müz*kl* t*yatrolar

advertisement
MÜZİKLİ TİYATROLAR
M. Mustafa KILINÇER
TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ÖĞRETMENİ
,
MÜZİKLİ TİYATROLAR
• OPERA: Sözlerin çoğu ya da
tamamı koro halinde ve/veya
solo şarkı olarak söylenen
müzikli tiyatro türü.
OPERET: Basit konusu olan,
biraz eğlenceli, genellikle halk
için yazılmış, bir kısmı bestesiz
sözlerden oluşan müzikli
tiyatro eseridir.
VODVİL: Hareketli ve eğlenceli
konusu olan içinde şarkılara
yer verilen bir tiyatro türüdür.
BALE: Konuyu dans ve
hareketlerle anlatan müzikli ve
sözsüz tiyatro türüdür. (Belli bir
konuyu anlatan dans türü
olarak da tanımlanabilir.)
OPERA
• Bütün sözler,hareketler ve jestlerin
musikiyle bestelenmiş ve orkestra şefinin
idaresine verilmiş dram ve trajedilerdir.
Trajedilerde bir tek kelime müziksiz
söylenmez. Opera, musiki, kilise ve
paganizm (Eski Yunan Putperestligi)den
çıkmıştır. Ağır bir hüzün havası vardır.
Olaylar acıklı ve hislidir. Çok gösterişli
dekor ve kıyafetler içinde sunulur.
• Sözlükler ve ansiklopediler "Opera" nın tanımını
kısaca şöyle yapmışlar: Sözlerinin tümü ya da
bölümü şarkı olarak söylenen, müziğe
uygulanmış sahne yapıtı ve baştan sona
bestelenmiş, sololu, korolu, orkestralı sahne
oyunu gibi.
• İlk opera eserinin Jacopo Peri'nin "Dafne"
operası 1597 yılında İtalya'da (Floransa kenti)
sahnelenmesinden sonra, bu sanat dalı
Avrupa'da hızlı gelişti ve yayıldı. Ancak ülkemiz
uzun süre opera sanatına kapalı kaldı.
• Türkiye'de opera deyince konumuzu iki
büyük başlık altında incelemek
gerekmektedir.
• I. Osmanlı İmparatorluğu Dönemi
II. Cumhuriyet Dönemi
OSMANLI İMPARATORLUĞU
DÖNEMİ
• Osmanlı İmparatorluğu döneminde Avrupa ülkelerine
gönderilen elçilerin ülkemize döndüklerinde padişaha
hazırlayıp sundukları sefaretnamelerde "Opera"
kelimesinden bahsettikleri görülür. Uzun uzun bu
seyrettikleri "opera"ları anlatan elçiler sarayda operalara
karşı bir ilginin oluşmasına neden oldular. Böylece
padişah III Murad döneminde (1574-1595) sarayda ilk
müzikli oyun sergilendi. Daha sonraları kendisi de bir
besteci olan padişah III Selim döneminde (1761-1808)
bu Sefaretnamelerden etkilenerek Topkapı sarayında
1797 yılında yabancı bir topluluğa opera temsili verdirdiği
o dönemin saray katibinin tuttuğu notlardan
anlaşılmaktadır.
CUMHURİYET DÖNEMİ
• Cumhuriyet'in ilan edildiği yıllarda ülkemizde opera dalında önemli
gelişmeler olmadı. Ziya Gökalp'in müzik konusundaki görüşlerinden
etkilenen Mustafa Kemal (Atatürk) Cumhuriyet sonrasında devletin
müzik politikasını, "Türk halk müziğini temel alıp Batı'da geliştirilmiş
çoksesli teknik ve yöntemleri kullanarak yeni bir müziğin
yoğurulması" biçiminde belirlemişti. Bu temel ilke uyarınca yetenekli
gençler Avrupa'ya müzik öğrenimine gönderildi. Avrupa'daki müzik
eğitimini tamamlayarak yurda dönen genç müzikçiler, 1930'lardan
sonra bu alanda da etkinliklerini göstermeye başladılar. Ankara'da
Musiki Muallim Mektebi'nin, İstanbul'da Darülelhan'ın kurulması,
dışarda eğitim gören genç öğretim üyelerinin bu kuruluşlarda
öğrenci yetiştirmeye başlaması, opera alanında gerek besteci
gerekse yorumcu açısından umutlu bir geleceğe atılan ilk adımlar
oldu.
• Cumhuriyet'in müzik politikasına uygun ilk
operayı Ahmet Adnan (Saygun) besteledi.
