NKAPAK (Page 1)

advertisement
Serxwebûn
Haziran 2002
Sayfa 17
KADEK I. Kongre Kararları
Meflru savunma
ve HPG üzerine
savunma, KADEK’in prograMeşru
mını gerçekleştirmede izleyeceği
biricik mücadele stratejisidir. Siyasal, demokratik, hukuki en küçük bir etkinlik ve
hak arama mücadelesinden, zorunlu olması halinde silahlı direnişe kadar çok
geniş taktik ve eylem biçimlerinden oluşur. Eski statüyü, zora dayalı devlet yapılanmalarını zorla, zor örgütüyle yıkmayı
değil, meşru savunma duruş ve hareketliliğiyle boşa çıkarıp dönüştürmeyi esas
alır. Bu strateji temel insan hakları olan
üç kuşak haklarının yürürlükte olduğu ve
demokratik siyaset ölçülerinin işlediği koşullarda şiddeti reddedip tümüyle siyasal-demokratik mücadele yöntemlerini
öngörürken, baskıların cana kastetme
düzeyine vardığı, en doğal insan haklarının bile tanınmadığı, halkın kimliğinin inkar, dil ve kültürün yasak edildiği, bu hakları kullanmada kararlı olan toplumsal kesimlerin zorla bastırılıp mahkum edildiği
koşullarda ise, silahlı biçim de dahil,
meşru savunmanın en geniş kapsamda
uygulanmasını evrensel hukukun bir gereği sayar.
Kürt halkı üzerinde uygulanan egemenlik ulusal inkar ve imha sistemine dayanmaktadır. Ulusal diriliş mücadelesi bu
sistemin sonuç almasını önlese de, egemen güçler henüz yeni politikalara yönelmemişlerdir. İnkar ve imha tehdidi hala
devam etmektedir. Türkiye’nin yanı sıra,
Kürdistan’ın diğer parçalarını egemenliği
altında bulunduran güçler de Kürt halkının temel özgürlüklerini tanımama konusunda direnişlerini sürdürmektedir. Atılan
bazı olumlu adımlar ne yeni bir anlayışa
dayandırılmakta, ne de yasal güvencelere kavuşturulmaktadır. Irak örneğinde
görüldüğü gibi, rejim büyük sıkıntılar yaşadığı halde, Kürt sorununun çözümü
için harekete geçmekten uzaktır. Türk
devleti hala Kürt’ü yok sayma eğilimi içindedir. İran ve Suriye’deki mevcut yönetimlerin ciddi çözüm projeleri yoktur.
Dolayısıyla Kürt sorununda ulusal imha sürecinin durdurulduğu, ama çözümün hala gerçekleştirilemediği bir durum
yaşanmaktadır. Kürt sorununda çözümün gerçekleştirilmemiş olması, imha
sisteminin tekrar uygulamaya sokulmasını gündemde tutmakta; bu da Kürt halkının askeri, siyasal ve diplomatik alanda
meşru savunma mücadelesi içinde bulunmasını zorunlu kılmaktadır. Sorunların savaş yerine demokratik barışçıl yöntemlerle çözüme kavuşturulması doğru
bir tutumdur. Ancak bu durum devam
eden tehlikeye karşı silahlı mücadele seçeneğini bütünüyle devreden çıkarmayı
gerektirmemektedir. İnkar ve imha tehlikesi aşılmadığı müddetçe, silahlı mücadele meşru savunma çizgisinin bir gereği
olarak gündemdeki yerini koruyacaktır.
Kürdistan’ı egemenlikleri altında bulunduran güçlerin demokratik rejimi esas alıp
Kürt halkının temel haklarını ve özgürlüklerini yasal güvencelere kavuşturmaları halinde, silahlı mücadele bir meşru savunma
aracı olma işlevini yitirecektir. Başka bir
deyişle egemen güçlerin mevcut politikalarını kökten değiştirmeleri ve Kürt realitesini
kabul edip çözüme yönelmelerinin yaratacağı demokratik bir ortamda, meşru savunmanın silahlı mücadele yöntemine ihtiyaç kalmayacaktır. Tersi durumda HPG’nin
meşru savunma faaliyetlerinin güçlendirilmesi kaçınılmazdır. İnkar-imha tehdidi ve
tehlikesinin devam ettiği koşullarda, HPG’nin meşru savunma faaliyetleri yaşamsal
önem arz edecektir. Demokratik kurtuluş
sürecinin ilerletilmesinde meşru savunmanın askeri boyutu kaçınılmaz bir gereklilik
olacaktır.
