Tarih Okulu Dergisi (TOD) Haziran 2016 Yıl 9, Sayı XXVI, ss. 1-14. Journal of History School (JOHS) June 2016 Year 9, Issue XXVI, pp. 1-14. DOI No: http://dx.doi.org/10.14225/Joh940 ORTAÇAĞ ERMENİ LİTERATÜRÜNDE HZ. MUHAMMED ALGISI Mehmet ÇOG Özet İslâmiyet’in yayılmasıyla birlikte çok sayıda Hıristiyan topluluk Müslümanların egemenliği altına girmiştir. Hıristiyanlar Müslümanlarla ilk dini diyaloglarından itibaren İslâmiyet’i gerçek din, Hz. Muhammed’i de peygamber olarak kabul etmediler. Başta zımmî Hıristiyanlar olmak üzere Bizanslı müellifler de İslâmiyet’i Hıristiyanlığın sapık mezheplerinden biri, Hz. Muhammed’i yalancı, sahtekâr, deccalin habercisi, makam sevdalısı olarak tanıttılar. Kindi, Dımaşklı John, Theophanes ve Nicetas bunların başında gelmektedir. Ermeni tarihçiler de bu kaynakların tesiriyle aynı çizgiyi takip etmişlerdir. Ancak Ermeni kaynaklarında daha çok rahip Bahira olayı üzerine bir Muhammed algısı kurulmuştur. Onlara göre Muhammed din adına ne öğrendiyse öncelikle Bahira’dan sonra Yahudiler’den öğrenip uydurma bir din ortaya atmıştır. Bununla birlikte diğer Hıristiyan kaynaklarda olmayan Cerinthus adlı bir din adamının fikirleri de Hz. Muhammed’i etkilemiştir. Thomas Artsruni, Moses Dasxuranc'i, Ani’li Samuel, Anili Mixt’ar, Vardan, Genceli Krakos adlı ortaçağ Ermeni tarihçilerinde şekillenen Hz. Muhammed algısı; onu tanımaktan ziyade, görmek istediği gibi yorumlamak ya da tarihi yeniden kurgulamak olarak özetlenebilir. Anahtar Kelimeler: Ermeni, İslâm, Hz. Muhammed, Ortaçağ. Perception of Muhammad in Armenian Medieval Literature Abstract Christian communities came under Muslim rule with the spread of Islam. Christians do not accept the Prophet Muhammad, the true religion of Islam, more since the first years. They also Zimmî Christians in particular to be a pervert intellectuals in Islamic denominations Hz. Muhammad liar, dishonest, the precursor antichrist, womanizing, were recognized as the authority in love. Which comes at the Doç. Dr., Karadeniz Teknik Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Mehmet Çog beginning Kindi, John of Damascus, of Theophanes Niketas. Armenian sources in line with the impact of these resources. But Armenian sources have installed on more than a sense of Mohammed priest Bahira event. According to them, if what Muhammad learned from Jews in the name of religion primarily learning new fitting after Bahira has put forward a religion. However, other sources in a non-Christian cleric named Cerinthus Prophet's ideas. Muhammad was affected. Thomas Artsruni the Dasxuranc of Moses, Ani Samuel, Ani Mixter, Vardan, Gence Krakos shaped medieval Armenian historian rather than recognize it Muhammad perception, it can be summarized as interpret or the reconstruction of history as we wanted to see. Key Words: Armenian, Islam, Muhammad, the Middle Ages. Giriş Avrupa’da ve Hıristiyan toplumlarındaki İslâm imajını belirlemeye yönelik farklı çalışmalar bulunmaktadır. Bu çalışmada ise bu imajın arka planında yatan tarihi sürecin ortaçağ Ermeni kaynaklarındaki boyutu ortaya konulmaya çalışılacaktır. Ermeniler İslâm egemenliğine girmeden önce uzun yıllar Roma, Bizans, Pers ve Sasani hakimiyetinde yaşamışlar ve bu medeniyetler Ermeniler üzerinde derin etkiler bırakmışlardır. Adı geçen devletlerden sonra Ermeni coğrafyasına öncelikle Müslüman Araplar ardından da Türklerin hakim olduğunu görmekteyiz. Yani VII. yüzyılın sonlarından XX. yüzyıla kadar Ermeniler Müslümanlarla birlikte yaşamışlardır. Yaklaşık on üç asırlık bir birlikteliğe rağmen Ermenilerin İslâm dini hakkında bilgi edinme gereksinimlerinin çok geç denilebilecek yıllarda ortaya çıktığını görmekteyiz. Özellikle Arap fetihleri ilk dönem Ermeni kaynaklarında bu merak neredeyse yok denecek kadar azdır. Rum ve Süryani kaynakların tesiriyle ancak XII. yüzyıldan itibaren yanlış da olsa bazı bilgiler edinmişlerdir. İslâm ve Hz. Muhammed hakkında bilgi veren başlıca Ermeni kaynaklarının başında Sebeos ve Gevond gelmektedir. Onlardan sonra gelen Thomas Artsruni, Moses Dasxuranc'i, Ani’li Samuel, Anili Mixt’ar, Vardan, Genceli