, yapay dölleme cihazı ile mikroskop altında özel
bir amaç için yetiştirilen ana arıya enjekte edilir. Ana arıların
yapay tohumlanması zor bir işlem olmamakla birlikte,
yetenek ve tecrübe isteyen bir iştir. Bu uygulama üretim
materyali olarak kullanılacak ana arı üretiminden ziyade
araştırma ve ıslah çalışmalarında saf ırk ya da hibrit elde
etmede çiftleşmenin kontrol altında alınması amacıyla
yapılmaktadır.
Fotoğraf 4. Yapay tohumlama
81
Ana arıların üretim kolonilerine alınması
Çiftleştirme kutularında yumurtlamaya başlayan ana
arıların buralardan alınıp satılması veya başka yolla
değerlendirilmesi
sürekli
üretim
işinde
zorunludur.
Yumurtlayan ana arıların diğer kolonilere verilmesinde en
önemli işlem, öncelikle koloninin hazır hale getirilmesidir.
Bunun için ana arının verileceği kolonide döllü veya dölsüz
ana arı ya da ana arı hücresi bulunmamalıdır. Ana arının
verileceği kolonideki eski ana arı imha edildikten bir gün
sonra, ana arının bulunduğu kafes yavrulu iki çerçeve
arasına havalandırma ve besleme delikleri ön ve arka tarafa
bakacak şekilde yerleştirilir. Ertesi gün kek haznesinin
bulunduğu taraftaki çıkış deliği açılarak arıların keki yiyerek
ana arıyı çıkarmaları sağlanır. Bundan sonra kovan açılıp
fazlaca kurcalanmamalı, ancak 2-3 gün sonra ana arı ve
yumurta kontrolü yapılmalıdır.Teknik arıcılıkta yumurtlayan
hazır ana arı kullanılması ana arı kayıplarında ya da yapay
oğullara ana arı kazandırılmasında önemli avantajlar sağlar.
Ana arıların yumurtlamaya başlamalarında 25-30 gün gibi
zaman kazanılması, koloninin kendisinin çıkardığı ana arının
çiftleşememesi riskini ortadan kaldırması ve orijini belli
materyal kazanılmış olması bu avantajlardan bazılarıdır.
Ancak, önemli avantajlarına rağmen, arıcılarımız arasında
hazır ana arı kullanma alışkanlığı yeterince yaygın değildir.
82
Bölüm VIII:
ARILARDA SONBAHAR VE KIŞ BAKIMI
1. Arı kolonilerinde sonbahar bakımı ve kışa hazırlık
Arıları kışlatmada ana arının canlı, sağlıklı olduğundan
ve kolonide hiçbir hastalığın olmadığından emin olmak için
koloninin incelenmesi gerekir. Kışı atlatabilmek için yeterli
gıdaya sahip olduğundan emin olmak için koloni beslenmek
zorundadır. İdeal olan bu beslemenin eylül sonundan önce
yapılmasıdır. İki üstlüğün, kapağın, altlığın, balın, polenin ve
arıların toplam ağırlığı en az yaklaşık 60 kg olmalıdır. Arı
kolonisi ekim ayının sonuna doğru kış için kapalı alanlara
taşınabilir veya arıları dış koşullardan korumak için önlem
alınmalıdır. Arıcılıkta sonbaharda yapılan bakım ve besleme
bir sonraki yılın kolonilerin yaşamasının en önemli koşuludur.
Arılarda kış kayıplarını azaltabilmek her zaman olasıdır ve
çoğunlukla sonbahar bakımı ile ilgilidir. Bal hasadı
yapıldıktan sonra kolonilerde sonbahar bakımı ve kışa
hazırlık işleri başlar. Arılar kendi doğal döngüsü
çerçevesinde kendisini doğadan gelen bal, polen durumuna
paralel olarak, ekolojik koşullara göre ayarlar. Bilgi düzeyi
yeterli olmayan arıcılar kolonilerden bal ve diğer arı ürünleri
alarak aslında arıların doğal döngülerini bozmaktadırlar.
Tersine, arıların sağladığı çok sayıda fayda karşılığında
arıcının yapması gereken işleri bilgi yoğun bir biçimde
yaparak onların yaşamsal döngülerine katkılar sağlaması
gerekir. Kışı en az kayıpla atlatabilmek için, her koloninin
kondisyon durumu, ana arının varlığı ve yaşı, kolonin bal
miktarı, hastalık ve zararlılar ile ilgili saptamalar koloni
kartlarına işlenerek değerlendirilmelidir. Balın hasat edilerek
alınmasından sonra kolonilerde sonbahar bakımı başlar.
Kolonilerin sonbahar bakımı, arıların kışı kayıpsız veya en az
kayıpla atlatabilmeleri açısından önem taşır.
83
Başarılı kışlatma özellikle şunlara bağlıdır:
 Koloninin gücü,
 Yeterli yem stoku,
 Kovan havalandırılması ve
 Koloninin sağlığı.
Kolonilerin depolar ve kış salkımı oluşturmak için
yeterli bir alana ihtiyacı vardır. Normalde iki veya üç kovan
gövdesi gereklidir. Depolarda erken ilkbahar için 23-27 kg
bal ve polen içeren birkaç çerçeve bulunmalıdır. Kış salkımı
kış boyunca yukarı doğru çıktığından kovan içindeki yem
dağılımı da önemlidir. Koloni aç kalsa bile aşağıya
inmeyecektir. Kovan gövdesinin en üst kısmında 18-20 kg
bal olmalıdır ve merkezdeki iki-üç çerçevenin ise yalnızca
yarısı veya üçte ikisi dolu olmalıdır. Bu düzenleme arılara kış
salkımı için yeterli bir alan sağlar. Kovan gövdesinin en üst
kısmının bağlı olması halinde, merkezdeki çerçeveler alt
kısımda bulunan ve yalnızca kısmen dolu olan çerçevelerle
değiştirilmelidir. Boş veya kısmen dolu olan üstlükler,
sonbahardaki bal akışının sonunda kaldırılmalıdır. Ana arı
ızgaralarının kullanılması halinde alt kovan gövdeleri boş
olabilir, bunlar kaldırılmalıdır. Koloniler temel üzerinde
kışlatılmamalı ve tüm ana arı ızgaraları kaldırılmalıdır.
Sonbaharda yapılacaklar:
Ana arının genel durumu incelenir ve arısız kovanlara
kaliteli ana arı sağlanır. Stok bal düzeyi incelenir ve
yeterliliğine karar verilir. Kolonilere kış yiyeceği olarak bal ve
polen depolanmış petekler bırakılır. Ancak, petekler
tamamen balla dolu olmayıp alt taraflarındaki gözler boş
olmalıdır. Çünkü kışın arılar bal dolu gözler üzerinde değil,
peteklerin balla dolu kısmının hemen altındaki boş gözler
üzerinde kış salkımı oluştururlar. Küflenmiş peteklerdeki
ballar, ekşimiş ballar, düşük kaliteli ballar ve salgı balları kış
yiyeceği olarak kullanılmamalıdır. Yapılacak kontrollerde
84
dikkatle ele alınacak nokta, 8-10 peteğin, arıyla kaplı bir
koloniye kış yiyeceği olarak yaklaşık 12-15 kg bal sağlayıp
sağlayamayacak kadar dolu olma durumudur. Özellikle
ilkbaharda taze polen oluşumu başlayıncaya kadar ki
dönemde arıların yavru yetiştirmeyi başlatıp sürdürebilmeleri
için bırakılan ballı peteklerin 3-4 tanesinde aynı zamanda
yeterince polen de olmalıdır. Daha sonra kovanlar teknik
açıdan incelenir kırık, çatlak ve su geçirgenliği araştırılır.
Zayıf kovanlar birleştirilerek güçlü koloniler oluşturulur.
Yapılacak kontrollerde arı populasyonun zayıf olduğu
kolonilerde ve ayrıca ana arısız, ana arısı yaşlanmış ve
verimsiz olan kolonilerin de sonbaharda birleştirilmeleri
gereklidir. Kolonide yetişkin arı düzeyi de dikkatle
incelenmelidir. Sonbahar beslemesi yapılırsa arılar, gelecek
nesiller için güçlü genç arılar yetiştirir ve sağlıklı bir şekilde
kışa girerler. Böylece bahara güçlü bir kadro hazırlanmış ve
akabinde kış ölümleri de önemli ölçüde azaltılmış olur. Eğer
kovan zayıf ise kış salkımı oluşturamaz ve soğuktan ölürler.
Bu durumda kovan içinde bölme oluşturularak alan
daraltılması yoluna gidilmelidir. Kışa girmeden önce koloniler
her zaman olduğu gibi hastalık ve parazitler yönünden
incelenmelidir. Özellikle sonbahar dönemi varroa mücadelesi
son bal hasadından sonra ve kuluçka aktivitesinin azaldığı
zaman yapılmalıdır. Sonbaharda bal hasadı bittikten sonra
hastalık ve parazitlere karşı mücadele yapılmalıdır. Nosema
ve yavru çürüklüğüne karşı sonbahar şurubuna ilaç katılır.
Varroa mücadelesi için tüm yavru gözlerinin açılması
beklenir. Başarılı kışlatma için mutlak surette sonbaharda bir
dönem yavru üretimi sağlanarak kışa genç işçi arı ve genç
ana arı ile girilmelidir. Çünkü genç ana arılar yaşlılara göre
kışın daha az ölüm riski taşırlar ve daha iyi bir kış kuluçkası
yaptıklarından genç analı koloniler daha garantili olarak kışı
geçirirler.
Kolonilere yeterince bal ve polen bırakılmış olsa bile,
bal hasadından sonra koloniler şurupla beslenebilir.
Sonbahar beslemesi için hazırlanan şeker şurubunun şeker85
su oranı 2:1 olmalıdır. Kolonilere uygulanan şeker şurubu
beslemesi ana arının yumurtlama hızını yeniden artırarak
genç, yıpranmamış işçi arı yetiştirilmesini sağlar. Böylece
genç işçi arılarla kışa giren koloniler fazla bir kayıp vermeden
bahara güçlü olarak çıkarlar.
Genç arılarla kışlatılan koloniler ilkbahar döneminde
daha etkili bir yavru yetiştirme temposu göstererek hızlı
gelişirler. Koloniler kışa girerken ve kıştan çıkarken şurup
yerine kek ile de beslenebilirler. Kek; bir kısım bal ve üç
kısım pudra şekerinin karıştırılmasından elde edilir. Kek
hazırlama ve uygulamada dikkat edilecek husus; kekin
kovan içi ısısında eriyerek arıların üzerine akmayacak kıvam
ve katılıkta ve arılar tarafından tüketilebilecek yumuşaklıkta
olmasıdır. Bununla birlikte kek hazırlamada polen açığı
bulunan bölge ve dönemlerde bu açığın kapatılması için süt
tozu, bira mayası ve yağı tamamen alınmış soya fasulyesi
unu gibi proteince zengin maddeler karıştırılarak arıların
protein ve vitamin ihtiyacı karşılanabilir. Ancak bu tür
beslemede nosema ve adi ishal gibi hastalıkların ortaya
çıkması olasıdır. Polenin yeterince bulunduğu bölge ve
dönemlerde bu uygulamaya gerek yoktur.
Fotoğraf 1. Kış salkımı
Fotoğraf 2. Kış salkımının dışına
taşmış arılar
Ana arının beslenmesi
Bal hasadından hemen sonra yıl boyunca yıpranmış
olan ana arıların değiştirilme işlemi gerçekleştirilir. Gezgin
arıcılık yapan arıcılar yıl içinde birkaç farklı bölgeye arılarını
86
götürmeleri sonucu ana arıların yumurta bırakma yetenekleri
ve sperm kesesindeki sperm sayıları azalır, bundan dolayı
gezgin arıcılar her yıl ana arı yenilemelidirler. Sabit arıcıların
ise iki yılda bir ana arı yenilemeleri gerekmektedir. Bilimsel
araştırmalar ve uygulamalar her yıl ana arıyı yenileyen
arıcıların daha verimli arıcılık yaptıklarını göstermektedir.
Yaşlı ve verimsiz ana arılar verimli, genç, ırk özelliği bilinen
ana arılar ile değiştirilmelidir. Uygulama kovan kondisyonu
dikkate alınmak suretiyle tekniğine uygun şekilde
yapılmalıdır. Yapılan çok sayıda araştırma göstermiştir ki,
ana arı yenilemede yeni ana arıya, yeni kuşak işçi arı
üretecek kadar zaman aralığı tanınmak gerekir. Böylece
koloniler güvenle kışa girer. İlkbaharda ana arı kaybı ya da
bal sezonun da oğul verme eğilimi daha az olur. Bu işlem
arıcılık ta çok önemlidir. Bal hasat edilince her şey
bitmemektedir. Ana arı, bir arı kolonisinin bütün kalıtsal
karakterlerine yön veren bireydir. Bütün genetik stok ana arı
da bulunmaktadır.
Fotoğraf 3. Kışa hazır koloniler
Sonbaharda koloni bakımı
Bir koloni, ana arısı, 15-20 bin genç işçi arısı ve
kovanda yeterli balı bulunduğunda, genel olarak beslenme
açısından sorunsuz bir kışlama yapabilir, işçi arılar genç
değillerse kış süresince ömrü dolanlar ölür ve koloni de çok
fazla ergin arı kaybı meydana gelir. Kış salkımını oluşturacak
sayıda işçi arı mevcudu yoksa bu koloniler kış şartlarına
dayanamazlar, ilkbahara ulaşmış olsalar bile yeterli gelişimi
olamaz ve kötü hava koşullarında ölürler. Kış şartları uzun
87
geçen bölgede arıcılık yapanlar, bal hasadını sezon
bitiminde arılar yağmacılığa başlamadan önce yapmalılar.
Arılara kendilerini kışa hazırlama zamanı bırakılmalıdır.
Arıların uçuş yapmadığı zaman diliminde kovan
çerçevelerinin kontrolü yapılmamalı çünkü sonbahar da arılar
çerçeveler arasında propolis bağlantıları yapar, olası
kontrolde bu bağlantılar kopar, arılar kendini toparlayamaz.
Bu kontrollerin mutlaka aktif dönem de yapılması gerekir.
Yeterli
kondisyona
sahip
olmayan
koloniler
birleştirilmeli, zayıflık nedeniyle kışın ölecek iki koloni yerine
güçlendirilmiş bir koloni kışa hazırlanmalı, zayıf kolonilerden
birisinin ana arısı alınmak suretiyle birleştirme yapılmalıdır.
İyi bir sonbahar hazırlığı yapılmalı, 7 çerçeveyi doldurulan arı
varlığı ile koloni kışlatmaya alınmalıdır. Kovandaki boş
gereksiz çerçeveler alınmalı koloniler bölme tahtasıyla çok iyi
sıkıştırılmalı ve kovan kalın kovan örtü bezleri ile sarılmalıdır.
Koloniler çok güçlü ise, bal hasadı sonrası bölme oğul elde
edilir. Bu bölme oğulda mutlaka çiftleşmiş genç ana arı
kullanmak gerekir.
Kış hasadı
Kovanın üst kısmında bulunan ve içinde yalnızca bal
bulunan çerçevelere sahip kutular, arılardan temizlenir ve
kovandan çıkarılır. Bal çok soğuk olmadığında daha kolay
çıkarıldığından kutuların sıcak bir odaya getirilmesi
normaldir.
Fotoğraf 4. Bal hasadı
88
Öncelikle peteğin bal içeren bal mumu gözlerinin sırları
dikkatli bir şekilde kesilmelidir. Bu keskin bir bıçakla ve
becerikli bir çift elle yapılır. Ardından sırları çıkarılan bal
çerçeveleri, santrifüjlü kurutucuya benzeyen bir makine içine
yerleştirilir. Petekler yukarıdaki fotoğraflarda görüldüğü
şekilde makinenin tamburu içindeki tel örgüden sepete dikey
bir şekilde yerleştirilir.
Fotoğraf 5. Bal süzme makineleri Fotoğraf 6. Balın süzülmesi
Sepet ardından dikey ekseni çevresinde elle veya
elektrikli bir motor ile hızlı bir şekilde döner. Petekler hızlı bir
şekilde dönerken, bal açık bal mumu gözlerinden çıkar,
tamburun duvarına çarpar ve yavaşça alttaki hazneye akar.
Sıvı balda halen küçük bal mumu parçaları vardır ve bunların
süzülmesi gerekir. Bu sayede, bal süzme makinesi
tamburunun altından ince bir bez yardımıyla ikinci saklama
kabına geçer. Ardından kavanozlara doldurulabilir ve satışa
hazır hale getirilir.
Kolonilerin bal ihtiyaçlarının karşılanması
Her koloninin kışı rahat geçirebilmesi için kovanda
yeterli miktarda bal bulunması gerekmektedir. Konaklanan
yöre neresi olursa olsun, kovanda bulunması gereken bal,
her çerçeve arı için bir çerçeve baldır. Arılarla kaplı
çerçevede, en az 2 kg bal bulunmalıdır. Bu balların, arının
salkımı kuracağı, çerçevenin orta alt bölümü olan alanın
dışında, tamamının sırlı olması gerekir. Kışın arılar
89
tarafından kolonilerde, arıların salkımda olduğu zamanlarda
salkım sıcaklığı ayarlanır. Ancak salkım dışında kalan kovan
içi sıcaklığı arılar tarafından ayarlanmaz. Açık balla kışlatılan
kolonilerde oluşan rutubet açık petek gözlerindeki bal
tarafından emilir. Bal da su oranı yükseleceği için ekşime
başlar. Ayrıca kovanda 1-2 adet polenle dolu çerçeve
bulunması, arıların erken gelişmelerinde oldukça yararlıdır.
Arıların uçuş yapmadığı, ancak yavru gelişiminin devam
ettiği erken ilkbaharda bu polenli ve ballı çerçeveler koloni
gelişmesinde sürekliliği sağlar. Kovanda bulunan bala, kış
süresince arıların salkımda hareket ederek ulaştıkları ve
beslendikleri bilinmektedir. Balı yiyen arılar salkım dışı
sıcaklığını 17 °C civarında tutar. Bu sıcaklık yavrusuz
dönemde arıların kışlaması için yeterlidir. İşçi arılar bal
yemek suretiyle salkım sıcaklığını korurlar. Arıların kış
süresince yiyeceği balın çiçek kaynaklı olması önemlidir.
Petek gözünde granüle olan ayçiçeği ve pamuk kaynaklı
balların kışlamada kullanımı tercih edilmemektedir.
Sonbahar beslemesi
Bal hasadında arıların beslenmesine yeterli balın
bırakılması kesinlikle sağlanmalıdır. Arının tüm balını alıp
arıya şurup vermek doğru olmayan bir uygulamadır.
Sonbahar da yapılacak şuruplarda kullanılan şeker, kovan
başına toplam 1-2 lt civarında olmalı ve bu uygulama 2 gün
ara ile 5-6 defada yapılmalıdır. Şurupla besleme, arıların
polen getirdiği ve uçuş yaptığı zamanlarda uygulanmalıdır.
Sonbaharda arıya verilecek şurup 2 birim şeker ve 1 birim
sudan yapılmalıdır. Sonbaharda arı yemi açısından geç
sonbaharda şurup kesilip arı keki verilmelidir. Arının çiçekten
almış olduğu bal özünün yarısına yakınını su
oluşturmaktadır. Arı kendi stokunda bulunan balı kullanırken
sulandırıp yer. Doğadan topladığı bal özünü depolarken
inverte eder ve su oranın % 17’nin altına indirir, bal halinde
peteklere depolar ve üzerlerini sırlar. Aşırı beslemede şekeri
bala çevirmek için işçi arılar invertaz enzimini kullanır. Bu
enzim işçi arıların kitin tabakasının altında bulunan yağ
90
protein stokları kullanılarak elde edilir. Doğadan polen
gelmiyorsa enzim yapımını sürdüremez; dolayısıyla işçi arılar
çok kısa zamanda yaşlanır ve yıpranır. Böyle bir uygulama
yapıldığında şekeri bala çevirmekten yorulan arılar, kış
süresince sağlıklı kalamaz ve ölürler. Doğadan yeterli polen
gelmiyorsa polenli kek, süt tozu ve ya arı vitamini ile kek
karışımları hazırlanmalıdır. İlkbaharda yeni işçi arılar
çıkacağı için bu yöntemle beslemede süreklilik sağlanabilir.
Arılarda beslenme fizyolojisini bilmeyen ya da önemsemeyen
arıcıların kolonilerinden ölümler eksik olmaz. Arılar için en iyi
besin kendi yaptığı bal ve doğadan topladığı polendir. Ayrıca
kuluçkalıklardan hiç bal almamak gerekir.
Sonbahar şurubu: 1 lt su + 4 kg bal ya da 1/2 lt su + 1
kg şeker
Stokların yeterli olmaması halinde, polen içeren gözler
hariç olmak üzere balla dolu dokuz çerçeve olana kadar eylül
ve ekim ayı içinde konsantre şeker şurubu verilmelidir.
Şurup, beyaz toz şekerin 2:1 oranına göre sıcak suyla
karıştırılması ile hazırlanır. Arılara vermeden önce soğuması
beklenmelidir. Her bir 4,5 litrelik şurup beslemesi, rezervleri
yaklaşık üç kilo artırır. Kış yeminin kalitesi çok önemlidir.
Fazla miktarda atık madde içerdiğinden ve arıların soğuk
hava nedeniyle nektarı olgunlaştıramaması nedeniyle
dizanteriye neden olabileceğinden, meyve suları ve salgı
balları kış yemleri olarak kullanılmaz. Şurup beslemesi, bu
durumun iyileştirilmesine veya düzeltilmesine yardımcı
olacaktır. Besleme normalde kapak kısmında altı veya sekiz
küçük delik bulunan bir kavanozu veya 5 kg'lik bir kovanı iç
kapağın içindeki deliğin üzerine koyarak ve bir üstlükle
koruyarak yapılır. Diğer yöntemler, tahta veya bölme tahtası
şeklinde bir besleyici kullanımını içerir. Ancak, arıların
bunlardan faydalanması için soğuk havada salkımlarını
bozması gerekecektir. Arıların depolamayı başardığı bal
miktarına dayalı olarak, arıcının her bir koloniye 5 veya 7 kg
ya da daha fazla şeker vermesi gerekecektir. Şeker sıcak
suda çözünür ve oluşan şurup soğuduğunda arılara verilir.
91
Şurup arılara peteği ve arıları koruyan iç çatının veya çiçek
tablasının üzerindeki bir deliğin üzerine yerleştirilen özel bir
kapla verilir. Arılar aşağıdan yukarıya tırmanarak kaba
ulaşabilir ve şurubun üstüne düşmeden ve boğulmadan
doğrudan şurupla temasa geçebilir. Arılar yemi emerek
karınlarında tutarlar, sonra aşağıya inip bal mumu gözlerine
giderler ve şurubu nektar gibi bal mumu gözlerine kusarlar.
Şurubun içindeki fazla suyu buharlaştırdıktan sonra bu
gözleri bal gibi kapatırlar. Şurup bu şekilde kış boyu
ekşimeden kalacaktır.
Fotoğraf 7. Beslenen arılar
Yukarıda üst kapağın üstündeki parçalara ayrılmış
besleyici ve merkezi besleme boşluğu görülmektedir.
Aşağıda besleyici bir araya getirilmiş, şurupla doldurulmuştur
ve besleme deliğinin üzerine yerleştirilmiştir. Yapılması
gereken son şey, kovanın çatısını değiştirmektir.
Sonbaharda kovanlarda hastalık kontrolü ve varroa
ile savaşım
Bir kolonide hastalıktan şüphe ediliyorsa örnek alınarak
kesin tanı konulmalı ve buna göre ilaçlı savaşıma
geçilmelidir. Unutulmamalıdır ki rastgele ve bilinçsizce
kullanılan ilaçlar bal mumunda ve arının yiyeceği bal da
birikime neden olacak, bu durum da bal pazarlanmasında
sıkıntılara, pazar kaybına neden olacaktır. Sağaltımda
92
kullanılan ilaçlar reçetesine göre uygulanırsa sonuç alınır.
Varroa ile ilgili yapılması gereken mücadele oldukça
önemlidir. Yaz aylarında arılarda popülasyon artışı olur.
Buna paralel olarak varroa paraziti de çoğalır. Bal hasadı
yapıldıktan sonra kovanda yaşlı işçi arıların ölmesi ile
kondisyon azalmaya başlar. Varroa parazitinin ölüm oranı
daha az olduğundan kovandaki işçi arı miktarı 60.000 işçi
arıdan, 20.000 arıya düştüğünde varroalar 20.000 arı
üzerinde yoğunlaşmış olur. Bu dönemde hastalıkla savaşım
gerekir. Eğer savaşım yapılmazsa kışa girecek genç kuşak
işçi arılar varroa parazitinin tahribatına uğrar; güçsüz işçi
arılar ile koloni kışa girer ve kışlama sağlıklı olmaz. Bunu
önlemede genellikle arının ve varroanın biyolojisi hakkında
yeterli bilgilenmek gerekir. Bilindiği üzere Varroa,
çoğalmasını petek gözlerinde arı larvalarından beslenmek
suretiyle yapar. Ergin varroalardan bir kısmı da arının
kanından emmek suretiyle beslenir. Yavru bulunan bir
kolonide varroa parazitinin bir kısmı yavru gözlerinde bir
kısmı da arılar üzerindedir. Parazitle savaşım zamanını iyi
seçmek, koloni de yavru ve bal varken mücadeleyi
yapmamak gerekir. Yavrunun en az olduğu zamanlarda
ruhsatlı ilaçlarla mücadele yapılmalıdır. Kullanılan uygun
ilaçları seçmek, bilinçli ilaçlama yapmak ve varroa
savaşımında % 90’ın üzerinde etkiye sahip ilaçları kullanmak
suretiyle etkili sonuç alınabilir. Kovandaki varroa yoğunluğu
% 1’in altına düşürülmelidir. Varroa ile mücadelede kullanılan
ilaçlar arıyı öldürmeyecek, bal ve bal mumunda kalıntı
bırakmayacak, ana arıya zarar vermeyecek ve varroa
parazitini öldürecek yapıda olmalıdır.
2. Arıcılıkta kış bakımı ve kışlatma
Kış mevsimiyle birlikte artık arılıktaki faaliyetler sona
erer. Arılar kış uykusu düzenine geçerler. Arıların kışı
geçireceği arılık; kuzeyi kapalı güneyi açık mümkünse üstü
kapalı yerler olmalıdır. Açık arılıklar ise rüzgar almayan, su
tutmayan ve nem birikmeyen yerler olmalıdır. Kovanlar
mutlaka bir sehpa üzerinde yerden yükseltilmeli, böylece
93
nemden ve sudan korunmalıdır. Ayrıca, kışlatma yeri arıların
kış salkımı bozmasına neden olabilecek gürültü ve sesten
uzak yerler olmalıdır.
Unutulmamalıdır ki, kış ölümlerinin nedeni soğuk değil
kolonide ısı üretim ve enerji kaynağı olan yeterli balın
bulunmayışı yani açlıktır. Daha önce de bahsedildiği üzere,
başarılı kışlatmanın altın kuralı, kışa girerken kolonilerde
genç
arılar
yanında
yeterli
besin
stokunun
bulundurulmasıdır. Arılar, kovan içi sıcaklığı 14 °C 'ye
düştüğü zaman bir araya toplanarak kış salkımı oluştururlar.
Salkımın merkezindeki sıcaklık 33 °C, dış yüzeyinde ise 6-8
°C olabilmektedir. Arılar bal yiyerek gerekli olan ısıyı üretirler
ve ısı arttıkça salkımı genişletirler. Kışın herhangi bir sarsıntı
ile kış salkımından düşen arılar tekrar salkıma çıkamaz ve
ölürler. Kış salkımının bozulmaması için koloniler kış
süresince ve soğuk dönemlerde kesinlikle rahatsız
edilmemelidir. Sonbahar muayenesinde bal bırakılması en
önemli konudur. Her kovanda 20-25 kg bal ve 12,000-20,000
arıdan oluşan kovan kışı emniyetle geçirebilir. Arıcının
yapacağı en önemli iş olan soğuk mücadelesi ise kovanın iç
alanının daraltılmasıyla mümkün olabilmektedir. Kovan içi
sıcaklığı; dış çevre sıcaklığı, salkım çevre sıcaklığı, kovanın
yapısı ve kovan içi hava dolaşımı etkiler. Dışarının sıcaklığı
iyice düştüğünde arılar birbirlerine sokularak “kış salkımı”
denilen topluluğu gerçekleştirirler. Kış salkımında sıcaklık 14
°C’ye ayarlanır. Salkımın içindeki arılar ısı üretirken,
çevresindekiler ısı izolasyonunda görev alırlar. Sıcaklık 7
°C’nin altına düşerse salkım iyice sıklaşır. Havaların iyice
soğuyup arıların uçuşlarının kesildiği andan itibaren artık
arılıkta kış koşullarıyla ilgili gerekli önlemleri almak gerekir.
Eğer çevrede propolis kaynakları bolsa arılar giriş deliklerini
kendileri daraltırlar. Ama bu yapılmamışsa bir çıta parçasıyla
giriş deliğini daraltmak gerekir. Kovan giriş deliğinin yönü
sert ve soğuk esen rüzgarların aksi istikamette olmalıdır.
Buna dikkat edilmezse arı kovan içindeki gerekli sıcaklığı
sağlayamaz. Dışarıda kışlatma sırasında bazen kovanların
üzeri örtülerek soğuktan korunmaları gerekebilir. Böyle
94
uygulamalarda uçuş deliklerini kapatmamaya özen
gösterilmelidir. Kovanlar bol güneş gören, rutubetten
korunan ve şiddetli rüzgar almayan bir yere dizilmelidir.
Kovanların yerden 40-50 cm yükseklikte sehpalar üzerine
konması en doğru harekettir. Eğer kovanlar doğrudan toprak
üzerindeyse, kış mevsimine girmeden önce bunların yer ile
temasını kesmek gerekir. Ayrıca öne doğru meyil verilerek
içinde oluşacak su ve nemin uçuş deliğinden çıkması
sağlanmalıdır. Kovanın üzerine kar yağması herhangi bir
probleme yol açmaz. Tersine, kovan soğuğa karşı daha iyi
korunur. Ama özellikle çok kar yağdığı günlerde kovan giriş
deliklerinin kontrol edilerek açılması gerekir. Kışın dışarıda
kar olup havanın da güneşli olduğu günlerde arı girişine
havalandırmayı kesmeyecek şekilde bir tahta parçası
koyarak,
güneş
ışıklarının
kovan
içine
girmesi
engellenmelidir. Çünkü böyle havalarda güneş ışıklarını
gören arılar kovan dışına çıkmaya teşebbüs ederler. Fakat
dışarısı karlı olduğu için uçamayıp telef olurlar. Arıların dışarı
çıkması engellenemiyorsa kara konup ölmemeleri için
arılığın önüne, kül, saman, ot gibi şeyler yayılmalıdır. Kışları
sert geçen yerlerde, kapalı kışlatma sistemi uygulanabilir. Bu
amaçla kullanılacak yerine; rutubetsiz aydınlık ve
havalandırılabilir olması gerekir. Sıcaklık derecesinin
değişmemesi gerekir. Bu yere kovanlar taşınmadan önce
uçuş delikleri tel kafesle kapatılmalıdır. Kışları karlı
geçmeyen bölgelerde içeri almaya gerek yoktur. Ancak
sonbahar bakımı ve beslenmesi çok iyi yapılmalıdır.
Kışlatmada kovanın durumu ve arının ırk özelliği
Kovanın yerleştirilmesi öne doğru hafif % 10 eğimli
olmalıdır. Arılı çerçeve sayısına göre uçuş deliği açıklılığının
her çerçeve arı için 1 cm olması uygundur. Kovan içinde
üzerinde arı olmayan petekler alınmalı, boşluklar
doldurulmalıdır. Uçuş deliğinin daraltılması, arıların aktif
olduğu zamanlarda yapılmalıdır. Kovanda rutubet yapıcı
etkenler ortadan kaldırılmalıdır. Arılar kış döneminde
havalandırma yapamazlar, çıkan karbondioksit gazının
95
kolayca dışarı çıkması gerekir. Bu sebeple kovanda
havalandırma deliği bulunmalıdır. Her yörenin, doğal
şartlarına uyum sağlamış arıları vardır. Bunu kışlatma
bölgesinde mutlaka dikkate almak gerekir. Aksi halde
olumsuz sonuçlara katlanmak durumunda kalınır. Bu
kolonileri orijinal iklim kuşağına nakletmek, kış dönemi için
uygun olur.
Kış bakımı ve kışlatma koşulları
Başarılı kışlatmanın olmazsa olması, 5-6 ay
yaşayabilen genç arılardan oluşan kalabalık bir arı
nüfusudur. Genç ana arılara sahip güçlü koloniler
zorunludur. Bu nedenle, kolonilere periyodik olarak ve
tercihen iki yılda bir yeni bir ana arı verilmelidir. Genç ana
arılar sonbaharda yumurtlar ve ilkbaharda daha fazla
yumurta üretir. Yalnızca güçlü koloniler kışlatılmalıdır. Zayıf
koloniler, kuluçkalıklarını ve depolarını düzenleyecek
zamana sahip olmaları için eylül’de güçlü kolonilerle
birleştirilmelidir. Hastalıklı koloniler ve ilaç zehirlenmesine
maruz
kalan
zayıf
koloniler,
yiyecek
depoları
zehirlenebileceğinden imha edilmelidir. Kışı başarılı bir
şekilde geçiren zayıf koloniler, ilkbaharda yavaş yavaş
gelişir. Kolonilerin çoğu, daha az sayıda girişi olan,
sarılmamış veya paketlenmemiş yazlık standartlarda
kışlatılır. Girişin önüne konan sert bir örtü de farelerin kovana
girip, peteklere zarar vermesini engelleyecektir. Koloniler iyi
bir hava dolaşımı sağlayacak şekilde yerleştirilmelidir.
Rüzgarın şiddetini kıracak, doğal veya yapay bir rüzgar
kıran, özellikle kuluçka faaliyetinin başladığı kış mevsimi
sonunda ve ilkbahar mevsimi başında önemlidir. Ağaçlıklar,
çitli alanlar, binalar ve tahta perdeler bu tür koruma sağlar.
Kovan, hakim rüzgarların ve fırtınaların estiği yönle karşı
karşıya olmamalıdır. Arıların kışın dışkı amaçlı daha çok
uçmasına izin vereceğinden güneye bakan bir maruziyet
tercih edilir.
96
Fotoğraf 8. Kışı geçiren arı kovanları
Kış bakımı
Arıların dışarıda olması halinde, arılara yardımcı olmak
için yapılacak çok az şey vardır. Bir süre tamamen karla
kaplı olsalar bile hayatta kalacaklardır. Arıların kapalı bir
alanda olması halinde, sıcaklığın düşük ve sürekli olarak
aynı derecede (yaklaşık 5°C) kalması ve havalandırmanın
sağlanması önemlidir. Arıların kışın kovandan çıkması ve
ölmesi normaldir.
Sonbaharda balın alınmasının
gereken birkaç şey vardır:
ardından
yapılması

Öncelikle bir inceleme yapılarak kovanın düzeni
sağlanmalıdır. Kovanda bol miktarda bal olmalı, arıların
sayısı fazla olmalı ve ana arının iyi bir yavru paterni
olmalıdır. Hastalık üzerinde durulması gereken bir konudur;
ancak, paket arılar ve yeni ekipmanlar kullanmışsanız, hiçbir
hastalık görülmeyecektir (Amerikan yavru çürüklüğü). Ancak,
ne aradığınızı bilmelisiniz.

