Yeni Bir Kozmoloji Olarak Modern Felsefe Modern felsefe 17.y.y’ da gerçek anlamda Descartes ile başlamıştır. Modern felsefenin başlangıcından önce bu felsefeye zemin, temel hazırlayan bir dönem olarak Rönesans dönemi, Ortaçağ ve Modern dönem arasında bir geçişi, aralığı oluşturmuştur. Rönesans dönemiyle Ortaçağdan kopuş başlasa da asıl ayrılık 17.y.y’da Modern felsefenin başlamasıyla gerçekleşmiştir. Descartes’in “Cogito”su bu döneme damgasını vurmuştur. Descartes her şeyden şüphe ederek şüphe edilmeyecek bir veriye ulaşmıştır. O da şüphe eden, kuşku duyan, düşünen kendi varlığıdır. Bu bağlamda da o meşhur bilindik sözünü ortaya atmıştır. ‘Düşünüyorum o halde varım.’ Aslında bizler Modern felsefeyi daha iyi anlamak istiyorsak bu felsefenin karşı çıktığı kendinden önceki felsefeye Ortaçağ felsefesine bakmak ve kıyaslamak gerekir. Batılı düşünceye göre Ortaçağ döneminde tanrı merkezli bir felsefenin, düşüncenin ve kozmolojinin (düzenli evren) yerini, modern çağda insan merkezli bir felsefe, düşünce ve kozmoloji(düzenli evren) almıştır. Batılı düşünceye göre Ortaçağ felsefesindeki dogmatik yapının, aklın, düşüncenin yerini de eleştirel yapı, akıl, düşünce almıştır. Modern çağda dinden tamamen uzaklaşma yerine din bilimi, felsefeyi ve doğayı destekler nitelikte araç olarak kullanılmıştır. Bu da şu anlama gelir: Ortaçağdaki teolojik merkezli felsefe Modern çağda bilim ve akıl merkezli bir felsefe haline gelmiş ve teoloji arka plana itilmiştir. Bilimin, aklın, insanın merkeze oturmasıyla kendinden önceki kozmolojik anlayışlar yerini farklı ve yeni bir kozmolojiye bırakmıştır. Sanattan felsefeye, edebiyattan matematiğe, fizikten doğa bilimlerine kadar her şey değişmiştir. Batıya göre Modern felsefedeki epistemoloji ve ontoloji kendinden önceki Ortaçağ ve Antik döneme göre farklılık içermektedir. Örneğin; Ortaçağ ve Antikçağ felsefesindeki bilgi anlayışında obje(nesne) esas alınırken Modern çağdaki bilgi anlayışında merkeze bilen özne geçmiştir. Bilen özne gerçek bilgiye ulaşabilme gücüne sahiptir. Burada epistemolojik anlayışın tamamen değiştiğini görüyoruz. Modern felsefenin başlaması ile birlikte Ortaçağ felsefesi ve düşüncesi geçerliliğini büyük oranda yitirmiştir. Var olan dogmatik düşüncenin yerini eleştirel, şüpheci düşünce almıştır. İnsan yazıyı okurken Modern çağdaki felsefenin daha nitelikli, özverili, çarpıcı, güzel bir dönem ve felsefe olduğu hissine kapılıyor. En azından ben yazarken bu hisse kapıldım. Fakat bu hissin Batının, batılı güçlerin bizlere Modern dönemi ve bundan sonraki dönemleri bizlere allayıp pullayarak dayatmasından kaynaklandığını düşünüyorum. Kendi tarihini, geçmişini buralara bağlayan Batı ideolojisi tabi ki de bizlere güzel bir şekilde göstermek isteyecektir. Sizce Modern dönemin Ortaçağdaki dogmatik dediği teolojik ve Tanrı merkezli yapıyı eleştirip kendisinin de bilimi ‘Tanrı’ haline dönüştürmesi dogmatik ve eleştiriye kapalı hale getirmesi son derece ironik bir paradoks içerisinde olduğunu göstermez mi?