Krakos gibi yazarlara bakıldığında, aralarında bazı farklı bilgiler olmakla birlikte işledikleri konular ve İslâm’a yaklaşımları benzer şekildedir. Ermeni literatürü genel anlamda İslâm ve Hz. Muhammed tasavvurunu üç başlıkta ele almaktadırlar. Her şeyden önce İslâm’ın tezahürü İncil’de belirtilen Tanrı’nın cezası olarak belirecek kıyamet alametlerinden biridir. Hz. Muhammed sapık Arian rahipten esinlenerek bir din ortaya atmış olup, peygamberlik iddiasını dünya hakimiyeti için kullanmaya çalışan İsmaili soydan gelen bir liderdir. İslam algılarını bu temel üzerine şekillendiren [2] Ortaçağ Ermeni Literatüründe Hz. Muhammed Algısı Ermeniler, Zimmî ve Bizans kaynaklarına bir kısım eklemeler yaparak Ortaçağ Hıristiyanlarının İslâm algısını bir şekilde devam ettirmişlerdir. Buna ilaveten Arapların kökeni, İslâmiyet’in yayılması, İslâm’ın bazı fıkhi uygulamaları gibi konularda şifahî tecrübelerini de eserlerinde zikretmişlerdir. Batıda olduğu gibi Ermeni literatüründe de İslâmi kaynakların tanınması girişimi aydınlanma döneminde başladı. Nitekim Ermenice ilk Kuran tercümesinin 17. yüzyılda Latince bir çeviri Kur’an nüshasından, Stephanos Lehac’i tarafından “İsmaillilerin ya da Haceroğulları’nın Kuran denilen yazmaları” adında yayınlandı. Bu metne dayanarak 1910’da Hindistan ve 1925 yıllarında İstanbul’da yeni bir çeviri yapıldığı bilinmektedir.1 Ermenilerin İslâm Hakimiyetine Girmesi Ermenilerin İslâm egemenliğine girmelerinin başlangıcı Hz. Ömer dönemine kadar gitmektedir. Batı’da Bizans topraklarının önemli bir bölümünün, Doğu’da ise Sasani devletinin tamamen fethi kaçınılmaz olarak Ermeni topraklarını hedefe koymuştu. Bu gelişmelere paralel olarak İslâm orduları 640 yılında Azerbaycan üzerinden Hazar sınırlarına, Mezopotamya üzerinden de Ermenilerin önemli şehri Dvin’e kadar ilerlediler. Söz konusu fetihler genelde Habib b. Mesleme komutasında yönlendirilmiş ve Hz. Osman’ın halifeliğine kadar Doğu ve Batı’dan Ermeni toprakları kuşatılmış bulunmaktaydı.2 Hz. Osman döneminde ise büyük oranda Şam Valisi Muaviye’nin politikaları sonucu Ermeni topraklarının çoğu hakimiyet altına alınmıştır. Muaviye halife olduktan sonra Ermeni topraklarını fetih politikasına devam etmiş ve bununla yetinmeyerek onları Bizans’tan uzak tutmak için bir nevi özerklik statüsü vermiştir. Bizans’a yakınlaşmamaları için verilen bu ayrıcalık Emeviler’in diğer halifelerince de kimi zaman uygulanmıştır. Buna rağmen bazı Ermeni feodal beyler ve toplumu çok iyi yönlendiren din adamlarının Bizans’tan yana politikaları iki taraf arasında büyük çatışmalara neden olmaktaydı. 3 Ermeniler, Emeviler dönemine nazaran, Abbasiler devrinde rahat hareket imkanı bulamadılar. Nitekim Abbasiler 1 Seta B. Dadoyan, The Armenıans ın the Medıeval Islamıc World, Volume 3, Transactions Publıshers: New Jersey 2013, s. 163. 2 Ebu Ca’fer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Târih-i Taberî, IV, çev: Faruk Gürtunca, İstanbul 2007, s. 157; Walter Kaegi, Bizans ve İlk İslâm Fetihleri, çev: Mehmet Özay, İstanbul 2000, s. 300. 3 Belazuri, Fütûhu’l-Buldân, çev. M. Fayda, Ankara 1987,s.224; Rene Grousset, Ermenilerin Tarihi, çev: Sosi Dolanoğlu, İstanbul 2005, s. 287 [3] Mehmet Çog genelde merkezi bir idare tarzı benimseyip yerel idarecilere fazla söz hakkı tanımamıştır. Netice olarak Ermeni siyasileri ve din adamları Hıristiyanlığa adım attıkları yıllardan itibaren Bizans’ın dini ve kültürel baskısı altındaydılar. Bizans Kafkasya’yı sıradan bir eyaleti olarak gördüğü için Ermenilerin dini kurumsallaşmalarına da imkân vermemekteydi. Buna karşın zimmîlik statüsü gereğince Gayr-ı Müslim cemaatler, Müslümanların idaresi altında kendi iç meselelerini düzenleme ve cemaat üyeleri arasında özel hukuklarını uygulama hakkına sahiplerdi. İşte İslâm hâkimiyetinin verdiği güven ortamında Bizans baskısından uzak, Ermeniler dini-kültürel anlamda hatırı sayılır ilerleme kaydetmişledir. Kendi mimari stillerinde kiliseler inşa etmekten fikir ve sanat alanında yapılanmaya kadar bir takım yenilikleri gerçekleştirme imkânı bulmuşlardır.4 Ermeni Kaynaklarında Hz. Muhammed Algısı Ermeni kaynaklarındaki