İkinci olarak, kovanlarınızı koruma amacı taşıyan
sonbahar bakımı birçok şeyin yapılmasını gerektirir:
a)
Kovanınızı hizalayın ve bunu yaparken
kovanın hafif öne doğru eğimli olduğundan ve
böylelikle suyun dip tahtasının konma alanından
kovanın içine girmediğinden emin olun.
97
b)
Varroaları kontrol etmek için öldürücü ilaçları
kullanma zamanıdır. Kataloglardan ürünleri kontrol
edin ve etiketler üzerindeki talimatlara uyun.
Kovanlar daha çok akarlar yüzünden ölür.
c)
Ön girişe bir giriş engelleyici yerleştirin. Bu,
fareleri dışarıda tutar ve kış rüzgarı zararını en aza
indirir.
d)
Arılara bir kış molası verin.
e)
Kovandaki havalandırmanın iyi olduğundan
emin olun. Yoğunlaşmanın oluşup, arıların üstüne
düşmemesi için kovan içinde hava dolaşımı
olmalıdır.
 Kovanın kışı geçirmesine yetecek miktarda fazla
balının olmaması halinde, kovanı 1:1 oranında
karıştırılmış şeker şurubu ile besleyin. Bu, şurup
soğumadan yapılmalıdır.
 Sonbahar mevsimi kötü bir ana arının değiştirilmesi
için iyi bir zamandır. İlkbaharı beklemeyin.
 Havanın gerçekten soğuk olduğu günlerde arıları
rahatsız etmeyin. Arılar kışın havanın iyi olduğu
günlerde kovandan uçar. Bu gibi günlerde kovanı
açabilir, arıların hareketlerini kontrol edebilir ve
kovanda bulunan arı sayısı hakkında bir fikir
edinebilirsiniz. Ana arıyı bulmaya çalışmayın.
Arıların mümkün olduğunca sıcak kalması gerekir.
 Tek yapacağınız şey, kovana zarar vermemektir.
Havaların soğumaya başlamasıyla birlikte artık
arıları kış düzenine geçirme zamanı yaklaşmış
demektir. Sonbaharda alacağımız basit önlemler arı
kolonisinin kışı emniyetli bir şekilde geçirmesini
sağlar. Sonbaharda güçlü olan bir arı ailesi
ilkbahara da güçlü olarak çıkar. Arazideki bal
kaynaklarının kesilmesiyle birlikte ana arının
yumurtlaması da yavaşlar. Bal hasadıyla birlikte
nüfusu azalan arı kolonisi ballıktan kuluçkalığa iner.
98
Sonbaharda özet olarak yapılması gereken işler
şunlardır:
 Yiyecek durumunun kontrolü: Yaklaşık 15-20 kg
balı olan bir kovan, o kışı sönmeden geçirebilir, bu
yüzden kışlık bal stoku eksik olan arılara muhakkak
diğer kovanlardan aldığımız ballı çerçeveler verilmelidir. Eğer bal var ama henüz petekler
sırlanmamışsa, arılara bal şerbeti vererek bu
petekleri
sırlamaları
sağlanmalıdır.
Çünkü
sırlanmamış petek içindeki bal zamanla ekşir.
 Arı varlığının kontrolü: Güçlü olan kovan kış koşullarına daha kolay dayanabileceğinden, arı sayısı
çok az olan kovanlar birleştirilmelidir. Çok güçlü
olmamakla birlikte arı sayısı çok olan kovanlara ise
muhakkak teşvik şuruplaması yapılmalıdır. Verilen
şurup sayesinde ana arı yeniden yumurtlamaya
başlar ve kovandaki arı sayısı artar. Ayrıca kovan
nüfusu gençleştiği için ilkbahar mevsimine daha çok
arı kalır. Normalde 7-8 çerçeve arısı olan kovan o
kışı rahatlıkla geçirebilir. 5-6 çerçevesi olan kovanlar
için teşvik şuruplaması mutlaka yapılmalıdır.
 Ana arının kontrolü: Ana arının durumu muhakkak
kontrol edilerek hastalıklı, yaşlı ya da bir şekilde sakat kalmış ana arılar muhakkak değiştirilmelidir. Bu
mevsimde değiştirme olası değilse bu tür kovanlar
anası sağlam ama arısı az olan kovanlarla birleştirilmelidir. Anası kışın ölen koloni birliğini sağlayamaz ve dağılır.
 Kovanın fiziki kontrolü: Kovan yapısı kontrol edilerek sonbahardaki şiddetli yağmurlara ya da kış şartlarına karşı oluşabilecek problemler çözülmelidir.
Özellikle yağan şiddetli yağmurlar kovanın içine sızması durumunda rutubet ve küf yaparak arının
sönmesine neden olur. Problemli olan kovanlar ve
99
kovan kapakları sağlamlaştırılmalıdır. Ayrıca arılıkta
kovanların kışı daha emniyetle geçirecekleri
önlemler alınmalıdır.
 Üst örtüsü kontrolü: Kovan üst örtüsünün kovan
içindeki fazla rutubeti alacak şekilde olması gerekir.
Bunun için petek çerçevelerinin üzerine bez
örtülmesi önerilir. Bu bezin üzerine ise kağıt
parçaları ve temiz ot demetleri konabilir. Naylon ve
plastik şeyler koymak kesinlikle doğru değildir.
Çünkü
bu
tür
malzemeler
kovan
içinin
rutubetlenmesine neden olur.
 Kovan bölme tahtası: Eğer kovan içinde arıların
işgal etmediği çerçeveler varsa bunları muhakkak
almak gerekir. Daha sonra kovan iç hacmin
daraltmak için çerçeveyle boşluk arasına bir bölme
tahtası konur. Bölme tahtasının boş kalan tarafına
ise ot, bez, kağıt gibi malzemelerden yastık yapılırsa
iyi bir izolasyon sağlanmış olur ve arılara ısınmaları
konusunda yardım etmiş olunur.
 Fazla ballar: Kuluçkalıktaki fazla balları almak gerekir. Bir kovanın ortalama bal ihtiyacı 15 kg civarındadır. Yani yaklaşık 5-6 çerçevede balı olan arı kışı
rahatlıkla geçirebilir. Bütün çerçeveleri bal ile dolu
olan kovandaki arılar ısınma konusunda problemle
karşılaşırlar.
 Yağmacılığa karşı önlemler: Yine sonbahar ayları
yağmacılık tehlikesinin olduğu aylardır. Yiyeceği
yeterli olmayan arılar diğer kovanlara saldırabilir. Ya
da arılık arazide kışlayan ama yeterli yiyeceği
toplayamayan arıların baskınlarına uğrayabilir.
Gerekli önlemleri almak gerekir.
 Zararlılara karşı önlemler: Kovanlardaki arı miktarı
azaldığı için dışarıdan gelecek hastalık ya da diğer
100
zararlılara karşı kovanın direnci azalır. Sonbahar
aylarında buna da dikkat etmek gerekir, arı biti,
güve, sarıca arı gibi zararlıların saldırılarına karşı
gerekli önlemleri almak gerekir.
101
Bölüm IX:
ARI HASTALIKLARI, SAĞALTIMI VE
ORGANİK BAL ÜRETİM YÖNTEMLERİ
1. Zararlılar ve hastalıklar, zararlılara yönelik
izleme programı, zararlı istilasına karşı önlemler
Bal arıları ve arı kolonileri, çok çeşitli zararlı
böceklerden etkilenebilir. Gelişmiş arılardan yavrulara kadar
arı kovanının iç ve dış yapısını etkileyen ve bir arı kolonisine
zarar verebilecek çok fazla zararlı böcek vardır. Bu zararlı
böceklerin büyük bir kısmı, arı kolonisini zayıflatabilecek
veya bazı ciddi durumlarda arı kolonisine zarar verebilecek
arı hastalıklarına neden olabilir. Bilindik, zararlı böceklerin
yanı sıra bazı egzotik böcekler de ortaya çıkmıştır. Bu zararlı
böceklerin kontrol edilmesi, hem ulusal bazda, hem de
Avrupa Birliği bazında bir görevdir. Bu konuda birçok AB
mevzuatı vardır. Topluluk, 2000/462 sayılı EC Komisyon
Kararı tarafından uygulanan 92/65 sayılı EEC Direktifine
uygun olarak arı ticaretini düzenler. Küçük kovan böceği
(Aethinia tumida) olarak bilinen yeni bir zararlı böceğin
kontrol edilmesine özel bir önem verilmektedir. Bu zararlı
böcek şu anda Amerika’da görülmektedir.
Avrupa Birliği, bu böceğin Topluluğa girmesini önlemek
veya engellemek istemektedir. AB tarafından ciddi
yönetmeliklerin hazırlanmasının nedeni de budur (1398/2003
sayılı EC Komisyon Kararı). Büyük kovan böceği
(Hyplostoma fuligineus) gibi küçük kovan böceğinin kökeni
de Güney Afrika’ya dayanır. Küçük kovan böceği, ana arı
nakliyeleriyle birlikte Kuzey ve Güney Amerika’ya,
Avustralya’ya, Yeni Zelanda’ya ve Mısır’a ulaşmayı
başarmıştır. Bu zararlı böcek, Avrupa’da da görülmüştür:
İngiltere ve İrlanda (1998), İspanya ve Portekiz (2000) ve
İtalya (2002). Küçük kovan böceği, tam bir metamorfozdan
(yumurta, larva, pupa ve ergin) geçerek gelişir. Ergin böcek
102
kovanın herhangi bir noktasına yumurtlayabilir ve 2-4 gün
içinde yumurtalardan larvalar çıkar. 2 veya 3 böcek, arı
ailesine ciddi zarar verebilecek kadar çok yumurtlayabilir.
Bu zararlı böceğin zarar veren formu larvasıdır. Bu
larva bal mumu güvesi larvasına benzer. Larvanın gelişim
sü-resi 10-14 gündür. Geliştikten sonra (uzunluğu 7 mm,
geniş-liği 1,5 mm) larva kovandan ayrılır, toprağa girer ve
pupa aşamasına geçer. Pupa aşaması 15-60 gün arasında
değişir ve genellikle 3-4 hafta sürer. Bu aşamanın ardından
ergin böcek topraktan çıkar ve yeniden kovana girer. Küçük
ko-van böceği Güney Afrika’da ciddi bir tehlike değildir.
Ancak, Varroa ve diğer hastalıkların arı ailelerini
etkileyebildiği diğer üçüncü ülkelerde (örneğin, Amerika vb.)
büyük bir risktir. Küçük kovan böceğinin larvası hem etçil
hem de otçuldur. Bal peteği içindeki enfeksiyon gelişimi
hızlıdır. Amerika’da insanlar böcekleri ve pupaları
kimyasallarla kontrol etmeye çalışır. Kimyasal maddelerin
uygulanması yalnızca ballığın çıkarılmasının ardından
başlayabilir. Zararlı böceğin en hassas gelişim aşaması,
pupa aşamasıdır. Toprak çok kuru ve çok ıslaksa veya
kumlu bir yapıya sahipse larvalar pupa aşamasına giremez.
Metamorfoz ayrıca toprakta bulunan küften ötürü de zarar
görebilir. Arıları etkileyen başka bir zararlı egzotik böcek,
Tropilaelaps
akarıdır.
Topluluğa
girmesi
halinde
Tropilaelaps akarı, bal arılarının sağlık durumu ve arıcılık
sektörü açısından kötü sonuçlar doğurabilir. Her iki hastalık
da AB ülkelerine bildirilmelidir.
Egzotik arı hastalıkları, bazı önleyici önlemler
alınarak engellenebilir. Bunlar,
 Kovanının çevresinin temizlenmesi. Bal petekleri
yalnızca süzme işleminden önce kısa bir süreliğine
depolanmalıdır.
 Hastalık bulaşmış aletlerin ve ballıkların diğer arı
ailelerine uygulanması engellenmelidir.
103
 Yalnızca sağlıklı arı aileleri birleştirmeye uygundur.
Bu, hayvan sağlığı gerekliliklerine uyulup uyulmadığı,
AB’ye giriş sırasında gümrük veteriner hekimlikleri tarafından
inceleme noktalarında kontrol edilir. Devlet veterinerleri bu
noktalarda belge, kimlik kontrolü ve fiziksel kontrolleri yapar.
Bu önlemler, arıcılar için genetik kaynaklar sağlarken ve
özellikle seralardaki tozlaştırıcıların ihtiyaçlarını dikkate
alırken, arı ithalatlarının güvenliğini de garanti eder. Bal
arılarının ve bal arılarıyla bağlantısı olan diğer türlerin AB’ye
ithalatı kontrol edilmelidir. Küçük kovan böceğinin
varlığından şüphe duyulması ve laboratuar testinin bunu teyit
etmesi halinde ilgili arılığın arı kolonisinin tamamı yok
edilmelidir. Bu hastalığın teşhis edilmesinin ardından
hastalığın kökenine ve yayılma şekline ilişkin olarak bir
salgın araştırması yapılmalı ve yerel bir karantina emri
verilmelidir. Küçük kovan böceğinin tamamen ortadan
kalkması halinde karantina kaldırılmalıdır. Bal arılarının
gelişme dönemi pek çok hastalık etmeni ve zararlı için uygun
bir ortam oluşturabilmektedir. Bu sebeple çok sayıda patojen
ve zararlı bal arılarında hastalık oluşturabilmektedir. Bal arısı
hastalıkları ülkemizde de arıcılığın gelişmesini engelleyen ve
üretim etkinliğini sınırlandıran en önemli etkenlerden biridir.
Arının gelişme dönemi pek çok hastalık etmeni ve zararlı için
uygun ortam oluşturduğundan arılarda çok sayıda hastalık
ve zararlı görülmektedir. Bununla birlikte, dünyadaki hızlı
ulaşım, kıtalar ve ülkelerarası arı, arı ürünleri ve arıcılık
malzemeleri ticareti arı hastalıklarının kısa sürede tüm
ülkelere yayılmasına neden olmaktadır. Benzer şekilde,
gezginci arıcılık da hastalık ve zararlıların ülke içindeki hızlı
yayılışında önemli bir etkendir. Arı hastalıkları genellikle
ilkbahar aylarında görülür. Bunun başlıca nedeni ilkbahar
aylarında özellikle yavru yetiştirme faaliyetinin büyük hız
kazanmış olması ve beklenmeyen soğuk ve yağışlı
havalardır. Bu nedenle bu kritik dönemde arıların özellikle
yavru hastalıklarına karşı korunması için, koloni
kontrollerinde koloninin üşütülmemesine özen gösterilmelidir.
104
Arı hastalıkları, hastalığı oluşturan etmene göre;
bakteriyel (Amerikan ve Avrupa Yavru Çürüklüğü,
Septisemi), fungal (Kireç ve Taş hastalığı), viral (Kronik ve
Akut Arı Felci), paraziter (Varroa jacobsoni ve Acarapis
voodi) ve Protozoan (Nosema ve Amoeba) ya da hastalığın
oluştuğu konukçuya göre; Ergin ve Yavru Arı Hastalıkları
olarak sınıflandırılabilir.
Pek çok patojen, arıların gerek gelişme gerekse
yetişkin dönemlerinde hastalık oluşturabilir. Ancak bu
patojenlerin hepsi aynı derecede tehlikeli değildir.
2. Organik standartlardaki bakım ve müdahale
teknikleri ve hastalıkları önleme stratejileri
Arı kolonilerinin bakım gerekliliği ve yöntemi, arı
kolonilerinin biyolojisine ve üretim eğilimine bağlı olarak
belirlenir. İncelemeler hiçbir zaman tek taraflı değildir. Bu
temel amacın yanı sıra, arı kolonisinin ruh hali,
yerelleştirilmesi, yavrulaması ve düzeni gibi arıcıların dikkat
etmesi gereken başka şeyler de vardır. Her zaman gözlemler
hakkında notlar alınmalıdır. İnceleme tarihi, hava koşullarına
ve sıcaklığa göre ayarlanmalıdır. Bunun anlamı sıcaklık +14
0
C’nin altında olduğunda kovan açılmamalıdır. İncelemenin
sabah başlaması önerilir. Arılar hava sıcak olduğunda,
fırtınadan veya yağmurdan önce, öğlen saatlerinde ve
yemek arama mevsiminden çıkıldığında her zamankinden
daha agresif olurlar. Arı zehrinin zararlı etkisi nedeniyle
arıcılarının arı sokmalarına karşı korunması gerekmektedir.
Arılar kışkırtılmamalıdır! Agresif bir arı kolonisi veya
saldırgan bir oğul, kovan bakımının yapılmasını zorlaştırır.
Bakım sırasında temiz ve kokmayan kıyafetler giyilmelidir.
Terli veya kokan kıyafetler ve vücut ve kokan veya alkol
içeren bir nefes arıları rahatsız edebilir. Kovan mümkün
olduğunca sessiz ve dikkatli bir şekilde açılmalıdır.
Çerçevelerin çevresinde duman olması halinde, arılar bal
tüketmeye başlayacağından arılar sakinleşir. Artık telli taban
açılabilir. Arı sokması durumunda, zehrin kokusu ve arıların
105
mandibular bez salınımları diğer arıları saldırmaya
yönlendirebileceğinden
arının
soktuğu
alan
derhal
yıkanmalıdır. Bir çerçevenin kaldırılması halinde, diğer
çerçevelere erişim de kolaylaşır. İnceleme sırasında
çerçeveler dik tutulmalıdır. Bakım sırasında arıcı mantıklı bir
sıra izlemelidir. İşin bitmesinin ardından kovanların ve
arılığın çevresi temizlenmelidir ve aletler temizlenmelidir.
Hava sıcak, soğuk veya rüzgarlı olduğunda, güneşin
doğduğu andan sabaha kadar olan süre içinde, yağmacılık
sırasında ve ana yiyecek arayışı sırasında bakım
yapılmaması önerilir.
Arıcı, inceleme sırasında ana arının var olup
olmadığını, yumurtlamasını, kuluçkalığın boyutunu, yiyecek
stokunu, erkek yavruları, hastalık semptomlarını, zararlı
böceklerin varlığını, iç temizliği, nüfusu, sırlı bal peteklerini,
kovan çıkışlarının boyutunun, kovanın gölgede kalma
durumunu vb. inceleyebilir. İncelenen çerçeve veya bal
peteği kovanın veya kuluçkalığın üstünde tutulmalıdır.
Kuluçkalık ve sırlanan yavru üşüyebileceğinden, yavrulu bal
petekleri yalnızca çok kısa bir süre için çıkarılmalıdır. Arılar
bakım sırasında aşağıdaki durumlarda agresif olabilir:
kovanın kötü bir şekilde açılması, toplayıcı arıcıların kovanda
bulunması, havanın kötü, soğuk, yağmurlu veya sıcak
olması. İçinde bulunulan mevsim içinde yiyecek arayışı
olmaması veya arıların sadece belli bitkileri tercih etmesi
veya arıların zehirlenmesi halinde de durum aynıdır. Arılar
aşağıdaki durumlarda sakindir: nosemaya yakalanmışlarsa,
kireç hastalığında, hava açık, sakin ve güneşliyse, yiyecek
arayışında, yeterli beslenememişse, kovan kalabalık değilse,
sabahları veya sabahın geç saatleriyse ve yaşlı arılar kovana
dönmüşse.
106
Hastalıkların oluşmaması için arıcı şunlara dikkat
etmelidir:
 Arıcılık yılı, mevsimin son balının süzülmesinin
ardından ve arıcı kolonisini kış ve ilkbahar
gelişimine hazırlamaya başladığında başlar.
 Üç yaşından büyük ana arıların elden çıkarılması
önerilir. Üç yaşından büyük olan bal petekleri
çıkartılmalı ve arı kolonisine kendi kendine
temizleme fırsatı verilmelidir.
 Eskimiş ve çatlamış kovanlar, kışın arı kolonisinin
sağlığını tehlikeye atabilir. Bu eski kovanların sakinleri, yeni ve modern bir kovana taşınmalıdır. İç nemi
aşırı fazla olan bir kovan, arıcılığa uygun değildir.
 Ana arının ağustos ayında doğal olarak yumurtlamasını azaltması iyidir; böylelikle kış için boş olan
bal peteklerini doldurabilir. Sonuç olarak, geriye yapılması gereken tek bir iş kalır: polenli bal peteklerinin eylül’e kadar doldurulması gerekmektedir.
 Bal petekleri balın süzülmesinden önce çıkarıldığı
kovana geri konulmalıdır; aksi takdirde, 3-4 arı ailesi
enfeksiyon kapabilir.
 Bal süzme makineleri ana enfeksiyon kaynaklarıdır
(örneğin, yavru çürüklüğü); bu nedenle, bu makineler ve parçaları zaman zaman temizlenecektir.
 Arıcılar koloni nüfusunu artırmak için genellikle
yapay oğul etme yöntemlerini kullanır. Yapay oğullar
çok nadir temel çerçevelere ulaşır; genellikle
enfeksiyonları yayan yavru çerçevelerine veya boş
çerçevelere ulaşır.
 Güçlü olan ana arılar da patojenleri ve parazitleri
yayabilir.
 Gezginci arılıkta arıcıların karını artırmak hedeftir.
Ancak gezgincilik enfeksiyonların yayılmasını da
hızlandırabilir.
107
Günümüzde organik yiyecekler önem kazanmaya
başlamıştır. Bu nedenle, giderek daha fazla organik ürün
üretilmektedir. Durum bal üretimi için de aynıdır. Organik
arılıklarda ilkbahar mevsimine özel bir önem verilmesi
gerekmektedir. Bu, arı kolonilerinin gelişmesini de
engelleyebilir. İlkbaharda kovanların ve stokun incelenmesi
sırasında, ilkbahar yiyecek arayışının olmaması durumunda
fazla kışlık yiyecek tedarikinin kontrol edilmesi önemlidir.
Koloninin gençleşme düzeyi, nüfusu, gücü ve sağlık
durumu buna bağlı olduğundan gerekli olması halinde arı
kolonisi beslenmelidir. Havanın iyi olması halinde, meyve
ağaçlarının çiçeklenmesinin arılar üzerinde çok iyi bir etkisi
vardır: arı ailelerinin gelişimine ve kademeli jenerasyon
değişikliğine yardımcı olabilir. Genç arılar da temel
çerçeveler kurmayı sever. Bunlar sadece kovan kurmaz, onu
genişletir. Bu nedenle, hava koşullarına ve yiyecek arayışına
da dikkat edilmelidir. AB organik yiyecek standartlarında
(834/2007 sayılı Konsey Yönetmeliği (EC) ve 889/2008 sayılı
Komisyon Yönetmeliği (EC)) zirai holdingler hakkında detaylı
bir açıklama yapılması gerektiği belirtilir. Bu Organik Sistem
Mevzuatı, sertifikasyonun temelini oluşturur ve kontrol
kurumları tarafından incelenecektir.
Yönetmeliğe göre aşağıdakilere dikkat edilmelidir:
 Kovanların seçilmesi ve bulundukları yerlerin
özellikleri (koşullara uygun bir arı merası, arıların
uçuş mesafesine ilişkin detaylı, arıcılıkla ilgili ve
profesyonel bir açıklama ve bunun bir haritası),
 Arılığın taşınması (her çiftlik için daha önce belirtilen
bilgiler ve istenilen tescil ve veteriner hijyen
sertifikaları),
 Arıların kökeni (izin verilen türlerin kullanılması ve
ana arıların ve ailelerin kökeninin bilinmesi
önemlidir),
108
 Yem (planlanan besleme süreleri, besleme
maddelerinin miktarı, kökeni ve buna ilişkin
sertifika), veteriner bakımları, hastalık önleme
(sürekli veya zaman zaman kullanılan ilaçlar ve
hastalıklar söz konusu olduğunda hangi planlanmış,
önleyici tedaviler kullanılıyor; kullanılan tıbbi
ürünlerin gerçek kökeni ve bunlarla ilgili bilgiler),
 Arı ürünlerinin toplanması ve işlemlere tabi
tutulması (balın, bal mumunun, polenin vb.
toplanma zamanı ve koşulları, ürünlerin türleri ve
miktarı. Ürünlerin işlemlere tabi tutulması bir üçüncü
şahıs tarafından gerçekleştiriliyorsa detaylı bir
açıklama gereklidir),
 Paralel hayvancılık (kovanlar, bakım sistemi,
teknoloji, bal süzmenin ayrıntıları. Bal peteklerinin
arılardan temizlenmesi, bal süzme makinesine
konulan bal peteklerinin kökeni, erkek arı yavrulama
vb.),
 Depolama (depoların özellikleri, kayıt sistemi),
 Arı ürünlerinin ambalajlanması ve etiketlenmesi
(ambalaj malzemelerinin özellikleri etiketleme
bilgileri),
 Dezenfektasyon, temizleme ve zararlı kontrolü
(depoları ve aletleri ilgilendiren temizleme
prosedürlerinin açıklanması).
Üretim zincirinin farklı aşamalarında yasak
malzeme veya madde kirlenmesini engellemek için
alınan önlemler:
 Toplama sırasında (olası kirlenmeyi engellemek için
ne tür önlemler alınmıştır - mesafe, harita, mal
sahibi beyanı, sicil vb.),
 Geleneksel arıcılık
belirtilenlere benzer),
109
ve
ürünleri
(daha
önce
 Hayvansal ürünlerin ellenmesi, depolanması ve
nakliyesi sırasında (kirlenmeyi engelleyebilecek
teknolojik süreç ve kontrol noktaları), diğer kritik
noktalar - GDO, iyonlaştırıcı radyasyon (bunları
engellemek için ne tür önlemlere gerek vardır - sicil,
arı merası, gelen madde kontrolü vb.).
Organik bal nedir?
Organik bal, temiz ve kimyasallardan arındırılmış bir
floradan toplanır ve hiçbir kimyasal, ilaç veya antibiyotik
kalıntısı içermez. Arıların ilkbaharla sonbahar arasında
kesintisiz bir şekilde polen ve nektar toplayabilmesi halinde,
uygun beslenme onları birçok arı hastalığından koruyabilir.
İlaç kullanımının gerekli olması halinde, ilaç kalıntıları bala
giremez. Varroa akarlarına karşı doğal maddeler (laktik asit,
oksalik asit, formik asit) kullanılmalıdır. Bu maddeler,
nektarda veya kuzu kulağında az miktarlarda bulunur. Bal
arıları nektar ve polen toplamak için genellikle 5-6 km uçar;
erkek arılar bir ana arıyla çiftleşmek için 10 km uçabilir.
Ancak, toplama genellikle 3 km’lik alanda daha yoğundur.
Kirletici faktörlerden (örneğin, 3 km’lik mesafede bulunan
kalabalık otobanlar veya duman çıkaran endüstriyel birimler
veya kimyasal kalıntılar) uzak durulması bu nedenle
önemlidir. Organik arılık, 3 kilometrelik alanda bulunan zirai
ürünlerde kimyasal kullanılmayan bir alanda bulunmalıdır.
Organik bal, tam değerli vitaminler, enzimler, aminoasitler,
aromalar ve kokulu maddelere içeren saf bir gıda ürünüdür.
Organik arılığın ana misyonlarından biri, balın içindeki
maddeleri uzun bir süre korumaktır. Bal enzimleri, sıcaklığa
duyarlıdır. Yüksek sıcaklık (20 0C’nin üstü) bal için zararlıdır.
Balın saklanması için ideal sıcaklık, 12-14 0C’dir. Bal bu
sıcaklıkta daha yavaş eskir. Organik balın son kullanma
tarihinin yalnızca 2 yıl olmasının nedeni de budur.
110
3. Arı hastalıklarının önlenmesi
Bunun için genel tedbirler şunlardır:
 Arıcıların temizlik uçuşu ile arıların kışlatılması
arasındaki süre içinde 2-4 haftada bir arı
kolonilerinin sağlığını incelemeleri ve Varroa
kontrolü yapmaları zorunludur.
 Arılar kirlenmiş balla veya bilinmeyen arılıklardan
gelen balla beslenmemelidir.
 Arılıklar koloniler sağlıklıysa taşınmalıdır.
 Kullanılmış petekler, parçalara ayrıldıktan sonra
atılmalıdır.
 Temel
çerçevede
kullanılacak
bal
mumu,
kullanmadan önce 1 saat süreyle 112 0C’de
temizlenmelidir.
 Bir hastalık teşhisi her zaman bir laboratuar testi ile
yapılmalıdır.
 Arı kolonilerine biyolojik açından uygun miktarda
nektar ve polen verilmesi halinde, arı kolonilere
uygun bir bağışıklık sistemine sahip olur.
4. Arıcılığı tehdit eden zararlı egzotik böcekler ve
izlenmeleri
Avrupa Birliği Hayvan Sağlığı Stratejisi (2007-2013 “Önlemek tedaviden kolay ve ucuzdur”) 2007 yılında kabul
edilmiştir ve 2008 yılında dört dayanak çevresinde
gruplandırılmış özel eylemler içeren bir eylem planı
yayınlanmıştır. Bu planda:
 AB müdahalesinin önceliklerinin belirlenmesi;
 Çağdaş bir AB hayvan sağlığı çerçevesi;
 Önlemenin ve krize karşı hazırlığın iyileştirilmesi ve
 Bilim, yenilik ve araştırma ön plandadır.
111
Ortaklık ve paydaşlarla iletişim, bu stratejinin iki ana
ilkesidir. Üreticiler arasında hastalıklara ilişkin olarak sahip
olunan sorumluluk ve farkındalık düzeyini artırmak için
mevzuattan
kaynaklanmayan
girişim
imkanları
da
araştırılmaktadır. Son on yılda arıcılık sektörü dünya çapında
farklı ülkelerde birçok sağlık probleminden etkilenmiştir.
Özellikle son yıllarda hem AB’de, hem de diğer ülkelerde arı
ölüm-lerindeki
artışa
ilişkin
olarak
birçok
rapor
yayınlanmıştır. Bu dünya çapında büyük bir endişeye neden
olmuştur. Ancak, bilimsel çalışmalar ölüm oranlarındaki bu
artışın
nedenini
veya
kapsamını
tam
olarak
belirleyememiştir. Arıların sağlığı, uygun tedavilerin olması,
istilacı türler ve çevresel değişik-likler gibi çok sayıda farklı
faktöre bağlıdır. Dikkate alınması gereken diğer faktörler,
tarımda ilaçların kullanılmasını içerir. En azından bu ilaçların
arıların sağlığında oynayabileceği rol ve bunun kapsamı
belirlenmelidir.
5. Arı hastalıkları ve GDO’lar
Genetiği değiştirilmiş organizmalar (GDO’lar) ile
arıların sağlığı arasındaki bağlantı açısından şu ana kadar
herhangi bir kanıt bulunmamış olsa bile, AB bu alandaki
gelişmeleri yakından takip etmeye devam edecektir.
Yürürlükteki mevzuat, üye devletler arasında arıların
taşınması için hayvan sağlığı sertifikası ve gerekliliklerini
öngörüyor. Bu gerekliliklerin amacı, arıların taşınması ile
yayılan Amerikan ve Avrupa yavru çürüklüğü, küçük
kovan böceği ve Tropilaelaps akarı gibi bir dizi arı
hastalığını önlemek ve kontrol etmektir. Küçük kovan böceği
(Aethina tumida) ve Tropilaelaps akarı, AB için egzotik
böceklerdir. Bu nedenle, üye devletlerin bir salgın anında
derhal eyleme geçebilmesi için bunların bildirilmesi
zorunludur. Ancak, yukarıdaki gerekliliklerin kapsamında
AB’de bulunan ve uzun bir süredir görülen önemli bir arı
paraziti (Varroa) bulunmamaktadır. Bunun nedeni, arı
taşımalarının sınırlandırmasının bu hastalık ajanının
yayılmasını engellemeyecek olması ve arıcılar için ağır bir
112
yük olacak olmasıdır. AB’de endemik olarak kabul edilen
diğer hastalıklar söz konusu olduğunda da yapılan müdahale
aynıdır. Varroa ile savaşmak için üye devletlere mali destek
verilmektedir.
Sözkonusu gereklilikler, egzotik arı hastalıklarının
AB’ye girmesini önlemek için üçüncü ülkelerden yapılan canlı
arı ve bombus arısı ithalatlarına ilişkin hayvan sağlığı
gereklilikleridir. Bunlar 2000 yılından beri uygulanmaktadır.
Küçük kovan böceği, girdiği ülkelerin arıcılık sektöründe
büyük kayıplara neden olmuştur ve bu nedenle, AB ithalat
kurallarına göre üçüncü ülkelerden yalnızca biyolojik açıdan
güvenli olan tesislerden ana arılar ve bambus arısı kolonileri
ithal edilebilir. Bu gereklilikler, AB’ye yeni hastalıkların girme
riskini azaltmak için uygulamaya konulmuştur. Bu, hayvan
sağlığı gerekliliklerine uyulup uyulmadığı, AB’ye giriş
sırasında sınır veterinerlik inceleme noktalarında kontrol
edilir. Devlet veterinerleri bu noktalarda belge, kimlik kontrolü
ve fiziksel kontrolleri yapar. Bu önlemler, arıcılar için genetik
kaynaklar sağlarken ve özellikle seralardaki tozlaştırıcıların
ihtiyaçlarını dikkate alırken, arı ithalatlarının güvenliğini de
garanti eder. Dünya çapındaki arıcılık sektörü problemleri ve
arı nüfusundaki düşüş karmaşık ve farklıdır ve çeşitli
endişelere neden olmuştur. Bunlar arasında arı hastalıklarını
tedavi etmede kullanılacak yeterli ilaçların olmaması da
vardır. AB Üye Devletlerindeki izleme sistemleri genellikle
zayıftır. Ülke düzeyinde temsili veri ve AB düzeyinde koloni
kayıplarına ilişkin karşılaştırmalı veri eksikliği söz konusudur.
Ayrıca AB düzeyinde toplanan verilerin standart hale
getirilmesi ve uyumlaştırılması açısından da genel bir eksiklik
vardır. Arı ölümlerinin kapsamını tahmin etmek veya bunları
mümkün olduğunca engellemek üzere arılar için etkili ve
uyumlaştırılmış bir kontrol sistemi kurulmamıştır. AB’de ithal
edilen canlı hayvanlar ile bal ve diğer arı ürünleri de dahil
olmak üzere hayvansal ürünler için veteriner kontrolleri
açısından tamamen uyumlu gereklilikler vardır. Bu kontroller,
AB üyesi olmayan ülkelerden ithal edilen ürünlerin AB sağlık
ve ithalat koşullarına uygun olduğundan emin olmak ve AB
113
ürünleri için geçerli olanlara eşdeğer garantiler sunmak için
AB sınır inceleme birimlerinde Üye Devletlerin yetkili
kurumları tarafından gerçekleştirilir.
GDO’lar açısından ise, dünya çapında arı ölüm
oranlarında artışların olduğu rapor edilse de, GDO’ların
büyük ölçüde ekildiği alanlar (Kuzey ve Güney Amerika gibi)
ile GDO’ların daha az kullanıldığı alanlar (Avrupa gibi) veya
GDO hasadının yasaklandığı AB Üye Devletleri arasında
herhangi bir fark rapor edilmemiştir. Bu durum, arı ölüm
oranlarının artmasının GDO’ların ekilmesindeki artışla alakalı
olduğu hipotezinin desteklememektedir. AB mevzuatı bu
açıdan çok dikkatlidir. Genetiği değiştirilmiş bir bitki veya
GDO çevreye yayılmadan ve/veya ekilmeden önce, bunlara
GDO’ların arılar üzerindeki potansiyel olumsuz etkileri de
dahil olmak üzere EFSA tarafından yapılan bilimsel bir risk
değerlendirmesi ile 2001/18/EC sayılı Direktif veya
1829/2003 sayılı Yönetmelik (EC) tahtında izin verilmesi
gerekmektedir.
Arı sağlığı, biyo-çeşitlilik kaybından da etkilenir. Bio-çeşitlilik kaybının ana nedenlerinden biri, arazi kullanımı değişikliği ve yanlış yönetilen yoğunlaşma, arazilerin terk edilmesi ve genellikle tür çeşitliliği açısından zengin olan habitatlar
üreten geleneksel çiftçilik ve ormancılık uygulamaları
kaybıdır.
Habitat kaybı ve bölümlere ayrılması, kirlilik ve patojenler ise bu eğilimin arkasındaki potansiyel faktörlerden
bazılarıdır. Diğer etmenler, iklim değişikliği nedeniyle tozlaşmanın kesintiye uğraması; yerel polinatörleri yenen istilacı
böcek türlerinin yayılması ve yerel polinatörleri yerel bitkilerden uzaklaştıran istilacı bitkiler olabilir. Komisyon, tarımda
polinatör çeşitliliğinin konservasyonu, restorasyonu ve
istikrarlı kullanımı hakkındaki araştırmaları teşvik etmektedir.
Farklı bitkilerin polenlerine ulaşabilen arılar, yalnızca tek bir
polen türünden beslenen arılardan daha sağlıklıdır. Son
zamanlarda yapılan bir araştırmanın sonuçlarına göre,
114
ekosistemi sürdürmek için yeterli bir biyo-çeşitliliğe sahip
olan bir ortam ve tozlaşma arı sağlığı için önemlidir.
Sağlıklı bir kovan veya koloni
Bal arıları ömürlerinin çoğunu arılıklarda veya
kovanlarında geçirir. Kovanlar arıların ihtiyaçlarına uygun
hale getirilmelidir. Aksi takdirde, özellikle kışın bağışıklık
sistemleri zayıflayabilir, hastalıklara karşı hassas hale gelir
ve koloninin tamamı ölebilir. Bu nedenle, kovanlar şeklini
koruyabilmeli, büyük, sağlam, hafif, taşınabilir olmalı ve
tahtadan ya-pılmalıdır. Kullanımları kolay olmalı, standart ve
değiştirebilir parçalar içermeli ve ısı kaybına karşı yalıtım
yapılmalıdır. Çerçeveler herhangi bir dikiş veya çatlak
olmadan birbirine bağlanmalıdır, yoksa içine güveler
yerleşebilir. Girişler, arılar için uygun hava tedarikini
sağlayacak şekilde yerleştirilmlidir. İç kısımdaki kısa geçitler,
kolaylıkla kapatılabilir olmalıdır ve değişken bir boyuta sahip
olmalıdır. Yazın ilerleyen dönemlerinde büyük bir koloni
kovanın hava kapasitesinin çoğunu kullanır. Sıcaklık ne
kadar yüksekse, arıların harcadığı oksijen de o kadar fazla
olur. Havası çok kuru olan bir yuva, larva gelişimine uygun
değildir.
Çok nemli olan bir yuva, zararlı mantarın (kireç
hastalığı, nosema) gelişmesi için idealdir. Bu bal ve polenin
kalitesinin bozulmasına neden olur. Kovanın nem içeriği,
yazın kışa göre daha kolay kontrol edilir. Bir kovan,
beslenme için bir su kaynağına, göç için bir arı kaçırana ve
bol hava tedarikine sahip olmalıdır. Kovan sızdırmaz
olmalıdır ve kovanın sıcaklığını korumalıdır. Kovan, kışın iyi
bir korunak olmalı ve arıların rahat olmasını sağlamalıdır. Arı
kolonileri özeldir ve kişisel değildir. Özel bir koku, bu ilişkiyi
gösterir ve sağlar. Birbirlerini tanımazlar; ana-babalar ile
yavruları bir topluluk içinde sosyal bir ortamda yaşarlar.
Birbirlerinden ayrılırlarsa uzun süre yaşayamazlar. İşbirliğine
dayalı çalışmaları, iş bölümüne dayalıdır: yuva kurma,
115
yavrulara bakma, nektar toplama, sıcaklık kontrolü vb. Koloni
arılar için yaşam alanı sağlar; koloni olmazsa arılar ölür.
Bir arı kolonisi, bir ana arıdan, yoğun sezonda yaklaşık
500-1000 erkek arıdan, sonbahar ve ilkbahar arasındaki
dönemde 10.000-12.000, ilkbahar ile yaz sonu arasındaki
dönemde 50.000-70.000 işçi arı ve bir miktar depolanmış
polenden oluşur. Ana arı ve işçi arılar dişi, erkek arılar
erkektir. İşçi arıların üçte ikisi kovanda çalışır. Büyük yiyecek
arayışı mevsimi hariç olmak üzere, işçi arıların üçte biri polen
toplar. Bu oran, büyük yiyecek arayışı mevsiminde
değişecektir. Arılar karanlık ortamlarda, güçlü ve biyolojik bir
birimde yaşar-lar; düşük dürtü eşikleri nedeniyle, kolaylıkla
sinirlenebilirler. Ana arı koloniyi harekete geçiren ruhtur.
Görevi, koloniyi bir arada tutmak ve kovan nüfusunu
artırmaktır. Ana arı polen veya nektar toplamaz, su taşımaz,
kovanı temizlemez, yavrulara bakmaz veya yuva kurmaz.
İşçi arılara kıyasla daha büyük bir vücuda sahiptir. Geniş
karın bölgesinde 300’den fazla yumurta kanalı bulunan
birkaç tane yumurtalık vardır. Ana arının metabolizması çok
yoğundur, günde çok fazla yumurta verebilir ve bunu uzun
bir süre yapabilir. En iyi kaliteye sahip ana arılar, günde
1.800-2.000 yumurta verebilir; orta düzey kaliteli ana arılar,
yaklaşık 1300 ve düşük kaliteli ana arılar günde 1.300'den az
yumurta verir. Ana arıların yumurtlama yoğunluğu, mevsimin
gününe, koloninin nüfusuna, depolanan bal miktarına, ana
arının sağlık durumuna, boş gözle-rin sayısına, türün
özelliklerine, havaya, mikro iklime ve kovanın korumasına,
üstü kapatılmamış ve sırlanmamış yavru oranına, ana arının
yemine, peteklerin yaşına, polene, ana arının yaşına,
kovanın temizliğine ve arıların çalışmasına bağlıdır. Ana arı,
yumurtayı gözün dibine batırmak için iğnesini kullanır.
Yumurtaların göze bağlı kalmasına yapışkan bir madde
yardımcı olur. Ana arı, 20-30 yumurtadan sonra dinlenir ve
yemek yer. Ana arı ne kadar yaşlıysa, erkek yavru oranı o
kadar fazla olur.
116
Bir ana arının ömrü boyunca ilk ve son önemli görevi
çiftleşme uçuşları, çiftleşme, yumurtlama, döllenmiş yumurtalar verme ve arıların fizyolojisinde ve davranışlarında olumlu
değişikliklere neden olacak feromon üretmedir. Feromon bir
iletişim aracıdır yani bir kimyasal habercidir. İşçi arılar dişidir
ve kolonideki tüm işleri onlar yapar; işlevini yitirmiş yumurtalıklara sahiptirler. Ana arıdan ve erkek arılardan küçüktürler.
Mevsime bağlı olarak genellikle, 6 hafta veya 6 ay yaşarlar.
eylül ve ekim ayında oluşan işçi arılar kış boyu yaşayabilir.
İşçi arıların yaşam aşamaları ve sağlık koruma:
Gün 1-2: Kitin kabuğu güçlenir, yemek yer, gözleri temizler
ve genç arılara bakar.
Gün 3-5: 4 günden büyük olan larvaları besler (bal, su,
polen, arı sütü).
Gün 6-10: Larvaları besler, onlara bakar ve ana arının
beslenmesine yardımcı olur. Yön belirleme uçuşu yapar,
kovanın ürünlerini alır. Kovanın yanına dışkılar (dışkısının
rengi, açık sarıdır).
Gün 11-16: Bal mumu üretir, yuvayı kurar, balı bal mumuyla
sırlar ve erkek arıları balla besler.
Gün 16-20: Poleni depolar ve fermantasyona uğratır, balı
olgunlaştırır, kovanı temizler, havalandırır ve inverte eder.
Gün 20-22: Kovanı korur, kovanın çevresini giderek daha
fazla keşfeder, ara ara kovanın içinde çalışır. Yavruları sırlar,
vücuduyla kaplar ve hareket etmeden ısı üretir vb.
Gün 22-26: Polen ve nektar toplar. Yönünü iyi bir şekilde
belirler, su, propolis, polen bulur ve toplanan maddeleri
olgunlaştırır.
Gün 26-36: Nektar toplar, ancak vücuduna başka mad-deler
de yapışabilir. Gece kovanda ara ara bazı işler yapar.
Gün 36-43-44: Su toplar, propolis toplar, emir verir,
havalandırır, tehlike anında kovanı korur, gereksiz ana arıları
117
ve yabancı arıları öldür; ana arı tehlikedeyse, işçi arılar onu
çevreler ve korur; yağmacılığa gider. İşçi arılar kendilerini
kolaylıkla koşullara uydururlar. Örneğin, büyük yiyecek
arayışı sırasında, görevlerini değiştirebilir veya zehirlenme
durumunda, bir haftalık bir arı su bulabilir. Arılar ne yapması
gerektiğini hisseder.
Arıların üretim çalışmaları, dolaylı yollardan ırk koruma
amacı da taşır. İşçi arının karın bölgesi bal mumu oluşturur.
Bu bal mumunu biraz salgıyla karıştırır ve bunu karmaşık
hareketlerle üretir. Arılar, bal mumu üretimi sırasında bir
salkım oluşturur. Bal mumu küçük kabuklar gibi işçi arıların 4
ile 7 numaralı karın segmentlerinde bulunan bal mumu
bezleriyle kaplanır. İşçi arılar 1-3 haftalıkken bal mumu üretir.
Yön belirleme uçuşları genellikle güneşli bir günde saat 10
ile 16 arasında kovanın önünde gerçekleşir. Arılar bu
uçuşların mesafesini giderek artırır ve kovana aç olarak geri
dönerler. İşçi arılar 10. ve 30. günler arasında toplayıcı
olurlar. Toplayıcı arılar nektar ve polen veya bazen de
propolis toplarlar ve su bulurlar. Topladıkları poleni ve
propolisi arka ayaklarında bulunan polen sepetleriyle taşırlar,
ancak nektar ve suyu bal keseleriyle toplarlar.
Mevsimler değiştikçe, arı kolonisinin nüfusu da değişir.
Yiyecek arayışı sona erdiğinde, kovandaki yavru sayısı da
azalmıştır. Bunun anlamı, yaşlı arıların sayısının artmış
olduğudur. Oğul verme zamanında arı/yavru oranı dengesini
kaybeder. Kovandaki hayat dengesini kaybederse, arılar bu
duruma çok iyi adapte olur. Doğal olarak gelişen bir koloni
söz konusu olduğunda, yavrular orta peteklerde bulunabilir
ve kovanın her iki yanındaki dıştaki iki petek özellikle bal ve
polen depolamak için kullanılır. Kovanın sıcaklığı 35 0C’dir ve
kovanın her iki yanına doğru kademeli olarak düşer.
Genç arılar karanlık yerleri seçer. Acıkan yavrular,
genç arıları yiyecek aramaya yönlendirir. Sonbahardan kalan
arılar, ilkbahar faaliyetlerini başlatır. Koloninin nüfusu,
kışlatılan arıların sayısına bağlıdır. İlkbaharda en yaşlı arılar
da birkaç gün süreyle toplayıcı olarak çalışır. İlkbaharda
118
koloni nüfusu kısa bir sürede en aza iner. Ancak, süreç kısa
bir sürede tersine döner. Bunun nedeni, büyüyen yavruların
demografik bir patlamaya neden olması ve nüfusun azami
düzeyde artmasıdır. Koloni, yavru boyutunu yiyecek arayışı
oranında kontrol edebilir. Arı kolonisinin nüfusu doğal bir
düzeye ulaştığında, ana arının yumurtlama kapasitesi en
yüksek noktaya ulaşır. Bu zamanda ergin arıların oranı
yavruların oranından yüksektir ve genç yavrulara oranla
daha fazla toplayıcı arı vardır. Bu dönem, bal toplamak ve
depolamak için en uygun zamandır. Yaz sonunda arılar
kovandan nadiren çıkar ve enerji toplamaya çalıştırlar.
Arıların bu yeni yaşam tarzı, kış aylarındaki yaşam tarzına
katkı sağlar. Polen açısından zengin diyet (protein), işçi
arıların ömrünü uzatabilir. Arıların toplama imkanı, koloninin
ihtiyaçları ve çevrenin sağladığı polen kaynakları tarafından
kontrol edilir.
Propolis, bal arılarının ağaç gövdelerinden, özellikle
kavaklardan topladığı reçineli bir karışımdır. Kovandaki veya
yuvadaki istenmeyen, açık alanlar için bir sızdırmazlık
elemanı olarak kullanılır. Arılar, toplanan propolisi kovanda
ihtiyaç duyulan alanlara taşır. Arılar kovanda ihtiyaç
duydukları kadar su toplar. Su, kovan içi sıcaklığı kontrol
etme amacıyla kullanılır. Toplanan maddelerin kuru madde
içeriği ne kadar fazlaysa, koloninin su gerekliliği de o kadar
fazla olur. Arılar, koloni ihtiyaçlarına uygun olarak polen
toplar. Genelde aynı ağaçtan hem polen, hem de nektar
toplanabilir; ancak, arıların sadece poleni veya sadece
nektarı için ziyaret ettiği bitkiler de vardır. Birçok bitki, işçi
arılara her gün polen ve nektar sağlar. Bir arı kolonisinin bal
miktarının bol olması halinde, yavrulama ihtimali artacaktır
ve bu da toplayıcı arıları daha da fazla polen toplamaya
teşvik edecektir. Aynı şey tam tersi yönde de gerçekleşir.
Yavrulama azalırsa, polen toplayan arıların çoğu nektar
toplamaya başlayacaktır. Nektar, tatlı, özel bir kokuya sahip,
yoğun/ince ve sarımsı renkli bir sıvıdır ve şeker, dekstrin,
reçine, vitamin, mineral, organik asit, fosforik asit, metal
elementleri, enzimler ve proteinler içerir. Nektar az ölçüde
119
asidiktir. Bitkilerin nektar adı verilen bezlerinde üretilir.
Nektarın rengi genellikle sarımsıdır. Ancak bazen kahverengi
de olabilir. Nektar ne kadar tatlı ve yoğun olursa, arının
nektarı emme hızı ve miktarı da o kadar fazla olur. Emilen
nektar, arılar tarafından % 28-32 oranında bir su içeriğiyle
karıştırılır, inverte edilir ve yoğunlaştırılır.
Erkek arılar, döllenmemiş yumurtalardan çıkarlar. Ana
arılar içgüdüsel olarak zaman zaman belli bir miktarda erkek
arı yumurtlar. Erkek arıların göze çarpan özelliği, işçi
arılarınkinden daha büyük olan bedenleridir. Karınları, işçi
arıların veya ana arının karnına göre daha büyüktür. Kısa
dillerini yalnızca işçi arılardan ve kovanda depolanan baldan
bal almak için kullanırlar. Polen taşımaya uygun bacakları,
koku bezleri yoktur ve bal mumu üretemezler. Kendilerini
savunmak için iğneleri yoktur. Erkek arılar kovandan
uçtuklarında çok büyük bir miktar bal emerler. Bu miktar o
kadar fazladır ki, genellikle bu fazlalığı kusarlar. Bal toplama
sona erdiğinde, işçi arılar erkek arıları petekli baldan çıkarır.
Aç kalan erkek arılar zayıf düşer ve uçamaz ve sokularak
öldürülerek, kovandan atılırlar. Ana arının ölümü şok
vericidir. Yavruları yaşlı ve zayıf ana arıyı terk eder.
Genellikle açlıktan ölür veya sokulup öldürülerek, kovandan
atılır.
Organik arıcılık için IFOAM standardının veya yerel bir
standardın rehber kabul edilmesi, arı hastalıklarının
belirlenmesi, belirlenen arı hastalıkları için uygun
sağaltımın önerilmesi
Tarımsal ürünler, yalnızca üreticinin organik çiftçilik
sisteminde yer alması, yönetmeliklere uyması ve uygun
sertifikalara sahip olması halinde organik olarak
etiketlenmelidir. Uluslararası Organik Tarım Hareketleri
Federasyonu (IFOAM) ve üye kurumları, ekolojik çiftlik ürünü
gerekliliklerini belirler ve kontrol eder. 834/2007 sayılı
Konsey Yönetmeliği (EC) ve uygulama yönetmeliği olan
889/2008 sayılı Komisyon Yönetmeliği (EC) 1 Ocak 2009
120
tarihinde yürürlüğe girmiştir. 1235/2008 sayılı Komisyon
Yönetmeliği (EC), üçüncü ülkelerden yapılan organik ürün
ithalatlarını kontrol eder. Organik bal vitaminleri, enzimleri,
amino asitleri ve tatlandırıcı maddeleri içeren doğal bir
yiyecek türüdür. Organik bal, sağlıksız antibiyotik, kimyasal
madde veya ilaç kalıntılarını içermez. Organik arıcıların ana
görevlerinden biri baldaki vitamin, enzim ve amino asit gibi
canlı maddeleri korumaktır. Günümüzde arıcıların doğal ve
saf ürünler üretmesi büyük bir zorluktur. Arılar milyonlarca yıl
insan müdahalesi olmadan yaşayabilirlerdi; ancak artık bu
yeteneğe sahip değiller. Bunun nedeni dünya çapında
görülen zararlı Varroa’dır. Arılar hayatta kalabilmek için
sürekli olarak insanlar tarafından bakıma muhtaçtır.
Geleneksel arıcılıkta kovanları akarlara ve diğer
zararlılara karşı korumak için kovanlarda genellikle böcek
ilaçları kullanılır. Bu nedenle, arı ürünlerinde bir miktar kalıntı
olabilir. Bunlar genellikle arılar için de zararlıdır ve bağışıklık
sisteminin zayıflamasına neden olabilir. Çoğu durumda
tedavinin zamanında yapılması da balların kalıntı
içermemesini garanti etmez. Bunun nedeni, yağda
çözünebilir, sentetik maddelerin bal mumunda toplanabilir
olması ve süzme sırasında bala girebilmesidir. Çevre kirliliği,
tarım kimyasalları ve trafik, arı ürünlerinin saflığını büyük
ölçüde etkiler.
Arıların satın alınması, dönüştürülmesi
Organik arı ürünü üretmenin gerekliliği, bir yıl boyunca
kurallara uyulmasıdır ve dönüşüm dönemi sırasında bal
mumunun organik arıcılıktan elde edilen bal mumuyla
değiştirilmesidir. Dönüşümden önce kullanılan kimyasallar
bal mumunda birikip, arı ürünlerini kirletebileceğinden bal
mumu değişimi gereklidir. Arıcı yerel koşullar için daha
uygun olan ve üretkenliği iyi olan Karniyol arısını seçmelidir.
Arılar organik bir arılıktan gelmelidir ve koloniler, ekolojik
kurallara uygun olarak tutulmalıdır. Ekolojik olmayan bir
çiftlikten gelen koloniler de aşağıdaki durumlarda da ekolojik
121
bir arılığa konulabilir: her yıl ana arıların ve kolonilerin % 10’u
geleneksel çiftliklerden gelen arı ve kolonilerle değiştirilebilir;
ancak, kolonilerin ekolojik petekleri, bal mumu temelleri ve
temel çerçeveleri olmalıdır. Koşulların gerektirmesi halinde
ana arı değiştirilebilir. Sağlık nedenlerinden veya bir doğal
afetten ötürü büyük bir koloninin kaybedilmesi ve arıcının
ekolojik koloni elde edememesi halinde, arılık geleneksel
kolonilerle yenilenebilir; ancak, arının bunun için uygun bir
geçici izne sahip olması bir dönüşüm dönemi uygulaması
gerekir.
Yerleştirme ve koşulların korunması
Arılıklar arıların uçuş mesafesinde kirletici kaynaklar
bulunan yerlerin yakınını konulmamalıdır. Bu sayede, arı
ürünlerinin kirlenmesi ve arıların sağlıklarının kötüye gitmesi
engellenebilir.
Uygun polen ve nektar kaynağını sağlayabilen, ekolojik
bir kültüre, doğal bir bitki örtüsüne veya çevreye az zarar
veren yöntemler uygulanan bitkilere sahip bir alan
bulunmalıdır. Yani arılığın 3 km çevresinde güvenli bir nektar
ve polen kaynağı olmalıdır. Ancak, arılar için yalnızca
gelişmiş ve çiçek açmış bitkiler polen ve nektar sağlamaz.
Vahşi bitkiler ve farklı otlar da vardır. Kışlatma ve çiçek
aşmayan bitkiler söz konusu olduğunda yukarıda belirtilen
gerekliliklere uyulmasına gerek yoktur. Ekolojik bir arılık söz
konusu olduğunda, kovanlar doğal maddelerden yapılmalıdır
ve kovanlarda çevreyi veya arı ürünlerini kirletebilecek doğal
veya başka maddelerin kullanılmaması önemlidir. Bal
mumundan petekler için yalnızca organik bal mumu
kullanılabilir. Piyasada organik bal mumunun bulunamaması
halinde, organik arılıklarda yasak olan maddeleri içermiyorsa
veya sırları kaldırma yöntemi kullanılan bir arılıktan geliyorsa
geleneksel bal mumu da kullanılabilir. Koloniler için izin
verilen maddelerin yanı sıra yalnızca doğal maddeler
kullanılmalıdır. Sentetik arı savarların kullanımına izin
verilmez. Arıların ölümüne neden olan arı ürünü süzme
122
yöntemlerinin kullanımı yasaktır. Açık yavru gözleri bulunan
peteklerden ürün süzülmemelidir. Organik arıcılıkta ana
arıların kanatlarının kırpılması yasaktır.
Besleme
Kışlatma için kovanlarda yeteri kadar polen ve nektar
bırakılmalıdır. Beslemeye yalnızca aşağıdaki durumlarda izin
verilir:
 Kış koşullarının hayvanların hayatta kalmasını
tehlikeye atması ve
 Son bal süzme döneminin başlangıcı ile bir sonraki
nektar üretim mevsimi arasında 15 günden önce.
Besleme için organik bal, organik şurup veya organik
şeker kullanılabilir. Hava koşullarının kötü olması veya doğal
afetler durumunda, beslemeye geçici olarak ve yalnızca
organik yemle izin verilir. Sözkonusu izin belgelendirilmelidir.
Arı sağlığı
Hastalıkların önlenmesi de organik arıcılıkta büyük bir
öneme sahiptir. Dezenfeksiyon amaçlı olarak buhar ve
doğrudan gaz alevi gibi fiziksel tedavilere izin verilir.
Kimyasal maddeler yalnızca çerçeveleri, kovanları ve
petekleri kemirgenlere karşı korumak için kullanılabilir.
Organik bitki korumasında kullanılmasına izin verilen
maddeler de kullanılabilir. Hasta olmaları halinde arılar
derhal tedavi edilmelidir ve hasta koloniler karantinaya
alınmalıdır. Varroa akarı olduğunda, formik asit, laktik asit,
asetik asit, oksalik asit, mentol, timol, ökaliptol ve kafur
kullanılabilir. Tedavi edilen koloniler, bir yıllık dönüşüm
süresine tabi tutularak dönüştürülmelidir. Yavru yönetimi
akarlara karşı uygulanan bir tür biyolojik kontroldür. Bu
yöntemin ana amacı, yavrulama mevsimine yavru içermeyen
bir dönem koyarak akar üreme döngüsünün gelişimini
sonlandırmaktır. Kovanda yavru olmayınca, akar sayısı da
azalacaktır. Bundan sonra akarlara ikinci darbeyi vurmak için
123
izin verilen maddelerden biri kullanılmalıdır. Akarlara karşı
bakteri kullanımı konusunda bazı laboratuar testleri
yapılmaktadır; ancak, bunların geniş kapsamlı kullanımı
henüz mümkün değildir. Erkek arı çerçevelerinin kullanımı,
akarlara karşı bir tür mekanik kontroldür. Bu yöntemin
temelini bir kurulum çerçevesinin kullanılmasıdır. Arıların
ilkbahardaki kurulum faaliyetleri, yuvanın büyütülmesi ve bir
kurulum çerçevesinin konulması için iyi bir fırsattır. Sırlanmış
erkek yavrular kovandan alınmalı ve yumurtalarından
çıkmadan önce sırları kaldırılmalıdır. Sırrı kaldırılan son
kurulum çerçevesi de alındıktan sonra formik asit, oksalik
asit veya diğer tedaviler kullanılmalıdır. Oksalik asit tedavisi,
yalnızca
kolonide
hiçbir
yavru
olmadığı
zaman
kullanılmalıdır. Bu tedavi, sıcaklığın yaklaşık 8-10°C olması
halinde yapılmalıdır. Arıların sayısına bağlı olarak, peteklerin
kenarlarına bir ezcane tarafından hazırlanan % 3 oranına
sahip 4-5 ml’lik bir solüsyon sıkılmalıdır. Oksalik asit
tedavisinin yiyecek arayışından 10-14 gün sonra, iki kez
kullanımı önerilir.
İlk tedavi, temmuz-ağustos ayında yapılan bal süzme
işleminin ardından, ikincisi eylül ayında yapılmalıdır. Uzun
süreli buhar tedavisi zararlı değildir. Güçlü bir enfeksiyon,
ılıman bir iklim söz konusu olduğunda veya kışlatma
yapılmadığında, 3-4 hafta süren en az iki tedavinin yapılması
gerekmektedir. Sıcaklıkla tedavi, bir tür fiziksel kontroldür.
İçinde yavru bulunmayan bir kolonide sıcaklık 40-45°C’ye
yükselirse akarlar ölecektir. Ancak bu yöntem uygulanılırken
dikkatli olunmalıdır. Arılıkla ilgili bir kayıt tutulması ve
kovanlar ile bunların yerlerinin belirlenmesi önemlidir. Arılığın
taşınması ve tarihi konusunda denetleme kurumuna bilgi
verilmeli ve bu konular hakkında anlaşmaya varılmalıdır.
Ürün süzme tarihleri, sonuçları, önemli eylemler ve arılıkta
kullanılan maddeler kaydedilmelidir. Belgelerin kontrol
edilmesinin ardından, bazı dosyaların eksik olması halinde,
bunlar plan içerisinde hazırlanmalı ve denetmene
verilmelidir.
124
Organik arıcılığın misyonu, kimyasal içermeyen ve
sağlık bal üretmektir ancak, bu dikkatli bir şekilde
yapılmalıdır ve özel uygulamalar gerektirir.
Bal arısı kolonilerinin ve hastalıklarının mevsimsel
döngüsü
Bir bal arısı kolonisinin yıl içinde tam değerli bal ve
diğer bal ürünlerini üretebilmesi için sağlıklı arılara ihtiyacı
vardır. Sağlıklı arılardan oluşan bir koloni, her mevsimde
genel davranış standartlarına uyulmasını sağlar. Kışlatmanın
başarısı, koloninin bu önemli döneme ne kadar hazırlıklı
olduğuna bağlıdır. Başarılı kışlatma, arıların ilkbahar
gelişimine yardımcı olacak ve bu gelişimi sağlayacaktır. Son
arı meralarının çiçeklerini (örneğin, ayçiçeği) dökmesinin
ardından mümkün olan en kısa sürede süzme işlemi
başlamalıdır. Yaşlı arıları yeni arılarla değiştirmek için daha
önce sona eren besleme yeniden başlatılmalıdır.Sıcaklık
iletkenlikleri iyi olmadığından ve sıcaklığı içeride
tutmayacağından bir kışlık yuva yeni petekler içermemelidir.
Kolaylıkla hastalık yatağı olabileceği için bir kışlık yuvada
eski petekler kullanılmamalıdır. Arıların beslemeden gelen
kış
yemini
işleyebilmeleri,
olgunlaştırabilmeleri
ve
sırlayabilmeleri için yuva bakımı son bal toplama dönemi
sona erdikten sonra yapılmalıdır.
Ana amaç, arı kolonilerinin eylül ortasına kadar kış yemini kullanmasıdır. Arı kolonileri kışlatmaya hazır hale getirildikten sonra incelenmeli, sırlanmamış petekler alınmalı ve
gerekiyorsa saklanan yiyecek yeniden doldurulmalıdır. Her
şey yapıldıysa, arıların kış boyu korunmasına başlanmalıdır.
İyi bir koruma malzemesi, yeterli sıcaklık yalıtımı sağlar.
Çatlakları bulunan veya kış rüzgarlarına maruz bırakılan bir
arı kolonisi çok fazla sorun yaşar. Arıların kış boyu
dinlenmesi için fareler, kuşlar ve diğer hayvanlar
kovanlardan uzak tutulmalıdır; kovanların üzerindeki kar bile
temizlenmemelidir. Her şeyin yolunda olduğundan emin
olmak için arı kolonileri zaman zaman dinlenmelidir. Bir
125
kovandan gelen sesler birçok anlama gelebilir. Sürekli
uğultu, koloninin iyi olduğu ve kışlatmanın herhangi bir sorun
olmadan devam ettiği anlamına gelir. Kış dönemi içinde
günlük sıcaklığın öğlen saatlerinde 8-12 0C’ye ulaşması
halinde, arılar kış salkımından ayrılır ve kovandan dışarı
çıkar. Arılar bağırsaklarında toplanan sindirilmemiş yiyeceği
dışarı atmak için dışkılarını kovanın dışına yaparlar. Sıcaklık
ne kadar yüksek olursa, temizlik o kadar yoğun olur. Arılar
kar yağdığında uçarlarsa donar ve ölürler. Bu nedenle, siyah
renkli plastik bir koruma yükseğe uçmalarına ve kovana geri
dönmelerine yardımcı olur. İnceleme sırasında kovanın
içinde bir miktar sıvı balın bulunması halinde, bu balın yerine
bir miktar sağlıklı bal konulmalıdır. Kış mevsiminin sonuna
doğru kolonide hayat başlar: ana arı yumurtlamaya başlar ve
yuvanın sıcaklığı artar. Artık arıları bir miktar şeker kekiyle
veya bir miktar ilaç içeren bir miktar endüstriyel yemle
besleme zamanı gelmiştir. Bunun amacı, arıcının arıları 4080 bin işçi arının katılacağı erken yiyecek arayışına
hazırlamasıdır. Arıcı ilkbahardaki inceleme sırasında
koloninin bir ana arıya sahip olup olmadığını, yiyeceğin
yeterli olup olmadığını veya kovanın aşırı büyük olup
olmadığını kontrol edecektir. Arıcının ana arının
yumurtlamaya başladığını görmesi halinde, arı kolonisi iyi bir
gelişme gösterecektir.
Kovanda işçi arı yavrusu yerine erkek arı yavrusu bulunabiliyor veya arıların uğultusu kovanda bir ana arı olmadığını gösteriyorsa, arıcı müdahalelerde bulunmalıdır. Bu
nedenle % 10-15 oranında yedek ana arı saklanmalıdır.
Erkek arı yumurtası veren ana arılar öldürülmelidir. Koloniye
bir ana arı verilmesinin en etkili olduğu zaman ilkbahar
başıdır. İlkbahar başında yiyecek arayışının ve beslemenin
yeterli ol-madığı zamanlarda, arıların arama, ardından
hırsızlık davra-nışları gelişebilir. Arılar arama sırasında bal
arar. Zayıf bir koloni söz konusu olduğunda, yabancı arılar
muhafız arılarla savaşır, kovana girer ve balı emer. Arayıcı
arıların bir bal kaynağı bulmasının ardından hırsızlık başlar.
Yabancı arılar hırsızlık sırasında koloninin peteklerini istila
126
eder ve ballarını alır. Hırsızlığı önlemek için kovan girişleri
dar yapılmalı ve çatlaklar tamir edilmelidir vb. Arıların
ilkbahardaki ilk uçuşu sırasında onlara (ılık) içme suyu
verilmesi, gelişimlerine ilişkin başka bir kriterdir. Ilık su,
soğuk suya göre arıların gelişiminde % 20-25 oranında daha
faydalıdır. İlkbaharda genel inceleme günlük sıcaklık gölgede
14-15 0C’ye ulaştığı zaman yapılmalıdır. İncelemenin amacı,
arıcının koloninin gelişimini incelemesi ve eski kusurların ve
hataların sona erip ermediğinin kontrol etmesidir.
Çerçevelerde çok fazla sayıda, tek bir düzene uygun olarak
sırlanmış ve farklı yaşlarda yavruların bulunması halinde ana
arı aranmalıdır. Hatalar ve eksiklikler giderilmelidir. Arıların
beslenmeye teşvik edilmesi, genel olarak yavru sayısını
artırmada kullanılan bir yöntemdir. Önce yoğun, sonra yoğun
olmayan şeker pekmezi, toz şeker veya polen vb. ile
besleme gibi birçok teşvik edici besleme yöntemi vardır.
İlkbahar başlangıcından, yiyecek arayışına kadar olan
görevlerin kronolojik sıralaması
Hızlı bir inceleme. İlaç içeren
Sıcaklık 10-12 0C iken:
veya polenli kek ile besleme, yuvanın boyutunu küçültme,
korumayı güçlendirme, koloniye bir ana arı verilmesi veya
onları birleştirme, bir sulama deliği yapılması, polen tedariki.
Sıcaklık 14-16 0C iken:
Genel
inceleme,
yiyecek
tedariki, düşük kaliteli ana arıların değiştirilmesi (ana arının
değiştirilmesi, birleştirme), polen ve nektar toplama amaçlı
göç, kovan temizliği.
Sıcaklık 18-22 0C iken:
Yuvanın
yiyecek kontrolü, sağlık kontrolü.
genişletilmesi,
İlkbaharın sonunda:
Bal mumundan petekler ile
yuvanın genişletilmesi, genel inceleme, çok gelişmiş
kolonilerin zayıflatılması ve orta düzeyde gelişmiş olanların
güçlendirilmesi.
127
Yaz: arı kolonilerini eşitleme; bir arıcı oğul vermeyi önlemek
için gözleri çıkarabilir, ballığı açabilir ve arılığın yerini
değiştirebilir.
Havanın sıcak olması halinde, arı salkımı büyür ve daha
fazla kovanı kapsar; soğuk olması halinde ise salkım
küçülür. Yavrulama için ideal sıcaklık, 34-35 0C’dir. Bir yuva,
kaplanarak, girişi daraltılarak ve arı alanlarının en iyi
bölümleri kapatılarak korunabilir. Yeterli bir nüfusa sahip olan
sağlıklı koloniler üretmeye devam etmelidir.
Üretim faaliyetleri şunları içerir:
Başlıca üretim faaliyetleri yapay oğul alma, bal yapma,
ana arının yavrulaması, bal mumu üretimi, arı sütü ve polen
üretimidir. Genellikle iyi arı meraları, iyi hava koşulları, iyi
gelişmiş bir arı kolonisi ve yeterli sayıda petek üretimi teşvik
edebilir. İlkbahar ve yaz aylarındaki bal ve diğer arı
ürünlerinin üretilmesinin ardından, arıların mevsimsel
döngüsü, bal arısı kolonilerinin fiziksel ve mevsimsel
döngüsünü sağlayan kışlatmaya hazırlık ile devam eder.
Arı hastalıkları
1. Amerikan Yavru Çürüklüğü
Bu hastalık, yavru hastalıkları arasındaki en ciddi,
arıcıların en çok korktuğu ve dünya çapında en çok görülen
hastalıktır.
Etiyolojisi ve sebebi
Hastalık ajanı, bir gram pozitif, hareketli bakteri olan
Paenibacillus larvasıdır. Bitkilere bulaştığında spor
oluşturabilir ve fiziksel, kimyasal ve çevresel ajanlara direnci
artırır. Bu özellikleri Paenibacillus larvasını özellikle tehlikeli
kılar. Enfeksiyon yalnızca spor buluşan besinler aracılığıyla
yayılır. Larva en çok 1. ile 48. saat arasında etkilidir. Ancak,
spor yoğunluğu arttıkça enfeksiyon riski yaşlı larvalar
etkileyecek şekilde artar. Sporlar yumurtadan çıkmanın
128
ardından üç gün sonra ve yalnızca arının larva halinin son
gününde gelişir. Gözlerin sırlarının alınmasının ardından
arının üremesi hızlanır. Mezokolondan hemolenfe,
hemolenften de septisemik formda çeşitli organlara bulaşır.
Amerikan yavru çürüklüğü bal arısı larvalarında görülen,
larvaların ölümüne ve kokuşmasına yol açan çok tehlikeli
salgın bir hastalıktır. Her üç arı bireyinin larvasını da hastalık
etkilemektedir. Hastalığın etmeni Bacillus Larvae adlı sporlu
bir bakteridir. Bakteri sporları hafif iğ biçiminde olup 1.2 N
boyunda 0.5 N genişliğindedir. Bacillus Larvae sporları
erginler için tehlike yaratmazken Larva ve Pupalar için
patojendir. ABD yavru çürüklüğünün etmeni olan sporlar 100
0
C kadar ısıtılmış balda en az 30 dk., 116 0C sıcaklıkta 20
dk., Kovanda 33 yıl, toprakta 60 yıl, temel petekte 45 yıl
yaşayabilmektedir.
Bulaşma ve yayılma özellikleri
Hastalık sporları petek gözlerindeki larvalara, bu
larvaların beslenmesi sırasında bulaşma gerçekleşmiş
(kontamine) besinler aracılığıyla olur. Ancak larvalar ilk üç
günlük dönemlerinde aldıkları arı sütü nedeniyle bağışık
durumundadır. Bal ve polenle beslemenin yapıldığı yaşlı
arılarda etkili olmaktadır. Hastalığın taşıyıcısı olan ve
besleme sırasında gözlerdeki larvalara bulaştıran arıların
kendisi etkilenmez. Hastalığa yakalanan larva pupa
döneminde zayıflar ve ölür. Bu nedenle bakteriler sporlara
dönüşürler. Üretilen spor sayısı larvaya bulaşan sayıdan çok
daha fazladır. Enfekte olmuş pupa 2,5 milyar pupa
taşıyabilir. Ölü larvalar işçi yavrularca temizlenmeye çalışılır.
Bu sırada sporlar kovan içinde her tarafa yayılırlar. Koloniler
arasındaki bulaşma ve yayılma da arıcının kullandığı bulaşık
malzeme, bulaşık bal, petek ve kolonilerin sağlıklarında
kullanması, oğul alma, şaşırma, yağmacılık, arı ve çerçeve
nakli gibi çok değişik yollarla bulaşabilir. Kendisine verilen
besinle larvaların sindirim sistemine giren besinle sporlar bir
gün sonra bağırsağa ulaşarak gelişirler ve kan dokusuna
geçerek çoğalırlar ve bağırsak şekerini tahrip ederek tüm
129
vücuda yayılır. Hastalık, yavru yumurtadan çıkıştan 9-10 gün
sonra prepupa ve ya pupa dönemindeyken ölür.
Semptomlar ve teşhis
Larvaların veya pupaların rengi öldükten sonra değişir.
İnci rengi giderek koyulaşır. Dokusu sulu ve yapışkan olur.
Bu yapışkan yapı, ölü larvaların alınması sırasında ipliksi bir
görünüme neden olur. Bu aşamanın başka bir özelliği de
kokusudur: keskin bir kokuşma kokusu. Son olarak, larvalar
tamamen kurur ve göz duvarının dibine yapışır kalır. Bu
aşamada binlerce spor içerir. Güçlü kolonilerde yeni
bulaşmış hastalığın farkına varmak çok güçtür.
Hastalık ilerledikçe sürekli azalma görülür. Önceleri istekli ve
canlı olarak çalışan işçi arılarda tembellik ve hastalık başlar.
Güçlü kolonilerde açık veya hasta yavrular işçi arılarca
kovanın dışına atılır.
•
Sağlıklı kolonilerde, kuluçka alanlarında yavru
dağılımı düzgün ve sık olduğu halde hasta kolonilerde
dağınık ve düzensizdir. Ölü larvaların atılmasıyla terk edilmiş
bir durumdadır. Açık, kapalı ve boş gözler birbirine
karışmıştır.
•
Kapalı yavru gözlerine, göz kapakları içine doğru
çökmüş ve bazı kapalı yavru gözlerinin göz kapakları
delinmiş ve ya renk solmuş ve içerisindeki yavru ölmüştür.
•
Yavru ölümleri daha çok kapalı yavru gözlerinde
yavru pre-pupa veya pupa döneminde iken ölür.
•
Ölen yavrular gözün yan yüzeyine uzunlamasına
yapışarak çürümeye başlamıştır. Ölü yavruların rengi
başlangıçta donuk beyazdır, daha sonra açık kahve ve
nihayet koyu kahverengi bir renk oluşur.
•
Ölü yavrular, sulu kıvamda ve biraz yapışkandırlar.
Çürüme ilerledikçe renk koyulaşır, yapışkanlık artar, üzeri
delik gözlere bir çöğ sokup yavru kalıntısı çekilecek olursa
kalıntının 5-10 cm. uzadığı görülür. Bu dönemde ölü yavru
130
kalıntısı gözün alt yüzeyine yapışmış uzantısıdır. Arılar bu tip
ölü yavrularını gözlerden temizleyemezler.
•
Yavru pupa döneminde ölmüş ise arının dili
sertleşerek yukarı kalkmış gözü ikiye ayıracak şekilde göz
kapağına doğru uzanmıştır. Hastalığın ileri dönemlerinde
tipik bayat tutkal kokusundadır.
Fotoğraf 1. Amerikan Yavru Çürüklüğünde petek gözleri
Yayılma-Bulaşma
Temizleme işlemi sırasında kovan içinde meydana
gelir. Besindeki sporların yayılmasına katkı sağlayan tipik
delikli göz sırları vardır. Kovanlar arasındaki yayılma ise
atma, yığma ve her şeyden önemlisi arıcının dikkatsiz
davranmasından kaynaklanır.
Korunma ve tedavi
Enfeksiyon riskini azaltmak için arıcının bu bakterinin
biyolojik yapısından ve arılığın tamamına bulaşmasını ve
yayılmasını önleyecek mekanizmalardan haberdar olması
gerekmektedir. Periyodik incelemeler, güvenli maddelerin
kullanımı ve kullanılmayan kovanların kaldırılması,
enfeksiyon riskinin düşük olmasına büyük bir katkı
sağlayabilir. Hastalığın varlığından emin olunmasının
ardından mantıken arı ailesinin ve hastalığın bulaştığı
maddelerin imha edilmesi önerilir. Kovanlar kaynar suda %
10 sodyum hidroksit (NaOH) ile en az 3 dakika boyunca
131
dezenfekte edilebilir. Gama ve beta ışınlarının kullanımı da
güvenlidir ve hatta peteklerin iyileşmesini sağlar. Avrupa’da
yasak olan ilaçla (antibiyotikle) tedavi sporların gelişmesini
engeller, ancak problemi ortadan kaldırmaz. Sadece gizler.
Buna ek olarak, balın kirlenmesi ve direnci artırma faktörü
gibi bilinen yan etkileri vardır. Bu sinsi hastalığa direnç
gösteren arı cinsinin hasta yavruları bulması ve bunlardan
derhal kurtulması (24 saatten az bir süre içinde) ilginçtir.
Hastalıklı kovanlardan alınana bal diğer kolonilere
verilmemelidir.

Hastalıklı kolonilerden sağlıklı kolonilere arı, petek ve
yavru verilmemeli, birleştirme yapılırken çok dikkatli
olmalı ve arılıkta yağmacılığa teşvik edici yanlış
uygulama yapılmamalıdır.

Hasta
kolonilerden
kullanılmamalıdır.

Bulaşık olmayan dezenfekte edilmiş temel petek
kullanılmalıdır.

Hastalıklı kolonilerde kullanılan malzemeler aleve
dayanmalı ancak, ateşe dayanıksız olanlar % 10
sodalı suyla, eller ise sabunlu suyla yıkanmalı.

Güçlü koloniler ile çalışılmalı diğer koloniler ile ve
parazitler ile mücadele edilmeli.

Hastalık çok ilerlemiş, ilaçla tedavisi yapılmayacak
durumda ise, kolonideki petekler ve arılar yakılmalı,
kovan içine de alev tutulmalıdır.
oğul
alınmamalı
ve
Amerikan yavru çürüklüğü hastalığı ile savaşım
Kolonilerin yok edilmesi: Amerikan yavru çürüklüğü
hastalığı tehlikeli bir hastalıktır. Hastalığın etmeni değişik
koşullara uzun süre uym sağlayabilmekte ve hızla
yayılabilmektedir. Bu yüzden hasta koloninin arılarını ve
bütün peteklerini yakarak imha etmek, kalan artıkları
132
gömmek en doğru yoldur. Kovan malzemesi ve gövdesi
dezenfekte edilerek kullanılır. Bunun için arıların akşam
saatlerinde uçuş deliği kapatılarak arılıktan uzak bir yere
alınır. İçine benzin dökerek arıların ölmesi sağlanır. Ölü
arılar, yavrular, petekler ve kovandan alınan diğer artıklar
yakılarak yok edilir.
Bulaşık malzemelerin dezenfeksiyonu: Eğer hastalık
başlangıç döneminde teşhis edilebilmişse hasta koloniyi
tedavi etmek mümkün olabilmektedir. Bu durumda arılar
temiz bir kovana aktarılarak bulaşık petekler yakılarak yok
edilmeli ve diğer bulaşık malzemeler dezenfekte edilmelidir.
Uygulama için hasta koloni yerine temiz bir boş kovan konur,
içine kabartılmış boş petekler verilir ve arılar bu peteklerin
üzerine silkelenir. Hasta koloninin petekleri üzerine benzin
dökülerek arılıktan uzakta bir yerde yakılmak üzere yok
edilir. İşlemler sırasında kullanılan malzemeler potasyum
hipoklorat (çamaşır suyu), petekler ise formaldehit edilerek
dezenfekte edilir ve kullanılır.
Uygulamalar
 Potasyum hipoklorit uygulaması: Ana arı ızgarası,
yemlik, körük, el demiri, eldiven ve maske gibi
malzemelerin dezenfekte edilmesinde kullanılır.
 Formalit uygulaması: Formalit çözeltisi hazırlanarak
yapılan bir dezenfeksiyon çalışmasıdır. Ancak fazla
zaman ve emek isteyen ve pratik olmayan bir çalışmadır.
Formalin ballı peteklere uygulanmamalı ve formalin
uygulanmış petekler, ballar arılara verilmemelidir. Bal
formalini absorbe (emer) eder ve arılar için zehirleyici olur.
 Bulaşık arılarda ilaçla sağaltımı: Temiz bir kovana
konulan kabartılmış boş peteklere silkelenen arıların
hemen ilaç tedavisine başlanılır. ABD yavru çürüklüğü için
kullanılan en etkili ilaç sulfamit'lerden sodyum sulfathiazol
ve bir antibiyotik olan terramisin kullanılır.
133
 Antibiyotik uygulamaları: İlk kez 1951'de ABD' de
kullanarak başarılı sonuçlar alınmıştır. ilk ve sonba-harda
kullanılabilir ve şurupla verilir. Uygulama için 1/1 oranında
hazırlanmış şeker şurubuna şurubun her 4 litresine bir
dolu çay kaşığı Terramisin katılır.
2. Avrupa Yavru Çürüklüğü
Dünyada en yaygın görülen hastalıklardan biridir.
Hastalığın etmeni en son yapılan sınıflandırmaya göre
Melisococcus pluton adında bir bakteridir. Hastalıkta diğer
bazı bakteri türleri de görülür. Ancak bunlar doğrudan
hastalık oluşturmazlar fakat ölü larvanın kokusu ve kıvamı
üzerinde etkili olurlar.
Etiyoloji ve nedeni
Bu hastalık bakteri kökenli bir hastalıktır. Sebep olan
etiyolojik ajanlarla ilgili çalışmalar halen devam etmektedir.
Ana ajanın Melissococcus pluton olduğuna inanılmaktadır.
Bu bakteri, muhtemelen fırsatçıların oynadığı rol nedeniyle
genellikle diğer bakterilerle ilişkilendirilir. Gram pozitif, spor
üretmeyen bir bakteri olan bu bakterinin direnci iyidir ve
peteklerde üç yıl süreyle canlı kalabilir. Bakterinin bulaştığı
besinlerle yayılır ve sırlanmamış larvaların orta bağırsağına
saldırır. Yalnızca öldükten sonra septisemik bir yayılmaya ve
diğer bakteri türlerinin oluşmasına neden olur.
Fotoğraf 2. Tipik bir Avrupa Yavru Çürüklüğü semptomu
134
Semptomlar ve teşhis
Ölümler pupa aşamasına geçmeden önce gerçekleşir
ve bu Avrupa yavru çürüklüğü hastalığında ayırt edici bir
özelliktir. Yavru gözlemlenerek normal olmayan duruşu fark
edilebilir. Ayrıca çıkarma girişiminde bulunulduğunda
normalde ipliksi olmayan yapısı da görülür. Dokuların
kokuşması ile ortaya çıkan koku, Amerikan yavru
çürüklüğüne göre daha az keskindir ve ölçekler gözlere
uymaz. Hastalığın kendine özgü kokmuş et ya da balık
kokusunu andıran kokusu kovan açıldığında algılanabilir.
Açık yavru döneminde ölmüş larvalar koyu kahverengi ve
siyaha yakın renktedir ayrıca larvadaki renk değişimi önemli
bir belirtidir. Hastalığın çok şiddetli seyrettiği durumlarda
kapalı yavru gözlerinde de görülebilir. Ölmüş larva bir çöple
çekildiğinde Amerikan yavru çürüklüğünde görülen ipliksi
uzama görülmez, kolayca petek hücresinden çıkartılabilir.
Genellikle, Amerikan yavru çürüklüğü kapalı yavrularda
görülürken Avrupa yavru çürüklüğü açık yavrularda görülür.
Yatkınlık ve yayılma
En çok etkilenenler zayıf, kötü bakılan ve birkaç tane
canlı yavrusu bulunan ailelerdir. Ascosferosis ve Nosema
hastalığı gibi fırsatçı bir hastalıktır. Yalnızca zayıf kolonilerde
görülür. İlkbahar mevsiminin sonuna doğru görülmesi
normaldir ve Avrupa’nın kuzeyinde güneyine göre daha
yaygındır.
Yayılması
açısından
Amerikan
yavru
çürüklüğünün dikkate alınması önemlidir.
Korunma ve tedavi
İyi bakım teknikleri ve zamanında yapılan kontroller,
yayılmanın azalmasına ve çok geç olmadan düzeltici
eylemlerde bulunma becerisine izin verir. Ağır vakalar hariç
olmak üzere etkilenen arıların imha edilmesine gerek yoktur.
135
Paenibacillus larvasının kontrolü için antibiyotiklerle
ilgili olan endişeler geçerlidir ve iyileştirilebilir vakalar söz
konusu olduğunda, yavru bloğunun uygulanması ve
ardından ana arının değiştirilmesi önerilir. Genellikle işçi
arıların ölü yavruları taşımasına izin verilir ve bu
enfeksiyonun üstesinden gelmek için yeterlidir. Bu hastalık
bazen dışarından bir işlem yapılmasına gerek olmadan
geçer.
Savaşım
Amerikan yavru çürüklüğündeki uygulamanın aksine
şiddetli durumlar hariç, bu hastalıkta arıların ve yavru
peteklerin imhasına gerek yoktur. Koloninin ana arısı bir süre
kovan içerisinde kafeslenerek yumurta atması engellenir.
Oxytetracycline, erithromycin veya diğer antibiyotik uygulamaları ile tedavi edilebilir. Ancak, antibiyotik kullanımı
konusunda mutlak surette bir uzmanın görüş ve önerileri
alın-malıdır. Çünkü antibiyotikler belli aralıklarla, belli
dozlarda ve belli bir süre için kullanılması gereken
maddelerdir. Aksi halde arı kolonisine, aile bütçesine ve
balın kalitesine zarar verilir. Antibiyotik verilen kovanın balı
uzun bir süre tüketilmemelidir. Örneğin bu sürenin
oxytetracycline grubu için en az 8 hafta olmasına karşın
diğer antibiyotik grupları için 1 yıla kadar çıkabilir. Arılıkta
kullanılan ekipman ve hastalıklı kolonilerin boş kovanları 50 lt
suya 1 kg soda veya 1/1'lik amonyum klorid eriyiği ile
dezenfekte edilmelidir.
Avrupa yavru çürüklüğü hastalığından korunma:
Arıların gerek Amerikan, gerekse Avrupa yavru çürüklüğü
hastalığından korunmasında;

Arılık her zaman temiz ve düzenli olmalıdır.

Arı ve ana arı satın alırken alımlar, sağlık belgesi
veren ve güvenilir kurumlardan yapılmalıdır.
136

İkinci el alet-ekipman alındığında bunlar dezenfekte
ve sterilize edilmelidir.

Amerikan
yavru
çürüklüğü
hastalığının
bulaşmasını ve yayılmasını sağlayan bakteri sporları bal
içinde yıllarca yaşayabildiğinden arılar kaynağı belli olmayan
ya da hastalık geçirmiş arılıklardan elde edilen ballarla
beslenmemelidir.

Kaynağı
alınmamalıdır.
belli
olmayan
oğullar
arılığa

Arılıkta yağmacılığa meydan verilmemelidir.
Kovanların yerleşme düzeni arıların yanlış kovanlara
girmelerini önleyecek şekilde olmalıdır. Bunun için kovanların
uçuş delikleri farklı yönlere bakmalı ve kovanlar arası mesafe
1-2 m. den az olmamalıdır. Mümkünse bu mesafe
artırılmalıdır.

Koloniler arasında petek alış verişi yapılırken
dikkatli davranılmalıdır.

Mümkün olduğunca eski petek kullanmaktan
kaçınılmalıdır.

Koloniler nektar ve polen kaynağı yönünden
zengin bölgelerde tutulmalı, hastalık riski bulunan yerlere arı
götürülmemelidir.

