AB’nin İstihdam ve Sosyal Politikası Büyümenin ve istihdamın artırılması için 2005 yılında kabul edilen Yenilenmiş Lizbon Stratejisi kapsamında, Avrupa Sosyal modelini yeniden şekillendiren Sosyal Gündem (2005–2010) AB istihdam ve sosyal politikalarının genel çerçevesini belirlemektedir. Bu gündem çerçevesinde herkese eşit şartlar ve iş olanakları sağlanması ile AB’nin büyümesi ve istihdam artışından herkesin yararlanması hedeflenmiştir. Bu hedefler doğrultusunda AB İstihdam ve Sosyal Politikası altındaki önemli başlıklar şöyledir: • İş hukuku: Topluluk iş hukukunun temel hedefi, Ortak Pazar oluşturulurken etkin rekabetin korunarak işçilerin hak ve standartlarının korunması ve iyileştirilmesine yönelik mevzuatın benimsenmesidir. Bu amaca yönelik olarak, sosyal paydaşlar arasında yapılan anlaşmaların yanı sıra, Topluluk düzeyinde muhtelif düzenlemeler de öngörülmektedir. Bu çerçevede işverenin sözleşme ya da istihdam ilişkisi çerçevesinde uygulanacak kurallar, çalışma sürelerinin düzenlenmesine ilişkin mevzuat, istihdam ilişkisinde gençlerin korunması, işçilerin başka bir Üye Devlette çalışması halinde gözetilmesi gereken kurallar, kısmi çalışma ve belirli süreli çalışmaya ilişkin düzenlemeler yer almaktadır. Bunun yanı sıra, teşebbüslerde çalışanlara danışılması ve bilgilendirilmeleri ile ilgili mevzuat da bulunmaktadır. • Sosyal Diyalog: AT Antlaşması’na sosyal diyaloğun temelini oluşturan 139. maddeyi ekleyen 1986 tarihli Tek Avrupa Senedi, sosyal diyaloğun Topluluk’un resmi hedefleri arasına alınmasını sağlamıştır. Bu kapsamda, sosyal diyalog, Avrupa sosyal modelinin vazgeçilmez bir parçasını oluşturmaktadır. Sosyal diyalog bu anlamda, sosyal tarafların katıldığı tartışmaları, istişareleri, müzakereleri ve ortak eylemleri içermektedir. Sosyal diyalog kapsamında Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) sözleşmeleri çerçevesinde belirlenen standartlar da Avrupa’da sosyal diyalog açısından önemi yapı taşlarından birini teşkil etmektedir. • İstihdam Politikası: İşsizliğin önlenmesi Avrupa vatandaşlarının yaşam standartlarının artırılmasında kilit rol oynamaktadır. Bu çerçevede oluşturulan istihdam politikasının temel hedefi Avrupa İstihdam Stratejisi kapsamında belirlenmiştir. 2005 yılında Yenilenmiş Lizbon Stratejisi kapsamında, Avrupa Birliği Konseyi, Üye Devletlerin ulusal programlarını yürütürken izleyecekleri bir dizi bütünleştirilmiş kılavuz ilkeler yayımlamıştır. Bu çerçevede yer alan İstihdam Kılavuz İlkeleri ekonomi ve istihdam politikalarının yakın eşgüdümünü ve uluslararası denetim mekanizmalarını öngörmektedir. AB seviyesindeki, Avrupa İstihdam Stratejisi’nin başlıca finansal aracı Avrupa Sosyal Fonudur. Türkiye, 27 Kasım 2002 itibariyle istihdam alanındaki Avrupa Programları’na iştirak etmeye başlamıştır. • Avrupa Sosyal Fonu: Avrupa Sosyal Fonu (ESF), Avrupa Birliği’nin stratejik istihdam politikasını eyleme dönüştüren temel mali aracıdır. Roma Antlaşması ile tesis edilen bu araç, AB’nin 40 yılı aşkın bir zamandır mevcut olan, Üye Devletler ile birlikte kişilerin vasıflarını ve kapasitelerini geliştirmelerine hizmet eden birçok programa kaynak sağlamış en eski “Yapısal