Muhammed algısına değinmeden önce Müslümanlarla daha yakın temasları olan diğer Hıristiyanların bu konuya nasıl yaklaştıklarını ana hatları ile ele almak gerekir. Özellikle zimmî Hıristiyanlar ve Bizanslı yazarlar Ermeni tarihçileri etkilemişler ve onlar da İslâm’a hemen hemen aynı perspektiften yaklaşmışlardır. Ortaçağ Hıristiyan dünyasında İslâmiyet tasavvurunu ele alan literatürü coğrafyaya göre tasnif ettiğimizde Batı Avrupa, Bizans ve Zimmîler olmak üzere üç kısma ayırmak mümkündür. İslâm hakimiyetinde yaşayan Zimmîler Müslümanlarla bir arada yaşadıkları için İslâm dinine yönelik eleştirel eserler kaleme alsalar da bunu mümkün olduğunca nezaket kuralları içinde yapmaya çalıştıkları görülmektedir. Bizanslı yazarlar ise uzun süredir devam eden siyasi ve dini rekabetin etkisiyle daha saldırgan bir yaklaşım sergilemişlerdir. 5 İslâm toplumu içinde yaşayan Zimmîler gerek entelektüel rekabet gerekse bürokraside yer almalarının verdiği avantajla İslâm hakkında diğerlerine göre daha ayrıntılı bilgiler elde etme imkanı bulmuşlardır. Bundan dolayıdır ki Müslümanları yakından tanıdıkları için yazdıkları eserler diğer Hıristiyan müellifleri de etkilemiştir. Bunların başında Yahya ed-Dimeşki (öl.754) ve Kindi (VIII. yüzyıl) gelmektedir. Batı’da John Damascus olarak 4 5 Gerard Dedeyan, Ermeni Halkının Tarihi, çev: Şule Çiltaş, İstanbul 2007, s. 319; Mehmet Çog, “Emevi-Abbasi İdaresinde Kafkasya Ermenileri ve Dini-Kültürel Gelişimleri”, Ermeni Araştırmaları, Sayı.51, Eylül 2015, s. 223-237. İbrahim Sarıçam, Mehmet Özdemir, Seyfettin Erşahin, İngiliz ve Alman Oryantalistlerin Hz. Muhammed Tasavvuru, Ankara 2011, s. 64. [4] Ortaçağ Ermeni Literatüründe Hz. Muhammed Algısı bilinen Dimeşki, Emeviler döneminde sarayda memur olarak görev yapmıştır. De Haeresibus ve Disceptalio adlı eserlerinde İslâmiyet hakkındaki görüşlerini ortaya koymaktadır. Dimeşki’nin adı geçen çalışmalarında İslâm, geçmişte Hıristiyanlıktan ayrılan sapık mezheplerden biri olarak takdim edilmektedir. Hz. Muhammed ise yine sapkın bir rahip olan Hıristiyan Bahira’dan esinlenerek bir din ortaya atmıştır. Yaptıkları göz önüne alındığında kutsal kitaplarda tarif edilen Deccal Hz. Muhammed’i işaret etmektedir ve aynı zamanda şehvet düşkünü, hilekâr ve sahte bir peygamber olarak görülmelidir.6 Kindi de hemen hemen aynı argümanlarla konuyu ele alıp mucize göstermeyen bir peygamberin hakikatte mümkün olamayacağını ispat etmeye çalışmaktadır.7 Görüldüğü gibi her iki müellifin de ifadeleri İslâm’ı ve Hz. Muhammed’i ilmi yaklaşımla tahlil etmekten uzak tamamen hamasi duygularla açıklamaya yönelik bir algıdan ibarettir. Bu tasavvur ortaçağ boyunca sürmüş ancak aydınlanma döneminden itibaren İslâm kaynakları bizzat incelenerek akademik bir yaklaşım sergilenmeye başlanmıştır. Bu geç döneme kadar Bizans ve Ermeniler gibi diğer Hıristiyan toplumların çoğu zimmî literatürden beslenmişlerdir. Dimeşki ve Kindi’nin yanı sıra Ermeni müelliflerin etkilendikleri kaynaklar arasında Bizanslı yazarlar bulunmaktadır. İslâm ve Hz. Muhammed’le ilgili reddiye niteliğinde ve ağır ithamlarla dolu ifadeler kullanan Bizanslı müelliflerin başında Theophannes (760-818) ve Nicetas (X. yüzyıl) gelmektedir. Theophannes Hz. Muhammed’in ilk eşi Hatice ile olan evliliğini tamamen çıkar amaçlı, onun malını kontrol etmek için gerçekleştirdiği iddiasındadır. Ticaretle ilgilenmesinden dolayı Mısır ve Filistin’e seyahatlerde bulunmuş, bu süreçte Yahudi ve Hıristiyanlarla tanışmıştır. Muhammed sara hastalığından dolayı, sapkın bir Hıristiyan olan rahibe (isim belirtilmez) götürülmüştür. Bu görüşmeden sonra Muhammed peygamberlik iddiasında bulunmaya başlamıştır. Peygamberliğini ilk tasdik edenler arasında Ebu Bekir olduğu için onu sağlığında halifelikle müjdelemiştir. Theophannes bunun gibi çoğu kurgu ifadelerin yanı sıra Hz. Muhammed’i savaş ve zevk düşkünü, sahte peygamber gibi aşağılayıcı 6 7 Daniel J. Sahas, John of Damascus on Islam the Heresy of the Ishmaelıtes, Leıden 1972, s. 139-141; İbrahim Sarıçam, age, s. 61. The Apology of Kindi, in Defence of Christianity Against İslâm, Commentor: Sir William Muir, London 1887, s. 69-78.