Koloniler sürekli kontrol edilmeli, hastalığın
yayılmasını önleyen en etkili yolun erken tanı olduğu
unutulmamalıdır.
3. Varroa Akarları
Varroa akarları kovanda yaşar, arıların karın
bölgelerine yapışır ve yaşam sıvılarını emer. Arılar hastalanır
ve kovan yavaşça ölür. Akarlar çok küçük olduğundan fark
edilmeleri kolay değildir. İyi bir göz veya bir büyüteç
yardımıyla ve genellikle arıların karın bölgelerinde fark edilir.
Semptomlar her zaman aynıdır: arılar zayıf düşer, ölür ve
koloni küçülür. Sonuçta koloni ölür. 1990 yılında Birleşik
Krallıkta bal arısı sayısı Varroa zararlısından olumsuz
137
etkilenmiştir. Britanya’nın arılarını öldürmüş ve birçok
arıcının işleri sona ermiştir. Hastalığı tedavi etmek için
kimyasallar geliştirilmiş, bu sayede kovan sayısında bir
canlanma yaşanmıştır.
Etiyolojisi
Varroa zararlısı dünya üzerinde görülen parazitlerin
etiyolojik ajanıdır. Orta Asya’ya geçtiğinde Apis Cerana
paraziti Apis mellifera’ya dönüşmüştür. Daha sonra A.
Mellifera’nın dünyaya yayılması ile yaşam döngüsü arının
yaşam döngüsüne uygun olan Varroa, dünya çapında
üzerinde en çok araştırma yapılan ve savaşılan parazit
olmuştur. Cinsiyet açısından gözle görülür bir iki biçimlilik
gösterir. Dişiler erkeklere göre daha büyüktür, şekilleri
ovaldir ve renkleri kızılımsı kahvedir. Erkekleri daha
yuvarlaktır ve renkleri sarımsı beyazdır. Morfolojik olarak,
dişiler ayaklarında bulunan vantuzlar ve ventral bölgelerinde
güçlü kıllar sayesinde arıların bedenlerine yapışmak için
gerekli donanıma sahiptir. Erkekler çiftleşmeden sonra besin
bulamaz ve kısa bir süre sonra ölür.
Fotoğraf 3. Arının sırtındaki
Varroa akarları
Fotoğraf 4. Larva üzerindeki
Varroa akarları
138
Fotoğraf 5. Varroa Akarlarının elektron mikroskobunda
görünümü
Bal arısının en yaygın görülen ve en büyük zararlısı
olan Varroa akarı ile mücadelede organik kökenli; formik
asit, laktik asit, asetik asit, okzalik asit, nane, kekik ve
okaliptüs kullanılabilir. Günümüzde özellikle Avrupa Birliği
ülkelerinde, insan sağlığı ve buna bağlı olarak da gıda
güvenliği, üzerinde yoğun olarak çalışılan konulardır.Bu
noktada arı ürünleriyle ilişkin olarak varroa mücadelesi için,
insan sağlığına zararlı etkileri olmayan ve balda kalıntı riski
taşımayan doğal maddeler aranmaya başlanmıştır.Yapılan
araştırmalar ışığında Formik asit, Laktik asit ve Okzalik
asit amaca uygunluk bakımından Avrupa Birliği ülkeleri
tarafından tercih edilen doğal maddeler olmuştur. Ayrıca
esansiyel, uçucu yağ asitleri de varroa mücadelesinde, arı
ürünlerinde kalıntı riski yaratmadan başarılı sonuç
vermişlerdir. Varroa mücadelesinde en yaygın olarak
kullanılanlardan formik asidin uygulanması sırasında kovan
giriş ve havalandırma deliklerinin tamamen açılması
gerekmektedir. Formik asidin yavaş buharlaşması, ilacın
etkinliği bakımından çok önemlidir.10-25 °C arasında en iyi
sonuç alınmakta, 30 °C’den yüksek sıcaklıkta ana ve arı
kaybı meydana gelebilmektedir.10 °C’den düşük sıcaklıkta
ilaç yeterli etkiyi gösterememektedir. Uygulama kovanın
gücüne, kovandaki arı populasyonuna göre değişmekle
birlikte 1-4 gün aralıkla 3-5 kez tekrarlanır. Formik asit balın
doğal maddesi (bal da %0.1-0.5 oranında bulunmaktadır)
139
olmakla birlikte, balda kalite problemleri meydana gelmemesi
için bal hasadından 6-8 hafta önce uygulamayı bitirmek
gerekir.
Formik asidi emici ped yöntemi ile uygulamak da
mümkündür. Bu yöntemde emici pedler formik asidi
emebilecek herhangi bir materyal olabilir (örneğin;pamuklu
bez peçete, birkaç kağıt havlu veya kağıt çocuk bezleri).
Materyal, %65’lik 30 ml Formik asidi hiç damlatmaksızın
emebilmelidir. Malzemelerin emiciliklerini belirlemek için
materyal önceden test edilmelidir. Pedin yerleştirileceği
çıtanın üzerindeki arılar duman verilerek uzaklaştırılır. Emici
ped çıtalar üzerine yayılır ve bir şırınga ile 30 ml %65’lik
Formik asit ped’e enjekte edilir. Eğer sıcaklık 25 °C’nin
üzerinde veya salkım dip tahtasına yakınsa, ped dip
tahtasına yerleştirilebilir. Tedavi toplam 3-5 uygulama olacak
şekilde, 1-4 gün aralıklarla tekrarlanmalıdır. Pedler eriyip
bozulmadıkları sürece kullanılabilirler.
Formik asidin bir diğer uygulama yöntemi; doğrudan
dip tahtasına uygulamadır. Bu yöntemde, formik asit bir
şırınga yardımı ile kovan dip tahtasının alt kısmından kovan
içine püskürtülür. Ancak burada dikkat edilmesi gereken
nokta; kovan dip kısmındaki arıların zarar görmesinin
engellenmesidir. Bunun için kovan giriş deliğinden körükle
duman verilerek arıların uzaklaşması sağlanmalıdır. Bu
uygulamada 15 ml %65’lik formik asit kullanılır.Uygulama
toplam 5-6 uygulama olacak şekilde tekrarlanmalıdır. Formik
asit normalde %80-85’lik konsantrasyonda satılır,bu nedenle
yanlışlıklara neden olmamak için ürünün konsantrasyonuna
dikkat edilmelidir. Kovanlara uygulamada; 3 kısım (%85’lik
konsantre) formik asit ile 1 kısım su karışımından oluşan
%65’lik solüsyon tavsiye edilmektedir.
Varroa mücadelesinde kullanılan bir diğer organik
kökenli bileşik; okzalik asittir. Okzalik asit, sadece ergin arılar
üzerindeki varroaları öldürür; kapalı yavru gözleri içerisine
etkili değildir. Bu nedenle yavru populasyonunun en az
olduğu dönemde (geç sonbaharda ve erken ilkbaharda 1
140
kez) başarılı sonuç vermektedir. Bir uygulamadan fazla
yapıldığında arı ölümleri artabilir veya gelecek ilkbaharda
koloni geliş-mesini yavaşlatabilir. Fazla işgücü gerektirmeyen
(koloni başına 1 dakika), gıda güvenliği ve insan sağlığı
bakımından güvenilir bir uygulamadır. Bu tatbik, 7-30 °C’ler
arasında iyi sonuçlar vermektedir. Gün içerisinde, rüzgarsız
ve
kovanların
açılabileceği
zamanlarda
uygulama
yapılmalıdır. Uygulamada kullanılan %3.2’lik Okzalik
asit/şeker şurubu solüsyo-nunun hazırlanması için, 1litre 3540 °C sıcaklıkta temiz su ile 1 kg toz şeker temiz bir kapta ve
güvenli bir yerde karıştırılarak oda sıcaklığına (20 °C)
ulaşana dek soğutulur. Solüsyona 75 g kristal okzalik asit
ilave edilir ve iyice karıştırılır. Sonuçta %3.2’lik okzalik asit
solüsyonu elde edilmiş olur. Uygulamada üzeri tamamen
arıyla kaplı çerçeveler arası boşluk için %3.2 ‘lik 5 ml şeker
şurubu/okzalik asit solüsyonu kullanılır.(arılar çerçeveler
arası boşluğu tamamen doldurmuş olmalıdır). Kovandaki arı
mevcuduna göre uygun miktar alınır ve peteklerin üst
çıtalarının arasından petek arası boşluktaki arılar üzerine
damlatılır veya gerekli miktarı aşmamak kaydıyla
püskürtülerek de kullanılabilir. Örneğin üzerleri tamamen
ergin arıyla kaplı 10 çerçeve arıya toplam 50ml solüsyon
kullanılır.
Organik asitlerin kullanımı sırasında bazı teknik
bilgi ve kurallara dikkat edilmesi gerekir. Kullanım
sırasında koruyucu gözlük kullanılmalıdır. Ciltle doğrudan
temas ettirilmemeli, eldiven kullanılmalıdır. Asit, doğrudan
solunmamalı, maske takılmalıdır. Bu maddeler tariflerine
uygun olarak kullanıldıkları taktirde, insan sağlığı ve arılar
üzerine zararlı bir etki yaratmamaktadır. Dönüşümlü olarak
bu ilaçların kullanımının sağlanması (örneğin; ilkbaharda
formik asit, sonbaharda okzalik asit uygulaması gibi)
Varroa’nın bu kimyasallara direnç kazanmasını önlemek
açısından önemlidir. Günümüze dek Varroa’nın bu
maddelere karşı direnç kazandığına dair bilimsel bulgulara
rastlanmamıştır. Varroa mücadelesinde yararlanılan ve
balda, balmumunda kalıntı bırakmayan bitkisel maddeler ve
141
etkileri şu şekilde özetlenebilir; Tütün yapraklarında nikotinin
akar öldürücü etkisi %75 düzeyindedir. Körükte okaliptüs ve
defne yapraklarının yakılması ile elde edilen duman kovan
giriş deliğinden verildiğinde, varroa için orta düzeyde etkili
olmaktadır (%44-48).
Kekik yaprağında bulunan timol, oldukça güçlü bir
akar öldürücüdür. Timol kristalleri cam bir yayvan küçük
kap içerisinde kovanda çerçeveler üzerine konulabilir. Kap
sayısı kovanın gücüne göre (8-10 çerçeve için 2-3 kap, her
kap 4 g timol içermeli) ayarlanmalı, uygulama 8 gün arayla 3
kez tekrarlanmalıdır. Bu uygulama ile kovanda varroa akarı
sayısında %93 azalma belirlenmiştir. Varroa zararlısı ile
müca-delede organik kavramına oldukça uygun bir diğer
mücadele yöntemi de “Biyolojik yöntem” olarak adlandırılan
ve varroa’nın en rahat gelişme imkanı bulduğu için tercih
ettiği petek yüzeyindeki erkek arı gözlerinin imha edilmesidir.
Bu yöntemle, petek yüzeyinde özellikle erken ilkbaharda
gelişen erkek arı gözleri imha edilerek, varroa’nın gelişmesi
doğal olarak durdurulabilmektedir. Bunun yanı sıra, mekanik
mücadele yöntemi de uygulanabilir. Bu sistemde, kışın
kovan giriş delikleri açılarak ana arının yumurtlaması
durdurulur. Besin ortamı bulamayan varroa akarları kovan
dip tahtasına dökülür. Bal sağımı da organik arıcılıktaki en
önemli noktalardan birisi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Organik arıcılıkta kullanılan ambalajlar; cam, tahtadan
üretilmiş malzemeler, özel üretilmiş uygun organik kaplama
maddelerinden yapılmalıdır. Sağım sırasında kimyasal
sentetik kovucu maddelerin kullanılması yasaktır. Sağım
sırasında temiz ve düzenli bir sistemin kurulması, balların
konulacağı kapların titizlikle hazırlanması gerekmektedir.
Organik arı ürünlerinin ambalajlanması esnasında, ürünün
organik niteliğini koruyacak bütün hijyenik tedbirler
alınmalıdır. Organik arı ürünleri konvansiyon el ürünlerden
ayrı olarak depolanmalı ve depolama sırasında herhangi bir
kimyasal ilaç kullanılmamalıdır. Arı ürünlerinin depolanması
sırasında oluşabilecek nem, sıcaklık ve ışık değişimlerine
dikkat etmek gerekmektedir. Organik tarım metoduyla
142
üretilen arı ürünleri ambalajlanırken organik ürün niteliğinin
bozulmamasına dikkat edilmelidir. Organik arı ürünleri,
karayolları
kenarında
kesinlikle
bekletilmemeli
ve
satılmamalıdır.
Varroaya karşı dayanıklı bal arıları ırkları
Varroa akarları ciddi bir problem halini aldığından,
çeşitli bal arısı ırkları test edilmiş ve tımarlama davranışları
için seçici yavrulama ve hücre kurma eğilimleri ile akarlara
bağışıklık gösteren arıları bulma amacıyla melezlenmiştir. Bu
bağlamda Amerika’da arıcıların dikkate alabileceği en az dört
seçenek vardır. Bunlar hijyenik arılar, Rus arıları, akıllı SMR
(Akar Üremesi Bastırılmış) arıları veya Varroa'ya bağışıklık
gösteren yerel arılardır.
Tropilaelaps Asya'da Apis dorsata’dan Apis
mellifera’ya geçmiştir. Güney Çin’de bazen Varroa’dan daha
zararlı olduğu için hiçbir zaman Avrupa’ya geçemeyecektir.
Fotoğraf 6. Varro yalnızca bal arılarını etkilemez: üzerinde
Varroa bulunan yeşil bir mason arısı
Varroa türleri
Bal arısı kolonilerinde 125' e yakın akar türü
saptanmıştır. Bunların % 8,5’i bal arılarında yaşarken %
16,5' i hem arılarda hem de bitkilerde yaşamakta, % 77,7' si
ise silo ve ambar zararlısı olarak bilinmektedir. Arı akarı
arıların larva, pupa ve erginleri üzerine kan emerek yaşayan
143
tehlikeli bir dış parazit akardır. Hem kapalı yavru gözlerine ve
hem de ergin arılarda yaşaması ve ve koloni yaşamına
olumsuz etki yaratmaktadır. Bu nedenle bugün bile arıcılığın
gündeminde önemli bir türü olmasına rağmen Varrao
Jacobsoni Apicerena ve Apismellifera kolonilerinde
yaşayabilmektedir. Arı akarının konukçusu olan bal arısı
türleri kovanlar içinde yaşayanlardır. Arı akarlarının gerçek
konukçusu Hindistan arısı diye bilinen Apiscerena' dır. Uzun
yıllardan beri akarları ile birlikte yaşayan Hindistan arısı
yetiştirdiği adaptasyonlar ve savunma mekanizmalarıyla
parazite karşı kendisini korumaktadır. Koloninin çoğalmasına
zarar vermesini önlemektedir. Arı ırkı savunmayı öğrenmiştir.
Apiscerana: Apiscerana, akara karşı oldukça
duyarlıdır. Apiscerana kolonisi, kovan içinde temizlik dansı
yaparak kovan içindeki arı akarının varlığını diğer arılara
haber verirler. Diğer arılar ise dans eden arıyı parazitten
temizler. Ayrıca arı akarı Apiscerana işçi arı gözlerinde
gelişimini tamamlayamamakta ve sadece erkeke arı
gözlerinde üreyebilmektedir. Apismelifera' da ilk defa 1958'
de Güney Çin' de fark edilmiştir. 1960'lardan itibaren bu akar
çok geniş bir alana yayılarak dünya arıcılığını tehdit eden bir
sorun haline gelmiştir. Türkiyedeki araştırmalar bu zararlının
Bulgaristan üzerinden 1976 yılından itibaren doğal yollar ile
Trakya' ya geçtiğini, bu bölgeye giden Ege Bölgesi arılarının
bu zararlıyı aldığı ve taşıdığını göstermektedir.
Akarın yapısal özellikleri
Ergin yaştaki dişi arı akarı kahverengi ve ya koyu
kahverengi olup vücut enlemesine kitin tabakası ile kaplıdır.
Vücut sırt karın yönünden basık olup sırt kısmı hafif dış
bükedir. Enlemesine oval şekildedir. Üstten bakıldığında sert
sırt kabuğu vücudu önemli ölçüde kaplar. Vücudu 15-20
mikron uzunluğunda olan birbirine paralel kıllar ile kaplıdır. 6
parçalı 4 çift çok güçlü bacağa sahiptir. Birinci çift bacaklar
anten görevi görür. Ön bacaklar üzerinde bir dizi duyu organı
144
bulunur. Vücut şekli bal arısına kolayca tutunacak yapıdadır.
Çok iyi gelişmiş bir trake sistemine sahiptir. Solunumu
sağlayan
solunum
sistemi,
akarın
değişik
gaz
yoğunluklarında yaşayabilmesi için çok iyi gelişmiştir.
Nitekim kapalı gözlerdeki hava karbondioksit iken, uçan arı
gözlerindeki bol oksijen ortamında da rahatlıkla yaşayabilir.
Delici-emici ağız yapısına sahiptir. Ağız parçaları üzerinde
ileri doğru uzanmış birkaç çengelli küçük iğne şeklindeki
çıkıntıları ile larva pupa kolayca tutunabilmektedir. Anüs valfi
yoktur. Anüs iki kılla kapatılır; sindirim artıklarını pupa ile dar
kısma bırakır. Erginleri dişilerden daha küçük olup büyüklüğü
0,8-0,97 ve 0.93 beyaz, gri, sarımtırak renktedir. Eklemler
daha yumuşak kitinden yapılmıştır.
Fotoğraf 7. Akarın değişik gelişim aşamalarından
görünümler
Üreme ve gelişme
Bal arısı kolonilerinde Varroa. J' nin üremesi koloninin
faaliyeti ile sınırlıdır. Üreme ilkbaharda yavru yetiştirme ile
başlar ve sonbaharda kuluçka faaliyeti sona erinceye kadar
sürer. Kışın döllenmemiş dişiler vardır. Arı akarı üreme için
özellikle erkek arı gözlerini seçerler. Bunda da erkek arı larvalarının kapalı gözde kaldıkları sürenin daha uzun olması,
kovanda erkek arı gözlerinin daha çok alt ve kenarlarında
bulunmasının etkili olduğuna dair görüşler vardır. Kışı ergin
arılar üzerinde geçiren, döllü dişi parazitler ilkbaharda
gelişmekte olan 5-6 günlük olan larvaların bulunduğu yere
145
gözler mühürlenmeden girerler. Dişi akar larvaya geçer ve
larvanın kanı ile beslenmeye başlar. Ergin arıların kanı ile
beslenen dişi larvaların yumurtlama yeteneği yoktur.
Parazitin yumurtlayabilmesi için mutlaka larvaların hemolenfi
(kan sıvısı) gereklidir. Beslenme sırasında hemolenfinde
bulunan Juvenil hormonu alan dişi akarın yumurtalıkları
gelişmekte ve ve yumurtlamaya hazırlanmaktadır.
Juvenil hormonu Apis cerana arılarında düşük, Apis
mellifera arılarında yüksektir. Yeterince juvenil hormonu
alarak yumurtalıkları gelişen akarı gözler mühürlendikten
sonra 60 saat sonra yumurtlamaktadır. Son yapılan
çalışmalara göre dişi akarların 6.2 gün, erkeklerin ise 6.9
günde ergin hale geldiği gözlenmiştir. Bu durumda ilk
yumurta erkek diğeri ise akar olarak gelişmektedir. Genel
olarak işçi arı gözlerinde 3, erkek arı gözlerinde ise 5 dişi
akar ergin hale gelmektedir. Erkek arıların kapalı gözlerdeki
gelişme süreleri daha fazla olduğu için bu gözlerde daha
fazla sayıda dişi akar ergin hale gelebilmektedir. Varroa' nın
çıkış günleri petek gözlerinde kapalı kalma süreleri en fazla
erkek arı gözlerinde bulunur. Sebep ise gözlerin kapalı
kaldığı günlerdir. Buna karşılık ana arı yüksüklerindeki yavru
akarlar
erginleşmeden
ana
arı
kuluçka
süresini
tamamlamakta dolayısıyla arı akarının ana arı yüksüklerinde
çoğalma şansları kalmamaktadır. Genellikle petek gözünün
tabanına ve doğrudan larva üzerine bırakılan yumurtalar
kuluçka sürelerini tamamlayarak kuluçka devrelerini
tamamlarlar. Erginleşen akarlar kuluçkalık devresini
tamamlayan akar, kapalı göz içerisinde çiftleşirler.
Çiftleşmeden sonra erkek akarlar kapalı göz içerisinde
öldükleri için, arıların üzerinde erkek akar bulunmaz.
Çiftleşmiş genç dişiler ve yaşlı dişi akarlar göz içerisinde
genç arılara tutunarak beslenirler ve dışarıya çıkarlar. Genç
arıların kuluçka süresinde gelişmesini tamamlayamamış
akarlar ise göz içerisinde ölür. Döllenmiş olarak dışarıya
çıkan dişi akarlar. 5 gün süre ile laboratuar koşulları altında
ise 4-13 gün süre ile yumurtlamaya başlar. Bu akarlar tekrar
yavru
gözlerine
geçerek
çoğalmalarını
sürdürür.
146
Erginleşmemiş akarlar yazın 3 ay kışın ise 5-6 ay
yaşamlarını sürdürürler.
Varroanın yaşam dönemleri
Dönem I: Dişi Varroa, kovan içinde işçi arıların
bedenin kış uykusuna yatar. Yavruların bulunması halinde
üreme faaliyetine devam eder. Dişiler sırlanmadan on beş
saat önce işçi arıların, 45 saat önce erkek arıların gözlerine
girer. Larvalara verilmesi planlanan yiyeceğe dalar ve göz
sırlandığında dışarı çıkarak, larvanın yiyeceğini yemeğe
başlar. Yaklaşık 70 saat sonra ilk yumurtlama başlar. 30’ar
saat aralıklarla 6'ya kadar yumurta verir. İlk yumurta her
zaman dişi, ikincisi erkek ve diğerleri yalnızca dişidir.
Yumurtlamadan
48
saat
sonra
protonymph
hemolenften dışarı çıkar ve pupayı beslemeye başlar.
Gelişim dişiler için yaklaşık 130 saat, erkekler için 150 saat
sürer. Genellikle bir işçi arı gözünde 1,45, bir erkek arı
gözünde 2,2 dişi erginliğe ulaşır. Çiftleşme gözün içinde
erkek ile kız kardeşleri arasında gerçekleşir. Doğurgan
Varro’lar ergin arının üzerine çıkar ve fonetik bir aşamaya
gider. Akarlar bu aşamada üremek üzere tekrardan yavrunun
içine girmeyi beklerden arının hemolenfinden beslenirler. Her
dişi birkaç tane üreme döngüsünden geçer.
Dönem I: Erginlerin petek gözlerinden çıkışı:
Enfeksiyon yapabilecek olgunluğa gelmiş, döllenmiş veya
döllenmemiş dişi Varroa akarı petek gözünü terk eden veya
petek gözünü terk ettikten sonra kendi kendine dışa çıkar.
Çevrede dolaşarak erkek ya da işçi arıya geçer. Segmentler
arasındaki yumuşak doku olan bölgeye ağız parçalarını
sokarak arının kanını birkaç gün emer. Bu safhanın süresi
ilgili olarak yapılan araştırmalarda Varroa' nın petek gözüne
girmeden önce 4-6 gün arılar üzerinde dolaştığı
belirtilmektedir.
147
Dönem II: Larva gıdasına geçiş ve durması. Varroa
akarı ergin arı üzerinde bir süre durduktan sonra arıyı terk
eder ve larva gözüne girmek için çaba sarf eder. İşçi arı
gözlerindeki larvalar 5, erkek arı gözlerindeki larvalar ise 5-7
günlük olduklarında ise en uygun an olmaktadır. Bir erkek arı
gözünde 21 akar sayıldığı bilinmektedir. Akarların gözlere
girişinde göz içinde arı larvasının olduğu karbondioksit ve
bazı kimyasal maddelerin cezbedici etkisi olmaktadır. Akar
hücreden gittikten sonra larvanın gıdası muhtemelen oksijen
azlığı ve karbondioksit fazlalığı nedeniyle uyuşuk vaziyette
kalmaktadır.
Dönem III: Akarın yeniden aktivite kazanması ve ilk
iki yumurtanın konması: Arı gözü mühürlendikten sonra
gözün içerisinde bulunan larva burada bulunan gıdaları yer
ve pre-pupa devresine girer. Buradaki akar da larvayla birlikte bu gıdalardan sınırlı bir şekilde yer. Ancak bu
beslenmenin akar için olan önemi bilinmemektedir. Eğer
larvanın gıdası tümüyle bitmezse akar uyuşuk halini devam
ettirmekte ve nihayet ölmektedir. Normal olarak hücre
içerisindeki gıda bittiğinde hücre içerisindeki oksijen miktarı
yükselmekte ve akar yeniden aktivite kazanmaktadır. Larva
veya prepupa üzerine geçen akar, ağız parçalarını
konukçunun derisi içine sokarak hemolenf emmeye
başlamaktadır. Yeterince beslenen akar cinsel olgunluğa
gelmekte ve hücre mühürlendikten 60-64 saat sonra dişi
akarı meydana getirecek olan ilk döllenmiş yumurtayı
koymaktadır.
Daha
sonra
tekrar
beslenmeksizin
mühürlenmeden 94-96 saat sonra da döllenmemiş yumurtayı
koyar ve bundan da erkek Varroa meydana gelmektedir.
Yumurtalar pupayı saran dokunun üzerine tek tek konursa
da nadiren larva ve ya pre-pupa üzerine de konduğu
bilinmektedir. Muhtemelen 3 ve 4. safhalarda akar yeterince
beslenmez ise yumurtlama olmaz ve yumurta sayısı 1-2' yi
geçmez.
148
Dönem IV: Son yumurtanın konması ve embriyo'
nun gelişmesi: Dişi Varroa akarı arı gözünde olduğu zaman
en az 5 (4 dişi 1 erkek). Erkek gözünde ise 7 yumurta koyma
kapasitesine sahiptir. Varroa erkeği oluşturacak yumurtayı
koyduktan sonra bir süre beslenir ve 3 yumurtayı yapar. (2.
dişiyi meydana getirecek olan). Gözün mühürlenmesinden
120-124 saat sonra vuku bulur. Beslenme ve tekrar yumurta
koyma en az iki defa daha meydana gelir ki bunlarda
sırasıyla mühürlenmeden itibaren 148-154 ve 190-192 saat
sonra meydana gelir. İşçi ve erkek arı yumurtalarını gözleri
siyahlaştığı zaman Varroa son defa beslenir ve yumurta
koyma son bulur. Bu esnada işçi pupası ise 19 günlüktür ve
ya işçi arı pupa olduktan itibaren 216-220 erkek arı ise 240
saatlik bir zamana ulaşmıştır. Varroa meydana getirdiği
yumurta sayısı değişiklik göstermekte bu da arı gözlerinin
mühürlenmesinden itibaren ergin arının çıkışına kadar geçen
zamana bağlı olmaktadır. Bal arısının çeşitli ırklarında bu
süre farklı olmaktadır. Avrupa ırkı olan Apis mellifera Corsica'
da süre 12,1 gündür. Bu üzerinde beslenen akar normalde
normal de 5 yumurta koyar. Fakat bunlardan sadece 1 dişi
ve 1 erkek gelişmek için zaman bulur. Böylece iki yavru
gelişmiş olur. Apismelifera Cepropin ırkında ise bu süre biraz
daha uzun olduğu için 5 yumurtadan 2 dişi 1 erkek meydana
gelmektedir. Afrika ırkı olan Apismelifera Capensis arısında
bu süre 11,1 gündür. Bulaşık gözlerin sadece 1.50' si birer
dişi meydana getirmektedir. Erkek arılarda bu süre 14 gün
olduğu için bunlarda 5 dişi akar meydana gelmektedir.
Semptomları
Varroa akarı doğrudan ve dolaylı olarak zarar verir. İlk
olarak hemolenf çıkarılır, ardından arı genel olarak zayıf
düşer. Genç yaşta etkilenen arılarda sağlıklı kız kardeşlerine
kıyaslandığında bir kilo kaybı (% 5-10) görülmüştür ve bu,
yaşam süresinin kısalmasına neden olur. Bağışıklık sistemi,
belirli proteinlerin inokülasyonu ile bozulur. Bu durum, Varroa
ve çeşitlik patolojik ajanların bir şekilde aktive ettiği ve virüslerin sayısının artmasıyla gerçekleşen ve ölümcül boyutta
149
olan dolaylı zarar neden olur. APV’nin (akut paraliz virüsü)
normalde arının bazı dokularında bulunduğu gösterilmiştir.
Milyonlarca arıda bulunsa bile hastalığın bulaşmadığı
arılarda hiçbir zarara neden olmaz. Varroa bulaştığında ise
100 virüs bir arıyı 3-6 günde öldürmeye yeterlidir.
Yayılma
Yayılma yağmalama, erkek arılar, arıcı. vb geleneksel
yollarla olur.
Korunma
Korunma yalnızca yeniden bulaşmayı önleyebilir.
Tedavi dönemlerine ilişkin koordinasyon iyi sonuçlar
doğurabilir. Bu noktada insanların sorumluluklarını
üstlenmesine gerek vardır.
Korunma ve kontrol yöntemleri
Kimyasal savaşım yöntemi: V. jacobsoni'nin en
önemli biyolojik özelliği gelişmekte olan formlarının ve genç
dişilerinin kapalı yavru gözlerinde bulunmalarıdır. Bu nedenle
parazitle mücadelede kullanılan kimyasallar kapalı yavru
gözlerinde korunan akarlar için öldürücü etkisini ortaya
koyamamakta ve mücadeleyi güçleştirmektedir. Kullanılan
ilâçların etkinliğini ve mücadelede başarı şansını artırmak
için ilâç-lamaların yavrusuz dönemde yapılması esastır.
Ülkemizde Doğu Anadolu Bölgesi'nde ve benzer iklim
koşullarına sahip diğer yörelerimizde kışın kolonilerde
kuluçka faaliyeti durmakta ve parazitle mücadelenin çok etkili
olabileceği bir fırsat yakalanmaktadır. Fakat iklimin kışın bile
kuluçka faaliyetine izin verdiği ülkenin diğer bölgelerinde
ilâçlamalar hiçbir zaman kesin sonuç vermemekte, ilkbahar
başlarından itibaren hızlanan kuluçka faaliyeti ile parazitin
populasyonu yeniden artmaya başlamaktadır. Bu durum
karşısında V. jacobsoni ile mücadelede en uygun dönem
kolonilerde kuluçka faaliyetinin ve kapalı yavru miktarının en
150
az olduğu ve hasat edilecek balın bulunmadığı erken
ilkbahar ve geç sonbahar olmaktadır. Kışlatma kayıplarını ve
ilkbahardaki kadro azalmasını önlemek bakımından özellikle
sonbahar döneminde bal hasadından sonra yapılacak etkili
bir müca-dele çok daha önem kazanmaktadır. Yapılan
ilâçlamalar nedeniyle balda ilâç kalıntısı sorunu ile
karşılaşmamak için ilâçlamaların nektar akımı ile bal hasadı
arasında kalan dö-nemin dışında yapılması şarttır. V.
jacobsoni ile bulaşık ülkelerde günümüze kadar çok çeşitli
kimyasallar kullanılmıştır. Etkinlikleri % 70-95 arasında
değişen bu kimyasalların bazıları kontakt etkili, bazıları
sistemik etkili ve bazıları ise fumigant olup insektisit ve
akarisitlerden oluşmaktadır.
Değişik ülkelerde kullanılan kimyasallardan bazıları
Kükürt, Naftalin, Formik Asit, Phenothiazine, Varroasin,
Apivarol, Varrostan, Folbex-VA, Vamitrat-VA, RulamitVA, Malathion, Varation-TKV, Sineacar, Tymol, Forzam,
Apistan, K-79, Perizin, Fulivalinate olarak sayılabilir.
Bunlardan bir çoğu ülkemizde de çeşitli şekillerde arı akarı
ile mücadelede kullanılmıştır. Ancak Varroa mücadelesinde
kullanılan kimyasalların önemli bir bölümü arılar için
ruhsatlandırılmamış
özelliktedir.
Unutulmamalıdır
ki,
kullanılan kimyasalların birçoğu kanserojen etkilidir. Gelişi
güzel ve ruhsatsız ilâç kullanımı balda kalıntı sorununa yol
açmaktadır. Diğer taraftan yanlış ilâç seçimi ve kullanımıyla
zaman içinde akarın direnç kazanması kolaylaşmakta, dozun
artırılması ise arı ölümlerine neden olmaktadır. Halen bazı
ülkelerde V. jacobsoni mücadelesinde kullanılan kimyasallar
içerisinde % 30'un üzerinde bir paya sahip olan Amitraz aktif
maddeli ve formik asit aktif maddeli bazı ilaçlar arılar için
ruhsatsızdır. Kullanım payı % 25 civarında olan malathion
aktif maddeli diğer bazı kimyasallar ise, kanserojen etkili
olmaları ve balda kalıntı bırakmaları nedeniyle hemen tüm
dünyada kullanımından vazgeçildiği halde ülkemizde ısrarla
gündemde tutulmaktadır. Parazitin kullanılan kimyasala
dirençli formlarının gelişmesi yeni kimyasal arayışlarını da
sürekli gündemde tutmaktadır. Bu nedenle hangi kimyasal
151
tercih edilirse edilsin mutlaka kullanım kılavuzuna uyularak
ve değişik aktif maddeli kimyasallar dönüşümlü olarak
kullanılmalıdır. İlâçlamaların erken ilkbaharda nektar
akımından önce ve geç sonbaharda bal hasadından sonra
yapılması gerekmektedir. Böylece hem ilâçların parazite
karşı etkinliği artırılabilmekte ve hem de kalıntı sorunu en
aza indirilebilmektedir. V. jacobsoni ile mücadelede
kullanılan kimyasalların listesi sabit olmayıp sürekli
değişmektedir.
Sağaltımı
Avrupa’da 30 yıldır süren sağaltım uygulamaları
yalnızca aşağıdaki aktif maddelerin kullanımı ile mümkün
olmuştur: Cumaphos, amitraz, flumethrin, tau fluvalinate,
formik ve oksalik asitler, aromatik esansiyel yağlar ve
aromatik sentez ajanları (timol, mentol, kafur). Arıcılar
organik asit kullanımını daha etkili kılabilmek için bir süredir
yavruları yapay olarak bloke etmektedir. Görülmediği zaman
Varroa akarının aktif bileşenin etkilerinden korunması
engellenir. Prosedür, birden fazla arılıkta bulunan tüm
ailelerin manipülasyonunu içerir. Bu gerçekleştiğinde, arı
patojenleri hakkında çok fazla bilgiye sahip değilseniz, bir
hastalıkla mücadele ederken, diğer yandan birçok başka
hastalığı yayabilirsiniz. Varroa’ya karşı bağı-şıklık/direnç
gösteren doğal arı ırklarını seçen öngörülü arıcıların
uyguladığı ve iyi sonuçlar veren bazı girişimler de vardır.
İlaç kullanımı
•
Birçok ülkede folbex ve apistan gibi kimyasallar
kullanılmaktadır. İlaçlama için en uygun dönem nektar akımı
öncesinde ve bal hasadından sonra kolonide kuluçka
aktivitesinin en az olduğu erken ilkbahar ve geç sonbahardır.
•
Formik asit, 1980'li yıllarda oldukça yoğun olarak
kullanılmış; fakat buharlaşmanın kontrol edilememesi
nedeniyle kullanımı giderek azalmıştır. Son yıllarda plakalara
152
emdirilerek buharlaşması kontrol altına alınıp, Avrupa'da
yeniden kullanılmaya başlanmıştır.
•
Formik asit balda doğal olarak bulunmaktadır. Çam
balındaki miktarı 620 mg/kg'dır. Ayrıca meyve ve meyve
suları gibi bazı gıda maddelerinde koruyucu olarak
kullanılması, uygulamadan kısa bir süre sonra buharlaşarak
baldaki kalıntı miktarının doğal sınırlara inmesi ve kapalı
yavru gözlerindeki arı akarlarına da etkili olması nedeniyle
yoğun bir şekilde kullanılmaktadır.
Fiziksel kontrol yöntemleri
•
Soğuk ve ılıman iklime sahip bölgelerde kışın
kolonilerde yavru yetiştirme faaliyeti belirli bir süre kesintiye
uğramaktadır. Türkiye’de Doğu Anadolu Bölgesi ile Orta
Anadolu ve Karadeniz Bölgeleri'nin yüksek kesimlerinde
daha uzun bir süreyi kapsayan kuluçkasız dönem, Ege
Bölgesi ile sahil kesimlerinde oldukça sınırlı olup kuluçka
üretimi kışın bile azalan miktarlarda devam etmektedir.
•
Kuluçka faaliyetinin yıl boyunca sürdüğü kolonilerde
V. jacobsoni ile mücadele güçleşmekte ve yaklaşan kışla
birlikte arıcıların kovan uçuş deliklerini küçültmeleri yavru
üretimini teşvik ettiği için bu güçlük daha da artmaktadır.
Doğu Anadolu Bölgesi gibi geç sonbaharda yavru miktarının
çok az olduğu ve kış ayları boyunca kuluçka faaliyetinin
tamamen durduğu bölgelerde bu dönemde yapılacak
ilaçlama ile parazite karşı etkili bir başarı sağlamak
mümkündür.
•
Almanya'da yapılan uygulamalarda kış aylarında
koloni giriş delikleri genişletilerek kuluçka faaliyetinin
durması sağlanmakta ve soğuk günlerde dip tahtasına düşüp
ölenler nedeniyle akar populasyonu ciddi olarak
azaltılabilmektedir. Bu durumda parazitin sınırlı bir ilâçlama
ile bile kontrol altına alınabildiği bildirilmektedir. Kışın iklimi
ılık ve sıcak geçen yerlerde aynı uygulamanın yararlı
olabileceği anlaşılmaktadır.
153
Biyolojik kontrol yöntemi
V. jacobsoni'nin ergin dişileri yumurtlamak üzere kovandaki
erkek arı gözlerini tercih etmektedir. Parazitin bu özelliğinden
yararlanarak bulaşık koloninin kuluçka sahasına, üst çıtasına
5-6 cm genişlikte temel petek takılı çerçeve verilmek
suretiyle dişi akarların çoğunlukla bu petek üzerine örülecek
erkek arı gözlerine yumurtlamasının sağlanması önerilmekte
ve yavru gözleri kapandıktan sonra peteğin koloniden alınıp
yok edilmesi ile kolonideki parazit populasyonunun önemli
ölçüde azaltılabileceği bildirilmektedir. Ancak bu yöntem ana
arı ve işçi arılar için büyük bir zaman ve enerji kaybını
gerektirmesi ve parazitin üremesinin bizzat teşvik edilmesi
nedeniyle çoğu zaman beklenen yararı sağlamayıp zararlı
olabilir.
Genetik kontrol yöntemi
•
Apis mellifera capensis ırkı arılarda yavruların kapalı
gözlerdeki gelişme süresi daha kısadır. Bu nedenle gelişen
parazitler
erginleşemeden
arı
kuluçka
dönemini
tamamlamakta ve V. jacobsoni epidemi yapacak populasyon
büyüklüğüne ulaşamamaktadır. Diğer taraftan A. cerana
türüne mensup arılar yaptık-ları temizlik dansıyla üzerinde
parazit bulunduğunu bildirmekte ve bu mesajı alan diğer
arılar dansçı arıyı temizlemektedirler.
•
Bu yolla parazitlerin % 99'unun öldürüldüğü bildirilmektedir. Ayrıca V. jacobsoni, hemolenfinde daha az
miktarda juvenil hormonu bulunan işçi arı larvalarının
üzerinde yeterli hormon alamadığı için yumurtalıkları
gelişememekte ve sadece erkek arı larvalarının bulunduğu
yavru gözlerinde çoğalabilmektedir. Yakın bir gelecekte
biyoteknolojinin son olanakları kullanılarak bu özellikleri
determine (belirleyen) eden genlerin izole edilip A.
mellifera'ya aktarılması ve böylece V. jacobsoni'nin arıcılığın
gündeminden tümüyle çıkarılması ümit edilmektedir
154
•
İtalyan, Karniyol ve Kafkas arıları ile İsrail ve bazı
Avrupa ülkelerinde yapılan son çalışmalarda ıslah ve
seleksiyonla V. jacobsoni'ye dayanıklı hatlar elde edilmiştir.
Bu yöndeki olumlu gelişmelerin pratiğe aktarılmasının da
büyük bir yarar getirmesi beklenmektedir.
Özetle, bilindiği gibi dişi Varroalar ilkbahar döneminde
yumurta atmak için erkek arı gözlerini tercih ederler. Bu
dönemde kolonilere üzerinde erkek arı gözü bulunan
petekler verilerek dişi Varroaların erkek arı gözlerinde
toplanması sağlanır. Bu gözler kapandıktan sonra kovandan
çıkartılarak imha edilir. Böylece dişi Varroanın bu dönemde
attığı yumurtalar ve kendisi erkek arı pupaları ile birlikte yok
edilmiş olur. Bu dönemde koloniye yarısı kesilmiş petekli
çerçeve verildiğinde, arılar peteğin alt kısmına erkek arı
gözlü yeni petek örerek tamamlarlar.Varroalar erkek arı
gözlerinde
çoğalmayı
tercih
ettiklerinden
gözlerin
kapanmasından hemen önce bu gözlere girerler. Bu gözlerin
kapanmasından sonra erkek arı gözlü petek kesilerek imha
edilir. Bu yöntemle kolonideki Varroa miktarını azaltmak
mümkündür. Ancak aynı zamanda işçi arı gözlerinde de
çoğalan Varroalar etkinliğini sürdürür. Bir başka mücadele
yöntemi, nektar akımı döneminde işçi arı gözleri içerisine
bırakılan Varroa yumurtalarını yok etmeye yönelik
çalışmadır. Bu yöntemde, koloninin ana arısı ana arı ızgarası
kullanılarak bir çerçeveye hapsedilir ve böylelikle bütün
Varroa yumurtalarının bir petekte toplanması sağlanır. Bu
petek kapalı yavru döneminde kovandan çıkartılarak imha
edildiğinde kovandaki varroa yumurtalarının tamamı yok
edilmiş olur. Bu yöntemin dezavantajı her dönemde
uygulanamaması ve koloni gelişimini kısmen engellemesidir.
4. Koloni Çöküş Hastalığı (CCD)
Tarihçesi
Koloni çökme hastalığı yakın dönemde görülen bir
vaka olup çözümü hakkında birçok çalışma yapılmış ve bir
155
çok
sansasyonel
iddia
da
bulunulmuştur.
Arı
populasyonlarının (Apis mellifera) bütün dünyada bir anda
büyük ölçüde azalması ile gündem bulmuştur. CCD de
kovanda yağmacılığa maruz kalmış gibi çok az yavru ve bal
rezervi sözkonusudur. İlk vaka Kuzey Amerika’da bulunan
arı kolonilerinde görülmüş ve Avrupa’da da benzer durumlar
rapor edilmiştir. CCD için hala yoğun bir biçimde araştırılan
birçok olası etken vardır: İklim değişikliği, biyoçeşitlilik ve
yiyecek kalitesinin düşmesi, Nosema IPAV gibi patojenler,
sağlık ürünleri, özellikle neonikotinoidler, elektromanyetik
radyasyon, GDO’lar. Son zamanlarda bu listeye bu vakadan
sorumlu olduğuna inanılan başka nedenler de eklenmiştir.
Örneğin: Virüs, mantar, nosema, imidakloprid vb. Uzun
bir süredir faaliyet gösteren ve her zaman sağlıklı, normal
kolonilere sahip olan Amerikalı ticari arıcılarda, henüz nedeni
net olarak bilinmeyen etkenlerden ötürü 2007 yılı
ilkbaharında arılarını kaybetmeye başlamıştır. Koloni
kayıplarında zehirlenme veya akut mortalite (ani ölüm)
belirtileri bulamamışlardır. Ayrıca, kovanların içinde veya
çevresinde ölü arılara rastlanılmamıştır. 1972 ile 2006 yılları
arasında Amerika’ da vahşi bal arılarının sayısında büyük bir
düşüş (neredeyse hiç yok) ve arıcıların yetiştirdiği koloni
sayısında önemli fakat kademeli bir azalma yaşanmıştır. Bu
düşüş, kentleşme, böcek ilacı kullanımı, soluk borusu ve
Varroa akarları gibi birçok faktörün neden olduğu
kayıplardaki artışı ve ticari arıcıların emekliye ayrılmasını ve
faaliyetlerine son vermesini içermiştir. Ancak, 2006 yılının
sonunda ve 2007 yılının başında yaşanan kayıp oranının
yeni noktalara ulaştığı iddia edilmiş ve arıların ani bir şekilde
ortadan kaybolmasını tanımlamak için "koloni çökme
bozukluğu" terimi kullanılmaya başlanmıştır (Birleşik
Krallıkta bazen Ani Kovan Çökmesi veya Mary Celeste
Sendromu olarak anılır). 1990’lardan bu yana kayıplar,
akarlar, hastalıklar ve yönetim stresi gibi birçok faktör
nedeniyle yıllık % 17 - % 20 oranında sabit bir düzeyde
kalmıştır. İlk CCD vakası, 2006 yılının Kasım ayının ortasında arılarını Florida’da kışlatan Pennsylvania’lı bir arıcı
156
tarafından bildirilmiştir. 2007 yılı Şubat ayına gelindiğinde
birçok eyaletten büyük göçmen arıcılar, CCD ile
ilişkilendirilen büyük kayıplar rapor etmiştir. Kayıplar
konusundaki
bildirimler
çok
değişiklik
göstermiştir.
Bildirimlere göre yaşanan arı kolonisi kaybı % 30 ile % 90
arasında değişmiştir. Bazı durumlarda arıcılar kolonilerinin
neredeyse tamamını kaybettiklerini ve geriye kalan
kolonilerin ise polen veya bal üretemeyecek kadar zayıf
düştüğünü rapor etmiştir. California, Florida, Oklahoma ve
Texas’ta kışlatma yapan gezgin arıcılık faaliyetlerinde
kayıpların olduğu rapor edilmiştir. Şubat ayının sonunda orta
Atlanta ve Pasifik Kuzey Batı bölgelerinde gezginci olmayan
bazı büyük arıcılar, % 50’den fazla kayıp yaşadıklarını rapor
etmişlerdir. Beş Kanada eyaletinde, birçok Avrupa ülkesinde,
Güney-Orta Amerika ve Asya ülkelerinde de koloni kayıpları
raporlanmıştır. 2010 yılında ABD ‘de yıl içindeki genel bal
arısı kaybına ilişkin verilere göre tahminin % 34 oranında bir
kayıp yaşandığını ve bunun istatistiksel olarak 2007, 2008 ve
2009 yıllarında raporlanan kayıplara benzer olduğunu
raporlamıştır.
1869 yılında CCD'ye benzeyen sınırlı sayıda vaka
bildirilmiştir ve bu semptomlara geçtiğimiz birkaç on yılda
farklı isimler verilmiştir (kaybeden hastalık, ilkbahar
küçülmesi, Mayıs hastalığı, sonbahar çökmesi ve sonbahar
küçülmesi hastalığı). 2004-2005 yılının kışında benzer bir
vaka yaşanmıştır ve bunun Varroa akarlarından (Varroa
Akarı korkusu) kaynaklandığı iddia edilse de, hiçbir zaman
tam olarak doğrulanamamıştır. Hiç kimse bu semptom
setinin neden olduğu daha önce yaşanmış vakaları
belirleyememiştir. Hastalığın mevsimlerle sınırlı olmadığını
ve hastalığa neden olan belirli bir ajanın bulunmamasından
ötürü standart anlamda bir "hastalık" olmayabileceğinin fark
edilmesinin ardından, bu sendrom yeniden adlandırılmıştır.
157
Semptomlar
CCD nedeniyle çöken bir kolonide genel olarak
aşağıdaki koşullar eşzamanlı olarak saptanmıştır:

Terk edilmiş kolonilerde sırlanmış yavruların varlığı.
Arılar normalde sırlanmış yavruların tamamı yumurtadan
çıkana kadar bir kovanı terk etmez.

Aşağıdaki özelliklere sahip bal ve polen rezervlerinin
varlığı:
o
i. diğer arılar tarafından hemen yağmalanmayan
ii. bal mumu güvesi ve küçük kovan böceği gibi
kovan zararlıları tarafından saldırıya uğradığında, saldırı
büyük ölçüde gecikmiş olan.
o

Ana arının varlığı. Ana arı yoksa, kovan ölmüştür
çünkü bu kovanda ana arısı yoktur ve bu nedenle CCD
olarak kabul edilmez.
Son koloni
semptomlar:
çökmesinden
önce
gerçekleşen
ön
 Mevcut olan yavrulara bakacak yeterli işgücünün
olmaması
 İşgücünün genç ergin arılardan oluşması
 Koloni üyelerinin şekerli şurup ve protein keki gibi
yemleri tüketme konusunda istekli olmaması.
Hastalığın Avrupa’daki kapsamı ve dağılımı
Avrupa Gıda Güvenliği Kurumu'na (EFSA) göre
2007'de Birleşik Krallık'ta 274.000, İtalya'da 1.091.630 ve
Fransa'da 1.283.810 kovan varlığı bildirilmiştir. İngiliz Arıcılar Birliği’ne göre 2008 yılında Birleşik Krallıktaki kolonilerinin sayısı 2007 ve 2008 yılında yaklaşık % 30 oranında
azalmıştır. Bir EFSA çalışmasında İtalya’daki ölüm oranının
% 40-50 arasında olduğu saptanmış ancak, EFSA yetkilileri
158
arıların ölmeye başlamasından önce ülkelerin kolonilere
ilişkin güvenilir istatistikleri toplamaları konusunda bir uyum
olmadığını ifade ederek, rakamların çok da güvenilir
olmadığını söylemektedir. İlgili tarihte (2008) yayınlanan
raporlar, yüksek ölüm oranının varroa akarlarından,
Avrupa’da iki yıldan görülen ve normal olmayan yağmurlu
yaz aylarından ve bazı böcek ilaçlarından kaynaklandığını
iddia etmiştir. Avrupa’daki ilk CCD vakalarından birkaçının
görüldüğü Almanya’da Almanya Ulusal Arıcılar Birliğine göre,
bal arısı kolonilerinin % 40’ının öldüğüne ilişkin bilimsel bir
doğrulama yapılmamıştır. 2007 yılı Mayıs ayının başında
Alman medyası, Almanya’da doğrulanmış herhangi bir CCD
vakasının gerçekleşmediğini rapor etmiştir.
Olası nedenler
CCD’nin nedenlerinin ne olduğu halen net olarak
bilinmemektedir ancak, yetersiz beslenme, patojenler,
bağışıklık yetersizlikleri, akarlar, mantarlar, pestisitler, arıcılık
uygulamaları (antibiyotik kullanımı veya arı kovanlarının uzak
nok-talara taşınması gibi) ve elektromanyetik radyasyon gibi
birçok nedenin hastalığa katkı sağladığı iddia edilmiştir.
Hastalığa tek bir faktörün mü, yoksa birçok faktörün mü etkili
olduğu bilinmemektedir. Ancak, elde edilen son veriler,
faktörlerden oluşan bir bütünün hastalığa neden olma
ihtimalinin yüksek olduğunu göstermiştir. Ayrıca, CCD’nin
yeni bir vaka mı, yoksa daha önce ufak etkileri olan bilindik
bir vaka mı olduğu da halen bilinmemektedir. 2007 yılında
arıcılar hakkında yapılan bir anket, hobi olarak arıcılık yapan
arıcıların kolonilerinde yaşanan ölümlerin aç kalmaktan, ticari
arıcıların ise omurgasız böceklerden kaynaklandığına
inandıklarını göstermiştir.
Haziran 2007’de yayınlanan bilimsel değerlendirme de
çeşitli teorilerden ve hastalığa katkı sağlayan olası faktörlerden bahsetmiş, ancak soruna bir yanıt bulamamıştır. 2009
yılında ABD’de bulunan CCD Çalışma Grubu kapsamlı bir
betimleyici çalışma yayınlamıştır. Bu çalışmada şu sonuca
159
ulaşılmıştır: “Dikkate alınan 61 değişkenden herhangi
birinin tek başına hastalığa neden olan ajan olduğunu
gösterecek kadar tutarlı olduğu görülmemiştir”. CCD’li
kolonilerde bulunan arıların patojen yükleri daha fazladır ve
bu arılar kontrollü nüfuslara göre daha fazla patojenle
karşılaşmıştır. Bu da arılarda daha fazla patojen maruziyetini
veya CCD’li arılarının savunmalarının kötü olduğunu gösterir.
Araştırma sırasında böcek ilaçları, parazitler ve patojenler de
dahil olmak üzere birçok unsurun bulunduğu ve [CCD]’de tek
bir faktörün rol oynamadığının giderek daha fazla açıklık
kazandığı rapor edilmiştir. Bulgular çökme sırasında Nosema
parazitinin veya parazitik Varroa akarlarının zarar verecek
düzeyde bir etkisi olmadığını göstermiştir.
Özellikle arıcıların varroa akarlarını kontrol etmek için
kullanmasına izin verilen ve genel olarak kullanılan iki böcek
ilacı olan coumaphos ve fluvalinate da dahil olmak üzere
böcek ilaçları ile CCD arasında ölümcül olmayan bazı etkiler
bulmuşlardır. Çalışmaların ayrıca arıların bağışıklık sistemine zarar verebilecek neonikotinoidler ile mantar ilaçlarının
ölümcül olmayan etkilerini belirlediği de rapor edilmiştir. Bu
böcek ilaçlarının arıların bağışıklık sistemine zarar vererek,
arıları arı virüslerine karşı daha hassas kıldığı yönünde bir
hipotezde bulunulmuştur. Sağlıklı ve CCD’den etkilenmiş koloniler üzerinde yapılan büyük bir anket çalışmasında ayrıca
bal mumunda ve polende böcek ilacı düzeylerinin yüksek olduğu; ancak, böcek ilacı miktarının ölmek üzere olan ve sağlıklı kovanlarda benzer olduğu da görülmüştür. CCD ile koloni sağlığının kötü olması, yetersiz beslenme ve uzun mesafelere taşınma arasındaki şüphelenilen bağlantıları da doğrulamıştır. Çalışmalar CCD’den etkilenen örneklerde patojen
düzeylerinin çok yüksek, etkilenmeyen örneklerde ise düşük
olduğunu göstermeye devam etmektedir ve sağlıklı bal arısı
kolonilerinin normalde patojenlerden kurtulabildiği yönündeki
amprik gözlemi doğrulamaktadır. Bu gözlemler, arı sayısındaki düşüşün bağışıklık sisteminin bastırılmasından kaynaklandığı yönündeki hipoteze neden olmuştur.
160
Yetersiz beslenme ve CCD: Sözkonusu kolonilerin
ölmeden önce genellikle kötü beslenmeyi ve/veya kıtlığı
içeren “olağanüstü bir stres” dönemi yaşadığı bildirilmiştir. Bu
raporda yer alan tüm CCD vakalarının tek ortak noktası
budur; buna göre, bu vakaların besin kaynaklı bir stresle
ilgisi olduğu ve sağlıklı, iyi beslenen kolonilerde
görülmeyeceği yönünde en azından güçlü bir ihtimal
bulunmaktadır. Bu bulgu daha sonra yapılan ve birkaç
eyalette bulunan küçük ölçekli arıcılık faaliyetlerinin (500
koloniye kadar) vakaların % 50’sinde kayıpların nedeninin
CCD olup olmadığına bakılmaksızın arılarının ölümünde rol
oynayan faktörün yetersiz beslenme ve/veya zayıf koloniler
olduğuna inandıklarını bildirdikleri bağımsız bir anketin
sonuçlarına uymaktadır. Bazı araştırmacılar, bu sendromla
kış depolarını doldurmak için yüksek fruktozlu mısır
şurubu (HFCS) beslemesi uygulaması arasında bir bağ
olduğunu
düşünmüştür.
HFCS
açısından
yaşanan
değişkenlik, sonuçlarda açıkça görülen tutarsızlıklarla
bağdaştırılabilir. Avrupalı yorumcular, genetiği değiştirilmiş
mısırdan üretilen HFCS ile arasında bir bağlantı olma ihtimali
olduğunu iddia etmişlerdir. Ancak, bu ilgili tek faktör olsaydı,
HFCS ile beslenen ve kışlatılan kolonilerde de CCD
görülürdür. Ancak, HFCS kullanmayan arıcıların bulunduğu
diğer bağlamlarda da CCD vakaları raporlanmıştır.
Başka araştırmacılar, koloni çökme bozukluğunun
temelde çeşitli kaynaklardan bitkilerden besin alması
gereken arıların monokültür bir diyetle beslenmesi sorunu
olduğunu belirtmektedir. Arılara kışın mısır şurubu, şeker ve
polen keki gibi tek bir yemek kaynağı verilmektedir. Yazları
ise tek bir üründen polen toplarlar. 2010 yılında yayınlanan
bir çalışma, çeşitli bitki türlerinden polen toplayan arıların, tek
bir bitki türünden polen toplayan arılara göre daha iyi bir
bağışıklık sistemine sahip olduğunu göstermiştir. Beş farklı
türden polen toplayan arıların glukoz oksidaz düzeyleri,
polenin daha yüksek bir protein içeriğine sahip olmasına
bakılmaksızın tek bir tür polenden beslenen arılara göre
161
daha yüksektir. Yazarlar, CCD’nin bitki çeşitliliği kaybı ile
bağdaştırılabileceği yönünde bir hipotezde bulunmuştur.
5. Küçük Kovan Böceği
Küçük kovan böceği Aethina tumida (Coleoptera
Nitidulidae) ilk defa 1998 yılı Haziran ayınrda Florida’da
görülmüştür. Günümüzde 6 eyalette daha görülmektedir:
Georgia, Güney Carolina, Kuzey Carolina, Pennsylvania,
Ohio ve Minnesota. Yeni bulgular böceklerin paketler halinde
alınan arılarla birlikte yayıldığını göster-mektedir. Küçük
kovan böceği bal arısı kolonileri için zararlı bir böcek olabilir
ve peteklere, depolanan bala ve polen zarar verebilir. Böcek
enfeksiyonunun ağır olduğu durumlarda, arıların kovanlarını
terk etmesine neden olabilir. Böcekler süzülmeyi bekleyen
peteklerde ve balda da görülebilir. Böcek larvaları bal
peteklerinde tünel açarak, beslenebilir ve dışkılayabilir ve
balın renginin değişmesine ve fermentasyonuna neden
olabilir.
Küçük Kovan böceğinin yaşam öyküsü
Aethina tumida eskiden yalnızca Afrika’nın güney bölgelerinde bilinir ve arılar için zararsız bir böcek olarak kabul
edilirdi. Yaşam öyküsüyle ilgili bilgiler büyük ölçüde Güney
Afrika’da yapılan çalışmalardan elde edilmiştir. Böceğin görüldüğü Amerika’nın farklı bölgelerinde detaylı çalışmalar yapılmamıştır. Küçük arı böceği, çoğunu leş böceklerinin veya
piknik böceklerinin oluşturduğu Nitidulidae ailesinin üyesidir.
Ergin böceğin rengi, koyu kahve-siyah arasıdır ve uzunluğu
yaklaşık 0.5 santimetredir. Ergin böcekler 6 aya kadar
yaşayabilir ve genellikle bir kovandaki altlığın arka kısmında
bu-lunmalarına rağmen kovanın her yerinde görülebilir. Dişi
bö-cekler, kovandaki çatlaklara veya boşluklara düzensiz yumurta yığınları bırakabilir. Yumurtalar 2-3 gün içinde çatlar
ve beyaz renkli larvalar çıkar. Bu larvaların boyu 10 - 11
mm’ye ulaşır. Larvalar polen ve balla beslenerek, peteklere
zarar verir ve erginleşmesi yaklaşık 10 - 16 gün sürer. Pupa
162
haline geçmeye hazır olan larvalar kovandan ayrılır ve
kovanın yakınındaki toprağa girer. Pupa dönemi yaklaşık 3-4
hafta sürebilir. Yumurtadan yeni çıkan ergin böcekler
kovanları arar ve dişiler genellikle yumurtadan çıktıktan
yaklaşık bir hafta sonra çiftleşir ve yumurtlamaya başlar.
Kovan böcekleri, sıcak mevsimlerde yıl boyu 4-5 defa
üreyebilir.
Fotoğraf 8. Ergin Küçük Kovan Böceği Fotoğraf 9. Küçük
Aethina tumida kovan böceği larvası
Kolonilerde ve depolanan bal da oluşan sorunlar
Küçük kovan böceğinin kolonilerde ve depolanan bal
da neden olduğu ilk zarar, larvanın beslenme aktivitesi
aracılığıyla verilir. Böcek enfeksiyonunun yüksek olduğu
kovanların ve ekipmanların çok kötü durumda olduğu
söylenir. Bu böceklerin neden olduğu zararlar hakkındaki
çeşitli raporlardan alınan özet bilgiler aşağıda listelenmiştir:
 Larva balın içine dışkılar ve dışkı nedeniyle balın
rengi değişir
 Larva
aktivitesi
balda
fermantasyona
ve
köpüklenmeye neden olur; balda portakal çürüğü
kokusuna benzeyen bir koku oluşur.
 Zarar ve fermentasyon, peteklerdeki balın bitmesine
ve kovanlarda veya çıkarma odalarında karmaşaya
neden olur.
163
 Ağır
enfeksiyonlar arıların kovandan kaçmasına
neden olur; bazı arıcılar güçlü kolonilerin bile hızla
çöktüğünü ifade etmektedir.
Küçük Kovan Böceklerinin kontrol edilmesi
Küçük kovan böceği, Güney Afrika’da görülen ikincil bir
zararlı böcek olarak görülmüştür ve bu nedenle büyük
kontrol çabalarına tabi tutulmamıştır. Böcek genellikle zayıf
veya ölmekte olan kovanlarda görülür ve nadiren güçlü
kovanları etkiler. Ancak, Güney Afrika’da ve Amerika’da
bulunan arıların temizlik özelliklerindeki farklılıklar, böceklere
çok farklı tepkiler verilmesi anlamına gelir. Florida ve Güney
Karolina’da daha önce rapor edilen vakalar, böceklerin
buralarda
Afrika’ya
göre
daha
zararlı
olduğunu
göstermektedir. Güçlü kovanlar büyük ihtimalle halen en iyi
korumadır ve zayıf kovanlar birleştirilmeli veya bu kovanlara
yeni bir ana arı verilmelidir. Ancak, hastalığın bulaştığı
ekipmanların
hastalığın
bulaşmadığı
kovanlarda
kullanılmamasına
özen
gösterilmelidir.
Depolanan
ekipmanların korunması önerilir ve bal içeren üstlükler uzun
bir süre dışarıda bırakılmamalıdır. Boş peteklerin
korunmasında
paradiklorobenzen
kullanılmıştır.
Bazı
eyaletlerde acil bir tescil ile küçük kovan böceklerinin kontrol
edilmesi için ilaç kullanılmasına onay verilmiştir.
6. Kireç Hastalığı
Etmeni Ascosphaera apis adlı bir fungus (mantar)
olan yavru hastalığıdır. Hastalıklı larvalar mumyalaşmış olup
siyahımsı, gri veya beyaz renktedirler. Hastalığın ilk
dönemlerinde beyazlaşmış larvalar iki parmak arasında
ezilebildiği halde ileri dönemde pirinç tanesi gibi sertleşerek
arılar tarafından kovan önüne ve uçuş tahtası üzerine
atılırlar. Hastalığın etmeni olan sporlar toprak altında ve
değişik ortamlarda 15 yıl etkinliğini sürdürebildiğinden ve
rüzgarla sürüklenebildiğinden bu hastalıkla daha çok kültürel
önlemlerle mücadele edilerek başarılı sonuçlar alınabilir.
164
Hastalığa neden olan fungus, yeterli havalandırmanın
olmayışı sonucu kovanda biriken CO2 ve nemli ortamda
gelişir. Bu nedenle kovanlar sehpalar üzerine yerleştirilerek
havalandırma sağlanmalı ve nemden korunmalıdır. Kireç
hastalığına karşı alınabilecek bir başka önlem, hastalığa
yakalanan kolonilerin ana arılarının hastalığa yakalanmayan
kolonilerden üretilen yeni ana arılarla değiştirilmesidir. Zayıf
koloniler hastalığa daha hassastırlar. Bunun için güçlü
kolonilerle çalışmak en iyi kültürel yöntemdir. Kolonilerin
beslenmesi ve arılara doğal nektar kaynağı sağlanması da
bu hastalığa karşı etkin bir mücadele yöntemidir. Kolonide
stres oluşturan açlık, üşütme ve rahatsız etme gibi durumlar
yanında bölme yaparak koloni işçi arı varlığının azaltılması,
gereksiz ve yanlış antibiyotik kullanarak larvanın sindirim
sistemindeki faydalı floranın tahrip edilmesi kireç hastalığının
ortaya çıkmasına veya şiddetinin artmasına neden olan
uygulamalardır. Bu uygulamalardan kaçınmak, güçlü
koloniler ve genç ana arılarla çalışmak alınabilecek en iyi
koruma tedbirleridir. Kireç hastalığının tedavisinde koloni
şartlarında uygulanan ilaçlı mücadele denemelerinden
bugüne kadar tatmin edici olumlu sonuçlar alınamamıştır.
Etiyoloji
Hastalığa neden olan ajan, biseksüel bir mantar olan
Ascosphera
Apis’tir.
Sporların
yutulması
larva
enfeksiyonuna neden olur. Üç dört günlükken hastalığa daha
fazla yatkın olurlar.
Semptomlar ve teşhis
Dokunun sulanması dışında hastalığın kendini birkaç
şekilde göstermesi nedeniyle semptomların belirlenmesi
karmaşıktır. Yalnızca ölüm gerçekleştiğinde bu hastalık
hiçbir şüphe olmadan teşhis edilebilir. Miselin larvanın tüm
vücudunu ele geçirmesi sonucu larva mumyalanır.
Kalsifikasyonların çıkarılması kolaydır ve genellikle uçuş
tahtasında toplanırlar.
165
Yatkınlık ve yayılma
Yatkınlık faktörleri, doğrulamaya tabi olsa da ailenin
gücü ve mantarın gelişmesi için mevcut olan çevresel
parametrelerdir.
Korunma ve tedavi
Hastalığın meydana gelmesi halinde, nem artışını ve
zarar görmüş aileleri ne pahasına olursa olsun kurtarma
çabalarını engellemek için kovan havalandırmasının
artırılması, hareketli tabandaki hareketlerin artırılması ve
zayıf ailelerin aşırı miktarda şurupla beslenmesinin
engellenmesi önerilir. Hijyenik bir davranış gösteren türler,
mantarın yayılmasının tersine bir davranış gösterir.
6. Basit ishal
İlkbaharda arıların faaliyete geçtiği sıralarda görülür.
İshale yakalanmış arılar koyu sarı, yapışkan, sulu ve pis kokulu bir dışkı çıkarırlar. Uzun zaman içeride kapalı kalmak,
arıları ekşimiş veya bozulmuş şuruplarla beslemek, rutubet,
soğuk veya kışın kovanlarda yeter derecede bal bulunmaması dolayısıyla arıların polenlerle beslenmeleri hastalığı
meydana getiren başlıca nedenlerdir. Bu hastalık bulaşıcı ve
mikrobik değildir. Mevsim ilerledikçe kendiliğinden geçer.
Hastalıktan korunmak için hastalığa neden olan etkenleri
ortadan kaldırmak gerekir. İshale yakalanan arılar havaların
birden yağmurlu ve soğuk gitmesi halinde dışarı çıkamaz ve
uzun süre içeride kalırlarsa kendilerini daha fazla
tutamayarak kovan içine dışkılarlar. İshalin arılar için tehlikeli
olduğu aşama budur. Kovan içi rutubetli, küflü ve kokulu bir
hal alır, kitle halinde arı ölümleri görünmeye başlar.
166
Fotoğraf 10. Arılarda adi ishal Fotoğraf 11. Nosemalı bir
kovan
7. Nosema
Nosema
apis
adı
verilen
tek
hücreli
bir
mikroorganizmanın neden olduğu, oldukça tehlikeli sayılan
ergin arı hastalığıdır. Hastalığa yakalanmış kolonilerde
davranış değişimi ve hızlı yaşlanma görülür. Hastalığın kesin
olarak tanınması için hasta arı sindirim sisteminin
makroskobik veya mikroskobik incelenmesi gerekir.
Normalde saman rengi olan sağlam arı midesi hasta arıda
katı, kirli ve beyaz renktedir. Hastalık yıl içerisinde çeşitli
zamanlarda görülebilmekle beraber en yüksek düzeyde
ilkbaharda, ikinci derecede ise sonbaharda ortaya çıkar.
Nosemaya yakalanmış kolonilerde; çerçevelerin, peteklerin,
kovan kapağı ve uçuş tahtası üzerinde turuncu ve beyaz
renkte arı pisliği görülür. Hastalığın yayılması besin yoluyla
olur.
Hasta arılar bakıcılık gücünü kaybederler, uçamazlar
ve kovan etrafında sürünürler. Nosema hastalığının
önlenmesi ve tedavisinde fumagillin uygulaması yapılır. İlaç
ilkbahar ve sonbaharda şerbetle birlikte verilir. Özellikle
sonbaharda şurupla birlikte verilen fumagillin iyi bir tedbirdir.
Kolonilerin polen dışında polen yerine geçen kek karışımları
ve kış aylarında salgı ballarıyla beslenmesi hastalığa sebep
olabilen uygulamalardır. Hastalık daha çok besleme hataları
sonucu ortaya çıkar. Bu hastalıkla ilişkili olarak, arıların bal
ve polen dışında herhangi bir maddeye ihtiyaç duymadıkları
unutulmamalıdır.
167
Etiyoloji
Nosema, dünyaya bir microsporidia (tek hücreli
mantar) olan Nosema Apis isimli bir mantarla yayılır. Sporlar
yutulduktan sonra bağırsaklarda filizlenir ve mezokolonun
epitel hücreleri istilaya uğrar. Yeni sporlar oluşur ve epitel
hücrelerin disintegrasyonundan sonra bağırsak lumenine,
ardından rektumun ampullasına girer ve dışkı ile dışarı atılıe.
Arılar genellikle kovanın dışına çıkamaz ve dışkılarını
kovanın içindeki her şeye bulaştırır. Hastalık bu şekilde
ailenin tamamına yayılır.
Semptomlar
Arılar sindirim sistemlerinin değişikliğe uğraması ve
besin maddelerinin sindirilmesi gibi doğrudan bir sonuç ile
zayıf düşer. Semptomlar, uçuş kapasitesinin düşmesi, adi
ishal, arı sütü bezlerinin regresyonu, ömrün azalması ve arı
nüfusunun azalmasıdır. Teşhis, ergin arıların bağırsağının
mikroskopik analizi ile doğrulanır.
Yatkınlık ve yayılma
İlkbahardaki sıcaklıkların (30-35 °C arasında) mantarın
gelişmesine katkı sağlaması nedeniyle hastalık akut olarak
bu mevsimde görülür. Yazın görülen yüksek sıcaklıkların (37
°C) başlaması ile birlikte bir anda durur. Sporlar dışkıda
yaklaşık iki yıl, balda 3 ile 6 ay boyunca görülmeye devam
eder. Burada yine çiftçinin sorumluluğu söz konusudur.
Bazen bal peteklerinin geri dönüşüme tabi tutulması
konusunda inatçı olunması, düşük kaliteli maddelerin
kullanılması, sıvı beslenme kurallarına bakılmaksızın arılığın
bulunduğu yere dikkat edilmemesi ve oğul vermeyi azaltmak
ve üretimi standartlaştırmak için ailelerin manipüle edilmesi
ve kesilmesi, hastalık bulaştıran ajanların, parazitlerin ve son
olarak Nosema'nın yayılmasına neden olur.
168
Korunma ve tedavi
Korunma diğer hastalıklarda olduğu gibi arılığın
bilimsel ve akılcı bir şekilde yönetimiyle olur. Arı sayısı fazla
olan aileler güçlü ve büyük koloninler, genç ve üretken ana
arılar, peteklerin yenilenmesi ve arı kovanlarının kuru ve
güneşli yerlere konulması, arıların hastalıklara karşı
korunmasına katkılar sağlar.
Nosema Ceranae hakkında ek bilgiler
Bu mantar tipik olarak Doğu Asya’da görülür ve tüm
dünyaya yayılmıştır. N. Apis’in evcil arılardan daha fazla
enfeksiyona maruz kalan saha arılarının bağırsaklarını
etkileyerek besin maddelerinin alınmasını engelleme becerisi
ve ayrıca yön duygusunun kaybedilmesine neden olması ve
sonuç olarak kovana geri dönülmesini engellemesi nedeniyle
çok sayıda araştırmada CCD ile bir ilişkisinin olabileceği
düşünülmüştür. Arı sayısının azalmasının ilk nedeni budur.
İkinci nedeni ise, arıların aslında yokluklarını telafi
edebilecek hastalık bulaşmış genç arılar tarafından takip
edilmesidir. N. Apis’in aksine, adi ishal belirtisi göstermezler.
Arıcı, kovanı açtığında ailelerin kovanı terk ettiğini görür. İki
Nosema türünün etkileri arasındaki tek fark, verilen bağışıklık
tepkisidir. Arıların bağışıklık sisteminin N. apis enfeksiyonu
nedeniyle hızlı bir tepki verdiği, ceranae enfeksiyonunun ise
bazı genlerin transkripsiyonunu azaltarak bağışıklık
sisteminin tepkisini azalttığı gösterilmiştir. Buna ek olarak,
bağışıklık sisteminin bastırılması ve N. ceranae’nin üremesi
ayrıca kireç hastalığı gibi diğer patojenlerin saldırısı ve
gizlenmiş olan virüslerin üremesi için kapıları açar. 2005
yılından beri bağışıklık sistemini bastırdığı kanıtlanmış olan
Varroa ile birlikte sonuçların ciddiyeti daha da artar. Nosema
patojeni
hakkındaki
araştırmalar,
bu
hastalık
ile
neonikotinoidler
arasında
bir
bağlantı
olduğunu
göstermiştir. Neonikotinoidlerin varlığı öldürücü olmayan bir
düzeyde olsa bile sinerjistik etkisi nedeniyle CCD’yi
tetikleyebilir.
169
8. Akar
Mikroskopla görülebilen 80-120 mikron boyunda ve
gözleri olmayan olan akar, arıların göğsünde bulunan hava
deliklerinin içine girerek solunum borularına yerleşir. Akar,
burada çoğalır ve zararını yapar. Ömrü 30-40 gündür. Dişi
akar trake (solunum borusu) içine 6-10 yumurta bırakır. 1215 günde ergin hale gelirler. Delici-emici ağız yapısına
sahiptir. Arının solunum boruları, kuruyan kan dokusu, akarın
dışkısı, gömlek kalıntıları ve diğer artıklarla tıkanır. Akarla
bulaşık arıların kanatları sarkık ve titrektir. İleri aşamada
sürünme başlar ve uçma refleksini kaybeder. Karın şişkindir.
Solunum borusu mikroskopla incelendiğinde düz, lekesiz,
krem rengindeki görünüm esmerimsi siyaha dönüştüğü
görülür.
Fotoğraf 12. Uyuza neden olan akar
9. Arı Güvesi
Büyük Petek Güvesi (Galleria mellonella) ve Küçük
Petek Güvesi (Achroia grisella) olmak üzere iki türü vardır.
Büyük petek güvesi daha zararlıdır. Petek güvesi özellikle
sahil şeridindeki arılıklarda daha sık görülür ve ciddi
tahribatlar oluşturur. Güvenin larvası zayıf kolonilerin
peteklerinde ve balı süzülmüş peteklerin saklanması
sırasında, peteklerdeki bal mumu ve polenle beslenerek
petekleri tahrip eder. Koloni güçlü olduğu ve tüm petekler
arılarla sarılı olduğu sürece koloni içinde zarar veremez. Bu
yönüyle koloni içinde bulunan peteklerin tümünün arılarla
sarılmış olması güvenin çoğalmasını önler. Güve sorunu ve
170
tahribatı daha çok balı süzülmüş peteklerin saklanması
sırasında görülür.
Balı süzülmüş peteklerin korunmasında fiziksel,
kimyasal ve biyolojik metotlar kullanılabilir. Peteklerin 10
o
C'nin altında örneğin soğuk hava depolarında saklanması
peteklerde bulunan güve yumurtalarının açılımını ve larva
gelişimini engeller. Peteklerin 12 oC'da 3 saat veya 15 oC'da
2 saat bekletilmesi petekte bulunan yumurta da dahil olmak
üzere bütün gelişme dönemlerindeki güveyi öldürür.
Kimyasal mücadele olarak peteklerin saklandığı muhafazalı
odalarda 1 m3 hacim için 50 g toz kükürt yakılarak peteklerde
bulunan güve larvaları, pupaları ve yetişkinleri öldürülebilir.
Bu uygulamada güve yumurtaları ölmediği için uygulamanın
sıcaklığa bağlı olarak tekrarlanması gereklidir. Kimyasal
mücadele olarak arıcılar arasında sıkça görülen naftalin
kullanılmamalıdır. Kanserojen ve petrol ürünü olan naftalin
bal ve bal mumunda kalıntı bırakmaktadır. Biyolojik
mücadele olarak uygulanan Bacillus thuringiensis'in temel
peteklere katılması bazı ülkelerde uygulanmakta olup
ülkemizde bu uygulama henüz yapılmamaktadır.
Fotoğraf 13. Petek güvesi
Fotoğraf 14. Arı biti
10. Arı Biti
Pireden biraz daha kısa ve yuvarlak, kestane renkli, altı
ayaklı yengeç gibi her yana hareket edebilen, ayakları
çengelli bir bittir. Arıların sırtına ve göğüslerine yapışarak
onların ağızlarından çalabildikleri ballarla beslenirler. Bu
parazit özellikle zayıf arı aileleri ve ana arıya musallat olur.
Arı biti arı sütünü çok sever. Arıların besin alış-verişini taklit
171
ederek genç işçi arılardan salgıladıkları arı sütünü çalar.
Bazen bir ana üzerinde 5-10 ‘u birden bulunur ve onu işinden
alıkoyacak kadar rahatsız eder. Dişi arı biti yumurtalarını bal
sırları içine bırakır. Larva aşamasına gelen bit peteklerde
kanallar açarak tahribat yapar. En iyi korunma yöntemi,
kovanı sürekli kuvvetli tutmaktır. Varroa ile mücadelede
kullanılan ilaçlar uygun dozlarda arı biti ile mücadelede de
kullanılabilirler.
11. Eşek Arıları
Vespa orientalis ve Vespa crabro adlı türleri oldukça
yaygındır. Yavru yetiştirme dönemlerinde bal arılarını arazide
besin toplarken veya kovan uçuş tahtası üzerinden
yakalayarak yuvalarına götürürler. Bazı yıllarda arılara ciddi
zarar verirler. Eşek arıları ile kesin bir mücadele yöntemi
olmamakla birlikte; yuvaların tahrip edilmesi, içine et, balık,
ciğer konan tuzaklarla sayılarının azaltılması, kovan giriş
deliğinin daraltılması, böcek öldürücü ilaç ve kıymadan
yapılacak zehirli yem ile yuvalarındaki yavrularının
öldürülmesi faydalı olabilecek bazı uygulamalardır. En iyi yol,
eşek arısı sayısının çok arttığı dönemlerde kolonilerin bu
bölgeden taşınmasıdır.
Fotoğraf 15. Eşek arıları
172
12. Tulumsu Yavru Çürüklüğü Virüsü
Etiyoloji ve sebebi
Hastalığa neden olan virüs, tulumsu yavru çürüklüğü
virüsü (SBV)’dür. Genom RNA içerir. Bu hastalıkta da virüs
besinle yayılır ve yaklaşık iki gün içinde larvayı etkiler.
Kuluçka dönemi 6 gündür.
Semptomlar ve teşhis
Ölüm, yavrular sırlıyken gerçekleşir. Sırlar Amerikan
yavru çürüklüğünde olduğu gibi delikli ve düzensizdir fakat
etkilenen peteklerde garip bir koku oluşmaz. Larvaların rengi
sarımsıdır. Bu hastalığın karakteristik özelliği iç organlar sıvı
iken derinin halen sağlam ve elastik olmasıdır. Larvalar
çıkarıldığında bir çantaya benzer. Bu aşamada yayılma
azami düzeydedir. Zamanla kurur ve kolayca çıkarılabilir bir
ölçek halini alır.
Yatkınlık ve yayılma
Bilinen yatkınlık faktörleri yoktur ve yayılma gözlerin
temizlenmesi sırasında gerçekleşir.
Korunma ve tedavi
Bilinen bir tedavi yöntemi yoktur. Hastalığın meydana
gelmesi halinde, yalnızca enfeksiyonun aşırı olduğu
durumlarda etkilenen ailenin imha edilmesi ve enfeksiyonun
bulunduğu ailelere ait peteklerin yeniden kullanılması için en
az altı haftalık bir sürenin geçmesine izin verilmesi önerilir.
173
Bölüm X:
ARICILIK EKİPMANLARI VE GÜVENLİ ÇALIŞMA
1. Arıcılık ekipmanları
Arıcılıkta en temel ve en kişisel ekipmanlar, bir arıcı
maskesi, el demiri ve bir arı körüğüdür. Arıcı maskeleri,
arıları kafanızdan uzakta tutar. Yüzünüzde veya saçınızda
arıların dolaşması rahatsız edicidir. Ayrıca kafadan arı
sokmaları çok acı verir.
Arı kovanları
Standart bir arı kovanında bir dip tahtası, bir kovan
kapağı ve bu ikisinin arasında beş üstlük bulunur. Her üstlük,
arıların yavrulaması ve bal ile polen depolaması için
kullanabileceği dokuz veya 10 çerçeve içerir. Normalde
alttan iki üstlük, yumurtlama ve kısa vadeli ve kışın kullanım
için bal ve polen depolama için kullanılan kuluçkalıklardır.
Üstteki üç üstlük, bal hasadını tutmak için kullanılır. Özel
“sığ” üstlükler, kaldırılması gereken ağırlığı azaltabilir. Bir arı
kovanı yeni bileşenlerden yapılmalıdır. Ancak, bu tür bir
kovana konulma arıları strese sokar ve genellikle bal
hasadını azaltır. İçinde bir yıl veya daha fazla bir süre için
arıların bulunduğu bir kovanın alınması daha iyidir. Uygun
şekilde kurulmuş ve bakımı yapılmış olan standart
büyüklükte ekipmanlar kullanın.
 Üstlükler ve çerçeveler, kare ve sıkı olmalıdır.
 Koyu renkli yavru petekleri yeterli sayıda işçi arıya
sahip olunması için işçi arılara uygun büyüklükte
olmalıdır.
 Tüm yumurtaların birer ergin işçi arıya dönüşme
ihtimalinin yüksek olması için gözlerde yavru
hastalıkları olmamalıdır.
174
 Çerçevelere saldıran, bal mumunu ve poleni yiyen
ve tüm çerçeveleri ağlar ile birbirine yapıştıran
güveler olmamalıdır.
Beyaz bal çerçevelerinin ileride kuluçkalık olarak
kullanılabilmeleri için iyi durumda olup olmadıkları kontrol
edilmelidir. Satın aldığınız ekipmanlara adil bir fiyat
ödediğinizden emin olmak için soruşturma yapın. Arı
kovanları arılarla birlikte satın alınabilir veya arılar ayrı satın
alınabilir. Arı alımı için en iyi zaman, yumurtlaması iyi olan bir
ana arıya sahip, canlı bir kovana sahip olduğunuzdan emin
olabileceğiniz ilkbahar mevsimidir. Ağırlığı bir veya daha
fazla olan arı ve ana arı paketleri alınabilir. Üç veya dört
çerçeve arısı, yavrusu ve balı olan çekirdek koloniler de satın
alınabilir. Ocak ayı, Nisan veya Mayıs ayında almak
istediğiniz arılar için düzenleme yapmak için erken değildir.
Arıları satın almadan önce arı akarları açısından
durumlarının nasıl olduğu belirlenmelidir. Akar içerdiği bilinen
arıların teklif edilmesi halinde, komşu arıcıların refahını ve bu
durumla başa çıkabilme becerinizi dikkatli bir şekilde
düşünün.
Fotoğraf 3. Bir ağacın gölgesindeki kovanlar
175
Bugün için dünya üzerinde profesyonel arıcılıkta en
çok kullanılan kovan türü, ahşap Langstroth kovanlarıdır.
Bölgeler düzeyinde değişik yöresel kovan tipleri bulunsa da
ah-şap Langstroth kovanları; uygun havalandırması,
sağlamlığı, kuluçkalık ve ballık çerçeveleri (petekleri)
arasında yer değiştirebilmesi, kovanlar arası petek alışverişi,
hastalık durumlarında pürümüzle yakılabilmesi, kolay
taşınabilmesi ve rutubet emici özellikleri nedeniyle
profesyonel ve gezginci arıcılığın vazgeçilmez kovan
türleridir. Standart Langstroth kovanı dip tahtası, kuluçkalık,
ballık, örtü tahtası ve örtü kapağı olmak üzere 5 bölümden
oluşur. Kovan yapımında kullanılacak kerestenin iğne
yapraklı ağaçlardan (çoğunlukla çam türleri) ve kurutulmuş
olması kovan kalitesini artırmaktadır. Unutulmamalıdır ki,
kovan malzemesinin yapısı ve gereği veya havalandırmanın
yeterli olmayışı sonucu, kovandan atılamayan fazla rutubet
hastalık ve zararlıların oluşması yönünden koloni için bir
tehlikedir.
İlkel kovanlar: Toprak, oyma ağaç, yarma ağaç,
sepet, hasır veya tahta sandıkları halindeki ilkel kovanlar
bazı arıcılar tarafından halen kullanılmaktadır. Sepet
şeklinde olanlar içten ve dıştan, sandık şeklinde olanlar
sadece dıştan çamur veya hayvan gübresiyle sıvanır. Bu
işlem delik ve çatlakların kapanmasını ve dolayısıyla dış
etkenlerden korunmayı sağlar. İlkel kovanlarda genellikle
önde ve arkada birer kapak, önde bir uçuş deliği bulunur. Bu
kovanlara gerektiğinde müdahale etmek ve verimli arıcılık
yapmak mümkün değildir. Arıcı kovana oğulu koyar,
sonbaharda balını alır.
176
Fotoğraf 4. Samandan yapılmış geleneksel sepet kovanlar
Modern kovanlar: Farklı ölçülere sahip olmakla birlikte
esas olarak; dip tahtası, kuluçkalık, ballık, örtü tahtası, kapak
ve çerçeveler gibi kısımlara sahiptir. Modern kovanların
Langstroth ve Dadant-Blatt kovanı olmak üzere iki tipi
bulunmaktadır. Sistemleri hemen hemen aynı, ölçüleri
farklıdır.
Langstroth kovanı:
 Kuluçkalık ve ballık 10 çerçeveliktir.
 Kuluçkalık ve ballığın ölçüleri aynıdır.
 Gövde duvar kalınlığı 25 mm’dir.
 Florası uzun ve kışları hafif geçen bölgelerde
kullanılır.
Dadant-Blatt kovanı:
Bu tip kovanlarda,
 Kuluçkalık ve ballık 12 çerçeveliktir.
 Ballık
kuluçkalıktan daha kısadır, dolayısıyla
çerçeve boyları da farklıdır, kuluçkalık çerçeveleri
büyük olduğu için daha çok arı ve iş üretilebilir.
 Gövde duvar kalınlığı 30 mm’dir.
177
 Nektar süresi kısa ve kışları ağır geçen bölgelerde
kullanılır. Bu kovanların geniş olması kışlatma
esnasında büyük önem taşır. Uzun süre kapalı
kalacak olan arı kovanının havalandırılması daha
kolay yapılabilir.
Fotoğraf 3. Dadant-Blatt kovanın görünümü
Modern kovanların özellikleri ve avantajları:
 Kovan
parçaları hareketli olduğu için açılarak
muayene edilmeleri kolaydır.
 Ana arının varlığı, arı miktarı, yavrulu peteklerin
miktarı, kovanın polen ve bal durumu incelenerek
kovanın kuvveti hakkında bilgi elde edebiliriz.
 Eskimiş
peteklerin
değiştirilmesi,
kuvvetli
kovanlardan ballı veya yavrulu petek takviye
edilmesi mümkündür.
 Ana arısı bulunmayan, ana arısı sakat, yaşlı veya
hasta kovanlara
verebiliriz.

