Kürt kültürünü popülerleştirme kültürel soykırım

advertisement
Serxwebûn
Mart 2010
Kürt kültürünü popülerleştirme
kültürel soykırım amaçlıdır
“Kürt kültürünün popülerleştirilmesinin değişik nedenleri vardır. Türkiye merkezli planlı saldırıların amacı
Kürt kültürünü asimile etmektir. Direniş kültürüne saldırılar, asimilasyonu başarıya götürmek kadar, Kürt
halkının son otuz beş yılık kültürel değişiminin yönünü saptırarak, Kürt halkını özgürlük mücadelesinden
koparmayı hedeflemektedir”
ültür ürünlerinin satılık duruma
düşürülmesi en fazla rafine
kültür ürünleri olan sanat alanını ayağa düşürmüştür. Sanat, satmak
için yapılan bir zanaat olmuştur. Günümüzde sanat ürünlerinden bahsetmek
zordur. Toplumsal yaşam içinde en
güzel insan ürünlerinin toplandığı bu
saha, artık en çirkin olanlarına yönelmeye başlamıştır. Tarihte ilk defa çirkin
güzele galebe çalmıştır. Sanat ürünün
kalıcılığında güzel olma esastır. Bir
sanat eserinin arkasında bıraktığı etki
güzel demektir. Ancak pazara mal yetiştirme mantığı içindeki popülerlik sanatı
bitirmiştir. Popüler kültür içinde sanat
kolu en etkili kullanılan alandır. Bundan
dolayı bir sanat eseriyle çiklet aynı reyonda yan yana durmaktadır. Amaç
satmak olduğundan, nitelik değil gösteriş
öne çıkmaktadır. Göze ve kulağa hitap
etmek satışı artırmada en etkili bir yöntem olduğu için, biçim en önemli konu
olmuş, içerik ve kalıcılık çok önemsiz
duruma getirilmiştir.
Kültürü popülerleştirmek, sadece
kültür-sanat ürünlerini özlerine ters biçimde kullanmak değildir. Bu durum
kendisiyle birlikte hiçbir tepki vermeden
her türlü derde dayanacak bir birey
ve toplumsal yapıya yol açmaktadır.
Popüler olma sevdası herkesi sarınca,
popüler olmak için belirlenmiş kalıplara
uygun davranmak gerekecektir. Bu kalıplara uymak da bir yere kadar popüler
olmaktır. Saç kesme biçiminden tercih
edilen yemek ve içecek markalarına,
beğenilen sanat ve sanatçılara kadar
popüler olma sevdasındaki bireyin popülerler tercihi, popülerlikten kazananlarca hazırlanmış bir listesi vardır. Popüler kültürde neyin popüler olduğu
çok iyi ve amaçlı hazırlanmış popülerlere söylettirilir. Neyin popüler olduğuna
birey veya toplum karar veremez. Çünkü bunlar satılan malın sahibi değildir.
Bu kararı popüler olandan ekonomik
ve siyasi olarak kazananlar karar verirler. Popüler kültür toplumsal alanda
kolay yönetilir bir durum yaratır.
K
Kültür ve sanat değerlerinin popüler
kültür adı altında satılığa çıkarılması,
bu alanın karakteristik özelliğinden dolayı, toplumsal yaşamın her tarafını
etkisi altına almaktadır. Her şeyin en
popüleri kültürün popülerleştirilmesiyle
ilişkilidir. En popüler olmak temelinde
iş yapmak, bir kimlik yaratmak, kapitalist
dille ‘marka olmak’ geçer akçe olur.
Bunun kültür ve kimlik ilişkisinden kaynaklandığı bilinmelidir. Her çağın kültürü
bir kimlik yaratır. Kapitalizmde de bu
kimlik popülerliktir. Bu kimlik, popüler
kadın ve popüler adam ile başlar, popüler çiklet markasıyla devam eder.
Ancak unutulmaması gereken şey, popülerlikten kast edilenin en çok satan
veya satmaya vesile olan olduğudur
ya da en çok satmaya katılan olduğu
gerçeğidir. Kültür ürünlerinin satılmak
amaçlı hazırlanıp piyasaya sunulması
kültürün popülerleştirilmesi demektir.