Bunun için KADEK;
1- Siyasal mücadele çizgisi olarak
halkımız ve ulusal demokratik hareketimizin geleceğini güvenceye alan meşru
savunma çizgisi temelinde uluslararası
anlaşmalar ve evrensel hukuk ölçüleri ile
mücadeleyi esas alır.
2- Temel mücadele yöntemi olarak siyasal serhildanı esas alırken, inkar ve
imhanın sürdürülmesi halinde silahlı mücadeleyi meşru savunma çizgisinin bir
gereği olarak saklı tutar.
3- HPG’nin modern ölçülerde bir mücadele gücü olması için Demokratik Uygarlık Manifestosu ekseninde yeterli bir
ideolojik, teorik, askeri ve teknik eğitimle
yapısını donatmasını, nicelik ve nitelik
olarak gelişmesi için teknik ihtiyaçlarıyla
birlikte tüm gereksinimlerinin karşılanmasını gerekli görür.
4- Gerillaya yetersiz ve önemini yadsıyan yaklaşımları mahkum eder, HPG’nin iç örgütlemesini mücadelenin ihtiyaçlarına göre modern donanım temelinde
geliştirir.
5- Geçmiş mücadele süreçlerinde ortaya çıkan ve meşru savunma çizgisini
yozlaştırmayı hedefleyen dörtlü ve işbirlikçi çete çizgisini mahkum eder, çeteciliğe karşı sürekli mücadeleyi esas alır.
6- Demokratik kurtuluşun gerçekleşmesi kapsamında Kürt halkı üzerindeki
inkar ve imha tehdidinin ortadan kalkmasını, HPG’nin durumunu yeniden değerlendirmenin ölçüsü sayar. Bu bağlamda
varolan ateşkesi kesin bir barışın sağlanması amacına bağlı kalarak sürdürür. İmha tehdidinin ortadan kalkması koşullarına ulaşıldığında HPG’nin durumunu yeniden değerlendirmeye tabi tutmayı öngörür.
7- Meşru savunma çizgisinin geliştirilmesi ve ayrıntılandırılması için komple
bir çalışma (doktrin) yapması ve bunun
kitaplaştırılmasını uygun görür.
Siyasal mücadele
ve serhildan üzerine
imha sisteminin yaşamın her
Ulusal
alanında devrede olduğu ve Kürt
halkının kendi haklarını savunması ve
ifade etmesinin yasal meşru zemininin
bırakılmadığı koşullarda Kürt halkının
ulusal diriliş mücadelesine soyunan
PKK’nin daha ilk sözleriyle beraber açık
şiddetle karşılaşması ve önder kadrolarının şehit edilmeleri gerçekliği karşısında
silahlı mücadele bir tercih değil, başka
yol bırakılmadığı için bir zorunluluk olarak mücadele pratiğimiz içinde yerini almıştır. Bu yönde eşitsiz bir güç ve zor aygıtı karşısında amansız bir direniş sürdürülmüştür.
Diriliş mücadelesi diyeceğimiz bu süreç düşmanın imha ve inkar politikalarını
boşa çıkartırken; Kürt halkının uluslararası tecridini kırmış ve ulusal varoluşu
yaratmıştır. Önderlikten örgüte, örgütten
halka ve giderek uluslararası arenaya
yayılan örgütlü halk gerçekliği yaratılmıştır.
Yaratılan bu zemin sonucu halkımızın
örgütlülük düzeyi ve eylem gücü giderek
gelişmiştir. Diriliş sürecinin kazanımları
sonucunda siyasal mücadele ile özgürlüklerin elde edilmesi olanaklarına kavuşulmuştur.
“Siyasal mücadele, direniş mücadelemizin ulaştığı birikim ve düzeyin çözüm
yönünde bir aşaması olarak gündeme
gelirken, esasta da 21. yüzyılın uluslararası gerçekliği içinde meşru demokratik
bir mücadele yöntemi olarak çizginin gerçekliğini yakalaması olmaktadır.”