diğer
kovanlardan
ana
arı
Kovanların verimini yönlendirmek mümkündür. Ana
arı, arı, arı sütü veya bal üretebiliriz.
178
 Zayıf kovanları birleştirerek kuvvetli kovan elde
edebilir veya kuvvetli kovanları bölerek çoğaltabiliriz.
 Yağmacılık veya hastalık yayma riski olmadan arı
ailesini kolayca besleyebiliriz.
 Temel petek ilave ederek arıların bal mumu üretmek
amacıyla fazla bal tüketmelerini ve bu sırada aşırı
güç harcayarak hayat sürelerinin kısalmasını
önleyebiliriz. Süzülen petekleri tekrar kovana geri
vererek daha fazla bal üretebiliriz.
 Ballı peteklerin petek balı şeklinde pazarlanması
olasıdır.
Modern kovan üretiminde dikkat edilecek özellikler:
 Kullanılacak kereste beyaz veya sarı çam olmalıdır.
 Kereste
kuru, fırınlanmış, budaksız ve çırasız
olmalıdır.
 Kovan dıştan beyaza boyanmalıdır.
 Mümkünse örtü tahtası yekpare olmalıdır, örtü
tahtasının uygun bir yerinde havalandırma deliği
bulunmalıdır.
 Standart ölçülere dikkat edilmelidir, çerçeve yan
çıtaları ile kovan duvarları arasında ve çerçeveler ile
örtü tahtası arasında 8 mm.lik mesafe bulunmalı,
kovan dip tahtası önden arkaya yükselen meyilli
olmalı, çerçeve alt çıtası ile taban arasında önde 25
mm, arkada 15 mm mesafe olmalıdır.
 Nakliyede kolaylık olması için kapak düz olmalı,
üzeri paslanmaz, su geçirmez çinko veya sacla
kaplanmalıdır, ön ve arkasında hava deliği
bulunmalıdır.
 Kovanın taşınması için gövdenin yanlarında tutma
yerleri olmalıdır.
179
 Gövdenin çerçeve kulakları ile temas eden iki
kısmına çerçevenin kolaylıkla hareket etmesini
sağlayan çember takılmalıdır, çerçeve kulakları
meyilli olmalıdır.
 Uçma çıtası üzerinde büyük ve küçük uçma delikleri
bulunmalı, istenildiğinde
hareketli olmalıdır.
değiştirilebilmesi
için
Körük
Arıcının kovanı herhangi bir nedenle açması ve
muayene etmesi gerektiğinde, çalışmayı kolaylaştırmak,
arıları sakinleştirmek ve fumigasyon şeklinde kullanılacak
ilaçları uygulamak amacıyla duman üreten bir alettir. Bu
amaçla genellikle kurumuş sığır tezeği, pamuklu bez, ağaç
rende talaşı veya telis parçası yakılır. Pis ve ağır koku veren
veya kükürtlü duman çıkaran yünlü bez, koyun talaşı vb
maddeler kullanılmamalıdır. Arı körükleri, arıcıların arıların
heyecanlanmasını önlemesine yardımcı olur. Hafif bir duman
genellikle arıları sakinleştirir ve arıcının sakin bir şekilde
çalışmasına izin verir. El demiri, arıcıya üstlüklerdeki
çerçevelerle ilgilenme konusunda yardımcı olmak üzere özel
tasarlanmıştır. Uygun araçların kullanılması halinde, arıların
rahatsız olma ihtimali düşüktür.
Fotoğraf 4. Körükler
180
Maske ve eldivenler
Bir arıcı kostümü ve arıcı eldivenleri, daha sonra
eklenebilecek, istenilen aksesuarlardır. Arıcı kostümü, iç
kısma hiçbir girişi olmayacak şekilde tasarlanmıştır. Bir arıcı
kostümü, bir çift uygun boğazlı bot, arıcı eldivenleri, arıcı
maskesi ve iyi bir şapka giyen bir arıcı, normal arıcılık
faaliyetleri sırasında arı sokmalarına karşı iyi korunur. Arılar
bazen kışkırtıldıkları zaman kostüm ile maske arasındaki
bağlantıya saldırabilir veya arıcı kostümünün üzerinden
sokabilir. Arılarla çıplak elle çalışılması, yaptığınız şeyi
hissetmenizi artırır ve kovanın daha az sarsılmasını ve
arıların daha sakin olmasını sağlar. Ancak bazen işlerin hızlı
bir şekilde yapılması gerekir. Bu tür durumlarda eldivenlerin
olması iyidir.
Fotoğraf 5. Arıcı Maskesi
Fotoğraf 6. Arıcı maskesi ve eldivenleri
181
Arıcının yüzünü korumak amacıyla kullandığı, şapka
şeklinde giyilebilen ve başı tamamiyle örten, yüze rastlayan
kısmı koyu renkli tül veya sinek teli olan, arıcıyı
bunaltmayacak ve görüşünü engellemeyecek, gömlekli ve
gömleksiz tipleri bulunan bir alettir. Elleri arı sokmasından
korumak amacıyla genellikle arıcılığa yeni başlayanlar
tarafından kullanılan eldivenler rahat çalışmayı sağlayacak,
bilek kısmı kapalı ve arı iğnesinin geçmeyeceği kalınlıkta
olmalıdır. Tecrübeli arıcılar hassasiyeti azalttığı için
genellikle eldiven kullanmayı istemezler.
El Demiri
Kazıyacak veya kovan açacağı da denilen, örtü
tahtalarını açmak, çerçeveleri çıkarmak, bal mumu, propolis
veya döküntüleri kazımak, kovanı temizlemek, kuluçkalık,
ballık ve dip tahtasını birbirinden ayırmak gibi çok amaçlı
kullanılabilen, iki tarafı da keskin, demirden yapılmış bir
alettir.
Fotoğraf 7. Arıcı el demiri
Fırça ve tüy
Arıcı fırçası petek üzerindeki arıları zarar vermeden
uzaklaştırmaya yarar. Yumuşak uzunca, bol tüylü ve sağlam
olanları tercih edilmelidir. Tavuk, kaz, hindi teleği ya da
benzeri görevi yapacak yumuşak bitki dalları da aynı işe
yarar. Kovanda çalışırken çalışılan bölgedeki arıları, zarar
vermeden uzaklaştırmak amacıyla, yumuşak ve beyaz
renkte kıllarla kaplı fırçalar veya hindi, kaz vb hayvanların
uzun ve geniş kullanım yüzeyli kanat tüyleri kullanılabilir.
182
Fotoğraf 8. Arıcı fırçası
Çerçeve kalıp tahtası ve çerçeve teli
Çerçeve üst çıtası kalınlığında ve çerçeve büyüklüğüne
göre yapılmış basit bir tahtadır. Temel petek bu tahta
üzerinde çerçeveye geçirilir. Gürgenden olması ve
kullanılırken ıslatılması gerekir. Çerçeve teli temel peteklerin
çerçeveye tespitini sağlar ve bal süzme işlemi sırasında
peteklerin kırılmasını önler.
Fotoğraf 9. Çerçeve teli
Arıcı mahmuzu ve arıcı bizi
Temel peteğin çerçeveye tutturulması sırasında
çerçeve telinin temel petek içine batmasını sağlayan ortası
oyuk ve dişli küçük bir tekerlektir. Isıtılarak kullanılır, fazla
ısıtılırsa temel peteği eritebilir. Elektrikli olan tipleri de
bulunmaktadır. Çerçeve telinin takılabilmesi için çerçeve yan
çıtalarında delik açmaya yarar.
183
Fotoğraf 10. Arıcı mahmuzu ve bizi
Mum eritme ibriği
Temel petek çerçeveye takılırken temel peteğin girdiği
üst çıta yivine eritilmiş bal mumunun akıtılmasını sağlayan,
çift cidarlı bakır veya alüminyumdan yapılmış bir alettir. İçine
petek parçaları ve artık mum kırıntıları konulur.
Yemlik
Kovanda yeterli miktarda bal bulunmadığı zamanlarda
arılara kuru veya sulu yem verilmesini sağlayan kaplardır.
Yağmacılığı önler, ekonomiktir ve hastalık bulaştırma riski
yoktur. Şurup vermek amacıyla genellikle kapağı ince çiviyle
birkaç yerinden delinmiş cam kavanozlar veya çerçeveye
takılmış plastik veya çinko kaplar kullanılabilir.
Ana arı kafesi
Ana arısı bulunmayan kovanlara ana arı vermek veya
yaşlı ana arıları genç ana arı ile değiştirmek amacıyla
kullanılan tahta çıta ve sinek telinden yapılan, çıtanın
kenarında ana arının konulması veya çıkarılması amacıyla
deliği bulunan bir alettir.
Fotoğraf 11. Ana arı kafesi
184
Ana arı ızgarası
Ana arının ballığa geçmesini ve yumurta bırakmasını
engellemek amacıyla ballık ile kuluçkalık katları arasına
konulan üzerinde 4.4 mm genişlikte delikler bulunan metal
veya fırınlanmış tahtadan yapılmış bir ızgaradır. Bu
ızgaradan sadece işçi arılar geçebilir, ana arı veya erkek
arılar geçemez.
Erkek arı kapanı
Kovan uçma deliği önüne konularak erkek arıların veya
yabani arıların kovana girişini veya ıslah çalışmalarında
erkek arıların kovandan çıkmasını engelleyen basit bir alettir.
Polen Kapanı
Arıların kovana getirdikleri çiçek tozlarını (polenleri)
toplamak amacıyla kovan uçma deliği önüne konulan bir
alettir. Bu aletten geçen işçi arıların arka ayaklarındaki
polenler düşerek aletin alt kısmındaki bölmede toplanır.
Fotoğraf 12. Polen kapanı
Arı kaçıran
İki katlı kovanlarda, üst kattaki arıların alt kata
inmelerini sağlayan ve üst kata çıkmalarını engelleyen bir
alettir.
Sır bıçağı ve tarağı
Bal mevsiminde sırlı peteklerin süzülebilmesi ve
ilkbaharda ballı peteklerin arılara yedirilmesi amacıyla sırları
185
uzaklaştırmak veya bozmak amacıyla kullanılır.
Bal süzme ekipmanları
Bal mevsiminde peteklerdeki balı süzmek amacıyla
silindir şeklinde sac veya çinkodan yapılmış, içinde 2, 3, 4,
24 veya 48 çerçeve alabilen telli haznesi bulunan, bu
hazneyi döndürecek mekanizmaya ve toplanan balların
akacağı musluğa sahip büyükçe bir alettir. El veya elektrik ile
çalışan tipleri bulunmaktadır. Bal ürününün alınması, birçok
aşama içerir ve her bir aşama için bazı ekipmanlar gereklidir.
İlk aşama, ballı peteklerin arılardan ayrılmasıdır (balın
alınması). Bunun için çerçevelerden arıları süpürmek için bir
arı fırçası kullanılır. Sadece bazı kovanlar için bir arı fırçası
yeterlidir ve pahalıda da değildir. Ancak, bu zahmetli bir iştir.
Arıların bal üstlüklerinden tek yönlü bir yolculuk yapması için
arı kaçırma tahtaları kullanılabilir. Bu yöntem, arılıkta
bulunan her bir kovan için bir arı kaçırma tahtası kullanır. Bu,
çok sayıda kaldırma ve arılığın iki kez ziyaret edilmesini
gerektirir. Kimyasalların kullanılması (Bee Go, Bee Robber),
birçok özel kapağın (asit tahtaları) kullanılmasını gerektirir.
Kimyasal kapağın altına konur ve kokusu arıları üstlükten
uzaklaştırır. Bir arı körüğünün kullanılması, üstlüğün
yerleştirilmesi için bir stant gerektirir. Arılar çerçevelerden ve
üstlüklerden uçar ve kovanın önünde yere konar.
Bal alındıktan sonra onu kendiniz süzebilir veya bir arıcılık firması onu sizin için süzebilir. Bal süzme makinelerinin
büyüklüğü, iki çerçeveli, manuel cihazlardan 100 veya daha
fazla çerçeveli, motorlu makinelere kadar değişiklik gösterir.
Yeni bal süzme makineleri pahalıdır; ancak, bazen uygun
fiyatlı ikinci el makineler bulunabilir. İleride daha fazla arıya
sahip olma ihtimalinizin bulunması halinde, ileride makinenin
yetersiz olma sorunuyla uğraşmak yine daha büyük bir bal
süzme makinesinin alınması daha iyidir. Ayrıca, bal mumu
sırlarının bal peteğinden çıkarılması için de bir cihaz
gerekebilir. Genellikle elektrikli bir bıçak kullanılır.
186
Balın süzülmesinin ardından elenmesi gerekir (bir tülbent veya naylon işe yarar) ve ufak parçaların üstüne çıkabilmesi için uzun bir tankta veya kapta ılık bir yerde saklanması
gerekir. Bu noktada, temiz ve sıcak balın alttan doğrudan bal
kaplarına aktarılabilmek için alt kısmında bir çıkış noktası
bulunan uygun bir tanka sahip olunması faydalıdır. Az
miktardaki balı paketlemek için temiz kaplar kullanılabilir;
ancak, uygun bal kapları ürünü daha cazip kılar ve
satılmasını kolaylaştırır.
Fotoğraf 13. Bal süzme makineleri
Kışlatma ekipmanları
Yalnızca birkaç kovanla arıları dışarıda kışlatmak daha
kolaydır. Kovanların çevresine ve üstüne yalıtım yapılmalıdır.
Ardından, yalıtımın korunması için kovanlar plastikle veya
katranlı kağıtla sarılmalıdır. Yalıtımlı kovan, bir kapakla veya
bir kontraplak parçasıyla kapatılır ve kovan, rüzgarın neden
olduğu zararı önlemek için bir iple bağlanmalıdır.
187
Arıcılıkta iş güvenliği
Arı sokması
Ortalama 1,5 cm boyunda olan arılar çiçeklerin özsuyunu toplayarak çok değerli bir besin kaynağı olan bal üretirler.
Ayrıca çiçekler arasında polen taşıyarak bu çiçeklerin
döllenmelerini ve meyve oluşumunu sağlarlar. Ancak, bu
kadar yararlı olan bu canlıların bazı insanlar üzerinde çok
korkutucu, hatta ölümcül etkileri olabilir. Bu durum, arı
sokması sonucu arının zehiri (venom) ile oluşan ve hızla
ortaya çıkan alerjik reaksiyon (anafilaksi) olarak tanımlanır.
Fotoğraf 14. Arı iğnesi
Arı alerjisi, toplumda sıkca görülen ve ölümcül sonuçları ile dikkatleri üzerine çeken alerjik hastalıklardan biridir.
Arkeolojik kazılar 4000 yıl önce eski Mısır'da arıcılığın yapıldığını ortaya koymuştur. Arı alerjisine ait ilk yazılı kayıtlar,
M.Ö. 2641 yılında Mısır Firavunu Menses' in yaban arısı
tarafından sokulup ölmesine aittir. Dünyada yapılan çalışmalar sonucunda arı alerjisin görülme sıklığına ait değişik
rakamlar vardır (% 0.5-5 gibi). Amerika Birleşik Devletleri'
nde her yıl 40, Avrupa' da 20, Asya' da ise 10 civarında arı
sokması sonucu ölüm vakası bildirilmektedir. Buna rağmen
birçok vakanın ise tanı alamadığı bilinmektedir. Arı alerjisi
özellikle arıcılık ile uğraşan kişileri tehdit ediyor gibi gözükse
de toplumun diğer bireyleri de bu durumdan etkilenmektedir.
Arı alerjisi ile ilgili ciddi reaksiyonlar hemen her yaşta
görülebilmekle birlikte sıklıkla ölümcül reaksiyonlar 20 yaş
altında görülmektedir. Arı alerjisine ait ciddi reaksiyonlar
erkeklerde iki kat daha sıklıkla görülmektedir. Dünya
üzerinde bir çok arı çeşidi bulunmaktadır.
188
En sık alerji sebebi olan arılar; bal arısı, sarı arı (Yellow
jacket), ve eşek arıları (Wasp, Hornet)' dır. Arı zehiri, hayvanın karın bölümünde bulunan özel bezlerden salgılanır ve
iğnesinin dibinde bulunan zehir kesesinde toplanır. Bir kaç
günlük yavru arıların zehir keseleri genellikle boştur. Buna
karşın, arı geliştikçe zehir miktar da artar. 20 günlük bir an
ömrü boyunca taşıyabileceği zehir miktarını kesesinde toplamıştır. Erişkin bir bal arısı insanı soktuğunda, iğnesi ile
birlikte bazı iç organları da vücudundan koptuğundan kendisi
de ölmektedir. Ancak bazı yaban arısı türleri sokma
esnasında iğnesini bırakmamakta ve birçok kez
sokabilmektedir. Balarısının bir sokuşunda 50 mikrogram,
yaban arısında ise 5 mikrogram zehir vücuda girer. Arı
sokması, yaşamı tehdit etmesi bakımından pek önemli
değildir. Ancak birden fazla an soktuğu zaman hassasiyeti
olan kişilerde astım nöbeti meydana getirmesi bakımından
önemli olabilir.
Arının soktuğu yerde kısa süren şiddetli bir ağrı ve
daha sonra birkaç gün devam eden kaşıntı olur. Sokma
yerinde şişlik, kızartı vardır. Baş dönmesi, bulantı, çarpıntı,
uyuşma da olabilir. Bazen ateş yapabilir. Bal ansı soktuğu
zaman iğnesi deride kalır, an ölür. Yaban arısının iğnesi ise
düz olduğundan kopmaz. Bu arılar defalarca sokabilir. Arı
sokması ciddi olaylara sebep olabilir. Çok sayıda arının
birden sokması yetişkin bir insanı öldürebilir. Kalbi,
böbrekleri hasta olan kimselerde az sayıda arının sokması
da kötü sonuçlar verebilir. Arının ağız içinden sokması,
iğnesinin damar içine girmesi de çok tehlikeli durumlar
yaratabilir. Arı sokması çocuklarda, büyüklerden daha
şiddetli bir sonuç verir. Hele aniden kaçan bir çocuğu
sokması, yetişkinden daha tehlikeli durumlar yaratabilir.
Arı sokmasına bağlı görülen alerjik reaksiyonlar
zannedildiği kadar sık görülmemektedir. Değişik toplumlarda
görülme oranları % 0,4 ile % 5 arasında değişmektedir.
Alerjik reaksiyon hemen her yaşta görülmekteyse de en sık
20 yaşından önce karşılaşılır ve erkeklerde iki misli sıktır.
189
Ancak sokma sonucu gelişen alerjik reaksiyonun ciddiyeti
yaş ilerledikçe artmaktadır. En sık baş ve boyun bölgesi
sokmaları alerji yaratırsa da vücudun her hangi bir yerinin
sokulmasıyla da aynı reaksiyon görülebilir. ABD’de yılda
ortalama 50 ölüm bildirilmektedir. Danimarka'da son 20 yılda
26 ölüm bildirilmiştir. Bu 26 ölümün 15'i yaban arısı 9’u ise
balarısı sokmasına bağlı olup kalan 2 ölümde arı tipi
belirlenememiştir. Ölümlerden 4 ‘ü boyun çevresinden
sokulma ve larinks ödemi (boğaz içinde şişlik) sonucu. 5’ide
ani kalp durması sonucu olmuştur. İsveç'ten de yılda
ortalama 2 ölüm bildirilmektedir.
Yalnız olarak ölü bulunan ve kalp krizi sonucu öldüğü
kabul edilen bazı kişilerin de arı sokmasına bağlı ölebileceği
düşünülmektedir. Alerjik kişilerde belirtiler genellikle bir kaç
dakika içinde başlar ve ne kadar erken başlarsa şiddeti de o
kadar büyüktür. Belirtiler kişiden kişiye farklılık göstermektedir. Alerjik reaksiyonlar en sık yaygın ürtiker (kurdeşen),
kızarıklık ve anjioödem (yaygın şişlik) şeklindedir. Yaşamı
tehdit edici reaksiyonlar solunum sisteminin (nefes darlığı) ve
kardiovasküler sistemin (kalpte ritm bozukluğu, şok) tabloya
katıldığı zaman ortaya çıkar. Kalp ve akciğerlerin olaya
katılmadığı buna karşın anjioödem denilen doku içi şişliğin
boyun ve boğaz bölgesinde yerleştiği durumlarda hayati
tehlike bulunur. Ölüm nedeni kardiyovasküler şok ve
hipotansiyon (tansiyon düşüklüğü) dur. Bazı kişilerde
bağırsak spazmı, ishal ve aynı doğum sancısı gibi uterus
(rahim) spazmlan da olabilir. Arı sokmasına bağlı ölümler en
çok erişkin yaş grubunda görülmektedir. Bunun da sebebi;
erişkinlerin genellikle altta yatan bazı hastalıklarının olması
ve bu nedenle ağır bir alerjik şoku kolayca atlatamamaları ve
vücutlarının gençlere ve çocuklara göre daha dayanıksız
olmasındandır. Daha önceden arı sokmasına bağlı önemli
boyutta bir alerjik reaksiyon geçiren erişkin yaştaki bir kişinin
tekrar arı sokarsa hayati tehlike doğurabilecek alerjik
durumla karşılaşma riski yüksektir. Çok daha ender olarak
arı sokması sonrasında beyin kanaması ve ödemi, bazı kan
pıhtılaşma bozuklukları görülebilir.
190
Bal arısı soktuğunda yapılması gerekenler:
• Bal arısı soktuğunda önce iğnesi pens ile ucundan
çekilerek çıkarılır. Arı iğnesinin girdiği bölgeye, üç
misli sulandırılmış amonyakla ıslatılmış pamuk
konur. % 1′lik potasyum permanganat ile yıkanır. Bu
işlem 2 defa daha yapılıp üçe tamamlanır.
• Arının soktuğu bölgenin hareket ettirilmemesi, bölgeye buz konulması gerekir, özellikle çamur sürülmesi bölgenin mikrop kapmasına sebep olabilir.
• Şişmeye karşı antihistaminik veya steroid bir krem
sürülmelidir. Ağızdan alınacak antihistaminik
herhangi bir tablet oldukça yararlı olacaktır. Ancak
şiddetli reaksiyonlar için geciktirilmeden tıbbi
müdahalelere başvurulmalıdır.
•
Arı soktuktan sonra yarayı ovuşturmak ya da emmek kesinlikle doğru değildir. Arı tarafından sokulan
kişi eğer terli ise zaten ter zehirin etkisini alacaktır.
• Fazla miktarda arının sokması durumunda insan
tehlike altına girebilir, zira çok fazla zehire maruz
kalan vücut bununla savaşamayarak, yenik düşer ve
ölümle sonuçlanabilir.
• Ağız içi veya ağız boşluğundan arı sokması
durumunda bir şekilde ağız boşluğuna giren ve
orayı sokan arı, gırtlakta şişmeye neden olur. Bu
olay ile birlikte solunum yolunda daralma olacağı
için nefes almada güçlükler yaşanabilir ve bu da
insanı ölüme götürebilir. Arı sokmasından sonra
şişme, iltihâp olabilir. Şişlik kaşınabilir. Birey allerjik
bünyeli ise şişme çok fazla ve ani olur, nefes darlığı
gibi başka belirtiler de olabilir. Bu durumda allerji
için kortizon ve antihistaminik cinsi ilaçlar ile tedavi
yapılmalıdır.
• Bunun dışında kesin arı alerjisi olan kişiler
yanlarında ilk yardım için Adrenalin (epinefrin)
191
bulundurmalıdır. Bu ilaç günümüzde ağızdan
alınabilecek sprey veya otomatik enjektör şekliyle
bulunmaktadır. Otomatik enjektör acil durumlarda
elbise üzerinden dahi kolayca yapılabilmekte, aynı
bir dolmakalem gibi olup uç kısmı vücuda
bastırıldığında otomatik olarak iğne çıkmakta ve bir
dozluk ilaç yine kendiliğinden vücuda verilmektedir.
• Kendine iğne yapmaktan çekinen kişiler için de aynı
bronşial astımlı hastaların kullandığı spreyler tipinde, rahatlıkla cepte veya çantada taşınabilen spreyler bulunmaktadır. Bu spreylerden 15-20 defa ağza
sıkılması ve emilmesi, bir doz enjektöre bedel kabul
edilmektedir. Ayrıca bu kişiler yanlarında antialerjik
tabletler (antihistaminik) de taşımalı ve bu esnada
bunları da kullanmalıdır. Ayrıca sokma yerine soğuk
tatbiki, ağrı kesiciler ve gerektiğinde kortizonlu
ilaçlar da tedavinin diğer kısmını oluşturur.
Daha önceden arı alerjisi olduğu bilinen kişiler tekrar
arı tarafından sokulduğunda antialerjik tablet ve adrenalin' e
ek olarak mutlaka yanlarında bulunduracağı tablet şeklindeki
kortizonlu ilaçtan da almalıdır (50 mg Prednizolon). Astımı
olan hastalar bu esnada astım atağına girebilir, bu nedenle
yanlarında nefes açıcı spreyleri de bulundurmaları
gerekmektedir. Bu önerilen ilk yardım sonrasında kişiler en
yakın bir sağlık merkezine başvurmalıdır.
Arı sokmasını önlemek için yapılması gerekenler:
• Güvenli ve delik olmayan koruyucu maske kullanmak,
uygun eldiven ve arının sokamayacağı özellikte elbise
giymek,
• Arılarla çalışırken sakin olmak ve yavaş hareket
etmek,
• Körük kullanarak dumanlama yapmak,
192
• Kovan açılma zamanlarını iyi ayarlamak, erken
saatlerde bakım yapmak
• Parfüm, deodorant, kolonya ve kokulu maddeleri
kullanmamak,
• Güzel kokulu sabun, şampuan kullanılmaması,
• Parlak renkli, çiçekli elbise giyilmemesi,
• Çiçek toplanmaması ve çiçek takılmaması,
• Yaban arısının kovanı civarında öldürülmemesi, bu
arıdan salınan kokular diğer arıları üzerinize çeker,
• Çıplak ayakla yürümemek, mümkünse dışarıda
uzun kollu ve paçalı giyisiler giymek ve kahverengi
giyisileri tercih etmek gerekir. Arılar kahverengi
rengi sevmez.
• Terli olmak bütün böcekler için çekicidir, riskli
bölgelerde terli olmamaya özen gösterilmelidir.
• Eşek arısı saldırgan, bal arısı sakindir; ancak, sıcak
havalarda her ikisi de saldırgan olacağı için bu
havalarda dikkatli olunmalıdır.
• Bal arısı sokarsa iğnesini büyüteç ve çımbızla
çıkarılmalı veya başka birinden yardım istenmelidir.
• Antialerjik ilaçlar devamlı bulundurulmalıdır.
• Daha önceden şiddetli arı alerjisi geçirmiş kişilerin
yanında her zaman panzehir taşıması gereklidir. Bu
epinerfin içerir. Epinefrin anafilaktik şokta kullanılan
en önemli ilaçtır.
• Arı sokması halinde sokma yerinin üstünden bandaj
uygulanmalı, bu bandajı her 10 dakikada bir 3
dakika kadar gevşetilmelidir.
• Sokma yerine soğuk uygulama yapılmalı, anti alerjik
ilaçlar sürülmelidir.
193
• Allerji varsa bu uygulamalarla birlikte en kısa sürede
doktora başvurulmalıdır.
• Anafilaktik şok veya ciddi bir arı sokması
durumunda nasıl hareket edilmelidir?
Anafilaktik Şok
Anafilaktik şok, ciddi bir alerjik tepkidir. Ölümcül
olabilir ve ciddiye alınmalıdır. İlkyardım yaşamsal olabilir.
Ancak, anafilaktik bir tepki veren kişiler için ACİL tıbbi
müdahale gereklidir. Anafilaktik tepkiler, aşağıdaki
durumların hızlı görülmesini ve gelişmesini içerir:
 Havayolunun
şişmesi veya spazm nedeniyle
solunumun güçleşmesi ve nefes alırken horultulu
veya hırıltılı sesler çıkarmaları.
 Baygınlık
 Kaygı
 Solgun ve terli bir görünüm
 Bazen karın ağrısı, bulantı ve kusma, idrarını
tutamama
 Kaşıntılı döküntü veya ağzın şişmesi.
Kişinin bilinci yerindeyse yapılması gerekenler:
 Kişiyi dik oturtun ve nefes almasına yardımcı olun.
Bayılacakmış gibi hissetmeleri halinde, yatmaları ve
gerektiğinde bacakları yukarı kaldırmaları yardımcı
olabilir.
 Boyun ve bel bölgesindeki giysileri gevşetin
 Kişinin bilinci yerinde ve ilacı varsa kullanın
 Acil Servisi (112) ARAYIN ve telefondaki kişinin
verdiği önerilere uyun
194
 Ciddi alerjik reaksiyon gösteren kişiler, birkaç saat
sonra gecikmeli bir reaksiyon gösterebilir.
Kişinin
gerekenler:
bilinci
yerinde
değilse
yapılması
 Hasta
bilincini kaybetmişse, yalnızca hastanın
önceden izin vermesi halinde ilaç kullanılmalıdır.
 Özellikle
boyun
çevresindeki
dar
giysiler
gevşetilmelidir ve hasta mümkün olduğunca rahat
tutulmalıdır.
 Yardım beklerken sırt üstü yatırın ve bacaklarını
yukarı kaldırın. Hastayı kurtarma pozisyonunda
tutmayın.
 ACİLl SERVİSİ ARAYIN ve bunun olası bir arı
sokması reaksiyonu olduğunu söyleyin
telefondaki kişinin verdiği önerilere uyun.
ve
 Yanınızda başka bir kişi varsa, onu ambülansı
karşılamaya gönderin.
 Arının soktuğu kişiye yiyecek veya içecek bir şey
vermeye çalışmayın.
 Kişinin kalbinin veya nefesinin durması halinde,
eğitimli bir kişi tarafından canlandırma yapılmalıdır.
Arı sokması tedavisi
Bir arıcı, sokmalara karşı çok ciddi bir reaksiyon
gösteriyor, acı çekiyor ve şişmeler yaşıyorsa arılığa
gitmeden önce ilaç alabilir. Alınabilecek tabletler, aspirin
ve antihistaminiklerdir. Ancak, doktora danışmadan
hiçbir ilaç alınmamalıdır. Yalnızca doktorunuz almakta
olduğunuz ilaçlarla bu ilaçların etkileşimi konusunda bilgi
verebilir.
Arıcının arı sokmalarına karşı ciddi bir reaksiyon
göstermesi halinde, doktoru ona acil durumlar için taşıması
195
için bir Epi-pen adrenalin enjektörü verebilir. Bu enjeksiyon
yalnızca arıcı veya arıcının daha önce izin verdiği eğitimli bir
arıcı tarafından kullanılabilir.
Arı sokmasında şok !
Birinin arı tarafından sokulması ve acı çekmesi halinde,
birkaç temel uygulamanın anımsanması ve bunlara uyulması
önemlidir. Arı sokmasının neden olduğu anafilaktik şok çok
nadir görülür ve hiçbir zaman bu tür bir şokla
karşılaşmayabilirsiniz.
Ancak,
ne
yapabileceğinizi
biliyorsanız, yardımcı olabilmek için hızlı ve sakin bir şekilde
hareket edebilirsiniz.
Körüklerin söndürülmemesi
Arıcıların çok dikkat etmeleri gereken hususlardan
birisi, arılıkta işleri bittiğinde körüklerini söndürmeleridir. Bu
konu önemli olup, birçok arıcı körüklerin söndürülmemesi
nedeniyle büyük yangınlara maruz kalmışlardır. En çok
yaşanan yangınlar ise, kolonilerin nakillerinde olmaktadır.
Genellikle koloniler dikkatsizce ve hızla yüklenirken
körüklerde kontrol edilmeden arabaya atılır ve taşıyıcı
araçlar yol da yangına maruz kalabilirler.
196
Bölüm XI:
ARI ÜRÜNLERİ, HASAT VE APİTERAPİ
Bilindiği üzere, arıcılık işlemlerinden elde edilen ürünler
genellikle bal, polen, propolis, arı sütü ve arı zehridir. Ancak,
balın arıcılığın temel ürünü olmasına karşın, arıcılığın
karlılığı ayrıca arı sütünün, polenin ya da her ikisinin
sayesinde gelişmektedir. Buna ek olarak, yapılan bilimsel
araştırmalardan elde edilen bulgular göstermektedir ki,
iletişimin ve yazılı ve görsel basının etkileme gücünün
yardımıyla tüketiciler tarafından son yıllarda arı sütüne ve
polene olan yoğun talep, daha karlı bir arıcılık için gerekli bir
ortam yaratmıştır. Kısaca, ürün yelpazesi ve bu tür ürünlerin
kaliteli üretimi hem üretici hem de tüketici için önem arz
etmektedir. Dünya çapında en çok üretilen ve ticareti yapılan
temel arı ürünü, baldır. Bunun yanı sıra, bal mumu, polen, arı
sütü ve propolis de dünya ticaretinde arı ürünleri olarak
önem arz etmektedir. Başka bir arı ürünü olan arı zehrinin
üretimi ve tüketimi, diğer arı ürünlerine kıyasla oldukça
sınırlıdır.
1. Bal
Ekonomik açılardan bakıldığında bal en önemli arı
ürünüdür. Bal insanlık tarihinde gıda olarak kullanılmasının
yanı sıra ilaç olarak da kullanılmıştır. Balın bilinçli üretimi
milattan önce 4000 yılına kadar uzanmaktadır ve tüketimiyse
çok daha eski zamanlara uzanmaktadır. Bal, tarih boyunca
insanlar tarafından gıda olarak kullanılmasının yanı sıra, ilaç
olarak da kullanılmıştır. Bal arılar tarafından çiçeklerden
alınan nektar ve şeker kullanılarak yapılan ve sonra petek
gözlerinde dönüştürülen ve depolanan tatlı bir gıdadır %
25’ten fazla su, % 0,25’ten fazla kül ve % 0,8’den fazla şeker
içermemektedir. Bal Anadolu’da Mayıs, Haziran ve Temmuz
aylarında hasat edilmektedir. Bu üç ay boyunca çok fazla
197
nektar toplanacağı için arıcılar çok dikkatli ve hazır
olmalıdırlar. Açıklamak gerekirse, kovanda yeteri kadar yer
veya petek yoksa arılar tarafından getirilen nektarın büyük
bir bölümü boşa gider, ya da arılar kovanı terk etmek ister.
Çok fazla bal kabı olduğunda arılar daha hızlı çalışabilirler.
Bal, arılar tarafından dünyanın en etkin tesislerinden biri olan
arı kovanında üretilmektedir. Bir kovanda bulunan 60,000
kadar arı hep birlikte 88,000 km kadar yol kat edip yeterli
nektarı toplamak için iki milyondan fazla çiçeğe konabilir ve
bu sadece dört yüz elli gram bal elde etmek içindir. Bal arıları
poleni ve nektarı, birçok çiçeğin ve bitkinin çıkma zamanı
olan ilkbaharda toplar. Çiçeklerden nektarı emmek için uzun,
tüp şeklindeki dillerini hortum isimli gibi kullanırlar ve nektarı
karınlarında depolayıp kovana taşırlar. Yarım saat kadar arı
da kalan nektar arılar tarafından üretilen protein ve
enzimlerle karışır ve böylece nektar bala dönüşür. Daha
sonra arılar balı, arılar tarafından üretilen, bal mumundan
yapılmış altıgen biçimli hücreler olan bal mumu peteğine
bırakırlar ve petekler doluncaya kadar bu süreci tekrar
ederler. Uzun süreli depolama için hazırlanmak adına arılar
balı buharlaştırmak ve kalınlaştırmak için kanatlarını
çırparlar. Nektarın % 80’i su iken balın ancak % 14-18’
sudur.
Bu bittiğinde arılar bal peteğini bal mumuyla kaplarlar
ve bir sonraki boş peteğe geçerler, her şeye en baştan
başlarlar. Özetle yediğimiz bal, besin özelliklerini
güçlendirmek için arıların topladığı, tekrar işlediği ve suyunu
aldığı çiçek nektarıdır. Balın rengi ve tadı arıların nektar
kaynağına göre farklılık gösterir. Aslına bakılırsa genelde
yonca, okaliptüs ve portakal çiçeği, çam, akasya, korunga vb
gibi çeşitli çiçeksel kaynaklardan türeyen 300’ün üzerinde
mükemmel aromada bal bulunmaktadır. Genel itibariyle,
koyu renkli ballar tat açısından daha baskınken açık renkli
ballar hafiftir.
198
Balın özellikleri
Balın antimikrobiyal, antioksidan ve higroskopik
özellikleri popüler bir gıdanın yanı sıra balı etkili bir ilaç
haline de getirmektedir.
Bal higroskopiktir: Balın higroskopik bir doğası
vardır, bunun anlamı şudur; havayla temas ettiğinde doğal
olarak havadaki nemi içine hapseder. Bal açık yaraların
tedavisinde yararlar sağlar, çünkü deriyi nemli tutarak yarada
iz oluşumunu engeller, yeni dokuların gelişimini destekler ve
sargı bezinin deriye yapışmasını önleyerek bezin kolayca
çıkarılmasını sağlar. Balın higroskopik özellikleri onu aynı
zamanda birçok kozmetiğin ideal içerik maddesi yapar;
çünkü derinin nemli ve yeni kalmasına yardımcı olarak
kurumayı önler. Bu yüzden bazı insanlar balı doğal bir
"nemlendirici" olarak adlandırırlar çünkü bal nemi çeker ve
hapseder. Deri ve saç tedavilerinde kullanıldığında bal nemi
yakalar ve hapseder; böylelikle deriyi yumuşak ve esnek saçı
ise parlak ve sağlıklı bir hale getirir.
Bal antibakteriyeldir: Araştırmacılar balın tedavi edici
özelliklerini
20.
yüzyılın
başlarında
belgelemeye
başlamışlardır. Bu durum antibiyotiklerin geliştirilmesiyle
sona ermiş, ancak son zamanlarda antibiyotiklere karşı bir
direncin ortaya çıkması balın tedavi edici özelliklerine olan
ilgilinin yeniden canlanmasını sağlamıştır. Baldaki etkili
antimikrobik bileşen belirli bakterilerin ortaya çıkmasını
engeller. Hidrojen peroksit üreten bir enzim içerir ve bunun
balın antimikrobik özelliğinin başlıca sebebi olduğu
düşünülmektedir. Bu sebepten dolayı, bal yaralar ve yanıklar
için kullanışlı bir tedavi yöntemidir. Kesikler, sıyrıklar ve
yanıklar bakterilerin yaraya girmesini önlemek ve iyileşmeyi
hızlandırmak için balla kaplanabilir. Bal, aknelere sebep olan
bakterilere saldırarak ufak çaptaki akneleri tedavi eder ve
aynı zamanda cildi nemlendirir ve yenilenmeye yardımcı
olur. Bal türleri antimikrobik etki açısından oldukça farlılık
199
gösterir ve bu farklılık yüz kata kadar bile çıkabilir. Yeni
Zelanda’da bolca bulunan Manuka çalısından elde edilen
balın bahsedilen antimikrobik özellikler açısından en yüksek
etkiye sahip olduğu iddia edilmektedir.
Bal antioksidan özellikler gösterir: Bal, kanser gibi
birçok hastalıkla ilişkilendirilen biyolojik açıdan yok edici
kimyasal maddeleri ortadan kaldırabilecek doğal antioksidan
özellikler içerir. Çalışmalar aynı zamanda Karabuğday gibi
koyu renkli balların açık renkli bal çeşitlerine nazaran daha
fazla antioksidan içerdiğini belirlemiştir.
Balın antioksidanları sadece vücuttaki zararlı maddeleri
ortadan kaldırmaya yardımcı olmakla kalmaz, bu
antioksidanlar aynı zamanda yeni doku gelişiminin besleyici
kaynağının da bir parçasıdır. Bu çok değerli bal özellikleri
deriyi güneşe karşı korumaya yardımcı olurlar ve cildin
yenilenmesine ve genç görünümlü kalmasına yardım ederler.
Bunlara bağlı olarak, zarar görmüş veya kuru cildi tedavi
etmekte kullanılan güneş kremi ve yüz temizleme ürünleri
gibi baldan yapılmış cilt bakım ürünlerinin üreticilerinin
sayısında bir artış gözlenmektedir.
Bal ve şeker
Bu her iki tatlı besin de glikoz ve fruktoz içerir. Ancak,
şekerin üretimi sürecinde şeker kamışındaki veya
pancarındaki organik asitler, protein, nitrojen elementleri,
enzimler ve vitaminler yok olmaktadır; oysaki doğal bir
tatlandırıcı olan bal sadece minimal bir ısıtma işlemine
maruz kalmaktadır. Bunun yanı sıra bal, sofra şekerinde
bulunmayan belirli yararlı antioksidan ve antimikrobik
özelliklere sahiptir. Bal yerken size kendinizi iyi hissettirecek
üç önemli kalite kriteri vardır:
1) Bir çorba kaşığı sofra şekeri veya şeker 46 kalori
içerir, bir çorba kaşığı doğal tatlandırıcı bal ise 64 kalori
içerir. Bal daha fazla kalori içermesine rağmen, sofra
şekerin-den daha tatlı olduğu için aslında balı daha az
200
kullanmaya ihtiyacımız vardır. Bunun bir sonucu olarak,
şekerle tüketeceğiniz kalori miktarından daha azını
tüketebilirsiniz. Bal daha pahalı olmasına rağmen, uzun
vadede sofra şekerinden daha ekonomik bile olabilir.
Gıdalarda ne kadar şeker bulunur? 1 kutu kola = 10 çorba
kaşığı ve bir tane 50 g’lık çikolata = 7 çorba kaşığı gibi.
2) Sofra şekeri, iki molekülün birleşmesiyle meydana
gelen sakkarozdur. Sofra şekeri yediğimiz zaman, şekerin
enerjisini kullanmadan önce midemiz molekülleri ayrıştırmak
için kendi enzimlerini kullanmak zorundadır. Bal ise oldukça
farklıdır. Arılar sakarozu, iki basit şeker olan glikoz ve
fruktoza ayrıştıran özel bir enzimi nektarın içine eklerler ve
böylece vücudumuz bunları doğrudan sindirebilir. Bu yüzden
balla şeker kıyaslandığında bal daha sağlıklı bir Glisemik
İndekse (Gİ) sahiptir ve glisemik indeks belirli bir gıdanın
kan-glikoz seviyesi üzerindeki olumsuz etkiyi ölçer. Gİ oranı
ne kadar düşükse şekerlerin kan dolaşımına girmesi ve
sindirilmesi de o kadar yavaştır ve böylelikle daha yavaş ve
sağlıklı bir sindirim süreci elde edilir.
3) Balın aksine, sofra şekeri mineral ve vitaminler açısından eksiktir. Mineral ve vitaminler vücudun besleyicilerinin
sistemde katalize edilmesini sağlar. Bu besleyiciler tamamen
kullanıldığında kötü kolesterolün ve yağ asitlerinin katalize
edilmesi engellenir ve bu da yüksek kolesterolü ve organ ve
dokulardaki fazla yağ asitlerinden dolayı obezitenin artmasını
tetikler. İşte bu yüzden, şişman insanların kötü beslenmeden
ve diğer birçok sağlıkla ilgili problemden muzdarip olması
sıklıkla görülen bir durumdur. Buradan alınacak mesaj, balla
şeker kıyaslandığında, eğer kilonuza dikkat ediyorsanız bal
şekerden daha akıllıca bir seçim olacaktır.
Balın rengi ve tadı
Bal normalde çeşit ve rengine göre alınır ve satılır. Birçok tüketici, ister bir süper marketten, ister bir pazardan veya
doğrudan bir arıcıdan satın alıyor olursa olsun, genellikle saf
ballardan oluşan bir karışım satın alacaktır. Pek çok balın
201
rengi ve tadı ilişkilidir. Yani bal ne kadar koyuysa tadının
güçlü ve sert olması da o kadar muhtemeldir. Daha açık
renkli olan ballar genellikle daha yumuşak ve tat açısından
daha tatlıdır. İnsanlar bazen belirli bir bal çeşidini bulmak için
uğraşırlar ve bunun basit bir sebebi vardır; tadını
seviyorlardır, çocukken yedikleri balı anımsatıyordur ya da
çevrelerini böyle güzel bir gıda ile etkilemek istiyorlardır.
Ama her halükarda tüketiciler balın lezzetini seviyorlardır ve
yine renk onlar için çokta önemli değildir. Ancak, fırıncılar,
gıda işleyicileri ve içecek üreticileri gibi endüstriyel
kullanıcılar balı sıklıkla rengine göre satın alırlar. Endüstriyel
kullanıcılar tipik olarak içerik maliyetini göz önünde
bulundururlar. Endüstriyel kullanıcılar sıklıkla bir bal
paketleyicisiyle iletişime geçer ve balı büyük variller halinde
satın alırlar. Balın saf bolması önemlidir çünkü, ürünlerinde
kalıcı bir tadın olmasını arzularlar. Ayrıca unlu mamullerde
kullanılan balın işlevsel değeri, renginin açık veya koyu
olmasıyla ilgili değildir.
Bal higroskopiktir ve ekmekteki veya tatlıdaki nemi
tutar, bu da unlu mamul üretiminde çok değerlidir. Genel
olarak baktığımızda çok açık renkli bir bal, koyu renkli bir
baldan çok daha pahalıdır. Unlu mamul şirketi, su beyazı bal
gibi açık renkli bir baldan ziyade kehribar gibi daha koyu olan
bir renk tonunu isteyebilir. Sıkça sorulan bir soru, endüstriyel
cins balın nasıl yapıldığıdır. Birçok insan arıların belirli bir
çeşit balı, örneğin Adaçayı balı, elde etmek için nasıl belirli
bir alandaki çiçeklere gideceklerini anlar; fakat ekstra açık
adaçayı rengindeki bir balın nasıl bulunduğunu pek de
anlayamaz. Birçok ticari arıcı, arıların hangi çiçeklere
gideceklerinin takibini yapmaktansa, sezon sonunda arıların
getirdiği herhangi bir balı toplamaktan memnuniyet duyar. Bu
durum tabi ki bahsedilenden biraz daha bilimseldir, fakat
sezonun veya ayın sonunda, ya da hangi dönem olursa
olsun bal toplanır ve rengine göre sınıflandırılır.
202
Balın fiziksel özellikleri
Bal ağırlıklı olarak glikoz ve fruktoz gibi değişik türde
şekerleri içerir. Balın rengi, kullanılan bitkinin kaynağına göre
beyazdan koyu kahverengiye kadar bir değişkenlik gösterir.
Bal sıvı, ağdalı veya kısmen ya da tamamen kristalize olabilir. Balın tadı ve aroması, balın ve bitki türlerinin kaynağına
bağlı olarak değişkenlik gösterir. Bal genellikle % 80 şeker
ve % 14-17 su içerir. Geri kalan % 3’lük içerik ise mineral
maddelerden, amino asitlerden, pigmentlerden, vitaminlerden ve enzimlerden oluşur. Balı diğer şekerli gıdalardan
daha değerli kılan şeyler, içindeki enzimlerdir. Enzimler
yüksek sıcaklıklarda zarar göreceği için, bal yüksek
sıcaklıklarda ısıtılmamalıdır. Bal, varroa ile mücadelenin
yanlış zamanlanması ve diğer hastalıklardan ve
parazitlerden kaynaklanan sorunlar için kullanılan ilaçların
kalıntılarını içermemelidir. Bu sebepten ötürü, geç sonbahar
dönemleri haricinde erken ilkbaharda ve son hasattan sonra
kolonilere ilaç verilmemelidir. Aksi takdirde bal, değerli bir
gıda olmaktan çok insan sağlığı için zararlı bir hal alacaktır.
İster petekli ister çekilmiş olsun, ilaç kalıntısı içermeyen ve
belirli bir oranda enzim içeren bütün bal türleri kaliteli ve
değerlidir.
Yüksek su oranına bağlı olarak ekşimediği sürece, bal
bozulmadan uzun yıllar muhafaza edilebilir. Bozulmayı
önlemek için baldaki su oranı % 20’den fazla olmamalıdır ve
bunu sağlamak için olgunlaşmış olan bal petekleri, yani
sırlanmış bal peteklerinin hücrelerinin hepsi ya da en
azından üçte ikisi hasat edilmelidir. Hasat edilen ve çekilen
bal dinlendirildikten sonra cam kavanozlara ya da uygun
kaplara konulmalıdır. Ekşimeyi önlemek için, özellikle %
17’den fazla su içeren ballar paketlenmeden önce yarım saat
60°C’de ısıtılmalıdır. Unutmayın ki ısıtma süreci uygun bir
şekilde yürütülmez-se, bal enzim değerini kaybeder ve bal
için bir kalite kıstası olan HMF (hydroxymethylfurfural) değeri
yükselir.
203
Balın kristalleşmesi: Toplandığı bitkiye bağlı olarak
zaman içinde balın kristalleşmesi doğal bir durumdur. Balın
kristalleşmesi bir dönüşümdür. Balın kristalleşmesi, bala
şeker şurubu eklenmesi olarak algılanır ama aslında bu
doğru değildir. Durum bunun tam tersi olduğu için, şeker
şurubu eklenmiş bal kristalize olmadan uzun bir süre
kalabilir. Gerçek ballar kış koşullarına bağlı olarak bir ayda
bile veya 14°C derece civarında kristalize olabilir. Bu tür
kristalleşmiş yapılar 45°C derecenin altında bir değerde, balı
suyla temas ettirmeden yapılan bir su banyosuyla çözülebilir.
Çiçek balları yapılarında daha fazla polen barındırdıkları için
çam ballarından daha fazla kristalize olabilmektedir. Bala bir
şey katmak ya da baldan bir şey çıkartmak yasaklanmıştır;
çünkü bu tür şeyler balın ayırt edici özelliğini kaybetmesine
sebep olur. Gerçek ve sahte balı ayırt etmek için kullanılan
en önemli yöntem laboratuar analizidir. Çünkü sahte bal
aroma, koku ve kıvam gibi özellikleri test edilerek
belirlenemez.
Balın formları: Birçoğumuz balı tatlı ve altın bir sıvı olarak
biliriz. Ancak, bal bir çok formda karşımıza çıkabilir.
 Petek balı - Petek balı orijinal formundaki baldır; yani bal
peteğinin içindeki baldır. Bal mumu peteği yenilebilirdir.
 Kesik petek - Kesik petek bal, bal peteği parçalarının
eklenmiş haliyle bulunduğu kavanozdaki sıvı baldır. Bu aynı
zamanda sıvı-kesimli petek kombinasyonu olarak da bilinir.
 Sıvı bal - Görünür kristaller içermeyen sıvı bal,
merkezkaç kuvvetiyle, yer çekimiyle veya süzme yöntemiyle
bal peteğinden çekilen baldır. Çeşitli gıdalara kolayca
karışması sebebiyle sıvı bal özellikle yemek pişirmek ve
fırınlamak için uygundur. Birleşik Devletlerde üretilen balın
büyük kısmı sıvı formunda satılmaktadır.
204

Doğal yollarla kristalleşmiş bal - Doğal yollarla
kristalleşmiş bal, glikoz içeriğinin bir kısmının kendiliğinden
kristalleştiği baldır. Yenmesinde sakınca yoktur.

Krem bal - Bütün ballar zamanla kristalleşirken,
kremşanti bal marketlere kristalleşmiş bir halde getirilir.
Kristalleşme, oda sıcaklığında balın tereyağı veya reçel gibi
sürülebilmesini sağlamak için kontrol edilir. Dünyanın birçok
ülkesinde, özellikle kahvaltılarda sıvı bal yerine krem bal
tercih edilir.
Özel olarak belgelendirilen ballar

Organik bal - Organik bal, organik ürünlerle ilgili
organik düzenlemelere dayalı olarak üretilmiş, işlenmiş ve
paketlenmiş ve sertifikalı bir ajans ya da organizasyon
tarafından belgelendirilmiş olan baldır.

Kosher balı - Kosher balı, musevi inançlarına,
düzenlemelerine göre üretilmiş, işlenmiş ve paketlenmiş ve
bir Kosher organizasyonu tarafından sertifikalandırılmış
baldır.