( http://www3.nd.edu/~reynolds/nehc20624/al-kindi). [5] Mehmet Çog ifadelerle tasvir etmektedir.8 Reddiye niteliğinde eser yazan Nicetas ise Theophannes ve Dimeşki’nin de etkisinde kalmakla birlikte Kur’an’ı deccal olarak algılayıp, onun ilahi bir kitap olamayacağını ortaya koymaya çalışmaktadır.9 Ermeniler İslâm merkezlerine yakın coğrafyalarda yaşamayıp, Dimeşki örneğinde olduğu gibi İslâm devletlerinin idari kadrolarında bulunan bürokratlara da sahip değillerdi. Ancak İslâm hakimiyetine girdiklerinde tarih yazıcılığı birikimleri yabana atılamayacak kadar gelişmişti. Bunun yanı sıra daha ilk fetih yıllarından itibaren Müslümanlarla iletişim halinde olmuşlar ve uzun yıllar bir arada yaşamışlardır. Ancak buna rağmen Ermeniler de diğer Hıristiyanlar gibi İslâmiyet’i anlamak yerine aynı geleneği sürdürerek saldırı ya da eleştirel bakış açısıyla konuyu ele almışlardır. Ermeni literatüre baktığımızda İslâm hakkındaki ilk bilgileri döneme şahit olmaları münasebetiyle Sebeos ve Gevond’da bulmaktayız. Eserlerinde her ne kadar İslâm tasavvuru hakkında tatmin edici bilgiler bulmak mümkün olmasa da, her iki tarihçi de İslâm’ın ilk yüzyılında Ermenistan’a yapılan Arap fetihlerini yaşadıkları için verdikleri bilgiler özellikle siyasi tarih açısından önem taşımaktadır. Sadece Ermeni coğrafyası değil Kafkasya tarihini İslâm kaynakları yanında değerlendirme bağlamında önemli başvuru eserleri olarak görmek gerekir. 582-651 yılları arası Ermeni tarihini anlatan Sebeos Kafkasya’daki Bizans, Sasani dönemi ve ilk Arap fetihlerini ele almaktadır. Eserde İslâm ve Müslümanlar hakkında herhangi bir yorum bulunmamaktadır.10 Aynı şekilde Gevond da İslâm’la ilgili bir yaklaşımda bulunmayıp, Arapların İbrahim peygamberden gelen soyuna ve Arap coğrafyasına yerleşmelerine değinmektedir. Ancak ilk dört halifeden Abbasilere kadar (632-788) Müslüman Arapların Ermeni coğrafyasındaki fetihlerini detaylı şekilde ele almaktadır. Bununla birlikte fetihler esnasında öldürülen Hıristiyan azizleri ele alırken Müslümanları aşağılayıcı ifadeler kullanmıştır. Müslümanların başarısını Hıristiyanlar arasındaki kavgalar yüzünden tanrının onlara bir cezası olarak yorumlamaktadır.11 Bu ilahî ceza ya da ilahî takdir temelli tarih 8 The Chronicle of Theophanes Confessor, Translated and Commentary: Cyril Mango and Roger Scott, Oxford University Press, New York 1997, s. 464-467. 9 Gustave Von Grunebaum, Medıeval Islam, Chicago 1969, s. 85. 10 The Armenian History Attributed to Sebeos, Translated: R. W. Thomson, Historical Commentary: James Howard, Liverpol Ünv. Press, 1999. 11 Ghewond's History, Translated: R. W. Robert Bedrosian, New Jersey 2000, vol: I/26-30. [6] Ortaçağ Ermeni Literatüründe Hz. Muhammed Algısı yazıcılığı sadece Ermeni yazarlara has bir yaklaşım olmayıp, ortaçağ Hıristiyan tarihçilerinin çoğunun Müslümanların başarılarını hemen hemen aynı şekilde açıklamaya çalıştıkları bilinmektedir. 12 Gevond ayrıca Ömer b. Abdülaziz ile Bizans İmparatoru III. Leo arasındaki bir yazışmadan bahsetmektedir, ancak bu metnin ona ait olup olmadığı tam bir netliğe kavuşmamıştır.13 Bununla birlikte Gevond’un eseri siyasi tarih bağlamında İslâm tarihçileri için değerlendirilmesi gereken önemli bir kaynak olarak durmaktadır. Ermeni kaynaklarında Hz. Muhammed tasavvuruna dair ilk bilgileri Thomas Artsruni’den (IX-X. yüzyıl) öğrenmekteyiz. O rivayetlerine Sebeos ve Gevond gibi, Yahudilerin Arap coğrafyasına yerleşmeleriyle başlar. Thomas’ın bu konuyla ilgili bütün kaynakları bilinmemekle birlikte Garshuni14 belgelerinden faydalandığı tahmin edilmektedir. Bununla birlikte Dimeşki’den de esinlendiği anlaşılmaktadır.15 Thomas Artsruni’nin İslâm ve Hz. Muhammed hakkındaki bilgileri ana hatlarıyla şöyledir: “Sasanilerin Bizans karşısında sürekli yenilgi almaları onların sonlarını getirdi ve Bizans’a karşı mukavemetleri kalmadı. İşte bu ortamda Heraklius döneminde (575-641) Yahudiler Medine’ye yerleşerek Araplarla iyi geçinmek için İbrahim peygamberden dolayı akraba olduklarını gündeme getirdiler. Ancak Arapların putperest olmaları aralarında sürekli