Siyasal mücadelenin temel mücadele biçimi olarak benimsenmesi ardından
halkın örgütlülüğü ve eylemselliği hızla
gelişmiş, özellikle son bir yıl içinde halkın kendi ulusal demokratik taleplerini
ve Önderliği sahiplenmesi uğruna geliştirdikleri etkinlikler belirgin bir yoğunluk
kazanmış ve 2002 Newrozu ile de serhildan gerçekliği zirvesel bir boyut kazanmıştır.
Siyasal mücadeleyi benimseyip bu
yolla çözüme gitmek artık olanak dahiline
girmiştir. Bundan böyle özgürlüğün elde
edilmesi için siyasal mücadelenin esas
alınıp boyutlandırılması gereği vardır. Artık serhildan süreci siyasal mücadelede
temel bir mücadele yöntemi olarak yerini
almıştır.
Bu serhildanlarda örgütlülük ve katılımıyla temel dinamik güç olarak kadın ve
gençliğin belirleyiciliği ve öncülüğü ortaya çıkmıştır. Bu da onun özgürlüğe olan
en fazla ihtiyacı ve demokratik karakterinden kaynaklanır.
Siyasal mücadele barışçıl serhildan
kapsamında gelişecektir. Kürt halkının
yürüteceği serhildan şiddeti içermeyecek, her türlü meşru zemin kullanılarak
demokratik eylemi süreklileştirme ve
yaygınlaştırma, barışçıl serhildanın izleyeceği çerçeve olacaktır. Serhildanla
egemen güçler zorlanacaklar ve çözüm
sürecine girmeleri sağlanacaktır. Bu çizgide ısrar edilecek, çatışma sürecine dönülmemesi için en yüksek duyarlılık gösterilecektir. Siyasal mücadelenin, barışçıl
bir serhildan siyasetiyle sonuç alması konusunda en geniş halk yığınlarının katılımına dayanılacaktır.
Bunun için;
1- Demokratik kurtuluş sürecinde siyasal mücadele, barışçıl serhildan kapsamında temel mücadele biçimi olarak
geliştirilecektir.
2- Serhildan hareketi; başta kadın,
gençlik ve emekçiler olmak üzere toplumun tüm kesimlerinin siyasal, ekonomik,
sosyal, kültürel, sanatsal tüm sahalarda
üçüncü alan teorisine uygun olarak yaygın örgütlenmesi ve sürekli eylemselliğine dayanacaktır. Bu temelde demokratik
halk inisiyatiflerinin geliştirilmesi ve sivil
toplum örgütlerinin oluşumuna gidilecektir.
3- Kürt halkı yaşadığı devletlerin sınırları içinde bulunan bütün toplumsal kesimlerle ilişkiler geliştirecek; kendi serhildanını onların demokrasi mücadelesiyle
birleştirirken, demokrasinin temel ve öncü gücü olmayı esas alacaktır.
4- Kürdistan’ın bütün parçalarında siyasal serhildan, her parçanın kendi özgünlüğünde ayrı örgütlenirken, mücadelesini diğer parçalar ile koordineli olarak
geliştirerek bütünsellik oluşturacak ve
birlikte yaşanılan toplumların demokrasi
mücadelesi ile eşgüdüm sağlanacaktır.
5- Siyasal serhildan, Ortadoğu çapında demokratik hareketin gelişip iktidar olmasının mücadele yöntemi haline getirilecektir.
6- Kültürel, basın-yayın ve diplomatik
faaliyetler siyasal mücadelenin hizmetinde ele alınıp yürütülecektir.
7- Her parçada yasal siyasal zeminin
doğru kullanımı esas alınırken bu zeminin daha demokratik hale getirilmesi ve
eşit, onurlu bir yer edinilmesi esas alınacaktır.
