1. POST-KEYNEZYEN YAKLAŞIM VE MALİYE EPOLİTİKASI Post keynezyen yaklaşımı ekonomik büyüme ve gelir dağılımı konularını incelemiştir. Ekonomiyi hareket halinde bir süreç olarak ele almışlardır. Ekonomik ve politik kurumların onayları belirlemek açısından büyük öneme sahip olduğunu, parasal kurumların arz ettiğini ve reel üretim düzeyi açısından paranın etkinliği yüksek olduğunu ileri sürmüştür. Sendika ve çok uluslu şirketlerin fiyatların oluşumunda etkin olduğu belirtilmiştir. Ekonomi yapıyı tam rekabet ve oligopol piyasalar oluşturur. Gelecek açısından ise oligopol piyasalar önemlidir. İktisadi istikrarın sağlanması için ücretlerin, bir takım kontrol mekanizması içinde olması gerekmektedir. Ücret artışı, talep artışını değil, maliyet dolayısıyla da enflasyon artışına neden olmaktadır.Para politikası istikrarı sağlayıcı bir unsurdur ve iyi bir kredi mekanizması ekonominin büyümesini sağlar. Temel özellik yatırımın gelir yaratıcı ve kapasite artırıcı etkileri büyümenin temelini oluşturur. Neo Klasik makro dinamik analizden farklı yani hem büyümeyi hem de konjoktürel dalgalanmayı birlikte incelemesidir. 2. NEO KLASİK İKTİSAD POLİTİKASI VE MALİYE POLİTİKASI a. Monaterist İktisadi Yaklaşım ve Maliye Politikası keynezyen politikaları hükümetlerin ekonomiye müdahalesini artırdığı ve ucuz para politikaları nedeniyle enflasyon olgusu yani arayışlara neden olmuştur. Bu yaklaşım paranın istikrar için önemli olduğunu ve istikrarla mücadelede para politikasının en iyi yol olduğunu ileri sürmüştür. Para politikalarının, aktif olarak uygulanmasını tavsiye etmektedir. b. Rasyonel Beklentiler Yaklaşımı ve Maliye Politikası Fiyat atışı için beklentiler çok önemlidir. Rasyonel beklentiler iki var sayıma dayanır: İnsanlar ekonomik kararlarını verirken bilgilendirilirler. Ekonomi olaylar hakkında tahminlerin yanı sıra hükümetlerin yaptığı faaliyetler hakkında bilgi sahibidirler. Piyasalarda ücret ve fiyat esnektir. Bunlar arz ve talep dengesine uygun hareket eder. Her piyasada belirli bir fiyat düzeyinde istenerek arz edilen miktara eşittir. Bu sonuca piyasaya yasal sınırların olmaması ve devletin ekonomiye müdahale etmemesiyle ulaşılır. c. Yapısalcı Yaklaşım ve Maliye Politikası Az gelişmiş ülkelerde kanunun büyüme ve kalkınmaya öncülük etmesi ve faaliyet göstermesi gerekir. Gelişmekte olan ülkelerin uluslar arası iş bölümlerindeki konumlarının değişebilmesi için ödemeler dengesinin istikrarlı hale getirilerek içe dönük stratejileri izlemeleri gerekmektedir. Yapısalcıların istikrar politikaları yalnızca enflasyonla sınırlı kalmayıp, ekonomik büyüme ve kalkınma önerileriyle desteklenmektedir. Az gelişmiş ülkelerde, tarım sektörü tarıma olan talebin çokluğu tarımsal ürün artışını karşılayamamaktadır. Devlet bu konuda yatırımlar ve desteklemeler yapmalıdır. Bunun yanı sıra ithalat – ihracat alanındaki açıklar ortaya çıkması ancak ithal malları ikame edecek sanayiinin geliştirilmesi ve ihracatı özendirecek döviz kuru düzenlemeleri ile kapatılacaktır. Aynı zamanda kamu kesimindeki istihdam düzeyinin yüksek olması, fertler arasındaki gelir dağılımı dengesizliği, nedenleriyle cari ve transfer harcamaları yüksek tutulmaktadır. Kamu harcamalarının arttırılması, para arzının artışına neden olur. Bu da dolaylı vergilere yansır. Kamu gelirleri büyümeyi sağlayacak olanlara yönlendirilmeli ve üretimi artırıcı kredi mekanizmasıyla desteklenmelidir. Ekonomilerdeki bürokratik yapı, yetersiz sermaye piyasası, banka ve kredi sistemleri, kamu yönetimindeki koordinasyon bozuklukları, kamu yatırımlarının tamamlanması, siyasi istikrarsızlık yönetir. Yapısal bozukluğa yol açan har alanda reformlar yapılmalı, siyasi ortam ve toplumsal uzlaşmanın sağlanması gerekir. Yapısalcılar, liberalizm yerine devlet destekli bir ekonomiyi ön görmektedirler. d. Arz Yönlü İktisat Yaklaşımı İnsanları çalışmaya ve tasarrufa yönlendirmek için arz yönlü politikalar uygulanması gerektiğini savunur. Devlet harcamalarını sınırlayarak toplam talebi azaltan; para arzındaki artışı kontrol altına alan ve tasarruf ve sermaye birikimini olumsuz yönde etkileyen vergi yüklerini hafifletmeye yönelik öneriler getirmiştir. Keynezyen tercihlerden vazgeçilmelidir. Keynezyen teorinin itici gücü toplam taleptir. Toplam arz tasarrufu ve girişimci gücünü piyasaya döndürmeye yönelik bir teşvikte artar. Vergilerde yapılacak indirimler, vergi gelirlerinin azalmasının aksine arttırıcı etki yapar. e. Kamu Tercihi Yaklaşım Bireylerin politik süreç içerisinde kendi kişisel çıkarlarının refahlarının maksimize edecekleri varsayımı yatar. Kamu tercihi yaklaşımda, politik süreç içinde yer alan seçmenler, politikacılar ve bürokratların özel sektörde yer alan karar alıcılar, tüketiciler, komisyoncular ve üreticilerin piyasa süresinde gösterdikleri davranışlara sahip olacakları kabul edilir. Bu yaklaşım bazı varsayımlara dayanır; Metodolojik bireysellik varsayımında toplumdaki tüm kişiler rollerinde kendi ortak mal kavramının ardında faydaların maksimize gayretindedirler. Ekonomik insan ya da bireysel rasyonellik varsayımıyla insanlar kararlarını maksimize edici, davranışları olan insanlar olarak modelleştirilir. Böylece ekonomik insan şeklinde olan fert kendi çıkarlarına öncelik vererek yapacağı her tercih sonunda sağlayacağı faydanın maliyetinden fazla olmasına dikkat eder. Politika bir mübadeledir varsayımıyla iki yönlü olarak incelenir. Anayasaların ekonomik teorisi, bu tercihlerle konunun nasıl sınırlandırabileceği üzerinde çalışmalar yapılır. Kamu tercihi yaklaşımı anayasal kurumların yeniden yapılanmasını önermekte, politik kurum ve kuralların yeniden oluşturulabilecek, yetkilerin sınırı çizilebilecektir. Bunun içini öncelikle mali yasanın hazırlanmasıdır. Bununla siyasi istikrarın istediği kadar harcamalarını attırıp vergi oranları üzerinde istediği değişiklikleri yapmasını engellemektir. Kamu gelir – giderlerinin kontrol altına alınması ile küçük ve denk bir bütçe gerçekleştirilmiş olur. Parasal anayasa ile para basma yetkisine sahip iktidarların para arzını attırmalarının önüne geçilme taraftarıdır, kamu tercihi teorisyenler.