sorun oldu. Arapların içinde Abdullah adında birinin oğlu olan Mahmet babası öldükten sonra amcası Ebu Talip tarafından büyütüldü. Daha sonra kervan ticaretiyle uğraşan Mahmet dürüstlüğü ve sadakatiyle dul bir kadınla evlendi ve onun mülküne sahip oldu. Mahmet bu ticaret vesilesiyle Mısır ve Filistin’e yaptığı yolculuklarda Arian rahip Bahira ile tanışmış ve ondan dini konularda çok şey öğrenmiştir. Bahira’dan ve Medine Yahudilerinden öğrendiklerini 12 Zafer Duygu, “VII. Yüzyıldaki İslâm Fetihlerinin ve Müslüman Hâkimiyetinin Hıristiyan Tarih Yazımına İzdüşümleri”, Artuklu Akademi Dergisi, 1/1, Mardin 2014, s. 33-65. 13 Arthur Jeffery, Ghevond's Text of the Correspondence between 'Umar II and Leo III, The Harvard Theological Review, Vol. 37/4. 1944, s. 269-332. http://www.jstor.org/about/terms.html 14 Süryani alfabesiyle Arapça metinler. Ancak sadece Arapça değil Süryanilerin veya diğer Hıristiyanların kullandıkları bütün dilleri içeren genel bir terim olduğu kabul edilmektedir. Semih Tezcan-Peter Siene, “1915’te Süryanice Yazısıyla Yazılmış Bir Mektup”, Orta Asya’dan Anadolu’ya Alfabeler, Bildiriler, Eskişehir 2007, İstanbul 2010, s. 137-151. 15 Robert W. Thomson, “Muhammad and the Origin of Islam in Armenian Literary Tradition” Armenian Studies in Memoriam Haig Berberian, ed. Dickran Kouymjian, Calouste Gulbenkian Foundation, Lisbon 1986, s.830. [7] Mehmet Çog sentezleyip yeni bir din ortaya attı. Ancak daha sonra öğretilerinin orijinalliğini korumak için Bahira’yı öldürttü. İlerleyen günlerde kendisine vahiy geldiğini iddia ederek peygamber olduğunu söyledi. Şeytan tarafından sürekli baskı altına alınması onu rahatsız ediyordu. Zaten onun peygamberliğini iddia ettiği yıllar Deccal’in ortaya çıkacağı yıllara denk düşmektedir. Mahmet peygamberliğini ve öğretilerini ortaya atınca onu en çok rahatsız edenlerden biri amcası (apljehr) Ebu Cehil idi. İnancında devam ederse can güvenliğinin tehlikede olduğunu söyledi. Amcasının baskılarından bıktığı bir günde Ebu Talib’in oğlu ve yiğit bir adam olan Ali, Mahmet’e gelerek hiçbir şeyden korkmadan artık inançlarını açıkça ilan etmesini tavsiye etti. Bundan sonra Mekke’de tutunamayacaklarını anlayınca Medine’ye göç ettiler. Medine’de Yahudiler’den de büyük bir destek alan Mahmet onlarında lideri oldu. Hatta Yahudilerin de desteğiyle Mekkelileri yendi ve amcası Ebu Cehil de öldürüldü. Heraklius’a elçi gönderdi. Aynı yıllarda Medine’ye Selman adında biri geldi. Bu kişi Fars bölgesinden bir keşiş tarafından yetiştirilip gönderildi. Mahmet onu kitap yazmakla görevlendirmiştir”. 16 Görüldüğü gibi Artsruni Ermeni literatüre İslâm’ın Mekke dönemine ait yeni bilgiler eklemiştir. Ancak ifadelerinden de anlaşıldığı gibi elde ettiği bilgileri yazılı bir kaynaktan ziyade şifahî bilgilerden edindiği, onu da yanlış rivayet ettiği anlaşılmaktadır.17 Moses Dasxuranc'i ya da Kalanlatlı Moses olarak da bilinen Ermeni tarihçinin eseri Türkçe’ye de kazandırılmış olup Kafkasya tarihinin temel kaynakları arasındadır. Ancak iki yazarın aynı ya da farklı şahıslar olup olmadığı üzerinde net bir görüş bulunmamaktadır. VII-X. yüzyıllar arasını kapsayan eserin iki şahıs tarafından ayrı ayrı yazıldığı da ifade edilmektedir. Kalankatlı eserinde Hz. Muhammed tasavvurunu çağdaşları gibi Rahip Bahira olayı üzerine oturtmakta ve onun Tevrat ve İncil’de söz konusu edilen yalancı peygamber ve Deccal olduğuna vurgu yapmaktadır. Thomas Artsruni de olduğu gibi Ariyan Rahip Bahira’yı öldürdüğü tezi tekrar edilmektedir. Kalankatlı ilaveten Hz. Muhammed’in muhaliflerinin, ona aldığı bilgilerin kaynağını sormaları ve öğrenmek için araştırma yapmalarından dolayı Bahira’yı öldürttüğünü ileri sürmektedir. Kalankatlı, Muhammed’in ortaya çıkışı bahsinde ayrıca ortaçağ Hıristiyan literatürün klasik ön yargılı bakış 16 Thomas Artsruni, History of the House of the Artsrunik, Trans: Robert W. Thomson, Book II, Chapter IV, Detroit 1985, s. 165-172. 