Ulusal birlik ve
ittifaklar üzerine
iriliş devriminin başlıca kazanımlaDrından
biri de ulusal birliğin büyük
ölçüde sağlanmış olmasıdır. Gerek Kürdistan’ın her parçasında, gerekse Kürdistan genelinde Kürt halkı içinde gelişme gösteren eğilim birlik eğilimidir. Mevcut durumda toplumun ortak amaçlar et-
rafında giderek güçlenen birlik süreci
önemli bir aşamaya varmıştır. Önderliğimizin kişiliği etrafında yaşanan birlik bütün engellemelere rağmen güçlenmektedir. Buna karşılık ilkel milliyetçi güçler en
az egemen güçler kadar ulusal birlik
önünde engelleyici konumlarını sürdürmektedir. Önderliğimizin temsil ettiği birlik çizgisi ile ilkel milliyetçiliğin parçalanmayı esas alan çizgisi arasındaki mücadele önemini korumaktadır. Bu durum
ulusal birliğin gelişmesini olumsuz yönde
etkilediği gibi, ittifakların gelişmesini de
zorlaştırmaktadır. Klasik ulusal güçlerin
parçacılığı aşamayan tutumları çözüm
için son derece önemli olan ittifakları önleyen en temel etkendir. Öte yandan Kürt
özgürlük hareketi ile egemen ülkelerin
demokratik güçlerinin ciddi bir ittifakı yaratılamamıştır. Demokratik güçlerin marjinal yaklaşımları ittifakların yaratılmasının önünde sorun oluşturmaktadır.
Demokratik kurtuluş sürecinin başarısı, Kürt halkının birliğinin güçlendirilmesini ve geniş ittifakların yaratılmasını gerektirmektedir. Kürt halkının işbirliği hem
her ülkenin demokratik cumhuriyetlere
dönüşmesini sağlayacak hem de Demokratik Ortadoğu Birliği’nin zeminini
güçlendirecek vazgeçilmez bir gelişmedir. Aynı şey ulusal demokratik güçlerin
çok yönlü ittifaklarının yaratılması için de
geçerlidir. Böylece birlik ve ittifak sorunu
çözümü için vazgeçilmezdir.
Kürt halkının birliği ve bir türlü yaratılamayan ittifaklar alanında ciddi bir sonucun alınabilmesi için ilgili bütün güçlerin
demokratik değişim ve dönüşüm sürecini
yaşamalarına ihtiyaç vardır. Önderliğimizin başlattığı bu süreç etkili olduğu oranda, Kürt halkının birliğinin yanı sıra demokratik çözüm için ihtiyaç duyulan ittifaklarda gelişme gösterilecektir. Demokratik kurtuluş sürecine girilirken, bu alanda da daha yoğun ve kapsamlı girişimlere ihtiyaç duyulmaktadır.
Bunun için;
1- Ulusal birliğin güçlendirilip sürdürülmesi, ulusal güçler arasında çatışmaların tamamen son bulup ittifakların
yaratılması ve demokratik güçlerle kapsamlı ittifakların geliştirilebilmesi için,
demokratik uygarlık çizgisine dayanılarak, değişim ve dönüşüm sürecini ilgili
tüm güçlere egemen kılma çabası içinde olunacaktır.
2- Ulusal birliğin yaratılmasında salt
örgütlerle sınırlı kalınmayacak, her parçanın realitesi dikkate alınarak etnik, dini ve kültürel gruplarla ilişkiler geliştirilecektir.
3- Kürtlerin ulusal birliğini yaratma
mücadelesi güçlendirilirken, çözümsüzlük anlamına gelen çürütme politikalarının aşılması için çaba sarf edilerek her
türlü ayrılıkçı yaklaşıma karşı mücadele
edilecek, toplumlar arasında özgür birlikteliğin geliştirilmesi esas alınacaktır.
4- Birlikte yaşanılan toplumların demokratik güçleriyle girişilecek ittifaklarda
Kürt halkının temel haklarından taviz verilmeyecektir.
5- Kürdistan genelinde ulusal güçler
arasında yaşanan sorunların giderilmesi
için diyalog ve siyasal girişimler esas alınacak, çatışmaların yaşanmaması amacıyla her türlü fedakarlık gösterilecektir.
Geride bıraktığımız süreçte meydana gelen çatışmaların yarattığı olumsuzlukların giderilmesi konusunda yoğun çaba
sarf edilecektir.
6- Ulusal birlik ve ittifak anlayışımızın
bir gereği olarak Kürdistan ulusal birliğinin temsilcisi olan Kürdistan Ulusal Kongresi’ne ve diğer ulusal oluşumlara verilen destek arttırılacaktır.