Helal bal - internette sunulan sertifikalı bazı Helal
ballar vardır. Fakat başka bazı sitelere göre bütün saf ballar
Helal sayılabilir.
Fotoğraf 1. Petek balı ve sıvı bal
205
Bal hasadı
Arılar bir çerçeveyi üç veya dört gün içerisinde
doldurabilirler. Bu nedenle çerçeveler düzenli bir şekilde ve
yeterli miktarda konulmalıdır ve dolu çerçeveleri almadan
önce yeni bir çerçeve konulmalıdır. Eğer çerçeve dolduğu an
alınırsa, bal olgunlaşmadan alınmış olunur. Arılar
olgunlaşmış balı ince bir bal mumuyla sırlar. Bahsedilen
sırlama işlemi tamamlanmadan bal alınmamalıdır. Balın
bileşimindeki su oranının olgunlaşma üzerinde bir etkisi
olmasının yanı sıra, sırlanma düzeyi de balın olgunluğuyla
ilgili ana kıstaslardan biridir. Ayrıca, farklı floralardan elde
edilen
ballardaki
su
miktarı
sırlanmadan
sonra
değişmektedir. Tamamen sırlanmış bir bal peteği, ortalama
olarak % 14-18 oranında su içerir.
Tüm yüzeyinin üçte ikisi sırlanmış olan bir bal peteği
ortalama olarak % 16-18 su içerdiğinden, hasat edilecek
kadar olgunlaştığı düşünülür. Ancak, sırlanma bütün bal
petekleri için aynı seviyede değildir. Bu durumda arıcı, bütün
bal peteklerinin üçte ikisi sırlandığında balı hasat edebilir.
Bal, bal sezonunda, kuraklık başlangıcından önce ve nektar
toplaması bittiğinde hasat edilmelidir. Aksi takdirde kuraklık
yüzünden yağmalama büyük oranda artış gösterir ve arılar
arasındaki mücadele artar. Nektarı toplaması çok fazlaysa,
dörtte üç oranında sırlanmış petekler olgun sayılabilir. Çok
gerekli olursa, sırlanma düzeyi üçte birken bile hasat etme
işlemi gerçekleştirilmelidir. Balı kirletmemeye, etrafta
ballanmış petek veya parça kalıntıları bırakmamaya ve hasat
yapılırken kovanda kış için yeterli miktarda bal bırakmaya
özen gösterilmelidir. Yağmalamayı azaltmak için, bal günün
erken saatlerinde hasat edilmelidir. Hasatta olgunlaşmış
ballar elde edildiğinde ve yarı dolu peteklerden oluşan tek
katmanlı kovana konulduğunda, hem yağmalamanın önüne
geçilir hem de devamlı nektar akışından gelen ballar için bir
depolama yeri sağlanmış olur.
206
Bal hasadı için yöntemler
Bal hasadı esnasında arılar bal peteklerinden uzak
tutulmalıdır. Bu amaç için kullanılan yöntemler aşağıdaki
gibidir:
•
Sallama ve fırçalama: Çerçeveler, sallandıktan ve
fırçalandıktan sonra alınır ve hasat odasına götürülür.
•
Arı kaçıran yöntemi: Arı kaçıranlar, kovanın iç
kapağının ortasına ve hasat edilecek bal peteklerinin
üzerine konur. Daha sonra kovanın çatısı biraz açılır ve
içerisi tütsülenir.
•
Balın süzülmesi ve dinlendirilmesi: Süzülecek bal
petekleri ve kaplar özütleme odasına götürülür. Bütün
çerçeveler çıkartılır ve peteklerin üzerindeki sırlar sır tarağı
ya da sır bıçağı ile sıyrılır. Sırları kaldırılan bal petekleri bal
süzme makinesine konulur. Bu makinelerin merkez kaç
temeline dayanan bir mekanizması vardır. Bu süzme
makinelerinin elektrikle çalışan ve elle çalışan gibi farklı
türleri vardır. Sürecin sonunda, süzülen peteklerde hala
biraz bal kalıntısı kalır. O petekler, daha güçlü kovanlara
verilerek temizlenmeli ve tamir edilmelidir ve bir sonraki gün
başka kovanlara dağıtılmalıdırlar. Süzme makinesinden
elde edilen bal temiz değildir. İçerisinde parçalar, larvalar,
ölü arılar ve polen tanecikleri vardır. Baldaki yabancı
maddeleri ortadan kaldırmak için sıfır numaralı tel elek
kullanılır. Filtrelendikten sonra, bal dinlenme kaplarına
aktarılır.
2. Bal mumu
Bal mumu, 13-18 günlük genç işçi arıların son 4 çift
karın bölümündeki mum salgı bezlerinden elde edilen bir
maddedir ve arılar tarafından petek yapımında kullanılır.
Mum salgı bezlerinden sıvı formda elde edilen bal mumu,
karın bölümlerinden dışarı çıkarken havayla temas eder
etmez katı bir hal alarak beyaz bir pulcuğa dönüşür. Arı,
207
bacaklarının yardımıyla pulcuğu ağzına alır ve onu
çiğneyerek peteği oluşturur. Bal mumu, asıl işlevi olan petek
yapımının yanı sıra aynı zamanda kozmetik ve ilaç sanayi,
cilalama, vernikleme, su geçirmezliğini sağlama, kalıplama
ve dişçilik gibi farklı alanlarda da kullanılmaktadır. Bir arının
1 g. bal mumu üretmesi için yaklaşık olarak 10 g. bal yemesi
gerekir. Bu yüzden, koloninin gelişimi için, başka bir deyişle
arıların petek oluşturması veya oluşturulmuş petekleri daha
büyük bir hale getirmeleri için çok miktarda uygun genç ve
yaşlı işçi arının var olması ve kolonide yeteri kadar bal
bulunması gerekir, veya nektar akışı sağlanmalı ya da
koloniler şeker şurubuyla beslenmelidir. Sağlıksız ve zayıf
koloniler zamanla siyaha dönüşürler çünkü bal mumu
üretemez ve gelişemezler. Bunun tam aksine, sağlıklı ve
güçlü koloniler mum salgılayabilir ve devamlı olarak petek
oluşturabilirler. Kolonideki yeni oluşturulmuş beyaz petekler
ve çerçeveler arasındaki beyaz bağlantılar sağlıklı ve
gelişmekte olan bir koloninin karakteristik özellikleridir.
Fotoğraf 2. Bal mumu
Bal mumu üretimi
Bal mumu özellikle Afrika’da, Orta ve Güney
Amerika’da baldan daha önemli bir arı ürünüdür. Geleneksel
olarak bal mumu, petek parçalarının sıcak suda eritilmesi ve
bu karışımın filtrelendikten sonra başka bir konteynıra
alınmasının ardından soğuyan suda biriken bal mumuyla
oluşan katı kütlenin elde edilmesiyle üretilir. Bu süreç için
güneş enerjisini kullanan mum eritme kapları da kullanılabilir.
Koyulaşmış eski petekleri eriterek bal mumuna dönüştürme,
208
hastalık kontrolü için düşünülmesi gereken önemli bir
süreçtir.
Bal mumunun kullanım alanları
Bal mumu birçok farklı alanda kullanılmaktadır, fakat
en çok esas petek temeli oluşumunda ve kozmetik
sanayinde kullanılır. Bunların yanı sıra, Katolik kiliselerinde
yakılan mumların en azından % 32 bal mumu içermesi
gerektiğinden, mum üretim sanayinde de ağırlıklı olarak
kullanılmaktadır. Bunlara ek olarak bal mumu ilaç sanayinde,
cila, boya ve vernik üretiminde, kalıplamada, dişçilikte ve su
geçirmezliği sağlamakta kullanılır. Bal mumu ihtiyacı
konusunda eskiden kendine yetebilen ülkemiz son yıllarda
bal mumu ithal etmeye başlamıştır. Unutulmamalıdır ki,
kaynağı belli olmayan bal mumundan yapılmış petek
temelleri yüzünden Amerikan yavru çürüklüğü ve kireç
hastalığı gibi hastalıklar hem ülke içinde hem de uluslararası
düzeyde büyük oranda artış gösterebilir. Bu sebepten dolayı,
petek temeli oluşumunda kullanılan bal mumu “Arıcılık
Yönetmeliği”nin zorunlu bir yaptırımı olarak 12 saat boyunca
110°C’ de sterilize edilmelidir. Bütün kullanım alanlarında bal
mumu % 100 saf olmalı ve parafin, serezin, reçine ve mum
yağı gibi yabancı maddeler içermemelidir.
Fotoğraf 3. Bal mumu için eritme ve dinlendirme tankları
209
Fotoğraf 4. Sterilizasyon tankı
3. Polen
Polen, yeryüzünün en doğal gıdalarından biridir. Bal
arılarının protein, vitamin ve mineral kaynağı olarak
topladığı, çiçekler tarafından üretilen gıdadır polen. Polen,
çiçeklerin başçıklarındaki maddedir ve yapısındaki yüksek
protein içeriği sayesinde hem arı sütü salgılayan genç işçi
arıları, hem de yavru arıları beslemek için kullanılır.
Bileşiminde % 7,02-33,5 seviyelerinde değişen miktarda
protein ihtiva eder. Polenin yapısı % 20-25 sudan, % 1,8-3,7
külden, %13-17 karbonhidrattan, %3-5 selülozdan ve % 1,23,7 yağdan oluşur. Bunlara ek olarak, B2, B3, B6, C ve E
vitaminlerini içerir.
Polen, arıların büyümesi ve işlevlerini gerçekleştirmesi
açısından hayati öneme sahip bir maddedir. Kolonide hiç
polen bulunmaması durumunda, yavruların gelişimi durur ve
kolonide çok büyük bir panik başlar. Bilindiği gibi, arılar diğer
bütün ihtiyaçları olan maddeleri (amino asitler, vitaminler,
mineral maddeleri, vb. gibi) polenlerden alırken, enerji
ihtiyaçlarını balla karşılarlar. Kısacası polen, insanlar için
önemli bir gıda kaynağı olduğu kadar arılar tarafından ihtiyaç
duyulan bütün maddeleri de içermektedir. Bazı profesyonel
arıcılar balın yanında polen de üretirler ve hatta daha fazla
210
kazanç elde etmek için ağırlıklı olarak polen üretenler de
vardır.
Polen, daha karlı bir arıcılık için üretilmesi önemli bir
üründür. Ortamdaki sıcaklığı polen toplanması için önemlidir
ve arılar 10°C’nin altındaki bir sıcaklıkta besin toplayamazlar.
Polen toplanması için sıcaklığın 21°C’den fazla olması
gerekir. Polen, kovanın önündeki giriş deliğine veya kovan
dibine konabilen polen tuzakları kullanılarak üretilir. Polen
tuzaklarının çekmecelerinde biriken polen her gün veya iki
günde bir toplanmalıdır. Daha sonra,sıcaklık derecesi
40°C’yi geçmeyen kurutma depolarında teknik bir şekilde
havalandırılmalıdır veya direkt güneş ışığı almayan ılık bir
yere serilmeli ve kalınlığının 1 santimi geçmemesine dikkat
edilerek ara ara karıştırılmalıdır. Kurutma işlemi yapılarak,
polenin yüksek neminin % 7 azaltılması ve güvenli bir şekilde
depolanması garanti altına alınmaktadır. Kuru polen ince
eleklerden geçirilir ve basit bir üfleme sistemiyle temizlenir.
Kuru ve temiz polen, hava geçirmeyen cam kavanozlarda
veya polietilen poşetlerde muhafaza edilir. Normal oda
sıcaklığı 1-4 hafta gibi kısa dönemler için poleni muhafaza
etmekte yeterli olurken, polenin uzun vadede ideal muhafaza
derecesi 4-5°C’dir. Çok basit bir şekilde, günlük olarak
kullanılan bir buzdolabı bu ortamı sağlamaktadır. Kurutma ve
temizleme süreçlerinden sonra poleni karbon dioksite maruz
bırakmak daha güvenli muhafazaya yardımcı olur. Birçok
arıcı, polen toplanmasının koloni gelişiminde ve bal
üretiminde olumsuz bir etkisi olduğunu düşünmektedir.
Bunun tam aksine, çalışmalar göstermiştir ki polen toplanan
kolonilerdeki arılar açığı kapatmak için daha fazla çalışırlar
ve bunun sonucunda, polen toplanmasına karşın, koloni
gelişimi ve bal üretimi açısından hiçbir önemli olumsuz etki
ortaya çıkmamaktadır. Ancak, kolonileri güçlü tutmak,
gerektiğinde kolonilerde yavru barındırmak ve bu yavruları
şeker şurubuyla beslemek için, kolonileri yüksek miktarda
polenin olduğu yerdeki bitkilerin çevresinde bulundurmak çok
önemlidir. Zayıf ve yavru içermeyen koloniler, uygun yerlerde
olsalar bile yeteri kadar polen toplayamazlar. Polen,
211
yapısındaki besinler sayesinde bir ilaç olarak kabul edilir.
Polen, dengeli bir beslenme ve insan sağlığı için gerekli olan
bütün amino asitleri, vitaminleri, mineralleri ve diğer
maddeleri barındıran, doğadaki tek ve en zengin gıdadır. Bu
yönüyle polen vücut direncini artırmada ve korumada,
gelişimsel
bozuklukları
düzenlemede
ve
özellikle
sporculardaki, yetişkinlerdeki ve çocuklardaki karaciğer ve
prostat sorunlarını gidermede kullanılır. Buna ek olarak,
vücut kremi veya bu tür kremlerin üretiminde de kullanılır.
Sabahları kahvaltıdan önce aç karnına polen tüketilmesi
tavsiye edilmektedir. Günlük doz kişiye ve duruma göre
değişir, fakat genel olarak yetişkinler için 15-20 gram, 3-5
yaş arası çocuklar için 10 gram ve 6-12 yaş arası çocuklar
için 10-15 gram şeklinde belirtilebilir. Her ne kadar nadir
karşılaşılsa da, polenin bazı insanlarda alerjiye sebep olduğu
akılda bulundurulmalı ve bu tür durumlarda polen tüketimi
durdurulmalıdır. Polen, buzdolabı koşullarında sıkıca
kapatılmış
ve
güneş
geçirmeyen
konteynırlarda
saklanmalıdır.
4. Arı Sütü
Kraliçenin ve larvaların beslenmesinde kullanılan arı
sütü, 6-12 günlük genç işçi arıların kafalarındaki yutak
bezlerinden salgılanan bir arı ürünüdür; besin değeri
açısından oldukça yüksektir, renkli, jöle gibi ve hafif
acımsıdır. Arı sütü bugün dünya çapında yenileyici ve
onarıcı etkileri sebebiyle insan sağlığıyla ilgili konularda
bağışıklık sistemi güçlendirmek, korumak, kolesterolü ve kan
basıncını düşürmek, cinsel işlevleri artırmak ve cilt ve saç
problemlerini ortadan kaldırmak için kullanılmaktadır.
212
Fotoğraf 5. Arı sütü
Bu açıdan bakıldığında, özellikle Çin’de olmak üzere
bütün dünyada tonlarca arı sütü üretilmekte ve ticareti
yapılmaktadır. Polen üretiminde olduğu gibi, arı sütü üretimi
de arıcılıktan kazanılan karı artırır. Arı sütünün teknik üretimi,
kraliçe yetiştirmeye benzeyen ve “Doolittle yöntemi” olarak
adlandırılan “larva transfer yöntemi” ile yürütülmektedir. Bu
yöntemle, dönebilen 2 veya 3 çubuk boş bir çerçeveye takılır
ve böylelikle bir transfer (aşılama) çerçevesi hazırlanır. Bu
süreçten önce ya da sonra, 8-9 mm çapında ahşap kalıpların
veya fabrika yapımı plastik kalıpların yardımıyla, erimiş bal
mumundan yapılmış 8-9 mm uzunluğundaki basit yüksükler
kullanıma sunulmaktadır. Bal mumundan veya plastikten
yapılan bu tür basit yüksükler, erimiş bal mumu yardımıyla
çerçevedeki çubuklara yapıştırılır. Çok fazla larva (1 günlük
larva) içeren açık yavrulu bir petek, arılıkla kolonilerden alınır
ve günlük larvalar transfer aletiyle basit ana arı yüksüklerine
transfer edilir. Transfer sürecinin ardından, aşılama
çerçevesi transfer sürecinden 1-2 gün önce ayarlanmış olan
üretim kolonisine verilir. Aşılama çerçevesi üretim kolonisine
verildikten 2.5-3 gün sonra, ana arı yüksüklerindeki larva
dışarı atılır ve yüksüklerdeki arı sütü küçük bir tahta kaşık
yardımıyla renkli cam kavanozlara aktarılır. Arı sütünün
üretimi, larvaların arı sütünün toplanmış olduğu yüksüklere
tekrar transfer edilmesi ve üretim kolonisine verilmesiyle
gerçekleştirilmektedir. Cam kavanozlara konulan arı sütü
hemen buzdolabı gibi soğuk bir ortama götürülmeli ve orada
muhafaza edilmelidir.
213
Arı sütü üretim kolonileri, başka bir deyişle ana arı
yetiştiren koloniler, ana arılı koloni veya ana arısız koloni
olarak ayarlanabilirler; aynı zamanda birçok genç işçi arı
içeren "oğul kutusu" olarak da hazırlanabilirler. Üretim ana
arısız kolonilerde gerçekleştirileceği zaman, koloninin ana
arısı larva transferinden 1-2 gün önce dışarı alınmalıdır ve
koloni çok miktarda genç işçi arı, polen, bal ve kapalı
yavrular içermelidir. Koloni sezon boyunca şeker şurubuyla
beslenilmeli ve genç işçi arılar ya da kapalı yavru petek
haftada bir kez bu koloniye takviye edilmelidir. Üretim
kolonisinin gücüne bağlı olarak, 100-300 adet yüksük içeren
1-3 adet veya daha fazla transfer çerçevesi o koloniye
verilebilir. Ortalama olarak 1 g arı sütü 5 yüksükten elde
edilebilir.
Arı
sütünün
bileşimi
balınkinden
veya
poleninkinden oldukça farklıdır.
Arı sütü, fiziksel, psikolojik ve hormonsal etkileri olan
bir tür ilaçtır. Genel olarak bakılacak olursa, yapılan
araştırmalar göstermiştir ki arı sütü iştah açar, kadınların regl
dönemlerini düzenler, çocukların gelişimine yardımcı olur,
saçı yeniler ve yorgunluğu ortadan kaldırır. Arı sütü hayati
önem taşıyan bir maddedir. Balla birlikte tüketilen arı
sütünün günlük dozunun canlı ağırlığın 1mg/kg oranında
olması tavsiye edilmektedir. Arı sütünün kalp, damarlar ve
sinirler üzerinde olumlu etkileri vardır ve gelişmiş ülkelerde
balb ve kapsül şeklinde kullanılmaktadır. Arı sütü genellikle
bal ve polenle karıştırıldıktan sonra piyasaya sunulmaktadır.
Ancak bu durum, karışımdaki arı sütü miktarının
gizlenmesine yol açar ve bu da tüketiciler için ikna edici
değildir. Arı sütünün temelini oluşturan polenin besin değeri
oldukça yüksektir; % 35 oranında protein içerir. Ayrıca içinde
B, C, A, H ve E vitaminleri, hemen hemen tüm amino asitler
ve mineraller bulunmaktadır. Polenin insan beslenmesi ve
sağlığı üzerine önemli etkileri bulunmaktadır. Ayrıca sindirim
ve sinir sistemini olumlu yönde etkiler, sedatiftir, kansızlığı
giderir, büyümeyi hızlandırır, yorgunluğu ve halsizliği giderir,
metabolizmayı düzenler, yaşlı erkeklerde görülen prostat
büyümesi üzerine oldukça etkilidir. Bu amaçla günde 20 g,
214
şok etki elde etmek için günde 32 g tüketilebilir. Balla birlikte
alındığında daha etkilidir. Sabah ve akşam aç iken alınmalı,
normal dozlar halinde 2 ay devam edilmeli, bir süre sonra kür
tekrarlanmalıdır. Tedavi amaçlı günlük kullanım dozajı
çocuklar için 16 g., yetişkinler için 20 g.dır. Normal olarak bal
içinde çok az da olsa polen bulunmaktadır. Soğuk
ortamlarda saklanması gereken arı sütünün tüketimi, dil
altından alınma şeklinde tavsiye edilmektedir. Yetişkin bir
insanda günlük doz 500 mg olabileceği gibi vücut ağırlığının
her kg’ı için 3 mg olarak da hesaplanabilir. Bozulmasını
önlemek için arı sütünü toplarken tahta veya plastik bir kaşık
kullanılmalıdır. Arı sütü sağlığa destek amacıyla sürekli
tüketilmemeli, yılda iki kez kür şeklinde alınmalıdır Arı sütü
taze olarak satılabilir, işlenmeden dondurulabilir veya
soğutularak diğer ürünlere karıştırılabilir ya da farklı kullanım
amaçları için liyofilize edilebilir. Arı sütünün raf ömrü oldukça
kısadır ve 0-4°C sıcaklıkta buzdolabında 7 günden daha
fazla tutulmamalıdır. Dondurulmuş olarak 1,5 yıl
depolanabilir. Liyofilize arı sütü oda sıcaklığında daha uzun
süre depolanabilir.
5. Propolis (Arı Sakızı-Reçinesi)
Propolis, bal arıları tarafından ağaçlardan ve bitkilerden toplanan doğal reçineli bir maddedir. Propolis doğanın
bağışıklık sistemine yardımcı olmak için sunduğu bir
üründür. Propolis işçi arılar tarafından bitkilerden toplanan
yapışkan ve sakızımsı bir maddedir ve işçi arılar tarafından
kovanda
çatlak
yerlerin
kapatılmasında,
girişlerin
daraltılmasında, kovana giren ve öldürülen ancak dışarı
atılamayan yabancı böceklerin kokuşmasının önlenmesi için
mumlayanmasında, petek hücrelerinin ve kovan iç cidarının
parlatılmasında ve yavru alanlarının hastalıklardan
korunmasında kullanılır. Bileşiminde reçine, polen, bal
mumu, eterik yağlar, değişik organik ve inorganik bileşikler
vardır. En basit ham propolis üretimi, kovanda, giriş deliği ve
çevrelerde toplanan propolisin kazınması şeklinde yapılır.
Propolis teknik üretiminde ise kovanın üstüne, ortasına ve
215
altına plaklar ve bazı özel düzeneklerle takılır. Toplanan ham
propolis bazı kimyasal yöntemlerle saflaştırılarak ekstraktı
elde edilir. Propolis, antiseptik, antibiyotik, antibakteriyel ve
antifungal özellikleri-nin yanı sıra antiviral etkisi nedeniyle de
önemli bir maddedir. Bu nedenle, insan sağlığı için özellikle
iç salgı bezlerinin çalışmasının düzenlenmesi için, dişçilikte
lokal anestezi maddesi olarak, grip, uçuk vb. gibi viral
enfeksiyonların tedavisi için ve cilt problemleri için,
antiromatizmal bir madde olarak, gıda ve kozmetik
sanayilerinde ve ilaç üretiminde kullanılır. Propolis ağızda
çiğnenerek doğal olarak tüketilebilir. Ayrıca % 70’lik alkolde
eritilip çözülerek, % 30 oranında sulandırılarak da
kullanılabilir. Saflaştırılmış propolis, vazelin, bal mumu gibi
maddeler ile karıştırılarak krem olarak kullanılabilir. Ancak,
propolis kullanımı diğer arı ürünlerine oranla daha çok dikkat
ve özen gerektirir. Alerjik reaksiyonlara dikkat edilmelidir.
Bilindiği üzere, propolis arıların bitki filiz ve tomurcuklarından
topladığı, kovan giriş deliğine, çatlak ve kırıkları kapattığı,
antibakteriyal, antiviral, antifungal, antioksidan, antiparazitik
özelliklere sahip yapışkan ve reçinemsi bir maddedir. Arılar
bu bitkilerden topladığı reçinemsi maddeyi arka ayaklarında
kovana taşırlar Bal mumu ve bazı sindirim salgıları ile
karıştırarak kovan içinde kullanırlar. Arılar propolisi kavak,
meşe, kayın, okaliptus ağaçları ve çalılıklardan toplarlar.
Arının arka bacağında taşıdığı propolis kovanda ancak diğer
arıların yardımı ile boşaltılabilir. Arılar propolisi kovanda dip
tahtası, çerçeve kenarları ve giriş deliği arkasında biriktirirler.
Propolisin fiziksel özellikleri
 Renk: Bitki türüne bağlı olarak renk sarıdan koyu
kahveye kadar değişir.
 Propolis 60-70°C’de sıvı, 25-45°C’de yumuşak ve
yapışkan, 15°C’nin altında ise katı kırılgandır.
 Propolis etanol, glikol ve suda belirli oranlarda
çözünür.
216
 Anti bakteriyal komponentler genellikle alkol ve suda
çözülürler.
 Propolis saf katı, sıvı, tablet, sprey, pomad,
propolisli sabun, propolisli şeker vb. gibi birçok şekil
ve formulasyonlarda pazarlanmaktadır.
Propolisin yapısı ve bileşimi
Propolis örneklerinde bitkisel kaynağa bağlı olarak
150-200 bileşik veya kimyasal saptanmıştır.
Fotoğraf 6. Arıların ana inşaat harcı, “Propolis”
Bunlardan bazıları:
 Flavonlar ve flavonoidler
 Terpenler ve terpenoidler
 Aromatik asit ve esterleri
 Alifatik asit ve esterleri
 Amino asitler
 Alkoller
 Aldehitler, kalkonlar, ketonlar, hidrokarbonlar
Propolis toplama yöntemleri
Kovan giriş deliğinden toplama: Polen üretimi ile
birlikte yapılır. Bu amaçla polen tuzakları kullanılır. Arının
217
dışarıdan getirdiği propolis bu tuzaklardan geçerken hazneye
düşer.
Örtü bezinden toplama: Bunun için telli özel örtüler
kullanılır. Arılar bu telli örtünün deliklerini kapatmak için bu
kısımları propolis ile doldurur. Bu örtü sıcak suya batırılarak
propolisin suya geçmesi sağlanır. Buradan toplanır.
Propolisinin faydaları ve kullanım alanları
 Antiastmatik etki ve ağız spreyleri
 Antiromatizmal etki
 Akciğer rahatsızlıklarında
 Melanoma ve carcinoma tümör hücrelerinin tedavisi
 Doku yenileyici
 Kapillar
damarları
fitoinhibitor
güçlendirici,
anti
diabetik,
Propolisin herhangi bir yan etkisi yoktur ancak bazı
kişilerde hafif alerjik reaksiyona neden olabilir. Japonya ve
Çin gibi uzakdoğu ülkelerinde propolisin bu yüzyılda
keşfedilen “en mükemmel doğal ilaç” olduğu kabul edilmiştir.
Propolisin tıpta kullanımı
Antibiyotik özellik:

Gram pozitif bakteri: Bacillus brevis, B. polymyxa, B.
pumilus, B. sphaericus, B. subtilis, Cellulomonas fimi,
Nocardia
globerula,
Leuconostoc
mesenteroides,
Leuconostoc mesenteroides, Staphylococcus aureus ve
Streptococcus faecalis.

Gram negatif bakteri: Aerobacter aerogenes,
Alcaligenes sp., Bordetella bronchiseptica, Escherichia coli,
218
Proteus vulgaris, Pseudomonas aeruginosa ve Serratia
marcescens

Staphylococcus aureus ve Sptreptococcus mutans
(flavonoids galangine ve pinocembrine)
Antioksidan aktivite: Arterit, Romatizma, Artrosis
Anti-fungal aktivite: Sinamik asit ve flavonoid crisina
Anestezik etki: Kokainden 3-5 kez daha kuvvetli anestetik
etki nedeniyle diş hekimliğinde kullanılır
Antiprotozoan etki: Trichomomas vaginalis, Giardia
lamblia,
Anti-viral aktivite: Herpes simplex tip 1 ve 2, adeno
virus, corona virus ve rota virüsü.
Antikarsinojenik etki: Propolisin yapısındaki sinamik
asit ve terpenoidler sitotoksik activiteye sahiptir ve propolis
bağırsak, böbrek, meme, burun ve yutak kanserinde başarılı
bir şekilde kullanılmaktadır.
Dermatoloji ve Kozmetikte: Antibakteriyel, antifungal
ve doku yenileyici
6. Arı zehiri
Bal arılarında sadece dişi bireyler (kraliçe ve işçiler)
iğneleme özelliği gösterirken; erkek bireylerin savunma
organı olan iğneleri bulunmaz. Zehir salgılama genellikle
bireysel veya sosyal böceklerde olduğu gibi savunma
amaçlıdır. Arılar barındıkları kovanı korumak herhangi bir
yağmalamaya karşı saldırıya geçmek için zehir salgılarken,
kraliçe arılar ise bir kolonide iki, ya da daha fazla kraliçe arı
varsa aralarında rekabet savaşında en kuvvetli olanın yok
edilmesi için salgılar. Arıların iğnesi, abdomenin (karın)
219
sonunda yer alır. İğne, diğer dişi böcekler için ovipozitörün
(yumurtlama organı) yapısal değişikliğe uğramasıyla
savunma organı olan kompleks bir yapıya dönüşmüştür.
İğne, iki kısımdan üç parçadan oluşmaktadır. Bu kısımlar, bir
üst parça olan Stylet ve iki alt parçanın (Lanset) uca doğru
incelmesi, vücuda doğru kalınlaşarak bir zehir torbasına
bağlanmasıyla oluşur. Zehir bu iğne parçalarıyla ilişkili olan
alkali ve asit salgı bezlerinden salgılanır ve zehir kesesinde
depolanır. Zehir üretimi ergin işçi arıların yaşamının ilk iki
haftasında artar ve bal arısının kovan savunması ve tarlacılık
görevlerinde başladığı zaman en üst noktaya erişir. Arı
iğnelediğinde zehir kesesinde bulunan 0,15-0,3 mg zehirin
tamamını normal olarak boşaltmaz. Arılar bir canlıyı
soktuğunda iğnesini, zehir kesesini, kaslarını ve sinir
merkezini kaybeder ve ölür. Arılar tarafından aynı anda 600
kez sokulan ve iğneleri hemen çıkartılmayan bir insan için
her bir arının bütün zehiri boşaltığı (0,3 mg) varsayıldığında,
bu iğneler bir kişi için öldürücü olabilmektedir. 10 kg
ağırlığında bir çocuk için ise kesin öldürücü olmaktadır.
Arı zehirinin yapısı
Arı zehiri, işçi arılarca oluşturulan, arının çıkışından 20
günlük oluncaya kadarki sürede üretilip zehir torbasında
depolanan doğal kimyasal bir maddedir. Arı zehiri, arı
tarafından düşmana karşı savunma amacıyla kullanılırken tıp
alanında,
arı
zehrine
karşı
bağışıklık
sisteminin
güçlendirilmesi ve romatizmal hastalıkların tedavisinde
kullanılmaktadır.
Üretimi için özel düzeneklere ihtiyaç vardır. Ancak
sınırlı kullanım alanından dolayı dünya üzerindeki üretim ve
ticaret hacmi de sınırlıdır. Arı zehiri işçi arılarda zehir
bezlerinde üretilip zehir torbasında depolanır. Petek
gözlerinden yeni çıkan arıların zehir üretme yetenekleri çok
az olup 12 günlük olduklarında en yüksek kapasiteye
ulaşırlar ve 20 günlük olduklarında zehir üretme yeteneklerini
kaybederler. Arı zehiri kimyasal olarak oldukça karmaşık bir
220
yapıya sahiptir. Farmakolojik açıdan önemli aktif maddeler
içerir. Bunlardan en önemlisi kimyasal yapının yaklaşık %
50’sini oluşturan polipeptit yapıdaki melittindir. Bal arısı açık
renkte, kokusuz, su gibi bir sıvı madde olup, keskin ve acı bir
tadı bulunur. İçinde bulunan alarm feromonları nedeniyle
aromatik özellik taşır. Berrak, asitik yapıda olan arı zehiri,
oda sıcaklığında ağırlığının % 30-40’ını kuruyup kaybederek
açık sarı renge dönüşür. Toplanması sırasında buharlaşma
yoluyla kolayca kaybolan bileşiklerde yapısında yer alır.
Zehir kesesinin çeperleri gözlere bulaştığında yanmalara ve
yangılara yol açar. Apis türlerinden elde edilen zehirlerin
benzer yapıda olmasına karşın, çeşitli ırklardan elde edilen
zehirlerde olduğu gibi her bir tür içinde zehirin yapısında ufak
tefek farklılıklar bulunur. Apis cerana (Hindistan bal arısı)
zehirinin Apis melifera (Bal arısı) zehirinden iki kat daha
güçlü düzeyde olduğu bilinmektedir. Arı zehiri biyokimyasal
ve farmakolojik aktif maddeler içeren oldukça karmaşık bir
yapı gösterir. Arı zehrinde alerjik reaksiyonlara neden olan
proteinler ve enzimler bulunur. Yaygın görüşe göre, arı zehiri
formik ve malik asitleri ihtiva eder. Ayrıca hidroklorik,
izofosforik, histamin, kolin, triptofin, kükürt ve diğer maddeler
de bunların arasında yer alır. Örneğin: fosfat, magnezyum,
bakır, kalsiyum, çok sayıda proteinler ve uçucu yağlar
sayılabilir.
Arı zehirinin yapısında bulunan maddeler şunlardır:
 Enzimler: Fosfolipaz A2, Hiyalüronidaz,
Fosfomonoesteraz, glukosidaz, hisofosfolipaz.
Asit
 Protein ve Peptitler: Melititn, Pamin, Mast Hücresi
Degranülasyon Peptiti (MCD), Sekapin, Prokamin,
Adolapin, Proteaz inhibitörü, Tertiapin, mikro
moleküler peptitler (5 amino asit)
 Aminler ve Diğerleri: Histamin, Dopamin,
Noradrenalin, Amino asitler, Şekerler, aromatik
maddeler, Fosfolipidler
221
Zehirin % 80’i sudan, glikoz, früktoz ve fosfolipid
yapılardan oluşmaktadır; ancak içerikte çeşitli enzim,
peptidler ve aminleri içeren en az 18 farmakolojik aktif
bileşen de belirlenebilmiştir. Histamin; zehire hassas olan
kişilerde baş ağrısı, şişme, kaşıntı, kusma ve görme
bozukluğuyla, kan damarlarını genişleterek ölüme neden
olabilecek etkiye sahip bir maddedir. Arı zehiri, bileşenleri
dolayısıyla farmokolojik olarak aktif bir etkiye sahiptir.
Arı zehirinin toplanması
Zehir toplamada en basit yöntem, zehir bezinin cerrahi
yolla çıkarılması ya da arının zehiri boşaltana kadar sıkılması
temeline dayanır. 1960 yılında uygulamaya koyulan ve
standart yöntem olarak bilinen elektroşok yöntemi günümüze
kadar sürekli gelişerek kullanılmıştır. Hızlı buharlaşan
bileşenlerin yok olmasını önlemek için, su altında zehir
toplama, başka bir en kuvvetli zehri toplama yoludur. Cerrahi
olarak zehir kesesinden toplanan zehir, elektroşok yöntemle
elde edilen zehirden farklı protein içeriğine sahiptir. Koloniye
elektroşok uygulaması ile arıların derhal arılıkta bulunan
diğer arı ve kolonilere alarm vererek çevredeki insanlara
saldırmalarına neden olmaları, bu yöntemin en sakıncalı
yönüdür. Elektroşok yönteminin en etkin toplama periyodunu
üç gün aralıklarla 15 dk. uygulanması olduğu ve 2-3 hafta
sonra aynı işleme başlanabileceği uzmanlarca belirtiliyor.
Arjantinli arıcılar, arıları daha az dağıtan ve toplama
etkinliğini büyük ölçüde artıran yeni bir elektroşok yöntemi
geliştirmişlerdir. Arılardan 1 g zehir elde edebilmek için 2
saat süreyle 20 koloniden zehir toplandığı bildirilmektedir.
222
Fotoğraf 7. Sokmaya hazır bir arı
Arı zehrinin saklanması ve pazarlanması
Kuru arı zehiri başta olmak üzere, elde edilen tüm zehir
preparatları soğutucularda veya dondurulmuş olarak koyu
renkli şişelerde saklanmalıdır. Arı zehiri en yüksek ve en
düşük derecelerde dahi bozulmadan kalabilir. Kaynatma
veya dondurma işlemlerinde arı zehirinin yapısında bir
bozulma oluşmaz. Arı zehiri saf arı zehiri, enjekte edilebilir
saf sıvı zehir, kuru kristal, tablet ve krem şeklinde pazara
sunulmaktadır. Ancak genellikle kuru kristal şeklinde
pazarlanır. Bu şekilde hazırlanan zehir, daha dengeli ve saf
olmakta, dolayısıyla bozulma olasılığı azalmaktadır.
Arı zehirinin faydaları
Arı zehirinin topikal kullanımı ile antienflamatuar,
antibakteriyel etkiler sağlanmasının yanısıra, zarar görmüş
deri hücrelerinin yenilenmesi ve yaraları iyileştirme etkisi,
kolajen oluşturma ve kırışıkları giderme etkisi de önemlidir.
Arı zehirinin farmokolojik etkileri, bağışıklık sistemini
uyarması ve birçok rahatsızlığa iyi gelmesi nedeniyle son
yıllarda üretimi ve tıpta kullanımı her geçen gün artmaktadır
Arı zehiri saf olarak iğne şeklinde, krem, tablet ve merhem
şeklinde ilaç sanayiinde yaygın olarak kullanılmaktadır.
Farmakolojik olarak arı zehiri kan dolaşımını artırıcı,
bakteri öldürücü, radyasyona karşı koruyucu, tansiyon
düşürücü etkileri ve bağışıklık sistemini aktive edici etkilere
sahiptir. Son yıllarda yapılan çalışmalarda arı zehiri multipl
223
skleroz (MS), aids, kanser ve tedavisi mümkün olmayan
birçok hastalıkta başarı ile kullanılmaktadır. Arı zehrinin bu
özellikleri ve yaygın olarak kullanımı nedeni ile Apiterapi
başta ABD ve birçok Avrupa ülkesinde alternatif tıp olarak
kabul edilmiş ve Apiterapi hastaneleri kurulmaya
başlanmıştır. Arı zehirinin etkili olduğu diğer bazı hastalık ve
rahatsızlıklar; Arterit, Epilepsi, Miyozit, İritis, Bürsit, Migren,
Rinosinüzit, bazı kanser türleri, damar tıkanıkları, kolestrol,
İnterkostal miyalji, Astım ve Keratokonjonktivit. Yeni bilimsel
araştırmalar, arı zehirinin kuvvetli bir antibiyotik olduğunu da
işaret etmektedir. Araştırıcılar 20 ppm’lik arı zehiri
çözeltisinin mikrop öldürücü olduğunu tespit etmişlerdir.
Paramezyum denilen mikroskobik canlı, 100 ppm’lik arı
zehiri çözeltisinde hemen, 20 ppm’lik çözeltide ise 30
saniyelik bir bekleme süresinden sonra ölmektedir.
Özellikle arı zehiri ile romatizmanın tedavi
edilebileceğini Mısırlılar’da bilmekteydiler. Tedavi, ağrıyan
yer arıya sokturularak yapılırdı. Günümüzde zehir özel
yöntemle toplanıp kurutularak süresiz saklanabilmektedir.
Yapılan araştırmalar arı zehirinin kortizon salgısını
arttırdığını göstermiştir. Günümüzde arı zehiriyle romatizma,
arterit (eklem romatizması), arter hastalıkları, deri, damar
hastalıkları, eklem iltihaplanmaları, hematom (kanamalar),
nöroloji (sinir iltihapları nedeniyle duyulan ağrılar), siyatik,
alerji, saman nezlesi tedavi edilmektedir. Arı zehrinin
özellikle romatizmaya iyi geldiği ve bu konuda çeşitli tedavi
şekillerinin geliştirildiği bilinmektedir. Arıcılarda romatizmal
ağrılara pek sık rastlanmaz. Arı zehiri, adale ağrıları, bel
ağrıları, sinir ağrıları ve sinir yangılarında tedavi edici olarak
kullanılmaktadır. Arı zehiri üretimi oldukça karışık ve teknik
bir konudur. Temel olarak; bir kap üzerine arının sokmasını
sağlayacak ve iğnesinin çıkmasını kolaylaştıracak gergin bir
zar gerilerek arı zehiri toplanır.
224
Bölüm XII:
ARI ÜRÜNLERİNDEKİ PESTİSİT KALINTILARININ
İNSAN VE ÇEVRE ÜZERİNDE OLUŞTURDUĞU
RİSKLER
2050 yılına kadar 9 milyar olacağı tahmin edilen dünya
nüfusunu beslemek için daha fazla yiyeceğe ihtiyaç
duyacağız. Bu yoğunlukta bir dünya nüfusunun besinlerinin
sağlıklı olması ve çevreye zarar vermemesi gerekmektedir.
Günümüzde genel ve özel gıda güvenliği standartlarının
geliştirilmiş olması, geçtiğimiz yıllarda bir çok yerde meydana
gelen dioksin skandalı gibi sayısız skandalın yaşanmasıyla
yaşam bulmuştur. Son yıllarda hayvansal kaynaklı besinlerin
güvenliği konusunda halkın duyduğu kaygı, kirletici
maddelerden, dioksinlerden ve pestisitlere karşı dirençten
kaynaklanan kalıntı sorunları sebebiyle artmıştır. Kalıntılar
genellikle arıcılıkta ve tarım da veteriner ilaçlarının ve
pestisitlerin kullanılmasından sonra besinlerde görülebilecek
maddelerdir. Gıdalardaki pestisit kalıntıları, istenmeyen bitki
sağlığı ürünleri ya da türevleridir.
Pestisitler zararlıları ve hastalık yapan organizmaları
kontrol altına almak üzere tasarlanmıştır. Bunlar dünyadaki
besin ürünlerinin neredeyse yarısını yok eden böcekleri,
yabancı otları, mantarları ve diğer zararlıları kontrol altına
alan kimyasal maddelerdir. Ancak pestisitler aynı zamanda
zehirlidir. Bu nedenle tozlaşma döneminde arıları korumak
için pestisitlerin doğru şekilde uygulanması gerekir. Pek çok
pestisit, çevrede kalıcı olan ve insanlar da dahil olmak üzere
hayvanların yağlı dokularında biriken kalıcı organik kirleticiler
(POP) içerir. Bu kimyasal maddelerin vücutta birikmesi canlı
organizmalar için ciddi bir sağlık riski oluşturabilir, ayrıca bu
maddelerin kansere, hastalığa, hormonal bozukluklara ve
doğum özürleri de dahil olmak üzere üreme sorunlarına yol
açmakla ilişkili olduğu bilinmektedir. Birçok pestisidin lipofilik
225
yapısı sebebiyle, bu maddeler bitkisel ve hayvansal yağlar
gibi yağlarda birikerek, sonradan besin zincirine dahil olur.
Pestisitler ayrıca su, meyve ve sebze gibi yağlı olmayan
ürünlerde de bulunabilir. Organoklorlu pestisitler (OCP) bazı
bitkilerin işlenmesi yoluyla bal da bulunabilir. Pestisitler,
arılar tarafından kirlenmiş çiçeklerden toplanan nektardan ya
da polenden bala geçebilir. Pestisitler ve metabolitleri petek
mumunda birikebilir. Bununla birlikte, ürünler için pestisitlere
harcanan her bir kuruş kurtarılan üründe yaklaşık dört kuruş
kazanç sağlar. Pestisitler aynı zamanda biyo-çeşitliliği
azaltır, doğal yaşam ortamını yok eder ve pestisitlere karşı
dayanıklılığa sebep olur. Polinasyon ekolojinin önemli bir
parçası olup bu olgu da arılar en önemli tozlayıcılardır. Arılar
polinasyonun yanı sıra, bal, bal mumu ve polen üreterek
insanlar için fayda sağlar. Bunlar çevrelerindeki kimyasalları
ve diğer kirlilikleri kovanlarının hem içine hem dışına taşıyan
biyolojik indikatörlerdir.
Arı ürünleri doğal, sağlıklı ve temiz olma imajına
sahiptir. Asya en büyük bal üreticisidir. Diğer belli başlı bal
üretimi Avrupa, ABD, Arjantin ve Türkiye’de yapılmaktadır.
Dünyadaki toplam bal üretimi 1.3 milyon ton olup bunun
93.000 tonu Türkiye’den sağlanmaktadır. Bugün bal ve
polen, bal mumu ve propolis gibi diğer arı ürünleri farklı
kirletici kaynaklarının kirlettiği bir çevrede üretilmektedir.
Kirlilik kaynakları çevresel (ağır metaller, pestisitler,
bakteriler, GDO ve radyoaktivite) ve arıcılıkla ilgili (akarisitler,
arı kovucular, pestisitler ve antibiyotikler) olabilir. Bu
kirleticiler aynı zamanda havada, su da, toprakta ve
bitkilerde de mevcut olup arılar tarafından arı kovanlarına
taşınmaktadır. Besinlerde, özellikle de bal da kalıntı
bulunması oldukça hassas bir konudur ve tüketicinin tehlike
algısının gerçek riskten oldukça farklı olduğu göz önünde
bulundurulduğunda doğru bir bilgi vermek çok zordur. Temiz
bal ve kovan ürünleri üretmek amacıyla kovanlık altyapısında
kirleticilerin birikmesini azaltmak ya da önlemek için
koruyucu yöntemler geliştirmeye ihtiyaç duyulmaktadır.
Pestisit kullanımının artması sebebiyle hükümetler dayanıklı
226
önlemler uygulamaya koymuş ve pestisit kullanıcılarını,
tüketicileri, evcil hayvanları ve çevreyi bütünüyle korumak
için pestisit kullanımlarını düzenlemişlerdir. İyi Tarım
Uygulamaları (İTU-GAP) ve Entegre Pestisit Yönetimi (IPM)
insanlara, arılara ve çevreye karşı oluşacak riskleri
azaltabilir. Kalıntı pestisitlerin aşırı kullanımından ya da
hasat zamanına çok yakın kullanımından, bir pestisidin
kanunlara aykırı kullanımından ya da pestisidin yanlış
kullanılmasından kaynaklanabilir.
Bu bölümün amacı pestisitler ve pestisitlerin arılar, arı
ürünleri, insanlar ve çevre üzerindeki eylem ve etkileri
hakkında bilgi vermektir. Ayrıca arı ürünlerindeki pestisit
kalıntılarını önleme yöntemlerini ve bu konudaki yasaları
sunmayı da amaçlamaktadır.
Pestisitler ve kimyasal yapıları
Pestisitler böcekleri, kemirgenleri, yabancı otları ve
diğer zararlı türlerini yok etmek için tarımsal uygulamalarda
kullanılmaktadır. Bunlar toz, sıvı, sprey, jel, granül, tablet ya
da losyon şeklinde olup değişik yöntemler kullanılarak
uygulanabilirler. Pestisitler kimyasal yapılarına, biyolojik
işlevlerine, etkili olmaları beklenen hedef organizmalara veya
uygulama yöntemlerine göre sınıflandırılırlar. Geniş ve dar
spektrumlu olarakta iki sınıf altında da incelenebilirler. Geniş
spektrumlu pestisitler pek çok zararlı çeşidini öldürürken, dar
spektrumlu pestisitler bu kadar etkin değillerdir. Dar
spektrumlu pestisitler belirli organizma türlerini öldürmek için
geliştirilmişken, sistemik pestisitler farklı şekilde çalışırlar.
Bunlar bitkinin emilim bölgelerinden geçerek bitkinin içine
nüfuz eder ve çiçeklerin polen ve bal özünü zehirleyerek,
arılar ve kelebekler gibi ihtiyaç duyulan tozlayıcıları
öldürebilir.
Pestisitler
arasında
insektisitler
(böcek
öldürücüler), fungusitler (mantar öldürücüler), herbisitler
(yabancı ot öldürücüler), akarisitler (akar öldürücüler),
bakterisitler (bakteri öldürücüler) ve nematositler (solucan
öldürücüler) yer alır. Arı ürünlerinde tespit edilen pestisit
227
kalıntıları çoğunlukla insektisit, akarisit, fungusit ve
herbisit kalıntılarıdır. Dünya genelinde uygulanan toplam
pestisit miktarı şu anda 2.5 milyon tondur. Bu rakamın % 5060’ını herbisitler, % 20-30’unu insektisitler ve % 10-20’sini
fungisitler oluşturur. Çeşitli ürünlerde kullanılan pestisitler
kimyasal yapılarına göre şu gruplara ayrılır:
•
Organoklorlu pestisitler (OCP’ler): Bunlar besin
zincirindeki biyolojik birikme özelliğinden, yıllarca sabit kalıp
çevreye taşınmalarından dolayı oldukça tehlikelidir. DDT bu
grupta yer alan 1939’da üretilmiş ilk sentetik pestisittir. Onu
lindan ve izomerleri, heksaklorosikloheksan, aldrin, dieldrin,
endrin, heptaklor ve endosulfan izlemiştir.
•
Organofosforlu pestisitler (OPP’ler): Bu özel
pestisit grubu insanlar için oldukça zehirlidir. Bu grupta
dialifos, triklorfon, diklorvos, paration, malathion, ronnel,
methoate ve diğerleri yer alır. Bu grup pestisitler 1930 yılında
uygulanmaya başlamıştır. Havayla temas ettiğinde hızlı bir
şekilde parçalanan OPP ler, OCP'lerle mukayese edildiğinde
göre memeliler için çok daha tehlikelidir.
•
Karbamatlar: Bu insektisitler bir ya da birden fazla
amino grubu içerir. Besinler üzerinde kalıntı bırakmazlar.
Aldikarb, karbarilden daha zehirlidir. Bu pestisitlerin etki şekli
OCP’lere benzer fakat böcek öldürücü özelliklerinde daha
seçicidir.
• Piretroidler: Yeni bir insektisit grubu olan bu
kimyasallar tarımda 1970 yılında uygulanmaya başlamıştır.
Bu kimyasallar doğal bir insektisit olan pyrethruma benzer,
ancak doğal ürünler gibi hızlı bir şekilde parçalanmazlar.
Memeliler için zehirli olmayan bu maddelerin arılar için zehirli
olduğu kanıtlanmıştır. Ancak, bal da saptanan kalıntı
yoğunlukları çok düşüktür. Varroa paraziti, dünya genelinde
bal arılarını etkileyen en önemli zararlılardan biridir. Arıcılar
koloni ölümlerini ve kalıntıları önlemek için sıklıkla Varroasit
228
kullanmak zorunda kalırlar. Varroasitler üç kategoriye
ayrılabilir:
• Sentetik organik pestisitler: Bunlar arasında
piretroid, fluvalinat, amitraz ve fenpyroximate yer alır.
• Doğal ürün pestisitler: Bunlar timol, mentol ve
bitkilerden elde edilen diğer uçucu yağlardır.
• Organik asit pestisitler: Formik asit ve oksalik asit
bu grupta yer almakta olup, son yıllarda arıcılar
tarafından zararlı kimyasallara alternatif olarak
kullanılmaktadır.
Arı ürünlerindeki pestisit kalıntılarına neden, iyi tarım
uygulamalarında yasal olarak izin verilen miktarın üzerinde
pestisid kullanımından, pestisidin hasat zamanına yakın
sürelerde kullanılmasından, onaylanmayan pestisitlerin
yasadışı kullanımından ve depodaki zararlı istilalarını
azaltmak amacıyla hasat sonrasında yanlış kullanılmasından
kaynaklanabilir.
Bal da ve diğer arı ürünlerinde pestisit kalıntıları
Pestisitlerin bal arıları üzerindeki etkileri
Bal arıları, başlıca tozlayıcılar olarak sürdürülebilir
tarıma ve çevreye önemli katkıda bulunurlar. Son yıllarda bal
arılarının ortadan kaybolmasından pestisitler sorumlu
tutulmaktadır. Bal arıları çiçeklerden nektar ve polen
toplarken pestisitlerin bir kısmı vücutlarında depolanır.
Arıcıların koloni kayıplarını engellemek için Varroa ve
akarların sayısını kontrol altında tutmaları gerekir.
Çoğu zaman, Varroa ile mücadele için yapılan akarisit
uygulamaları kovanlarda kalıntılara sebep olur. İnsektisitler
seçici bir şekilde böcekleri hedef alırken, öldürdükleri
böcekler konusunda ayrım yapmazlar; bu nedenle
229
insektisitlerle temas eden polinatörler de ölürler. Aynı durum
fungisitler için de geçerlidir.
Bal arısı genom dizilimine ilişkin son bulgular, arıların
pestisitlere karşı duyarlılıklarıyla ilgili olası bir açıklama
sağlamaktadır. Bal arısı genomu, sitokrom P450,
monooksijenaz (P450s), glutatyon-s-transferaz ve
karboksilesterazlar gibi enzimler açısından önemli
derecede zayıftır. Bal arıları sıradan tarımsal ya da kentsel
ortamlarda yiyecek aradıklarında kovan matrislerinde
milyarda bir, bazen de milyonda bir pestisit kalıntıları tespit
edilebilir. Özellikle işçi arı gelişiminin ilk evrelerinde
kolonilerde yüksek düzeylerde pestisit uygulamaları doğal
olarak arı gelişimini baskılamaktadır.
Arı ürünlerindeki pestisit kalıntıları
Sistemik pestisitler genellikle toprağa, tohumlara
bitkilerin yapraklarına, çiçeklerin nektarına ve polenine
karışmaktadır. Arı yetiştiriciliğinde toz ve su da çözünen
pestisitler,
sprey
çözelti
veya
emülsiyon
pestisit
konsantrasyonlarından daha tehlikelidirler. Sistemik pestisit,
bitkilerin meyvelerine, polenine ve nektarına karışabilir.
Ancak, doğal bitki örtüsünden elde edilen arı ürünleri, tarım
alanlarından elde edilenlere göre daha az kalıntı
içermektedir.
Avrupa’da bulunan kovanlardaki varroa kontrolü için
kullanılan akarisitler, temel olarak cymiazol, fluvalinate,
amitraz, flumethin ve coumaphos’tur. Coumaphos, amitraz
ve fluvalinate gibi akarisitlerin çoğu, kovanlarda kalıntı
bırakır. Bal da kalıntı düzeyleri genelde düşüktür ancak bal
mumunda çeşitli pestisitlerin birikimi arılarda sinerjik toksik
etkilere neden olabilir ve ayrıca kolonilerdeki akarisitlerin
devamlılığı, akarisite dayanıklı akarların ortaya çıkmasına da
sebep olabilir. Varroa tedavisinde kullanılan ilaçlar, bal da,
bal mumunda ve propoliste kalıntı bırakır. Yağ da çözünen
bileşenler olan fluvalinate ve flumethrin, bal mumuyla birlikte
tehlikeye neden olur. Aktif içerik haline gelir ve bal mumu
230
yakılana kadar ortadan kaybolmazlar. Bu bileşenlerin birkaç
yıl arka arkaya kullanılması halinde, kalıntılar birikir ve bal da
saptanabilir. Bir yıl sonrasında, bal mumunda da yüksek
miktarda
kalıntılar
gözlemlenir.
Önerilen
dozlarda
kullanılması halinde bal da risk oluşturacak düzeylerde
kalıntılar olmaz. Baldaki pestisitlerin nispeten düşük
saptanması, arıların bu konuda daha hassas davranarak,
filtreleme özelliklerinden kaynaklanabilmektedir. Pestisitler
propoliste de yoğun bir şekilde birikebilir, ancak piyasadaki
propolislerin eser miktarlarda pestisit içermesi halinde dahi
uzun süre satışları sözkonusu olamaz.
Farklı arı
sıralanabilir.
ürünlerinin
temel
kirlilik
riskleri
şöyle
• Bal: Antibiyotikler
• Bal mumu: Persistan lipofilik akarisitler
• Propolis: Persistan lipofilik akarisitler, kurşun
• Polen: Pestisitler
• Arı sütü: Antibiyotikler
Pestisitlerin insan sağlığı ve çevre üzerindeki
etkileri
Avrupa Birliği’nde bitki koruyucu kimyasallar tüketici
sağlığını tehdit edemez ve standartlara göre zararlı etkileri
bilimsel olarak ortaya konulmadıkça kullanımı önerilmez. Bu
kimyasalların çevre üzerindeki etkileri detaylıca incelenir.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO)’ne göre her yıl gelişmekte olan
ülkelerde tarım sektöründeki 3 milyon çiftçi, pestisitler
nedeniyle ciddi zehirlenme yaşamakta ve yaklaşık 18,000
kişi ölmektedir. Pestisitler, çiftçiler için ekonomik açıdan
şimdilik avantajlıdır, ancak bu avantajlar insan ve çevre
sağlığına yönelik risklere de sahiptir. Pestisit kalıntıları cilt
tahrişi, geç gelişme,anomali, akciğer ve solunum problemleri,
beyin-sinir sistemi rahatsızlıkları, karaciğer-böbrek hasarı,
üreme organları hasarı, endokrin, bağışıklık hasarı ve kanser
231
dahil olmak üzere sağlık üzerinde zararlı etkilere neden
olabilir. Çocuklar ve bebekler, pestisitlere karşı yetişkinlerden
daha hassastır. Pestisitlerin tehlikeleri, yaşamın fetal
aşaması gibi erken bir süreçte başlayabilir ve gelişim
problemine, daha az sinir hücrelerine ve daha düşük doğum
ağırlığına sebep olabilir. Pestisitlerin sağlık üzerindeki
etkileri, pestisit türüne bağlıdır. Organofosfatlar ve
karbamatlar, sinir sistemini etkiler. Diğerleri cildi veya gözleri
tahriş edebilir. Bazı pestisitler, kanserojendir. Diğerleri,
vücuttaki hormon veya endokrin sistemini etkileyebilir.
Organoklorlu
hidrokarbonlar
(DDT),
sinirlerin
sodyum/potasyum dengesini bozarak etki gösterir ve siniri
sürekli olarak iletim yapmaya zorlar. Organofosfatlar ve
karbomatlar, enzim asetil-esterazı engelleyerek etkisini
gösterir ve asetilin sinir sinyallerini sınırsız olarak
göndermesine, zayıflık ve felç gibi çeşitli semptomların
ortaya çıkmasına neden olur. Organoklorlu pestisitler,
çiçekten bala ve oradan da tüketiciye geçer. Çevredeki
kalıcılıklarından ve biyobirikim özelliklerinden dolayı tarımda
kullanımları sınırlanmış veya yasaklanmıştır. Ancak bu tür
pestisitler, çevresel döngü içerisindeki dolaşım yoluyla
toprakta da bulunurlar. Lipofilik özellikleri nedeniyle, OCP’ler
yağlarda birikerek gıda zincirine girerler, ancak yağsız
ürünlerde de mevcutturlar. Su da çözünebilen bileşikler,
böbrekler yoluyla kandan ayrılır ve üreyle vücuttan atılırlar.
Yağ da çözünen kimyasallar, karaciğer tarafından
parçalanırlar ve parçalanan bu ürünler üre veya safra yoluyla
vücuttan atılırlar. DDT ve benzeri ürünler yağ da
çözünebildiğinden vücuttan üreyle atılmazlar. Günümüzdeki
pestisitler DDT’den daha az kalıcıdır ve biyobirikime yatkın
değildir. Organoklorlu pestisitler, gelişmiş ülkelerde
yasaklanmıştır. Ancak, nispeten ucuz olduklarından dolayı
gelişmekte
olan
ülkelerde
halen
yaygın
olarak
kullanılmaktadır.
İnsektisitlerin ve herbisitlerin % 95’ten fazlası, hedef
olmayan türlere, havaya, suya ve toprağa karışabilir. Rüzgar
yoluyla başka yerlere taşınabilir. Pestisitler ayrıca
232
biyoçeşitliliği düşürür, habitata zarar verir ve tozlayıcıları
azaltır. Pestisitlerin gıda zincirindeki aşamalı güzergahı, bitki,
su ve topraktan arı ürünleri ve oradan da tüketicilerdir.
Arı ürünlerindeki
yöntemleri
pestisit
kalıntılarını
azaltma
Arıcılar, pestisitlerden etkilenme açısından üretim
zincirindeki ilk kurbanlar olup, bal da kalıntıyı önlemeye
yönelik zincirin en önemli halkasıdır.Genel olarak olası
risklere ilişkin tüketici algı listesinin ikinci sırasında yer alan
pestisit sorunu, gıda maddeleri kalıntı risk listesinin ilk
sırasındadır. Risk analizinin doğru yönetimi; risk
değerlendirmesi, risk yönetimi ve risk iletişimi gibi farklı
aşamalardan
oluşmaktadır.
Tüm
pestisitler,
lisans
verilmeden önce gıda, insan, hayvan sağlığı ve çevre
üzerindeki potansiyel zararlı etkilerine yönelik yeterli
testlerden geçirilmeli, değerlendirilmeli ve bu bulgulara göre
kullanımlarına izin verilmelidir. Bilinmelidir ki, günümüzde
bazı pestisitlerin kullanımı sınırlandırılmıştır. Kullanımına
sınır getirilen ve izin verilmeyen pestisitler çevre için daha
büyük bir risk oluşturmaktadır.
AB’de bal da 0.01 mg/kg pestisit sınırdır. Kalıntıya
neden olmamak için pestisit kullanımı çiçeklenme döneminin
dışında kullanılmamalı ve özellikle arıların beslenme uçuşları
dönemlerinde kullanılmamalıdır. Arıcılar, kovanlarını pestisit
uygulaması yapılan tarımsal alanlardan en az 3 km uzağa
götürerek kalıntı riskini azaltabilir veya önleyebilirler. Diğer
taraftan çiftçilerin, pestisit uygulamaları konusunda arı
sağlığını dikkate alarak örnek olmaları gerekir. Bu
uygulamayı Entegre Pestisit Yönetimini (IPM) kullanarak
gerçekleştirebilirler. Bu yönetim mevcut olan en iyi zararlı
böcek kontrol sistemidir. Çiftçiler ve arıcılar bunun yanı sıra,
böceklerin dağılımını ve miktarını yönetebilmek amacıyla
değişik
stratejiler
uygulayabilirler.
Bu
stratejiler
doğrultusunda pestisit kalıntılarını azaltan diğer yöntemler
şunlardır:
233
• Pestisitlerin aşırı ve yanlış kullanımı tarım
teşkilatlarınının yoğun denetimleriyle uzmanları
tarafından kontrol edilmelidir.
• Çiftçiler, zararlı böceklerin hasarların yönetmek için
polikültür ve ekim nöbeti dahil olmak üzere yetiştirme
uygulamalarından yararlanmalıdır.
• Çiftçiler, zararlı böceklerin doğal avcı parazitleri dahil
olmak üzere biyolojik zararlı böcek kontrol yöntemlerini
benimsemelidir. Bu daha çevreci bir yaklaşımdır.
• Tehlikeli pestisitlere alternatif olarak son yıllarda
üretilmiş olan yeni ürünlerin kullanılması tercih
edilmelidir. Yeni pestisitleri, sağlık ve çevre risklerini
azaltması düşünülen biyolojik ve botanik türevler ve
alternatifleri arasından seçmek yarar sağlayacaktır.
Arı ürünlerindeki pestisit kalıntılarıyla ilgili mevzuat
Avrupa Birliği üyesi ülkeler canlıların endokrin
sistemlerini (hormonal sistem) bozan, kalıcı ve biyo-birikimi
yüksek, kanserojen (kanser yapıcı), mutajenik (genetik
değişikliğe neden olan), üreme açısından toksik olan
kimyasalları yasaklayan bir mevzuatı yakın tarihlerde
onaylamıştır. Bu mevzuat dahilinde bilimsel araştırmaların
ışığında
mevcut
pestisitlerin
kullanımı
detaylıca
irdelenmekte,
onaylamakta
ve
tolerans
düzeyleri
belirtmektedir. Aşağıda Türk Gıda Kodeksi Pestisitlerin
Maksimum Kalıntı Limitleri Yönetmeliği verilmektedir.
Yetki Kanunu: 5996
Yayımlandığı R.Gazete:29.12.2011-28157
BİRİNCİ BÖLÜM
Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar
Amaç
MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin amacı; bitkisel ve
hayvansal gıdalarda bulunmasına izin verilen pestisitlerin
234
maksimum kalıntı limitlerinin uygulama usul ve esaslarını
belirlemektir.
Kapsam
MADDE 2 – (1) BuYönetmelik, pestisitlerin taze, işlenmemiş,
işlenmiş veya kompozit bitkisel ve hayvansal gıdalarda
bulunmasına izin verilen maksimum kalıntı limitlerini ve bu
limitlerin uygulama esaslarını kapsar.
(2) Bu Yönetmelik, gıda dışında üretilen ürünleri, bitki
çoğaltım materyallerini, aktif maddelerin ilgili mevzuat
çerçevesinde onaylanması sırasındaki testlerini kapsamaz.
Dayanak
MADDE 3 – (1) BuYönetmelik, 11/6/2010 tarihli ve 5996
sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem
Kanununun 21 inci, 22 nci, 23 üncü, 24 üncü, 31 inci,32 nci
ve 34 üncü maddelerine dayanılarak hazırlanmıştır.
Tanımlar
MADDE 4 – (1) 5996sayılı Kanunun 3 üncü maddesindeki
tanımlara ilave olarak ikinci fıkrada yer alan tanımlar da
geçerlidir.
(2) Bu Yönetmelikte geçen;
a) Aktif madde: Hastalıklar, zararlılar ve yabancı otlarile
diğer etmenler üzerine asıl biyolojik etkiyi yapan maddeyi,
b) Bakanlık: Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığını,
c) İşleme faktörü: İşlenmiş üründeki pestisit kalıntı miktarının
o işleme tabi tutulacak üründeki kalıntı miktarına oranını,
ç) İyi tarım uygulamaları (GAP-Good Agricultural Practice):
Uygulamanın
yapıldığı
iklim
bölgesinde,
ruhsatlı
bitki
korumaürünlerinin; gıdaların üretimi, taşınması, dağıtımı ve
işlenmesiaşamalarında zirai mücadele prensiplerine uygun
235
olarak
güvenli
kullanımı,beklenen
etkinin
oluşmasını
sağlayacak şekilde, minimum miktarda kullanılmasının ve
böylece oluşacak MRL değerlerinin minimum düzeyde
olmasının sağlanmasını,
d) Kabul edilebilir günlük alım miktarı (ADI –Acceptable
Daily Intake): Toplumdaki çocuk veya doğmamış bebekler
gibi hassas grupları da dikkate alarak, değerlendirme
sırasındaki mevcut bilgiler ışığında tüketiciye fark edilebilir
herhangi bir sağlık riskiteşkil etmeyen, bir bireyin vücut
ağırlığı esas alınarak tüm yaşamı boyunca gıdalarla günlük
olarak alabileceği madde miktarını,
e) Maksimum kalıntı limiti (MRL – Maximum ResidueLevel):
İyi tarım uygulamaları ve ADI değerleri temel alınarak
belirlenenen yüksek pestisit kalıntı limitini,
f) Pestisit : Zirai mücadele uygulamalarında kullanılanher
türlü kimyasal maddeyi,
g)
Pestisit
mücadele
kalıntısı:
amaçlı
Ek-1’de
kullanılan
belirtilen
aktif
ürünlerdezirai
maddeler,
bunların
metabolitleri veya parçalanma veya reaksiyon ürünlerini,
ğ) Tespit limiti (LOD-Limit of Determination): Analitik olarak
tespit edilebilen geçerli kılınmış en düşük limiti,
ifade eder.
İKİNCİ
BÖLÜM
Maksimum Kalıntı Limitleri ve Uygulama Esasları
Maksimum kalıntı limitleri
MADDE 5 – (1)Pestisitlerin maksimum kalıntı limitleri ve bu
limitlerin uygulanacağı ürünlere ilişkin tablolar ile bu
tabloların açıklamaları aşağıda gösterilmiştir.
236
a) Bu Yönetmelikte yer alan bitkisel ve hayvansal ürünlere
ait gruplar ve tanımlamalar Ek-1’de gösterilmiştir.
b) Ürünlere ait kod numaraları, MRL’nin uygulanacağı ürün
grupları, bu gruplarda yer alan ürünler, ürünlerin bilimsel
adları, benzer ürünler ve ürünlerin MRL değerlendirmesine
tabi tutulacak kısımları Ek-1’de tanımlanmıştır.
c) Bu Yönetmelik kapsamındaki MRL’ler Ek-2 ve Ek-3’te
gösterilmiştir.
ç) Türkiye’de, 25/3/2011 tarihli ve 27885 sayılı Resmî
Gazete’de
yayımlanan
Bitki
Koruma
Ürünlerinin
Ruhsatlandırılması Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre
ruhsatlandırılmış olan pestisitlerin kabul edilebilir maksimum
kalıntı limitleri ile mezkûr Yönetmeliğin 7 nci maddesigereği
geçici olarak en fazla iki yıl süre ile geçerli olmak üzere
tavsiyesi
uygun
görülen
pestisitlerin
kabul
edilebilir
maksimum kalıntı limitleri Ek-2’de gösterilmiştir.
d) Ek-2’de yer alan bölümlerden;
1) Bölüm 1’de, Bakanlık tarafından değerlendirmeleri
tamamlanmış olan pestisitlerin ürün veya ürün gruplarındaki
maksimum kalıntı limitleri listesi,
2) Bölüm 2’de, Bakanlık tarafından gözden geçirilen ve
üzerinde değerlendirmeleri devam eden pestisitlerin ürün
veya ürün gruplarındaki maksimum kalıntı limitlerine ait
geçici liste,
3)
Bölüm
3’te,
Bakanlık
tarafından
değerlendirmeleri
tamamlanmış olan yasaklı pestisitlerin ürün veya ürün
gruplarındaki maksimum kalıntı limitlerine ait liste,
237
4) Bölüm 4’te, Bakanlık tarafından geçici olarak tavsiyesi
uygun görülen pestisitlerin ürün veya ürün gruplarındaki
maksimum kalıntı limitleri ve geçerlilik sürelerine ait liste,
gösterilmiştir.
e) Ek-3’te, Avrupa Birliğinin ilgili mevzuatında yeralan ürün
gruplarındaki pestisitler için maksimum kalıntı limitleri
gösterilmiştir.
f) Ek-3’te yer alan bölümlerden;
1) Bölüm 1’de, Avrupa Birliği tarafından değerlendirilmesi
tamamlanmış olan pestisitlerin ürün veya ürün gruplarındaki
maksimum kalıntı limitleri listesi,
2) İki alt bölümden oluşan Bölüm 2’nin; Bölüm 2A’sında,
Avrupa Birliği tarafından değerlendirmesi devam eden
pestisitlerin ürün veya ürün gruplarındaki maksimum kalıntı
limitlerine ait geçici liste; Bölüm 2B’sinde, Avrupa Birliği
tarafından değerlendirmesi devam eden pestisitlerin Bölüm
1’de yer almayan ürün veya ürün gruplarındaki maksimum
kalıntı limitlerine ait geçici liste,
3) Bölüm 3’te, riskli olmadığı için MRL belirlenmesine ihtiyaç
duyulmayan pestisitler,
gösterilmiştir.
Uygulama esasları
MADDE 6 – (1)Pestisitlerin maksimum kalıntı limitlerine
ilişkin uygulama esasları aşağıda gösterilmiştir.
a) Ek-2’de yer alan pestisitler sadece mezkûr ektebelirlenen
ürün veya ürün grupları için geçerlidir.
b) Ek-2’nin Bölüm 2’sindeki pestisitlere ait geçici MRL’ler
Bakanlık tarafından yapılacak değerlendirme sonucunda Ek2 Bölüm 1 veya Bölüm 3’e alınır.
238
c) Türkiye’de üretilen bitkisel ürünlerde Ek-2’de yeralan
maksimum kalıntı limitleri, hayvansal ürünlerde ise sadece
Ek-2’deki pestisitler için Ek-3’de yer alan maksimum kalıntı
limitleri kullanılır. Ek-2 ve Ek-3’de yer almayan pestisit ve
ürünler için ise MRL değeri 0,01mg/kg olarak kabul edilir.
ç) İthal edilen bitkisel ve hayvansal ürünlerde Ek-3,Ek-3’te
yer almayan pestisit ve ürünler için Ek-2 dikkate alınır. Ek-2
ve Ek-3’te yer almayan pestisit ve ürünler için MRL değeri
0,01 mg/kg olarak kabul edilir.
d) Ek-1’de yer alan ürünler;
1) Ek-2 veya Ek-3’te yer alan ürünler için bu eklerde
belirtilen MRL’lerin,
2) Ek-3 Bölüm 3 hariç olmak üzere, Ek-2 veya Ek-3’te
MRL’leri belirlenmemiş ürünler için 0,01 mg/kg’ın aşılması,
durumunda piyasaya arz edilemez.
e) Bu Yönetmelikte belirtilen MRL’leri karşılamayan pestisit
kalıntı değerine sahip işlenmiş veya kompozit bir ürün,
MRL’leri düşürülmek üzere, kendisiyle aynı veya diğer
ürünlerle
karıştırılarak
veya
işlenerek
piyasaya
arz
edilemez.
ÜÇÜNCÜBÖLÜM
İşleme Faktörü
İşleme faktörünün belirlenmesi ve uygulanması ile ilgili
esaslar
MADDE 7 – (1)Ek-1’de yer alan ürünlerin işlenmesiyle elde
edilen ürünlerin MRL’leri değerlendirilirken, uluslararası
kabul görmüş metotlara göre yapılmış çalışmalar sonucunda
belirlenmiş işleme faktörleri kullanılır.
239
(2) İşleme faktörü, işleme teknolojisine bağlı olarakher bir
aktif madde için ayrı olarak belirlenir.
(3) İyi tarım uygulamaları (GAP) sonucunda elde edilen
üründeki
pestisit
kalıntısı,
LOD’ye
eşit
ise
işleme
teknolojisine tabi tutulan ürün için işleme faktörü 1 (bir) olup,
bu ürünlerde işlenmemiş ürünler için belirlenen MRL
değerleri geçerlidir.
(4) Birinci ve üçüncü fıkralarda belirtilen haller dışında;
işleme
faktörünün
belirlenmesine
gerek
duyulduğunda
Bakanlıkça aşağıdaki esaslar dikkate alınır.
a) İşlenmiş ürünün beslenmedeki önemi ve tüketim miktarı.
b) İşleme teknolojisine tabi tutulacak üründeki kalıntı miktarı.
c) Aktif maddenin veya ilgili metabolitlerinin fiziko-kimyasal
özellikleri.
ç) Ürünün işlenmesi sonucunda toksik metabolitlerin oluşma
ihtimali.
DÖRDÜNCÜBÖLÜM
Çeşitli ve Son Hükümler
Numune alma ve analiz metotları
MADDE 8 – (1) Bu Yönetmelik kapsamında, kontrol
amacıyla
numune
alma
işlemi,
gıdalarda
pestisit
kalıntılarının resmî kontrolü için numune alma metotları ilgili
mevzuata göre, analizi ise uluslararası kabul görmüş analiz
metotlarına göre yapılır.
İdari yaptırımlar
MADDE 9 –(1) Bu Yönetmeliğe aykırı davrananlar hakkında
5996 sayılı Kanunun ilgili maddelerine göre idari yaptırım
uygulanır.
240
Uyum zorunluluğu
GEÇİCİMADDE 1 –
(1) Bu Yönetmeliğin yayımı tarihinden önce faaliyet gösteren
gıda işletmecileri, 1/7/2012 tarihine kadar bu Yönetmelik
hükümlerine uymak zorundadır. Bu tarihe kadar ilgili
mevzuat hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
Yürürlük
MADDE 10 –(1) Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe
girer.
Yürütme
MADDE 11 –(1) Bu Yönetmelik hükümlerini Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı yürütür.
Bir gıda da izin verilen maksimum pestisit kalıntı
miktarı, sağlık riski oluşturmak için gereken miktardan 10 ila
1,000 kat daha azdır. Ancak, pestisit yönetmelikleri,
pestisitlere karşı yetişkinlerden daha hassas olabilen bebek
ve çocukları sonuna kadar korumalıdır. Meyve, sebze ve
diğer ürünlerdeki pestisit miktarı yıkama, soyma, haşlama ve
pişirme yoluyla azaltılabilir, ancak insanlar balı doğrudan
tüketirler. Birçok ülke, ürün ihraç edebilmek için Kodeks
MRL’yi gözetmeyi amaçlasa da bu, yerli olarak üretilen ve
tüketilen gıdalar için etkin bir ulusal MRL sisteminin
uygulandığı anlamına gelmemektedir.
Her tür hayvan veya gıdaya yönelik izlenmesi gereken
maddeler, AB mevzuatlarında iki ana gruba ayrılmıştır.
Tabloda gösterilen kategoriler, arı ürünlerinde izlenmelidir:
• GRUP A- Anabolik (doku yapıcı) etkiye neden olan
kimyasalları içeren maddeler:
(6) 2337/90 sayılı Konsey Yönetmeliğinin (EEC) IV
nolu ekinde yer alan bileşikler
241
• GRUP B- Veteriner ilaçları ve kontaminantlar
(1) Sülfonamitler ve kinolein dahil olmak üzere
antibakteriyel maddeler
(2) Diğer veteriner
piretroidler
ilaçları
karbamatlar
ve
(3) Diğer maddeler ve çevresel kontaminantlar
(a) PCB'ler dahil olmak üzere organoklorlu
bileşenler
(b) Organofosforlu bileşenler
(c) Kimyasal elementler
Ancak Avrupa’da bal mumundaki akarisit kalıntıları ilgili
düzenlenmeler henüz mevcut değildir. AB, 2006 yılında iki
yasal teklifte bulunmuştur. Bunlardan ilki, bitki koruma
ürünlerinin piyasaya sunulmasına ilişkin yönetmeliktir. Bu
yönetmelik, daha toksik pestisitlerin daha güvenli olanlarıyla
değiştirilmesini kapsamaktadır.
İkinci Teklif, pestisitlerin sürdürülebilir kullanımına
ilişkin direktiftir. Pestisitlerin uygulanmasını, kullanıcıların
eğitilmesini ve IPM taslaklarını içermektedir. 2008 yılında,
dünyada kullanılmış olan yaklaşık 1100 pestisit için yeni ve
revize edilmiş MRL'ler düzenlemiştir. Revizyon, önceki
sistemi basitleştirme amacına yöneliktir. Önceki sistemde
belirli pestisit kalıntıları komisyon üyesi devletlerce
düzenlenmiş olup, kalan kısmı ele alınmamıştır.
Yeni yönetmelik, AB içinde ve dışında tarımda
kullanılan veya kullanılmış olan pestisitleri kapsamaktadır.
Güvenlik değerlendirmesi, pestisitin toksisitesine, gıda da
kabul edilebilecek maksimum düzeylerine ve Avrupalı
tüketicilerin farklı diyetlerine göre ve yine Avrupa Gıda
Güvenliği Kurumu (EFSA) tarafından gerçekleştirilmiştir. AB
dışında yetişen ürünler için ihraç eden ülkenin isteği üzerine
MRL’ler belirlenir. Gelişmekte olan ülke ihracat ve
242
ithalatçıları, Maksimum Kalıntı Limitleri (MRL)'ni veya yakın
gelecekte yaşam bulacak olan Dünya Ticaret Örgütü (WTO)
kuralları kapsamında uluslararası tavsiyeleri karşılamaya
hazırlanmalıdır.
Sonuç olarak, arı ürünlerine yönelik temel kalıntılar,
bulaşmalar, daha çok bilinçsiz arıcılık uygulamaları ve yine
bilinçsizce yapılan tarımsal işlevlerden kaynaklanmaktadır.
Pestisitlerin çevre üzerindeki olumsuzluklarını, zararlı
etkilerini önlemek, en aza indirgemek için kamu sağlığı
örgütleri tarafından eğitim programları ve projeleri
geliştirilmelidir. Özellikle gelişmekte olan ülkeler, pestisit
kalıntı standartlarının belirlenmesinde yardıma ihtiyaç
duymaktadır. Bu ülkelerdeki tüketiciler, pestisitlerle ilgili
sağlık konularına yönelik olarak eğitilmelidir. Bu ayrıca
üçüncü ülkelerden arı ürünleri dışalımı gerçekleştiren
gelişmiş ülkeler için de gereklidir.
243
Bölüm XIII:
SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR ARICILIK İÇİN
PAZARLAMA VE MALİYET YÖNETİMİ
Arıcılıkta pazarlama kavramlarının öğrenilmesi kolay
değildir. Bunun temel nedeni, bu tür faaliyetlerin
özgünlüğüdür. Bu bölümde, üretim miktarı ve fiyat oluşumu
üzerinde nispeten küçük etkileri olan arıcıları ele alacağız.
Bilindiği üzere arı yetiştiriciliğinde hava koşullarının
belirsizliği üretime etki eden ana etkendir. Arıcılıktaki yavaş
dönüşüm temposunun birincil nedeni, pazarlamanın
öneminin
küçümsenmesi
ve
arıcılıktaki
pazarlama
oryantasyonunun eksikliğidir. Pazarlama kavramı bir sistem
ya da organizasyonel bir yapı değil, bir felsefedir. Geçmişte
arıcının rolü yalnızca üretim ile sınırlıyken, karşılanmamış
talebe ilişkin yapılacak pek fazla bir şey olmamıştır. Arıcılar
üretime, verimin artırılmasına ve maliyetlerin azaltılmasına
odaklanmış ve verimli bir şekilde üretilebilecek ürünü üretmiş
ve satışa sunmuşlardı. Geçmişte tüketicilerin ihtiyaç ve
istekleri çok az önem teşkil ediyordu. Günümüzde arıcılar,
yüksek bir kar sağlamak için tüketicilerin arı ürünlerindeki
ihtiyaçlarını tanımalı ve bu ihtiyaçları rakip ürünlerden daha
iyi ve daha verimli bir şekilde karşılayan ürünler
üretmelidirler.
Bu
mesleğin
mensupları,
tarımsal
pazarlamaya ilişkin belirli deneyimlerden, başarılardan fayda
sağlayabilirler. Birçok çiftçi gibi arıcılar da pazarlamanın
yalnızca ürün kovandan çıktığında başladığına inanmaktadır.
Ancak, bu pazarlamanın etkinliğini yüksek oranda
sınırlamaktadır. Pazarlama tarımsal üretimin ilk noktasından
tüketiciye kadar gıda ürünleri ve hizmetlerinin hareketiyle
bağlantılı olarak tüm ekonomik faaliyetlerin yerine
getirilmesidir.
244

