2012 SONBAHARINDA TÜRKİYE EKONOMİSİ Prof.Dr. Doğan Cansızlar (E) SPK Başkanı Atılım Üniversitesi 2012 yılının son çeyreğinde, yani sonbahar aylarındayız. 2008 yılında etkisini hissettirmeye başlayan ve 2009 yılından itibaren de Avrupayı etkisi altına alan küresel finans krizinin özellikle Avrupa’da borç krizi şeklinde derinleşerek devam ettiği bir dönemde Türkiye ekonomisi ile ilgili yayınlanan son makro ekonomik veriler çerçevesinde kısaca durum tesbiti yapılması yerinde olacaktır. BÜYÜME Krizin etkisini hissettirdiği 2008 yılında yüzde 0.7 gibi çok düşük oranda büyüyen Türkiye ekonomisi 2009 yılında yüzde 4.8 küçülmüştür. 2010 yılında yüzde 9.2 gibi rekor sayılacak bir büyüme ve performans gösteren ekonomi, 2011 yılını da yüzde 8.5 oranında bir büyüme ile kapatmıştır. 2012 yılının ilk çeyreğinde yüzde 3.3, ikinci çeyreğinde de biraz yavaşlayarak yüzde 2.9 büyüyen Türkiye ekonomisinin 2012 yılının tamamı için ortalama yüzde 4 civarında büyümesi tahmin edilmektedir. Tüm dünyada krizin etkisi ile büyümenin düştüğü ve ekonomilerin daraldığı bir ortamda Türkiye ekonomisinin 2012 yılında yüzde 4 gibi bir büyüme performansı göstereceği aslında her şeye rağmen başarılı sayılabilir. İŞSİZLİK 2012 Haziran-Temmuz-Ağustos dönemini kapsayan istihdam verilerine göre, işsizlik oranı yüzde 8.4 , işsiz sayısı da 2.323 bin kişi olarak gerçekleşmiştir. Mevsimsellik etkisi, işgücüne katılım ve istihdam oranı düşüklüğü nedeniyle gerçek işsiz sayısının daha yüksek olması gerçeği bir tarafa, resmi işsizlik oranının azalıyor olması olumlu bir gelişmedir. Ancak 2012 yılı tamamı için ekonomideki daralmaya paralel olarak işsizliğin ortalama yüzde 10 seviyesinde olacağı ve önümüzdeki dönemde de bu oranın altına gerilemeyeceği tahmin edilmektedir. DIŞ TİCARET – CARİ AÇIK Dış ticaret açığı ve büyük ölçüde bunun neden olduğu cari ya da döviz açığı maalesef ekonominin en önemli sorunlarından birisidir. Yakın ilişkiler içinde bulunduğumuz Avrupa ülkelerindeki borç krizi, ihracatımızı olumsuz yönde etkilemektedir. 2012 Ağustos ayında; ihracat 12.874 milyon dolar, ithalat 18.736 milyon dolar ve dış ticaret açığı da 5.862 milyon dolar olmuştur. Ağustos’ da ara malı ithalatının toplam ithalat içindeki payı yüzde 75.3 , ihracatın ithalatı karşılama oranı ise yüzde 68.7 olarak gerçekleşmiştir. 2012 Ocak – Ağustos sekiz aylık dönemde ise; ihracat 100.055 milyon dolar, ithalat 156.648 milyon dolar ve dış ticaret açığı da 56.593 milyon dolar olmuştur. Aynı dönemde ara malı ithalatının toplam ithalat içindeki payı yüzde 74.6, ihracatın ithalatı karşılama oranı ise yüzde 63.9 olarak gerçekleşmiştir. Buna göre; ihracatımız, ara malı ithalatımızın yüzde 85.6’ sını ancak karşılamaktadır. Yayınlanan Orta Vadeli Plana göre; 2012 yılı sonunda ihracatın 149.5 milyar dolar, ithalatın 239.5 milyar dolar ve dış ticaret açığının da 90.0 milyar dolar olması beklenmektedir. Dış ticaret açığının önemli bir payının olduğu cari açık ya da döviz açığı ; 2012 Ağustos ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 70.7 azalarak 1.181 milyon dolar, 2012 Ocak – Ağustos döneminde ise geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 50.2 oranında azalarak 36.082 milyon dolar olmuştur. Geçen yıl milli gelirin yüzde 10’ una ulaşan cari açığın, 2012 yılı sonunda toplam 58.7 milyar dolara ve milli gelir içindeki payının da yüz de 7.3’ e düşeceği tahmin edilmektedir. AB ülkelerine yapılan ihracatın azalması ve ekonominin soğutulması için alınan önlemler kapsamında dış ticaret açığının ve dolayısıyla cari açığın azalması ithalata bağımlı ekonomideki daralmaya paralel olarak gerçekleşmektedir. DİĞER VERİLER 2012 yılı bütçesi Ocak – Eylül dokuz aylık dönemde 14.4 milyar lira açık vermiştir. Bütçe Kanununda toplam 21.1 milyar lira olarak öngörülen bütçe açığının Orta Vadeli Plana göre yıl sonunda yüzde 50’ nin üzerinde bir sapma ile 33.5 milyar lira olarak gerçekleşeceği tahmin edilmiştir. Kriz nedeniyle çoğu ülkede sorun olan kamuda mali disiplinin ülkemizde bugüne kadar bir defalık da olsa geçici gelirlerle şu ya da bu şekilde sağlanmış olması oldukça önemliydi. Ancak bütçe açığının başta ithalat üzerinden alınan vergiler olmak üzere gelirlerde azalmanın yanısıra harcamalardaki artıştan da kaynaklanıyor olması mali disiplinin artık sağlanamayacağını göstermektedir. Önümüzdeki seçim dönemleri de dikkate alındığında tek övünç kaynağımız olan bütçe disiplininin artık sürdürülmesinin mümkün olamayacağı söylenebilir. Enflasyon cephesinde ise gelişmeler çok olumlu değildir. 2012 Eylül itibariyle TÜFE’ de aylık bazda yüzde 1.03 oranında artışın olması ileriye yönelik enflasyon beklentilerini olumsuz yönde etkilemiştir. Bekletilen ve kamu tarafından yönlendirilen fiyat artışı ve zamlar enflasyonun yıl sonu itibariyle yüzde 7 civarında gerçekleşmesine neden olacaktır. Toplam borç stokunda artış da devam etmektedir. 2012 Ağustos itibariyle; kamu ve özel sektörün dış borç stoku 323.5 milyar dolar, toplam borç stoku ise 965.1 milyar lira olmuştur. Dış borç stokunun 212.5 milyar dolarlık kısmı özel sektöre aittir. Ancak hemen şunu ifade edelim ki, bir ülkenin dış borcu yurt dışına döviz çıkışı anlamında kamu ya da özel sektör ayrımı yapılmaksızın değerlendirilir. Netice olarak, küresel krizin tüm olumsuz etkilerinin hissedildiği bir ortamda Türkiye ekonomisi alınan geçici tedbirler sayesinde de olsa , benzeri öteki yükselen piyasa ekonomileri gibi krizden çok fazla etkilenmemiş gibi bir görünüm sergilemektedir. Bu görünümün ne kadar süreceği gelişmiş ekonomilerin durumuyla yakından ilgilidir. ABD, Euro Bölgesi, Japonya ve Çin’in krizden daha da fazla etkilenmeleri halinde krizin diğer ekonomilere de yansıması kaçınılmaz olacaktır. Yapılan tahminler Avrupa’nın krizden çıkmasının zor olduğu ve bu durumun ister istemez daha yaygın bir küresel krize yol açacağı biçimindedir. Böyle bir gelişmenin Türkiye’yi daha da olumsuz etkilemesi mümkündür. Durum şimdilik iyi görünse de 2012 sonu ve 2013 yılı sıkıntılı olacak gibi duruyor.