17 Robert W. Thomson, Muhammad and the Origin of Islam, s. 840. [8] Ortaçağ Ermeni Literatüründe Hz. Muhammed Algısı açısıyla Hulle kavramını ön plana alarak bu uygulamayı Peygamberin getirdiği ve zamanla Araplar arasında yaygınlaştığını ifade etmektedir. Bunun ilk uygulamasını da Hz. Muhammed’in Zeynep b. Cahş ile olan evliliğiyle kendisinin gerçekleştirdiğini iddia etmektedir. İlerleyen satırlarda da kısaca iktidara gelen halifelerin isimlerini ve hilafet yıllarını vermektedir. 18 XII. yüzyıl Ermeni tarihçisi ve rahiplerinden olan Anili Samuel, aynı zamanda ilk Ermeni kronoloji yazarı olarak da tanınmıştır. Samuel öncekilerin değindikleri konulara sadık kalmakla birlikte bir konuda yeni fikirler ortaya atmıştır. Samulel’e göre Muhammed sadece Bahira’dan esinlenmekle kalmayıp ayrıca Filistin’e yaptığı seyahatlerde Cerinthus adlı başka bir sapkın din adamının öğretilerinden de faydalanmıştır ve Kur’an’daki İsâ’nın çarmıha gerilmediği bahsinin Cerinthus kaynaklı olduğunu savunmaktadır. 19 Burada sözü edilen Cerinthus I. yüzyılın sonu ile II. Yüzyılın başlarında etkin olmuş yani havariler dönemine şahit olmuş ilk Hıristiyanlardandır. 20 Havarici ya da Apostolik Hıristiyan olarak da tanımlanan bu sınıftan bazılarını temel özelliği Hz. İsâ’yı tanrı olarak değil insan olarak kabul etmeleridir. Bundan dolayı Teslis taraftarlarınca sapkın ilan edilmişlerdir. Hayatı hakkında ayrıntılı bilgi bulunmamakla birlikte Mısır’da yaşadığı ve öğretilerinin orta doğuda yayıldığı bilinmektedir.21 Ermeni kaynakların diğer Hıristiyan kaynaklar haricinde Cerinthus konusunu gündeme getirmelerini Bahira örneğinde olduğu gibi kurgusal tarih yazıcılığının bir uzantısı olarak görebiliriz. Muhtemelen İslâmiyet’i ilahi olmayan uydurma bir mezhep olarak tanıtmak için Bahira efsanesine yeni bir argüman eklemek hedeflendiği anlaşılmaktadır. Ermeni kaynaklarındaki İslâm ve Muhammed tasavvurunun ancak XIII. yüzyıla gelindiğinde biraz daha detaylı olarak belirmeye başladığını tespit etmekteyiz. Bunların ilk temsilcisi olarak yine Ani’de yetişen Mixt’ar’ı görmekteyiz. Mixt’ar’ın kaynakları arasında özellikle 13. yüzyıl Garshuni metinlerinin Ermenice çevirisi, Gevond ve Anili Samuel gösterilmektedir. Mixt’ar’la birlikte artık yanlış ve taraflı da olsa Müslümanların ibadetleri 18 Kalankatlı Moses, Alban Tarihi, İngilizceden çeviren: Ziya Bünyatov, Türkiye Türkçesi: Yusuf Gedikli, İstanbul 2006, s. 187-192. 19 M.F. Brosset, Collection d’Historiens Armeniens, “ Samuel d’ Ani, Tables Chronolgiques”, St. Petersburg 1874, s.403.httpsIarchive.org/stream/collectiondhist00arhagoog#page/n415/mode/2u. 20 Turhan Kaçar, Genç Antik Çağda Hıristiyanlık, İstanbul 2009, s. 25; Şinasi Gündüz, Pavlus, Ankara 2011, s. 156. 21 Sean Martin, İlk Hıristiyan Sapkınlar, çev: Eylem Çağdaş Babaoğlu, İstanbul 2010, s. 36; Mehmet Bayraktar, Bir Hıristiyan Doğması Teslis, Ankara 2015, s. 29. [9] Mehmet Çog irdelenmeye başlamıştır. Nitekim Hac ibadetine değinen müellif Müslümanların eski putperest davranışlarının bir uzantısı olarak Kâbe’yi hac mekânı olarak kullandıklarını ifade etmektedir. Yazara göre Hz. Muhammed Hıristiyan tecrübeden faydalanmakla birlikte genelde Yahudi tüccarlardan öğrendiği bilgiler üzerine dini öğretilerini inşâ etmiştir. 22 XIII. yüzyılın diğer Ermeni tarihçisi Vardan kendinden öncekilerin bilgilerini tekrarlamakla birlikte konuları biraz daha detaylı ele almıştır. Vardan özet olarak İslâm’ı ve Muhammed’i şöyle yorumlamaktadır: “O zaman Mahmet adında İsmailoğullarından bir adam ortaya çıktı. Kureyş kabilesine mensup babası Abdullah ölünce Mahmet yetim kaldı. Mahmet ticaretle uğraşan dul bir kadınla evlendikten sonra onun mallarını aldı ve ticaret yapmaya başladı. Mısır ve Filistin’e yaptığı ticari yolculuklarda Sarkis ve Cerinthus’dan, efendimiz İsâ’nın dini öğretilerini öğrendi. Bu bilgilerini Mekke’ye döndükten sonra kabilesine yeni bir dinmiş gibi anlattı ancak ona pek inanan olmadığı gibi zulmetmeye de başladılar. Bölgede bulunan 12 bin kişilik Yahudi cemaatine de İbrahim soyundan geldiği bahanesiyle yaklaşarak onları kendine bağlamıştır. Müslümanlar yılanların tapınağı da denilen Kâbe adlı mekâna tapmaktadırlar.23 Buraya İbrahim’in evi de denilmektedir ve Hıristiyanlığın güçlü olduğu dönemlerde Şam’dan bir Put da getirilmiştir. Mahmet