Arıcılığa yönelik talep yaratma
Piyasa gereksinimlerini daha iyi anlayabilmek ve bu
ihtiyaçları karşılayabilme becerisi geliştirebilmek için
üreticiler, üretimlerine yönelik talebi artırabilirler. Bunu
mümkün kılmak için bireysel olarak ya da diğerleriyle iş birliği
içinde olmak üzere üreticilerin yeni piyasaları ya da yeni
ürünleri belirleyebilmeleri veya reklam kullanarak mevcut
piyasalardaki talebi artırabilmeleri ya da satışları
geliştirebilmeleri gereklidir. Birçok ülkede gönüllü ya da
zorunlu pazarlama örgütleri kurulmuştur. Bunların iki amacı
vardır: üreticilerin piyasadaki rolünü artırmak ve hammadde
alan normatif kar şirketlerinden daha yüksek bir düşüş,
işleme, dağıtım ve paketlemeyi birleştirerek değerini
artırmak. Alternatif çözüm, üreticilerin eylemiyle pazarlama
riskini azaltarak dağıtım, teknoloji, konum, işletim sistemleri
ölçeğini optimize ederek, grup pazarlama maliyetlerini
düşürmek ve pazarlama kanallarıyla pazarlama hizmetlerini
düzenlemektir. Arı ürünlerine yönelik talebi artırmaya ilişkin
olarak doğrudan satışlarda büyük bir potansiyel vardır.
Genellikle tüketiciler ilk olarak, balın ve diğer arı ürünlerinin
tıbbi özellikleri konusunda bilgi edinirler. Bu ürünlere ilişkin
ilgilerini canlandırır ve etkin bir şekilde talep yaratırlar.
Üretim maliyetlerini düşürme
Üretim maliyetlerini azaltma amacını taşıyan faaliyetler,
son yıllarda birçok arıcı arasında en büyük faaliyet alanı
haline gelmiştir. Özellikle başta yoğun ekonomik getiri olmak
üzere, üretim teknolojisinde verimlilik artışı sağlayan pek çok
gelişme olmuştur. Birim maliyetlerinin azaltılması ve verimlilik
artışı, dünya piyasalarında gereği gibi bir rekabet için mutlak
gereklidir.
Piyasa durumuna ilişkin zorluklar
Tarımsal sanayinin tamamı (arıcılık dahil) üretim ve
ekonomik organizasyonunun belirlenmesindeki özel koşullar,
mevsimler, hava koşullarına olan bağlılık, insan faktörü,
245
mekan, üretim kaynaklarının sürdürülebilirliği… vs gibi
faktörler piyasa durumuna ilişkin risk etkenleridir. Sözkonusu
bu kavramlar risk teşkil ettiğinden arıcılık da aynı riski
taşımaktadır.
Günümüzde, arıcının kolonileri üzerinde karar alma,
üretim, ticaret, dış ilişkiler süreçlerinin karmaşıklığı, tarımsal
sektördeki herhangi bir başka iş kolundan daha az değildir.
Ekonomik açıdan bakıldığında arıcılıkta her yeni işlev bir
girişimdir olup diğer bir deyişle dış etkilere açıktır ve bunların
etkisinde olan organize bir üretim faktörü grubudur. Arıcılık,
ekonomik menfaatleri amaçları doğrultusunda elde etmek
amacıyla oluşmuş ve iyi işleyen bir birimdir. Ancak arıcılar
tarımdaki fiili değişiklikleri, satış ve pazarlama arasındaki
farkı iyi ayırt etmeleri gerekir.
Günümüzde gelişmiş birçok ülkede piyasa ekonomisi
kuralları içerisinde mutlak bir üretim büyümesi sürdürülebilir
değildir. Bu durumda arıcı, bir sonraki yılın fiyatlarının olumlu
olacağını umarak ürünlerini veya birikimini satmak amacıyla
başka fırsatlar aramak zorunda kalacaktır. Büyük ve daha
profesyonel işletmelerde ürün yelpazesi daha geniştir.
Ancak, küçük işletmelerde durum böyle olmayıp ilgili gelir ve
giderler arasındaki fark genellikle küçük olduğundan, çok
küçük bir fiyat düşüşü, arıcının gelişimi ya da iflası anlamına
gelmektedir. Arıcının piyasada oluşan fiyatlar üzerinde
önemli bir etkisi yoktur. O, bir satıcıdır. Onun gibi birçok
satıcı vardır ve hepsi alıcı için aynı konumdadır. Geçerli
koşullar altında piyasada kalmak için arıcı bir pazarlama
yaklaşımı benimsemelidir.
Bu bağlamda gelecekteki pazarlama ihtiyaçlarına
yönelik analiz, bu işin başlangıç noktası olabilir. Bu hususlar,
üretim döngüsü başlamadan gerçekleşmelidir. Malları elden
çıkarmayı amaçlarken şunlar göz ardı edilmemelidir.
• Arı ürünlerini işleyecek sanayi ile bir sözleşme
imzalamayı unutmayınız !
246
• Aracı alıcılarla ürünlere ilişkin bir sözleşmeyi her
zaman yapınız!
• Doğrudan satışların organize ediniz!
• Arıcıların çıkarlarını koruyan, güvence altına alan
pazarlama örgütlerine üye olunuz ( Arıcı Birlikleri )
veya örgütleniniz !
Pazarlama yönetimi
Pazarlama yönetimi stratejik ve operasyonel planlama
ve uygulama aşamasını kapsayan karmaşık bir süreçtir.
Stratejik planlama (stratejik pazarlama), bunlara ulaşma
yolunu
tanımlayacak
veya
pazarlama
stratejilerini
belirleyecek şekilde uzun dönemli hedefleri ve çerçeve
yönergelerini kapsamalıdır. Bu aşama genellikle stratejik
yönetim olarak adlandırılır. Temel unsurları misyon, stratejik
bir vizyon, gelecekteki faaliyet ve stratejilerin amaç ve
hedeflerinin belirlenmesidir. Bu aşamada, eylem ya da pazar
segmenti seçeneği mevcuttur. Stratejik planlamanın temel
araçları şunlardır: SWOT analizi (güçlü noktalar, zayıflıklar,
fırsatlar ve tehditler), portföy analizi ve ilişki analizi: ürün piyasa. Operasyonel Planlama (pazarlama bileşimi), kabul
edilen düzenlemelerin belirli açıklamasını içerir. Bu işlemin
başarısı, bir pazarlama planıdır. Kısa dönemli hedefleri
belirtir. Plan ayrıca ürün politikasını, dağıtımını, tanıtımını ve
fiyatlandırmayı gösterir. Pazarlama yönetimi şeması,
uygulamada idealleştirilmiş modelden uzaktır. Farklılıklar,
özellikle zincirleme ve uygulama safhasından önce gösterilir.
Pazarlama yönetimi sürecinin karmaşıklığı, özel pazarlama
kararları türünden kaynaklanmaktadır. Bunlar, genellikle
karşılıklı olarak etkileşimde bulunan piyasa süreçlerine ilişkin
eksik bilgiye dayanarak göz önünde bulundurulur.
Pazarlama stratejisi
Pazarlama stratejisinin belirlenmesindeki başlangıç
noktası, piyasada fırsatlar araştırmaktır. Arıcılara yönelik bir
247
fırsat da, ihtiyaçları en iyi bir arıcı tarafından karşılanabilecek
olan bir grup alıcı bulmak veya belirlemektir. Fırsatlar, güçlü
yanlara özel bir vurgu yaparak hedefleri ve kaynaklarıyla
birlikte çiftliğin misyonuyla karşılanmalıdır. Yalnızca
pazarlama stratejilerinin oluşturulması temelinde, ürünler,
fiyatlandırma, dağıtım kanalları ve promosyon alanında
faaliyetleri belirlenebilir.
Pazarlama
kapsamaktadır:
stratejisi
kavramı
bu
yüzden
şunları
 İç faktörler: Arıcılık işletmesinin güçlü ve zayıf yönleri;
 Çevresel koşul: fırsatlar ve tehditler;
 Stratejik hedefler;
 Ürün sınıfında fiyatlandırma, dağıtım
sürecindeki niyetlerle ilgili özel kararlar;
ve
tanıtım
 Daha önceki kuruluşların pratik uygulama yolları;
 Pazarlama alanındaki stratejik eylemlerin etkilerinin
sistematik olarak izlenmesi ve analizi.
Pazarlama stratejisi unsurları şunlardır:
 Ürün – “doğru ürün” müşteri ihtiyaçlarıyla ve
istekleriyle yakından ilişkili olmalıdır.
 Fiyat – müşterilerin gelir imkanlarını, kalite, prestij, vb.
konularla ilgili arzularını göz önünde bulundurarak
uygun bir düzeyde olmalıdır.
 Yer – ürün, erişilebilir olmak amacıyla kusursuz bir
şekilde tüketicilere hedef piyasada teslim edilmelidir.
 Üretim – tüketicilere ve alıcılara ürünün değerleri,
alınmasına ilişkin fiyat, yer, koşullar ve neden diğerinin
değil de tam olarak bu ürünün alınması gerektiğini
açıklamak için iletiler gönderilmelidir.
Mümkünse müşteriler, pazarlama unsurlarına benzer
tepkiler vermelidirler. Yaş, aile, eğitim düzeyi, ilgi alanları,
248
yaşam tarzı, hayat değerleri gibi kriterlere göre
gruplanmalıdırlar. Pazarlama stratejileri; çevresel özellikler,
kaynaklar ve hedefler temelinde oluşturulması gereken
ihtiyaç, tüketici grupları ve ürün grupları açısından
tanımlandığı gibi desteklenmesi gereken piyasaları tanımlar.
Seçici talep stratejileri
Bu tür stratejiler, ürünün rekabetçi konumunu tanıtmak
amacıyla kullanılır. Bu stratejinin temel unsuru, piyasa
katılımıdır. Seçici talep stratejileri, mevcut müşterileri tutarak
veya yeni müşteriler kazanarak gerçekleştirilebilir. Bireysel
müşteri tercihlerine adapte olma ve arı ürünlerinin kalitesine
yönelik güveni oluşturma ve güçlendirme becerisi çok
önemlidir. Özellikle bal sabit bir kaliteye, aynı özelliklere,
dokuya, renge ve tada ve en önemlisi sabit bir fiyata sahip
olmalıdır. Dış görünümü, müşterinin dikkatini çekmelidir.
Cam kavanozlar, balı paketlemenin en iyi yoludur. Ayrıca
renkli etiketler basılmalıdır. Müşteriler renk, doku,
kristalleşme yöntemi gibi balın optik özelliklerine özel olarak
dikkat etmektedir. Arıcı, bilgi birikimini usta bir şekilde
kullanmalıdır. Çok fazla glikoz içeren bal, çabuk kristalleşen
bal türüne girer. Bal önceden alınırsa ve daha sonra
yenecekse, büyük kristaller oluşur ve bu durumda müşteriler
tarafından beğenilmez. Bu tür bal krema formunda
satılmalıdır.
Bal satışı aşağıdaki şekilde önerilir:
 Bal – krem şeklinde,
 Kolza karışımı olmayan nektar balları – krem, ya da
yeniden kristalleşme ya da çözünme tehdidi
olmasına rağmen “patoka” durumunda,
 Bal özsuyu – “patoka” ya da bazen sadece
kremsidir.
249
Müşteri kazanma stratejileri – Bu stratejinin temeli,
ürünün piyasada yerelleştirilmesidir. Ürünün konumu,
pazarın her segmentinden alıcılar tarafından istenilen belirli
özellikler göz önünde bulundurularak rakip ürünlerle
karşılaştırıldığında, ürünün pazardaki tüketiciler tarafından
nasıl algılandığını gösterir.
Müşteri kazanmaya yönelik iki ana stratejik seçenek
vardır:
A – Ürüne ilişkin olarak, karşılıklı fayda sağlama
B – Ürünün farklılaştırması.
Arıcının rakibiyle aynı avantajları sunması, ancak daha
yüksek ürün kalitesiyle rekabeti bastırmaya çalışması da bir
stratejidir. Bu stratejiyi kullanmanın başka bir yolu da,
mallara ilişkin daha fazla elverişlilik, daha hızlı teslimat
sunarak reklam giderlerine yönelik rekabeti göz önünde
bulundurmaktır. Ayrıca, arıcılar fiyatlandırma stratejisiyle de
rekabet edebilirler. Benzer kalitedeki ürünler daha ucuzdur.
B stratejisinin söz konusu olması durumunda arıcı,
farklı müşteri türlerinin ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla
özellikler sunarak kendini diğerlerinden ayırmaya çalışır ve
bundan faydalanır.
Müşteri sadakat stratejileri
Birçok şirketin yöneticisi, eski müşterileri tutmanın yeni
müşteriler aramaktan daha karlı olduğunu fark etmiştir.
Uzmanlar, yeni müşteriler edinmenin, eski müşteri
hizmetinden beş kat daha pahalı olduğunu hesaplamışlardır.
Bu tür bir strateji özel dikkat gerektirir.
Müşterilerin ürüne veya üreticiye sadık olmalarını
sağlayan üç önemli kavram;
 Yüksek bir müşteri memnuniyeti düzeyini sürdürme,
 Rekabetle yüzleşme,
250
 Tüketicilerle güçlü ekonomik ve kişilerarası ilişkiler
oluşturma.
Baskın pazar katılımına sahip birçok popüler marka,
müşterilerin bağlılığını sürdürmeye yönelik stratejilere ve
programlara odaklanmıştır. Arıcılar aynı şeyi yapabilir.
Üründen duyulan memnuniyet, ürünün uygun ve etkin
kullanımını sağlamak için ek bilgi vererek de artırılabilir. Arı
ürünleri temelinde oluşturulan arıcıya yönelik sadakat, arıcı
için en iyi garantidir. Karşılıklı ilişki stratejisinin amacı,
tüketicilerle güçlü ilişkiler oluşturmaktır. Arıcı, balın çeşitleri
ve kristalizasyonuyla ilgili süreçler konusunda müşteriye bilgi
vermeye hazırlıklı olmalıdır. Arıcı, balın hangi şekilde ve
nasıl
alınması
gerektiği
ve
hangi
hastalıklarda
kullanılabileceği
konusunda
tüketiciye
tavsiyede
bulunabilmelidir. Bu nedenle uzman bilgiye sahip olmalıdır;
böylece müşterilerle olan diyaloglarda ikna edici bir şekilde
sorulara yanıt verebilir ve şüpheleri ortadan kaldırabilir.
Rakiplerin, müşterileri daha etkin bir şekilde tatmin
edebilecek
ürün
ve
hizmetler
sağlayabileceği
unutulmamalıdır. Ürün özelliklerine ilişkin daha fazla fırsat ve
daha düşük fiyatlar ve ayrıca daha etkin tanıtım sunabilirler.
Ürün kalitesi, fiyatı ve tanıtımına ilişkin rekabet saldırılarına
karşı en iyi savunma stratejisi rakibe bakmak ve ardından
ondan daha iyi olmaktır.
Ürün karması stratejisi
Birçok şirket geniş bir ürün yelpazesi sunmaktadır.
Benzer ihtiyaçları karşılayan ürünler, ikame ürünler olarak
adlandırılmaktadır. Eş zamanlı olarak kullanılan veya birlikte
satılan ve ilgili ihtiyaçları karşılayan ürünler, tamamlayıcı
ürünler olarak adlandırılmaktadır.
İkame ürünlere yönelik stratejiler:
İkame ürünler için iki temel strateji mevcuttur:
• Ürün yelpazesini geliştirmeye yönelik strateji (çeşit),
251
• Marka stratejisi (marka).
Ürün yelpazesinin geliştirilmesine yönelik strateji, yeni
ürünler tanıtmaktır. Geniş bir bal çeşidini satışa sunmamız
gerekir. Bu stratejinin bir örneği de, yeni özelliklere sahip
olan krem bal gibi ürünler sunmaktır. Bu yaklaşımın temel
avantajı, mevcut ürünün konumunun tartışılmamasıdır.
Dolayısıyla yeni ürünün kabul görmesi daha kolaydır.
Dezavantajı ise, yeni ürünün marka kullanıcılarına
muhtemelen daha çekici gelecek olmasıdır. Sonuç olarak
eski ürünün satışı sınırlı olabilir. Bir ürün yelpazesi
geliştirmek, arıcılık müşterilerine mümkün olan en zengin
sunumun yapılmasını kapsar. Balın yanı sıra polen, arı sütü,
arı zehiri, propolis, bal mumu mumları veya balmumu
heykelcikleri sunulabilir. Tüm yıl boyunca ürün satabilmek
için arıcı, diğer arıcılardan bal almayı da göz önünde
bulundurmalıdır. Ancak bu durumda, balın kalitesine de
özellikle dikkat etmelidir. Genel olarak ürün yelpazeniz ne
kadar genişse, o kadar iyi ve fazla satış yaparsınız. Zengin
stant ya da mağaza dekoru, genellikle bir şeyler satın alan
daha geniş müşteri gruplarının dikkatini çeker. Aktif arıcıların
genellikle yüksek miktarlarda da olsa ürünlerini satmada
sorun yaşamadığı ortaya çıkmıştır. Genellikle ambalaj, renkli
etiketler,.. vb. önemli değildir. Çünkü alıcının en önemli
argümanı arıcıyı kişisel olarak tanıması ve ürünlerinin
mükemmel kalitesi konusunda ikna olmasıdır. Bazı ülkelerde
markaların bağlantısı arı ürünlerinin aynı marka altında
satılmasıdır. Bu strateji, hem mevcut ürünlerin hem de yeni
ürünlerin pozisyonunu koruması açısından faydalıdır.
Tamamlayıcı ürün stratejileri, müşterileri tutmaya yöneliktir.
Bu stratejiler, diğer mal ve hizmetler için yeni müşteriler
edinmek amacıyla bir ürünün korunması için benimsenebilir.
Tamamlayıcı stratejiler:

Liderler stratejisi,

Bağ stratejisi
252
Liderler stratejisinde bir ürün agresif bir şekilde tanıtılır
ve belirli bir ürün için fiyatlar sabitlenir. Bu arada müşterilerin
aynı anda tamamlayıcı ürün ve hizmetleri de satın almaları
beklenir. Bağ stratejisi, eş zamanlı olarak satılan belirli bir
ürün kombinasyonunun geliştirilmesini kapsar. Genel olarak,
fiyatın ürünlerin ayrı satıldığı durumdan daha düşük
olmasına atıf yapmaktadır. Bu strateji, alıcılar daha düşük
fiyatlı ürünleri tercih ettiğinde ve bir ürüne ihtiyaçları
olduğunda iyi sonuçlar verir. Hem bağlılık stratejisi hem de
liderler stratejisi, müşteriler tek bir kaynaktan ürün seti
alırken zamandan tasarruf ettiğinde etkilidir.
Rekabetçi Stratejiler
Baskınlık türüne göre stratejiler
Bilinçli olarak rakiple ticari bir savaşı amaçlamamız
halinde bu stratejiler benimsenecektir. Avantaj elde etmek
istediğiniz faaliyet alanıyla birlikte bir tür, rekabetçi
baskınlıkla ayırt edilir.
•
Maliyetler açısından liderlik stratejisi;
• Çeşitlilik açısından liderlik stratejisi;
• Belirli piyasa bölümlerine odaklanma stratejisi. Aynı
zamanda, rekabetçi avantaj fikrinin, herhangi bir
rekabetçi stratejinin kökeni olduğu da göz önünde
bulundurulmalıdır.
Market katılımına göre stratejiler
Dört temel strateji bulunmaktadır: pazar lideri (% 40),
şirketi zorlayan (% 30), sahtecilik stratejileri (% 20), pazar
boşluklarını arayan stratejiler (% 10).
Liderlik stratejileri, yüksek pazar payları, fiyatlandırma
veya maliyet liderliği ile nitelenmektedir. Liderlik konumunu
korumak çok fazla çaba gerektirir. Zorlama stratejileri, pazar
payını artırma, zayıflıklarına cepheden saldırılan bir rakip
253
belirleme veya rekabetten kaçınma gibi stratejik hedeflerin
net olarak tanımlanmasını gerektirmektedir.
Sahtecilik stratejileri, şirketler arasında rekabet yoksa
taklit
olan
ürünlerin
veya
şirketlerin
tekliflerinin
uyarlanmasına dayanmaktadır. Bu strateji lider tarafından iyi
tolere edilebilir. Pazar boşluklarının aranmasına yönelik
stratejiler, pazarın küçük bir bölümündeki hareketle
nitelendirilirler. Bunlar daha güçlü rakiplerle karşılaşmaktan
kaçınılmasını sağlar. Bu strateji özel piyasalar, alım grupları
ürünler demek olan yüksek uzmanlaşma düzeyi gerektirir.
Pazarlama karışımı
Serbest rekabete izin veren her ülkedeki her işletmede,
pazarlama stratejisine dikkat etmek gerekir. Bunun nedeni
piyasadaki başarının ya da başarısızlığın diğer rakiplere
kıyasla sonuçlara bağlı olmasıdır. Bu nedenle, karışık
pazarlama içeriklerinde ürün, fiyat, tanıtım ve yer önemlidir.
Ürün Stratejisi
Ürün birçok özelliğe sahiptir, bunlar;
• Fiziksel özellikler,
• Markalar,
• Ürün ve şirket imajı,
• Ürüne yönelik sosyal ve kültürel bağlantılar.
Bu özelliklerin tamamı, ürünün müşteriler tarafından
algılanmasını etkilemektedir. Bu önemlidir ve ürünün satın
alınmasına yönelik kararlarını etkileyecektir. Ürün, üç varoluş
düzeyinde analiz edilebilir. Ürünün ilk düzeyi “kök” olarak
adlandırılır, ikinci düzey “gerçek üründür” ve üçüncü düzey
ise “geliştirilmiş” üründür.
254
Fiyatlandırma Politikası
Fiyatlandırma politikası, pazarlama karışımının başka
önemli unsurlarından biridir. Sunulan ürün için gerekli olan
fiyat şu gereklilikleri karşılamalıdır:
• Bir ürünün tüketiciye götürülmesiyle (üretimden
tüketime) bağlantılı tüm masrafları kapsamalıdır
• Kar sağlamalıdır,
• Tüketicinin ürünün değerine yönelik algısını yaklaşık
olarak yansıtmalıdır,
• Fiyatlandırmanın diğer ürünlerle rekabet etmenin tek
yolu olmaması için pazarlama karışımının diğer
unsurlarıyla ilişkili olmalıdır.
Fiyatın belirlenmesi
Her arıcının karşılaştığı en zor kararlardan biri de,
satışa sunulan ürünün fiyatını belirlemektir. Bu kararın
alınmasında aşağıdaki faktörler dikkate alınmalıdır:
• Ürünün piyasada bilinirlik düzeyi,
• Ürünün piyasadaki konumu,
• Ürüne yönelik potansiyel ve pratik rekabet,
• Üretim maliyetleri,
• Dağıtım kanalları.
Bu faktörler arasında en önemli faaliyetlerden biri
genellikle rakiplerin eylemleridir. Ürünlerin fiyatlarını
belirleme stratejimizi birçok faktör etkiler. Normal koşullarda,
bir ürün için yoğun bir rekabet varsa fiyat, rakip ürünün
fiyatıyla aynı olmasa da buna çok benzer olmalıdır. Arıcılar,
işte tam olarak böyle bir durumda çalışmaktadırlar.
Ürünlerinin fiyatını piyasa belirliyor ve ürünleri tamamı için
çok benzer fiyatlar alınmaktadır. Ürünümüzü rakibin
ürününden ayırt etmek için, işletme ismini (marka)
255
belirleyebilirsiniz. Markalı ürünler, müşterilerde olumlu bir etki
yapacaktır; böylece fiyat yükselebilir En iyi markalı ürüne
sahip girişimci, “fiyat lideri” olarak çalışır. Fiyat koşullarını
belirler ve rakipler de fiyatlarını buna göre belirler.
Fiyatlandırma stratejisi
Fiyatı belirlerken çeşitli farklı etkenler önemli bir rol
oynar. En temellerinden biri, fiyatları üretim maliyetlerine
dayanarak belirlemektir. Ürünün maliyetine marjların
eklenmesini de kapsar. Rakip şirketteki fiyat dikkate alınarak
da fiyat belirlenebilir. Üçüncü yaklaşım, talebe bağlı
fiyatlandırmadır. Farklı fiyatlardaki ürüne ilişkin talebin
hesaplanmasını ve hedef satış düzeyini elde etmek için bir
fiyat belirlemeyi kapsar.
Tanıtım stratejisi
Tanıtımın amacı, potansiyel müşterilerin tutum ve
davranışlarını etkilemektir. Tanıtım mevcut tutumları
güçlendirir ve mevcut tutumları ve davranışı değiştirir.
Tanıtım müşterilerimizin ürünlerimize ilişkin olumlu
tutumlarını ve davranışlarını güçlendirmeli ve negatif
tutumlarını değiştirmelidir
Birçok tanıtım yolu vardır. Bunların en önemlileri
şunlardır:
• Bireysel satış;
• Reklam;
• Kötü ün kazanma;
• Şirkete ilişkin olumlu bir imaj oluşturma (halkla
ilişkiler).
256
Dağıtım stratejisi
Pazarlama karışımının göz önünde bulundurulması
gereken son yönü, alan kategorisidir. Bu unsur, pazarlama
stratejisinin gelişimi için çok önemlidir, çünkü ürün doğru
zamanda ve iyi durumda hedef piyasaya ulaşmalıdır.
Dağıtıma ilişkin kararlar genellikle uzun dönemlidir ve
pazarlama karışımının tüm diğer unsurlarının yönetilmesinde
önemli
bir
etkiye
sahiptir.
Dağıtım
stratejisinin
geliştirilmesinde en önemli konu, dağıtım kanallarının
belirlenmesi ve ürüne yönelik en uygun pazarların
seçilmesidir. Diğer önemli bir konu da ürünü pazarlara teslim
eden yöntemlerdir. Göz önünde bulundurmamız gereken
kararlardan biri, aracıların hizmetlerini mi kullanacağımız,
yoksa kendimizin mi yapacağıdır. Bu seçeneklerin ikisinin de
birçok avantajı ve dezavantajı vardır. Dolayısıyla, ürünün
dağıtılmasına yönelik en iyi yönteme karar verirken, belirli
ürünün bireysel özellikleri iyice analiz edilmelidir. Arılık
ürünlerinde çok önemli bir unsur da yer seçimidir. Dinlence
alanlarının yakınına veya turist alanlarından geçen önemli
yollara konumlanmak, genellikle çok sayıda müşteri sağlar.
Alım yerinin yakınında bir arılığa sahip olmak çok önemlidir.
Böyle bir düzenleme, pazarlama karışımının diğer
unsurlarının daha iyi kullanılmasını sağlar.
Arıcılık pazarlama teşvikleri
Uzun yıllardır, müşteri yaratma ve müşterilerle olan
bağları güçlendirmeye yönelik birçok yol vardır. Bunlardan
birkaçı aşağıda verilmiştir:
Açılış günü
Bu pahalı bir girişimdir; ancak yeni müşterilerin
kazanılmasını ve sabit müşteriler arasında müşteri
yakınlığının güçlendirilmesini sağlar. Açılış gününde, arılığa
tüm ilgili kişiler, davetiye dağıtılarak, posta gönderilerek veya
gazetede uygun bir bildiri yayınlayarak vb. davet edilir. Bu,
arıcılık işletmesi, çalışma organizasyonu, arı türlerinin
257
tanıtımı, biyolojisi, vb. konularda müşterileri bilgilendirmenin
oldukça çekici bir yoludur. Müşterilerin belirli bir konuda
güvenilir bilgi edinebilecekleri söz de tematik “istasyonlar”
organize edebilir ve ayrıca arılıkta üretilen ürünlerin taze
beyaz ekmek, kahve, çay, maden suyu veya sütle servis
edildiği bal tatma yerleri hazırlayabilirsiniz.
Aşağıdaki “istasyonları” sunabilirsiniz:
 Arı kolonilerinin biyolojisini genel olarak açıklayan
gözlemsel kovan.
 Ballı petekler içeren arı kolonisi (en uysalı). Burada;
arıcılıkla ilgili bir çok konu tartışılarak merak
uyandırılabilir.
 Birkaç eski arı kovanıyla köşe. Bu köşe de, arıcılık
geleneği anlatılabilir ve kovan gelişiminin ve arıcılık
ekipmanlarının
gelişimi
tarihsel
bir
sırayla
tartışılabilir.
 İşletmede, dolum tesislerinde itibaren balın
kavanozlanmasına yönelik prosedürün sunumu. Bu
konu, bal üretimine eşlik eden mevcut hijyen
açısından özellikle faydalıdır. Bu sunumda, arıcı
kalıcı bir kamu saygısı edinebilir.
 Arıcılığa ilişkin film gösterimi. Video sunumunun
mümkün olmaması durumunda, çekici, renkli
fotoğraflardan oluşan bir sergi organize edilebilir.
 Belirli bir konu üzerinde kısa ama iyi hazırlanmış
konuşmalar hazırlamak.
 Ana arının yapay döllenmesinin gösterimi.
Egzotiklikleri nedeniyle genellikle bu konu oldukça
ilgi çekici olur.
Okulda veya
konuşmalar oldukça
düzenlenen sınıflar
edilebilir. Gençlerin
ana sınıflarında yapılabilecek olan
iyi ve ilgi çekici yaklaşımlardır. Arılıkta
için bir sınıf veya anasınıfı davet
arılara ve ürünlerine ilişkin destek ve
258
ilgisini en iyi çekme yolu, arılıkta direkt bir sunum yapmaktır.
Genç çocuklar için aktiviteler organize etme kolay değildir,
ama böyle bir çabaya değer. Çocuklar ebeveynlerini, bal ve
ziyaret ettikleri arılıkta üretilen diğer ürünleri alma konusunda
teşvik ederler. Noel ve yeni yıl için de hediye verme
alışkanlığı vardır. Müşterilerine önem veren şirketler, farklı
değere sahip hediyeler verirler. Bu alışkanlık, iki olumlu
anlama sahiptir. Öncelikle, bu müşterinin saygısını
kazanmanın kolay bir yoludur. Ayrıca daha pek çok fikir
vardır. Birçoğu, arıcının bireysel becerilerine ve yaratıcılığına
ve bunun yanı sıra finansal yeterliliklerine bağlıdır.
İş Planı
İş planının fikri ve önemi
İş planı, özel bir plan türüdür. Hem şirket hem de
kendisi için kendi uygulamasını pazarlamaya, bir işletmenin
kurulması ve çalışması için kaynak sağlamaya, şirkete
girmeye, hisse çıkarmaya, banka kredisi alma girişimine, vb.
yönelik somut amaçlar ve yöntemler formudur. İş planı,
herhangi bir plan geliştirmek için iyi bir modeldir; çünkü
becerileri ve girişimsel becerileri göstermek ve bir kredi
almaya ve sermayeyi yükseltmeye yönelik olarak gerekli olan
güveni oluşturmak için projenin hedefleri, önlemleri,
kaynakları, stratejisi ve sonuçları sunulmalıdır. İş planı,
piyasada başarı için birincil bir koşul olup yönetimin modern
tekniklerinden biridir. Piyasa bilgisi ve öngörü ve planlama
kabiliyeti olmadan başarı elde edilemeyecektir. Her bir
önemli proje için bir iş planı oluşturulmalıdır. Amaçlanan
eylemleri, önlemleri ve yöntemleri ve uygulama stratejisini,
hesaplanan maliyetleri ve beklenen karları düzenleyen şirket
içi bir plandır.
İş planı, şunlar için gereklidir:
 Bir projenin yapmaya değer olup olmadığını ve
zaman, işgücü ve sermaye ayırmaya değer olup
olmadığını belirlemek.
259
 Bir projeye başlama olasılığını doğrulamak.
 Gerekli kaynakları ve yöntemleri ve bunları oluşturma
yollarını hesaplamak.
 Projeye ilişkin
incelemek.
avantajları
ve
muhtemel
riskleri
 Uygulanmasına yönelik stratejiler geliştirmek.
 Projenin katılımcılarının görevlerini belirtmek.
İş planının formalizasyon derecesi, projenin özelliğine
ve hizmet edeceği amaca bağlıdır. Her durumda, hem amaç
hem de formu gelişim, fiyatlandırma, beklenen risk ve
muhtemel şirket karı açısından amacın gerekliliklerini
karşılamalıdır.
İş planının yapısı
Aşağıda birkaç kullanışlı gözlem ile planlama ve strateji
ve etkin yönetim konusunda uygun kararlar alma sürecini
kolaylaştıran birkaç soruyla birlikte bir iş planının yapısının
bir örneği yer almaktadır.
Bir iş planının hazırlanması şunları gerektirmektedir:
• Görevlerin ve alıcının tanımlanması,
• Ön planın hazırlanması,
• Planın sonraki bölümünün hazırlanması şunları
kapsar: planın amacı, arıcılık işletmesinin profili ve
özellikleri, pazar analizi, pazarlama stratejisi,
personel vasıfları ve finansal durum.
İçeriğin temel düzeni şöyle olabilir:

İş planının ön sayfası şunları kapsamalıdır: şirket
adı, adresi, logosu, sahibinin adı, adresi ve telefon
numarası, planın hazırlanma tarihi, şirket ismi
(isimleri), planı hazırlayan kişi,
260

Alıcının genellikle bir planı sunmaya başlayacağı
planın özeti, planların ilk fizibilite değerlendirmesi ve
katılımın avantajları. Bir iş planının geliştirilmesi için
kilit unsurları da içerir,

Ürünün (ürünlerin) özellikleri

Müşterinin özellikleri ve pazar analizi - pazar
boyutu, trendler ve gelişim – pazarın muhtemel
büyümesi, şirketin piyasadaki konumu,

Satış ve dağıtım–satış türleri (doğrudan satışlar,
acenteler, diğer çözümler), kilit müşteriler ve ürün
alım yüzdesi,

Tanıtım–tanıtım ve reklam yöntemleri ve araçları,
tanıtımın yıllık harcaması, satış ve üretimin
mevsimselliği,

Fiyat–tüm ürün gruplarının fiyatlandırma politikası,
maliyetteki değişikliklere yönelik fiyat hassasiyeti,
kazanılan gelir yüzdesi olarak satış maliyeti ve satış
hacmine bağlı değişkenlikleri,

Rekabet–en önemli rakipler ve ismi, adresi, satış
hacimleri, pazar payı, rekabetin güçlü ve zayıf
yanları, rekabet türü: imaj, konum, ürün, hizmetler,
fiyatlandırma, reklam, satış yöntemleri,

Proje konumu–üretim konumlandırıldığında, bu
alandaki ekonomik üs, pazardan uzaklık,

Yönetim becerileri–sahibin yaşı ve eğitim durumu,
mali durumu, profesyonel deneyim, yönetim yapısı
ve yeterliklerin ayrımı, danışmanlık ve rehberlik
kullanımı,

Personel vasıfları, becerileri, ücretleri.

Yatırımlar ve krediler–gerekli yatırım planı,
uygulama zamanı ve maliyeti, planlanan yatırımların
tamamlanması için gereken kredinin tahmini,
261

Proje gelişiminin çizelgesi – ön plan, kısa dönemli
ve uzun dönemli stratejilere ayrılan hedefler listesi,
hedef pazar, ürün özellikleri, fiyat, tanıtım, dağıtım
ve gerekli kaynaklarla başarıyı etkileyen ilgili
faktörler,

