Akrebin Kalbi Antares Bir yaz günü Torosların zirvesinden aysız bir

advertisement
Akrebin Kalbi Antares
Bir yaz günü Torosların zirvesinden aysız bir gecede ışıl ışıl gökyüzünü izlediğinizi
hayal edin. Bu durumda uzayın derinliklerinde kaybolduğunuz ya da katrilyonlarca
km. uzaklıktaki yıldızları elinizi uzatsanız tutacağız hissine kapılırsınız. Gördüğünüz
her yıldız kendine özgü bir yapısı, hikayesi olan ve Samanyolunun büyük kütleli
yıldızlarıdır. Her biri de güneşten binlerce kez büyüktür.
Hâlâ Toroslardayız ve yıldızları parlaklıklarına, renklerine, hangi yönde olduklarına,
diğer yıldızlarla oluşturdukları şekillere göre birbirinden farklı olduklarını fark etmeye
başladık. Aslında ilkçağlardan beri insanların yapmaya çalıştıkları bir durum bu. Her
şeyi ve heryeri olduğu gibi gökyüzünü de kirletmeden önce istediğimiz yerden ışıl ışıl
gökyüzünü izleme imkanımız vardı ama artık bunun için hava kirliliğinin, ışık
kirliliğinin, nemin az olduğu yerleri tercih etmemiz gerekiyor.
Gökyüzü gözlemlerinde yıldızları tanıyabilmek için bazı özellikleri göz önünde
bulundurmamız gerekir. Bulunduğu takımyıldız, parlaklığı, rengi, hangi yarımkürede
ve hangi yönde bulunduğu gibi özellikler bize ipuçları verir.
Çağdaş astronomi gökyüzünü 88 bölüm olarak incelemektedir. Her bölüm bir
takımyıldıza karşılık gelir. Günümüzde kabul edilen takımyıldızlar Mısırlı astronom
Batlamyus'a dayanır. Her takımyıldızda bulunan yıldızlar da parlaklıklarına göre o
takımyıldızın alfası, betası olarak incelenir (Mesela Kuğu takımyıldızının alfası
Deneb, betası Albireo gibi).
Yıldızları tanıyabilmemiz için bir diğer özellik parlaklıklarıdır. Yıldızların parlaklıkları
kadir denilen ölçüyle derecelendirilir. Kadir logaritmik bir ölçektir ve parlaklık arttıkça
kadir düşer. Kadir 1 sayı düşünce parlaklık 2,5 kez azalır. Bilinen bazı gök
cisimlerinin kadir parlaklıkları: Güneş -27, dolunay -13, Venüs -4, Jüpiter -2.5, Vega 0
kadirdir.
Gözlem yaparken biraz dikkatli bakıldığında yıldızların renklerinin yavaş yavaş
belirginleştiği görülecektir. Parlaklıkları da yıldızları tanımamız için bize ipucu verir.
Ayrıca yıldızın rengi sıcaklığının da göstergesidir. Mavi renkli yıldızlar (Rigel gibi) çok
sıcak yıldızlardır. Sarı renkli olanlar orta sıcaklıkta olanlar (Mesela Güneşin sarı renkli
olduğunu hepimiz biliriz), kırmızı olanlar ise soğuk yıldızlardır ve kırmızı renk bir
yıldızın ömrünün sonuna doğru yaklaştığının göstergesidir.
Gökyüzünde çıplak gözle gördüğümüz parlak yıldızların hemen hepsi çok büyük
kütleli ve genç yıldızlardır ayrıca uzun ömürlü de değillerdir. Deneb, Vega,
Betelgeuse, Arcturus, Antares gibi yıldızların hiçbirini Dinazorlar görmemiştir ve 10
milyon yıl sonra da olmayacaklardır. Büyük kütleli yıldızlar hoyrat davranırlar ve
yakıtlarını çabuk harcarlar. Küçük kütleli yıldızlar ise hesaplı davranırlar ve çok daha
uzun süre yaşarlar. Ancak en zengin yıldız ile en fakir yıldız arasındaki fark
(büyüklük, hidrojen miktarı) 100 kattan fazla değildir. Dünyada olan fark ise binlerce
kattır.
Yıldız hayatı çevrimseldir. Doğar, yaşar ve ölürler. Bunu anlamak için gökyüzünde
doğum aşamasında olan yıldızları, genç yıldızları, orta yaşlı yıldızları ve yaşlı
yıldızları ayrı ayrı gözlemleyebilmekteyiz. Mesela Güneş orta yaşlı bir yıldızdır,
Arcturus ise yaşlı bir yıldızdır.