halkına İbrahim Peygamberin kıssasını anlatarak Kâbe’yi oğlu İsmail ile birlikte İbrahim Peygamberin yaptığına dair bir hikaye uydurarak, kutsal bir mekan olarak inandırıp insanların oraya ibadet için gelmesini mecbur etmiştir. İnsanlar Kâbe’yi dolaşırken Lebbeyk Lebbeyk ifadesini kullanmalarını tavsiye etmiştir. Müslümanlar Kurandaki Bakara suresi gereğince günde beş kez abdest alır ve ibadet ederler. Yahudilerin trompetle çağrısının benzeri şekilde ezanla bu ibadete çağırırlar. Bunu da yüksek bir mekânda gerçekleştirirler ve modin (müezzin) denilen bu kişi görevini ifa ederken parmaklarını kulaklarına götürür”.24 Vardan’ın farklı kaynaklardan beslenmekle birlikte Müslümanların ibadetlerine şahitlik ettiğini ya da bazı ibadetleri şifahî gelenekten öğrenerek aktardığı anlaşılmaktadır. Bunun olması 22 Robert W. Thomson, 'Armenian Variations on the Bahira Legend'', Harvard Ukrainian Studies 3/4:2,1980, s. 884-895. 23 Bazı kaynaklarda Kâbe tamir edilmeden önce içinde bir yılanın yaşadığı rivayet edilmektedir. Müellif muhtemelen şifaî edindiği bu bilgiyi abartarak Kabe’yi Yılan tapınağı olarak aşağılamaya çalışmaktadır. İbn-i Hişam, Siret, C. II, Ter: Hasan Ege, İstanbul 1994, s. 263. 24 Robert W. Thomson, Muhammad and the Origin of Islam , s. 855. [10] Ortaçağ Ermeni Literatüründe Hz. Muhammed Algısı doğaldır, zira yaşadığı dönemde Müslümanlarla ilişkiler zaten ilerlemiş ve İslâm egemenliği Ermeni coğrafyasında iyice yerleşmiş durumdaydı. Son olarak değineceğimiz Genceli Kirakos kendinden önceki yazılanları biraz daha genişleterek tekrar etmekle birlikte bazı yeni yorumlar yapmaya çalışmıştır. Genceli’ye göre “Mahmet ortaya attığı dinin esaslarını ticari faaliyetlerinde sapık Arian rahip Cerinthus ve Bahira’dan, hukuki kuralları da Yahudilerden öğrendi. Genceli öncekilerden farklı olarak kadınların ve çocukların sünnet olmalarının emredildiğine değinmektedir. Ayrıca Müslümanların abdest almalarının vaftizle benzeştiğine vurgu yapmaktadır. İlerleyen satırlarda yine olayları ve tarihleri birbirine karıştırarak hicret ve İslâm fetihlerini değerlendirir. “Mahmet, Ali’nin cesaretlendirmesiyle tebliğini açıktan yapmaya başladı. Sonra Medine’ye yerleştiler ve orada Yahudilerin de desteğiyle Bizans’ı yenecek kadar güçlendiler. Bu başarıların ardından Osman ve Muaviye döneminde İran, Mısır, Filistin bölgelerini ele geçirip inançlarını yaymaya çalıştılar ama bunda başarılı olamadılar”. Gence’li bunlara ilaveten Gevond’un değindiği Ömer b. Abdülaziz ile Bizans İmparatoru Leo arasındaki mektuplaşmaya hamasi duygularla kısaca değinmektedir. Leo, mektubunda Ömer’in inançlarını tenkit etmiş Ömer de bunun üzerine Müslümanların yaptıklarından utanarak Hıristiyanlara, özellikle Ermenilere karşı haksız uygulamaları kaldırmıştır.25 Sonuç Tarihi süreçten anlaşıldığı gibi Rumlar, Süryaniler ve Nesturiler gibi Ermenilerin de erken sayılacak bir dönemde Müslümanlarla irtibata geçmelerine rağmen İslâm hakkında sağlıklı araştırmalar yapmadıkları anlaşılmaktadır. Sebeos ve Gevond gibi dönemi yaşayan tarihçiler İslâm hakkında yorum yapmayıp sadece fetihlerin siyasi boyutuna değinmişlerdir. Burada da genelde baskı ve zulüm edebiyatı ağırlıktadır. XII. yüzyıldan itibaren diğer Hıristiyan kaynaklarda olduğu gibi aşağılama, alay yerine Müslümanları tanımaya yönelik girişimlerin olduğunu görmek mümkündür. Ermeni kaynaklar genelde Süryani ve Bizans kaynaklardan beslenmelerine rağmen kimi zaman kendi yorumlarını ya da tecrübelerini de katarak kısmi de olsa Hz. Muhammed algısında farklı bir bakış ortaya koymuşlardır. Bunlara verilecek en bariz örnek, Bahira’nın öldürülmesi meselesi ve Arianizm’in 25 Kirakos Ganjakets'i's, History of The Armenians, Trans; Robert Bedrosian New York, 1986, chapter: 50-58. [11] Mehmet Çog diğer temsilcisi Cerinthus’un yaşadığı coğrafyadaki fikirlerden bilgi edinmesidir. Bu iki olay diğer Hıristiyan literatürde yoktur. Bunların dışında Ermeni müellifleri diğer Hıristiyan kaynakların çizgisinden çıkmamış, bilgi yerine kurgunun hakim olduğu bir anlayış sergilemişlerdir. Peygamberin hayatına dair bilgiler derlenerek kendi görmek