Finansal plan, planlama sürecinin en zor ve ayrıca
en önemli aşamasıdır. Genellikle sonraki 5 yıl için
oluşturulur. İlk adım aylık ya da üç aylık analiz
olmalıdır.
Bilanço
Bir işletmenin belirli
kaynaklarının bir özetidir.
bir
tarihteki
varlıkları
ve
Üretim maliyetleri hesaplaması
Düzey ve maliyet yapısının eksiksiz bilgisi, başarının
koşullarından biridir. Gereken tüm değişken ve sabit
maliyetlerin ayrıntılı hesaplaması ve toplam gelir
maliyetlerinde bir eşitliğin olduğu üretim hacminin ön
noktasının (karlılık eşiği) belirlenmesi gereklidir.
Gelir Tablosu
Belirli bir dönemdeki karları ve zararları gösterir. Tablo
1’deki bilgiler muhtemel yatırımcıların ve borç verenlerin
risklerini belirlemelerini anlaşmaya varacakları kabul edilebilir
koşulları belirlemelerini sağlar. Gelir ve giderlerin
hesaplaması şöyle yapılır:
Malların ve hizmetlerin satışından elde edilen beklenen
gelir- gelirin beklenen maliyeti (değişken maliyetler + sabit
maliyetler)= faaliyetlerden elde edilecek beklenen kar
+olağanüstü gelirler - olağanüstü zararlar = brüt kar – gelir
vergisi = net kar.
262
Çizelge 1. Bilanço aktifleri
Spesifikasyon
Aktifler
Pasifler
TL cinsinden
Aktifler
A. Maddi duran varlıklar
1. Arsa
2. Binalar
3. Makineler ve ekipmanlar
4. Nakliye araçları
B. Cari aktifler
1. Stoklar
2. Peşin Ödenmiş Giderler
3. Nakit (eldeki, bankadaki)
C. Diğer
Toplam aktifler
Pasifler
A. Öz sermaye
B. Borçlar ve krediler
C. Cari pasifler
D. Net kar
E. Özel sermaye
Toplam pasifler
263
Nakit Akışı Hesaplaması: Nakit girişleri ve
çıkışları
Çizelge 2. Finansal akış şeması
Ay, yıl
I
Açılış bakiyesi (nakit) TL
Peşin satışlar
Cari alacakların tahsilatları
Öz sermayedeki artış
Kişisel aktiflerin satışı
Yatırım Kredileri
Çalışma sermayesi kredileri
Diğer gelir
Toplam alınanlar
Satışların Maliyeti (değer düşüklüğü hariç)
Kredilerin geri ödemesi
Faiz geri ödemeleri
Yatırımlar
Vergiler
Temettüler
İhtiyari fonlar
Toplam nakdi giderler
Yıl ayının sonundaki nakit bakiyesi
Yıl ayının sonundaki kümülatif nakit bakiyesi
264
II
III
IV
V
Tahmin edilen nakit akışının özeti, işletmeden gelen
nakdin gelen akışları ve çıkışlarının dinamik bir resmini verir.
Liste ayrıca nakit ihtiyaçları, cari masrafları karşılamak için
kredi alma ihtiyacını, sonraki dönemlerde mevcut olan fazla
nakdin geri ödeme kapasitesi konularında bilgi verir. Ayrıca,
likit nakdin en iyi kullanımını planlama ve yatırım kararları
için hazırlık yapma konularında yardımcı olur. Her ay nakit
alınanlar ve giderlerin beyanlarında bulunarak, yalnızca nakit
alınanların ve ödemelerin dikkate alındığı göz önünde
bulundurulmalıdır. Her ay, üç ay ve yılda planlanan nakit
akışlarının genel bir görünümünü hazırlamak için, nakit
satışlar ve ertelenen ödeme dahil olmak üzere sonraki
dönemlerin satış hacimlerini hesaplamak gereklidir. Aynısı
masraflar için de yapılmalıdır. Ay sonundaki nakit bakiyesi,
sonraki ay sahip olduğumuz nakit kaynaklarımızı veya ay
boyunca tüm nakit ihtiyaçlarını karşılamak için yerine
konulması gereken tahmini eksikliği gösterir. Her ayın
sonundaki bakiye toplamdır, nakit muhasebesi hacmi bir
sonraki ayı açar. Bakiyeyi aydan aya aktarırken uzun
dönemde nakit kaynakların toplam bakiyesi alınır, bunlara
kümülatif akışlar da denir.
Yatırım etkinliğinin değerlendirilmesi
Yatırım yapmak, makine ve ekipman, binalar, arsa
veya bütün bir şirket gibi belirli ürünler almaktır. Bu süreç,
ekonomik bir temele sahiptir. Satın alırız ve yalnızca faizi
karşılama değil aynı zamanda fazladan bir kar elde etme
umuduna sermaye taahhüt ederiz. Gelecekteki faydalar, ilk
sermaye masrafından daha fazla olacaktır.
Yatırımın etkinlik analizi, şu soruyu cevaplamalıdır:
“Gelecekte elde edilen faydalar, yatırım masrafından fazla
mıdır? “En yaygın değerlendirme yöntemleri şunlardır:
WAN – Net Bugünkü Değer
-Göstergesi B (nakit girişleri/C (nakit Çıkışları)= Fayda
Maliyet Oranı
265
- WSZ - IRR İç Karlılık Oranı
a. Net Bugünkü Değer
+ RVA
PPO – başlangıç masrafı
PPN – beklenen net faydalar
q – indirim oranı (sermaye maliyeti)
n – beklenen geri ödeme
RVA – kalan (final)
WAN’ın pozitif olması durumunda ki bu da iskonto
edilmiş (bugünün ABD doları cinsinden açıklanır) gelecek
nakit akışlarının ilk yatırım maliyetinden daha yüksek olduğu
anlamına gelir, yatırım anlamlı hale gelir ve uygulanmalıdır.
WAN’ın negatif olması halinde, proje reddedilmelidir. İki
projenin karşılıklı olarak hariç tutulması durumunda, daha
yüksek WAN’a sahip olan seçilmelidir.
b. Gösterge B/C
Net Bugünkü Değer yöntemiyle aynı varsayımlara
dayanır. Nakit girişleri ve ilk katlanılan nakit çıkışları
arasındaki ilişkiyi açıklar. İndirimli faydaların ilk nakit
maliyetinden büyükse, oran B/C> 1’dir ve yatırım mantıklıdır;
B/C<1 oranında yatırım uygulanmamalıdır.
c. İç Karlılık Oranı
İç karlılık oranı, beklenen nakit girişlerinin net bügünkü
değerlerini yatırım nakit çıkışlarının net bügünkü değerine
indirgeyen orandır. Net Bugünkü Değerin sıfır olduğu ve B /
C’nin bire eşit olduğu indirim oranıdır. Böyle bir indirim
oranıyla (sermaye maliyeti), maliyetler varsayılan zaman
periyodunda ödenecektir. Faiz oranının İç Karlılık Oranıyla
karşılaştırılması, yatırımın mantıklı olup olmadığını gösterir.
266
İç Karlılık Oranı yatırım maliyetinden (ödemek zorunda
olduğumuz faiz oranı) büyükse, yatırım kabul edilebilir.
Arıcılıkta maliyet yönetimi
Arıcılık genellikle bireysel olarak yapılan tarımsal bir
faaliyet veya iştir. Arıcı, arı ürünleri üreten küçük ya da büyük
bir girişim ya da işletmedir. İşletmenin amacı, bir pazarda
hedeflenen tüm alıcılara hizmet vererek mali kar elde
etmektir. Günümüzde işletmeler genellikle hem iç hem de dış
piyasalarda rekabet etmektedir. Rekabetin birinci koşulu,
işletmelere rekabetçi güç kazandıran üstün kalite, düşük
maliyet ve hız gibi bileşenleri etkin ve verimli bir şekilde
başarmaktır. Bu bileşenlerin başarılma şekli, ürünleri ve
hizmetleri daha etkin ve verimli bir şekilde üretmek için
gerekli olan yönetim faaliyetleriyle mümkündür. Yönetim
faaliyetleri, ölçülebilmelerine dayanmaktadır.
Maliyet yönetimi, faaliyetlerin ölçümünü mümkün kılar
ve yöneticilere faaliyetlerin ilgili sonuçları olması gereken
bilgiyi tedarik eder. Faaliyetlerin maliyet ve performansını
ölçerek işletmeler, müşteri tarafından alınan değeri ve bu
değeri sağlayarak elde edilen karı geliştirir. Bir işletme,
faaliyetlerini rakiplerinden daha maliyet etkin bir şekilde
gerçekleştirdiğinde, ayrıca rekabetçi bir avantaja da sahip
olacaklardır. Maliyet yönetimi, maliyetler ve gelirler
arasındaki gerçek bağlantıyı tanımlar ve ürünlerin ve
hizmetlerin müşterilere temin edilmesinde gizli kalan
maliyetleri ve ayrıca karları ortaya çıkarabilir. Böylece
maliyet yönetimi, işletmeler için önemli bir karar alma aracı
haline gelir.
Maliyet yönetimi
Maliyet yönetiminin ilgili konularında, maliyet
yönetiminin doğrudan açıklaması yerine, onu gerekli kılan
faktörleri açıklayarak maliyet yönetiminin hedefleri ve
amaçları ve-rilmiştir. Maliyet yönetimi, finansal ve finansal
olmayan gös-tergeleri birleştirerek kalite, esneklik, hizmet,
267
zamanlama ve maliyet gibi konularda işletme performansının
ölçümünü mümkün kılar. Bu bağlamda sistem olarak maliyet
yönetimi;
işletmenin
önemli
faaliyetlerinin
gerçekleştirilmesinde tüke-tilen kaynakların maliyetini
tanımlayarak, gerçekleştirilen faaliyetlerinin etkinliğini ve
verimliliğini belirleyerek ve fir-manın gelecek performansını
geliştirebilen yeni faaliyetleri belirleyerek ve değerlendirerek
pazardaki maliyet, kalite, işlevsellik ve zamanlama açısından
rekabetçi olan ürün ve hizmetler üretmek için kaynakları karlı
ve etkin bir şekilde kullanan işletmelere yardımcı olmak için
bilgi vermeyi amaçlar.
Maliyet yönetimi, hangi olayların maliyete neden
olduğu farkındalığıyla başlar. Bu farkındalık, maliyetlerin tam
olarak anlaşılması için bir ön gerekliliktir. Maliyet yönetimi,
müşteriler için değere sahip olan ürünleri ve hizmetleri
oluşturmak için bir işletmenin kaynaklarını ne kadar etkin bir
şekilde kullandığını değerlendirmek için maliyet bilgisini
kullanır. Bu nedenle, maliyet yönetimi felsefesi, nedenleri
(faaliyetler) ve sonuçları (maliyetler) tanımlamak için uygun
bir çerçeve sunar. Maliyet yönetimine dayanan yaklaşımlar,
işletmelerin ihtiyaçlarına göre şöyledir.
Maliyetlerin Düşürülmesi
Maliyetlerin kısılması, gelecekteki sabit ve birim başı
değişken maliyetlerdeki artışları karşılama veya önleme
konusuna odaklanan bir yaklaşımdır. Bu yaklaşımın
felsefesi, gelecekte işletmeler tarafından gerçekleştirilecek
faaliyetleri
aynı
üretkenlik
ve
etkinlik
temelinde
gerçekleştirmeye dayanmaktadır. İşletmeler açısından,
beklenen faydayı elde etmek için maliyetlerin doğasını ve
oluşumunu iyi anlamak gerekir. Sabit maliyetler, faaliyet
kapasitesinde değişiklikler olsa bile toplam olarak
değişmeyecek maliyetlerdir. Bu maliyetler, ayrıca ürünlerin
toplam maliyetlerinin da bir parçasıdır; böylece faaliyetteki
herhangi bir düşüş, birim başına toplam maliyeti artırır. Bu
nedenle, işletme yönetimi, karar alma durumunda bu tür
268
maliyetlerin yapısını göz önünde bulundurmalıdır. Sabit
maliyetlerde artışa neden olan sebepler şunlardır: etkin
olmayan bir şekilde gerçekleştirilen faaliyetler ve verimli ve
etkin bir şekilde kullanılmayan kaynaklar, küçük piyasa payı
gibi nedenlerden dolayı düşük üretim düzeyinde çalışma,
ölçek ekonomilerinden faydalanamama veya katma değer
yaratan ve müşterilerin ihtiyaçlarını karşılayan ve kaliteli olan
ürün veya hizmetler üretememe. İşletme yöneticileri, maliyet
yönetim sisteminden elde ettikleri doğru bilgi doğrultusunda
karar vererek bu maliyetlerden kaçınabilirler.
Diğer yandan, değişken maliyetler, faaliyet hacmi
değişe bile birim başı maliyet için değişmeyen ancak toplam
olarak değişen maliyetlerdir. Bu maliyetler, üretilen ürünlerle
ilgili olarak gerçekleştirilen faaliyetlerin maliyetleridir. Bu
nedenle, bu faaliyetleri aynı etkinlik düzeyde gerçekleştirmek
ve faaliyetleri aynı etkinlik ve üretkenlik düzeyinde
gerçekleştirmek için kaynakları kullanmak, maliyetlerin aynı
düzeyde karşılanmasını sağlayacaktır.
Maliyetten kaçınma
Maliyetten kaçınma, maliyet-fayda analizi temelinde
kendi
faydasını
açıklamayan
faaliyetlerin
ortadan
kaldırılmasına yönelik bir yaklaşımdır. Bu yaklaşımın
felsefesi, katma değer oluşturmayan faaliyetlerin ortadan
kaldırılmasına ve katma değer yaratan faaliyetlerin maliyet
etkin bir şekilde gerçekleştirilmesine dayanır.
Bu nedenle işletme yöneticileri, öncelikle faaliyetleri
belirleyerek bunları katma değerli ve katma değersiz olarak
sınıflandırmalıdırlar ve katma değere sahip olmayan
faaliyetleri mümkün olduğunca ortadan kaldırmak veya
azaltmak ve daha sonra katma değere sahip olan faaliyetleri
maliyet etkin bir şekilde gerçekleştirmek için katılımcı bir
yaklaşıla araştırmalı ve uygulamalıdırlar.
269
Maliyet azaltma
Maliyet azaltma, cari dönemde işletme açısından gerekli olan faaliyetlerle ilgili değişken ve sabit maliyetlerin
azaltılmasına odaklanan bir yaklaşımdır. Bu yaklaşımın
felsefesi, cari dönemde işletme açısından gerekli olan
faaliyetlerle ilgili maliyetlerin azaltılmasına dayanır. Bu,
yöneticilerin faaliyetleri gerçekleştirmek ve tüketilen
kaynakların etkin ve verimli bir şekilde kullanmalarını
sağlayabilir.
Arıcılıktaki maliyetler ve maliyet yönetimi
Arıcılık, farklı özelliklere sahip bir iştir. Maliyet yönetimi,
doğruda endüstri işletmeleriyle ilgilidir. Endüstriden elde
edilen deneyim, arıcılık için mümkün değildir. Buna rağmen,
maliyet yönetimi esas olarak arıcılık dahil her tür işletme için
uygulanabilir. Arıcılar, maliyet yönetimi uygulamalarından
faydalanabilirler ve bunları bilmeleri gerekir.
Maliyetler ve maliyet sınıflandırmaları
Maliyet, bir ürün veya hizmet sağlamak için tüketilen
kaynakların bir ölçümüdür. Bir arıcı ayrıca, her kuruluş gibi
toplam ya da birim başına maliyetlerini hesaplamak
zorundadır.
Toplam maliyetler: Bir ürün, çalışma alanı veya
faaliyet tarafından tüketilen toplam kaynakları temsil eder.
Toplam maliyetler genellikle önemli maliyet kategorileri (örn.
işgücü, malzeme ve tesis maliyetleri) ya da işlevsel alanlar
(örn. imalat, satış, yönetim) bakımından özetlenir.
Birim maliyet: Bir ürün veya hizmetin ölçüm biriminin
maliyetidir. Birim maliyet basit anlamda, toplam maliyetin
birimler halindeki toplam miktara bölünmüş hali olan
ortalama maliyettir. Ölçüm birimi önemlidir ve kurumun
üretiminin çıktısını anlamlı bir şekilde belirlemelidir; örneğin
270
ürün birimleri, arı kovanı birimleri, bal veya polen birimleri.
Birim maliyetler, üretkenliği ölçmek veya önemli maliyet
eğilimlerini saptamak için faydalıdır.
Maliyetler, karar alma amaçlarına yönelik olarak
kullanılacağı amaca göre sınıflanmalıdır. Maliyetler, farklı
amaçlara sahiptir. Bir amaç için sınıflanan ve kaydedilen
maliyetler, diğer bir amaç için uygun olmayabilir. Burada,
arıcılar için faydalı ve geçerli olan maliyet sınıflandırmalarına
odaklanılacaktır.
Sabit ve değişken maliyetler: Bu maliyet
sınıflandırmasında, bir kalemin maliyetiyle (maliyet nesnesi)
ve hacim veya kullanım düzeylerindeki değişikliklere nasıl
tepki verdiği arasındaki ilişki belirlenecektir. Maliyet nesnesi
ölçülen birim; faaliyet düzeyleri ise maliyet nesnesine göre
farklılık gösteren hacim veya kullanım birimleridir. Maliyetler,
maliyet nesnesine göre ve hacim ve kullanımdaki
değişikliklere nasıl tepki verdiğine göre sabit veya değişken
maliyetler olarak sınıflandırılır. Bu nedenle, maliyet
sınıflandırması karar alma amaçları için önem taşımaktadır.
Sabit maliyetler: Hacim veya faaliyet düzeylerindeki
değişikliklerle
(örneğin
bina,
makine,
araç-gereç
amortismanı, emlak vergileri, kira, idari giderler) toplamda
değişiklik göstermez. Sabit maliyetler, yalnızca kısa vadede,
mevcut kaynak miktarlarının değişiklik göstermeyeceği kısa
zaman zarfında sabit olarak kabul edilir. Uzun vadede tüm
maliyetler değişkendir. Ancak sabit maliyetler, birim başına
maliyetler bakımından değişiklik gösterir.
Değişken maliyetler: Faaliyet düzeylerindeki artışlara
veya düşüşlere göre değişiklik gösterir. Değişken maliyetler,
satış veya üretim düzeyindeki veya başka bir faaliyet
birimindeki değişikliklere göre toplam olarak değişir; ancak,
birim başına göre sabit kalır. Bazı maliyetler yarı değişkendir;
sabit ve değişken bir yapıya sahiplerdir. Bakım ve onarım
maliyeti, yarı değişken maliyetin bir örneğidir.
271
Maliyetler ayrıca, kaynaklandıkları işlevsel alana (örn.
idari, pazarlama ve satış, araştırma ve geliştirme ve imalat)
göre sınıflandırılırlar.
İmalat (üretim) maliyetleri: Bir ürünü üretmek için
katlanılan maliyetlerdir. İmalat maliyetleri üç temel unsurdan
oluşur: Direkt işçilik, direkt malzeme ve genel üretim
giderleri.
Direkt malzeme maliyeti: Bir ürünü imal etmek için
kullanılan ve ürünün temel yapısını oluşturan tüm
hammaddelerin maliyetlerini kapsar. Direkt işçilik maliyetleri,
bir ürünün imal edilmesi için doğrudan ürün üzerinde çalışan
işçilerin tüm işçilik maliyetlerinden oluşur.
Genel Üretim maliyetleri: Direkt işçilik ve direkt
malzeme dışındaki tüm diğer üretim maliyetlerinden oluşur.
Örneğin: dolaylı işçilik ve malzemeler, amortisman, dışarıdan
sağlanan fayda ve hizmetler (elektrik, su, gaz, yakıt ve
telefon), kira ve bakım-onarım. Genel üretim maliyetleri,
genellikle bir üretim departmanından veya biriminden
kaynaklanır ve bir ürün veya ürün grubuyla ilgilidir. Bu
nedenle genel üretim maliyetleri, her bir ürüne anlamlı ve
sistematik bir şekilde dağıtılmalıdır. Bu sürece genel üretim
maliyet dağıtımı denilir.
Arıcılar için ürün maliyetinin hesaplanması
Maliyetin tespiti basit değildir ve çoğu zaman anlaşılır
değildir. Arıcılık faaliyetlerinde bal, bal mumu, polen, arı sütü,
propolis (arı sakızı), arı zehri gibi birçok ürün üretilebilir.
Arıcılara, her tür şirkette veya endüstride uygulanabilecek
olan genel maliyet belirleme yönergelerini önerebiliriz. Bu
yaklaşım, yönetsel karar alma amaçları için daha doğru
maliyet bilgisinin ortaya çıkmasını sağlayacaktır.
272
Adım 1. Maliyeti Belirlenecek Kalemi Tanımlama:
Maliyeti belirlenecek kalem veya nesne, bir işletmedeki
hemen hemen her şey olabilir; ürün (bal), işletme süreci.
Maliyet nesnesinin açık bir şekilde tanımlanması, maliyet
belirleme uygulamasının kapsamını tanımlar. Bilginin
kapsamı ve kullanılabilirliği, istenen maliyet geliştirmeleri için
gerekli olan işletme kaynaklarını belirleyecektir.
Adım 2. Maliyet belirleme uygulamasının Amacını
Anlama: Kurum, farklı amaçlar için farklı maliyetler kullanır.
Örneğin; ürün karlılığını ve maliyeti belirleme, karar alma,
kapasite kullanımı.
Adım 3. Maliyet Temelini Belirleme: Maliyetler fiili
veya tahmin edilen temelde hesaplanabilir. Fiili maliyetler,
tarihi verilere dayanarak geçmişte ne olduğunu gösterir; bu
nedenle işletmenin daha doğru bir resmini sunabilirler.
Tahmin edilen maliyetler, tarihi verilere, endüstri tahminlerine
dayanan ve gelecekte gerçekleşmesi beklenen maliyetleridir.
Tahmini maliyetler, bütçelerin, sermaye yatırım analizinin ve
diğer kilit yönetim kararlarının hazırlanmasında kullanılır.
Adım 4. Önemli Maliyet Bileşenlerini Tanımlama:
Yukarıda açıklandığı gibi, maliyet analizinde üç maliyet
bileşeni vardır: Direkt işçilik, direkt malzemeler ve genel
üretim giderleri.
Adım 5. Maliyeti Hesaplama: 2 ile 4 nolu adımlarda
toplanan bilgilere dayanarak, ürün maliyetleri hesaplanabilir.
Her bir temel maliyet bileşeni için ayrı maliyetler hesaplanır
ve ürünün maliyetini elde etmek için toplanır.
Arıcılar için maliyet-hacim-kar analizi
Arıcılar, maliyetler, satışlar ve kar ilişkilerini inceleyerek
birçok planlama kararlarını daha iyi alabilirler. Maliyet-HacimKar (CVP) analizi, planlama kararları için kullanılan bir
273
araçtır. Değişken maliyetler, sabit maliyetler, satış fiyatları,
hacim ve satılan ürünlerin karışımı gibi faktörlerdeki
değişikliklerin kar üzerindeki etkilerini inceler. CVP analizinin
bir dalı olan başa baş analizi, başa baş satışları belirler.
Başabaş noktası, gelirlerin tam olarak maliyetleri karşıladığı
noktadır. Bu analiz, arıcılar için faydalıdır. Böylelikle arıcılar,
gelir ve giderlerin eşit olması için veya hedef bir geliri elde
etmek için gerekli olan satışları hesaplayabilirler.
Başabaş satış miktarı, belirli bir kapasite kullanım
oranında verilen bir üretim hacmi için değişken ve sabit
maliyetlerin toplamına eşit olan satış geliri düzeyini temsil
eder. Başabaş noktası, birim ve tutar olarak hesaplanabilir.
Birim olarak başabaş noktası = Sabit Maliyetler / (Birim
satış fiyatı – Birim Başına değişken maliyet)
Tutar olarak = Sabit Maliyetler / ((Birim satış fiyatıBirim başına değişken maliyet)/Birim satış fiyatı veya
Tutar olarak = Sabit Maliyetler / ((Toplam SatışlarToplam değişken maliyetler)/ Toplam Satışlar)
Arıcı hedef bir kar hesaplayacaksa, hedef kar tutarı
sabit maliyetlere eklenir.
Örnek: Balın kilogram ücreti 25 TL ve birim değişken
maliyeti 10 TL ve toplam sabit maliyetler 5000 TL olduğunu
varsayalım.
Birim olarak başabaş noktası: 5000 / (25-10)= 333,33
kilogram bal veya
Tutar olarak başabaş noktası:¨5000 / ((25-10)/25)=¨8333 TL
274
Bölüm XIV:
ARI YETİŞTİRİCİLİĞİNDE İYİ UYGULAMA
ÖRNEKLERİ
1. Arıcı kimdir ve doğadaki işlevi nedir ?
Arı yetiştiriciliği bir hobi, ek iş ya da tam zamanlı bir iş
olabilir. Arı yetiştiriciliği dünyada milyonlarca insan tarafından
gerçekleştirilen bir hobi ve ekonomik bir faaliyettir. Arı
yetiştiriciliği her yıl bir miktar kazançta sağlayan tarımındiğer
alanlarına göre göreceli masrafsız bir hobidir. Bir girişimcinin
arı yetiştiriciliğine başlamadan önce göz önünde
bulundurması gereken iki konu vardır: İğne ve sırt. Arıcılık
yapmayı düşünüyorsanız kesinlikle arılarca çok kez
sokulacaksınız ve büyük ihtimalle zamanla aileniz de arılar
tarafından sokulacaktır. Pek çok insan için, arı iğnesi acı
verir ve bunu kısa bir rahatsızlık dönemi izler. Diğerleri için
ise, (nüfusun yaklaşık % 0,4’ü), arı iğnesinin sebep olduğu
anaflaktik şok nedeniyle ölüm tehlikesi vardır. Genellikle biri
arı zehirine yüksek ölçüde alerjik olduğunda çok belirgin
semptomlar gösterir; ancak bazı durumlarda nadiren belirtiler
görülmez. Arının soktuğu yerde şişme normaldir; vücut
üzerinde beliren ürtikerler, vücudun arının soktuğu yerden
uzak kısımlarındaki kaşıntı ve nefes darlığı normal olmayıp
endişeye sebep olur. Eklemlerinde romatizma olan kişilerde
düzenli arı sokmasının rahatlama ve iyileşme sağladığı da
bilinmektedir.
Arıcılık işlevleri için fiziksel olarak güçlü olmanız
gerekmez. Ancak ağır kaldırma işlerinde yanınızda size
yardım edecek birinin olması iyi olur. Eğer arı sokmasını ve
fiziksel yorgunlukları düşünmüyorsanız, ilk adımı atın ve arıcı
olun.
275
Bilgi edinme
Arı yetiştiriciliği hakkında bilgi edinmek için çok okumak
iyi bir yoldur. Ancak hiçbir yazılı materyal, kovanı ilk
açtığınızda o böcekler size bu kadar yakınken ve
korkularınız depreştiğinde olası bir saldırıya karşı sizi
hazırlayamaz. Eğer mümkünse, deneyimli bir arı yetiştiricisi
ile irtibata geçin ve kovanlarla ilgili çalışma yaparken ona
eşlik edin. Kovanı açıp çerçeveleri nasıl çıkaracağınızı
öğrenin. Kraliçeler, işçi arılar ve erkek arılar arasındaki
farkları tanıyın. Normal yavrunun neye benzediğini, yavru ile
bal sırlarının arasındaki farkı ve balın polenle
karşılaştırıldığında gözde nasıl parladığını yakından
gözlemleyin. Bu iş kolu binlerce yıldır insanoğlunun doğa ile
uğraşlarının bir parçası olmuştur. Aşağıdaki bilgiler, tarım
öğrencilerini meraklandırmak ve neden binlerce yıldır arıcılık
yapıldığına ilişkin yanıtlar sunmaktadır.
Kişisel özellikler
Arı yetiştiricilerinde aşağıdaki özellikler bulunmalıdır:
 Hayvan sevgisi ve bal arılarıyla çalışmaya ilgi
duyma,
 İyi koordinasyon ve el becerisi yatkınlığı
 Bazen, fazlasıyla sabır ve sükunet
 İyi bir gözlemcilik
 Arı sokmalarına dayanma yeteneği ve bal arısı
sokmalarına karşı alerjik reaksiyon göstermeme
 Fiziksel dayanıklılık
 Arılar ve ekipmanlar ile uğraşırken sorumlu bir tavır
sergilemek
 Tek başına ve diğerleri ile birlikte çalışabilme
yeteneği
 Yenilikler
karşısında
sağlayabilme.
276
esneklik
ve
uyum
Arı yetiştiricileri,
 Arıların yıllık döngüsü ve alışkanlıkları, arı biyolojisi
ve davranışı hakkında derinlemesine bilgi sahibi
olmalıdır.
 Arılara ne zaman, nasıl yaklaşılacağını bilmek için
manejman (idare)
gerekmektedir.
yeteneklerine
sahip
olması
 Bitki türleri ve yaşam döngüleri ile bitkilerin nasıl ve
ne zaman nektar ürettikleri konusunda bilgi sahibi
olmalıdır.
 Arıları etkileyen hastalıkları, parazitleri ve yırtıcıları
belirleme
olmalıdır.
ve
kontrol
etme
yeteneğine
sahip
 Bal, polen, arı sütü ve propolis gibi arı ürünlerinin
nasıl
çıkarılacağı
ve
kalitesinin
nasıl
değerlendirileceği konusunda bilgi sahibi olmalıdır.
 Kovanların yapımı ve onarımı için marangozluk
yeteneklerine sahip olmalıdır.
 İnsektisitlerin, antibiyotiklerin ve kimyasalların doğru
kullanımı hakkında bilgi sahibi olmalıdır.
 Endüstriyle ilgili bütün olarak sorunlar ve trendler
hakkında bilgi sahibi olmalıdır.
 Mevzuat
ve
gıda
güvenliği
ve
istihdam
düzenlemeleri konusunda bilgi sahibi olmalıdır.
 Pazarlama
yöntemleri
hakkında
bilgi
sahibi
olmalıdır.
 Finansal ve üretim kaydı tutma konusunda bilgi
sahibi olmalıdır.
Hayvanları, doğayı, açık hava da çalışmayı seviyorsanız ve
canlıların nasıl iletişim kurup çevremize ne şekilde katkıda
bulunduğu konusunda meraklıysanız, bal arıları sizi esir
alacaktır. Küçük ölçekli olarak “çiftçilik” fikri hoşunuza
gidiyorsa ya da kendi doğal balınızı alma ihtimali ilginizi
277
çekiyorsa, o zaman arı yetiştiricisi olmak hoşunuza
gidecektir. Arı yetiştiriciliği yoğun işçilik gerektirmez.
Şüphesiz hafta sonunun bir kısmını yeni ekipmanlarınızı bir
araya getirmeye harcayacaksınız, ama arılarınızla mutlak
surette geçirmeniz gereken zaman şaşırtıcı biçimde daha
azdır. İlk yılınız haricinde, her yıl arı kovanlarını yalnızca beş
ila sekiz kere ziyaret etmeniz gerekecektir. Bu süreye bal
alma, ekipmanları onarma ve eşyaları sezon için bir kenara
koymak için ayırdığınız zamanı da eklediğinizde, hobinize
yılda yaklaşık 35 - 40 saat ayırmış olacaksınız. Eğer bu işi
ticari olarak yapıyorsanız daha fazla zaman ayırmanız
gerekir. Bu girişten anlamış olacağınız üzere, kovanlarınızda
neler olduğunu bilmek önemlidir. Bu yüzden günlük rutini
bozmadan arıları ve kovanları sakin bir biçimde
gözlemlemeye zaman ayırmak çok önemlidir.
Genelde arı sokması acıtır; ama bu üzün sürmez. Biraz
şişme, kaşıntı ve kızarıklık görülmesi doğaldır. Bunlar normal
alerjik olmayan reaksiyonlardır. Bazı insanlar arı sokmalarına
karşı hafif derecede alerjiktir, bu yüzden şişme ve rahatsızlık
daha şiddetli olabilir. Arı sokmalarına karşı en şiddetli ve
hayatı tehdit edici reaksiyonlar, nüfusun yüzde birinden daha
azında görülür. Eğer emin değilseniz, nispeten arı
yetiştiriciliğinden uzak durması gerekenler arasında olup
olmadığınızı belirleyecek bir alerji uzmanına danışabilirsiniz.
Arılarla ilgili çalışmaların çoğunu arı yetiştiricisi tek başına
yapacaktır; nadiren başka birinin yardımına ihtiyaç duyulur.
Yalnızca çok sayıda kovanınız olduğunda, bal almak,
oğulları yakalamak, kovanları kaldırmak ve benzeri işler
konusunda yardıma ihtiyacınız olacak.
Arıcılık yıl içinde sırasıyla gerçekleşen bir dizi olay
olarak gösterilmiş olsa bile, bir arı yetiştiricisinin yılı asla aynı
değildir. Her zaman iyi ya da kötü yeni şeyler, sizi şaşırtacak
beklenmeyen olaylar meydana gelecektir. Bunu kabul
edebilmeli ve uyum sağlayabilmelisiniz, hatta doğanın
öngörülemeyen yanıyla bağlantı içinde olmanın değerini
bilmelisiniz.
278
Arılar projesi ortağı ülkelerdeki örnek arıcılık
çalışmaları
Macaristan Hódmezővásárhely’deki organik arı
yetiştirme çiftliği modeli
Hódmezővásárhely’de yaşam binlerce yıldır devam
ediyor, şehrin sınırlarında yaklaşık 6000 yıllık arkeolojik
kalıntılar bulunmuştur. Kalıntılar yerleşik halkın geçimini
balıkçılık, çiftçilik ve hayvan yetiştiriciliği yaparak sağladığını
göstermiştir. 15. yüzyıla kadar şehir büyük alanlara sahip
tipik bir pazar şehri görünümünde ve Kalvinist dini
topluluğuna aitti. Ancak Roma Katolik Kilisesi 20. yüzyılın
ikinci yarısından itibaren şehre egemen olmaya başlar ve
çiftçilik ve hayvancılığın yanı sıra, çiftçilerin çoğu 18.
Yüzyıldan itibaren gelişmeye başlayan tarımsal faaliyetler
içerisine arıcılığıda dahil etmişlerdir. Arıcılık, doğal çevrenin
yönetiminin ana noktalarından birini en iyi şekilde
yansıtmaktadır: Artık çok bilindiği üzere arılar aracılığıyla
gerçekleşen polinasyonla, tarımda bal üretimine kıyasla 30
ila 50 kat daha fazla kar sağlanmaktadır.
Macaristan’da en yaygın arı, bal arısıdır (Apis
mellifera). İlkbahardan sonbahara kadar arılar, bala
dönüştürecekleri polen ve nektarı toplarlar. Arı floraları,
arıların nektar ve polen toplayabilecekleri bitkilerle dolu
alanlardır. Macaristan’da en iyi arı meraları akasya ve
ıhlamur ağaçları ile doludur. Ayrıca kolza, ayçiçeği,
fazelya, yonca, ipekotu ve taş yoncası gibi diğer başka
önemli arı meraları mevcuttur. Macaristan esas olarak
akasya balı ve karışık çiçek balı üreticisidir. Arıcılık küçük
çiftlikler için iyi bir gelir sağlar ve aynı zamanda ekolojik
faydaları da toplum tarafından kavranmıştır. Arıcılığın iki tür
ekonomik faydası vardır: doğrudan ve dolaylı. Doğrudan
faydaları bal ve diğer arı ürünleridir; dolaylı faydaları ise
ekolojik sistemin zenginleştirilmesi ve fonksiyonunun
iyileştirilmesidir.
Arı
kolonilerinin
varlığı
sayesinde
Macaristan’daki elma, kayısı ve şeftali bahçelerinde % 8-20
verim artışı sağlanmıştır. Diğer taraftan bu ülkedeki ay
279
çiçekleri ve buğday tarlalarında da arı kaynaklı
tozlaştırmalarda benzer şekilde % 30-50 arası üretim artışı
bildirilmektedir. Bu durum arılı kolza tarlalrında % 15-20 dir.
Organik arıcılığın iki temel ilkesi arılara kendi doğalarındaki
gibi muamele ve arı ürünlerinin kimyasallardan ari olarak
üretilmesidir.
Biyolojik arıcılık (organik arıcılık) geleneksel arıcılıktan
daha pahalı bir daldır ve daha fazla dikkat gerektirir. Organik
arıcılıkta Macaristan koşullarında bal verimliliği
akasya
800-850 kg/ha
fazelya
250-300 kg/ha
ıhlamur
560-1.200 kg/ha
ayçiçeği
80-100 kg/ha
kolza
50-60 kg/ha dır.
Macaristan’da üretilen balların yaklaşık % 85-90’ını
ihraç edilmektedir. Macaristan balı için en iyi pazar, özellikle
Almanya, Fransa ve İtalya başta olmak üzere AB’dir.
Macaristan’ın en önemli bal kaynağı, yüksek miktarda elde
edilen akasya balı olup birey başına bal tüketimi tüketimi 0,5
kg’dır. Bu oranı yakın tarihlere kadar 1 kg’a kadar çıkarmak
hedeflenmektedir.
Héjja-ecofarm biyolojik çiftliği, Macaristan,
Hódmezővásárhely
Hódmezővásárhely’de yer alan önemli bir aile işletmesi
Héjja çitliğidir. Bu çiftlik iki komşu çiftliğin arazi varlığı ile
oluşmuş ve 20 hektarlık alanda ekolojik tarımı benimsemiştir.
Sebze meyve ve çiçek üretiminin yanısıra, harika doğasında
turizm hizmeti de sunmaktadır. Çiftliğin çok sayıda arı kovanı
bulunmakta ve bal üretimi, pazarlaması günden güne daha
iyi olmaktdır. Héjja çiftliği günümüzde biyolojik ürünler için
istikrarlı bir alıcı pazarı oluşmuştur. Biyolojik akasya, ıhlamur,
ipekotu balı, bal peteği, biyolojik bal mumu, biyolojik polen ve
propolis çok popüler ürünleridir. Çiftlikte ayrıca kolza ve
ayçiçeği de arı merası olarak kullanılmaktadır.
280
Polonya’da Kamianna, arı işletmesi modeli "Barć "
Aşağıda sunulan arıcılık işletmesi, ürünlerini tanıtmak
ve satmak ve bunun yanı sıra arıcılıkı eğitimini desteklemek
üzere mümkün olan en düşük maliyetli pazarlama
yöntemlerine ilişkin mükemmel bir örnektir.
Kamianna, deniz seviyesinden yukarıda yaklaşık 600
metre rakımda
köknar ormanlarının ve Low
Beskid Dağlarının ortasında yer
alan küçük bir
köydür. Burası
geçmişte
Lemkos adı verilen bir grubuığı bir bölgedir. Kendilerine özgü
kültürleri, gelenekleri, adetleri, kıyafetleri ve dilleri olan bu
topluluk, bu bölgeyi esas olarak hayvancılık ve ormancılık
amacıyla kullanmışlardır. Lemkoslar Yunan Katoliklerinden
olup, bu bölge ahşap mimarinin (kiliseler) güzel örneklerini
oluşturmuşlardır. Kamianna’da, ilaç, kozmetik, beslenme
katkıları ve diğer ürünlerin üretiminde kullanılan bal ve diğer
arı ürünlerini üreten "Barć “ adlı bir arılık mevcuttur. "Barć"
arılığı, yalnızca kendi kovanlarından elde ettiği iyi kaitede
balı tüketicilerin beğenisine sunmaktadır. Bu nedenle bu
işletmenin ürünlerine duyulan güven ve itibar önemlidir.
Arılığın yakınında yer alan mağaza, yalnızca bal, polen, bal
likörü, mum, kozmetik ürünler, yardımcı ilaçlar, edebiyat ve
hediyelik eşya alabileceğiniz bir yer değil, aynı zamanda
arıcılığa ilişkin konuşmaların ve derslerin yapıldığı bir yerdir.
Arılara ve bala ilişkin her sorunuza burada yanıt
bulabilirsiniz. Aynı zamanda arı ürünleriyle tedavi “apiterapi”
hakkında da innaılmaz derinlikte bilgiler edinebilirsiniz. Bu
faktörler Barć’ın arı ürünlerinin ülkede yüksek kaliteli arı
ürünleri üreticisi olarak tanınmasına sebep olmaktadır.
281
BARĆ arılığı tarafından 3 tür aktivite gerçekleştirilmektedir.
 Ana arı ıslahı,
 Arı ürünlerinin alınması ve apiterapide uygulanması,
 Arı yetişticilerine ve orta dereceli okul ve üniversite
öğrencilerine yönelik uygulamalı eğitimdir.
BARĆ çiftliğinin kolonilerinde, arı zehiri dışından
hemen hemen tüm arı ürünlerini bulmak mümkündür. Bu
ürünler içerisinde şunlar yer almaktadır:
• Bal
• Propolis
• Arı sütü
•
Polen
İlaç bölümü, apiterapinin uygulamasında kullanılan
merhemler, kremleri solüsyonları ve diğer ürünleri
üretmektedir. Eğitimler BARĆ arılığında erçekleştirilmektedir.
Avrupa’nın dört bir köşesinden gelen insanlara eğitim
verilmektedir. Arılıkta ayrıca orta dereceli ve üniversitelerde
eğitim gören öğrencilere mesleki uygulama sunulmaktadır.
Gelen tur gruplarına arıların yaşamlarını gözleme, onlarla
ilgili bilgilenmenin yanı sıra, aynı zamanda arı ürünlerinin
nasıl hazırlandığı konusunda da bilgiler sunulmaktadır.
Bu örnek işletmede ana
arıların ıslahına ilişkin
uygulamalar yürütür, arı
ürünlerinin işlenişi, üretimi
ve satışı hakkında eğitim
verilir. Yine temel arıcılık
ekipmanlarını
bu
işletmeden satın almakta mümkündür. Bal ve diğer arı
ürünlerinin analizlerinin yapıldığı bu işletme gerçekten örnek
güzellikte bir işletmedir.
282
• Bu işletme alanındaki faaliyetleriyle Polonya ve
yurtdışında çok sayıda ödül kazanmıştır.
• Arılığa ait ürünler Dr. Henryk Ostacha’nın imzasını
taşımaktadır.
• Gelen turistler için leziz yemekler eşliğinde oda da
kiralanmaktadır.
Arılık turistler için organize edilmiş ve cam kovanlar
içerisinde
arıların
yaşamlarını
gözlemeye
olanak
sağlanmıştır.
Gelen
konuklar
arıcının
çalışmasını
görebilmekte, ekipmanların ve arılığın işleyişini doğrudan
gözlemleyebilmenin ötesinde bir atölyede mum yapabilirler.
Ayrıca ana arının yapay döllenmesini görerek, bunu ve diğer
olağandışı aktiviteleri günlük olarak not alabilirler. Kraliçe
arıların yapay döllenmesi, ebeveynlerin seçimini kontrol
etmemizi ve kendimizi diğer iklim bölgelerinden gelen arıların
etkisine karşı korumamızı gerektiren bir uygulamadır. Uzun
vadeli seçim, beklentilerimizi karşılayan KAMIANKA arısını
yetiştirmeye yardımcı olmaktadır. Çiftliğin içinde şirketin
mağazası bulunmaktadır. Ayrıca bal likörünün yanı sıra
lezzetli basit yiyecekler, çorbalar, etli hamurlar, kebap ve
başka yiyecekler sunan bal kafe de mevcuttur. Ayrıca burada
çay ya da kahvenizi bal ile tatlandırabilirsiniz. Yeni büyük
çadırda son sistem hijyen gerekliliklerini karşılayan modern
atölyeler, laboratuarlar ve sosyal tesisler de yer almaktadır.
Hiçbir standardizasyon ve karıştırma yoktur. Bu yüzden çiftlik
rahibe balı, beyaz yonca balı, böğürtlen balı, bal fasulyesi,
solucan otu balı ve tabii ki kolza, ıhlamur, karabaş ve
süpürge otu balı da üretmektedir.
Arılıkta sunulan ürünler herkese ailelere, turist
gruplarına ve okul gruplarına yöneliktir. Mayıs ve Haziran
aylarında açık havada arı ve doğa dersleri verilir. Kışları bu
bölgede kayak yapmaya gidebilirsiniz.
283
Belçika arıcılığına ilişkin örnek bir uygulama
Belçika’da arıcılık genellikle amatörlerce yapılır. Tam
anlamıyla profesyonel arı yetiştiricileri yoktur. Ancak, arı
ürünleri üretimi yerine tozlaşmaya odaklanan bazı yarı
profesyoneller vardır. Belçikalı arı yetiştiricilerinin ortalama
yaş seviyesi, 60 ve üzeridir. Arıcıların sayısının azaldığı uzun
bir dönemden sonra, arıcı birliklerinin başarılı reklam
çalışmaları ve basında yer alan olumlu haberlerden sonra
daha genç insanlar arıcılığa gün geçtikte daha fazla ilgi
duymaktadır.
Belçikalı arıcıların yaşlarının ileri olması, öğrendikleri,
kullandıkları yöntem ve uygulamaların çok eski olduğu
anlamına gelmez. Yerel arı yetiştiricileri düzenli olarak eğitim
uygulamaları organize etmektedirler. Bu dersleri veren
eğitmenler, ilgili kurumlar, enstitüler araştırma sonuçlarını
yakından takip etmekte ve bunları arıcılara iletmektedir.
Diğer taraftan dil bilme sorunu olmayan arıcılar, koloni
yönetiminde karşılaştıkları sorunlara çözüm bulmak için
interneti kullanmaya başlamışlardır. Bir grup gönüllü uzman
arıcılıkla ilgili her türlü soruya yanıt vermek için arı
yetiştiricileri birliklerinin internet forumlarında spontane
olarak katkılar sağlamaktadırlar. Ele alınan konular genellikle
hastalık yönetimi, arı beslenmesi, oğul verme davranışları,
yavru niteliğini ve niceliğini kontrol etmeye yönelik yeni
tekniklerdir. Son on yılda Belçika’da arı yetiştirme faaliyetleri
içerisinde en yoğun olarak işlenen konu Varroa kontrolüdür.
Ruhsatlı arı ilaçlarının yetersizliği ve zararlı kalıntılara karşı
oluşan tepkiler nedeniyle, Belçikalı arı yetiştiricileri Varroa
tedavilerine
yönelik
iyi
uygulamaları
yaymaya
çalışmaktadırlar Oksalik asit uygulamaları bunlardan birisidir.
Eğer kapalı kuluçkasız dönemde Varroa mücadelesi
başarılamazsa arıcı, kapalı kuluçkada bile etkin olan formik
asit buharı uygulamasını tercih edecektir. Bu son tedavi 3
hafta sürer. Bu dönemde bal toplanamaz. Hem oksalik hem
de formik asit balın içerisinde düşük konsantrasyonlarda
doğal olarak bulunduğundan, bu ürünlerin küçük kalıntıları
284
arılar ya da tüketiciler için tehlike teşkil etmez. Ağustosta, kış
arısı üretimi başladığında ve arılara gelecek kış için şeker
solüsyonu tedarik edilmesi gerektiğinde, arı yetiştiricilerinin
bir kısmı 3 haftalık timol uygulamasına güvenir. Diğer kısım
ise, kış kuluçka duraklaması boyunca arıları yeniden oksalik
asit ile tedavi eder. Varroa’yı kontrol etmeye yönelik bu
kombine yöntemler tatmin edici sonuçlar vermektedir, ancak
bu uygulamalar kapsamlı planlama gerektirmektedir, çünkü
hem bal toplanması hem de kapalı kuluçkanın varlığı göz
önüne alınmalıdır. Bu yüzden Belçika’da bir arı yetiştiricisinin
yıllık planına çoğunlukla Varroa yönetimi hakimdir. Geçmiş
on yıldaki uygulama, bunu göz ardı eden kişilerin arılarını
kaybetme sonucuyla karşı karşıya kaldıklarını açıkça
göstermiştir.
Varroa istilasının zarar verici etkisinin varsayılan
sebeplerinden biri, yeterli ölçüde farklı polen kaynağının
azlığıdır. Yavrunun beslenmesindeki çeşitliliğin azlığı, daha
az sayıda canlı arıların ortaya çıkmasına sebep olmaktadır;
bu arılar da gelecek nesilleri yeterince iyi besleyemez ve
dolayısıyla virüs ve hastalık enfeksiyonlarına karşı daha
hassastırlar. Belçika’nın ve özellikle Flanders bölgesinin
nüfusu çok yoğundur ve açık alanlar genellikle
monokültürden ibaret olan tarım uygulanmaktadır. Bu, bazı
bölgelerdeki
polen
kaynaklarını
büyük
ölçüde
sınırlandırmaktadır. Bu sebeple Belçika’lı arı yetiştiricileri, ek
arı yemi ve özellikle protein takviyelerine ilgi göstermektedir.
Arı performansını artırmanın diğer bir popüler yolu, ilkbahar
ve yaz başında kuluçkalığın boyutunu sınırlandırmaktır. Bu
şekilde, bakıcı arıların sayısı aşağı yukarı beslenecek
yavruların sayısına eşitlenir. Aksi takdirde larvaların sayısı
bakıcı arıların sayısını büyük ölçüde geçer. Kuluçkayı
sınırlandırmanın arkasında yatan ana fikir, yavruya
gösterilecek ilginin kalitesinin artırılabileceğidir ki bu da
sonuç olarak daha güçlü gelecek nesil arıların ortaya
çıkmasına sebep olacaktır. Bu kültürel yönteme ilave bir
avantaj olarak, kraliçe gözleri için her dokuz günde bir
kontrol
edilmesi
gereken
çerçevelerin
sayısının
285
sınırlanmasıdır. Bu, oğul verme davranışına ilişkin gerekli
yönetimi büyük ölçüde hızlandırır.
Koloninin kalitesi yalnızca performanslarıyla değil, aynı
zaman genetik geçmişlerinden de etkiler. Belçikalı arı
yetiştiricileri birliklerinin, safkan Carnica ve Buckfast kraliçe
arılarını kullanmaya yönelik uzun bir geçmişe dayanan
gelenekleri vardır. Uzmanlar yapay tohumlamayla döllenmiş
safkan kraliçeleri yerel örgütlerin üyeleri arasında ücretsiz
olarak dağıtır ve yeni kraliçe arılar yetiştirmek için kullanır.
Safkan soyların kullanılması önemle teşvik edilir ve tüm arı
yetiştiricileri birliklerinin programlarında yer alır. Bu durum,
arıcıları avantaj ve dezavantajlarıyla birlikte tek tip bal arısı
populasyonuna yani saf yetiştirmeye götürür. Bal akışını
optimize etmek için, çoğu arı yetiştiricileri kovanlarını yoğun
çiçekli alanlara taşır. Belçika’da 100 km’den fazla yapılan
yolculuklar yaygındır, çünkü toprak türlerinin nektar akışını
büyük ölçüde etkilediğine inanılmaktadır. Meyve ağaçları
(elma, şeftali, kiraz), frenk üzümü, çilek ve kanola arı
yetiştiricilerinin Belçika’lı arıcıların yoğun olarak kolonilerini
götürdükleri bitkilerdir. Arıcılar söğüt, akçaağaç, atkestanesi,
akasya, tatlı kestane ve ıhlamur ağacı gibi çiçek açan
ağaçları da dahil edildiğinde genellikle kovan başına yaklaşık
60 kg bal sağlarlar. Yirmiden fazla kovanı olan arıcıya
Belçika’da pek rastlanmaz. Beçika’da 2011’de yarım kilo
kavanoz balın piyasa fiyatı 5 € dolayındadır. Bu ülkede tüm
arı yetiştiricileri, rastgele kontroller düzenleyen gıda
zincirinden sorumlu Federal Ajansın kontrollerine tabidir. Bu
kontrollerde bal numuneleri, diğerlerinin yanı sıra pestisit
kalıntısı ya da izinsiz kullanılabilecek ilaç varlığı açısından
analiz edilir.
Belçika arıcılığına ilişkin genel portre nedir diye
bakarsak, kendini bu işe adamış amatörler, kovan başına
yüksek verim ve arıcı başına az sayıda kovandır.
286
Türkiye Örneği :Anzer ve Ardahan arıcılığı
Anzer yaylasında çeşitli yöresel çiçeklerin b ulunduğu
önemli bir bal merkezidir. Bu yayla, Türkiye’nin Karadeniz
bölgesindeki büyük şehirlerden biri olan Rize’nin İkizdere
ilçesinin güneydoğusunda yer almaktadır. İyileştirici
özellikleri olduğuna inanılan “Anzer balı” burada
üretilmektedir.
Fotoğraf 1. Anzer yaylası
Anzer yaylası, Rize’nin İkizdere ilçesinin 35 km güney
batısında kalan bir yayladır. Aşağı Anzer (Çiçekliköy) ve
Yukarı Anzer (Ballıköy) olarak ikiye ayrılır. Rize il merkezine
54 km mesafededir.
Doğası ve sağlığa yararlı Anzer balı'nın üretildiği bölge
olmasının yanı sıra çok sayıda endemik türde çiçeğe de ev
sahipliği yapması nedeniyle çok sayıda yerli ve yabancı
turisti bölgeye çekmektedir. 1991 yılında bakanlar kurulu
kararıyla turizm merkezi ilan edilmiş olup 3 bin metreyi aşan
doruklara ve 2 bin metreye kadar yükselen ormanlara
sahiptir.
287
Zengin flora ve faunasıyla görülmeye değer bölgelerdendir.
Ayrıca, alternatif turizm aktivitelerinden trekking, yamaç
paraşütü ve zirve tırmanışları için de uygun olup bir taraftan
Çoruh Nehri ve Bayburt iline, diğer taraftan da, Uzungöl
Turizm Merkezine ulaşım olanağı sağlar.
Köyde bal üretiminin artması ve kaliteli bal arısı üretmek için
Anzerliler saf Kafkas, Kafkas ya da melez arılar tercih
ederler.
Fotoğraf 2. Anzer balı üretimi
288
ANZER ürünleri
• Arılar,
• Islah edilmiş ana arı,
• Apiterapi uygulanmalarında kullanılan arı ürünleri
• Bal (yalnızca anzer balı),
• Propolis, Arı sütü, Anzer poleni,
• Kovan üretimi ve satışı, arıcılık dersleri,
• Rize çevresindeki arı yetiştiricilerine ve gençlere
yönelik uygulamalı eğitim.
Anzerli arıcılar, makul fiyatlar karşılığında yüksek
kaliteli % 100 doğal bal sağlamaktadırlar. Anzer balı en
pahalı ballar sınıfındadır. Arıcılık dersleri turistik faaliyetler
içesisindedir. Ziyaretçiler ve turistler arıcıların çalışmalarını
tüm işlevleriyle görebilmektedir. Ayrıca yörede önemli bir bal
festivali de gerçekleştirilmektedir.
Yaşamın anlamını asırlık Ardahan’lı arıcıya sorun
Fotoğraf 3. Ardahan’ın en yaşlı arıcısı (Cat Jaffee’den).
289
Büyük ihtimalle yaşayan son mumya adam olan
Ardahan’lı arıcı 115 yaşında. Ölüm döşeğindeyken son
birkaç yıldır yalnızca kendi balını yiyerek yaşama
tutunduğunu iddia eden bir Anadolu arıcısı o. Türkiye’nin en
yaşlı arıcısı olduğunu tahmin ettiğimiz bu sevimli insan,
büyük ihtimalle dünya da yaşayan en yaşlı arıcı da olabilir.
Atatürk zamanında, ikinci dünya savaşı zamanında,
Türkiye’nin küresel güç olarak yükselişinde yüzlerce sezonda
arıcılık yapmış ve yapmaya devam ediyor.
Fotoğraf 4. Uçurumun Kenarındaki yaşam: Ardahan’dan
Fotoğraf 5. Bal festivalinde horon oynanır.
290
İtalya Örneği: Umbria’da arıcılık tutkusu ve geleneği
Danilo Rosati, orta Tiber vadisinde bulunan
Marsciano’nun deneyimli profesyonel arıcısı olan Luciano
Orazi’nin çalışanlarından biridir. Luciano açık fikirli biridir,
Piana ve Porrini gibi İtalyan arıcılığının önde gelen isimleriyle
sürekli irtibat halinde olup deneyimlerini paylaşmaktadır. Bu
kişiler, 1860’lı yıllarda “Bal arısı yetiştirme sanatı” kitabının
yazarı olan Luigi Sartori gibi arıcılık öncülerinin modern
takipçileridir. Mevcut ırklar içerisinde Apis mellifera ligustica
Spinola’yı savunurlar. Bu ırk bölgenin doğası ile uyum
içerisindedir. Luciano’nun arıcılık vizyonun güçlü temelini
oluşturan bu ırk, yüzyıllardır İtalya’nın tüm bölgelerine
mükemmel bir şekilde adapte olmuş, üretken çoğalma eğilimi
yüksek bir çeşittir. Bu özellikleri nedeniyle 1860 yılından beri
ABD’ye ihraç edilmiştir. Danilo, 1970’li yılların başından
itibaren, ustası Orazi’den kendi arıcılık faaliyetini başlatana
kadar tüm arıcılık uygulamalarını ve sırlarını öğrenmiştir.
Birkaç yıl içinde iş ortağı olarak yeniden Orazi ile işbirliği
yapmaya karar veren Danilo. iki şirketin mükemmel işbirliği
temelinde ustanın geleneği ve teknik bilgisi ile gencin tutku
ve yeniliğini birleştirerek Umbria’nın en büyüklerinden biri
olan bir şirketi hayata geçirmişlerdir. Luciano 2007 tarihinde
öldüğünde,
Danilo
kurucusunun
adını
sürdürerek
“Apicoltura Orazi” arıcılık şirketini yönetmeye devam
etmiştir. Diğer taraftan şirket yeni bir yaklaşımla, bal arısı
yaşamı ve davranışları, kovan performansını arttırmak için
ana arı seçimi, bal kalitesi ve balmumu, polen ve arı
sütünden elde edilen katma değer konularında da çalışmaya
devam etmiştir.
Danilo yaratıcılığını, ayrıca yüksek kalite arıcılık
ekipmanlarında da uygulamaktadır; kendi rasyonel arıcılık
tasarımını oluşturmuş ve büyük bir marangoz atölyesi
oluşturmuştur. Danilo, arıcılık faaliyetlerini geliştirdikten
sonra, temel olarak amatör arıcıların taşıyıcı olarak neden
olduğu bal arısı hastalıkları ve sorunlarıyla, nektar içermeyen
yeni tohum türlerinden kaynaklanan sorunlarada el atmıştır.
291
Koloni Çöküş Sendromuna (CCD) neden olan geniş
spekturumlu pestisitlerin diğer bir ifadeyle neonikotinoidlerin
kullanımı, GDO ve iklim değişikliğinin yakın gelecekte arıcılık
için en büyük tehditler olacağına işaret etmiştir.
Fotoğraf 6. Danilo Rosati, ev yapımı kovanlarını BEES
proje ziyaretinin katılımcılarına gösteriyor
Danilo doğal çevreye yönelik onarılmayan zararları
önlemek, sürdürülebilir bir yaşam için tüm çiftçi birliklerinin,
çevre örgütlerinin ve kamu kurumlarının ortak bir çalışmada
yer alması gerektiğini düşünmektedir. Danilo, arıcılığın hem
tarım hem de doğanın güvenliği için stratejik bir yere sahip
olduğun,
çiftçilerin
doğal
yaşamdaki
polinasyonun
%84’ünden sorumlu olan arıları ve diğer böcekleri tehlikeye
atan kimyasalların kullanımının sınırlandırılmasının önemini
amatör
ve
profesyonel
arıcılık
faaliyetlerinde
vurgulamaktadır. Ayrıca arıcılık açısından elverişli bir
ekolojinin bulunduğu alnalrda da arıcıların bir vizyona sahip
olmaları gerektiğinin önemine işaret etmekte olan Danilo,
gezginci arıcılığın günümüzde yeterli bir şekilde bal
üretmenin tek yolu olduğunu da söylemektedir. İtalya’da bal
üretimi ne yazık ki tüketimden daha düşüktür. Yurtdışından
gelen balların düşük fiyatla satılması, İtalyan arıcıları için bir
risk oluşturmaktadır.
Arıcılıkta sağlık korumanın çok önemli olduğuna dikkat
çeken Danilo, antibiyotik kullanmadan, Varroa akarı ve
Amerikan yavru çürüklüğü gibi geleneksel hastalıkların veya
292
Koloni Çöküş Sendromu adı verilen yeni tehlikelerin
bulaşmasını önleyebilmenin etkin yollarından birinin arıcının
sağlık koruma bilgi ve uygulamalarına önem vermesine olan
inancıdır. Bu durum oldukça önemlidir, zira CCD bazı
bölgelerde bal arısı kolonilerinde %’40a varan oranlarda
kayıplara neden olmaktadır. Sağlık koruma konusuna yüksek
duyarlılık, ustalıkla arıların tüm yaşam döngülerini izleme,
genç ana arılar ve genel olarak iyi dengelenmiş kovanlara
sahip olma konusuna özel önemle sağlıklı kolonileri korumak
çok önemlidir. Bilim, iyi uygulamalar ve çevresel koruma,
eski ve yeni düşmanlara karşı birçok ülkede tehlikede olan
arıcılığa verilebilecek tek ve en önemli yanıttır. Bu nedenle,
bilgi birikimini paylaşan ve zenginleştiren tüm girişimler,
çiftçilik ve arıcılık alanlarındaki iyi uygulamalar, Avrupa’daki
birlik ve kurumlarca desteklenmelidir. Arılar tüm insanlığa
hayat dersi vermekte ve sahip olduğumuz tek gezegeni
korumanın biricik yolunun çevreye karşı ortak sorumluluk
olduğunu söylemektedir.
Sayılarla “Apicoltura Orazi”: 1970 yılında kurulan bu
şirket 2500 kovana sahiptir. Bu kolonilerin %90’ında gezginci
arıcılık, %10’unda sabit arıcılık yapılmaktadır. Bal arısı alt
türleri Apis mellifera ligustica ile çalışılırken; üretilen bal
çeşitleri daha çok akasya, kestane, okaliptüs, yonca olup bal
üretimi 75 ton/yıldır.
Toskana (İtalya)kökenli bal ürünlerine ilişkin kalite
ve yenilik uygulamaları: Apicoltura Casentinese 1982
yılında sektörde deneyimli üç ortağın girişimiyle kurulmuş ve
arıcılık ürünleri ve yan ürünleri konusunda uzman bir şirkettir.
Arezzo ilinde yer alan Bibbiena’da bulunan “Apicoltura
Casentinese”, kuruluşundan bu yana geniş ürün yelpazesi ve
iyi fiyat ve kalite üzerinde odaklanan bir vizyona sahiptir.
Şirket fabrikasını ve stok ambarlarını genişletmekte ve
varillerden balı boşaltmak için robotik araçlar kullanmaktadır.
Balın korunması için klimalı odalar ve iki çoklu ambalaj
293
donanımı da dahil olmak üzere makinelerini yenilemiştir.
Personel becerilerini şirketin sürekli yenilenme sürecine
adapte etmek için takviye kurslar veren ve kalite sistemine
yönelik HACCP ve ISO 9002 standartlarını önmesyen şirket,
hem kendi ticari markalarını geliştirmekte hemde müşteri
portföyüne süpermarketleri de katarak ambalajlama
yapmaktadır. En önemli müşteriler İtalya’da Esselunga,
Carrefour, Conad, Coop, Crai ve yurt dışında Wal-Mart
(ABD),Target (ABD), Tj-Max (ABD), Cora (Belçika), Tesco
(Büyük Britanya), Sainsbury (Büyük Britanya), Costo (Büyük
Britanya), Globus (Almanya), Manor (İsviçre), Kaufoff
(Almanya), Tegut (Almanya), Tengelmann (Almanya)’dır.
Şirket ayrıca, İtalya’nın Güney bölümündeki Calabria
vadisinden, özellikle Casentino Orman Ulusal Parkı,
Camaldoli Biyogenetik Ulusal Rezervi, Maremma Ulusal
Parkı olmak üzere Orta İtalya’nın geniş doğal alanlarına
taşınan 2,500 kovandan AIAB tarafından onaylanmış olan
organik bal üretmektedir.
Firma,
Parma’da
düzenlenen
Cibus,
Köln’de
düzenlenen Anuga, Paris’te düzenlenen Sial, New York’ta
düzenlenen Fancy Food, Tokyo’da düzenlenen Foodex,
Moskova’da düzenlenen Prodexpo gibi uluslararası fuarlara
düzenli olarak katılmaktadır.
Fotoğraf 7. Apicoltura Casentinese
294
Sayılarla “Apicoltura Casentinese”:
Kuruluş yılı 1982 olan bu şirkette 2500 kovana sahiptir
ve organik bal üretir. Kolonilerin %90’ı gezginci ve %10’u
sabit arıcılık yapısına tabidir. Alt tür olarak Apis mellifera
ligustica kullanılırken bal çeşitleri olarakata akasya, portakal,
kestane, okaliptüs, ayçiçeği, kır çiçeklerinden 1300 ton/yıl
üretim gerçekleştirir ve bunların %50’den fazlası İtalya’dan
sağlanır.Şirketin yıllık cirosu 16 milyon €’dur.
295
Bölüm XV:
İYİ ARICILIK VE BİYOGÜVENLİK KILAVUZU
Bu rehberin önemi:
Avrupa Komisyonu, tanımlanan ve ticareti yapılan tüm
gıda maddelerinde uyulması gereken katı ve mutlak
düzenleyici bir çerçeve oluşturmuştur. Avrupa Birliği’nde bal,
hayvansal bir ürün olarak kabul edilmektedir. Bilindiği üzere
arılar nektar ve/veya tatlı özsu gibi bitkisel kaynaklı içerikleri
toplayıp enzimatik işlemler aracılığıyla nihai ürün olan bala
dönüştürür. Gıda maddesi üreticisi olarak arıcılar
müşterilerine ürünün balın yasal tanımını karşıladığını ve
gıda güvenliğiyle ilgili bir riskin söz konusu olmadığını garanti
edebilirler. Arıcı, sattığı ürün için doğrudan sorumludur. Balın
kovandan bal kavanozuna kadar giden yol da gıda
güvenliğini garantilemek için her şey yapılmalıdır. Her şeye
rağmen hala bir problem varsa, nedeni belirlenebilmelidir. Bu
nedenle arıcı balının üretimi, hasadı ve ambalajlama
safhasında önemli noktalara ilişkin belirli bilgileri
saklamalıdır. Üretim zincirinin başında yer alan arıcı, ana
üreticidir.
Bu nedenle iyi hijyen uygulamalarının kaydını ve
uygulamasını takip etme yükümlülüğüne tabidir. Diğer
taraftan, faaliyetleri arıların yetiştirilmesi ve kendi balının
üretilmesiyle sınırlı olmayan üreticiler, yalnızca ana sektörün
değil, aynı zamanda ikincil sektörün de bir parçasıdır.
Örneğin bu, diğer arıcılardan gelen balı işleyen veya satan
arıcılar için geçerlidir. Bu nedenle bu arıcıların, çeşitli kritik
kontrol noktaları için bir tehlike analizi uygulamaları
gerekmektedir (HACCP). Bu rehber, en iyi koşullar altında ve
gıda zincirinde öz kontrol, raporlama ve izlenebilirliğe ilişkin
mevzuatta belirtilen hükümlere uymak suretiyle bal üretimi
konusunda arıcıya yardım etme görevini taşımaktadır. Ancak
bu, arıcı açısından bağlayıcı değildir. Arıcının bu
296
uygulamalar rehberini kabul etmemesi durumunda, ilgililere
hijyen kurallarına uyduğunu kanıtlamak zorunluluğu
doğacaktır.
Bu rehber kimin içindir?
Bu rehber, üretim düzeyinden bağımsız olarak arı
ürünleri üreticilerine yönelik olup yalnızca kendi ihtiyacı için
bal üreten arıcıyı hedeflememektedir. Aynı zamanda şimdilik
içerisinde değerlendirilmeyen propolis üretimine ve yalnızca
bir içerik olarak kullanımı amaçlanan bal mumu üretimine de
odaklanmamaktadır. Bu rehber, kendi balını üretmenin
yanında ayrıca belirli dönüşüm işlemleri de gerçekleştiren
arıcılara odaklanmaktadır. Bu dönüşüm faaliyetleri, ürettiği
balın diğer üreticilerden sağlanan balla karıştırılması ve
balın, polenin ve ana arı ıslahının iyileştirilmesini
içermektedir.
Rehberin içeriği
Bu rehberin amacı, arıcılık tekniklerini ayrıntılı bir
şekilde açıklamak değil, hijyene yönelik temel kriterler
üzerinde etkisi olabilecek veya balın kontaminasyonuna
neden olabilecek unsurları açıklığa kavuşturmaktır. Bu, bir
görüşler ve öneriler serisidir. Kayıt altına alınması gereken
bilgiler ayrıca tanımlanacaktır. Balın bileşimi ve antimikrobik
özellikleri göz önünde bulundurulduğunda, mikrobiyolojik
tehlikeler gerçekte mevcut değildir. Ancak, 1 yaşından küçük
çocuklarca balın tüketilmesinde bebek botulizmine ilişkin
olası tehlikelerin mevcut olduğu vurgulanmalıdır. Bu risk
tamamen ortadan kaldırılamaz. Ayrıca, patojenik mikropların
ortadan kaldırılmasına ilişkin olarak personelin ve altyapının
hijyeni ve hasat malzemesinin temizlenme yöntemine ilişkin
önemin de belirtilmesi gerekir. Bal içindeki yüksek su içeriği
ekşimeye neden olabilir. Bal içindeki su içeriği, balın raf
ömrünü ve saklama koşullarını etkileyecektir. Baldaki
kimyasal kontaminanların olası mevcudiyeti, ölçülen miktar
insanlara yönelik sınırın altında olsa bile, büyük bir tehlike
297
teşkil eder. Sağaltım ürünlerinin kullanımından kaçınmaya
çalışmak için hastalıkların gelişimine de dikkat edilmelidir. Arı
hastalıklarında, yasal olarak izin verilen bir dizi sağlık önlemi
mevcut olup bunlar önerilmektedir. Fiziksel tehlikeler çok az
olup yalnızca balın hasat edilmesi ve ambalajlanmasıyla
ilgilidir. Bu risk kategorilerinin hiçbiri sağlık için büyük bir
tehlike teşkil etmemektedir. Ancak balın reddedilmesine
neden olabilir. Tehlike ve risklerin detaylı analizi, bu rehberin
sonunda bulunmaktadır.
Rehber nasıl kullanılır ?
Bu rehber, bal üretim zincirini adım adım analiz eden
başlıca çalışma aracıdır. Hijyenik bakış açısıyla ele
alındığında, tehlike logosuyla gösterilen kontrol noktaları
sistematik olarak izlenmelidir. Bu bağlamda kurşun kalemle
gösterilmiş olan bir kayıt gerekir ve bu ana noktaların yanı
sıra, balın kayıp riskini azaltmaya ve el sembolüyle
gösterildiği şekilde tehlike düzeyini indirmeye yönelik olarak
önerilen bir dizi tavsiye ve önlem mevcuttur.
Çizdiğimiz

ile dikkati, arıcı tarafından kontrol
edilmesi gereken risklere çekiyoruz; bu,

ile
gösterilen risk düzeyi kombinasyonuyla yapılır.

kullanarak, arıcı tarafından kontrol edilebilen risklere
atıfta bulunuyoruz, Arıcı tarafından belirlenemeyen riskler
 ile gösterilir. Tehlikenin bulunması durumunda, ile
gösterilen düzeltici eylemler yapılmalıdır. Balın üretim
sürecinin analizinden sonra, bir üretim kaydında tüm bilgiler
yıllık olarak listelenir:
.
298
Tehlike kontrol noktalarının önlemleri:
Kontrol edilebilir risk düzeyi (1=düşük risk, 3 =yüksek risk)
Kontrol noktaları

Arıcı tarafından kontrol edilebilen

Arıcı tarafından fark edilebilir olmayan

Düzeltici eylemler

Kayda girilecek

Materyal seçimi
Ahşap arı kovanları:
 Ahşap kovanları korumak için yalnızca toksik olmayan
ürünler kullanın.
• Kurşun, böcek ilacı, mantar ilacı veya karboksil içeren
ürünlerin kullanılması yasaktır (distribütörlerden bilgi
alınabilir)
• Kovan bileşenleri ayrıca mikrokristalin bal mumuna
daldırılabilir (150 ° C’de 10 dakika).
• Kovanların iç kısmının korunması gerekli değildir.
• Daima güçlü arı kolonileriyle çalışın, bunlar kendilerine
propolisle içeriden bir örtü yaparlar (doğal koruma).
 Kovanlarda toksik ürünlerin bulunması durumunda:
 Koruyucu tabakayı gıda maddelerine uygun bir ürünle
kaldırın.
Hasır arı kovanları:
 Hasır kovanlar, dezenfekte edilemediğinden önerilmez.
299
Plastik üretim kovanları

Arılarla temas halinde olan tüm parçalar, gıda
kalitesindeki malzemeden yapılacaktır: ilgili logonun eksik
olmasında tedarikçiden gıda sertifikası isteyin.
 Plastiğin gıda maddelerine uygun olmaması durumunda,
 Arı kovanı olarak kullanılmamalıdır.
Çerçevelere tel takılması
 Paslanmaz çelik tellerin kullanımı önerilir ve bal mumunun
eritilmesinden sonra teller yeniden kullanılacaksa bu
gereklidir.
• Galvanize teller bal mumunda iyice eritilmelidir. Galvanize
demir teller, peteklerin yeniden eritilmesinden sonra
değiştirilir.
Bal mumu ve petekler
 Yeni bal mumu satın alırken, satıcıdan sertifika isteyin. Bu
sertifika, bal mumunun balın veya ana arının izin verilen
sınırların üzerinde akarisit ve antibiyotik kalıntısı
içermediğini göstermek içindir.
• Arılar ve gıda maddelerine uygun sentetik bir bal mumu,
bir alternatif olabilir.
 Bal mumu geri dönüşümü şunlarla kurulur:
- İşlem görmemiş olan veya asitlerle ya da sağlık tehlikesi
taşımayan diğer ürünlerle işlem görmüş çerçeveler.
- Üst çerçeve bal mumu.
• Üst çerçevelerde bal çerçevesi olarak kullanılmak üzere
işlem
görmüş
çerçevelerin
kullanılmaması
önerilmemektedir.
300
• Birkaç haftadır işleme ürünleriyle temas halinde olan bal
mumu peteğinin devreden çıkarılması önemle tavsiye
edilir.
“ALIMLAR/SATIMLAR” kaydına şunları not edin:
- Tedarik: tedarik yeri, tarih ve miktar
- Satış: tip, tarih ve miktar
- Tedarikçiden alınan veriler
- Alıcıdan alınan veriler
Petek-bal çerçeveleri
 Petek balı için kullanılan çerçeveler, işlenmemiş ahşaptan
ya da gıda kalitesindeki plastikten yapılır.
 Arıcı, bal mumundan yapılan, organik yetiştiricilikten çıkan
bir bal mumu şeridi ya da bal mumu peteği ya da bal
mumunun kalıntı içermediğini gösteren bir sertifikaya
sahip bal mumu kullanır.
Polen kapanı:
 Polenle temas eden tüm parçalar (polen ızgarası, ızgara,
polen kabı) gıda kalitesindedir.
• Polen kapanı, kovandan gelen kirin polen kabına
ulaşmasını engelleyecek şekilde kurulmalıdır.
• Polen kapanı modeli, sağlam, arı geçirmez ve dayanıklı
olmalıdır ve ayrıca kolay bir temizlik prosedürüne imkan
sağlamalıdır.
Mümkünse
yapıdaki
ölü
noktalar
önlenmelidir.
• Erkek arı tahliye sistemi kurulmalıdır.
 Kapanın öne konulması durumunda, kap yoğunlaşmaya
karşı korunmalıdır.
 Polen kapanının alta konması durumunda polen kabının
iyi havalandırılması önerilir.
301
 Polen ızgarasının boyu, koloninin gücüne göre
uyarlanmalıdır. Izgara, arılara veya kanatlarına zarar
vermemelidir.
Arı sütü üretim kapları
 Çerçeveler, tel çekme ve bal mumu peteklerle ilgili tüm
unsurlar ayrıca arı sütü üretimi için de geçerlidir.
 Kaplar yalnızca üst çerçeve bal mumundan yapılabilir.
• Tekrar kullanılabilir plastik kaplar, gıda kalitesindeki
plastikten yapılmalıdır.
• Kaplar çerçeve üzerine gıda kalitesindeki yapıştırıcıyla,
arı bal mumuyla veya mekanik olarak (vidalar) monte
edilmelidir.
Materyalin bakımı
Üretim kovanları:
•Yalnızca gıda sektöründe izin verilen ürünlerin kullanımıyla
dezenfektasyon işlemi yapılmalıdır
• Daima içilebilir suyla durulayın.
• İyi dezenfeksiyon için, ahşap ya da metalin tüm
parçalarının alevle yakılması gerekir.
• Ağartıcı bazlı onaylı bir ürünle yapılan dezenfeksiyon,
plastik ya da poli-esterden yapılan materyaller için iyi bir
alternatiftir. Sodyum hipoklorit kullanılırken, 1 litre
konsantre hipokloritin 10 litre suyla sulandırılması önerilir.
Hipoklorit solüsyonu için, 250 ml hipoklorit, 10 litre su
içinde sulandırılır.
• Mevcut tüm patojenik izlerin nötralize edilmesini sağlayan
en güvenli çözüm, tüm ahşap bileşenlerin (temizleme ve
kurulama) sonrasında mikrokristalin bal mumuna (150 °
C’de 10 dakika) batırılmasıdır. Sonrasında daima içilebilir
suyla durulayın.
302
Çerçeveler:
 Çerçevelerin saklanmasından önce ayrılması gerekir.
Küflü ya da kararan çerçeveler ayrılır (çerçevelerin yıllık
olarak % 20’si değiştirilmelidir).
• Çerçevelerin bal mumu çıkarılır ya da yeniden eritilir.
• Boş çerçeveler kaynayan suda temizlenebilir.
 Bakteriyel arı hastalıklarının söz konusu olması
durumunda tüm çerçeveler istisnasız yakılmalıdır.
Küçük materyal:
 Bulaşıcı hastalıkların yayılmasını önlemek için, arıcının
başka bir arı popülasyonuna bunu taşıması durumunda
(ya da iki ziyaret arasında) arıcılık materyalinin
dezenfekte edilmesi (örneğin alevle) önerilir.
• Her bir arı standı için özel ekipman kullanılması önerilir.
• Çerçeve kaldırıcısının düzenli olarak alevle ya da
dezenfektan bir banyoda (ağartıcı, vb.) dezenfekte
edilmesi idealdir.
Ana arı kaplarının temizlenmesi:
 Arı sütü üretimi için kapların saklanmasından önce ve
kapların kullanımından sonra en kısa sürede bu kaplar
basınç altında temizlenmelidir.
Saklama
Materyale yönelik saklama odası:
 Saklama odasında kimyasal ürünlerin
kaynaklarının bulunmasından kaçının.
• Odadaki genel hijyene dikkat edin.
303
ve
duman
• Oda da kemirici, kuş, yarasa olmamalıdır. Bu nokta, polen
kapanlarının saklanması durumunda gereklidir; fare
dışkıları fazlasıyla toksik olabilir.
Çerçevelerin saklanması:
 Arı çerçevelerinin ekşime problemini önlemek için, son
hasattan sonra balı saklamadan önce arıları balın üst
kısmına koyarak arıların balı yalamasını sağlamak (1 ila 2
gün) önerilir.
• Yedek ve yalanmış çerçeveler (yemeksiz) açık havada
saklanmaz. Bu çerçeveler örneğin kilitli bir çerçeve
kovanında ya da eski bir buzdolabında saklanabilir.
Bal mumu güvesine karşı önlemler:
 Bal çerçevelerini saklamak için iyi bir havalandırma
önerilir. Örneğin bal çerçevelerinin istifinin üzerine ve
altına bir ana ızgarası takılabilir; bu bir baca etkisi
sağlayacaktır.
• Çok soğuk asetik asit buharı, bal mumu güvesini uzak
tutacaktır.
 Gerekirse, Bacillus thuringiensis ile ya da kükürt
şeritleri ile yapılacak biyolojik yöntem, hava sızdırmaz bir
şekilde mühürlenen çerçeve istifinde kullanılabilir
• Dondurma tekniği de uygulanabilir (-18 ° c’de minimum 24
saat).
 Naftalin, paradiklorobenzen, karbon tetraklorür
ürünler veya analog ürünler yasaklanmıştır!
“Sağaltımlar ve ürünler” kaydına şunları not edin:
- İsim, doz, yöntem ve tedarikçi…
304
gibi

Yasaklanan ürünlerin kullanıldığından şüphelenilmesi
halinde,
 Çerçeveler bal mumu döngüsünden çıkarılır
Nosemose’a karşı önlemler:
 Nosemose gelişimi riskini önlemek için çerçevelerin küçük
bir kase içine konan çok soğuk asetik asitle dezenfekte
edilmesi önerilir. Bu, iyi havalandırılmış bir odada (bal
hasat odasında değil) 20 ila 25 º c arasındaki bir
sıcaklıkta en iyi sonuçları verecektir. Kovanlara koymadan
önce çerçeveleri ve bal çerçevelerini havalandırın.
“ Sağaltımlar ve ürünler” kaydına şunları not edin:
- İsim, doz, yöntem ve tedarikçi…
Arılar üzerinde çalışma,
Genel kurallar:
 Hijyen, düzen ve topluluğa önem verin.
Kovanın açılması:
 Üstlükler ve çerçeveler, yerdeki bakterilerin bulaşmasını
önlemek için yere konulmaz.
Fumigasyon, püskürtme, birleştirme:
 Aşırı fumigasyonu önleyin
• Fumigasyon için kuru kayın ağacı parçaları gibi kuru
doğal bitki materyalleri kullanılabilir.
 Çiçeklenme dönemi süresince, reçineli veya yağlı
maddelerin ve ayrıca yapıştırıcılı duralitin kullanımı
305
yasaktır. Tutuşma sırasında toksik maddeler ortaya
çıkabilir.
 Püskürtme aparatında yalnızca çeşme suyu ya da içme
standartlarını karşılayan su kullanılabilir.
 İki kovanı birleştirmek için kullanılan ürünler, gıda
kalitesinde olmalıdır.
“Tüm besleme uygulamaları” kaydına şunları not edin:
- Körükte kullanılan materyaller, - kullanılan kokular.
Peteklerin yenilenmesi:
 Kuluçkayı ve bal çerçevelerini düzenli bir şekilde kontrol
edin ve çok eski olan çerçeveleri çıkarın.
 Kuluçka çerçevelerinin (en koyu bal mumuna sahip
çerçeveler) yıllık % 20’sini elden çıkarın. Peteklerin
düzenli şekilde yenilenmesi kolonileri güçlü kılar ve
enfeksiyon basıncını düşürür.
• İdeal olanı, üstlüklerdeki bal çerçeveleri için kullanılmamış
bal mumu ya da şeffaf bal mumudur.
 Her durumda, koyu kahverengi ya da siyah çerçeveler,
bal mumu çerçeveleri olarak kullanılmaz.
Arıların ve diğer biyolojik materyalin getirilmesi
Hırsızlık ve yanlış kovana girme:
 Lineer arı kovanı modellerinden kaçının (sıralı kovanlar).
• Tek ve aynı renge sahip kovanlardan kaçının.
• Suçluların ortaya çıkmasına
faaliyetlerden kaçının:
neden
olacak
tüm
- Kovanların dışında arılar tarafından yalanacak herhangi
bir malzeme bırakmayın
- Çerçeveleri etrafta dağınık bir şekilde asla bırakmayın,
306
- Zayıf kolonilerden kaçının.
 Hırsızlık durumunda, kovanın girişini küçültün.
Oğulların yakalanması ve getirilmesi:
 Onaylı ürünlerle varroaya karşı tedavi uygulayın.
• Oğulu konulacak bal mumu peteklerine getirin.
• Oğulları kaynağı bilinmeyen balla beslemekten kaçının.
“ALIMLAR/SATIŞLAR” kaydına şunları not edin:
- Oğulların getirilmesi, tarih, gelecekteki kovan numarası
“ Sağaltımlar ve ürünler” kaydına şunları not edin:
- Uygulanan sağaltım
Biyolojik materyaller dışındaki maddelerin getirilmesi
 Sağlık sertifikasının olması durumunda bile, alım
sırasında arı materyalinin denetlenmesi önerilir (örn. arı
hastalıklarının klinik semptomları).
• Bir Avrupa ülkesinde biyolojik materyalin alınması
durumunda, ana arı ve arı kolonisinin sağlık onayının
olması uygundur. Böyle bir durum söz konusu değilse, arı
hastalıklarını olmadığından emin olmak için arıların
karantinada tutulması gerekir.
 Avrupa Birliği dışından gelen biyolojik materyalin (arılar
veya erkek arılar) alınması durumunda, üç koşul
karşılanmalıdır:
1. Avrupa dışındaki ülkelerden beraberindeki maksimum
20 işçi arıyla yalnızca ana arılar ithal edilebilir.
2. Ana arılar ayrıca, bir sağlık planına göre kontrol edilen
bir bölgeden gelmeli ve Amerikan yavru çürüklüğü,
307
acariosis,
Aethina
tumida
hastalıklarından ari olmalıdır.
3. Uluslararası
2000/462).
bir
sağlık
ve
sertifikası
Tropilaelaps
gereklidir
(EC
“ALIM/SATIMLAR” kaydına şunları not edin:
Ana arının söz konusu olması durumunda:
- Üretici ve üretici ülke, tarih, gelecekteki kovan numarası
Kovan ya da altılı çerçevenin söz konusu olması durumunda:
- Üretici ve üreten ülke, tarih, gelecekteki kovan numarası
Sağlık sertifikasını üretim kaydıyla birlikte saklayın.
Arı hastalıkları
Belirleme
 Her arıcının ulusal ve yöresel birliklere kaydolması gerekir
• Bu yükümlülük tüm arıcılar için geçerli olup arı üreten arı
kolonisi
sayısından
ve
herhangi
bir
verginin
ödenmesinden bağımsızdır.
 Sorumlu arıcının ikametinin mevcut olduğu yerde
bulunmayan her bir arı kovanı, sürekli bir şekilde
belirlenmelidir.
Bunun için aşağıdakilerin belirtilmesi gerekir:
- Kapalı alanın girişindeki mülkiyet sahibinin adı ve adresi.
- Diğer durumlarda, arı standının
aşağıdaki veriler bulunmalıdır.
tüm
kovanlarında
 En iyisi izlenebilirliği sağlamak için her bir kovanın
numaralandırılmasıdır.
308
“TEMEL BİLGİLER” kaydına şunları not edin:
- Standın adı, adresi, 15.000’den fazla arıyla kışlatılan
koloni sayısı (+/-6 çerçeve).
Önlem konuları:
 Güçlü arı kolonileriyle ve yeterli polen kaynaklarının
mevcut olduğu yerlerde çalışın.
• Arı standında yayılmış bal ve/veya polen bulunan
çerçeveleri bırakmayın.
“ Sağaltımlar ve ürünler” kaydına şunları not edin:
- Her yeni hastalık çıkışı, kayda geçilmelidir.
- Hastalık çıkması durumunda bunun beyan edilmesi
gerekir. Resmi formlar doldurularak yetkili makama
mektupla, faksla veya postayla gönderilmelidir.
Zorunlu beyanname:
 Amerikan yavru çürüklüğü, Avrupa yavru çürüklüğü,
küçük kovan böceği, Aethina tumida, varroa ve
Tropilaelaps akar (beyanı zorunlu) hastalıklardır.
Varroayla ilgili olarak, tüm ülke enfekte olmuş bölge
olarak kabul edilir ve sonuç olarak bu nedenle
beyanname artık gerekli değildir.
 Arıcının beyanı zorunlu hastalıklardan veya nedeni
bulunmaksızın
anormal
ölümlerden
şüphelenmesi
durumunda, derhal arı standının bağlı olduğu yerel kontrol
birimine bir beyannamede bulunması gerekir. Uzmanların
isteği üzerine, numune alınır ve laboratuvara gönderilir.
 Beyanı zorunlu bir hastalığın belirlenmesi durumunda,
salgın yerinin çevresinde minimum 3 km yarıçapına sahip
bir koruma bölgesi oluşturulacaktır. Bu koruma bölgesinde
kolonileri, ana arıları, petekleri, kovanları veya arıcı
materyallerini satmak, bunların ticaretini yapmak,
309
nakletmek, kiralamak, sunmak veya elde etmek yasaktır.
Arıcılar ayrıca önceden belirlenen kontrol önlemlerini de
uygulamalıdır. Makamların gözetimi altında olmak üzere
belirlenen hastalığa ilişkin özel önlemler uygulanacaktır.
 Varroa saptanması durumunda Avrupa'da yaygın
olduğundan bu hastalık için beyanname gerekli değildir.
 Anormal arı ölümlerinin olması durumunda, arıcı kendi
inisiyatifiyle kurum laboratuvarına numune göndermelidir.
Tedaviler:
 Düzenleyici metinlerde belirtildiği gibi kontrol stratejisini
izlemek önerilir.
• Belirli ilaçlar veteriner reçetesi gerektirir. Gerekirse yetkili
uzmanla iletişime geçin.
• Yalnızca talimatlara veya veteriner reçetesine göre
formüle edildiği şekilde ve arılara uygulamaya yönelik
olarak piyasada bulunan izin verilmiş tıbbi veteriner
ürünlerini kullanın. 
• Reçetede belirtilen bekleme sürelerine uyun. 
• Çiçeklenme dönemlerinde ve/veya bal üstlüğü varken
sağaltım.
 Asla önleyici amaçla ilaç kullanmayın. 
• Şu anda nosemoanın tedavisi için tescillenmiş herhangi
bir tıbbi veteriner ürünü yoktur.
• Arılarda bal da görülmesine izin verilen antibiyotik veya
sülfonamit yoktur. 
“ Sağaltımlar ve ürünler” kaydına şunları not edin:
- Arı standı, tedavi edilen koloni(ler), veteriner ilaçlarının
adı, kullanılan doz, kullanılan yöntem, tedavinin başlangıç
ve bitiş tarihi
310
- Reçete/idari belge olması durumunda yorumlar ve
gözlemler; ilgili referansları belirtin ve belgeleri 5 yıl
saklayın.
 Kalıntıların saptanması durumunda:
 Standardın üstünde bulaşmanın bulunması ve uygun
olmayan tedaviden şüphelenilmesi durumunda balın
imhası.
Eski ürünlerle ne yapılmalıdır?
 Eski ambalaj materyali ve tedavi ürünleri, özel atık
bölümündeki kimyasal geri kazanım konteyner parkına
teslim edilmelidir (son kullanma tarihi geçen ilaçlar)
Arı standı
Çevre
 Genel ilkeler
• Bir stant seçin
- Zengin ve çeşitli bir floraya sahip olmalıdır (ilkbaharda ve
sonbahar sonunda polen kaynakları özellikle önemlidir),
- Kuru ve rüzgardan korunaklı olmalıdır,yeterli ışığa sahip
olmalıdır, tercihen düzenli olarak muamele gören tarımsal
ürünlerden uzak olmalıdır. Kolonilerin sayısını çevresine
göre ayarlayın: 15’ten fazla arı kolonisinin birlikte
konulmaması idealdir.
• Kovana yakın mesafede doğal su kaynağı yoksa, içilebilir
sunun bulunduğu bir arı su içme yeri yapın.
• Arılar kamuya açık yollardan veya evlerden en az 20
metre uzaklıkta olmalıdır. 2 metre yükseklikteki bir
barınağın mevcut olması durumunda bu mesafe 10
metreye düşürülebilir.
 Arılarla seyahat
• Risk taşımayan bir bölgeden bir yer seçin.
311
• Yapılan ürün işlemleri konusunda mülk sahibi veya
bölgede yaşayanlarla iletişime geçin.
• Seyahat eden arılara ait olan ve tanımlama gerekliliklerini
yerine getirmeyen her kolonide kontaminasyondan
şüphelenildiği düşünülür.
“Temel EMEL BİLGİLER” kaydına şunları not edin:
- Arılığın yeri, taşınan
seyahat etme tarihleri
kovanların
tanımlaması,arılarla
Böcek İlaçları ve GDO’lar
 Geniş alanlara veya meyveliklere sahip yerlerde,
uygulanan veya planlanan sağaltım ya da genetiği
değiştirilmiş ürünlerin kullanımı konusunda mülk sahipleri
ya da kiracılarla iletişime geçilmesi kesinlikle önerilir.
 Kovanları sürüklenme payını da göz önünde bulundurarak
spreyleme ve aşılama mesafesinin dışına yerleştirin (mülk
sahibiyle anlaşarak).
 Çiçekli bitkilerin sağaltılması durumunda: en iyisi arı
kolonilerinin çiçeklenme öncesinde taşınmasıdır
- Bu mümkün değilse, ürün aktif olduğu sürece kovanları
geçici olarak kapatın.
 Polen hasadı durumunda kovanların, “kirlilik ya da risk
alanları” olarak düşünülen ya da düzenli olarak
hidrokarbonlarla, ağır metallerle, vb. işlem gören
bölgelere konulmasından kaçınılmalıdır.
• Bölgede GDO’lu bitki(ler) varsa, (5 km yarıçapında), hasat
edilen polen de GDO olacağı düşünmelidir.
 Ağır metallerin varlığından kaçınmak için, arı kolonilerinin
ağır metallerle kirlenmiş endüstriyel çevrelere konulması
engellenmelidir (güçlü oranda kirlenmiş kurumların
yakınında).
312
“Tmel bilgiler” kaydına şunları not edin:
- Çiçekli bitkilerin sağaltımı ve sağaltım ürünü, biliniyorsa,
tarihi