Fonu”dur. ESF bütçesi, Yapısal Fonlar’a ayrılmış toplam bütçenin % 35’ine tekabül etmektedir. İşçilerin Temel Hakları’na ilişkin Topluluk Şartı ekonomik ve sosyal dayanışmanın hukuki kısmını teşkil ederken, Avrupa Sosyal Fonu da mali kısmını oluşturur. Avrupa Sosyal Fonu, desteğini özellikle Avrupa genelinde geri kalmış bölgelerdeki işgücünün vasıflarını iyileştirmeye ve güncelleştirmeye yönelik uzun vadeli programlara kanalize etmekte; bu kapsamda girişimciliği de teşvik etmektedir. Bu şekilde iç ve dış yatırımlar bölgelere çekilmekte, bölgesel ekonomik rekabet ve refah seviyeleri yükseltilmektedir. Programlar, Avrupa Komisyonu ve Üye Devletler tarafından planlanmakta, daha sonra kamu sektörüne ve özel sektöre mensup birçok sağlayıcı örgüt (provider organization) vasıtasıyla uygulanmaktadır. Söz konusu örgütler ulusal, bölgesel ve yerel idarelerin yanı sıra eğitim ve öğretim kurumlarını, hayır kuruluşlarını ve Sosyal Ortaklar’ı (örneğin sendikaları ve iş konseylerini, endüstriyel ve mesleki dernekler ile özel şirketleri) içermektedir. • İş Sağlığı ve Güvenliği İş sağlığı ve güvenliği ile ilgili Topluluk politikasının yasal temelini AT Antlaşması’nın 137. maddesi oluşturmaktadır. Bu madde Topluluk’un, koşulları uyumlaştırmak suretiyle işçilerin sağlık ve güvenliğini korumak ve özellikle de çalışma ortamının iyileştirilmesi için bu yöndeki gelişmeleri destekleyeceğini ifade etmektedir. Bu çerçevede, Topluluk, iş sağlığı ve güvenliği konusuna ilişkin olarak 1987 yılından sonra kabul edilen Yönergeler ile, Üye Devletler tarafından uygulanacak asgari koşulları belirlemektedir. Üye Devletlerin ise, kendi istekleri üzerine, Topluluk seviyesinde belirlenen bahse konu koşullardan daha yüksek koruma sağlayan standartlar benimseyebilmeleri mümkün kılınmaktadır. İş sağlığı ve güvenliği kapsamında ana mevzuat AB Konseyi’nin 1989 yılında kabul ettiği, 89/391/AET sayılı işyerlerindeki sağlık ve güvenlik koşulları konusunda ilerleme kaydedilmesi için önlemler alınması hakkındaki Çerçeve Yönerge’dir. 89/391/AET sayılı Yönerge’nin temel amacı, iş kazaları ve meslek hastalıklarına karşı koruyucu önlemlerin alınması suretiyle işçilere yüksek düzeyde koruma sağlanmasıdır. Bu mevzuat üç ilkeyi temel almaktadır: İşverenin, genel kaldıkları mesleki anlamda riskleri işçilerin işyerinde engelleyerek maruz sağlık ve güvenliklerini koruma yükümlülüğü, İşçileri bilgilendirme yükümlüğü, İşçilere eğitim verme yükümlülüğü. İşverenlerin söz konusu sorumlulukların yanı sıra, işçilerin de çalışma olanaklarından doğru bir şekilde yararlanarak ve güvenlik talimatlarına uyarak bu sürece katkıda bulunmaları gerekmektedir. 89/391/AET sayılı Yönerge’yi takiben iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin olarak kabul edilen ve bu alanlarda uyulması gereken asgari koşulları belirlemekte olan diğer bireysel Yönergeler de aynı ilkeleri temel almaktadır. Topluluk, bu düzenlemelerin yanı sıra mevcut mevzuatı uygulamaya ve konsolidasyona yönelik programlar da açıklamıştır. Burada amaçlanan, bahse konu faaliyetler için farkındalığın artırılmasıdır. Avrupa İş Sağlığı ve Güvenliği Ajansı (http://europe.osha.eu.int), bu alana