Kültürün popülerleştirilmesi demek,
toplumsal yaşama ve bin yılların ortaya
çıkardığı kutsal değerlere yapılan en
büyük saldırı demektir. Bu saldırının
startı kapitalist sistemce verilmiştir. Bu
saldırıya uğramayan toplum ve değerleri kalmamıştır. Son yıllarda bu
saldırının Kürt kültür değerlerine de
yöneldiğine tanık olmaktayız. Kürt kültürünün popülerleştirilmesinin değişik
nedenleri vardır. Türkiye merkezli planlı
saldırıların amacı Kürt kültürünü asimile
etmektir. Direniş kültürüne saldırılar,
asimilasyonu başarıya götürmek kadar,
Kürt halkının son otuz beş yılık kültürel
değişiminin yönünü saptırarak, Kürt
halkını özgürlük mücadelesinden koparmayı hedeflemektedir. Kürt halk
uyanışı demokratik ulusallaşmayı geliştirdiği için, kimi Kürt kimlikli sanatçılar
ve diğer bazı kesimler bu gelişmenin
yarattığı talebi popüler tarzda kullanmak
istemektedir. Tev-Çand kurumlarındaki
kimi sanatçıların da popüler olan yaklaşımları vardır. Bu kapsamdaki sanatçılar, kimliklerinin bir gereği olarak
özgürlük değerlerini sanatsal olarak
değerlendirmek isterken, bir bütün ola-
rak sanat ürünlerine ve yaşamlarına
bakıldığında, eleştirilmesi gereken tutum ve davranışlarının olduğu görülür.
Kürt kültürünü içeriğinden boşaltıp
piyasaya sürmenin en sistematik yapıldığı yer, hiç tartışmaya mahal bırakmayacak biçimde Güney Kürdistan’da yapılmaktadır. Bu da Güney
Kürdistan’da yaşayan Kürtleri Kürdistan’ın diğer parçalarından kopartarak,
BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) kapsamında yürütülen siyasal projeye katma amaçlıdır. Bu kültür politikası ile
Güney Kürdistan’da farklı bir yerel siyasetin gelişmesine zemin olacak bir
Kürtlük amaçlanmaktadır.
Kürt kültürünün uzun yıllar yaşadığı
baskı ve asimilasyon, bir halk olarak
Kürtlerin gelişimini geriletti. 20. yüzyılda
Kürdistan’ın dörde bölünmesiyle temel
ulusal değerlerimizin ortak bir üslup
kazanması da engellendi. Bu durum
Kürtler arasında ruhsal uzaklaşmaya
neden oldu. Kürdistan parçaları içinde
yaşanan kültürel zenginliğin birbirini
güçlendirerek daha zengin bir kültüre
dönüşmemesi için, egemen devletlerin
geliştirdikleri yoğun yabancılaştırıcı politikalar, Kürtlerin kendi değerlerini sahiplenme bilincini olumsuz etkilemiştir.
Kürdistan halk kültürüne popüler saldırı
daha çok bu durumdan güç almaktadır.
Kültüre sahiplik etmemenin en derin
olduğu yerin sürekli yenilgi ve ihanetin
yaşandığı alan olan Güney Kürdistan
olması, popüler kültürün en çok bu
alanda yaygınlaşmasına olanak sunuyor. Bu ‘yoldan çıkma’nın ne kadar
etkili yürütüldüğünü Güney merkezli
yayın yapan televizyonları izleyerek
anlamak mümkündür. Özellikle müzik
bu yoldan çıkmaya öncülük ediyor.
Bunu fırsat bilen Kuzey Kürdistanlı bazı
sanatçılarla Kuzey Kürdistanlı şaibeli
kimi kişilerin buraya dadandığını belirtmek gerekir. İnkârcı bir saldırı altında
olduğundan, Kürt kültürüne yönelik popüler kültür saldırıların arkasında başta
Türkiye Devleti olmak üzere egemen
devletlerin olduğunu kestirmek zor de-
Sayfa 31
ğildir. Bunun için Kürt kültürüne pazarda
satma tarzındaki yaklaşım sadece para
kazanma yaklaşımı değildir; sömürgeci
asimilasyon ve yok etme amaçlıdır. Bunun karşısında durmak başta siyasetçiler, aydın ve sanatçılar olmak üzere
her Kürt insanının temel görevidir.