Kirlenmiş çevre
kirlilik kaynağının ortadan kaldırılması mümkün değilse,
kovanlar taşınmamalıdır
Arıların beslenmesi
Şeker ağırlıklı beslenme
 Temel ilke
• Üretim kovanlarını çiçeklenme dönemlerinde ve/veya bal
üstlüklerin var olması durumunda beslemeyin (yalnızca
arı sütü üretimi durumunda beslemeye izin verilir).
• Arı üstlüklerini yerleştirirken çok miktarda gıdaya sahip
çerçevelerin kaldırılması önerilir.
 Arıcı tarafından hazırlanması halinde
• Yalnızca gıda kalitesinde şeker kullanın.
• Şeker şurubu, daima içme suyu standartlarını karşılayan
içilebilir çeşme suyuyla hazırlanır. 
• şekeri, kimyasal ve/veya biyolojik kirlilik kaynaklarından
uzak bir yerde saklayın (fare ve böceklerin olmaması, kuru ortam, hava sızdırmaz şekilde kapanan torbalar vb.).
 Endüstriyel olarak hazırlanmış ürün
• Arıların sindirebileceği bir şeker seçin.
• Şurupta ekşime olmadığını kontrol edin.
313
 “Beslem özellikleri” kaydına şunları not edin:
- Tedarikçinin adı, ürünün adı veya özelliği, miktarı, tarih,
yorumlar ve gözlemler

 Bal da şurubun varlığından şüphelenilmesi durumunda
 Bal ayrı olarak hasat edilir ve kış yemeği arılara geri verilir
Yasaklanmış bir ürün kullanılırken
 Balın yasal olmayan ürünler içerdiğinden şüphelenilmesi
durumunda, bal imha edilmesi için konteyner parkına
getirilmelidir.
Teşvik amaçlı besleme:
 Bal
• Patojenlerin ve kalıntıların yayılmasından kaçınmak için
teşvik beslemesine yönelik olarak yalnızca kendi
standından gelen balı kullanın. 
• Yedek ya da
kullanmayın.
kontrol
edilmemiş
kaynaklı
çerçeve
 Polen
• Şüpheli ya da kötü bir şekilde saklanan polenin
kullanımından kaçının.
• Yalnızca bilinen bir kaynaktan (kendi arılığınızdan) gelen
polenle besleyin.
 Hamur besleme
• Yalnızca kendi şirketinden alınan ve toksik maddeler veya
veteriner ilaçları içermeyen bal ya da polen kullanın
(satıcıdan sertifika isteyin). 
314
 Gıda takviyeleri
• Yalnızca gıda maddelerine uygun olan ve antibiyotik veya
sülfamit katkısı içermeyen gıda takviyelerini (tedarikçi
sertifikası) veya besin takviyesi olarak kullanımına izin
verilen ürünleri kullanın.
“Besleme özellikleri” kaydına şunları not edin:
- Tedarikçinin adı, ürünün adı (tipi), parti numarası
(endüstriyel ürün olması durumunda), miktar, tarih,
yorumlar ve gözlemler

 Yasaklı ürünün (antibiyotik) kullanımı
 Yasal olmayan ürünler içeren bal imha edilmelidir
Balın hasat edilmesi
Bal üstlüklerinin yerleştirilmesi
• Dolu gıda çerçevelerine sahip kolonileri satın alırken, arı
üstlüklerinin yerleştirilmesinden önce bu çerçevelerin
çıkarılması ve imha edilmesi önerilir.
Bal arılarının üstlüklerden alınması
• Bal üstlüklerinin fumigasyonundan kaçının.
• Bir arı tahliye sistemi veya arı körüğü (körük: gaz
kullanmadan) seçin
• Püskürtücü kimyasalların kullanımı tavsiye edilmez, hatta
belirli ürünler yasaklanmıştır (nitrobenzen = mirban).
“Bal hasadı” kaydına şunları not edin:
- Hasat yöntemi ve püskürtücü kullanmanız durumunda
ürünün adı
315
 Tespit edilebilir garip tat/koku
 Garip tada/kokuya (örneğin duman) sahip bal, artık sofra
balı olarak kullanılamaz. Daha sonra (muhtemelen) arılara
beslenebilir veya sanayi için (fırın balı) kullanılabilir.
Arı üstlüklerinde yavru olması
• Tercihen ana arı ızgarası kullanın.
• Balın kontaminasyonunu önlemek için asla yavrulu
çerçeveleri santrifüjlemeyin.
Arı çerçevelerinde yavru olması
Bu çerçeveleri kovana geri koyun veya hasat etmeden
önce arıların doğmasını bekleyin.
Bal çerçevelerinin çıkarılması
• Bal çerçevelerinin çıkarılmasından önce balın nem
içeriğinin ölçülmesi önerilir.
Refraktrometreniz yoksa, petekleri sarsarken (sarsma
testi) bal peteklerden dışarı sıçramamalıdır. Ortalama
ideal nem içeriği % 18’in altında olmalıdır, her durumda
nem içeriği % 20’yi geçmemelidir. 
• Tercihen hava kuru olduğunda bal peteklerini çıkarın.
• Yeterli oranda sırlanmış olan bal peteklerini kovandan
çıkarın. 
• Su atomizeri kullanmayın. 
• Kontrol edilmeyen bal çerçevelerinin olması durumunda,
bunların ayrı bir şekilde santrifüj edilmesi önerilir.
 Su içeriği çok fazla olan balın hasat edilmesi (>% 18)
 Nem içeriğinin >% 20 olması durumunda bal üstlüklerin
dehidrasyonu zorunludur ve önerilen nem içeriği >% 18’tir.
316
Bal üstlüklerinin taşınması
• Nakliye için temiz yüzeye sahip bir el arabası kullanın.
• Hırsızlığı
ve
toz
parçacıklarının
muhtemel
kontaminasyonunu önlemek için taşıma sırasında
üstlükleri kapatın. 
Bal hasadı (bölmeler halinde)
• Bu hasat işlemi çok güçlü kolonilerde ve zengin
çiçeklenme zamanında yapılmalıdır.
• Bölmelerin tamamen
olunmalıdır.
sırlanmış
olduğundan
emin
Polen hasadı
• Polen hasadı yalnızca kireç hastalığı içermeyen sağlıklı
kolonilerde gerçekleşebilir.
• İdeal olanı
yapmaktır.
iyi
gelişmiş
kolonilerde
polen
hasadı
• Mümkün olduğunca sık olmak üzere ve havanın nemine
bağlı olarak en az her iki günde bir polen toplayıcısı
yerleştirilmelidir.
Gerekirse,
polen
toplayıcısı
temizlenmelidir.
• Polen toplayıcısında mantar olup olmadığını kontrol edin;
mantar tespit edildiğinde, toplayıcı temiz bir toplayıcıyla
değiştirilmelidir.
• Polen kapanları yalnızca temiz
geçmelidir (bunları yere koymayın).
yüzeylerle
temasa
• Tüm şüpheli polenler (öbek halinde, küflü...) sistematik
olarak ayırılır.
• Nakliye öncesinde ana atık (arılar...) ayrılır.
• Her durumda, sıçan dışkılarının polen kapanlarına girmesi
engellenmelidir. Bu, çok bulaşıcı olabilir.
317
• Kovan, alana yayılabilecek olan gübre granüllerinin polen
kapanına giremeyeceği şekilde yönlendirilmelidir. Bu
amaçla, yeterli mesafe (10 m) korunmalıdır.
 Polen nakliyesine yönelik kabın gıda kalitesinde olması
gerekir.
Arı sütü hasadı
•Başlangıç
• Başlangıç süreci ve larvaların yerleştirilmesi hijyenik
koşullarda olmalıdır.
• Başlangıç sürecine ve larvaların yerleştirilmesine yönelik
tüm materyaller, gıda maddeleri ile temasa uygun
olmalıdır ve temizlenmeli ve dezenfekte edilmelidir.
• Kapların arı sütüyle ıslatılmış olması durumunda bu, kendi
üretiminden ya da bilinen bir kaynaktan gelmeli
(yurtdışındansa menşe ülkeyi not edin) ve kalıntı
içermemelidir.
• Şüpheli olan arı sütleri kullanılmamalıdır.
• Sulandırma için kullanılacak su, içilebilir olmalıdır.
• Hücreleri nemlendirmek için kullanılacak stok solüsyonu
buzdolabında olmalı ve en az hafta bir yenilenmelidir.
Yalnızca gereken miktar buzdolabından çıkarılır ve
kullanılan solüsyonun fazlası atılmalıdır.
• Larvaların yerleştirilmesi
• Larvalı çerçeveler, o dönemde işlem görmemiş sağlıklı
kolonilerden alınmalıdır.
• Larvaların güneşten ve ısıdan korunması için kullanılacak
dokuma kumaş temiz olmalı ve içilebilir suyla
nemlendirilmelidir.
318
•Hasat
• Yetiştiricilik çıtası arılarından
dumanla yapılmalıdır.
çıkarılması,
minimum
• Arı sütünün hasat edileceği kaplar, tüm muhtemel
bozulma (güneş...) ve enfeksiyon kaynaklarına karşı
korunmalıdır.
Nakliye
• nakliye kaplarının, gıda kalitesinde, temiz ve kapalı olması
gerekir.
Hasat odası
Arıların uzak tutulması
• Hasat odasına girmeden önce üstlüklerde bal arılarının
olmasını engelleyin
• İdeal olanı kalan arıların bulunduğu bal üstlüklerini, arıları
uzaklaştırmak için bir ışık kaynağına sahip karanlık bir
odada bırakmaktır.
• Balın sonraki işlemleri sırasında (süzme sonrasında)
arıların olmaması sağlanmalıdır.
Hasat odasındaki nem
• Üstlüklerin 48 saatten fazla kalacağı odada bağıl nemin %
55’ten az olması önerilir
• Santrifüj işlemi sırasında bağıl nemin ölçülmesi önerilir.
 Hava nemi, % 55’in üzerinde
 Bal üstlüklerinin getirilmesinden birkaç gün önce hasat
odasına bir hava dehidratörü konulması önerilir.
319
Kontaminasyon kaynakları
• Böceklere, fare ve benzeri kemirgenlere karşı hasat
odasının sızdırmazlığı sağlanmalıdır
• Santrifüj sırasında evcil hayvan bulunmamalıdır.
• Sigara içmek yasaktır. 
• Toz, duman, gaz egzozu kaynakları bulunmamalıdır.
• Kimyasal ürünler ve temizlik ürünleri saklanmamalıdır
(kapalı bir dolapta saklanabilir).
 Balın kontaminasyon riski
 Belirtilen koşulları karşılamak için gerekli düzenlemeleri
yapın.
Hasat odasının bakımı
• Özütleme odasında veya yakınında soğuk ve sıcak su
kaynaklarının olması, odanın ve kullanılan malzemenin
temizlenmesini sağlar.
• Su veya çeşme suyu, içme
karşılamalıdır (yıllık sertifika). 
suyu
standartlarını
• Kullanılan dezenfektanların kamu sağlığı makamlarınca
onaylanması gerekir.
• Odanın en azından özütleme süresinden önce ve sonra
sıcak suyla temizlenmesi ve dezenfekte edilmesi gerekir.

• Balla temas eden yüzeyler (özütleme materyali), her bir
özütleme faaliyetinden önce ve sonra temizlenmeli ve
dezenfekte edilmelidir. 
“Bal Hasadı ” kaydına şunları not edin:
- Tesislerin temizlenme tarihi.
-
320
Personel
• İyi kişisel hijyen. 
• Saçların ya da başka şeylerin dökülmesini engellemek için
temiz ve uygun giysiler (saç ağları, kapalı cepler, ...).
• Bulaşıcı hastalık bulundurmamalıdır.
• Gıda maddeleriyle çalışmaya uygunluğunu belirten tıbbi
bir uygunluk sertifikası bulunmalıdır. Bu sertifika yıllık
olarak yenilenmelidir.
• Balı kontamine edebilecek yaraların üzerini kapatın.
• Sigara içmek, yemek yemek ve içki içmek yasaktır.
Bal hasadı
Hasat odası
• Balın özütlenmesi ve iyileştirilmesi için kullanılan tesislere
yönelik gereklilikler, söz konusu tesislerin kullanım
sıklığına bağlı olarak farklıdır. Söz konusu tesisler geçici
ya da sürekli olabilir.
“Bal Hasadı” kaydına şunları not edin:
- Tesisin yeri (adresi), bal partilerine ilişkin veriler ve
tanımlama
Sabit özütleme odası
 Yer
• Sabit özütleme odası tercihen güçlü veya kötü kokulardan
ve her durumda hasat edilen ürünlerin hijyenine zarar
verebilecek maddelerden uzak bir yere inşa edilmelidir.
• Özütleme odası, bir kontaminasyon kaynağına (tuvalet,
garaj, atölye, vb.) sahip olabilecek olan tesislere doğrudan
bağlı olmamalıdır. Tam bir kapı, ayırma için yeterlidir.
321
 Genel özellikler
• Odanın
sürekli
kullanımı
durumunda,
listelenen
gerekliliklerin
yanı
sıra
aşağıdaki
kurallar
da
uygulanmalıdır.
• Oda, yalnızca bal ve diğer arı ürünlerinin özütlenmesine
ayrılmalıdır.
• Odanın kolay temizliği: ulaşılamayan köşelerden sakının.
• Arılara yönelik bir tahliye sistemi önerilir.
Sabit hasat-özütleme tesislerinin kurulumu
 Zemin
• Su geçirmez ve temizlenebilir bir zemin öngörülmelidir.
• İdeal olanı propolisin kolay toplanması için sert bir
zemindir.
• İdeal olanı propolisin kolay toplanması
pervazlardır ve iyi bir drenaj gereklidir.
için
düz
 Duvarlar ve kapılar
• Sert ve desensiz duvarlar kullanın. Balla kontamine
olabilen veya bal çerçeveleriyle temas edebilen bölümler
yıkanabilir olmalıdır. Güçlü materyalden üretilmelidir
(tercihen plaster olmamalıdır).
 Tavan ve ışıklandırma
• Tavanın tozunun temizlenmesi kolay olmalıdır. İyi bir
ışıklandırma sağlayın. Işık kaynaklarının etrafına bir
koruma çekin (kırılmalara karşı koruma).
 Tesisat, lavabo
• Lavabo: Musluk suyu veya içilebilir su standartlarını
karşılayan su.
322
- İdeal olanı yeniden kontaminasyonu önlemek için ellerin
kurutulmasına yönelik bir sistemdir (kağıt havlu rulosu
makinesi .).
- İdeal olanı el kullanımının gerekmediği musluktur. İyi bir
hijyen sağlamak için: tuvaletlerin özütleme odasıyla
doğrudan bağlantısı olmaması gerekir.
Geçici özütleme odası
 Tesislerin kullanımı
• Bal üretiminin mevsimsel bir faaliyet olduğu ve balın
mikrobiyolojik
risklere
karşı
hassas
olmadığı
düşünüldüğünde, başka bir amaca sahip yerler geçici
olarak özütleme odası olarak kullanılabilir; ancak söz
konusu odanın durumun balın kontaminasyonuna veya
bozulmasına neden olmaması gerekir (arı holleri hariçtir).
• Balın hasat (özütleme) edilmesi ve işlenmesi süresince,
oda yalnızca bu işlemlere ayrılmalıdır.
 Hasat odasının özellikleri
• Balla temas eden materyaller gıda kalitesinde (ahşap),
paslanmaz ve kolay bir şekilde yıkanabilir olmalıdır.
• Balın muhtemel olarak bulaşabileceği yüzeyler (zemin) su
geçirmez, yıkanabilir ve emici olmayan malzemeden
olmalıdır.
• Diğer yüzeyler toz tutmaz niteliktedir. Özütleme odasında
veya yakınında sıcak ve soğuk suyun ya da içme suyu
standardını karşılayan suyun bulunduğu bir nokta
olmalıdır. Odanın temizlenmesi kolay olmalıdır.
• Kullanım
kaçının.
süresince
kontaminasyon
323
kaynaklarından
“Bal Hasadı ” kaydına şunları not edin:
- kullanılan oda, odanın kullanım süresi, balın tanımlaması
Ekipmanın niteliği
• Gıdaya uygun olan ve balın yüksek asiditesine
dayanabilecek nitelikte ekipman kullanın. Gıda ile teması
durumunda, en ideal materyal paslanmaz çeliktir. Balla
temas eden parçalar ahşaptan olmayabilir.
 Ekipmanın niteliğinin kontrolü
 Besin standartlarını karşılamayan ekipmanları değiştirin.
Materyalin bakımı
• Kullanmadan önce ekipmanın temizliğini kontrol edin.
• Her bir hasat için balla temas eden yüzeyleri musluk
suyuyla ya da içme suyu standardını karşılayan suyla ve
gerekirse sağlık bakanlığı tarafından onaylanan
dezenfeksiyon ürünleriyle temizleyin.
• Özütleme ekipmanının yukarıda bulunan ve balla temas
eden aks ve dişlileri gıda kalitesini karşılayan yağla
yağlanmalıdır.
• Kullanım kaplarının durumunu ve temizliğini kontrol edin.
Paslı olan ya da yetersiz bir şekilde tamir edilen
parçaların olup olmadığını kontrol edin.
Balın hasadı sırasındaki eylemler
Bal çerçevelerinin kurutulması
• Halihazırda ölçülmediyse, balın nem içeriğini kontrol edin
(önceki bölümlere bakın, ideal olanı refraktometreyledir.)
• Bal çerçeveleri, aşağıdaki seçeneklerden biriye nem işlevi
açısından kurutulmalıdır: Ilık hava akışı koridoruyla
(maksimum 50 ° c). Kuru hava koridoruyla
324

 Su içeriğinin ölçülmesi:
≤ % 20 yasal norm
≤ % 18 önerilen
gerekirse bal çerçevelerinin birkaç gün kurumasına izin
verin
Petek gözlerinin açılması ve özütleme:
•Şüpheli herhangi bir bal (ekşime, anormal koku) sırrın
açılması veya özütleme sırasında veya öncesinde
çıkarılmalıdır.
 Bal çerçevelerinin durumunu kontrol edin (ekşimenin,
anormal koku veya rengin olmaması)
 Problemin niteliğine bağlı olarak bal, tercihen kapsamlı bir
ısıtma sonrasında (> 75 °C’de 3 ila 4 dakika) arılara geri
verilebilir veya arılara yönelik bir tehlike varsa bal imha
edilmelidir.
Sır mumu
• Özütlemeden sonra, çıkarılan hücre sırları kapalı kaplarda
saklanır.
• Hücre sırlarının mumu mümkün olduğunca çabuk işlenir
(santrifüj edilir, yeniden eritilir).
• Balın sır mumundan tüketim için çıkarılması halinde bu,
hafta içinde yapılmalıdır.
Balın süzülmesi
• Her kullanımdan önce süzgecin durumunu kontrol edin.
325
• İdeal olan balın birden fazla adımda süzülmesidir: iri, orta
ve ince süzme. En ince süzgeç (püren balı dışında) 0.5 ila
0.2 mm arasında göz büyüklüğüne sahip olmalıdır.
• Süzgeç baldaki tüm görünür parçacıkları tutmalıdır.
• Süzgecin taşmasını önlemek için süzgeç sürekli olarak
izlenmelidir.

 Süzgecin durumunu kontrol edin
 Bal yeniden süzülmeli veya arılara geri verilmelidir.
Balın berraklaştırılması ve olgunlaştırılması
 Süzme işleminden sonra, baldaki hava baloncuklarının ve
küçük parçacıklarının çıkarılması için bal 20 °C sıcaklığın
üzerinde bırakılmalıdır. Bunun süresi, balın hacmine
bağlıdır.
• Balın yüzeyinde oluşan köpük ve küçük parçacıklar
ortadan kaldırılacaktır (berraklaştırma). Köpüğün yok
edilmesi sırasında köpük ve balın karıştırılmasından
kaçınılmalıdır.
Balın iyileştirilmesi
Balın işlenmesi
 Genel koşullar
• Süzme ve olgunlaştırma sonrasında, balın içine yabancı
parçacıkların girmemesi için tüm kaplar kapatılacak ve
gerekli önlemler alınacaktır. Böcek oluşumunu engelleyin.
•Karıştırma
• Toz üretmeyen yalnızca bu işlem için kullanılan uygun bir
araç seçin (özel materyal: matkap ...).
326
• Dümen bileşenleriyle konteynerin duvarlarını çizmeyin.
Bala hava girişinden kaçının.
•Karıştırma ve aşılama
• Aşağıdakilerin bilinmemesi durumunda eksiksiz bir analiz
raporu olmadan asla balı karıştırmayın:balın üretim
adımları (izlenebilirlik, kalıntı riski). Cğrafi kökeni (ülke).
• Büyük hataların (ekşime, garip kokular, vb.) olmaması
durumunda farklı bal partilerini karıştırmadan önce kontrol
edin.
•Yeniden sıvılaştırma
• Balın aşırı ısınmasına ve bozulmasına neden olabilecek
uygun olmayan ekipmanla ısıtılmasından kaçının. Isıtma,
mümkün olduğunca az ve kısa olmalıdır.
 bir laboratuvarda HMF içeriğinin belirlenmesi.
≥ 40 mg/kg (yasal norm) olması durumunda: endüstri balı
olarak kullanın ya da arılara geri verin. Bu parametrenin
insan popülasyonunun sağlığı üzerinde bir etkisi yoktur.
İzlenebilirlik
• Bal içeren her bir kabın yan tarafında (kapakta değil)
izlenebilirliği sağlamak için bir etiket olmalıdır:
- Hasadın tanımlanması (aynı ülkeden ve gelen arı balları).
- Partinin tanımlanması (çoklu özütlemeden ve farklı türdeki
balların karışımından gelen bal).
İzlenebilirliğe ilişkin bir örnek ürün kaydında belirtilmiştir.
327
Kavanozların doldurulması
• Bal kavanozları
• Yalnızca bal için kullanılacak kavanozlar kullanın
• Cam bal kavanozları sağlam olmalıdır.
• Yalnızca tamamen temiz olan kapları kullanın.
• Cam bal kavanozları, dolum öncesinde içilebilir suyla
yıkanmalı ve durulanmalıdır.
• Kapaklar
• Bal kavanozları hava geçirmez bir şekilde kapatılmalıdır.
• Dişli sistemine sahip kavanozlarda tercihen hava
geçirmez bir şekilde kapanan dişli kapaklar kullanılır. 
• İdeal olanı, plastik klikli kapaklar kullanmamaktır.
• Metal kapaklar tekrar kullanılamaz.
• Plastik kapakların gıda geçirmezlik kalitesini kontrol edin.
Temizliğinden şüphe duyulması durumunda:
Kullanmayın
Diğer ürünlerin iyileştirilmesi
Diğer ürünlerin iyileştirilmesi
•Tesis ve ekipman
• Polenle temas eden tüm ürünler, gıda sınıfı kalitede ve
asitlere karşı dirençli olmalıdır.
• Polenin iyileştirilmesi işlemi yalnızca, sabit özütleme
tesisleri için belirtilen gereklilikleri karşılayan tesislerde
gerçekleştirilebilir.
Kontaminasyon
kaynaklarının
bulunmamasına özellikle dikkat edilmelidir.
328
• Polenin iyileştirilmesi işlemi, özel olarak tasarlanan bir
tesiste ya da özütleme veya bal odasında odanın bal
işleme işlemi için kullanımda olmadığı bir dönemde
gerçekleştirilir.
•Kurutma
• Oda sıcaklığında koruma için polen hasattan sonra
doğrudan kurutulmalıdır (24 saat içinde).
• Bunu yapmak için polenler ince bir tabaka halinde bir
süzgece yayılır ve 40 ° C’lik optimum sıcaklıkta kuru filtreli
hava akışıyla yavaş bir şekilde kurutulur.
• Polenin nem içeriği % 6’dan az olmalıdır. Bunu kontrol
etmek için, polen külçelerinin su içeriği, kurutma
öncesinde ve sonrasında ağırlık varyasyonu belirlenerek
ölçülür (110 ° C’de 1 saat).
•Temizleme
• Yoğunluk farkı ve mıknatıs kullanılarak polenden yabancı
maddeleri (arılardan gelen kir, metal parçacıkları ...)
ayırmak için bir cihaz kullanılması önerilir.
• Polen külçeleriyle aynı yoğunluk ve hacme sahip kir
parçacıklarının (kireç hastalığı) ayrılması için son olarak
gözle inceleme gereklidir.
•Dondurma
• Arındırma işleminden sonra polen torbalarda ya da kavanozlarda dondurulabilir. Soğuk zincirin kırılmadığından
emin olun.
•Konserveleme süreci
• Konserveleme süreci, UV geçirgen olmayan materyalden
üretilen temiz ve kapalı kavanozlarla yapılabilir.
329
• Balla karıştırma
• Polenle balı karıştırarak bu şekilde korumak mümkündür.
“Polen Hasadı” kaydına şunları not edin:
- Tesisin adresi, polen hasat tarihi ve kullanılan arı
kovanları, hasat referansları (parti numaraları), kurutma
öncesinde ve sonrasında polenin nem içeriği, miktarlar,
dondurma tarihi
Petek (bölme) balının iyileştirilmesi
• Petek balının piyasaya sunulması için kullanılan kutular,
gıda sınıfı kalitede ve kapatılabilir olmalıdır.
Arı sütünün iyileştirilmesi
•Tesislerin ve ekipmanın hijyeni
• Arı sütünün iyileştirilmesi işlemi yalnızca, sabit özütleme
tesisleri için belirtilen gereklilikleri karşılayan tesislerde
gerçekleştirilebilir.
• Arı sütünün iyileştirilmesi işlemi, özel olarak tasarlanan bir
odada ya da özütleme veya bal odasında odanın bal
işleme işlemi için kullanımda olmadığı bir dönemde
gerçekleştirilir.
• Arı sütüyle temas eden tüm ürünler (özütleme ve
filtrasyon ekipmanı, larva iğnesi, kavanozlar, kaplar ) gıda
sınıfı kalitesinde olmalıdır. Temiz ve kullanımdan sonra
derhal kolay bir şekilde temizlenebilecek ve dezenfekte
edilebilecek nitelikte olmalıdırlar.
 Arı sütü kaplarının kapakları
• Isıtılmış
ekipmanın
engellenmelidir.
arı
330
sütüyle
temas
etmesi
 Larvaların çıkarılması
• Ölü larvaların bulunduğu kaplardan arı sütü hasat
edilmemelidir.
• Arı sütünün özütlenmesinden önce larvaların çıkarılması
zorunludur. Larvaya zarar vermemeye dikkat edin
(hemolenf salınımı).
 Özütleme
• Özütleme işlemi, spatula, vakum pompası ya da küçük bir
santrifüjle yapılabilir.
• Arı sütünün özütleme işlemi, gecikme olmadan yetiştiricilik
çıtalarının çıkarılmasıyla aynı gün yapılmalıdır.
 Filtrasyon
• Yabancı parçacıkları ve özellikle bal mumu parçacıklarını
çıkarmak için özütlemenin hemen sonrasında ya da aynı
gün içinde daha sonra arı sütünün filtre edilmesi önerilir.
Filtre kumaşının göz boyutu 0.4 ila 0.7 mm arasında
olmalıdır.
 Dondurma
• Arı sütü dondurulabilir (-18°C). Soğuk
kırılmadığından emin olun. Maksimum raf
uyulmalıdır.
zincirin
ömrüne
•Konserveleme süreci
• Konserveleme işlemi temiz ve kapalı kavanozlarda
yapılabilir.
“Bal Hasadı” kaydına şunları not edin:
- Özütleme odasının adresi, Özütleme tarihi ve kullanılan
bal kovanlarının tanımlaması
331
- hasat referansları (parti numaraları),
miktarlar ve dondurma tarihi
hasat
edilen
Etiketleme
 Belirtilen bilgiler, kanun uyarınca etiket üzerinde de
açıklanmalıdır:
- Ürün adı: bal (veya çiçek balı ya da nektar balı veya özsu
balı)
- Son kullanma tarihi (konserveleme sonrası maksimum 2
yıl) ve saklama koşulları
- Net ağırlık, arıcının adı ve adresi (üretici veya tedarikçi),
balın geldiği ülke, izlenebilirliği sağlamak için parti
numarası veya başka bir numara (örneğin, analiz ); O
ülkede hasat edilmeyen bir ürünle karıştırılması
durumunda, kaynak ülkeler etikette belirtilmelidir.
• Tüm balın aynı bölgede yetiştirilmesi koşuluyla coğrafi
bölge de yazılabilir.
• Botanik kaynak (mono floral, çift isim veya gezilen
çiçeklerin ayrıntıları) belirtilebilir. Bu durumda özel bir
analiz gereklidir.
• Doğrulanabilir olması ve baz ürünün gelişimine katkıda
bulunması durumunda kalite kriteri de belirtilebilir.
 Saf, doğal, arılardan gibi isimlere izin verilmez.

 Yasal olmayan bilginin bulunması:
 Yasal kriterleri karşılayacak şekilde etiketleri değiştirin
Polenin etiketlenmesi
 Etiketin altında yasal bildirimler bulunmalıdır:
332
- Ürün adı: kurutulmuş polen (polen) veya derin
dondurulmuş polen (polen), son kullanma tarihi:
kurutulmuş polen: hasat tarihinden sonra maksimum 1 yıl,
derin dondurulmuş polen: hasat tarihinden sonra
maksimum 18 ay,
- Saklama koşulların. derin dondurulmuş polen için şunlar
belirtilmelidir: çözdürdükten sonra yeniden dondurmayın
ve beş gün içinde tüketin (dolapta saklayın, net ağırlık,
arıcının adı ve adresi (üretici veya tedarikçi),menşe ülke
(isteğe bağlı),
- İzlenebilirliği sağlamak için parti numarası veya başka bir
numara, etiket üzerinde ürünün gıda alerjisine karşı
hassas olan kişiler için potansiyel alerjen olduğunun
belirtilmesi önerilir.
• Yalnızca makamlar tarafından kabul edilen sağlık veya
besin değerleri kullanılabilir.
• % 0,9’dan yüksek GDO’lu polenin varlığı özel bir
etiketleme
gerektirmektedir:
“GDO’lu
ürün”
yazılmalıdır.
Arı sütünün etiketlenmesi
• Etiketin altında yasal bildirimler bulunmalıdır:
- Ürün adı: taze veya dondurulmuş arı sütü, son kullanma
tarihi: taze arı sütü maksimum 6 ay, dondurulmuş arı sütü:
hasat tarihinden sonra maksimum 18 ay. Bu tarih, belirli
bir gün, ay, yıl içermelidir.
- Saklama sıcaklığı:-taze: 2 ila 5 °C, -dondurulmuş: <-18 °C
- Net ağırlık,
- Arıcının adı ve adresi (üretici veya tedarikçi),
- Menşe ülke (isteğe bağlı),
- Parti numarası veya üretim tarihi,
- Çözdürülen arı sütü yeniden dondurulmamalıdır.
333
• Yalnızca makamlar tarafından izin verilen sağlık veya
besin değerleri kullanılabilir.
Saklama ve piyasaya sunma
Uzun süreli muhafaza
•Balın saklanması
• Kuru ve serin (ideal ± 15 °C) ve ayrıca direkt güneş
ışığından korunan bir odada saklayın. Bu sıcaklık
değişebilir; ancak çoğu zaman 22 °C’nin altında olmalıdır.
• > % 19 su içeriğine sahip bal, 11 ° c’den düşük olmayan
bir sıcaklıkta saklanmalıdır. Balın bal özsuyu içermesi
halinde, % 18 nem içeren bal için de aynı öneri geçerlidir.
•Polenin muhafazası
• Kurutulmuş polen, kuru, serin (ideal: < 15 °C) ve ışıktan
korunan bir odada saklanmalıdır.
• Dondurulmuş polen -18 °C’nin altındaki sıcaklıklarda
saklanmalıdır.
•Arı sütünün saklanması
• Önceden paketlenen arı sütü daima ışıktan iyi korunan bir
odada (ayrıca ticari depolarda) ve 2 °ila 5 °C arasındaki
bir sıcaklıkta saklanmalıdır.
• Dondurulmuş arı sütü at -18 °C’den düşük bir sıcaklıkta
saklanmalıdır (hasat tarihinden sonra maksimum 18 ay).
Alım/satım
• Müşterilere ve satıcılara yönelik bilgiler (soğuk yerlerde
saklayın, güneş ışığına maruz bırakmayın, vb.).
334
• Büyük miktarlarda almak
miktarlarda tedarik edin.
yerine
tercihen
küçük
• Bebek botulizmi riskini azaltmak için 1 yaşından
küçük bebeklere bal verilmesi önerilmez. Müşteriye
bilgi verilebilir veya etiket üzerinde bir liste gösterilebilir;
örneğin, “1 yaşından küçük çocuklar için uygun
değildir”
“Alımlar ve Satışlar” kaydına şunları not edin:
Alımlar:
- Tarih, satıcının tanımlaması, satın
tanımlaması, miktarı, balın coğrafi menşei
alınan
balın
Satışlar (bireyler haricinde olduğunda):
- Tarih-alıcının tanımlaması, miktar, hasat
tanımlaması, teslimat yerinin koordinatları
partisinin
Gıda riskine sahip ürünler söz konusuysa:
• Balın gıda riski taşıması durumunda: gecikmeden ilgili
servislerle iletişime geçin.
İkincil ürünler
İlgili kişiler
 Aşağıdaki durumlarda yasaya göre bundan böyle birincil
üretici olarak değil ikincil üretici olarak kabul
ediliyorsunuz:
- Başka bir arıcıdan gelen bal, polen veya arı sütüyle
karıştırılmış ürünleriniz varsa. Özütleme odanız başka
arıcılar tarafından kullanılıyorsa,
335
- Arılarınızın ürününü başka ürünlere (zencefilli çörek,
nuga, ...) dönüştürüyorsanız.
Rahatlatıcı noktalar
• İkincil üretici olarak, kendi risk analinizi ve HACCP’nizi
(kritik kontrol noktaları analizi) yapmalısınız. Bu kullanıcı
kılavuzu, böyle bir çalışmanın gerçekleştirilmesine yönelik
gerekli unsurları vermez. Ancak, kanun yapan kişiler
küçük üreticiler için bazı rahatlatıcı noktalar belirtmişlerdir:
- Doğrudan tüketiciye tedarik yapan, 400 m2’den küçük bir
işletmeye sahip olan ve 5 tam zamanlı çalışana denk
gelen kurumsal üyelere sahip olan üreticiler;
- Diğer şirketlere tedarik eden ve maksimum 2 kişiyle (tam
zamanlı eşdeğer) çalışan üreticiler.
Bu iyi arıcılık uygulamalarına ek olarak bu rahatlatıcı noktalar
şunları kapsamaktadır:
- Riskin önlenmesi, ortadan kaldırılması ve kabul edilebilir
bir düzeye indirilmesine yönelik tüm önlemler,
- Tüm problemlerin (uygunsuzlukların) kaydedilmesi,
- Belgelere ilişkin olarak son kullanma tarihinden itibaren en
az 6 aylık bir saklama süresi.
Ürün karışımları
• Bal
• Bu kılavuz tüm gerekli unsurları ele almaktadır (karıştırma
ve aşılama etiketlerin bileşimi, balın satın alınması).
• Bu kılavuzun devamında kritik noktalara ilişkin analiz
(HACCP) açıklanmıştır.
336
Arı sütü ve polen
• Bala ilişkin genel ilkeler ayrıca arı sütü ve polen için de
geçerlidir. Ancak, özel bir risk analizinin yapılması gerekir.
Genel özütleme ve bal tesisleri
• Gelen bir özütleme veya bal tesisi, sabit ekipmanlı
tesislerle aynı gereklilikleri karşılamalıdır.
• Özellikle kullanıcının adını ve adresini, kullanım tarihini ve
hasat edilen balın miktarını belirten özel bir oda kullanım
kaydı tutulmalıdır.
• Çeşitli kullanımlar arasında odanın ve ekipmanların
temizlenmesine ilişkin özel bir prosedür belirlenmelidir.
• Bu kılavuzun devamında, kritik noktalara ilişkin bir analiz
(HACCP) taslağı sunulmuştur.
Ürünlerin dönüşümü
• Bu kılavuz kapsamındaki dönüşümler şunlardır: diğer
arıcılar için balın işlenmesi, kendi üretimi olan balın diğer
arıcıların balıyla karıştırılması.
• Diğer tüm dönüşümler bu kılavuzun kapsamında değildir.
Dönüştürülen her bir ürün özel bir mevzuat konusudur.
Her bir ürünle ve özel üretim koşullarıyla ilgili olarak kritik
noktalara ilişkin bir analiz (HACCP) gereklidir.
337
Üretim kaydı
Temel bilgiler
Yıl……………
(5 yıl saklanacak)
Arıcı
Soyadı, adı:
…………………
…………………
Adres
…………………..
………………….
Posta kodu ve ilçe
……………..
Tel/Faks
…………………………
………………………….
Arı kovanının/kovanlarının standı/stantları
İsim
…………………..
Adres
…………………..
Kışlandırılmış kovanların ve altılı çerçevelerin adı ve kodları……………
………………..
………………..
………………..
………………..
____________________________
İsim
…………………..
Adres
…………………..
Kışlandırılmış kovanların ve altılı çerçevelerin adı ve kodları……………
………………..
………………..
………………..
………………..
_____________________________
İsim
…………………..
Adres
…………………..
Kışlandırılmış kovanların ve altılı çerçevelerin adı ve kodları……………
………………..
………………..
………………..
………………..
338
Seyahat eden arı kovanının/kovanlarının standı/stantları
İsim
…………………..
Adres
…………………..
Kışlandırılmış kovanların ve altılı çerçevelerin adı ve kodları……………
………………..
………………..
………………..
………………..
Seyahat tarihi
………………..
İlaçlar (tarım)
……………
Sağaltım tarihi
……………
_____________________________
İsim
…………………..
Adres
…………………..
Kışlandırılmış kovanların ve altılı çerçevelerin adı ve kodları……………
………………..
………………..
………………..
………………..
Seyahat tarihi
………………..
İlaçlar (tarım)
……………
Sağaltım tarihi
……………
_____________________________
İsim
…………………..
Adres
…………………..
Kışlandırılmış kovanların ve altılı çerçevelerin adı ve kodları……………
………………..
………………..
………………..
………………..
Seyahat tarihi
………………..
İlaçlar (tarım)
……………
Sağaltım tarihi
……………
_____________________________
339
Bal hasadı
Bal üretim tesisi
Adres
…………………..
…………………..
Hasat
Hasat numarası
Hasat tarihi
Hasat referansı
Miktar
………………..
………………..
…………..
………………..
____________________________
Hasat numarası
Hasat tarihi
Hasat referansı
Miktar
………………..
………………..
…………..
………………..
____________________________
Hasat numarası
Hasat tarihi
Hasat referansı
Miktar
………………..
………………..
………….
………………..
____________________________
Hasat numarası
Hasat tarihi
Hasat referansı
Miktar
………………..
………………..
………….
………………..
____________________________
Hasat numarası
Hasat tarihi
Hasat referansı
Miktar
………………..
………………..
………….
………………..
____________________________
340
Bal üretiminin bileşimi
(karıştırılmışsa)
Parti numarası
Parti bileşimi
Miktar
Analiz numarası
…………………………
…………………..
…………………..
…………………..
_____________________________
Parti numarası
Parti bileşimi
Miktar
Analiz numarası
…………………………
…………………..
…………………..
…………………..
_____________________________
Parti numarası
Parti bileşimi
Miktar
Analiz numarası
…………………………
…………………..
…………………..
…………………..
_____________________________
Parti numarası
Parti bileşimi
Miktar
Analiz numarası
…………………………
…………………..
…………………..
…………………..
_____________________________
Parti numarası
Parti bileşimi
Miktar
Analiz numarası
…………………………
…………………..
…………………..
…………………..
Üretim odasının temizlenmesi
Temizlik tarihi
………………….
………………….
………………….
341
Sağaltımlar ve veteriner ürünleri
Hastalıklar (gözlemlenen veya şüphelenilen)
Hastalık tipi
 Standın tüm kolonileri
……………………..
 Kovan numaraları
Zorunlu rapor evet … hayır 
Tarih
Hastalık tipi
 Standın tüm kolonileri
……………….
……………….
____________________________
……………………..
 Kovan numaraları
Zorunlu rapor evet … hayır 
Tarih
Hastalık tipi
 Standın tüm kolonileri
………………..
……………….
……………….
____________________________
……………………..
 Kovan numaraları
Zorunlu rapor evet … hayır 
Tarih
Hastalık tipi
 Standın tüm kolonileri
………………..
………………..
……………….
……………….
____________________________
……………………..
 Kovan numaraları
Zorunlu rapor evet  … hayır 
Tarih
342
………………..
……………….
……………….
Kolonilerin sağaltımı
 Standın tüm kolonileri
 Kovan numaraları
Ürün adı
Dozlar
Yöntem
Tarih (ve saat)
Veteriner reçetesi
Notlar
 Standın tüm kolonileri
 Kovan numaraları
Ürün adı
Dozlar
Yöntem
Tarih (ve saat)
Veteriner reçetesi
Notlar
 Standın tüm kolonileri
 Kovan numaraları
Ürün adı
Dozlar
Yöntem
Tarih (ve saat)
Veteriner reçetesi
Notlar
…………………….
…………………….
…………………….
…………………….
…………………….
…………….
……………………
……………………
____________________________
…………………….
…………………….
…………………….
…………………….
…………………….
…………….
……………………
……………………
____________________________
…………………….
…………………….
…………………….
…………………….
…………………….
…………….
……………………
……………………
____________________________
 Standın tüm kolonileri
 Kovan numaraları
Ürün adı
Dozlar
Yöntem
Tarih (ve saat)
Veteriner reçetesi
…………………….
…………………….
…………………….
…………………….
…………………….
…………….
……………………
……………………
Notlar
343
Sağaltımlar ve veteriner ürünleri
Çıplak oğulların sağaltımı
(çerçevesiz)
………………… stokundaki tüm çerçeveler
numara…………………
Kovanın%’si
Ürün adı……………………
Doz...………………………………..
Yöntem
………………………………
Tarih (ve saat)
……………………..
Notlar
…………………………….
……………………………………….
Saklanan çerçevelerin sağaltımı
………………… stokundaki tüm çerçeveler
numara…………………
Kovanın%’si
Ürün adı……………………
Doz...………………………………..
Yöntem
………………………………
Tarih (ve saat)
……………………..
Notlar
…………………………….
……………………………………….
______________________________
………………… stokundaki tüm çerçeveler
numara…………………
Kovanın%’si
Ürün adı……………………
Doz...………………………………..
Yöntem
………………………………
Tarih (ve saat)
……………………..
Notlar
…………………………….
……………………………………….
344
Kullanılan ürünlerin kaydı
1/1/…. tarihindeki stok
Veteriner ürünleri..…………….
Miktar
…………………………..
Notlar
………………………….
Veteriner ürünleri..…………….
Miktar
…………………………..
Notlar
………………………….
Veteriner ürünleri..…………….
Miktar
…………………………..
Notlar
………………………….
__________________________
Alım tarihi
……………………….
Veteriner ürünleri..…………….
Miktar
…………………………..
Notlar
………………………….
Alım tarihi
……………………….
Veteriner ürünleri..……………...................
Miktar
…………………………..
Notlar
………………………….
Alım tarihi
……………………….
Veteriner ürünleri..…………….
Miktar
…………………………..
Notlar
………………………….
___________________________
31/12/…. tarihindeki stok
Veteriner ürünleri..…………….
Miktar
…………………………..
Notlar
………………………….
Veteriner ürünleri..…………….
Miktar
…………………………..
Notlar
………………………….
Veteriner ürünleri..…………….
Miktar
…………………………..
Notlar
………………………….
345
Alım ve satım
Oğullar, koloniler,
ana arılar, arı kovanı
Alım
………………….
Tarih
……………………………….
Satıcı
……………………………
Miktar
…………………………..
Kaynak
…………………………….
Varış yeri
……………………..
Notlar
………………………..
…………………………………….
__________________________
Alım
………………….
Tarih
……………………………….
Satıcı
……………………………
Miktar
…………………………..
Kaynak
…………………………….
Varış yeri
……………………..
Notlar
………………………..
…………………………………….
__________________________
Alım
………………….
Tarih
……………………………….
Satıcı
……………………………
Miktar
…………………………..
Kaynak
…………………………….
Varış yeri
……………………..
Notlar
………………………..
…………………………………….
__________________________
Alım
………………….
Tarih
……………………………….
Satıcı
……………………………
Miktar
…………………………..
Kaynak
…………………………….
Varış yeri
……………………..
Notlar
………………………..
…………………………………….
346
Arı bal mumu: tedarik
 Kendi üretimi …………………..
Satıcı tedariki ………………………
Tarih
………………………………….
Bal mumu peteklerinin sayısı ve/veya Kg
…
Notlar
…………………………….
…………………………………….
__________________________
 Kendi üretimi …………………..
Satıcı tedariki ………………………
Tarih
………………………………….
Bal mumu peteklerinin sayısı ve/veya Kg
…
Notlar
…………………………….
…………………………………….
__________________________
 Kendi üretimi …………………..
Satıcı tedariki ………………………
Tarih
………………………………….
Bal mumu peteklerinin sayısı ve/veya Kg
…
Notlar
…………………………….
…………………………………….
Arı bal mumu: satış
Satış - alıcı
……………………..
Tarih…………………………………..
Ham bal mumu (kg)………………………..
Bal mumu petekleri
Notlar……………………………..
………………………………………..
347
Alım ve satım
Bal alımı
Tarih………………………………….
Alıcı…………………………………
Miktar………………………………
(Parti)…………………………………..
Notlar……………………………..
………………………………………..
____________________________
Tarih………………………………….
Alıcı…………………………………
Miktar………………………………
(Parti)…………………………………..
Notlar……………………………..
………………………………………..
____________________________
Tarih………………………………….
Alıcı…………………………………
Miktar………………………………
(Parti)…………………………………..
Notlar……………………………..
………………………………………..
____________________________
Tarih………………………………….
Alıcı…………………………………
Miktar………………………………
(Parti)…………………………………..
Notlar……………………………..
………………………………………..
____________________________
Tarih………………………………….
Alıcı…………………………………
Miktar………………………………
(Parti)…………………………………..
Notlar……………………………..
………………………………………..
348
Bal satışı (yalnızca şirketlere satıldığında)
Tarih………………………………….
Alıcı…………………………………
Miktar………………………………
Parti…………………………………..
Notlar……………………………..
………………………………………..
____________________________
Tarih………………………………….
Alıcı…………………………………
Miktar………………………………
Parti…………………………………..
Notlar……………………………..
………………………………………..
____________________________
Tarih………………………………….
Alıcı…………………………………
Miktar………………………………
Parti…………………………………..
Notlar……………………………..
………………………………………..
____________________________
Tarih………………………………….
Alıcı…………………………………
Miktar………………………………
Parti…………………………………..
Notlar……………………………..
………………………………………..
____________________________
Tarih………………………………….
Alıcı…………………………………
Miktar………………………………
Parti…………………………………..
Notlar……………………………..
………………………………………..
349
Besleme
Besleme, teşvik
 Standın/stantların tüm kovanları
 Kovan numaraları
Ürün adı………………………
Miktar
Süre
Alım tarihi
Satıcı
Ticari ürünse
…………………….
……………………………..
……………………………….
………………..
……………………………..
Parti numarası ……………………….
Notlar
…………………………….
__________________________
 Standın/stantların tüm kovanları
 Kovan numaraları
Ürünadı………………………
Miktar
Süre
Alım tarihi
Satıcı
Ticari ürünse
…………………….
……………………………..
……………………………….
………………..
……………………………..
Parti numarası ……………………….
Notlar
………………………
__________________________
 Standın/stantların tüm kovanları
 Kovan numaraları
Ürünadı………………………
…………………….
Miktar
Süre
Alım tarihi
Satıcı
Ticari ürünse
……………………………..
……………………………….
………………..
……………………………..
Parti numarası
……………………….
350
Notlar
………………………
__________________________
 Standın/stantların tüm kovanları
 Kovan numaraları
Ürünadı………………………
…………………….
Miktar
Süre
Alım tarihi
……………………………..
……………………………….
………………..
Satıcı
Ticari ürünse
……………………………..
Parti numarası
Notlar
……………………….
………………………
Bal esansları /aromalar/yemler
Körükte kullanılan ürünler
……..
………………………………..
………………………………..
………………………………..
Bu dosya kaydında ürün verileri yalnızca bilgi amaçlı
verilmiştir. Aynı bilgiler, kovan dolum kartında belirtilebilir. Bu
belgelerin 5 yıl saklanması gerekmektedir.
351
Örnek
Arıcı
Soyadı, adı:
Adres:
John Bee
Flowerlane
Posta kodu ve yer:
2400 Honeytown
Tel/Faks
003416797604
Arıların standı
İsim:
ev
Adres:
Kışlatılan kovanların ve altılı çerçevelerin toplamı ve sayısı: 4 kovan ( no 1
ila 4)
Üretim odası
Adres:
evdeki mutfak
Bal hasadı
Hasat numarası:
bahar
Hasat tarihi:
15 Haziran XXXX
Hasat referansı:
bahar XXXX
Miktar:
55 kg
_____________________________
Hasat numarası:
bahar
Hasat tarihi:
15 Haziran XXXX
Hasat referansı:
bahar XXXX
Miktar:
55 kg
Kolonilerin sağaltımı
Standın tüm kolonileri
Ürün adı:
Doz:
Yöntem:
Tarih (ve süre):
Veteriner reçetesi:
Notlar:
Tymovar
1.5 şerit X 2
reçeteye göre
15/07-30/8 ve 1/9-10/10/XXXX
yok
__________________________
Standın tüm kolonileri
Ürün adı:
Doz:
Tarih (ve süre):
oksalik asit
50mL/koloni
15/12/XXXX
Veteriner reçetesi:
Notlar:
eklendi.
Çıplak oğullar
Giriş:
Tarih:
Kaynak:
oğul
15/05/XXXX
kendi arı standı
352
Çerçevesiz çıplak oğulların sağaltımı
 Tüm oğullar
 Oğul numarası:
Veteriner ürünü:
4. kovandaki oğul
Perizin
Doz:
Yöntem:
Tarih (ve süre):
Veteriner reçetesi:
Notlar:
30 mL
damla
15/05/XXXX
eklendi
Saklanan çerçevelerin sağaltımı
 Şu stoktaki tüm çerçeveler: X
 kovan sayısının % ...
Ürün adı:
Doz:
Yöntem:
Tarih (ve süre):
Notlar:
sülfür şeridi
1 şerit/5 üstlük
fumigasyon
eylül ve aralık XX
Arı bal mumu alımı
Kendi üretimi
 Satan Satıcı: X, arı mağazası Maya
Tarih:
05/02/XXXX
Bal mumu peteklerinin sayısı ve/veya kg: 2kg
Notlar:
baharda kullanıldı
Besleme, teşvik
Standın tüm kovanları: X
Kovan numarası:
Ürün adı:
Miktar:
Dönem:
Alım tarihi:
Dağıtıcı:
sugarsirop 50/50
20L/kovan
20/08-15/09
25/07/XXXX
Cero
Parfümler/aromalar/yemler
Kullanılan üretim:
 Alım – satıcı:
nihil
Körük için yanma
Körükte kullanılan ürün: hasır
Tedarikçi:
Apis 16
Parti numarası:
YYYY
353
Arı sütü üretimi
Arıcı
Soyadı, adı:
………………….
……………………
Adres
…………………….
…………………….
Posta kodu ve ilçe:
……………..
Tel/faks:
…………………….
Arı standı/stantları
Arı standının adı …………………
Adres
………………….
Üretimdeki kovanların miktarı ve sayısı
…………………....
……………………
……………………
……………………
Arı standının adı …………………
Adres
………………….
Üretimdeki kovanların miktarı ve sayısı
…………………....
……………………
……………………
……………………
_____________________________
Arı standının adı …………………
Adres
………………….
Üretimdeki kovanların miktarı ve sayısı
…………………....
……………………
……………………
……………………
354
Özütleme odası
Adres
……………………….
……………………….
……………………….
Hasat
Gün
………………………
Arı standı
………………………
Hasat referansı ………………
Dondurma evet  hayır 
Miktar
………………………
_____________________________
Gün
………………………
Arı standı
………………………
Hasat referansı ………………
Dondurma evet  hayır 
Miktar
………………………
_____________________________
Gün
………………………
Arı standı
………………………
Hasat referansı ………………
Dondurma evet  hayır 
Miktar
………………………
_____________________________
Gün
………………………
Arı standı
………………………
Hasat referansı ………………
Dondurma evet  hayır 
Miktar
………………………
_____________________________
Gün
………………………
Arı standı
………………………
Hasat referansı ………………
Dondurma evet  hayır 
Miktar
355
356
Risk, bu kılavuzda tanımlandığı şekilde önlem yönergelerine göre arıcının
çalıştığı şirkete dayanmaktadır. Arıcının bu kılavuza göre çalışmaması
durumunda, risk artacaktır.
Ciddiyet (S)
Olasılık (P)
Saptama (D)
1 mevcut değil
2 nahoş
3 yasal sınır dışında
4 tehlikeli
5 ölümcül
1 zayıf
2 ortalama
3 sık
4 çok sık
5 sürekli
1 görerek
2 basit test
3 ayrıntılı test
4 analiz
5 saptanabilir değil
S x P x D > 50: kritik nokta
Ciddiyet x Olasılık
Saptama
1
2
3
4
5
6
8
9
10
12
15
16
20
25
1
1
2
3
4
6
6
8
9
10
12
15
16
20
25
2
2
4
6
8
12
12
16
18
20
24
30
32
40
50
3
3
6
9
12
18
18
24
27
30
36
45
48
60
75
4
4
8
12
16
20
24
32
36
40
48
60
64
80
100
5
5
10
15
20
25
30
40
45
50
60
75
80
100 125
357
358
359
360
KAYNAKLAR
1. Anonim. (2012a). Pesticides in food and their dangers.
(http:www.naturalhealthcare.org/food/pesticides-in-foods-dangerseffectives-onhealth.html)
2. Anonim. (2012b). Effects of pesticides.
(http:www.globalhealingcenter.com/effects-of-pesticides/).
3. Anonim. (2012c). Honey bees.
(http:www.defra.gov.uk/plants/beeHealth/).
4. Anonim. (2012d). Pesticide toxicity to bees.
http:en.wikipedia.org/wiki/Pesticide_toxicity_to_bees).
5. Anonim. (2012e). Certified pesticide residue free foods prevent health
effects such as ADHD, from exposure to pesticide residues.
(http:www.SCScertified.com/fff/docs/NutriCleanReport_Current).
6. Anonim. (2012f). Human health issues.
(http:www.epa.gov/pesticides/health/human.htmQuestions).
7. Anonim. (2012g). Pesticides and human health. Environmental Health
Committee Newsletter For Family.
(http:www.caps.zom.com/OCFP.htm).
8. Barel, S., Zilberman,D., Aydın,L., Girişgin, A.O., Efrat, H., Kamer,Y.,
Zaidman, E. (2011). Distribution of coumaphos residues in TurkishIsrael hives: A collaborative study. Uludag Bee Journal,11 (2):47-50.
9. Berliner, C., and Brimson, J.A., (1988), Cost Management for Today’s
Advanced Manufacturing (The CAM-I Conceptual desing), Boston:
Waren, Gorham and Lamont.
10.Blasco, C., Fernandes, M., Pena, A., Lino, C., Silveira, M.I., Font, G.,
Pico, Y. (2003). Asssessment of pesticide residues in honey samples
from Portugal and Spain. Journal Agricultural Food Chemistry,
51:8132-8138.
11.Bogdanov, S., Ryll, G., Roth,H. (2003). Pesticide residues in honey
and beewax produced in Switzerland. Apidologie, 34:484-485.
12.Chauzat, M.D., Faucon, J.P. (2007). Pesticide residues in beewax
samples collected from honey bee colonies (Apis mellifera L.). Pest
Management Science, 63:1100-1106.
13.Chauzat, M.P., Carpenter, P., Martel, A.C.,Bougeard, S., Cougoule, N.,
Porta, P., Lachaize, J., Madec, F., Aubert, M., Faucon, J.P. (2008).
Influence of pesticide residues on honey bee (Hymenoptera:Apidae)
colony health in France. Environmental Entomology, 38 (3): 514-523.
361
14.Chlebo, R. (2006). Bees and pesticides. Seminar 23-24, June, ModraHarmonia, Slovakia.
15.Choudhary, A., Sharma, D.C. (2008). Pesticide residues in honey
samples from Himachal Pradesh (India). Bulletin of Environmental
Contamination and Toxicology, 80 (5): 417-422.
16.Claudiones, C., Ranson, H., Johnson, R.M., Biswas, S., Schuler, M.A.,
Berenbaum, M.R., Feyereisen, R.,Oakeshott, J.G. (2006). A deficit of
detoxicifation enzymes: pesticide sensitivity and environmental
response in the honeybee. Insect Moleculer Biology, 15:615-636.
17.Çobanoğlu, S., Tüze, Ş. (2008). Determination of amitraz (varroaset)
residue in honey by High Performance Liquid Chromatography
(HPLC). Ankara Üniversitesi tarım Bilimleri dergisi, 14(2):169-174.
18.Demir, E. and Çelik, K., (2012). Effects of pesticides in honey and
other bee products on human health and environmental sustainability.
6th Central European Congress
on Food. 23-26 May, 2012, Novi Sad, Serbia.
19.Doğaroğlu, M., 2004. Modern Arıcılık Teknikleri. Doğa Arıcılık Tic.,
Tekirdağ.
20.Fernandes-Muino, M.A., Sancho, M.T., Muniatequi, S., Huidobro, J.F.,
Simallozano, J. (1995). Nonacaricide pesticide residues in honeyAnalytical methodsand levels found. Journal of Food Protection,
58:1271-1274.
21.Fraser,A.(2004). Pesticide residues on fresh fruits and
vegetables:What’s the risk?. NC State University Cooperative
Extension, USA.
22.Johnson, R.M., Ellis, M.D., Mullin, C.A., Frazier, M. (2010). Pesticides
and honey bee toxicity-USA. Apidologie, 41:312-331.
23.Groth, K., (1994), Cost Management and Value Creation, Management
Decision, Vol. 4., No. 4, pp. 1-6.
24.Johnson, H.T.,(1990), The Decline of Cost Management: A
Rrinterpretation of 20ᵗͭʰ Century Cost Management History, Emerging
Practices in Cost Management, Ed.: Ed.: B.J. Brinker, Boston: Waren,
Gorham and Lamont, pp. 137-144.
25.Johnson, S., Jadon, N. (2010). Antibiotic residues in honey. Centre for
Science and Environment (CSE) Study, September, 2010,
(http//:www.cseindia.org).
26.Jorgensen, A.S. (2005). Pesticides, wax and honey:The use of
medicines leave resiues in honey. Denmarks Biavlerforenning,
September 2005, (http//:www.biavi.dk).
362
27.Kalmış, H., (2003), Cost Management as a Decision-Making Tool for
Managers in the Global Competitive Environment, Journal of Naval
Science and Engineering, July, pp. 115-122.
28.Kolankaya, D., Erkmen, B., Sorkun, K., Koçak, O. (2002). Pesticide
residues in honeybees and some honeybee products in Turkey.
PESTICIDES, 17:78-84.
29.Lenhard, C., (2002), Cost: From Awarness to Insight, Journal of Cost
Management, May/June, pp. 44-48.
30.Martel, A.C. Zeggene, S., Aurieres, C., Drajnudel, P., Faucon, J.P.,
Aubert, M. (2007). Acaricide residues in honey and wax after treatment
of honey bee colonies with Apivar® 50. Apidiologie, 38:534-544.
31.Martin, P. (2003). Veterinary drug residues in honey. APIACTA, 38:2123.
32.McKee,B. (2003). Preventition of residues in honey: A future
perspective. APIACTA, 38:173-177.
33.Mcllhattan, R., (1990), Path to Total Cost Management, Emerging
Practices in Cost Management, Ed.: B.J. Brinker, Boston: Waren,
Gorham and Lamont, pp. 175-180.
34.Oliver, L., (2000), The Cost Management Toolbox, New York:
Amacom.
35.Player, S., (1996), Insight in Cost Management, Controller Magazine,
August, pp. 55-56.
36.Piro, R., Mutinelli, F. (2003). The EU legislation for honey residue
control. APIACTA, 38:15-20.
37.Shim, J.K., and Siegel, J.G., Modern Cost Management & Analysis,
New York: Barron’s Business Library.
38.USDA National Nutrient Database for Standard Reference, Release 23
(2010)
39.YAYÇEP Arıcılık Yayınları, Türkiye.
40.Weil, R. L., and Maher M.W., (2005), Handbook of Cost Management,
New Jersey: John Wiley & Sons, Inc.
41.Wilde, J. And Cichoń, J., 2011. Pszczelarstwo to może być biznes.
42.Willems, S., Roth, E., van Roekel, J. (2005). Chancing European
public and private food safety and quality requirements. The World
Bank Agriculture and Rural Development Division paper 15, 1-4,
Washington, DC.
43.Wu, J.Y., Anelli, C.M., Sheppard, W.S. (2011). Sub-lethal effects of
pesticide residues in brood comb on worker honey bee (Apis mellifera)
development and longievity. PLoS ONE, 6(2):e14720.
44.http://bio.waikato.ac.nz/honey/contents.shtml
363
45.http://www.unep.org/dewa/Portals/67/pdf/Global_Bee_Colony_Disorde
r_and_Threats_insect_pollinators.pdf
46.http://www.un.org/apps/news/story.asp?NewsID=37731&Cr=unep&Cr1=
47.http://www.youtube.com/watch?v=XjFQLGVIJak
48.http://www.guardian.co.uk/environment/2011/jan/03/bumblebeesstudy-us-decline
49.http://www.caes.uga.edu/departments/ent/bees/beekeeping.html
50.http://www.redOrbit.com
51.http://en.wikipedia.org/wiki/Colony_Collapse_Disorder_Working_Group
52.http://www.aricilik.gen.tr/anasayfa.html
53.http://4uzbk.sdu.edu.tr/4UZBK/POSTER
54.http://www.honey.com/nhb/about-honey/what-is-honey/
55.http://www.turkiyearicilik.com
56.http://ardahanaricilarbirligi.com/index.php?sayfa=aricilik
57.http://www.aricilik.gov.tr/
58.http://ari-sutu.com/ari-zehiri-bilgileri.htm
59.http://www.aricilik.info/
60.http://www.tab.org.tr/
61.http://balci.balbul.com/polinasyon-ari-bitki-iliskisi.html
62.http://www.tab.org.tr
63.http://www.ardahanaricilik.gov.tr
64.http://www.tarim.gov.tr/
65.http://digitallibrary.amnh.org/dspace/handle/2246/6043
66.http://oardc.osu.edu/agnic/bee/ccd.htm
67.http://oardc.osu.edu/agnic/bee/disease.htm
68.http://website.lineone.net/~dave.cushman/halfmoondisorder.html
69.http://edis.ifas.ufl.edu/aa090
70.http://stevesullam.com/kohala.net/bees/index.html#anchor400987
71.http://www.ars.usda.gov/is/np/honeybeediseases/honeybeediseasesint
ro.htm
72.http://beehive.thisisdorset.co.uk/default.asp?WCI=SiteHome&ID=8793
&PageID=59329
73.http://www.sare.org/publications/factsheet/0305.htm sare =
sustainable agriculture research
74.http://www.extension.umn.edu/distribution/horticulture/DG7554.html
75.http://en.wikipedia.org/wiki/Diseases_of_the_honey_bee
364
76.http://www.sciencedaily.com/releases/2008/05/080502091421.html
77.http://www.teara.govt.nz/en/beekeeping/8
78.http://www.beesfordevelopment.org/info/info/disease/nosema-ceranaea-new-thre.shtml
79.http://maarec.cas.psu.edu/bkcd/bee_diseases/varroa.html
80.http://www.ibra.org.uk
81.http://www.ibra.org.uk/articles/IBRA-Varroa-Conference-2011
82.http://www.beekeeping.com In EN, DE, FR and ES languages!
83.http://www.cyberbee.net Unfortunately no recent updates.
84.http://www.bbka.org.uk
British Beekeepers' Association.
85.http://www.scottishbeekeepers.org.uk
86.www.fibl.de Organic Agriculture research site.
87.http://www.gobeekeeping.com
with beekeepers test:
88.http://www.gobeekeeping.com/test.htm
89.http://www.easternapiculture.org/links/
90.http://www.attra.org/attra-pub/beekeeping.html
91.https://attra.ncat.org/attra-pub/summaries/summary.php?pub=76
92.www.beecare.com
93.www.honey.com
94.http://agricola.nal.usda.gov
95.http://ag.arizona.edu/pubs/insects/ahb/ahbhome.html
96.http://gears.tucson.ars.ag.gov/beepop/
97.http://www.beedata.com/
98.http://www.ibra.org.uk/categories/Join-IBRA
99.http://www.mellifera.de/
100. http://cpsbees.blogspot.com/
101. http://www.deutscherimkerbund.de
102. http://agdev.anr.udel.edu/maarec/
103. http://www.bee-craft.com
104. http://tricia-edgar.suite101.com
105. http://www.bioturista.hu
106. http://bio.wyw.hu/detail.php?id=160
107. http://mez.lap.hu/
108. http://meheszet.lap.hu/
109. http://meheszet.linkma.hu/
365
110. http://mez.linkpark.hu/
111. http://www.bioturista.hu
112. http://bio.wyw.hu/detail.php?id=160
113. http://www.oruk.net/anzerbali/en/sayfa.php?ID=886
366
Download