ilişkin teknik, bilimsel ve ekonomik verileri toplama ve yayma konusunda aktif faaliyet göstermektedir. Ayrıca Ajans, Üye Devletler arasında bilgi paylaşımını da desteklemektedir. • Ayrımcılıkla Mücadele: Maastricht Antlaşması’na, özellikle ırk veya etnik kökene dayalı ayrımcılık ile mücadeleyi amaçlayan bir maddenin dahil edilmesi, bu alandaki Topluluk eylemlerinin önünü açmıştır. Maastricht Antlaşması’nın akdini takiben, 1997 yılı Haziran ayında “Avrupa Irkçılık ve Yabancı Düşmanlığı Gözlemevi” (EUMC) kurulmuştur. Viyana’da bulunan EUMC’un birincil görevi Topluluk’a ve Üye Devletler’e, Avrupa genelindeki ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve Yahudi düşmanlığı konularında nesnel, güvenilir ve mukayese edilebilir bilgi ve veri sağlamak; bu sorunlara karşı önlem almaktır, eyleme geçmektir. EUMC, toplanan veriler doğrultusunda bu sorunların gelişimi, nedenleri, boyutu, sonuçları ve etkileri konusunda çalışmalar yapmaktadır. Bir diğer görevi ise, ırkçılık ve yabancı düşmanlığı ile ilgili stratejiler geliştirmek; göçmenlerin, etnik ve dini azınlıkların topluma kazandırılması ile ilgili iyi uygulamaları tespit edip yaygınlaştırmaktır. EUMC, Avrupa Irkçılık ve Yabancı Düşmanlığı Bilgi Ağı’nı (RAXEN) kurmuştur. RAXEN, gerek ulusal gerekse Avrupa seviyesinde bilgi ve veri toplamak üzere tesis edilmiş bir yapıdır. Bu faaliyet, EUMC ile yakın işbirliği içerisinde hareket edecek ve EUMC ile bilgi toplama, koordinasyon ve yaygınlaştırma konularında sözleşme akdetmiş 15 Ulusal Odak Noktası aracılığıyla gerçekleştirilecektir. • Eşit haklar: Kadınlar ile erkekler arasında eşitlik sağlamaya yönelik Topluluk eylemi, yasal temelini AT Antlaşması’nın 141.Maddesi’nden alır. Madde, her Üye Devlet’e, kadın ve erkek çalışanlara aynı iş veya aynı değere sahip işler için ücret eşitliği ilkesinin uygulanmasını temin etmek yükümlülüğü getirmektedir. Bu ilke, Avrupa Adalet Divanı (ATAD) tarafından 1970’li yıllarda onaylanmış bir ilkedir. Amsterdam Antlaşması, kadın-erkek eşitliğini Topluluk’un görev (2.madde) ve faaliyetleri (3.madde) arasına eklemektedir. Yeni madde (6a) 'da, Konsey’in Komisyon’un sunacağı önerge üzerine oybirliği ile karar alarak cinsiyet ayırımcılığı da dahil olmak üzere her tür ayrımcılık ile mücadeleye yönelik olarak hareket edebileceğini ortaya koymaktadır. 1975 yılından bu yana, Topluluk Hukuku’nun bu temel ilkesine netlik kazandırmak ve sözü edilen ilkeyi geliştirmek için bir dizi Yönerge kabul edilmiştir. Bunlar, kadın ve erkek çalışanlar için ücret eşitliği; kadın ve erkeklere istihdam ve mesleki eğitim imkanlarına erişim için fırsat eşitliği, terfi ve çalışma koşullarında eşit muamele, yasal ve mesleki sosyal güvenlik planlarında, serbest meslek faaliyetlerinde fırsat eşitliği; aile ve iş yaşamlarını bir arada yürütme gibi konuları ele almaktadır. Mevzuatı uygulamanın, pratikte fırsat eşitliği yaratma konusundaki yetersizliğinin farkında olan Avrupa Komisyonu, Üye Devletler ile ortaklık için tasarlanan, bu çerçevede uygulanan, özel önlemleri kapsayan ve birbirini izleyen Eylem Programları ile kadın-erkek eşitliğini teşvik etme yönünde kayda değer bir çaba göstermektedir.