Kültür insanın yaşamıdır, dedik. İnsan nasıl yaşamış, nasıl yaşıyor, nasıl
yaşamalıdır? Bütün bunlarla mukayese
edildiğinde, en büyük kültürsüzlüğün
günümüzde yaşandığı ortaya çıkmış
olur. Hiçbir dönemde günümüzde yaşandığı kadar ciddi toplumsal sorunlar
yaşanmamıştır. Hiçbir dönemde bu
kadar insan öldürülmemiş, hiçbir tarihsel dönemde insanlar açlık tehdidiyle
bu kadar karşı karşıya kalmamıştır.
Hiçbir dönemde bu kadar adaletsizlikler
yaşanmamıştır. Hiç kimse feodal dönemde insanların sistemin adaletsizliğinden, açlıktan öldüğüne tanık değildir;
özellikle soykırım temelinde ve açlıktan
ölümün yaşandığına tanık değildir.
Belki bazı istisnalar yaşanmıştır. Ama
günümüzde her gün binlerce insan
kapitalizmin çıkar politikalarından dolayı
açlıktan ölüyor. İşsiz kalıyor.
Hiçbir dönemde insanlar bu kadar
teknik araç geliştirememişlerdir. İşin ilginç tarafı da budur zaten. Bugün dünyayı cennete çevirecek imkânlar vardır.
Hem dünyayı cennete çevirecek her
imkâna sahip olacaksın, hem de kölecilerden çok daha fazla kötülük yapacaksın! Hastalıkların çaresini bulacaksın,
ama binlerce insan hastalıktan ölecek!
Açlık sorununu giderecek imkânlara
sahip olacaksın, ama her gün insanlar
açlıktan ölecek. Toplumsal sorunları diyalogla çözümleyecek bilgi kapasitesi,
iletişim olanağı ve diyalog ortamı olacak,
ama sorunları çözmek adına binlerce
insanı katledeceksin! Herkesin kendisini
bir şekilde ifade edebileceği imkânlara
sahip olmuşken, insanların dilini yasaklayacaksın, kültürünü yok edeceksin!
Bütün bu çelişkiler neyle izah edilecek?
Ne feodalizmde ne de kölecilikte böyle
bir şeye rastlanabilir. Özellikle Kürt Halk
Önderi Sayın Abdullah Öcalan savunmasında, “Atom bombasını insanlık
nasıl izah edecek?” diye soruyor. Sistem
Birinci Dünya Savaşı’nı, İkinci Dünya
Savaşı’nı neyle izah edecek? Bölgesel
katliamları neyle izah edecek? İnsan,
atom bombasını birbirinin kafasında
patlatmak için mi bilim ve tekniği geliştiriyor? Uçakları bir yeri bombalamak
için mi yapmalıdır insan? Kimya, biyokimya ve fiziği insanlar birbirlerini öldürsünler diye mi, yoksa sorunları azaltmak için mi geliştirmelidir?
Bireycilik kültürsüzlüktür
Tabii bu noktada işin içerisine ahlak
giriyor. Bu kendi başına bir konudur.
Ahlaksızlık için gerekli insan duruşu
bireyciliktir. Nasıl ki tanrı inancı için
mümin gerekliyse ahlaksız bir yaşamın
yaşamdan sayılması için bencillik bireycilik kaçınılmaz olmaktadır. Bireycilik,
kültürsüzlüktür. Bir insan sadece kendisini düşünürse kültürsüzdür; istediği
kadar çok şey bilsin, yine de öyledir.
Zaten günümüzde kavramlar çok saptırıldığı için, biri çok şey biliyorsa kültürlüdür deniliyor. Onun için biz dedik
ya, biri çok şey biliyor, ama pratiği
yoktur, eksiktir. Çok çalışıyor, ama ifade
edemiyor, eksiktir. Yapıyor, ama paylaşmıyor, eksiktir. Hayır, insanda bu
öyle olmaz. Özellikle PKK kültürünü
ve ahlakını değerlendirdiğimizde, bütünlüklü bir insan tanımlamasının toplum
için neden esas alındığını, bunun neden
gerektiğini biraz daha tartışacağız.
Komple bir varlıktır insan. Bütün yaratımları temelinde değerlendirilirse insan
tanımlanır. Örneğin biz Kürt’üz, ama
dilimizi bilmiyoruz; öyle Kürt olmaz.