Konusu ve librettosu üzerinde Mustafa Kemal'in
de titizlikle durduğu "Özsoy" (öbür adıyla
Feridun) adlı bu operanın metnini Münir Hayri
(Egeli) yazmıştı. Türkler İranlıların aynı soydan
geldiğini temasını işleyen "Özsoy" ilk kez 19
Haziran 1934'te, Mustafa Kemal'in ve onun
resmi konuğu İran şahı Rıza Pehlevi'nin
huzurunda sahnelendi. Bu ilk operayı, gene
Ahmet Adnan Saygun'nun "Taşbebek" iyle, Necil
Kazım Akses'in "Bayönder"i izledi.
OPERET
• Operet, olayları gülünç ve toplumsal, siyasal
yergi öğeleri içererek anlatan müzikal sahne
oyunudur.
• Sözlerinin müziksiz kısımları müziklerden çok
olan tiyatro eserlerdir. Halka hitap etmek için
yazılır. Operetlerde renk,ışık,kıyafetler ve dans
en göze çarpıcı şekilde kullanılır. Eğlenceli ve
hafif konular üzerinde yazılıp bestelenmiş,
kısmen konuşmalı, kısmen de besteli sahne
eseri. Operetlerin özellikle müzik kısmı çabuk
öğrenilir ve kulakta kalacak şekilde
bestelenmiştir.
Türkiye'de operet
• Operet, Türkiye'de 19. yüzyı'ın ikinci yarısı
ve 20. yüzyıl'ın ilk yarısında yaygın bir tür
oldu. Operet besteleyen ilk müzikçi Dikran
Çuhacıyan Efendi oldu. Özellikle Leblebici
Horhor operetiyle yaygın bir ün kazandı.
İsmail Hakkı Bey, doğu müziği sistemleri
içinde operetler besteledi. Daha sonra Dr.
Suphi Ezgi, Hasan Ferit Alnar, Muhlis
Sabahattin Ezgi, Cemal Reşit Rey bu
türden ürünler verdiler
LÜKÜS HAYAT OPERETİ’NDEN
SAHNELER
VODVİL
• Vodvil, toplumsal sorunları, mizahi bir yaklaşımla hicveden tiyatro
türüdür.
Vodvil türü, 18. yüzyılda sınıf farkının oluşması sonucu Fransa'da
ortaya çıktı. İçinde müzikal bölümler, dialoglar, monologlar, ve
pandomim gibi değişik gösteri türleri barındırabilir.
Komedi'nin alt türlerinden biri olduğu için komediyle pek çok ortak
tarafı vardır. Ama bazı yönleriyle komediden ayrılır. Vodvilleri,
genellikle mutlu sonla biterler. Hikayenin sonucunda olayların
kaynaklandığı sosyal sorunlar ortaya çıkarılmaya çalışılır. Vodvil
kişilerinin karakterleri detaylarıyla belirtilmez, belli özellikleri öne
çıkarılmış abartılı karakterlerdir.
Vodvil adının voix de ville (şehrin sesi) sözcüğünden türetildiği
düşünülmektedir.
20. yüzyılda sinema türünün popülerlik kazanmasıyla, vodvil de
tarihe karışmaya başladı
OPERA KOMİK
• İçinde şarkı ile konuşmanın birlikte
olabildiği yarı ciddi, yarı komik sahne
eseri. XVIII. yüzyılın ikinci yarısında
gelişmiştir.
REVÜ (RÖVÜ)
• Operetin daha hafif fakat hiciv, alay, tenkit
dolu çeşididir.
Tiyatroda, eserden önce gösterilen müzikli
ve danslı oyun.
BALE
• Bale, kuralları belli akademik dans (danse d’école) tekniğinin, başka
sanatsal öğelerle de birleştirilerek bir sahne gösterisi oluşturacak
biçimde sunulmasıdır. Bale terimi, bu akademik dans tekniği için de
kullanılır. Bir gösteri sanatı olarak genellikle müzik eşliğinde, dekor
ve sahne giysileriyle sunulan, son derece titiz bir danstır. Bir bale,
dans, müzik ve tasarımla dramatik bir öykü anlatabilir ya da hiç bir
öykü olmadan yalnızca müziğin dans aracılığıyla bir yorumu
biçiminde sunulabilir. bale dans ile ayni sey demek degildir. `Dansdrama-müzik-dekor` `bale`yi olusturur. Her ne kadar bir kisim
koreograflar son yillarda `George Balanchine` örnegini
izlemektelerse de -yalnizca dekoratif dekor olmaksizin yapilan
uygulama ki bunda dansçilar basit leotardlar giymislerdir ve sahne
açik bir siklorama halindedir veya kumaslarla kaplidir- tüm büyük
baleler hemen hemen esit partlar halinde bu bilesenlerden olusur.
•
o
ÖZEL İZMİR BİLGE ATA LİSESİ
M. Mustafa KILINÇER
TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ÖĞRETMENİ
Download