istedikleri şekilde bir Muhammed efsanesi yazmışlardır. Görmek istemedikleri gerçekleri gizleyerek aşağılayıcı, deccal, sapık, makam düşkünü vs. özellikte adeta kötü bir masal kahramanı gibi algı yaratılmak istenmektedir. İncilleri kendi dogmatik bakış acılarıyla yorumlayarak İslâmiyet’i ve Hz. Muhammed’i sapık bir mezhep banisi olarak sunmuşlardır. Aslında ortaçağ Hıristiyan teologlarından bundan fazla şey beklemek de iyimserlik olurdu. Zira kurumsallaşmasını tamamlayan Hıristiyanlık, bırakın farklı bir dini, kendi içlerinde bile kilise doktrinlerine karşı düşünenleri sapkın ya da heretik ilan ederek yüz binlerce Hıristiyanı yok etmeyi Tanrı’nın isteği olarak yorumlamıştır. Ayrıca Müslümanların engellenemeyen siyasi ve entelektüel yükselişi karşısında Hıristiyan dünya sürekli kayıp vermektedir. İslâmlaşma ve toprak kaybı hızla devam ederken Ermeni din adamları da bu ortamda İslâm dinini kötülemeyi dini bir görev olarak görmüşlerdir. Kaynaklar BAYRAKTAR, Mehmet, Bir Hıristiyan Doğması Teslis, Ankara 2015. BELAZURİ, Fütûhu’l-Buldân, çev. M. Fayda, Ankara 1987. BROSSET, M.F, Collection d’Historiens Armeniens, “ Samuel d’ Ani, Tables Chronolgiques”, St. Petersburg 1874. httpsIarchive.org/stream/collection. ÇOG, Mehmet, “Emevi-Abbasi İdaresinde Kafkasya Ermenileri ve Dini-Kültürel Gelişimleri”, Ermeni Araştırmaları, Sayı.51, Eylül 2015, s. 223237. DADOYAN, Seta B. The Armenıans ın the Medıeval Islamıc World, Volume 3, Transactions Publıshers: New Jersey 2013. DEDEYAN, Gerard, Ermeni Halkının Tarihi, çev: Şule Çiltaş, Ayrıntı Yayınları, İstanbul 2007. DUYGU, Zafer, “VII. Yüzyıldaki İslâm Fetihlerinin ve Müslüman Hâkimiyetinin Hıristiyan Tarih Yazımına İzdüşümleri”, Artuklu Akademi Dergisi, 1/1, Mardin 2014, s. 33-65. [12] Ortaçağ Ermeni Literatüründe Hz. Muhammed Algısı GHEWOND, Ghewond's History, Translated: R. W. Robert Bedrosian, New Jersey 2000, vol: I/26-30. GROUSSET, Rene, Ermenilerin Tarihi, çev: Sosi Dolanoğlu, İstanbul 2005. GRUNEBAUM, Gustave Von, Medıeval Islam, Chicago 1969. GÜNDÜZ, Şinasi, Pavlus, Ankara 2011. İBNİ HİŞAM, Siret, C. II, Ter: Hasan Ege, İstanbul 1994. JEFFERY, Arthur, “Ghevond's Text of the Correspondence between 'Umar II and Leo III”, The Harvard Theological Review, Vol. 37/4. 1944, s. 269-332.http://www.jstor.org/ about/terms.html. KAEGİ, Walter, Bizans ve İlk İslâm Fetihleri, çev: Mehmet Özay, İstanbul 2000. KAÇAR, Turhan, Genç Antik Çağda Hıristiyanlık, İstanbul 2009. KALANKATLI MOSES, Alban Tarihi, İngilizceden çeviren: Ziya Bünyatov, Türkiye Türkçesi: Yusuf Gedikli, İstanbul 2006. KİNDİ, The Apology of Kindi, in Defence of Christianity Against İslâm, Commentor: Sir William Muir, London 188. http://www3.nd.edu /~reynolds/nehc20624/al-kindi. KİRAKOS GANJAKETS’İ’S, History of The Armenians, Trans; Robert Bedrosian New York, 1986 MARTİN, Sean, İlk Hıristiyan Sapkınlar, çev: Eylem Çağdaş Babaoğlu, İstanbul 2010. SAHAS, Daniel J., John of Damascus on Islam the Heresy of the Ishmaelıtes, Leıden 1972, s. 139-141. SARIÇAM, İbrahim, Mehmet Özdemir, Seyfettin Erşahin, İngiliz ve Alman Oryantalistlerin Hz. Muhammed Tasavvuru, Ankara 2011. SEBEOS, The Armenian History Attributed to Sebeos, Translated: R. W. Thomson, Historical Commentary: James Howard, Liverpol Ünv. Press, 1999. TABERİ, Târih-i Taberî, IV, çev: Faruk Gürtunca, İstanbul 2007. TEZCAN, Semih-SİENE, Peter, “1915’te Süryanice Yazısıyla Yazılmış Bir Mektup”, Orta Asya’dan Anadolu’ya Alfabeler, Bildiriler, Eskişehir 2007, İstanbul 2010, s. 137-151. THEOPHANES, The Chronicle of Theophanes Confessor, Translated and Commentary: Cyril Mango and Roger Scott, Oxford University Press, New York 1997. [13] Mehmet Çog THOMAS ARTSRUNİ, History of the House of the Artsrunik, Trans: Robert W. Thomson, Book II, Chapter IV, Detroit 1985. THOMSON, Robert W, “Muhammad and the Origin of Islam in Armenian Literary Tradition” Armenian Studies in Memoriam Haig Berberian, ed. Dickran Kouymjian, Calouste Gulbenkian Foundation, Lisbon 1986, s.830-855. THOMSON, Robert W. “Armenian Variations on the Bahira Legend'', Harvard Ukrainian Studies 3/4:2,1980, s. 884-895. [14]