Kürtse dilini bilecektir. Kültür en çok
dilin içinde vardır. Kürtsün, ama kültürel
değerlerini bilmiyorsun, onlardan kaçıyorsun. Böyle Kürt olmaz. O zaman
sen Kürt değilsin, Kürtlüğün tartışmalıktır.
Çünkü kimlik kazandıran şeyler vardır.
Onlar kesinlikle olmak zorundadır.
Doğanın bir özelliği de tekdüzeliği
kabul etmemesidir. Düşmanlar “Kürt
yoktur” derken, zorumuza gitse de, bunun bizden kaynaklanan bazı gerekçeleri vardır. Kürtlükten kaçacaksın,
yurtsever olmayacaksın, ülkeni boşaltacaksın, mücadeleye katılmayacaksın,
mücadeleye güç vermeyeceksin, dilini,
tarihini ve sanatını bilmeyeceksin, manevi değerlerini tanımayacaksın! Düşmana “Kürt yoktur” dedirten bir durumun
da bunlar olduğunu tüm Kürtler bilmek
durumundadır. Kürt’üm, ama Kürtçe
bilmiyorum! Peki, bu ne biçim iş? Nihayetinde fiziki yapımızın Farslarla,
Araplarla, Türklerle çok ciddi bir farkı
yoktur. Ben kendimi ancak benliğimi
ifade eden şeylerle ifade edebilirim.
Onlar olmadıktan sonra ben yokum demektir. Buna da çok fazla gücenmemek
gerekir; tanımlamalar, kavramlar bu
açıdan çok önemlidir. Bu açıdan Kürtlerin kültürlü mü, yoksa kültürsüz mü
oldukları artık kendilerine kalmış bir
şeydir. Tarihimiz halk kültürü açısından
zengindir. Ama bizler bugünün temsilcileri olarak kültürsüz olabiliriz. Yani
bize kimlik ve kişilik kazandıran tarihimizi
ve kültür değerlerimizi bilmiyor, bu değerlerin özelliklerine göre yaşamıyor
olabiliriz. Örneğin bu konuda Avrupa
ve metropollerdeki insanlarımızı değerlendirmek gerekir. Böyle bir sorun
güncellik açısından değerlendirilebilir.
Bu durum Kürdistan gerçeğinde zoraki
asimilasyondur.
Toplumsal yaşam için
ahlak gerekir
Neden kültürle ahlak olgusunu iç
içe ele alıyoruz? Neden böyle bir ihtiyaç
duyduk? Bu konu da bizim için önemlidir.
Özellikle Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan ahlak konusunda savunmalarında tanımlamalarda bulunuyor.
Biz de bu tanımlamaları esas alacağız.
Kültür derken aslında toplumun kendisinden bahsettik, insanın kimliğinden
bahsettik. İnsanın doğa üzerinde kendi
yaratımlarından hareketle kendisini kanıtladığından, ikinci bir doğa yarattığından, bunu da her aşamada ve her
süreçte derinleştiren bir varlık olduğundan bahsettik. Onun için insan nedir
sorusu sorulurken, insanın kültürel bir
varlık olduğunu söyleyerek de bu soruya
cevap verilebilir, dedik. İnsanlar neden
bir aradalar? Bu soruya “İnsan ancak
toplumsallaşarak var olabilir” cevabını
veriyoruz. Özellikle Kürt Halk Önderi
Sayın Abdullah Öcalan buna Bir Halkı
Savunmak kitabındaki çözümlemelerinde köklü değerlendirmelerle açıklık
getirdi. Fakat bir arada oluşun sadece
fiziki bir arada var oluş olmadığını biliyoruz. İnsanların bir toplum olarak bir
arada oluşlarını sağlayacak şekilde,
kendi içinde zayıf düşebilecek grup ve
üyelerini yok etmeden, kendilerinden
bir parça olduğu bilinci ve hissinden
hareketle onları da kendi içlerinde bir
şekilde yaşama katmaları, bunun için
duyguları ve düşüncelerinde gerekli
donanımı sağlamaları gerekiyor. Bu da
insanların birbirlerine yaklaşımlarının
manevi olarak diğer canlılardan daha
farklı olmasını gerektirmiştir.
İnsanın kendisi için düşündüğü şeyleri diğer insanlar için de düşünmesi,
diğer insanların da yaşama arzusunu
düşünebileceğinin bilincine varması gerekecektir. “Her insan grubunun özgür
Download