7- Ulusal birlik, ulusal ve demokratik
güçler arasında ittifak konularında yürütülecek çabalarda devletlerin birliğinin
korunmasına saygı gösterilecektir.
8- Kürdistan coğrafyasında doğanın,
tarihsel ve kültürel değerlerin tahrip edilmesine yönelik girişimlere karşı olunacak, bu yönlü faaliyet yürüten oluşumlarla ittifaklar geliştirilecektir.
Uluslararas› iliflkiler
üzerine
sorunu her zaman uluslararası
Kürtbir boyuta
sahip olmuştur. Kürdis-
tan’ın üzerinde egemenlik sadece bölge
güçleriyle sınırlı değildir. Bu egemenlik
uluslararası güçlerin onayı dahilinde kurulup sürdürülmüştür. Egemen güçlerin
uyguladığı inkar ve imha sistemi hem
geçmişte hem de günümüzde emperyalist güçlerin desteğini almıştır. Uluslararası ve bölgesel güçler ittifak halinde
Kürt halkını inkar ve imha politikasına
tabi tutmuşlardır. Lozan Antlaşması bu
ittifakın resmiyete kavuşturulmasıdır.
Lozan Konferansı’nda Kürt halkının imha sürecine alınmasına uluslararası
güçlerce onay verilmiştir.
Kürdistan’ı egemenliğinde bulunduran güçler imha uygulamalarını geliştirirken uluslararası destek görmüşlerdir.
Buna karşılık Kürt halkının meşru hakları için yürüttüğü mücadele hep yadsınmış, aynı zamanda uluslararası güçlerin
de saldırılarına maruz kalmıştır. Kapitalist sistemin yanı sıra sosyalist sistem
ve bloksuzlar hareketinin tutumu da aynı paralelde olmuştur. Bu ittifak son olarak Önderliğimizin şahsında halkımızın
özgürlük mücadelesine karşı düzenlenen uluslararası komployla ortaya konulmuştur. ABD, Rusya, AB ve diğer birçok güç komploya katılım sağlayarak inkar ve imha politikasının devamını sağlamak istemiştir.
Kürt halkının özgürlük mücadelesi,
20. yüzyılın son çeyreğinde bu durumu
aşmak için yoğun çaba göstermiş; uluslararası hukuku Kürt halkının özgürlükleri açısından da geçerli hale getirmek için
yoğun bir mücadele yürütülmüştür. Bunun sonucunda uluslararası tecrit çemberi kırılırken, komploya karşı verilen
mücadeleyle imha sürecinin aşılması için
ısrar edilmiştir. Gelinen noktada uluslararası hukuka uygun olarak Kürt halkının
özgürlüklerini tanıma olanakları yakalanmış bulunmaktadır. ABD, Rusya, AB ve
diğer güçler ulusal imhadan vazgeçme
ve Kürt sorununun çözümünü kabul etme
durumuyla karşı karşıya bırakılmışlardır.
Eğer uluslararası ilişkiler alanında yoğun
çaba içinde olunursa, söz konusu güçlerin Kürt halkının özgürlüklerini kabul
eden ve destek veren politikalar içine girmeleri mümkündür.
Bunun için;
1- Uluslararası ilişkiler faaliyetinin temel bir faaliyet olarak ele alınması, örgütlenmesi, özenle bir kol halinde geliştirilmesi esas alınacaktır.
2- Uluslararası ilişkiler konusunda politikalarımızın yeni örgütsel çizgimiz temelinde gözden geçirilerek, her ülke özgünlüğünde geliştirilmesi amacıyla genel
bir konferans düzenlenecektir.
3- Önderliğimizin şahsında halkımızın
özgürlük mücadelesine karşı düzenlenen
komployu boşa çıkarma temelinde, ona
katılım gösteren uluslararası güçlerin
halkımızın özgürlüklerini tanımaları doğrultusunda, mücadele yoğunlaştırılarak
sürdürülecektir. Bu temelde Başkan
APO’ya özgürlük sloganıyla, başta idam
cezasının kaldırılması olmak üzere, Önderliğimizin AİHM’de görülen davasıyla
ilgili olarak hükümet çevreleri ve hükü-
Download