Konumuz olan Antares’in bulunduğu takımyıldız Scorpio olarak da bilinir. Batıda Libra
(Terazi), doğuda ise Sagittairus (Yay) takımyıldızları arasında yer alır. Birçok parlak
yıldız barındırır. Bunların en önemlisi ve en parlağı Antares, akrebin kalbi olarak
bilinir. Antares ömrünün sonlarına gelmiş bir kızıl devdir. Yaklaşık 1 milyon yıl içinde
(her an da olabilir) bir süpernova patlamasıyla yaşamını noktalayacaktır. Patlaması
gündüz vakti net bir şekilde gözlemlenebilecektir.
Şekil 1: Akrep Takımyıldızı ve Antares (kaynak vikipedi)
Şekil 2: Akrep takımyıldızı (kaynak vikipedi)
Aslında bir çift yıldız olan Antares gökyüzünün 15. parlak yıldızıdır. Dünyaya olan
uzaklığı 604 ışık yılıdır ve parlaklığı 1 kadirdir. Yakın zamana kadar Samanyolunun
en büyük yıldızı olduğu düşünülen Antares’in daha büyük yıldızlar keşfedildikçe
pabucu dama atılmış gibi gözükmesine rağmen devasa büyüklüğü dudak
uçuklatmaya yetmektedir. Antares'in parlaklığı ve sıcaklığı gözönüne alınarak,
çapının yaklaşık 3.8 astronomik birim olduğu hesaplanmıştır. (Bir astronomik birim
Güneş'in merkeziyle Dünya'nın merkezi arasındaki uzaklık olan 149,6 milyon
km.'dir.). Bu değer, Jüpiter'in yörünge çapının yaklaşık dörtte üçüdür; bir başka
deyişle, Antares güneşin yerine konulacak olursa, yıldızın yuvarlağının kenarı
Dünya'yı da içine almak üzere, Jüpiter'in yörünge çapının yaklaşık 3/4'üne kadar
gelir.
Büyüklük, uzaklık, kızıl dev, büyük yıldızlar gibi kavramları ele alırken içinde yer
aldığımız Güneş Sistemi ve şimdiye kadar yaşamın var olduğu bilinen tek gezegen
olan Dünya açısından konuyu ele alırsak kavramları daha net anlamlandırabiliriz. 604
ışık yılının ne kadar uzak olduğunu anlamamız için bize en yakın olan gök cisminin
4.2 ışık yılı olduğunu ve bu yıldıza sahip olduğumuz en gelişmiş teknolojiyle gitmenin
120.000 yıl süreceğini hatırlatmakta yarar var. 1977 yılında Güneş Sistemi ile Güneş
Sistemi ötesini keşfetmek için yola çıkan Voyager 1 uzay aracının henüz Satürn
yörüngesinde olduğu düşünülürse yıldızlar arası yolculuğun hatta gezegenler arası
yolculuğun bile imkansız olduğu net olarak ortadadır. Kısaca Dünyada evrensel bir
karantinada yaşamaktayız. Burnumuzun dibindeki aya (384.000 km. – ışık hızıyla 1.3
sn mesafe) bile gitmek için muazzam ekonomik külfetler uzay elbiseleri
gerekmektedir.
2009 yılında uzaya yerleştirilen ve amacı dünya benzeri gezegenleri ve bu
gezegenlerdeki canlı yaşamı araştırmak olan Kepler Uzay Teleskopu Güneş
Sisteminin yakın çevresinde yer alan yaklaşık 180.000 yıldızı taramış henüz bir
yaşam izine rastlamamıştır. Ayrıca bu güne kadar gezegeni olduğu keşfedilen yıldız
sayısı da 2300’ü geçmiştir. Bunların hiç birinde bırakın insan ve benzeri canlıların
yaşadığı, herhangi bir yaşamın olduğuna dair hiç bir iz yoktur. Her gün haber
bültenlerinde ufo gördüğünü iddia edenlerin iddialarının ne kadar yersiz olduğu çok
açıktır.
26 milyon ışık yılı çapındaki evreni, 80 bin ışık yılı çapındaki Samanyolunu
düşündüğümüz zaman Güneşin ve Güneş Sisteminin evrende herhangi farklı bir
özelliği olmadığını görürüz. Güneş Sisteminin ‰ 1’i bile olmayan Dünyanın ise hiç bir
farklı özelliği bulunmadığı açıktır. O halde insanın özelliği nedir? Antropolojik veriler göz
önüne alındığında insanlığın Dünya üzerinde yer almaya başladığı en erken dönem 100.000200.000 yıldan daha geriye götürülememektedir. Bir kültür oluşturup bir arada yaşamaya
başlamaları ise 10.000 yılı geçmemektedir. Günümüzde ise Dünyanın, Evrenin tek hakimi
olduğumuz yanılgısını kapılmamız çok acıdır. Antares bile ömrünün sonunu bekliyor.
Hayatınızın bir döneminde bir çılgınlık yaparak bir yaz günü Toros dağlarının
zirvesinde, aysız bir gecede sırt üstü yatıp gökyüzünü gözlemlemenin tadını çıkarın.
Yrd.Doç.Dr. Ali Meydan
20.02.2012
Download