T.B.M.M. B : 97 dış borç gibi temel sorunlarına çözüm bu­ lamayınca; modernleşme, çağdaşlaşma ve transformasyon gibi sloganların arkasına sığınmaya çalışmıştır. Yapılan iş bunlar­ dan ibarettir. Eğer sadece caddelerin te­ miz, şehirlerin ışıl ışıl olması, telefonla ko­ nuşulması, her türlü malın bulunmasıyla çağdaş ve gelişmiş olunabiliyorsa, biraz önce de işaret ettiğim gibi, Suudî Arabis­ tan ve emirliklerin, çağdaş ülkelerin en yu­ karılarında bulunmaları gerekir. Halbu­ ki, böyle bir hadise yoktur. Değerli üyeler, fert başına gelirin yüksek olduğu, bütün çağdaş araçların kullanıldığı bu ülkeler (emirlikler ve pet­ rol zengjni ülkeler) ne sanayileşmiş ve ne de çağdaş ülkeler arasında yer alabilmiş­ lerdir. Demek ki, çağdaş olmak için, sa­ dece bilgisayar kullanmak yetmiyor. Bun­ lar gereklidir; ama bir ülkenin çağdaş ol­ ması için, saydığım ölçülerin ve kurum­ ların temini gerekir. BAŞKAN — Sayın Ertüzün, lütfen toparlayınız, süreniz doldu. TEVFİK ERTÜZÜN (Devamla) To­ parlıyorum Sayın Başkanım. Bitti, bir iki cümle kaldı. BAŞKAN — Lütfen... TEVFİK ERTÜZÜN (Devamla) — Ülkede cari olan siyasî rejim, hürriyetçi, çoğulcu parlamenter demokrasi olmalı ve rejim işlemelidir. Sosyal güvenlik ve sos­ yal adalet sağlanmalı, gelir dağılımı adil olmalıdır. Sanayileşme ve gelişmişlik gös­ tergeleri Batı standartlarına yaklaşmalıdır. Değerli milletvekilleri, Türkiye'deki değişme kabuktadır ve ülkenin sosyal ve ekonomik dokusu erimektedir. Özde, de­ ğişme ve gelişme olmadığı gibi, erime ve yozlaşma vardır. Ülkenin üretim yapısını değiştirme hedefinden vazgeçer, sadece küçük bir azınlığın tüketim yapısındaki değişmeleri dikkate alırsanız, ülkeyi, kal­ kınmış ülkeler düzeyine getiremezsiniz. 6 . 6 . 1989 O :1 Değerli milletvekilleri, bir de kalkınma-enflasyon ilişkisi var? Onun üze­ rinde durmak istiyordum; ama zamanım yok; sadece şu kadarını işaret edeyim : Hiçbir zaman -Sayın Özal'ın işaret ettiği gibi- enflasyon kalkınmanın bedeli değil­ dir. Hele, Türkiye gibi eksik istihdam den­ gesinde bulunan bir ekonomide hiç değil­ dir. Eğer böyle olsaydı, tam istihdam den­ gesinde olan Batı ülkelerindeki kalkınma­ nın enflasyonu artırması lazımdı. Enflas­ yon, olsa olsa sağlıksız kaynaklarla para basarak, içeriye ve dışarıya yüksek faizle borçlanarak) kalkınmaya, büyümeye ça­ lışmanın bedeli olabilir. Sonuç olarak, ANAP iktidarı, tutarlı, dengeli, planlı bir kalkınma politikası uygulayamamıştır; günübirlik politikalarla, ne istikrar ye ne de kalkınma sağlanabil­ miştir. Türkiye'nin kalkınmasını, millî, çağdaş, demokratik esaslara dayalı bir plan içinde gerçekleştirmek zorundayız. Bu araştırma önergesinin, planın Bütçe Komisyonunda tartışıldığı bu günlere rastlamasını da çok şanslı bir tesadüf, bir nevi uyum olarak mütalaa ediyorum. Türkiye, kendi ayakları üzerinde du­ rabilecek ekonomik yapıyı oluşturabildiği, teknolojisini yenileyebildiği, teknoloji üretebildiği, gelir dağılımındaki bozulma­ yı düzelterek, toplumsal refahı yükselte­ bildiği ve yaygınlaştırabildiği, fırsat eşit­ liğini ve sosyal güvenliği sağlayabildiği öl­ çüde kalkınmış ülkeler arasında yer ala­ caktır. İnsan gerçeğini görmezlikten gelen, soyut birtakım ithal modellerle, sağlıklı, dengeli ve kalıcı bir kalkınmayı gerçekleş­ tirmek mümkün değildir. İnsanı soyutlaştıran değil, millî, sosyal ve kültürel değer sistemi içinde şomutlastırarak dikkate alan, hedef öncelikleri belirlenmiş; ekse­ ni, tarım ve sanayileşme, odağı, insanımı­ zın refahı; itici gücü, ileri teknoloji ve eği­ tilmiş insan gücü olan bir kalkınma poli­ tikasına her zamankinden daha çok ihti-